Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

karmaşa dünya karışık kafalar


doçent

Önerilen İletiler

merhaba forumdaşlar

 

inançsızlar eğer inançsızlıklarının dayanağını delillendiremiyorsa inançsız değillerdir

 

inançlılarda eğer inançlarının dayanağını delillendiremiyorlarsa inançlı değillerdir

 

tüm inaçlı insanlara tebliğimdir.

 

ben ALLAH isimli varlığın yeni elçisiyim.

 

ALLAH isimli varlık daha önce musa ile isa ile harun ile ibrahim ile davud ile muahmmed il ekonuştuğu gibi benimlede konuştu.

 

bana iman edin ki felah bulasınız.

 

dediğimde özellikle müslümanlar hadi be oradan siz aklınızı yitirmişsiniz demekteler.

 

evet bu soruyu kendime defalarca sordum ve cevab veremedim.

 

neden 1400 evvel gelen birisine sanki yeni gelmiş ve tanışmışız gibi iman ettim?

 

neden şimdi birisi ben elçiyim dese red etmem gerekli?

 

1400 yıl evvel geldiğine iman etiğim elçiye iman etme sebebim nedir?

 

şimdi geldiğini söyleyen elçiyi red etmem sebebim nedir?

 

bu soruya tanıdığım tüm aklı başında müslümanlar cevab veremedi ve beni benim elçiliğimi red ettiler.

 

aslında soru ironik bir soru idi içinde gerçek paydalar saklı idi.

 

beni red eden müslüman farkında olmadan muhammedide red etmişti.

 

artık müslüman değilim

 

bir inanç elçisine bu kadar kadını vermez vermemeli.

 

özelliklede savaşta galib gelindiğinde savaş GANİMETİ yani mal larak kadınların minik kızların alınması

 

onların kullanılıp bir mal gibi satılmasına kur'an isimli el yazması kitapta evet denmesi beni bu inançtan soğuttu.

 

neyse laf çok uzadı

 

TÜM MÜSLÜMANLARA ÇAĞRIM

 

KİTABINIZI SAKIN OKUMAYIN

 

OKURSANIZ SİZDE İSLAMDAN ÇIKARSINIZ

 

not:merhaba taklamakan

 

islami forumdan size bir özür borcum var siz eorada hakaret ettim özür dilerim şimdi sizi daha iyi anlıyorum

 

 

İNANÇSIZ OLMAMIN EN TEMEL DAYANAĞI NEDİR?

 

İŞTE İSBATI

 

KUR'AN AHZAB SURESİ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 287
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Hoşgeldiniz.

 

Umarım , Türkiyemizde yaşayan insanlarımıza faydalı olmak adına , bildiklerimizi paylaşarak , karanlıkların üzerine hep beraber gideriz.

 

Bu ülke hakikaten yaşanası bir ülke , ortaçağ karanlığına terk edilmeyecek kadar güzel.

 

Bu forumdan ben güzel şeyler öğrendim. İmam hatipte bile bize öğretilmeyen Allah putunu örneğin.

 

Hatta Allah putunun resmini bile gördüm.

 

Dün müslüman bir forumdaş , Tolstoy dan okumadığım bir kitap tavsiye etti. Alıp okuyacam.

 

Benim bu foruma bakış açım bu. Bildiğimizi paylaşmak , bilmediğimizi öğrenmek. Ama sorgulayarak.

 

Yazınızda çok çıplak bir gerçeğe net bir dokunuş yapmış sınız.

 

Tebrik ederim.

 

Hakaret konusuna gelince , canınız saolsun. İnanın içimde kimseye kırgınlık yok.

 

Tek amacım , oradaki arkadaşlara , neye inanırlar ise inansınlar , sorgulamaları , araştırmaları , alternatiflere bakmalarını önermekti.

 

Tekrar hoşgeldınız.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba forumdaşlar

 

inançsızlar eğer inançsızlıklarının dayanağını delillendiremiyorsa inançsız değillerdir

 

inançlılarda eğer inançlarının dayanağını delillendiremiyorlarsa inançlı değillerdir

 

tüm inaçlı insanlara tebliğimdir.

.

.

soyledıgınıze sız bıle ınanmıyorsunuz baskaları nasıl ınansın?

40 yıl boyunca sızde onun yasadıgı gıbı bır hayatı yasayabıldınızmı. yalansız dolansız ve tutarlı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba forumdaşlar

 

inançsızlar eğer inançsızlıklarının dayanağını delillendiremiyorsa inançsız değillerdir

 

inançlılarda eğer inançlarının dayanağını delillendiremiyorlarsa inançlı değillerdir

 

tüm inaçlı insanlara tebliğimdir.

 

ben ALLAH isimli varlığın yeni elçisiyim.

.

.

Daha önce biri bana Allahın kendisiyle rüya yoluyla konuştuğunu anlatmıştı ama Allah a verdiği sözü tutmadığı için bi daha Allahın konuşmadığını söylüyordu.. Bence çok ama çok samimiydi ve ben inanmıştım ve inanmaktayım .. Şimdi artık nerdedir ne yapar bilmem ama,sevimli,samimi ,güzel mi güzel cici bıcır bıcır bir kızdı.. Siz tutup elçi kelimesini,peygamber kelimesini,nebi ve mesih gibi kelimeleri tamamen harmanlarsanız,elbet sıkıntılar yaşarsınız.. Allahın seçtiği kullar her yerde her an herkes kadar karşınızda olabilir.. Allahın kime ne oranda ne verdiğini ve kimin sayesinde kime kimden ne öğreteceğini düşünmeye kalkmak,Allahın inceliklerini az biraz ucundan algılamada sizleri hayretler içinde bırakabilir ,tabi görebilirseniz izniyle.. Ben Kuran-ı ilk okuduğumda tıpkı sizin gibi düşündüm ve reddettim,inandığım,içimi döktüğüm,varlığını hissedip bildiğim Tanrımdan olamayacağını düşündüm.. yakşalık 10 sene sonra ,şimdi Kuran ın Allahtan olduğunu savunduğum yetmiyormuş gibi diğer Kutsal Kitaplarımızın da Allahtan olduğuna kalben imanlıyım.. Ben bana indirilene, yani Muhammed e indirilene,İsa ya ,Musa ya,Yakup ve Yakupoğullarına ,İbrahim ve İshak a inenlerin hepsine imanlıyım,onların hiçbirini diğerinden ayırmam.. Daha doğrusu tam ayeti bulup sunayım,

 

Bakara(*) Sûresinin 136 . Ayetinde

Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.”

 

Kiminin okudukça imanı artar,kimi de dinsizlik yolunda yolunu alır.. Kuran bu, sıradan bir Kitap değil ki, sözü yanlış çıksın,ondaki her söz doğru çıkar elbet..

 

Elçiler var ya da yok, kitaplar yani İslam dini tamamlandı kardeşim, şimdi her kul kendi kendinin alimi,din açık ve net,artık kendi elçin sensin... Başka elçiye gerek yok.. Gün gelip her yerde ben Mesihim diyen insanlar çıkacak,hatta ve hatta mucizeler gösterecekler insanları inandırmak için,insanlar akın akın onların ardı sıra gidecek,belki sen de bu gidişle onlara katılanlardan olursun.. Ne dersin.. Ya da elçi,peygamber gibi kavramlarda,ruh,mesih şu bu gibi kavramlarda Kuran okuduğun kadar diğer Kitaplarımızı da okumalısın belki.. Ola ki,nerde kim elçi,ne neyin nesi biraz anlamlar oturabile..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

soyledıgınıze sız bıle ınanmıyorsunuz baskaları nasıl ınansın?

40 yıl boyunca sızde onun yasadıgı gıbı bır hayatı yasayabıldınızmı. yalansız dolansız ve tutarlı

 

Sn Kafadengi ,

 

Müslümanların inançları uğruna neyi ne kadar çarptırdıkları ve ne kadar gerçekleri kapattıkları biliniyor.

 

Bu El Emin lakabı da yutturmacadır.

 

Kanımca , bunun aksine olan tüm kayıt , kanıt ve kişililer ekipaj tarafından yada sonraki gelenler tarafından yok edilmiştir , kapatılmıştır , etkisiz eleman haline getirilmiştir.

 

Kuranın bile nushalarını yakabilen bir mantık , Muhammede toz kondurur mu.

 

Diğer yandan , 3-5 adamın uydurduğu dünyalık bir terim , bu kişinin peygamber olduğunu ve varlığını iddia ettiği Allahı gerçek yapmaz.

