Φ tülvent Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2011 Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2011 '' Gülümsemeden yoksun kedi çok gördüm, ama kediden yoksun bir gülümsemeye hiç rastlamadım. '' Bir çoğu zorlu iklim ve şehir şartlarında, kocaman taşıt araçları, insan görünümlü bazı yaratıklar ve kendisini kuyruğundan çevirip oynamak isteyen çocuklar arasında doğarak; yürümeyi, kendini korumayı, çöp karıştırmayı öğrenen, soğuk kış günlerinde yeni parketmiş bir arabanın sıcacık kaportası üzerinde ısınmaya çalışan, öleceğini anladığı zaman insanlardan uzak bir yere kadar zorla yürüyüp ölüsünü kimselere göstermeyen, söylendiği gibi de asla nankör olmayan; gözlerinin açılması heyecanla beklenen, gizemli, estetik, şirin, akıllı, başına buyruk, kendinden başka efendisi olmayan, izlemesi büyük bir keyif , başını yastığınıza koyup insan gibi yatarak patilerini boynunuza dayayan ve o saniyede ''mırıl mırıl'' mırıldanan, özgür ruhlu, çok temiz, çok özel, bir ağacın en üst dallarına rahatlıkla tırmanabildiği halde inmek için neden itfaiyeyi beklediklerini bir türlü anlayyamadığım, ruhlarından içeri bakan gözleriyle, asil, sevimli ve keyifli tüy yumakları... Bir ev klasiği... Bir kez sevgi ve alışkanlık yarattıktan sonra asla kurtulamadığınız, aşık olunası Tanrı' nın en muhteşem yaratıkları.. BİR KEDİM VAR KİMSELERE BENZEMEZ... Evreni dinlemeyen kediyi dinleyemez. Evrendeki sesi. Dip sesi. Dünyanız yalnız insanla, insanın etkinlikleri, ürünleri ile sınırlı ise, insanı saran varlık iklimini yaşayamıyorsa, insan oluşunuzda eksiklik var demektir. İnsan, varlık ikliminin çok ama çok küçük bir parçası. Bunun bilincinde olabildiğince çok ama çok önemli bir parçası. Teknolojiyle dinleyebiliyor. Bilimle anlayabiliyor. Varlık iklimini dinlemek bu değil. Varlık kitabının görebildikleri satırlarını okuyorlar. Bu kitabın satırları, okuyanın gözüyle buluşunca okunabilir. Göz satırlar ekleyebilir kitaba. Kitap göz ekleyebilir okura. (Kör okur bildiğini okur; dokunmuşu dokur. Okumak, gözü açmalı. Kör gözle nasıl görürüz kediyi?) Evren yalnız biz insanlar için yaratılmadı. Orada kediler de var. Orada bakteriler, orada karbon, hidrojen, azot. Evreni kedilerle üleşebildiğim için çok mutluyum. Kendimi kedilerle bulduğum için dünyada. Kedilerle buluştuğum için. Varlık ikliminin o güzel hayvanları, insanların onca baskısına karşın kedilerini korudular. Onlardaki canın gücü, bendeki can gücünü hatırlatıyor bana. Burunları doğrultusunda, bıyıkları doğrultusunda yaşadılar. Biz insanlar içimizdeki pisileri bilemedik (Belki Eski Yunanlı içindeki canı adlandırırken pisi harfiyle başlayan bir söz kullandı, kediyle ilgili olduğunu bilmeden). Bir kedi uyur içimde Bir kedide insan uyur Ondandır uyuşuruz nicedir kedilerle. İkimizin de içinde birer kara delik Sonsuzluk uyur bizde. Uyanır. Bir bitimsiz rüyâyı onlarla uyumuyor muyuz? Ailuroi... Öyle demişti. Heredot Mısır’ı ziyaretinde, iki bin beş yüz yıl önce, kediyi ilk kez gördüğünde... “Kuyruk sallayan” demekti, onun dilinde, Ailuroi... Kuyruk sallayanlar. Yaşamın bir ucuna, bir diğer ucuna. Hayatımıza öyle girdiler. Büyü oldular. Öbür dünyaların simgeleri. Sevgilerinde bağımsız, isteklerinde ödünsüzdüler. Bizim kediye elbette ulu nazarımız vardır. Tırnaklarını içimizdeki çirkinliklerde bilediler. Yüce peygamber Muhammed onların uykuları önünde ihtiramla durdu. Kediyi anlayamadan ölenlere acır içim. Ahmet İnam size bakar sevinir. Sevinirken kalbi yanar göyünür. Yaşamayı bilir de varlık iklimini bilmezsiniz. Tanrıyı bildiğinizi söylersiniz de kediyi bilmezseniz. Teninize dokunan kediden korkarsınız. Neden korkulacak bir varlıktır kedi? İnsandan korkmazsınız da kediden korkarsınız. Kimler korkmadı ki kediden? Büyük İskender, baygınlık geçirirmiş görünce kediyi. Julius Caesar, Napoleon Bonaparte, I. Abdülhamid ürktüler kedilerden. İmparatordular, padişahdılar, ama kediden uzak kaldılar. Şeytandan sayanlar oldu onu tarih boyunca. Papa IX. Gregory (1147-1241) kedi toplu kıyımını buyuranlardandır. Nice güzel kedi, yüzyıllarca zulüm