Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

iddia sahibinin çürütülmesi gereken bir tezi var ama sorgulanan kesite verilen bir cevap, getirilen çelişkisiz ilmi ve mantıklı bir izah var, o halde bu tez henüz çürütlememiştir...önemli olan iddia sahibinin tezini çürütebilmektir fakat görüldüğü üzere iddia sahibinin yani sizlerin deyimiyle tanrının kendi tezine getirdiği izahtır bu...ve henüz çürütülememiş bir tez niteliğini bu cevaplar doğrultusunda muhafaza etmektedir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şöyle ki;

 

benim sözümün özü ve içeriği ilk cümlemde saklı idi,

 

"bana ilk hareketin kaynağını yada hayatın kaynağını "tesadüf" kelimesi haricinde makul bir şekilde izah edebilen olursa bende inanmayacağım" demiştim...

 

bu kısımı nedense görmezden gelip teferruat kısımlarıyla ilgilenmişsin ve hilekar olduğumdan bahsetmişsin...ayrıca bir yaratıcı tanımlaması istemişsin buyur sana

 

bir yaratıcı tanımlaması "hayata ve cisimlere ilk hareketi veren bir güç ve onları tesadüflerle açıklanamayacak derecede akıl almaz muhteşemlikte yönlendiren bir irade var" diyorum...

 

ilk cümlem buydu...ilk hareketin ve hayatın kaynağı...ben sorguladım akla gelebilecek her soruyu ve hepsine bir cevap buldum kendimce ama ilk hareketi kim verdi sorusunu aşamadım, ilk hareket için "big bang" ve "cambrian" kelimelerinden söz ederler fakat bu patlamalar içinde bir ilk hareket gerekli nedense sadece patlamadan bahsederler ama patlama öncesinden ve mutlaka bir patlatıcı olmalı sorusundan bahsetmezler..."big bang" ve "cambrian explosion" öncesi izah edilmeli, benim cevapsız kalan sorum bu...

 

eğer bende yazı içersinde zaman zaman sert yada kırıcı olduysam şimdiden özür dilerim...ama tartışmada maksat kişilerin birbirlerinin fikirlerinden faydalanmasıdır birbirlerini yıpratmamaları değildir ve eğer mümkünse ikna olmalarıdır, ikna mümkün değilsede tartışma karşılıklı taarruz değildir ve birinci kural karşı tarafa saygı göstermektir...

 

saygılar...

 

Eğer, yaşamın gerçekleri üzerine algılamalar bir yaratıcının varlığı üzerinden tanımlanmaya çalışılıyorsa varılacak nokta inanmak ve inanmamak üzerine tartışmalara dönüşecektir. Sizin de bu algılama mantığını kurarak " bir yarartıcı olmadan yaşamın kaynağını izah eden olursa bende inanmayacağım" dediğiniz gibi...

 

O nedenle size "Varsayımların dışında, olmayan bir şeyin olduğuna dair kanıtların olamayacağını bilmiyor musunuz?... diye bir soru yöneltildi.

 

Bilim, yaşamın gerçekliği üzerine bir çok şeyi açıklama çabası içindedir. Yanıtlarını verebildiği ya da henüz veremedikleri vardır. Ancak bunları hiçbir zaman varsayımlar üzerinden yapmaz. Ulaştığı sonuçlarda kişisel yargı, sanı ve varsayımlara yer yoktur. Açıklamalarını bir yartıcının varlığı ya da yokluğu üzerinden değil, gözlemlediği, deneyimlediği, sınadığı gerçeklikler üzerinden yapar.

 

Sonuç olarak; Bilimsel gerçeklerle, yaratıcı kavramlarını bir arada değerlendirip, kafalarda oluşan boşlukları bir yaratıcının olması gerektiği varsayımları üzerinden yanıtlar aranmaya çalışılırsa elbetteki çelişkiler içinde olunması ve tökezlenmesi kaçınılmaz olacaktır.

 

Bir yaratıcının varlığı ya da yokluğunun yanıtının bilimsel verilerde aranmaya çalışılması ve birilerine kalkıp da "hadi bakalım yokluğunu ispatla" denilmesi anlam taşıyan bir soru ve yaklaşım değildir. Buradan ulaşılacak nokta bir şeyleri kavramaya yönelik tutarlı davranış ve görüşler değil amaçsız kısır tartışma ve polemikler üretir.

 

Her ne kadar ""big bang" ve "cambrian explosion" öncesi izah edilmeli," gibi bilimsel terimleri kullanılıyor olsada, ardından yaratıcıların "Evrimin" içeriğini çarpıtmak amaçlı "tesadüf" kelimesi üzerinden yine bir yaratıcının olması şartını koşan cümleler kurulması aslında konunun derinliğine değil yüzeysel olarak ele alındığını göstergesi...

 

Oysa "Evrim kuramı" canlılığın evrimini açıklarken kullandığı "doğal seçilim" ve "olasılık" kavramları, bir yaratıcının varlığını göz ardı ettiği düşüncesiyle kendilerini kökten karşı olmak zorunda olduklarını hisseden ve refleks tepkiler üreten yaratıcıların ifade ettikleri gibi "tesadüf" kelimesi ile açıklanamaz, terminolojik olarak karşılığı "tesadüf" değildir.

 

***

 

Yazdıklarınızda kırıcı bir yaklaşım göremiyorum...

Ama yine de özür dilemesini bilen bir kişi tavrını sergilemeniz iyi niyetli ve olgun bir kişilik göstergesi...

 

Kendi açımdan da yıpratmak amaçlı,saygısız ve kırıcı bir yaklaşım gösterdiğimi düşünmüyorum...

Yapmaya çalıştığım şey " Hatalı akıl yürütmeyi açığa vurarak entelektüel dürüstlüğü sergilemek ve özendirmekten başka bir şey değil zaten.."

 

Yazılanların bunun dışında algılanması yazanı değil konuya alınganlık noktasından bakan kişileri bağlar...

 

Saygı ve sevgilerimle smile.png

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YANLIŞ HAZRETİ ALLAH CELLE CELALÜH VAR VE HAZRETİ MUHAMMED ONUN KULU VE ELÇİSİDİR milyarlarca mü'min ve müslüman gibi bende buna şahdet ederim .RABBİMİZ CELLE CELALÜH ve bu yazıyı okuyanlar şahit olsun.

 

kabul etmek zorundayız. yoksa sahip olduğumuz türden bir inançla hiç bir yere varamayız!

 

Bilgiden başlayalım.

 

burada bizler onun ontik anlamda var olup olmadığını tartışmayacağız. Tartışılan sadece zihnimizdeki Allahın kendisidir.

 

Mesela, eğer bilgiden başlayacak olursak, her şeyi sınırsız olarak bilen bir Allah yoktur.

 

Böyle bir kabul bizim özgürlüğümüzü bir kenara atar. dolayısıyla günah işlediğimizde bütün suç Allaha ait hale gelir ki bu doğr udeğildir. yani her şeyi bilen bir tanrı yoktur.

 

buradan başlamak istiyorum. Kabul ediyorsanız susmanızyeterlidir.

 

Saygılarımla...

 

NOT; Tartışmada cevaplar 15 Ağustos 2005 te tüm hızıyla başlaycaktır. Konunun bir hafta beklemesi gerekmektedir.

 

görüşmek üzere.

 

mistik oncelikle başlığından başlamak istriyorum (HAŞA) ''ALLAH YOK'' neye gore bu sozü soylediniz?.Bediüzzaman Saidi Nursi Aleyhisselam sozler adlı kitabında buyuruyor ki:iddia etmek kanıta tabidir.yani var demekte yok demekte kanıt ister siz yok diyorsunuz neye gore?hangi kanıtlara gore.arkadaşın biri güzel soylemiş sana neden inanalım?bize bir sebep sole???

 

 

yazılarınız ,ise sadece kendi kişisel görüşleriniz ve malesef hepsi araştırılmadan sadece onyargılar neticesinde yazılmış yanlış algılamaların ve bilgilerin ürünü şeyler .evet yok diyorsunuz lütfen iddianıznı kanıtlyacak deliller getirin orneğin bilimsel kanıtlar.dini eleştirrek şurasını beğenmiyorum şurası aklıma yatmıyor.şurası şoyle ise o halde ALLAH (CELLE CELALAÜH HAŞA) yoktur diyerek onun yokluğunu kanıtlamayasanız. islamla ilgili sorularınızı şurada ilahiyatçı müslümanların olışturduğu siteye sorunuz.

 

gerçeklerin aslında sizin zannettiğinizden çok farklı olduğunu göreceksiniz

 

sizin yaptığınız şu videodaki profesorün yaptığı gibi ve ona güzel bir verilmiş

 

 

şimdi diyeceksinki sen şahadet ediyor ve var diyorsun neye göre?

 

mesala şuradaki yazılarımı okuyabilirsin http://www.turkish-m...__fromsearch__1

 

bu yazılar tamamiyle bilimsel veriler baz alınarak yazılmış yazılardır kişsel gorüşelerim değil altını çiziyorum!.ve sizinde bilimsel kanıtlar sunan herhangibir kişinin kişsel gorüşleri değil tamamiyle bilimsel bazlı kanıt niteliği taşıyan kandırmaca ve kafa karştırmadan uzak yazılarınzı bekliyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

gecekuşu; öncelikle şunu belirtmeliyim tesadüf kelimesi üzerinden yaratıcının varlığını işaret etmedim...doğal seçilim ve olasılık kavramlarından söz etmişsiniz ve bu iki kavrama dayalı olarakta tesadüf kelimesine yer olmadığını ifade etmişsiniz, ki bu bahsedilen kavramlar stephen hawkingin paralel evrenler teorisini çağrıştırıyor fakat bunuda islam alimleri yüzyıllar öncesinden berzah alemi yada misal alemi adı altında zaten haber vermişler...

 

peki sizin evrim kuramını çarpıttığını söylediğiniz tesadüf kelimesinin açtığı boşluğu doldurmak üzere ikame edeceğiniz bir izahınız varmıdır, bunun terminolojik karşılığı tesadüf değil ise nedir? , zira tesadüf kelimesi ile açıklanamaz denilmiş fakat bu kelime yerine evrim kuramı ikame edilmiş, peki evrim kuramı içerisinde bir açıklama yada izah mevcutmudur... ilk hareketin kaynağı ve tek hücrelilerden ilk var olan canlı yada maddenin varlığının kaynağı nedir?..bununda muhakkak bilimsel bir açıklaması olmalı...evrim ilk var oluşu sadece tek hücrelilerden bahsederekmi açıklıyor, zamansal boyutta big bang ve cambrian explosion öncesini yoksayıyor yada görmezdenmi geliyor, eğer görmezden geliyorsa kuantum teorisiyle çelişkiye düşüyor demektir, bilimsel yaklaşımı böylemidir evrimin?!.

 

ayrıca madem yüzeysel kalındığını düşünüyorsunuz dahada derinleşmeye başlayabiliriz isterseniz...benim yüzeysel ele almamın sebebi mutlak kanıt ve mutlak bir ikna gerekli olmadığından idi...ayrıca sizin sadece felsefilikten ibaret cümle kalıplarınıza karşı bende biraz yüzeysel olmalıyım çünkü sizin kulvarınız anladığım kadarıyla felsefik düşünce düzleminin dışına çıkmamakta ısrarcı...felsefi fikir mübadelelerinde ise sizde bilirsinizki sadece kavramlardan bahsedilir derinliklerine inilmez...

 

ama şöyle bir başlangıç yapabiliriz, "enerjinin korunumu kanunu" derki enerji yok edilemez, buna göre yok edilemez denildiğine göre bir varlık söz konusu ve bu enerjinin ilk hareketi var yada bir var oluş hikayesi olmalı...buradan başlayarak tek hücrelilerin o tek hücrelilere verilen ilk enerjinin ve o sözü edilen enerjinin var oluşunun evrimini bir evrimci olarak izahlayabilirmisiniz...

