Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

ne yani ; sen simdi bana benim bole soledigimi mi solemeye calisiyorusn

 

 

yemin ederim ki solemedigim bir seyi yanlis anlamisin rolleyes.gif

 

Bilginin, medeniyetin evre evre gelişmediğini, bir anda geliştiğini, bunları destekler kaynaklar yapıştırmaya çalışan sensin. Demek ki sana göre Adem de her türlü bilgiye sahip. Yanlış mı anlamışım. Darlington'un sözlerini bir daha oku.

Gönderi tarihi:

Sosyal Darwinizm diye bir şey yoktur. Darwinizm doğal seleksiyonu ortaya koyar. Katliam ve soykırımlar ise doğal değil, yapaydır.

 

 

tabi ki yapaydirlar - evrim teorisi de zaten yapay bir teori ..

 

darvinizm katliam ve soykirimlarin bilimsel tesviktar temelini olusturmasi dolayisi ile zararlidir..

Gönderi tarihi:

Bilginin, medeniyetin evre evre gelişmediğini, bir anda geliştiğini, bunları destekler kaynaklar yapıştırmaya çalışan sensin.

 

bilgi ve medeniyet zaten kademe kademe gelisir biggrin.pngbiggrin.pngbiggrin.png

 

bir binanin once tameli sonra iskeleti sonra da duvarlari yapilir ;

 

 

 

 

ama bu genel tecrubeyi sen canlilarin olusum surecine uyarlarsan ve insani yari maymun bir yaratiktan temellendirmeye baslarsan

 

insan ruhune intihar davetiyesi cikartirsin !

 

 

insan sperm halinden yaslilik donemine kadar evrelerden gecer ama bu klasik evrim teorisi degildir .. lafi dondurdun burda ustaca : )))

 

 

 

 

BEN klasik evrim teorisinden bahsediyorum sana sen de bana ''bilgi ve medeniyetin'' evrelerini ornek bveriyosun biggrin.png bilgi ustune koyuldukca gelisir - ahlak ta oyle ...

 

 

ama insan organizmasi zaten ne yapacagini bilir - kalp pompalar - beyin vucudu komuta eder - insan maymundan degil Ademden geldi ..

Gönderi tarihi:

Şimdi araştırılması düşünülmesi gereken;

 

Din insanlarda nasıl bir kontrol mekanizması geliştirerek vahşi doğa insanını, uysal hale getirdi, dönüştürdü.

 

Soru hatalı...

İnsanlığı gerçek anlamda bugünlere taşıyan ve dönüştüren din ya da dinlerin kontrol mekanizması değildir...

Türümüz sizin ele aldığınız anlamda dininler söz konusu bile değilken, Avcı toplayıcı toplumundan tarım toplumuna ardından sanayi toplumuna ve son olarakta bilgi ve bilişim toplumuna evrilmiştir.  Bahsettiğiniz dinlerin etkisi daha 2000 yıllık bir geçmişe sahip..İnsanlığın çarpıcı ilerlemesi ise son 100 hatta 40-50 yıllık geçmişe sahiptir. Oysa türümüz günümüze ulaşana kadar milyonlarla ifade edilen bir geçmişe sahiptir..

 

Canlılığın değişiminde dinin hiçbir etkisi asla olmadığı için doğal olarak soruyu insanlar üzerinden sormak zorundasın.

Aslında Vahşi doğa algılaması bizlere ait bir kavram. Doğada vahşet değil beslenme farklılıkları söz konusudur. Türlerin besin zinciri bunu belirler. Hiç bir canlı türü ihtiyaç fazlası ve beslenme zincirinin dışındaki canlıları yok etmez. Vahşi doğa olarak ifade edilse bile bizim türümüzde tüm canlılar gibi evrimine devam ederken beslenme zincirinde çeşitliliği kullanarak diğerlerine fark atmayı başarmıştır. Dinin etkisi ile değil çevre ve yaşam koşullarının etkisiyle değişimi ve gelişimini bu günlere taşımıştır.

 

Özetle çok yakın tarihlerde söz konusu olan şartlarla, hele de tek kavrammış gibi Dinsel değerlendirmelerle türümüzün evrimini, değişim ve dönüşümünü anlamaya çalışmak doğru sonuçlar vermez...

Gönderi tarihi:

ilkel toplumlarla medeni toplumlar tarih boyunca ayni anda yasamislardir

bu da evrimin olmadiginin ispatidir ..

 

 

madem ilkel toplumlarla medeni toplumlar ayni anda yasamislardir ;

 

 

neden evrim durmustur ? neden daglarda ve ormanlarda yari maymun yari insan hayvanlara rastlanmaz ?

 

 

 

darvin soyle itiraf eder ;

 

''o halde neden sayisizca ara gecis formuna rastlayamiyoruz ? ''

 

 

 

 

e evrimle meydana gelmedin de ondan ..

 

 

gunes evrimle mi meydana geldi ? dunya ? yeryuzu evrimle mi meydana geldi ?

 

en onemlisi de DNA ! DNA kodlari evrimle mi meydana geldiler ; )) DNA nin evrimlesme olasiligi bilim adamlarinca soyle tarif edilir ;

 

 

 

calismakta olan bir motoru ; rus yapimi bir kalasnikofla tararsan o motor degil parcalanip bozulmak , daha guclu bir motor olabilecekse iste DNA nin evrilebilmesi buna benzer ...