gördü insandan.Seveni de oldu... Jean Cocteau üstad: “Severim kedileri, severim yuvamı da ondan, onlar görünür ruhudur evimin” demiştir. İncinen kediyi anlamıştır, yuvasız bir kediyi. Başına buyruk, kendinden beklenenlere, uyarılara kapalı kediyi. Colette anlamıştır. Anatole France için kediler kitaplar kentinin sessiz bekçileridir. Aldous Huxley hele “yazmak istiyorsan, kedi besle” buyurmuştur. Henry James omzunda bir kediyle yazmıştır. George Sand bir kediydi inceden inceye, kedisiyle aynı kaptan yemek yerdi. Ya Baudelaire? “Yığınların kedileri neden sevmediklerini anlamak kolay” diyordu: “Kedi güzeldir, seçkinlik düşüncesi aşılar insana, temizlik, şehvet.” Kimdir kedi? Dost canlısı, sabırlı, sessiz, dikkatli, zeki, yaramaz, yumuşak huylu, nazik, kibar, canlı, titiz… Hırsız? Mikrop saçan? Çevreyi kirleten? Tüyleriyle bizi boğabilen? Nankör? Saldırgan? Kimdir kedi? Sevgilimdir. İçimde oturur. Bana adres sorar. Sonsuzluğu. Bilirmişim gibi. Kedim, geceleri açtırır balkon kapısını, çıkar dama, yıldızları koklar. Konuşabilseydi, gizlerini anlatabilirdi evrenin. Yazabilseydi, varlık ikliminin nice inceliklerini okuyabilirdik. Şimdi, oturmuş koltuğun üzerinde anlatamadığı gizlerin düşünü görüyor. Benim on beş yıldır can dostum. Kanıtlamakta zorlandığım mantık teoremlerimde yardımcıdır bana; felsefedeki kavram yolculuğumda yoldaştır. Birbirimizi anlar ve sayarız. Kimi zaman nedenini bilmediğim kızgınlıkları olur bana, tırmalayıverir ellerimi. Kimi zaman çeker gider, nerededir bilmem. Bildiği gibi yaşar. Ödünsüzdür. Yılışmaz. Sevgide nasıl durulması gerektiğini öğretir bana. Öğrendiğim söylenemese de... Can ikliminin güzel yaratığı. Hayatı hatırlatıyorsun bana. Ahmet İNAM KEDİLER KRALLARA BAKABİLİR... Yedi-sekiz yıl önceydi, Ankara' da Ulus Meydanı yakınlarındaki Kediseven Sokağı'nın adı değiştirilince, Orhan Duru' nun Soyut dergisinde incelik dolu bir yazısı çıkmıştı. Hayli sonra, onun 1950' lerde bu sokak üzerine bir de şiirini görüp okuyacaktım. Nurullah Ataç da, Günce'sinde Kediseven Sokağı' ndan sözeder: " Bunlar güzel adlar doğrusu, ne var ki kolay değil böylesini bulmak. Böyle adları kolay kolay bulamadıkları için de ölüleri düşünüp odalarını koymaya kalkıyorlar." Yanılıyormuş Ataç, bu satırları yazışından 20 yıl sonra Kediseven' in adı değiştirilmeye kalkışıldı, gerçekten de o kolaycı yöntem benimsenecek oldu. Paris'te bir Balık Avlayan Kedi Sokağı vardır. Bir romana başlığını veren dar, küçük sokak... Her şey iyi de, diyeceksiniz, kedi sevmek nedir? Kedi sevmek insanları, sokakları ve şeyleri sevmekten farklı bir şey mi? Bilge Karasu, 'kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir' der, bir masalında. Ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek. Sahip olmayı yadsıyıp, ya da, sahip olmamayı göze alarak sevmek insanoğluna pek güç gelir. Sevgiyle mülkiyet duygusu öteden beri ortak yaşar onda, sevgi bağını çoğu kez de tek yanlı, gerçek bir bağ haline sokmaya alışmıştır. Sevdiği kişinin bağımsızlığına da, kendi bağımsızlığına da kolay kolay katlanamaz. Bunu eleştiri, suçlama konusu saymamak gerek gene de: İnsanlar, eninde sonunda, kedi sevenler ve sevmeyenler olarak da pekala ikiye ayrılabilirler. Bir de, benim gibi, yolun sonuna varamayacağını bile bile kedi sevmeyi öğrenmeye çalışanlar vardır. Kedinin sevgi 'anlayış' ındaki farklılık, gülünç gelebilir, ama farklı bir mantığa bel bağlamasından ileri gelir, bu durum. İnsanlar, kendi doğalarının terimleriyle sevgisiz, hain ya da bencil sayarlar ya kediyi, onun herhalde bu tür kaygıları yoktur. Oynaşmak; sevmek, sevilmek istediği an buradadır. İstemediğinde çekip gider, sizin doyumunuz yarıda kalmış, ona vız gelir. Değişik çağlarda, değişik uygarlıkların insanları için “iyi” ve “kötü” kutuplarında değerlendirilmiş olması da bu yanına bağlanabilir. Kuzey Amerika yerlilerinden Pawnee’ler için dokunulmaz bir kutsallığı vardı kedinin: Beceriyi, hızlı idraki, hatta dehâyı simgeliyordu. Sumatra yerlileri ise, tam tersine, onu cehennem uyruklu saymışlardı. Karakedi bir yana, Müslümanlar için