Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

“Kur’an, “Allah ile aldatılmayın!” ihtarında bulunmasına rağmen Türk halkı, dinine olan derin saygısı yüzünden Allah ile aldatılıyor.

 

Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor. PKK’nın başı, yandaşlarına şu talimatı veriyor:”Peygamberler şehri Urfa’ya ilahiyat akademisi kurun!”.

 

Allah ile aldatmak; dini; çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. İşin esası bakımından ne dini vardır ne de imanı. Onun dini-imanı, Tanrısı, ibadeti hep çıkarı ve hesabıdır.

 

Allah ile aldatanlar dokunulmaz, eleştirilmez bir ‘tahakküm teolojisi’ oluşturmuşlardır. Türkiye’de bu teolojiyi egemen kılmak istiyorlar ve bunda büyük ölçüde başarılı olmuşlardır.

 

Bu bir Haçlı-İngiliz siyasetidir. Atatürk bu şeytanî siyaseti, ta 1920′de Müslüman dünyaya tanıtıyor; İngilizlerin siyasetinin ‘İslam’ı İslam’la yok etme siyaseti’ olduğunu ilan ediyor.

 

Allah ile aldatma zulmünün en ağırları kadın ve kadın hakları konusunda işlenmektedir. Türkiye’de bugün kadın, özellikle örtünme meselesinin istismarı aracılığıyla, Allah ile aldatan zümrelerin temel sömürü aracı olarak öne çıkarılmaktadır.

 

Türkiye’de sosyal devleti çöküşün eşiğine getiren sebeplerin başında Allah ile aldatanların yarattığı ‘sadaka kültürü’ ve bu kültürün yarattığı ‘sömürü merhametçiliği’ gelmektedir. AKP iktidarı bu yıkıcı sebebin saltanat dönemini temsil etmektedir. Allah ile aldatanlar, iane çadırlarıyla yetinecek bir toplum özlemektedirler.

 

BOP’un temel hedefi, Ortadoğu’da İsrail’den daha büyük devlet bırakmamaktır.

 

Yaşadığımız günlerin ABD ve AB’sinde, Türkiye ile ilgili ilk hedef Türk Ordusu’nu etkisizleştirmek olarak dikkat çekiyor.

 

Laikliğe saldırıyı emperyalizmin Haçlı kurmayları kotarıyor. Müslümanlar burada sadece taşeronluk yapmaktadır.

 

Türkiye’yi Allah ile aldatma zehrinin panzehiri ancak İslam’ın gerçeği içinden çıkarılabilir.”

 

HYP Genel Başkanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün son kitabı:

Türkiye’yi Kemiren İhanet: ALLAH İLE ALDATMAK

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

“Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Allah’ı kullanırlar.” İtalyan Düşünür Giordino Bruno

 

“Allah ile aldatanların gerçek Tanrısı paradır, maldır, dünyalıktır.”Yaşar Nuri Öztürk

“Türkiye’nin geleceğini değil de kendi çıkarlarını düşünen medya için Atatürk’ün kullandığı iki tabir ibret verici ve sarsıcıdır.

1- Vatansız matbuat

2- **** hâkimiyet-i kalemiyesindeki matbuat Atatürk bu ifadelerle, bizans ***** kirlenmiş gördüğü İstanbul’da kümelenen basını kastetnektedir.”

 

“Türk insanına yönelik Allah ile aldatma faaliyetine alt yapı oluşturan ve bunun için de sürekli dinci söylemler kullanan bazı dinci gruplar ve etki imkanları şöyledir.

Milli Görüş örgütü:

37 yayın 330 dernek, 33 vakıf, 8 dershane, 48 şirket…

Fettullahçılar:

16 yayın, 23 dernek, 220 vakıf, 24 pansiyon, 570 dershane ve okul, 96 şirket..

Süleymancılar

6 yayın, 2100 dernek, 14 vakıf, 1750 pansiyon ve kurs, 28 şirket…

 

Şiddetçi-radikal örgütler:

89 yayın, 95 dernek, 19 vakıf…

Muhtelif dinci gruplar:

100 küsur yayın, 100 küsur dernek, 50 küsur vakıf, muhtelif pansiyon ve kurslar…

 

Toplam rakamlar:

170 yayın, 25780 dernek, 316 vakıf, 1780 pansiyor ve kurs, 500 dershane ve okul ile yaklaşık 180 şirket…”

“Ekleyelim ki, bu tablo 2003 yılı itibarıyladir.

Allah ile aldatmayı en ileri boyutta kullanan AKP’nin iktidar dönemi olan son birkaç yılıda dikkate alarak yeni bir değerlendirme yaptığımızda burada verilen rakamların iki üç katına çıktığını söylemek gerekir.

 

Özetleyelim:

Türkiye’de bugün, Allah ile aldatma dinciliğinin ulaştığı ekonomik güç, devletin gücünün çok üstünde kabul etmek gerekir.

Bu gücün aşamayacağı tek karşı güç Türk ordusudur.

Sebeb ordunun silahlı güç oluşudur.

Eğer silahı kenara koyarak veya dikkate almayarak düşünürseniz, Alah ile aldatan güç yani dince siyaset ve saltanat, Türkiye Cumhuriyeti’nin tartışmasız en büyük gücü olarak kabul edilebilir.

Türkiye’de rejim, kendisine açıkça kafa tutan bir karşı rejimin tek şansı ve avantajı TSK’dır.

ABD, AB ve içteki dinci gücün sürekli ve sistemli bir biçimde TSK’ya vuruşunun hikmeti ve sebebi üzerinde şimdi bir kez daha düşününüz…”

X

Yukarıda okuduğunuz satırlar, birinci baskısı Nisan 2008’de yapılmış olan, aradan iki ay geçtikten sonra 28. baskıya ulaşan, Yeni Boyut Yayınları’ndan çıkmış bulunan Yaşar Nuri Öztürk’ün “ALLAH İLE ALDATMAK” kitabında yer almaktadır.

X

Şimdilerde yani 30 Ağustos yaklaşırken, Humeyni aşığı din sömürücülerinin, Türk ordusunun Atatürk’çü, Cumuhuriyete gönül vermiş, vatansever komutanlarına neden gözü dönmüşcesine saldırmakta oldukları daha iyi anlaşılmıyor mu?

Sayın Öztürk’ün kitabında altını çize çize belirttiği gibi, din bezirganlarının, şeriat özelmcilerinin, yeşil sermaye avantacılarının, gemicikleri, fabrikaları, yatları, katları olanların, halkı ‘Allah ile aldatan’ların aşamadıkları tek gücün TSK olduğu gerçeğini kim yadsıyabilir?

Anayasa Mahkemesi’nin laik, demokrat ve Atatürk’çü yapıda ki kimi üyelerine şimdilerde insafsızca saldırmalarının, olur olmaz iddialarla çamur atmaya yeltenmelerinin altında neyin yattığı belli olmuyor mu?

 

Durun hele bitmedi.

Önümüzdeki günlerde, daha ne çamurlar kimlere insafsızca atılmaya çalışılacak birlikte göreceğiz.

Çünkü tepelerden destekli ve korumalı, Humeyni aşığı “organize güç” iş başında!..

Çıkar söz konusu olunca, ortada ne gerçek dindarlık ve müslümanlık, ne de dinin emrettiği dürüst, temiz vicdanlı ve doğru insan olma hükmü kalır!..

 

Yaşar Nuri Hoca’nın iddia ve söylemini tekrar ederek yazımızı bitirelim:

“Allah ile aldatanların gerçek tanrısı, paradır, maldır, dünyalıktır”

 

Başka söze gerek var mı?

 

_______________________________BURHAN ÖZBEY

Gönderi tarihi:
?Kur?an, ?Allah ile aldatılmayın!? ihtarında bulunmasına rağmen Türk halkı, dinine olan derin saygısı yüzünden Allah ile aldatılıyor.

.

.

.

HYP Genel Başkanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk?ün son kitabı:

Türkiye?yi Kemiren İhanet: ALLAH İLE ALDATMAK

 

Allah ile aldatanların listesine Yaşar Nuri hocayıda ekelemek gerekir.Demiş ki;

 

Türkiye?yi Allah ile aldatma zehrinin panzehiri ancak İslam?ın gerçeği içinden çıkarılabilir.?

 

Bu ne perhiz,bu ne lahana turşusu.En başta zaten bu dinin kurucusu allah ile aldatıp zengin olduğuna göre,sahte islam gerçek islam diye bir ayırıma gitmek allah ile aldatmanın en sinsice olanıdır.

Gönderi tarihi:
Allah ile aldatanların listesine Yaşar Nuri hocayıda ekelemek gerekir.Demiş ki;

 

Bu ne perhiz,bu ne lahana turşusu.En başta zaten bu dinin kurucusu allah ile aldatıp zengin olduğuna göre,sahte islam gerçek islam diye bir ayırıma gitmek allah ile aldatmanın en sinsice olanıdır.

 

Yukarıdaki satırlar sizin sevgili hoppa...

Ya yıllarını kur'an araştırmasına zamanını ve vaktini harcamış sayın Şevket Eygi bile (tırnak içinde ve kalın harflarle yazılmış) bakın ne söylüyor....

 

‘’BÜTÜN gücümüzü Kuran kursu, imam-hatip mektebi, ilahiyat fakültesi açmaya sarf ettik. Hesabı yapılsa, bunlara akıllara durgunluk verecek miktarlar harcadık. Daha bitmedi. Birtakım din baronları için her yıl milyarlarca dolar para topladık. Bu paraların yerli yerince, akıllarca harcanıp harcanmadığını hiç sorgulamadık, kontrol etmedik.’’

Haddini bil, sen nasıl böyle yazıyorsun, demezler mi?

Derler, haklıdırlar.

* * *

‘’RAMAZANLARDA birtakım din cemaatleri beş yıldızlı, lüks otellerde bin kişilik ihtişamlı, israflı, gösterişli, günahlı iftarlar veriyordu. O ***verilen iftarlar dinimize uygun muydu?’’

Vallahi ne deseler hakları var. Herkesin yediğinden, içtiğinden bize ne?

* * *

‘’BİZ; bir sürü hizip, fırka, grup, cemaat ve tarikata ayrıldık ve birbirimizle çekişip tepişmeye başladık. Yığın ve sürü haline gelen on milyonlarca Müslüman şu anda vahim bir kırsal kesim ve varoş zihniyeti, marjinallik, parçalanmışlık içindedir.

Hazretim yanılmaz, bizim cemaatin ulu zatı yapmaz, hoca efendi yanlış yapmaz... dedik. Sorgulama yok, hesap sormak yok, kontrol yok. Bu şartlar altında ümmetin işleri elbette kötüye gider.’’