 

Muhammedin ayetlerine iyice bakılırsa , Allahı kullandığı , aslında kendisini kullandığı Allah olgusunun arkasına gizlediği görülecektir.

 

İlk ispatı da , şehadet kelimesidir.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

soyledıgınıze sız bıle ınanmıyorsunuz baskaları nasıl ınansın?

40 yıl boyunca sızde onun yasadıgı gıbı bır hayatı yasayabıldınızmı. yalansız dolansız ve tutarlı

 

merhaba forumdaşım kafa dengi

 

37 yaşındayım kur'an isimli eseri yüzlerce defa etüd ettim hakkında makaleler yazdım.

 

8 yıl kadar tasavvuf eğitimi aldım bu arada asavvuf nedir kökeni ndir siyaseti nedir iyi bilirim.

 

abdullahın oğlu muhammedin siyerini hiç okumadığınız belli.

 

okusaydınız abdullah oğlu muhammedin getiriği siyaseti meşrulaştırmak adına hiç çekinmeden ayet yazdırdığını anlardınız.

 

arabi cahilyye(pagan) döneminde anlatılanlara göre!!!!adaletsizlik had safhada idi.

 

abdullahın oğlu muhammed adalat adlı siyaseti ile geldi ve önce fakir yani umuda muhtaç insanları hedef kitle olarak seçti.

 

siyasetini oluşturduktan sonrada yani temelde ekibini oluşlturduktran sonrada savaşa başladı.

 

1-neden 15 yıl sadece hatice isimli eşi ile yaşadıktan sonra peygamberliğini ilan edince 13 tane eşi oldu cariyeleri saymıyorum?

 

2- neden birinci halife kızını aldığı ebu bekirdir?

 

3-neden ikinci halife kızını aldığı ömerdir?

 

4-neden üçüncü halife 2 kızını verdiği osmandır?

 

5-neden dördüncü halife kızı fatımayı verdiği ali'dir?

 

cevablar çok basit! saltanat sıra ile yaşandı! bir parti kuruldu siyasetleri meyvelerini vermeye başlayıncada sıra ile saltanat bölüşüldü bu kadar basit!

 

siz lütfen o dürüst dediğiniz peygamberin safiyye ile nasıl evlendiğini veya safiye isimli kadının kocası kinaneye ne olduğunu araştırın öğrenin.

 

bu arada ahzab suresinin 40 ila 55 ayetlerini okuyun cinsel hayatın nasıl vahye uydurulduğunu kendiniz görün!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba forumdaşım kafa dengi

 

37 yaşındayım kur'an isimli eseri yüzlerce defa etüd ettim hakkında makaleler yazdım.

 

8 yıl kadar tasavvuf eğitimi aldım bu arada asavvuf nedir kökeni ndir siyaseti nedir iyi bilirim.

 

abdullahın oğlu muhammedin siyerini hiç okumadığınız belli.

 

okusaydınız abdullah oğlu muhammedin getiriği siyaseti meşrulaştırmak adına hiç çekinmeden ayet yazdırdığını anlardınız.

 

arabi cahilyye(pagan) döneminde anlatılanlara göre!!!!adaletsizlik had safhada idi.

 

abdullahın oğlu muhammed adalat adlı siyaseti ile geldi ve önce fakir yani umuda muhtaç insanları hedef kitle olarak seçti.

 

siyasetini oluşturduktan sonrada yani temelde ekibini oluşlturduktran sonrada savaşa başladı.

 

1-neden 15 yıl sadece hatice isimli eşi ile yaşadıktan sonra peygamberliğini ilan edince 13 tane eşi oldu cariyeleri saymıyorum?

 

2- neden birinci halife kızını aldığı ebu bekirdir?

 

3-neden ikinci halife kızını aldığı ömerdir?

 

4-neden üçüncü halife 2 kızını verdiği osmandır?

 

5-neden dördüncü halife kızı fatımayı verdiği ali'dir?

 

cevablar çok basit! saltanat sıra ile yaşandı! bir parti kuruldu siyasetleri meyvelerini vermeye başlayıncada sıra ile saltanat bölüşüldü bu kadar basit!

 

siz lütfen o dürüst dediğiniz peygamberin safiyye ile nasıl evlendiğini veya safiye isimli kadının kocası kinaneye ne olduğunu araştırın öğrenin.

 

bu arada ahzab suresinin 40 ila 55 ayetlerini okuyun cinsel hayatın nasıl vahye uydurulduğunu kendiniz görün!

 

Cevaplar

 

1- Çünkü 15 sene sonra azdı HAŞA!!! ; Sizce böyle bişi olabilirmi? Bir insan 15 sen biri ile evli kalmış

bütün insanlar onu emin güvenilir bilmiş, hiç bir sapkaniyeti olmamış 15 sene sonra azmış HAŞA! ;

BU kadar çok evliliğinin olmasının sebebi dini bayanlar arasında hızla yayabilmek. Önce eşlerine anlatıyordu.

Eşleride gidip diğer kadınlara bu yüzden bu kadar çok evliliği vardır. Allahü'te'ala islamın yayılmasında etkili

yöntemlerden birisi olarak bunu kullanmış.

 

2-3-4-5 . Bu sorunların hepsinin cevabıda çok basit Allah insana anlamayı nasip etsin inşallah. Onların cevabıda şu;

4 büyük halife Peygamber efendimizin kızları olmadan öncede Allah Resulünün samimi bulduğu en kuvvetli en inançlı

müslümanlardı sadece Hz. Ali amcasının oğlu ani akrabasıydı. Hal böyle olunca Peygamber efendimizin kızları olduğunda

en güvendiği ve samimi insanlara vermek istemiştir. Zaten Hz. Ali hariç hiç biri akrabası değil hatta Kureyş kabilesinden

bile değildirler. Allah Resulu böyle bir hiyararşi yapmak isteseydi bütün halifeler Kuryş kabilesinden olurdu. Ayrıca Kuran'da

peygamber efendimize ithaat etmiyen en yakın akrabalarından bile lanetlenenler olmuştur. Allah Resulu onları çok kez

doğru yola çağırmışlardır.

 

En Son Hz. Saffiye ile alakalı mevzu da aşağıda

 

Hayber Fethinde esir alınanlar arasında Hz. Safiyye de bulunuyordu.

 

Asıl ismi Zeyneb olan Hz. Safiyye, Benî Nadir reisi Huyey bin Ahtab'ın kızı idi. Annesi ise, Benî Kurayza Yahudileri reisleri eşrâfından olan Semevel'in kızı Berre idi. Hayber Yahudileri reislerinden Rebi' bin Hukayk'ın oğlu Kinâne ile yeni evlenmişti. Hayber günü Rebî' öldürülünce dul kalmıştı. Müslümanlar tarafından da Kamus Kalesinin teslim olması sırasında esir alınmıştı.1

 

Esirler toplandığı zaman Dihyetü'l-Kelbî, Resûl-i Ekrem Efendimize gelip bir cariye istemişti. Peygamber Efendimiz de esirler arasından bir câriye almasına müsaade buyurmuştu. Bunun üzerine Hz. Dihye, Hz. Safiyye'yi beğenip almıştı.2

 

Fakat, Ashabı Kirâm Hz. Safiyye'nin Hayber reisinin gelini ve Benî Nadir'in en şerefli bir âile kızı olduğunu düşünerek bunu uygun görmedi. Hz. Resûlüllaha gelerek şöyle dediler:

 

"Yâ Resûlallah! Benî Kurayza ve Benî Nadirlerin reisi Huyey'in kızı Safiyye'yi Dihye'nin alması uygun değildir! Onu ancak sen almalısın?"3

Peygamber Efendimiz bu itirazı kabul etmediği takdirde Ashabı Güzînin kalben rahatsız olacakları muhakkaktı.

Bunun üzerine, Efendimiz, Hz. Dihye'ye başka bir kadın almasını emir buyurdu. Hz. Bilâl'i de Hz. Safiyye'yi getirmeye gönderdi.

 

Hz. Bilâl'in Hz. Safiyye'yi Getirmesi

 

Hz. Bilâl, Hz. Safiyye'yi yine esir düşen amcası kızı ile alıp getirirken onları Yahudi erkeklerinden iki kişinin cesedinin yanından geçirdi. Amcası kızı bu manzarayı görür görmez feryad ve figana başladı. Yüzünü parçalayıp, başına topraklar saçtı.