 

yüzeysellikten bahsediyorsunuz fakat evrim kuramının yüzeysel olarak sadece isminden bahsetmekle aslında evrim kuramına hakim olmayıp sadece ezberden bir kelime kalıbı olarak kanıt gibi sunuyormuşsunuz gibi algılanmakta, tarafınızdan kanıt olarak kullanılmakta fakat içeriği ve kuralları dahilinde bir açıklama görülememekte...içerikleri ve kuralları dahilinde izahlar getirirseniz bizlerde aydınlanabiliriz yada evrim kuramı hakkında fikir sahibi olabiliriz, eğer felsefik boyuttan içeriksel boyutlara sıçrama yapmak isterseniz tabiki...zira evrim kuramını kendi adıma söylemeliyimki sadece ismi ile ve birkaç genel kuralı ile bilirim...

 

ayrıca "yaratıcının yokluğunu ispatla" sorusunu o kadar sorun edinmeyin, maksat varlığı yada yokluğu ispat etmek değil, herhangi bir taraf diğer tarafı ikna etme zorunluluğunda değil, mutlak bir ikna sözkonusu olmamakla birlikte o soruyu sorma sebebim konu başlığı ile alaklı idi...bu başlığı açmak bir tez ortaya atmak anlamına geldiğinden bu tezi ispatlamakla mükellef olan tarafında tez sahipleri olması gerektiğindendir...kaldıki bu konu çerçevesinde ortaya atılan bütün teoriler ve bilimsel gerçekler kuran isimli kitapta karşılık ve izah bulmakta...

 

eğer biri tanrı yoktur derse o halde bu sözünüze insanları ikna etmek için somut ve bilimsel deliller olmalı, ezberden izahsız kalan temelsiz düşüncelerde bilimsellik sıfatına layık görülmez, bilimsel bir kategoride değerlendirilmez eğer çelişki ve tutarsızlık söz konusu ise...wink.png

 

dinde zorlama yoktur, ispat kanıt ve mutlak ikna şart değildir...saygılar...wink.png

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eğer hiç bir şey tesadüf değilse, yaratıcının da bir yaratıcısı olması gerekmiyor mu?

Ama o yaratılmamıştır, doğurmamış , doğurulmamıştır. Bunu kim diyor?

Kuran

O halde buna neden inanalım?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

skydavar;

 

kuran bunu nasıl izah ediyor hiç araştırdınmı, ben ezberden söz söylemedim, araştırdım ve bir çelişki göremedim hatta bugünkü modern biliminde çok çok ötesinde üst düzeyde verilere rastladım...

 

şöyle başlayalım;

 

evreni ve alemleri iç içe geçmiş daireler yada halkalar olarak düşünelim ve her bir daireyide farklı bir boyut olarak düşünelim...

 

her boyutun bir zaman birimi ve her boyutta işleyen zamanın birde hızı vardır...

 

bizim boyutumuzda zamanın akış hızı ışık hızına eşittir ve bir üst boyuta geçebilmek için ışık hızını aşmamız gerekir...

 

ışık hızını aşan bir cisim uzay zaman perdesine tıpkı gerili bir çarşafa baskı uygular gibi baskı yapar çünkü ışık hızını geçerek aynı zamanda zamanın hızını geçmekte ve bu boyutun kapısını delmek suretiyle bir üst boyuta geçmektedir...

 

ve bir üst boyutta bir gün bizim boyutumuzda bin yıla tekabül etmekte, zamanın akış hızı her üst boyutta değişmekte ve dıştaki halka içteki halkayı kuşatmakta...bizim zamanımız ile bin yıllık bir süre o boyutta bir güne tekabül etmekte...zamanın durduğu zamansız bir boyut varki orada zaman akmamakta bütün zamanları kuşatmakta, zamanın hızı sıfıra eşittir...işte o boyut varlığın boyutudur, o boyutta zamanın öncesi ve sonrası sorgulanamaz çünkü zaman kavramı söz konusu değildir...işte yaratıcının mekandan ve zamandan münezzeh olmasıda bu şekilde izah edilir kuranda...ve kuran isimli kitapta hiçbir çelişki karmaşıklık ve çarpıklık görememekle birlikte modern bilime birçok konuda ışık tuttuğunada şahitlik ederim...

 

ve ayrıca bir alıntı ile örnek vermek gerekirse;

 

Kuran'da Işık Hızı

 

Mısır'lı bir fizikçi Kuran'dan ışık hızını hesaplamış. Kısaca şöyle:

 

Secde Suresi 5. ayet :

Gökten yere kadar bütün işleri Allah yürütür . Sonra bu işler, süresi sizin hesabınızla bin yıl olan bir günde ona yükselir.

 

 

Burada hesap edilen kısım "sizin hesabınızla bin yıl olan bir günde" ayeti.

Denilebilir ki bin yılık bir yol bir günde alınıyor.

1000 yılda ayın aldığı yol = bir hız ( c olsun ) x bir gün

Neden ayın aldığı yol? Çünkü, başka bir ayette:

 

Yunus Suresi 5. ayet:

O, güneşi bir ışık ( kaynağı ), ayı da ( geceleyin ) bir aydınlık ( kaynağı ) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir.

Allah bunları ( boş yere değil ) ancak gerçek ile ( hikmeti gereğince ) yaratmıştır. O, ayetlerini bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır.

 

 

Ayın 1 saate katettiği mesafe yaklaşık 3000 km olduğuna göre;

 

c = ( 1000yıl x 12ay x 30gün x 24saat x 3000km ) / ( 24saat * 60 dak.*60 san.)

yani; c = 300.000 km/saniye

Tabii, 'ışık hızı öyle tam bir rakam değil ki' diyenler çıkabilir. Ama;

 

* 299. 792,4574 km/san. Amerikalıların ölçtüğü rakam.

* 299.792,4590 km/san. İngilizlerin ölçtüğü rakam.

* 299.792,5 km/san. Kuran'dan hesaplanan rakam.

 

Üstteki yuvarlak bir hesap, fakat yuvarlak haliyle bile aslında bir mucize. Zaten bir yıl tam 360 gün olmadığı gibi, bir gün de tam 24 saat değil. Ayrıca, hesap ta Hicri Takvime göre yapılmış, üstte Yunus Suresi'nde işaret edildiği gibi.

 

...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kuran tesadüflere yer vermemek için 19 rakamı mucizesi ile karşımızda...yada kehf suresinin 10 uncu ayetinde 300 yıl kadar uykuya dalan insanlardan ve o insanların boyut değiştirdiğinden bahsedilmekte...yani kuran isimli kitapta çelişki zannettiğim her konuyu ele alıp araştırdım ve işte bir çelişki buldum diye her heyecanlandığımda hüsrana uğradım...ve daha acılklı olan ise ya einsteinin ya newtonun yada archimedesin kuramları ile kuranda çelişki zannedip sevindiğim konuların örtüştüğünü ve izaha kavuştuğunu gördüm...kuranın bilim adamlarının yeni keşfettiğini sandığı kanunları binlerce yıl öncesinden haber verdiğini hayretler içinde gördüm...donanımsız ve araştırma yapmadan inanmıyorum yada inanıyorum dememek gerek...öncelikle sorgulamak ve araştırmak gerek, araştırmadan sorgulamadan hatalıdır demek bilimsellik ilkeleri ile bağdaşmayan gayrı ciddi yaklaşımlardır kesinlikle...wink.png

 

zamanın sıfır olduğu zamansız boyut sebebi ile yaratıcının yaratıcısı olmaz...yaratıcının yaratıcısını aramak ise sonuçta yine bir yaratıcı aramak değilmi?..

 

ayrıca kainatta mantık gereğide sadece ilk yaratıcının yaratıcısı olmaması gerekir öyle değilmi, herşeyin bir ilk yaratıcı olması ve bir istisna ile sadece ilk yaratıcının yaratıcısı olmaması mantığa aykırımı...öyle olması gerekmezmi mantıksal matematiksel ve felsefik olarakta...

 

ve herşeyin ötesinde bütün zamanların öncesinde ve ötesinde bir ilk yaratıcı olması ve hiçbirşey yok iken var olan bir yaratıcı olmasıda gerekmekte, hiçbirşey yok iken kendisi var olan bir irade olmalı, ancak ve sadece onun yaratıcısı olamaz...işte bu izahsız gibi görünen tanımları zamansız boyut ile açıklamakta kanıtları ile kuran isimli kitap...ve yine matematiksel ve mantıksal olarak ancak ve ancak sıfır zaman hız boyutunda sonsuzluk kavramından söz etmek mümkündür...

 

aslında senin sorduğun bu soru bile yaratıcının sonsuz herşeyin ötesinde ve herşeyi kuşatıcı olduğunu kanıtlıyor ve işaret ediyor sen farkında olmasanda...wink.png

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kuran bunu nasıl izah ediyor hiç araştırdınmı, ben ezberden söz söylemedim, araştırdım ve bir çelişki göremedim hatta bugünkü modern biliminde çok çok ötesinde üst düzeyde verilere rastladım...

*

**

Kuran'da Işık Hızı

Mısır'lı bir fizikçi Kuran'dan ışık hızını hesaplamış. Kısaca şöyle:

 

Secde Suresi 5. ayet :

...

*

**

..kuranın bilim adamlarının yeni keşfettiğini sandığı kanunları binlerce yıl öncesinden haber verdiğini hayretler içinde gördüm...donanımsız ve araştırma yapmadan inanmıyorum yada inanıyorum dememek gerek...öncelikle sorgulamak ve araştırmak gerek, araştırmadan sorgulamadan hatalıdır demek bilimsellik ilkeleri ile bağdaşmayan gayrı ciddi yaklaşımlardır kesinlikle...wink.png

 

Sayın bilgininefendisi, özgüveninize hayran kaldım. yazdıklarınızı okuduktan sonra size aynen katılmam gerektiğini hissettim.. Belirttiğiniz gibi bilim adamları yeni bir şeyler keşfetmeden önce aslında gereken bilgileri kuranda aramaları gerekir. Bu konuda sizi destekleyen şu yazıyı herkesin okuması gerekli, orada da belirtildiği gibi Müslüman İlim Adamları Sadece Kur'an'dan Alınan Bilgilerle Dizel Jeneratör Ürettiklerini anlatıyor.

 

http://www.turkish-m...er/#entry866177

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

haklısın ve bunun gibi nice örnekler mevcut...teşekkürler link için...;)

 

batılıların ilimde ve teknolojide bizi geçmesi bize ait olan keşif bilgi ve bulguları bizden çalıp bize kendi icatlarıymış gibi göstermelerinden ibaret,

 

halende bu devam etmekte, şuan avrupanın oturtulduğu teknoloji zemininin hammaddesi doğudan ithaldir...düşünce ve fikir dünyasına bilim ve teknoloji dünyasına yenilikler kazandıran filozof ve bilim adamları temel eğitimini doğudan aldılar...bu temel eğitimin el kitabı ise kurandır...

 

mesela nostradamus kitabını yazarken muhyiddin arabinin kitaplarından alıntılar yaptı ve ünlü kahin sıfatını kazandı...

 

yada einstein tanrının varlığını işaret ederek şöyle dedi; "evrende kuantum fiziğini benden başka bilen ve anlayan biri daha var"

 

piri reisin uydudan çekilmişçesine çizdiği dünya haritasıda bir başka örnektir...

 

ve nasa bile uzay araştırmaları yaparken kurandan faydalanıyor...