Çizmeyi aşmanın da bir ölçüsü olmalı! Biz ölçüyü filan kaçırmışız...

* * *

‘’BİZİ mahvedenler, militan din düşmanları değil, içimizdeki din sömürücüsü, din rantı yiyen ************...’’

Evet, böyle deseydik...

Bizi bu adam aklını kaçırmış, diye köşenin dışına koyarlar, ya da tedavi için Bakırköy Akıl Hastanesi’ne...

Son olarak tırnak içindeki bu görüşler üstat Mehmet Şevki Eygi’ninse, din âlimi Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk de ‘’Ben de bu satırların altına imzamı atarım. Keşke M. Şevki Eygi bunları on yıl, yirmi yıl önce söyleseydi, yazık oldu Türkiye’deki Müslümanlara!’’ diyorsa...

Kendi deyimleriyle ‘’Müslümanların zıt kardeşleri’’ aynı görüşleri paylaşıyorlarsa...

 

Bize de bunları yazmak, ‘’Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün son kitabı Allah ile Aldatmak’ı okuyun’’ demek düşer...

 

 

 

 

 

__________________________________________________

http://www.haber1.com/haber/20080529/Allah-ile-Aldatmak.php

Gönderi tarihi:
Bu ne perhiz,bu ne lahana turşusu.En başta zaten bu dinin kurucusu allah ile aldatıp zengin olduğuna göre,sahte islam gerçek islam diye bir ayırıma gitmek allah ile aldatmanın en sinsice olanıdır.

Aslında Yaşar Nuri Öztürk'ün şüphesiz sosyal adalet ile ilgili çok isabetli saptamaları var.Fakat siyasi kimliğinin bence halen üstünde olan ilahiyat profesörü kimliği İslam'ın çok farklı bir yorumuna yönelmiş durumda.

 

Gerçekten de Muhammed Allah ile aldatanların en üst derecesindeki kişidir.Yaşar Nuri Öztürk ise bunu ola ki anlasa dahi dini kimliğini bir tarafa bırakamayacağından İslam'ın apayrı ve ''Gerçek İslam'' diye meşrulaştırılmaya ve gerçeğin özü olarak gösterilmeye yönelinen bir yorumuna girişmektedir.İlahiyat profesörlerinin tefsirlerine bakalım.Bir ayeti birinin tefsirinde okuyorsunuz,ötekinin tefsirine geçiyorsunuz,sanki o ayet değil başka bir ayet.Bu kadar afaki,keyfi yorumlarla zaten ortada gerçek islam dedikleri şey de buharlaşmış oluyor.Böyle olunca da hepsi de kendi yorumlarını gerçek islam diye pazarlıyor.

 

Gerçek islam Muhammed'in 40 yaşından sonra efsunlandığını,büyük adam olduğunu iddia ederek yarım yamalak dilbilgisiyle söyledikleri ve çocukluk ve gençliğinde yapamadıklarını o yaştan sonra ne yaparsam kardır anlayışıyla yapmaya girişmesidir,tabi aynı zamanda bunun getirdiği sonuçlardır.Bugün lafı edilen 'Gerçek İslam' iddiasının içi boştur.Dinler dürüstlüğü emrediyor,din adamları dürüstlüğü yüceltiyorsa,önce kendi dinlerinin koskoca bir yalan olduğunu itiraf etmelidirler.

Gönderi tarihi:

asıl aldatma cemaatçiliğe karşı olmak hepsine toptan kötü demektir. insanların din adına dine hizmet amacıyla ya da bireysel yaşamlarına destek amaçıyla kendi gibilerle birlikte olmaları aldatma değildir. aldatma onların hayırda birleşmelerini çekememektir. ne yani modern toplumda birlik oluşturmak kötü müdür?

 

burda dine darbe vurmak için dini cemaatler ve oluşumlar kullanılıyor. madem onlar aldatmakta siz kurun islami bir birlik ve adına luzum yok cemaat de demeyin. şikayet edenler doğrularını kursunlar da görelim bakalım. buyrun kurun. aldatmayan islami birlik kurun... *******

 

doğrusunu kuramazlarsa kendileri aldatmış olmazlar mı? burda nereye varmaya çalışılıyor. suçlular hep topluluk olarak mı hareket eder. bireysel hareket ederek aldatanlar yok mu? var tabii ...belki de çok yakınınızda...

Gönderi tarihi:
burda dine darbe vurmak için dini cemaatler ve oluşumlar kullanılıyor. madem onlar aldatmakta siz kurun islami bir birlik ve adına luzum yok cemaat de demeyin. şikayet edenler doğrularını kursunlar da görelim bakalım. buyrun kurun. aldatmayan islami birlik kurun... **********

 

doğrusunu kuramazlarsa kendileri aldatmış olmazlar mı? burda nereye varmaya çalışılıyor. suçlular hep topluluk olarak mı hareket eder. bireysel hareket ederek aldatanlar yok mu? var tabii ...belki de çok yakınınızda...

*************

 

Neyse konumuza dönersek...

  • Tutucu,
  • öbür dünyacı,
  • ölümü yüceltici,
  • bu dünyada derinleşmeyi değil "öbür dünya" ya hazırlanmayı öneren ve buyuran dinsel düşünce karşısındaki özgür düşünme yeteneği yok edilen bilinçli bir uyutma mekanizmasının kusursuz işlerliğinden kaynaklanan ve hastalık derecesinde ilerleyen sosyal bir sorun...

    Yakın tarihimize bakarsak; Altatmayan, uyutmayan ve ülkeyi tüm doğmalardan kurtaran bir toplum düzeni bu ülkede 1920'lerde gayet güzel kuruldu...
    Mustafa Kemal Atatürk ile kurulan bu sistem ne yazıkki dinci, gerici, tarikatçı zümreye esir olmuş çapsız politikacılar sayesinde bu günlere gelindi...
    Fakat Türk halkı bu zor ve yıkıcı günlerin hesabını bütün bu olup biten sahte, dalavereci, çıkarcı, sömürücü ve uyutucu din tacirlerine gereken cevabı verebilecek güçtedir...
    Verecektirde...
    Son olarak;
    60 yıldır ülkeyi yöneten bu zihniyet ülkemizin bilimsel kaynaklarını kurutarak çocuklarımızın ve gençlerimizin yaratıcı zekâsını, yaşama sevincini karartmaktan el çekmedikçe;
    Bütün dünyada İslamın cehaletle, zorbalıkla, kan dökücülükle özdeşleşmesi sona ermedikçe;
    aydınlanma düşüncesiyle eğitilmiş ve bu anlamda "iç çekişmesi" bulunmayan kimselerin yaşamında,
    bu İslamın bir ritüel ve kültür unsuru olarak bile yer alması beklenemez...
     
    Bizler artık olup bitenin farkındayız ve ne ile mücadele edeceğimizi çok iyi biliyoruz...
    Günümüzde güzel dini çarpıtarak bir ayrık otu gibi biten bu sahte din bezirganları bizleri asla uyutamayacak ve kandıramayacak...
     
    Saygılar...

Gönderi tarihi:

Aldatmak bilinçli,kötü niyetli kendi iyiliği için bir başkasının önemsediği değerleri vasıta kılarak yapılan bir eylemler bütünü özü itibariyle sinsice bir vasıta.Dinle ilgili insanları aldatmak hususunda aldatanlar ve aldanılanlar(kandırılanlar) gibi iki konumu oluşturan bir olgu tezahürü var.Aldatatnlar kelimenin özü itibariyle dini bir hüviyete sahip olmayıp dini bir hüviyette intiba vermek zorundalar.Bunun ayrımını nasıl yapacağız peki?Eger dinle aldatıyorlar deniyorsa şu biliniyordur o zaman:Aldatanların dinle ilgisi yoktur esasında dinsizdir bunlar dini kullanıyorlardır.Yaşar Nuri Hocanın ilkesi nedir bu bağlamda?Aldatanlar dindar değildir başka bir inanca sahiptirler vurgusu yapılır ki bu noktada bu sonuç baside indirgenecek bir sonuç değildir?Halis dindarla halis olmayan,aldatan ayrımını BOP projesiyle,iftar çadırıyla mı; ''Allah İle Aldatmak'' kitabının yazarı Sayın Yaşar Hocanın duruşuyla mı Deniz Baykal'ın kürsüden ''İslam'da türban yoktur...'' fetvalarıyla mı yapacağız?Fethullah Hoca mı aldatıyor halkı?O zaman dinle samimi ilgisi yok Fetullah Hocanın amacı ne para kazanmak mı hangi inancın mensubu o zaman?Kim bizi aldatmıyor bilen var mı?

 

Aldatılan konumunda halk duruyor yine bu teze göre.Aldatılmak kelimesi aldatılan bakımından da iç burkan bir eksiklik gizliyor içinde.Kimi aldatabilirsiniz sorusuna aklını gereği gibi kullanmayan,bilgisiz,eğitimsiz yanlışı doğruyu ayırdedemeyen bir insan modeli cevabı verilir umumiyetle.Toplum aldatılıyorsa acı bir tablo var karşımızda.Toplumun aldatılmasından yakınanlar aldatılmaması için ne yaptılar toplum adına.Eğer samimi bir duruş varsa sitem güzel dinin kötüye kullanılmasından yanaysa halis dinin insanlara öğretilmesinde ne yapıldı geçen zamanda?İnsanların aldatıldığını dillendiriyorsan insanlar aldattığını söylediğiniz insanların yolunda yürüyorsa ondan dinini öğreniyorsa sen ne yapıyorsun bu arada?Demek ki bir sorun var ortada.Hem insanların aydınlanmasını sağlamayacaksın insanların manevi meyillerini görmezlikten geleceksin insanlara da kendilerine bu meyli anlayan,bir boşluğu dolduran dallara sarıldıklarında aldatılıyorsun diyeceksin akabinde de beni niçin dinlemiyorsunuz siteminde bulunacaksın!Bunu söyleyenlerin aklına acaba bu insanları onlara yakınlaştıran nedir ben onlara doğruyu nasıl gösterebilirim sorusu hiç mi gelmez?

 

Birilerine bir şey anlatıyorsan kabul görmesini istiyorsan anlattıklarının ya doğru biri olduğuna inandıracaksın kendinin ya da hakikaten doğru biri olacaksın ki sözün dinlenmeye değer bulunsun.Aldatanlar dediğin kadar samimiyet taklidi yapmalısin ki doğruyu yanlışı anlatacak kadar itibar edinebilesin.Yöntem bu!...

