Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Karanlık Şeyler Söylüyorum


ELiFLE

Önerilen İletiler

Hasat Zamanı

 

Sen o şarkıyı söylerken

Hani aşıkmış gibi

Hani şaşkın,

Ve pek anlamsız bakışların

Ve ne söyleyeceğini bilemeyen dudaklarının kıyısına sığınmış beklerken,zaman yanımızdan geçip gidiverdi,bir hırsız gibi çalarak tüm hayallerimizi torbamızdan.Bir tutam akşamüstü,bir okadar sabah bırakmış bıraka bıraka,seni de alıp götürmüş ve vermiş kime vermişse,hiç sevemediğimiz bir memleketliye,sen de oturmuş kalakalmışsın kıyıcığında hayatın,ve kalakalacaksın ,yanından geçiveren zamana tutunamayacaksın,kalanı da çaldıracaksın.

 

Küllü griye döndü resimlerimiz

Görüntümüz silindi,silinecek

Denize düşmüş bir akşam güneşinden

Binlerce yıldız ve ay doğacak

Çiçeklerin rengini görmesen de kokuları gelecek

İşte o zaman,hayatın tadında, olgunlaşmış bir cennet meyvesinin lezzetini bulacaksın.Kalkıp yürümek zamanı,koşmak zamanı ve giymediğin elbiseleri giymenin,yaşamadığın duyguları yaşamanın zamanı.Hasat zamanı be birader hasat zamanı,hayata diktiğin herşeyi toplamanın zamanı,

Ya da yine şaşkın bakarak

Önünden geçip giden

Günleri harcamaya devam eden

Bir ürkek bulut misali

Yağmaktan korkarken

Sert bir rüzgarın önünde

Neye uğradığını anlamadan

Tükenip biteceksin.

 

Sokağa çıkıyorum,bir agorafobi bende bu manasız kalabalıklar,kime baksam asık surattan hüküm giyer,duygularımın güvenliği tehlikede,bir depresyon alabildiğine başıboş bırakılmış,nerede benim zamanlarım,aşkı bağlamış,nefreti salıvermişler,”o güzel insanlar o güzel atlara binip gidivermişler” gibi geliyor dudaklarıma şarkıların sözleri,utanıyorum.

 

Ben mi böyleyim

İçkiler mi bozuldu

Sana sorsam konuşmazsın

Kuşlar ve ağaçlarla konuşuyorum artık

Onlar zaman bozuldu diyorlar

Ben inanmıyorum.

Aksi gibi,

Ben artık hiçbirşeye inanmıyorum.

Bu hasat mevsiminde sadece

Hayata ektiklerimi topluyorum.

 

Oğuzkan Bölükbaşı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİR ADIN KALMALI...

 

 

bir adın kalmalı geriye

bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

aynaların ardında sır

yalnızlığın peşinde kuvvet

evet nihayet

bir adın kalmalı geriye

bir de o kahreden gurbet

 

sen say ki

ben hiç ağlamadım

hiç ateşe tutmadım yüreğimi

geceleri, koynuma almadım ihaneti

ve say ki

bütün şiirler gözlerini

bütün şarkılar saçlarını söylemedi

hele nihavent

hele buselik hiç geçmedi fikrimden

ve hiç gitmedi

bir topak kan gibi adın

içimin nehirlerinden

evet yangın

evet salaş yalvarmanın korkusunda talan

evet kaybetmenin o zehirli buğusu

evet nisyan

evet kahrolmuş sayfaların arasında adın

sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı

bu sevda biraz nadan

biraz da hıçkırık tadı

pencere önü menekşelerinde her akşam

 

dağlar sonra oynadı yerinden

ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca

sen say ki

yerin dibine geçti

geçmeyesi sevdam

ve ben seni sevdiğim zaman

bu şehre yağmurlar yağdı

yani ben seni sevdiğim zaman

ayrılık kurşun kadar ağır

gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın

yine de bir adın kalmalı geriye

bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

aynaların ardında sır

yalnızlığın peşinde kuvvet

evet nihayet

bir adın kalmalı geriye

bir de o kahreden gurbet

beni affet

Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

A.Hamdi Tanpınar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİR ADIN KALMALI...

