Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

5956132.gif

 

 

 

İstanbul İstinye’deki ABD Başkonsolosluğu önündeki polis kulübesine teröristler tarafından silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda 1 polis memuru şehit olurken, 3 terörist öldürüldü.

 

Olay sıcaklığını korurken öldürülen teröristlerin üstünden Suriye pasaportu çıktığı bilgisi alındı. Ancak daha sonra iki saldırganın Türk uyruklu olduğu ortaya çıktı.

 

İstihbari bilgilerin değerlendirildiğini söyleyen İstanbul Valisi Muammer Güler, “Kimlerdir, hangi amaca yöneliktir. Bunların tespiti için çalışmalar devam ediyor” dedi. Güler, saldırganların 4 kişi olduklarını bildiklerini söyleyerek, iki saldırganın kimliğinin tespit edildiğini ve Türk uyruklu olduklarını kaydetti. Saldırının yapıldığı polis kulübesinin zırhlı olduğunu belirten Güler, o kapının vize için kullanılan bir kapı olduğunu belirtti

 

 

 

ŞEHİT POLİSLERİN KİMLİKLERİ BELLİ OLDU

 

 

ABD Başkonsolosluğu’nun önünde şehit olan polis memurlarının isimleri belli oldu. Olayla şehit olan koruma görevlisi polisin Nedim Çalık olduğu belirtilirken iki trafik polisinin isimleri ise Mehmet Saçaklıoğlu ve Erdal Öztaş olduğu ifade edildi.

Gönderi tarihi:

090720081239306012938.jpg

İşte iki şüpheli örgüt

ABD Başkonsoloslu önünde silahlı saldırıda El Kaide ile DHKP-C terör örgütünün gerçekleştirdiği ihtimali üzerinde duruluyor.

 

Saldırıyı 4 kişinin gerçekleştirdiği, 3 teröristin öldürüldüğü ve 1 teröristin ise olay yerine geldikleri Ford Focus marka araç ile kaçtığı tespit edildi. Öte yandan, 3 polis memurunun yaralanarak hastaneye kaldırıldığı ve 2 polis memurunun şehit olduğu belirtildi.

 

 

Olay yerine giden çok sayıdaki Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin kapsamlı araştırma yaptıkları ve kaçan aracı yakalamak için geniş çaplı operasyon başlattığı öğrenildi. Polisin ilk izlenimlerine göre saldırıyı ağırlıklı olarak El Kaide terör örgütünden şüphelendiği bildirildi. Saldırıyı gerçekleştiren ve çatışmada öldürülen teröristlerden bir tanesinin sakallı olduğu tespit edildi. Polis ayrıca, çökme aşamasına gelen DHKP-C terör örgütünün de bu eylemi ses getirmek amacıyla yapmış olabileceği ihtimalini de değerlendiriyor.

 

Öte yandan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Turan Çolakkadı da 2 savcı ile birlikte olay yerine giderek inceleme yapacak. Çolakkadı, terörist saldırı olmasının kesinleşmesi üzerine soruşturma başlatacak.

 

 

 

 

 

VALİ GÜLER: iÇERİ GİREMEYECEKLERİNİ BİLİYORLARDI

 

 

İstanbul Valisi Muammer Güler ABD Konsolosluğu'na yapılan saldırıyla ilgili açıklamalarda bulundu. İşte Güler'in açıklamasından satır başları....

 

ABD Konsolosluğu'na bir araçla yapılan saldırıda, koruma kulübesinde bulunan polise ateş açıldı.

 

Olay yerinde bulunan trafik ekiplerinin de müdahale de bulunduğu olayda çatışma çıktı. 1'i koruma görevlisi, diğer 2'si trafik görevlisi 3 polisimiz şehit olmuştur.

Konsolostukta güvenlik seviyesi çok yüksek seviyede. İçeri giremeyeceklerini biliyorlardı.

 

Bir polis memurumuz olay yerinde, iki polis memurumuz da İstinye Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti.

 

Olay yerinde tabanca ve pompalı tüfekler bulunuyor.

 

BEŞİR ATALAY: ACIMIZ BÜYÜK

 

İçişleri Bakanı Beşir Atalay saldırı sonrasında yaptığı açıklamada " Acımız çok büyük. 3 şehidimiz var. Daha olay çok taze. Olay yerinde incelem için İstanbul'a gidiyorum. Çok yönlü araştırmalar yapılıyor. Başımız sağ olsun" dedi.

Gönderi tarihi:
1 teröristin ise olay yerine geldikleri Ford Focus marka araç ile kaçtığı tespit edildi.

 

Umarim Ford Focus'la kacan teroristi gec olmadan yakalaya bilirler ve cezasini da verirler !

 

 

Sehit olmus Sehitlerimiz icin ALLAH rahmet dilesin.

Gönderi tarihi:

Araç bomba yüklü

ABD Konsolosluğu önünde düzenlenen saldırı sonrasında kaçan 4. teröristin kullandığı 34 US plakalı Ford Focus marka aracın bomba yüklü olduğu iddia edildi.

 

ABD konsolosluğu önünde saldırıyı gerçekleştiren saldırganlardan 3'ü öldürüldü. Aracı kullanan saldırgan ise olay yerinden kaçmayı başardı.

 

34 US plakalı gri Ford Focus markalı araçla kaçan saldırganın yakalanması için tüm İstanbul'da havadan ve karadan operasyon başlatıldı. Gelen bilgilere göre polis aracın bomba yüklü olduğunu düşünüyor..

 

2 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI

 

 

Bazı adreslere baskın yapan polis, 2 kişiyi gözaltına aldı.

 

 

Saldırıda öldürülen teröristlerin kimlikleri belirlendi: Bitlis doğumlu Raif Topcıl (20), Bitlis doğumlu Erkan Kargın (26) ve Iğdır doğumlu Bülünt Çınar (23). Erkan Kargın'ın hırsızlıktan sabıkası ortaya çıktı.

Gönderi tarihi:

Hergün yeni bir olay..sonu nereye varacak..

Allahtan Rahmet diler ve Ailelerine bas sagligi dilerim..

Gönderi tarihi:

Bu olay büyük ihtimalle Türkiye El-Kaide kanadi tarafindan yapildi. Zaten haberlerde de devamli El-Kaide lafi geciyor. Sayin cunta basi Kenan Evren'e sormak gerek ülkeyi ne hale getirdigini. 12 Eylülden sonra kendisi " Yeni nesilleri komunist ve vatanhaini solcu yetistirecegimize dinine ve milletine bagli dindar gencler yetistirmemiz gerek" diye devrimci ve demokratlari sindirip mafyaci, ceteci, seriatci ve sorgulama yapmayan nesil yetistirdi. Bunun sonuclarina artik katlanacagiz malesef. 25 yildan beri böyle bir nesil yetistirirseniz olacagi bu olur. Simdi gene birileri kalkacak ve beni ordu düsmani ilan edecek, cünki gercekleri duymak zorlarina gidiyor.

