Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ateist aile müslüman olmaya karar verdi


altinci

Önerilen İletiler

Anlamak isteyen herkes ne söylendiğini anlar.

Şimdi efendim, tek cümle için söyledikleriniz doğrudur. Zaten El-Kaideciler vs. de cümleleri böyle bağlamından koparıp tek tek ele alıyor. Fakat, o surede yazılanlar tek bir ayetten ibaret değil. Anlamak için bir gelişine bir de gidişine bakmak gerekir.

 

Nitekim, Enfal'de ilgili ayetlerde bir şeyler, olaylar anlatılmış. Savaş ilan edip saldıranlara karşı eğer saldırmaktan vazgeçmez iseler, hepsinin öldürülmesi gerektiği yazılmış.Yani; meşru müdafaaya giriyor.

 

Keza, Neml suresinin ilgili ayetlerinde anlatılan fantastik olaylarda din farklılığı nedeniyle savaş zihniyeti var. Ama surenin sonunda; " tebliğ edin, kabul etmezseler, yapacak bir şey yok, kendi hallerine bırakın " mealinde bir şeyler yazılmış, emir olarak bu verilmiş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tek cümle için söyledikleriniz 

 

Ben kesinlikle tek cümleyi baz almam. Verdiğim cümleyi tüm Kuran bağlamı içinde değerlendiririm. Tamamını okumadığım bir kitap hakkında değerlendirme yapmam. Kuranı ise baştan sona defalarca incelemişimdir. Çünkü toplumumu bu kadar çok etkileyen kitapta ne yazdığını merak etmişimdir. Ama buraya tüm Kuranı kopyalamamı bekleyemezsiniz. Elbette en çarpıcı cümleyi yapıştıracağım. Kuranın tümü incelendiğinde, tek olan Allah adı verilmiş tanrıya inanmayan veya ortak koşanların tümünün ortadan kaldırılmasının emredildiği görülür. Bu son derece açık ve nettir. Bunu gizlemenin hiç bir yolu, incelemeci kişiler için söz konusu değildir. Bilmeyenleri, okumayanları aldatabilirsiniz. 

 

Neml adı verilmiş sureye gelince. Burada bir İslam devletinin, allahtan başka bir şeye tapan bir devleti askeri tehditle zorla islama soktuğu anlatılıyor mu? Evet. Anlatım bu. Bu anlatım bitiyor ve başka bir konuya geçiyor mu? Evet. Başka bir konuya geçtikten sonraki söylediklerinin bu anlatım ile ilgisi var mı? Hayır. 

 

Öyle bağlamından kopararak ve alakasız yerleri birleştirerek yapılacak çarpıtmaların sonu yoktur. Bilindiği gibi ayet adı verilen pasajlar Mekki ve Medeni olarak iki döneme ayrılır. Sure adı verilen bölümlerde hem Mekki, hem Medeni pasajlar bulunabilir. Mekki olanlar güçsüz durumda iken yazılmıştır. Öyle bağlamından kopuk ele alacak olursanız, "sizin dininiz size, benimki bana" diye başkasının dinine karışmayan pasaj da vardır. Ama güç ele geçirilip Mekke işgal edildiğinde ise müşriklerin görüldükleri yerde öldürülmesi emredilmiştir.

 

İslam dinini yumuşatmak, ılımlılaştırmak boşuna bir çabadır. Bu çaba ancak halkın aldatılıp müslümanların iktidara getirilmesine yarar. İktidarı ele geçirdiklerinde ise gerçek yüzlerini ortaya koyarlar ve ayetlerde yazanları uygulamaya başlarlar. Mursi'nin nasıl tek adam olmaya ve şeriatı getirmeye çalıştığı ortada. Öbür Mursi versiyonlarının da iktidara gelebilmek için nasıl gömlek değiştirdiklerini iddia edip iktidara gelince nasıl "dört kişi öldüyse ne olmuş sanki?" dediklerini de görüyoruz. Sanırsın dört kişi trafik kazasında ölmüş! Başlarına sopalarla vurularak öldürülmemiş sanki!

 

Tek fark Mursi acele etti, versiyonu ise daha yavaş gitmeye çalıştı. Ama içindekini fazla da tutamadı, patlama yaşadı. "Ayyaş" söylemi, içinde bastırdıklarının bir patlamasıdır. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilmeyenleri, okumayanları aldatabilirsiniz.

Şimdi efendim, benim gerçeği savunmaktan başka amacım yoktur. Tabiri caizse yiğidi öldürmek ama hakkını vermek lazımdır. Onun için böyle aldatma vs. gibi niyet okumaları ve suçlamaları reddederim. Haddizatında bu şekilde tartışmak sağlıksızdır, bizi bir yere götürmez.

 

 

Neml adı verilmiş sureye gelince. Burada bir İslam devletinin, allahtan başka bir şeye tapan bir devleti askeri tehditle zorla islama soktuğu anlatılıyor mu? Evet. Anlatım bu. Bu anlatım bitiyor ve başka bir konuya geçiyor mu? Evet. Başka bir konuya geçtikten sonraki söylediklerinin bu anlatım ile ilgisi var mı? Hayır.

İlgisi şudur: Allah’ın mucize ve gücünü Araplar arasında efsane olarak bilinen olaylardan destek alınarak göstermek, vurgulamak.

 

Nitekim, Neml 44’de Seba Melikesinin ( Araplarca Belkıs olarak bilinen ) mucizeleri ( tahtının getirilmesi, altında balıklar yüzen su ile dolu camdan zeminli saray falan ) görünce Müslüman olduğu anlatılmış.

 

Keza, Neml 58’de eşcinsellik yapan Lut kavminin sular, seller ile boğulduğu anlatılmış.