 

 

 

 

 

bilim evrimci oldugu icin bilimde dine yer yoktur ; ) bilim yaratilisci olunca din bilime yol gostericektir ..

Gönderi tarihi:

Charles Darwin:

''Herhangi bir sürüngenin memeliye dönüşmesini kafamda canlandıramıyorum.''

 

 

Eric Lombard (Evrimci zoolog):

Memeliler sınıfı içinde evrimsel akrabalık ilişkileri (filogenetik bağlar) kurmak için bilgi arayanlar, hayal kırıklığına uğrayacaklardır.

 

Tom S. Kemp (Oxford Üniversitesi'nde zoolojik kolleksiyonlar uzmanı):

Memeli benzeri sürüngenlerin her türünün fosil kayıtlarında birden ortaya çıkmış olduğu görülmektedir ve bu türlerin başka herhangi bir türün atası olmadığı ortaya çıkmıştır. Bir süre sonra da bu türlerin kendilerinden sonra gelen bir tür olduğunu göstermeden ortadan kaybolduğu görülmektedir.

 

 

 

 

 

bilindigi gibi paleontolojide yer katman katmandir ;

 

Kambriyen Patlamasi denen yerin belli derinliklerinde bulunan butun fosiller dunya genelinde degerlendirilmis ve 1 tane bile ara gecis ewrim fosiline rastlanmamistir .. 120 milyon yilli su kurbagalari tipki gunumuzdekilerin omurgasina sahiptir ..

Gönderi tarihi:

Evrimle oluşmamış hiç bir "şey" yoktur. Tanrı olduğunu zannettiğiniz bir şey eğer olsaydı, o da evrimle oluşmak zorundadır. 

 

Darwin zamanında genetik bile yoktu henüz. O yüzden teorisini detaylandırma olanağı elinde zaten yoktu, yapamazdı. Bu sonra yapıldı.

 

Ara geçiş fosilleri, fosilleşme çok ender bir olay olmasına, canlılar petrol, kömür ve kireç katmanlarına dönüşmüş olmasına rağmen yeterince vardır.

Gönderi tarihi:

@@GeceKuşu bakış açısına göre herşeyde bir hata bulunabilir, doğruda bulunabilir.

 

Dinlerin tarihi 2000 yıl öncesi değil daha eskidir, dinler; insanlaşmamış öncüllerin kendilerinden üstün olan, anlayamadığı, çözemediği herşeyden korkması ve ona saygı duyması, tapınması daha sonra tanıması ile başlamış gelişmiştir. Diğer yazılarımda açıkladım.

 

İnsanlar herşeyşi yaratılan ayetleri derinlemesine inceleyip, bilgi birikimini artırdıkça daha ileriye gidecektir.

 

Dine görede üstünlük takvadadır. Üstün olan, insanı ilerleten bilgidir. İnsanların beyinlerinden kelimeleri sildiğin zaman birşey kalmaz, medeniyette kalmaz.

Gönderi tarihi:

DNA evrim geçirmez!!! DNA dört çeşit bazın dizilimi ile proteinleri kodlar. Bunu dört harfli bir alfabe ya da 4 tabanlı sayı sistemi olarak anlayabiliriz. Replikasyon, yani DNA'nın kopyalanması sırasında baz dizilimlerinde değişmeler olur. Buna mutasyon denir. Eğer bu mutasyon, üreme hücrelerinde yer alacak olan DNA da olmuşsa, yeni nesilde bu farklı DNA kodu, yapısal farklılıklara yol açar. 

 

Bu tek başına evrim demek değildir. Bu farklılaşmaları doğal seleksiyon işlediğinde evrim oluşur. Örneğin ağaçsız bir çevrede yaşayan canlı ağaçlı bir çevrede yaşamak durumunda kaldı diyelim. Kısa parmaklıydı varsayalım. Yeni çevrede parmak uzunluğunu belirleyen gende mutasyonlar oldu. Bu mutasyon parmakları ya kısaltacak, ya uzatacak yönde olacak değil mi? Evet. Bir değişikliğe yol açacak. İşte kısa parmağa sahip olan bireylere göre, uzun parmağa sahip olan bireyler, ağaçlara tırmanma bakımından üstünlük elde edecekler. Kısa sürede bütün bireyler uzun parmaklı olacak. Diğerlerinin nesli devam etmeyecek.

 

Belli bir doğal mutasyon frekansı vardır. Vücutta sürekli üreme hücreleri üretiliyor ve her hücre için DNA replikasyonu gerekiyor. Bu replikasyonların birinde olmazsa birinde aynen kopyalama gerçekleşmeyecektir. Zaman içinde hep parmakları uzatan mutasyonlar seçilecektir. Sonuçta yeterli zaman geçince, ağaçlık bölgede yaşayan tür, mükemmel tırmanıcılara dönüşecektir. Ağaçsız bölgede kalan türde böyle bir değişim seçilmeyecektir. Böylece tek tür, ağaca tırmanabilen ve tırmanamayan iki ayrı türe ayrılacaktır.

 

Çiftleşip üreyemeyecek kadar farklılaştıklarında, kesin biçimde iki ayrı türe ayrılmışlardır. Kökenleri yakın olan türler aralarında üreyebilirler ama, genetik uyumsuzluk kısır bireyler doğmasına neden olur. Örneğin aslan ile kaplan zor da olsa çiftleştirilip üretilebilir. Biri savanada, biri ormanda evrimleşmiş ortak ataya sahip iki türdürler. Görece yakın zamanda tek tür idiler. Bu yakın dediğimiz zaman, milyon yıldan aşağı pek olamaz. Jeolojik ölçekte bu, kısa bir zamandır. Ama bizim ömür süremize göre çok çok uzun zamandır.  Bir milyon yıl zamanın nasıl geçebileceğini hayal bile edemeyiz. Çok farklı, hiç aralarında üreyemeyen türler için ise on milyon yıl kadar bir zaman gerekir. 