Bugünkü olaylar daha baslangici, görecegiz Evren pasamizin bizlere biraktigi mirasi. Hepimize hayirli olsun.

Gönderi tarihi:

Şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır dilerim...

Gönderi tarihi:

Dün olayı duyduğumda; bu saçmalığın anlamı ne diye sormuş ve ilk elden ergenekon'la bir alakası olabilir mi diye geçirmiştim içimden. Malum, ben böyle şeyleri pek dışımdan geçirmem. Dahası, Türkiyenin en iyi korunan yerlerinden biri olduğu belirtiliyordu. Hadi yaa dedim. Amerikan konsolusluklarına yapılan başkaca saldırılarda genelde kamyonlama hadisesi yaşanırken bu kez doğrudan Türk Polisleri hedef alınmış gibi geldi bana veya polis hedeflenerek başkaca birşeyler.

 

Nihayetinde giremeyeceğiniz bir yere yaya olarak ve dört kişiyle çıkartma harekatı yapamazsınız ya da yaparsanız haklanırsınız. Bu bilgi kesin olduğuna göre asıl harekât noktanız farklı olmalıdır...Hasılı bugün bu konuyu işleyen bir de yazı gördüm, herhalde bir sürü vardır ama bir tanesi yeter.

 

O kalp masajını yaparken çekim yapan kameramanlardan nefret ettim. O polisin göğsüne bastırıp onu hayata döndürmeye çalışmak için çabalarken her bastırışta polisin bütün bedeninin birbirine geçtiğini sanki kaburgalarının kalbine doğru saplandığını görmek bir kez daha öldürdü beni ve onu seven tüm insanları...Haber yapmak ayrı magazin yapmak ayrı...

 

Ergenekon Operasyonu'na mı ateş edildi?

 

ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu önündeki polis noktasına düzenlenen saldırıda üç polisimiz şehit oldu:

 

Acımız büyük, canımız yanıyor…

 

* * *

 

Olay esnasında üç terörist öldürüldü; dördüncü saldırgan ise kaçtı.

 

Yine bir provokasyonla karşı karşıyayız…

 

İstinye'deki saldırının Ergenekon gündeminin tam ortasına isabet etmiş olması tesadüf değildir.

 

Darbeci Ergenekon örgütünün üzerine kararlı bir biçimde gidildiği bir dönemdeyiz.

 

Tam da bu esnada, bir terörist saldırı gerçekleşiyor…

 

Zamanlamasıyla, hedefleri itibarıyla ve gizlemeye çalıştığı fotoğraf bakımından son derece dikkat çekici bir saldırıdır, dünkü hadise…

 

Son kanlı saldırıyla "Ergenekon örgütünün üzerine gitmeyin!" mesajı mı verilmek isteniyor, acaba?

 

Temeldeki çarpıcı soru budur…

 

* * *

 

Ekranlarda terörist eylemden bahsedilirken (özellikle ilk saatlerde) çoğunlukla "ABD Konsolosluğu'na Saldırı" tanımlaması yapıldı…

 

Hal böyle iken, saldırıda hedef alınan ve hayatını kaybeden bizim polislerimizdi…

 

Konsolosluk görevlileri veya binasına yönelik bir saldırı söz konusu değildi.

 

İstanbul Valisi'nin de vurguladığı gibi "teröristler konsolosluğa giremeyeceklerini bile bile" oraya geldiler…

 

Konsolosluk binasından "uzaktaki" polis noktasına silahlı saldırıda bulundular.

 

Saldırı resminde asıl hedef polisti de; hedef tahtasındaki "Amerikan Konsolosluğu'ndaki" polis noktasıydı…

 

Bu iki unsuru birlikte düşündüğümüzde hadisenin provokasyon olduğu açıktır.

 

Hedef olarak polislerimizin seçilmesi, terörist saldırının Ergenekon soruşturmasında göz altıları gerçekleştiren Emniyet mensuplarına yönelik bir mesajı bulunduğunu kaçınılmaz olarak akla getiriyor.

 

Provokasyonların temelinde kamuoyunu "ters köşe"ye yatırma gayesi vardır.

 

Provokasyonun arka planını gizlemek, kaynağının üzerini örtebilmek için "görünen genel hedef" üzerinden bir yanılsamaya yol açılır.

 

Evet, özelde hedef polislerimizdi; ancak neredeki polisler?

 

"Amerikan Konsolosluğu"ndaki görevli polisler…

 

Hal böyle iken…

 

"Asıl hedef ABD idi" algılaması ve bu algılamayla eş zamanlı bir "illüzyon" mu oluşturulmak isteniyordu, sorusu akla geliyor.

 

Provokasyonu imal edenler, böylelikle saldırıyı düzenleyenlerin "Amerikan Karşıtı" kimseler olduğu yolunda bir kanaat inşa etmek istemiş olabilirler.

 

Bu "yanıltıcı kanaat"le de, saldırının kaynağını merak edenleri "ters köşeye yatırmak" elbette zor olmayacaktır!

 

* * *

 

Yazıyı tamamlarken "Saldırıyı gerçekleştirenlerin El Kaide üyesi olduğu belirtiliyor" alt yazıları geçiyordu, ekranlarda…

 

Haber doğruysa; "Amerikan İmalatı" El Kaide'nin böyle bir provokasyonda kullanılması -çoktan öğrenmiş olmamız gerekir- hiç de zor bir iş değildir.

 

Mümkün müdür değil midir, Ergenekonla mı alakalıdır başka birşeyle mi bilmiyorum. CYRANO'nun da belirttiği bir faraziye vardı. Kennedy suikastını da Ergenekon'a bağlamak mümkün olacak bu akıl yürütmeyle. Ya aklımızı yürüttüler ya da saç-malıyoruz. İkisinin pekala bir arada olması mümkün...Bu noktada 4. kişinin yakalanması çok önemli...

Gönderi tarihi:

Aynen dediğim gibi. Hemen "ergenekon'un işi"

 

Dahada aymazlığı işin. Bir gazeteci Abd Büyükelçisine "ergenekon operasyonuyla alakası olabilir mi, bu yönde bilgileriniz var mı ?" diye soruyor. Adam böyle bir bilgimiz yok birbirinden farklı konular olduğunu düşünüyoruz diyor.