 

yok yok!..ben inanıyorum!..eğerki dünya eksenindeki bir mikronluk sapmanın dünyayı felakete sürükleyeceğini matematiksel hesapları ile görmeseydim,

 

eğer yağmurun oluşumunun bilimsel olarak nasıl gerçekleştiğini araştırıp gördükten sonra aslında yağmurun kimyasal bir olay sonucu yakıcı bir asit olarak değilde su olarak indiğini görmeseydim

 

eğer kuranda vakıa suresi 70 nci ayette "Dileseydik onu (yağmuru) tuzlu, acı bir su hâline getirirdik, hâlâ mı şükretmezsiniz" ayetini okumasaydım...

 

kainatta var olan ve mikro hesaplamalarla işleyen en ufak bir sapmada yerle bir olacak olan bir düzeni görmeseydim ve o düzeni oluşturan canlı yada cansız aklı olmayan varlıkların bu düzeni kendi kendilerine yapabileceğine inansaydım, toprağa atılan bir çekirdekten kocaman bir ağacın meydana gelmesi bana inanılmaz bir olay olarak değilde sıradan bir doğa olayı gibi gelseydi işte o zaman bende inanmazdım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bilgininefendisi şöyle demiş:

 

 

kuranın bilim adamlarının yeni keşfettiğini sandığı kanunları binlerce yıl öncesinden haber verdiğini hayretler içinde gördüm..

 

Bende ,,kuran mucizesi diye sunulan bir çok şeyi ,kurandan yüzyıllar öncesinden söyleyen kaynakları nasıl olur da bilmediğinizi hayretler içinde izliyorum.

 

Örnekleri inceleyiniz.:

Bir yıl tam 360 gün olmadığıgibi, bir gün de tam 24 saat değil. Ayrıca, hesap ta Hicri Takvime göre yapılmış, üstte Yunus Suresi'nde işaret edildiği gibi.

Dünya’nın 365(,25) günde Güneş etrafında döndüğü zaten Kuran’dan yüzyıllar önce de biliniyordu. Yunan Astronomu Meton milattan önce 432 yılında (yani Kuran’dan 1.000 yıl önce) Dünya’nın 365,25 günde Güneş etrafında döndüğünü hesaplamıştı.

 

Ayrıca daha sonra Gregoryen reformuna uğrayan ama temel olarak bugün halâ kullanmakta olduğumuz takvim İskenderiyeli Sosigenes tarafından Kuran’dan yaklaşık 7 asır önce bir yılın günlerini 365,25 olarak hesaplanarak oluşturulmuş; bu takvim M.Ö. 46 yılında Jülyen Takvimi olarak kabul görmüş ve batı dünyasında Kuran’dan önce yüzyıllar boyunca kullanılmıştır

 

Bir yılın 365 gün olduğu mutlak ve sabit bir gerçek değil esas alınan takvim sistemine göre değişken ve izafidir. Örneğin İslam Dünya’sının kullandığı Hicri Takvim’de bir yıl 354 gündür. Esas alınan takvim değil de Dünya’nın Güneş etrafında dönerken kendi ekseninde kaç kez dönüyor olduğu ise bu rakam 365,25′tir. Hepsinden önemlisi de bütün bunların Kuran’dan -zaten- yüzyıllar önce biliniyor olmasıdır. Bu bilgilere dayanan bugün kullanmakta olduğumuz takvim bile Kuran’dan yüzyıllar önce kabul edilmiştir.

 

Hicri takvime gore bir yıl 354 gün , hasbel kader 365 güne uymasaydı buna gore mi bir mucize uyduracaktınız?

 

 

Başka bir örnek;

 

Göğün yedi kat olduğunu bildiği iddiası:

 

Katmanlara Ayrılmış Gök İnancının Bulunduğu Bazı Toplumlar

 

Şamanizm=>Altaylılar ise hem 7 ve 9 kat gökten, hem de 12,16 ve 17 kat

 

gökten söz ederler.

 

Doğonlar ve Bambaralar=>Dogonlar’a göre Tanrı Amma’nın yarattığı

 

gökler’in, yani gök katlarının sayısı 14’tür, yer katlarının sayısı da 14’tür

 

Mayalar=>7 kat.

 

Aztekler=>13 kat.

 

Yahudilik:7 kat

 

http://tr.wikipedia....6k_katlar%C4%B1

 

Bu Kaynak Dışında;

 

Someyedler gökyüzünde (ya da göğün yedinci katında) oturan Num'a

 

taparlar. Num "gök" anlamına gelmektedir.

 

1 - A. Castern, Reisen im Norden in der Jahren 1838-1844, Leipzig, 1953,

 

1953, s. 231 vd.

 

Yakutların Ürüng Ayı Toyon ya da Aybıt Aga (Aga "Baba") göğün yedinci katında beyaz mermerden bir tahtta oturur her şeyi yönetir ama yalnızca işler yapar(yani kimseyi cezalandırmaz).

 

Kaynak: Dinler tarihi giriş - Mircea Eliade

 

Afrika mitolojisinde Bambara inanışına göre evren işitilemeyen tek bir ünlemden,yani kök ses Yo'dan yaratılmıştır.Yo gökyüzünü,yeryüzünü ve tüm canlı şeyleri yaratır.İnsan bilinci Yo'dan ve yaratıcı cinler Faro,Teliko ve Pemba'dan gelir.Su cini Faro yeryüzünün yedi kıtasına denk düşmek üzere yedi gökkubbeyi yaratır ve yağmurla döller.

 

Kaynak:Mitoloji-Ntv Yayınları

 

Görüldüğü gibi bu göklerin katmanlara ayrılması inancı hemen her toplumda var.Afrika mitolojisinde bile.Ve tüm bunlar bu mucize iddiasının çökmesine yeter.Yani bilimsel bulgular bize bu inanışın Muhammed'den önce bilindiğini ve bir mucize olmadığını kesin olarak gösteriyor.

 

Afrika inançları göğe neden 7 kat denildiğini anlatıyor,yeryüzü 7 kıta olduğu için ona denk birde 7 tane gök düşünülmüş.Yani gözlemlenebilen birşeyden dolayı göğe 7 kat denilmiş.

 

 

Yedi kat gök inanışı Kur'an'a İbrani-Hristiyan kaynaklardan girmiştir.

 

Hristiyan Kaynaklar

 

2. Korintliler 12:2 “On dört yıl önce alınıp üçüncü göğe götürülmüş bir

Mesih izleyicisi tanıyorum. Bu, bedensel olarak mı, yoksa beden dışındamı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir.

 

Görüldüğü gibi bu ayette direk 3 kat gökten bahsedilmiş.Aşağıdaki

 

ayetlerde ise 7 gök gürlemesinden bahsediliyor;

 

Vahiy.10: 2-3 Elinde açılmış küçük bir tomar vardı. Sağ ayağını denize, sol ayağını karaya koyarak aslanın kükremesini andıran yüksek sesle bağırdı. O bağırınca, yedi gök gürlemesi dile gelip seslendiler.

 

Vahiy.10: 4 Yedi gök gürlemesi seslendiğinde yazmak üzereydim ki, gökten, "Yedi gök gürlemesinin söylediklerini mühürle, yazma!" diyen bir ses işittim

 

Yedi tane gök olacakki 7 tane de gürlemesi olsun değil mi?Zaten 3 kat gök direk olarak söylenmiş,bu ayetlerle üç kat gökten bahseden ayet birleşince direk olarak 7 kat gök inancı çıkıyor karşımıza.Zaten ayetlerinöncesinde 7 melekten,7 borazandan ve 7 mühürden,7 kiliseden,Tanrının 7 ruhundan,7 yıldızdan,7 boynuzlu ve 7 gözlü kuzudan bahsedilir.Yani 7 rakamı kutsal rakam gibi birşey olabilir.

 

 

 

http://www.sacred-te.../wb/trk/rev.htm

 

Tüm bunlara dayanarak rahatça İncil'e göre göğün 7 kat olduğunu söyleyebiliriz.Bakınız zaten bu inanış Muhammed'in de çok etkilendiği ünlü bir Hristiyan şair olan Ümeyye Bin Ebi Salt'ın bir şiirinde aynen şöyle geçmektedir;

 

Evrenin,yeryüzünün ve dağların Rabbi,Gökleri yarattı.

 

Görebileceğimiz direkler üstünde olmadan 7 tane yarattı.

 

Yeryüzünü yarattı ve oraya sizler sarsılmayın diye sabit dağlar

 

yerleştirdi.

 

Onları mükemmelleştirdi ve parlayan güneş ve ayın ışıklarıyla süsledi.

 

Karanlıkta üstlerine parlayan yıldızlar koydu ki,

 

Onların ışıkları oklardan da yücedir.

 

Onları mükemmelleştirdi ve parlayan güneş ve ayın ışıklarıyla

 

süsledi.Karanlıkta üstlerine parlayan yıldızlar koydu ki,Onların ışıkları

 

oklardan da yücedir.

 

http://www.fatherzak.../55-Episode.pdf

 

Gördüğünüz gibi 7 kat gök inancı aynen geçiyor bu şiirde ve bu şiir Kur'an'dan

 

daha eski olup Kur'an'a kaynaklık etmiş şiirlerden biridir.Ayrıca Kur'an'da yer alan

 

''dağların dünyanın sarsılmasını engellediği'' inancı da bu şiirde harfi harfine

 

geçmektedir.

 

Diğer örnek:

 

 

 

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat

 

Suresi, 47)

 

Çin ve Hint mitolojilerinde de evrenin genişlediği yazar.Ve eminim daha birçok mitolojide de vardır.

 

Bakınız Ntv Yayınlarının Mitoloji isimli kitabında aynen şu cümle yer alıyor;

 

Kadim Çin halkının bilgeliğini ortaya koyan bir husus,Çin mitolojisinin önemli bir kozmik

 

kavrama,yani evren genişlemesine değinmesidir.

Ntv Yayınları-Mitoloji-3.Baskı,sayfa 330,4.Paragraf

 

Görüldüğü gibi evrenin genişlemesi Kur'an'dan önce Çin Mitolojisinde bilinmekteymiş.Hindu kutsal metinlerinde ise şu şekilde geçiyor;

 

"Then he began creation with Plasma, which created smoke. From that smoke the entire

 

universe came into existence. Then the universe began to expand by the Will of Brahma

 

and it will go on to do the same in future. He then made 'Heavens and Earth' from the

 

Golden part of egg". (Brahama Puran)

 

O yaratışa Plazma ile başladı,dumanı yarattı.Tüm evren dumandan meydana geldi.O zaman evren Brahma'nın arzusuyla genişlemeye başladı ve gelecekte de genişlemeye devam edecek.O o zaman ''Gökleri ve Yeri'' yumurtanın Altın parçasından yarattı.

 

Evrenin genişlemesi Çin mitolojisinden sonra Hindu kutsal metinlerinde de geçiyor.

 

Yani bu olsa olsa kuranın değil hint ve çin mitolojilerinin mucizesidir.

 

 

 

Bir başkası;;

 

 

 

Big Crunch

 

Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız. (Enbiya Suresi, 104)

 

Bir başka ayette ise göklerin bu durumu şöyle tarif edilmektedir:

 

Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer,bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır;gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür.O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir. (Zümer Suresi, 67)

 

Big Crunch teorisine göre başlangıçta olduğu gibi önce yavaşça, fakat gittikçe hız kazanarak evren çökmeye başlayacaktır. Tüm bunların devamında ise, evren sonsuz yoğunluk ve sonsuz ısıda, sonsuz küçüklükte bir nokta haline gelecektir.

 

Tarif edilen bu bilimsel teori, Kuran ayetleri ile paralellik içindedir. (En doğrusunu

 

Allah bilir.)

 

 

 

Big Crunch evrenin yokoluşuyla ilgili hipotezlerden sadece bir tanesidir.Ve en düşük olasılıklı olanıdır ve her an yanlışlanabilir.Eğer bu bilimsel bir mucizeyse ve Kur'an'ın Allah sözü olduğuna delil ise Big Crunch hipotezi yanlışlandığında Kur'an da tanrısallığını kaybedecek demektir.