Gönderi tarihi:

Soru hatalı...

İnsanlığı gerçek anlamda bugünlere taşıyan ve dönüştüren din ya da dinlerin kontrol mekanizması değildir...

 

 

Temelde dindir, insan türünün hayvan sıfatından ayrılması ilkel dinleri ortaya çıkaran korku ile başlamıştır.

İnsan türünün korkusuyla mücadelesi, korkularına tepki vermesi, korkularını sonraki kuşaklara aktarması ile ilkel dinlerin ilk öncülleri ortaya çıkmaya, şekillenmeye başlamıştır.

İlk kontrol mekanizması korkudur, korku içgüdülere baskı kurmaya ve dönüştürmeye başlamıştır, uzunca süren bir dönüşüm süreci.

Böyle bir süreç oluşmasa, insan türü doğadaki en vahşi hayvanlardan en baskını olarak yaşardı.

 

 

Türümüz sizin ele aldığınız anlamda dinler söz konusu bile değilken, Avcı toplayıcı toplumundan tarım toplumuna ardından sanayi toplumuna ve son olarakta bilgi ve bilişim toplumuna evrilmiştir.  Bahsettiğiniz dinlerin etkisi daha 2000 yıllık bir geçmişe sahip..İnsanlığın çarpıcı ilerlemesi ise son 100 hatta 40-50 yıllık geçmişe sahiptir. Oysa türümüz günümüze ulaşana kadar milyonlarla ifade edilen bir geçmişe sahiptir..

 

İnsan türünün, ilkel dinleri ortaya çıkaran korkuları algılaması hakkında çok yakın değil çok geçmişlere gitmek  gerekir; belki 100 bin belki daha fazla.

Avcı, toplayıcı hale gelene kadar öncelikle bir dış beyinin oluşma, gelişme süreci var, neye göre nasıl şekillenmiş dış beyin?

Dış dünyaya açılan kapımız, dış beynin hazırlanması ve gelişme safhalarını araştırmak lazımdır. İnsan türünü hayvanlardan ayıran dış beyindir, dış beyini geliştiren etmenler ilkel dinlerle başlar.

Tarım toplumlarına geçişte dinlerle olmuştur, mısır imparatorluğu bunun en güzel örneğidir.

Firavun yeryüzü Tanrısı olarak uzunca bir süre mısıra hükmetmiştir, mısır medeniyetini oluşturmuştur.

Semavi dinlerde mısır medeniyetinden doğmuştur.

Din kültürü, etkisi olmayan hiç bir toplum bir medeniyet kuramamıştır, bunun örneği yoktur.

 

Canlılığın değişiminde dinin hiçbir etkisi asla olmadığı için doğal olarak soruyu insanlar üzerinden sormak zorundasın.

Aslında Vahşi doğa algılaması bizlere ait bir kavram. Doğada vahşet değil beslenme farklılıkları söz konusudur. Türlerin besin zinciri bunu belirler. Hiç bir canlı türü ihtiyaç fazlası ve beslenme zincirinin dışındaki canlıları yok etmez. Vahşi doğa olarak ifade edilse bile bizim türümüzde tüm canlılar gibi evrimine devam ederken beslenme zincirinde çeşitliliği kullanarak diğerlerine fark atmayı başarmıştır.

 

 

Din insan için vardır, hayvanların dini yoktur, doğanın sorumluluğu artık insanın elindedir.

Vahşi olan insanın doğasıdır, hayvanların en vahşisi, yırtıcısı, acımasızı insan olamayan insan görünümlü türdür.

Doğada her canlı besini bulur, çoğalır, ölür gider, sonrakilere birşey bırakamaz.

Sonraki kuşaklara birtek insan miras bırakır, kendi bilgisini.

İnsan diğer canlıların evrimine de müdahale etmektedir, istediğini yaşatıp, istediğini yok etmektedir.

Doğa artık bir hayvanat bahçesine dönüşmüştür, insanlık dünyanın şeklini bile değiştirmiştir.

İnsan, insan olmadan önce güçten korkarken, artık elinde büyük bir güce kavuşmuş, ağır bir sorumluluk altına girmiştir.

 

 

Dinin etkisi ile değil çevre ve yaşam koşullarının etkisiyle değişimi ve gelişimini bu günlere taşımıştır.
Özetle çok yakın tarihlerde söz konusu olan şartlarla, hele de tek kavrammış gibi Dinsel değerlendirmelerle türümüzün evrimini, değişim ve dönüşümünü anlamaya çalışmak doğru sonuçlar vermez...

 

Açıkçası dinin insanı oluşturma süreçleri anlaşılmadan insan beyninin nasıl evrim geçirdiği, geliştiği anlaşılamaz.

İnsanda irade nasıl oluşmuştur? 

İradenin bile nasıl oluştuğunu anlamak için dinin etkilerini araştırmak gerekir.

Gönderi tarihi:

Evrimle oluşmamış hiç bir "şey" yoktur. Tanrı olduğunu zannettiğiniz bir şey eğer olsaydı, o da evrimle oluşmak zorundadır. 

