Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Gazze'de katliam


Efendi Türkler

Önerilen İletiler

Sayın FUZULİ,

 

Öncelikle son olaylar sırasında, İsrail'i soykırımcı, katliamcı ilan eden insanların, "Hasmas sorumludur, ama tek sorumlu değildir, en büyük sorumlu değildir" dediklerini duymadım.

 

Duymuş olsam, "hakikaten insanlar, olayları anlamaya çalışıyorlar" diyeceğim. Ama yukarıdaki anlamda bir söz duymadım.

Gördüğüm tek şey, Hamas'a hiçbir laf söylenmeden, sürekli İsrail'in suçlanması.

 

Ben masum insanların öldüğünü kabul ediyorum, ama bu ölümlerdeki Hamas sorumluluğunun hiç görülmemesi ve görülmek istenmemesini eleştiriyorum.

 

Ben İsrail tarafını tutuyor olsam, Golan'da İsrail'e işgalci statüsü devam ediyor demem, savaşı İsrail kaybetmiştir demem.

Bunu neye göre söylüyorum? İsrail savaşı kaybetmiştir, zira, Hamas'ın tuzağına düşmüş ve etik açıdan doğru olmayan şeyler yapmış, sivilleri öldürmüştür, bu neden le haklı iken haksız duruma düşmüştür, bu nedenle savaşı kaybetmiştir. Bunu diyorum.

 

Ayrıca başbakanımızın, halkımızın başkasının teröristine sahip çıkmasını, desteklemesini, başkasının teröristine özgürlük savaşçısı muamelesi yapmasını, teröristlerin gaspetmek için uğraştıklatrı davaya ömrünü vermiş mevcut Devlet Başkanını (Mahmud Abbas) dahi Hamas ağzı ile hain ilan etmesini anlamakta güçlük çekiyorum.

 

İnsanlarımızı biraz daha derin düşünmeye davet ediyorum. Yaptığım budur.

 

Saygılar.

 

Sn. Brain gerçek olan şu ki yarım asrı aşan bir süre zarfında o cografyada, gözümüzün önünde kan akmakta,insanlık dışı yollarla canlar hiçe sayılmakta, hayatlar karşılıklı yok edilmektedir.Bütün bu olanlar İsrail devletinin o cografyada bir şekilde teşekkülüyle başlamıştır malumunuz üzere.İsrail kendine karşı koyacak devletlere karşı gücünü kullanmıştır ve pervasızca kullanmaya devam etmektedir.İdeolojik bağlamda sorunun özüne inersek İsrail'in kurulurken benimsediği siyonist felsefe,bu yolda şiddeti de benimsemiş olması Arap dünyası için, Filistin için kabul edilecek, sineye çekilecek bir durum değildir.Arap dünyası, Arap dünyası bağlamında Müslümanlar İsrail'i o cografyada işgalci olarak görmektedirler ki haksız değillerdir değil mi?Bu düşüncenin silinmesini, sindirilmesini istemek bütün olanları unutmakla eşdeğerdir.İsrail'e karşı yapılan Suriye, Mısır,Ürdün vb. Filistin odaklı tehdit, savaş girişimleri bunun doğal tepkisidir.Bu durum o coğrafyanın doğal kaderi haline gelmiştir.Bu coğrafyanın kaderinin savaşa, ölümlere,huzursuzluğa gebe hale gelmesinde İsrail'in benimsediği Siyonist ideolojinin büyük payı vardır yanılıyor muyum?

 

İsrail ''Vaadedilmiş Topraklar'' anlayışından vazgeçmiş midir?Amacı gerçekten de o cografyada huzuru tesis etmek midir?Ya da İsrail gerçekten kendini savunma içgüdüsüyle mi katliam yapmaktadır?Televizyondan yıllarca izlediğimiz acımasızca öldürülen Filistinlilerin yanında, bundan da hiç vicdan azabı duymayan İsrail askerlerinin, komutanlarının insanın kanını donduran sogukkanlılık manzaraları eleştirdiğiniz Hamas'ın yaptığından ne derece aşağıdır?

 

Bu son olay Hamas'ı aşan, Hamas'ı görünmez kılan hiçbir kelimeyle yumuşatılamıyacak bir katliamdır.İnsanların bu manzarayı izlerken ''Ama canım Hamas'da tahrik ediyordu, haketti bunu Gazze.'' şeklinde değerlendirmesini beklemeniz çok da sergilenmesi beklenilen bir tavır değildir bence.Hamas dünya kamuoyunun gösterdiği bu tepkiyi oluşturmak istemiştir istememiştir, burası yapılan katliamın teferruatıdır.İsrail kendisi hakkında hissedilen bütün kini, düşünceleri pekiştirmek, düşmanlığını kanıtlamak için elinden geleni yapmıştır.Hamas suçluysa İsrail Hamas'ın suçunu unutturacak en büyük suçu işlemiştir, devlet terörü uygulamıştır.Bunu ne vicdanlar unutacak ne de bu yapılan tarih sayfalarında sadece savunma olarak yer alacak.

 

Bundan sonra orda huzur tesis edilecekse önce İsrail kendine çeki düzen vermelidir, sonra Hamas'a gelinir, gelinmelidir.

 

MUHABBETLE...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Günümüzde savaşlar ordular arasında değil, halklar arasında geçiyor. Bu yüzden de savaşılan ülkenin sadece savaşan cephesi değil, tümü hedef alınıyor. Bu, ikinci dünya savaşından beri böyledir. Çünkü bir halkın savaşma azmini kırmadan, cephede ordusunu durdurmak yetmiyor. Askeri savaşın yanı sıra, psikolojik, ekonomik yönden düşmanı bitirmeden savaşı bitirmek mümkün olmuyor. Durum beğenmesek de budur. Ülkenin fabrikaları, santralleri, rafinerileri, hava alanları bombalanmadan ekonomisini ve dolayısıyla savaşma yeteneğini, büyük kentlerini bombalayıp halkın savaşma azmini kırmadan savaş bitirilemiyor. Bugün askerin cephede savaştığı ve halkın sadece cepheden gelen haberlerin dışında savaştan haberinin olmadığı bir savaş olanaksızdır. Savaş başlayınca tüm ülke bundan etkilenir. Bir an önce hedeflere ulaşmak ve savaşı bitirmek için elden gelen her türlü zarar verilir.

 

Başınıza gelmeye görsün... Savaşı çıkarmayacaksınız yoksa, çıkardıktan sonra olabileceklerin bir sınırı yoktur. Televizyona çıkıp ağlayarak tüm ailesini kaybettiğini anlatan ve herkesi ağlatan zavallı Filistinli kızcağız gibi sayısız trajediye neden olursunuz. Savaş ise bir tek insanın ölümünden dolayı bile çıkabilir. Bir cinayet işleyip sınırı geçen kişinin teslimini isterseniz de vermezlerse bile çıkabilir. Savaşı başlatmak kolay, ama bitirmek çok zordur...

 

Ha şimdi diyeceksiniz bunları niye yazdın? Hamas mı ordular gönderip İsrail'i tehdit eden? Tabii ki Hamas hiç bir şeydir. Fakat tek bir füze atması bile savaş başlatabilir. Ama derseniz ki İsrail egemen bir devlet değil, olmaması gereken yerde bulunan sanal bir devlet, o yüzden kendini ve vatandaşlarını koruma hakkı yok, bu tezin bölgede zarar vermeyeceği tek ülke İsrail'dir. İsrail'e bu tez ile saldırmak mantıklı ve rasyonel değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn.Brain, peki, İsrail'in, baştan beri Haması el altından desteklemesi konusuna ne diyorsunuz ?

 

Bak buna itiraz edemem.

İsrail hakikaten, El Fetih'in mücadelesini zayıflatmak, Filistinlileri bölmek ve El Fetih'in haklı davasını zayıflatmak için Hamas'ı desteklemiş ve Filistinlileri gaddar, fanatik, kansever bir toplum ıolarak göstermek için Hamas'ı kullanmıştır.

 

El Fetih, Barış Sürecini kabul ederek, İsrail'in Filistinlileri uzlaşmaz ve barış istemeyen taraf olarak gösterme taktiğine son vermiştir.

 

(Benzer bir taktik, Kıbrıs'ta KKTC tarafından denenmiş ve şu anda etik üstünlük KKTC'dedir. Yani Rumların "uzlaşmaz, barış istemeyen Türkler" propagandasının önüne geçilmiştir)

 

Ef Fetih'in bu anlaşmayı kabnul etmesi ile İsrail gerçekten zor durumda kalmış, Clinton Yönetiminin de baskısıyla, Oslo Anlaşmasını kabul etmiştir. Bu anlaşmaya imza atan İzak Rabin zaten fanatik bir İsrailli tarafından öldürülmüş, İsrail'i bu anlaşmaya zorlayan Clinton'un başına da İsrailli aşırı sağcılar tarafından Monika Levinnsky çorabı örülmeye çalışılmıştır.