 

Yine insanın yaratılışı ile alakalı örnek;

 

Bir yerde biz insanı çamurdan yarattık içine ruh üfledik der , digger tarafta ise biz insanı “alak” tan yarattık der.

 

Şimdi once çamurdu döndüler “alak” a yani kan pıhtısı. Bilim insanın kan pıhtısından olmadığın söyleyince, “alak” şöyle çevrilmeye başlandı. Asılıp tutunma yani rahme asılıp tutunma aslında “alak” sülükler için kullanılır asılıp kalır kan emerler. Peki Kan Pıhtısından Yaratılış Fikri Nasıl Doğdu?

 

Mısır bilimciler bizlere bu inanışın Eski Mısır'da da olduğunu söylüyor.İnanış kadınların hamileyken adet görmemeleri nedeniyle ortaya çıkmıştır.Buna göre erkek kadına spermlerini verdiği zaman kadının regl kanları rahimde toplanır ve pıhtılaşır,ete ve daha sonra insana dönüşür.Yani bütün mesele kadın hamileyken regl(adet) kanlarının akmamasıdır.Eskiler de buna göre bir inanış oluşturmuşlar ''hamileyken kan akmıyorsa demekki kan insana dönüşüyor'' diye düşünmüşler.Ayette bu inanışı tam da çok güzel bir şekilde anlatan bir kelime yani ''alak'' kelimesi kullanılmıştır.Alak;yani kadının rahminde toplanıp,pıhtılaşarak rahme tutunan ve sonrasında ete ve insana dönüşen kan.

 

 

Bu İnanışın Arabistan'a Girişi

 

Bu inanış Arabistan'da büyük ihtimalle Hipokrat,Galen ve Aristo'nun eserlerinin Arapça'ya çevrilmesiyle yayılmıştır.Hamilelerin düşüklerini incelemişler,hamile hayvanları inceleyip üzerlerinde deneyler yapmışlardır.Ve bunun sonucunda insanın oluşumunu ''sperm,kan pıhtısı,et ve pıhtının son şekli insanın'' olarak dörde ayırmışlardır.Biraz sonra vereceğim linkte detaylarını görebileceksiniz. Düşük:Gebeliğin ilk altı ayı içerisinde ceninin rahimden düşmesidir. Cenin yaşantısını sürdüremediği bir dönemde gebelik halinin kaybı,cenin düşmesine yol açar.

 

Vereceğim linkte şunlar da yazılı;

 

Hipokrat,Galen ve Aristo'nun çalışmaları Muhammed'in doğumundan bir önceki yüzyılda Süryanice'ye(Suriye Dili) çevrilmiştir. Bu çeviriler korundu ve halka öğretildi,günümüzde İran'da olan Cundişapur'da yeni bir okul kuruldu.

Harith ibn Kalada Cundişapur okulundan mezun olan en ünlü ve en eski doktorlardan biridir ve Muhammed'in arkadaşıydı.

 

 

 

http://www.scribd.co...ology-and-Galen

 

Cundişapur okuluyla ilgili bilgileri aşağıda vereceğim linklerden edinebilirsiniz.Cundişapur örneği bize açıka gösteriyorki Arabistan farklı ülkelerle devamlı ilişki içerisindeydi,yoğun bilgi alışverişleri yapılıyordu.Arabistan mucizecilerin iddia ettiği gibi hiçbir bilimsel bilginin bilinmediği bir yer değildi.Aksine Hindistan,Yunanistan,İran gibi ülkelerin insanlarıyla ilişki içerisindeydiler.İşin içine birde Arabistan'a sürgün edilmiş ya da Arabistan'da satılmış bilgili köleler girince Arap dünyası bilimsel ve inançsal olarak bu toplumlardan etkilendi.Şu linklere bakabilirsiniz;

 

http://www.ulumulhik...beytulhikme.htm

 

http://www.dinbiliml..._0603130355.pdf

 

Paralel evrenler konusuna gelince:

 

Bazı bilim adamları parallel evrenlerin matematiksel olarak olabileceğini söylerler. Bazıları ise bunların deneylerle ispatlanamadığı için hiç bir bilimselliği olamayacağı yönünde görüş bildirirler.

 

O halde varsayalım dünya halkalardan oluşmuştur. En sondaki halka başlangıç sıfır noktasıdır. “İşte bu yüzden tanrı zaman ve mekandan münezzehtir” demek hiç bir şeyi ispatlamaz.

Bu örnekler uzayıp gider velhasıl:)

Konuyu toparlarsak şöyle özetlememiz mümkün.

 

Evrenin yaratılışın örtüştüğüne yönelik iddialar, Kuran'da Süleyman Peygamber'in rüzgara binmesini uçak teknolojisine, bir cinin Süleyman'a gözünü açıp kapamadan taht getirmesini televizyon teknolojisine işaret kabul ediyor ancak Kuran'da bilimsel ve teknolojik gelişmelerin öngörüldüğüne yönelik iddiaların ispatlanması adına ayetlerin çevirileri değiştiriliyor. Tartışmalı kelimeler, iddia için kullanılacak ayetlerde birinci olmayan anlamlarıyla çevrildiği gibi, iddialara konu olmayan ayetlerde eski anlamlarında kalıyor. Böylelikle eski meal yazarlarının son derece dikkat ettikleri kelimelerin çevrilmesi esnasında diğer ayetleri referans alma yöntemi bir kenara bırakılıyor. Örneğin son zamanlarda evrenin genişlediğinin keşfedilmesi ile "biz göğü yaratacak kudrete sahibiz" şeklindeki ayetler yakın tarihli meallerde "biz göğü yarattık ve onu genişleticiyiz" şeklinde çevriliyor. Aynı kelimeler başka ayetlerde ise yeniden "kudret sahibi olmak" şeklinde çevriliyor.sahibiz" şeklindeki ayetler yakın tarihli meallerde "biz göğü yarattık ve onu genişleticiyiz" şeklinde çevriliyor. Aynı kelimeler başka ayetlerde ise yeniden "kudret sahibi olmak" şeklinde çevriliyor.

 

Yani kuran ayetlerini her yeni bulunan keşfe gore eğip bükmek bana pek doğru görünmüyor. Ve apaçık anlayasınız diye gönderilen bir kitabı bir tek inananlarının anlamamış olması ilginç olan ayrı bir detay. Madem vardı da siz niye şimdiye kadar bulamadınız?

 

 

 

Ama şu sözünüze gönülden katılıyorum.

 

 

öncelikle sorgulamak ve araştırmak gerek, araştırmadan sorgulamadan hatalıdır demek bilimsellik ilkeleri ile bağdaşmayan gayrı ciddi yaklaşımlardır kesinlikle

 

Ayrıca metafizik olguları bilime dayanak yapmak hiç sağlıklı bir yaklaşım değil:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

skydavar demişki;

 

Bende ,,kuran mucizesi diye sunulan bir çok şeyi ,kurandan yüzyıllar öncesinden söyleyen kaynakları nasıl olur da bilmediğinizi hayretler içinde izliyorum.

 

bende skydavarın bu sözüne karşılık diyorumki,

 

kurandan yüzyıllar öncesinde söylenmesi neyi kanıtlarki, burada önemli olan kuranın bu gerçeklerden bütün detayları ile eksiksiz ve doğru bir bilgi ile haber vermesidir...nasıl oluyorda bu kitapta yazılanlar yüzyıllar öncesindeki bilgileri ve yüzyıllar sonrasındaki bilgileri eksiksiz ve tamamen doğru bir şekilde detaylıca haber verebiliyor...önemli olan budur...mesela kuran nasıl oluyorda karadelik oluşumlarından bahsedebiliyor astronomi ilminin faraziyelerden ibaret olduğu 1500 yıl öncesi devirlerde...

 

 

ve skydavar demişki;

 

Dünya’nın 365(,25) günde Güneş etrafında döndüğü zaten Kuran’dan yüzyıllar önce de biliniyordu. Yunan Astronomu Meton milattan önce 432 yılında (yani Kuran’dan 1.000 yıl önce) Dünya’nın 365,25 günde Güneş etrafında döndüğünü hesaplamıştı.

 

bende skydavarın bu sözüne karşılık diyorumki;

 

benim paylaştığım konu bu değildi, orada ışık hızının kuran ile hesaplanmasının formülü mevcut idi...ışık hızı 17 nci yüzyılda keşfedildi, ama kuran 7 nci yüzyılda indirildi...arada on asırlık bir zaman dilimi var!..

 

kaldıki metonun dünyanın dönüş süresini 365 gün olarak hesaplamış olması kuranın doğruluğunun aksini ispatlayamaz bilakis kuranın doğru ve eksiksiz bir bilgiiçeren kitap olduğunu bir kere daha doğrular...her devirde insanlık bazı bilgilere ulaştı fakat kuranın özelliği bu bilgileri geçmiş zamandada olsa gelecek zamandada olsa doğru ve eksiksizce haber vermesidir...

 

ayrıca yedi kat gök inancı yada meton un keşiflerinden bahsetmişsin, kuran o dönemde indirilmediği için kuranda değilde incilde yada tevratta yazıyordu...kuranda ise zaten kuranın kendisinden önceki kitapları ve dinleri tamamlayıcı olarak indirildiğinden bahsedilmekte, yani kuran incil ve tevrat aslında tek bir yaratcıya işaret ediyorlar...aynı yaratıcıya işaret ediyorlar...

 

ama ben sizin neyi savunduğunuzu henüz anlayabilmiş değilim...siz tanrının olmadığınımı savunuyprsunuz yoksa hristiyanlık dininimi savunuyorsunuz...eğer hristiyanlık dinini savunmaya çalışıyorsanız diyecek sözüm yok çünkü o konu bu başlığın konusu değil...wink.png

 

bunların haricinde kuramlarla ve teorilerle ilgili diğer kısımlara tekrar değinmeye gerek yok, seninde söylediğin gibi o konulardaki konuşmalar kısırdöngüye dönüşür sonu gelmez...

 

saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kurandan yüzyıllar öncesinde söylenmesi neyi kanıtlarki, burada önemli olan kuranın bu gerçeklerden bütün detayları ile eksiksiz ve doğru bir bilgi ile haber vermesidir...nasıl oluyorda bu kitapta yazılanlar yüzyıllar öncesindeki bilgileri ve yüzyıllar sonrasındaki bilgileri eksiksiz ve tamamen doğru bir şekilde detaylıca haber verebiliyor...önemli olan budur...mesela kuran nasıl oluyorda karadelik oluşumlarından bahsedebiliyor astronomi ilminin faraziyelerden ibaret olduğu 1500 yıl öncesi devirlerde...

 

Neyi mi ispatlıyor? smile.png

Mucize, bakın gördünüz mü Kuran ilahi bir kitao ki bunların hepsini biliyor dediğiniz şeylerin aslında kurandan çok önce bilindiğini ve hepsinin insan yazması birbirinin kopyası olduğunu.

 

Karadelikler smile.png hadi bakalım;

 

Karadeliklerden bahsedildiği söylenen ayetler, Vakıa/75, Mürselat/8 ve Tarık/3 tamamen somut bağlamından koparılarak zikrediliyor; karadeliklerle ilgili bir takım bilimsel ayrıntılar aktarılıyor ve işte bu 3 ayetin bugün astonomi biliminde ”karadelik” olarak adlandırılan olguya işaret ettiği iddia ediliyor.

Bu üç ayeti tek tek inceleyelim:

a. Vakıa/75-76

Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim. Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir. (Vakıa/75-76)

Yıldızların yer/mevkilerine yemin edilmesini en zorlama yorum ve uçuk hayal gücü ile bile karadelik olgusuna işaret olarak görmek mümkün değildir. Bu ikisi arasında en ufak bir bağlantı yoktur. Herşeyi yaratan, herşeyi bilen, zaman ve mekândan münezzeh, sonsuz güç sahibi bir yaratıcının, hitap ettiği insanları inandırmak, söylediklerini pekiştirmek için yemin/ant içme fiillerine ihtiyaç duymuş olmasındaki tuhaflık bir kenara Kuran’da zaten olur olmaz herşey üzerine yemin edilmektedir.Allah, ALLAH üstüne yemin ediyor (!)

