Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

LAİKLİK DÜŞMANLARININ YÜRÜTTÜĞÜ EN YIKICI PROPAGANDA:


Misafir demirefe

Önerilen İletiler

Antilaik propagandanın bir ayağı da laikliğin İncil'den devşirme, Fransa'dan ithal, gavur icadı...vs tanımlamalardır.

 

Bir şeyin başkası tarafından daha önce keşfedilmesi hiç bir şeyi değiştirmez. Bu propagandalar da zihinlerde din tarafından perçinlenmiş "mutlak doğru" kavramına dayanmaktadır. Bırak dünyayı, koca evren Muhammed "yüzü suyu hürmetine" (ne demekse?) yaratılmış! Şimdi böyle bir inanca sahip biri, doğruyu nasıl tekelinde, gökten inmiş hazır bir manifesto biçiminde sunulmuş ve uyulması farz, uyulmaması felaket olarak görmesin? Tabii başka her veriyi, somut bile olsa gözü kapalı reddedecektir.

 

Dünya da işte böyle kaosa gider. Herkesin doğrusu kendi doğrusu, herkesin hak tanrısı kendi tanrısı, diğerleri cehennem odunu... Bizim tarafımıza geçtiler, geçtiler... Geçmediler, o zaman öbür tarafa gönderelim de yerlerini bulsunlar, biz de cihat sevabı kazanıp cennet köşklerimize, hurilerimize kavuşalım!

 

Bu tarz ile sağlıklı bir düşünceye ulaşmanın bir yolu var mıdır arkadaşlar, sorarım. Din düşüncesi, işte böylesi istismara açık. Onu kullananlar için çok etkili bir silah ve başa çıkılması, bertaraf edilmesi gereken bir zararlı unsur konumuna getiriliyor. Ve bu en başta dini vicdanında kişisel olarak yaşamak isteyenlere zarar veriyor. Laiklik onların bu haklarını korumak ve sömürülmelerini önlemek için var...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

"Devlet laik olabilir kişi laik olamaz"...

"Kişiler hem müslüman hemde laik olamaz"

 

***

İşte bu, en sözde kurnazca, kendilerince akıllıca, ancak safların yutabileceği propaganda.

 

Bu uyanıklar da bireyleri laik olmayan toplumun laik kalamayacağının bilincindeler.

 

Bunlar laikliği içi boş, ilkesizlik, kuralsızlık, inançsızlık olarak tanıtma çabasındalar.

 

Boşuna değil bu çabaları...Çünkü laiklik, insanların inançlarını sömürmelerinin önündeki en büyük engeldir.

 

* * *

RÖVANŞ GERİCİLİĞİMİZ VE İTHAL ŞERİATÇILIĞIMIZ

Bugün yaşadığımız türbanda simgeleşip ayyuka çıkarılan "laik-anti laik", "ilerici-gerici" gibi toplumu kutuplaştırıp geren,

kaosa sevk eden, geçmişte muhtıralara, ihtilallere yol veren rejim sorununun kökleri uzak ve yakın geçmişimizdedir.

 

* * *

 

İlki Osmanlıcı rövanş gericiliğidir;

 

Osmanlının son yüzyılından gelen batılılaşma ve ıslahatlar karşıtı İslamlaşma yanlılarının uzantılarıdır, meşrutiyet İslamcıları diyebileceğimiz bu cenah laik cumhuriyeti hazmedemeyen, hesaplaşmak isteyen; hilafet, saltanat ve şeriat yanlısı işi ecdatperestliğe vardırmış Osmanlıcı rövanş gericiliğidir.

 

Bunlar; Osmanlı'da başlayan ıslahatlara batı taklitçiliği diyerek karşı çıkan, Osmanlının çöküşünü İslam'dan uzaklaşmak,

İslami kaidelere riayetsizlik, her şeyin batı taklidi olması nedeniyle toplumun yaşadığı manevi çöküşe bağlayıp, çareyi aslına İslama dönmekte bulan ve de kurtuluş savaşının saltanat ve hilafeti, islamı kurtarmak için yapıldığını iddia eden, Cumhuriyetle hele hele laiklik ve devrim kanunlarıyla hayal kırıklığına uğramış bir kısmı istiklal mahkemelerinde yargılanmış, sonrasında takibatlara uğramış olanlar ve onların derin etkisinde kalan çocukları, öğrencileri, cemaatleridir...

 

Bunlar; Atatürk ve cumhuriyeti de benzer gerekçelerle batıcılıkla, dinsizlikle, dine dindarlara yasaklar getirmek dini toplum hayatından dışlamakla itham etmişler, Cumhuriyet yönetiminin şanlı ecdadı, Osmanlıyı inkar edip, karaladığını, toplumu tepeden inmeci otoriter baskıcı yollarla zorla değiştirdiklerini; dinden ve ecdattan, geçmişle, inançlarıyla olan bağlarından kopardıklarını iddia etmişler, Atatürk ve laik cumhuriyete karşı hınçlanmışlar, kinlerini sonraki kuşaklara taşımışlar bir rövanş peşine düşmüşlerdir.

 

Bu açıdan 2023 onlar için çok önemli bir hedef tarihtir...

 

Tabi bunlara karşı söylenecek çok şey vardır...

 

Bir kere Atatürk ve laik cumhuriyet, dine değil dinin suiistimaline [siyasete, ticarete, feodaliteye alet edilmesine],

Osmanlıyı da geri bırakan her gelişmeye karşı çıkan bağnazlığa, yasakçı, günahçı taassuba, hurafelere, miskin kaba softalığa karşıydı... Bunlara karşı mücadele vermişti?

