Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Bir toprağın sahibi olan bu toprağı savunur.Nerdeydi kürt aşiretleri kurtuluş savaşında senin milletin.Tarih senin savaşa katılan miilletin kadar katılacaz diyipte yüzüstü bırakanlarıda yazıyor...Bu mu senin yerli halklığın...Kürtler tarih boyunca bu ülkeye ne kadar sahip çıktınız bana onu söyle!!!

 

Sürekli dış ülkelerle bağlantılarla desteklerle iç isyanlarla develte vatana kafa tutmadınız mı bu mu sizin yerli halklılığınız!!!!

Atatürkün idama mahkum eden Nemrut lakaplı Mustafa Paşa kürt değilmidir.....Bu kadar seviyorsunuz ha vatanı bu kadar yerlisisiniz ha...

Atatürk gibi bir insan büyük lider çıkıpta bu ülkenin halkına önder yol gösterici olmasa idi şimdi 5 millette sömürge idiniz ...

 

"NEREDEYDI KURTULUS SAVASIN'NDA SENIN ASIRETLERIn" sorusunu soran kim ve ne amacla soruyor burada?

Ona cevap yaziyoruz simdi dde, "SADECE KURTLER SAVASMADI" diyorsunuz.

Simdi karar verin Kurtler savasti mi Kurtulus Savasi'nda savasmadi mi? :)

Bir EVET diyorsunuz bir HAYIR!

Gönderi tarihi:

"NEREDEYDI KURTULUS SAVASIN'NDA SENIN ASIRETLERIn" sorusunu soran kim ve ne amacla soruyor burada?

Ona cevap yaziyoruz simdi dde, "SADECE KURTLER SAVASMADI" diyorsunuz.

Simdi karar verin Kurtler savasti mi Kurtulus Savasi'nda savasmadi mi? smile.gif

Bir EVET diyorsunuz bir HAYIR!

 

soran benim Söyle bana o zaman kongre döneminde kurtuluş savaşında Atatürke önce seninle savaşta varız diyipte sonra kaçan kürt aşiretlerini anlat bana o kadar kurucu unsuruz diyerek yaylımdasınız.

 

Ben kürtler kurtuluş savaşında savaşmadı demedim.Ayıca hiç kimse şunlar hiç savaşmadı şunlar hep savaştı diyemez.Kürtlerin savaşa katılan bölgeleri de oldu savaştan kaçan bölgeleride.Hatta Atatürkün idama mahkum eden Nemrut Paşa bile kürttür.Kürtler savaşmadı demem dememde dediğim yeri çıkartın gösterin.************

Gönderi tarihi:

soran benim Söyle bana o zaman kongre döneminde kurtuluş savaşında Atatürke önce seninle savaşta varız diyipte sonra kaçan kürt aşiretlerini anlat bana o kadar kurucu unsuruz diyerek yaylımdasınız.

 

Ben kürtler kurtuluş savaşında savaşmadı demedim.Ayıca hiç kimse şunlar hiç savaşmadı şunlar hep savaştı diyemez.Kürtlerin savaşa katılan bölgeleri de oldu savaştan kaçan bölgeleride.Hatta Atatürkün idama mahkum eden Nemrut Paşa bile kürttür.Kürtler savaşmadı demem dememde dediğim yeri çıkartın gösterin.

 

Kimler kacmis?

ve nihayetinde Kurtlerin destegi cogunluk olarak alinmis mi alinmamis mi?

Belgeleyin bakalim Kurtlerin hangi bolumu Kurtulus Savasi'nda beraber savasti ve hangi bolumu savasmadi?

Ha bunu yaparken bir de sorun bakalim her Turk her Turkiyeli savasti mi?

Gönderi tarihi:

soran benim Söyle bana o zaman kongre döneminde kurtuluş savaşında Atatürke önce seninle savaşta varız diyipte sonra kaçan kürt aşiretlerini anlat bana o kadar kurucu unsuruz diyerek yaylımdasınız.

 

Ben kürtler kurtuluş savaşında savaşmadı demedim.Ayıca hiç kimse şunlar hiç savaşmadı şunlar hep savaştı diyemez.Kürtlerin savaşa katılan bölgeleri de oldu savaştan kaçan bölgeleride.Hatta Atatürkün idama mahkum eden Nemrut Paşa bile kürttür.Kürtler savaşmadı demem dememde dediğim yeri çıkartın gösterin.Hatta Diyap Ağa örneğini bile ben verdim.Ortada dalgaya alacak saptırma ifadeleri kullanmayın.varsa bilginiz yazın yoksa en azından biliyor diyelim susun.

 

Yani baskaldiran bir kac agayi ornek vererek genellestirme yapiyorsunuz oyle mi?

Var mi istatistikli bir arastirmaniz?

Gönderi tarihi:

soran benim Söyle bana o zaman kongre döneminde kurtuluş savaşında Atatürke önce seninle savaşta varız diyipte sonra kaçan kürt aşiretlerini anlat bana o kadar kurucu unsuruz diyerek yaylımdasınız.

 

Ben kürtler kurtuluş savaşında savaşmadı demedim.Ayıca hiç kimse şunlar hiç savaşmadı şunlar hep savaştı diyemez.Kürtlerin savaşa katılan bölgeleri de oldu savaştan kaçan bölgeleride.Hatta Atatürkün idama mahkum eden Nemrut Paşa bile kürttür.Kürtler savaşmadı demem dememde dediğim yeri çıkartın gösterin.************

 

Siz bana "Kurtulus Savasi'nda bize destek vermeyen, bize sirt ceviren Kurt asiretlerini biliyormusunuz?" gibilerinden bir soru sordunuz? Yaniliyormuyum?

O zaman yillarca Sii olduklari icin Osmanli'ya karsi Iran ile hareket etmis Turkmenlere ne diyelim?

Hi bir Turk bugune kadar Osmanli'ya ya da TC'ye baskaldirmadi mi?

Sadece Kurtlere yonelik ornekler vermeniz ve Kurtleri dolayisiyla "vatan haini" g ibi lanse etmeniz biraz ilginc geliyor bana ki yanlis bir yaklasim bu!

 

Yani anlamadigim olay su? Sizin bana bu soruyu sorma amaciniz neydi?