 

Aldatanlarla mücadele ediliyor,ediyorlar sağolsun.Ama kiminle mücadele ettikleri aşağıdan bakınca pek de anlaşılmıyor nedense?Sonra anlaşılmamaktan dem vuruyorlar biteviye.Sen mücadele ettiğini söylüyorsun da kime karşı neyle neyin mücadelesini veriyorsun?Halka karşı halkı mı dine karşı dini mi neyi savunuyorsun seni niçöin kimse tanımıyor da aldatılanları herkes her seferinde tanıyor?Yönteminde mi samimiyetinde mi savunduğun değeri anlatamamanda mı proplem var nerede?Hamasi,afaki süslü cümleler kurduğunda insanlar niçin itibar etmiyor buna?Aldatanlar nasıl cümleler kuruyor hiç dikkat ettiniz mi acaba?Sorular sorular ve herkesin kendi doğruları ve de tek olan doğruları neylersin işte!

 

Bazısının derdi de aldatılmayı nasıl ortadan kaldırırız:E kökten halledelim dinin kendiyle savaşalım dinin kendisi başlı başına bir aldatma.Sen bunu söylerken kendi kendini aldatmadığının garantisini mesnetini göster bana ben de söylediğin her sözün doğruluğuna inanacağım.Neymiş Allah var diye aldatıyorlarmış en başta e sen de haşa yok diye aldatacaksın o zaman.Senin dediğin mi doğru şimdi?Fıkra niyetine gülünür ancak böyle bir yöntemle halkı aydınlatmaya...Din olgusunu ortadan kaldırabilirsen halka anlatabilirsin amenna gayen hasıl olur bu noktada.Yok kaldıramıyorsan ya hakiki dindar olup halkı aydınlatacaksın ya da dindarmış gibi görünüp halkı aydınlatmaya çalıştığının nutuğunu atacaksın halk da diğerlerini bırakıp sana inanacak(Bu sefer de sen kandıracaksın...) ya da bu işi bırakıp başka alanlar da aydınlatma işini üstleneceksin eğer sen aydınlandıysan ki aydınlandıysan emin ol o ışık bir şekilde gösterir kendini samimice tüm berraklığıyla...

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:

KİTAPTAN ÖZETLER...

Kitabın içindeki konular:

 

Giriş: Nasıl Bir Zulüm Karşısındayız?

Birinci Bölüm: Allah İle Aldatmanın Kimliği

İkinci Bölüm: Allah İle Aldatmanın Tahakküm Teolojisi

Üçüncü Bölüm: Allah İle Aldatmanın Siyaset Meydanı

Dördüncü Bölüm: Allah İle Aldatmanın Ticaret Meydanı

Beşinci Bölüm: Allah İle Aldatmanın Küresel Tezgahları

Altıncı Bölüm: Allah İle Aldatmanın Saltanat Devri: AKP İktidarı Dönemi

 

Kitabın Arka Kapağı:

 

Kur?an, ?Allah ile aldatılmayın!? ihtarında bulunmasına rağmen Türk halkı, dinine olan derin saygısı yüzünden Allah ile aldatılıyor.

 

Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor. PKK?nın başı, yandaşlarına şu talimatı veriyor: ?Peygamberler şehri Urfa?ya ilahiyat akademisi kurun!?

 

Allah ile aldatmak; dini; çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. İşin esası bakımından ne dini vardır ne de imanı. Onun dini-imanı, Tanrısı, ibadeti hep çıkarı ve hesabıdır.

 

Allah ile aldatanlar dokunulmaz, eleştirilmez bir ?tahakküm teolojisi? oluşturmuşlardır. Türkiye?de bu teolojiyi egemen kılmak istiyorlar ve bunda büyük ölçüde başarılı olmuşlardır.

 

Bu bir Haçlı-İngiliz siyasetidir. Atatürk bu şeytani siyaseti, ta 1920?de Müslüman dünyaya tanıtıyor; İngilizlerin siyasetinin ?İslam?ı İslam?la yok etme siyaseti? olduğunu ilan ediyor.

 

Allah ile aldatma zulmünün en ağırları kadın ve kadın hakları konusunda işlenmektedir. Türkiye?de bugün kadın, özellikle örtünme meselesinin istismarı aracılığıyla, Allah ile aldatan zümrelerin temel sömürü aracı olarak öne çıkarılmaktadır.

 

Türkiye?de sosyal devleti çöküşün eşiğine getiren sebeplerin başında Allah ile aldatanların yarattığı ?sadaka kültürü? ve bu kültürün yarattığı ?sömürü merhametçiliği? gelmektedir. AKP iktidarı bu yıkıcı sebebin saltanat dönemini temsil etmektedir. Allah ile aldatanlar, iane çadırlarıyla yetinecek bir toplum özlemektedirler.

 

BOP?un temel hedefi, Ortadoğu?da İsrail?den daha büyük devlet bırakmamaktır.

 

Yaşadığımız günlerin ABD ve AB?sinde, Tükiye ile ilgili ilk hedef Türk Ordusu?nu etkisizleştirmek olarak dikkat çekiyor.

 

Laikliğe saldırıyı emperyalizmin Haçlı kurmayları kotarıyor. Müslüman burada sadece taşeronluk yapmaktadır.

 

Türkiye?yi Allah ile aldatma zehirinin panzehiri ancak İslam?ın gerçeği içinden çıkarılabilir.

 

 

Uzun söze gerek yok...

Kitap,

Ne arabın kitabına,

Ne Fethullah G. dene adamın yazdıklarına,

Ne Sokaktaki adamın dini bilgisine,

Ne İktidardakilerin dini anlayışına,

Ne cemaat, tarikat vb gibilerin sallamalarına,

Ne kuran kurslarında okutulan, ezberletilen, olduğu gibi kabul edilen nemenem olduğu belirsiz hocaların öğrettiklerine..

Ne burada iki de bir kuran'dan alıntılar yapılarak birşey anlatmaya çalışılan binlerce yıllık hadis, süre vb. lerine....

......

Bence vakit kaybetmeden Tek solukta okunacak ve doğmadan ve dinen aldanılmaktan çok ama çok dersler çıkarılacak bir kitap...

Bugüne kadar sizi Allah adına Allah ile aldattılar...

Yarından sonrası ise bugün dünya egemenliğini elinde bulunduran bugünkü tanrının bize ezberletmeye çalıştığı tanrı ile...

 

Saygılar...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

öncelikle yetişkin ve kültürlü insanlar olarak şu ayrımı beyinlerimizin en ücra kösesine bşi yerleştirelim...

 

islamiyet ayrı şey müslümanlık ayrı şeydir...

 

müslüman demek iman eden kişi demektir...iman etmeden sadece namaz kılan oruç tutan kimseye müslüman denmez... iman etmiş ancak namaz kılmayan oruç tutmayan kişi yine müslümandır...müslüman kişi islamiyetin bütün hasletlerini taşımayabilir..o taşımıyor diye islamiyete taş atmak neden????

 

islamiyet nasıl yaşanması nasıl davranılması gerektiğini bildirir... inanıp inanmamak yapıp yapmamak insana kalmıştır...

 

mesela yasalar oluşturuyoruz kanunlar çıkarıyoruz ve bir devletin düzenini kurmaya o devlette insanları nasıl daha huzurlu yaşatırız die ortam oluşturmaya çalışıoruz..bu kanunlarda hırsızlık yapmayın şu kadar yıl hapis ile cezalandırılırsınız diye hükümler var...ancak insanlar hala hırsızlık yapmakta...şimdi napalım bu insanlar hırsızlık yapıyor die kanunlar yoktur kanunlar saçmalıktır mı diyelim..ve ya gerçek kanun sahte kanun die ayırt mı edelim arkadaşlar...

 

 

 

Gerçek islam Muhammed'in 40 yaşından sonra efsunlandığını,büyük adam olduğunu iddia ederek yarım yamalak dilbilgisiyle söyledikleri ve çocukluk ve gençliğinde yapamadıklarını o yaştan sonra ne yaparsam kardır anlayışıyla yapmaya girişmesidir,tabi aynı zamanda bunun getirdiği sonuçlardır.Bugün lafı edilen 'Gerçek İslam' iddiasının içi boştur.Dinler dürüstlüğü emrediyor,din adamları dürüstlüğü yüceltiyorsa,önce kendi dinlerinin koskoca bir yalan olduğunu itiraf etmelidirler.

 

 

 

 

hz. MUHAMMED 40 yaşından sonra değil ilk doğduğu günden beri zaten çok büyük bir sahsiyetti...çok dürüst ve asla yalan konuşmazdı .. hatta karsısında olup Ona ve ümmetine türlü türlü işkence eden müşrükler bile O'NA MUHAMMED-ÜL EMİN yani güvenilir kişi demişlerdi ve hiç bir müşrik karşısına geçipte "sen evvel zamanda yalan söyledin" diyememiştir...o zaten çok büyük bi insandı 40 yaşından sonra sadece peygamberlikle süslenmiştir bu karakteri...peygamberliğinde gördüğü saygıyı gençliğindede bütün arap yarımadasında görmüştür..

 

 

 

 

madem kitap tavsiye etmek moda olmuş

 

ben en kısa zamanda hz. peygamberin hayatını anlatan bir kitap okumanızı tavsiye ediyorum... zira isim ve yayın evi vermiyorum Türkünden yabancısına Müslümandan hristiyanına bi çok kişi bu muhteşem hayatı kaleme almıştır.. dilediğinizi okuyabilirsiniz...

 

 

saygılar dualarımdasınız...

Gönderi tarihi:
öncelikle yetişkin ve kültürlü insanlar olarak şu ayrımı beyinlerimizin en ücra kösesine bşi yerleştirelim...

 

islamiyet ayrı şey müslümanlık ayrı şeydir...

 

müslüman demek iman eden kişi demektir...iman etmeden sadece namaz kılan oruç tutan kimseye müslüman denmez... iman etmiş ancak namaz kılmayan oruç tutmayan kişi yine müslümandır...müslüman kişi islamiyetin bütün hasletlerini taşımayabilir..o taşımıyor diye islamiyete taş atmak neden????

 

islamiyet nasıl yaşanması nasıl davranılması gerektiğini bildirir... inanıp inanmamak yapıp yapmamak insana kalmıştır...

 

mesela yasalar oluşturuyoruz kanunlar çıkarıyoruz ve bir devletin düzenini kurmaya o devlette insanları nasıl daha huzurlu yaşatırız die ortam oluşturmaya çalışıoruz..bu kanunlarda hırsızlık yapmayın şu kadar yıl hapis ile cezalandırılırsınız diye hükümler var...ancak insanlar hala hırsızlık yapmakta...şimdi napalım bu insanlar hırsızlık yapıyor die kanunlar yoktur kanunlar saçmalıktır mı diyelim..ve ya gerçek kanun sahte kanun die ayırt mı edelim arkadaşlar...