 

insanlar-maymundan-mi-geldi.jpg

Charles Darwin:

Bana 'insan' konusuna girip girmeyeceğimi soruyorsun. Sanırım bu konudan tamamıyla uzak duracağım… Benim yirmi yıldır üzerinde çalıştığım bu yapıt ise hiçbir şeyi çözümlemeyi veya cevaplamayı başaramayacak.

Ama insanın evrimi konusunda akıl almaz derecede hayal kırıklığına uğradım.

 

 

Richard Leakey - Roger Lewin (Uzun uzun insanın evrimi ile ilgili varsayımlarda bulunduktan sonra):

Bunlar muhtemel, ancak açıkçası doğruyu bilmiyoruz. O zaman bütün bunlar boşuna bir zihin jimnastiği mi diye itirazda bulunabilirsiniz

 

 

 

Richard Leakey (evrimci paleoantropolog):

David Pilbeam hoşnutsuzlukla şöyle der: "Farklı bir bilim dalından zeki bir bilim adamını getirseniz ve ona elimizdeki yetersiz delilleri gösterseniz, kesinlikle 'bu konuyu unutun; devam etmek için yeterli dayanak yok' diyecektir." Ne David ne de insanın atasını araştıran diğerleri elbette ki bu tavsiyeye uymayacaklardır, ancak hepimiz bu kadar yetersiz delille sonuç çıkarmanın ne kadar tehlikeli olduğunun tamamen farkındayız.

Gönderi tarihi:

@@musttafa, doğrusu sizin ne savunduğunuz anlaşılamıyor. Bir yorumunuzu okuduğumda dinin allah tarafından gönderildiği sonucu çıkan cümleler söylüyorsunuz, bir yorumunuzu okuduğumda dini insanların icat ettiği, ama yararlı bir kurum olduğu sonucu çıkan cümleler yazıyorsunuz. Bu iki görüşten hangisini savunduğunuz belli olmuyor. 

 

Benim kanaatim o ki, aslında ilk görüşü savunuyorsunuz ama karşı çıkmayalım diye ikinci görüşü de katıp seyreltiyorsunuz. Bence bu işe yaramaz. Çünkü iki görüş arasında radikal bir ayrım var. Bunları uzlaştırıp karıştıramazsınız. Bir tercih gerekiyor. 

Gönderi tarihi:

Darwin'den alıntılanan sözlere ise daha önce yanıt vermiştim ama kısaca tekrar edeyim. Henüz genetik biliminin bile gelişmediği bir dönemde Darwin'in kendi kuramından şüphe duyması bir eksiklik değil, onun ne kadar dürüst ve saplantısız, objektif bir insan olduğunun kanıtıdır. O sözleri Darwin'i daha da yüceltmektedir. Kendi kuramı için bile şüphe edebilmesi, onu tam bir bilim adamı yapıyor. 

 

Bu şüpheler ondan sonra modern bilim tarafından giderilmiştir. Ortaya koyduğu kuram geliştirilmiş ve aksi düşünülemeyecek bir kuram haline getirilmiştir. Bugün evrimde hiç bir kuşku yoktur.

Gönderi tarihi:

 O sözleri Darwin'i daha da yüceltmektedir. Kendi kuramı için bile şüphe edebilmesi, onu tam bir bilim adamı yapıyor. 

 

tabi ki ;

 

kendi teorisine kendisi de inanmiyor  : ))

 

paul-bettany-as-charles-darwin.jpg

''Gözü düşünmek çoğu zaman beni teorimden soğuttu. Ama kendimi zamanla bu probleme alıştırdım. Şimdilerde ise doğadaki bazı belirgin yapılar beni çok fazla rahatsız ediyor. Örneğin bir tavuskuşunun tüylerini görmek, beni neredeyse hasta ediyor.''

 

 

 

 

zaten beyini felc gecirdi de vefat etti ; hayatinin sonuna kadar icinde surdurdugu supe onu bilimden de soguttu : )) neden cunku Yaratilisa karsi direnen bir temel onu zamanla yildirdi ..

 

 

Bu şüpheler ondan sonra modern bilim tarafından giderilmiştir. Ortaya koyduğu kuram geliştirilmiş ve aksi düşünülemeyecek bir kuram haline getirilmiştir.

 

400px%20edited.jpg

Evrimci Greg Kirby (Biyoloji Öğretmenleri Birliği'nin toplantısında yaptığı bir konuşmadan):

Eğer bütün hayatınızı kemik toplamak, kafatasının ve çenenin küçük parçalarını bulmak için harcıyorsanız, bu küçük parçaların önemini abartmak için çok güçlü bir istek duyarsınız rolleyes.gif

 

neden guclu bir istek duyarlar ?

 

e dinleri evrim de ondan : )) nerde darvinin tarafsizligi ?

 

 

 

 

 

 

tek bir delil getiremeyen evrimciler hala delil getiremediler : )) teorik olarak varsayimdan ileri gidemeyen bir haldeler - ama artik yaratilis teorisi ortaya cikmistir .

Gönderi tarihi:

Darwin'den sonra yaşamış bir kişinin görüşüne dayanarak Darwin'i haksızlamak da süpermiş! Darwin çok dürüst ve ilkeli bir bilim adamıdır. Kanıtı da kendi teorisinin bile ilerde kapatılacak eksikliklerini görmesi ve itiraf etmesidir. Biz o eksiklikleri giderdik ve evrimi insan türünün keşfettiği en muhteşem teori haine getirdik. Bundan daha muhteşemi fizik alanında bekleniyor.