 

Evet, laiklik dinsizlik değildir ama dinin suiistimali ve dine göre devleti düzenlemekte değildir.

 

Kurtuluş savasının hilafet ve saltanatı kurtarmak için yapıldığı iddiasına gelince;

Hilafet ve saltanat kurtuluş savaşına destekçi, yardımcı mı olmuşlar?

Yoksa kurtuluş savaşı onlara rağmen mi kazanılmıştır?

Kurtuluş savaşının ödülüne hangi hakla layık olabilirlerdi, hak eden milletti o hak millete verildi.

 

Elbette cumhuriyet yönetimleri de samimi dindarlar da doğal olarak karşılıklı sıkıntılar yaşamışlardır. Ama bunları bölünmeye, kutuplaşmalara, çatışmalara ancak art niyetli devlet millet düşmanları, kişisel hırs ve emellerini her şeyin üstünde görenler malzeme yapmışlardır.

 

İşte rövanş gericilerimiz sürekli olarak bu gaflet ve hıyanetin içinde olmuşlardır...

 

Bunlar hırs ve hınçla Atatürk'ü İngiliz ajanı, mason, sabetayist vb. karalamalarla toplumun gözünden düşürmeye çalışmışlar ama gelgelim kendileri kapalı kapılar ardında ABD, İngiliz, İsrail elçileriyle, ajanlarıyla işbirliğine gitmişler, mason şeyhlerin ellerini öpmüş, sabetayist şeyhlere tabi olmuşlardır...

 

* * *

 

Bu bilgilendirmenin devamını aşağıdaki linkteki başlıktan okuyabilirsiniz...

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...howtopic=121437

 

*tna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi burada cümle cümle alıntılarla her birine karşı bir laf sokma yarışına girilmesinin faydalı olacağı sanısında değilim. Önemli gördüğüm yanılgılara işaret etmek isterim:

 

Anliyorum ... Her cümleye cevap verilirse,bu sefer problemli sorular atlanilmasi zorlasiyor ...

M. Kemal'in hutbe vermesini ikiyüzlülük ve dini kullanma olarak yorumlama yaygın bir propagandadır. Bu propagandayı yapanlar, aynı zamanda İslam'da ruhbanlık olmadığı propagandasını da yaparlar. Peki ruhbanlık yoksa, hutbe verme işi niye belli din adamlarının tekelinde oluyor?

 

Olmadigi yazdigin cümleden bile anlasilabilirken,yine de "tekelinde olma" suclamasi havada kaliyor. Farkinda degil misin?

Adam Allah'a bile inanmıyordur, gelir Cuma namazı kılar. Dini bir sosyal kulüp faaliyeti olarak görüyor ve "müslümanım" da diyordur, yani bu mensubiyeti reddetme gereği duymuyordur. Elinizde dinmetre mi var da adam girerken "diiiiit" diye ötecek de "hop, nereye, senin bu camide işin yok!" mu diyeceksiniz?

 

Valla alninda yazmadigina göre nasil söyleyim. Mantikli olsan daha kolay olur senin icin ... Iki evet elimizde "dinimetre" hatta "dinikantar" var ... Ölcme aleti,kantar Kuran ve Hadislerdir ...

Söyledim, yine söyleyeyim: Dini kabuller soyut dogmalardır, somut dayanakları yoktur. Standartlaştırılamaz ve kurallaştırılamazlar. Herkesin kabul şekli farklıdır, norm getiremezsiniz.

 

Sizin getirmenizde ama bir sakinca görmüyorsun ... Ayrica kim Islam , kimin olmadigi hususun baya somut dayanaklari var ...

Devlet herhangi bir din normunu hiç bir şekilde yasalaştıramaz.

 

Diyanetin fetva kurulu uzaylilar icin mi toplaniyor? Fetva verenler devlet memuru degil mi?

Aksi, dayatma anlamına gelir. Elinizde somut veriniz vardır, uyuşturucuyu, hatta alkolü, hatta sigarayı yasaklayabilirsiniz. Bunu yapmak için dine ihtiyaç yok. Bakın yanlış anlamayın, çıkar hocalar, hutbelerde içkinin haram olduğu propagandasını da yaparlar. Bu gayet doğaldır. Çünkü vicdanlara sesleniyor.

Ama çıkar, "bu devlet dinimizce haram olan içkiyi yasaklamadığı için dinsizdir, yıkılıp yerine şeriat devletinin kurulması farzdır" derse laiklik ilkesini ihlal etmiş olur.

 

Ehhh? Yasaklandi mi? Yasaklama söyle durun , vergileri artirilmasi bile laiklige aykiri olurken , devlet yillarca ve halen kendi eliyle icki,sigara üretip milleti zehirlemesini bildi ve bunu (ickiyi)

laik yasam tarzin geregi olarak bile propagandasini yapabildi.

 

Laikcilik tarafsiz,herkese esit mesafede degil , tam tersi taraf ve islam düsmanligi olarak görülüyor ...

 

Bu yanılsamalar, dinin insanları cennetlik-cehennemlik biçiminde ayırması ve ikisinin arasına sonsuz bir uçurum koymasının yarattığı bir sonuçtur. Zihninize bu soyut dogmaların girmesine izin verdiğinizde, insanları ak-kara görmeye ve kategorize etmeye başlarsınız. Yetinmez, bir de "münafık" gibi çok çok tehlikeli bir kategori daha getirirsiniz. Bunlar hep dini dogmaların zihinlere ektiği yanılsamalardır.