 

hz. MUHAMMED 40 yaşından sonra değil ilk doğduğu günden beri zaten çok büyük bir sahsiyetti...çok dürüst ve asla yalan konuşmazdı .. hatta karsısında olup Ona ve ümmetine türlü türlü işkence eden müşrükler bile O'NA MUHAMMED-ÜL EMİN yani güvenilir kişi demişlerdi ve hiç bir müşrik karşısına geçipte "sen evvel zamanda yalan söyledin" diyememiştir...o zaten çok büyük bi insandı 40 yaşından sonra sadece peygamberlikle süslenmiştir bu karakteri...peygamberliğinde gördüğü saygıyı gençliğindede bütün arap yarımadasında görmüştür..

 

madem kitap tavsiye etmek moda olmuş

 

ben en kısa zamanda hz. peygamberin hayatını anlatan bir kitap okumanızı tavsiye ediyorum... zira isim ve yayın evi vermiyorum Türkünden yabancısına Müslümandan hristiyanına bi çok kişi bu muhteşem hayatı kaleme almıştır.. dilediğinizi okuyabilirsiniz...

 

saygılar dualarımdasınız...

Sizde...

Sevgili Cemil Sena'nın Hz. Muhammedin felsefesi kitabını okuyun ama olurmu....

Saygılarl... ;)

Gönderi tarihi:
hz. MUHAMMED 40 yaşından sonra değil ilk doğduğu günden beri zaten çok büyük bir sahsiyetti...çok dürüst ve asla yalan konuşmazdı .. hatta karsısında olup Ona ve ümmetine türlü türlü işkence eden müşrükler bile O'NA MUHAMMED-ÜL EMİN yani güvenilir kişi demişlerdi ve hiç bir müşrik karşısına geçipte "sen evvel zamanda yalan söyledin" diyememiştir...o zaten çok büyük bi insandı 40 yaşından sonra sadece peygamberlikle süslenmiştir bu karakteri...peygamberliğinde gördüğü saygıyı gençliğindede bütün arap yarımadasında görmüştür..

 

Tarih boyunca belki de en az onun kadar güvenilir milyonlarca kişi gelip geçmiştir.Bir insanın gençliğinde güvenilir biri olarak tanınması ile sonradan peygamberlik ilan etmesi arasında mantıki bir bağ kurmak ancak inançsal bir zorlama ile olur.O zaman ben de inançsızlığım temelinde bir bağ kurabilirim:

Muhammed'e neden 40 yaşından sonra bir haller oldu?

Muhtemel nedenleri,Hatice ile evlenmesinin getirdiği avantajlar ve Hatice'nin amca oğlu Varaka bin Nevfel ile içli dışlı olması,Varaka'nın diğer kitapları iyi biliyor olması ile histerik Mehdi inancının ve kendini kahin zannetmesinin de etkisiyle Hatice'nin habire gördüğü rüyaları kendi zorlama yorumlarıyla Muhammed'in beklenen bir peygamber olduğuna yorması sonucu Muhammed'in de kendini efsunlu bir kişi olduğuna inandırıp,her yerden sesler işitip,önceki kitaplardaki hikayelerin etkisiyle de Cebrail diye hayali bir varlık görmesi ya da bunu iddia etmesi,sonrasında insanların bugünkü uyduruk şeyhlerin etrafında dizi dizi sıralanması gibi onun etrafında sıralanması,Muhammed'in işi büyütüp ganimet peşine düşmesi,kendisine inanmayanları öte tarafla tehdit edip,onları hedef göstermesi,etrafında kim varsa kendisine eş olarak helal kılması vs....

 

İşte bunları yapabilmesinde de gençliğinde çok dürüst ve güvenilir bilinen biri olmasının payı kuşkusuz ki vardır.İnanmayanlar Muhammed'in bunları yaparken Al İlah denen putu Allah adıyla pazarladığına kanaat getirirler,inananlarsa Allah'ın zaten ezeli ve ebedi olan tek yaratıcı olduğuna ve Muhammed'i peygamber olarak seçtiğine iman ederler.Öyle ya da böyle,tarihsel kişilikler üzerine getirilen kanaatler rivayetlerin yorumlanması ile mümkündür.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

 

CHP İstanbul Milletvekili Yaşar Nuri Öztürk dün, CHP `den istifa ettiğini açıkladı. Öztürk , Genel Başkan Deniz Baykal ve parti yönetimi ile uyuşmadıkları gerekçesiyle bu kararı aldığını söyledi. Öztürk , TBMM `de düzenlediği basın toplantısında, istifasının ayrıntılı gerekçelerini kısa bir süre sonra yayınlayacağı `Atatürk `ten Sonraki CHP ` kitabıyla ortaya koyacağını belirterek, `Sükutu hayal yaşadım. Yönetim ve Genel Başkanla hizmet anlayışımız uyuşmuyor` dedi. Öztürk , istifasındaki etken noktaları; laiklik ve dine bakış açısındaki farklılık, halkla bütünleşme konusundaki ısrarı, ideolojik eksenli siyasete karşı oluşu, partideki ağır demokrasi noksanı olarak sıraladı.

 

 

 

3 Kasım 2002 seçimlerinden önce CHP `ye katılan ve seçim sonrasında partiden istifa eden ilahiyatçı Prof . Dr. Yaşar Nuri Öztürk , HABER7 TV `de katıldığı programda CHP genel başkanlığının kendisine teklif edilmesi gerektiğini söyledi.

 

 

CHP `nin başarısızlığının Deniz Baykal `a bağlanmasının yanlış olduğunu savunan Yaşar Nuri Öztürk , `Bu seçimlerde CHP `nin başında `Cebrail ` olsa seçimi kazanması mümkün değildi` dedi. CHP içindeki muhalefetin harekete geçmesinin amacının CHP `yi kurtarmak olmadığını savunan Öztürk , `O ortaya çıkartılan isim CHP için çözüm değildir` derken Deniz Baykal ile ilgili sözleri de kafaları karıştırdı. Baykal `ın istifa etmemesi gerektiğini söyleyen Yaşar Nuri Öztürk , diğer yandan Baykal `ın; `Küçük ayak oyunları yapan, tembel ve menfaatleri için çevresindekileri feda eden, vefasız` birisi olarak tanımladı.

 

 

CHP `nin iktidara gelmesinin tek yolunun bin yıllık manevi değerlerle, Atatürkçülüğün bağdaştırılmasından geçtiğini savunan Yaşar Nuri Öztürk , `Bunu yapabilecek bir tek kişi yok CHP `nin içinde. Bunu bir tek kişi yapabilir. O da benim` diyerek CHP genel başkanlığı için açıkça çağrıda bulundu. Öztürk , ancak bu konuda kendisinin bir talepte bulunmayacağını, kendisine talep gelirse bu görevi kabul edebileceğini de sözlerine ekledi.

 

Yaşar Nuri Öztürk `ün açıklamalarına CHP `den tepki geldi. Parti Meclisi Üyesi ve İzmir Milletvekili Canan Arıtman , Öztürk `ün dışlanmadığını, yönetime giremediği için partiden ayrıldığını söyledi.Arıtman, `Parti Meclisi `ne alınmayınca küstü. Eğer seçilseydi yeni parti kurma gereği duymayacaktı. İnsanların, ilkeleri için siyaset yapmaları gerekir. (Oraya seçilmedim) diye ayrılmak olmaz. Öztürk `ün sosyal demokrat bir parti kurabilmesi için öncelikle kendisinin sosyal demokrat olması gerekir. Bu konuda samimi olsaydı CHP `de kalıp hizmet ederdi.` dedi. CHP ile YTP `nin `aynı ilke ve hayalleri paylaştıkları için` birleşme kararı aldığını anlatan Canan Arıtman , Öztürk `ü de aynı çatı altına davet etti.

 

Yeni kurduğu partisinin teşkilatlanması için hummalı bir çalışma yürüten Yaşar Nuri Öztürk , Esenyurt eski Belediye Başkanı Gürbüz Çapan `ı partisine davet etti. Çapan öyle bir cevap verdi ki, Öztürk teklifi yaptığına yapacağına pişman oldu. Hikayenin gerisini Hadi Özışık `tan dinleyelim: Yaşar Nuri Öztürk partisini kurduğu günlerde, Gürbüz Çapan `a teklifte bulunmuş:

 

 

-Gel partime katıl . -Gürüşü ne hocam ?

 

 

-Tabii ki sosyal demokrat!

 

 

Çapan `ın cevabı kısa ve net olmuş:

 

 

-Hocam be, ben MHP liderliğine adayım .

 

 

Hoca, `Yahu sen solcu değil misin?` diyerek çıkışmış.

 

 

Gürbüz Bey `in cevabı geçikmemiş:

 

 

-Hocam be, sen solcu olunca ben MHP `li oluverdim!

 

 

 

HALKIN Yükselişi Partisi (HYP ) Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk , Sapanca `daki çiftliğinde kaçak işçi çalıştırmaktan 22 bin YTL para cezasına çarptırıldı. Bu cezanın geçmişe dönük hesaplamalarla 100 bin YTL `yi bulabileceği belirtildi. Sapanca `nın Kırkpınar Beldesi Rüstempaşa Mahallesi `nde Öztürk `e ait, içinde lüks bir villanın da bulunduğu 8 dönümlük çiftlikte çalışan evli ve 2 çocuk babası Zeki Hikmet , 6 yıldır sigortasının yaptırılmadığını belirterek 4 ay önce SSK Şube Müdürlüğü `ne başvurdu ve şikayetçi oldu. Şikayet üzerine SSK Sigorta Teftiş Kurulu İstanbul 1 Nolu Grup Başkanlığı `ndan gelen müfettişler Musa Gürol ve Y. Yaşar Şeftali 7 Aralık 2005 tarihinde düzenledikleri tutanakla Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk `e ait çiftlikte Zeki Hikmet `in sigortasız çalıştığını rapor etti. Rapor, gereğinin yapılması için Sakarya SSK Şube Müdürlüğü `ne gönderildi.

 

tümgazeteler.com.

 

Hayırlı olsun,Güzel Ülkemizin,Güzel İnsanlarına...

 

:)

 

 

Gönderi tarihi:
Tarih boyunca belki de en az onun kadar güvenilir milyonlarca kişi gelip geçmiştir.Bir insanın gençliğinde güvenilir biri olarak tanınması ile sonradan peygamberlik ilan etmesi arasında mantıki bir bağ kurmak ancak inançsal bir zorlama ile olur.O zaman ben de inançsızlığım temelinde bir bağ kurabilirim:

Muhammed'e neden 40 yaşından sonra bir haller oldu?

