Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Terörist isimleri sokak adı oluyor


y.yılmaz

Önerilen İletiler

Israil yokken Filistin vardi.Filistin bir devlet ismi degildir,aynen Kürdistaninda bir devlet ismi olmadigi gibi.Cografi isimlerle devletcilik oyunu oynamanin sonu kanli olur.Filistin denilen cografyada degisik milletler yasamaktaydi,bölge Araplarin kontrölü altindaydi.Ingiliz isbirligi ile bu topraklar Museviler'e verildi ve Israil Devleti kuruldu.

Sonunda ne demek istediğim anlaşılıyor sanırım..

 

''Filistin ve Kürdistan bir devlet ismi değildir'' eyvallah..!!

 

Bende bunu diyorum ancak ön yargılı okununca ''siz devlet istiyorsunuz'' a getirildi ne yazık ki..

 

Kürdistan tıpkı Filistin gibi bir devlet ismi değil bir coğrafya adıdır..

 

Zaten ben de (benim gibi olanlarda) bunu söylüyor(um)..

 

Yani talep edilen Kürdistan devleti değil, Kürdistan isminin, tarihinin, bayrağının, ulusal marşının serbest olması, tıpkı Filistindeki gibi tanınması..

 

Ayrıca biz Türkler yalnızca Bizans toprağını değil Kürt topraklarını da aldık..

 

Dünya halkları devlet(cik)ler kurarken Kürtler de pancar toplamıyorlardı..

 

(Tabii resmi tarih yazmaz Kürdü de, Kürdün tarihini de..)

 

Ayrıca Filistinliler topraklarını İsraillilere satmışlardır..

 

Kürtler ise kendi topraklarını satmayıp yalnızca ÖZGÜR ve EŞİT bir birlikteliğe imza attılar..

 

İşte tüm suçları bu..!!

 

Ve gerisi malum..!!

 

Gerisi zulüm, ötesi ölüm..!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 61
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Sonunda ne demek istediğim anlaşılıyor sanırım..

 

''Filistin ve Kürdistan bir devlet ismi değildir'' eyvallah..!!

 

Bende bunu diyorum ancak ön yargılı okununca ''siz devlet istiyorsunuz'' a getirildi ne yazık ki..

 

Kürdistan tıpkı Filistin gibi bir devlet ismi değil bir coğrafya adıdır..

 

Zaten ben de (benim gibi olanlarda) bunu söylüyor(um)..

 

Yani talep edilen Kürdistan devleti değil, Kürdistan isminin, tarihinin, bayrağının, ulusal marşının serbest olması, tıpkı Filistindeki gibi tanınması..

 

Ayrıca biz Türkler yalnızca Bizans toprağını değil Kürt topraklarını da aldık..

 

Dünya halkları devlet(cik)ler kurarken Kürtler de pancar toplamıyorlardı..

 

(Tabii resmi tarih yazmaz Kürdü de, Kürdün tarihini de..)

 

Ayrıca Filistinliler topraklarını İsraillilere satmışlardır..

 

Kürtler ise kendi topraklarını satmayıp yalnızca ÖZGÜR ve EŞİT bir birlikteliğe imza attılar..

 

İşte tüm suçları bu..!!

 

Ve gerisi malum..!!

 

Gerisi zulüm, ötesi ölüm..!!

Yukardaki yazi tamamen celiskilerle dolu.Sanirim farketmeden yazdiniz.Türkler Kürt topraklarini almadi,Kürtlerin topraklari olamazdi cünkü Kürt topragi dediginiz sey asiret agalarinin köylerinden baska yerler degildi ve onlarda Bizans'in elindeydi.

 

Kürtlerin Istiklal marsindan bahsetmeniz ise en büyük celiskidir.Kosova'ninda istiklal marsi var ama Sirp topraklari gaspedilerek onlara devlet kurduruldu.

 

Kürtlerle hicbir imza alisverisi olmamistir,tam aksine Kürtlerle Ingilizler arasinda imza alisverisleri olmus ve Türkiye topraklari üzerinde bir Kürdistan kurma hevesine kaptirilmislardir Kürtler cünkü onlari baska türülü kullanamazdi Ingiliz emperyalizmi.Ayrica Kürtler hem özgürdürler hemde esittirler.Siyasi basiretsizlikleri farkli alanlara cekmeyin.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sonunda ne demek istediğim anlaşılıyor sanırım..

.

.

.

Gerisi zulüm, ötesi ölüm..!!

 

Filistinle Kürtçülüğü kıyaslatmak istiyorsunuz ama bu tuzağa düşmek gibi bir niyetimiz yok! O bölge gibi birçok coğrafi bölgemiz var, masela Karadeniz. Onlarda bayrak, marş, özerklik isteyebilirler mi? Orta Anadolu, Akdeniz Yörük devleti isterler mi acaba? Bir bölgenin marşı, bayrağı, dili varsa o devlettir. Sizin bu dedikleriniz Yugoslavya üzerinde uygulandı. O barış içinde hiçbir sorun olmayan ülke paramparça edildi. Geçen gün bir TV programında HSYK Başkanı buraya doğru bir gidişin olduğunu söylemişti.

 

haber.mynet.com da Tekel işçilerinden Baydemir e sürpriz ziyaret başlığı altında Eylemle kardeşleşmeyi başardık’

Görüşmenin ardından işçiler dışarı çıkarken, Sendika Başkanı Doğrul ve Baydemir tüm işçilere açıklama yaptı. Doğrul, işçileri kabul ettiği için Baydemir’e teşekkür etti. Ankara’da 62 gündür eylem yaptıkalarını hatırlatan Doğrul, “Ankara’nın soğuk sokaklarını evimiz eyledik. Karadeniz’in horonlarını teptik, onlar bizim halaylarımızı tepti. Türkülerimzi kardeşleştirdik. Bizler onların türkülerini, onlar bizim Şemamemizi bizimle birlikte söylediler. Türkiye’nin mozaiğini orada bir araya getirdik. Çok ciddi anlamda bir kardeşleşmeyi başlattık orda” dedi. Yazıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Filistin sorunu tabii ki var. Sorun olmasa ikide bir kan dökülür mü?

 

Kürt sorunu da tabii ki var. Sorun olarak algılanan bir durumun varlığı, sorundur. Benim de sorunum var, herkesin sorunu var. Sorunun yokluğu diye bir durum dünyada bulamazsınız. Dünyada insan diye bir türün varlığı başlı başına bir sorun!

 

Sorun hep vardır, olur. Sorunlar büyür, yumak olur, kartopu olur, çığ olur büyürse çözümsüzlüğe gider. Ya da belki çözüme, çözüm diye bir şey yoktur gerçekte. Her çözüm, başka çözümsüzlükler doğurur. Sorun hep var olur.

 

Sorunların algılanışı, çözülmesi çözülmemesi hep insan faktörüne bağlı. Dengeler bir statükoda karar kılar. Ya da kılamaz, statüko çöker, yeni bir statükoya geçer.

 

Ne olacağı bize bağlıdır, insan faktörüne... Yani herkes elinden geleni bir yapsın bakalım, görelim nedir elden gelenin maksimumu...

 

Bu ülke kurulmak için elden gelen yapıldı. Kuruldu. Yıkmak için de elden gelenin yapılması gerekiyor. Görelim elden gelenin en fazlası nedir, cidden görelim yani... Görmeden bir şey olmaz, laf değil icraat. Kimseye aşk, bağlanma büyüsü yaptıracak halimiz yok. İcraatı görelim...

 

Yok şimdi, laf ister istemez bu noktaya geliyor. Buyrun er meydanına, el mi yaman, bey mi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçekten ilginç ve yapıcı! yorumlar var.

Hele hele İstanbul'un fethi ya da işgali konusu gerçekten ilgi çekici!

Nereden bakarsanız; öyle görünür bu konu...

Osmanlı açısından İstanbul; Şanlı bir Fetihtir...

Bizans açısından ise; Kanlı bir İşgal...

 

Ancak ne olursa olsun aradan geçen 500 kadar yıla rağmen birilerinin çıkıp:

"İstanbul'u para karşılığı mı aldık!" diyerek sorgulayabilmesi çok eğreti...

Bu konuda hakikaten çok ciddi bir kavram karmaşası ve bilgi eksikliği var.

Şöyle ki:

İlkin sormak lazım,

Acaba 15nci yüzyılda savaşmadan, çiçekle-parayla-hediyelerle toprak alan tek bir devlet var mıydı?

İkinci olarak da:

Konuyla ne alakası var İstanbul'un fethinin!!!

 

İsrail'in de "Para" ile sadece satın alınarak kurulduğu hikayedir.

Hiçbir devlet sadece toprak satın alma ile kurulamaz.

Öyle bir propaganda ki; duyan da bugünün İsrail'in de, İsrail kurulmadan önce hiç Yahudi yaşamıyordu da

Dışardan gelen Yahudiler habire toprak satın alaaaa ala devleti kuruverdiler sanacak.