 

Uzaktan durumu farkeden Resûl-i Ekrem Efendimiz, yanına gelen Hz. Bilâl'e şöyle buyurdu:

 

"Ey Bilâl! Senden merhamet ve şefkat duygusu sökülüp atıldı mı ki, bu kadıncağızları ölülerinin yanından geçiriyorsun?"4

Hz. Bilâl mahcup mahçup huzurda boynunu büktü. "Yâ Resûlallah! Zâtınızın bundan rahatsız olacağını tahmin etmemiştim" diyerek özür diledi.

 

Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.), Hz. Safiyye'yi arka tarafına almalarını emrederek üzerine de omuz atkısı örttü. Bunun üzerine Sahabîler, Peygamber Efendimizin (a.s.m.), onu kendisine başkomutanlık hakkı (Safiy) olarak aldığını anladılar.5

 

Peygamber Efendimizin harp sonrası bir prensibi de, mağlup ettiği veya teslime mecbur bıraktığı düşmanla uzlaşma yoluna gitmesi idi. Hz. Safiyye âilesi, Yahudiler arasında itibarlı ve şerefli bir âile idi. Elbette, onun mevkiinin muhafazası İslâmiyet ve Müslümanlar için iyi neticeler ve faydalar doğurabilecekti. Bir diğer husus da Resûl-i Ekremin bazı evliliklerinde siyasi durumu göz önünde bulundurması idi. Bir kabilenin veya bir kavmin ileri gelenlerinden birinin kızını almakla, o kavmi, o kabileyi düşman ise İslâmiyet ve Müslümanlara karşı düşmanlıklarını en azından hafifletip yumuşatıyor, dost ise bu dostluğun daha da kuvvet bulmasını sağlıyordu. Hz. Cüveyriye ve Hz. Ümme Habîbe ile evlenmelerinde bu hususlar gayet açık bir şekilde görülür.

 

Hz. Safiyye'nin Tercihi

 

Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.), Hz. Safiyye'ye İslâmı anlattı ve şöyle buyurdu:

 

"Eğer Müslüman olursan, ben seni kendime zevce edineceğim.

"Şayet Yahudiliği tercih edecek olursan seni âzad ederim. Sen de gider kavmine kavuşursun!"6

 

Resûl-i Kibriyâ Efendimizle bir kerecik olsun görüşüp kendisinden bir kaç kudsî kelam duyan Hz. Safiyye, tercihini doğru yaparak, aynı zamanda safıyetini ve derin anlayışını açıkça ortaya koydu:

 

"Yâ Resûlallah! Siz beni İslâmiyete dâvet etmeden önce, konak yerine geldiğimde, Müslümanlığı arzulamış ve seni tasdik etmiş bulunuyordum.

 

"Yahudilikle benim hiç bir ilgim kalmamış ve ona artık ihtiyacım da yoktur. Hayber'de de artık ne babam, ne de kardeşim vardır.

"Sen, beni küfürle, İslâmiyetten birini seçmekte serbest bırakıyorsun. Allah ve Resûlü, bana âzad edilmemden ve kavmimin yanına dönmemden daha sevgilidir. Ben onları tercih ediyorum!"7

 

Resûl-i Ekrem, Hz. Safiyye ile Hayber'de gerdeğe girmedi. Sibar mevkiine geldiği zaman ise Hz. Safiyye bu işe muvafakat etmedi. Ancak Hayber'den on iki mil kadar uzaklaştıktan sonra Sahba'da muvafakat etti. Peygamberimiz (s.a.v.), "Sibar'da konmak istediğim zaman, razı olmamanın sebebi ne idi?" diye sorunca, Hz. Safiyye, "Yâ Resûlallah" dedi, "Yahudilerin yakınında sana bir zararın gelebileceğinden korkmuştum. Onlardan uzaklaşınca emniyete kavuştum."8

 

Peygamberimiz (s.a.v.), onun bu bağlılığından son derece memnun oldu. Resûl-i Ekrem, Sahba' mevkiinde Hz. Safiyye ile kendisine âit çadırda gerdeğe girdi.

 

Peygamber Efendimiz, Hz. Safiyye'nin yüzünde bir darbe çürüğü gördü. Sebebini sordu. Hz. Safiyye şöyle izah etti:

 

"Kinâne bin Rebi' ile evlendiğim ilk gece bir rüyâ görmüştüm. Rüyâmda Medine tarafından bir ayın gelip kucağıma düştüğüne şâhid oluyordum. Bunu Kinâne'ye anlatınca kızdı ve 'Sen ancak Hicaz hükümdarı Muhammed'e varmak istiyorsun!' diyerek yüzüme bir tokat vurdu. Onun izi kaldı."9

 

Hz. Ebû Eyyubel-Ensarî, kılıcını kuşanıp o gece sabaha kadar çadırının etrafında dolaşarak Peygamber Efendimizi beklemişti.

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, sabahleyin erken çadırından çıkınca, Hz. Ebû Eyyûb tekbir getirdi. Peygamber Efendimiz onu elinde kılıç, çadırın yanında görünce, "Yâ Ebâ Eyyûb! Nedir bu halin?" diye sordu.

 

Bütün gece gözü uyku tutmayan fedakâr Sahabî, "Yâ Resûlallah" dedi, "harpte babasını, kardeşini, kocasını, amcasını, akraba ve taallûkatını kaybeden ve henüz yeni Müslüman olan bu kadından sana bir zarar gelebileceğinden korktum da, çadırını bekledim."10

 

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, mübârek tebessümleri arasında, "Allah, seni hayra erdirsin" buyurdu ve arkasından ona şu duâyı yaptı:

"Allah'ım! Beni koruyarak gecelediği gibi, sen de Ebû Eyyûb'u koru!"11

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba forumdaşım

 

makalenizi okuyunca tebessüm ettim

 

bu anlattığınız masalları yıllarca okudum anlattım

 

ne kadar rahmet peygamberi değilmi?

 

fakat bir gerçek varki garib

 

mesela sahabenin cariyelere tecavüz etmeti istemesi fakat hamile kalmarından korkup azil yapmak istemeleri rahmet elçisininde izin vermesi.

 

ne kadar ilginç değilmi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba forumdaşım

 

makalenizi okuyunca tebessüm ettim

 

bu anlattığınız masalları yıllarca okudum anlattım

 

ne kadar rahmet peygamberi değilmi?

 

fakat bir gerçek varki garib

 

mesela sahabenin cariyelere tecavüz etmeti istemesi fakat hamile kalmarından korkup azil yapmak istemeleri rahmet elçisininde izin vermesi.

 

ne kadar ilginç değilmi?

 

Bakınız orda evlenmek istediğini Peygamber efendimize söylüyor ve o da onay veriyor. Aslında orada bulunan kadınları azad etmiş ,

müslümanlık yolunu göstereceği için buna izin veriyor.

 

Ya bu konuya takılmanızıda pek anlıyamıyorum. Birçok şeyi o günün şartlarına göre değerlendirebilirsiniz. Ayrıca genel anlamda Kuran a ve İslam a

baktığınızda ne kadar düzgün bir yol gösterdiğini kadınlara eziyet edilmemesi gerektiğini anlıyacaksınız. Gerçek kuran yolundan gidipte kötü olan bir

insan tanımadım ben daha. Düzen iyiliğin medeniyetin düzeni.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peygamber Efendimizin Çok Evliliklerini Kafasına Takan Arşadaşlar Lütfen Vakit Ayrınız ve Aşağıdaki Makaleyi Okuyunuz.

 

Hz. Hatice ®; Hz. Sevde binti Zem’a ®; Hz. Aişe ®; Hz. Hafsa binti Ömer ®; Hz. Zeynep binti Huzeyme ®; Hz. Zeyneb binti Cahş ®; Hz. Ümmü Seleme ®; Hz. Ümmü Habîbe (Remle binti Ebî Süfyan) ®; Hz. Cüveyriye binti Hâris ®; Hz. Safiyye binti Huyey ®; Hz. Mâriyetü’l-Kıbtiyye (Ümmü İbrahim) ®; Meymûne binti Hâris ®

 

Peygamberimizin evliliklerini nefsanî ve şehevanî telâkki eden, eski zaman münafıkları gibi, yeni zamanın ehl-i dalaletine verilen kesin ve susturucu cevap, Üstad Bediüzzaman'ın izahıyla özetle şudur:

 

Evliliğin iki ana gayesi vardır.. Biri neslin çoğalması, diğeri şehevanî duyguların meşru dairede tatmin edilmesidir.. Neslin çoğalması evliliğin illeti, yani en öncelikli gayesidir. Nefsanî arzuların tatmini ise o vazifeyi gördürmek için yaratıcı tarafından verilmiş cüzi bir ücrettir. Tıpkı şahsi hayatın devamı için yemeğin içine konulan lezzet gibi.