uğurlu... İrlanda geleneklerine göre uğursuz olmasa bile tekinsiz bir yaratıktı. Mısırlılar ise bir tanrı gözüyle bakmışlardı kediye. Gene de, Budistler kadar kediden uzak durmaya çaba gösteren inanmışlar olmamıştır dense yeridir. Onun, yılanla ‘birlikte, Buda’nın ölümünden duygulanmayacak kadar mağrur davranmış olması bağışlanamamıştır. Gerçekte kedi, yazarlarımızın öteden beri yakından ilgilendikleri bir ‘konu’ olmuştur. Necatigil’ in “bir kedinin ağzından sahibine yazılmış özgün bir hiciv metni” olarak tanımladığı Kânî’nin Hirrename’sinden, Bilge Karasu’ nun Göçmüş Kediler Bahçesi’ ne gelinene dek geçen 250 yıl içinde edebiyatımızda sık sık bir soba bulup, yanıbaşına kıvrılmıştır kediler. Tıpkı birer soru işareti gibi. Orhan Veli’nin “Ciğercinin Kedisi ile Sokak Kedisi” teması üzerine kurulu şiirinde toplumsal bir taşlamaya, Erhan Bener’in Kedi ve Ölüm’ünde kişioğlunun yılgı üslubuna, Ece Ayhan’ın Bakışsız Bir Kedi Kara’sında özgün bir dil dünyasına elçi olmuştur kedi. Dünya edebiyatında da özel bir yeri vardır: Colette’i ya da Eliot’ı kedilerden ayırmak elde midir? Poe’da, Baudelaire’in şiirinde ya da Celine’in romanlarında kedi bazen gotik, baten de lirik bir kahraman olarak edebiyat tarihinin koridorlarında gezinir. Özellikle de geceleri. Kimi zaman da gelir aklın sınırlarını zorlar, usta kalemi yakalamaya görsün. Kediler mağrurdurlar gerçekten de,.. ‘’Harikalar Diyarı ‘’ nda Alis’ in dediği gibi onlar “krallara bakabilirler” ve bir şairimizin tamamladığı gibi “hatta onları tırmalayabilirler” de... Kralların yaşadığı ülkelerde, insanların kedilerden öğrenebilecekleri bir şey vardır. Enis Batur (Deneme Kitabı) Kedilerin yaz,kış hatta dondurucu soğukta bile tüylerini yalayıp durmalarını bir kaç gün öncesine dek hep temizlik amacı ile yaptıklarını sanırdım. Oysa bir kaç gün önce izlediğim belgeselde kedilerin vücutlarını yalamalarının nedeni değişen sıcaklıklara göre vücut ısılarını ayarlamak olduğunu öğrenince çok şaşırdım... Bu hayvanı sevmediğini söyleyip neden sevmedikleri sorulduğunda ise, "çünkü nankör!" cevabnıı verirler. Birlikte hiç yaşamadıkları halde...Oysa büyülü bir havaları vardır. Teşekkür borcu hissetmedikleri gibi (çünkü haketmişlerdir) istediklerini de hemen alırlar. Ataç' ın sivri mizahçılığıyla, '' Kimsenin zevkine karışılmaz, kedileri ille herkes sevsin demiyeceğim, ama ben kedi sevmeyenlerle anlaşamam... '' cümlesiyle başlayan denemesi, '' birinin huyu diğerine benzemeyen '' kedilere adanmış bir methiyedir. Emin olun sizi çok seven eşiniz bile bir gün gelir, sizi her gün uğurlamaktan ve karşılamaktan sıkılabilir. Ama ya onlar... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2011 Kedinin Anavatanı Türkiye'ymiş! Kedilerin kökeni hakkında 5 yıldan bu yana genetik araştırma yürüten California Üniversitesi uzmanlarından Leslie A. Lyons, Türkiye, İran, Çin, Kenya, İsrail, Mısır, Almanya, Amerika ve Brezilya’dan tam 1100 kediyi inceledi. Washington Post gazetesinin haberine göre 39 farklı gen haritası elde eden Lyons, yaptığı analizler sonucunda kedilerin 10 bin yıl önce Türkiye’den dünyaya dağıldığı bilimsel olarak kanıtladı. Lyons, “Bundan tam 10 bin yıl önce kediler insanlarla ilk olarak bugünkü Türkiye toprakları üzerinde yaşamaya başladı. Kedigiller Türkiye’den Avrupa, Amerika ve diğer kıtalara göç yoluyla yayıldı” dedi. Ne hoş, di mi... Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 3 Haziran , 2011 Rüya Gören Yavrusuna Sarılan Anne Kedi http://www.turkish-media.com/forum/videos/view-786-anne-kedinin-yavrusuna-sarilma-ani/ Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2011 Hayatınızda bir kedi varsa herşey değişir... Önceleri varlığı sizi mutlu eder, ama sorumlulukları sıkıntı verir. Oyun oynarken çok sevimli, kumunu değiştirirken isteyerek kabul ettiğiniz, ama dayanamadığınız bir baş belası gibidir. Bütün kıyafetlerinizde defolar oluşturur. Elleriniz ayaklarınız insanların merakla soracağı kadar çok çizik içindedir. Geceleri kapattığınız oda kapınızın önünde bıkmadan ağlar,uyutmaz. Sabahları ayaklarınızı ısırır. Topu