Bana Kurtleri karalama olarak geldi ama siz benim yanlis algiladigimi one suruyorsunuz. Aciklarsaniz hepimizin ufku acilir! ;)

Gönderi tarihi:

Bu değerli istatistiki bilginin kaynağı yahut dayanağı nedir çok merak ettim?

 

Evet katiliyorum. Taratfsiz bir arastirma yapilmismidir Maras'in nufusu hakkinda. Ki kisa sure oncesine kadar Kurtlerin nufusu da 5-7 milyon olarak nitelendiriliyordu sizin kaynaklariniz tarafindan ve ayni kaynaklar simdi 13.5 milyon Kurt oldugunu savunuyor!

Gönderi tarihi:

soran benim Söyle bana o zaman kongre döneminde kurtuluş savaşında Atatürke önce seninle savaşta varız diyipte sonra kaçan kürt aşiretlerini anlat bana o kadar kurucu unsuruz diyerek yaylımdasınız.

 

Ben kürtler kurtuluş savaşında savaşmadı demedim.Ayıca hiç kimse şunlar hiç savaşmadı şunlar hep savaştı diyemez.Kürtlerin savaşa katılan bölgeleri de oldu savaştan kaçan bölgeleride.Hatta Atatürkün idama mahkum eden Nemrut Paşa bile kürttür.Kürtler savaşmadı demem dememde dediğim yeri çıkartın gösterin.************

Sonunda olayi bu derece basit ithamlara kadar getirdik. Her savasta oldugu gibi muhakkak kurtulus savasinda da eminimki iki tarafli oynayan sahis ve gruplar olmustur. Ama bu tür olaylari devamli Kürt'lere mal etmeye calismak gercekten ibret verici bir bakis. Sanki o dönemde kurtulus savasi veren Atatürk ve cevresine karsi eylemlerde bulunan mesela dinci kesimden, ama bunlarin neredeyse tümü Türk, hic bahsetden yok. Olayi Kürt veya Türk ismi altinda irdelemek cok yanlis.

Madem siz kurtulus savasi döneminde Kürt asiretlerinin sözlerinde durmadigini iddaa ediyorsunuz ve biliyorsunuz neden digerlerinden de bahsetmiyorsunuz? Diger taraftan Kürt asiretleri neden tüm Kürt vatandaslarini baglasinki? Baglayacak olsa o halde Türk'lerin dinci ve seriatci kesimlerinin kurtulus savasina ve cumhuriyete karsi olmalari ve mücadele etmeleride tüm Türk'leri baglamasi gerekmezmi?

 

Diger taraftan konu basligina bakiyorum ve yapilan yorumlara bakiyorum aralarinda hic bir baglanti göremiyorum. Bu da bizim tartisma kültürümüz olsa gerek.

Gönderi tarihi:

A - Osmanlı'da Kürtlerin legal deneyimi

 

1800'lü yıllara kadar bir bağımlılık ve yer yer çatışmalar olsa da, Osmanlılarla büyük oranda barış içerisinde yaşayan Kürtler, II. Mahmut'un emirlik ve beyliklerini merkezi otoriteye bağlama faaliyetleri sonrasında rahatsızlık ve huzursuzluk duymaya başladılar.

 

Emirliklerin otonom statülerine son vermek isteyen merkezi devletin yeni yaklaşımı ve hukuku, doğal olarak beyleri isyancı pozisyonuna düşürmekteydi. Bunun sonucu olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nda durmak bilmeyen ayaklanmalar baş gösterir. Çıkarılan yeni yasalarla da eyaletler kontrol altına alınmaya ve sınırlar korunmaya çalışılır.

 

Meşrutiyet, Meclis-i Mebusan ve Kürtler

 

19. yüzyılın ikinci yarısında, imparatorlukta yaşanan çalkantı iyice boyutlanır. Diğer taraftan da Batı'da gelişen halk hareketleri ve her alandaki tarihi değişimlerin etkisi günden güne etkili olmaya başlar. Osmanlı'da da yeşeren aydınlanma, padişahı ve yetkilerini zorlama ve sınırlama sürecine sokar. Başlayan aydınlanma hareketi üzerine, 23 Aralık 1876 yılında I. Meşrutiyet ilan edilir. Aristokrasi sınıfının katıldığı seçimlerle (bir bölümü de atamayla) oluşturulan Meclis-i Mebusan, Osmanlı İmparatorluğu'nda 'parlamenter sisteme' geçişin başlangıcı olur. Oluşturulan meclis 115 üyeden oluşmaktaydı. Ancak bu mecliste kaç Kürt milletvekilinin yer aldığı bilinmemektedir. Zaten bu dönemde parçalanmadan arta kalan Osmanlı topraklarında 'ümmet' ve 'Osmanlı' kimlik duygusu hala ağır basmakta, etnik ya da ulusal duygular ise yeni yeni yeşermektedir.

 

19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan ve giderek güçlenen İttihat ve Terakki Fırkası, Kürtlerin ve Ermenilerin dikkatini çekerek, aydınlarının birlikte hareket etmelerini sağlar. Bu dönemde de Kürtlere karşı Osmanlıcılık ve İslamcılık kavramları altında çok sinsi bir politika izlenir. Bu iki kavram çok iyi kullanılarak Kürtlerin eritilmesi hedeflenir. II. Abdülhamit döneminin sonunda, 23 Temmuz 1908'de, II. Meşrutiyetin ilanıyla aynı yılın kasım ve aralık aylarında mebus seçimi yapılır. Seçimlerin sonunda İttihat ve Terakki çoğunluğu sağlar. 4 Aralık 1908 - 1912 dönemi Meclis-i Mebusan'ında 142 Türk, 60 Arap, 25 Arnavut, 23 Rum, 12 Ermeni (bunlara 4 Taşnak ve 2 Hınçak mensubu dahildi), 5 Yahudi, 4 Bulgar, 3 Sırp ve 1 Vlah mebus bulunmaktaydı. Anlaşıldığı üzere Kürt mebuslar 'Türk' ya da diğer bazı uluslardan gösterilmiştir. Bu dönem içinde sadece Babanzade İsmail Hakkı (Bağdat) Kürt olarak geçmektedir. Kürdistan vilayetlerinden ise 28 mebus görünmektedir.

