Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Defne Joy Foster Hayatını Kaybetti


gloria

Önerilen İletiler

05EF0F804FD4814CA4977F56r1.jpg

"Dizi oyuncusu, sunucu ve eski DJ Defne Joy Foster, Caddebostan’da arkadaşına ait evde ölü bulundu. Astım hastası olduğu bilinen Defne Joy Foster’ın "solunum yetmezliği", "kalp krizi" veya "astım krizi" yüzünden hayatını kaybettiği sanılıyor."

 

Çok üzücü bir haber, insan bu kadar genç yaşta ölümü kimseye yakıştıramıyor, Tanrı sevdiklerine sabır ona da ebedi uykusunda huzur versin...

 

***

 

Defne Joy Foster kimdir;

Annesi Türk, babası Amerikalı olan Defne Joy Foster, 2 Mayıs 1979'da İncirlik'te doğmuştur. Ortaokulu İzmir Alsancak Ortaokulunda okumuştur. 2008'de İlker Yasin Solmaz ile evlenmiş ve bu evlilikten Can Kılıç adında bir oğlu olmuştur.

 

İlk olarak Kral TV, Dj'yi olarak ekran başına geçen Foster, daha sonra çeşitli kanallarda müzik programı sunuculuğu yapmış, ardından dizi oyunculuğuna başlamıştır. Uzunca bir süre çocukların özellikle çok sevdiği "Sihirli Annem" adlı dizide Eda karakterini canlandırmıştır. TV8'de yayınlanan "Bir İş İçin Lazım" adlı programı Cemil Büyükdöğerli ile birlikte sunmuştur. Bunun dışında bir TRT programı olan "Çeyiz Şov"unu da sunmuştur. Ayrıca Kanal 7'de "Zula" adlı programın sunuculuğunu yapmıştır. Son olarak Acun Ilıcalı'nın sunup, yapımını üstlendiği "Yok Böyle Dans" adlı programda yarışmacı olarak katılmıştı.

 

Oyunculuk:

Ruhsar (1997), Beyaz Yalanlar (2000), Sihirli Annem (2003-2006), Selena (2008), Hayal ve Gerçek (2007)

 

Sunuculuk:

Çeyiz Show, Çat Kapı, Bir İş İçin Lazım, NTV Yeşil Ekran, Uzman Avı, Zula

 

(Vikipedia)

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Enerjisine hayran olduğum ender insanlardan biriydi, çok üzüldüm...Geride kalan yakınlarına sabırlık diliyorum...:(

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

[

Defne Joy Foster’ın Oğlu Can’a Mektup

 

Bir şeyi ilk nasıl öğrenirseniz hep öyle hatırlarsınız. Bu yüzden, üzerinden defalarca “geçilmiş” ve “görülmüş” gündem konularından yazmamayı tercih ediyorum. O konuda ya ilk gün yazacaksın, baktın “çiğnendi” duracaksın.

 

Sen “görmeyeceksin” o haberi. Kimi okur senin durumu umursamadığını düşünür kimi konu hakkında çok radikal fikirlerin olduğu için görüşünü kendine sakladığını. Oysa basit bir şekilde, duruyorsundur sadece…

 

Ama şişersin…

 

Defne Joy Foster’ın ölümü hakkında o kadar çok yazıldı ki bir ben bir de Diyanet İşleri Başkanlığı kaldı açıklama yapmayan. Bu noktada ben (Diyaneti bilemem) topa girmemeyi tercih ettim çünkü eğitimim öyle. Yani hala Yenal’la çalışıyor olsak bana “çok görüldü o” derdi. O yüzden bu yazıyı rahatsız bir şekilde yazıyorum ama size değil. Defne’nin oğlu Can’a…

 

Sevgili Can,

 

Başka problemimiz, sıkıntımız yokmuş gibi, memleket oturdu, babanın ilerde sana annenin ölümünü nasıl izah edeceğini, düşünüyor. İyi ya da kötü annen hakkında yazılan yazıları, ilerde büyüdüğünde internetten annenin adını “google”layıp okuduğunda neler hissedeceğin “çok önemli mevzu” bazılarımız için.