 

 

bir adın kalmalı geriye

bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

aynaların ardında sır

yalnızlığın peşinde kuvvet

evet nihayet

bir adın kalmalı geriye

bir de o kahreden gurbet

 

sen say ki

ben hiç ağlamadım

hiç ateşe tutmadım yüreğimi

geceleri, koynuma almadım ihaneti

ve say ki

bütün şiirler gözlerini

bütün şarkılar saçlarını söylemedi

hele nihavent

hele buselik hiç geçmedi fikrimden

ve hiç gitmedi

bir topak kan gibi adın

içimin nehirlerinden

evet yangın

evet salaş yalvarmanın korkusunda talan

evet kaybetmenin o zehirli buğusu

evet nisyan

evet kahrolmuş sayfaların arasında adın

sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı

bu sevda biraz nadan

biraz da hıçkırık tadı

pencere önü menekşelerinde her akşam

 

dağlar sonra oynadı yerinden

ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca

sen say ki

yerin dibine geçti

geçmeyesi sevdam

ve ben seni sevdiğim zaman

bu şehre yağmurlar yağdı

yani ben seni sevdiğim zaman

ayrılık kurşun kadar ağır

gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın

yine de bir adın kalmalı geriye

bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

aynaların ardında sır

yalnızlığın peşinde kuvvet

evet nihayet

bir adın kalmalı geriye

bir de o kahreden gurbet

beni affet

Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

A.Hamdi Tanpınar

 

Ne güzel söylemis ölümsüz sözlerle A.Hamdi Tanpinar "Kaybetmek icin erken,sevmek icin cok gec" ........Tesekkürler sevgili suheda bu siiri tekrar hatirlattigin icin,sevgiler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ölü Sirenler

Gerçekte duymadığım sesler bitti

Öğleye doğru bir gök gürültüsü yalnız

Karıştırdı ortalığı bir süre

Gök akıttı bir parça yağmurunu

Ve deniz kuşları umutsuz

Arıyorken kokularını gölgelerinde

Sıyırdı bir iki bulutu güneş de

Yığılıp kaldı yorgun

Denizin gözbebekleri üstünde.

Bir uyum muydu durgunluk, fırtınayı

Gök gürültüsünü de barındıran içinde

Duyuyorum o tanıdık sesi yeniden

Tiz bir çıngırağı andıran

Benzeyen zil sesine de

Daha önce unutmuşum gibi denizde

Yankılanıp durdu ara vermeden.

 

 

 

Hangi dili öğreniyordum? Mutluluk

İki tek ağustosu çarpıştıran

Sızdıran kanını bu yaz gününe

Yaşayan bir mutluluk? Ve işte

kaç yerinden kesilmiş ki ellerim

Bekletip durdu da acısını bunca yıl

Şimdi bir gülümseme gibi sindi yüzüme.

 

Görmüşüm daha önce de bir Lidya kralının boynunda

Bilmekti yazgısını ölümünü, gene de

Yıllarca beklemişti kendini

Yeşimden sapı olan bir kılıçla

Bense ne içimi yakan rüzgarı

Ne denizdeki yangını, ne gök gürültüsünü

Duymuş gibi olduğum sesleri de değil

Yaşamın gövdesini arıyordum yalnızca

Bir çürük dişle alnımdaki

İki üç kırışığı yedeğine takmış da.

 

Özledim ilkelliğimi dalgalarında

Buldum savaşı bitmez derinliklerini

karıştırdıkça bir kargının ucuyla

Gördüm, bekliyordu kendini de o da

Germiş de al kıskacını Lidya kıralı gibi

O turuncu ruh, değişken

İzledim onda ilk oluşumu sanki

Hafifçe kesilmiş gibi oldu dudağım bir yerinden.

 

İşledim payıma düşen her görüntüyü

Kamaştı gözlerim kıyıya varınca

Rüzgarın itişiyle kumlarda

Durmadan yer değiştiren

Sayısız siren iskeleti

Çın çın ötüyordu sessizlik kaburgalarında

Dedim, besbelli başıboş bırakmışlar da korkuyu

Tarihin onlara bağışladığı

Bu garip rastlantıdan

Doğma bir rahatlıkla parıldıyorlar şimdi

Kemikleri som altından.

 

Sığındım çatısına bu yok olmuş şehrin.

Şehir ki herkesin bir şehir düşündüğü gibiydi

Tanrım! tunç bir kapı kilidi

Bronz bir sokak

Kumlar içindeydi. Ve bu çakıl taşı

Kim bilir kimin külrengi kalbi

Tanrım!

Neden herkes başka tarafa bakıyor

Neden herkes başka biriydi.

 

Yıkıntılardan geçtim, eski mezarlardan

Şimdi artık bir anımsamada yeri olmayan

Arı kümeleri taşların arasında

Ve yukarıda kuşlar yanmış kağıt parçaları gibi

Uçuşuyordu da

Ağır ağır yanıyordu da şehir

Yanmayan kadınlar gördüm

Nasıl görünürse dünya gözyaşının altından

Tam öyle, dönüp duruyorlardı bu cehennem oyununda

Ve büyümeyen adamlar gördüm, hiç şaşırmadım.