Gönderi tarihi:

Darwin'den sonra yaşamış bir kişinin görüşüne dayanarak Darwin'i haksızlamak da süpermiş!

 

tamam iste onu super yapan sey de

 

tek bir ewrime delil gosterilebilecek ara fosilin bulunamamis olmasidir ..

 

 

 

ama teori dizi gibi cekilmeye devam ediyor .. 150 sezon oldu .. tum deliller yaratilisi ispatliyor ; )) gercek olan yaratilistir .

Gönderi tarihi:

@@musttafa, doğrusu sizin ne savunduğunuz anlaşılamıyor. Bir yorumunuzu okuduğumda dinin allah tarafından gönderildiği sonucu çıkan cümleler söylüyorsunuz, bir yorumunuzu okuduğumda dini insanların icat ettiği, ama yararlı bir kurum olduğu sonucu çıkan cümleler yazıyorsunuz. Bu iki görüşten hangisini savunduğunuz belli olmuyor. 

 

Benim kanaatim o ki, aslında ilk görüşü savunuyorsunuz ama karşı çıkmayalım diye ikinci görüşü de katıp seyreltiyorsunuz. Bence bu işe yaramaz. Çünkü iki görüş arasında radikal bir ayrım var. Bunları uzlaştırıp karıştıramazsınız. Bir tercih gerekiyor. 

 

Yaratıcının birçok isim ve sıfatları var, bunlardan birisi bizim en çok kullandığımız ismi Allahtır.

Adem bir yaratılışın temsilidir.

Dinin kendisi zaten İnsandır, bir inanç mevzusu değildir, sonradan gönderilen birşey değildir, zaten oluşandır.

Din gönderildi denmesinin sebebi bizim konuşma tarzımız ve algılama biçimimizden kaynaklanmaktadır.

Bir yaratılışın veya bir ayetin bizim algı seviyemize, bilinç düzeyimize uygun şekilde anlatılması, hitap etmesi indirilmedir. Ayetin türkçesi açıklama demektir. zaten öncesinde var olan birşeyi bizim algılar hale gelebilmemiz ayetin indirilmesidir, nereye iniyor bilincimize.

Biz bilincimizde olmayan, anlayamadığımız şeyleri yok sayıyoruz, çünkü onların beynimizde karşılığı yok!

İşte yavaş yavaş algı seviyemize ayetlerin indirilmesi veya keşfetmemiz ile biizim bilmediğimiz var olanların bir kısmını algılıyoruz, algıladıklarımzı incelemeye başlıyoruz.

Ademin yaratılma süreci devam ediyor, insan tam olarak ortaya çıkmadı, herşey çözülmedi, hala vahşi özellikler kontrol altına alınamadı, cahillikler bitirilemedi.

 

Dinde İnsanın yaratılışındaki süreçlerden en önemlisidir.

Dünyada ortaya çıkan tüm dinlerde bu süreçlerin parçalarıdır, başarılı olan insanlığa giden yolda işe yarayan dinler yaşamda kendine yer edinmektedir.

Bırakılan miras bu süreçte sürekli yaşamda test edilmekte, farklı yönler keşfedilmeye çalışılmakta, yetersiz olan kısımları elenmektedir.

İnsanın iç dünyasında büyük bir boşluk, evren vardır, bu evrenin doldurulması, tanımlamasını en yi yapan ve insanı olgunluğa taşıyanlar yaşam tarafından seçilmektedir.

Her süreç birbirine bağlı ve etkileşimli olarak devam etmektedir.

İnsanlar yaratıcının isim ve sıfatlarını, yaratılışı keşfetmek ve tanımak, tanımlamak için her alanda bilerek veya çoğunlukla bilmeyerek var gücüyle mücadele etmektedir.

İşte herkes düşünüp kendine bir sorsun bu kadar mücadele niye? İnsanı buna çeken nedir?

 

Bu mücadelede yeralmayanlar yaşamdan dışlanmaktadır.

Gönderi tarihi:

Bilimin Ateist Olmak Zorunda Olduğu Yanılgısı

 

Bilimin ateist olmak, yani "evren sadece maddeden ibarettir, madde ötesinde bir bilinç yoktur" şeklindeki bir dogmaya inanmak ve bunu desteklemek zorunluluğu yoktur. Bilim bulguları inceler ve doğruluğu kesin olan bulgular bizi nereye götürüyorsa onu kabul eder.

Etmelidir.

Bugün astrofizik, fizik, biyoloji gibi farklı bilim dalları, evrende ve doğada rastlantılarla açıklanması imkansız yaratılış örnekleri olduğunu açıkça göstermektedirler. Deliller, bir Yaratıcı'nın varlığını kanıtlamaktadır. Bu Yaratıcı, gökleri, yeri ve bu ikisi arasındaki canlı-cansız herşeyi yaratan sonsuz güç ve akıl sahibi Allah'tır. 

Kanıtsız olan "inanç" ise ateizmdir.

Ateizmin en önemli dayanağı sanılan Darwinizm ise cokmustur.

