Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

''Ya sev ya terk et'' ile taçlanan Korkunun Cumhuriyeti...


mavi olmayan gökyüzü

Önerilen İletiler

Sayın Başbakanımız,"ya sev ya terk et" ile işe gelinmeyenelere ayarı verdiğinde bu başlığı atmıştım.Çok ilginçki(!) yine Sayın Başbakanımız bu sefere "faşizanlık yaptık,azınlıkları bu ülkede kovduk" dedi.

 

Yine Sayın Çiçek, DTP'nin Iğdır'ı almasına o kadar çok içerlenmişti ki,Iğdır ile sınırları tehlikede saydı.Geçen gün Habertürk Gazetesinde ise geç kalınmış bir Kürt Sorunu Çözümünden bahsetti.

 

Tüm bunların adına önce korku dedim,doğru ya biz korkunun imparatorluğuyduk.

 

Sonra düşündüm ki,bunun adı korku değil...kurban olduğum siyaset neler neler söylettirir adama!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Hakan Bohemian

beşerin hafızası nisyan ile mi maluldür, yoksa ülkücüler liberal demokrat mı olmuşlardır, yoksa bizi mi yemektedirler bilinmez.

 

bu slogan, 1990'ların başında, özellikle genelkurmay'ın iç savaş sırasında paramiliter şiddeti çok daha örgütlü bir şekilde devreye soktuğu 1993 sonrasında, hele hele 1995 seçimlerinde mhp'nin etnik milliyetçilik temelli kampanyalarının taşıyıcı simgelerinden biridir. parti liderliği merkeze eklemlenmek uğruna vitrini yeniden tasarlarken, 1999 sonrası, sloganı öne çıkarmamıştır ya, gençlik kolları ve taşra teşkilatı dilinden düşürmemiştir.

 

bu slogan ve daha az bilinen muadili "türkseniz iftihar ediniz, değilseniz itaat bekleriz", mhp'nin içinde veya dışında konuşlanan radikal sağ unsurların söylemine nihal atsız faşizminden sirayet eder:

 

"...yani türk devleti şimdiye kadar bunları kendisinden ayrı tutmamış,onlara her makamı vermiştir. fakat ayrı kürt devleti kurmak gayesi ile bir takım davranışları olan üniversiteli kürtlerin çoğalmasından sonra devlet şüphesiz kürt asıllılara karşı daha uyanık olacak, bunları kritik noktalara getirmeyecektir. kürtler mevcut nisbetteki akıllarını başlarına devşirmeyerek yabancı kışkırtılara oyuncak olmakta devam ve kürt devleti hayali ardında koşarlarsa nasipleri yeryüzünden kazınmak olacaktır. türk ırkı oluk gibi kanı ve sayısız emeği pahasına yurt edindiği türkiye'ye göz dikenleri ne yapabileceğini göstermiş, 1915'de ermenileri, 1922'de rumları bu ülkede yok etmiştir..." [1]

 

[1] nihal atsız (1992) makaleler 3, istanbul: baysan, s. 382.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

MHP demişken,Değerli Kaplan MHP için yazdıklarıma oldukça iddialı bir şekilde yanıt vermişti.Siyasi partiler tüzüğünde,partilerin "etnik milliyetçilik" temelinde siyaset yapmaları kesin bir dille yasaklanmıştır.Bugün siyasi arenada MHP "etnik milliyetçilik" üzerinden siyaset yapan bir partidir.DTP ise zaten tanımlayanlarca bir bölge partisi,daha doğru bir kullanımla bir "Kürt partisi"dir.

 

Şu an isim olarak veremeyeceğim ama,bir siyaset bilimcisi faşist bir devletin geçirdiği aşamaları gösterirken,faşist bir partinin bu aşamalarda ki yerini şuna benzer cümlelerle çok net ifade etmişti;

 

"Faşist devletin ilk aşamasında "devletin kudsiyeti" vardır.Devletin kudsiyetini zihinlere kendi çizgisindeki partilerce aşılayan faşist devlet için amaç şudur;bireyin devletin yeğane varlığı için herşeyi meşru görmesi."

 

"Ya sev ya terk et" faşizanlıktan başka birşey değildir.

 

Bakınız,gerek Almanya gerek İtalya gerekse de küçük de olsa faşizmin dalgalandığı tüm yerlerde önce devlet vardır.Sonra devletin zararlı gördüklerini devlet sınırlarından uzaklaştırma çoğu zaman ise yok etme ...

 

Mussolini de Hitler de kendi anlayışlarını bu düşünceler üzerinden açıklamışlardır.

 

Uzağa gitmeye gerek yok,geçen gün 27 Mayıs ile ilgili bir programda özür dilerim yorgunlukla ilgili,yine isim veremeyeceğim ama bir gazeteci yada Sayın Menderes'in avukatı şunları söyledi;

 

"27 Mayıs öncesi alanları darbe nidalarıyla dolduranlar,sonrasında darbeyi lanetledi.12 Eylül'de de aynı şeyler yaşandı."

 

Nedeni bence de yine devlet ve devlet üzerinden faşizme dönüşen sistemdir.Ve yine tekrarlıyorum;MHP geçmişiyle faşizanlığın çok daha ötesinde.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Hakan Bohemian

Senelerden bir sene, bir uzakdoğu ülkesinde bir seçim evveline dair bir masal anlatılır. Bu masalda ülkedeki bir kesim kendilerinin ülkenin tek ve biricik sahibi, kalan yüzde sekseninse ya aptal ya cahil ya satılmış ya hain olduğunu iddia ederlermiş. Bilimi, bilgiyi ispatı mantığı reddedercesine dışarıdan gelen önerileri dinlemez "bakınız biz de bu yolun doğru olduğunu düşünüyoruz, şu yöntemi izlemek istiyoruz" diyene en sinkaflı laf öbekleri ile başlayıp, pabucumun aydınına kadar giden bir skalada sıfatlar yakıştırmak suretiyle siyasi tartışma yaptıklarını sanarlarmış. Efsaneye göre ülkede bu kampanyaya karşı çıkanlar olmuş, "Adı milliyetçi parti bu dikkat edin" demişler. Ben bana anlatılan o masallardan efsanelerden kopuk kopuk hatırlıyorum gerçi ama derler ki "bu partininde muhafazakar, herbiri türbanlı ve Ampule

yakın milletvekilleri vardı mecliste başını açardı, dikkat edin kiminle dans ettiğinizi bilmiyorsunuz" diyenlere edilen küfürler unutulmazmış, "şimdi destekliyorsunuz üç gün sonra bunlar dönecek ampul ile bir olup abuk sabuk şeyler savunacaklar dikkat edin" uyarısını yapanlara edilen hakaretin haddi hesabı olmamışmış.Hatırlayın istedim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şu sorun,bu sorun falan filan...Siyasi basiretsizlikle büyümüş de büyümüş.Birileri hesap yaparken insan üzerinden,kaybeden yine bizim canlarımız olmuş.