 

II. Meşrutiyet döneminin ikinci Meclis-i Mebusan (padişahın birincisini 18 Ocak 1912'de feshetmesi ve yapılan seçimlerden sonra) 18 Nisan 1912'de toplandı. Bu meclis, 5 Ağustos 1912'de, içte ve dışta siyasi ortamın gerginleşmesi nedeniyle Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın önerisi ile feshedildi. Balkan Savaşı nedeniyle seçime gidilemedi ve sıkıyönetim ilan edildi. Bu dönemde Kürdistan'dan 41 mebus mevcuttur. Kürt olarak sadece dört isim geçmektedir:

 

Babıâli Baskını sonrası şartlarında, 1914'te tek parti düzeninde seçime gidilmiş ve 5. Meclis-i Mebusan üyeliklerinin tamamını İttihat ve Terakki elde etmiştir. Bu Meclis 1. Dünya Savaşı boyunca bu haliyle faaliyetlerde bulunmuştur. Bu mecliste Kürt olarak tanıtılan hiçbir isme rastlanmamaktadır. Kürdistan'dan 5 mebus bulunmaktadır.

 

Son Osmanlı Mebusan Meclisi, 12 Ocak 1920'da ilk toplantısını, 18 Mart 1920'de son toplantısını yapmış, üyelerinin bazıları İstanbul'daki işgal güçleri tarafından tutuklanarak sürgüne gönderilmiş, önemli bir kısmı ise Ankara'ya geçerek kurulacak Büyük Millet Meclisi'nin 1. Dönemi'nin nüvesini oluşturmuş, resmen kapatılışı ise yine işgal güçlerinin baskısıyla padişah VI. Mehmet Vahdeddin'in 11 Nisan 1920 tarihli kararıyla gerçekleşmiştir. Bu mecliste Kürtlerin yaşadığı çeşitli vilayetlerden 25 - 30 arası milletvekili görünmektedir. Kürt olarak tanıtılan hiç kimse yoktur. (Vikipedi, özgür ansiklopedi) Bu meclislerde genel olarak İttihat ve Terakki Fırkası'nın kendi siyasetine yakınlık duyan ve Kürt ulusal davasından uzak olan kişileri seçtiği tahmin edilmektedir.

 

I. Paylaşım Savaşı'nın hemen ardından, 21 Aralık 1918'de yeni seçimler yapılmak üzere eski meclis feshedilir. Ankara'da olağanüstü yetkilere sahip ve Osmanlı hanedanının denetimi dışında bir meclisin açılması kararı alınır. Kurucu Meclis ve seçimlerle ilgili 19 Mart 1920'de bir bildiri yayınlar. 22 Nisan 1920'de yapılan çağrı ile parlamento 23 Nisan 1920 günü toplanır. Bir sonraki gün, 24 Nisan 1920'de San Remo Konferansı'nda kararlaştırılan Sevr Antlaşması, 11 Mayıs 1920'de incelenmek üzere Osmanlı Hükümeti'ne gönderilir. Kürt temsilci olan Şerif Paşa da 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşma masasına oturur. Sevr Antlaşması'nın 62. maddesi, 'Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yerel otonomi' verilmesini öngörmekteydi. 64. madde ise, Kürt halkının bağımsızlık elde etmesinin yolunu açmaktaydı. 20 Ocak 1921'de ise Ankara'daki BMM'de (Büyük Millet Meclisi) 24 maddelik çok kısa bir anayasa hazırlanır. Sergilenen politik yaklaşımlar sonucu, hazırlanan Anayasa'da, ayrıntılı hükümlere yer verilmez.

B - İşgal güçlerine karşı ortak direniş

 

 

Alman-Avusturya ittifakıyla girdiği Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, savaşın galipleri olan İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan arasında paylaşılarak işgal edildi. Anadolu (Türkiye) ve Mezopotamya (Kürdistan) topraklarında gelişen fiili işgale karşı bu topraklarda yaşayan halkların da direnişi gelişti. Ege'de Yunan ordusunun ilerleyişini, doğrudan kendi örgütleyip yönettiği Kuvvay-ı Seyyariye birlikleriyle Gediz'de durduran Çerkez Ethem oldu. Batı Kürdistan da gelişen Fransız işgaline karşı Tolhildan (Maraş), Dilok (Antep) ve Ruha (Urfa)'da Karayılan ve Sütçü İmam gibi yerel öncülerin örgütleyip geliştirdikleri milis hareketleri ortaya çıktı.

Halkların geliştirdiği mücadelenin ürünü olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra M. Kemal ve İttihatçı avenesi tarafından vatan haini ilan edilen fakat esasında, sade ve gözü pek bir direniş kahramanı olan Çerkez Ethem, galip devletler tarafından terhis edilerek lağvedilen Osmanlı ordusunda bir küçük zabit (çavuş) olarak bütünlüklü bir ideolojik çizgi, dünya görüşü ve dolayısıyla politik bir bilinçten yoksundu. O, küçük ve orta boy askeri birliklerle, büyük sonuçlar sağlayabilen yalın bir eylem adamıydı. Adına yakılan halk türkülerinde, 'Fransız kurşunu değmez adama' diyen Karayılan'dan Sütçü İmam'a, Kürdistan'da gelişen yerel milis hareketlerinin öncüleri de her bakımdan yetersiz ve mahalli nitelikteydiler. Güney Kürdistan'da İngiliz işgal güçlerine karşı Şeyh Mahmut Berzenci önderliğinde isyan geliştirilmişti. Şeyh Ahmet Barzani savaşırken yaralı olarak esir düşmesinin ardından, kardeşi Mele Mustafa Barzani ile emperyalist işgale karşı sürdürüp geliştirdiği kararlı direniş elbette ki her bakımdan takdire şayan olmakla birlikte, geneli kucaklayan, merkezi ve bütünlüklü bir toplumsal-siyasal örgütlü güce ulaşmaktan - Şeyh Mahmut Berzenci, Şeyh Ahmet ve Mele Mustafa'nın kişisel niyet ve yeteneklerinin çok ötesinde ve üzerinde seyreden tarihsel ve dönemsel gerçeklerden dolayı - yoksun kalmıştır.