 

Biz münafik diyoruz , siz takkiyeci , isbirlikci vs. Aradaki fark nedir?

Bir insanın din bakımından ne olduğuna bir karar vermek gerektiğinin yumurtadan değil, benim yazdıklarımdan çıkması en çok hayretimi çeken şey oldu. Tüm yığmalarım böyle bir karar verme yetkisinin kimsede olmadığı, hele devlet aygıtında olabilmesinin söz konusu bile edilemeyeceği, bunun laikliğin vazgeçilmez en temel ilkesi olduğu iken, böyle bir çıkarsama nasıl yapılabilir?

 

Cok basit ; sen acikca küfre düsmüs,yani dinden cikacak sözleri savunan kisileri bizim müslüman olarak kabul etmemizi istemen bir dayatmadir.

Sen birinin her seyi söyleme hakkina sahip kilarken , müslümanlara bunu red etme hakki ve hürriyetini tanimiyorsun ... Bunun laiklikle alakasi yok , ama laikcilikle alakasi var ...

 

Laikci zihniyet iste bu. Kendi tarif eder , baskasini tarif eder , tarif edilen bunu red etme hakkina sahip degil ...

 

 

Soyutluklara dayalı kurallar geçersizdir, ancak kişiyi kendi zihninde ve vicdanında bağlar...

 

Atatürkcülük ve laikcilik icin ama gecerli degil sanirim ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Irkçılıktan bahsedilmişken, burada yeni bir tartışma açmak olası; Kurân'a bakıldığında bayağı bir ırkçı ifadeler var:

 

"Musa: Allah sizi alemlere üstün kılmışken..."(7/140)

 

"Andolsun biz İsrailoğullarına, alemlerin üstünde bir imtiyaz verdik." (44/32)

 

"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi cümle aleme üstün kıldığımı hatırlayın." (2/47)

 

"Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle" (4/34)(*)

 

Bu üstünlük ve imtiyazın geri alınmış olması hiç bir şeyi değiştirmez. Bu ayetlere göre Tanrı ırkçılık yapmış mı yapmış. Zamanında veya şimdi, bu yapanı temize çıkarmıyor. Hitler intihar etmese de özür dilese, ırkçılıktan beraat eder miydi?

 

(*)Bu ayet aslında ırk değil, cinsiyet ayrımı yapıyor, devamı okunduğunda. Ama prensipte, ne şekilde olursa olsun, insanlar arasında fark gözetiyor. Bir kez ayrım gözetmeyi kabul ettiniz mi, çok çeşitli temellerde ayrımlar yaparsınız. Hür-köle, kadın-erkek, inançlı-inançsız, mümin-kafir, hatta münafık... Uzar gider...

 

Güleyim mi , aglayayim mi ...

 

Irkcilik , irk ile ilgili bir seydir. Soy ile ilgilidir ... Kisinin buna herhangi bir katskisi yoktur.

Onun icin müslüman olmak farkli bir irka mensub olmak anlamina gelmiyor.

Üstünlük imandan gelir. Imanlilar arasinda üstünlük takva iledir ...

 

Kaldi ki irkciligi tarihde ilk ret eden "akim" Islamdir ... Irkcilgi kesin bir dil ile yasaklayan bir dini , irkcilikla suclamak tarihi bilgiden ne kadar yoksun oldugunu gösterir ...

 

Var mi bir ayet ve veya bir hadis "Bir Türk dünyaya bedel", "Kudret damarlarindaki kanda mevcutdur" gibi ?

 

Bazen yazilanlarin safligi beni gercekten sasirtiyor ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

fransanın kilise ile devleti ayırdığını söylemişsiniz..tanım olarak bu olabilir ama onlar her dini devletle ayırmışlardır..

 

Sn. H.Aytac ... size söylesem ki din ile devleti birbirinden ayirmak teknik olarak mümkün degil , ne dersiniz? Bir sey söylemeden bir izah edeyim ...

 

Kabul edersiniz ki devlet de , din de somut degil soyut seylerdir ... Yani bir kilo,metre devlet ya da din ölcmek mümkün degil.

Devlet bizim icin mesela TBMM ve onun icra organlaridir,adliye,polis vs gibi seyler de devlet ama bunlardan kast bina ve yapilar degil ...

Bundan kast devlet isleriyle görevli insanlardir. Memur ya da secilmis ...

 

Din icin de aynisi gecerli. Cami bir bina , dinin kendisi degil. Bir Ilmihal,Kuran vs kitapdir ... Ne zaman insan buna inanir , uyar o vakit din müssahas olur ...

 

Din ile devleti birbirinden ayrilmasi ancak dini (tasiyanlilari) devlete aygitina girisi engellemekle olabilir. Haliyle dine samimi bir sekilde inanlarin devlet memuru olma istemini laikci zihniyet "sizma" olarak görür. Sizma düsman devletler arasinda casuslarin faaliyetlerine denilir. Laikci zihniyet müslümanlari düsman olarak gördügü ayan beyan ortada.

 

Onun icin insan laikci olabilir,ama ayni zamanda müslüman olamaz.

 

onlarda çoğunluk hristiyan olduğundan hristiyanlar açısından nitelendirme yapılmış...yoksa kiliseyle ayrılabilir, camiyle ayrılamaz mı demek istiyorsunuz..eğer müslümanlığın ayrılması baskıcı olmaksa diğeri de öyle olmaz mı ??ama doğru siz herşeyisadece kendi mezhebinize göre değerlendiriyordunuz !!

 

Vallahi kilise ne anlamda kullanildigini bilmiyorsunuz ... (Sadece) Bina saniyorsunuz hala kiliseyi ...