 

Şimdi sizinle bir masal paylaşöak isterdim,sadece ama sadece tüm değerleriyle başkalarıyla özgürleşen insanın olduğu.

 

Ama biliyorum ki bu masal,yaşananlarla biraz daha cebelleşen benliğimi alt üst edecek ve yine soracak yüreğim;nedir bu tüm yaşananlar.

 

Faşizm,kendisinden olmayanı yok sayar.Buna hakkı yok.

 

Kendi değerleriye örtüşmeyenleri,birileri def eder.Buna hakkı yok.

 

Masalın da bir doğası vardır,iyi olan kazanır.İnsanın doğasını alıvermiş at gözlükleri,sonra aldatmacada masallaşmış insanla.

 

Siyasete,siyasetçilerimize güvenmiyorum.Samimi değiller...lütfen,lütfenm kendimizden başlayalım...

 

Nefret ediyorum siyasetten,benden insanlığımı çalmaya hakkı yok.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

******

 

Her olay günün sartlarina göre degerlendirilir.50 yil önce olanlari bugünün standartlariyla degerlendirirsek kendi kendimizi kandirir kendi kendimize aptal yerine gireriz.bugünün standartlarina bakarak yarini sekillendiremeyiz.Eger yukarida dedigim gibi dünkü devrimciler bugün Amerika Amerika diye sarki mirildaniyórsalar, onlar devrimci degil demektir.Devrimci dün ne ise bugünde o olmalidir.Dün Amerika'lilari Kabatas'ta denize at ama bugün AMERIKA sapkasi tak olmadi bu.

 

Basbakanin sarfetmis oldugu ve tamamen siyasi konjuktüre uygun konusma birilerinin hosuna gitmis olacak ki,"hah bakin Türkiye'de fasizan"yaklasimlar olmus ve bugünde olmaktadir tarzi bir yaklasim sergileniyor.

 

Bu ülkede etnik kökenlilerin sadece bazi etnik kimlige sahip olanlarinin yaptiklarini görmezden gelip,sirf bu devleti tukaka edebilmek amaciyla gerceklerden uzaklasmak olsa olsa art niyet ürünü olur.Bu ülkede yüzde doksani degilde yüzde on'un özgürlügü icin kavga var ise problem yüzde doksanda degil yüzde ondadir.Dünde böyleydi bugünde böyledir.

 

Dün o yüzde 10 denilen késim, bu ülkenin askerine,siviline,memuruna,yaslisina kadinina kizina cocuguna hayat hakkini cok görmüs karsiliginda ise gereken yaniti almissa,bunu fasizan yaklasim diye empoze etmek bir iyi niyet olamaz.

 

AB-ABD'nin kontrolünde onlardan aldigi destek ve talimatla bu ülkenin degerlerini yok sayanlar birgün o koltuklarda baskalari oturdugunda acaba onlari talimat aldiklari merkezler ne kadar savunacaklardir.

 

Bu ülkenin her yurtseverine,her bagimsizlik yanlisina,her Atatürk sevdalisina islerine gelmedigi,yollarina taslar dizildigi icin fasist damgasi vuranlar önce aynaya bakarak ne kadar ciddi olduklarini bir incelesinler.

 

*******

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

MHP demişken,Değerli Kaplan MHP için yazdıklarıma oldukça iddialı bir şekilde yanıt vermişti.Siyasi partiler tüzüğünde,partilerin "etnik milliyetçilik" temelinde siyaset yapmaları kesin bir dille yasaklanmıştır.Bugün siyasi arenada MHP "etnik milliyetçilik" üzerinden siyaset yapan bir partidir.DTP ise zaten tanımlayanlarca bir bölge partisi,daha doğru bir kullanımla bir "Kürt partisi"dir.

 

Sn mavi Siyasi partilerin Örgütlenme ve çalışmalarına ilişkin yasaklardan biride Türk devletlerine ait topluma mal olmuş bayrak,amblem flamalar siyasi partilerce kullanılmaz diyor.

 

Ayrıca Kominist,anarşist,faşist vs gibi adlarda alamazlar denilmektedir.

 

Oysa bugün mhp topluma mal olmuş 3 hilal'i kullanmakta Türkiye kominist partiside ''kominist'' ismiyle parti ismini kullanmaktadır.

 

MHP nin altında faşizm olsaydı bunu neden kullanmasın?

 

Ayrıca hiç bir yasal gerekçesi olmayan yeminleride bile ...

 

 

Allah'a , Kur-an'a , Vatana , Bayrağa yemin olsun.

 

Şehitlerim , Gazilerim emin olsun

 

ülkücü Türk Gençliği olarak , Komunizme , Kapitalizme ,

 

Faşizme ve her türlü emperyalizme karşı mücadelemiz sürecektir.

 

Mücadelemiz son nefer , son nefes , son damla kana kadardır.

 

Mücadelemiz milliyetçi Türkiye'ye turana kadardır.

 

ülkücü Türk Gençliği olarak ,

 

Yılmayacağız , Yıkılmayacağız , Başaracağız , Başaracağız ,

 

Başaracağız .

 

Allah Türk'ü Korusun ve Yüceltsin.

 

 

Allah Türk'ü Korusun ve Yüceltsin derkende Türkiye topraklarında yaşayan ve bu topraklara bağlı olan herkesi,yani diğer ırklarıda dahil olmak üzere söylemiştir.

 

Çünkü mhp teşkilatının içinde binlerce kürt ve diğer ırklardanda insanlar varken ermeni kökenli vatandaşlar hatta yanlış hatırlamıyorsam birde ermeni asıllı millet vekili vardı.

 

Bu durumdan rahatsız olanlar elbette mhp ve chp gibi gibi partilere faşist yada kominist damgası vuracaktır.

 

 

MHP kendisini faşist bir parti olarak görseydi bu yemini ne diye kendilerine mal etsinler sizce ?...

 

Çıkaracağınız mantığıda merak ediyorum.

 

Daha önce söylediğim gibi, abilerinizden öğrendiğiniz doğrulardan başka doğru görmesiniz.

 

Bu kadar araştırmacısınız ve gerçekleri görmeye çalışan bir insanız birgün mhp genel merkezine yada mhp'nin yetkili biriyle görüşüp kendisinden bu konudaki düşünceleri almayı düşündünüzmü?