 

Bu koşullarda, Osmanlı toplumsal yapısı içinde dönemin tek örgütlü gücü olan İttihat Terakki çetesi, bölge halklarının emperyalist işgale karşı gelişen direniş eylemlerinin sonuçlarını ve bu halkların bütün potansiyel güç ve imkanlarını kendi yağmacı, çapulcu ve çeteci emellerinin potasında toparlayarak, bölge halklarının kuralsız asimilasyonu ve özellikle Kürt halkının inkarı ve imhası doğrultusunda kullandı.

 

Yıkılan Osmanlı İmparatorluğu'nun molozları üzerinde inşa edilen TC devleti ve Türk uluslaşmasının kuruluş sürecinde Kürtlerin yeri, rolü ve parlamento deneyimlerini özetlemeye çalışacağımız dönemin tarihsel gerçekliklerinin bazı belirgin özellikleri bunlardır.

 

Kongreler ve Kürtler

 

M. Kemal, işgalci İngilizlerin vesayeti altında olan Sultan Mehmet Vahdettin'den aldığı yetki ve talimatla, Anadolu ve Kürdistan'da emperyalist işgalcilere ve İstanbul hükümetine karşı gelişen direniş hareketlerini tespit ve bertaraf etmekle görevli olarak, Mayıs 1919'da Samsun'a gelir. Oysa İstanbul'dayken çoğunluğu Osmanlı ordusundan terhis edilmiş asker, bürokrat, İttihatçı aydınlar ve bunların örgütleyip geliştirdiği gizli kurumlarla sıkı ilişki içinde olan M. Kemal, Sultan Vahdettin'in kendisinden tespit ve bertaraf etmesini istediği direniş hareketlerini denetim altına alıp toparlayarak, yeni bir devlet ve ulusun kuruluşu için kullanmayı tasarlıyordu.

 

19 Mayıs 1919'da çıktığı Samsun'da, genel durumu değerlendiren M. Kemal'i başarıya götüren, daha önce Alparslan ve Yavuz'u başarıya götüren aynı stratejik karar, yani 1919 koşullarında herkesten ve her şeyden önce Kürtlerle işbirliği kararı olmuştur. Resmi Türk tarihi bu gerçeği, Kürtlere karşı uyguladığı inkar ve imha nitelikli kuralsız asimilasyon stratejisinin temel ve zorunlu bir gereği olarak, inkar etse de M. Kemal'in 1919 koşullarında aldığı tarihi stratejik karar ve attığı stratejik adım budur.

Gönderi tarihi:

Erzurum Kongresi

 

 

1071 ve 1500'lerde olduğu gibi 1919'un hem öznel hem de nesnel koşulları, herkesten ve her şeyden önce Kürtlerle buluşmayı, Kürtlerle birlik olmayı zorunlu kılıyordu. Dönem konjonktürünün stratejik gerçeği buydu. O koşullarda Kürtlerle birlik, 'olursa iyi olur fakat olmasa da olur' değil 'olmazsa olmaz' bir zorunluluktu. 1919 koşularının bu konjonktürel stratejik gerçeğini görüp anlayan M. Kemal Samsun'dan; Anadolu Türkmenlerine, Ege'de düzenli Yunan ordusunu durduracak kadar güçlü bir örgütlülüğe ulaşmış Çerkez Ethem ve onun ağabeyi Çerkez Reşit Bey'in şahsında Çerkeslere vb. değil, herkesten ve her şeyden önce Kürdistan'a, Erzurum'a gitti. Türkmenlerden, Lazlardan, Çerkezlerden ve öteki bütün herkesten önce Kürtlerle buluştu, Kürtlerle anlaştı. Merkezi ve genel bir direniş mücadelesi için önce Kürtlerin onayını ve gücünü aldı. Bugünkü devletin, cumhuriyetin ve Türk ulusunun çekirdek yapılanması Kürdistan'da (Erzurum), Kürtlerin onayı ve gücüyle oluşturuldu.

 

Erzurum Kongresi'nden üç yıl önce 1916 yılında Diyarbakır'da, 16. Ordu'da görevli olan M. Kemal, bu sırada pek çok Kürt önde geleni ile tanışmış ve yakınlık kurmuştur. M. Kemal'in Kürdistan'da görevliyken geliştirdiği bu ilişkileri, üç yıl sonra 1919 koşullarında değerlendirdiği dönemin Kürt önde gelenlerine, örneğin, Cemil Paşazade Kasım Beye yolladığı ve işgalcilere karşı geliştirilecek bir kurtuluş mücadelesi için görüş ve önerilerini içeren telgrafından anlaşılıyor. M. Kemal'in birlikte mücadele için başvurduğu Cemil Paşazade Kasım Bey ve öteki pek çok Kürt önde gelenlerinden, ortak mücadele için samimi ve olumlu yanıtlar aldığı biliniyor. Dahası bu şahsiyet ile öteki pek çok Kürt önde geleninin, dönemin Doğu orduları komutanı Kazım Karabekir'e, gelişen emperyalist işgale karşı kendileriyle birlikte mücadele etme istek ve kararlarını resmen bildirdikleri de biliniyor. Bu koşullarda Samsun'dan (Lazistan) Erzurum'a (Kürdistan'a) gelen M. Kemal, burada daha önce değişik yollardan bağlantı kurup ilişkilendiği Kürt önde gelenleriyle buluştu. Erzurum'da Kürt önde gelenlerinin 'gönüllerini fethedip' güven ve desteklerini sağlayabilmek için onların ellerini öptü. Bu koşullarda gerçekleşen Erzurum Kongresi'ne katılanların ulusal ve siyasal kimlikleri ve emperyalist işgale karşı aldıkları merkezi ortak direniş kararları, kongre belgelerinde kayıtlıdır. Söz konusu belgelerdeki kararlar, daha sonra Ankara'da kurulacak, merkezi yasama ve yürütme organı olan Büyük Millet Meclisi'nin (BMM) ve bu kurumun içinde ve üzerinde inşa edilecek olan devletin ve cumhuriyetin asli kurucusu olan Kürtlerin ve Türklerin ortak kararları olarak görülmektedir.