 

laikliğin dinsizlik olduğunu siz söylüyorsunuz temeli çarpıttığınız gibi değil..

 

Temeli beni ilgilendirmiyor. Bugünkü tutumu ,tarzi,söylemleri beni ilgilendirir. Ancak tarihi cikis noktasini bilmek yararli. Bilhassa savunanlar icinde , ama bunu takan yok ...

Laikligin ilk tercümesi (laiklik türkce bir kavram olmadigini hatirlatayim) "ladini" olmustur. Aslen laik ruhban olmayan anlamina gelir. Asker örnegini versem , laikin karsiligi "sivil"dir ...

laikliğin dine bir katkısı söz konusu değildir..olmuşsa da insanların asılsız şeylere inanmamasını sağlamıştır..

 

Elbette katki sözkonusu degil ve olmamasi da lazim. Ama nedense bizim laikciler katkida bulunmaya bayilir :

 

Yok ibadetler,namaz Türkce olsun,

Yok basörtüsü olmasin ,

 

cukkalamak işini dini sömürenlerin en iyi yaptığını her zaman bildiğimiz gibi son günlerdeki gelişmelerden de bu konudaki fikirlerimizi pekiştirmiş durumdayız...

 

Evet 28.Subat Ergenekoncu Aygüne göre 250.000.000.000 Usd patladi ... Laikci hirsizlar hala el üstünde tutuluyor ve laikci vatan hainleri hala muteber insan muamelesi görüyor ...

 

doğru söylüyorsunuz fuhuşu önlemek için 4 tane eş almak gerekiyor..fantezilerin de onlar üzerinde uygulanması......

 

Fuhusu önlemek icin ahlaki yapilanma gerekiyor. Laikci ahlak genelevlerini zaruret olarak görür.Ayrica laikcilerin istedikleri kadar es sahibi oluyorlar ...

Her hafta degistiryorlar ve bunu tiviler bangir bangir reklamini yapiyorlar ... Diger reklamlarda da kadini,vucudunu teshir edip , mal satmaya calisiyorlar ...

Yani kadinlarin bir kismi soyut satiyor digerini de somut satiyor laikci zihniyet.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Güleyim mi , aglayayim mi ...

 

Irkcilik , irk ile ilgili bir seydir. Soy ile ilgilidir ... Kisinin buna herhangi bir katskisi yoktur.

Onun icin müslüman olmak farkli bir irka mensub olmak anlamina gelmiyor.

Üstünlük imandan gelir. Imanlilar arasinda üstünlük takva iledir ...

ırkçılık ve faşizm sadece ırk bakımından olan bir olgu değildir..

bu renk, cins, din ve cinsiyet durumlarında da söz konusu olabilir..

ırkçılık sadece onun genel adıdır..

imanlıların imanı olmayanlardan hiçbir üstünlüğü yoktur..

bu sadece inanılan Allah katında hesap sorulmasında söz konusudur..

onun dışında imanlının imanlı olmayandan herhangi bir üstünlüğü yoktur, olamaz da zaten..

imanlı olan imanlı olmayandan üstündür demek,

imanlı kişinin koşulsuz şartsız cennete,

imanlı olmayanın koşulsuz şartsız cehenneme gideceği söylemek demektir..

ancak buna kimse karar veremez asla..

bu nedenle de diğerinin diğerinden üstün olduğunu söylemek bir bakıma da Allah yerine karar vermeye çalışmaktır ve inananların gözünde günahtır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Din ile devleti birbirinden ayrilmasi ancak dini (tasiyanlilari) devlete aygitina girisi engellemekle olabilir. Haliyle dine samimi bir sekilde inanlarin devlet memuru olma istemini laikci zihniyet "sizma" olarak görür. Sizma düsman devletler arasinda casuslarin faaliyetlerine denilir. Laikci zihniyet müslümanlari düsman olarak gördügü ayan beyan ortada.

Onun icin insan laikci olabilir,ama ayni zamanda müslüman olamaz.

Vallahi kilise ne anlamda kullanildigini bilmiyorsunuz ... (Sadece) Bina saniyorsunuz hala kiliseyi ...

Temeli beni ilgilendirmiyor. Bugünkü tutumu ,tarzi,söylemleri beni ilgilendirir. Ancak tarihi cikis noktasini bilmek yararli. Bilhassa savunanlar icinde , ama bunu takan yok ...

Laikligin ilk tercümesi (laiklik türkce bir kavram olmadigini hatirlatayim) "ladini" olmustur. Aslen laik ruhban olmayan anlamina gelir. Asker örnegini versem , laikin karsiligi "sivil"dir ...

Elbette katki sözkonusu degil ve olmamasi da lazim. Ama nedense bizim laikciler katkida bulunmaya bayilir :

Yok ibadetler,namaz Türkce olsun,

Yok basörtüsü olmasin ,

Fuhusu önlemek icin ahlaki yapilanma gerekiyor. Laikci ahlak genelevlerini zaruret olarak görür.Ayrica laikcilerin istedikleri kadar es sahibi oluyorlar ...

Her hafta degistiryorlar ve bunu tiviler bangir bangir reklamini yapiyorlar ... Diger reklamlarda da kadini,vucudunu teshir edip , mal satmaya calisiyorlar ...