kanepenin altına kaçsa bağırarak sizi çağırır, gitmezseniz saatlerce inatla onu çıkarmaya çalışır. Neye dokunmamasını isterseniz gider üstüne yatar. Sırf o aşağı düşmesin diye bir sürü paralar harcayarak yaptırdığınız sinekliklere tırmanır,üşenmez parçalar. Gölge gibidir, siz nereye o oraya, tek başınıza tuvalete bile gidemez olursunuz. Yediğiniz herşeyin tadına bakmak ister, bunu o kadar içinizi acıtırcasına yapar ki dayanamaz bir lokmacık verirsiniz. Evde çerez,kek,kraker yemek yasaklanmıştır; çünkü ona da vermeniz için o kadar çabalar ki kendiniz yemekten de vazgeçersiniz artık. Her gece tam uykunuz geldiğinde onun da koşu saati gelmiştir, sakinleşmeden size de uyku haramdır. Gittikçe ağırlaşan haliyle aşıya götürmek gün geçtikçe zorlaşmıştır. Üç günde bir temizlik yapmak zorundasınızdır, tüyleri halılarda katman oluşturur. Bunlara rağmen o sizin için o kadar özeldir ki... Bütün gün siz dışardayken evde sizi beklemiştir, kapıyı açar açmaz çok kibar bir hoşgeldin ''maww'' ı bütün sıkıntılarınızı unutturur. Siz ayakkabılarınızı çıkarmaya çalışırken o da iki ayak üstünde burnunuza öpücükler kondurmaya çalışır. Artık o bir ev arkadaşı, bir hayat arkadaşıdır. Siz ağlarken bazen o kadar anlıyor gibi bakar ki dayanamaz gülümsersiniz. Kendinizi yalnız hissettiğiniz an kanepe arkasındaki uykusundan aniden kalkar ve kibarcacık bir ses verir. Herzaman sıcacık, herzaman yumuşacıktır. Ona dokunmanın ne kadar güzel bir his olduğunu düşünrsünüz okşarken. Ona her bakışınızda Alah'ın ne kadar güzel şeyler yarattığını daha iyi anlarsınız. Belki o bir sokak kedisidir, ama sizin için dünyadaki en özel kedi ırkının en pahalı kedisinden bile daha güzeldir. Hasta olduğunda sanki çocuğunuz gibi önemser, bir an önce iyileşsin diye elinizden ne gelirse yaparsınız. Geceyarısı hiç çekinmeden doktorunu arayabilirsiniz. Çünkü o sizin için çok özeldir ve herkes seferber olmalıdır. Artık o sizin için vazgeçilmezdir. Onu sevmeyeni sevmezsiniz, o var diye evinizi şereflendirmeyen arkadaşlarınızı yavaş yavaş hayatınızdan ayıklarsınız. Ve bazen ona bakınca birlikte daha neler yaşayacağız bu evde kimbilir diye düşünürsünüz. Planlarınızda hep o vardır, hayatınızda da hep onu kabullenenler... Çünkü onun hayatında da sadece siz ve eviniz... Gümüş'ün annesi Pınar Burcu Dündar Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2011 Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2011 KEDİ..İNSAN.. Seçmeniz gerekirse kediyimi İnsanımı feda edersiniz.. Sevginin sınırları hayvanlarda zorlanır..İNSAN,da sınırsızlaşır.. Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2011 Umarım böyle bir seçenek çıkmaz önümüze, sevgili Dayı Ne zor! Alıntı
Φ MonDieu Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2011 Gönderi tarihi: 7 Eylül , 2011 Insanlari feda edelim nede olsa maymundan gelmeler yakinda diger maymunlarda evrim gecirip insan olmayacaklarmi kediler kalsin Alıntı
Φ Dayı Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2011 Gönderi tarihi: 8 Eylül , 2011 Insanlari feda edelim nede olsa maymundan gelmeler yakinda diger maymunlarda evrim gecirip insan olmayacaklarmi kediler kalsin Anlaştık.. Alıntı
Φ battery_ Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2011 Gönderi tarihi: 4 Ekim , 2011 kediye nankör diyen insanların kendi sadakatlerini sorgulamalarını öneririm. 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 20 Aralık , 2011 kediye nankör diyen insanların kendi sadakatlerini sorgulamalarını öneririm. Yürek dolusu sevgiler! Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2012 Her şeyini borçlu olduğu efendisini Tanrı gibi gören köpeklerden farklı olarak, kedi evini sever; efendisini ise daha az... Bu nedenle kedinin gerçek efendisi yoktur; kendi kendinin efendisidir. Kedinin bu özellikleri nedeniyle, insanlar kedilere karşı kayıtsız kalamazlar. Bazıları kediye tutkuyla bağlanır, onlarla dostluk kurar ve onları korur; bazıları da karşı tavır alır, kedileri hiç sevmezler. Köpekler kedileri kovalar; ama sincapları da kovalar ve birbirlerini tanıma imkanı verilirse, kediler ve köpekler birlikte çok mutlu yaşayabilirler.. Kedinin davranışlarıyla insanlar uzun süreden beri ilgilenmektedirler. Kediler arasında, toplumsal bir aşama sırası (hiyerarşi) bulunduğu, daha üstün ve daha alt düzeyde bireyler bulunduğunun açıkça benimsendiği anlaşılmaktadır. Bu, birkaç kedi bir aradayken iyice gözlenebilir: Sözgelimi, aralarından bazılarına, yemek ya da en rahat dinlenme yeri konusunda öncelik tanırlar. Bir kedinin onuru kutsaldır.Bu konuda herhangi bir aşağılanmaya kesinlikle dayanamaz. Bu yüzden bir kediye, onun çıkarına, yararına olmayan oyunlar, numaralar kesinlikle öğretilemez. Alışılagelmiş labirentten kurtulma, renk disklerini ayırt etme gibi zeka testleri bir kedinin zekası konusunda pek bilgi vermez. Çünkü bu deneyler sonucunda kediler için genellikle haksız yere düşük zeka bölümü elde edilecektir. Oysa kediler, istedikleri bir şeye ulaşabilmek amacıyla, çok güç işleri öğrenebilirler. Çok Yönlü Kişilik... Bir tehlikeyle karşılaştığında kedi, hırlayan, tıslayan, bir öfke yumağına dönüşebilir. Kaçmayı yeğleyen köpeğin tersine kedi, olduğu yerde kalıp meydan okur, daha iri görünmek için sırtını kamburlaştırır. Doğa bilginleri, bu davranışın kedi psikolojisinde oynadığı gerçek rolün, düşmanı sindirmek olduğu sonucuna varmışlardır. Gene de kedi, yaradılışı gereği sakınımlı davranan bir hayvandır ve önceden önlemini almaksızın, boşu boşuna kendini tehlikeye atmaz. Bazı nedenlerle kediler, insanlarda çok güçlü heyecanlar yaratırlar. Bazı kimseler, kedileri zarif ve güzel bulur, bazılarıysa hain, kötü ruhlu, nankör ve korkak bir yaratık olarak tanırlar. Bu olay, kedinin çok yönlü kişiliğinin sonucudur. Kıskanıyorlar Birçok ev kedisi eve yeni gelen yeni bir çocuğu ya da yeni bir hayvanı kıskanır. Bu tepkisini de bir şey yememek ya da yalanıp temizlenmekle gösterir. Başka hayvanlar gibi, kedilerin de çeşitli davranış sorunları olabilir. Bazıları çok çekingendir, sürekli besinlerini veren kişi dışında, herkesten kaçarlar. Bazıları huysuzdur, dokunulmak istemezler. Okşamaya kalkışıldığında karşı koyarlar. İncelemeler, dişi Siyam kedilerinin öteki soyların dişilerine oranla çok daha sinirli olduklarını göstermiştir. Rüya Görüyorlar Kedilerin düş gördüğü kanıtlanmıştır; ama bu düşlerin, insanların gördüğü düşlere benzeyip benzemediğini bilme olanağı yoktur. Kedi uyurken bazen mırıldanır, bazen de çok heyecanlı görünür. Bu tepkiler, güzel ya da kötü düşlerin bir belirtisi olabilir. Kedilerde bellek bulunduğu kesin olduğuna göre, gördüğü düşlerin, uyanık olduğu saatlerde başından geçen olayların yinelemesi olduğu varsayılabilir. Sinirli bir dişi kedide görülebilecek bir sorun: "Yalancı Gebelik Analık içgüdüsündeki bozukluklar açısından, kedilerin görünürde hiç bir neden yokken kendi yavrularını öldürdükleri görülmüştür. Son derece tedirgin ve sinirli kedilerde yalancı gebelik belirtileri görülebilir: Aşırı iştah, gergin bir mide, sişmiş, acıyan, akan memeler... Bu belirtileri gösteren dişi, daha sonra bir çorap, bir yün yumağı ya da küçük bir oyuncak vb. yumuşak bir şeyi alıp, ona analık yapar. Hatta bazen, civciv ya da ördek palazını alıp yavru gibi bakan kediler görülebilir. Miyavlama Şekli ve Anlamı: meaoooww Acıkmış bir kedinin sahibine "noolur yemeek veer!!" şeklinde yalvarışlarıdır me-meek-mia-mek Bir kuş veya böcek gördüğünde pusuya yatıp kesik kesik miyavlamasıdır. Aynı zamanda bu anda kediniz bıyıklarını titretir. maoww-maoow Kediniz aşık olmuş! ve aşığına acı acı sesleniyor:"Neredesin?" gurrr-gurrr Kediniz sizi gördüğüne çok sevindi! Ya da verdiğiniz yemeğe bayıldı! mweew-mi ? Uzun geçen bir günün ardından eve geldiğinizde daha kapıya anahtarınızı sokarken kedinizin 'Hele şükür geldi-hey sen misin?' şeklinde tereddütleridir. moooow-mow Kedinizin tuvaleti geldi, ama siz temizlik yaparken kum kabını balkona koymuştunuz! Mırrr-raoaaw-mııırrr Kediniz sizinle olmaktan çok mutlu! İnanın o sizi çok seviyor! Kuyruk Hareketleri ve Anlamları: Vücuda 90 derece açıyla dik olarak tepeye kalkmış kuyruk Kediniz sizi görmekten dolayı çok mutlu! Yemek