 

Yenişafak'ın mensubu olduğu cenahtan bir tvnin programında konuşmacı şöyle diyor "Şimdi efendim Wilson niye durup dururken "ergenekon'la bağlantısı yok" deme ihtiyacı hisetti. Bunun üstünde düşünmek lazım"

 

 

 

Yahu bir kaç ay önce Gaziantep'te el kaide'ye karşı kanlı bir operasyon düzenlenmedi mi? Yanlış hatırlamıyorsam özel harekatçı polislerimiz şehit olmuştu. Türk el kaidesinin yöneticilerinden birisi evinde oğluyla kıstırılmış, saatler süren çatışmadan sonra ölü olarak ele geçirilmişti.

 

Bu yakın zamanda. Bunun öncesinde el kaide Türkiye'de ingiliz konsolosunu öldürmedi mi? HSBC'ye bombalı saldırı düzenlemedi mi? Sinagoglara saldırmadı mı?

 

Türkiye 20 küsür yıllık PKK teröründen böyle büyük eylemler gördü mü?

 

Son eylemi gerçekleştirenlerden birisi kısa bir süre önce Guantanamo'dan serbest bırakılmamış mı?

 

Burada aklı başında insan. El Kaide Türkiye'de yeni bir cephe açmaya mı çalışıyor? Türkiye'de kurumsallaşamaya ve kök atmaya mı çalışıyor? Gibi memleketi asıl ilgilendiren soruları sorar. El Kaide Türk toplumunda son yıllarda artış gösteren muhafazakarlaşma eğilimini kendisi için bir fırsat olarak mı görüyor gibi sorular vardır. El Kaide bu konuda uzman bir örgüttür. Sızma ve benzetme taktiğini çok iyi kullanır.

 

Bunu Çeçenistan'da yaptı. Bosna'da yapmaya başladığını biliyoruz. Sırada Türkiye mi var?

 

Artı, saldırılan yer ABD konsolosluğu bir "darbe çetesi" için ideal bir hedef değil dimi. Bu ülkede darbelerden sonra ilk yapılan açıklama "NATO'ya bağlıyız" dır.

Gönderi tarihi:

Hain bir saldiri,saldirinin hainidemi olurmus demeyin,hain olmayan saldirilar düsmana karsi yapilan saldirilardir,ama dünkü saldiri gercek anlamda hain bir saldiridir.Isimlerini yazmayi bile kendime zul olarak gördügüm malum medya icin bu bir erkenekon saldirisidir ki bütün akil kisiler bunun ergenekonla uzaktan yakindan bir iliskisi olmadiginda hemfikirdir.Ama gocunanlar varya gocunanlar onlara söylenecek aslinda cok sözler var.

Dünkü saldiri vicdanlari kör olmuslar icin ergenekon saldirisi olabilir ama degildi,dincilerin bir saldirisiydi ve büyük bir ihtimallede ABD ve Türkiye'ye bir mesaj niteligi tasiyordu.Nemrud'un kalesi gibi icine girilmesi imkansiz olan tami tamina 80 milyon Dolara malolan ve herseyinin Amerikadan getirilerek yapilmis olan o elcilik binasi önüne gelenler tüm dünyada ABD Elciligine saldiri oldu haberini duyurdular amaclari buydu,amaclari Amerikadan korkmadiklarini ve onunla savastiklarini göstermekti,üc polisimizi kaybettik,sevinemiyoruz onlardanda 3 tane öldü diye,acaba onlarin üc tanesi bizim birtek polisimize bedelmiydi tabiiki hayir olamazdilar.Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve ulusunun basi sagolsun,hainler sadece Istnyede polisimize saldirmiyor,hainler ayni zamanda tüm köse baslarini ele gecirmistir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Bir gazeteci Abd Büyükelçisine "ergenekon operasyonuyla alakası olabilir mi, bu yönde bilgileriniz var mı ?" diye soruyor. Adam böyle bir bilgimiz yok birbirinden farklı konular olduğunu düşünüyoruz diyor.

 

Yenişafak'ın mensubu olduğu cenahtan bir tvnin programında konuşmacı şöyle diyor "Şimdi efendim Wilson niye durup dururken "ergenekon'la bağlantısı yok" deme ihtiyacı hisetti. Bunun üstünde düşünmek lazım"

 

Papa Fransa'ya resmi bir ziyarette bulunmuş. Paris'te uçaktan inince etrafını saran gazetecilerden biri:

-"Sayın Papa, Paris'te geneleve gidecek misiniz?" diye sormuş. Papa hiç oralı olmamak için:

-"Paris'te genelev var mı?" demiş. Ertesi gün manşet:

Papa uçaktan iner inmez "Paris'te genelev var mı?" diye sordu!

 

Şimdi Fransız gazetecilerin yaptığı hince bir muziplik. Ama bizimkilerin yaptığını nasıl tanımlamak gerekir dersek haylice karmaşık. Kafayı tek noktaya takmış olmanın payı fazlaca demekle yetinip fazla yorum yapmayayım...

 

Bu arada değinmeden geçemeyeceğim: Gerçekten övülesi cesur neferleri olan bir milletiz. O kahraman polisler kurşun geçirmez camların ardına da kaçabilirlerdi. Hep söylerim: Bizim polisimiz silahına elinden geldiğince geç davranır. Kendi hayatını tehlikeye atacak kadar. Bir kez daha kanıtlandı. ABD de olsun, polisler daha dur deyip durmadığı anda tam siper yapıp o aracı kurşun yağmuruna tutarlardı. Hepsi kalbura dönmeden de ateş kesmezlerdi. Bu kadar stratejik bir noktaya hem de panel tipi bir araç yaklaşıyor ve sen "buyur kardeş kime bakmıştın?" diye araca sormaya yaklaşıyorsun. Bu, fazlaca iyi niyetlilik.

Gönderi tarihi:

Malesef önlemlerin canlar gittikten sonra düşünüldüğü bir milletiz. Kahramanlık edebiyatı böylesine vahim ihmalleri örtemiyor.

 

Olayın gelişimide demirefe arkadaşımızın anlattığı gibi değil. Teröristler güvenlik kulubesini çembere alıyorlar. iki terörist kulubeye ateş ederken üçüncü terörist kulubenin kapısını açıyor ve Nedim Çalık'ı kulubenin içinde şehit ediyor. silah seslerini duyan ve olaya müdahele etmek isteyen iki trafik poliside henüz silahlarını ateşleyemeden teröristler tarafından vuruluyor. Tanıkların ifadelerine göre polislerden sadece Osman Dağlı teröristlere ateş edebiliyor. Diğer polislerimiz henüz silahlarına davranamadan şehit ediliyorlar. Şans eseri bir aracı çekmek için trafik vakfıne ait çekicide bulunan trafik polisi Osman Dağlı olay yerine geliyor ve üç teröristi öldürüyor.