Yani kadinlarin bir kismi soyut satiyor digerini de somut satiyor laikci zihniyet.

din ile devlet işlerinin ayrılması dine inananları kamu alanları sokmamak değil, o dinin simgelerini kamu alanlarına sokmamaktır. o dinin propogandasını o kamusal alana sokmamaktır.."laikçi" olarak gördüğünüz kesimin "sızma" olarak nitelendirdiği olaylar inananların değil, dinin propogandasını yapanların,o teşkilatı ele geçirmeye çalışanların,inananmayanın dışlandığı bir ortamın yaratılmasıdır..örnek olarak fettullah hoca efendi hazretleri pek kıymetli beyfendi mümin'in polis teşkilatını ele geçirmesi verilebilir..siz nerede gördünüz oruç tuttuğu için kamu alanına alınmayan ??demek ki inanamak kamu alanına girmeye engel değil..kamu alanına girmeye engel olan şey o dinin simgelerini sokmaya çalışmak,o dinin propogandasını o kamu alanında yapmaya çalışmak...

"kilise" den kasıt olarak papalığı kastettiğinin farkındayım asıl sen bazı şeyleri anlayamıyor veya anlamak istemiyorsun...

laiklik bugün temelinden şaşmamış ve gereğini uygun biçimde uygulanmaktadır...

madem laikliğin dine katkı yapamayacağını söylüyorsun bir önceki iletide neden "laiklik dine hiçbir katkıda bulunmamıştır " gibi şikayet eder gibi yorumlar yapıyorsun..laiklik gereği olarak devletin içinde dinin barınmamasını sağlar, bu nedenle dine hiçbir katısı söz konusu olamaz.verdiğiniz örnekler de dine katkı yapmaya çalışmak değil, laikliğin gereğini yerine getirmektir..

hırsızlık konusunda yorum yapmaya kalkarsam komik olur çünkü bu forumda da bütün haberlerde ve gazetelerde din tüccarlığı yapanların hırsızlıkları ortaya konulmuştur.kimin hırsız olduğu ortadadır,kimin ve hangi devlet adamlarının hakkında yolsuzluk davaları olduğu,çaldıkları paralar ortadadır..daha fazla yorum yapmaya gerek yok..."laikçilerin" hırsızlık yaptığını ortaya çıkarmak için gerekirse laiklik fikrini ortaya atanlara kadar gider bu din tüccarları..çünkü elinizde kanıtlar yok nereye saldıracaklarını bilmiyorlar..

evet fuhuşu önlemek için ahlaki yapılanma gerekiyor ancak fuhuşu, zinayı değil..

zinanın yasak olmadığı ve herkesin istediği kişiyle birlikte olabilme özgürlüğünün bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz..bu nedenle sizin ahlaksızlık olarak nitelendirdiğiniz zina ise bu ahlaksızlık değildir..fuhuştur ahlaksız olan..ayrıca ülkemizde devlet kontrolündeki genelevler insanları cinsel ihtiyaçları dolayısıyla yanlış eylemlere düşürmekten kurtarmaktadır..bunu siz ahlaksızlık olarak görebilirsiniz ancak asıl ahlaksızlık, "4 kadınla evlenmezsem genelevleri artar" zihniyetidir..yani zina yapmamak adı altında cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için 4 kadınla evlenmektir..eğer bugün zina suç unsuru taşısaydı,imam nikahlıların "zina yaptıklarından" dolayı suçlanacağını biliyor muydunuz ??

çünkü ülkemizde bireyler yalnızca bir kişiyle evlenebilir ve resmi nikah geçerli olduğundan imam nikahıyla 597 eşiniz olsa bir değeri olmayacağından siz eşinizin dışında biriyle ilişkiye girmiş olup suç işlemiş olacaktınız..sonuçta laik bir ülkede eğer yasak olacaksa zina din kurallarına göre değil,devlet kurallarına göre cezalandırılır...

bana şunun cevabını verebilir misiniz ??

"imam nikahının zinadan ne farkı var ??"

4 eşim var, zina yapmamak için fikri,evlenme amacının ilişkiye girmek olması bunu haklı kılar mı ??

arabistanda bir gecelik imam nikahlarının kıyıldığı bu şekilde de "zina yapılmadığı", " günaha girilmediği" düşüncesi bir şehvet düşkünlüğünün ve zina yapma isteği değil midir ??asıl günah olan ilişkiye girmek için imam nikahı yapmak, bu şekilde Allah'ı kandırmaya çalışmak değil midir ??

...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Valla alninda yazmadigina göre nasil söyleyim. Mantikli olsan daha kolay olur senin icin ... Iki evet elimizde "dinimetre" hatta "dinikantar" var ... Ölcme aleti,kantar Kuran ve Hadislerdir ...

 

Ben, Kuran-ı Kerim ve Hadis lerle yaşıyorum ama müslüman değilim. (Mesela yani). Ve tüm benliğimle bu cemaalerin içinde var olup, resmen rant elde ediyorum. Sizin bu "dinimetre" yada "dinikantar"ınız benden haberdar ediyormu sizi?

 

Yada insanlar sizin ölçü aletinize göre islamı yaşamak zorundalarmı?

 

Benim içimimi görüyorsunuz ki "bu dinli, bu değil" diyebiliyorsunuz?

 

Çok insanın hakkını yiyorsunuz! Çok samimi müslümana leke atıyorsunuz. "Kul hakkı" yiyorsunuz...

 

Haşa siz Cenab-ı Hak mısınız ki, müslüman ile munafığı ayırt edebiliyorsunuz?

 

Allah sizleri islah etsin... Amin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fuhusu önlemek icin ahlaki yapilanma gerekiyor. Laikci ahlak genelevlerini zaruret olarak görür.Ayrica laikcilerin istedikleri kadar es sahibi oluyorlar ...