Rabbine and olsun ki Biz onları mutlaka uydukları şeytanlarla beraber haşredeceğiz. Sonra cehennemin yanında diz çöktürerek hazır bulunduracağız. => Meryem/68

Kendilerine verdiğimiz rızıktan, onların ne olduğunu bilmeyen putlara pay ayırırlar. Allah’a and olsun ki, uydurup durduğunuz şeylerden elbette sorguya çekileceksiniz. => Nahl/56

Erkeği ve dişiyi yaratana and olsun ki => Leyl/3

Allah KURAN üstüne yemin ediyor

hikmetli Kuran’a => Yasin/2; zikir dolu Kuran’a => Sad/1; şerefli Kuran’a => Kaf/1; apaçık Kitaba => Duhan/2Zuhruf/2; satır satır yazılmış Kitab’a => Tur/2

Allah olur olmaz HERŞEY üstüne yemin ediyor

(Sadece birkaç örnek)

İncire, zeytine => Tin/1

Yayılmış ince deri üzerine => Tur/3

Kaleme ve yazdıklarına => Kalem/1

Herşeyin çiftine de tekine de and olsun => Fecr/3

Mekke’ye => Beled/1

Zilhicce ayının ilk on gecesine => Fecr/2

İkindi vaktine (asra, çağa)=> Asr/1

Kuşluk vaktine => Duha/1

Şafak vaktine => İnşikak/16

Geceye => İnşikak/17

Gündüze => Leyl/2

Batmakta olan yıldıza => Necm/1

Dolunay halindeki aya => İnşikak/18

(Kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara. => Naziat/1

(Müminlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara => Naziat/2

Art arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara => Mürselat/1-7

Kıyamet gününe => Büruc/2

Görüldüğü gibi hemen herşey üzerine yemin edilen Kuran’ın bir ayetinde de ”yıldızların yeri” üzerine yemin edilmiş olmasında -hiçbir somut bağlantı, açıklama, izah olmaksızın- modern astonomi biliminin ”karadelik” olarak adlandırdığı olguya işaret bulunduğu iddiası bir akla tecavüzdür.

 

b. Mürselat/8

Yıldızlar ‘örtülüp (ışıkları) silindiği’ zaman, (Mürselat/8)

Şimdi bu ayeti somut bağlamı içerisinde okuyalım:

Mürselat/6: (Allah’a yönelenleri) arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için.

Mürselat/7: Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!

Mürselat/8: Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,

Mürselat/9: Gökkubbe yarıldığı zaman,

Mürselat/10: Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman ,

Mürselat/11: Peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).

Açıkça görüldüğü üzere bu ayetlerde kıyamet gününden bahsedilmektedir. Bu ayetlere göre o gün geldiğinde sadece yıldızlar sönmeyecek ayrıca gökkubbe yarılacak, dağlar ufalanıp savrulacak… Yani ayetlerin kıyamet gününü tasvir ettiği, lafzından da bağlamından da açıkça belli. Yine de emin olmak için herhangi bir tefsire bakılabilir.

Kuran yazarları bırakın karadelikten haberdar olmayı, yıldızların süreç içerisinde söndüklerinden de bihaberdirler; zaten olması da beklenemez. Onlar kıyameti bir anda olup bitecek bir şey olarak telakki etmektedirler. Halbuki onların dediği kıyamet gelmeden de pek çok yıldız, hayatının sonuna gelmekte ve kütlelerine göre nötron yıldızından kara deliklere uzanan degişik şekiller almaktadırlar; ışıkları da tabir caizse sönmektedir. Öngörülere göre kıyamet olmadığı halde bugün evrenimizde pek çok kara delik yer almaktadır. Bunların Dünya’daki yaşama da hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Mucize yalancılarımız bunu bile bile bu surenin sekizinci ayetinde geçen ”yıldızların sönmesi” tasvirini karadeliklere bir işaret olarak yorumlayabilmektedirler! Bu yoruma göre ”karadelik” olarak adlandırılan olgunun ilk defa kıyamet gününde vuku bulması gerekirdi. Oysa mucizecilerin kendilerinin de yazdıkları gibi günümüz bilimi bu olguyu (dolaylı olarak) gözlemleyebilmektedir. Üstelik ayette geçen ”yıldızların söndürülmesi” olgusunun ilk olarak kıyamet gününde vuku bulacağını yine Kuran kendisi söylüyor!

Bakın yukardaki ayetlerin devamında ne yazmakta:

Mürselat/12: (Bu alametler) hangi vakte ertelenmiştir?

Mürselat/13: Ayırım gününe.

Mürselat/8′de geçen ”yıldızların söndürülmesi” olgusu Kuran’a göre kıyamet gününde vuku bulacaktır; ”ertelenmiştir”, henüz yoktur. Ve yıldızların söndürüldüğü zaman aynı zamanda gökkubbe yarılacak, dağlar ufalanıp savrulacaktır… Bunların hepsi Kuran’da açık-seçik yazmakta. Buna rağmen mucize yalancıları cımbızla çekmiş oldukları ”yıldızların söndürülmesi” ayetinde günümüz bilimi tarafından saptanan karadelik olgusuna bir işaret olduğunu savunabilmekteler!

c. Tarık/3

Göğe ve Tarık’a andolsun, Tarık’ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Karanlığı) Delen yıldızdır. (Tarık Suresi, 1-2-3)

Burada da ayette geçen ”delen” (’’sakıb”) fiiliyle ”karadelik” ismi arasındaki söyleyiş benzerliğinden dolayı mucize iddiasında bulunulmakta..

Konunun uzmanlarının açıklamalarını okuyalım:

İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/10 (Tarık/3) “Es-sâkib” “Delip, geçen;” aydınlatan, aydınlık saçan, demektir. “Şihâbun sâkibun” “Parlak, delici bir alev” (es-Saffat, 37/10) buyruğunda da bu anlamda kullanılmıştır. “Sekabe, yeskubu, sukuben ve sikâbeten” “Aydınlattı, aydınlatır, aydınlatmak” ifadelen aydınlatmayı anlatmak için kullanılır. (Buna göre) “delip geçmesi” onun aydınlatması, ışık saçması demektir. Araplar: “Ateşini aydınlat (alevlendir)” anlamında; “Eskib nârake” derler. Şair de şöyle demiştir:”İnsanlar onu (ününü) etrafa yaydılar, sanki o, Çalıçırpı ile yakılıp alevlendirilmiş yükseklerdeki bir ateş gibidir.”

Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 23/52 (Tarık/3) Sakıb Cenâb-ı Hak şu sebeplerden ötürü bu yıldızı, “sâkıb” (delen) diye tavsif etmiştir:1) Işığı ile karanlığı delip, karanlığa nüfuz ettiği için.2) Havada tıpkı birşeyi delen birşey gibi, doğudan nüfuz edici olarak doğduğu için.3) Sayesinde şeytanın görüldüğü ve vurulduğu, yani delindiği yakıldığı bir şey (şihâcool.png olduğu için, ona bu sıfat verilmiştir.

4) Ferrâ şöyle der: Bu ifade, “diğer yıldızların üzerine çıkan, hepsinin üstüne yükselen yıldız” manasınadır. Çünkü Araplar, gökyüzünün çok yücelerine çıkan bir kuşa, “Göğü delip gidiyor” manasında, “Kad sekabe’t-tairu” derler.

Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Tarık/3 NECM-İ SÂKIB, delik mânâsına “sakb” kökünden “delen yıldız” demek olup ışığının kuvvetinden dolayı karanlığı deliyor gibi görünen her parlak yıldıza denir. Nitekim aynı mânâ ile şihaplara yani kıvılcımlara veya akan yıldızlara da “sâkıb” denilir. Bir de kuş yukarı yükseldi demek olan tabirinde olduğu gibi sakb, yükselme mânâsına gelir ki bazıları bu mânâyı göz önünde bulundurarak necm-i sâkıb, yüksek yıldız demek olduğunu söylemişlerdir. Şu halde ‘nün başındaki “lâm” cins ifade eden lâm olmak üzere, gece doğan herhangi bir parlak veya yüksek yıldız cinsi veya lâm ahd için olarak, sabah yıldızı ve İbnü Abbas’tan bir rivayete göre Cediy yıldızı veya Sûresi’nin başında geçtiği gibi Süreyya veya Kur’ân yıldızı olmak ihtimali de vardır.

Diğer bütün muteber tefsirlere bakarak da teyid edebileceğiniz üzere ayetin mümkün yorumlarından hiçbiri astronomi biliminin ”karadelik” olarak adlandırdığı olguyu çağrıştırabilecek bir manâ içermemektedir. -Tam tersine- en muhtemel yoruma göre ayetten çıkan anlam karadelik olgusuyla taban tabana zıttır. Ayette ışığı ile karanlığı delen, parlayan yıldızdan söz edilmektedir!

 

benim paylaştığım konu bu değildi, orada ışık hızının kuran ile hesaplanmasının formülü mevcut idi...ışık hızı 17 nci yüzyılda keşfedildi, ama kuran 7 nci yüzyılda indirildi...arada on asırlık bir zaman dilimi var!..

 

Dedik ya ayetleri eğip bükülerek istediğiniz her anlamı çıkarabilirsiniz.

 

 

ama ben sizin neyi savunduğunuzu henüz anlayabilmiş değilim...siz tanrının olmadığınımı savunuyprsunuz yoksa hristiyanlık dininimi savunuyorsunuz...eğer hristiyanlık dinini savunmaya çalışıyorsanız diyecek sözüm yok çünkü o konu bu başlığın konusu değil...wink.png

 

bunların haricinde kuramlarla ve teorilerle ilgili diğer kısımlara tekrar değinmeye gerek yok, seninde söylediğin gibi o konulardaki konuşmalar kısırdöngüye dönüşür sonu gelmez...

 

Ben inançsız biriyim. Hristiyanlıktan örnek vermem iddia ettiğiniz olayların kurandan önce de olduğunu göstermek. Anlayamadınız mı? ;)

 

Kuramlar ve teorilerle alakalı zaten bir cevabınız yok çürütme babında. Bende zaten çok teknik oldukları ve anlaşılamayacağı için bu konudaki makaleleri buraya taşımadım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

haklısın ve bunun gibi nice örnekler mevcut...teşekkürler link için...wink.png

 

batılıların ilimde ve teknolojide bizi geçmesi bize ait olan keşif bilgi ve bulguları bizden çalıp bize kendi icatlarıymış gibi göstermelerinden ibaret,

 

...

Verilen linkin hangi başlıkta olduğuna dikkat ettiniz mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

skydavar

 

google aramalarıyla yazıyorsun gibime geliyor...

 

demişsinki Kuramlar ve teorilerle alakalı zaten bir cevabınız yok çürütme babında. Bende zaten çok teknik oldukları ve anlaşılamayacağı için bu konudaki makaleleri buraya taşımadım.

 

ben fizik mühendisiyim sen anlat ben anlarım...ama google aratmalarıyla makaleler bulmak yerine üzerine kendinde yorum ekleyebilmelisin...çok teknik oldukları için anlaşılmaz demişsin eğer bunu derken kendi adına konuşuyor ve kendini kastediyorsan onada saygı duyarım...ayrıca kuramlar ve teorilerle örnekler veren bendim bunları çürütme babında cevap bulacak olanda sen idin...;)

 

senin söylediğin bir tek şey var oda kurandan öncede bilgi ve bulgular vardı demek, bu cümleyi sürekli tekrarlayarak ve sunulan verilere bilimsel cevaplar yerine alıntı makalelerle cevaplar getirip sonunada bir cümlelik yazı ekleyerek tez çürütülürmü bilemem...bu şekilde olunca acaba kendine ait fikirleri yokta ezberden cevaplarmı veriyo diye düşünülüyor...