 

Yani eğer tesadüfen orada görevli 3 trafik polisi olmasa bu teröristler Nedim Çalık'ı şehit ettikten sonra ellerini, kollarını sallaya sallaya kaçacaklarmış demekki. Hatta Osman Dağlı adlı aslan parçası olmasa üç polisi şehit ettikten sonra kaçıp gideceklerdi. Ya da bomba yüklü araçla binaya saldıracaklardı.

 

Saldırı İçişleri Bakanı'nın söylediği gibi amatör ve intihar saldırısı niteliğinde bencede. Bir 9 mm tabanca, bir pompalı tüfek, birde karadeniz yapımı markasız tabanca ile ABD konsolosluğuna saldırmak profesyonelce düzenlenmiş bir iş değil. Ancak böylesine amatör bir saldırının neticesinde üç polisimizin şehit olması. Dünyada her daim terör örgütlerinin birincil hedeflerinden olan ABD konsolosluğu gibi bir binanın korunmasında ne kadar büyük ihmal olduğunu gösteriyor. Bu binanın girişinde bir tane polis memuru mu güvenliği sağlıyor? Bir saldırı durumunda devreye sokulup bu polis memurunun cangüvenliğini sağlayacak hiçbir tedbir veya önlem yok mu? Ya saldırganlar ağır otomatik silahlar, el bombaları, roketatarlarla bu saldırıyı düzenlemiş olsalardı?

 

Veyahut o kaçan araç bomba yüklü ise ve Nedim Çalık'ı şehit ettikten sonra planları konsolosluk binasının önüne çekip aracı patlatmak sa. Ve tesadüfen o civarda bulunan trafik polisleri olmasaydı ne olacaktı ? Can kaybı yüzlerle ifade edilirdi o zaman.

 

 

Gelişmiş ülkelerde polis ha deyince silahına davranmaz, sağlam güvenlik önlemleride ha deyince polisin silahına davranması değildir. Doğru yerde, doğru şekilde önlem almak ve planlama yapmaktır. Konsolosluğa düzenlenen terörist eylemde korkunç güvenlik ihmali vardır. Bu ihmalin üç polisimizin şehit olmasından daha büyük facialara yol açmamasını engelleyen tesadüfen orada bulunan Osman Dağlı adlı aslandır.

Gönderi tarihi:

 

'Başkomiserim Amerikalılar kapıyı açmadılar’

 

ABD İstanbul Başkonsolosluğu binası 93 bin m2 üzerine kurulu 120 milyon dolar harcanan bir yapı; ’Kartal Yuvası’ ya da ’ABD’nin Boğazdaki Kalesi’ olarak adlandırılıyor. Boğaza hakim... İçerden Amerikan Deniz Piyadeleri, dışardan da Türk polisi tarafından korunuyor.

Binanın yapımı Tayyip Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı döneminde başladı. RP, o zaman Büyükşehir Belediye Meclisi’nin komisyon seçimlerinde üyeliklerinde ağırlık sağlayamıyordu. Bunun üzerine 11 ANAP’lı ile 2 DSP’li transfer edildi. Erdoğan, inşaatın planlarının Meclis’ten hemen geçmesi için yakından ilgilendi. Plan tadil işlemlerinin takip edilmesinde ANAP’dan RP’ye geçen Erhan Şenol (Eyüp), Zeki Yeşildağ (Beyoğlu) ve Nuri Yazıcı’yı (Üsküdar) bizzat görevlendirdi. ABD binasının temeli Erdoğan döneminde atıldı, Ali Müfit Gürtuna döneminde açıldı. (Bundan bir süre öne ABD’de yaşayan Engin Civan’ın kız kardeşi ile evlenen Rizeli Zeki Yeşildağ’ın abisi eski ülkücü Hasan Yeşildağ bir çek suçundan tutuklanıp Pınarhisar cezaevinde Erdoğan’a korumalık yapmıştı. Bu üç isim üçüncü dönemdir Belediye Meclisi üyesi.)

 

Saldırının bir başka acı yönü omuzundan vurulan genç polisin İstinye Hastanesi’nde başkomiserine yakınmasıydı: "Başkomiserim vurulduğum an yerimden kalktım, kapıyı açın diye bağırdım, duymadılar, açmadılar. Hiçbir Amerikalı da yardıma gelmedi. Orada yığıldım kaldım." Hesabını sorabilir miyiz?

Gönderi tarihi:

Elbette tartışmamız kayıplarımızı geri getirmez. Benim olayın akışı hakkındaki izlenimim yanlış olabilir. Benim izlenimime göre iki polisimiz dışarda, biri içerde ve yaklaşan araçtan hiç şüphelenmiyorlar. Dolayısıyla araçtan inen teröristlerin ateş açmasıyla karşılık verme şansları zaten olmuyor. Neden tecrübesiz yeni polislerin bu stratejik noktaya konulduğu zaten soruluyor, bu sadece benim görüşüm değil. Kulübede kalan tek polisin de üç kişiye karşı çatışma şansı olmuyor, ancak kurşun geçirmez bir kulübe herhalde içerden kilitlenebiliyordur. Fakat bu kahraman polis herhalde dışarda arkadaşları vurulurken kapıyı kilitlemeyi kendine yediremedi ve üç kişiye karşı çatışmayı denedi. Maalesef başaramamış olması sürpriz değil. Çünkü her zaman baskın basanındır. İki kişi camları kurşun yağmuruna tutarken konsantrenizi koruyup üçüncüye dikkat edemezsiniz. Yine de tecrübeli bir polis ya kapıyı kilitler, ya çatışmayı göze aldıysa vaziyet alıp kapıdan gireni, en azından ilk bir kaç gireni sererdi. Bunu olaya sonradan katılan diğer iki polis yapmış.

 

İşin vahim tarafı sadece bu konsoloslukta kurşun geçirmeme özelliği var. Artı bizim polisimizin her zaman usule uymadan üst aradığına ben defalarca tanık oldum. Bizim insanımız her konuda kuralsız davranmayı alışkanlık haline getirmiştir. Öyle stratejik bir yerde yaklaşan herkes ilk etapta şüphelidir, zanlıdır. İnsanımız bu iyi niyetliliği ve saflığı bırakmalıdır, zaman o zaman değil. Eskiden bir insanın kötü bir davranışı oluncaya kadar iyi gözle bakılırdı. Şimdi bunu tersine çevireceksiniz. Bir insandan iyi bir davranış görünceye kadar kötü olduğunu varsayacaksınız!

 

Hoş bir durum değil. Ama realite böyle ne yazık ki...

Gönderi tarihi:

Vatandaş olarak haklı tepkimizi göstermedikçe yandaş medya ve ********** yüklenmeye devam edecek. Neden?