Her hafta degistiryorlar ve bunu tiviler bangir bangir reklamini yapiyorlar ... Diger reklamlarda da kadini,vucudunu teshir edip , mal satmaya calisiyorlar ...

Yani kadinlarin bir kismi soyut satiyor digerini de somut satiyor laikci zihniyet.

 

Bunlar, o hayran hayran baktığınız AB nin uyum kuralları... Hem gavurun dediğini yapıp hemde suçu "laik" düşüncede olanlara atmak... Pes yani :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Size bir roportajı aktaracağım. Konu ile alakası yok gibi ama bakın "kötü" olanlar laikçilerin, iyi olanlarında güya müslüman olanların işi diyenlere ithafen önemli bir nokta....

 

türkiyede misyonerlik faaliyetleri sadece son 5 yılda %de1500 artmıştır ki bu durum sözde müslümanların bakışını, özde müslümanlarında maalesef çırpınışını ortaya koymaktadır...

 

Buyrun okuyun.

 

* * *

 

Halaçoğlu: Her şey Vakıflar Yasası'yla başladı

 

 

 

TARİH Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun görevden alınması sonrasında "resmi tez öksüz kaldı" diye yazmıştım. Çünkü Halaçoğlu yıllardır Ermeni tezleri karşısında Türkiye'yi her türlü akademik platformda savunan bir bilim adamı olmanın da ötesinde bir sembol haline gelmişti. Ermeni politikasında arka arkaya yaşanan gelişmeler gösteriyor ki Halaçoğlu'nun görevden alınması tesadüf değil. İsviçre gazetesi Tages Anzeiger da Halaçoğlu'nun görevden alınması kararının İsviçre'deki gizli görüşmelerde kararlaştırıldığı iddiasını sürdürüyor. Gazetenin bu iddiasını Halaçoğlu'na sordum:

 

 

-Görevden alınmanızda politika değişikliğinin etkisi var mı?

 

"Görevden alındığım bana hala tebliğ edilmedi. Ama görevden alınmamda siyasi nedenler etken olmuş olabilir. Eğer Azneigner gazetesinin yazdığı gibiyse, Mayıs ve Temmuz ayındaki gizli görüşmelerde böyle bir karar alınmış. Yani sivil olarak görülen Ermeni karşıtı kişilerin görevden alınması kararı alınmış."

 

 

-Siz kendinizi Ermeni karşıtı olarak mı nitelendiriyorsunuz?

 

"Hayır ben kendimi öyle görmüyorum. Ben diyalog kurulmasını isteyenlerin en başında geliyorum. Tarihçiler komisyonu kurulmasını da ben önermiştim. Bundan daha medeni bir tutum olamaz.

 

 

İlk kırılma Vakıflar Yasası

 

 

-PEKİ Ermeni politikasındaki ilk kırılma nerede yaşandı?

 

"Vakıflar yasasıyla başladı. Vakıflar yasasının çıkarılmasında bir anlam vardı. Orada azınlık vakıflarının veya cemaatlerinin mal edinmelerinden daha önemli bir ayrıntı vardı. Bu yasada vakıfların sonsuz derecede bağış kabul edebileceği ve dışarıya bağış verilebileceği kabul edildi. Bu madde niçin konulmuş olabilir? X cemaati bu vakıflar yasasına göre sınırsız olarak bağış alabilir. Dışarıdan 100 milyar dolar bağış alabilir. Bunun sınırı yok. Peki bu parayla ne yapılabilir? Bu parayla yeni topraklar alınabilir. Tıpkı 2. Abdülhamit döneminde Sarıçam'dan Gavurdağları dediğimiz Avanos dağlarına kadar olan bölgenin 850 bin dönümlük arazinin Ermeniler tarafından alınması gibi. İkincisi ve en tehlikelisi bu parayla bir takım işler yapılabilir Anadolu'da.

 

 

-Ne gibi işler?

 

"Kiliseler ve mezarlıklar onarılabilir."

 

 

-Kiliselerin onarılmasının ne gibi bir mahzuru olabilir?

 

"Bu kiliselerin cemaatleri birden bire artabilir. Anadolu'daki misyonerlerin tavırlarını çok iyi takip etmemiz gerekiyor. Misyonerler 1977'den beri birilerini araştırıyorlar. Buradaki insanların cemaat haline gelmeleriyle birlikte Lozan'ın azınlık statüsünden faydalanarak bunlar mal ve mülklerini araştırabilirler. Ve Türkiye önümüzdeki süreçte çok büyük tazminatlar ödemeye mahkum hale getirilebilir."

 

 

-Peki vakıflar yasası neden çıktı?

 

"Bakın Bulgaristan'da Osmanlı vakıfları var. Hiçbiri kale alınmıyor. Yunanistan'da Kıbrıs'ta Osmanlı vakıfları var. Ama bunlar da kale alınmıyor. Kıbrıs'ın üçte ikisi Osmanlı dönemi vakıflarıdır. Avrupa Birliği neden bunlarla ilgili yasa istemiyor da Türkiye'den istiyor? Bütün bunlara cevap verilmeli."