 

Gerek tarihî açıdan, gerekse insan yaratılışı açısından Peygamberimizin evliliklerini incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor.

 

25 yaşına kadar, gençliğinin en heyecanlı çağında kavmi içinde bekar yaşamış ve hiçbir kadınla ilişkiye girmemiş, iffet sahibi olduğu, dost ve düşmanın ittifakıyla sabit olmuştur. Hatta kavmi ona her yönüyle güvenilen biri olarak "Muhammedül-Emîn" unvanını vermişlerdi.

 

Oysa içinde bulunduğu toplum, çok kadınla münasebeti normal addediyordu; Buna rağmen o, gerek 25 yaşına kadar ve gerekse daha sonraki hayatında pek çok hem de bakire kızla hayatını birleştirebilirdi. Ancak o, böyle yapmayıp kendisinden 15 yaş büyük, 40 yaşında dul bir kadınla evlenmiştir. Hem de bu evliliği eşi vefat edene kadar tam 25 yıl sürmüştür. Yani elli yaşına kadar tek ve dul bir hanımla yetinmiştir.

 

Onun evliliklerinde nefsaniyet olmadığının bir delili de, müşriklerin davasından vazgeçmesi için yaptıkları teklife verdiği cevapta saklıdır.

 

Müşrikler, amcası Ebu Talip'e gelip, "yeğenin eğer başımıza reis olmak istiyorsa onu reis yapalım veya en güzel kız ve kadınlarımızı ona verelim. Ta ki, bu davadan vazgeçsin." dediler.

 

Amcası bu teklifi ilettiğinde Efendimiz (a.s.m) şu karşılığı verdi:

 

"Ey amca! Eğer sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar 'vallahi ben bu davadan yine vazgeçmem."

 

Bu cevap onun neyin peşinde olduğunu, kadın gibi, reislik gibi insanların değerli addettikleri şeylerin onun nazarında ne kadar değersiz olduğunu ispata yeter.

 

İkinci evliliği ise Hz. Hatice'nin vefatından sonra yine yaşlı ve dul bir kadınla, Hz. Sevde ile olmuştur.

 

Hz. Sevde ile de üç yıl yaşadıktan sonra, yaklaşık 54 yaşına kadar hep tek kadınla yaşamıştır. İlginçtir ki, onun çok kadınla evliliği hayatının bundan sonraki son on yılı içinde gerçekleşmiştir Bu gerçekler karşısında evliliklerinde şehvani ve nefsanî arzuların tatmin gayesini aramak insan tabiatını ve tarihî gerçekleri inkar etmekle mümkündür. Ve bu yaklaşım asla insaflı ve mantıklı bir yaklaşım sayılamaz. Olsa olsa kasıtlı bir karalama maksadı taşır.

 

Hayatının son yıllarına rastlayan evliliklerinde yukarda zikredilen evliliğin dayandığı her iki gayenin, Neslin çoğalması ve nefsanî arzuların tatmininin bulunmadığını görürüz. Zira nesli, ilk eşi Hz. Hatice'den devam etmiştir. Daha sonraki evliliklerinde çocuğu olmamıştır. Sadece Mısır'lı Mariye'den İbrahim dünyaya gelmişse de bir buçuk yaşında vefat etmiştir.

 

Görüldüğü gibi evliliklerin ana gayesi olan neslin çoğalması, tarihî bir gerçek olarak Hz. Hatice'nin dışındaki evliliklerinde yoktur.

 

Geriye evliliğin ikinci derecedeki gayesi kalıyor, Yani nefsanî ve şehevanî duyguların tatmini. Peygamberimizin çok kadınla evliliğinde gerek fıtrat ve gerekse tarihî gerçekler açısından bu gayenin aranamayacağını gördük. Zira bir insanın nefsanî ve şehevanî arzularının en ateşli ve uyanık bulunduğu şüphesiz 15-45 yaş dönemidir.

 

Şayet Hz. Peygamber, bu dönemde birçok güzel kadınla evlenmiş, sonradan onları terkedip daha başka genç güzel kadınlar almış olsaydı, şehvanî hisleri tatmin yolunda ileri sürülen iddialar bir dereceye kadar haklılık kazanmış olurdu. Oysa o böyle yapmamış, tam tersine hayatının son on yılı içinde (53-63) aralarında Ümmü Seleme gibi yaşça ilerlemiş, ve birçok çocuğu olanlar da dahil, aldığı hanımları ileri yaşlarda ve dul olarak almıştır. Meselâ, Hz. Sevde 53 yaşında ve dul. Hz. Zeyneb binti Huzeyme, 5O yaşında ve dul. Ümmü Seleme 4 çocuklu ve 65 yaşında bir dul. Ümmü Habibe dul ve 55 yaşında, Meymune 2 çocuklu ve dul.

 

Bir başka tarihî gerçek de şudur. Bu hanımlardan eceli gelip ölenlerin dışında hiçbirisinden de ayrılmayı düşünmemiştir.

 

Gençlik çağı geçtikten sonra nefsanî ve şehvani arzularda gerileme olduğu inkar edilemez bir fıtrat kanunu ve yaratılış gerçeğidir.

 

İşte Peygamber Efendimizin çok evliliklerini tahlil ettiğimizde karşımıza bu ibretli tablo çıkmaktadır.

 

Özetle ifade edecek olursak, 15-45 yaş dönemindeki evliliklerde nefsanî ve şehevanî gaye aranabilir. Oysa Efendimiz, bu dönemde genç ve bakire kızlar ve kadınlarla evlenmemiştir. Tam tersine 40 yaşında, üstelik dul bir kadın olan, Hz. Hatice ile evlenmiştir. Ve bu evliliği Hz. Hatice'nin vefatına kadar sürmüştür.

 

Çok evlilikleri, nefsanî duyguların büsbütün gerilemeye yüz tuttuğu 53 yaşından sonraki dönemde gerçekleşmiş olduklarına göre, bu evliliklerde mantığın gereği olarak başka gayeler aramak zaruridir. Bu sadece aklın ve mantığın değil, insan tabiatının ve insaflı bir değerlendirmenin de zorunlu bir gereğidir.

 

EZVAC-I TAHİRAT OKULU

 

Medine dönemi, İslâmî hükümlerin yoğun biçimde geldiği ve Resulullah tarafından ümmete öğretildiği dönemdir. Erkek sahabeler Mescid-i Nebevi'de her zaman Resulullah'ı görüp, müşkillerini sorup cevaplarını alabiliyorlardı. Neyi niçin ve nasıl yapacaklarını kolaylıkla öğrenebiliyorlardı. Hanımlar için bu konu o kadar kolay olmuyordu. Onların da soracakları öğrenecekleri vardı. Bu maksatla hanımlar durumu Resulullah'a arzederek, kendileri için Hane-i saadettte haftanın bir gününü ayırmasını istediler. Resulullah, onların bu teklifini kabul etti. Ve hanımlar haftanın bir günü Efendimizle bir araya gelip, sorularını sorup dini ahkama dair cevaplarını alıyorlardı. Böyle bir ders sırasında hanımlar Efendimizle bir arada iken, enteresan bir hadise cereyan etti. Bir ara hanımlar kendi aralarında konuşmaya başladılar. Sesleri normalden fazla yükselmişlerdi. Birbirlerine cevap yetiştiriyorlardı. O sırada kapının önünden geçmekte olan Hz. Ömer, Resulullah'ın huzurunda gürültülü konuşulmasından rahatsız olup, kapıyı çaldı. Kapıyı aralar aralamaz, onu gören hanımlar hemen sesi soluğu kesip, kendilerine çekidüzen verdiler. Hz. Ömer, bu durumdan da rahatsız oldu ve:

 

"Hanımlar, bu nasıl iş, benden çekiniyorsunuz, ama Resulullah'ın huzurunda gürültülü konuşmaktan sakınmıyorsunuz" diye kadınları ikaz etmekten kendini alamadı. Bunun üzerine hanımlar, içten gelen bir itirafta bulundular:

 

"Ya Ömer sen çok sertsin. Resulullah öyle değil." diye karşılık verdiler.