 

Ben Jan'a şunu sormak istiyorum:

Etnisiteye dayalı devletleşmeleri ya da örgütlenmeleri ideal buluyor musunuz?

 

Bunun yanında "Kürtler topraklarını satmadılar; özgür ve eşit bir birlikteliğe imza attılar" savını şöyle bir masaya yatırmak lazım.

Sanki bütün Kürt Aşiretleri bu birlikteliğe imza atmışlar da;

Türkiye buna rağmen durduk yere onlara gıcık kapmış gibi bir izlenim yaratıyor...

 

Kurtuluş Mücadelesine katılan Kürt Aşiretlerinden,

TBMM'ye o dönemde bağlılıklarını bildiren Kürt Aşiretlerinin adları, aşiret reislerinin adları, dini önderlerinin adları, aşiret önde gelenlerinin adları teker teker TBMM Celse ve Gizli Celselerinde yazılı ve kayıtlıdır; kendi gönderdikleri telgrafların orjinalleri de bulunmaktadır.

Bunun yanında Kurtuluş Mücadelesi'nin karşısında olan Aşiretler de bellidir.

Yani Ulusal Mücadeleye destek verenler kadar karşısında duranlar ve zarar verenler de vardır.

Zaten sürecin devamındaki çatışmalar da bu uyum sağlayamayan Aşiretler dolayısı ile gerçekleşmiştir.

 

Bir de şu var, istediğiniz anlama bürüyebilirsiniz, okunduğu gibi yazıyorum:

 

Kürtlerin çoğunlukta bulundukları bölgelerde, Kurtuluş Savaşı sürecinde işgale uğrayan fakat savaşarak alınan yerler aslında sanıldığından çok azdır.

Kaldı ki o bölgelerin kurtarılması da "Kürt Direnişi" ile değil, Kuva-i Milliye desteği ile gerçekleşmiştir.

Kaldı ki "Kürtçülük Bilinci", Kurtuluş Savaşı'na destek veren Aşiretlerde KESİNLİKLE bulunmamaktadır.

Öyle ki, eğer bulunuyor olsaydı, Kürtçü kesimin desteklediği ve çıkardığı Dersim, Ağrı ve Şeyh Sait gibi ayaklanmaları, Kurtuluş Savaşı'na da destek vermiş Kürt Aşiretleri sayesinde bastırmanız mümkün olmazdı.

Örneğin Mardin/Dersim'de Rutan Aşireti vardır ve İstiklal Madalyaları bile vardır kendilerinin...

 

Mardin'e İngiliz İstihbarat Binbaşı Nuel'in gözünü korkutmak için Kürtlerin dağ başlarına Kuva-i Milliye imajı veren çadırlar kurmalarının ve psikolojik baskı yapmalarının nedeni de tam olarak Kuva-i Milliye'nin örgütlemesidir.

Bu sayede İngilizler ile "İşbirliği Yapmaktan" uzak durmak bilincine kavuşmuşlardır.

Fakat hala bir Kürtçülük düşüncesinde değildirler; çünkü öyle bir talepleri bulunmaktadır.

 

Bunun yanında, kusura bakmayın ama, Kürt Aşrietleri, Kuva-i Milliye'nin yönlendirmesi olmasa işbirlikçi olmaktan kendilerini alacak değillerdi.

Bu nereden mi belli?

Kürtlerin, İngiliz İşgali sürecinde İngilizler ile hiçbir ciddi çatışmaya girmemesine dikkat ettiğinizde, önünüze kocaman bir şablon açılıveriyor.

 

O dönemde çok önemli bir çıkar çatışması var ve İngiltere her zaman için pragmatist davranırlar.

Ayrılıkçı Kürtçüler ile Ermeniler arasında, Ermenistan ve Kürdistan kurulması açısında bir çatışma var;

Ne büyük şanstır ki, kurulmak istenen Ermenistan'a verilmek istenen topraklar ile kurulmak istenen Kürdistan'ın istediği topraklar aynı topraklar.

Dolayısıyla Ermeniler ile Kürtçüler kendi kukla devletlerini kurabilmek için Ulusal Mücadele'ye karşı bir taraftan güçleri birleştirmek zorundayken

Diğer taraftan da toprak yüzünden çıkar çatışmasına düşmüşlerdir.

 

Bogos Nubar Paşa ile hiçbir Kürt Aşireti'nin kendisini desteklememesine rağmen, az-buz mürekkep yalamış Kürtçü önde gelenin gazına gelerek kendisini Kürtlerin temsilcisi addeden Şerif Paşa'nın çatışmaları bu açıdan bu karşıtlığı tam olarak gözönüne sermektedir.

 

İngilizler, gelenekselleştirdikleri Sömürgecilik politikaları gereği Kürtler ile Ermenilerin aralarını ılıtıp, iki kesimi de beslemişlerdir.

Onların önde gelenleri ile onlara yakınlaşmışlardır.

Binbaşı Nuel ve diğer ajanların faaliyetleri de bu çerçevededir.

 

Fakat İngiltere ile Fransa, Anadolu'da ellerinde bulunan bölgeleri takas edince, Kürtçülerin de çıkarları tehlikeye girdi.

Çünkü Fransa, kartını Ermenilerden yana kullandı ve onun bu tavrı;

Rusya'nın da her zaman zaten Ermenileri desteklemesi, Kürtlere her ne kadar Sevr'de bir Kürdistan vaad edilmişse de bir takım Kürtçüler bu yemi yutsa da, özelikle Kuva-i Milliye ile irtibat içerisinde olan Aşiretler kesinlikle karşı oldular.

Bunun yanında Ayrılıkçı Kürtçülerin de umutları suya düşmöüş oluyordu.

Yani Sevr'i kabul etmemelerinin nedeni, inandırıcı bulmamalarıdır.

Öyle ki o süreçte güya Kürtleri temsil edecek olan Kürtçülerin Avrupa'ya Suriye'den geçişleri bile engellenmişti.

Suriye'nin Fransız güdümünde olduğunu hatırlatmak isterim...

 

Sevr ile Fransa'nın hakimiyetine verilecek olan topraklarda Fransa'nın Ermenilere verdiği kayırmalar,

Kurulacak olan bir Ermenistan'ın Kürrçülere rağmen nasıl kayırılacağını gün gibi ortaya koyuyordu.

Tamam belki hala ilkel bir toplumsallaşma biçimi, feodalizmi sürdürüyor olabilirler ama Kürtçüler o kadar da akılsız değiller

ve Sevr'e rağmen istedikleri toprakları alamayacaklarını çok kesin bir biçimde görebiliyorlardı.

 

İşte tam olarak da bu yüzden İngilizler'e karşı ciddi mücadelelere girişmeyen Kürt Aşiretleri,

Fransız İşgali'nden sonra birden "Gönüllü!" olarak Kurtuluş Savaşı'na katılmışlardır.

 

Yok canım, sorunları para/toprak değil; konu tamamen duygusal!

 

Ayrıca sürekli şu "Aman efendim Ulus demek gönüllü birliktelik demektir" hikayesine.

Hangi örnekte vardır bu söyler misiniz?

Hangi Ulus bu biçimde gerçekleştirilmiştir?

 

Ulus kavramını pembeye boyadığınızda, istediğiniz anlama sokuyor olmuyorsunuz maalesef.

Yeryüzünde hiçbir toplumsal yapı, yok efendim gönül bağı ile, aman efendim rıza ile ya da çiçekler dağıtarak falan kurulmuyor ne yazık ki.

Ekonomik, tarihsel, toplumsal gerçeklikleri vardır toplumsallaşmaların.

Çıkarlar vardır, kaygılar vardır...

Fakat kesinlikle Gönüllülük ya da Gönülsüzlük gibi bir nedeni yoktur hiçbir toplumsal ve siyasal modelin.

Öyle hemen "Aman canım benim pek gönlüm yok" diyerek de toprağı falan ayıramazsınız keyfinize göre.

 

"Sadece Bizans Toprağı'nı değil, Kürt topraklarını da aldık" lafı da pek bir ilginç aslında.

Pardon ama 20nci yüzyıldan söz etmiyoruz.

Ve gerek sizin gerek başkasının ya da benim bile Selçuklulara bağlı bir boydan gelmediğimizden adım gibi de eminim.

Gerçi sizin sürekli "Ben Türk'üm" demeniz de inandırıcılığınızı yitirmenize neden oluyor;

Bende yazdıklarımı "Ben Kürt'üm" diyerek yazsaydım, sizin için daha inandırıcı mı olurdum; merak ediyorum! :)

Nasılsa öyle olmadığımı ispatlayamazdınız...

 

Neyse:

Her zaman söylerim;

Savlarımızı romantize ettiğimizde ne yazık ki daha inandırıcı olmuyoruz...

 

Hele hele Kürtçü/Ayrılıkçı bir kafa yapısının var olmasını kastederek, bu bilinçte olmayan Kürtleri "onlar ne istediklerinin farkında değil" diyerek ima etmek de çok iğreti.