 

İsrail içinde Barış Sürecini destekleyenler ve desteklemeyenler arasında büyük bir mücadele vardır.

Batı Şeria'daki Yahudi Yerleşimciler bu siyasi mücadeledeki en etkin ve fanatik gruplardan biridir.

Onlar İsrail siyasetini sayılarının ötesinde etkilemektedirler.

 

İsrail Devleti, Barış Sürecine destekleyenler ile Barış Sürecini ihanet sayanların arasında kalmış, Yahudi Yerleşimcilerin ağıtları, ithamları ve tahrikleri baskın çıkmaya başlamıştır.

 

Ancak İsrail, imza attığı bir anlaşmayı da bozan taraf olmanın etik sorumluluğunu almak istememiştir.

Bu nedenle özellikle sağcı iktidarlar Barış Sürecini yoksayan ve Anlaşmayı uygulamayan taraf olmadan, bu anlaşmayı bozmanın yollarını aramıştır. Bu noktada Hamas kurtarıcı olmuş ve Hamas, El Fetih'e karşı İsrail'in müttefiki durumuna gelmiştir.

 

Şu anda Hamas, İsrail'de barış istemeyen taraflara bahane sunan ve dolayısıyla onlara hizmet eden, Filistinlilerin kazanımlarını tehlikeye atan bir örgüttür.

 

Ayrıca Hamas, İsrail'in beslediği kargaya dönmüş, Hamas'ı sadece El Fetih'i zayıflatacak bir farksiyon olarak görürken, bugün karganın sadece El Fetih'e değil, kendisine de zarar vermeye başladığını, kontrol edilemez hale geldiğini, halkının barış içinde yaşama umudunu tamamen yokettiğini görmüştür.

 

İsrail, El Fetih'in anlaşmayı kabul etmeyeceğini hesaplayarak politika oluşturuken, El Fetih'in anlaşmayı kabul etmesiyle yakalandığı hazırlıksız durumun etkisi ve barış istemeyenlerin ilk aşamada baskın çıkmasıyla benimsediği "Oslo Anlaşmasını uygulamasak ve buna bir sorumlu bulsak" politikasından, "hakikaten El Fetih ile yaptığımız anlaşma her iki taraf için de iyi imiş, Hamas'ı desteklemekle hata etmişiz" noktasına gelmiştir. Yani İsrail geçmişin bir hatasından nasıl kurtulacağını bulmaya çalışmaktadır. Yağmurdan (El Fetih) kaçarken, doluyla (Hamas) karşılaşınca, Yahudi yerleşimcilere ve ihanet söylemcilerine kulak vermenin ne kadar hata olduğunu anlamış ve El Fetih ile yapılan Anlaşmanın değerini tam olarak yeni kavramıştır.

 

Bu nedenle, şu andaki savaş, İsrail ile Filistin arasında değil,

kirli taktikler izleyen ve sadece El Fetih'e ve dolayısıyla Filistin'e değil, İsrail'e de artık ciddi zararlar veren ve barış umudunu tamamen yokeden bir terör örgütü haline dönüşen Hamas ile İsrail-Filistin grubu arasındadır.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Orada 'Jazrala with love from Israel' yazmıyor mu ? Ayrıca, İsrail bayrağı da çizilmiş. Düzmece mi, gerçek mi bilemem tabii...

 

Hayir kardesim:

 

Yazi dedigim gibi :::

 

"Nazrala with love" der.... referans ettigi Hasan Nasrullah dir... heceleme lisanlarinda degisiktir.... ve cocuk kendi ismini imza atar. Evet Isailden der... Ama hitap ettigi Hasan Nasrullahdir... Arap cocuklar degil..... Hitap ettigi insan bir terroristtir.

 

 

Onu burada daha kolayca gorebilirsiniz: Bu resmi yapistiran insan kendi uydurdugunu altina yazmis ve digerleri buna inanip aynisini tekrar etmis. Sen "DogrucuDavud" olarak bunu dogru yapmalisin.

 

-http://andfaraway.net/blog/2006/07/18/with-love/-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Günümüzde savaşlar ordular arasında değil, halklar arasında geçiyor. Bu yüzden de savaşılan ülkenin sadece savaşan cephesi değil, tümü hedef alınıyor. Bu, ikinci dünya savaşından beri böyledir. Çünkü bir halkın savaşma azmini kırmadan, cephede ordusunu durdurmak yetmiyor. Askeri savaşın yanı sıra, psikolojik, ekonomik yönden düşmanı bitirmeden savaşı bitirmek mümkün olmuyor. Durum beğenmesek de budur. Ülkenin fabrikaları, santralleri, rafinerileri, hava alanları bombalanmadan ekonomisini ve dolayısıyla savaşma yeteneğini, büyük kentlerini bombalayıp halkın savaşma azmini kırmadan savaş bitirilemiyor. Bugün askerin cephede savaştığı ve halkın sadece cepheden gelen haberlerin dışında savaştan haberinin olmadığı bir savaş olanaksızdır. Savaş başlayınca tüm ülke bundan etkilenir. Bir an önce hedeflere ulaşmak ve savaşı bitirmek için elden gelen her türlü zarar verilir.

 

Başınıza gelmeye görsün... Savaşı çıkarmayacaksınız yoksa, çıkardıktan sonra olabileceklerin bir sınırı yoktur. Televizyona çıkıp ağlayarak tüm ailesini kaybettiğini anlatan ve herkesi ağlatan zavallı Filistinli kızcağız gibi sayısız trajediye neden olursunuz. Savaş ise bir tek insanın ölümünden dolayı bile çıkabilir. Bir cinayet işleyip sınırı geçen kişinin teslimini isterseniz de vermezlerse bile çıkabilir. Savaşı başlatmak kolay, ama bitirmek çok zordur...

 

Ha şimdi diyeceksiniz bunları niye yazdın? Hamas mı ordular gönderip İsrail'i tehdit eden? Tabii ki Hamas hiç bir şeydir. Fakat tek bir füze atması bile savaş başlatabilir. Ama derseniz ki İsrail egemen bir devlet değil, olmaması gereken yerde bulunan sanal bir devlet, o yüzden kendini ve vatandaşlarını koruma hakkı yok, bu tezin bölgede zarar vermeyeceği tek ülke İsrail'dir. İsrail'e bu tez ile saldırmak mantıklı ve rasyonel değildir.

 

Çok güzel bir yazıydı, teşekkürler.

 

Saygıılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sorun sadece Hamas olsaydı, İsrail her şeyi göze alır ve Hamas tükeninceye kadar bu küçücük bölgeyi işgal altında tutardı. Çok zor olurdu ama sonuçta tek pürüz giderilip kalıcı barış olacak olsa buna değerdi. Sorun matruşka gibi içiçe ve karmaşık. Bazen çözümsüzlük en iyi çözüm olabiliyor. İsrail'in tek kişi kaybetmeye bile tahammülü yok. O yüzden kente asker sokmaktan çekiniyor. Böyle giderse bir iki sene sonra bir operasyon daha yapar.

 

Sorun, "İsrail ortadan kalksın" tezini işleyen ve Hizbullah ile Hamas'ı doğrudan destekleyen İran'dır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Günümüzde savaşlar ordular arasında değil, halklar arasında geçiyor. Bu yüzden de savaşılan ülkenin sadece savaşan cephesi değil, tümü hedef alınıyor. Bu, ikinci dünya savaşından beri böyledir. Çünkü bir halkın savaşma azmini kırmadan, cephede ordusunu durdurmak yetmiyor. Askeri savaşın yanı sıra, psikolojik, ekonomik yönden düşmanı bitirmeden savaşı bitirmek mümkün olmuyor. Durum beğenmesek de budur. Ülkenin fabrikaları, santralleri, rafinerileri, hava alanları bombalanmadan ekonomisini ve dolayısıyla savaşma yeteneğini, büyük kentlerini bombalayıp halkın savaşma azmini kırmadan savaş bitirilemiyor. Bugün askerin cephede savaştığı ve halkın sadece cepheden gelen haberlerin dışında savaştan haberinin olmadığı bir savaş olanaksızdır. Savaş başlayınca tüm ülke bundan etkilenir. Bir an önce hedeflere ulaşmak ve savaşı bitirmek için elden gelen her türlü zarar verilir.

 

Başınıza gelmeye görsün... Savaşı çıkarmayacaksınız yoksa, çıkardıktan sonra olabileceklerin bir sınırı yoktur. Televizyona çıkıp ağlayarak tüm ailesini kaybettiğini anlatan ve herkesi ağlatan zavallı Filistinli kızcağız gibi sayısız trajediye neden olursunuz. Savaş ise bir tek insanın ölümünden dolayı bile çıkabilir. Bir cinayet işleyip sınırı geçen kişinin teslimini isterseniz de vermezlerse bile çıkabilir. Savaşı başlatmak kolay, ama bitirmek çok zordur...