 

LALE ŞIVGIN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi yani "kiliseyi bina sanıyorsun" şeklinde çok fazlasıyla basit suçlamara da yanıt vermeye kalkışırsak bu işin çivisi çıkar diye düşünüyorum. İlkokula başlamamış bir çocuk bile kurumlardan kastın beton yığınları olmadığını, belli kurallar çerçevesinde yapılanmalar olduğunu anlar. Asla da devlet de din gibi soyut bir yapıdır gibi bir önesürüm yapılamaz. Devlet somut bir aygıttır. Somut işler yapar. Bu işlerin yapılışını düzenleyen kurumsal ilkeler, yani yasalar ve yönetmelikler de somut bilimsel verilere göre düzenlenir. Bilim kleptomani diye bir psikolojik hastalık bulgusu keşfetmişse, hırsızlık yaptı diye soyut, göksel olduğu iddiasında bulunulan, hangi eski zamanda kimin aklına geldiği belli olmayan (milattan çok önce Hammurabi'nin aklına gelmiş olabilir mesela) kurallara dayanarak bir suçlunun elini kesmez örneğin. Ötesinde uluslararası hukuk, hiç bir suça beden bütünlüğünü bozucu ceza uygulanamayacağını kesinleştirir. İdam cezası da versen, bunu insani biçimde uygularsın. Kafa koparmazsın. Modern idam yöntemlerinde cellat da yoktur. Programlı bir bilgisayar kademeli olarak gerekli kimyasalları enjekte ederek suçluyu infaz eder. Böylece infaz insan eliyle gerçekleşmemiş olur. İşte bütün bunlar somut dayanakları olan yasalardır. Teknoloji geliştikçe hayvanları bile kasapların kesmemesine çalışılmaktadır. Çünkü bilimsel olarak kasapların psikolojilerinin sürekli kan dökmekten etkilendiği kesindir. Kişisel fikrim olarak avcılık alışkanlığı da hasta bir ruh halidir. Bu kişisel fikrim, eleştirecek olan olursa... Aynı şekilde hayvan dövüştürmek hasta bir ruh işidir. Neyse konuyu dağıtmayalım.

 

Konu iki: İsteyen gülsün, isteyen ağlasın ama, "bilmemkimoğulları" nın alemlere üstün kılındığını söylemek, bal gibi, buz gibi ırkçılıktır. Bunun lamı cimi olmaz. Kurân Tevrat'tan kopye çekilmemiş özgün bir kitap olsa, bu söyleme karşı çıkar, İsrailoğullarını kendilerini alemlere üstün ilan etmekle suçlar ve bunun yanlış olduğunu belirtirdi.

 

Asıl önemli konu ise şu: Din dogmalarının insanların zihinlerini nasıl şartlandırdığının açık göstergelerinden birini görüyoruz. Din aleyhinde söz sarfeden birinin her sözüne mutlaka karşı çıkmak, ak dediğine kara, kara dediğine ak demeyi ilahi bir görev saymak. Dini dogmalara boyun eğmedi mi, bitti... Her dediği yanlış, her konuda haksız, her yaptığı kötü, zaten tepetaklak da cehennemin gayyasını boylayacak!

 

Din dogmasının bu hayali zihin üretiminin zirvesi, şeytan kavramıdır. Böyle bir zihin üretimi gerçekleştirmiş bir düşünce yapısından insanlığa hayır gelmez. Çünkü bu yanılsamanın ve halisünasyonun zihinlerine ekilmiş bulunduğu kişiler, mutlak bir kötü kavramı hayal ederler. Bu kavramdan hiç doğru, iyi bir şey çıkması olasılığı yoktur onlar için. İyi de görünse, tuzağa çekmek için öyle görünmektedir. Ne söylerse karşı çıkılmalı, ne söylerse tersi düşünülmeli, bir an gaflete düşülüp en küçük onay verilmemelidir. Çünkü bu kapılışın sonunda sonsuz huri dolu köşklerden mahrum kaldığı gibi sonsuz kebaphaneye gitme korkusu da var. Din işte insanların zihinlerini böyle felç eder, böyle gölgesinden korkar hale getirir.

 

İşte dogmatik inançların yarattığı zihin koşullanması felaketi budur. Din insan türünün tarihinde yaşadığı en büyük ve en ağır sonuçları olan yanılgıdır. Eğer kültürel bir olgu olarak ele alınırsa zararı yok. "Şeytani bir plan kurmuştu..." veya "Tanrısal bir güce sahipti..." gibi deyimsel söylemlerin insanlığa zararı yok, edebiyata katkısı vardır. Ama bu masalları ciddiye almak ve somut gibi algılamak insanlığın en ciddi felaketidir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi yani "kiliseyi bina sanıyorsun" şeklinde çok fazlasıyla basit suçlamara da yanıt vermeye kalkışırsak bu işin çivisi çıkar diye düşünüyorum. İlkokula başlamamış bir çocuk bile kurumlardan kastın beton yığınları olmadığını, belli kurallar çerçevesinde yapılanmalar olduğunu anlar.

arkadaş maalesef herşeyi kendisinin bildiğini sandığı ve bunu ima etmeye çalıştığı için bu konuya açıklık getirmek istedim..sırf anlamamazlıktan geldiği şeyleri anlamamazlıktan gelemeyecek bir açıklama yapabilmek için... :D bunu defalarca yaptım ve birileri anlayabilsin diye yapmya devam edeceğim gibi gözüküyor.. !!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben polemikten kaçınmaya çalışıyorum, yoksa dogmatik inançların empozelerinin izlerini her cümleden çıkarıp ortaya serebilirim.

 

Örneğin şu laikliğin de dine benzer argümanlar kullandığı iddiası. Dinde münafık suçlaması varmış, laikler de müslümanları takiyyeci diye suçluyormuş, arada ne fark varmış?