 

BMM'nin, devletin ve cumhuriyetin çekirdek oluşumu olan, Erzurum Kongresi'nin Kürt öncülerinden Erzurum Albayrak Gazetesi'nin sahibi ve başyazarı Süleyman Necati (Güneri) bey hatıra defterinde 'Kürtler, Erzurum Kongresi'nin bütün hedeflerine gönülden katılmışlardır' demektedir. M. Kemal de Erzurum kongresinden hemen sonra yaptığı konuşmada; 'Kürtlerle Türkler birleştiler' demiştir. Erzurum Kongresi olmasaydı Kürt - Türk birliği olmazdı. Kürt - Türk birliği olmasaydı BMM, cumhuriyet, devlet ve bugünkü Türk uluslaşması olmazdı.

Gönderi tarihi:

AKP-DTP'nin urganlik,asmalik kesmelik ne isleri olabilir ki?Onlar simdi daha önemli bir siyasetin insasinda calisiyorlar Türkiye'nin bölünmesi siyaseti.Bu nedenle Erdogan'in "SAYIN ÖCALAN"demis olmasiyla Ahmet Türk'ün "SAYIN ÖCALAN "demis olmasi uyum saglamiyormu?

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

AKP-DTP'nin urganlik,asmalik kesmelik ne isleri olabilir ki?Onlar simdi daha önemli bir siyasetin insasinda calisiyorlar Türkiye'nin bölünmesi siyaseti.Bu nedenle Erdogan'in "SAYIN ÖCALAN"demis olmasiyla Ahmet Türk'ün "SAYIN ÖCALAN "demis olmasi uyum saglamiyormu?

 

 

saygilarla

Bugüne kadar o kadar insan asıldı kesildide sorun çözüldümü sayın politika? Bırakında bir kerede diyalogla çözüm denensin yoksa siz kardeşimiz dediğiniz kürt halkının kendi dilinde radyo,tv,gazete çıkarmak gibi haklarının olmadığınımı söylemek istiyorsunuz????

Gönderi tarihi:

Evet katiliyorum. Taratfsiz bir arastirma yapilmismidir Maras'in nufusu hakkinda. Ki kisa sure oncesine kadar Kurtlerin nufusu da 5-7 milyon olarak nitelendiriliyordu sizin kaynaklariniz tarafindan ve ayni kaynaklar simdi 13.5 milyon Kurt oldugunu savunuyor!

Resmi rakamlara nasıl güvenebiliriz Diyarbakırlı, bildiğim kadarıyla etnik kimlik hakkındaki sorular nüfus sayımlarında sorulmuyor. Bildiğim kadarıyla etnik kimlik ile ilgili olan sorular en son 1960lı yıllardaki bir nüfus sayımında sorulmuş ki sorulsa da can güvenliği açısında ne kadar insan bu kimliğini açıklayabilir tartışılır? Saygılar.

Gönderi tarihi:

Resmi rakamlara nasıl güvenebiliriz Diyarbakırlı, bildiğim kadarıyla etnik kimlik hakkındaki sorular nüfus sayımlarında sorulmuyor. Bildiğim kadarıyla etnik kimlik ile ilgili olan sorular en son 1960lı yıllardaki bir nüfus sayımında sorulmuş ki sorulsa da can güvenliği açısında ne kadar insan bu kimliğini açıklayabilir tartışılır? Saygılar.

 

Hayir sadece o nedenle degil, bir dusunun.

Devletin baslica kurumlari son donemlerde arastirma yapip Kurtlerin nufusunu 13 milyon olarak belirliyor.

Buna ragmen hala 5-6 milyon diyenler cikiyor, bugun dahi...

Ayni aratirmalari yapan ve 13 milyon Kurt nufusuna isaret eden devlet bile daha gectigimiz yillara kadar 5-6 milyon demiyormuydu Kurt nufusu icin?

Su an da Hasan Celal Guzel gibi sozde aydinlar o "13 milyon" sonucundan o kadar rahatsizlik duyuyorlar ki, her gun Kurt nufusu uzerine bir kac yorum atiyorlar gazetelere!Biz Neden TARAFLILIGINI defalarca ispatlamis devlet kaynaklarinin "13 milyon" sonucuna inanalim?

Ayni kaynaklar 10 yil once bizlere dag Turkleri diyordu! Turk boyu diyordu!

Neden inanalim? Inanmiyorum, en az 20 milyon vardir diyorum!

Gönderi tarihi:

Resmi rakamlara nasıl güvenebiliriz Diyarbakırlı, bildiğim kadarıyla etnik kimlik hakkındaki sorular nüfus sayımlarında sorulmuyor. Bildiğim kadarıyla etnik kimlik ile ilgili olan sorular en son 1960lı yıllardaki bir nüfus sayımında sorulmuş ki sorulsa da can güvenliği açısında ne kadar insan bu kimliğini açıklayabilir tartışılır? Saygılar.

 

Mersin'in 35%'nin Kurt oldugu bir gercek, Istanbul'da enaz 2 milyon Kurt yasadigi soyleniyor. Sozde Turk sehri oldugu denen Antep'in yuzde 40-45'i Kurt ve gerisi Turk ve Arap. Adana hakeza... Izmir, Ankara, vs. Yani sadece Turk sehirlerindeki Kurtlere bir bakmamiz yeterli 13 milyon'un bile dogru bir yansitma olmadigini gormemiz icin!,

 

Zira her ne kadar 1 milyon nufusu var dense de 2 milyona yaklasan bir Diyarbakir var, ayni sekilde bir Urfa var, vs.

 

Kimse bana kalkip degil 5-6 milyon Kurt nufusunu, 13 milyonu dahi az 2009 yilinda!

Gönderi tarihi:

Kürt öğrencilere sorulan "Demokratik açılım sürecini destekliyor musunuz" sorusuna yüzde 91 oranında "evet" yanıtı verilmesi anketin en çarpıcı sonuçları arasında yer aldı. Aynı şekilde "Demokratik açılım sürecinde AK Parti'nin samimi olduğunu düşünüyor musunuz" sorusuna yüzde 62.3 oranında evet yanıtı verildi. AK Parti'yi samimi bulmayanların oranı yüzde 19.5'te kaldı.

16 üniversitedeki Kürt kökenli öğrencilerle yapılan ankette açılıma yüzde 91 destek çıktı

 

AK PARTİ İYİ YÖNETİYOR

 

• AK Parti reformcu bir partidir: 45.7 katılıyorum, 54.3 katılmıyorum.