kokusu almış olabilir Ucu hafif hafif oynayan kuyruk Kediniz için yorgun bir günün ardından dinlenme zamanı geldiğinde genellikle yatarak yaptığı harekettir. Vücutla aynı hizzada bir sağa bir sola hızla sallanan kuyruk Kesinlikle öfkenin belirtisidir. Muhtemelen o anda kedinizi kızdırmış olan sizsinizdir ve biraz daha onu kızdırırsanız, üzerinize saldıracaktır İlk önce ucu hafif hafif oynayan ve sonra giderek hızlanan kuyruk Kediniz sinirlenmeye başladı dikkat! Derhal onun sırtını ve kafasını okşamayı bırakın yoksa ya kediniz size küsecek ya da sizi tırmalayacak! Bacakların arasına alınmış sarkık kuyruk Biricik kediniz çok korkuyor, genelde bunu veteriner ziyaretlerinde yaparlar. Sadece sarkık kuyruk Nötr! Yukarı doğru kıvrılmış (maymun kuyruğu gibi) ve tüyleri kabarmış olan kuyruk Çok sinirli veya çok korkmuş. Efelenerek kendini daha büyük ve etkili göstermeye çalışıyor. Gözler ve Anlamları: Hafif kısılmış göz Kedinizin sizinle ilgilenmediğinin şu an tek istediğinin uyku olduğunun habercisidir. Koskocaman açılmış gözler Genellikle merak ve korkunun işaretidir. Kedinizi bu halde görürseniz ya dışarıdan gelen tıkırtının kaynağını dinlemekte ya da balkon korkuluklarına tünemiş bir güvercini izlemekte olduğundan emin olabilirsiniz. Kulakların Duruş Anlamları: Geriye yatmış tek kulak Ya kedinizin kulağına çok yaklaşmış halde bağıra bağıra konuşuyorsunuz ya da kediniz aynı muhabbetleri dinlemekten bıkmış çekip gidecek. Geriye yatmış kulaklar Kediniz yine sizinle ilgilenmiyor ve hatta biraz da sinirli... Yere bakan hafif eğilmiş kulaklar Kediniz bir şeyi ilgiyle izliyor. Hatta çocukluk günlerine dönüp oyunlar bile oynayabilir. Ve diğerleri... Bıyıklar Kediniz için bıyıklar yön bulmada, algılama ve denge sağlamada en büyük görevliler. Bu yüzden asla ve asla kedinizin bu algılayıcılarını kesmeyin... Patiler Sertçe pati atmak Sinirli! Alarm! Hafifçe pati atmak Kediniz sizinle oyun oynamayı çok seviyor. Oturur veya yatar durumda yoğurma hareketi yapan pati Kediniz sizi çok seviyor ve şu anda bulunduğu durumdan son derece memnun demektir. Kedinizin Size Karşı Hissettikleri Kediniz elinizi veya yüzünüzü yalıyorsa, bu onun size duyduğu şefkati gösterir. Kediniz yatmış ve göbeğini açmışsa, bu kedinizin size güvendiğinin işaretidir. Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2012 Sokağın güzelleri... Kediler! İnsan yürüyüş yolunun üzerinde dolup taşmış çöp konteynırlarının bulunmasından hoşlanabilir mi? "Ne münasebet!" diyeceksiniz hemen! Haklısınız! Ama ya beyaz, siyah ve bal rengi tüylerle kaplı prenses edalı bir kedi o çöplerin üzerine kurulmuş etrafa bakıyorsa... Ya cılız ve asabi bir tekir diğer konteynırın kenarında cambazlık yapıyorsa... Bu tablo zihninizdeki bütün bulutları dağıtmaz ve sizi tatlı tatlı gülümsetmez mi? * Geçenlerde bir dostum laf arasında "Açık söyle, İstanbul'un neyini seviyorsun?" diye soruverdi. Aklından ne geçti, bilmiyorum. "Bu şehri korkunç trafiği ve kargaşasıyla sevmek artık imkânsızlaştı" diye düşünüyordu sanırım ve benim de benzer bir cevap vermemi bekliyordu. Kim bilir, belki de sevdiğim Beyoğlu'ndan, Kadıköy'den, Sultanahmet civarından ve Boğaz'ın Anadolu yakasından konu açmaya hazırlanıyordu. Gariptir, hiç duraksamadan soruyu şöyle cevaplayıverdim: "En çok sokak kedilerini seviyorum İstanbul'un!" * Çocukluğumdan beri kedilerle yakın oldum. Evimde kedi beslediğim zamanlarım da oldu. Ama itiraf ediyorum ki, "kedi" denilince aklıma ilk olarak sokak kedileri gelmiştir. Onlar benim gözümde gündelik hayat perişanlıklarımızın orta yerine serpiştirilmiş ilahi güzelliklerdir! İddia ediyorum, bir duvarın üzerinde bize bakan o nefes kesici güzellikteki geometriyi, o gözleri, o miyavlamaları fark etmeden geçmek ne büyük eksikliktir! Sokak hayvanları diye bir şey keşke olmasaydı! Keşke o hayvancıklar bu yüzden insanlardan binbir eziyet görüyor olmasalardı! Ama bugünkü durumda gerçek şu ki, kedisiz sokaklar benim için çok ıssızdırlar. * İstanbul'un sokak kedileri bir âlemdir. Bir zamanlar Ortaköy meydanının kedilerinin gönlümdeki yeri