 

İşin ilginci bunu mevzu kabul edip senin için dertlendiğini iddia edenler annen hakkında en biçimsiz yazıları yazanlar.

Hepsini boşver ve bir tek benim yazımı oku.

 

Oğlum bak, ben de anneyim ve senin anneni hiç tanımadım, bir kez olsun yan yana gelmedim.

 

Uzaktan iyi niyetli ve neşeli bir insana benziyordu. Güler yüzlüydü ve şakacıydı. Hareketliydi, kimi zaman hızlı konuşuyordu ve saçları sürekli kabarıktı. Bu ona sevimli ve biraz da çocuksu bir hava veriyordu.

 

Senin annen sana hamile kalan, seni 9 ay karnında taşıyan, doğuran, emziren, altındaki bezi değiştiren, popondaki kakaları yıkayan kadın.

 

Senin annen sağ elinin işaret parmağıyla senin dudaklarını aralayıp çıkmak üzere olan dişin var mı diye bakan, henüz dişin gelmediği halde eczaneye girdiğinde sana diş kaşıyıcı oyuncak alan kadın.

 

Senin annen sen gazını çıkaramayıp ağladığında seni kucağında gezdiren, sırtını okşayan, sen “pırt” yaptığında da sanki dünyanın en müthiş şeyine şahit olmuş gibi gülümseyen kadın.

 

Senin annen sen gece acıktığın için ağladığında, kan uykusundan uyanıp, seni kucağına alıp memesini ağzına veren ve emzirmekten yara olmuş göğüs uçları acısa da seni beslemeye devam eden kadın.

 

Bir gece sen hastalandın aniden, ateşin çıktı ve annen bekledi baş ucunda. Elinde ateş ölçer, sabaha kadar yarım saatte bir ateşini ölçtü, alnını sildi serin bezlerle.

 

Popon piştiğinde ise o kremledi poponu en iyi kremlerle. Hatta o ay almak istediği bir ayakkabı vardı ama almadı. Çünkü zor bulunan ve çok hızlı tedavi eden yabancı bir pişik kremi vardı, çok da pahalıydı, o ay durum biraz sıkışıktı. Annen sana pişik kremi aldı. Ve biliyor musun

 

Can, o ayakkabıyı alamamayı hiç umursamadı.

 

Can, ben senin anneni hiç tanımadım ama ben anneyim, benim de oğlum var. O yüzden sana bir anne, bir erkek annesi olarak şunu diyorum:

 

Seni bir tek bunlar ilgilendiriyor yavrum, bunun dışındakiler değil.

 

Annenin özel hayatında ne yapıp ne yapmadığı sen dahil kimsenin işi değil. Bu sadece babanı ilgilendiren bir konu anneannen, babaannen bile yorum yapamazlar annen hakkında. O yüzden gazetelerden 20 sene sonra sana ulaşmaya çalışan “vicdansız” bir takım insanlara hiç aldırma.

 

Çünkü oğlum inan bana, şu anda ortamlara ahlak dersi vermeye çalışan o insanlar var ya, onlar daha ahlaklı değil.

 

Can biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki yavrum, torunu yaşında kızlarla fingirdeyen yaşlı dedeler, adına sübyancılık denen durumu “sweetheart” deyip müesseseleştirdiler. Şimdi topluma “doğru neymiş yanlış ne olurmuş” annen üzerinden o dedeler anlatıyor, boşver…

 

Bu ülkede ünlü olmak isteyen yazarlar memelerini açmadan bir yerlere gelemiyor, yazı işleri müdürleri ile gönül eğlendirmeyenlerin yaptığı işler gazetelerde manşet olmuyor, üniversitede hocasının köpeğine bakmayan asistanlık bulamıyor, bulsa da hocayı bulamıyor çünkü hoca devletten “danışmanlık” kovalamaya çalışırken okula uğramıyor.