 

Ha şimdi diyeceksiniz bunları niye yazdın? Hamas mı ordular gönderip İsrail'i tehdit eden? Tabii ki Hamas hiç bir şeydir. Fakat tek bir füze atması bile savaş başlatabilir. Ama derseniz ki İsrail egemen bir devlet değil, olmaması gereken yerde bulunan sanal bir devlet, o yüzden kendini ve vatandaşlarını koruma hakkı yok, bu tezin bölgede zarar vermeyeceği tek ülke İsrail'dir. İsrail'e bu tez ile saldırmak mantıklı ve rasyonel değildir.

 

İnsanca bakanın olmasa dediği; ama çağımızda sürekli seyrettiğimiz gerçeklik, nesnellik bu işte.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayir kardesim:

 

Yazi dedigim gibi :::

 

"Nazrala with love" der.... referans ettigi Hasan Nasrullah dir... heceleme lisanlarinda degisiktir.... ve cocuk kendi ismini imza atar. Evet Isailden der... Ama hitap ettigi Hasan Nasrullahdir... Arap cocuklar degil..... Hitap ettigi insan bir terroristtir.

 

:) Neye hayır diyorsun ki ? Ben, orda Arap cocuklar falan mı demiştim. Yazılana cevap verirsen sevinirim. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn. Brain gerçek olan şu ki yarım asrı aşan bir süre zarfında o cografyada, gözümüzün önünde kan akmakta,insanlık dışı yollarla canlar hiçe sayılmakta, hayatlar karşılıklı yok edilmektedir.

 

karşılıklı kan akıtıldığı doğrudur.

 

Bütün bu olanlar İsrail devletinin o cografyada bir şekilde teşekkülüyle başlamıştır malumunuz üzere.İsrail kendine karşı koyacak devletlere karşı gücünü kullanmıştır ve pervasızca kullanmaya devam etmektedir.İdeolojik bağlamda sorunun özüne inersek İsrail'in kurulurken benimsediği siyonist felsefe,bu yolda şiddeti de benimsemiş olması Arap dünyası için, Filistin için kabul edilecek, sineye çekilecek bir durum değildir.Arap dünyası, Arap dünyası bağlamında Müslümanlar İsrail'i o cografyada işgalci olarak görmektedirler ki haksız değillerdir değil mi?Bu düşüncenin silinmesini, sindirilmesini istemek bütün olanları unutmakla eşdeğerdir.İsrail'e karşı yapılan Suriye, Mısır,Ürdün vb. Filistin odaklı tehdit, savaş girişimleri bunun doğal tepkisidir.Bu durum o coğrafyanın doğal kaderi haline gelmiştir.Bu coğrafyanın kaderinin savaşa, ölümlere,huzursuzluğa gebe hale gelmesinde İsrail'in benimsediği Siyonist ideolojinin büyük payı vardır yanılıyor muyum?

 

İsrail ''Vaadedilmiş Topraklar'' anlayışından vazgeçmiş midir?Amacı gerçekten de o cografyada huzuru tesis etmek midir?Ya da İsrail gerçekten kendini savunma içgüdüsüyle mi katliam yapmaktadır?

 

Sayın FUZULİ,

 

Tarihi geri döndürmek mümkün olmayacağına göre, bugünkü duruma çözüm bulmak gerek.

"Yahudiler gelmişler orayı işgal etmişler, bu nedenle sorun var, bu işgali unutmak mümkün değil." demek çözüm değildir.

Bu şuna benzer: Türkler Ortas Asyadan gelemeseydi, Avrupalılar Amerika'ya göçmeseydi, Afrika sömürgeleştirilmeseydi, falan filan demeye benziyor.

Bunlar olmuş. Sevsek de, bizi acıtsa da, bunlar olmuş ve kabullenilecek.

Bizim odaklanmamız gereken şey, Eğer hala geçmişte gerçekleşmiş olan olaylar bugün sorun yaratıyorsa, bu sorunu aşmak.

 

"Arap dünyası, Arap dünyası bağlamında Müslümanlar İsrail'i o cografyada işgalci olarak görmektedirler ki haksız değillerdir değil mi?Bu düşüncenin silinmesini, sindirilmesini istemek bütün olanları unutmakla eşdeğerdir" demek, "zaman makinesi icat edilmedikçe bu soruna çözüm bulunamaz" demekle eşdeğerdir.

 

Zaman makinesi sadece bir fantazi olduğuna göre, bu işin tek çözümü, mevcut dyurumu kabul edip, kayıp-kazanç skalasını mevcut durumdan başlatmaktır.

 

Türkiye Cumhuriyetini kuranlar, kayıp-kazanç saklasını Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşına başladığı günkü sınırları dikkate alarak yola çıksalardı, bugün barış içinde yaşıyor olmazdık.

 

Hepimiz, ülkemizin yarısını "işgal altında sayan" kişiler olacaktık ve bu bizim, ezilmişlik, haksızlığa uğramışlık, beceriksizlik duygularıyla yetişmemize neden olacaktı.

 

Ama cumhuriyeti kuranlar, geleceğe sorun bırakmak ve travmatik bir millet yaratmak yerine, kayıp-kazanç skalasına yeni bir başlangıç tayin ederek, geçmişi bırakmışlar ve geleceğe bakmışlardır.

 

Filistin'e barış ve huzur gelebilmesi için, tarafların barış skalasını osmanlı sonrası duruma değil, mevcut duruma ayarlamaları gerekmetedir.

 

İsrail, kendi iç politik kavgaları sonucunda bunu başarmıştır.

 

Vadedilen topraklar arasında sayılabilecek olan Batı Şeria'dan, Sina'dan, Gazze'den çekilmiştir.

Kayıp*kazanç skalasını M.Ö. 2000 yılından, 1967 yılındaki duruma ayarlamıştır.

 

Arap ülkeleri de, benzer şeyi yaptığı takdirde, yani kayıp-kazanç skalasını 1948 öncesi yerine 1967'ye, yani Golan Tepeleri dışında, bugünkü duruma ayarladıkları takdirde, Arap ve müslüman toplumları ezilmişlik, kazık yemişlik, haksızlığa uğramışlık duygusundan kurtulurlar. Barış için gerçekten bir umut doğar.

 

El Fetih bunu anlamış ve bunu yapmaya girişmişti.

Ama İsrail içindeki fanatiklerle işbirliği içindeki Hamas buna engel olmaktadır ve bugün barışın önündeki engeldir.

Oslo Anlaşmasının hemen akabinde, İsrail, hazırlıksız yakalandığı bu anlaşmadan dolayı kazık yemişlik duygusunu yaşamış, 1993''deki fiili durumu gösteren kayıp-kazanç skalasını hemen 1967'ye ayarlayamamış, elinde bulundurduğu toprağı kaybetmenin travmasına girmiştir. Bu travma ve bocalama sırasında anlaşmayı uygulamamak için gerekçeler aramış ve anlaşmayı istemeyen Hamas'ı müttefik olarak görmüştür.

 

Ancak bugün hem İsrail hem de El Fetih, Oslo Anlaşmasının değerini anlamışlar ve elde edilebilecek tek çözümün 1967 sınırları olduğunu kabullenmişlerdir. Bunu kabullenmeyen taraf Hamas'tır ve hem İsrail'e hem de Filistin'e savaş açmıştır. Bugünkü savaş bu savaştır.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:) Neye hayır diyorsun ki ? Ben, orda Arap cocuklar falan mı demiştim. Yazılana cevap verirsen sevinirim. :D

 

Peki, orada Arap cocuklar demiyorsa ... sen niye "demiyor!" diye yazmiyorsun? Sordugun soru, onceki soruyu dagitmaktan baska bir sey degildir. Evet Israilden geliyor yaziyor... Ehhh ne demek? Bu "Danimarkadanmi" geliyor demeleri lazim.... ben sizi anlamiyorum.

 

Eger sorun olan, niye bu cocuklar, bir terroriste hitab bile olsa, niye yaziyorlar boyle bir seyi diye sorarsan... cevabi cok basit. Eger senin de ailenin birini terroristler oldururlerse, bunu yazmak istemezmisin ona hitap olarak?

 

Arap cocuklar, intihar bombali yelekler giyip masum insanlari olduruyorlar, lokantalarda.... bunu Terbiyeli bulan insanlar, Israilli cocuklarin bir yazi yazmasini terbiyesiz buluyorlar. ... tevekkeli degilde biz birbirimizi anlamiyoruz.

 

Hosca Kal

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki, orada Arap cocuklar demiyorsa ... sen niye "demiyor!" diye yazmiyorsun? Sordugun soru, onceki soruyu dagitmaktan baska bir sey degildir. Evet Israilden geliyor yaziyor... Ehhh ne demek? Bu "Danimarkadanmi" geliyor demeleri lazim.... ben sizi anlamiyorum.