 

Düşünmediyseniz düşünün derim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değerli Politika,

 

Herhangi bir durum ve olay hakkında yapılacak çıkarımlarda,günün şartlarını doğru okumak anlamına gelecek bir ifade kullanmışsınız.Oldukça haklı bir düşünce.Bundan elli yıl önceki Türkiye'si ile bugünün Türkiye'si arasında çok büyük farklar var.Sadece Türkiye değil dünya değişiyor.Dünün iyi olan değeri bugün kötü olabiliyor.Bu cümleyi sarfeden siz oldukça ilginç bir yaklaşımla "devrimci'leri" eleştirme yoluna gitmişsiniz.Devrimci tanımınız içinde kimler yer alıyor bilmiyorum ama devrimcileri eleştirirken yine etiketlere takılı kalmışlsınız.Üstelik kullandığınız argümanda çok tanıdık;herhangi bir onaylanmayan bir ideoloji yada düşünceyi bugün ile açıklamak.Yani şunun gibi;devrimci olan dün ABD karşısında iken bugün nasıl ABD'nin yanında yer alabiliyor?

 

Forumdaşım,ABD sizin karşınıza iki şekilde çıkar.İlk şekliyle emperyalist bir devlettir.Bu onaylanamaz.İkinci şekliyle insani değerlerin yüceltildiği bir süper güçtür;buna ben baştacı derim.Benim için devrimci olmak,hergün değişen dünya ile insan için olunması gereken yerde olmak,insani değerlerle kazanımlar elde etmek,insan karşısında olan herşey ile mücadale etmektir.Benim için devrimci olmak bu iken mücadalenin yolu emparyalist olan ABD'nin karşısında yer almak değildir sadece;insanın yaşam hakkına gaspeden tüm değer,düşünce ve anlayışların karşısında yer almaktır ayrıca.

 

Ben kendimi devrimci olarak nitelemem,kavramları kendimi tanımlarken kullanmam.Kendilerini devrimci olarak niteleyen arkadaşlarım arasında ki düşünce farklılığını da düşündüğümde,kendileri adına konuşmanın pek doğru olmadığı düşüncesiyle konumuza döneyim.

 

Her insan farklı bir çevrede dünyaya gelir.Farklı olan çevre farklı bakışlar ile kendini gösterir.İnsan gerçekliğin özünde de farklılık yok mudur?Siz nasıl,hangi mantıkla tüm insanları sizin gibi düşünmesini bekleyebilirsiniz ki?Devlet kavramının insan hayatında bu kadar vazgeçilmez olmasını sağlayan da bu farklılıklar değil midir?Devlet,farklı düşünen bireylerin karşılıklı hak ve görevlerini belirlediği düzenlemelerle koruyacak bir güç değil midir?

 

Ama bakın kendi devlet anlayışımıza,kendi devletimize...Sistemleşen imhalar,inkarlar,yanlışlar,çıkarlar gereği hukuka dönüşen hukuksuzluklar...Bu sistem "kendinden olmayan herkese" işledi.Kimi zaman farklı bir etniğe,kimi zaman farklı bir inanca!

 

Devlet bu mudur?Devlet,kendisinden olmayanı yok sayan mıdır,ona kapaıları gösteren midir?Hayır,bu faşizanlıktır.Başka birşey değildir.Sayın Erdoğan'ın bu cümleleri benim için çok da anlam ifade etmiyor.Gerçek olan bu,başbakan da bunu gerektiği için ayrıca belirtiyor.İşin aslı,kendisinin bu konuda ki samimiyetine güvenmesem de bu şekilde ki yaklaşımlar bana yüzleşeceğimiiz gerçeklerin zamanlaması konusunda oldukça umut veriyor.

 

Politika,

 

Bu ülkede yaşanan herşeyden hepimiz sorumluyuz.Bir Alevi ezilirken bunu görmeyen Sünni,Sünni'ler mağdur olurken susan Alevi...Bir Kürt,kimliğinden dolayı yok sayılırken susan bir Türk,Türk kardeşine sıkılan kurşundan hesaplar yapan bir Kürt;anlayacağınız kimse masum değil.

 

Masum olmayan halkalrın yanında masum olmayan bir devletimiz de var,bir sistemimizde...Darbeler ile kesintiye uğrayan sözde demokrasimizin sorumlusu devlettir.Askeri vesayeti dün de bugüne olduğu gibi taşıyan da devlettir.

 

Yeşil katlederken susan da devlet,Diyarbakırda ki failleri PKK ile meşrulaştıran da devlet.Hikmet'i vatan haini ilan eden,başbakanını da asan devlet.

 

Yanlış olan birşeyler var,bu yanlışları mağdurlar ifgade ederken,ipleri elinde tutanlar olması gereken olarak niteliyor.AB kriterlerini kendileri için tehlike olarak görenlerde bu ayrıcalıklı kesim.Ne dediğim anlaşılmıştır sanırım.

 

Politika,

 

Laik,ulus devleti anlayışı ile başkalarını yok saymayı bir sistem haline getiren bu devlet anlayışını kesinlikle kabul etmiyorum.Yanlışları,gücüm yettiğince de yazacağım.Ne devletin nede benim gibi düşünmeyenlerin bana "ya sev ya terk et "demeye hakkı yok.

 

Türkiye Cumhuriyet'in de bu ahkamı kesen zihniyetler sayısızdı,hala da bu zihniyet çoğunluk.İnanıyorum ki,yeni nesil bu ahkam kesenleri nefterle anacaktır.

 

Aynaya bakalım lütfen...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İkinci şekliyle insani değerlerin yüceltildiği bir süper güçtür;buna ben baştacı derim.

Amerika?

İnsani değerlerin yüceltildiği süper güç!?

Emin misin?

Benim için devrimci olmak,hergün değişen dünya ile insan için olunması gereken yerde olmak,insani değerlerle kazanımlar elde etmek,insan karşısında olan herşey ile mücadale etmektir.Benim için devrimci olmak bu iken mücadalenin yolu emparyalist olan ABD'nin karşısında yer almak değildir sadece;insanın yaşam hakkına gaspeden tüm değer,düşünce ve anlayışların karşısında yer almaktır ayrıca.

Devrimci olamaman pek doğal...

Ben kendimi devrimci olarak nitelemem,kavramları kendimi tanımlarken kullanmam.Kendilerini devrimci olarak niteleyen arkadaşlarım arasında ki düşünce farklılığını da düşündüğümde,kendileri adına konuşmanın pek doğru olmadığı düşüncesiyle konumuza döneyim.

Kavramları ne için kullanırsınız peki?

Ya da size "Neliğiniz" sorulduğunda hiç mi yanıt vermezsiniz?

Veya sizi "Siz" yapabilen bir terim, kavram ya da kimlik, kişilik yok mu?

 

Ya da kendisini tanımlamak için kavram kullanmayan! tek bir insan örneği verebilir misiniz?