 

Bu ülkede hala organlarını satan insanlar var ve geçenlerde de Hizbullahçılar (bak bunu google’la işte) serbest kaldılar, aramızda dolaşıyorlar, her an birimizin kolunu bacağını bağlayıp canlı canlı gömebilirler.

 

Bu ülkede herhangi bir sabah programını aç, hiç ummayacağın bir yaşlı teyzeyi “emmim beni düttü, sonra ben muhtarla oynaştım, sonra bunu bizim küçük gelin görmüş, o da kaynıma söylemiş, kaynım da bizim gelini düttü, sonrada kocamı kömürlükte ölü bulduk” gibi yaşamlarını “bakkaldan iki kilo şeker aldım” der gibi anlattığı bir ülke.

 

Bu ülkede Can, 6 aylık bebeğe tecavüz eden sapıklar var. Bu ülke internette arama motorlarında “çocuk *******” nu en çok aratan ilk üç ülkeden biri.

 

Annenle ilgili yazılar yazan bazı insanlar bunlar burada yaşanmıyormuş gibi davranıyor ve ne olduğunu bilmeden ölmüş bir kadının ardından kusuyor.

 

Sen üzüleceksen eğer Can, neye üzül biliyor musun yavrum?

 

Annen hiçbir zaman seni okula götürüp akşam çıkışta seni kapıda bekleyemedi. Karneni görüp sana bisiklet hediye edemedi. Öğretmenler toplantısında senin için “yaramaz” diyen suratsız öğretmenle tartışamadı. Çok istediğin oyuncak seti için “önce matematik notların düzelsin bakalım” diye pazarlık yapamadı seninle. Sen kız arkadaşını alıp geldiğinde güler yüz gösterip kız gittikten sonra “koca popoluymuş bu” diyemedi sana. Sünnetini, mezuniyetini, mürüvvetini göremeden gitti.

 

Sen üzüleceksen eğer düğün gününde karından sonra, üzerinde smokin, annenle bir dans edemeyeceğin için üzül.

 

Kucağında bebeğin, gözlerinde yaş, “bak babannesi” diyemediğin için. Bunlara üzül yavrum istediğin gibi, bu senin hakkın.

 

Ama annen bekar bir arkadaşının evine gitti diye üzülme. Çünkü o belki de lohusalık sıkıntılarını henüz üzerinden atamamış, belki depresyonda, belki mutsuz genç bir kadındı. Bir hata yaptı, bu kısmı seni ilgilendirmez.

 

Senin annen sana bakarken hayatında daha güzel başka hiçbir şey görmediğini düşünen, mutluluktan gözleri dolan başka bir kadın.

 

Sen üzüleceksen o gözlere doyamadığın için üzül, bu senin hakkın.

 

Ve babana dört elle sarıl, sahip çık, sev.

 

Baban bu zor günlerinde, sadece annenin acısıyla ya da senin için endişelenmekle kalmadı, bir de “reytink” kokusu alan leş kargalarına kulak tıkamak zorunda kaldı.

 

Gerisi seni ilgilendirmez.

 

Bizi de….

 

Mehtap Erel

 

 

 

www.hurriyetaile.com

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

kimi sever kimi sevmez önemli olan bu değil sonuçda genç yaşda bir insan vefat etmiş onu sevenlerini ve ailesini düşünmek gerekli her zaman olduğu gibi yapılan kötü yorumları kınıyorum. Kimse kimseyi sevmek veya beğenmek zorunda değil kimse kimsenin yaşam alışkanlıklarını da sorgulayamaz.insalık yeni vefat etmiş biri arkasından sevenlerini veya ailesini üzecek açıklamak yapmada değildir. Allah ruhuna rahmet etsin..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.