 

• AK Parti gerici bir partidir: 43.2 katılıyorum, 56.8 katılmıyorum

 

• AK Parti Türkiye'yi iyi yönetiyor: 56.9 katılıyorum, 43.1 katılmıyorum

 

CHP STATÜKOCU

 

CHP statükocu bir partidir: 82.5 katılıyorum, 17.5 katılmıyorum

 

CHP devletin partisidir: 78.4 katılıyorum, 21.6 katılmıyorum

 

CHP 1989'daki çizgisine dönerse oy verebilirim: 67.6 katılıyorum, 32.4 katılmıyorum

Gönderi tarihi:

Şimdi;

 

2x2 kaç eder sorusunu çeşitli kişilere yöneltmişler. Matematikçinin "4 eder" demesiyle yetinmek istemeyip bir de tüccara sormuşlar. "Vallahi billahi dörtten aşağı etmez" demiş. "Ama sen yabancı değilsin, sana üç olsun" Avukata sormuşlar, "ilgili yasaya bir bakarız, danışma ücretimi peşin alırım" demiş. Bir de muhasebeciye soralım demişler. "Yaparız bir şeyler, defteriniz var mı? Kime tutturuyorsunuz?" diye sormuş. İstatistikçiye sormuşlar, "kaç etmesi sizin için iyi olur, ödemeyi çekle mi kredi kartıyla mı yapacaksınız?" demiş. E artık bir de anketöre sormadan olmaz demişler. O da: "Siz kaç kişiye sorulmasını, kaçının kaç eder dediğini söylemesini istiyorsunuz?" demiş... :lol:

Gönderi tarihi:

Kürt öğrencilere sorulan "Demokratik açılım sürecini destekliyor musunuz" sorusuna yüzde 91 oranında "evet" yanıtı verilmesi anketin en çarpıcı sonuçları arasında yer aldı. Aynı şekilde "Demokratik açılım sürecinde AK Parti'nin samimi olduğunu düşünüyor musunuz" sorusuna yüzde 62.3 oranında evet yanıtı verildi. AK Parti'yi samimi bulmayanların oranı yüzde 19.5'te kaldı.

16 üniversitedeki Kürt kökenli öğrencilerle yapılan ankette açılıma yüzde 91 destek çıktı

 

 

Bu öğrencilere "PKK bir terör örgütümüdür" diye sorulsaydı ne diyeceklerdi, onuda çok merak ettim ben :)

Gönderi tarihi:

Bu öğrencilere "PKK bir terör örgütümüdür" diye sorulsaydı ne diyeceklerdi, onuda çok merak ettim ben :)

 

Haha ha,dogru bir soru sayin Mouchette,eminim Kuvayi Milliye derlerdi.

Gönderi tarihi:

Hayır şimdi, bakın: Bana sorsalar ben de "derhal bu açılım saçılım son bulmalıdır" diye parlamam. Yani ortada karşı olunacak bir şey yok ki? Ola ki adamların kafasına silahla bu iş olmuyor diye dank etmiştir. Yani şimdi "niye silah bıraktı bunlar yaaa? Ne güzel atraksiyon oluyordu, ramboculuk oynuyorduk dağlarda" mı diyeceğiz? Hayır silah bıraktıklarını da bilmiyorum da, ola ki diyorum. Yani görelim nedir, ortada bir şey yok ki? Bir niyet, bir açıklama, bir yol haritası da yok. Her şey gizli!

 

Ya komedi aslında biliyor musunuz, bu "ahlaksızlık, BBG evi" filan söylemleri bir rezalet yahu! Bunlar nasıl bu en üst düzey sorumlu kişinin ağzından çıkıyor hayretler içindeyim. Sanırsın kameralar önünde öpecekler adamı! Bu nedir yahu? Bu resmen çöküştür, çöküş...

Gönderi tarihi:

Osman Pamukoğlu Avrasya televizyonunda açıkladı: AB'nin AKP'ye üç başlıca dayatması var: Etnik ayrımı tanıyacaksınız, Ermenistan ile kapıları açacaksınız, Güney Kıbrıs'a limanları açacaksınız...

 

Bir daha var da, onu başlıcalar arasında saymıyoruz: Osman Pamukoğlu'nun kurduğu partiyi kapatacaksınız! demiyor da "önlem alın" diyor. Bunun Türkçesi kapatmaktır. Partiye başka nasıl önlem alınır? Şaka gibi ama gerçek! Bu derece iç işlerimize karışma yetkisini buluyor bunlar kendilerinde. Bu derece yüz verilmiş! Açıkça terör sözcülüğü yapan değil, ülkeyi, bağımsızlığını, hak ve eşitliği savunan partiye kapatma!

Gönderi tarihi:

Üç gün önce Kandil dağı, Mahmur Kampı ve kısa bir süre sonra Avrupa’dan gelecek olan grup olmak üzere üç grup PKK mensubunun gelişi, Kürt ve Türk barış severlerinin umutlarını zirveye çıkarmıştır. Ama ne yazık ki hemen ilk açıklamalarında her zaman olduğu gibi o bilinen tavırlarını ortaya koyan CHP lideri Deniz BAYKAL ve MHP lideri Devlet BAHÇELİ insanları hiç şaşırtmadılar.

 

Evet barış onların neyine ki, Devlet BAHÇELİ’nin çocuğu yok. Deniz BAYKAL’ın da yakını operasyonlara gönderilmez herhalde.

 

Kürtlerin mücadelesi ve bu mücadelenin getirdiği sonuçlardan yıllardır Deniz BAYKAL ve Devlet BAHÇELİ siyasi olarak nemalanmaktalar. Koltuklarını ve mevkilerini kan ve göz yaşı ile kuruduklarına inanırlar. Kürt açılımı ve barış sözcükleri karşısında bocalamaya başladılar. Bu telaş neden diye sormak gerek. Barıştan endişe edenler sadece bunlar mı sizce, hayır.