ayrıydı. Hırttılar azıcık ve fena halde efkârlıydılar. Şimdi de öyleler mi bilmem! Ya Kadıköy kedileri... Sert rock müzik severler! Çöpte balık avlar, ciğerciye serenat yaparlar. Bazı Beyoğlu kafelerinde ise kimseye aldırmadan sandalyesini seçip uyuyan sokak kedileri vardır. Rüyalarından aksırarak uyanmalarına ve sonra hiç keyiflerini bozmadan yalanmaya başlamalarına bayılırım. * 20. yüzyılın tanınmış mistiklerinden Gürciyev, "varoluşun gizlerini anlamak için ara sıra durup hayvanları seyretmeliyiz" dermiş. Aynı düşüncedeyim! Yakınımızda tutamıyorsak bile onlara durup bakmayı bilmeliyiz. Hem kedi deyip geçmemeli! Ne demiş atalarımız, iki kedi bir aslana pes ettirir. H. Babaoğlu Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2012 Hayatınızda bir kedi varsa her şey değişir... Önceleri varlığı sizi mutlu eder, ama sorumlulukları sıkıntı verir. Oyun oynarken çok sevimli, kumunu değiştirirken isteyerek kabul ettiğiniz, ama dayanamadığınız bir baş belası gibidir. Bütün kıyafetlerinizde defolar oluşturur. Elleriniz ayaklarınız insanların merakla soracağı kadar çok çizik içindedir. Geceleri kapattığınız oda kapınızın önünde bıkmadan ağlar,uyutmaz. Sabahları ayaklarınızı ısırır. Topu kanepenin altına kaçsa bağırarak sizi çağırır, gitmezseniz saatlerce inatla onu çıkarmaya çalışır. Neye dokunmamasını isterseniz gider üstüne yatar. Sırf o aşağı düşmesin diye bir sürü paralar harcayarak yaptırdığınız sinekliklere tırmanır,üşenmez parçalar. Gölge gibidir, siz nereye o oraya, tek başınıza tuvalete bile gidemez olursunuz. Yediğiniz herşeyin tadına bakmak ister, bunu o kadar içinizi acıtırcasına yapar ki dayanamaz bir lokmacık verirsiniz. Evde çerez,kek,kraker yemek yasaklanmıştır; çünkü ona da vermeniz için o kadar çabalar ki kendiniz yemekten de vazgeçersiniz artık. Her gece tam uykunuz geldiğinde onun da koşu saati gelmiştir, sakinleşmeden size de uyku haramdır. Gittikçe ağırlaşan haliyle aşıya götürmek gün geçtikçe zorlaşmıştır. Üç günde bir temizlik yapmak zorundasınızdır, tüyleri halılarda katman oluşturur. Bunlara rağmen o sizin için o kadar özeldir ki... Bütün gün siz dışardayken evde sizi beklemiştir, kapıyı açar açmaz çok kibar bir hoşgeldin ''maww'' ı bütün sıkıntılarınızı unutturur. Siz ayakkabılarınızı çıkarmaya çalışırken o da iki ayak üstünde burnunuza öpücükler kondurmaya çalışır. Artık o bir ev arkadaşı, bir hayat arkadaşıdır. Siz ağlarken bazen o kadar anlıyor gibi bakar ki dayanamaz gülümsersiniz. Kendinizi yalnız hissettiğiniz an kanepe arkasındaki uykusundan aniden kalkar ve kibarcacık bir ses verir. Herzaman sıcacık, herzaman yumuşacıktır. Ona dokunmanın ne kadar güzel bir his olduğunu düşünrsünüz okşarken. Ona her bakışınızda Alah'ın ne kadar güzel şeyler yarattığını daha iyi anlarsınız. Belki o bir sokak kedisidir, ama sizin için dünyadaki en özel kedi ırkının en pahalı kedisinden bile daha güzeldir. Hasta olduğunda sanki çocuğunuz gibi önemser, bir an önce iyileşsin diye elinizden ne gelirse yaparsınız. Geceyarısı hiç çekinmeden doktorunu arayabilirsiniz. Çünkü o sizin için çok özeldir ve herkes seferber olmalıdır. Artık o sizin için vazgeçilmezdir. Onu sevmeyeni sevmezsiniz, o var diye evinizi şereflendirmeyen arkadaşlarınızı yavaş yavaş hayatınızdan ayıklarsınız. Ve bazen ona bakınca birlikte daha neler yaşayacağız bu evde kimbilir diye düşünürsünüz. Planlarınızda hep o vardır, hayatınızda da hep onu kabullenenler... Çünkü onun hayatında da sadece siz ve eviniz... Gümüş'ün annesi Pınar Burcu Dündar Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2012 Gönderi tarihi: 20 Şubat , 2012 Bu da Haftanın kedisi... Sağlıklı beslenenlerden Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 21 Şubat , 2012 Reziiiiilll... MİA' da kestane ve cennet elmasına deliriyor Alıntı
Φ morbezelye Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2012 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2012 Eşşşek Sıpası pek de sevimli... 1 Alıntı