Hani güya Ayrılıkçı Kürtçüler, bütün Kürtler için en uygun ve en ideal düzenin farkındalar da;

Onlara destek vermeyen Kürtler aymamışlar; uyanmamışlar izlenimi verilmek isteniyor.

Ha ama onlar aymamışlar mı?

Olsun; onlar adına da konuşur nasılsa Ayrılıkçılar ve sempatizanlar sorun değil...

Böyle bir izlenim yaratılıyor kimi ifadelerle...

 

Ama çok güzel ve hoş bir mantık hatası var burada;

Bu önermenin tersi de doğrudur çünkü...

Yani Ayrılıkçılık gütmeyen Kürtler için de;

"Onlar Kürtler için ideal ve uygun olanın farkında oldukları için Ayrılıkçı değiller" denilebilir.

Ki zaten de öyle...

 

Dolayısı ile tersi de doğru olan önermeler üzerinden haklılık ya da haksızlık ispatlanamaz...

 

Bir başka çelişkiyi daha aşındırmak üzere selametle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.. Kürtlerle hicbir imza alisverisi olmamistir,tam aksine Kürtlerle Ingilizler arasinda imza alisverisleri olmus ve Türkiye topraklari üzerinde bir Kürdistan kurma hevesine kaptirilmislardir Kürtler cünkü onlari baska türülü kullanamazdi Ingiliz emperyalizmi.Ayrica Kürtler hem özgürdürler hemde esittirler.Siyasi basiretsizlikleri farkli alanlara cekmeyin.

Bırakalım Kürt tarihini kendi tarihimizi dosdoğru öğrensek bile sorunlar kendiliğinden çözülecek..

 

Kürtlerle ''imza'' alış verişi 'bal gibi' olmuştur efendim..

 

Atatürk' ün ''Kurtuluş savaşı''ndan önce Kürt önde gelenleri ile görüşmelerini (isteyen olursa) uzun uzun paylaşabiliriz..

 

Bu konuda Atatürk' ün ''El-Cezire'' mektuplarını incelemeniz bile yeterli olur kanımca...

 

 

Filistinle Kürtçülüğü kıyaslatmak istiyorsunuz ama bu tuzağa düşmek gibi bir niyetimiz yok! O bölge gibi birçok coğrafi bölgemiz var, masela Karadeniz. Onlarda bayrak, marş, özerklik isteyebilirler mi? Orta Anadolu, Akdeniz Yörük devleti isterler mi acaba? Bir bölgenin marşı, bayrağı, dili varsa o devlettir. Sizin bu dedikleriniz Yugoslavya üzerinde uygulandı. .

Neden istenilenlere ''Kürtçülük'' şeklinde yaklaşıyorsunuz?

 

Örneğin aynı şekilde Filistinliler içinde ''Filistincilik'' diyebilir misiniz?

 

Ayrıca Karadeniz ya da diğer bölgelerde başka bir etnik halk (ne yazık ki) kalmamaıştır..

 

Varsa onları da savunuruz bir vicdanlı Türk olarak hiç şüphenüz olmasın..

 

Ayrıca marş, bayrak, dil eşittir devlet değildir..

 

Örneğin daha öncede verdiğim gibi Fransa ÜNİTER devleti içinde ÖZERK Korsika'da Fransız bayrağı yanında anlı şanlı Korsika BAYRAĞI da dalgalanır,

 

Fransız marşı yanında Korsika ULUSAL MARŞI çalınır,

 

Fransa resmi dilinin yanında bir 2. resmi dil olarak Korsika dili de RESMİ DİL' dir..

 

Kürt sorunu da tabii ki var. Sorun olarak algılanan bir durumun varlığı, sorundur. Benim de sorunum var, herkesin sorunu var. Sorunun yokluğu diye bir durum dünyada bulamazsınız. Dünyada insan diye bir türün varlığı başlı başına bir sorun!

.

.

Sizin (ya da bizim) sorununuzla Kürtlerin sorunu bir değildir öncelikle..

 

Filistinlilerin bir bireysel (işsizlik, yoksulluk, istihdamsızlık) sorunu vardır bir de Ulusal sorunları vardır..

 

Tıpkı Filistinliler gibi Kürtlerinde sizin (ya da bizimle) ortak sorunları (işsizlik, yoksulluk) vardır bir de bizden farklı olarak Ulusal sorunları vardır..

 

Tıpkı 86 yıl önce bizim de benzer ulusal kimliğimizden ötürü bir hak sorunumuz olduğu gibi Kürtlerinde bugün ulusal kimlik sorunları vardır..

 

Varlıklarının RESMEN tanınmamasından kaynaklanan Ulusal sorunları vardır..

 

İşte hepsi bu...!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demek ki bir toprak ne karşılığı alınmışsa, yine o aynı karşılıkla geri alınabilir. Evet doğru, bu topraklar parayla satın alınmadı, parayla da satılmaz... Bedelini öderim diyen buyursun bir kere denesin. Denemesine de para almıyoruz...

 

Para karşılığı rapor yazan ikide bir televizyonlara çıkarılan, adı da ayrılığını savunduğu bölge olan biri de "kuma artık nikah istiyor, yoksa boşanma kaçınılmaz olur" filan türü saçmalardan seçmeler sunuyor.

 

Dünyada bundan saçma bir sav olamaz. Burası bir ırklar mozayiği, her birini kuma olarak düşünürsek harem ortaya çıkar. Hepsini nikahlamak imkansız, haremi dağıtırsak eski Yunandaki şehir devletlere gitmenin önünde ne engel kalır? Hayır yani, bölünmenin sınırı nedir, nerde durur bu? Şehirleri de gettolara bölmenin önünde mantıksal bir sınır var mıdır?

 

Hey gidi para! Ülke kurmaya kadir değil ama, ne haysiyetler satın almaya muktedir!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demek ki bir toprak ne karşılığı alınmışsa, yine o aynı karşılıkla geri alınabilir. Evet doğru, bu topraklar parayla satın alınmadı, parayla da satılmaz... Bedelini öderim diyen buyursun bir kere denesin. Denemesine de para almıyoruz...

 

Para karşılığı rapor yazan ikide bir televizyonlara çıkarılan, adı da ayrılığını savunduğu bölge olan biri de "kuma artık nikah istiyor, yoksa boşanma kaçınılmaz olur" filan türü saçmalardan seçmeler sunuyor.

 

Dünyada bundan saçma bir sav olamaz. Burası bir ırklar mozayiği, her birini kuma olarak düşünürsek harem ortaya çıkar. Hepsini nikahlamak imkansız, haremi dağıtırsak eski Yunandaki şehir devletlere gitmenin önünde ne engel kalır? Hayır yani, bölünmenin sınırı nedir, nerde durur bu? Şehirleri de gettolara bölmenin önünde mantıksal bir sınır var mıdır?

 

Hey gidi para! Ülke kurmaya kadir değil ama, ne haysiyetler satın almaya muktedir!

 

DemirEfe;

Benim izlenimim şudur ki, toplumlar belirli dinamiklerle belirli bir eğilim gösterdiklerinde;

Kaçınılmaz olarak keskin ayrışmalara uğrayabiliyorlar...

Eğer ki "farklılaşmayı" haklı kılacak yeterli toplumsal alt yapıya ve devinime sahip iseler...

 

Osmanlı'nın son dönemine bakın...

O zamanın "Milliyetçilik" anlayışı çerçevesinde, Osmanlı bünyesine en son giren Milliyetçilik hareketi fikirsel olarak Türkçülüktür...

Eylemsel olarak ise, fikirsel bazda ortaya çıkmasından daha sonra kendisini gerçek kılmıştır...

Fakat toplumsal olarak ise kökenleri çok daha eskilere dayanır...

 

Şimdi "Kürt Milliyetçiliği" dediğimiz (aslında milliyetçilik demek yanlış olur) hareket, 100 yıldır hala kendisini ne ideolojik olarak ve ne de toplumsal açıdan gerçekleştirememiş.

Belirli bir ideolojisi yok;

Belirli bir dinamiği yok;

Ulus olacak ama Kürt Ulusu'na özgü bir Burjuva sınıfı ya da onu bırak bir Ulus Ekonomisi yok!

Feodal sistem hala ve AKP'nin desteği ile bir ekonomik sınıfı yaratılmaya çalışılıyor bugün...

Yaratılsa ne olacak?

Ulus Ekonomisi'nin tükenmeye başladığı yerde Ulusal Ekonomi kursa ne olacak?

Ulus olmadan ekonomisini nasıl kuracak?

Aydın sınıfı yok!

Kadrosu yok!

Örnek istediğimizde Barzani, Talabani örnek gösteriliyor;

Yine onu da yersen işte!

Yani bu böyle olmuş mudur olmamış mıdır tartışmak bile belirli ölçülerde abes...

Birincisi kendi aralarında bile ortak bir kaygı bile yok;

Kürt-Alevileri, Kürt oldukları için değil, Alevi oldukları için kaygı duymaktalar ve kendilerini yüzlerce yıldır Osmanlı'nın Uşaklığını yaparak sömüren ve kıyan Şafii-Kürtler'den daha çok Türkmen-Alevilerine yakın hissediyorlar.