 

Bak şimdi :)

 

Orada 'Jazrala with love from Israel' yazmıyor mu ? Ayrıca, İsrail bayrağı da çizilmiş. Düzmece mi, gerçek mi bilemem tabii...

 

Ben orda okuduğumu yazmışım. Sana sorduğum soru 'Jazrala yazıyor, Nazrallah değil, aynı anlama mı gelir ' anlamındadır. Ben bu sorumla, ne 'bunlar Arap çocuklarına bomba yolluyor', ne de 'çocuklar böyle yetiştiriliyor' demek istedim. Sorduğum soru sadece, 'orda şu yazıyor, okuduğum kadarıyla' diye sana doğrulatmaktı.

 

Oysa, sen, ben karşı kamptanım diye, hemen, benim sanki 'evet, orda Arap çocuklar yazıyor' demek istediğimi zannederek önyargılı bakış tarzını göstermiş oldun.

 

Not: Davud ismi Türkçede Davut olarak yazılır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ancak bugün hem İsrail hem de El Fetih, Oslo Anlaşmasının değerini anlamışlar ve elde edilebilecek tek çözümün 1967 sınırları olduğunu kabullenmişlerdir. Bunu kabullenmeyen taraf Hamas'tır ve hem İsrail'e hem de Filistin'e savaş açmıştır. Bugünkü savaş bu savaştır.

 

İyi de, o zaman, en son 7 ay önce yapılan ateşkesi süresi bitmeden İsrail neden bozmuştur ? Bunun da sebebi İsrail içindeki fanatiklerin etkisi değil mi ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mustafa Kemal, gençliğinin verdiği heyecanla Trablus'a gitmiş, o ülke topraklarının kaybedilmemesi için mücadele etmiştir.

Ama, o ülke topraklarının elden çıkmasına mani olamamıştır, ama ileride çok işine yarayacak olan deneyim ve tecrübe kazanmıştır.

 

Anadolu işgal edildiğinde, Mustafa Kemal, nelerin elden çıkarılabileceğini, nelerin kurtarılabileceğini iyi hesaplayabilecek bir tecrübeye sahipti.

 

Mustafa Kemal, halüsinasyon gören bir adam değil, realist ve halkını düşünen bir devlet adamıydı.

 

Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı toprağında kurulan, Irak'ı da kabullendi, Suriye'yi de kabullendi, doğduğu yerlerin bir başka ülkenin olmasını da kabullendi.

 

Kurtuluş Savaşı sonlarında, "Şu ivmeyle Batoı Trakya'yı da alalım, Selanik'e kadar gidelim, Makedonya'yı da geri alalım." demedi. Devlet adamı, nerede hareket etmesi gerektiğini, nerede durması gerektiğini bilen kişidir.

 

Bugünkü Türkiye'nin kurucuları, senin örneğindeki söylemek istediğin şeyleri yapmışlardır. Kurtarabileceklerini kurtarabilmek için, vazgeçilmesi gerekenlerden vazgeçmişlerdir.

 

Şimdi ben başka birşey sordum ;

 

Anadolu'da Rum, Ermeni ve Kürt devletleri kurma projesi ile Filistin'de bir yahudi devleti kurma projesi arasında fark var mıdır ?

 

Mustafa Kemal, üstünde yaşayan ve mutlak çoğunluğu oluşturan halklara ait olarak kurulan devletleri kabul etmiştir. Bu devletlerin İsrail'le herhangi bir benzerliği yoktur. Yani Suriye, Irak arap yarımadasının çeşitli ülkelerinden arapların getirilip Türklerin evlerinden kovulmasıyla kurulmamıştır. Bu devletlerin kuruldukları topraklar üstünde yaşayan ve mutlak çoğunluğu oluşturan insanlara ait olmuştur.

 

İsrail ise, üstünde yaşayan ve mutlak çoğunluğu oluşturan arapların toprakları İngilizler, Irgun, Hagana gibi yahudi terör örgütleriyle eliyle onlardan alınıp. Dünya'nın çeşitli yerlerinden göç ettirilen yahudilere verilmesiyle kurulmuştur.

 

Aynı projesinin Anadolu'daki versiyonlarına, önce oralarda yaşayan Türkler ve onları tek bir çatı altında toplayan Mustafa Kemal nasıl cevap vermiştir?Savaşla.

 

Peki aynı tepkiyi veren araplar haksız mıdır ?

 

 

 

Türkiye'nin Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurulmasını savaş sebebi saydığı dönem geride kalmıştır.

Türkiye Devleti şimdi, Kuzey Irak'taki Kürt Devletini muhatap almaya başlamıştır.

 

Sıradan bir Google araması ile ulaştığım haberler.

 

-http://www.porttakal.com/haber-turk-heyeti-barzani-yle-gorusecek-mi-143501.html-

ttp://www.istanbulfm.com.tr/haber/guncel/turk-heyeti-necirvan-barzani-ile-gorusecek.html-

 

Saygılar.

 

Türkiye, bu kimselerle Kürdistan devleti'nin temsilcileri sıfatıyla değil, Irak Devleti'nin bölgesel yöneticileri sıfatıyla görüşmektedir.

 

Herkes, herkesle görüşmektedir. Görüşmek kabul etmek değildir. Öyle olsaydı İsrail, Hamas'la anlaşma yapmazdı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yukarıda yazım var, o haritaya dikkatli bak, Golan tepeleri dışında, İsrail'in 1967 sınırına çekilmiş olduğunu göreceksin.

 

Misak-ı Milli'de tanımlanan Türkiye'ye bakacak olursak, sınırlarımız içinde olması gereken Kerkük ve Musul halen işgal altında. Ama Atatürk başta olmak üzere, Türkiye'nin yöneticileri nerede, ne zaman ilerleneceğini, nerede durulacağını bildikleri için, Musul, Musul, Musul diye yırtınıp, kazanımları tehlikeye atmamışlardır. Vazgeçilebilecek şeylerden vazgeçmesini bilmişlerdir. Ama zamanı gelmiş, Hatay'ı almasını bilmişlerdir.

 

Filistin yöneticileri, gerekirse, kazanımlarını korumak için, Kudüs'ün bir kısmından vazgeçmesini bilmelidirler.

İsrail'in 1967 savaşı sonundaki kazanımlarından vazgeçmesini bildiği gibi.

 

Türkiye musul ve kerkük'ten ne karşılığında vazgeçmiştir. Bağımsızlık ve egemenliğinin kayıtsız şartsız kabulu karşılığında.

 

Filistin'liler İsrail'le defalarca anlaşmalar yapmışlardır. Defalarca. Anlaşmaların içeriğine bakarsan, tıpkı Türkiye gibi, tartışmalı olan konuların daha sonra çözülmek üzere askıda bırakılmasını kabul etmişlerdir. Ne karşılığında ? Filistin'in bağımsızlığının tanınması karşılığında ? Peki İsrail ne yapmıştır ? Her seferinde anlaşmayı tek taraflı olarak ihlal etmiştir. Anlaşmalarda verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmemiştir. Filistin'in bağımsızlığını tanımamıştır.

 

Filistin'liler Oslo anlaşmasında büyük tavizler verdiler. İsrail'in öne sürdüğü bütün şartları neredeyse kabul ettiler .

 

Peki ne oldu ? Anlaşmayı İsrail adına imzalayan adam. Dünyanın en iyi korunan adamlarından olmasına rağmen, fanatik bir yahudi tarafından basıt bir "suikastle" yakın mesafeden vurularak öldürüldü.

 

İsrail Oslo anlaşması ve sürecini baltalamak için, Filistin'lilere yönelik provakasyonlarına hiç ara vermedi. En son ve en büyük provakasyon olan, Ariel Şaron'un yanında silahlı adamlarıyla Mescid-i Aksa'ya girmesi oldu. Şaron'un yanında silahlı adamlarıyla Mescid-i Aksa'yı "ziyareti" bunu protesto eden Filistin'lilerin üstüne otomatik tüfeklerle ateş açılmasının ne gibi bir hedefi ve amacı olduğunu söyler misin ?

 

Bir kimse başını kippa yada şapkayla kapatmadan, yanında silahlı adamlarıyla Ağlama duvarına gitse ne olur ?

 

Anlaşmayı İsrail adına imzalayan İsac Rabin öldürüldü. Filistin adına imzalayan Yaser Arafat'ı iktidardan indirmek için İsrail'in yapmadığı kalmadı. Adamın karargahının duvarına bile işedi İsrail askerleri. Günlerce karargahında kuşattılar adamı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eger senin de ailenin birini terroristler oldururlerse, bunu yazmak istemezmisin ona hitap olarak?

 

Arap cocuklar, intihar bombali yelekler giyip masum insanlari olduruyorlar, lokantalarda.... bunu Terbiyeli bulan insanlar, Israilli cocuklarin bir yazi yazmasini terbiyesiz buluyorlar. ... tevekkeli degilde biz birbirimizi anlamiyoruz.