 

Bu ikisi gibi böyle bir kaç örnek daha ( Musa, Davut, Salih ) verilerek Allahın gücü anlatılmış.

 

Sonunda da; " tebliğ edin, kabul etmezseler, yapacak bir şey yok, kendi hallerine bırakın " mealinde bir şeyler yazılmış, emir olarak bu verilmiş.

 

 

Bilindiği gibi ayet adı verilen pasajlar Mekki ve Medeni olarak iki döneme ayrılır. Sure adı verilen bölümlerde hem Mekki, hem Medeni pasajlar bulunabilir. Mekki olanlar güçsüz durumda iken yazılmıştır.

Neml suresi Mekkidir. O halde, " Mekki olanlar güçsüz durumda iken yazılmış "sa, “ bir İslam devletinin, allahtan başka bir şeye tapan bir devleti askeri tehditle zorla islama soktuğu “ anlamı içermemelidir değil mi efendim ?

 

 

Öyle bağlamından kopuk ele alacak olursanız, "sizin dininiz size, benimki bana" diye başkasının dinine karışmayan pasaj da vardır. Ama güç ele geçirilip Mekke işgal edildiğinde ise müşriklerin görüldükleri yerde öldürülmesi emredilmiştir.

Evet, müşriklerin öldürülmesi emredilmiştir ama yalnızca yapılan anlaşmayı bozanların, yani; Mekke ve çevresindekilerle ilgili.

 

Onun dışında anlaşmaya sadık kalanlar ve Mekke ve çevresi dışında kalanların müstesna tutulduğu çok açık. Ayrıca ve çünkü, bir süre de var işin içinde ( haram aylar çıkınca ).

 

Anlaşma kimlerle yapıldıysa ve süre kimlere tanındıysa muhatabı da onlardır.

 

Vahabilerin Kabeye Fransız askerlerini sözde “ Müslüman “ olmadan sokmamalarının sebebi de budur. Ki onlar bile bu sureyi anladığınız şekilde anlamamışlar.

 

 

İslam dinini yumuşatmak, ılımlılaştırmak boşuna bir çabadır. Bu çaba ancak halkın aldatılıp müslümanların iktidara getirilmesine yarar.

Efendim, Siyaset başka, Din başkadır.

 

“ Ilımlı İslam “ bir din yorumu değil, siyasi bir akımdır, yani; İslamcılığın emperyalizm ile barışık bir versiyonudur.

 

İslam dinini sizin tabirinizle yumuşatan, ılımlılaştıranlara ancak “ çağdaş tefsir “ yapmaya çalışan Yaşar Nuri Öztürk vb.leri örnek verilebilir. Onların da bu iktidar zamanında ne hale getirildiği malumdur. Z.Beyaz’ın evine Ergenekon araması bile yaptılar, hatırlarsanız.

 

Oysa, malum cemaatin ılımlılığı siyasi yöntem konusundadır, yani; takiyye. Yoksa, muteber gördükleri hiçbir tefsirde sizin anladığınız anlama gibi bir “ ılımlılık “ yoktur. Bildiğimiz klasik Sünni anlayıştır.

 

Ama asla Selefi anlayış değildir. Çünkü, Selefiye Mezhebi, Mutezile’nin aksine aklı değil, nakli öne aldığından, Kuran ayetlerini bağlamından kopuk ve ayetlerde geçen kelimeleri ilk ve somut anlamlarıyla ele alır. Mesela, “ Allah’ın eli “ tabiri zahiri anlamıyla ele alınarak “ Allah’ın bir eli var demek ki, biz bilemiyoruz “ şeklinde düşünülerek anlaşılır, mecazi anlam yoktur bu anlayışta.

 

El Kaide’nin mensup olduğu bu mezhep emperyalizm için hep kullanışlı olmuştur. 18 yy.da belirip liderlerinin Osmanlılar tarafından idam edilmesiyle çökertilen bu mezhep, 1. Dünya Savaşında Osmanlı’ya karşı isyan çıkarmak için İngiliz casus Lawrence sayesinde tekrar diriltilerek çok yararlı bir entruman haline getirilmiştir. Zira, yeniden diriltilen ve Selefiyye’i uç noktalara taşıyan Vahabilik’de, Vahabi olmayanlar Müslüman sayılmaz ve kanları yine kendi Kuran yorumlarına göre helaldir.

 

İşte, 11 Eylül’den sonra da El-Kaide’nin kullanılması bu sebepledir. Yani; Selefiyye’nin Kuran yorumlarına dayanarak veya benzer mantıkla Kuran anlamaları yaparak “ İslam Teör dinidir “ şeklinde lanse edilen bir algı işgaller ve ambargolar için yeterli meşruiyet sağlamıştır Batı kamuoyunda.

 

Mesela, Cunhuriyetçi partideki Evangelistler ve Neoconların, '' İslam Şiddet, terör dinidir '' propogandası ile bir tehdit algılaması yaratarak, işgali meşru göstermeye yönelik gösterdiği gerekçeler; Saddamın elinde Nükleer silah olduğu ve El-Kaide'yi himaye ettiği yalanlarıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

aldatma vs. gibi niyet okumalar

 

Söylediklerim elbette kişiye yönelik değil. Bu tarz çarpıtma ve anlamı gizleme yöntemleri uygulayanları kastettim.