Muhtemel nedenleri,Hatice ile evlenmesi ve Hatice'nin amca oğlu Varaka bin Nevfel ile içli dışlı olması,Varaka'nın diğer kitapları iyi biliyor olması ile histerik Mehdi inancının ve kendini kahin zannetmesinin de etkisiyle Hatice'nin habire gördüğü rüyaları kendi zorlama yorumlarıyla Muhammed'in beklenen bir peygamber olduğuna yorması sonucu Muhammed'in de kendini efsunlu bir kişi olduğuna inandırıp,her yerden sesler işitip,önceki kitaplardaki hikayelerin etkisiyle de Cebrail diye hayali bir varlık görmesi,sonrasında insanların bugünkü uyduruk şeyhlerin etrafında dizi dizi sıralanması gibi onun etrafında sıralanması,Muhammed'in işi büyütüp ganimet peşine düşmesi,kendisine inanmayanları öte tarafla tehdit edip,onları hedef göstermesi,etrafında kim varsa yoksa kendisine eş olarak helal kılması vs....

 

İşte bunları yapmasında da gençliğinde çok dürüst ve güvenilir bilinen biri olmasının payı kuşkusuz ki vardır.İnanmayanlar Muhammed'in bunları yaparken Al İlah denen putu Allah adıyla pazarladığına kanaat getirirler,inananlarsa Allah'ın zaten ezeli ve ebedi olan tek yaratıcı olduğuna ve Muhammed'i peygamber olarak seçtiğine iman ederler.Öyle ya da böyle,tarihsel kişilikler üzerine getirilen kanaatler rivayetlerin yorumlanması ile mümkündür.

 

Saygılar...

 

 

 

Kuranı kerim bir tarih kitabı değildir ve onda rivayetler yoktur...

yazdıklarınıza istiinaden sizze bir kaç soru yöneltmek isterim..

haşa eğer hz. Muhammed yukarda bahsettiğiniz özelliklerde ise HASA kuranı o yazmış sizin fikrinize göre...peki kuranı kerimde bugün ki biliminde çok net olarak açıkladığı

evrenin yaratılışı,yıldızların sıralanışı,bulutların ağırlıkları,yağmurun yer yüzüne düşme ölçüsü ve bunun gibi binlerce bilimsel gerçek nasıl bildirildi dersiniz....

 

insan embriyosunun özellikleri kuranda tek tek sıralanmakta

12-Andolsun, biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.

13-Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

14-Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.

sizce bunu 14 asır önceki bilimde keşfetmek mümkünmü..

 

 

bilim bunları kuranda aynen anlatıldığı gibi inasanın bir damla su (meni) iken rahme yerleştiğini (ayete göre sağlam bir yere) daha sonra diğer uzuvlarının meydana getirildiğini (ayete göre bir çiğnem et parcası olarak yarattık) açıkladı hemde gelişen teknolojide ve 1400 yıl sonra...

 

peygember efendimiz ise bunları teknoloji ve bilimin gelişmediği bir çağda insanlığa bildirdi....

 

 

buna ne diceksiniz peki...

Gönderi tarihi:

 

 

 

Kuranı kerim bir tarih kitabı değildir ve onda rivayetler yoktur...

yazdıklarınıza istiinaden sizze bir kaç soru yöneltmek isterim..

haşa eğer hz. Muhammed yukarda bahsettiğiniz özelliklerde ise HASA kuranı o yazmış sizin fikrinize göre...peki kuranı kerimde bugün ki biliminde çok net olarak açıkladığı

evrenin yaratılışı,yıldızların sıralanışı,bulutların ağırlıkları,yağmurun yer yüzüne düşme ölçüsü ve bunun gibi binlerce bilimsel gerçek nasıl bildirildi dersiniz....

 

insan embriyosunun özellikleri kuranda tek tek sıralanmakta

12-Andolsun, biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.

13-Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

14-Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.

sizce bunu 14 asır önceki bilimde keşfetmek mümkünmü..

 

 

bilim bunları kuranda aynen anlatıldığı gibi inasanın bir damla su (meni) iken rahme yerleştiğini (ayete göre sağlam bir yere) daha sonra diğer uzuvlarının meydana getirildiğini (ayete göre bir çiğnem et parcası olarak yarattık) açıkladı hemde gelişen teknolojide ve 1400 yıl sonra...

 

peygember efendimiz ise bunları teknoloji ve bilimin gelişmediği bir çağda insanlığa bildirdi....

 

 

buna ne diceksiniz peki...

 

Tarihsel kişiliklerle ilgili kanaatlerin rivayetlere dayalı olduğunu yazdım.Kuran'ın kategorisi ise Allah'dan geldiğine inanılmasıdır.Ben onu da Muhammed'in nabza göre verdiği şerbetler olarak niteliyorum.

 

Birkaç kez forumun farklı yerlerinde yazmıştım.Kuran'ı tamamen parantezsiz ve yorumsuz okumayı deneyelim.Öyle olunca bugünkü bilim düzeyinde müslümanların neden yeni bilimsel teoriler ortaya koyamadıkları,bilimde öncülüğü uzun süre önce yitirdikleri anlaşılabilir.Kuran'da bilimsel olduğu iddia edilen ayetler,bir kısım buluşların sonradan Kuran'a atfedilerek ve bunun düzmece parantezlerle açıklanmaya girişilmesiyle yorumlanmaktadır.Örneğin Bing Bang şu an için birçok çevre tarafından kabul edilen bir teori olduğundan bu,Allah'ın herşeyi bir anda ''Ol!'' demesiyle yarattığının kılıfı haline getirilmeye çalışılmaktadır.Oysa Kuran'da Bing Bang'e dair zorlamayla bile doğru düzgün bir işaret bulunamaz.

Gönderi tarihi:
Örneğin Bing Bang şu an için birçok çevre tarafından kabul edilen bir teori olduğundan bu,Allah'ın herşeyi bir anda ''Ol!'' demesiyle yarattığının kılıfı haline getirilmeye çalışılmaktadır.Oysa Kuran'da Bing Bang'e dair zorlamayla bile doğru düzgün bir işaret bulunamaz.

 

 

ENBİYA - 30

 

E ve lem yerellezîne keferû ennes semâvâti vel arda kânetâ retkan fe fetaknâhuma, ve cealnâ minel mâi kulle şey’in hayy(hayyin), e fe lâ yu’minûn(yu’minûne).

 

İnkâr edenler , semaların ve arzın bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra Biz, o ikisini ayırdık. Ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmazlar mı?

 

Bu parantez,olmayan...

 

O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)

 

Hadi big bang'a zorlama yapmadan,başka bir yerden kanıt getirelim...

Veya Getirin...

Einstein; Haricinde...

 

Gönderi tarihi:

 

ENBİYA - 30

 

E ve lem yerellezîne keferû ennes semâvâti vel arda kânetâ retkan fe fetaknâhuma, ve cealnâ minel mâi kulle şey’in hayy(hayyin), e fe lâ yu’minûn(yu’minûne).

 

İnkâr edenler , semaların ve arzın bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra Biz, o ikisini ayırdık. Ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmazlar mı?

 

Bu parantez,olmayan...

 

O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)

 

Hadi big bang'a zorlama yapmadan,başka bir yerden kanıt getirelim...

Veya Getirin...

Einstein; Haricinde...

 

 

 

Başka bir konudaki yazımdan bir alıntı:

 

''Bakara 29:

 

''O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir.''(Elmalılı Hamdi Yazır Çevirisi)

 

''O,yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı.Sonra semaya yöneldi,onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi.O,herşeyi hakkıyla bilendir.'' (Diyanet çevirisi)

 

Burada göğün yeryüzünden sonra oluşturulduğu,ilk önce Dünya'nın olduğu belirtilmektedir.Ve yeryüzündeki istisnasız herşey insan için yaratılmış...Şimdi 'Hiç düşünmez misiniz?'' teşviği ile birlikte bakıldığında bir müslümanın bu ayeti Big Bang ile mantıki şekilde bağdaştırabilmesi mümkün değildir.Göğü atmosfer olarak alsa yine yeryüzündeki herşeyden sonra oluşmuş olamayacağı bilimsel olarak sabittir.

...Müslüman Kuran'daki bu ifadelerden yola çıkarak Dünya'nın oluşumu üzerine yeni bir teori oluşturabilmelidir ki Kuran'ın bilimle çelişmesinin imkansız olduğu iddiası havada kalmasın.Aksi takdirde Kuran'ı bilime uydurabilme amaçlı kelime ve yorum oyunları kendisini avutabilir ama bilimsel olarak hiçbir anlamı yoktur.''

 

''Göklerle yerin bitişik iken ayrılmış olması'' sözünü Big Bang gibi çok kapsamlı bir teorinin kanıtı olarak görmenin bilimsellik düzeyi ile yukarıdaki ayetin neyi nasıl çürüttüğünü görebilmek arasında iyi bir muhakeme yapılabilmelidir.Yani hiçbir şey o kadar kolay değildir bilimde.

Gönderi tarihi:
Artropod

 

Yeni farkettim...

 

Kainat; 13 milyar 700 milyon yıl önce meydana gelen çok şiddetli bir patlamanın sonucu; mekan, zaman ve maddenin yaratılması ile oluştu. Önceleri evrenin yaşı 15-20 milyar arasında tahmin ediliyordu ama artık bu oluşumu ± %1 hata ile kesin olarak biliyoruz. Başka bir deyişle ± 137 milyon yıl hata sınırı içerisinde evrenin yaşını kestirebilmekteyiz. Oluşumdan 200 milyon yıl sonra da ilk yıldızların meydana geldiği düşünülmektedir. Yaratılma anında tüm kütlenin sonsuz küçüklükteki, sonsuz sıcaklıktaki ve yine sonsuz yoğunlukta bir noktada toplandığı varsayılmaktadır. Bu sonsuz yoğunlaşmış madde, yine sonsuz yüksek basınç altında patlayarak genişlemiş ve bu suretle evrenimiz doğmuştur.

 

Dünya, Güneş ve Ay’ın oluşumu birbirine yakın sürelerde gerçekleşti. Bugün Dünyamız 4 milyar 560 milyon yaşındadır. Evrenin oluşumundan sonra , hidrojen, helyum, demir vb. maddeler, birkaç milyar yıl süre, daha eski bir galaksi ile savrulmayı sürdürerek sonunda dev toz bulutu olarak birleşmiştir

 

Naziyat ve Fussilet suresinde geçen ifadelerden yola çıkarak iki farklı yerde yerin ve göğün yaratılışıyla ilgili farklı bir sıralamanın olduğu iddia edilmektedir. Bu farklılığın bir çelişki olduğu söylense de, gerçek iddia edildiği gibi değildir.

Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır.

Enbiya suresindeki bir ayette şöyle bildirilmektedir:O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık …… (21 Enbiya, 30).

 

Görüldüğü hem gök hem de yer birlikte varlardır. Yaratılışlarında bir sıralama olmadığı gibi birlikteyken ayrılma söz konusu olmuştur. Diğer ayetler de dikkatli okunduğunda. Böyle bir sıralama yapılmadığı görülecektir.

İlk önce Fussilet suresindeki ayetlere bakarsak bunu daha iyi görebiliriz.

Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler. (41 Fussilet Suresi, 10/11)

 

10. ayete bakarsak yerin yaratılmasından söz edilir. 11. ayette ise “sonra duman halinde göğe yöneldi” ifadesi vardır. Yani burada göğün daha sonradan yaratılması söz konusu değildir. Gök zaten vardır. Olan duman halindeki göğe yönelmedir. Eğer 11. ayete bakarsanız konu şöyle devam eder:Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir. (41Fussilet Suresi, 12).

 

Burada duman halinde var olan gök yerin yaratılmasından sonra 7 kat gök olarak tabaklandırılmasıdır. Yeni bir yaratılış söz konusu değildir.Sadece düzenleme söz konusudur. Şimdi atmosferin oluşumuyla ilgili bilimsel teorilere bakarsak bu ifadenin onunla örtüştüğünü de görürüz. Sadece şunu söyleyeyim, atmosferin ilk başta duman halinde olması daha sonradan tüm atmosferin 7 değişik katman şeklinde şekillendiğini bilimsel teorilerde zaten ifade edilmektedir. Şu anda atmosferimizde ayette bildirildiği gibi 7 ayrı katmandan oluşmaktadır. Bu ayetlerdeki anlatımlar bilimsel gerçekler açık bir şekilde ifade edilmektedir.

Naziyat suresindeki ayetlere bakarsak da benzer bir durum olduğunu görürüz.

Burada göğün yaratılmasından bahsedilir. Bunlar anlatıldıktan sonra ise yer ile ilgili şöyle bildirilir:'Bundan sonra da yeryüzünü düzenledi.'(79 Naziat-30).

Burada da yerin yaratılmasından söz edilmez. Zaten yer vardır. Burada söz edilen yerin düzenlenmesidir. Yani bir yaratılış yoktur. Naziyat ve fussilet surelerindeki ayetlerde anlatılan yer ile gökler birlikte yaratılmıştır. Daha sonra da yer ve gök düzenlenmişlerdir.

 

Bakara-29. Ayet.

 

''O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir.

 

Farkında iseniz, "gök var, (göğe yöneldi)" Yeryüzünde İnsana faydası olacak her ne varsa "YERYÜZÜNDE NE VARSA,SİZİN

İÇİN YARATTI" yer'de var, dolayısı çelişki yok...

 

Aslında,( Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47) Ayetide yukardaki

yazılanları destekler mahiyettedir "EVREN (GÖK) düzenlenmiş olarak kendisine emredileni yerine getiriyor...

 

:)

Gönderi tarihi:
Yeni farkettim...

 

 

 

Naziyat ve Fussilet suresinde geçen ifadelerden yola çıkarak iki farklı yerde yerin ve göğün yaratılışıyla ilgili farklı bir sıralamanın olduğu iddia edilmektedir. Bu farklılığın bir çelişki olduğu söylense de, gerçek iddia edildiği gibi değildir.

Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır.

Enbiya suresindeki bir ayette şöyle bildirilmektedir:O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ?? (21 Enbiya, 30).

 

Görüldüğü hem gök hem de yer birlikte varlardır. Yaratılışlarında bir sıralama olmadığı gibi birlikteyken ayrılma söz konusu olmuştur. Diğer ayetler de dikkatli okunduğunda. Böyle bir sıralama yapılmadığı görülecektir.

İlk önce Fussilet suresindeki ayetlere bakarsak bunu daha iyi görebiliriz.

Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler. (41 Fussilet Suresi, 10/11)

 

10. ayete bakarsak yerin yaratılmasından söz edilir. 11. ayette ise ?sonra duman halinde göğe yöneldi? ifadesi vardır. Yani burada göğün daha sonradan yaratılması söz konusu değildir. Gök zaten vardır. Olan duman halindeki göğe yönelmedir. Eğer 11. ayete bakarsanız konu şöyle devam eder:Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir. (41Fussilet Suresi, 12).

 

Burada duman halinde var olan gök yerin yaratılmasından sonra 7 kat gök olarak tabaklandırılmasıdır. Yeni bir yaratılış söz konusu değildir.Sadece düzenleme söz konusudur. Şimdi atmosferin oluşumuyla ilgili bilimsel teorilere bakarsak bu ifadenin onunla örtüştüğünü de görürüz. Sadece şunu söyleyeyim, atmosferin ilk başta duman halinde olması daha sonradan tüm atmosferin 7 değişik katman şeklinde şekillendiğini bilimsel teorilerde zaten ifade edilmektedir. Şu anda atmosferimizde ayette bildirildiği gibi 7 ayrı katmandan oluşmaktadır. Bu ayetlerdeki anlatımlar bilimsel gerçekler açık bir şekilde ifade edilmektedir.

Naziyat suresindeki ayetlere bakarsak da benzer bir durum olduğunu görürüz.

Burada göğün yaratılmasından bahsedilir. Bunlar anlatıldıktan sonra ise yer ile ilgili şöyle bildirilir:'Bundan sonra da yeryüzünü düzenledi.'(79 Naziat-30).

Burada da yerin yaratılmasından söz edilmez. Zaten yer vardır. Burada söz edilen yerin düzenlenmesidir. Yani bir yaratılış yoktur. Naziyat ve fussilet surelerindeki ayetlerde anlatılan yer ile gökler birlikte yaratılmıştır. Daha sonra da yer ve gök düzenlenmişlerdir.

 

Bakara-29. Ayet.

 

''O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir.

 

Farkında iseniz, "gök var, (göğe yöneldi)" Yeryüzünde İnsana faydası olacak her ne varsa "YERYÜZÜNDE NE VARSA,SİZİN

İÇİN YARATTI" yer'de var, dolayısı çelişki yok...

 

Aslında,( Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47) Ayetide yukardaki

yazılanları destekler mahiyettedir "EVREN (GÖK) düzenlenmiş olarak kendisine emredileni yerine getiriyor...

 

:)

 

Ayet araştırmak ve yorumlamak oldum olası hoşuma gitmiştir.Bazı yorumlar çorap söküğü gibi gelir,bazıları da bayağı karışır.

 

Gördüğüm kadarıyla yazınızı ''Bakara-29.Ayet'' kısmına kadar başka bir siteden alıntılamışsınız.Sonuçta yazanlarla aynı fikirdesiniz tabi.Önemli olan savunulanın ne olduğu.

 

Şimdi şu bitişikken ayırma,aynı anda ''Büyük Patlama''ya kanıt olacak şekilde bir anda patlama ile yaratma gibi olguları bağdaştırma girişiminde açık tutarsızlıklar görmekteyim.Bu yorumum direk sizin fikirleriniz kaynaklı değil,genel islami anlayışın bilimle içiçe gösterilmesi ile ilgili.

 

Kaf 38'de:

 

''Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.'' denmektedir.6 günlük bir 'yaratma' süreci söz konusu.Bir anda olmak,büyük patlama bunun neresinde peki?İlla bu işin içine düzenleme süreci de sokulacaksa ne yazık ki 6 günün içerisinde açıkça 'yaratma' eyleminden bahsedilmiş.Fussilet'de bunun içine düzenleme de dahilse düzenleme de yaratmanın içinde sayılıyor demektir.Zira Kaf 38 sağdan soldan çekiştirilmeyecek kadar açıktır ve öyle herşeyin de ''Ol!'' deyince hop diye anlık olmadığı da ayetlerde sabittir.

 

Oysa Bakara 117'ye bakınca:

 

''O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca "ol!" der, o da hemen oluverir.'' denirken 6 günlük bir yaratma sürecinde anlaşılan Allah zamansız bir boyutta değil ya da canı istedikçe ''Ol!'' demiş.

 

Meşhur 7 katlık gök konusuna gelince bunun atmosferik bir gerçek ve Kuran'ın bilimsel kanıtlarından biri olduğunu savunanlarla buna karşı çıkanlar arasında uzun ve halen sürdürülmeye çalışılan bir konu olmasına hiçbir anlam veremiyorum.

 

Herşey Nuh 15-16'da apaçıktır:

 

''15- "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?"

 

16- Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.''

 

Burada görmekteyiz ki Ay ve Güneş 7 kat gök tabakaları içerisinde.İlle de bu 7 kat atmosfer diye diretilecekse Ay ve Güneş'in atmosferin içerisinde olduğunu insanlara harikulade bir şekilde ispat etmeye çalışacak bir komedyen bilimadamı bulmak Adnan Oktar'a bile nasip olmaz herhalde!

Gönderi tarihi:

ALLAH İLE ALTADAN ŞARLATAN...

 

manset.jpg

10 YTL'ye ettiği duayla, kanser dahil tüm dertlere çare bulduğunu öne süren sözde hocanın, '2 dakikalık jet seansına' akın edenler iki katlı salona sığmadı

 

'ALLAH ile aldatmanın' en canlı örneği Erzurum'da yaşandı. Hocalıkla bir bağı olmamasına rağmen 'hoca' lakabını kullanan Tuncer Çiftçi'ye dua ettirmek için, bin 500 kişi, 10'ar YTL ödeyerek Halk Eğitim Merkezi'ni hınca hınç doldurdu. Bir o kadarı da, dışarda kaldı.

 

TOPLU SEANSA TEK DUA

SALONU dolduranlar, cd'den ilahi okunurken dertlerini ya da dileklerini küçük kağıtlara yazarak, görevlilere teslim etti. İlahi bitince, sahneyi Çiftçi aldı. Katılanlardan ellerini kalplerinin üstüne koyup, gözlerini kapatmasını istedikten sonra, tüm dilekler için 2 dakika süren bir dua okudu.

 

ANLAŞILMADAN AĞLATTI

ÇİFTÇİ'nin hangi duayı, hangi dilde okuduğu, ses tertibatının bozuk olması nedeniyle anlaşılamazken, salondakiler 'jet duadan' sonra gözyaşına boğuldu. Savcılık, Çiftçi'nin 'konser' izniyle düzenlediği toplu dua seansı için soruşturma başlattı.