 

ayrıca sana mühendislik düzeyinde matematiksel hesap gösteriyoruz sen ayetleri eğip bükmek diyorsun...

 

kuramlara hakim olan bilim adamları anlıyor ve inanıyor yaratıcıya...

 

ben inanmayan biri idim ve inandım...inandığım hiçbirşeyi kimseyle tartışmam...sadece fikir mübadelesinde bulunurum...sunulan kanıtlara hiçte bile diyerek lise düzeyinde hiçte bilecilik yöntemiyle tartışma zaten olmaz...

 

kuramlarla ilgili makaleleri buraya taşımadım diyorsun...taşımadım?...taşımak...yani alıntı yapmak...alıntı haricinde ekleyebileceğimiz yorum veya analizlerimiz olmadıkça o kuramları ezberden okuyoruz demektir...

 

dediğim gibi isteyen istediğine inanır...fikir alış verişi yapıldı ikna olan oldu olmayan olmadı, mutlak ikna sözkonusu değildir demiştik öncesinde zaten...wink.png

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle "sen" değil "siz" adabınca konuşalım.

 

Kurandan öğrendim ve hayret ettim dediğiniz herşeyin çok önceden bilindiğini size kanıtları ile ispatladım. Bunun için tabiki belli kaynakları buraya yazmak zorundayım kafama göre bunları uyduramam değil mi?

Burada sadece sizin veya benim anlamam için yazılar yazılmıyor. Okuyan tüm insanların okuduklarını anlamaları ve doğru çıkarımlar yapmaları için yazılıyor. Bu nedenle teknik konuları herkesin anlaması mümkün değil. Bunu en basit şekilde anlatmak gerekir .Zira herkes fizik mühendisi değil :)

 

Hesabınızda mühendislik dehası bayıldım doğrusu.

kuramlara hakim olan bilim adamları anlıyor ve inanıyor yaratıcıya...

 

Kuramlara hakim olan inanıyor yaratıcıya. Kusura bakmayın ama metafizik olayları bilime dayanak yapan insanların bilim adamlığından kuşku duyarım. Zira bilimin konusu metafizik olaylar değildir. Bunlarla ilgilenmezler bile. Kuramlara hakim olan bir çok bilim adamı da aksi görüşü savunuyor. Onları ne yapacağız ? Aman siz hiç bir şeyden anlamıyorsunuz bak kuran bile yazıyor mu diyeceğiz

Evet ikna olan olur olmayan olmaz. Ben ikna olmadım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

skydavar önce siz diye hitap edilmeye liyakat gösterebilmeli insanlar, dikkat edilirse senin dalga geçmeye çalıştığın yazıdan sonra sen diye hitap etmeye başladım...siz diye hitap ediliyor ise insanlar buna layık kalabilmeli...;)

 

gelelim yine kendinizce dalga geçmeye çalıştığınız müdendislik hesabına, o hesaptaki dört işlemi kastetmemiştim, verilerin elde edilişi ve o verileri matematiksel hesaplamalarda doğru yerlere koyup uygulamayı ve oluşturulan denklemde mantıksal hata olmaksızın uygun şekilde kullanabilmeyi kastetmiştim, mühendislik sadece integral almak değildir...verileri elde etmek ve o verileri kullanabilmekte mühendisliğin konuları arasındadır...o hesaplamaları bir kere daha incelerseniz daha iyi anlarsınız anlayamazsanızda boşverin...

 

metafizik olayları bilime dayanak yapanların bilimadamlığından şüphe duyarım demişsiniz, duyduğunuz bu şüphe dünyaca kabul görmüş nobel ödüllü fizikçi bilim adamı stephen hawkingin kobolt-paralel evrenler teorisini faraziye diye yorumlamanızdan anlaşılıyor...

 

ayrıca metafiziği yok sayamayız metafiziksiz bir bilim insanı robot olarak kabul etmek zorundadır zira insanın muhtevasında yüzlerce metafizik tepkimeler mevcuttur...

 

ikna olup olmamnıza gelince inanın bu konuda sizin için yapılabilecek fazlaca birşey yok, sırf beyaza beyaz dememek için fizik dehası hawkingin teorisini bile hiçe saydınız...çünkü ikna olmak gibi bir düşünceye sahip değilsiniz, zaten sizi ikna etmek için uğraşan kimsede yok, benim inancıma göre herkes kabire yalnız başına ve kendi amel defteri ile girecek...koskoca kainatta kücücük bir nokta hükmündeyiz kimsenin inancı yada inançsızlığı bu devranın sürüp gitmesini engellemiyo nasılsa...burada amaç mümkünse ikna etmek eğer değilsede fikirleri karşılaştırıp karşılıklı faydalanmaktır maksat...faydalanmak, dalga geçmek değil!..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle herkese merhabalar adım Ömer foruma daha yeni katıldım ve buradaki örnek gösterilecek tartışmaya hayran oldum diyebilirim.Çünkü günümüzde bazı insanlar ister siyaset olsun ister din olsun istemediği bir şeyi söylediğiniz zaman saldırma yada küfretme gibi yeteneklerini kullanıyorlar.Neyse foruma katılma amacım bu konu hakkında konuşmak ve tartışmak.

 

Gelelim konumuza şimdi ALLAH'IN varlığını veya yokluğunu tartışıyorsunuz bu arada benim bir müslüman olduğumuda söylemek istiyorum ve ALLAH'I inkar edenlere tabiki cevabım var.Doğruyu söylemek bana bir görevdir çünkü.Arkadalar siz gerçekten gerçek olan birşeyi inkar ediyorsunuz şu cümlemi okuduğunuz zaman ispat istediğinizi biliyorum zaten.ilk önce kafirlerle ilgili birkaç ayeti göstermek istiyorum

 

ARAF SURESİ 193.AYETTE

ONLARI DOĞRU YOLA ÇAĞIRSANIZ SİZE UYMAZLAR.ONLARI ÇAĞIRSANIZDA,SUSSANIZDA SİZİN İÇİN BİRDİR(SONUÇ ALAMAZSINIZ)

 

BAKARA SURESİ 13. AYET

 

ONLARA "İNSANLARIN İNANDIKLARI GİBİ SİZDE İNANIN" DENİLDİĞİNDE İSE "BİZDE AKILSIZLAR GİBİ İMAN MI EDELİM"DERLER.İYİ BİLİNKİ ASIL AKILSIZLAR KENDİLERİDİR FAKAT BİLMEZLER.

 

KURAN-I KERİMDE dahada birçok ayetlerde kafirler hakkında söylenen ayetler vardır.Okuyanlar daha iyi bilir.Öncelikle burada din ile bilim karşı tutuluyor böyle birşey yok bilim dine karışmaz ne ALLAH'IN varlığı nede yokluğunu ispat etmeye çalışır bilim sadece gerçeği söyler ve söylüyorda yaratan bir ALLAH'IN var olduğu açıkça söylüyor tabi kör ile gören bir olmaz bunun için göz kapaklarını açmanız lazım.Nedir bu ispat diyeceksiniz istediğiniz ispat olsun size sabaha kadar ispat yazarım.Ama önce bilimin ne olduğunu bir daha araştırın bazıları bilimin ne olduğunu bilmeyenler var teori,biröngörü olarak gördükleri şeyleri direk gerçek bir araştırmanın sonucuymuş gibi yazıyor buraya.Neyse şunu çok iyi biliyoruzki evrende bir denge var dünyada ve doğada bir denge var.Bunu söyleyen bilim nasıl dünyanın bir kısmı soğuk ise bir kısmıda çok sıcak bunu gibi bir denge,hayvanların birbirlerini avlaması gibi bir denge,birçok gezegenin aynı yörüngede döndüğü ve birbirlerine hiç çarpmaması gibi bir denge şimdi diyeceksinizki bu söylediklerinin dinle ne ilgisi var.Yine söylüyorum KURAN-I okuyan daha iyi bilir birçok ayette ALLAH hüküm ve hikmet sahibidir diye geçer.ALLAH'IN hüküm ve hikmetinin ne olduğunu bilmiyoruz ama sahibi olduğunu biliyoruz ayrıca kutsal bir yasanın yani İLAHİ KANUNUN olduğunu KURAN-I KERİMDEDE belirtilmiştir

 

LOKMAN SURESİ 29.AYET

 

GÖRMEDİN MİKİ,ALLAH, GECEYİ GÜNDÜZÜN İÇİNE VE GÜNDÜZÜDE GECENİN İÇİNE SOKUYOR.GÜNEŞİ VE AYIDA KOYDUĞU KANUNLARA BOYUN EĞDİRMİŞTİR.HER BİRİ BELLİ BİR ZAMANA KADAR AKAR GİDER.ŞÜPHESİZ ALLAH İŞLEDİKLERİNİZDEN HAKKIYLA HABERDARDIR.

 

bu ayet tabiki size tam bir ispat olarak yetmedi değil mi.Yetmez çünkü size göre HZ.MUHAMMED s.a.v bunları çalışarak yazdı ve o zamandada bunları biliyordu ya neyse.

 

NEML SURESİ 88.AYET

 

DAĞLARI GÖRÜRSÜN,ONLARI HAREKETSİZ SANIRSIN.HALBUKİ ONLAR BULUTLARIN GEÇİŞİ GİBİ HAREKET EDERLER.BUNU,HERŞEYİ SAĞLAM VE YERLİ YERİNCE YAPAN ALLAH YAPMIŞTIR.ŞÜPHESİZ O,YAPTIKLARINIZDAN HAKKIYLA HABERDARDIR.

 

bu ayette anlatılmak isteneni anlamadıysanız anlatayım.Dünyanın tabiki hep hareket ettiğini ama insanların bunu anlamadığını öngörülmekte.Aslında dağlarında bulutlar gibi hareket ettiğini açıkça söylüyor bize tıpkı bilimin bize dünyanın hep döndüğünü söylediği gibi.Bu ayeti açıklama gereği duydum çünkü kör ile gören bir olmaz.

 

Size bir fasulye tanesinide örnek verebilirim şu an kullandığım internetide.İnternet gözle görülemez birşey ve bu bize bu dünyadada göremediğimiz bazı canlıların olduğu ispatıdır ve bunun gibide çok ispat vardır mor ötesi ışınlar bluetooth uzaktan kumanda sensörler manyetik alan dahada birçok .Ama bu iki alemide koruyan ALLAHTAN başkası değildir.Bu dünyada bizim için herşey sınırlıdır.yemek yememiz sınırlıdır kalbimiz bir kum saati gibi sınırlı atıyor elbet o saatteki kum bitecek birgün nefesimizde sınırlı alın bakayım bir derin nefes ne kadar sürecek elbet bi yerde duracaksınız.Ayrıca şunuda söylemek istiyorum KUTSAL KİTAPTA birçok yerde görmüşsünüzdür ALLAH dilediğini saptırır dilediğini hidayete erdirir diye veyada bunun gibi ayetler burada hiç kimse adaletsizlik düşünmesin herşeyde bir hayır vardır diyoruz ya işte onun gibi birşey.Herkes tabiki ayni kaderi yaşamıyor kimi melek olup sonradan şeytana dönüşüyor kimi şeyan olup sonra melek oluyor.

bunun gibi gerçek hayatta hepimiz görmüşüzdür özürlü doğan var psikopat doğan var doğruyu hiç kimseden duymamış olanlar var ve herkeste ALLAH dilediğini yapar gibi ayetleri okuduğu zaman söylemiştir herkes korksada korkmasada "insanlar neden sorumlu tutuluyor diye" söylemiştir.Burada bir adaletsizlik yok başka bir ayet başka bir ayeti kavramı açıklar ALLAH herşeyi hakkıyla bilendir,görendir yazıyor KURAN-I KERİMDE ve ahirette hiç kimseye haksızlık edilmeyeceğini söylüyor.İstediğiniz kadar uğraşın bu adaleti siz çözemezsiniz.Çünkü beyniniz bile sınırlı bu dünyada bize herşey sınırlıdır.Kaç tane renk görebiliyoruz kaç boyutlu görebiliyoruz geometrinin çözülemeyen kaç sırrı daha var kim bilir.Ama insanlar ALLAH'I ve melekleri çok görmek istemes hala bitmiyor.BİRDE ALLAH eğer rüyalarımızı gerçek görüntü gibi görebilme emri verseydi acaba kafayı yemeyen kaç kişi olurdu.Herşeyin en doğrusunu ALLAH bilir.