 

Neml suresi Mekki ise iyi ya işte, benim söylediğim doğrulanmış olur. Konuyu mucizelere kaydırarak konuyu değiştirmeye çalışmak faydasız. Mucize iddiaları elbette beni hiç ilgilendirmez. Bu tür iddiaları dini konular bölümünde tartışabiliriz. Bu Neml adlı Kuran bölümünde bir hüküm konulmuyor zaten. Süleyman kıssası anlatılıyor. İşte siz de böyle yapın hemen, saldırın müşriklere demiyor. Onu diyeceği zamana yatırım yapıyor. İşe önce öyküler anlatarak başlarsın. Öyküden, sonuçta ne tür hükümler geleceği, müşriklerin görüldükleri yerde öldürülmelerinin emredileceği belli oluyor. Ama bu bölümde henüz bunu demiyor. 

 

Dediği yer Tevbe adı verilmiş bölüm. Süleyman'ın yaptığını anlattığı işlerin artık burada aynen yapılmasını emrediyor. 

 

Hiç "müşrikler" diyerek bir inanç grubu içine girenlerin öldürülmeleri emredilebilir mi? Bu hangi insanlığa, hangi adalete, hangi vicdana sığar? Hiç insanın suçu "müşrik" olmak olabilir mi? İnanç suçu diye bir suçu kim icat edebilir? Tabii ki inanca dayalı teokrasi düzeni kurmak isteyenler. Bir kere başta bunun insan hakları ile bağdaşır en küçük yanı yoktur. Bunu baştan belirteyim. Bundan sonrasının aslında hiç önemi yok ama, gerçeğin tamamen ortaya çıkması için: 

 

Tevbe suresini hiç düzgün okumamışsınız. Anlaşma bozanlar filan diye bir şey yok. Haram aylar çıkınca her müşrik nerede görülürse öldürülecek. Müşrik diye bir kimse olmayacak. Sadece barış anlaşmaları haram aylar çıktığında henüz bitmemiş olanlara anlaşma süresi sonuna kadar ek mühlet verilecek. Anlaşmaları bittiğinde onlar da görüldükleri yerde öldürülecekler. Öldürmek istemedikleri olursa onları da sürgün edecekler. Sonuçta kurulan devlet dahilinde müşrik diye kimse bırakılmayacak. 

 

Tevbe adlı bölümde yazanlar apaçık ve tartışmasız bunlardır. Bu ifadeleri eğip bükmenin, yumuşatmanın hiç bir yolu yoktur. 

 

Yanıtınızın gerisini değerlendirmeye gerek duymuyorum. Kuranda yazanlar apaçık ve net, kesin biçimde bunlarken yok selefi şöyle demiş yok beriki böyle demişin hiç muhabbeti olmaz. Ağzı olan herkes bir şeyler der. O ne demiş bu ne demiş kim ne demiş ile uğraşmaya gerek yok. Temel kaynak apaçık ortada.

 

Kuranda yazanları gizleyenlerin mutlaka çeşitli niyetleri vardır. En iyi olasılık, kandırılmış olmalarıdır. Bu en iyi olasılıktan başlayan yelpaze, kandırma amacı kadar kötü olasılıklara kadar gider. Kim yelpazenin neresinde yer alır onu bilmem. Şu an burada kişilerle, cemaatlerle filan uğraşmayacağım. Çünkü bunlar konuyu dağıtır. Burada konu, Kuranda ne yazdığı. Hatta bunları Kurana kimler yazdı, ona da girmeyeceğim. Ama insan haklarından zerre kadar haberi olan kişilerin yazmadığı kesin...   

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Söylediklerim elbette kişiye yönelik değil. Bu tarz çarpıtma ve anlamı gizleme yöntemleri uygulayanları kastettim.

Efendim, böyle demişsiniz ama aynı metinde yine niyet okumalar, benim üzerime yorum yapmalar devam etmiş:

 

Konuyu mucizelere kaydırarak konuyu değiştirmeye çalışmak faydasız.

Kuranda yazanları gizleyenlerin mutlaka çeşitli niyetleri vardır. En iyi olasılık, kandırılmış olmalarıdır. Bu en iyi olasılıktan başlayan yelpaze, kandırma amacı kadar kötü olasılıklara kadar gider. Kim yelpazenin neresinde yer alır onu bilmem.

Çok ciddiyim, böyle tartışmayalım lütfen. Gerçekten faydasız.

 

 

Mucize iddiaları elbette beni hiç ilgilendirmez. Bu tür iddiaları dini konular bölümünde tartışabiliriz.

???

Bu da hayali bir tartışmacı ile tartışmak olmuş. Bunu da yapmayalım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neml suresi Mekki ise iyi ya işte, benim söylediğim doğrulanmış olur.

 

Bu yazdıklarınız Neml suresi ile ilgili değildi o zaman, öyle mi ?

 

 

Bilindiği gibi ayet adı verilen pasajlar Mekki ve Medeni olarak iki döneme ayrılır. Sure adı verilen bölümlerde hem Mekki, hem Medeni pasajlar bulunabilir. Mekki olanlar güçsüz durumda iken yazılmıştır. Öyle bağlamından kopuk ele alacak olursanız, "sizin dininiz size, benimki bana" diye başkasının dinine karışmayan pasaj da vardır. Ama güç ele geçirilip Mekke işgal edildiğinde ise müşriklerin görüldükleri yerde öldürülmesi emredilmiştir.

 

 

 

 

Şu an burada kişilerle, cemaatlerle filan uğraşmayacağım. Çünkü bunlar konuyu dağıtır.

 

Bir önceki iletide kişilerle, cemaatlerle bolca uğraşılmış ama:

 

İktidarı ele geçirdiklerinde ise gerçek yüzlerini ortaya koyarlar ve ayetlerde yazanları uygulamaya başlarlar. Mursi'nin nasıl tek adam olmaya ve şeriatı getirmeye çalıştığı ortada. Öbür Mursi versiyonlarının da iktidara gelebilmek için nasıl gömlek değiştirdiklerini iddia edip iktidara gelince nasıl "dört kişi öldüyse ne olmuş sanki?" dediklerini de görüyoruz. Sanırsın dört kişi trafik kazasında ölmüş! Başlarına sopalarla vurularak öldürülmemiş sanki!