Aynen Türkmen-Alevilerinin de kendilerini Türkmen-Sünnilerinden çok Kürt-Alevilerine yakın hissetmesi gibi...

Merak etmeyin; Kürtçüler de bunun gün gibi ayırdındalar ve aşabilmenin kaygısını yaşıyorlar...

Zaten "Dersim Olayı"nı sömürmelerinin en önemli iki nedeninden birisi de budur...

Alevilik ile Şafiilik arasındaki buzları eritmek...

Fakar Dersim Olayı'nda ikinci bir faktör karşımıza çıkıyor; Zazalık...

Ancak en azından "Size de kıydılar" yaftası ile yanlarına çekme ihtimali varsa, ona oynamaya çalışıyorlar...

Zazalığın ve Kürtlüğün de üzerinde bir Kürtlük!...

 

Bundan başka Alevi-Zaza ya da Alevi-Kürtler sorunundan başka;

Kendi içlerinde de sorunları var...

Burada isteyen istediği kadar reddetsiz ama Kürtler hala Aşiret sistemini tam anlamı ile yaşatıyorlar...

Örgütlenme olarak bırakın; Kültür olarak bile güçlü bir biçimde yaşatıyorlar...

Aşiret Olmak kaygısını aşamadığınız sürece Uluslaşamazsınız...

Bu bir gerçekliktir...

Ve aşamıyorlarda...

Hala Aşiretler arasında rekabetler var: hala o kültür var...

 

Yani şöyle düşünün:

Hakkari'de bile, en uç noktada, hala Devletçi olan ve Devletçi olmayan Aşiret ayrımı çok katı.

Mardin'de Rutan Aşireti Devletçi iken, aynı yerde Kanco Aşireti; Bölücü...

Bucak Aşireti'de devletçilik oynarken, aynı bölgede bölücü aşiretler var...

Ve buna göre hareket ediyorlar...

 

Şimdi yarın diyelim ki bir Kürt Devleti kuruldu.

Bu "kurulma"nın pastasını "Türkiye"nin tarafında saf tutan aşiretlere verecek değiller herhalde değil mi?

Ve fakat Türkiye'de o toprakları kaybetti diye vazgeçecek de değil...

Neredeyse üç-beş senede bir her hangibir nedenle darbelerle yönetimin değiştiği üçüncü dünya ülkelerini, Afrika ülkelerini düşünün...

Kürdistan bundan daha fazlası olamaz...

Hele hele bu toplumsal bağları ile hiç olamazlar...

Burada Kuzey Irak'taki Kürt Devletçiğini öven arkadaşlar oluyor da çok sempatik geliyor bana smile.gif

Ya hu hala adamlar Aşiret aşiretler ya...

 

Hadi bunu bırak;

Ulus Devletler için "Her Ulus Devlet soykırımcıdır" diyebilecek kadar Ulus Devletlere ve bu anlayışa tümden karşı olunabiliyor...

Ha birde aynı zamanda Sosyalist de olunuyor!

Ben feragat ediyorum öyleyse Sosyalizmde ama;

Be kardeşim sormazlar mı:

"Türk Ulusalcılığı'na gelince kemik gibi düşman kesiliniyor da;

'Ulusalcılık şöyledir, böyledir' diye kötüleniyor da;

İş Kürt Ulusalcılığı'na gelince yerlere göklere sığdıramıyorsun;

Nedir senin derdin hacı?" diye?

 

Ya hu insan azıcık tutarlı olmalı...

Hadi küçük çelişkileri affedebilirim belki ama;

"Ben Sosyalistim" diyerek tüm ulusalcılıklara topyekün karşı çıkarken,

İş Kürt Ulusalcılığına geldiğinde, herhangibir ayrılıkçı Kürtçü'den daha ateşli bir biçimde nasıl oluyorda savunulur ki?

 

Bir de en espritüel yaklaşım da "Gönüllü Birliktelik" tezi!

Ha ama yersen!

Sanki Çerkezler 150 yıl önce memleketlerinden gelirken "Biz Türklerle gönüllü birliktelik için gelip bir Ulus olacağız" diye geldiler vatanlarından...

Veya Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar bizim kara kaşımızı kara gözümüzü çok sevdikleri için gönüllü gönüllü göç ettiler de geldiler topraklarından...

Kürtler çok meraklı oldukları için katıldılar sanki Kurtuluş Savaşı'na...

Toplumlar gönüle ya da gönülsüzlüğe göre birlikte olmazlar;

Çıkar, Zorunluluk ve Uyum onları bir arada tutar...

100 yıla rağmen Kürtçülüğün bir halt becerememesinin nedeni de bu üç koşulunda artık ayrışamayacak kadar içiçe girmiş olmasındandır.

O uyumun var olmasındandır.

Kardeşlikmiş; arkadaşlıkmış: yok böyle bir tanım...

Yok bide etnik unsurları evlendireydik de öyle tanımlasaydık!

 

Hocam hiç kasmayalım;

Ulus olmak için olmazsa olmaz koşullar gereklidir.

Bunlar gerçekleşmediği, olgunlaşmadığı sürece sadece bir "Ulus yaratma projesi"nin denek canlısı olmaktan fazlası olamazsınız.

Hele hele habire Irak'taki Kürt Örgütlenmesini örnekleyip durmamalı;

Kürtlerin, ayrı bir Ulus olmayı beceremeyeceklerinin en nesnel kanıtıdır zira...

 

Kürtçülük, Ulusal bir hareket değil

Başlıbaşına Irkçı bir harekettir...

 

Başarılı olur mu?

Olabilir; neden olmasın; Hitler olmuştu...

Amerika'ya şükür Irak'ta Kürtçü bir devletçik kuruldu...

Türkiye yeterince zayıfladığında Türkiye'de de kurulur; sorun değil...

 

Ha ama öyle bir yapılanmanın olmasını destekleyenler, bunun buraya yazmak kadar kolay olacağını mı sanıyorlar?

Sanıyorlarsa bu büyük bir yanılgı;

Komşularında bu kadar büyük düşmanlıklar yaratmış hiçbir toplum çok uzun süre ayakta duramaz;

Hatta belirli bir yapılanmaya kadar canını yaktığı toplumlar kadar canı fena halde yanar...

 

Her neyse;

Belki kimden ne kadar öleceği kimsenin umrunda değil ama şu var:

Böyle bir devlet ya da örgütlenme gerçekleşse bile,

Bir Ulus olmaktan ziyade hala ilkel bir kafa yapısının ve kültürün/toplumsal yapının üzerinde yükseleceği! aşikardır...

 

Bugün Cinsel İstismar ile ilgili bir kitap okurken çok güzel bir ifadeye rastladım:

"Bugün Türkiye'de İlkel Ataerkil kültürde kadın, burnu ya da kulağınden bir parça kesilerek cezalandırılır. Üreme organları, Namus ile özdeşleştirilmiş ve kadın, erkeğin kesin boyunduruğu altındadır. Çağdaş Ataerkil kültürde ise bu türlü uygulamalar olmamakla birlikte yine de erkek ailenin reisi ve kadın üzerinde hükmedicidir."

 

Paragrafın özeti bu ama yazar, etnisiteye dayalı bir kültür ayrımından kaçınıyor...

Sanırım bir Kürt Devleti kurulduğunda, Türkiye'nin, kahverengi cümlelerdeki sorunu tümden ortadan kalkmış olacak;

Gönül isterdi ki Kürtler ile birlikte aynı sorumluluğu paylaşarak o ilkel ataerkil kültürü yok edip; çağdaş ataerkil kültürün de sonunu getirebilmek için ortak çaba harcayabilseydik...

Değilse nasıl sürekli evrilebileceğiz ki?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yok, elli kere de söyledik. Bu ülkede Türk diye bir şey yok, kalmamış. Olsa, ortalık çekik gözlü, çıkık elmacık kemikli yuvarlak yüzlü tiplerle dolu olurdu. Bu sadece tarihsel bir atama, Orta Asya'dan batıya gerçekleşen Türk hareketi, tüm dünyanın tarihini yeniden formatlamış. Buna atfen tüm dünya Türk adı ile tanımış ve tanımlamış bu fenomeni.

 

Bununla övünülecek diye bir şey de yok. Avrupalı Hun korkusundan evinin doğusuna pencere bile açamaz, çocuk ağladı mı "Türkler geliyor" diye korkuturmuş. Bu bir realite, bir tarih, koskoca bir tarih hem de. Tüm dünya tarihi boyunca bu böyle sürmüş yahu, boru mu bu? Hun akınlarından gel Viyana kuşatmasına kadar, övünmek değil ama, olan, realite bu! Tarihi baştan yapamazsın ki? Böyle yapılmış, böyle yazılmış!

 

Gelmiş en son Bizans'tan bu ülkeyi bileğinin hakkıyla da almış mı, almış. E biraz emeğe saygı, tarihe bir atama yahu! Tüm istenen bu! Parçalanmanın duracağı bir sınır yok yani, Kürdistan da kursan, içinde yetmiş çeşit etnik yine olacak. O zaman da denmeyecek mi aynısı, "biz kurduk, biz adımızı veririz."