 

EĞER İMANINIZ KONUSUNDA YARDIMCI OLAMADIYSAM SİZE EN BÜYÜK İSPAT YAZIMDA YAZDIĞIM İLK AYET ARAF SURESİ. AH BİR BİLSENİZ O KİTAPTA NELER YATIYOR DAHA

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bilginin efendisi;

skydavar önce siz diye hitap edilmeye liyakat gösterebilmeli insanlar, dikkat edilirse senin dalga geçmeye çalıştığın yazıdan sonra sen diye hitap etmeye başladım...siz diye hitap ediliyor ise insanlar buna layık kalabilmeli...

 

Öncelikle herkesin kullandığı uslup ve davranış kendi seviyesini gösterir. Size verdiğim cevaplarda hiç bir dalga geçme ve ciddiyetsizlik bulamazsınız.

 

Hesap konusunda ise; tanrı katına varmanın bir 1000 yıla denk, bir 50bin yıla denk olduğunu söyleyen ayetlere bir bakın. 1000 yıl tutmasaydı 50 binle mi çarpacaktınız?

 

Hawking' i ve teorisini yok saymak diye bir şey söz konusu değil. Benim anlatmaya çalıştığım metafizik olayların bilime dayanak yapılması . Üstelik apaçık anlaşılsın diye yollanan kitabın bir türlü anlaşılamayıp birileri bulduktan sonra "aaa bak işte tamam bu kuranda var" diye kelimelerin anlamlarının eğilip bükülerek bunlara uydurulmaya çalışılması

Ayrıca, Hawking'in, evrenin varlığını tek bir formülle açıklayacak "Her Şeyin Teorisi" nin (M-teorisi (Theory of Everything) )

henüz tamamlanmadığını düşünürsek bundan" tanrı vardır" sonucunu çıkarmak pek akıllıca sayılmaz değil mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

o linki yollayan ergen kardeşimiz kendince eğleniyordu bende ona onun lisanıyla bir cevap vermiştim...ciddiye alsaydım bir satırdan fazla yer ayırırdım yazıda...siz o kadar paragraf içinde sadece bir satır bile etmeyen kısımımı dikkate aldınız...herneyse bu o kadarda önemli değil...;)

 

stephen hawking...

 

stephen hawking bir ateisttir...herşeyin teorisini tamamlamaktaki amacı tanrının varlığını değil bir tanrının olmadığını ispatlamaya çalışmakdır sizin o konudaki yorumunuza göre bu teorinin tamamlanmadığını düşünürsek buradan tanrı yoktur sonucunu çıkarmak pek akıllıca sayılmaz değilmi?

 

kelimelerin anlamlarının eğilip bükülmesi diyorsunuz, ebcet ve cifr ilimlerini biraz araştırın diyeceğim size ama siz onada bi kulp takacaksınızdır yüzyıllara mal olmuş alimlerin bütün çalışmalarını bir kalemde çöpe atacaksınızdır, mesela ben stephen hawkinge ateist olmasına rağmen saygı duyuyorum ve düşüncelerine değer veriyorum...eğer sizin gerçekten ikna olabileceğinizi düşünseydim inanınki size kurandan daha derin daha kesin kanıtlarda getirirdim...o verdiğim hesaplama çok ama çok basit bir örnek idi...hesaplamaları bir kenara bırakalım, şu sorulara yönelelim...

 

masanın üzerinde ince belli bir çay bardağı gördünüz,

 

o bardak oraya kendiliğindenmi geldi o bardağı oraya koyan birinin olmaması size mantıklı geliyormu?

 

o bardak kendiliğindenmi ince belli estetik bir çay bardağı haline geldi?

 

o dört ayaklı masa kendiliğindenmi masa şekline geldi?

 

eğer bu soruların hepsine cevabınız evet ise söylenecek söz kalmamıştır sizin için ama biliyorumki üçünede cevabınız evet değil...

 

o halde o bardağı oraya mutlaka koyan biri olduğuna göre, o bardağı bardak haline getiren bir sanatçı olduğuna göre o masayı masa haline getiren bir marangoz olduğuna göre...bu kadar basit cisimlerin kendiliğinden olduğuna inanmayıp şu alemdeki kusursuz denge ve alem içinde alem insan vücudundaki harikuladeliklerin kendiliğinden olduğuna inanmak nasıl olabilir, o bardağı oraya kim koydu diye bir soru sorupta beni ana rahminde yoktan kim var etti diye sormamak bana tuhaf geliyor...

 

bırakın teknoloji harikası bir cihazı basit bir çay bardağını kimin yaptığını sorgulayıp muhakkak bir sanatçısı olduğunu düşünüyoruz ama ama kainatın ve insanın bir sanatçısı olduğunu düşünmüyoruz...şu kainattaki kusursuz denge ve asıl teknoloji harikası insanın vücudundaki harika işleyiş, etten kemikten ibaret bir canlıdaki harikuladelikler, etten ibaret bir vücutta akıl sahibi olmak görebilmek konuşabilmek duyabilmek vs..vs..

 

bunlar kendiliğinden olamaz bunları bir idare edici bir irade olmalı ama adı tesadüf olmamalı, aklı olmayan taş toprak olmamalı, ağaç hayvan yıldız gezegen yada tek hücreli çok hücreli olmamalı... ben diyorumki bunlar kendiliğinden olamaz bunları idare eden ve her aklın daha üstünde bir akıl ve irade var, bunları açıklamaya çalışan iki izah var biri kendiliğinden olduğunu iddia eder diğer ise idare eden bir akıl ve irade olduğunu söyler, benim mantıklı bulduğum izah budur, bu illaki bir yaratıcı aramaya şartlanmak değildir bu mantık dahilinde bir düşüncedir... kendiliğinden yada tesadüfen olduğunu iddia etmekten daha mantıklı ve akılcı buluyorum...

 

yada yarasalardaki sonar sistemi ile görüş yeteneği, akreplerdeki bacaklarındaki hassas algılayıcılarla ama bilime dayalı mekanoreseptör dediğimiz sonar sisteminin daha üst düzeyindeki görme özelliği...bunları evrimle izah etmektense o hayvanlara ihtiyaç duyduğu donanımı ne bir fazla ne bir eksik olarak bir yaratıcının verdiğini düşünmek daha mantıklı geliyor...doğadaki canlıların hiçbirinde lüzumsuz yada fazlalık bir donanım sözkonusu değildir...tam bir optimumluk seviyesi mevcuttur...bu ihtiyaçları bilen bir akıl olmalı ama evrim ismini verdikleri dört bir ayağı mesnetsiz kalan bütün uçları açıkta kalmış temelsiz bir düşünce olmamalı...

 

çünkü bir akıl olmadan bu mümkün değildir, eğer mümkündür dersek kendi aklımıza saygımızı kaybederiz yada yok sayarız, zira aklı olmayan bir varlık bana akıl veremez, aklı bir yaratan yok ise nereden geldi bu akıl, bu aklı bana kim verdi, akla sahip olmayan bir kaynaktanmı yani kendisinde olmayan bir özelliği bana verdiğini kabul etmek durumundamı kalacağız bu mantık yönüyle çok tutarsız ve saçma görünüyor...

 

bunlar kesinlikle ama kesinlikle seni ikna etmek amacı ile değil tabiki sadece kendi penceremden bakış açımdır...;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

o linki yollayan ergen kardeşimiz kendince eğleniyordu bende ona onun lisanıyla bir cevap vermiştim...ciddiye alsaydım bir satırdan fazla yer ayırırdım yazıda...siz o kadar paragraf içinde sadece bir satır bile etmeyen kısımımı dikkate aldınız...herneyse bu o kadarda önemli değil...wink.png

 

 

2139 nolu iletiniz bu arkadaşın yazısına istinaden yazılmış. Ayrıca arkadaşın link verdiği yazısını da beğenmişsiniz. Ciddiye alsaydınız ne olurdu merak ediyorum smile.png

 

Neyse bunlar çok önemli değil. Ben tanrının varlığını ya da yokluğuna karar verirken bilim adamlarının kuramlarından değil. Kuranın içinde barındırdığı çelişkilerden çıkarıyorum. Bunun için başka kaynağa gerek yok. Zira ilahi varlık tarafından yollandığı iddia edilen bir kitabın bu kadar çelişki barındırması mümkün görünmüyor. Üstelik her işene gelen ya da gelmeyen konunun ardından peygamberin durumuna ilişkin uygun ayetlerin de inmiş olması cabası.

Tabiki bilimin buldukları da şüphelerimizi destekleyince ortaya , bunun ilahi bir kaynağı olmadığı ortaya çıkıyor.

Ayrıca verdiğiniz bir çok örneğin altında bunun bilimsel bir açıklamasını bulmak yerine , bunun sebebinin ilahi bir varlığa ya da akla atanması işin kolayına kaçmak gibi geliyor Hoş dinlerin temelinde de yatan bu değil mi? Çözemedikleri, altından kalkamadıkları her şeyi ilahi bir varlığa atamak.

Tabi bu da benim kendi bakış açım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilgininefendisi:

 

stephen hawking bir ateisttir...herşeyin teorisini tamamlamaktaki amacı tanrının varlığını değil bir tanrının olmadığını ispatlamaya çalışmakdır

 

metafizik olayları bilime dayanak yapanların bilimadamlığından şüphe duyarım demişsiniz, duyduğunuz bu şüphe dünyaca kabul görmüş nobel ödüllü fizikçi bilim adamı stephen hawkingin kobolt-paralel evrenler teorisini faraziye diye yorumlamanızdan anlaşılıyor...

 

Bu iki cümle size ait değl mi?

 

Bir yerde Hawking'in tanrı olmadığını kanıtlamaya çalıştığını söylerken diğer tarafta tam tersini söylemektesiniz. Yani Hawking metafiziği temel almış kuranda var diye aslında, bu teoriyi geliştirmiş ve bende onun bilim adamlığından şüphe duyuyorum

Aksine ben bu konuda bir çok karşıt görüşün olduğunu belirttim ve siz ayrıca "kuramı anlamış olanların tanrıyı kabul ettiğini" söylediniz O halde nobel ödüllü Hawking tanrısızlığı ispat etmek için uğraştığına göre kuramı anlamamış mı ne :)

 

Sanırım akılnız biraz karışık .Daha doğrusu inanıp inanmamak konusunda sanırım arada kalmışsınız.

 

Son iletinizde verdiğin hayvanlarla ilgili örneklere ben kuranda da geçen bir örneği vereyim size isterseniz.

 

Mülk Suresi şöyle der:

 

 

 

19- Üzerlerinde kanat çırparak uçan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; doğrusu o her şeyi görendir.

 

Bilimsel açıklaması.

 

Kuşların uçuşunda baskın olan aerodinamik kuvvetler kaldırma ve sürüklenmedir. Bur kuşun uçuşundaki temel prensip; kanatların altından ve üstünden geçen hava akımı farkının kaldırma etkisi yaratmasıdır. Havadaki bir kuş, kanatlarını belirli bir açıyla tuttuğunda, kanatların üstünden geçen hava, kanatların altından geçen havadan daha hızlı akacaktır. Bu da kanatlar üzerinde daha az baskı oluşmasına ve dolayısıyla yükselmeye sebep olacaktır.