Tek fark Mursi acele etti, versiyonu ise daha yavaş gitmeye çalıştı. Ama içindekini fazla da tutamadı, patlama yaşadı. "Ayyaş" söylemi, içinde bastırdıklarının bir patlamasıdır.

 

Üstelik, bilakis konunun can damarı Mezhep ve yorum farklarıdır. İyi ki bahsetmişsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tevbe suresini hiç düzgün okumamışsınız. Anlaşma bozanlar filan diye bir şey yok.

 

Bana inanmıyorsanız, buyrun, Wikipedia’da da böyle yazıyor:

 

Tevbe Suresi, Mekkeli müşriklere bir uyarı niteliğindedir. Keza ilk ayeti de bu yönde bir uyarıyla başlamaktadır:Allah ve Resûlünden, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ültimatomdur. Surede yaptıkları antlaşmalara bağlı kalmayan putatapanlara "haram aylar"ın bitmesine kadar süre verildiği, süre bitiminde nerede bulunurlarsa yakalanıp öldürülecekleri, antlaşmalara bağlı kalanlara karşı ise antlaşmalara bağlı kalınmasının gerekliliği ifade edilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hiç "müşrikler" diyerek bir inanç grubu içine girenlerin öldürülmeleri emredilebilir mi? Bu hangi insanlığa, hangi adalete, hangi vicdana sığar? Hiç insanın suçu "müşrik" olmak olabilir mi? İnanç suçu diye bir suçu kim icat edebilir?

 

'' “suçluların” kurşun harcanarak öldürülmesi yerine Loire nehrinde boğularak öldürülmesine karar verilmiştir. Hatta öldürülenlerin ekserisinin din adamlarından oluştuğu bir süreçte bu uygulamaya “Mariage républicain” (cumhuriyet evliliği) adı verilir: Rahip ve rahibeler halkın önünde çırılçıplak soyundurulduktan sonra sırt sırta birbirlerine bağlanırlar ve Loire nehrine batırılırlar. 

 

Din adamlarının evlenmeme yeminine atıfla da dönemin bölge yöneticisi Jean-Baptiste Carrier sıra dışı yöntemine bu ismi uygun görmüştür. Zaman zaman “la déportation verticale” (dikey sürgün) dediği de olmuştur. Resmi rakamlar yaklaşık 5000 kişinin Loire nehrinin derinliklerinde son bulan bu “sürgünde” can verdiğini bildirir. Nantes’lılara göre bu rakam elbette gerçeğin sadece bir kısmıdır.''

 

 

-http://emrahce.com/2009/11/19/fransiz-ihtilali-ya-da-devrim-devirenindir/-

İşte, Fransız devrimi nasıl bir devrimse, insanlık tarihinde nasıl ileri bir adımsa, İslam'ın ortaya çıkışı da böyle bir devrimdir, ileri bir adımdır. Ve devrim sürecinde böyle şeyler " olur ".

 

Mekke'nin ele geçirilmesi sırasında ve sonrasında yapılması gerekenlerin anlatıldığı, çeşitli tehditlerin bulunduğu bu ayetin, Arabistan'da köleci toplumdan feodalizme geçiş devrimi sürecinin bir parçası olduğunu görebilmek gerekir.

 

Nasıl ki, Fransız Devrimi artık din bağlılığının değil, ulus bağlılığının geçerli olacağı bir sosyal yapıya geçişi sağlamış ise,

 

İslam Devrimi de, ırk ve kan bağlılığının değil, din bağlılığı anlayışının geçerli olacağı bir sosyal yapıya geçişi sağlamıştır.

 

Aristokrasi tekelleşmiş, Doğu Tipi Feodal sisteme geçiş başlamıştır.

 

Yani, İslam'ın çıkışı toplumsal evrilme açısından ileri doğru bir adımdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir ailenin müslüman olması yahudi olması hristiyan olması, sizin için neyi değiştirecek. o aile müslüman oldu diye doğru din islam olmaz yahudi oldu diye musevilik olmaz. bir inanan ateist oldu diye tanrı ölmez. yani bir aile neyin ölçütü ?

 

Efendim, toplumumuz maalesef Batı'ya karşı her alanda kompleksli.

 

Bu yüzden, bir Afrikalı Animist Müslüman olduğunda bir haber değeri taşımaz da, işte Avrupalı bir Ateist Müslüman olduğunda böyle haber değeri taşır.

 

Durum böyle.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yine niyet okumalar

 

Kabul edersiniz ki mucizeler, Lut kavmi gibi konuların bizim tartıştığımız konuyla uzaktan yakından hiç bir alakası yok. Bunlar tamamen ayrı tartışma konuları. O yüzden niyet okuma yok, tamamen ortada olan bir durumu tespit var. Hayali tartışmacının ise nerden çıktığını hiç anlayamadım. Ayrı konular kendi yerlerinde tartışılır deyince hayali tartışmacı mı yaratılıyor?

 

Neml ile ilgili neyi sorduğunuz gerçekten anlaşılmıyor. Kimsenin de anlayabileceğini sanmıyorum. Bir anlayan olursa bana açıklasın, belki ben de anlarım.