Neden çünkü ADD'ye terörist örgüt muamelesi yapıldı, ses çıkarmadık.

Neden çünkü Atatürkçü aydınlar terörist yaftasıyla gözaltına yakapaça alındı, ses çıkarmadık.

Neden çünkü ana muhalefet partisi parti olmaktan çıktı, ses çıkarmadık.

Neden çünkü Cumhurbaşkanı lafı eveleyip geveledi, duruma müdahale etmedi ses çıkarmadık.

Neden çünkü eski genelkurmay başkanı abuk subuk laflar etti, sen aslında ne diyorsun diye sormadık.

Neden çünkü iktidar partisi en yetkili ağızlardan cumhuriyet devrimlerini travma ilan etti, kişi laik olmaz devlet laik olur dedi, sonra başbakanı TV'de ne kadar laik biri olduğunu anlattı, saf saf izledik ses çıkarmadık.

Neden çünkü izinsiz Kur'an kursları açıldığında, açanlar hakkında cezai işlem yapılması engellendi, ses çıkarmadık. (olay kurs açılması değil, izinsiz ve diyanet'ten denetimsiz olması)

Neden çünkü gazetecileri ya sev ya terket diye kovaladılar, anamızla birlikte gitmemizi istediler, gitmedik üstelik ses de çıkarmadık.

Daha uzar gider liste.

Biz bu kadar tepkisizken, Danıştay saldırısı da Ergenekon işi olur, Cumhuriyet bombalaması da, konsolosluk baskını da. Hatta güneydoğudaki PKK terörü bile bu ulusalcılara atfedilmedi mi? (Güncel konular altında böyle bir başlık var okumuşsunuzdur)

Sen susmaya devam ettikçe canım kardeşim, bu yobazın dili tutulmaz, önü alınmaz. Allah korkusu olur insanda önce, iftira ne büyük bir günahtır. Benim hayat görüşüm böyle insanların nasıl düşünüp, nasıl konuştuklarını, nasıl böylesi hayasızca davranabildiklerini yorumlayamıyor. Allah bana akıl fikir versin. Onları da ıslah etsin. Amin.

Gönderi tarihi:

8177rs1.jpg...Şehitlikte ASALET olur mu?

En asil mevki değil midir şehadet? Şehit olmak için daha neyin asaleti gerekir? İşte okuyun ve devletin bir ayıbını daha

 

öğrenin; utanın!..

 

Bundan daha büyük ayıp olamaz. Günlerdir o kahramanları anlattık, övdük. Meğer o şehit değilmiş.

 

Nasıl mı?

 

Mehmet Önder Saçmalıoğlu'nu 3 gün önce kaybettik. 21 yaşında ABD konsosolosluğu önünde teröristlere karşı

 

kahramanca çarpışıp şehit düştü.

 

Biz onu şehit olarak bildik, bağrımıza bastık. Resmi törenler yapıldı, onbirlerce insan arkasında saf tuttu cenazesinde.

 

Ama çıldırtan devlet bürokrasisi onu şehit saymadı malesef..

 

İnanılması güç ama gerçek.

 

Yasalara göre şehit değil..

 

Yani Saçmalıoğlu ailesi, devletin şehit ailelerine tanıdığı haklardan yararlanamayacak. Kan parası ve maaş alamayacak.

 

İnanılmaz rezaleti Kanal D Haber ortaya çıkardı.

 

Mevzuata göre 14 önce işe başlayan Saçmalıoğlu, polis değil polis adayıymış.. Asaleti tasdik olması için 1 yıl geçmesi

 

gerekiyor.

 

Bir yıl boyunca suça karışmamış ve ceza almamış olması gerekiyor. Bu süre içinde şehit olmamaları gerekiyor. Aksi

 

halde şehit sayılmıyorlar.

 

 

 

Onu şehit saymayan yasalar,

 

14 günlük polisi sokaklara salıp ölümle her an baş başa kalmasında sakınca görmedi.

 

Bu rezalet Saçmalıoğlu'nun ölümü kadar acı verici. Ölüm haberiyle sarsılan ailesi, ..... mevzuatla bir kez daha yıkılacak.

 

 

Kamuoyu bu skandalın bir an önce ortadan kaldırılmasını bekliyor. Şehidin ruhunu ve ailesini daha fazla incitmeye

 

kimsenin hakkı yok.

 

İnternethaber olarak kamuoyu adına yetkililerden bu ayıbın temizlenmesi çağrısını yapıyoruz..

Gönderi tarihi:

Terörist?

 

Önceki gün şehirlerarası yoldaydım. Radyoda TRT FM açıktı.

Haberler başladı.

İlk haber şuydu:

"Amerikan Başkonsolosluğu'na düzenlenen saldırıyla ilgili 4 kişi gözaltına alındı."

İkinci haber:

"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ergenekon terör örgütüyle ilgili açıklamalar yapan eski Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök'ü kabul etti."

Üçüncü haber:

"Başbakan Erdoğan Irak'a gitti. Terör örgütü PKK'nın sadece Türkiye'nin değil, Irak'ın da düşmanı olduğunu belirtti."

Dördüncü haber:

"Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde terör örgütü PKK'nın yola döşediği mayın, 8 askerin yaralanmasına neden oldu."

* * *

"Tam bir terör ülkesi" manzarası...

Ama dikkat çekmek istediğim şey başka:

İkinci haberde, halen iddianamesi hazırlanan "Ergenekon"dan "terör örgütü" diye söz ediliyor.

Üçüncü ve dördüncü haberlerdeki PKK'dan da öyle...

İlk haberde ise "terör saldırısı" denmiyor. "Baskınla ilgili olarak gözaltına alınanlar" da diğer haberdekiler gibi "terörist" değil; onlar, "kişi..."

Gazetecilik ilkesi gereği zanlılara sıfat biçmeyeceksek Ergenekon zanlılarını niye baştan "terör örgütü üyesi" ilan ettik?

Yok, "Terör, terördür. Adını koymak gerekir" diyorsak, El Kaide ya da her kimse, elçiliği basanları da "terörist" saymak zorunda değil miyiz?

Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay "terörist"...

Konsolosluk baskınıyla ilgili gözaltına alınanlar "kişi"...

Öyle mi?

 

 

 

Sam Amca seni istiyor!

Yabancı birine söyleseniz anlamakta zorlanır:

Amerikalılara yönelik bir saldırı düzenleniyor.

Amerikalılara saldıran 3 Türk ölüyor.

Amerikalıları koruyan 3 Türk de şehit düşüyor.

Onlar Amerika uğruna birbirini vururken, Amerikalılar ortada yok.

Amerika'nın "silahsız koruma görevlileri" çatışmaya müdahale etmiyor.