 

Bu cümleleri, şu şekilde yazsak ne dersin ?

 

Eger senin de ailenin birini İsrailliler oldururlerse, Hamasın söylediğini söylemek istemezmisin İsraile hitap olarak?

 

İsrail, bombalar yağdırarak, aç bırakarak masum insanlari olduruyorlar, hastanelerde, okullarda.... bunu normal bulan insanlar, Hamasın videolarındaki söylemlerini vahşice buluyorlar.... tevekkeli degilde biz birbirimizi anlamiyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye musul ve kerkük'ten ne karşılığında vazgeçmiştir. Bağımsızlık ve egemenliğinin kayıtsız şartsız kabulu karşılığında.

 

Filistin'liler İsrail'le defalarca anlaşmalar yapmışlardır. Defalarca. Anlaşmaların içeriğine bakarsan, tıpkı Türkiye gibi, tartışmalı olan konuların daha sonra çözülmek üzere askıda bırakılmasını kabul etmişlerdir. Ne karşılığında ? Filistin'in bağımsızlığının tanınması karşılığında ? Peki İsrail ne yapmıştır ? Her seferinde anlaşmayı tek taraflı olarak ihlal etmiştir. Anlaşmalarda verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmemiştir. Filistin'in bağımsızlığını tanımamıştır.

 

Filistin'liler Oslo anlaşmasında büyük tavizler verdiler. İsrail'in öne sürdüğü bütün şartları neredeyse kabul ettiler .

 

Peki ne oldu ? Anlaşmayı İsrail adına imzalayan adam. Dünyanın en iyi korunan adamlarından olmasına rağmen, fanatik bir yahudi tarafından basıt bir "suikastle" yakın mesafeden vurularak öldürüldü.

 

İsrail Oslo anlaşması ve sürecini baltalamak için, Filistin'lilere yönelik provakasyonlarına hiç ara vermedi. En son ve en büyük provakasyon olan, Ariel Şaron'un yanında silahlı adamlarıyla Mescid-i Aksa'ya girmesi oldu. Şaron'un yanında silahlı adamlarıyla Mescid-i Aksa'yı "ziyareti" bunu protesto eden Filistin'lilerin üstüne otomatik tüfeklerle ateş açılmasının ne gibi bir hedefi ve amacı olduğunu söyler misin ?

 

Bir kimse başını kippa yada şapkayla kapatmadan, yanında silahlı adamlarıyla Ağlama duvarına gitse ne olur ?

 

Anlaşmayı İsrail adına imzalayan İsac Rabin öldürüldü. Filistin adına imzalayan Yaser Arafat'ı iktidardan indirmek için İsrail'in yapmadığı kalmadı. Adamın karargahının duvarına bile işedi İsrail askerleri. Günlerce karargahında kuşattılar adamı.

 

Bakınız, barış yapmak kolay iş değildir.

Özellikle "Barış için Toprak vermek" her politikacının cesaret edebileceği birşey değildir.

Bunu kabul etmeyip, vatan hainliği sayacak binlerce insan çıkar.

İzak Rabin'i öldüren kişi bunlardan biridir.

Özellikle Batı Şeria'daki Yahudi Yerleşimciler için İzak Rabin gelmiş geçmiş en büyük haindir.

 

İsrail, Mısır ile yaptığı anlaşmayı, Oslo'da tekrarlamak istemiştir.

Ama İsrail'in hatası, Oslo Anlaşmasına toplumu hazırlamadan gitmiş olmasıdır, zira bütün stratejilerini, Filistinlilerin bu anlaşmayı kabul etmeyeceklerini varsayarak yapmışlardır.

Ancak El Fetih, senin yukarıda kullandığın bir ifadenle "Yahudilerin mutlak çoğunluğu oluşturdukları topraklarda kurulan İsrail'i kabullenmiş, Filistinlilerin mutlak çoğunluk oldukları alanları kurtarmaya yönelmiştir. Yani Kazanç-Kayıp skalasını 1948 öncesi durumdan, 1967 sonrası duruma ayarlamıştır.

 

Filistinliler içindeki bazı gruplar nasıl ki Oslo Anlaşmasını ihanet saymışlarsa, İsrailliler içinde de Oslo Anlaşmasını ihanet sayan birsürü insan vardır. Barışa karşı olanlar, İsrai'in toplumu bu anlaşmaya hazırlamamaış olmasından da hareketler, iktidarı hemen ele geçirmişler ve Anlaşmayı geçersiz saymanın yollarını aramışlardır. Bu noktada en sağlam müttefik olarak Hamas'ı bulmuşlardır. Tekrara gerek yok, bu konudaki görüşümün genel hatlarını şuradaki yazımda söyledim zaten.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.

.

"Arap dünyası, Arap dünyası bağlamında Müslümanlar İsrail'i o cografyada işgalci olarak görmektedirler ki haksız değillerdir değil mi?Bu düşüncenin silinmesini, sindirilmesini istemek bütün olanları unutmakla eşdeğerdir" demek, "zaman makinesi icat edilmedikçe bu soruna çözüm bulunamaz" demekle eşdeğerdir.

 

Zaman makinesi sadece bir fantazi olduğuna göre, bu işin tek çözümü, mevcut dyurumu kabul edip, kayıp-kazanç skalasını mevcut durumdan başlatmaktır.

.

.

Ancak bugün hem İsrail hem de El Fetih, Oslo Anlaşmasının değerini anlamışlar ve elde edilebilecek tek çözümün 1967 sınırları olduğunu kabullenmişlerdir. Bunu kabullenmeyen taraf Hamas'tır ve hem İsrail'e hem de Filistin'e savaş açmıştır. Bugünkü savaş bu savaştır.

 

Saygılar.

 

Sn. Brain,

 

Ben bu sorunun çözümü için zamanı geriye götürelim, sorunun başlangıcına gidelim, cografyayı, tarihi baştan dizayn edelim demiyorum, çözüm için bu bir fantazi dogru.Lakin o cografyada yaşanan sorunun haklı, haksız tarafları aranırken tarihi geçmişini göz önünde bulundurup değerlendirmek gerekiyor değil mi?Arap ülkelerinin hissiyatını, Filistin'nin hissiyatını hiçe sayıp, tarihi geçmişini arkaya atıp, olanlar karşısında İsrail'i yaptıkları için, yapacakları için makul karşılamak da tek yönlü,İsrail taraflı bakış açısıdır değil mi?

 

Tarihi derinliği olan hissiyatları milletlerin zihninden silmek, milletlerin siyasetlerinde görmemek mümkün değildir.Her millet bir zamanlar kendisini ezen, topragını alan, üstünlük kuran zihniyete, millete karşı bu yenilmişliğin, ezilmişliğin hissiyatını taşır ve bu da siyasetine yansır.Bu bir gerçekliktir.

 

Yaşanılan zamanda güçlü olan siyasetini işletmektedir.Tarihi planlarını ve geleceğe yönelik planlarını uygulamaya koymaktadır.

 

Tabi gönül ister ki kimse kimseye kin gütmesin,her millet hem kendi hem de diger dünya milletlerinin huzuru için çalışsın.Maalesef bu düşünce de bir ütopya.Dünya Kurtlar vadisi insanlar, milletler kendini kurt görenlere, kurtluğa soyunanlara yem oluyor.Bu durum da dünyanın kaderi.Bu çağda dünyayı yönlendiren, güçlü devletler sadecekendi çıkarları ekseninde dünyayı döndürmeseler, güçlerini barışı,refahı tesis etmek için kullansalar birçok sorun da hallolacak.ABD'ye bakıyorsunuz,AB'ye bakıyorsunuz sözde barış için çalışıyorlar, insan haklarının tesisi için uğraşıyorlar.

 

 

Dünyada bugün yaşanan güçlünün sömürüsü, egemenliği.Kendi vicdani dünyamızda bu sömürünün bir parçası mı olacağız, bunun taraftarı mı olacağız?Dünyaya, dünyada yaşanılanlara, kültürümüzden, milliyetimizden de soyutlanmadan ama insan odaklı bakabiliyor muyuz?Birilerin yaptığını eleştirirken, yapılanı mı eleştiriyoruz yoksa tepkimiz bizim de onları yapamıyor oluşumuzdan mı?Dünyaya huzur gelmeyecek ben hissiyatıyla, benden olmayana ne olursa olsun mantığıyla.Bunlar kıyamet alametleri Sn. Brain.Dünya kıyameti zorluyor...

 

MUHABBETLE...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BM raportörü Richard Falk'un Gazze'de yaptığı incelemeler neticesinde İsrail'in savaş suçu işlediğine dair göstergeler bulunduğunu söylemesi, İsrail'i telaşlandırdı. İsrail'i aşırı kuvvet kullandığı ve Gazze Şeridi'nde BM binalarını bombaladığı için hesap vermeye çağıran Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un ardından Falk'un açıklamaları, İsrail'i harekete geçirdi.