 

Her şeyini Resulullah uğruna feda eden Hz. Ömer, onunla ters düşmüş olmaktan hoşnut olmadı. Bunu farkeden Gönüller Sultanı araya girerek:

 

"Ya Ömer, sen geniş bir caddede yürüsen şeytan da karşıdan gelse seni görüp yolunu değiştirir." diyerek gönlünü aldı. İşte hane-i Saadet, bir nevi hanımlar okulu olmuştu. Özellikle Efendimizin hanımları bu okulun devamlı öğrencileri, bir manada öğretmenleri idi. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Raşit Küçük bu hususu şöyle dile getirir :

 

"İslâmın hükümleri hem erkek, hem de kadın cinsini kapsayıcı niteliktedir. Fakat sadece erkeklere ve sadece kadınlara yönelik hükümler de vardır. Hz. Peygamber genel hükümlerin veya erkeklerle ilgili hükümlerin öğretilmesi hususunda fazla sıkıntı çekmiyordu. Çünkü onlar kendi cinsleriydi. Kadınlarla ilgili ahkamın öğretilmesinde, yaşanmasında ve yaşatılmasında müşküllerin halli ve soruların cevaplandırılmasında kadınlardan faydalanmak mecburiyetindeydi. Peygamber Efendimizin değişik yaş ve kabiliyetteki hanımları mümin hanımlar için bir eğitim-öğretim kadrosu niteliği taşıyordu. Âdeta, evleri bir mektep, onlar da bu mektebin eğitimcileriydiler. Peygamber Efendimizin vefatından sonra da bu durum canlılığını koruyarak, hatta artarak devam etmiştir." (1993, İzmir, Ebedî Risalet Sempozyumu Tebliği)

 

Aslında Resulullah'ın Medine'de Mescid-i Nebevinin civarında bulunan okulu iki bölümden oluşuyordu. Biri, erkek sahabelerden oluşan "Ashab-ı Suffe Okulu" Diğeri, hanımlardan oluşan, "Ezvac-ı Tahirat Okulu"

 

Gerçekten, İslâmî hükümlerin doğrudan doğruya Resulullah'tan öğrenilip, ümmete ders verilmesinde Ezvac-ı Tahirat'ın haneleri bir okul, kendileri de o okulun hem daimî öğrencileri hem de öğretmenleri idiler. Bu görev, yukarda da belirtildiği gibi, Efendimizin ahirete intikalinden sonra da devam etmiştir. Suffe Okulunun önde gelen "Demirbaş bir talebesi" ve bütün hayatını hadislerin muhafazasına vakfeden, bu hizmeti yerine getirirken hafızasının kuvvetlenmesi için Resulullah'ın duasına mazhar olan Ebu Hureyre olduğu gibi, Ezvac-ı Tahirat okulunun önde gelen birinci talebesi de zeka, hafıza ve kavrayış gibi üstün kabiliyetlere sahib olan Efendimizin biricik eşi, Hz. Aişe'dir. Nitekim, "Muksirun" diye anılan en çok hadis rivayet eden sahabelerin başında 5374 hadisle Suffe okulunun baş öğrencisi Ebu Hureyre geldiği gibi, dördüncü sırada 2210 hadisle de "Ezvac-ı Tahirat Okulu"nun öncüsü Hz. Aişe gelir.

 

Evet, İslâm, en son ve en mükemmel din olarak, insan hayatının bütün safhalarına ait, değişik derecede öneme haiz hükümler getirmiştir. Bu hükümlerin tesbiti, tâlimi ve hayata intikali Asr-ı Saadetin en öncelikli ve önemli hizmeti idi. Çünkü hayatın her anında ve her safhasında Allah'ın razı olacağı tarz ve şekil , yani dinin kendisi tesbit ediliyordu.

 

Bu gerçeğin idraki için kaynaklara eğildiğimizde, karşımıza, bu müminlerin anneleri ile bu "Ezvac-ı Tahirat" eliyle muhteşem bir hükümler ve sırlar hazinesi çıkıyor. Ve bu hazinenin ümmete açılması gibi kutsal bir görev, bu evliliklerin şaşmaz gayesi olarak beliriyor.

 

Diyebiliriz ki, bu hanımları, özellikle bunlar arasında çok özel bir yeri olan Hz. Aişeyi devreden çıkaracak olsak, İslâm dininin neredeyse yarısı kadar olan bir hükümler manzumesini de yok farzedecektik!.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Kendisi ile konuşabilme becerisini gösterenler Allah ile konuştuğunu söylesinler..yalan olmaz.. :)

 

Kendisiyle küs olan ile bırak Allahı kul bile konuşmaz.. :D

 

Bütün peygamberler kendi hakikatleri olan Allah,ı anlatmıştırlar..kendileri ile konuşma becerisini gösterebilmiş,kendi AKLININ(cebrailinin)bulduklarını anlatmaya çalışmışlardır.. :)

 

Kuranın tebliğcisi tam 23 yıl tebliğ etmiş..tebliğ bittikten sonra bir yıl daha geçmiş..fakat hiç bir şekilde bir kitabın yazılması çalışmasını yapmamış..ancak halifelerinden birisi yıllar sonra bu söylemleri,notları kitap yapmış.. :)

 

Aynı şekilde İSA,da oturup bir İncil yazmamış..vakit bulamamıştır herhalde :D

 

Allaha inanmamanın referansı bunlar olamaz..kitapta yanlış var bu adamdan peygamber olmaz..gibi..

 

Ancak..bu adamın ve kitabının tarif ettiği Allah modeline iman etmem..diyorsak..arayışa devam edeceğiz demektir..kendi modelimizi yaratıp iman edene kadar.. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn Kafadengi ,

 

Müslümanların inançları uğruna neyi ne kadar çarptırdıkları ve ne kadar gerçekleri kapattıkları biliniyor.

 

Bu El Emin lakabı da yutturmacadır.

 

Kanımca , bunun aksine olan tüm kayıt , kanıt ve kişililer ekipaj tarafından yada sonraki gelenler tarafından yok edilmiştir , kapatılmıştır , etkisiz eleman haline getirilmiştir.

 

Kuranın bile nushalarını yakabilen bir mantık , Muhammede toz kondurur mu.

 

Diğer yandan , 3-5 adamın uydurduğu dünyalık bir terim , bu kişinin peygamber olduğunu ve varlığını iddia ettiği Allahı gerçek yapmaz.

 

Muhammedin ayetlerine iyice bakılırsa , Allahı kullandığı , aslında kendisini kullandığı Allah olgusunun arkasına gizlediği görülecektir.

 

İlk ispatı da , şehadet kelimesidir.

 

Saygılar.

sayın taklamakan yazınızın bır yerınde ''kanaatımce'' demıssınız. yanı sızde benım gıbı kendınıze aktarılan yada arastırmalarınız sonucu ulastıklarınız sayesınde kanaat kullanıyor, bır durus sergılıyorsunuz. hıc bırımız 14oo yıl evvelını gormedık. peygamber efendımız a.s ve kur'an'ı oven her soz uydurmaca ama aksını ıddıa eden her soz katı bılgı. bu sızcede bır tenakuz degılmı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Kendisi ile konuşabilme becerisini gösterenler Allah ile konuştuğunu söylesinler..yalan olmaz.. :)

 

Kendisiyle küs olan ile bırak Allahı kul bile konuşmaz.. :D

 

Bütün peygamberler kendi hakikatleri olan Allah,ı anlatmıştırlar..kendileri ile konuşma becerisini gösterebilmiş,kendi AKLININ(cebrailinin)bulduklarını anlatmaya çalışmışlardır.. :)

 

Kuranın tebliğcisi tam 23 yıl tebliğ etmiş..tebliğ bittikten sonra bir yıl daha geçmiş..fakat hiç bir şekilde bir kitabın yazılması çalışmasını yapmamış..ancak halifelerinden birisi yıllar sonra bu söylemleri,notları kitap yapmış.. :)

 

Aynı şekilde İSA,da oturup bir İncil yazmamış..vakit bulamamıştır herhalde :D

 

Allaha inanmamanın referansı bunlar olamaz..kitapta yanlış var bu adamdan peygamber olmaz..gibi..

 

Ancak..bu adamın ve kitabının tarif ettiği Allah modeline iman etmem..diyorsak..arayışa devam edeceğiz demektir..kendi modelimizi yaratıp iman edene kadar.. :)

,

 

 

Sen herhalde Deepak Choropa nın "Tanırıyı Tanımak" adlı eserini okudun ve bundan çok erkiliendin. Bu Felsefi yaklaşım tabiyki yanlış.

 

Şimdik Cebrail ile kasdettiğin akıl ise Mikail ne? İsrafil ne?

Ayrıyetten İncelde Gebrail olarak geçen aynı şekilde Tevratta da geçen Gebrail

nasıl olurda İslamda da Cebrail olarak geçer? Bu özel bir isimdir akıl değildir. Akıl dediğimiz şey de Cebrail de Kuran'da

Anlatılmaktadır.

