Φ ERBAY Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Bende Olmasaydın Unuturdum aşkı, takvim bilmezdim, Anınla gözüme, yaşlar dolmasa. Yerlere serer de, seni övmezdim, Goncalı gönlümde, özün olmasa. Başka yar mı yok der, seni atardım, Bahçeme ektiğin, gülü satardım, Cefanı yanına, kolay katardım, Küllü ocağımda, közün olmasa. Urganı asardım yorgun boynuma, Gözümü kapardım, o son uykuma, Cismin doğmasaydı düşlü ufkuma, Hayalimde her an, yüzün olmasa. Günahla vuslatı, bulursun sanma, Baharın da kışı vardır, hiç kanma, Seni bir kalemde silerdim amma, Yürek kitabımda, sözün olmasa. Nigar Yıldız Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Sevmekte yürek ister Sevmekte yürek ister yüreksiz sevemezsin Sevmek ruhun gıdası sevemem diyemezsin Dünya yalan sen fani görmeden bilemezsin Çok cefalar çekmeden vuslata eremezsin Tanyeri ağarırken Güneş ufuktan doğar Kocamış yaşlı kurdu uyuz köpekler boğar Herkes ağa olursa ineği kimler sağar İnsan sabır küpüdür gün doğmadan kim doğar Evrenin tek hakimi Yüce Rabbim Allah var Gönül gözü kör ise ahu göz neye yarar Hoşgörüyü bilenler kimseye vermez zarar Çoğu kâr gören insan azda kılmalı karar. Mustafa Alpaydın Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2006 Bu gün bendeki resimlerini ve mektuplarını yakıyorum. Küllerini sana göndereceğim. İşte! Hepsi önümde duruyor. Şu resim çekilirken karşında ben vardım, hatırladın mı? Üzerini diyerek imzalamışsın. Bu seni en çok anlatan resimdi biliyorum. Bana en yakın olduğun resimdi... Karşında ben vardım, gözlerin gözlerimdeydi... İçin benimle doluydu, bakışların gibi. Önce bu resmini yakacağım, bu en çok sen olan resmini. Sonra da diğerlerini yakacağım. Hepsi birer birer kıvrılıp kül olacak sonunda. Ya mektupların? Herbirini çok çok öptüğüm mektupların...Satır satır içimde çakılı duran mektupların. Onlarda yanacak. Senden madde olan hiçbir şey kalmasın istemiyorum bende. İçimde bıraktığın eziklik yeter artık. Artık seninle değil, verdiğin acılarla avunacağım. Seni bütün arzuların üzerinde, bütün özlemlerin ötesinde seveceğim artık. Sensiz bir dünya yaratacağım senden. Dünya duracak ama sen durmayacaksın. Zaman bitecek, ama sen bitmeyeceksin. Bir gün bütün çiçekleri solacak bahçelerin, yıldızlar ışık vermeyecek, güneş doğmayacak hiç. Ama sen solmayacaksın, sen eksilmeyeceksin. Seni maddenin dışına çıkarıyorum. Ölümsüzlüğün kapılarını açıyorum sana... Anlamıyor musun? Daha düne kadar her yerini ayrı ayrı seviyordum. Ellerini tuttuğum zamanlar ürperirdim, başım dönerdi gözlerine bakınca. Dudakların her öpüşte yeniden dünyaya getirirdi beni. Al işte, hepsini sana bırakıyorum. Güzelliğinde senin olsun dişiliğinde.. Göreceksin, bir gün her yerin şu mektuplar, şu resimler gibi kül olup dağılacak. Bir tel bile kalmayacak saçlarından. Niceleri gibi sen de göçüp gideceksin bir gün... Önce güzeliğin terk edecek seni. Ellerin buruşacak, belin bükülecek, ak pak olacak saçların. Boş bir çuvala döneceksin. Gözlerinde o vahşi pırıltı kalmayacak, bütün ateşi sönecek dudaklarının... Ama ben o halinle bile seni terketmeyeceğim. Çünkü benim içimde hep bugünkü gibi kalacaksın. Taptaze, sımsıcak ve korkunç güzel! Yalnız benim gözlerimde bir manası olacak bakışlarının. Ben yok olduğum