İsrailli bir İnsan hakları örgütünün hazırladığı ve bu 12 kişinin suçlarının detaylarıyla ortaya konduğu dilekçeler internet üzerinden de yayımlandı. Olmert, Barak ve Livni'nin de aralarında olduğu İsrailli 12 politikacı ve asker aleyhinde Lahey'de dava açılması için suç duyurusunda bulunuldu."Aranıyor" başlığı altında verilen bilgilerde, işlenen savaş suçları dışında 12 İsrailli'nin resimleri ve fotoğrafları da yer alıyor. İnternet sitesinde bu kişilerin İsrail dışında bulunduğu sırada başvuruda bulunmak isteyenler için irtibat bilgileri de verildi.

 

Listede yer alan İsrail savaş suçlularının başında, Olmert, Livni ve Ehud Barak geliyor.

 

(Milli Gazete)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben bu sorunun çözümü için zamanı geriye götürelim, sorunun başlangıcına gidelim, cografyayı, tarihi baştan dizayn edelim demiyorum, çözüm için bu bir fantazi dogru.Lakin o cografyada yaşanan sorunun haklı, haksız tarafları aranırken tarihi geçmişini göz önünde bulundurup değerlendirmek gerekiyor değil mi?Arap ülkelerinin hissiyatını, Filistin'nin hissiyatını hiçe sayıp, tarihi geçmişini arkaya atıp, olanlar karşısında İsrail'i yaptıkları için, yapacakları için makul karşılamak da tek yönlü,İsrail taraflı bakış açısıdır değil mi?

 

Filistin'in hissiyatını Hamas'ın temsil ettiği kanısına nerden vardınız?

 

Madem Filistin'in ve Arap ülkelerinin hissiyatını Hamas temsil ediyordu, neden Batı Şeria'dan ve Arap Ülkelerinden, Hamas'a karşı yapılan operasyona bir tepki gelmedi?

 

Yukarıdaki yazılarımı tekrar okuyunuz.

Hamas destekçiliği, İsrail'deki savaş yanlılarına hizmet eder ancak. Zira Hamas onlar Oslo Anlaşmasını yırtmak isteyen fanatik İsraillilerin maşasıdır, onların büyüttüğü bir örgüttür.

 

Şimdi kendinize sorunuz:

 

Ortadoğu'ya barış gelmesini istemeyen İsrail'deki savaş yanlılarını ve onlarla aynı safta yeralan ve onlar tarafından büyütülen Hamas'ı mı destekliyorsunuz?

Yoksa, İzak Rabin'i canından eden, El Fetih'in kurmaya çalıştığı barıştan yana mısınız?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bugünlerde elektronik postamıza gelen İsrail ve Yahudi karşıtı gönderiler sebebiyle bir açıklama yapmak gerektiğini düşündük.

 

Bu gönderilerde Yahudilerin işlettiği firmaların mallarının boykot edilmesinden, Kuran’ı Kerim’de yer alan Yahudi ve Hıristiyanlarla ilişki kurulmaması konusundaki ayetlere kadar her şey bulunuyordu. İsrail’in nefret ve infial yaratma planının başarılı olduğunu görüp duruma acilen müdahale etmemiz gerektiğine kadar verdik.

 

Nedir bu HAMAS hedisesi?

 

Dünyanın en emperyalist, en zalim ülkeleri olan İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri himayesinde Orta-Doğu halklarının arasına bir nifak tohumu olarak sokulan İsrail Devleti, kurulduğu günden bu yana huzursuzluk kaynağı olmaya devam ediyor.

 

İsrail Devleti hakkında karar vermek için bugünkü katliamlara bakmak yeterli olmaz. İsrail ve arkasındaki güçle mücadele etmek gerekir ancak, onların istediği gibi öfkeye kapılmak en büyük hatadır. Çünkü İsrail ve arkasındaki güçler, zaten bu tepkileri doğurmak için İsrail’i ve insanlarını maşa olarak kullanmaktadırlar.

 

Bugün İsrail’in saldırı sebebi olarak gösterdiği HAMAS’ın El Fetih’e karşı yine İsrail tarafından desteklendiği iddiaları ileri sürüleli çok zaman oldu. Nitekim, Filistin’de Yaser Arafat’ın lideri bulunduğu ve dini argümanlar yerine ulusal kurtuluşu ön planda tutan Filistin Kurtuluş Örgütü ile uzun yıllar mücadele eden HAMAS, zaten isminin açılımı ile kendini belli ediyor: İslami Direniş Hareketi. (Harekat Al Mukavama Al İslamiya).

 

İsrail neden bu örgütü desteklemiş olabilir? Çünkü İsrail de özünde bir din devletiydi ve bulunduğu yerde kalıp barış içinde yaşamak istemeyen güçler tarafından yönetiliyordu. Onlar, “Büyük İsrail” projesi hayallerini gerçekleştirmek için sürekli savaş ve göz diktikleri (Sözde kendilerine vaadedilmiş) topraklardaki herkesi birbirine düşürmek üzerine bir strateji oluşturmuşlardı.

 

Kendisini tanıyan bir Filistin devleti ile iyi komşuluk düzeininde yaşamak, İsrailli köktendincilerin işine gelmiyordu. Bu yüzden ABD ve İsrail, bölgedeki islami oluşumları destekledi. Bu konu, İsrail’de yayınlanan haftalık Koteret Rashit dergisinde de yayınlandı.

 

Yaser Arafat’ın El Fetih örgütünün güçlenmesini engellemek ve zayıflatmak amacıyla HAMAS’ın büyümesini desteklediği hususu, United Press International (UPI) tarafından da dile getirilmişti. Buna göre İsrail, amaçlarına ulaşmak için 1970’lerin sonlarından itibaren HAMAS’ı desteklemişti. HAMAS, ilk intifada’nın başlarında, 1987 yılında Şeyh Ahmet Yasin ve iki arkadaşı tarafından kurulmuştu.

 

İsrail’in HAMAS’ı desteklediği konusundaki deliller bununla bitmiyor. BBC’nin 12 Ocak 2007 Pazartesi günü yayınladığı habere göre, parlamentoda yapılan Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi Toplantısı’nda İsrail Başbakanı Ehud Olmert şunları söylüyordu: “HAMAS’ı Netenyahu kurdu, hayat verdi, Ahmet Yasin’i serbest bıraktı ve O’na gelişme şansı verdi”

 

Bir kuraldır. Ying-Yang’ınızı yani karşıt benzerinizi yaratamazsanız hareket elde edemezsiniz. Hareket, zıtların bir arada olmasından doğar. Fizikte de böyledir, toplumbilimde de. Örneğin 2005’te İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mahmud Ahmedinecat’ın iktidara gelmesini kim sağladı, Amerika Birleşik Devletleri!.. Diyeceksiniz ki, “Hayır, o Rafsancaniyi, yani ılımlı lideri destekledi!”.. Biz de diyeceğiz ki “Tam da öyle!” Çünkü İran’daki insanların, Amerika ne derse tersini yapacağını biliyordu ve aslında Ilımlı Rafsancani’nin seçimleri kazanması, Amerika’nın işgal ve saldırı planlarına uymuyordu. Barış içinde yaşamak isteyen bir adama saldırsa, olmazdı. Ama Ahmedinecat öyle miydi? O, tam Amerikanın kalemiydi. Agresif çizgisiyle, İleride İran’a saldırının gerekçesi olabilecek proje ve duruşa sahipti. İran’da Ahmedinecat ve ABD kazandı. Afganistan’a gidersek ABD destekli El Kaide ve Taliban’ın, bugün yine ABD’nin dövüş partneri olduğunu görürsünüz.

 

İşte İsrail de Filistin’de HAMAS’ı destekleyerek hem bir düşmanını etkisizleştirmiş, hem de hedeflerine uygun dövüş partnerini yaratmış oldu.

 

İsraili yönetenler de bütün devletleri yöneten güçler gibi insanların hayatını önemsemezler. İnsan hayatı, onlar için sadece bir savaş propagandasının unsuru olabilir. Bugün İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü katliamda ölen masum insanlar da, Dünya’nın her yerinde Yahudi olan herkese ve her kuruma düşman olanların sayısını artırmıştır ve Yahudileri riske sokmuştur. HAMAS’ın roket saldırılarında ölenlerin de, başka yerlerde İsrail politikaları yüzünden ölebilecek olanların da katili aslında İsrail Devleti’dir. Bu ülkeyi yönetenler, ve arkasındaki güçler Yahudilerin de düşmanıdır.

Gazete Kemer.