 

26 yıl süren bu savaş az insanın ekmeğine yağ sürmedi. Doğu ve güneydoğuya yığdırılan on binlerce asker ve polisin ihtiyaçlarının karşılanması için akan trilyonlardan nemalananların neyine ki barış,

 

Bu savaş olmasaydı, ülkenin batısında görev yapan ile ülkenin doğusunda görev yapanların ücretlerinde herhangi bir farklılık olur muydu, sizce. Ülkenin batısında görev yapan memurlar aldıkları ücretlerle ay sonuna zar zor yetişirken. Doğu da üç yıl ve üstü görev yapanlar, özel taksi sahibi, batıda daire sahibi olur ve tasarrufları oluyor. Barış bunların neyine.

 

Dikkat edin 26 yıllık geçmişte gerek devlet güçleri ve gerekse Pkk saflarında hayatlarını kaybedenlerin %99’u emekçi, köylü ve yoksul aile çocuklarıdır. Hal böyle olunca sorumluluk mevkiindekilerin neyine ki barış.

 

Samimi bir çözüm aramak yerine, ölüleri bulunan ailelere papağan gibi ısrarla söyletilen üç cümle vardır. Vatan sağ olsun, şehitler ölmez vatan bölünmez yada kahr olsun pkk. Peki bu sözler ölenleri geri getirmeye yetti mi, yada barışa ne kadar katkısı oldu, hayır. Kin ve nefreti daha da büyütmekten başka bir işe yaramadı.

 

Tabi silah üreticileri ve ticareti yapanları da bu arada unutmamak gerek. Bu yolla servetlerine servet katanlarda mutlaka barış umutları karşısında telaşa kapılmışlardır.

 

Ülkenin batısında emeklilik hayatı bir çok insanın kabusudur. Çünkü çevreleri ve yakınları tarafından fazlada önemsenmezler. Uzun yıllarca çalıştıkları kurumlarında artık genç insanlar çalışır ve onların beklediği ihtişamlı geçmişleri geçmişte kalıyor.

 

Bu ülkede barış şarkıları söylenince, Kürt ve Türk kardeşliği tesis edilince emekliler huzur evlerine çekilmeliler. Artık kim arar PAMUKOĞLU’nu, kim sorar SARIZEYBEK’İ ve nicelerini.

 

Kürtlerin barışa ne kadar ihtiyaçları var ise Türklerinde en az o kadar ihtiyacı vardır. Öldürülen Kürtler kadar, en az bir o kadarda Türkler öldürülüyor. Kürtler tüketici durumuna düştüler. Ancak Türk gelirleri ile bu açık kapatılmak zorunda. Kısacası Kürt ve Türk’ler bir vücudun farklı organları durumundalar.

 

Bu savaş için harcanan milli gelir, Kürt ve Türk halklarının cebinden çıkmaktadır. Dünya teknolojik olarak ilerlerken ülkemizin büyümesi gecikmekte ve sonraki nesillere gelişmeyen ve yoksul bir ülke devredilmektedir.

 

Kürt açılımını ilk tartışmaya açan Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL ve bu doğrultuda bir çok yanlış icraatlar ile olsa da büyük çabalar sarf eden Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN ve ona destek veren partisini kutlamak gerek. Yine bütün bu çabalara destek olan sayısızca bürokrat, sivil toplum örgütü, basın, yayın, yazar ve diğer tüm aydınları kutlamak gerek.

 

Yıllarca Türk halkına taraflı görsel ve yazılı basın, özgür olmayan basın, Kürt düşmanlığını siyasi prim olarak algılayan siyasiler halkı yanlış hazırlamaya vesile oldular. Bu nedenle birden bire düşmanlık sözcüklerinden vaz geçip kardeşlik ve barış sözcüklerine insanları hazırlamak kolay değildir.

 

Cumhurbaşkanı ve Başbakanın Kürt açılımına bu kadar sahip çıkmalarına PKK’nin çatışmasızlık kararı vermeleri ve bunu uzatmaları çok iyi bir karşılık olmuştur.

 

Ardından son olarak pkk lideri Abdullah ÖCALAN’ın emri üzerine üç grubun ülkeye gelip teslim olmaları hem dünyaya ve hem de ülkemize çok ciddi bir mesajdır.

 

Bu mesaja karşılık gerek Kandil dağından ve gerekse mahmur’dan gelen 34 kişinin Türk yargısı tarafından serbest bırakılması barışa önemli bir katkı sağlamıştır.

 

Ancak son Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açmaydı tasarladığı incelemenin düşündürücü olduğunu da belirtmek gerek.

 

Türkiye’de ciddi sayıda savaş çığırtkanları olmasına rağmen barışın kazançlı çıkacağını umuyorum. Akan kardeş kanının durması için herkesin bir şeyler yapması gerekiyor.

 

Özellikle evlatlarını ve yakınlarını kaybeden Türk ve Kürt anne-baba ve diğer yakınları sloganlarını bir daha gözden geçirmeleri ve idareciler üzerine baskı unsuru olmaları gerektiğine inanıyorum.

 

Onların sloganı “benim yüreğim yandı, başkasının yüreği yanmasın” olmalıdır.

 

Kürtler ta Kandil dağından, Mahmur’dan, Avrupa’dan, Habur’dan, Diyarbakır’dan ve ülkenin büyük bir bölümünde ortaya koydukları barış şarkıları ile ne kadar barışa susadıklarını ortaya koydular.

Gönderi tarihi:

Bu iktidar yanlılarının, daha doğrusu AKP fanatiklerinin çok tipik bir ortak özelliği var. İktidarı onaylamayan herkesi en olmadık ağır suçlamalarla itham etmekte, yer yer hakarete varan ifadeler kullanmakta hiç bir sakınca görmez, bunun en doğal hakları olduğuna inanırlar. Yani bir şey demiyoruz, komplekslerini tatmin etsinler. Buna ihtiyaçları var gibi gözüküyor. İçlerinde birikmiş kinleri nefretleri çıkarmayınca rahatlayamıyorlardır herhalde. Fakat iktidarın eleştirilmesine bir o kadar tahammülsüzler. En haklı ve yerinde eleştiriyi hakaret olarak algılamakta ısrarcılar.

 

Çok tanıdık ve tipik bir tavır. Hiç yabancı gelmedi. Dogmatiklerin en tipik özelliğidir... :)

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

AKP'yi begenmeyebiliriz, benimde hic sevmediklerimin icerisinde AKP. Ama 85 yildir sorunlari hasir alti yapanlari, cözüm aramayanlari ve bilhassa cözüm yerine sorunu dahada cikmaza sokanlari elestirecegimiz yere en azindan dogru ve yanlislariyla beraber soruna el atan bir iktidari elestirmek acaba ne kadar dogru ve dürüstlüktür?