zaman da satırlarımda yaşayacaksın. Hiç ihtiyarlamadan, hiç değişmeden, hiç tükenmeden... Adım adınla anılacak, adın adımla... Mektuplarınla resimlerini yakacak gücü kendimde bulamasam, o zaman da kendimi yakardım. Şu herkeste seni gören gözlerimi, şu her yerde sana koşan ayaklarımı ve şu her zaman sana yazan ellerimi yakardım. Tenimden yükselen alevler ta Allaha kadar uzanır, ona çaresizliğimi anlatırdı. Seni güçsüz, zayıf bir insan tarafından sevilmenin hayal kırıklığına uğratmamak için, şimdi benim yerime, senden kalanları yakacağım. Ben yaşadıkça, varlığım bütün çaresizliklere meydan okuyacak. Unutma; seni sevdiğim için ölebilirdim, seni sevdiğim için yaşayacağım. Biraz sonra mektuplarınla resimlerni tutuşturacak bir kibrit çöpü gibi çekiliyorum hayatından. Her şeyiyle onu sana bırakıyorum. Hayatın senin olsun. İstersen hayatım da.. Ama sen kendinin bile olamayacaksın artık. Ben yaşadıkca, adım söylendikçe... Seni bensizliğe ve kendimi sana mahkum ediyorum.. ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 KARANLIĞIN GÖZLERİ Şimdi yoksun Seni dilediğim gibi düşünebilirim artık Tutar ellerini öpebilirim uzun uzun Kimseler ayıplayamaz beni Yokluğunda seni nasıl sevdiğimi anlayamazlar İşte gözlerin işte dudakların Senin olan ne varsa karşımda duruyor Ayaklarını dilediğim yere götürebiliyorum artık Sevdiğim şarkıları söyletiyorum dudaklarına Ve hoyrat ellerimle seni Her gün biraz daha güzelleştiriyorum.... Ümit Yaşar OĞUZCAN Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 8 Ekim , 2006 Kimse yokluğunda bunca sevilmedi Kimse yokluğunda ilahlaşmadı bu kadar Saçların böyle daha güzel Sen daha güzelsin Gelecek mutlu günlerin ışığında Her şey daha güzel Ne varki ayrılığın adı kötüye çıkmış Yoksa bin yıl daha yaşamak isterdim Ve seni bin yıl daha Ayrılıklar içinde sevmek isterdim....... Ümit Yaşar OĞUZCAN Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 16 Ekim , 2006 AKŞAM YİNE TOPLANDI DERİNDE Canan gülüyor eski yerinde Canan ki gündüzleri gelmez Akşam görünür havuz üzerinde, Mehtab, kemer taze belinde Üstünde sema, gizli bir örtü Yıldızlar, onun gülüdür elinde... Ahmet HAŞİM Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2006 AŞK Hayatın hızıyla yaşadık o aşkı Herşey bir anda başladı Yaşandı Ve bitti... Yan yana gidip de bir süre Ayrı yönlerde uzaklaşan İki tren gibi ATAOL BEHRAMOĞLU Alıntı
Φ nazenin7 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2006 Uzun Yağmurlardan Sonra / Gülten Akın Sen yağmurlu günlere yakışırsın Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler Islanan yapraklar gibi yüzün ışır Işırsa beni unutma Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün Bir yer sızlar yanar içimde büsbütün Her şeye rağmen ellerin üşür Üşürse beni unutma Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular Kahredersin başın önüne düşer Düşerse beni unutma. Alıntı
