Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:
  • Yazar

RUHUMA ÇOK İYİ GELDİ!

 

487338_338797182871509_1103702318_n.jpg

  • Cevaplar 137
  • Görüntü 28,7b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Most Popular Posts

  • Böyle koştururken... Geçen zamanın hakkını nasıl verebiliriz? Anlam yok artık, Hazlar var; dokunup geçtiğimiz hazlar! Ve büyük yorgunluk!   Oysa bir anlasak ki... Bir şeyi tutabilmemiz başka

  • Ruhuma iyi geldiler...                                          

Gönderi tarihi:
  • Yazar

gallery1140405891234.jpg

 

 

 

376645_420392897998259_29763042_n.jpg

Gönderi tarihi:
  • Yazar
43561838Teror.jpg
Gönderi tarihi:
  • Yazar
422226_10150981150617901_359753367_n.jpg

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
  • Yazar
226386_489295431080696_1210677062_n.jpg
Gönderi tarihi:
  • Yazar
313051_10151104563319801_838340951_n.jpg

Gönderi tarihi:
  • Yazar
215714_393578440696016_979448340_n.jpg

Gönderi tarihi:
  • Yazar
488373_10152020129990591_1642267795_n.jpg

Gönderi tarihi:
  • Yazar

RUHUMA ÇOK İYİ GELDİ!

 

 

409700_10151105843269776_984133519_n.jpg

 

 

 

530005_404098006306544_1729713012_n.jpg

 

 

 

 

 

200680_10151118727024776_2062137470_n.jpg

 

 

 

418918_10151105700034776_2015815281_n.jpg

Gönderi tarihi:
  • Yazar

fakir-adam.jpg

 

 

'' Bazı şeyler çabuk biter...

Sigara çabuk biter. Çay... Alarm kurulmuşsa uyku...

Bitmesin isteniyorsa, yol...

Yarısında yakalamışsanız çok sevdiğiniz o şarkı çabuk biter.

Sarılmış izliyorsanız bir film,

Hızlı yaşarsanız bir ömür,

Çok severseniz aşk!

Çabuk biter. ''

Gönderi tarihi:
  • Yazar

b-41768-Sevgi.jpg

 

 

Amerikalı bir klinik psikolog "Gününüze sevinç katmanın elli yolu" diye bir şeyler karalamış. Çok seviliyor böyle şeyler modern dünyada. On adım, yirmi basamak, elli yol...

 

C. Rubinstein adlı psikolog da hemen hepsi "dışarı çık, beş dakika yürü, renkli giysiler dene, güneşin batışını seyret, tv'yi kapat ve yirmi dakika sessizlik içinde otur" türünden acıklı düzeyde naylon tavsiyelerde bulunmuş.

 

Hepsi ya bir nesneyi ya da zamanı tüketmeye dayanıyor.

 

Oysa içinde "sevme" olmayan gerçek bir "sevinme" hali yok!

Esas yolu seçmeyeceksen, elli değil, yüz başka yolu denesen ne olur!

Bir yere varamazsın!

Onlar "kendini eğlendirmek"tir, sevinç başka!

Gönderi tarihi:
  • Yazar

RUHUMA İYİ GELDİLER

 

523133_424509220919960_287225908_n.jpg

 

 

 

481909_487653891246698_2114082642_n.jpg

 

 

 

417443_10151086653789182_287832_n.jpg

 

 

 

292480_380003072068410_733800006_n.jpg

 

 

297579_3554998156883_912379813_n.jpg

 

 

 

484501_10151090184569182_86054754_n.jpg

 

 

 

182134_421902434513972_2044479673_n.jpg

 

 

 

 

 

394397_421646214539594_141787899_n.jpg

 

 

 

 

304826_420630197974529_234048166_n.jpg

Gönderi tarihi:
  • Yazar

59029_149672478400691_128416300526309_304603_6641056_n.jpg

 

 

 

 

Kadın çıkar başka kadının rahminden.;

 

hayata ilk çığlığını atar;

 

sessizliği işitir..

 

babasının gözlerindeki hayal kırıklığı;

 

ilk yaşadığı şaşkınlık olur.

 

’sessizlik oldu mu kız doğarmış’ sözünü öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın çocuk olur;

 

gülmesi, oynaması,

 

daldan dala koşması hor görülür;

 

engellenir..