 

Şöyle deseniz olur:

"Bu kavram beni tam olarak nitelemiyor"

 

En azından "Kafanız karışık" denir ve net bir duruş ortaya konur...

Her insan farklı bir çevrede dünyaya gelir.Farklı olan çevre farklı bakışlar ile kendini gösterir.İnsan gerçekliğin özünde de farklılık yok mudur?Siz nasıl,hangi mantıkla tüm insanları sizin gibi düşünmesini bekleyebilirsiniz ki?Devlet kavramının insan hayatında bu kadar vazgeçilmez olmasını sağlayan da bu farklılıklar değil midir?Devlet,farklı düşünen bireylerin karşılıklı hak ve görevlerini belirlediği düzenlemelerle koruyacak bir güç değil midir?

Kimse, kimse gibi düşünmek zorunda değildir elbette...

Ancak her insan temelde aynı haklara sahiptir;

İstedikleri kadar başka başka yerlerde doğsalar ve yaşasalar bile...

Ama bakın kendi devlet anlayışımıza,kendi devletimize...Sistemleşen imhalar,inkarlar,yanlışlar,çıkarlar gereği hukuka dönüşen hukuksuzluklar...Bu sistem "kendinden olmayan herkese" işledi.Kimi zaman farklı bir etniğe,kimi zaman farklı bir inanca!

Fasid daire...

Devlet bu mudur?Devlet,kendisinden olmayanı yok sayan mıdır,ona kapaıları gösteren midir?Hayır,bu faşizanlıktır.Başka birşey değildir.Sayın Erdoğan'ın bu cümleleri benim için çok da anlam ifade etmiyor.Gerçek olan bu,başbakan da bunu gerektiği için ayrıca belirtiyor.İşin aslı,kendisinin bu konuda ki samimiyetine güvenmesem de bu şekilde ki yaklaşımlar bana yüzleşeceğimiiz gerçeklerin zamanlaması konusunda oldukça umut veriyor.

Belki de bazıları kendilerini o devlete ait görmedikleri için devlet bir savunma ya da saldırı politikası güdüyordur?

 

Hiç bir sistem, kendisi için tehlike oluşturabilecek ve kendi bünyesinde olduğu halde onu karşıt ve yıkılası olarak algılayan hiç bir unsura sınırsız özgürlük veremez.

Tıpkı demokrasinin; demokrasinin kendisini yıkabilecek faşist ve irticacı akımlara yaşam hakkı tanımaması gerektiği gibi...

 

Devlet, sandığınız gibi toz pembe bir işleyişe sahip değildir...

Siz devleti düşman olarak benimserseniz, devlet size diğer yanağını çevirmez...

Bunun yeryüzünde de tek bir örneği yoktur...

 

Devletin, onu oluşturan vatandaşlarına sorumlulukları olduğu gibi,

Onu oluşturan vatantaşların da devlete karşı sorumlulukları vardır...

Bu ülkede yaşanan herşeyden hepimiz sorumluyuz.Bir Alevi ezilirken bunu görmeyen Sünni,Sünni'ler mağdur olurken susan Alevi...Bir Kürt,kimliğinden dolayı yok sayılırken susan bir Türk,Türk kardeşine sıkılan kurşundan hesaplar yapan bir Kürt;anlayacağınız kimse masum değil.

Mavi olmayan gökyüzü...

Size bu iletinizden hareketle çok güzel bir örnek vereceğim...

Özellikle 80lerde tırmanan bir Alevi-Sünni çekişmesi vardı.

90larda da bu oldukça yoğundu; en azından psikolojik olarak.

Tokat'tan tutun Çorum'a kadar bir çok kentte kanlı cinayetler işlendi.

Hem de toplumun kendisi, kendisini imha eder gibiydi...

Halk birbirine girmişti neredeyse...

 

Ama yine de bu kavga Ulusalcılığa alternatif bir düşünce ve benimseyiş sergileyemedi.

Sünni ile Alevi aynı Ulusalcı noktada birleşmenin yolunu buldu.

İkisinin de birbirini "Öteki" olarak nitelemesine karşın, aynı Ulusalcı temelde birleşebildiler.

Bugün Alevi-Sünniliğe dair kanlı bir ayrımlaşma görülememektedir.

Son bulmuştur...

Ya da daha doğru bir tanımla;

Alevi-Sünni ayrılığını çıkarmak, bu ayrılığı çıkaranların işine yaramamıştır.

 

Ancak aynı süreçte Etnik-Kürtçülüğün temelleri atılmıştır.

Etnik-Kürtçülük ile aynı biçimde Etnik-Türkçülük, Alev-Sünni çatışmasın benzetilemez.

Çünkü Alev-Sünni çatışması, ortak bir kimlik olarak aynı Ulus'un bireyleri olabilmeyi benimseyebilecek bir yapıdır.

Ancak Etnik Milliyetçilikler, her etnisiteyi barındıran Ulusalcılığa karşı bir alternatif olarak işlenebilmeye uygundur.

Ve işe yaramıştır.

Etnik Türkçülere karşı Etnik Kürtçüler yaratılmıştır...

Ve bugün bu öyle bir noktadadır ki,

Ulusalcılığın; farklılıkları okunamaz kıldığına bile inandırılmıştır

En demokratik olduğunu dillendiren kimseler bile...

 

Bizi "Biz" yapan yani bir Ulus'u Ulus yapan

Farklılıkları değil

Benzerlikleridir...

Herkes, kendisini diğerinden ayıran farklılıkları korumakta özgürdür elbette...

Aynı zamanda devletin de bu farklılıklara baskı yapmaması ve engellememesi gerekmektedir...

Ancak devletin bu farklılıkların korunması ya da geliştirilmesi ile ilgili bir yükümlülüğü olamaz.

Çünkü Devlet, her şeyden önce onu oluşturan halkın ortak paydasıdır,

Ve Ulus'un ortak paydalarını yaşatmaya çabalar...

Farklılıkları, bireyler korur; kültür ve dayanışma dernekleri ile ya da sivil toplumsallaşmalar ile...

Ki bu ne kadar doğrudur; o da tartışılır...

Ancak devletin farklılıkları koruma ya da geliştirme gibi bir görevi yoktur...

 

Neyse, konuya dönelim...

Bugün ailesi sünni olan birisi olarak şunu söyleyebiliyorum ki;

Ailem, geçmişe, 80lere dönüp baktığında, Alevilere yapılanlar için yakınabilmektedir...

Aynı biçimde öldürülen sünniler için yakınan Aleviler de gördüm...

Çünkü onlar, birbirlerini ayıran Alevi-Sünni kimliklerinin üzerine, bu kimlikleri kapsayan Ulusal Birlikteliği benimseyebilmişlerdir.