 

Sadece bir Mursi üzerinden bir kaç benzetme yapmaya, -ki o da konu ile çok ilgili- "bolca" demek gerçekten insafsızlık. Ben elbette ki yok şu mezhebe göre şöyle, yok bu mezhebe göre böyle, lakin şu cemaat şöyle der, öbür cemaat ise böyle der tarzı sayfalar değil ciltler tutabilecek yorumlardan kaçındığımı belirttim. Çünkü bunlar havanda su dövmektir, kimseye de bir faydası yoktur.

 

Ben Kuranı niye Wiki'den ordan burdan öğreneyim? Bu Kuran Kabe'nin mahzeninde kırk kilit altında mı tutuluyor? Mollalardan başka kimsenin okuması mı yasak? Açıp Kuranı bakmak varken niye ona buna bakıp öğreniyorum ne yazdığını? Uzayca değil, allahça değil. Bir sürü insanın doğal dili olan bir dil. 

 

"onların antlaşmalarını süreleri bitinceye kadar tamamlayın" ne demek? Haram aylar çıktığı halde antlaşmalarının süresi dolmayanlar süre doluncaya kadar ellenmeyecek demek değil mi? Süreleri bitince onlara da aynısı yapılacak. Anlam son derece açık.

 

Zaten Fransız devriminde yapılan insanlık dışı katliamları, işkenceleri örnek vererek kendinizi haksız çıkarmışsınız. Fransız devriminde yapıldı diye biz de her devrimde kan gölü mü yaratmalıyız? Her devrim yapan işkence, zulüm, katliam mı yapmalı? Bu nasıl bir mantık? Siz hiç insan hakları diye bir şey duydunuz mu, merak etmeye başladım. Devrim yapılınca insan hakları rafa mı kalkıyor, işkence sevap, katliam çok iyi bir şey, zulüm hak, adaletsizlik erdem mi oluyor, nasıl oluyor bu? Nasıl işkence ile katliama bu işler böyle yürür, doğaldır, normaldir diyebiliyorsunuz, aklım durdu!

 

Gerçekten öneriniz yerinde, bu şekilde hiç tartışmasak daha iyi! 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bunlar tamamen ayrı tartışma konuları. O yüzden niyet okuma yok, tamamen ortada olan bir durumu tespit var. Hayali tartışmacının ise nerden çıktığını hiç anlayamadım.

Bakınız, ben mucize tartışması yapalım demedim ki siz ayrı tartışalım diyorsunuz.

 

Devrimlerin kanlı olması iyidir de demiş değilim, yalnızca önümüzde duran tarihsel gerçekliği vurguladım. “ Maalesef ölümler oluyor “diyeyim de olsun bitsin o zaman.

 

Tartışmama önerim de yok. Yalnızca birbirimize suçlama, niyet okuma yapmayalım daha iyi olur dedim.

 

Her neyse efendim, Neml konusundaki durumu falan da anlatmak için uğraşmayacağım.

 

Şimdi konuya dönersek;

 

Ben Kuranı niye Wiki'den ordan burdan öğreneyim? Bu Kuran Kabe'nin mahzeninde kırk kilit altında mı tutuluyor? Mollalardan başka kimsenin okuması mı yasak? Açıp Kuranı bakmak varken niye ona buna bakıp öğreniyorum ne yazdığını? Uzayca değil, allahça değil. Bir sürü insanın doğal dili olan bir dil.

 

"onların antlaşmalarını süreleri bitinceye kadar tamamlayın" ne demek? Haram aylar çıktığı halde antlaşmalarının süresi dolmayanlar süre doluncaya kadar ellenmeyecek demek değil mi? Süreleri bitince onlara da aynısı yapılacak. Anlam son derece açık.

O halde ayetleri yazmaktan başka çare kalmadı.

 

''

1- Allah'dan ve Resulü'nden bir ültimatomdur bu, kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklere:

 

2- Bundan böyle yeryüzünde dört ay daha istediğiniz gibi gezip dolaşın. Şunu da bilin ki, Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Allah kâfirleri mutlaka perişan edecektir.

 

3- Ayrıca büyük hac günü Allah ve Rasulü tarafından insanlara bir ilandır ki, Allah da Resulü de müşriklerle yapılan antlaşmalara artık bağlı değildir. Eğer hemen tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Yok yine tevbeden yüz çevirirseniz biliniz ki, Allah'ı yıldıracak değilsiniz. Kâfirleri acı bir azap ile müjdele.

 

4- Ancak kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size olan ahitlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiçbir kimseye yardımda bulunmamış olanlar bunun dışındadır. Siz de onlarla olan antlaşmanızın hükümlerine antlaşma süresinin sonuna kadar uyunuz. Muhakkak ki, Allah müttakileri sever.

 

5- Şu haram aylar bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

 

6- Eğer müşriklerden biri aman dilerse, ona aman ver. Ta ki, Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu güvenlik içinde olduğu yere kadar gönder. Çünkü bunlar gerçekten de bilgisiz bir kavimdirler.

 

7- O müşriklerin Allah katında ve Resulü katında herhangi bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız var ki, bunlar size karşı doğru durdukça siz de onlara doğru olun. Allah sakınanları elbette sever. "

 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Şimdi aslında burada 3 tip Müşrik ten söz ediliyor.

 

1 - O dönem Müslümanlarının kendileriyle antlaşma yaptığı ama antlaşmaya uymayan Müşrikler. Onun için bu antlaşma artık tanınmamaktadır. Bunlara verilen süre 4 aydır. ( 9 / 2 )

 

2 - O dönem Müslümanlarının kendileriyle antlaşma yaptığı ve antlaşmaya uyan Müşrikler. Bunlara da verilen süre antlaşmanın bitimidir. ( 9 / 4 )

 

3- O dönem Müslümanlarının Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıkları MüşriklerBunlara ise doğru durdukları müddetçe ilişilmeyecektir.  ( 9 / 7 )

 

Umarım anlaşılmıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“ Maalesef ölümler oluyor “diyeyim de olsun bitsin o zaman.