Φ nazenin7 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2006 BİR AYRILIŞ HİKAYESİ Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beş yüz, yüzde hudutsuz kere yüz... Kadın erkeğe dedi ki: -Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla; severek, korkarak, eğilerek, dudağına, yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana.. Ve ben artık biliyorum: Toprağın - yüzü güneşli bir ana gibi - en son en güzel çocuğunu emzirdiğini.. Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olan parmaklarına başımı kurtarmam kabil değil! Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak.. Sen yürümelisin, beni bırakarak... Kadın sustu. SARILDILAR Bir kitap düştü yere... Kapandı bir pencere... AYRILDILAR... nazım hikmet ran... Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2006 Arabesk Fantezi 2 Taş zindanlarına hapset beni yüreğinin Küreğe mahkum Taş kırmaya zincirlenmiş gibi Seveyim seni gardiyanım ol Ölmeden salıverme Kanat sırtımda cezaların en acımasızını Kanat takıp uçmak mümkünsüz olsun Voltalarda söyleyeyim yanık şarkılarını Kır sazımı Kes sesimi Avuçlarım kan, dudaklarım kan dolsun Kızılcık şerbetlerindir senin, gül rengidir dünyamı saran Her uzandığımda sana Kır hevesimi Bense köreltmeden nefsimi Tüketeyim nefesimi Çiçek açtı yaram... Oğuzkan Bölükbaşı Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2006 Bazı duygular vardır anlatılamaz, anlaşılır sadece. Sevenin sevdiğini bilmesi kadar ; Sevilen de anlar sevildiğini. Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez. Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile... Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu sevme hakkından alıkoyamaz. Sevmek çoğu zaman var olmaktır. Sonunda bizi yok olmaya götürse bile. Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum. Sen bile buna karşı koyamazsın. Sana gelinceye kadar sonu gelmez bir arayıştı sevgilerim. Bir zaman başkalarında aradım seni, Başka yüzlerde, başka ellerde aradım. Aldandım , fakat bir gün seni bulmak ümidini kaybetmedim . Nasıl olsa gelecektin bir gün. Ve işte geldin de ! Bana tatmadığım hüzünleri tattırmaya, bilmediğim kederleri öğretmeye geldin. Acıdan yana ne kalmışsa yaşamadığım hepsini bir bir sen yaşatacaksın bana . Bir gün yaşamanın gereksizliğini de senden öğreneceğim. Bu selin akışını hiç bir şey durduramaz artık . Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma. Coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin, mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri beraberinde sürükleyerek gideceksin. İşte o zaman yoklukların en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım . Er geç gideceksin; beni anlayamadan, beni sevemeden gideceksin . Yalnız bir iç kırıklığı kalacak senden, tesellisiz bir hüzün kalacak . Yıllardır aradığım sendin, ama sen gittikten sonra başkasını aramayacağım . Gelmeyecek bile olsan, ömrümün sonuna kadar arardım seni. Ama geldin bir kere; ister bilerek gelmiş ol, ister bilmeden ... Geldin ya ! Şimdi her şey güzel seninle. Yürümenin konuşmanın, nefes almanın bir başka anlamı var artık. Sen varsın ya her şey bambaşka gözlerimde... Alıntı... Alıntı