 

Çok fark var. Kimse laik anayasaya münafıklar ile ilgili şu gibi ayetler gibi cümleleri anayasa maddesi şeklinde yazmıyor:

 

"Size ne oldu da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Halbuki Allah onları kendi ettikleri yüzünden baş aşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimse için asla yol bulamazsın! *

 

Sizin de kendileri gibi inkar etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin." (Kurân 4/88-89)

 

İnsanların aralarında "takiyye yapıyor" diye konuşmaları başka, evreni her zerresine kadar yarattığı, sözünün üstüne söz söylenmez, sözü eleştirilmez, yoksa ateşin içi boylanır diye empoze edilen bir güç söyledi diye insanları inaçlarında samimi değiller gerekçesiyle öldürmeyi emretmek çok ayrı şeyler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Simalyıldızı, alıntınızın gerçekten konu ile ilgisi yok gibi gözükmekle birlikte, aslında şu ilgisi var:

 

Laiklik düşmanları nasıl da laikliğin geldiği beşik olarak tanımladıkları ve kökten karşı oldukları batılı odaklarla menfaate dayalı bir ittifak yapabiliyorlar. Bunlar baktılar parmaklarını sallayarak "sizi gidi batıcılar sizi..." demekle bu işler olmuyor, ayıktılar. Şimdi yakın düşmanı alt etmek için uzak ezeli düşmanla ittifaka girdiler.

 

Bunun kendi inançları açısından şeytanla işbirliği yapma olduğu umurlarında değil. Bunun temelini Said Nursi atmıştı. "Küfrü mutlak" olarak tanımladığı dinsizliğe karşı, Hristiyan ruhanilerle işbirliği yapmayı öngörmüştü. Tabii laikliği de "ladini" olarak tanımlayıp savaş açmıştı. Nur hareketi sonunda sessiz ve derinden yürüdüğü hedefinde, için için özlediği iktidardadır, bunu bilin. Diğer tarikatlar da bakalım işin sonu nereye varacak, bize ne parsa düşecek diye beklemedeler, aralarındaki çekişmeleri bıraktılar, ittifak halindeler.

 

Bunlar hep adım adım gerçekleştirilen senaryolardır. Fettullah Gülen niye Papa'yı ziyaret etmişti de işbirliği çağrısı yapmıştı? Tüm amaçları laik Türkiye Cumhuriyetini Atatürk çizgisinden çıkararak yıkmak. Gerisi gelir. Ermenistan'a da bir parça çıkar, Kürt devletine de çıkar, Suriye de gelsin Hatay'ı alsın, Yunanlılar İzmir'i, alsın da alsın. Bir de şeriat devleti kurulsun, oldu olacak, şöyle iç Anadolu'da, fazla sivrilmeyecek şekilde... Oynanan oyunlar bunlar...

 

Bunlar da bu ezgiye oynuyor, AB arkamızda diye babalanıyorlar, anayasayı değiştirmeye kalkışma cesaretini burdan alıyorlar. Sonuçta kendilerine uyduruktan bir deniz çıkışı olmayan iç devlet kalacak, istedikleri gibi el kesecek, dört kadın alacaklar orda, Atatürk'ün tarihe gömdüğü Sevr hortlayacak, farkında değiller bu planın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyanın tek halkı müslüman olan laik ülkesi Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için elbirliği eden gerici ve sömürücü, iç ve dış güçlerin, elde etmeyi başardıkları bazı köşe yazarlarını (eski solcu bile olsa) ve kürsüsü olan bazı profesörleri de kullanarak tüm güçleriyle yürüttükleri bir propaganda da:

 

"Laiklik de bir dindir... Kemalizm de bir dindir... Bilimetaparlık da bir dindir..." gibi aynı mihraklardan üretilmiş ve yayılan propagandalar. Bu propagandalarını desteklemek için, bu saydıklarının da dogmatik olduğunu, kendine göre ibadetleri olduğunu, değişim kabul etmediklerini filan yaymaya çalışıyorlar.

 

Buna aklı başında hiç kimsenin kanmaması gerekir. Çünkü, bunları söylemekle, başta din olgusunun dogmatik olduğunu bir kabul ediyorlar.

 

Ha yani, dogmatik olmak kötü bir şeymiş, öyle değil mi? Bu aynen ve tamamen "benim dibim karaysa, seninki de kara!" türü dibi tutmuş tencere muhabbetidir. Yani sen dibinin tutmuş olduğunu bir baştan kabul ediyorsun, sonra karşındakini de dibi tutmuş olmakla itham ediyorsun.

 

"Benden hayır yok ama, ondan da hayır bulacağınızı sanmayın." Bu söylem midir? Değildir. Bu çürük propagandaları iyi deşifre etmek gerek! Kaldı ki ne Atatürkçü düşüncenin, ne laikliğin, ne bilimin dibi filan hiç bir şekilde tutmuş değildir, çünkü bunlar donmuş, kalıplaşmış, değişime kapalı, "kıyamete kadar böyle kalacak" türü söylemlere bürünmüş fikirler değildir. Tam tersine, kendini eleştiren ve yenileyen düşüncelerdir.

 

Bu propagandalara ancak kafası kutsal şablonlarla kireçlenmiş, o şablonları kafasına sabitlemiş olanlar kanar. Çünkü onlar için kutsal değişmezdir, değişmezlik hakkı yalnız bu kutsallara aittir, bu hakkı ondan kimse alamaz!

 

Kutsal zincirlerin beyinleri ne hale getirdiğini görmek gerekiyor. Bu kafalardan dünyayı aydınlatacak bir kıvılcım bile çıkmayacaktır. Bir beyni felç etmek, bir zihini uyuşturmak için kutsallık empoze et, gerisini merak etme... Bir daha iflah olması zordur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.