 

’kız kısmı ağır başlı olmalı’ sözünü öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın okula gider;

 

okuma yazma öğreneceği kadar,

 

kadın olmasına yetecek kadar.

 

nedenini anlayamaz;

 

’okuyup da ne olacaksın, okumuş ev kadını mı ?’sözünü öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın ergen olur;

 

ayıplanır, saklanır.

 

kadınlığın saklanması gerektiğini öğrenir.

 

susar!

 

kadın genç olur;

 

gezmesi, tozması, konuşulur.

 

laf gelmesin diye, camdan dışarı bakmaz.

 

’kötü kadın’ ne demekmiş öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın evlenecek yaşa gelir;

 

eş seçmez;

 

seçilir.

 

kız kısmını boş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya sözünü’ öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın evlenir,

 

eş olmaz ’karı’ olur.

 

evde hizmetçi,

 

mutfakta ahçı,

 

kocasının yanında cilveli olur.

 

’yuvayı dişi kuş yapar’ sözünü öğrenir.

 

susar!

 

 

 

kadın aşağılanır, sözü dinlenmez,

 

dayak yer;

 

‘kocanın vurduğu yerde, gül biter’ sözünü öğrenir

 

susar!

 

 

 

kadın anne olur,

 

’koca’nın çocuğunun annesi olur.

 

erkek doğurmadan da

 

ne kadınlığını, ne anneliğini ispatlar.

 

erkek doğurur,

 

ilk kez alkışlanır ki;

 

yine de koca övülür.

 

’erkek adamın erkek çocuğu olur’sözünü öğrenir;

 

susar!

 

 

 

kadın yaşlanır ’ana’ olur;

 

saygıyı o yaşında görür.

 

konuşmak ister;

 

vakit geç’tir.

 

göçer gider.

 

velhasıl;

 

kadın doğar,

 

büyür,

 

yaşar,

 

ölür,

 

ve

 

susar.

 

çoğu kez susuyoruz sade ve sadece.

 

C. Süreya

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
  • Yazar

391606_433044616731933_1380893088_n.jpg

 

 

 

 

539161_344471185646676_83329981_n.jpg

 

 

 

558723_502144499797054_1751875615_n.jpg

 

 

 

540135_433161340054748_1998265898_n.jpg

 

 

 

GsNJNwuI-UM.gif

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Schoolhouse3.jpg

 

 

"...

 

Her yıl eylülde okullar açılırken

kadınlar kırtasiyecilerin önünde dinelirler,

kentin kenar mahallelerindeki,

kitap ve defter alırlar çocuklarına.

umutsuzca ararlar son kuruşlarını

yırtık pırtık el çantalarında.

söylenir dururlar ve derler:

"bilgi neden bu kadar pahalı?"

hiç haberleri yoktur

ne kadar yararsız olduğundan

çocuklara verilen bilginin,

ne kadar boktan."

 

Bertolt Brecht

Gönderi tarihi:
  • Yazar

249664_393849697349507_274043798_n.jpg

 

 

İzmir'in koynunda

Uyanmadık hiç yosun kokan sabahlara,

Geceyi yüklenip aşkımızla

Saklambaç oynayamadık dolunayla...

 

Karşıyaka'nın ılık meltemini

Siper edip kıskanç bakışlara

Simit atamadık vapurdan martılara,

Bir bardak demli çayı

Paylaşamadığımız gibi birbirimizin yudumlarıyla...

 

Alsancak'ta

Eğlencenin tavaya vurduğu bir geceye

Teslim edemedik düşlerimizi

Bir bardak biranın buz gibi soğuğunda,

Tıpkı emanet edip aşkımızı

Gidemediğimiz gibi saklı diyarlara...

 

Şirince'de tadına bakamadık şarapların

Kavga edemedik

Şeftali şarabı mı güzel, üzüm şarabı mı diye

Gözlerimizden içtik tutku şarabını

Ayın perdelediği gecelerde...

 

Kemeraltı'nda karışıp kalabalıklara

Eriyip gidemedik sevgililerin arasında

Yüreğimizdeki kalabalığı itip karanlıklara

Sığındık birbirimize

İkimize ait yalnızlığımızdı...