 

Ayrıca şunu kafanıza net bir şekilde sokmanız lazım. Kuran da ki tarihi oluşumu o dönemde yaşayan bir insanın yazması imkansız.

Diyelim ki kendi kendine yazdı. Bu bile başlı başına bir mucize olurdu o zaman. Bütün tarih bu adamın bu kitabı nasıl yazdığını araştırrıdı

şimdik araştırmıyor neden? Çünkü tarihçilerde bu kitabı bir insanın yazamıyacağını biliyor. Bunun yanı sıra Kuranı Kerimde ki

Şiirsel anlatım benzeri bir makamda anlamlı bir şiir hala kimse yazamıyor. Herneyse böyle mucizeleri çok ama önemli olan bunlar değilki

bir ağaca, göke, yere, insana bakıp bunun arkasındaki yaratıcı gücü düşünmek gerisi tefarruat zamanla öğrenilir.

 

İslam karşısında savunulan bir çok görüşün İslamı yoketmek ve kendi devletlerini ön plana çkarmak için düşman kaminist düzenin uydurduğu.

Komite kurup insanları nasıl İslamdan soğuturuk diye düşünüp uğraştıkları şeyler bunlar. Bu akımlara kapılmayanlardan olmayı nasip

etsin Allah'ım bize.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba forumdaşım kafa dengi

 

37 yaşındayım kur'an isimli eseri yüzlerce defa etüd ettim hakkında makaleler yazdım.

 

8 yıl kadar tasavvuf eğitimi aldım bu arada asavvuf nedir kökeni ndir siyaseti nedir iyi bilirim.

 

abdullahın oğlu muhammedin siyerini hiç okumadığınız belli.

 

okusaydınız abdullah oğlu muhammedin getiriği siyaseti meşrulaştırmak adına hiç çekinmeden ayet yazdırdığını anlardınız.

 

arabi cahilyye(pagan) döneminde anlatılanlara göre!!!!adaletsizlik had safhada idi.

 

abdullahın oğlu muhammed adalat adlı siyaseti ile geldi ve önce fakir yani umuda muhtaç insanları hedef kitle olarak seçti.

 

siyasetini oluşturduktan sonrada yani temelde ekibini oluşlturduktran sonrada savaşa başladı.

 

1-neden 15 yıl sadece hatice isimli eşi ile yaşadıktan sonra peygamberliğini ilan edince 13 tane eşi oldu cariyeleri saymıyorum?

 

2- neden birinci halife kızını aldığı ebu bekirdir?

 

3-neden ikinci halife kızını aldığı ömerdir?

 

4-neden üçüncü halife 2 kızını verdiği osmandır?

 

5-neden dördüncü halife kızı fatımayı verdiği ali'dir?

 

cevablar çok basit! saltanat sıra ile yaşandı! bir parti kuruldu siyasetleri meyvelerini vermeye başlayıncada sıra ile saltanat bölüşüldü bu kadar basit!

 

siz lütfen o dürüst dediğiniz peygamberin safiyye ile nasıl evlendiğini veya safiye isimli kadının kocası kinaneye ne olduğunu araştırın öğrenin.

 

bu arada ahzab suresinin 40 ila 55 ayetlerini okuyun cinsel hayatın nasıl vahye uydurulduğunu kendiniz görün!

yuzlerce kez etud ettıgınızı soyledıgınız kur'an uzerıne yazdıgınız makalelere bır bakın lutfen. ınanmamaya devam edın ama bır bakın. kendısını kabul etmeyen bırı ıcın bıle ne kadar farklı dusunceler kazanmasına sebep olmus. oysa ınsan elınden cıktıgını bıldıgımız baska hangı kıtap ınsanlar ıcın aynı mesabededır. bı kac elestrımen tarafından yazılan uc bes satırlık makaleler nerde asırlardır uzerıne cılt cılt eserler sunulan kur'an nerde. her arayan her aradıgını bulmus. ınanmayanda ınananda kendı kanaatını destekleyecek argumanlara ulasmıs. bu bıle bır mucıze degılmı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba forumdaşım

 

makalenizi okuyunca tebessüm ettim

 

bu anlattığınız masalları yıllarca okudum anlattım

 

ne kadar rahmet peygamberi değilmi?

 

fakat bir gerçek varki garib

 

mesela sahabenin cariyelere tecavüz etmeti istemesi fakat hamile kalmarından korkup azil yapmak istemeleri rahmet elçisininde izin vermesi.

 

ne kadar ilginç değilmi?

sayın docent; hz muhammed'ın rahmet peygamberı olduguna daır methıyelerde, tecavuz taleplerıde hem sıze hemde bıze kadar ıntıkal ettırılmıslerdır. sımdı sıze soylemek ıstedıgım sudur. aslında sızde bızım gıbı ınanıyorsunuz ama ınanmamaya ınanmıssınız. ıkı nakılde esıt oranda dogru olabılecekken bı tanesıne ınanırken dıgerıne dogru cıkabılme ıhtımalı dahı tanımıyorsunuz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sen herhalde Deepak Choropa nın "Tanırıyı Tanımak" adlı eserini okudun ve bundan çok erkiliendin. Bu Felsefi yaklaşım tabiyki yanlış.

 

Şimdik Cebrail ile kasdettiğin akıl ise Mikail ne? İsrafil ne?

Ayrıyetten İncelde Gebrail olarak geçen aynı şekilde Tevratta da geçen Gebrail

nasıl olurda İslamda da Cebrail olarak geçer? Bu özel bir isimdir akıl değildir. Akıl dediğimiz şey de Cebrail de Kuran'da

Anlatılmaktadır.

 

Ayrıca şunu kafanıza net bir şekilde sokmanız lazım. Kuran da ki tarihi oluşumu o dönemde yaşayan bir insanın yazması imkansız.

Diyelim ki kendi kendine yazdı. Bu bile başlı başına bir mucize olurdu o zaman. Bütün tarih bu adamın bu kitabı nasıl yazdığını araştırrıdı

şimdik araştırmıyor neden? Çünkü tarihçilerde bu kitabı bir insanın yazamıyacağını biliyor. Bunun yanı sıra Kuranı Kerimde ki

Şiirsel anlatım benzeri bir makamda anlamlı bir şiir hala kimse yazamıyor. Herneyse böyle mucizeleri çok ama önemli olan bunlar değilki

bir ağaca, göke, yere, insana bakıp bunun arkasındaki yaratıcı gücü düşünmek gerisi tefarruat zamanla öğrenilir.

 

İslam karşısında savunulan bir çok görüşün İslamı yoketmek ve kendi devletlerini ön plana çkarmak için düşman kaminist düzenin uydurduğu.

Komite kurup insanları nasıl İslamdan soğuturuk diye düşünüp uğraştıkları şeyler bunlar. Bu akımlara kapılmayanlardan olmayı nasip

etsin Allah'ım bize.

 

Söz konusu kitabı okumadım,adınıda sizden duyuyorum ilk kez.. :)

 

Neden peygamberler kendileri yaşarken bu kitapları yazma girişiminde bulunmadılar..böyle bir çalışma yapmadılar..da..hep sonradan ardından gelen takipçileri kitapları derledi topladı..aha dedi kitap bu.. :D

 

Sadece İnsana bak kardeşim..gökte ağaçta değil İNSAN,da..hem geç şu İslamdan soğutuyorlar bunun için oluyor bunlar söylemlerini..Din nedir..nasihat..gelde bu günkü dinlerden cımbızla nasihat bul çıkarda uygula..nasihatten ibaret olan dini ne hale sokmuşuz..hoca efendilerin şıhların şeyhlerin dini karmakarışık hale getirmiş olmaları,din tüccarı ve din baronlarının işine gelmiştir..din inanç kişiseldir,kişiye özeldir,fakat bukadarcığını bile çok görüyorlar insanlara ve bu özel durumlarını hemen kendi tekellerinde genelleştirip Cemaat tarikat yutturmacası ile geçinip gidiyorlar.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Söz konusu kitabı okumadım,adınıda sizden duyuyorum ilk kez.. :)

 

Neden peygamberler kendileri yaşarken bu kitapları yazma girişiminde bulunmadılar..böyle bir çalışma yapmadılar..da..hep sonradan ardından gelen takipçileri kitapları derledi topladı..aha dedi kitap bu.. :D

 

Sadece İnsana bak kardeşim..gökte ağaçta değil İNSAN,da..hem geç şu İslamdan soğutuyorlar bunun için oluyor bunlar söylemlerini..Din nedir..nasihat..gelde bu günkü dinlerden cımbızla nasihat bul çıkarda uygula..nasihatten ibaret olan dini ne hale sokmuşuz..hoca efendilerin şıhların şeyhlerin dini karmakarışık hale getirmiş olmaları,din tüccarı ve din baronlarının işine gelmiştir..din inanç kişiseldir,kişiye özeldir,fakat bukadarcığını bile çok görüyorlar insanlara ve bu özel durumlarını hemen kendi tekellerinde genelleştirip Cemaat tarikat yutturmacası ile geçinip gidiyorlar.. :D

 

Kuranı Kerim İncil ve yahut Tevratr gibi değildir. İndirildiği andan itibaren direk ezbere alınmış ve baskı peygamber efendimiz

zamanında el yazması olarak yapılmıştır. Sonradan değildir. Bu bilgi kesin net ve doğrudur.