 

Anayasada bir ayrım yok, olsa da düzeltsek, yok! Uygulamadaki olan aksamalar ise terör belası fırsat verse de aşılsa, terör çözümü yok eder, zaten çözülsün diye değil, çözümü kilitlesin diye terör yapılıyor!

 

Yani artık, gerçekten kabak tadı verdi bu iş yahu!

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Filistin sorunu tabii ki var. Sorun olmasa ikide bir kan dökülür mü?

 

Kürt sorunu da tabii ki var. Sorun olarak algılanan bir durumun varlığı, sorundur. Benim de sorunum var, herkesin sorunu var. Sorunun yokluğu diye bir durum dünyada bulamazsınız. Dünyada insan diye bir türün varlığı başlı başına bir sorun!

 

Sorun hep vardır, olur. Sorunlar büyür, yumak olur, kartopu olur, çığ olur büyürse çözümsüzlüğe gider. Ya da belki çözüme, çözüm diye bir şey yoktur gerçekte. Her çözüm, başka çözümsüzlükler doğurur. Sorun hep var olur.

 

Sorunların algılanışı, çözülmesi çözülmemesi hep insan faktörüne bağlı. Dengeler bir statükoda karar kılar. Ya da kılamaz, statüko çöker, yeni bir statükoya geçer.

 

Ne olacağı bize bağlıdır, insan faktörüne... Yani herkes elinden geleni bir yapsın bakalım, görelim nedir elden gelenin maksimumu...

 

Bu ülke kurulmak için elden gelen yapıldı. Kuruldu. Yıkmak için de elden gelenin yapılması gerekiyor. Görelim elden gelenin en fazlası nedir, cidden görelim yani... Görmeden bir şey olmaz, laf değil icraat. Kimseye aşk, bağlanma büyüsü yaptıracak halimiz yok. İcraatı görelim...

 

Yok şimdi, laf ister istemez bu noktaya geliyor. Buyrun er meydanına, el mi yaman, bey mi...

 

Bu yazdıklarınızı o kadar çok duyuyor,okuyorum ki nerdeyse "kuzum,siz farklı düşünmeyi beceremiyor musunuz" diyeceğim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ha şöyle efendim..!!

 

Açık açık sorunumuzu ve içimizdekileri ifade edelim..

 

Bizim sorunumuz PKK ile değil, bizim sorunumuz BDP li Kürtler ile değil bizim sorunumuz Kürtlerin bütünü ile diyelim, demesini bilelim..

 

Kürtler feodal olmasalar(') bile, Kürtler kabile hayatı sürmeseler(!) bile yani 40 milyon Kürt aynı anda özgürlük için bağırıp, EY RAQİB (Ey Düşman) marşını okusalar dahi bizim gözümüzde Kürt her zaman Haksızdır, çünkü onlar Kürttür diyelim..

 

Çünkü onlar ''burun kesiyor'', ''töreye insan veriyor'', ''kan davası güdüyorlar'', çünkü bunlar münferit olaylar değil ''bütün Kürtlerin'' yaptığı şeylerdir diyebilelim..

 

Sizi tebrik ediyorum sayın boşig..

 

Keşke herkeşler sizin gibi itiraf etmesini bilseler....!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

 

NOT: Ben sizin gibi batıda yaşanan benzer vahşetleri tek tek yazıp, bir Irkın geneline yayamayacağım ve vicdanım gereği bu konuda daha fazla yazamayacağım için sizden özür dilerim..!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

farklı düşünme

Şaşırdım! Ben de farklı bir şey söyledim diye düşünüyordum! :D

 

Basmakalıp eleştiriler değil, karşı fikirler tartışılır yalnız, hatırlatayım...

 

-"Senin düşüncen yanlış"

-"Hayır senin düşüncen yanlış"

tarzı bir tartışma, olabilemeybıldır! :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tartışmak için ne izin alınması gerekiyor, ne izin verilmesi... Asıl siz ezber klişeler kullanmak yerine fikrinizi söylemiş olsanız, tartışma çoktan başlamış olurdu...

 

Örneğin Hunlar diye bi şey olmadığından, Viyananın filan hiç kuşatılmadığından, bunların Türk Tarih Kurumunun uydurmaları olduğundan mı başlarsınız, Kürtlerin atalarının ise anlı şanlı dünyayı titreten imparatorluklar kurup imparatorluklar yıkan kooooskocaman Medler olduğundan mı başlamak istersiniz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Avestam...

Ben olsaydım!; bir foruma üye olur; söyleyebilecek hiçbir şeyim yoksa, daha önce birşeyler söyleyenlerin önce küçümser, sonra daha önemli şeyler söyleyebilecekmişim gibi bir izlenim yaratmaya çalışır ve onların ne söyleyip söylemediklerini umursamazlıktan gelirdim.

Böylece hem kimse birşey söyleyemeyecek olduğumu anlamaz; hemde Dr. House izlenimi yaratırdım.

Ama ne yazık ki hem Dr. House kadar zeki değilim, hem de ne mutlu size ki, siz "ben" değilsiniz!

 

Bunun yanında; toplam 4-5 ileti yazmışsınız ama konuya girilmemiş nedense:

Sorumu yanıtlarsanız eğer çok memnun olurum;

Kürtçülük, çağdaş düşün akımlarının neresindedir?

Tarihsel ve Toplumsal gerçeklikleri nelerdir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Iyi guzelde yalan bir haber uzerine bukadar tartisilirmi buna inanamiyorum ustelikte haberin kaynagina bakarsaniz sizlerin yandas medya dediginiz gazete deyilmi hemen bukadar cabuk gaza geliyorsunuz. Gaza gelmeden evvel biraz arastirip isin aslini ogrensenizde daha sonra affallansaniz olmazmi arkadaslar .. :) Buyrun...

 

Sanatçı buluşmasına denk getirilen 'kürtçe isim' haberi ve gerçekler

Başbakan Erdoğan'ın sanatçılarla buluştuğu ve açılıma yeniden hız verildiği gün bazı gazete ve internet sitelerinde ilginç bir haber yayımlandı. Nusaybin Belediyesi'nin bazı sokaklara ölen teröristlerin kod isimlerini vereceği ileri sürüldü. Ancak haberin çarpıtıldığı ortaya çıktı. Belediye böyle bir girişimde bulunmuş fakat kaymakamlık izin vermemiş. Üstelik bu olay tam 4 ay önce yaşanmış.

 

Mahalle sayısını 8'den 15'e çıkaran belediye meclisi, yeni oluşturulan 70 sokağa Kürtçe isimler verilmesi için 9 Ekim 2009 tarihinde karar aldı. Alınan karar onay için 12 Ekim'de kaymakamlığa gönderildi. Ancak karar kaymakamlık tarafından onaylanmadığı için sokaklara isim verilemiyor.

 

Gırvanas Mahallesi muhtarı Dursun Çetin, "Mahallemizde 25 sokağın ismi yok. Tarif ederken ya da belirtirken sıkıntı yaşanıyor. İsimlerin belirlenmesini istiyoruz." dedi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Iyi guzelde yalan bir haber uzerine bukadar tartisilirmi

 

Haberin yalan olmadığını siz kendiniz söylüyorsunuz, böyle bir düşünce varmış. Şehir isimlerinin değiştirilmesi gündeme gelmedi mi? Üstelik herhalde dikkat etmediniz ama, belki de haklısınız tartışma başka bir yöne kaydı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fransa resmi dilinin yanında bir 2. resmi dil olarak Korsika dili de RESMİ DİL' dir..

 

 

 

Korsikaca Fransa 'nın Korsika bölgesinde konuşulan bir Latin dilidir. Yaklaşık 400.000 kişi tarafından konuşulur. İtalyanca'nın Toskano lehçesiyle benzer özellikler taşımaktadır. Fransız hükümeti tarafından herhangi bir resmilik kazandırılmamış bir dil olan Korsikaca yok olmakta olan diller arasındadır.

 

-http://tr.wikipedia.org/wiki/Kostarikaca-

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayrıca Karadeniz ya da diğer bölgelerde başka bir etnik halk (ne yazık ki) kalmamaıştır..

 

 

Karadenizde laz yok mu demek istiyorsunuz?

 

Ayrıca sayenizde Korsika yı bir güzel araştırdım, sağolasınız. Korsika bence fiilen bir devlettir. İmralı daki de o modeli önermiş zaten. Pek şaşılacak bir örnek vermemişsiniz. Bu konuda bayağı antrenmanlısınız anlaşılan!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ha şöyle efendim..!!

Açık açık sorunumuzu ve içimizdekileri ifade edelim..

Bizim sorunumuz PKK ile değil, bizim sorunumuz BDP li Kürtler ile değil bizim sorunumuz Kürtlerin bütünü ile diyelim, demesini bilelim..