 

Aşkımızı paylaşmadık biz ne İzmir'le

Ne başka bir şehirle;

Ütopyamızın mavi çizgileri

Sakladı bizi derinliklerine...

Sen deniz renginde gizli adamım

Ben dalgalarla koynunda darmadağın,

Şehirler, sınırlar dar gelir bize

Kalıplara sığdıramadığım adamım...

 

 

F. BILGILI

Gönderi tarihi:
  • Yazar

 

 

487445_346922478733518_1722253554_n.jpg

 

 

İzmir

 

Vakit bir aksam,

Aklımda bir İzмir,bir de sen!

Bir İzmir yakar ateşi ile beni

Değer rüzgarı nefesime

Bir de sen....

 

Vakit bir aksam,

İcimde bir İzmir, bir de sen.

Zaman bir saat kulesinde akar,

Bir de seni düşlerken....

 

Vakit bir aksam,

Dünüm,günüm İzmir

Tek gelecegim, sen!

Sokak lambalarının aksamında bir hüzün

Bir de hayalimde ki yüzün...

 

Vakit bir aksam,

Silinir bütün hikayeler İzmir' de,

Tek bir öykü yasanır, adı aşk!

Sen ve Ben.

 

 

385733_10151183005224776_2032717777_n.jpg

Gönderi tarihi:

 

Bunlar şebeke galiba...yavrular oyalıyor, anne götürüyor..)))

 

Bu arada çok keyifli sayfalar ...Ellerinize sağlık..

Gönderi tarihi:

Üstekileri yeni gördüm....kedileri...onlar da kameralar ...ha ha çok hoşlar...

Gönderi tarihi:
  • Yazar

huzur_innere_ruhe.jpg

 

 

 

"İçimde bir keyifsizlik var, hiç gitmiyor!" diyor.

 

Baksana, diyorum; "dışında" da her şey keyifsiz!

 

"Bu huzursuzluk beni öldürecek; aç değilim, açıkta değilim ama her şeyden endişe çıkartıyorum" diyor.

 

Kötü bir şey bu tabii! İşini gücünü yapmanı engelleyecek noktaya varmasına izin verme, diyerek uyarıyorum onu.

 

Belki bir uzmana görünmesinin yararlı olabileceğini söylüyorum.

 

Fakat bir an durduktan sonra şunu da eklemeden yapamıyorum... Dünyada huzur yok, hayatta huzur yok, bizde nasıl olsun!

Gönderi tarihi:
  • Yazar

"sevgilim, işte eylül

ve işte senin usul usul seğiren yüzün.

 

zaman ki sonsuzdur

bitmemiş şiirler gibidir.

 

bazı hüzünleri

bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.

 

biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık

(isteğin bulanık kıyısında).

 

bundan değil midir bizim aşkımızda

sürekli bir akşam hüznü vardır*"

 

İlhan BERK

 

 

eylul-ayinin-hatirlattiklari_23492.jpg

 

 

"Eylül'dü...

 

 

di' li geçmiş bir zamandı yaşadığımız.

 

 

Adımlarımızın kısalığı bundandı,

 

 

Bundandı gözlerimin durgunluğu.

 

 

Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,

 

 

ellerin kadar ıssız,

 

 

sen kadar zamansız molalar veriyordum..

 

 

Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz;

 

 

Eylül' dü..."

 

 

 

 

 

Cemal SÜREYA

 

541157_384055971666116_735138338_n.jpg

 

 

Bahçe yasta

çiçeklere yağmur iniyor serince

yaz titremekte

sessizce kendi sonuna doğru

 

altın damlıyor yapraktan yaprağa

o yüksek akasya ağacından aşağıya

yaz gülümsüyor şaşırmış ve sönük

ölmekte olan bahçe rüyasına

 

uzunca süre duruyor, güllerin yanında

sessizliği özlüyor

usulca kapatıyor sonra

o büyük yorgun gözlerini...

hermann hesse

 

eylül! daha çocukluğumdan

beri size bakardım ben

bir yazın azalmakta olan

sözcüklerinden nasıl da

ansızın sökülürdünüz

bahçelerle ve kül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! kırılgan mevsim!

cam hançeri güzün

dağılırdı kalbimde

birden gecenin ve gündüzün

perdesiyle örtülürdünüz

tenhâyla ve tül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! unuttum sizi

dağ kızarır yol sararırdı

ve ben dönüşlere bakardım

o amanvermez belleğin

paramparça güldüğüydünüz

aynalarla ve gül

dolardı içim...eylül!