Φ kaan_bebeto Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 2 Aralık , 2006 SEN YAŞAMANA BAK Boşver seni sevdigi mi Sen yaşamana bak Kendince bildigin tarzda Kahkahalar atarak Aşkımla sevdamla Dalga geçerek Gününü gün Etmeye bak Efkarlandığında Bir sigara yak Ve dumanını üfle Bulutlara doğru Boşver seni seven mi var Senin için ölen mi var Umurunda mı Sen yaşamana bak Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2006 "Tam seni soruyordum";deyişini duymuştum ilk benim olduğunu sandığımda. Kalbim ağzıma geldi,yutkundum! Seni algılamaya başladı beynim; Karşımdaydın,tüm görkemin ışıl ışıl gözlerin ve bana sonuna kadar açtığın kalbinle.;Buydu;dedim içimden yıllardır aradığım. Yıldızlarda aramıştım gözlerini;ay;dan başka bir şey yoktu gökte yüzünü benzeteceğim,bir bakıma o kadar da uzaktın bana. Oysa şimdi uzansam dokunacaktım sana. Uzandım;Bilmem kaç bin wolt elektrik yayıldı vücuduma. İşte o an vermiştim ellerine kalbimi. Defalarca gelmeler,gitmeler,hayaller,öpücükler,kahkahalar,ha sretler yaşadım seninle;. Bir kandil gecesi yeminler savurduk rüzgara;Allaha ulaştı ruhumuz. Onun önünde döküldü dudaklarımdan o iki kelime;benimle evlenir misin? Çılgın bir evet sonrası benimdin artık!Ölmek ne güzel olacaktı seninle. Dudaklarımın değmediği yer kalmamıştı yüzünde,kollarımdaydın bütün senliliğinle. Söz vermiştik ilk çocuğumuzun adını sen ikincisininkini ben koyacaktım. Şimdi benim ilk kız çocuğumun adı senin adın olacak. Evimin hiçbir yerinde şark köşesi hiçbir köşesinde abajurlar olmayacak; yerlerde puf puf minderlerde. Duvarlarımın rengi hiçbir zaman siyah beyaz olmayacak mesela. Annenin ellerini hiç öpemeyeceğim,babanla rakı içemeyeceğim,kardeşinle fenerin maçlarına gidemeyeceğimde. Hatırlarmısın? Pırıl pırıl bir Pazar sabahı kıpır kıpır bir kalp elinde bir çiçekle merhaba dedin anneme;nasılsınız teyzeciğim anne demeye çoktan razıydın belki ama dil varmıyor bazen bilirim. Anacığımı ilk kez böyle içten sarılır gördüm bir kıza,onun sana kızım dememesi için bir neden yoktu;dedi de istedi de seni biliyorsun Kalbinin tüm renklerini taşıyan bir çiçek yumağı getirmiştin,halâ duruyor masanın üzerinde.Daha ne kadar dayanırım bilmiyorum onu görmeye. Nefes aldığın her yerinde yaşıyorsun evin.Ben daha ne kadar yaşarım bilemiyorum. Odamda;resimlerinin önünde gerçeğe dönüşmüştü hayâller. Şeker olmuştum sana;sonra tepsi,öyle pişmişti işte kahveler. Üç vakte kadar görüşmek dileğiyle ayrıldık evden,ilk kez kollarımda dolaştırıyordum seni,ilk kez eleleydik sokaklarında eylülün; son olduğunu nereden bileyim.. Sarıya boyanmış bir aracın camıydı aramıza giren,o iri iri,siyah siyah gözlerin küçüldü yavaş yavaş,kayboldun gözlerimde. Yokluğuna duyduğum ağlamaklı bir isyandı kalbimde varolan. İki elim cebimde boynum bükük tuttum evimin yolunu,akşamı senle ettik evde bıraktıklarınla.. Bir yada birkaç hafta kat üstüne kat çıktık gönül arsamıza;gözlerin temeli, sözlerin yıkılmaz duvarları oldu kuracağımız(ı sandığım)yuvanın.. Yine bir kandil gecesi;Allahın huzurundayım; beni bıraktığın yerde, seni beklediğim yerde; Sen!yoksun. Ben!yalnızlığımla birlikte,yalnızlığını yaşıyorum! Bir kez daha yemin ediyorum seni seviyorum;canım yanıyor! Efkar dağıtmak için o malum yere bir ömrü bir çırpıda bitirdiğimiz terasımıza çıktım. Bir dolu efkar alaşağı etti beni. Boş sandalyeler,solmuş çiçekler,üzerine oturup Bakırköyü seyrettiğimiz minderler seni sordu gitti diyemedim;küçüldüm. Ardımda bıraktığım bir damla göz yaşına sormuşlar seni,kurumadan az önce anlatmış bir daha asla gelmeyeceğini;oturup birlikte ağlamışlar Seni en çok terasımızda özleyeceğim biliyor musun! Saat geç oldu beklememin bir amacı yok, günlerin çok öncesiydi