 

 

 

Maalesef böyle demediniz. Ayrıntılı işkence tanımları da yaparak bunların devrim sürecinde normal olduğunu söylediniz. Böyle demiş olsanız sorun yoktu. Esasen bu söylemle Tevbe adı verilmiş Kuran bölümünün insan haklarına aykırı olduğunu da zımmen kabul etmiş oldunuz.  "Devrimler kanla, işkenceyle, zulümle yapılır, devrimde adalet, insan hakları olmaz" şeklinde fecaat bir söyleme imza attınız. Sonra ne büyük bir hata yaptığınızı farkettiniz ama iş işten geçmiş oldu.   

 

Buna rağmen gerçek ortaya çıksın adına Tevbe adlı bölümü değerlendirelim:

 

Müşrikler ister üçe ayrılsın, ister beşe, ister onbeşe... İster mescidi haramda anlaşma yapmış olsun isterse başka yerde. Bunlar hiç bir şeyi değiştirmiyor. Müşrikler müslüman olmazlarsa aşamalı olarak öldürülecek. Müşriklerle anlaşma olmayacağını, anlaşmaların geçersiz sayıldığını tek taraflı zaten baştan ilan ediyor. "Onlar kazansa hiç bir şey gözetmezlerdi" diye niyet okuyuculuğu da yapıyor. Halbuki müşrikler Mekke ellerindeyken "müslümanlar necis!tir, mescidi harama sokmayın" filan demediler. Silahsız şekilde Kabeyi tavaf etmelerine izin verdiler. İsteseler hazır silahsızlarken öldürürlerdi. Ama Mekke müslümanlar tarafından ele geçirilince müşrikler necis oldu! Gördüğünüz yerde öldürün oldu!  

 

Müşrikler yok edilecek de, sınıflara ayırması şundan: Elbette bir toplumu bir anda tümden karşınıza almazsınız. Kategorize eder ve parça parça yutarsınız. 7. pasajda söylediği, 4. pasajda söylediğinden farklı bir şey değil. Yine ortada bir anlaşma var, yine anlaşma bitinceye kadar süre tanıma var. "Doğru durdukları sürece" diye tercüme ettiğiniz sözcük "ikame" kökünden türetilmiştir. Yani yine anlaşmayı ikame ettikleri, ayakta tuttukları sürece siz de anlaşmayı ikame edin diyor. Anlaşma ne zamana kadar ayakta durur? Süresi doluncaya kadar. Her anlaşma sürelidir. Sonsuza kadar süren anlaşma yoktur. 

 

İslam böyle aşama aşama çevresini yutmuştur ve insan hakları diye bir şey tanımamıştır. İnsanları inançlarından dolayı kategorize etmiş, inançları yüzünden "necis" ilan etmiş, öldürülmelerini emretmiş, mallarını ganimet, kızlarını cariye, oğlanlarını köle yapmıştır. Bu yüzden devrim değildir. Tersine yanlış işlere kutsallık kılıfı giydirerek gerilemeye neden olmuştur. Irk bağlamı yerine inanç bağlamı koyması çık daha kötü. İnanç ayrımı çok daha şiddetli bir bölücü ve ötekileştiricidir, çünkü ebediyen bağdaşmayacak bir ayrım içerir. Bir de üstelik kendi gibi inanmayanlara sonsuz insanlık dışı işkenceleri, kendine inananlara sonsuz zevkleri layık görerek ayrımı, düşmanlık ve nefreti iyice pekiştirir. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Iste Muslumanlarin cahil kalmasini kolaylamak icin yapilan cabalar. Musluman olmak icin, yeterki bir kisa cumleyi ogren. Belki ogrenmeye bile gerek yok, o cumleyi bir baska Muslumanin .

.

.

.

Diger taraftan, 13 Milyon Yahudiler 195 tane. Kimin egitime deger verdigi belli oluyor. Musluman olmak icin yeter ki bir kelimeyi sahadet getir. Her sey tamam.  Masallah!

Çok dogru dedin kardeşim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Maalesef böyle demediniz. Ayrıntılı işkence tanımları da yaparak bunların devrim sürecinde normal olduğunu söylediniz. Böyle demiş olsanız sorun yoktu. Esasen bu söylemle Tevbe adı verilmiş Kuran bölümünün insan haklarına aykırı olduğunu da zımmen kabul etmiş oldunuz. "Devrimler kanla, işkenceyle, zulümle yapılır, devrimde adalet, insan hakları olmaz" şeklinde fecaat bir söyleme imza attınız. Sonra ne büyük bir hata yaptığınızı farkettiniz ama iş işten geçmiş oldu.

Efendim, ortada ne hata vardır, ne de zımnen kabul etme. Bakın sizin çevirinizle tekrar yazayım " Devrimler kanla, işkenceyle, zulümle yapılır, devrimde adalet, insan hakları olmaz " . Tamam mı, oldu mu ? Tevbe ayeti de insan haklarına aykırıdır diye açık açık da yazayım. Ne oldu şimdi ?

 

Bunları söylemek, İslamın çıkışının bir devrim olduğunu söylememi engellemez ki. Tarihi olaylar bugünün değerleri, insan hakları anlayışı düzeyi ile değil, kendi çağlarının anlayışları ile değerlendirilir. Objektif bakılırsa ne dediğim gayet net anlaşılır.

 

İslam Devrimi kendi çağına göre ileri bir adımdır, devrim süreci içerisinde yapılanlar değerlendirildiğinde ise insan hakları bakımından kendi çağının düzeyindedir. Bu anlamda bu güne göre geridir.