Gönderi tarihi:

Hücre Büyük Bir Şehirden Daha Komplekstir\

 

Evrimci senaryoya göre, bundan dört milyar yıl kadar önce, sözde ilkel dünya atmosferinde birtakım cansız kimyasal maddeler tepkimeye girmiş; yıldırımların, sarsıntıların etkisiyle karışmış ve ilk canlı hücre ortaya çıkmıştır. Oysa hücre, en kalabalık ve en ileri teknolojiye sahip bir şehirden daha kompleks bir yapıya sahiptir. Hücrenin içinde enerji üreten santrallerden protein üreten fabrikalara, ham maddeleri taşıyan kargo sisteminden DNA'yı tercüme eden şifre çözücülere, yoğun ve kesintisiz haberleşme sistemine kadar birçok yapı, kusursuz bir organizasyon içinde sürekli faaliyet halindedir.

cell.jpg

1. Çekirdek
2. Sentriyoller
3. Mitokondri
4. Endoplazmik Retikulum
5. Ribozom

6. Golgi Cisimciği
7. Çekirdekcik
8. Kromatin
9. Mikrovilli
10. Lizozom

11. Hücre Zarı
12. Koful
13. Hücre Gözenekleri
14. Peroksizom
15. Hücre Iskeleti

Hücrenin yapısındaki komplekslik, bir şehir merkezindeki yapılanmayı hatırlatır. Ancak hücredeki gözle görülmeyecek boyutlardaki düzen, insanın 100 trilyon hücresinin her birinde ayrı ayrı yer alır.

 

 

 

 

Evrimcilerin hücrenin tesadüfen meydana geldiği iddiasına inanmak, yaklaşık 10 milyon nüfuslu İstanbul şehrinin; tüm binaları, otoyolları, taşıma sistemleri, elektrik ve su şebekesi, fabrikaları, haberleşme sistemi vs. ile birlikte, tesadüf eseri, fırtına, deprem gibi doğa olayları neticesinde kendiliğinden ortaya çıktığını iddia etmek kadar mantıksız ve saçmadır. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) fizik ve biyoloji alanlarında çalışmalar yapmış olan İsrailli bilim adamı Prof. Gerald L. Schroeder hücredeki düzeni şöyle tarif etmektedir:

 

 

Astrobiyolog Carl Sagan bir evrimci olmasına rağmen, hücredeki şaşırtıcı düzenden bir sanat eseri gibi bahsetmektedir:

 

 

Hayatı yönlendiren reaksiyonların karmaşıklığı öylesine şaşırtıcıdır ki... İnsan vücudu, 1027 atomdan oluşan 75 trilyon hücrenin, ortak yaşamsal uyum içerisinde hareket ettiği, iyi düzenlenmiş bir makine ya da etkileyici bir metropol gibi çalışır. Her bir hücrenin hayatı ortaya çıkarmak için bağımsız olarak katkıda bulunması ile birlikte, iki hücrenin aynı anda aynı eylemi yerine getirmelerine nadiren rastlanır. Bütün 'karmaşasına' rağmen insan vücudunda işler arap saçına dönmez.Canlı hücresi detaylı ve kompleks bir mimari harikadır. Mikroskoptan bakıldığında neredeyse çılgına dönmüş faaliyetler görülür. Daha derin seviyede moleküllerin muazzam bir hızda sentezlendiği bilinmektedir. Neredeyse herhangi bir enzim saniyede 100 başka molekülün sentezlenmesinde katalizör rolü oynar. On dakikada, metabolizmasını sürdürebilen bir bakteri hücresine ait kitlenin oldukça büyük bir bölümü sentezlenmiş olur. Basit bir hücrenin bilgi içeriğinin Britannica Ansiklopedisi'nin yüz milyon sayfasına eş değer 1012 bit bilgi içerdiği tahmin edilmiştir.

Gönderi tarihi:

324054583_640.jpg

 

 

Bilim yazarı Howard Peth de, Blind Faith: Evolution Exposed (Kör İnanç: Evrim İfşa Edildi) adlı kitabında basit hücre diye bir şey olmadığını şöyle ifade etmektedir:

Eskiden hücrenin bir çekirdek ve sitoplazma 'denizi' içindeki diğer parçalardan meydana geldiği düşünülmekteydi. Fakat hücre içinde büyük alanlar boştu. Şimdi ise bir hücrenin gerçekten 'kovan gibi olduğu' yani hücrenin ve onu barındıran bedenin hayatı için gerekli olan önemli işlevsel birimlerle dolu olduğu bilinmektedir. Evrim teorisi hayatın 'basit' bir hücreden geliştiğini varsayar, fakat günümüzde bilim basit hücre diye bir şey olmadığını göstermektedir.

Gönderi tarihi:

Dinin kendisi zaten İnsandır, bir inanç mevzusu değildir, sonradan gönderilen birşey değildir, zaten oluşandır.

 

İki zıt görüş arasındaki çelişkiyi giderememişsiniz. Ne yapalım, bu da sizin tarzınız diyelim. Ben net görüş belirtmekten yanayım ama benim tarzımı herkesin benimsemesini bekleyemem.

Gönderi tarihi:

İki zıt görüş arasındaki çelişkiyi giderememişsiniz. Ne yapalım, bu da sizin tarzınız diyelim. Ben net görüş belirtmekten yanayım ama benim tarzımı herkesin benimsemesini bekleyemem.

 

Çelişkiler, bizim bilgimiz veya algı noksanlığımız sonucu ortaya çıkmış olabilir.

Çelişkiyi giderecek olan insanlardaki birikim, tecrübe ve akıl seviyesidir.