 

Ancak aynı biçimde Etnik-Milliyetçilik yapan bir Kürt için,

Etnik-Milliyetçilik yapan bir Türk'ün yakınmasını bekleyemezsiniz.

Etnisite özlemi ile yanan hiç kimse, diğerinin hakkı çiğnendiğinde aynı ezilmişlik duygusunu paylaşmaz.

 

O yüzden her tartışmada tekrar tekrar söylüyorum:

Devlete bir hesap sorulacaksa, bu, Ulus adına sorulmalıdır.

Etnik bir unsur adına değil...

 

Siz, geçmiş iletilerinizden edindiğim izlenime göre (ki ne kadar yanlış bir izlenim bilmiyorum), bir Etnik-Milliyetçiliği diğerinden daha meşru ve haklı görebilirken ya da en azından etkinliğini hafiften de olsa haklı görürken, diğer bir Etnik-kökenli kimsenin, bu akım için yakınmasını bekleyebilirsiniz?

 

Hele hele Ulusalcılığın ne olduğu aslında hiç bilememiş olmanıza karşın...

 

Etnik bir unsur adına konuşan kimse çıkıp;

"Ben bir Kürt olarak haklarımı istiyorum" derse,

Ben bir Türkmen olarak o adamın haklarını umursar mıyım?

 

Bu biçimdeki bir hak istemi, sonunda diğer bir Etnik unsuru kısıtlayıcı bir niteliğe çok çok kolay bir biçimde bürünemez mi?

 

Ancak bir Alevi çıksa dese ki;

"Ben bir Alevi olarak haklarımı istiyorum"...

O adamın haklarını korumak için hareket etmemi saplayacak Ulusal birlikteliğe tehlike oluşturmayacak bir kimlik ile bu hak talebinde bulunduğunun farkındayımdır...

 

Yani konuyu "Masumiyete" ya da "İnsan Haklarına" getirerek asıl konudan uzaklaşmamanızı tavsiye ederim.

Laik,ulus devleti anlayışı ile başkalarını yok saymayı bir sistem haline getiren bu devlet anlayışını kesinlikle kabul etmiyorum.Yanlışları,gücüm yettiğince de yazacağım.Ne devletin nede benim gibi düşünmeyenlerin bana "ya sev ya terk et" demeye hakkı yok.

 

Türkiye Cumhuriyet'in de bu ahkamı kesen zihniyetler sayısızdı,hala da bu zihniyet çoğunluk.İnanıyorum ki,yeni nesil bu ahkam kesenleri nefterle anacaktır.

 

Aynaya bakalım lütfen...

 

Sizin gibi düşünmeyenlerin size elbette ki "Ya sev, ya terket" deme hakkı yok...

Ancak devlet, kendisini sevmeyen ve hatta sevmeyen kimseler yetiştiren ya da kendisini sevmeme ortak paydasında birleşerek örgütlenenlere karşı "Ya sev, ya terket" politikası gütmek zorundadır; bu doğaldır.

Yeryüzünde bunu yapmayacak devlet yoktur.

Hiç bir devlet; "Sen beni yıkmak için uğraşıyorsun ama olsun, gel hatta ben seni destekleyeyim" demez...

 

Hatta siz çok şanslısınız;

Kendi rejimine düşman bireyler yetiştirmeye yönelik bir eğitim sistemi olan ve bu yönde bireyler yetiştiren belki de yeryüzündeki tek devletin vatandaşısınız...

 

Belki de bugün bazı kavramları yanlış biliyor olmanızın temelindei, bu şansınız yatıyordur...

 

Tasalanmayın; Laiklik ve Ulusalcılık, sizin de yanlış bildiğiniz gibi "Öcü" değildir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce.Amerika ve devrimciden baslayayim.

 

Amerika'nin insan haklarina deger veren diye bir cümle var,iletinizde sayin Mavi.Buna gercekten inaniyormusunuz yoksa saka mi yaptiniz?

Yoksa insani degerlere sahip cikarak Irak'i kan gölüne ceviren Amerikadan'mi bahsediyorsunuz.Yoksa Hirosima'da Atom bombasi atarak misilleme yapan Amerikadan'mi,veya Kitanin gercek sahipleri olan Kizilderilileri yok eden Amerikadan'mi bahsediyorsunuz.Yazinizda bir celiski var;Amerika tarihinin hicbir sahifesinde insani degerlere sahip cikmamistir.Beyaz Irkin temsilcisidir Amerika,ve Amerikan cikarlari icin hicbir insani degere önem vermez Amerika.Bu nedenle dün Kabatas'ta Amerika'li askerleri denize atan devrimciler bugün eger Amerikan sapkasi takiyor ve Amerikan sarkisi mirildaniyorlarsa bence onlar asla devrimci olamamis farkli amaclara hizmet edenlerdir.Bu amaclardan biride Türkiye'nin milli degerlerinin yok edilmesi,üniter yapisinin federasyona dönüstürülmesidir.

 

Tabii ki bu devletin tarihinde yapilmis olan yanlisliklar vardir.Bunlari inkar etmek abestir.Ne var ki yapilmis olan yanlisliklarla yapilmasi gerekli olanlari biribirine karistirma gafletine düsersek gerceklerden uzaklasmis oluruz.

 

Türkiye Cumhuriyeti Milli bir devlettir.Bu milli devletin cikarlarina karsi calisanlara gül verilmeyecegi konusunda sanirim ki sizde ayni görüstesinizdir.Dünya üzerinde her devlet demokratik anti demokratik bilaistisna devlet cikarlarini herseyin üzerinde tutar.Ülkenin siyasi ve stratejik konumu bu cikarlari korumada önemli rol oynar.Evren'i suclayanlar,Evren yargilansin diyenler maalesef,Evren'le kucaklasan,Evren'i bir evliya gibi gören onun gelmesini hizira benzeten Fetulah Gülen'i bastaci etmektedirler.Fetulah Gülen bugün ise Amerika'da CIA'nin korumasi altinda hayatini yasamaktadir.Türkiye'ye gelmemesinin nedenide Türkiye'de henüz Fetulahci dengelerin olusmamis olmasindandir.Eger dünün devrimcileri,dünün darbecisini kucaklayani bastaci ediyorlarsa onlarin devrimciligi devleti yikmak üzerine insa edilmistir.

 

Bu Cumhuriyet kuruldugu günden bu yana degisik siyasi cereyanlarin saldirilarina hedef olmustur.Kürtcüsü,Dincisi,Ermenicisi,Rumcusu,AB'cisi Abd'cisi,bölücüsü,yikicisi ile bu devletin yikilmasi icin elbirligi ederek calismislardir.Devlet kendini bu saldirilara karsi koruma hassasiyetini gösterdi diye bu devleti tukaka etme hakkimiz yoktur.Tabii ki yanlisliklar yapilmistir,bunlari inkar eden yok.Ama bu yanlislarin bir daha tekrarlanmamasi bahanesiyle ülkeyi kimse satisa cikaramaz.