 

Fransız Devrimi ise, kendi çağına göre ileri bir adımdır, fakat devrim süreci içerisinde yapılanlar değerlendirildiğinde insan hakları bakımından kendi çağının düzeyinin altındadır O da bu anlamda bu güne göre geridir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Halbuki müşrikler Mekke ellerindeyken "müslümanlar necis!tir, mescidi harama sokmayın" filan demediler. Silahsız şekilde Kabeyi tavaf etmelerine izin verdiler. İsteseler hazır silahsızlarken öldürürlerdi.

Bilakis, Hubeydiye Antlaşması, Müşriklerin zayıf, Müslümanların kuvvetli olduğu zamanda, Müşriklerin talebi üzerine yapılmış bir antlaşmadır. Dolayısıyla Müşriklerin Mekke ellerindeyken "müslümanlar necis!tir, mescidi harama sokmayın" filan diyecek durumu yoktu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Doğru durdukları sürece" diye tercüme ettiğiniz sözcük "ikame" kökünden türetilmiştir. Yani yine anlaşmayı ikame ettikleri, ayakta tuttukları sürece siz de anlaşmayı ikame edin diyor. Anlaşma ne zamana kadar ayakta durur? Süresi doluncaya kadar. Her anlaşma sürelidir. Sonsuza kadar süren anlaşma yoktur.

Evvela, o benim tercümem değil, Wikipedia’dan alınmadır. Oradaki anlamda, antlaşma ile doğru durmanın birbirinden olduğu  bağımsız anlaşılıyor. Yani, antlaşma süresi bitse dahi, doğru durdukları müddetçe Müslümanların da onlara karşı doğru durmaları gerektiği çok net anlaşılıyor.

 

7- O müşriklerin Allah katında ve Resulü katında herhangi bir ahdi nasıl olabilir? Ancak Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız var ki, bunlar size karşı doğru durdukça siz de onlara doğru olun. Allah sakınanları elbette sever.  "

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam böyle aşama aşama çevresini yutmuştur ve insan hakları diye bir şey tanımamıştır. İnsanları inançlarından dolayı kategorize etmiş, inançları yüzünden "necis" ilan etmiş, öldürülmelerini emretmiş, mallarını ganimet, kızlarını cariye, oğlanlarını köle yapmıştır. Bu yüzden devrim değildir. Tersine yanlış işlere kutsallık kılıfı giydirerek gerilemeye neden olmuştur.

 

O nedenle bugün İslam coğrafyasında ( Suudi Arabistan dışında ) Yezidiler, Şamanistler, Bahailer, Sâbiîler, Hindular gibi müşrik sayılan dinlere mensup insanlar hiç kalmamış ve yüzyıllardır da yaşamamışlardır, değil mi ? original.gif

 

Tarihte tüm müslümanlar o ayeti Selefiler ya da sizin gibi anlasalardı durum dediğiniz gibi olurdu ama olmamış, gerçek ortada. Şimdi sakın buradan da “ aman niye olmamış, keşke olsaymış “ anlamı çıkarılmasın. İyi ki olmamış diyorum, o ayeti böyle anlamak zaten akla aykırı diyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Irk bağlamı yerine inanç bağlamı koyması çık daha kötü. İnanç ayrımı çok daha şiddetli bir bölücü ve ötekileştiricidir, çünkü ebediyen bağdaşmayacak bir ayrım içerir. Bir de üstelik kendi gibi inanmayanlara sonsuz insanlık dışı işkenceleri, kendine inananlara sonsuz zevkleri layık görerek ayrımı, düşmanlık ve nefreti iyice pekiştirir. 

 

Tarihte, ırk “bağlılığı “ı din bağlılığından öncedir. Tek tanrılı dinlerle ırk bağlılığından sonra din bağlılığı ortaya çıkmış, Burjuva devrimleriyle de din bağlılığı ulus bağlılığına dönüşmüştür. Sonraki aşamanın “ insan olma ortak paydası altında  “ insanlık bağlılığı”na  dönüşmesi öngürülmektedir.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

" Devrimler kanla, işkenceyle, zulümle yapılır, devrimde adalet, insan hakları olmaz " . Tamam mı, oldu mu ? Tevbe ayeti de insan haklarına aykırıdır diye açık açık da yazayım. Ne oldu şimdi ?

 

Bir yandan çok iyi oldu, bir yandan çok kötü oldu. Tevbe adı verilmiş surenin gerçeğinin ortaya çıkması çok iyi oldu. Böylece müslümanların islam rahmet dinidir, Muhammed rahmet peygamberidir iddialarının yersiz olduğu anlaşıldı. Tersine Muhammed yahudileri katledebilmek için hurmalıklarını tahrip ettirerek onları savaşa zorlamaya çalışmış, üstelik bu hareketine müslümanlar bile ganimet olacak hurmalıklar elden gidiyor diye itiraz edince ayet yazıp emri Allahtan aldığını iddia etmiş bir kişidir. (*) Yahudiler bu ağır tahrike rağmen savaşmayıp teslim olunca, savaşta yaralanmış ve ızdırap içinde bir adamı (Sa'd) hakem tayin etti. Adam ölmek üzereydi  ve bundan dolayı çok ağır bir hüküm verdi. Baliğ olmuş tüm erkeklerin öldürülmesine hükmetti. Erkek çocuklar bile etekleri açılıp bakılıp ergendir diye karar verilip ölüm çukurunun başına kafası kesilmeye gönderildi. Muhammed de gölgeden hepsinin çukura dolduruluşunu izledi. Bunu ben söylemiyorum, islam tarihi yazıyor. Sa'd da zaten katliam sırasında öldü. Hatta çoğu infazı Ali'nin gerçekleştirdiği ve kılıç sallamaktan kollarına ağrılar girdiği için Muhammed'in ara vermesini, öğleden sonra katliama devam etmesini söylediği rivayet ediliyor.