Bunu elde edemezsek, belli bir seviyeye çıkamazsak toplum olarak her konuda çelişkide kalırız.

Üstünlük takvadadır.

İnsanı ilerleten bilgidir.

İlerleyende bilgidir.

Doğru bilgiyi elde etmek için her şekilde mücadele etmek gereklidir.

Gönderi tarihi:

Çelişkiyi giderecek olan insanlardaki .......... ......... ve akıl 

 

İnsanların çok büyük çoğunluğundaki akıl, yeterli düzeydedir. Çok azımız üstün zekalıyız ama, yeterli düzeydeki akıl, adı üstünde yeterli. Üstün zeka olmaya gerek yok. Normal bir zeka, sorunları anlar, sorunların kaynağını kavrar ve bir çözüm düşünür. Düşüncesini uygulayamaması ayrı bir sorun. Onun bambaşka nedenleri vardır.

 

Sorun hiç bir zaman yetersiz akıl değildir. Sorun, ön kabuller, peşin yargılar, koşullanma, dogmalara inanma gibi etkenlerin aklı kısıtlaması, yönlendirmesi ve kutuplaştırıp, farklılıklara kapatması. Tabii duygular da etkili.

 

Dogmalar maalesef aşırı derecede etkili oluyor. Üniversite bitirmiş, kariyeri olan, statü kazanmış kişilerin gidip hiç bir bilgiye sahip olmayan bir şeyhin karşısında tapınma davranışları sergilemeleri görülen olaylardan. Dogmanın zihin üzerindeki anormal etkisini gözardı ederek bunu asla açıklayamayız. Dogmanın bu aşırı etkisi çok şaşırtıcıdır. 

 

Ben gözümle gördüm: İki üniversite bitirmiş bir arkadaş, bir şeyhe tapınırcasına bağlıydı. Bu şeyhi gördüm, en küçük bir özelliği olan biri değildi. Oturup konuştum, söyledikleri incir çekirdeğini dolduramazdı. Fakat o iki üniversite bitirmiş arkadaş, şeyh ne derse kesin bir iman getiriyordu. Buna bir balık restoranına gitmeyi önerdim. Kaşlarını kaldırıp gözleri büyüdü, resmen yani, böyle bir şey olamazdı. Şeyhi buna anlatmış ki, bir evliya köprüden geçerken bir balık sudan başını çıkarıp "bizim etimizi yiyen üstümüzden geçmesin" demiş. Evliya bir daha hiç balık yememiş.

 

O kadar şaşırdım ki, fakat kendimi çabuk topladım. Kuran'da denizden çıkardıklarımızı yeyin diye bir ifade olduğu aklıma geldi. Senin bu şeyhin Kuran'ı değiştirebiliyor mu dedim. Tek kelime etmedi ama çok bozuldu. Bir daha bana şeyhinden tek kelimeyle bile bahsetmedi. Herhalde aklı başına gelmiş dedim ama ne gezer? Duydum ki yine o şeyhe tapınmaya gitmeyi sürdürüyormuş. Sonra da aramız bozuldu zaten. Duydum ki şeyhinden onu soğutmaya çalışan herkese küsüyormuş.

 

Çok vahim yani... İnanılmaz ama gerçek...

Gönderi tarihi:

İnsanların çok büyük çoğunluğundaki akıl, yeterli düzeydedir. Çok azımız üstün zekalıyız ama, yeterli düzeydeki akıl, adı üstünde yeterli. Üstün zeka olmaya gerek yok. Normal bir zeka, sorunları anlar, sorunların kaynağını kavrar ve bir çözüm düşünür. Düşüncesini uygulayamaması ayrı bir sorun. Onun bambaşka nedenleri vardır.

 

Sorun hiç bir zaman yetersiz akıl değildir. Sorun, ön kabuller, peşin yargılar, koşullanma, dogmalara inanma gibi etkenlerin aklı kısıtlaması, yönlendirmesi ve kutuplaştırıp, farklılıklara kapatması. Tabii duygular da etkili.

 

Genel olarak toplumdan bireylere yansıyan, geçmişin tecrübeleri mirası ile oluşmuş hazır bir akıl var, yaşam içinde  etkileşimle, öğretilerle insanlar bu aklı tanıyorlar.

Az çok her bireyler doğru ve yanlışın ne olduğunu ayırma konusunda bilgi sahibi oluyorlar.

Yaşamda çözülmesi gereken bir çok problem var, akıl sürekli bunlarla meşgul, insanların istek arzuları aklı bir yöne çekiyor, duygular bir yöne çekiyor, hayaller bir yöne çekiyor, dünyanın gerçekleri var, geçim telaşı var, yanlış öğretiler var, varda var,  ilgilenilmesi çözülmesi gereken problemler altında akıl dağılıyor, eziliyor, oluşamıyor.

 

Toplumda insanların önünde o kadar çok taş varki, birine takılmayan bir başkasına takılıyor, tökezleyip düşüyor.

İnsanlar bu kadar karmaşa ve kaos içerisinde, çözemediği problemler arasında kaybolup gidiyor.

Akıl sağlığını kaybediyor.

 

Sağlıklı düşünemeyen, karar veremeyen bir akıl, sürekli kaza yapar herşeye toslar, bunlar bir uyarıdır.

Ama insanlar uyarıları görmezden gelip, olumsuzlukları kabullenip normal görmeye başlar.

Bu aklın ölmesidir, toplumun aklı  körleşmiştir, herkes derin bir uykudadır.