 

 

 

Güneş gazetesi..

Gönderi tarihi:
Ayet araştırmak ve yorumlamak oldum olası hoşuma gitmiştir.Bazı yorumlar çorap söküğü gibi gelir,bazıları da bayağı karışır.

 

Gördüğüm kadarıyla yazınızı ''Bakara-29.Ayet'' kısmına kadar başka bir siteden alıntılamışsınız.Sonuçta yazanlarla aynı fikirdesiniz tabi.Önemli olan savunulanın ne olduğu.

 

Şimdi şu bitişikken ayırma,aynı anda ''Büyük Patlama''ya kanıt olacak şekilde bir anda patlama ile yaratma gibi olguları bağdaştırma girişiminde açık tutarsızlıklar görmekteyim.Bu yorumum direk sizin fikirleriniz kaynaklı değil,genel islami anlayışın bilimle içiçe gösterilmesi ile ilgili.

 

 

Enbiya-30.

PEKİ, hakkı inkara şartlanmış olan bu insanlar, göklerin ve yerin [başlangıçta] bir tek bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?.

 

Açıklama;Allah kâinatı yalnızca bir kere ibda ile, yani yoktan yaratmış da ondan sonra yalnızca inşa suretinde yaratıyor değildir. İbda ( Yaratma, yoktan var etme.)

suretinde yaratma da, inşa gibi, şu an devam etmektedir. Yani, kâinat, sürekli yeniden yeniye yaratılmakta; her daim yoktan var kılınmaktadır. Diğer bir deyişle, her an bir kâinat varlık sahnesinden alınıp yerine yeni bir kâinat konmakta; ve bu işlem, kâinatın ilk yaratılış anından beri, sürekli tekrarlanmaktadır.

 

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47).

 

( Hâlâ yeni keşiflerin yapıldığı güneş sistemini içinde bulunduran Samanyolu galaksisi, bünyesinde güneş benzeri yaklaşık 100.000.000.000 yıldız barındırmaktadır. Gözlenebilir evrende ise yaklaşık 10.000.000.000 galaksi olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamlar, bu büyüklükler sadece evrenin gözlenebilir kısmı için söz konusu olup belki de kâinatın gerçek boyutu karşısında okyanustaki bir damla gibidir. )

 

 

 

 

 

Kaf 38'de:

 

''Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.'' denmektedir.6 günlük bir 'yaratma' süreci söz konusu.Bir anda olmak,büyük patlama bunun neresinde peki?İlla bu işin içine düzenleme süreci de sokulacaksa ne yazık ki 6 günün içerisinde açıkça 'yaratma' eyleminden bahsedilmiş.Fussilet'de bunun içine düzenleme de dahilse düzenleme de yaratmanın içinde sayılıyor demektir.Zira Kaf 38 sağdan soldan çekiştirilmeyecek kadar açıktır ve öyle herşeyin de ''Ol!'' deyince hop diye anlık olmadığı da ayetlerde sabittir.

 

Oysa Bakara 117'ye bakınca:

 

''O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca "ol!" der, o da hemen oluverir.'' denirken 6 günlük bir yaratma sürecinde anlaşılan Allah zamansız bir boyutta değil ya da canı istedikçe ''Ol!'' demiş.

 

Meşhur 7 katlık gök konusuna gelince bunun atmosferik bir gerçek ve Kuran'ın bilimsel kanıtlarından biri olduğunu savunanlarla buna karşı çıkanlar arasında uzun ve halen sürdürülmeye çalışılan bir konu olmasına hiçbir anlam veremiyorum.

 

Fussilet;

11. Ve O, [sadece] duman halinde olan göklere şekil verdi; onlara ve arza, “İkiniz de isteyerek yahut istemeden [varlık alanına] gelin!” diye buyurdu. İkisi birden: “Peki, boyun eğerek geliriz!” dediler.

12. Ve onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe kendi işlevini yükledi. Biz, yere en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik. Ve onları emniyetli kıldık: İşte bu, Kudret Sahibi ve Her şeyi Bilen'in takdiridir.

 

Açıklama;Semâ terimi, başka bir şey üzerine çadır gibi serilmiş herhangi bir şey için kullanılır. Bu nedenle, yer üzerinde kubbe gibi yükselen ve onun adeta çatısını oluşturan görülebilir göklere "semâ" adı verilir. Ve terimin Kur'an'daki asıl anlamı da budur. Daha geniş anlamda ise "kozmik sistem" çağrışımına sahiptir. "Yedi gök" ibaresine gelince, Arapça kullanımında -diğer Semitik dillerde de olduğu gibi- "yedi"nin çoğu kez "birkaç/birçok" kelimesiyle eşanlamlı olduğu unutulmamalıdır (bkz. Lisân'ul-Arab). Tıpkı, "yetmiş" veya "yediyüz"ün de, genellikle, "çok" yahut "pek çok" anlamına geldiği gibi (Tâcu'l-Arûs). "Her semâ, kendi altında bulunana nisbetle bir semâ'dır" (RâğıB) şeklindeki dilbilimsel tanım ile birlikte ele alındığında, "yedi gök" ifadesinin, kozmik sistemlerin çokluğunun bir işareti olduğu daha iyi anlaşılır.

Biraz daha derinlemesine baktığında ise, insan, bu ‘adım adım’ yaratmanın ardında, ‘yoktan yaratma’ gerçeğiyle tanışır. Madde ezelî değildir çünkü. Yaşadığımız çağa kadar, düşünen pek çok dimağ, mantık ve düşünce planında ortaya konulan delillerle maddenin ezelî olmadığına şahitlik edegelmiştir.(kara delikler) Yaşadığımız yüzyılda ise, Big Bang’den entropiye uzanan bir dizi bilimsel keşif, maddenin ezelî olmadığını, kâinatın bir başlangıcı olduğunu, bir ex nihilo (hiçten, yoktan varoluş) faslının muhakkak olduğunu haykırmaktadır. Öte yandan, adı üstünde ‘bölünemez’ sanılan atomun da sabit ve yekpare olmadığı anlaşıldıktan sonra, yani atomaltı âlemlerin keşfinden,(kuark,takyon.) özellikle de kuantum fiziğinde yaşanan gelişmelerden sonra, ‘yoktan yaratılış’a dair bir başka gerçek de net biçimde ortaya çıkmış durumdadır: daimî yaratılış. Buna göre, kâinat bir kere, yalnızca en başta ‘yoktan’ yaratılmış değildir; kâinat sürekli yoktan yaratılmaktadır!.

 

Herşey Nuh 15-16'da apaçıktır:

 

''15- "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?"

 

16- Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.''

 

Burada görmekteyiz ki Ay ve Güneş 7 kat gök tabakaları içerisinde.İlle de bu 7 kat atmosfer diye diretilecekse Ay ve Güneş'in atmosferin içerisinde olduğunu insanlara harikulade bir şekilde ispat etmeye çalışacak bir komedyen bilimadamı bulmak Adnan Oktar'a bile nasip olmaz herhalde!

 

Saffat-6.Bakınız Biz o dünya göğünü (yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla donattık.

 

“Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik. Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık." (Naziat Suresi, 12-13)

 

"Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne yücedir." (Furkan Suresi, 61)

 

Demekki "ATMOSFERDE" değil...

 

 

:)

 

 

 

Gönderi tarihi:

Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler. (41 Fussilet Suresi, 10/11)

 

10. ayete bakarsak yerin yaratılmasından söz edilir. 11. ayette ise ?sonra duman halinde göğe yöneldi? ifadesi vardır. Yani burada göğün daha sonradan yaratılması söz konusu değildir. Gök zaten vardır. Olan duman halindeki göğe yönelmedir. Eğer 11. ayete bakarsanız konu şöyle devam eder:Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir. (41Fussilet Suresi, 12).

 

Burada duman halinde var olan gök yerin yaratılmasından sonra 7 kat gök olarak tabaklandırılmasıdır. Yeni bir yaratılış söz konusu değildir.Sadece düzenleme söz konusudur. Şimdi atmosferin oluşumuyla ilgili bilimsel teorilere bakarsak bu ifadenin onunla örtüştüğünü de görürüz. Sadece şunu söyleyeyim, atmosferin ilk başta duman halinde olması daha sonradan tüm atmosferin 7 değişik katman şeklinde şekillendiğini bilimsel teorilerde zaten ifade edilmektedir. Şu anda atmosferimizde ayette bildirildiği gibi 7 ayrı katmandan oluşmaktadır. Bu ayetlerdeki anlatımlar bilimsel gerçekler açık bir şekilde ifade edilmektedir.

Naziyat suresindeki ayetlere bakarsak da benzer bir durum olduğunu görürüz.

Burada göğün yaratılmasından bahsedilir. Bunlar anlatıldıktan sonra ise yer ile ilgili şöyle bildirilir:'Bundan sonra da yeryüzünü düzenledi.'(79 Naziat-30).

Burada da yerin yaratılmasından söz edilmez. Zaten yer vardır. Burada söz edilen yerin düzenlenmesidir. Yani bir yaratılış yoktur. Naziyat ve fussilet surelerindeki ayetlerde anlatılan yer ile gökler birlikte yaratılmıştır. Daha sonra da yer ve gök düzenlenmişlerdir.

 

Buradaki ifadelere bakıldığında bilime uydurabilmek amaçlı olarak atmosfere atıf yapılan 7 sayısı ve düzenleme ile yaratmanın ayrı şeyler olduğu,yeni bir yaratılışın söz konusu olmadığı yönünde yorum yapılmış ve bilimsel gerçeklerin açık bir şekilde Kuran'da da ifade edildiği savunulmuş.

 

7 Katın atmosfer ile hiçbir ilgisinin olmadığını Kuran'a dayanarak gösterdim.Ayrıca 6 günlük yaratma süreci ve düzenlemenin de yaratma ile aynı anlamda kullanıldığına ilişkin örnek de verdim.

 

 

Enbiya-30.

PEKİ, hakkı inkara şartlanmış olan bu insanlar, göklerin ve yerin [başlangıçta] bir tek bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?.

 

Açıklama;Allah kâinatı yalnızca bir kere ibda ile, yani yoktan yaratmış da ondan sonra yalnızca inşa suretinde yaratıyor değildir. İbda ( Yaratma, yoktan var etme.)

suretinde yaratma da, inşa gibi, şu an devam etmektedir. Yani, kâinat, sürekli yeniden yeniye yaratılmakta; her daim yoktan var kılınmaktadır. Diğer bir deyişle, her an bir kâinat varlık sahnesinden alınıp yerine yeni bir kâinat konmakta; ve bu işlem, kâinatın ilk yaratılış anından beri, sürekli tekrarlanmaktadır.