 

Kötü olan, çok çok kötü feci olan ise işkenceyi, zulmü, adaletsizliği, hak ihlallerini onaylamanız. Bu çok korkunç bir fecaat! Bu düşünce ile nasıl devam ediyorsunuz? Bu korkunç yanlıştan bir an önce dönmenizi şiddetle öneririm. Bu sizin kişiliğiniz açısından korkunç vahim bir durum.

 

(*) "İnkarcı kitap ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız allahın izniyledir allah yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır" (Haşr 5)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Tarihte, ırk “bağlılığı “ı din bağlılığından öncedir. Tek tanrılı dinlerle ırk bağlılığından sonra din bağlılığı ortaya çıkmış, Burjuva devrimleriyle de din bağlılığı ulus bağlılığına dönüşmüştür. Sonraki aşamanın “ insan olma ortak paydası altında  “ insanlık bağlılığı”na  dönüşmesi öngürülmektedir.

 

Din bagliligindan once irik bagliligi oldugunu hangi veriye gore soyluyorsun.

 

Insanoglu yasam ve iliskisinde din irktan once gelir. Ayrica ulusal baglilik dinden degil; irktan kaynaklanir. Yani patriotizm irk bagliliginin bir alt duzeyidir ve ancak sehirlesme ile mumkundur.

 

Burjuva devrimleriyle, din bagliliginin yanina vatan/ulke millet bagliligi eklenmistir. Bu biribirine eklenendir. Yani kisi etik olarak dininin yanina vatanini da eklemistir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Müşrikleri gördükleri yerde öldürmek kendi inançlarına göre müslümanlar üzerine farzdır. Ama bunu bir yerden sonra artık yapamaz duruma geldikleri için yapamamışlardır. Çünkü mümkünü kalmamıştır. Ne öldürmekle bitecek sayıdadır karşılaştıkları müşrikler, ne de buna artık izin veren devlet kalmıştır. Bu farzı uygulamaktan zorunlu olarak vaz geçmeye mecbur kalmışlardır.

 

Çünkü Tevbe adlı bölüm sondan ikinci yazılan bölümdür. Ondan sonra sadece Nasr adlı bölüm yazılmış, sonra da Muhammed ölmüştür. Yani müşrikleri artık tamam öldürmeyin bundan sonra diye bir ifade Kurana yazılmamıştır. O yüzden inançlarına göre farziyet durumu devam etmektedir. Bunu ben, başkası kabul etmez, çünkü biz zaten Kuranı Araplar yazdı diyoruz da, Kuranı Allah gönderdi diyen müslümanlar için durum kaçınılmaz olarak böyle...  

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Din bagliligindan once irik bagliligi oldugu

hangi veriye gore

“ Kabile “ verisine göre.

 

 

Insanoglu yasam ve iliskisinde din irktan once gelir.

İşte bu Orta Çağda yaşayan insanın algısıdır.

 

 

Ayrica ulusal baglilik dinden degil; irktan kaynaklanir. Yani patriotizm irk bagliliginin bir alt duzeyidir ve ancak sehirlesme ile mumkundur.

Fransız tipi Ulusçulukta ulusal bağlılık ırktan kaynaklanmaz. Bu tanım Alman Ulusçuluğuna aittir. Fransız anlayışında Patriotizm ( Vatanseverlik ) Irk bağlılığının bir alt düzeyi değildir.

 

 

Burjuva devrimleriyle, din bagliliginin yanina vatan/ulke millet bagliligi eklenmistir. Bu biribirine eklenendir. Yani kisi etik olarak dininin yanina vatanini da eklemistir.

Burjuva devrimleriyle Laiklik getirilmiştir. Dolayısıyla Din bağlılığının bir kıymeti harbiyesi kalmamıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

“ Kabile “ verisine göre.

 

Hangi kabile dinden once irk bagimliligi almistir? Tarih nedir?

 

Homosapienslerden onceki homolarin dini rituelleri oldugu aciklanmistir

 
 

 

İşte bu Orta Çağda yaşayan insanın algısıdır.

 

Iste bu homo tarihini bilmeyenin bir algisidir. Olulerin gomulmesi irkciliktan fersah fersah geridedir.

 
 

 

Fransız tipi Ulusçulukta ulusal bağlılık ırktan kaynaklanmaz. Bu tanım Alman Ulusçuluğuna aittir. Fransız anlayışında Patriotizm ( Vatanseverlik ) Irk bağlılığının bir alt düzeyi değildir.

 

Ben oyle bir sey demedim. Ilk ulusalcilik algisi ingiltere ic savasindan sonra gelisen "yurtseverlik/patriotizm" dir. Fransa da ise sehirlesme soz konusudur. Burjuva kavrami da burdan gelir. Hatta turkce de "Hemseri" kullanimi "ayni sehirden" olarak gecerlidir.Laiklik ve sekularite ayni seyler degildir.

 
 

 

Burjuva devrimleriyle Laiklik getirilmiştir. Dolayısıyla Din bağlılığının bir kıymeti harbiyesi kalmamıştır.

 

Tabi ki, ama din bagimliligi da bitmemistir. Yoksa bugun dunyada milyarlarca dindar olmazdi.

 

Amerikada'ki "Kuzey/guney" savaslari ve "zenci/beyaz" savaslarindan once din bagimliligi vardi.

 

Feodalizmde irk savaslari yoktur, ama din bagimliligi vardir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.