 

Hiç bir kimse diyemezki İsrail geçmişe dayanarak planlı,projeli hareket etmiyor "Arzı mevud hayali" ve siyonist ideallerinden vaz geçecek bu durumda Amerikan'nın veya İngiltere'nin İsraili desteklemesi kendi açılarından ortadoğudaki emperyalist amaçları ve Amerikada'ki Evanjelik inanç doğrultusunda gitmesi sağlamak bu durumu sağlayanınsa Amerika ve İngilterede'ki yaşayan Yahudi lobi ve kuruluşlarıdır. Bu durum ortadoğuda yaşayan halklar içinse ister,istemez kargaşa ve kaos getiriyor sebebi İsrailin "arzı mevud" hayali Türkiye başta olmak üzere bütün ortadoğuyu kapsıyor.

Şimdi 1948 senesinde kurulan ve kurulduğundan bu yana (ilk tarih sahnesine çıktıklarından bu yana olduğu

gibi) devamlı kaos,terör (ırgun vs vs) katliam üreten,topraklarını genişleten,komşularından toprak talebi olan ve sınırları çizilmemiş bir devlet israil karşısında komşuları olarak ortadoğu halkları ne yapsın en son örneğinde olduğu gibi "Amerikanın Irak'ı işgali" ve kuzey Iraktaki kürt oluşumu ve Amerikanın Afganistan işgali,Kafkasyadaki Gürcü sorunu, ister istemez burada yaşayan bütün halkları tedirgin ediyor ve bu duruma sebep olan Amerika,İngiltere emperyalizm'i ve İsrail siyonist amaçları.

Şimdi bütün ortadoğu,kafkaslar,Afganistan, eğer emperyalizm'in ve siyonist amaçlar doğrultusunda şekillenecek ve bu şekillenmede katliam,işgal,insan hakları yok sayılacaksa İnsan ve İdealleri yanlız Yahudi

ırkına'mı mahsus veya bütün ortadoğu,kafkaslar yahut Dünya halkları siyonist kafanın belirttiği gibi "GOYİM'Mİ".

Sonuçta ya Amerika,İngiltere ve İsrailin istediği bir düzen yada kaos,entrika,yada bizde ortadoğu halkları

olarak en az sizin kadar onurlu,tarihi olan ve isteyenin,istediği gibi at oynatacağı bir kabile devletleri silsilesi olmadığını bunlara göstermektir.

Ve bu işgalci emperyalist,siyonist güçlere karşı koymak İnsan olanın en tabii hakkıdır bunu yapabilmekte her ortamda onları deşifre etmek,onların yaptığı "BÖL,PARÇALA,YÖNET" taktiklerine karşı birlik ve beraberliği sağlamaktır bu durum sağlandığında zaten gerisi gelir.

 

TESNİYE

BAB: 12

AYET: 23-25

S: 189

O zaman RAB bütün milletleri önünüzden kovacak. ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksiniz. Ayak tabaninizin basacagi her yer sizin olacak; siniriniz cölden ve Libnandan, irmaktan, Firat irmagindan garp denizine kadar olacaktir. Önünüzde kimse durmayacak; Allahiniz RAB, size söyledigi gibi, dehsetinizi ve korkunuzu ayak basacaginiz bütün diyar üzerine koyacaktir.

 

Görüldüğü üzere fazla söz ve yazıya gerek varmı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

...

 

Iki Ulke'nin savasi kendi kendine bitmicek. Ve israil guclu oldugu icin sonunda onlar yenicek gibi goruyorum.

Insan haklarindan filan bahs ederler ya buyuk Ulkeler ama islerine gelince Insan hakki olur islerine gelmezse gormezlikden gelirler ....

 

Baris olmaz cunku iki tarafin cocuklari nefret ile buyuyor, iki tarafin cocuklari bir birine guvenmiyor. Bir raportaj gormustum orda iki tarafin cocuklarini gosteriyorlardi. Okullarda ogretmenleri bile cocuklarin kafalarina giriyor dusmana asla el uzatma guvenme gibi konusuyorlardi.

 

Nazi zamaninda Yahudilere yapilan la filiztinlere yapilan'da fark varmi ? Birisi din icin yakip oldurdu okadar mahsum insani oburu yer ve gucunu gostermek icin olduruyor yine mahsum insanlari !

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakınız, barış yapmak kolay iş değildir.

Özellikle "Barış için Toprak vermek" her politikacının cesaret edebileceği birşey değildir.

Bunu kabul etmeyip, vatan hainliği sayacak binlerce insan çıkar.

İzak Rabin'i öldüren kişi bunlardan biridir.

Özellikle Batı Şeria'daki Yahudi Yerleşimciler için İzak Rabin gelmiş geçmiş en büyük haindir.

 

Bu meselenin önemli noktası, fanatik yahudi sivillerin ya da yerleşimci yahudilerin Rabin'e nasıl baktıklarıda değil. Böyle bakan yahudi fanatizminin İsrail devletinin neresinde durduğu önemli olan. Rabin suikasti, Kennedy ve Butto suikastleri gibidir. Göz göre göre öldürülmüştür. Mossad uyumuştur.

 

 

İsrail, Mısır ile yaptığı anlaşmayı, Oslo'da tekrarlamak istemiştir.

Ama İsrail'in hatası, Oslo Anlaşmasına toplumu hazırlamadan gitmiş olmasıdır, zira bütün stratejilerini, Filistinlilerin bu anlaşmayı kabul etmeyeceklerini varsayarak yapmışlardır.

Ancak El Fetih, senin yukarıda kullandığın bir ifadenle "Yahudilerin mutlak çoğunluğu oluşturdukları topraklarda kurulan İsrail'i kabullenmiş, Filistinlilerin mutlak çoğunluk oldukları alanları kurtarmaya yönelmiştir. Yani Kazanç-Kayıp skalasını 1948 öncesi durumdan, 1967 sonrası duruma ayarlamıştır.

 

El Fetih'i oluşturan örgütler arasında anti-semitist bir ideolojiye ya da İsrail devletini tamamen ortadan kaldırma hedefine sahip bir örgüt yoktur. Fetih'i oluşturan örgütlerin ortak özelliği işgal altında bulunan topraklarda bağımsız bir Filistin Devleti kurmaktır.

 

Peki bu gerçek ışığında "İsrail 50 yıldır kendini korumaktadır" söylemi nereye oturmaktadır ?

 

Hedef alınan ve talep edilen yahudilerin mutlak çoğunluğu oluşturdukları İsrail Devleti'ne ait topraklar değildi. Üstünde yaşayanlar mutlak çoğunlukla arap, küçük bir azınlıkla Hristiyan olduğu ve İsrail'in işgal yoluyla kontrol altında tuttuğu topraklardı.

 

 

Filistinliler içindeki bazı gruplar nasıl ki Oslo Anlaşmasını ihanet saymışlarsa, İsrailliler içinde de Oslo Anlaşmasını ihanet sayan birsürü insan vardır. Barışa karşı olanlar, İsrai'in toplumu bu anlaşmaya hazırlamamaış olmasından da hareketler, iktidarı hemen ele geçirmişler ve Anlaşmayı geçersiz saymanın yollarını aramışlardır. Bu noktada en sağlam müttefik olarak Hamas'ı bulmuşlardır. [/b] Tekrara gerek yok, bu konudaki görüşümün genel hatlarını şuradaki yazımda söyledim zaten.

 

Saygılar.

 

Şimdi bu noktadaki en büyük hata. İsrail devletinin Oslo'yu hayata geçirme niyeti ve isteğine sahip olup. İsrail toplumunun genel olarak anlaşmanın aleyhinde olması. şeklindeki öngörüdür.

 

İsrail tarihinde Gurion'dan sonra Rabin kadar sevilen ve taraftarı olan bir lider görülmüş müdür ? Aksine Rabin'in başlattığı süreç İsrail halkından büyük destek görmüş, İsrail toplumuyla bile entegrasyon sağlayamamış, göçmen yerleşimci yahudiler dışında sürece tepki ve direnç gösteren halk yığınları olmamıştır. Oslo anlaşması Rabin'i İsrail halkının büyük çoğunluğunun gözünde kahraman yapmıştır. Peki ne olmuştur, İsrail devletinin açık göz yummasıyla Rabin basit bir suikastle öldürülmüş. Onun imzaladığı Oslo anlaşması yok sayılmış. Ve Filistin'lilerin üstündeki baskı el aksa intifadasıyla patlayana kadar dahada arttırılmıştır. Oslo sürecinde İsrail tarafındaki durum, halkın karşı koyuşu ile devletin Oslo'ya bakışının değişmesi değil. Halkın büyük çoğunlukla Oslo sürecini desteklemesine rağmen, devletin Rabin'i devreden çıkarıp, azınlıkta kalan fanatik yahudi grupların elini güçlendirip süreci baltalama şeklindedir.

 

Peki burada Filistin'lilerin bir suçu var mıdır ? Anlaşmayı imzalamışlardır. İsrail devletinden farklı olarak El Fetih yönetimi, anlaşmaya karşı olan Filistin'lileri ikna ve zorlama ile anlaşmanın uygulanmasını engellemekten alıkoymuştur. Hatta Oslo anlaşmasına karşı olan Edward King Said'in anlaşmaya karşı çıktığı kitabının satışı El Fetih tarafından Filistin'de yasaklanmıştır. Arafat anlaşmanın uygulanmasına zarar verecek faaliyetlere girişeceğini düşündüğü insanlarıda tutuklatmıştır.