Amerikan konsolosluğunun kapıları da olay anında kapanıyor. Saldırganlarla çatışırken yaralanan trafik polisi de içeri alınmıyor.

Amerikalıların tıpkı Ergenekon'da olduğu gibi- aslında gırtlağına kadar içinde olduğu, kendisiyle doğrudan ilgili bir konuyu "Türkler arasında bir mesele" gibi görüp kapıyı örtmelerinde bir tuhaflık yok mu?

Dün, ölen polisler için başsağlığı dileyen Amerikan Büyükelçisi'nin, ondan önce kapıda bırakılan yaralı polis ve çatışmayı seyreden Amerikalı korumalar için özür dilemesi gerekmez mi?

Hastabakıcıyla çiçek göndermek yeter mi?

 

Can DündarAda

Gönderi tarihi:
Elbette tartışmamız kayıplarımızı geri getirmez. Benim olayın akışı hakkındaki izlenimim yanlış olabilir. Benim izlenimime göre iki polisimiz dışarda, biri içerde ve yaklaşan araçtan hiç şüphelenmiyorlar. Dolayısıyla araçtan inen teröristlerin ateş açmasıyla karşılık verme şansları zaten olmuyor. Neden tecrübesiz yeni polislerin bu stratejik noktaya konulduğu zaten soruluyor, bu sadece benim görüşüm değil. Kulübede kalan tek polisin de üç kişiye karşı çatışma şansı olmuyor, ancak kurşun geçirmez bir kulübe herhalde içerden kilitlenebiliyordur. Fakat bu kahraman polis herhalde dışarda arkadaşları vurulurken kapıyı kilitlemeyi kendine yediremedi ve üç kişiye karşı çatışmayı denedi. Maalesef başaramamış olması sürpriz değil. Çünkü her zaman baskın basanındır. İki kişi camları kurşun yağmuruna tutarken konsantrenizi koruyup üçüncüye dikkat edemezsiniz. Yine de tecrübeli bir polis ya kapıyı kilitler, ya çatışmayı göze aldıysa vaziyet alıp kapıdan gireni, en azından ilk bir kaç gireni sererdi. Bunu olaya sonradan katılan diğer iki polis yapmış.

 

İşin vahim tarafı sadece bu konsoloslukta kurşun geçirmeme özelliği var. Artı bizim polisimizin her zaman usule uymadan üst aradığına ben defalarca tanık oldum. Bizim insanımız her konuda kuralsız davranmayı alışkanlık haline getirmiştir. Öyle stratejik bir yerde yaklaşan herkes ilk etapta şüphelidir, zanlıdır. İnsanımız bu iyi niyetliliği ve saflığı bırakmalıdır, zaman o zaman değil. Eskiden bir insanın kötü bir davranışı oluncaya kadar iyi gözle bakılırdı. Şimdi bunu tersine çevireceksiniz. Bir insandan iyi bir davranış görünceye kadar kötü olduğunu varsayacaksınız!

 

Hoş bir durum değil. Ama realite böyle ne yazık ki...

 

Senin veya benim izlenimime göre değerlendirilebilecek bir olay değil. İlk günkü bilgi kirliliğinden sonra ertesi gün eylemin nasıl gerçekleştiğine dair valinin yaptığı açıklamadır net olan.

 

çatışmaya dört polis memuru katılmıştır. dört memurdan üçü konsoloslukta görevli olmayan ancak saldırı gerçekleştiğinde o civarda tesadüfen bulunan trafik polisleridir. Saldırı gerçekleştiği anda konsolosluğun önünde değillerdir. iki trafik polisi konsolosluğun girişine yakın bir noktada uygulama yapmakta. Osman Dağlı adlı trafik poliside trafik vakfına ait bir çekiciyle konsolosluğun girişine yakın bir noktada bir aracı çekmek için bulunmaktadır.

 

Saldırganların evlerinde ve buluştukları mekanlarda yapılan aramalarda ele geçen kroki ve planlardan eylemi konsolosluk girişindeki güvenlik kulubesinde bir polis memurunun görevli olmasını dikkate alarak planladıkları anlaşılmıştır. Planladıkları gibi araç konsolosluk girişine yaklaştığında (konsolosluğun girişinin bulunduğu sokak trafiğe açık bir sokaktır ve gün içinde pikaptan, kamyona kadar her türlü araç geçmektedir) bir terörist camı açıp kulubeye ateş açmış, kulubede bulunan polis memuru eğildiğinde diğer iki terörist araçtan çıkıp kulubeye ateş etmeye başlamış bu sırada azönce aracın camından ateş eden terörist araçtan inmiş, diğer teröristler kulubeyi ateş altında tutarken kulubenin kapısına yönelip açmış ve Nedim Çalık'ı kulubenin içind eşehit etmiş. silah seslerini duyan iki trafik polisi olay yerine gelsede henüz ateş edicek fırsatı bulamadan teröristler tarafından şehit edilmişler. Teröristler trafik polislerine ateş açarken sokağın diğer tarafından olay yerine koşan Osman Dağlı iki teröristi vurarak öldürmüş bu sırada kulubenin içinde Nedim Çalık'ı şehit eden ve daha sonra cesedinin olduğu kulube duvarına siperlenmiş , dolayısıyla ilk anda Osman Dağlı'nın görüş alanında olmayan üçüncü terörist Osman Dağlı ve çekicinin şöförüne ateş açmış. şöförü göğsünden, Osman Dağlı'yıda kolundan yaralayan terörist yere düşen Osmanlı Dağlı tarafından vurularak öldürülmüş. Çatışmada silahını ateşleyebilen tek polis memuru Osman Dağlı'dır.

 

Temel nokta teröristlerin saldırıyı planlarken konsolosluğun girişinde yalnızca bir polis memurunun nöbet tutuyor olduğuna dikkat etmeleri ve saldırıyı bunun üzerine planlamaları. Artı çatışmanın gösterdiği konsolosluğun bahçesindede başka polis memuru görev yapmamaktadır. Kaldı ki Nedim Çalık yeni bir polis değilde, üstün yetenekli ve tecrübeli bir polis dahi olsa. bir terörist saldırıda tek başına ne yapabilecektir.

 

Gerek Osman Dağlı, gerekse diğer trafik polisleri ne emniyetin konsolosluğun güvenliği ile ilgili önlemleri arasındadır. Ne de teröristlerin eylem planında gözönünde tuttukları birer unsurdur.

 

Eğer teröristler Nedim Çalık'ı şehit ettikten sonra bomba yüklü bir araçla konsolosluğun bahçesine saldırmayı planlamışlarda ve araç bomba yüklüyse tesadüfen çatışmaya dahil olan Osman Dağlı tek başına büyük bir faciayı önlemiştir.