 

Çoğu yapılanlar sorgulanmadan hazır hap gibi yutulmaktadır, dini öğretilerde buna dahildir.

Temele inilmeden, sebep sonuç ilişkisi kurulmadan kabul edilenler atalar öğretisidir.

 Kuranda da zaten ataların izinden, sorgulamadan gidenler eleştirilmektedir.

 

 

Dogmalar maalesef aşırı derecede etkili oluyor. Üniversite bitirmiş, kariyeri olan, statü kazanmış kişilerin gidip hiç bir bilgiye sahip olmayan bir şeyhin karşısında tapınma davranışları sergilemeleri görülen olaylardan. Dogmanın zihin üzerindeki anormal etkisini gözardı ederek bunu asla açıklayamayız. Dogmanın bu aşırı etkisi çok şaşırtıcıdır. 

 

Ben gözümle gördüm: İki üniversite bitirmiş bir arkadaş, bir şeyhe tapınırcasına bağlıydı. Bu şeyhi gördüm, en küçük bir özelliği olan biri değildi. Oturup konuştum, söyledikleri incir çekirdeğini dolduramazdı. Fakat o iki üniversite bitirmiş arkadaş, şeyh ne derse kesin bir iman getiriyordu. Buna bir balık restoranına gitmeyi önerdim. Kaşlarını kaldırıp gözleri büyüdü, resmen yani, böyle bir şey olamazdı. Şeyhi buna anlatmış ki, bir evliya köprüden geçerken bir balık sudan başını çıkarıp "bizim etimizi yiyen üstümüzden geçmesin" demiş. Evliya bir daha hiç balık yememiş.

 

O kadar şaşırdım ki, fakat kendimi çabuk topladım. Kuran'da denizden çıkardıklarımızı yeyin diye bir ifade olduğu aklıma geldi. Senin bu şeyhin Kuran'ı değiştirebiliyor mu dedim. Tek kelime etmedi ama çok bozuldu. Bir daha bana şeyhinden tek kelimeyle bile bahsetmedi. Herhalde aklı başına gelmiş dedim ama ne gezer? Duydum ki yine o şeyhe tapınmaya gitmeyi sürdürüyormuş. Sonra da aramız bozuldu zaten. Duydum ki şeyhinden onu soğutmaya çalışan herkese küsüyormuş.

 

Çok vahim yani... İnanılmaz ama gerçek...

 

 

Dinlerin karanlık yüzü ile mücadele edilmezse, toplumda cahillik hüküm sürerse karanlık yüz her zaman ortaya çıkar.

İnsanların üniversite bitirmiş olması, onlara akıl sağlığını kazandırmaz.

Ülkemizde eğitim sitemi ezber üzerine kuruludur, en iyi ezberleyenler, sorgulamadan kısa yolları öğrenenler sınavları geçmektedir.

Üniversite de  aynı şekilde, lisenin bir devamı gibidir, matematik formülleri ezberlenir ama bunlara nasıl ulaşıldığı, nerelerde kullanıldığı gösterilmez, nerede kullanıldığınında bir önemi yoktur, sınavda bir ölçü değildir.

 

Herşeyimiz taklit ve tekrar üzerine kurulmuş, dinde ritüelle taklit edilir, ne için yapıldığını kimse bilmez, yapanlar borcunu ödediğini düşünüp, birşey yaptım diye rahatlayıp kendini uyutur.

 

İslamda ruhbanlık yoktur, Allah ile insanın arasında başka tanrılar, aracılar yoktur, kuran bile ibrettir, ögüttür.

Tapma tapınma zaten yoktur, bu devir geçilmiştir, artık aklen algılamya geçilmesi gereklidir.

İbret ve ögütler insanın aklını başına toplaması, akıl sağlığına kavuşması içindir.

Dini insanlar öğrenemeyince, dini kullanarak insanları sömürenler herzaman çıkacaktır.

 

Ezber, tekrar hiçbirzaman aklı ortaya çıkarmaz, başkalarının fikirlerini, sözlerini ezberlemekte düşünmek değildir.

İnsanların düşünebilmesi için kelimenin özünü anlaması ve yaşamla bağ kurması gereklidir.

 

Din tam olarak anlaşılmadan, insanların önyargılardan kurtulması mümkün değildir, dini reddetmekte çözüm değildir.

Var olan şeyler insanı vareder, yokluk, zihinde birşeyleri yok saymak bir varlık doğurmaz.

Gönderi tarihi:

2. dunya savasindaki butun komunist diktatorler darvinizmin seleksiyonuna gore kitle katliamlarini yaptilar ... tum diktatorlerin darvin sevgisi bilinir ; ))

 

30 milyon savunmasiz insan olduruldu ? neden ? sadece bir teori ugruna ! savas hukugu geregi pes eden tarafla antlasma imzalanmadi soykirima gidildi !

Aksine. Sosyal Darwinizm'den etkilenip katliam yapan Hitler'in ordusunu durdurabilmek için SSCB'nin 27 milyon insanı cephelerde ölmüştür. Stalin'in Sosyal Darwinizmle alakası ancak bunu kullananları durdurma noktasındadır. Nazilerin işgali durdurulmasaydı ne olacağını tahmin edebilir miydiniz ?

 

Bu mantığınız neyi ispatlar ? Dini kullanıp da terörist olan, katliam yapan yok mudur tarihte ve bugün ? Bu mantıkla sizin de Din yalan demeniz gerekir.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.