 

Şimdi senin söylediklerin arasında büyük çelişki var. Hem, bugün Gazze'de yapılan katliamı, İsrail'in Hamas'a karşı kendini koruması, sivillerin katlini Hamas'In organizasyonu. İsrail'in kaybetmesi olarak görüyorsun. Hem Hamas için İsrail'İn en büyük müttefiki diyorsun.

 

Bunlar birbiriyle çelişen birbirini tutmayan iddialardır.

 

ikinci iddianı savunanlar, Hamas'ın İsrail tarafından işgallere , sindirme politikalarına ve katliamlara bir bahane olarak var olması amacıyla desteklendiği, önünün açıldığı, onun güçlenmesi için Arafat'ın güçsüzleştirildiği, ve yayılmacı politikalar için bir öcü işlevi görmesi beklendiğini savunurlar.

 

bu tezle Gazze katliamı için yazdıkların birbirini tutmakta mıdır ?

 

Bakalım, İsrail Hamas'ın güçlenmesini istemeseydi, Oslo sürecini baltalamazdı. Şaron yanında silahlı adamlarıyla Filistin'lileri çıldırtacağını bile bile provoke etmek amacıyla Mescid-i Aksa'ya girmezdi. Yaser Arafat'ı terörist ilan etmezdi. Yahudi yerleşimlerinin sayısını arttırmazdı. Arafat'ın Filistin'de birlik sağlayabilecek tüm yapılara sözünü geçirebilecek tek varisi olan Mervan Barguti'yi tutuklamazdı. İsrail'in el aksa intifasından beri yaptığı herşey Hamas'ın elini güçlendirecek, El Fetih'in elini zayıflatacak işlerdir.

 

Zira El Fetih'in yaklaşımı İsrail'le anlaşma yapılabileceği, iki devlet olarak yaşanabileceği iken Hamas'In yaklaşımı İsrail'in asla buna izin vermeyeceği, İsrail ortadan kalkmadıkça Filistin Devleti'nin kurulamayacağıdır.

 

Peki İsrail bu iki yaklaşımdan hangisini haklı çıkarır tarzda davranmıştır? Filistin adına bağımsızlık amacıyla büyük tavizler veren, gerek kendi siyasi geleceğini gerekse hareketinin geleceğini bu anlaşmaya bağlayan Arafat'ın kişisel olarak kendi başına gelenler Hamas'ın tezininin haklılığını ispat etmek için en çok kullandığı argümandır. Ne demektedir Hamas ; Bakın Arafat ve ekibi İsrail'e güvendi, anlaşma yaptı. Anlaşmayı bozarız diye bizi tutukladı. Ama İsrail hem anlaşmayı hiçe saydı. Hemde Arafat'a yapmadığını bırakmadı. Sonunda zehirledi öldürdü.

 

Hamas İsrail'in karşısında görmek istediği dünyaya "işte Filistin'liler"diye sunmak istediği yapıdır. Hamas İsrail'in yayılmacı politikalarına bahane olarak ortaya koymak istediği yapıdır. Bu amaçla El Fetih'in gücünü kırmak için heşreyi yapmış. Efsanevi liderini zehirlemiş. Hamas'ın güçlenmesini engelleyip tüm Filistin'lilere söz geçirebilecek El Fetih'li liderleri tutuklamıştır.

 

Peki hal böyleyken İsrail'in Gazze'de yaptıklarını nasıl "kendini koruyor" , "terörle mücadele ediyor" , sivil kayıplar Hamas'ın oyunu" vs diyerek değerlendirebiliriz ?

 

Tıpkı ABD'nin El Kaide'yi yaptıklarına ana mazeret olarak öne sürmesine rağmen, el kaide'nin yoğun faaliyet gösterdiği ülkelerde onun güçlenmesini sağlayacak her türlü zemini oluşturması. ve ona alternatif olacak tüm yapıları yok etmesi gibi.

 

Bugüne kadar El Fetih'in İsrail'le yaptığı bütün anlaşmaları İsrail devleti tek taraflı olarak bozmuş ve daha da saldırgan bir politika izlemiştir. Burada İsrail halkını hazırlayamadı gibi bir söylem pek yerinde değildir. Zira İsrail halkı yapılan anlaşmalara hep destek vermiştir. İsrail halkı yahudi yerleşimcilerden ibaret değildir. onlar dediğim gibi İsrail toplumuyla bile entegrasyon sağlayamamış. Filistin sorununu bir kenara bıraktım İsrail'in kendi normal iç politikası, özgürlükler, yurttaş hakları gibi konularda da İsrail kamuoyundan oldukça farklı şeyler düşünen radikal çok küçük azınlıktırlar.

 

 

Onların belirleyici olduğunu iddia etmek mantıklı değildir. Ancak İsrail devletinde her daim iktidarda olan, ideolojileri bugün tüm dünyada ırkçılık olarak kabul edilen. faşist kadrolardır. İsrail'de en ileri liderin bile onlara rağmen yapacağı şeyler sınırlıdır. Rabin kadar ileri gidenlerin ise sonu ortada.

 

İsrail'in Gazze'de yaptıkları bir ilk midirde ? Hamas'la açıklayalım. İsrail'in tarihi böyle katliamlarla doludur. İsrail'in Filistin'liler üzerinde uyguladığı genel politika budur. Hamas ancak İsrail için, "terörle mücadele ediyorum" söylemine El Fetih'ten daha uygun ve daha inandırıcı bir mazeret olabilir. İsrail'in Filistin konusunda elli yıllık politika ve izlediği yöntem üzerinde belirleyici olamaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kendisini tanıyan bir Filistin devleti ile iyi komşuluk düzeininde yaşamak, İsrailli köktendincilerin işine gelmiyordu. Bu yüzden ABD ve İsrail, bölgedeki islami oluşumları destekledi. Bu konu, İsrail’de yayınlanan haftalık Koteret Rashit dergisinde de yayınlandı.

 

Yaser Arafat’ın El Fetih örgütünün güçlenmesini engellemek ve zayıflatmak amacıyla HAMAS’ın büyümesini desteklediği hususu, United Press International (UPI) tarafından da dile getirilmişti. Buna göre İsrail, amaçlarına ulaşmak için 1970’lerin sonlarından itibaren HAMAS’ı desteklemişti. HAMAS, ilk intifada’nın başlarında, 1987 yılında Şeyh Ahmet Yasin ve iki arkadaşı tarafından kurulmuştu.

 

İsrail’in HAMAS’ı desteklediği konusundaki deliller bununla bitmiyor. BBC’nin 12 Ocak 2007 Pazartesi günü yayınladığı habere göre, parlamentoda yapılan Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi Toplantısı’nda İsrail Başbakanı Ehud Olmert şunları söylüyordu: “HAMAS’ı Netenyahu kurdu, hayat verdi, Ahmet Yasin’i serbest bıraktı ve O’na gelişme şansı verdi”

 

İşte İsrail de Filistin’de HAMAS’ı destekleyerek hem bir düşmanını etkisizleştirmiş, hem de hedeflerine uygun dövüş partnerini yaratmış oldu.

 

Peki yukarıdaki tespitler ışığında, benim Hamas'ı lanetlemem ile, senin Mahmud Abbas'ı satılmış görmen esasen kime hizmet ediyor?

 

Barış isteyenlere ve dolayısıyla Filistin halkına mı, yoksa, barış istemeyenlere yani fanatik İsraillilere mi?

 

Yukarıdaki tespitleri gördüğün halkde, benden özür dileyecek misin, beni vicdansızlıkla suçladığın için?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yillardir,Israil Filistinli kani dökmektedir.Birakin müslüman hiristiyan olmayi insan olanin vicdaninin kabul edemiyecegi katliamlari savunmak Israil'in katliamlarina ortak olmak tasvip etmektir.Ne demek yani,sen geleceksin birilerinin topragini gaspedeceksin ve kendimi savunuyorum diye türlü iki dümenlerle güclenip silahlanacak ve topragin asil sahiplerini katledeceksin,birileride cikacak müslümanlar böyle Araplar böyle Hamas böyle diyebilecek.Neyi ne adina savunuyorsunuz,insanlik adina savunulacak hic bir yani olmayan bu katliami savunmak ancak Israil adina olur.

 

Haritalar,bizim büyük Israil iddiasini dogrularken hala Israil isgal ettigi topraklari geri verdi demek gercegi inkar etmektir.Verilmis olan haritalarda 1948 Israil'i ile simdiki Israil var,yani gaspedilen Filistin topraklari.Golan hala isgal altinda,Kudüs hala Israil'in bassehri,bu mu dur isgal ettigi yertleri iade etmek,kimi kandiriyorsunuz.

 

*******

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.