Kürtler feodal olmasalar(') bile, Kürtler kabile hayatı sürmeseler(!) bile yani 40 milyon Kürt aynı anda özgürlük için bağırıp, EY RAQİB (Ey Düşman) marşını okusalar dahi bizim gözümüzde Kürt her zaman Haksızdır, çünkü onlar Kürttür diyelim..

Çünkü onlar ''burun kesiyor'', ''töreye insan veriyor'', ''kan davası güdüyorlar'', çünkü bunlar münferit olaylar değil ''bütün Kürtlerin'' yaptığı şeylerdir diyebilelim..

 

Sizi tebrik ediyorum sayın boşig..

Keşke herkeşler sizin gibi itiraf etmesini bilseler....!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

 

Hayır JAN'ım benim hayır...

Benim sorunum Kürtler ile alakalı değil;

Sorunum Kürtler de değil...

 

Beni bilen bilir JAN, kendimi anlatmak gibi bir kaygım yok...

Kürtlere ya da herhangi bir etnisiteye düşmanlığım da yok...

 

Sizin sempatiniz nedir, ne derecededir umrumda da değil...

 

Öğrenmek istiyorsanız; daha açıkça söyleyeyim:

İster Kürt olsun, ister Türkmen olsun, ister Laz olsun;

Katı AtaErkil, Dogmatik ve Statükocu tüm yaşam tarzlarına tümden karşıyım...

Babam olsa tanımam...

Adı Kürt ya da başka bir ırk adı diye sempati duyacak da değilim...

 

İlkel midir kardeşim?

Kim olduğu umrumda değil; yok edilmelidir o kültür...

İnsan değil; o kültür yok edilmelidir...

 

Kürtler Aşiret'e dayalı bir toplumsal yaşam sürüyorlar mı?

Var yaa; hem de babalar gibi...

Öyle bir sürüyorlar ki;

Bilge Köyü Katliamından tut Ceylan'ın öldürülmesine kadar her türlü toplumsal tepkilerinde bunu iliklerine kadar hissedebilirsin...

Toplum Psikolojisi açısından hepsini teker teker ele alıp irdeleyelim istersen?

 

Biraz büyükşehirlerde Kürt Mahallelerinde dolaşmanı öneririm;

Neden toplumun diğeri ile uyum sağlayamadıklarının yanıtlarını da bulabilirsin belki...

Ha sen de bana Kürtlerin yaşadıkları illerde dolaşmamı önereceksindir;

Dolaşmış kadar olduğumu anlatmama gerek yok sanırım...

 

Kürtler ile bir alıp veremediğim yok;

Ve emin olabilirsin ki en sevdiğim arkadaşlarım da Kürt kökenlidirler:

Saygı duymalısınız;

En azından "Ben Kürt'üm" diyerek söylemiyorum söyleyebileceklerimi...

 

Mesele, Kürtler değil...

Yaşam tarzları...

 

İnsanları, seçme şansları olmadan doğdukları etnik kökenleri için yargılamak gibi utanç verici bir eyleme girişmem;

Kaygılanmayın...

 

Afrika'lı Yam Yam kabileler, helikopteri ilk defa görüp, uçan bir hayvan sandıkları için taş attıklarında;

Onların teknolojden uzak ve ilkel olduklarını söylemem

Afrika'lı Yam Yam'lardan (ki Yam yam değiller, sadece vurgulamak için öyle diyorum)

Nefret ettiğim anlamına gelmez...

 

Öyle olacak olsa sanıyorum Freud'u "Totem ve Tabu"yu yazdığı için

Avustralya Yerlileri Aborijinlere karşı Irkçı ve Düşman olmakla suçlamalıyız!

 

Hatta Antropoloji'den tutun Sosyoloji'ye kadar tüm Toplum Bilimlerini de İlkel Kabilelere düşmanlıkla suçlamalıyız:

Çünkü binlerce yıl öncesinin ilkel insan topluluklarını anlamlandırmak için

Bugün yaşayan ilkel insan topluluklarını örneklemekle işe başlarlar...

Sanırım her Toplum Bilimci, potansiyel birer ırkçı!

Ne acı...

 

Kürtlerin de toplumsal yaşamları böyledir canım arkadaşım...

Siz istediğiniz kadar sindiremiyor olabilirsiniz bunları;

Zerre kadar umrumda değil...

Yaşam tarzları, kültürleri çağdaş değildir...

 

Sen kadınların adını bile olmadığı; kız çocuklarının daha beşikteyken kertildiği, olmadı başlık parası ile satıldığı, o da olmadı eşi ölürse abisi ile evlendirildiği, o da yetmedi tecavüze uğradığında Aşiret/Töre yasaları gereği traktör altında öldürüldüğü ya da tavandan ittirilerek katledildiği bir hukuku/töreyi onaylıyorsan...

Sen hala çağdaş hukuk kuralları yerine ağanın/beyin takdirinin geçtiği, hesabı hukuka sordurmaktansa kan davasından medet umulduğu bir kültürü onaylıyorsan...

Sen tabir yerindeyse bıkmadan usanmadan sonu ne olur düşünmeden üretim çiftliği gibi habire çocuk üretilen (yetiştirilen demiyorum; çünkü üretiliyor), hala çok çocukluluğun "güç / erkeklik" sembolü olduğu bir kültürü onaylıyorsan...

Sen büyükşehirlere bile yerleştiklerinde sürü psikolojisinden kurtulamamalarına neden olan bir kültürü onaylıyorsan...

Ve bunun gibi daha nice sayabileceğim ilkel hukuk ve toplumsal yapı örneği varsa yaşatılan bir toplumsal örgütlenmeyi savunuyorsan;

Hiçbir şey demiyorum...

 

Ha Kürtlerin iyi tarafları yok mudur?

Elbette var...

O kültürel öğeleri yaşasın canım; ona birşey demiyorum...

Halayları yaşasın; hatta bana da öğretsinler; hevesliyim valla...

Dilleri yaşasın; gerçekten merak ediyorum; bir kaç küfür bile ezberlemişliğim vardır...

Hatta askere giderken bir arkadaşım beni uyarmıştı;

Kürt askerim olduğunda "Komutanım" demesi ile "Quna-tenım" (umarım doğru yazmışımdır) demesi arasındaki farka dikkat etmemi önermişti...

Büyüklere saygı; Misafirperverlikleri mi?

Onla alıp veremediğim yok yahu;

O öğeler de yaşasın...

 

Ama ilkel olanları tükensin ya hu...

Terkedilsin...

 

Ben Devrim'den başka bir şeye inanmam...

Dün'de de yaşanılamaz...

Devrimci dediğin kişi önce kendi toplumunun aksaklıklarını, eksikliklerini, olumsuzluklarını benimseyebilecek kadar ciğerli olacak; o kadar cesur olacak...

Aynaya bakıp;

"Evet kardeşim, benim toplumumda bu aksaklıklar var ve bunlar düzeltilmeli" diyebilecek.

Atatürk neden büyük bir devrimcidir?

Kendisinin de içinden geldiği dönemin Türk Kültürü'nü ve algısını acımasızca eleştirebilmiştir de ondan...

Bu öyle kolay bir süreç değildir;

Önce seni yaratan değerlerin farkına varakcasın, benimseyeceksin,

Sonra rahatsız olup eleştirecek kadar bilgileneceksin,

Ondan sonra değişmesi gerektiğini kabullenebileceksin...

 

Uğruna Suriye'de savaşırken Sıtma olup ölümden döndüğü,

Uğruna Trablusgarb'da savaşırken neredeyse kör olmaktan döndüğü,

Uğruna Çanakkale'de göğsünden vurulduğu Osmanlı Devleti'nin bir Subayı olan Mustafa Kemal'in

Osmanlı'nın yıkılışından zevk aldığını, orgazm olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Uğruna canınızı ortaya koyarak savaştığınız ülkenizi bilerek ve isteyerek yıkar mısınız?

Sizin için Türkiye hakkında bu kadar yıkıcı olmak kolay olabilir;

Kürt Kültürü'nü eleştirememenizi de anlamlandırabilirim bu çerçevede...

 

Fakat Devrimci olmak, Gerçekçi olmakla başlar...

Görünen gerçeği kabul edebilmekle başlar...

Uğruna savaştığın devletin, yıkılmaya mahkum;

Yaşamayı sevdiğin kültürün çağın gerisinde kaldığını kabul edebilmekle başlar...

 

Siz ne kadar kabul edebiliyorsunuz?

 

Bakın!

Ben eleştirdiğimde beni Kürt Düşmanı ilan ettiniz;

Birde bunun, insanın kendisini kendi toplumuna düşman ilan etmesi yanılgısı ve çatışması var...

O kadar Devrimci olacaksanız ki, o kadar da acımasız olacaksınız kendinize...

Siz burada, sırf sempati duyuyorsunuz diye Kürtlerin toplumsal yaşamlarının olumsuzluklarını görmezden geliyor ve sempatize etmeye çalışıyorsanız

Kürtlere en büyük kötülüğü en başta siz yapıyorsunuz...