 

......................

 

İhmal kelimesinin yetersiz kaldığı durum. Amerikan Konsolosluğu gibi dünyanın en populer hedef binalarından birisinin güvenliği için Emniyet'in aldığı önlem sadece bir polis memurudur. En küçük polis karakolunun girişinde alınan önlem bile İstinye'deki konsolosluk binasının girişinde alınan önlemden daha fazladır.

 

3 polisimiz emniyetin büyük ihmali sonucunda şehit olmuş, bu eylem görece amatör bir biçimde değilde, taksim'deki konsolosluk binasına saldıran teröristler gibi ağır silahlarla kuşanmış, profesyonel militanlarca düzenlenmiş bir saldırı olsaydı ne gibi bir facia yaşanabileceğini düşündürmüştür.

Gönderi tarihi:

Medyada hayli yer bulan bir başka konu. ABD'li korumaların davranışı.

 

 

Konsolosluk binalarının iç güvenliği konsolosluğun sahibi olan ülke tarafından sağlanır. Dış güvenliği ise konsolosluğun bulunduğu ülkenin emniyet veya ordusunun sorumluluğundadır. Konsolosluğa ait güvenlik görevlileri konsolosluk binasının bahçesinde dahi silah taşıyamazlar. Görevleri yalnızca binanın içiyle sınırlıdır. Zira konsolosluk binasının içinde yaşanacak bir saldırıya, konsolosluğun sahibi olan ülkenin görevlendirdiği korumalar müdahele eder. Ve ancak konsolosluğun bulunduğu ülke, emniyetiden resmi olarak yardım isterlerse emniyet binaya girip müdahele edebilir. Konsolosluk binasındaki güvenlik görevlilerinin yetkileri ve silah kullanma temayülleri konsolosluk sahibi ülkelerin yasalarına göre belirlenir. Dolayısıyla konsolosluk girişinde yapılan bir saldırıya cevap vermek, çatışmaya katılmak konsolosluğun sahibi ülkenin güvenlik görevlilerinin görevi olmadığı gibi diplomatik anlaşmalar gereği yasaktır.

 

Şöyle düşünelim. A ülkesinin yasalarına göre polis korsan gösteri düzenleyenlere karşı gerçek mermilerle silah kullanabilir ve göstericilere ateş açabilir. B ülkesinin yasalarına göre ise polis bunu yapamaz. A ülkesinin yasalarına göre polis silahlı bir eylemciyi direk öldürebilir B ülkesinin yasalarına göre mutlaka önce yaralamak amacıyla ateş etmelidir. A ülkesinin B ülkesinde bulunan büyükelçiliğinin girişinde A ülkesini protesto etmek için korsan bir gösteri düzenlendiğinde A ülkesine bağlı konsolosluk güvenlik görevlileri göstericilere ateş açarsa, B ülkesinin yasalarına göre cinayetle yargılanırlar. Bu tür olayların yaşanmaması için aralarında diplomatik ilişki bulunan ülkeler arasında diplomatik temsilcilikler açılırken butür anlaşmalar yapılır. Temsil edilen ülkenin görevlileri yalnızca temsil edilen ülkenin temsilcilik binalarının içinde güvenliği sağlarlar. Temsilciliğin bulunduğu ülkenin güvenlik görevlileride, temsilciliğin sahibi ülkeden talep gelmediği sürece, binaların içine giremez olaylara müdahele edemez ve dış güvenliği sağlarlar.

 

Bu olayda ABD'li güvenlik görevlileri çatışmaya niye katılmamış, yaralı polis memurunu niye içeri almamış gibi sorular boş ve anlamsız olmanın yanında, büyük ihmali atlamayı sağlamaktadır. Eğer bu saldırı Almanya'daki Türk büyükelçiliğine düzenlenmiş olsa Büyükelçilik binasının iç güvenliğini sağlayan Türk korumalarda aynen İstinye'de ABD li korumaların davrandığı gibi davranırdı.

 

1- Konsolosluk görevlileri bina dışında silah kullanamazlar, silah taşıyamazlar.

 

2- Yaralı polis memurunu binanın içine niye almamışlar. Yaralı polis memuru eninde sonunda eli silahlı bir insandır. Ve Türk polisi üniforması giymiş bir teröristte olabilirdi. Konsolosluk görevlileri daha konsolosluk kurulmadan belirlenmiş ve iki ülke arasında karşılıklı kurallar gereğince. dışarıda çatışma başlayınca binayı giriş ve çıkışa kapatıp bina içinde güvenlik önlemleri almışlardır. Binanın otomatik güvenlik sistemi görevliler bina alarmını kırmızı alarm seviyesine getirince otomatikman tüm kapıları kilitler. Çatışma kargaşasında bina içine sızmaya çalışacak silahlı saldırgan veya intihar bombacılarını bina dışında tutmak için.

 

Ki bizim askeri binalarımızdada benzer bir güvenlik sistemi vardır. misal karargah güvenliği için kırmızı alarm verilince gelen general bile olsa içeri alınmaz. Bina içerisinde silah kullanma yetkisi bulunan personel haricinde silahlı olan her kim olursa olsun etkisiz hale getirilir. Hiç yaşamadım tabiki askerliğim boyunca. ama Tuzla'da bize derste anlatılan aynen buydu. Tatbikat CD leri izletilerek üstelik.

 

Ki saldırı neticede bir ABD konsolosluğuna yapılmıştır ve konsolosluk girişindeki güvenli elimine edildikten sonra hedef binanın içidir. Dolayısıyla adamlar, giriştekilerin elimine edilip sıranın kendilerine gelmesini bekleyecek halleri yokki. Bilerek ve isteyerek müdahele etmesinler. Akıl karı mı bu?

Gönderi tarihi:

Can Dündar gibi işlerin nasıl yürüdüğünü mutlaka biliyor olması gereken insanların bu tür iddialarını kamuoyunda mutlaka prim yapacağını bildikleri Amerikan düşmanlığından yana çıkarak prim yapma çabası olarak yorumluyorum. Tabii ki ben de ABD nin avukatı değilim. Ama eğri otursam da doğru konuşmak gibi bir huyum var: Olay yerinde hiç bir Amerikan görevlisinin tek kurşun atma yetkisi yoktur. Onlar ancak konsolosluğun içinde silah kullanabilirler.

 

Ha ama ABD toprağında Türk konsolosluğuna saldırı olur, Amerikan polisi hiç bir şey yapmaz, saldırganlara "buyrun geçin, işinize bakın, istediğiniz gibi saldırın" derse, o zaman cıngar çıkar. O zaman ben de beraber ABD ye veryansın ederim.

 

Bu tür yorumlar baskını yapan teröristlerin amacına uygun düşmektedir.