 

hilmi yavuz

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Türkçedeki en hüzünlü,

en romantik ve

en melankolik kelime… Eylül!

Fikrimin ince ayı.

 

Bir ay değil, beşinci mevsimdir Eylül.

 

 

"Sevgilim, işte eylül

ve işte senin usul usul seğiren yüzün.

 

zaman ki sonsuzdur

bitmemiş şiirler gibidir.

 

bazı hüzünleri

bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.

 

biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık

(isteğin bulanık kıyısında).

 

bundan değil midir bizim aşkımızda

sürekli bir akşam hüznü vardır*"

 

İlhan BERK

 

eylul-ayinin-hatirlattiklari_23492.jpg

"Eylül'dü...

 

di' li geçmiş bir zamandı yaşadığımız.

 

Adımlarımızın kısalığı bundandı,

 

Bundandı gözlerimin durgunluğu.

 

Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,

 

ellerin kadar ıssız,

 

sen kadar zamansız molalar veriyordum..

 

Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz;

 

Eylül' dü..."

 

 

Cemal SÜREYA

 

541157_384055971666116_735138338_n.jpg

 

 

Bahçe yasta

çiçeklere yağmur iniyor serince

yaz titremekte

sessizce kendi sonuna doğru

 

altın damlıyor yapraktan yaprağa

o yüksek akasya ağacından aşağıya

yaz gülümsüyor şaşırmış ve sönük

ölmekte olan bahçe rüyasına

 

uzunca süre duruyor, güllerin yanında

sessizliği özlüyor

usulca kapatıyor sonra

o büyük yorgun gözlerini...

 

Hermann Hesse

 

Eylül! daha çocukluğumdan

beri size bakardım ben

bir yazın azalmakta olan

sözcüklerinden nasıl da

ansızın sökülürdünüz

bahçelerle ve kül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! kırılgan mevsim!

cam hançeri güzün

dağılırdı kalbimde

birden gecenin ve gündüzün

perdesiyle örtülürdünüz

tenhâyla ve tül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! unuttum sizi

dağ kızarır yol sararırdı

ve ben dönüşlere bakardım

o amanvermez belleğin

paramparça güldüğüydünüz

aynalarla ve gül

dolardı içim...eylül!

 

hilmi yavuz

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Tarihin Gözleri Vardır

 

“Tarihin gözleri var surlarda delik delik” diyen şair bir gerçeğe vurgu yapmaktadır.

 

Bu sözler insanlara geçmişin kendisini izlediğini söyler. Ancak tarihin gözleri yalnız surlarda değildir. Okumasını bilenler ile görmesini becerebilenler için tarih her yerdedir. Her toplum ve insan gerçekte tarihin muhassalasıdır.

 

Tarih yalnız surun, kalenin, devletin, milletin dününü şekillendirmez idrake, kimliğe, fikre ve zihniyete de sızarak toplumların geleceğini de biçimlendirir.

 

Geçmiş bugünün hem öznesi hem de gölgesidir. Nietzsche, “İnsan unutmayı bir türlü öğrenemez. Hep geçmişe bağlı kaldığı için şaşar durur kendine. İstediği kadar yürüsün, zinciri ile birlikte yürür” derken işte bunu kasteder.

Şair, “Sizin hiç babanız öldü mü?” diye sorar, ardından da “Benim bir kere öldü kör oldum” diye hüzünlenir.

 

Bir Kazakça Türkü “Anam öldü, yaşlandığımı öğrendim” der. Aslında anaların ölümü yaşlanmayı hatırlatır ama ana babalar gerçekte hiçbir zaman ölmez! Onlar gerçekte evlatlarıyla ve evlatlarında yaşar. Çünkü canlar ölümü tadar, ama ruhlar ölümlü değildir. Atalar yalnız biçimde, fizikte, görüntüde değil aynı zamanda ruhta, meşrepte, mizaçta da yaşarlar. Tarihi süreç içinde hiç kimse ebe ecdadını değiştirme imkânına sahip olamamıştır. Kuşkusuz insanların hangi ana babanın çocukları olduğu önemlidir ama hangi tarihin çocukları oldukları ondan da önemlidir.