Dün Fazil Say'a güle güle diyen basbakan hangi dagda kurt öldüde "Türkiye'nin gecmisini gercek disi söylemlerle karartma cabasindadir"Kime yaranmaya calisiliyor?ABD'ye mi,AB'ye mi,Kürtlere'mi,Ermeni diasporasina ve yandaslarina mi?

 

Aynaya bakmasi gerekenlerin gercekten bir aynaya ihtiyaclari vardir bence.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birisi ABD özgürlükçü mü dedi ?

 

1960’larda Herbert Marcus’un sosyalist devrimin üniversitelerden başlaması gerektiğini çünkü kapitalist düzende pasifize edilen işçi sınıfının bunu asla başaramayacağını öne süren görüşlerinin yayılması sonucu tüm dünyada gelişen öğrenci olaylarının etkisiyle, üniversite eylemlerinin tehlike olarak görülmesiyle 1980’lerde kampuslerin şehir dışına alınması gibi önlemler neyi ifade ediyor ?

 

Zamanında, Vietnam savaşını protesto edenlerin tutuklandığı bir ABD mi özgürlükçüydü ?

 

McCarthy döneminde Komünist avına çıkılan ABD mi özgürlükçüydü ?

 

11 Eylül'den sonra, sınır kapılarında Müslüman Ortadoğulu refleksi olan ABD mi özgürlükçüydü ?

 

Türkiye de, Latin Amerikadaki gibi Emir-komuya zinciri ile yapılmış darbeleri yaptıran ABD mi özgürlükçüydü ?

 

Bu liste uzar gider.

 

Şimdi de, Fethullah Gülen eliyle sivil darbe yaptırmaya kalkan, Türkiyeyi bir polis devleti haline getirmeye çalışan ABD mi özgürlükçü ?

 

Bu liste uzar gider.

 

Sn.Tengeriin Boşig'in dediği gibi şaka herhalde :)

 

Acaba, biz de zengin ve güçlü ülke olsak, bize de özgürlükçü diyen çıkarmıydı ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Hakan Bohemian

AB düşman

ABD düşman

Ümmetciler, dinciler düşman

Marksistler, sosyalistler düşman

Kürtler düşman

Ermeniler düşman

Rumlar düşman

Araplar düşman

İran düşman

Kapitalistler düşman

Liberaller düşman..

 

Dostunuz kim kuzum sizin?

 

Ya seveceğiz yada terkedeceğiz,yani sevmek için gereken mülazaha olmayacak.

Bunun adıda milliyetçilik yada moda deyimiyle ulusalcılık olacak :) Olacak iş değil. ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AB düşman

ABD düşman

Ümmetciler, dinciler düşman

Marksistler, sosyalistler düşman

Kürtler düşman

Ermeniler düşman

Rumlar düşman

Araplar düşman

İran düşman

Kapitalistler düşman

Liberaller düşman..

 

Dostunuz kim kuzum sizin?

 

Ya seveceğiz yada terkedeceğiz,yani sevmek için gereken mülazaha olmayacak.

Bunun adıda milliyetçilik yada moda deyimiyle ulusalcılık olacak :) Olacak iş değil. ;)

 

Bir çarpıtma çabası neden ? Okuduğunuzu anlamak bu kadar mı zor ?

 

Nihal Atsız gibilerini Cumhuriyete eklemlemeye çalışmayın. Onu ve yandaşlarını yargılayıp cezalandıran da bu devlet.

 

Biz reel politikadan söz ediyoruz.

 

Varsa, karşı yanıtınız, alalım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Hakan Bohemian

Bir çarpıtma söz konusu değil.Nihal Atsız bu ülkenin insanı değilmi ?

Bunu kabul etmiyorum onu kabul ediyorum dilemması hep süregelen bir alışkanlığımız değilmidir?

Bir zamanlar MHP tek ülke severdi,diğerleri sadece fısıldayabilirlerdi.

Şimdi bayrağı ulusalcılar devraldı. :D Ama örneğin çok faşizan hareketler bunlar demeye kimsenin dili varmıyor :)

Tabi canım siz en çok seversiniz ülkeyi.Gerisini atıverin gitsin :lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AB düşman

ABD düşman

Ümmetciler, dinciler düşman

Marksistler, sosyalistler düşman

Kürtler düşman

Ermeniler düşman

Rumlar düşman

Araplar düşman

İran düşman

Kapitalistler düşman

Liberaller düşman..

 

Dostunuz kim kuzum sizin?

 

Ya seveceğiz yada terkedeceğiz,yani sevmek için gereken mülazaha olmayacak.

Bunun adıda milliyetçilik yada moda deyimiyle ulusalcılık olacak :) Olacak iş değil. ;)

Laf...

 

Devletlerin Dostları ya da Düşmanları yoktur...

Çıkarları vardır...

 

ABD ve AB bu devleti kendi amacı uğruna değiştirmeye çabalıyorsa elbette ki düşmandır.

Ümmetçiler/Dinciler bu devleti, kuruluş ve var oluş ilkelerinden saptırmayı amaçlıyorlarsa elbette ki düşmandır.

Marksist ve Sosyalistler, Kapitalistler ve Liberaller bu devletin toplumsal ve ekonomik çıkarları karşısında yer alıyorlarsa elbette ki düşmandır.

Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Araplar ya da herhangi bir gurup, etnisite temelinde bu ülkenin Ulusalcı varlığına düşmanlık besliyorsa, elbette ki düşmandır.

İran bu devletin Ulusal Bağımsızlığına saygı duymuyorsa elbette ki düşmandır...

 

Bunlardan daha doğal ne olabilir?

 

Bizde eğer bir başka devletin Ulusal bağımsızlığına karşıysak ve düşmanlık besliyorsak, onların düşmanıyızdır.

 

Ayrıca Ulusalcılık bu söyledikleriniz değildir.

Bu söyledikleriniz, Ulusalcılıktan bağımsız olarak isterse Şeriat devleti olsun, her devletin kendi bağımsızlık anlayışı ile ilgilidir.

Ulusalcılık ile bunlar arasında nasıl bir doğrudan bağ kurabildiniz şaşırdım.

 

İlk anda en fazla şunu eleştirebilirdiniz iletinizde:

"Yurtta Barış, Dünyada Barış"...

Söyledikleriniz ile en başta ve açık bir şekilde bunu hedef alabilir ve sorgulayabilirdiniz...

 

Yazınızın akışına bakılırsa şunu sürdürmeniz daha yakışık alırdı:

"Bu nasıl bir Sulh anlayışıdır ki, içeride ve dışarıda herkesi düşman kabul ediyor?"