Gönderi tarihi:
eylemin nasıl gerçekleştiğine dair valinin yaptığı açıklamadır net olan.

Bu anlatıma göre ilk saldırı kulübeye gerçekleşmiş. Böyle ise, kurşun geçirmez bir kulübenin kapısı nasıl olup kilitlenmiyor da terörist gelip kapıyı açıp içerdeki polise ateş edebiliyor anlayamadım. Camları kurşun geçirmez yapılan bir kulübenin kapısı kilitlenemiyor olamaz. Kilitlenebiliyorsa içerde tek başına duran polisin kilitlememesi yine tuhaf. Ayrıca teröristlerin vücutlarından çıkarılan kurşunların balistik incelemesinde iki polise ait silahtan çıkan kurşunlar olduğu belirlendi. Sadece tek polis değil ateş eden.

 

Neyse, sonuçta bu son derece saçma bir eylem. Yok şimdi, diyelim bahçeye girdiler. Ne yapabilecekler? Aynı son onları içerde de bekliyordu.

Gönderi tarihi:
Medyada hayli yer bulan bir başka konu. ABD'li korumaların davranışı.

 

 

Konsolosluk binalarının iç güvenliği konsolosluğun sahibi olan ülke tarafından sağlanır. Dış güvenliği ise konsolosluğun bulunduğu ülkenin emniyet veya ordusunun sorumluluğundadır. Konsolosluğa ait güvenlik görevlileri konsolosluk binasının bahçesinde dahi silah taşıyamazlar. Görevleri yalnızca binanın içiyle sınırlıdır. Zira konsolosluk binasının içinde yaşanacak bir saldırıya, konsolosluğun sahibi olan ülkenin görevlendirdiği korumalar müdahele eder. Ve ancak konsolosluğun bulunduğu ülke, emniyetiden resmi olarak yardım isterlerse emniyet binaya girip müdahele edebilir. Konsolosluk binasındaki güvenlik görevlilerinin yetkileri ve silah kullanma temayülleri konsolosluk sahibi ülkelerin yasalarına göre belirlenir. Dolayısıyla konsolosluk girişinde yapılan bir saldırıya cevap vermek, çatışmaya katılmak konsolosluğun sahibi ülkenin güvenlik görevlilerinin görevi olmadığı gibi diplomatik anlaşmalar gereği yasaktır.

 

 

 

Bu olayda ABD'li güvenlik görevlileri çatışmaya niye katılmamış, yaralı polis memurunu niye içeri almamış gibi sorular boş ve anlamsız olmanın yanında, büyük ihmali atlamayı sağlamaktadır. Eğer bu saldırı Almanya'daki Türk büyükelçiliğine düzenlenmiş olsa Büyükelçilik binasının iç güvenliğini sağlayan Türk korumalarda aynen İstinye'de ABD li korumaların davrandığı gibi davranırdı.

 

1- Konsolosluk görevlileri bina dışında silah kullanamazlar, silah taşıyamazlar.

 

2- Yaralı polis memurunu binanın içine niye almamışlar. Yaralı polis memuru eninde sonunda eli silahlı bir insandır. Ve Türk polisi üniforması giymiş bir teröristte olabilirdi. Konsolosluk görevlileri daha konsolosluk kurulmadan belirlenmiş ve iki ülke arasında karşılıklı kurallar gereğince. dışarıda çatışma başlayınca binayı giriş ve çıkışa kapatıp bina içinde güvenlik önlemleri almışlardır. Binanın otomatik güvenlik sistemi görevliler bina alarmını kırmızı alarm seviyesine getirince otomatikman tüm kapıları kilitler. Çatışma kargaşasında bina içine sızmaya çalışacak silahlı saldırgan veya intihar bombacılarını bina dışında tutmak için.

prensim olarak yazdiklariniz dogru olabilir! onlarin o anda koyduklari davraniş bicimide dogru olabilir kendilerine göre herşeyi dogru uygulamislardir.. fakat birde şöyle düsünelim disarda birkac amerikali vatandaş kalsaydi onlarda vurulsaydi amerikan halki ve yazarlari hepsi sizin düsüngünüz şekildemi bakiş acisi olacakti.. bakin agrida kaybolan kendi vatandaslari icin almanya özel komondalarini onlari kurtarmak icin hazir bekletiyor demek istedigim amerikalilar düsman ülkede degilki daha özverili davranip yaraliyi bilahire iceri alabilirlerdi... veyahutda en azindan bu olay karsisinda seyretmek yerine bir davranis bicimi ortaya koyabilirlerdi.. eger bizim basimiza amerikada böyle olay gelseydi muhakkak onlarin yazarlari binbir cesit konu bulurdu bir candündarin buldugu azbile...

Gönderi tarihi:
Bu anlatıma göre ilk saldırı kulübeye gerçekleşmiş. Böyle ise, kurşun geçirmez bir kulübenin kapısı nasıl olup kilitlenmiyor da terörist gelip kapıyı açıp içerdeki polise ateş edebiliyor anlayamadım. Camları kurşun geçirmez yapılan bir kulübenin kapısı kilitlenemiyor olamaz. Kilitlenebiliyorsa içerde tek başına duran polisin kilitlememesi yine tuhaf. Ayrıca teröristlerin vücutlarından çıkarılan kurşunların balistik incelemesinde iki polise ait silahtan çıkan kurşunlar olduğu belirlendi. Sadece tek polis değil ateş eden.

 

Neyse, sonuçta bu son derece saçma bir eylem. Yok şimdi, diyelim bahçeye girdiler. Ne yapabilecekler? Aynı son onları içerde de bekliyordu.

 

Belki profesyonel ve tecrübeli bir polis olsaydı ilk bunu yapardı. Kulubenin kapısını kilitler, yardım çağrısı yapardı. Ancak mesleğe yeni başlamış ve muhtemelen hayatında hiç çatışma görmemiş bir polis memuru saldırının sokunu üstünden atana kadar teröristler ilk planlarını uygulamışlar. Bunlar anlık meselelerdir. Bizim yaptığımız gibi oturup rahat bir şekilde verilmiş kararlar değil. Tecrübe ve uzmanlık zaten böyle durumlarda belli olur.

 

bahçeye girseler ne mi yapacaklar? Bunu bilemeyiz. Ancak Taksim'deki ingiliz konsolosluğuna araçla girenler ne yapmıştı? Üç terörist öldükten sonra kaçan araç bomba yüklüyse bahçeye girdiklerinde ne yapacakları belli. Binanın dibinde aracı havaya uçurmak.

 

İntihar saldırılarının hepsinde saldırganın sonu bellidir. Adı üstünde intihar saldırısı. Ama amaç verebileceğin en fazla zararı vermek.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.