gelmeyeceğini söylediğinde. Şimdi aşkımızın mumlarından yak bir tane. Bak o yanan benim! Titreyen kalbim, Alevi değil mumun, Eriyip akansa göz yaşlarım; Üzülme çok kalmayacağım, Birazdan biterim.. Akılda sen,yürekte acı olunca,ne kalem rahat duruyor ne sayfa.Bak gördün mü sevişip aşkı doğurdular yine Bir şiirle başlamıştın sen yine öyle bitiyorsun işte,satır satır. Eve nasıl geldim hatırlamıyorum desem yalan değil.Kapıyı anacığım açtı yüzüme baktı,anladı her hal seni sordu iyidir dedim inanmadı,bir daha sordu ağladım;ağladı. Göz yaşlarımı sildi,bende onunkini. Sen yalnız beni değil anamı da ağlattın! Sarıldık ne zaman ayrıldık bilmiyorum.. Yazdı geldin; Kıştı gittin! Kalbime kar yağdı. Alıntı
Φ kaan_bebeto Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 3 Aralık , 2006 biliyorum sende seviyorsun yanarım yanarım haylaz bir çocuk gibisin seni sevmeye doyamamki bir çiçek gibi beslerim sevgini sensizik yakar yakar kalbimi hırçın dalgalar gibi olsanda yinede gel gecelerin prensi ben halen bıraktığın yerdeyim olmadı olmadı yapamıyorum hayallerimizi unutamıyorum aşkmı bu sensiz yapamıyorum seni elimden aldı asi geceler biliyorum sende seviyorsun duyulmaz sesin sedan yar seni aldı elimden imkansızlık yanarım yanarım yar yanarım kaderin elinde küle dönerim yaşamakmı ölmekmi sensizlikmi hangisi daha beter rüzgar olsa savursa beni dört bir diyarlara bir parçam kavuşurmu sana yar......... yaşıyorsam elbet bir nedeni var Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2006 Aşk,İş İlişkileri ve Modern Zamanlar ''Hoşçakal sakin kafam Hoşçakal kanaatkâr ruhum...” Bilin bakalım Shakespeare ne zaman söyletir bu sözleri Othello’ya? Ülke yönetmeye kalkışmadan biraz önce mi? Ticarete girip hesapları karıştırdığında mı? En yakın dostlarının ihanet ettiğini anladığında mı? Hayır! Hayır! *** Aşk kapıyı çaldığında böyle seslenir Othello. Çünkü bilir; aşk hem çok ateşli hem çok kırılgandır. Sanıldığının aksine huzurla değil, huzursuzlukla kardeştir. Ve aşk mutluluk değildir; âşık olunanın varlığından mutlu olmaktır. Peki modern insan nasıl? Biliyoruz... Onca “kendiyle barışık olma” arayışına; parayla saadet satın alma kültürüne; Ferrarisini satıp bilge olma gevezeliğine karşın modern insanın ne kafası sakin, ne de ruhu kanaatkâr! Ne zihni durmak biliyor modern insanın, ne de ruhu doymak! O halde... Shakespeare’in ünlü kahramanı gibi hepimiz âşık mıyız? Kalplerimizdeki bu bitmek tükenmek bilmeyen kımıltı, aşk yüzünden mi? Bir bakıma, evet! Ama durun, durun... Öyle değil. Othello gibi değil yani... Modern insan âşık ama işine âşık! Şunları bir düşünün bakalım. Yoğun arzu, tutku ve bağlılık, kalp kırıklıkları, mutluluk ve mutsuzluk med cezirleri, kuşku nöbetleri, ateşli sayıklamalar... Bütün bunları modern insan nerede yaşıyor? Çalışma hayatında yaşıyor daha çok. Sevdiği tarafından terk edilmeyi kaldırabiliyor ama iki yıldır beklediği terfi gelmeyince kendini “terk edilmiş” hissedip yataklara düşüyor. Geceleri uyuyamıyor; aklı hep işinde oluyor; işiyle sevişiyor. Tatminsizlik bütün ruhunu sarıyor, bütün eylemlerini yönetiyor. Kıskançlıklar, kuşkular, hayal kırıklıkları deseniz... Neredeyse hepsi işiyle, işyerindekilerle ilgili. *** O halde gerçek aşka ne kalıyor? Hadi aşkı da