 

Ales sınavında sorulsa bu, soru olarak;

Benim söylediğim doğru cevap olurdu... ;):)

 

Budur yani...

Ulusalcılık çok başka bir şeydir bu eleştirinizden.

 

Sizinkisi; Tarhana tarifi ile başlayıp "İşte pastamız olduuuu!" diyerek bitirmeye benziyor... :lol::D

Aslında şaşırmamak lazım; kavram kargaşası yaşayan ve Ulusalcılığı sindiremeyen herkesin düşebileceği olası, komik ve hafif, çok çok hafif bir hata... -_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir çarpıtma söz konusu değil.Nihal Atsız bu ülkenin insanı değilmi ?

Bunu kabul etmiyorum onu kabul ediyorum dilemması hep süregelen bir alışkanlığımız değilmidir?

Bir zamanlar MHP tek ülke severdi,diğerleri sadece fısıldayabilirlerdi.

Şimdi bayrağı ulusalcılar devraldı. :D Ama örneğin çok faşizan hareketler bunlar demeye kimsenin dili varmıyor :)

Tabi canım siz en çok seversiniz ülkeyi.Gerisini atıverin gitsin :lol:

Bu ülkeyi yalnızca Ulusalcılar sevmeyebilir...

Ülkeyi, bir Ümmet Devleti haline getirmek isteyen bir şeriatçi de sevebilir;

Yalnızca birisi devlette Din ayrımı yapılmamasını temel alır,

Diğeri bir dinin tahakkümünün hakim kılınmasını...

 

Bir Irkçı da bu ülkeyi çok sevebilir;

Kendi amaçları doğrultusunda biçimlenmesi isteği ile...

 

Bir komünist ya da anarşist ve hatta kapitalistte çok sevebilir...

Sevme ya da sevmeme özgürlüğü vardır herkesin...

Önemli olan hangi yönden ve hangi yönü ile sevdiğimizdir...

Komplekse kapılmayın dostum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Hakan Bohemian

Ulusalcılarla bazı kavramların yan yana gelmesi kimilerini rahatsız edebilir.Bunu anlayışla karşılıyorum,ben faşistim diyemiyen her solcu

kendisine ulusalcı demeyi daha bir uygun görüyor.Benim için hal böyle olunca ulusalcı adamın varlığından da rahatsız olunur elbette.

Fakat nedense bu kitle kendisi gibi düşünmeyenin ülkedeki neden sonuç ilişkilerini konjonktürün gerekliliği olan bir strateji olabileceğini hiç düşünemezler.Bu nedenle herşeye ve her kesime kuşkuyla yaklaşırlar.Biz bunları MÇP-MHP ve dahi CHP de bile gördük.Yadırgamıyoruz.

Zira elinde kızgın bir maşa ve çatık kaşlı yurdum insanı kimseyi dinlemeye pek niyetli görünmüyor. :) Sağlık olsun ulusalcılarada bu ülkenin

ihtiyacı var.Nede olsa ütopik dostlarımızın uyarıları bize doping etkisi yapıyor. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Hakan Bohemian

Bu ülkeyi yalnızca Ulusalcılar sevmeyebilir...

Ülkeyi, bir Ümmet Devleti haline getirmek isteyen bir şeriatçi de sevebilir;

Yalnızca birisi devlette Din ayrımı yapılmamasını temel alır,

Diğeri bir dinin tahakkümünün hakim kılınmasını...

 

Bir Irkçı da bu ülkeyi çok sevebilir;

Kendi amaçları doğrultusunda biçimlenmesi isteği ile...

 

Bir komünist ya da anarşist ve hatta kapitalistte çok sevebilir...

Sevme ya da sevmeme özgürlüğü vardır herkesin...

Önemli olan hangi yönden ve hangi yönü ile sevdiğimizdir...

Komplekse kapılmayın dostum...

 

Estağfurullah niye komplekse kapılayım.Aslında sorumun cevabınıda vermişsiniz.Peki bu ülkede devrim yapmak isteyenlere alkış tutarken

bunun halk adına bir hareket olduğunu söylerken,bir kısım halkında ümmet devleti olmak istemesi sizce çokmu garabet timsali oluşturuyor.

Düşüncelere hangi gözlükten baktığınız çok önemli.Benim kurallarımın dışında bir düşünceyi orada öldürürüm zihniyeti tamda budur işte.

TSK de dahi artık bu zihniyet modeli tasviye ediliyorken,sanırım TSK den daha ülkesever bir konuma getirmezler kendilerini.

Bunu Emin Çölaşan tarzı yazarlar çok denedi ama olmadı.Ne hikmetse :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Hakan Bohemian
Hangi faşizan hareketler ?

 

Siz de konuyu Başbakan gibi muğlak bırakmayın.

 

Bu konuyu açalım, neleri faşizan olarak niteliyorsunuz ?

 

Ulusalcı olanlarla aynı düşünceyi paylaşmıyan insanların bu ülkede yaşama hakkı olmadığına inanıyorlar.

Mesela Fazıl Say gibiler.Artık bu ülkede durulmaz diyebilecek kadar ileri gitti.Çünki bilinçaltında çok değişik

fırtınalar esiyordu.O fırtınalar ete kemiğe büründü.Belkide siz haklısınızdır,ama ya değilseniz. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ulusalcı olanlarla aynı düşünceyi paylaşmıyan insanların bu ülkede yaşama hakkı olmadığına inanıyorlar.

Mesela Fazıl Say gibiler.Artık bu ülkede durulmaz diyebilecek kadar ileri gitti.Çünki bilinçaltında çok değişik

fırtınalar esiyordu.O fırtınalar ete kemiğe büründü.Belkide siz haklısınızdır,ama ya değilseniz. :)

 

Biraz ters mantık değil mi dediğiniz ? F.SAY kendi kişisel, duygusal tercihini çekip gitmek yönünde kullanmış olabilir. Bunda ne tuhaflık var ? Bunun faşizanlıkla ne alakası var ? Kimseyi kovmuş mu ki ? Bilakis, çekip gitmek isteyen kendisi. Belki o faşist baskıyı hissettiği için olmasın ?

 

Ayrıca, sorularıma cevap vermemişsiniz. Neleri faşizan olarak niteliyorsunuz ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki bu ülkede devrim yapmak isteyenlere alkış tutarken

bunun halk adına bir hareket olduğunu söylerken,bir kısım halkında ümmet devleti olmak istemesi sizce çokmu garabet timsali oluşturuyor.

 

Öncelikle, kimse darbeye devrim diyemez.

 

Diğer konu :

 

Tarihi süreci incelerseniz, ümmet devleti kurmak için gösterilen çabalara ilerici bir devrim denilemez.