 

Kuranda nasihat var evet ama bunun yanında ahlak, evrensel bilgiler, dünya ile alakalı bilgiler ve bilimsel veriler mevcut Lütfen Kuran ile İncil

Tevrat karşıtırmayınız onlar deiştirilmiştir.

 

Şu an vaktim kısıtlı daha sonra detaylı açıklarız inşallah.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuranı Kerim İncil ve yahut Tevratr gibi değildir. İndirildiği andan itibaren direk ezbere alınmış ve baskı peygamber efendimiz

zamanında el yazması olarak yapılmıştır. Sonradan değildir. Bu bilgi kesin net ve doğrudur.

 

Kuranda nasihat var evet ama bunun yanında ahlak, evrensel bilgiler, dünya ile alakalı bilgiler ve bilimsel veriler mevcut Lütfen Kuran ile İncil

Tevrat karşıtırmayınız onlar deiştirilmiştir.

 

Şu an vaktim kısıtlı daha sonra detaylı açıklarız inşallah.

incil ve tevrat ın değiştirildiği konusunda bu kadar kesin sözler söyleyebiliyorken Kuranın değiştirilmemiş olması nasıl söz konusu olabiliyor. tamam değiştirilmemiş olabilir ama bunda kesin yargıya nasıl varabiliyoruz....

tam tersine ezberletirek aktarılan bilgilerin değiştirilebilme veya yanlış hatırlanabilme olasılığı daha fazla değil mi !!!

bundan nasıl bu kadar emin olabiliyoruz !!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

incil ve tevrat ın değiştirildiği konusunda bu kadar kesin sözler söyleyebiliyorken Kuranın değiştirilmemiş olması nasıl söz konusu olabiliyor. tamam değiştirilmemiş olabilir ama bunda kesin yargıya nasıl varabiliyoruz....

tam tersine ezberletirek aktarılan bilgilerin değiştirilebilme veya yanlış hatırlanabilme olasılığı daha fazla değil mi !!!

bundan nasıl bu kadar emin olabiliyoruz !!!

 

 

Kuranı Kerim İlk Vahiy'ler inerken 7-15 arası kişi tarafından ezberlenmiş. Yazılırken de bu kişilerin hepsi bir araya gelmiş ve yazmışlar.

Ayrıca Kuranın tarihi 1500 sene bu 1500 senenin 1200 senesinde o topraklar zaten Türk hakimiyetindeyidi ve biliniyor. Önceside biliniyor. Dünyanın

herhangibi bir yerinden getireceğiniziki kuran noktası virgilüne aynıdır. Tevrat ve İncil in değiştiğini ise herkes bilir kendi, dinin mensuplarıda bunu kabul eder

ayrıca başka din mensuparı ve tarii araştırmacılarda kesinlikle Kuranı kerimin değiştirilmediğini kabul etmektedir. Bunun yanı sıra ayette de Allah islamı koruyacağını söylemiştir.

 

 

1- Allah'ın son mukaddes kitabı, bütün insanlığa İlâhi fermanı olan Kur'an, 23 senede âyet âyet, sûre sûre nazil olmuştur.

Peygamber Efendimiz kendisine nazil olan âyet ve sûreleri yanında bulunan sahabelerine okur, sahabeler de onu ezber ederler, bir kısmı da yazardı. Bundan ayrı olarak, Peygamber Efendimizin vahiy kâtipleri vardı. Bunlar nazil olan âyetleri ve sûreleri özel olarak yazmakla vazifeli idiler.

 

Gelen âyet ve sûrenin nerede yer alacağı, Kur'an'ın neresine gireceği de bizzat Peygamberimize Cebrail (A.S.) vasıtasıyla bildiriliyor, o da vahiy kâtiplerine tarif ederek, gerekeni yaptırıyordu. Böylece Hz. Peygamberin sağlığında Kur'an'ın tamamı yazılmış, nereye neyin gireceği belli olmuştur. Aynca Cebrail (A.S.) her Ramazanda gelir, o güne kadar nazil olmuş âyet ve sûreleri Peygamberimize yeni baştan okurdu.

 

Efendimizin vefatından evvelki son Ramazanda Hz. Cibril yine gelmiş, ancak bu sefer Kur'an'ı Peygamberimizle iki sefer okumuşlardı. Birinci sefer Hz. Cibril okumuş, Peygamberimiz dinlemiş; ikinci seferde ise Peygamberimiz okumuş, Hz. Cibril dinlemişti. Böylece Kur'an son şeklini almıştı.

 

2- Kuran 23 senede nazil olmasına ve her bir ayetin de ayrı ayrı konular sebebiyle inmesine rağmen bu kadar konu birliği içerisinde olması bir mucizedir. Hayatın her yönünü içine alan ve iki dünyanın saadetini temin eden Kuranın, bu kadar değişik zaman diliminde ve değişik problemlere göre nazil olması, ayrıca farklı zamanlarda inen ayetlerin yerlerinin sırayla olmadığı halde konu birliği ve bütünlüğü bulunması harikadır ve mucizedir.

 

3- Kuranın her bir suresi Küçük bir Kuran gibidir. Bu nedenle her hangi bir sureyi okuyan bir kuran okumuş ve istifade etmiş gibi olacaktır. İşte ayetler iniş sırasına göre olsaydı bu hikmet de yok olacaktı.

 

4- Allah’ın işleri insanlarınkine benzemiyor. Nitekim bir insanın yaratılmasında önce baş taraftan ayaklara veya ayaklardan başa doğru bir gidiş olmuyor. Bütün organları beraber büyüyor ve gelişiyor. İşte Allah’ın Kelamı olan Kuran-ı Kerim de bu şekilde farklı ama mucize bir metotla tanzim ve tertip edilmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kimseyle tartışmaya girmek istemiyorum; herkesin inancı kendisine ama bir yer dikkatimi çekti belirteyim:

 

Denmiş ki:

1-neden 15 yıl sadece hatice isimli eşi ile yaşadıktan sonra peygamberliğini ilan edince 13 tane eşi oldu cariyeleri saymıyorum?

 

Ve daha fazlasıyla çıkardan bahsediliyor tabii bir de...

 

Öncelikle Peygamber olunca fazlasıyla evlendi diye bir şey yok; bu evlilikler ilk eşinin vefatı sonrasında ve İslam devlet ve toplumunun oluşması dönemindedir; zaten sebepler hakkında çeşitli açıklamalar da mevcuttur istemeyen kabul etmez ama kabul edenlere ısrarla yanıltıcı bilgiler vererek soğutma girişiminde bulunmak da doğru değildir...

 

Çıkar meselesinde ise her inanan bu iddiaları trajikomik bulmaktadır çünkü her şeyi, gücü zaten elde edebilecek olan kendisine nice tekliflerle gelinen Peygamberimiz(s.a.v) sıkıntılara sabrederek yolundan ayrılmamıştır; o günlerde çekilen sıkıntılar, "boykot" meselesi ayrıca çeşitli kaynaklardan ayrıntılarıyla bulunabilir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuranı Kerim İlk Vahiy'ler inerken 7-15 arası kişi tarafından ezberlenmiş. Yazılırken de bu kişilerin hepsi bir araya gelmiş ve yazmışlar.

Ayrıca Kuranın tarihi 1500 sene bu 1500 senenin 1200 senesinde o topraklar zaten Türk hakimiyetindeyidi ve biliniyor. Önceside biliniyor. Dünyanın

herhangibi bir yerinden getireceğiniziki kuran noktası virgilüne aynıdır. Tevrat ve İncil in değiştiğini ise herkes bilir kendi, dinin mensuplarıda bunu kabul eder

ayrıca başka din mensuparı ve tarii araştırmacılarda kesinlikle Kuranı kerimin değiştirilmediğini kabul etmektedir. Bunun yanı sıra ayette de Allah islamı koruyacağını söylemiştir.

sözleriniz hala daha bu ilahi kitabın değiştirilmiş olabileceği gerçeğini çürütmüyor.

sadece ayetler, sözler, vs. vs.

elimize kesin ve elle tutulur bir kanıt bırakmıyor.