 

Her şeyin dün olmadığı da bir gerçektir. Bugünü, dünün rahmi mayalar, ama bugün bütün yönleriyle dünden ibaret de değildir. İnsan geçmişini bilir, farkında olur ama hiçbir zaman geçmişte yaşayamaz. Sonuçta geçmiş geçmiştir. Geçmişte yaşanamaz ve geçmiş yönetilemez. Bu yüzden geçmişe saplanıp kalmak ya da geçmişi kutsamak, her şeyi geçmişin prangasında görmek gibi bir sonuç doğurmamalıdır. Geçmişin ya da zamanın olgular üzerindeki etkileri yönünden dünün, bugünün ve yarının eksiğinin de fazlasının da girdabına kapılmak doğru değildir. Dünü ya da bugünü silip atmak da bütünüyle düne ya da bugüne saplanıp kalmak da mümkün olmuyor. Ancak tümüyle düne iltica etmek de ondan kaçınmak da yeterince açıklayıcı olmuyor.

 

Geçmiş insan hafızasının biriktirmelerinin bir armağanıdır. Tıpkı bireysel insanın yaşanmışlıklarının “bellenmesi” ile oluşan geçmişi gibi, toplumların da yazılı ve yazılı olmayan “bellekleri” ile oluşan bir “geçmişi” vardır. Yaşananları yok saymak ya da geçmişi unutulmuş sanmak, yanılgıların en büyüğü olur. Bugününü ve geleceğini, dünün prangalarından kurtararak düşündüğünü ya da özgürleştiğini sananlar, gerçekte geçmişin prangaları altında yaşadığını anlayamayanlardır. Bu yüzden insanlar yalnız anne ve babalarını değil, geçmişlerini de değiştiremezler. Oscar Wilde’ın dediği gibi;

 

“Kimse geçmişini geri satın alabilecek kadar zengin değildir”.

 

Tarih, sanıldığı gibi bir sonuç değil süreçtir. Tarih, geçmişle ilgili olup bir zaman dilimini anlatır. Ancak tarih hiç bir zaman tümüyle geçmiş değildir. Aksine tarihi olguların “zaman” içinde aldığı biçimi anlatır. Bu düşüncenin ilk çağrışımı, geçmişe dönük bir bakışın, “olmuş bitmiş ve şu anla bağı kesilmiş” olana yönelik bir bakış olmadığıdır. Bundan öte, şu anda da akmakta olan bir “oluş” ırmağının kaynağından başlayarak, bugüne dek izlendiği yollara yönelik bir bakış olduğudur.

 

Düşünür “Halen yaşayan insanların ölülere yeterince ilgi” göstermediklerinden söz eder. Yeni nesillerin eskilere göre daha az tarih bilgisine ve dolayısıyla daha az tarih bilincine sahip olduğunu söyler. Buna kötü tarih kitapları ve kötü tarih algılarının neden olduğu tespitinde bulunur.

 

Geçmiş geçmiştir, ama gelecek de bir gün geçmiş olacaktır.

 

Ö. Yeniçeri

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Ruhuma İyi Geldiler

 

552004_344533825636446_1914692081_n.jpg

 

 

 

541173_438098566227692_2115643195_n.jpg

 

 

 

229290_438067026230846_358739686_n.jpg

 

 

 

396373_438003269570555_298754954_n.jpg

 

 

 

60721_10151219309396011_1852632331_n.jpg

 

 

 

560467_10152129171095591_170127042_n.jpg

 

 

 

262876_10152133175575591_80277704_n.jpg

 

 

 

551938_415247571873399_913618169_n.jpg

 

 

 

543462_384116198326760_167659750_n.jpg

 

 

 

527579_10152145801690164_2099856180_n.jpg

Gönderi tarihi:
  • Yazar

Tüketmek için bunca acele ettiğiniz, takvim yapraklarına…

Onca hızla çevirdiğiniz akreplere yelkovanlara…

İçine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz?

“Ne kadarı benim hayatım” diye soruyor musunuz?

 

 

540126_10151003389876384_1727031982_n.jpg

 

 

Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine….

Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen..

Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından geriye…

Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan ötesi yalan…

 

Can Dündar

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.