geçtik ama aşka benzer flörtlere; içinde bir parça aşk olsun diye adaklar adadığımız ilişkilere ne kalıyor? Pek bir şey kalmıyor. O durumda kimse kimsenin kafasını bozmasın; çok “arıza” çıkmasın isteniyor. (Oysa aşk başlıbaşına “arıza”dır, bu dünyaya başka bir dünyadan “emanet” ciddi bir uyumsuzdur; tersini söyleyen yalancıdır.) Acaba aşk şarkılarına, aşk şiirlerine vurgun fakat kendini üstünkörü flörtlerin; akılcı beraberliklerin; “seviyeli” evliliklerin sakin denizlerine bırakmayı tercih eden insanlar olmamızın nedeni bu mu? Enerjimizin başka bir alanda tükenip gitmesi mi sebep? *** Aşk meşk denilen şey, kabul edelim ki çoktan işten arta kalan zamanlarımızda hoşnutluk-haz-kafa dinleme-eğlenme kaynağımız olup çıktı. Ağır rekabete dayalı iş hayatı ve başarı kültürü içimizdeki binlerce yıllık “ateşi” yavaş yavaş kendi alanına çekiyor. Şiirler direniyor bir tek! Ama dikkat edin; şiir sevgisiyle dalga geçen “akılcı”lar da çoğalıyor. Şarkılar direniyor bazen. Ama damardan şarkıları hor gören; müziği oyalanma vasıtası olarak değerlendirenlerin alaycılığı baskın çıkmaya başlıyor. *** Tablo açık. Ekonomi global, aşk git gide yerel. Arzular zengin ve dizginlerinden kopmuş, aşk yoksul ve zincirlenmiş. Hayat genel, aşk istisna. Herkes yalandan bilge, aşk hâlâ deli divane. Göreceğiz bakalım, ne olacak sonu(muz)? Alıntı Haşmet Babaoğlu Alıntı
Misafir ipek Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 4 Aralık , 2006 En güzel yarınlar senin olsun, Sen buna layıksın ömrün mutluklarla dolsun, Eğer gün gelirde sen beni unutursan, İnan ki tatlım canın sağolsun. Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 13 Aralık , 2006 Baharda Başlayan (4 ) Meleklerin uçtuğu saatlerde gel Azrail yola çıkmamış olsun Aşkın varsa eğer bir meleği Kabul ederse sadece bir dileği Ne zor durumlara gireceksin Sana bağışladığımda ne istediğini Şimşek çakıyor, ve gök gürültüsü Bana aynadır gözlerin Sırdır dudakların Uzakların sesini getirmeni bekliyorum İki karşı kıyıda buluşamayan ellerimizi sesimiz birleştiriyor Bana doğru gelmeyi denesen Korkularını dinlemesen Çünkü baharda günah yazılmıyor hanene Aşk serbest düzen Seni üzen her şeyi bahar saklıyor Bahara güven Uzaktaki bir kentin akşamında saklanıyorsun Gecelerinde hiç yalnızlığı tatmıyorsun Lakin içmek geliyor içinden bir damla da olsa sarhoş olup Aşkın getirdiği lezzeti anlatmak Sen hiç unutmadın ki aşkı Aşka boyanmış ne varsa ruhunda Aşka aşık olan bir kızla yaşadığında Daima canlı olmalı gözlerin Ve heyecanlı yüreğin Kikir kikir kikirdeyen sen Ne mümkün rüzgarına yetişmek Daha dün tırmandığın dalların tepesinden inememişken Nasıl tutabilirim o kadar yüksekteki saçlarını Söylenecek o kadar çok söz var ki O kadar an var ki yaşanacak Hayallerime insan ömrü yetmez Geciken hayallerim mi ömrüme yetmeyen Yoksa sen misin Beklenmeyen bir anda çıkıp geliveren Yediveren güllerin arasından Her mevsim taze bakan gözlerinden dökülen ümidi topluyorum Senden istediğim anları verecek gibi sözlerin Sonra vazgeçecek gibi gülüşün Bahar başımın tatlı belası Baharda başlayan ne varsa hayal Yarın yine kendime uyanacağım Hiç olmazsa anılarımda kal… Oğuzkan Bölükbaşı Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 18 Aralık , 2006 Yanmak Donmaktır