 

Ümmet devleti ancak, imparatorluklarda varolmuştur. Bu batıda da, doğuda da böyledir.

 

Ümmet devleti kurmaya çalışmak, tarihi tersine akıtmaya çalışmak olur.

 

İnsanlığın sosyal gelişiminin en son aşaması bugün Ulus devlettir.

 

Ulus devlette de, din, etnik, mezhep birliği aranmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ulusalcılarla bazı kavramların yan yana gelmesi kimilerini rahatsız edebilir.Bunu anlayışla karşılıyorum,ben faşistim diyemiyen her solcu

kendisine ulusalcı demeyi daha bir uygun görüyor.Benim için hal böyle olunca ulusalcı adamın varlığından da rahatsız olunur elbette.

Fakat nedense bu kitle kendisi gibi düşünmeyenin ülkedeki neden sonuç ilişkilerini konjonktürün gerekliliği olan bir strateji olabileceğini hiç düşünemezler.Bu nedenle herşeye ve her kesime kuşkuyla yaklaşırlar.Biz bunları MÇP-MHP ve dahi CHP de bile gördük.Yadırgamıyoruz.

Zira elinde kızgın bir maşa ve çatık kaşlı yurdum insanı kimseyi dinlemeye pek niyetli görünmüyor. :) Sağlık olsun ulusalcılarada bu ülkenin

ihtiyacı var.Nede olsa ütopik dostlarımızın uyarıları bize doping etkisi yapıyor. :)

Ulusalcılık bir "Ütopya" değildir.

Zira "Ütopya", gerçekleşmemiş bir düzen kurgusudur.

Ulusalcılık ise eylemselleşmiş ve olgusallaşmış, gerçekliğini ortaya koymuştur.

 

Lütfen kavramları öğrenelim...

 

Estağfurullah niye komplekse kapılayım.Aslında sorumun cevabınıda vermişsiniz.Peki bu ülkede devrim yapmak isteyenlere alkış tutarken

bunun halk adına bir hareket olduğunu söylerken,bir kısım halkında ümmet devleti olmak istemesi sizce çokmu garabet timsali oluşturuyor.

Düşüncelere hangi gözlükten baktığınız çok önemli.Benim kurallarımın dışında bir düşünceyi orada öldürürüm zihniyeti tamda budur işte.

TSK de dahi artık bu zihniyet modeli tasviye ediliyorken,sanırım TSK den daha ülkesever bir konuma getirmezler kendilerini.

Bunu Emin Çölaşan tarzı yazarlar çok denedi ama olmadı.Ne hikmetse :)

 

Elbette ki birileri Ulusal bir Devrim yapmak istersen, diğeri de Ümmetçi bir İrtica yapmak isteyebilir.

Bu gayet olağan...

Ahmet Taner Kışlalı şöyle der mesela:

"Bir dincinin Atatürk'ü sevmemesi kadar doğal bir şey olamaz. Çünkü Atatürk, onun istediği Dinsel düzeni yıkmıştır".

 

Bir Dinci ya da bir Etnik-Milliyetçi elbette ki Atatürk'ten ve Türkiye'den nefret edecektir...

Bir Komünist ya da bir Kapitalist elbette ki o kadar da sempati ile yaklaşmayacaktır...

 

Durum; hangisinin daha kabul edilebilir ve daha geçerli bir sistem olduğu ile ilgilidir.

Laiklik, eylemde ve temelde, her bireye Şeriat düzeninden daha geniş bir Din Özgürlüğünü yaşama hakkı mı veriyor?

Evet...

Laiklik, Şeriat düzenine yenilse bile ve hatta "Suçlu" ilan edilse de daha ilerici bir benimseyiştir...

 

Ulusalcılık, Etnik-Milliyetçilikten daha kapsamlı ve kabul edilebilir, daha ilerici bir yapı mıdır?

Evet...

Ulusalcılık, Etnik-Milliyetçilik karşısında yenilse bile daha ilerici bir benimseyiştir...

 

Ulusalcılık ve Laiklik karşısında elbette ki Etnik-Milliyetçi ya da Ümmetçi bir topluluk olacaktır.

Ulusalcılık ve Laikliğin getirisi karşısında, onların yaşamak istedikleri düzenin getirileri yanında o kimseler elbette ki olacaktır...

Ancak Etnik-Milliyetçiler güçlendiğinde Ulusalcılığı ve Ümmetçiliği boğacaktır...

Ümmetçilik güçlendiğinde Etnik-Milliyetçiliği ve Ulusalcılığı/Laikliği boğacaktır...

Laiklik/Ulusalcılık güçlendiğinde Etnik-Milliyetçiliği ve Ümmetçiliği boğacaktır...

Bunlar, onların doğasında vardır...

 

Demokrasi bile, onu yok edebilecek hiç bir düşünceye izin vermez...

Demokrasi bile temelde Şeriatçılığa ya da Ümmetçiliğe ve Etnik-Milliyetçiliğe ya da Nazizme karşıdır...

 

Önemli olan, gerçekte insana layık olan düzenin hangisi olduğudur...

Siz istediğiniz kadar sindiremeyin;

Ulusalcılık ve Laiklik, diğerlerinden çok daha yaşanılırdır ve insanidir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AB düşman

ABD düşman

Ümmetciler, dinciler düşman

Marksistler, sosyalistler düşman

Kürtler düşman

Ermeniler düşman

Rumlar düşman

Araplar düşman

İran düşman

Kapitalistler düşman

Liberaller düşman..

 

Dostunuz kim kuzum sizin?

 

Ya seveceğiz yada terkedeceğiz,yani sevmek için gereken mülazaha olmayacak.

Bunun adıda milliyetçilik yada moda deyimiyle ulusalcılık olacak :) Olacak iş değil. ;)

Aaaa bilmiyormusunuz gercekten? Türk'ün Türk'ten baska dostu olmazmis, yokmus. Biz devamli böyle duyduk, daha dogrusu bizleri böyle uyuttular. Sen herkese düsman gözüyle bakarsan ve öylede davranirsan dogal olarakta dostun olmaz ve kendi kendine benim benden baska dostum yok diye oyalanirsin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aaaa bilmiyormusunuz gercekten? Türk'ün Türk'ten baska dostu olmazmis, yokmus. Biz devamli böyle duyduk, daha dogrusu bizleri böyle uyuttular. Sen herkese düsman gözüyle bakarsan ve öylede davranirsan dogal olarakta dostun olmaz ve kendi kendine benim benden baska dostum yok diye oyalanirsin.

 

Sizce ne yapılmalı ? Ümmetçilere, dincilere eyvallah mı denilmeli ? Şeriat devletinde mutlu mu olacaksınız ?

 

Sizi devrimci olarak biliyoruz. Bize bir çözüm sunarsanız memnun oluruz.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.