 

Peki kuşların uçuşundaki teoriyi açıklayan aerodinamik nedir? Aerodinamik, literatürde “hareket halindeki hava” olarak geçer ve akışkan dinamiklerinin geniş bir kolunu ifade eder. Aerodinamik kelimesi ise 1837 yılına kadar resmi olarak herhangi bir yerde geçmemiştir. Buna rağmen, akışkanlar ve cisimler üzerine olan etkilerinin gözlemleri, Yunan filozof Aristoteles’e kadar uzanır ve bu da tarih olarak “Milattan Önce” 350 yılına tekabül eder. Aristoteles, havanın da bir ağırlığı olduğu kavramını ve hareket halindeki vücudun akışkanın(gaz ya da sıvı) direnci ile karşılaştığı fikrini geliştirmiştir.

 

Yine bir başka Yunan filozofu Archimedes de aerodinamik tarihinde yer almaktadır. Aristoteles’den 100 yıl sonra MÖ 250 yılında havadan hafif araçların temel prensibini oluşturan yüzen gövdeler yasayı(Kaldırma Kuvveti) sunmuştur. Bir akışkanın sıvı ya da gaz olabileceğini belirtmiştir

 

 

 

 

Ya da şöyle sorabilirsiniz:

 

Bunlar göç ediyor rotasını nasıl biliyor ,göç etmesi gerektiğini nereden biliyor?

 

Konuyu daha iyi anlamak için, öncelikle kuşları göç etmeye neyin sevk ettiğini bilmek gerekir. Göçün sebebi, ilahi bir kudretin bunu emretmesi mi yoksa çevresel etkenler mi? Mevsimsel göçlerin farklı çeşitleri mevsimlere bir yanıt(tepki) olarak geliştirilmişlerdir. Bunun en basiti, coğrafik olarak sınırlandırılmış çevrede meydana gelen dikey göçlerdir. Pek çok ilkel hayvan, örneğin toprak solucanları, salyangozlar ve cırcır böcekleri, sıcak yaz aylarında yüzeyde yaşarken, kışın gelmesiyle birlikte alt tabakalara çekilirler. Buna benzer bir mantık aynı zamanda pek çok omurgalı için de geçerlidir(balıklar, yılanlar, kurbağalar vb.

 

Buradan da anlaşılmaktadır ki, göç etme, canlıların mevsimlerin değişmesiyle ortaya çıkan sıcaklık değişimlerinden olumsuz etkilenmemek için geliştirmiş olduğu bir savunma mekanizması olarak görülebilir. Bu nedenle, göç etmenin temelinde ilahi bir emrin olmadığı rahatlıkla söylenebilir.

 

Yine bilinmektedir ki kuşlar da mevsimlerin değişmesi ile birlikte göç etmeye başlarlar. Ancak, kuşların farkı coğrafi sınırlar ile kısıtlanmadan, geniş coğrafi bölgeleri aşarak göç edebilmeleridir. Bu da, bilgi eksikliğine dayalı olarak bir mucizenin varlığını gündeme getirebilir. Ancak, yapılan pek çok çalışma, göçmek kuşların büyük çoğunluğunun, dünyanın manyetik alan çizgilerini kullanarak göç etmekte olabileceklerini göstermiştir. Burada bilinmesi gereken, manyetik alan çizgilerinin kuzey-güney şeklinde değil, kutup-ekvator şeklinde takip edildiğidir[2]. Bu nedenle, kuşların göç yollarının bir bilgisayar gibi önceden programlanarak kendilerine yüklenmiş olması iddiası geçersizdir. Yukarıda da görüldüğü gibi, kuşlar biyolojik bir mekanizma ile göç yollarını tayin edebilmektedirler.

 

Göç yollarının belirlenmesinin ilahi bir tasarım olmadığına yönelik bir diğer destekleyici kanıt ise, kuşların yönlerini bulmada kullandıkları yöntemin manipüle edilerek işlevsizleştirilebilir olmasıdır. Avustralya son baharı zamanında kırmızı, beyaz, mavi ve yeşil ışıklarla yapılan bir deneyde, kırmızı ışık altında, kuşların göç sırasında yaptıkları gibi kümelenerek değil rastgele şekilde uçtukları gözlemlenmiştir

 

Peki, kuşlar gitmesi gereken doğrultuyu biyolojik olarak belirleyebilirken, geldiklerini nasıl anlamaktadırlar? Gerçekten de ilahi bir güç tarafından bu koordinatlar kendilerine verilmiş midir yoksa basit bir hafıza mı söz konusudur?

 

Burada, “True Navigation” adı verilen bir durum belirleyici rol oynamaktadır. True Navigation aynı zamanda “Harita Temelli Uçuş/yuvaya dönüş(Map-Based Homing)” olarak da bilinmektedir ve bir canlının tanıdık yer şekilleri ya da ipuçları bulunmadan eve dönebilmesini ifade eder. Bu yetenek harita ya da coğrafik konum duyusu ve bir pusula gerektirir[4]. 1985 yılına kadar yapılan çalışmada, bu özelliğin, kuşlarında içinde bulunduğu, omurgalılara has bir özellik olduğu düşünülmekteydi(Walcott&Schmidt-Koenig 1973; Rodda 1984a, b, 1985). Ancak yapılan son çalışmalara göre, bazı omurgasızların da bu özelliğe sahip oldukları tespit edilmiştir

 

 

 

 

Yani görüldüğü gibi her şeyin bir bilimsel açıklaması vardır. Olmayanlar da mutlaka bir gün bulunacaktır.

 

"Bu böyleyse mutlaka bunu yaratan bir akıl mevcuttur " demekten çok daha mantıklı benim bakış açıma göre.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

skydavar yaptığın açıklamada direk ALLAH'ın ispatı var gözünü aç biraz.Kuşlar kendiliğinden mi kazandı o özelliği,aerodinamik kuvvetler ve onun gibi şeylerin ALLAH'IN izniyle olmadığını hiç mi düşünmedin.Başka kuşlarda var akbaba kuzgunlar vs. bmesela bunlar yırtıcı hayvanlar ve bilimin açıklamasına göre eğer bunlar olmasaydı dünya leş kokusundan geçilmezdi cesetlerin kokusu pislik kokular yeryüzünü alıp götürürdü.Şimdi bunun olmasını sağlayan ALLAH değilde kimdir.Neden başka hayvanlar diğer başka hayvanlar gibi beslenmiyor mesela etçil ve otçul bide hem etçil hem otçul diye sınıflandırma var beslenme şeklinde bunları hükmünü ALLAH vermedide kim verdi.KURAN-I KERİM arapça olarak indirildi ve tercüme edilirken farklı farklı şekillerede girmiyor değil ilk önce arap yaşamını yani ilmini bir araştırın.Bilim ile ALLAH'IN bize bildiriyor nasıl yarattığını sen ise hep şüphe peşindesin ayeti anlamıyor olabilirsin ama bu ayetin yalan olduğunu göstermez

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

skydavar, ergen kardeşimizin linkine paylaşım için teşekkürler haklısın dedim sadece...akabindeki yazılar ayrıca şöyle şöyle örneklerde var diye devam edip devam etmekte ona hitaben değildir, konunun özünden sürekli sapmakta olduğunuzu görüyorum...

 

sebepleri ilahi varlığa dayandırmak kolay geliyor diyorsunuz ama sizede asıl cevap vermeniz gereken kısımları pas geçip konuyu felsefik düzleme taşımak kolay geliyor...

 

stephen hawking hakkında çelişkim yok o iki ayrı cümle birbiriyle ilintili değil düz mantıkla bakılırsa biri artı diğeri eksi yüklü cümledir evet ama içerik olarak çelişki yok, iki boyutlu değil üç boyutlu bakmak lazımki çelişki olmadığı anlaşılabilsin...birinde tanrının olmadığını ispatlamaya çalışıyor dedim diğerinde ise dünyaca ünlü bilim adamı olduğunu ve sizin o teoriye şüphe ile baktığınızı ifade ettim...anlayabilmeniz için şöyle izah edeyim...evet paralel evrenler teorisi vardır ve gerçektir fakat bu teoriyi islam alimleri misal alemi diye adlandırarak yüzyıllar öncesinden bulmuşlardı onların rehberide kuran idi, stephen hawkingin tanrının olmadığını ispatlamak için dayanak seçtiği bu teori tanrının yokluğunu değilde aslında tanrının varlığını işaret etmektedir...kusura bakmayın özel izahata gerek olmadığını ve her cümlemi bu kadar detaylı açıklamaya gerek kalmadan anlaşılacağını zannediyordum...okunurkende içeriği ile ilgilenileceğini zannediyordum...

 

aklım karışık değil ama bana kalırsa ben önceden inanmayan sonradan inanan, siz ise tam tersine önceden inanan sonradan inanmayan birisiniz, yazdıklarınızdan bunu anlıyorum, kuranı okumuşsunuz belliki, inanmayan biri kuranın ayetlerini bu kadar iyi bilemez...ve ben yazdıklarınızın içeriğini dikkate alıyorum, başka yönleri ile boş yere vakit harcamıyorum sizde öyle yapın...felsefe düzlemi beni ilgilendirmiyor...

 

ama madem öyle buyurun kıyısından köşesinde bende felsefik yönden ele alayım, şöyleki;

 

sizin inkar sebebiniz herşeyin bir bilimsel açıklaması vardır demekten ibaret ve bu bilimsel açıklamayı bulduğunuz zaman tanrının olmadığı sonucuna varıyorsunuz...ama bilimsel açıklamasını bulmak tanrının varlığını daha kuvvetle delillendiriyor sizin düşünce sisteminizdeki eksik parçada bu kısımda zaten...akılsız olduğu bilinen cisimlerin akıl gerektiren bir şuurda harikuladelikler sergilemesi nasıl mümkündür bilimsel açıklaması olan her olayda büyük bir akıl gereklidir fakat nasıl oluyorda akıl gerektiren olaylar akılsız cisimler tarafından meydana getiriliyor?..bilimsel açıklamasını bulduğunuz her konu tanrının varlığını haykırıyor fakat siz aksi istikamette ilerliyorsunuz...bilimsel açıklamasını bulduğunuz her konu kuranda mevcut hatta daha fazlası, ama kuranı okumak iki türlüdür, önemli olan derin okuyabilmektir...

 

aristoya gelince kendisi eflatunun talebesidir eflatun ise büyük bir alimdir tek bir tanrının varlığını işaret etmiştir sürekli, hatta onun bir peygamber olduğunu söyleyenler bile vardır...archimedes yada diğerlerinin buldukları kanunlar zaten mevcut olan kanunlardı zaten ayrım burada başlıyor bilimsel kanuna dayalı hiçbirşey büyük bir akıl ve iradeye bağımsız olamaz yani bir yaratıcıya aittir derken siz bilimsel kanunları o ilimin sahibi olan tanrının olmadığına delil olarak görüyosunuz oysa sizin bilimsel açıklama dediğiniz şey tanrıdır...bilimsellik diyorsunuzda hangi bilimsel kanunla açıklanabilir basit bir et parçası olan insan beyninde mevcut olan akıl?..yada benzer bir et parçası olan kalpte mevcut olan duygular...kudret ve iradede var görüldüğü gibi...iradesiz ve kudretsiz salt bilimle açıklanamaz bunlar...iradesiz ve kudretsiz ilim olmaz...bilimsel kanunlar tanrının doğaya koyduğu kurallardır...

 

ayrıca çay bardağı masa sandalye mutfak robotu vs vs bilumum mutfak gereçlerinden bahsetmiştim neden o kısımları yine pas geçtiniz...wink.png

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.