Bir Aydın ve Devrimci olarak göreviniz;

Toplumun, kendinizi onlara karşı sorumlu hissettiğiniz toplumun, aksaklıklarını açıkça ve mertçe söyleyebilmek ve düzeltebilmektir.

Şu halde sizin yaptığınız şey;

Kürtleri, sürdürmekte oldukları o ilkel Aşiret düzenine ve yarattığı kültüre mahkum etmekten fazlası değildir...

 

Emin olun ki JAN, Kürtleri sizin önemsediğinizden daha çok ve daha gerçekçi bir biçimde önemsiyorum...

Sürü Psikolojisinden kurtulmalarını istiyorum; kötü mü?

Kadınları ikinci sınıf insan muamelesi görmesin istiyorum; kötü mü?

Kan davası yerine çağdaş hukuk kurallarını benimsesinler istiyorum; kötü mü?

Aşiret kafa yapısından kurtulup, ırk ve din farklılığı kaygısı olmadan birlikte kaynaşabilelim istiyorum; kötü mü?

Büyükşehirlere geldiklerinde, insanlara olan yaklaşımları kendilerini haksız duruma düşürmesin istiyorum; kötü mü?

 

Onların sorunlarını, "Kürtlerin Sorunları" olarak değil "Bizim Sorunumuz" olarak tanımlamak istiyorum;

Bunun neresi kötü?

 

Valla istediğiniz kadar Kürt Düşmanı ilan edin;

İsteyen de ululasın;

Zerre kadar umrumda değil...

 

Kürtlerin bugün hala sürdürmekte oldukları Aşiret Toplum Yapısı ve buna bağlı olarak gelişen Kültürleri "İL-KEL-DİR"...

Bu yapıyı Çinliler de sürdürse; Türkmenler de sürdürse; Ruslar da sürdürse yine de ilkeldir, yine de ilkeldir, hep ilkeldir...

Benim düşmanlığım Kürtlere değil;

O ilkel kafa yapısına...

Dedem karşıma çıksa, o kafayı savunsa, dedeme de karşı çıkarım;

Ama dedemden nefret etmem...

 

Lamı cimi yok kardeşim;

Feodalizm kalkacak...

Aşiret Kültürü, Aşiret Hukuku/Töre, Aşiret AtaErkil Aile Yapısı yok olacak, sonlandırılacak ya hu bunun lamı cimi yok...

Olmazsa olmaz kardeşim...

 

Bu sorun bir mülkiyet ve çağdaşlaşma sorunudur...

Bu sorunun hallolmasının tek koşulu da o aşiret yapısının, onun yarattığı dünya algısının-kültürün-bakış açısının-eknomik kaygıların yok edilmesidir...

Sen buna "Kürt Düşmanlığı" diyorsan, amenna...

Ben Devrimcilik diyorum...

Sen bu ilkel kafa yapısının yaşatılması uğruna beni Kürt Düşmanı ilan edeceksen;

Feodalizmin statükosu uğruna beni Kürt Düşmanı ilan edeceksen;

Karşılaştığımızda olacak olan şey:

Durdurulamaz bir güç ile yerinden oynatılamaz bir engel çarpıştığında olacak olan ne ise;

O'dur...

 

Ya herro; ya merro...

 

Benim hedefim, gelecekte birgün, gerçekleşemeyecek bile olsa Irksal kaygılardan; İnançsal kaygılardan; Ekonomik kaygılardan üst, bunları aşmış bir toplumsallaşma...

Uluslar üstü bir toplumsallaşma...

Fakat bunun gerçekleşebilmesi için önce insanların ırka dayalı kaygılardan kurtulmaları gerekli; ki bu ancak Ulus Devlet ile olabilir...

Bunun gerçekleşebilmesi için önce insanların inançlara dayalı kaydılardan kurtulmaları gerekli; ki bu ancak Laiklik ile olabilir...

Bu kaygılar ortadan kalkacak ki;

En sonunda Ulus kimliğini de aşan bir toplum gerçekleşebilsin.

Bu kaygılar kalkınca;

Ulus kimliğini aşmak oldukça gerçekçi olacak...

Belki bir ütopya ama olay budur kardeşim...

Ama bugünün gerçekliği de Ulus-Devlettir ve geleceğin ütopyası için bugünün gerçekliğini gereksiz yere yıkmak devrimcilik değil, safdiliktir.

 

Sen gibip Kürt'e Kürt olduğu için; Laz'a Laz olduğu için, Arap'a Arap olduğu için devlet kurduracaksan

Sınıfsız; Irklar-İnançlar ve Uluslar üstü topluma en baştan karşısın demektir ya hu!

Böyle şey mi olur?

 

Sen git ırk ırk parselle; ona göre devlet kurması için teşvik et:

Sonra beni, ilkelliği eleştiriyorum diye Kürt Düşmanı ilan et...

Oldukça adil görünüyor...

 

 

NOT: Ben sizin gibi batıda yaşanan benzer vahşetleri tek tek yazıp, bir Irkın geneline yayamayacağım ve vicdanım gereği bu konuda daha fazla yazamayacağım için sizden özür dilerim..!!

 

Batıda birisi bir suç işlediğinde;

O kişinin ne kadar Türkmen, ne kadar başka bir ırktan olup olmadığını zaten söyleyemezsin...

Ama ben herhangibir aşirette bir suç işlendiğinde;

İşleyinin Kürt olup olmadığını anında söyleyebilirim...

Batıda bir suç işlendiğinde herhangi bir ırka yayamazsınız zaten;

Çünkü oldukça karışıktır...

Ben hayatımda hiç karadenize gitmedim ama babaannem Laz...

Ben suç işlesem beni hangi ırka koyacaksın?

Ama ben Kanco Aşiretinden ya da Botan Aşiretinden birisi suç işlediğinde gönül rahatlığı ile "bu suçlu Kürt'tür" diyebilirim; biliyorsun değil mi?

 

Ama yok;

Buyrun girelim hapishanelere ve suçluların arasına:

Bakalım kaç suçlu'ya "Türk" diyeceksiniz ve bakalım "Türk" dediklerinizden kaç tanesi çıkık elmacık kemikli, hafif dalgalı saçlı, orta boylu, çekik gözlü, hafif köse, brekisefal ve yuvarlak kafa yapısına sahip ve esmer olacak...

Ben etrafıma baktığımda bir tek annemi öyle görüyorum; o da suçlu değil...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çünkü onlar ''burun kesiyor'', ''töreye insan veriyor'', ''kan davası güdüyorlar'', çünkü bunlar münferit olaylar değil ''bütün Kürtlerin'' yaptığı şeylerdir diyebilelim..

 

Sizi tebrik ediyorum sayın boşig..

 

JAN, sen bu olayları "Münferit" olarak adlandırıyorsan;

Seni yorumlamıyorum bile...

 

Sadece bakalım bu olaylar gerçekten münferit olaylar mıdır:

 

"Burun Kesme" olayının temelinde, kendi bedeni hakkında söz hakkı bulunmayan kadının, kendi bedeni ile ilgili bir yönelişine ceza olarak "Görünen bir uzvunun tahrip edilmesi ve ibret olması; uslanması" kafa yapısına dayanır.

Yani olay, bir kocanın karısına sinirlenip, cinnet anı ile burnunu kesmesi değildir.

Burnunun yani Kürt Kadınının vücudunda en bariz ve en belirgin uzvunun kesilmesi söz konusu...

Beline teme vurulması ya da yüzüne tokat atılması değil...

Psikolojide, hasmızın herkesçe görünen yerine zarar veriyorsanız;

Diğer insanların bunu sizin yaptığınızdan haberdar olmalarını sağlamak kaygısındasınızdır.

Seri katillerin de her cinayetlerinde kendilerine özgü izler bırakmalarının nedeni budur.

Fakat iş seri cinayetlerde çıkıp, aynı toplumda genelleşmiş bir biçimde "Burun kesme"ye geldiğinde, umursadığınız şey şudur:

"Bu kadın ahlaksızlık yapmıştır ve kocası da onu cezalandırmıştır"

Burun gibi bir organı keserek bireyi cezalandırmak;

Ancak bireyin içerisinde bulunduğu toplumun kabulleri ve yönlendirmesi ile mümkünüdür.

Ki bu olgu Kürtler arasında yaygındır:

Kesinlikle münferit değildir...

 

"Töreye insan vermek" ise, törenin kurallarına karşı gelmiş kişiyi töre uyarınca cezalandıran kişi bakımından ele alınmaz Sosyal Bilimlerde.

O açıdan ele alan otorite sadece Ceza Hukukudur.

Töre, başlı başına Aşiret sisteminin hukuk yapısıdır.

GülDünya'dan tut geçen haftalarda Urfa'da canlı canlı gömülerek öldürülen kıza kadar;

Ya da evin üstünde ittirilerek intihar süsü verilen veya traktör altında ezilerek kaza süsü verilerek katledilen kadınlara kadar...

Sahi neden bu kazalar hep kadınların başına geliyor!

Töre, başlı başına toplumsal bir sorundur;

Çünkü toplumsal bir hukuk sistemidir Töre...