Artık resimlerin yetmiyor Özleminin hayalini kurmaya Yaşanmamışlıkları bırakıp gittiğin günden beri Ne çok zamanım varmış uyumaya dedim yokluğunda Gizlice söylediğim aşk dolu sözleri de boşalttığım ruhunu anlamadan Geldiğin yollarda gözümü bıraktın Issız Sessiz Ve sensiz artık rüzgârları kentin Ben biliyorum Gittiğin yeri de kendine benzettin Hep bahar Bilseler bıraktığında hep hazan Sen olmasan Hayalini kurduğum başka bir an Bu kadar içimi yakar mıydı? Yanmanın donmak olduğunu sen öğrettin bana Oğuzkan Bölükbaşı Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 19 Aralık , 2006 Öyle Sanma ki Sana baktığımda Aklımdan aşklar gelip geçiyor... Sana bakınca Kendimi soyut bir aynada Seyrediyor gibiyim... Nasıl ki karşılıklı iki ayna Çoğalıp gider... Öyle... Sırtımda bir şüphe küfesi Sürüyorum... Tam ıssızlığımın kavşağına gelince Sanma ki aklımdan Aşklar geçiyor. Kendimi kendimden sıyırıp Sarılıp Doyasıya öpmek istiyorum Nasıl ki karşılıklı iki ayna Çoğalıp gider Öyle... Fikret KIZILOK Alıntı
Φ inanna Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2006 Öyle Sanma ki Sana baktığımda Aklımdan aşklar gelip geçiyor... Sana bakınca Kendimi soyut bir aynada Seyrediyor gibiyim... Nasıl ki karşılıklı iki ayna Çoğalıp gider... Öyle... Sırtımda bir şüphe küfesi Sürüyorum... Tam ıssızlığımın kavşağına gelince Sanma ki aklımdan Aşklar geçiyor. Kendimi kendimden sıyırıp Sarılıp Doyasıya öpmek istiyorum Nasıl ki karşılıklı iki ayna Çoğalıp gider Öyle... Fikret KIZILOK Alıntı
Φ inanna Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2006 önce özür..... karçiçeği_m..tabi yalnışlıkla oldu bu .acemilik .şiirler beni kopardı ... .sonrası malum. " senden uzakta hep bir şeyler eksik gönlümde derman yok,inan bir nefeslik ne bir avuntu nede biraz ümit ne yaptın bana, nedir bu sezsizlik. içimde bir şey acıyor sen gelince aklıma herşeyi yerine sevemem razıyım yapayalnız tükensin yıllarım ama yerine sevemem olmuyor denedim yine de yerine sevemedim herşeyi" Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 İşte gidiyorsun Merdivenlerde bir ölüm sessizliği Kül rengi yağmurlar sokaklarda Üzerinde en çok sevdiğim ceketin En acısı Unut gitsin der gibi ıpıslak kirpiklerin Ve ilk defa Bu kadar aceleci Ellerin ayakların gözlerin Söylenecek ne varsa bitti -doğrudur- Artık bu saatler Kanadı kesik bir sevdanın Kalemi kırık bir aşkın Ve sayfaları yanık bir romanın sonudur…. İşte gidiyorsun Ellerinle açtığın bütün kapıları kapayarak Hayat verdiğin odalardan gölgeni de alarak Ve sürgüne verip bütün düşlerimi Dağ gibi bir adamı yakarak Anlıyorum bu suskunluk Bir aşkın açılmamış son mektubudur Geride bıraktığın Saksıda bir gelin çiçeği Masada küskün bir anahtar Yüreğimde parmak izlerin Ve cevapsız yüzlerce sorudur İşte gidiyorsun Dikerek gözlerime o mağrur bakışlarını Yıllardır düşlediğin zaferi kutlayarak Ve masum bir veda gibi sokulup Ellerinle yüreğimi parçalayarak Tarihte bugün Aylardan Eylül Günlerden hüzün Saatlerden ondur Sen kazanmayı Ben kaybetmeyi seçtim Anlıyorum Bu ikimiz için artık sondur İşte gidiyorsun Ve biliyorsun Birazdan sol yanıma düşeceğim Yaramın olduğu yana Vurduğun yere yani Ne de olsa ayrılık acıdır zordur İşte karşında Ağır yaralı bir adam Bir avuç gözyaşı Ve ihanet makamında bir şarkı Suç mahallinde Senden kalan son delil budur Git hadi git vazgeçilmezim Şunu bil ki Dünyada bütün mezarlıklar Senin gibi vazgeçilmezlerle doludur… Ahmet Selçuk İLKAN Alıntı