Allah bunu koruyacağını söylemiş diyorsunuz.

peki Allah bunu demiş de belki ilahi olarak cezalandıracağını anlatmak istemiştir.

bugün Allah dünyayı kendi haline bıraktı, neye karışıyor ki !!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kimseyle tartışmaya girmek istemiyorum; herkesin inancı kendisine ama bir yer dikkatimi çekti belirteyim:

 

Denmiş ki:

 

 

Ve daha fazlasıyla çıkardan bahsediliyor tabii bir de...

 

Öncelikle Peygamber olunca fazlasıyla evlendi diye bir şey yok; bu evlilikler ilk eşinin vefatı sonrasında ve İslam devlet ve toplumunun oluşması dönemindedir; zaten sebepler hakkında çeşitli açıklamalar da mevcuttur istemeyen kabul etmez ama kabul edenlere ısrarla yanıltıcı bilgiler vererek soğutma girişiminde bulunmak da doğru değildir...

 

Çıkar meselesinde ise her inanan bu iddiaları trajikomik bulmaktadır çünkü her şeyi, gücü zaten elde edebilecek olan kendisine nice tekliflerle gelinen Peygamberimiz(s.a.v) sıkıntılara sabrederek yolundan ayrılmamıştır; o günlerde çekilen sıkıntılar, "boykot" meselesi ayrıca çeşitli kaynaklardan ayrıntılarıyla bulunabilir...

 

merhaba ali

 

öncelikle şu ayetleri etüd edelim ne dersiniz

 

 

ahzab suresi(resmi kurum diyanet tercümesidir)

 

36. Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.

 

37. (Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.

 

38. Allah'ın, kendisine helâl kıldığı şeyde Peygamber'e herhangi bir vebâl yoktur. Önce gelip geçenler arasında da Allah'ın âdeti böyle idi. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.

 

 

 

50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

 

51. Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyle bilendir, halîmdir.

 

52. Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helâl değildir. Allah her şeyi gözetler.

 

 

 

sevgili ali muhterem

 

sizce bir ilah yani kainatı yaratan hayatı yaşatan bir varlık bu kadar büyük bir ilme ve kuderete sahib bir varlık bu tarz İNSANCIL söylemleri edermi?

 

 

mesela köleleik cve cariyelik kurumu islam ile son buldu demekteler.

 

oysa yukarıda aktardığım bir kaç ayet bunun tam tersini söylemekte hatta cariye ile hür kadın ayırımı yaparak açıkça hür kadından sayılı lakin cariye(dişi köle)den sınırsızca alabilirsin demekte.

 

"Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri,"

 

bakınız ganimet savaşta elde edilen maldır.

 

islam inancında savaşta elde edilen malların arasında İNSAN'da sayılmıştır.

 

yukarıda azil noktasında ince bir detay vardı lakin atladınız.

 

genimetten paylarına düşen cariyelerin (dişi köle yaşları önemli değil)ırzlarına geçmek için izin istemeyen sadece meniyi gebeliğin oluşması için dışarı atsak günahmı değilmi bilmiyoruz bizi aydınlat diyerek izin isteyen sahabilerden bahsettim.

 

kadınların mal gibi alınıp ırzlarına geçilmekte hiç bir besi görülmediği hatta islama uygun olduğundan SEVAB beklendiği bir inanacın mensupları namuslarını kirlettikleri hanımların onurlarını değil rahme değilde dışarı attıkları pisliklerinin günahmı değilmi sorgusunu yapmaktalar.

 

bakınız mesele burada hadis numaraları ile kayıtlı dilerseniz resmi yayın organlarından bilgi alabilirsiniz

 

 

Ebu Said el Hudrî anlatıyor:

Peygamberle birlikte Benû Mustalık Gazası’na çıktık. Ve Arap tutsaklarından tutsaklar elde ettik. O sırada kadınlar iştahımızı çekti. Bekarlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Ve azil yapmak istedik. İstiyorduk azil yapmayı. Ancak, ‘Peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azil yapacağız?’ dedik ve gidip peygambere sorduk.

 

Peygamber de azil yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur. (Yapabilirsiniz de. Yapmaya bilirsiniz de.) Ama bilin ki, kıyamet gününe değin meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir.”

 

(Bkz. Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’l-Itk/13; Tecrîd, hadis no: 1596;

 

Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’n-Nikâh/127, hadis no: 1438;

 

Ebu Davud, Sünen, Kitabu’n- Nikâh/49, hadis no: 2170.)

 

bu imamların hadislerinin bir tanesini red eden islam alimlerinin ittifakı gereği küfr işlemekle itham edilirler.

 

meseleleri iyice anlamak için kaynaklara bakmak kaynaklarla beraber konuya ve ayetlere bakmak gereklidir.

 

tüm müslümanlara sorum şu.

 

BU GÜN SİZ TALİBAN VE MUADİLİ İSLAMCI MEMLEKETLERE GÖRE KAFİRSİNİZ

 

TÜRKİYEYİ İŞGAL ETSELER İSLAM İNANCINA GÖRE HANIMLARINIZ ANNELERİNİZ KIZLARINIZ KIZ KARDEŞLERİNİZ VE HANIM AKRABALARINIZ ONLARA GANİMET OLARAK PAY EDİLECEK.

 

BU SAYDIĞIM HANIMLAR YAŞLARI NE OLURSA OLSUN ONLARIN TAPULU MALI OLACAKLAR'!

 

DİLERLERSE TECAVÜZ EDECEK DİLERLERSE SATACAK PARAYA ÇEVİRECEKLERVEYA BAŞKASINA VERİP KULLANDIRACAKLAR !

 

BUNA RAZIMISINIZ?

 

LÜTFEN TEK KELİME İLE CEVABLAYINIZ!

 

NOT:KONU AYETSEL AÇIKLAMALARLA DEVAM EDECEK

 

 

Bu arada DAVKİNS'İN TANRI YANILGISI ADLI KİTABINI SİPERİŞ VERDİM

 

Okuyunca sizlerle paylaşırım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuranı Kerim İncil ve yahut Tevratr gibi değildir. İndirildiği andan itibaren direk ezbere alınmış ve baskı peygamber efendimiz

zamanında el yazması olarak yapılmıştır. Sonradan değildir. Bu bilgi kesin net ve doğrudur.

 

Kuranda nasihat var evet ama bunun yanında ahlak, evrensel bilgiler, dünya ile alakalı bilgiler ve bilimsel veriler mevcut Lütfen Kuran ile İncil

Tevrat karşıtırmayınız onlar deiştirilmiştir.

 

Şu an vaktim kısıtlı daha sonra detaylı açıklarız inşallah.

 

Ezberlenme konusunda hem fikiriz..fakat kitap haline gelişi Hz.Osman döneminde gerçekleşti.. :)

 

Din nedir ya ResulAllah ?

 

Nasihat..

 

Üç defa aynı soru üç defa aynı cevap.. :)

 

NUR nedir..böyle bir soru ile karşılaştık..cevaben dedikki..

 

NUR=BİLGİ,dir..senmisin diyen..bir kovmadıkları kaldı..başka türlü bir NUR arıyorlar..parlak bir ışık topu gibi bir şey..aynen böyle tarif ediyorlardı..neredemi..bir tarikat sohbetinde.. :) ..Bilgi dedikmi suratlar asılıyor..arapçasını öğrendinmi sana yeter..karıştırma fazla :D

 

Bu gün ülke insanımızın Din diye sarıldığı hilkat garibesi olmuş bilmemkim Hoca Efendinin dini,bilmem kim cüppesiz hocanın dini..yok bu şeyhin dini olmuş..varsa yoksa Cennet ve huriler..Cehennem ve zebaniler..sanki bu din bu dünyadaki yaşam için değilde ÖTE dünya :D için..bu gezegendeki olup biteni çözdükte ÖTEyi anlamaya çalışıyoruz..yada böyle bir dayatma ile karşı karşıya bırakılıyoruz.. :)

 

Hiç bir kayıtta Din devleti olun denmiyor,fakat bu gün bazıları din devleti peşinde..bu günkü tablo bu..dayının derdi din tüccarları ve din baronları..bu sahtekarların maskesini düşürmek..kimsenin inancı ile oynamak değil.. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.