Dolayısı ile Töre Cinayetlerine "Münferit" demenize ben bile anlam veremedim...

Adı üzerinde "Töre"...

"Töre"nin sözlük anlamını bilen herkes, Töre Cinayeti'nin Toplumsal bir şey olduğunun çıkarımını yapabilir gibi geliyor bana...

 

"Kan Davası" da başlı başına toplumsal bir olaydır.

Ve "o benim babamı vurdu; bende onu vuracağım ödeşeceğiz" önermesindeki gibi bir şey değildir.

Bu önerme;

Bir bireyin, babasının ölümüne duyduğu kini yansıtır.

Fakat Kan davası sistemlidir.

Bir aşiretten birisini öldürdüğünüzde, sıranın sizde olduğunu en baştan bilirsiniz.

Bu yüzdendir ki devlet bu ilkel hukuk sistemine engel olmak için habire aşiretleri barıştırmaktadır.

Kan Davasının mantığı, Aşiret kültüründe suçun bireysel olmamasına dayanır.

Yani siz bir suç ilediğinizde;

Sorumluluk sizin aşiretinizdedir ve mağdur olan da bir kişi değil;

O kişinin aşiretidir.

Suç bireysel değildir...

İşte bu yüzden kan davalarında çoğu zaman öldürülecek olan kişinin akıbeti herkesçe bilinir ve önceden kabul edilmiştir.

O kişiyi öldüren elbette ki Kürtlerin tümü değil;

Fakat bu kültür Kürtlerin kültürü ve toplumsal bir sorundur.

İlkeldir...

 

Töre; Aşiret sisteminin hukuk yapısıdır ve Aşiretler var oldukça, Kürtlerin Çağdaş Ceza Hukukuna uyum sağlamalarını bekleyemezsiniz...

Gelenek; Aşiret sisteminin toplumsal bağıdır ve Aşiretler var oldukça, Kürtlerin Anayasa Hukukunu ve Demokrasiyi kavrayabilmelerini bekleyemezsiniz...

Levirat, Berdel, Kertme, Başlık Parası, Boşanma vs; Aşiret sisteminin Aile yapısına özgüdür ve Aşiretler var oldukça, Kürtlerin Medeni Yasaya uyum sağlamalarını bekleyemezsiniz...

 

Aşiret Kültürü, kendisinin merkeze oturtur ve bencildir; yarattığı bireylerde bencildir ve sürü psikolojisi ile yetiştirilirler; Aşirete karşı olduklarını söyleyenler bile o kültür ilke yetiştirilmekten kurtulamazlar; o yüzden her olay ve olguda alıngandırlar; komplekslidirler...

Ve Aşiretler var oldukça Çağdaş bir toplumsallaşma biçimi gerçekleştirmelerini bekleyemezsiniz...

 

Aşiret Kültürü ilkeldir...

Çağdışıdır...

O kültürde doğduysanız; aile yapınız, dünyaya bakış açınız, insanlara ve doğaya yönelik algınız, hukuk kurallarına ve inançlara olan algınız hep o çerçevede şekillenir...

Bu kaçınılmazdır ve sizden olanı kayırmak gibi bir eğilime sahip olursunuz.

Gittiğiniz her yerde Aşiretinizin hangisi olduğunda ya da kimlerden olduğunuzdan bahsetmenizin nedeni budur.

Toplum içerisinde, ortak noktalarınızdan hareket etmek yerine kendi farklılıklarınızı önemsetmeye çalışmanız da bundandır.

 

JAN,

İstediğin biçimde yargılayabilirsin beni;

Bu pek de umrumda sayılmaz...

 

Yukarıda saydığım şeyler, ister kabul et, ister etme Kürt Kültürünün birer parçası.

Çünkü Kürt Toplumsal Yaşamı olan Aşiret Sistemi'nin hukuk kuralları bunlar.

Ve ben bu türlü ilkel kuralların hala bu yüzyılda yaşatılmasına her halde karşıyım.

Bu türlü kuralları Orta Asya'da Türkler ya da Türkiye'de Kürtlerden başka herhangi bir etnik unsur da yaşatıyorsa yine karşıyım...

Ama ne yazık ki bunları yaşatmakta inat eden ve bunları yaşatmak uğruna isyanlar çıkaran; kendi ırklarında olan insanları bile katleden; ülkeyi bölünmeye sürüklemeye çalışanlar yine Kürtler...

 

Bunlar uğruna, bu kültür uğruna ölmeyi göze alıyorlarsa;

Ben çağdaşlaşmadan kimse uğruna fedakarlık yapacak değilim...

 

Ya çağı takip edersiniz;

Ya da çağın gerisinde kalırsınız...

Benim çağın gerisinde kalmak gibi bir niyetim yok;

Kürtler çağı yakalamak derdine düşerlerse, kültürlenmeleri açısından daha yararlı olur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ha şöyle efendim..!!

 

Açık açık sorunumuzu ve içimizdekileri ifade edelim..

 

Bizim sorunumuz PKK ile değil, bizim sorunumuz BDP li Kürtler ile değil bizim sorunumuz Kürtlerin bütünü ile diyelim, demesini bilelim..

 

Kürtler feodal olmasalar(') bile, Kürtler kabile hayatı sürmeseler(!) bile yani 40 milyon Kürt aynı anda özgürlük için bağırıp, EY RAQİB (Ey Düşman) marşını okusalar dahi bizim gözümüzde Kürt her zaman Haksızdır, çünkü onlar Kürttür diyelim..

 

Çünkü onlar ''burun kesiyor'', ''töreye insan veriyor'', ''kan davası güdüyorlar'', çünkü bunlar münferit olaylar değil ''bütün Kürtlerin'' yaptığı şeylerdir diyebilelim..

 

Sizi tebrik ediyorum sayın boşig..

 

Keşke herkeşler sizin gibi itiraf etmesini bilseler....!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

 

NOT: Ben sizin gibi batıda yaşanan benzer vahşetleri tek tek yazıp, bir Irkın geneline yayamayacağım ve vicdanım gereği bu konuda daha fazla yazamayacağım için sizden özür dilerim..!!

 

Keşke arkadaşımızın sözlerini çarpıtmak yerine, yaptığı sosyolojik analizleri anlamaya çalışsaydın dostum.

 

Biz artık gerçekten halk seviciliğe doyduk.

 

Mesela dünyanın Türkiye'den başka hiçbir köşesinde, feodalizme, feodal ilişkilere bunların muhafazasına güzelleme düzen sosyalist bulamazsın.

 

Dünyanın başka hiçbir yerinde, gerici isyanlara "halk isyanı" diye güzelleme düzen sosyalist bulamazsın.

 

Kısacası, muhafazarlık ve gericilikle, sosyalistliği birbirine karıştıran kimse bulamazsın.

 

Doğüda yaşayan insanların medeni yaşam standartına ulaşmaları için, feodal yapıya karşı duydukları bağlılıktan vazgeçmeleri, feodal yapıya karşı korumacı tutumlarını bırakmaları gerekir.

 

Daha önce de bahsetmiştim. Osmanlı'da , İç Anadolu'da, Karadeniz'de, Ege'de, Güney'de, feodal yapıya ve feodal unsurlara karşı kendiliğinden halk hareketleri vardır ve bu kendiliğinden hareketleri, Osmanlı'nın son dönemlerinde ayyuka çıkmıştır. Feodal unsurlara karşı ayaklanan, baş kaldıran kimseler o bölgede yaşayanların adına türkü yaktıkları kahramanlardı. Adına türkü yakılan eşkiyaları düşünelim. Hepsi, yaşadığı yörenin, ağasına beyine karşı mücadeleye girişmiş kimseler. Bunun içindir, Cumhuriyet'in işi, bu bölgelerde feodal yapıyı tasfiye ederken zor olmadı.

 

Her cumhuriyet devrimi, ilk iş olarak, feodal yapıyla hesaplaşır. Yaşayabilmesinin koşulu budur.

 

Cumhuriyet'in doğuda feodal yapıya karşı girişimleri, o bölgenin halkına çarptı. Yine dünyada örneğini göremeyeceğiniz şekilde, o bölgede yaşayan insanlar, kendilerini boyunduruk altında tutan, ağa bey tayfasını korumak için mücadele etti. Buna sosyalistler "kendi zincirinin bekçisi olmak" der.

 

Yine daha önce örnek vermiştim. Fransa'da ihtlal olduğunda, haber taşraya ulaştığında ayaklanan köylüler, kendi bölgelerindeki ağa bey tayfasının evlerini bastı, yaktı, yıktı, ağaları beyleri zincirleyip parise gönderdi. Doğuda olana bakalım bir de ? Tam tersi şekilde, ağasına beyine zeval gelmesin diye insanlar silaha sarıldı.

 

Jan arkadaşımız biz bunları ortaya koymalım, bunları tartışmayalım, sorunun kökenlerien inmeyelim, hep beraber sloganlar atalım istiyor sanırım. O zaman hiç kusura bakmasın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.