Φ baharrr Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 MEçHULLERDEYİM BAZEN SENİ UZAKTAN SEYREDİYORUMDA SORUYORUM KENDİME EVET NEYDİ BENİ SANA BAĞLAYAN NEYDİ GECELERİ AĞLAMAMA SEBEP OLAN İçİMDE TARİFSİZ AMA GARİP ACI ACI AMA BAZENDE ZEVK VEREN BENİ KENDİ DÜNYAMA MECNUN EDEN VARMIYDI ACABA SENİ BENİM KADAR SEVEN NOLURDU Kİ SENDE BENİ SEVSEN SANA GÜLÜMSEDİĞİMDE EN AZINDAN TEBESSÜM ETSEN SANA GÜNÜMÜZÜN MANEVİ OLAN EN DEĞERLİ DUYGUSUNU BIRAKIYORUM KARŞILIKSIZ SEVMEYİ BU DUYGU HERKESE BESLENMEZ BESLENEN KİŞİ DEĞER BİLMEZ GİTTİĞİM YER SANA UZAK KALIYO MEçHULLERDEYİM ADRESİ KİMSE BİLEMEZ Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 14 Ocak , 2007 Yangın Yangın bakışların Saçların rüzgar rüzgar Savur alevini yansın Gözlerime konan turnalar Sen hiç mi bahar görmedin Yüreği aşka boyun eğmedin Beni kovsan gitmem derdin Yavan; kokusuz yalancı ! Şehirde ezgimiz yandı gittin Deva bulmam, gözlerime değdin Şimdi kupkuru bir çöl gibi sözlerin Yaban Kokusuz yalancı! Sana geldim Sona Sen de yeryüzüdür gökte bulan Ey Suların sonsuzluğu Bakışlarım demir atsın gözlerinin limanına Fırtınalara yorgun yüreğim ; Sana Bütün Sabahlarım sesinde ağarsin Keder tırmanmasın yüzüme bir daha;Sarmaşık gibi; Öpüşlerin damlasın çöl dudaklarıma Biliyorum; Yüreğim durgun sudur; dindiğim Korku kıyılarımı sildiğim Sana geldim Sustum ve yumdum İki damla ateş düşürdün gözlerime Al uslandır korsan bedenimi Gece kanat çırpsın parmaklarımda Birbirimizden kaçıracak yerimiz kalmasın Birleşsin yağmur soylu ellerimiz Bırak öpüşlerim ağzını kapatsın Uzun uzadıya susarak kalalım birbirimizde Sabaha söyleceyek Söz bırakmayalım Köpekler gibi havlayan acılarımız sussun Sevda çözmesin kendini bizden Sularca gülüşelim Yüreğim alıkoysun gitmelerimi Sona geldim Sana !! En Kaynar su bile olsan Ateşimi söndürürdün Yüreğine bir sorabilseydin Bu zulümü bitirirdin! Yangına el olalın Umutları od olur Bir ömür yangınsız sevda Yanar yanar kül olur Sen hiç mi bahar görmedin Yüreği aşka boyun eğmedin Beni kovsan gitmem derdin Yaban kokusuz yalancı Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2007 Acı Şiir Bir yerleriniz yaralanmıştır mutlaka, ya düşmüşünüzdür çocukken, ya da incinmişinizdir aşıkken Kapanmaz sandığınız ne yaralar kapanmıştır Durmaz sandığınız ne kanlar pıhtılaşmıştır kabuk bağlayıp Hani efkar bir sis gibi çöktüğünde başınıza Bir yüz ararsınız Tüm yüzlerle yerdeğiştiren gözlerinizde Yaranızı kanatan Hep ağrıyan yerinize değmek istercesine Mazoist bir duygu çöreklenir beyninize İşte o zaman Yalnızlığın atlıları Boşanıp dizginlerinden Karanlıkları getirirler doludizgin Bir dönülmez sefere çıkar düşünceler Tozduman içinde göz gözü görmez Ve anlaşılmaz sesler Çıkararak Bağırarak Haykırarak Duyulmak istersiniz Duyulmazsınız Kanayan yerleriniz görünmez karanlıkta Yalnızsınızdır yalnızlıkla Yüzler silinir Acılar diner Gün ışır Yorgun bir gecenin sabahına Yaşananlar zamana karışır Ve insan yeni acılar için Geçmiş acılara alışır..... Oğuzkan Bölükbaşı Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.