 

AKP son 7 yildir Türkiye siyasetinde yer almaktadir. CHP Türkiye'nin kurulusundan beri ve MHP de yanilmiyorsam 1960 lardan beri Türk siyasetinde yer almaktalar. Her iki partide yeteri kadar iktidar oldular ve parlementoda yerlerini aldilar. Ne yaptilar acaba bu partiler ülkemizin bukünki durumuna gelmememiz icin?

 

MHP kurulusundan günümüze kadar tesaronluk yapan bir siyasi parti rolünü üstlenmistir. 1980 öncesi souk savas döneminde ABD emperyalistinin taseronlugunu yaparak yegane yükümlülügü gelisen sol harekata ve isci eylemlerine karsi durmakti. Sonuc hepimiz tarafindan biliniyor. 1990 lardan sonra baska görevler almaya basladi, eski düsmanlarini artik dost ve vatanperver görmeye basladi ve hatta Ecevit ile koalisyon kurup ABD, PKK ve Türkiye'nin ortak plani olan Apo'yu yakalayip Türkiye'ye getirilmesinde ve sonrasinda da idam cezasini kaldirmada görevini sonuna kadar yapti. MHP'nin görevi Türkiye'yi kalkindirmak degil sadece emperyalistlerin tesaronlugunu yapmaktir. Dolayisiyla kurulusundan günümüze kadar Kürt sorununu inkar etmesi ve cözüm istememesi ve üretmemesi gayet dogal.

 

CHP'ye bakarsak, 1980 önceleri sol yelpazede yer alip her alanda Kürt'lerin yaninda oldugunu söyleyip onlarin sorununu cözmedi ama oylarini devamli aldi. O dönemler CHP icinde bir cok politikaci bügün DTP icerisindeki politikacilarin benzeri görüslere sahipti. 1923 ten 1950 lere kadar CHP tek basina iktidardaydi, ama Kürt sorununu hasir alti etti, inkar etti ve hatta onlara karsi savas dahi yapti.

1980 den sonra ortaya PKK cikti ve olaylar günümüze kadar devam etti. Bu son 30 yilda neler yapildi? 1980 e kadar ne yapildiysa aynisi yapildi. Yani inkar ve sorunu hasir alti yapmak. Bir kac capulcu denildi baslarda, ama sonunda ögrendikki sayisi 15 binlere bir orduymus savasan. Sorun bitmek yerine dahada büyüdü, 50 binden fazla insan öldü, köyler bosaltildi, göce zorlandi insanlar, milyarlarca dolar para harcandi. Devlet icerisinde yasa disi gelismeler türedi. Faili mechuller birden dag gibi karsimiza cikti. TSK mensuplari gene kendi icerisindeki yasadisi mihraklar tarafindan katledildi. Olay öyle bir gelisme noktasina geldiki, PKK ile devlet birimleri kendi cikarlari icin ortak bile calisir duruma geldiler. Uyusturucu ticareti her iki tarafin mafyasi tarafindan kontrol edilmeye baslandi.

Ne yaptilar peki bizim MHP ve CHP'miz? Neden sorunu yillar önce cözmediler? Kendileri cözmedigi gibi cözmek isteyenleri de engellemeye calisiyorlar. Bu anlamda bana göre gercek bölücüler MHP ve CHP dir.

Gönderi tarihi:

.

.

.

cözmediler? Kendileri cözmedigi gibi cözmek isteyenleri de engellemeye calisiyorlar. Bu anlamda bana göre gercek bölücüler MHP ve CHP dir.

 

kürt sorunu kürt sorunu.Ortada kürt sorunu yoktu ki neyi çözsünler.Türkiye de ne zaman kürt olan ben kürdüm diyemedi de,duyan türkte öyle bir ırk yok dedi de,hala kürtleri yok saymaktan bahsediliyor .Ne alaka?Mersin de,Ankara da,İzmir de ,İstanbul da kürt sorunu mu var?CHP hep bunu dile getirmiyor mu? Kimlerin bir kürt sorunu yarattığı gayet açık ve net.Kimlerin bölücü olduğu da gayet açık ve net.Sanki DTP napıyor ülkeye pkk lıları sokmak dışında.Doğuda fabrika üzerine fabrika mı açılıyor,okul üzerine okul mu yapıyorlar,doğu gelişmeye mi başladı?? Ha evet,bunu birileri artık istiyor,malum kurulacak yeni devletin bazı kurumlara ihtiyacı var.Peki onlardan kürt halkı ne derece yararlanır?Değişiklik olacağını sanmıyorum.Evlerinde iki halı,biraz yerlerde minderler,bi kaç koltuk,5 ile 10 arası bol çocuk,bol bol ırgat amele işçi lazım.Köle gibi insanlar lazım.Doğru düzgün okuyamamış insanlar lazım.Yoksa nasıl istediklere yöne at koşturacaklar.AK parti bilmem kaç yıllık partiymişte,en azından çözüm üretiyormuş?Memleket tamamen bağımsızlığını kaybetti ,bu kadar başarılı çalışan bu insanları elbet daha çok seversiniz diğerlerine oranla.Ama neyse, devam etsinler bakalım.Artık hiç birşey eskisi gibi değil.Önceleri orda burda insanlara bakar,herşeyden hebersiz kendi işinde gücünde hallerinden nefret ederdim.Sanki ülkede sorun yokmuş gibi haller.Şimdi postaneye gidiyorum, bankalara gidiyorum, kuyruk bekleyen insanlara bakıyorum.Tartışıyorlar,ülkede olanları konuşuyorlar.Yaşlılar,orta yaşlılar,her yerde bir tepki oluşuyor.Açılım maçılım adı altında yapılanlar, bu gidişle bu milletin kalan son sabrını öyle güzel taşıracak ki, ondan sonra siz izlersiniz ülkede kürt sorununu.Ülkeyi bir iç savaşa sürükleyenler,o zaman ne eder göreceğiz.Bu milletin sabrı taşarsa,hesap sorulacaklar sırasının başını kim çekecek,o zaman görürler.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.