 

Biraz daha derinlemesine baktığında ise, insan, bu ?adım adım? yaratmanın ardında, ?yoktan yaratma? gerçeğiyle tanışır. Madde ezelî değildir çünkü. Yaşadığımız çağa kadar, düşünen pek çok dimağ, mantık ve düşünce planında ortaya konulan delillerle maddenin ezelî olmadığına şahitlik edegelmiştir.(kara delikler) Yaşadığımız yüzyılda ise, Big Bang?den entropiye uzanan bir dizi bilimsel keşif, maddenin ezelî olmadığını, kâinatın bir başlangıcı olduğunu, bir ex nihilo (hiçten, yoktan varoluş) faslının muhakkak olduğunu haykırmaktadır. Öte yandan, adı üstünde ?bölünemez? sanılan atomun da sabit ve yekpare olmadığı anlaşıldıktan sonra, yani atomaltı âlemlerin keşfinden,(kuark,takyon.) özellikle de kuantum fiziğinde yaşanan gelişmelerden sonra, ?yoktan yaratılış?a dair bir başka gerçek de net biçimde ortaya çıkmış durumdadır: daimî yaratılış. Buna göre, kâinat bir kere, yalnızca en başta ?yoktan? yaratılmış değildir; kâinat sürekli yoktan yaratılmaktadır!.

 

Şimdi burada ise ayete dayanarak evrenin sürekli olarak yeniden yoktan varedildiğine ilişkin bir düşünceyi öne sürmüşsünüz ki yani topyekün değil de evrenin genelinde birşeylerin devamlı olarak yoktan varedildiği savını taşımışsınız Kuran'a uygun olarak.Bu durumda birşeylerin habire yoktan varoluyor olması iyi incelerseniz yine Big Bang'in kıyısından dahi geçmemektedir.Mantıken Big Bang'de savunulan fikre bakarsanız da 'Peki ne patladı?'' derseniz verebilecekleri tek cevap ''madde'' olacaktır.Öncesi niyete bağlı yorumlarla ilgilidir.Yani bir ''Hiçlik'' fikrinin bilimde yeri olamaz.Sadece inancın kapsamındadır.

 

Fakat muhtemelen yazılarını alıntıladığınız yazarlar şunu sanırım bilmezden geliyorlar,bilim bugüne kadar hiçbir şeyin yoktan varolabileceğini bir gerçek olarak kabul etmemiştir.Sürekli yaratılan,yoktan varedilen birşeylerin olması gibi bir durum tamamıyla metafiziğin konusudur.Bilimin kabul ettiği ilkelere göre,varolan birşey yok olmaz,yokluktan da birşey çıkmaz.Evrendeki toplam enerji sabittir.Enerjinin korunumu prensibine göre enerji yoktan var olamaz, var olan enerji ise yok olamaz.Sadece bir tür enerjiden başka bir tür enerjiye dönüşebilir.Bilimsel olan budur.Kuran'ı bilime uydurmaya çalışanlar bunu bilimin dışına çıkarak nasıl becerebileceklerini düşünüyorlar belirsiz.Bilimi yeniden yazmak niyetindelerse,yeni güçlü teoriler peşindelerse kolay gelsin.Ama birilerinin ortaya koyduğu teorileri Kuran'a yamamaya kalkmak açıkçası samimi durmuyor.Bilimin ilkeleri ile imanın ilkeleri bellidir,birbirine karışmaz,alerjik reaksiyon yaratır.

 

Saffat-6.Bakınız Biz o dünya göğünü (yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla donattık.

 

?Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik. Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık." (Naziat Suresi, 12-13)

 

"Gökte burçlar kılan, onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne yücedir." (Furkan Suresi, 61)

 

Demekki "ATMOSFERDE" değil...

 

 

:)

 

 

 

 

Önceki iletinizdeki atmosferin tabakalarıyla ilgili görüşün herhalde Kuran'a göre de bir hükmünün olmadığını kabul ettiniz.7 kat göğün İslam için tek çıkar yolu tüm evreni kapsıyor olması olacaktır.7 rakamını görüp hemen atmosfer tabakaları diye bilip bilmeden dallandırıp budaklandırmanın yazarlar ve hatta ilahiyat profesörleri açısından ne kadar anlamsız olduğu ortada.

 

Bu arada Furkan 61 ve Saffat 6'da da bilimsel olarak incelenebilecek ifadeler varmış doğrusu.Ay'ın nuru ve burçlar içerisinde olması,yıldızların yakın göğün içinde oluşu.Astronomik açıdan ne ifade eder,Kuran yorumcularına göre kim bilir neler neler...

Gönderi tarihi:
Şimdi burada ise ayete dayanarak evrenin sürekli olarak yeniden yoktan varedildiğine ilişkin bir düşünceyi öne sürmüşsünüz ki yani topyekün değil de evrenin genelinde birşeylerin devamlı olarak yoktan varedildiği savını taşımışsınız Kuran'a uygun olarak.Bu durumda birşeylerin habire yoktan varoluyor olması iyi incelerseniz yine Big Bang'in kıyısından dahi geçmemektedir.Mantıken Big Bang'de savunulan fikre bakarsanız da 'Peki ne patladı?'' derseniz verebilecekleri tek cevap ''madde'' olacaktır.Öncesi niyete bağlı yorumlarla ilgilidir.Yani bir ''Hiçlik'' fikrinin bilimde yeri olamaz.Sadece inancın kapsamındadır.

 

Hiçlik; fikri bilimde yok peki, ne patladı derselermiş? verilebilecek tek cevap "MADDE" (OLACAKMIŞ) onada peki, yanlız anlayamadığım olay "BİG BANG" tan sonra ( Enbiya-30.

PEKİ, hakkı inkara şartlanmış olan bu insanlar, göklerin ve yerin [başlangıçta] bir tek bütün olduğunu ve Bizim sonradan onu ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?).Evrenin;(Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47). Genişlemesi esnasında -

 

( Fussilet;

11. Ve O, [sadece] duman halinde olan göklere şekil verdi; onlara ve arza, “İkiniz de isteyerek yahut istemeden [varlık alanına] gelin!” diye buyurdu. İkisi birden: “Peki, boyun eğerek geliriz!” dediler.

12. Ve onları iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe kendi işlevini yükledi. Biz, yere en yakın olan gökleri ışıklarla süsledik. Ve onları emniyetli kıldık: İşte bu, Kudret Sahibi ve Her şeyi Bilen'in takdiridir. ) Demek, " BİG BANG PATLADIKTAN SONRA, GENİŞLEYEN GÖKTE, DUMAN HALİNDE OLAN GÖKLERE (YARATMA,NEBULA,GALAKSİ,OLUŞUMU) NERESİ BİLİME TERS"...

 

 

 

 

 

Fakat muhtemelen yazılarını alıntıladığınız yazarlar şunu sanırım bilmezden geliyorlar,bilim bugüne kadar hiçbir şeyin yoktan varolabileceğini bir gerçek olarak kabul etmemiştir.Sürekli yaratılan,yoktan varedilen birşeylerin olması gibi bir durum tamamıyla metafiziğin konusudur.Bilimin kabul ettiği ilkelere göre,varolan birşey yok olmaz,yokluktan da birşey çıkmaz.Evrendeki toplam enerji sabittir.Enerjinin korunumu prensibine göre enerji yoktan var olamaz, var olan enerji ise yok olamaz.Sadece bir tür enerjiden başka bir tür enerjiye dönüşebilir.Bilimsel olan budur.Kuran'ı bilime uydurmaya çalışanlar bunu bilimin dışına çıkarak nasıl becerebileceklerini düşünüyorlar belirsiz.Bilimi yeniden yazacaklarsa,yeni güçlü teoriler peşindelerse o ayrı.Ama birilerinin ortaya koyduğu teorileri Kuran'a yamamaya kalkmak açıkçası samimi durmuyor.Bilimin ilkeleri ile imanın ilkeleri bellidir,birbirine karışmaz,alerjik reaksiyon yaratır.

 

Burada başka bir iletimde sorduklarımı hatırlatmakta fayda görüyorum...

 

Madde; nasıl oluşmuştur,kendi oluşumunun sebebi yine kendisimidir, (yani ilk başlangıcı)...

Madde; canlımıdır (düşünce,bilinç,irade'si) varmıdır..

Madde; eğer cansız, ise kendi içinde var olan (İnsan,hayvan) gibi Mahlukat nasıl oluşmuştur..

Madde; eğer canlı ise (İrade, bilinç) sahibi olması ile bir " Külli irade" sahibi olması gerekir'ki Madde;( boşlukta yer kaplayan (hacim), kütlesi, eylemsizliği olan tanecikli yapılara denir.) dolayısı ile "CANSIZDIR"...

Şimdi; bilimin, hiç bir şeyin yoktan varolabileceğini kabul etmediği, dolayısı ile,Bilimin kabul ettiği ilkelere göre,varolan birşey yok olmaz. O zaman şu soruyu sormak hakkımız, "KAİNAT (MADDE) NASIL OLUŞMUŞTUR YANİ;NASIL VARDIR"...

EVRENDEKİ; ENERJİNİN KAYNAĞI NEDİR (KENDİ,KENDİSİNİN,NEDENİMİDİR) YOKTAN VAR OLMADI İSE,NASIL VAR OLDU...

Sadece bir TÜR ENERJİ???? BAŞKA TÜR ENERJİYE DÖNÜŞÜR, BİLİMSEL OLARAK BU DÖNÜŞEN ENERJİNİN İLK KAYNAĞI NEDİR...

Eğer bilim "BİG BANG" diyorsa, ve "KUR'AN" ı tasdik ediyorsa "BİLİMSEL RAHİPLİK,KİŞİYİ İSTEMEZÜK SINIFINA SOKAR"

Ve samimi olmaz...

 

 

Sonra; Termodinamiğin birinci yasası, evrendeki (tecrit edilmiş bir sistemdeki) toplam enerjinin her zaman aynı olduğunu söyler. 19. yüzyılda bu yasa “enerjinin korunumu yasası” ve “maddenin korunumu yasası” olarak, enerjinin ve maddenin ayrı ayrı ele alınmalarıyla ifade ediliyordu. ( DİKKAT 19. YÜZYIL)...

Termodinamiğin ikinci yasası (entropi) dir, burada "ENTROPİ" hakkında uzun yazmayacağım ama anlayan,anlar...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.