Φ morbezelye Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2012 Gönderi tarihi: 22 Şubat , 2012 O çok sevimli bulduğumuz Kedinin gözlerine bakın birde... Nasılda fırsatçılık ve aç gözlülük okunuyor o gözlerde... Açlıktan ölecek de ondan mı dersiniz? 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2012 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2012 Kediler, Köpekler ve Biz... Kedi nankör, köpek sadıkmış... Kedi bencilmiş, köpek sencil... Köpek sevilmekten, kedi sevmekten hoşlanırmış... Bir dakika, burada duralım! Çünkü hayvanlara dair kültürel yargıların listesini yapmaya kalktık mı, sonu gelmez. Hepimizin onlara dair anlatacak ne çok şeyi vardır. Hepsinin de tartışılmaz doğruluğuna yürekten inanırız. Ve mesela... Kedinin "nankörlük" diye algılanan davranışlarını veya köpeklerin sahiplerine "bağlılıkları"nı anlatırken onların türlerine ait genetik özellikleri falan umurumuzda değildir. O güzelim küçük kedilerin uzak atalarının yalnız ve yırtıcı "avcılar" olduğunu hiç düşünmeyiz! Hani derler ya, "kedilerin cesareti köpeklerin çenesinden güçlüdür" diye, belki bundandır! Ya köpekler! Onların bizimle kıpır kıpır bir iletişim içinde olmasının; bizi sürekli bir "oyun"un içine çağırmalarının altında genetik köklerine yerleşmiş "sürü hayvanı" olma özelliğinin yattığını aklımıza bile getirmeyiz. Hepsi bir yana, asıl olan şudur ki... Evcil hayvanlarımız hakkındaki yargılarımız onlardan çok bizi anlatırlar. Bizim sevme veya sevilme arzularımızı; bizim sadakate ve bağlılığa duyduğumuz ihtiyacı, bizim huy veya huysuzluklarımızı... * Neden bu konuya daldım birdenbire, anlatayım. Hayatımıza girdiği aya istinaden adını Temmuz koyduğumuz sevimli sokak kedisini görmeyeli aylar olmuştu. Onu çok özlemiştik. Ama bizi, evi, belki sokağı bile unuttuğundan emindik. Çok soğuk geçen kışı kim bilir nerede geçirmişti! Beslendiği yerlerin değişmiş ve çok uzaklara gitmiş olma ihtimali yüksekti. Geçen hafta yazlığa gittik. Pencereleri açıp evi havalandırırken... İncecikten bir miyavlama ve ardından müthiş bir gurultu sesi işittik. Temmuz kapıdaydı! Hiç duraksamadan aylar önce bıraktığı yerden evle sokak arasında kurduğu düzene geri dönmesi on dakikadan fazla tutmadı. * Neydi Temmuz'u böyle davranmaya iten? Sadakat mi? Özlem mi? Hani o kediydi? Hayır! Bunlar hoşumuza giden fakat "yararsız" akıl yürütmeler! Çünkü nankörlük, sadakat, bencillik gibi şeyler toplumsal, kültürel dinamikleri çok derin ve gayet "insani" davranış ve duygular. Bizimle yaşamaya zorladığımız hayvanların ne günahı var ki, onları da bu epeyce sorunlu "insani" alana çekmeye çalışıyoruz? Oysa ne bizden birileridir kediler ve köpekler ne de sahiplendiğimiz oyuncaklar! Karşılık beklemeden, varlıklarını ezip büzmeden, kendi duygusal dalgalanmalarımıza alet etmeden onları sevmeyi öğrenmeliyiz! Hem... Vazgeçtim, bize bağlanmalarından... Bize "katlanıyor" olmaları bile büyük bir şey! H. Babaoğlu Alıntı
Φ Aries Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2012 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2012 Her noktası santim santim işlenmiş gibi.. Renklerin uyumuna diyecek yok .. Yeri pek rahat Pamuk yumağı gibi.. 1 Alıntı
Co-Admin Ω Smyrna Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2012 Co-Admin Gönderi tarihi: 11 Mayıs , 2012 Canım benim nasılda beklermişş.. 1 Alıntı
Φ tülvent Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 12 Kasım , 2013 Yüzyıllardır kediler için ''NANKÖR'' yakıştırması yapılır durur.Bu yakıştırma, onların kendi başına yaşama yetilerinden dolayı hep kendi hallerinde olmalarından, kimseye minnet etmemelerinden, özgür ruhları her zaman ön planda olduğu için her çağrışınızda dizinizin dibine gelmemelerinden ve sınırlarından asla ödün vermemelerinden olmasın sakın?...Evet doğru, eğer o istemezse, sevemez hatta dokunamazsınız bile! Tıpkı insanlar gibi! Hangi insan kendini sevdirmek istemediğinde ya da iki de bir mıncıklandığında tepki göstermez? Ve yine evet, kediler kişilik sahibi varlıklardır!Bırakın nankör olmalarını, düşündüğünüzden de öte; duyarlı, duygusal, asil, kişilikli, sadece tüy değil sevgi yumağıdır onlar! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.