Konuşuyorlardı sırayla, ilgisiz

Ağaçlara asılmışlardı bir yandan da

Bir kapı kirişine asılmışlardı ve ufka

Ölüm müydü konuştukları? Ölümdü anlaşılan

Silince bir aynayı çıkıveren karşılarına

Bir ölümdü ki, işte bir muska asılı dururdu duvarda

Bir büyü gösterilirdi

Bir kuyu sezdirilirdi

Hiç yoktan bir zincir boşalırdı avluda.

 

Akşam geri verince bana gözlerimi

Şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da

Bir anka kuşu yeniden karıyorken küllerini

Bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa

Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi

Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin

Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi.

 

Edip Cansever

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Akşam geri verince bana gözlerimi

Şehir de kayboldu, denizin durgunluğu da

Bir anka kuşu yeniden karıyorken küllerini

Bir kaya oyuğu kendini alıştırıyorken boşluğa

Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi

Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin

Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi.

 

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Düello

Bir düelloda

Daha büyük bir şey vardır

Ve daha acıdır bu

Ölümden de ölüm korkusundan da

 

 

Bakarsın dün en güvendiğin kişi

Karşı tarafın şahidi olmuş

İşte acıdır bu da

Ölümden de korkusundan da

 

Daha da acısı vardır ama

O da sevdiğin kadının

Karşı tarafı ziyaret etmesidir

Bu bir nezaket ziyareti de olsa

Düello gerçekleşmemiş de olsa

Acıdır bu

Ondan da ondan da

 

Daha da acısı

Kılıcın elinde

Alnında bir tutam güneş

Kalakalıyorsun ortada

 

Cemal Süreya

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YÜZÜSTÜ KALAKALMIŞLAR

 

 

Değil yalnız deniz, değil yalnız kıyı, köpük,

güçleri boyuneğme nedir bilmeyen kuşlar,

değil yalnız şurada buradaki kocaman gözler,

değil yalnız yaslı gece ve gezegenleri,

değil yalnız orman ve yüksek kalabalığı,

acı da, evet, acı da ekmeğidir insanın.

 

Ama neden? Ben o zamanlar

ip gibi inceydim ve daha kara

bir gece suları balığından,ve elimde değildi,

elimde değildi dayanmak, dünyayı değiştirmek

isterdim bir yumrukta.

lsırdığımı sandım birden en acı otu,

böldüğümü cinayetle kirlenmiş bir sessizliği.

Ama yalnızlık içinde doğar ve ölür her şey,

akıl durmadan büyür taşkınlığa dönmek için,

güle ulaşamadan genişler taçyaprağı,

yalnızlık işe yaramaz tozudur dünyanın,

dönen tekerlektir insansız, topraksız, susuz.

Ve böylece haykırdım da ben yitik

ne oldu bu dizginsiz çığlık çocuklukta?

 

Kim işitti? Hangi ağız karşılık verdi? Hangi yolu tuttum?

Ne karşılık verdi

duvarlar, başımı vurduğumda kendilerine?

Yükselip geri gelir zayıf yalnızın sesi,

döner, döner durmadan acımasız tekerleği felaketlerin.

O çığlık yükselip geri geldi. Bilmedi kimse.

Yüzüstü kalakalmışlar bile.

 

Pablo NERUDA

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
  • 2 ay sonra...

Dokunsan Yüreğime

Sen gittin ya dilim yarım uyaklarım kayıp..Gidişinle tükendi kelimeler..

 

Kanayan düşlerimin içinden çekip çıkarıldı kimsesiz esir hisler..

 

Candı kandı.. ama hükmü yoktu.. Çaresizlik tavında demini almıştı yarınlar..

 

Adı olmayan bir sevda çıkmaz sokak misali takılıp kaldı dikenlerine imkansızlığın..

 

Yokluğun bıçak gibi keserken geceyi karanlık gülümsedi bir an.. Ve ardında yeşerdi cansız seviler.. Sözler uyumsuzluğunu kusarken gecenin koynuna sahipsiz uyaksız sevdaya dair tüm kelimeler..

 

Kimliksiz bir duygunun esaretinde bedeni olmayan ruhlar ruhsuz bedenlere inat canhıraş bir çabayla tutunmakta bugüne. Dünden bugüne.. Dünün gölgesinde yaşarken bugünü ama sevdasız ama yarınsız..

 

Keşke’lerin kaygısı çöreklenmiş yorgun bedenlere..

 

Özgürlüğü takıp bir kuşun kanatlarına yarınlardan uzanmak vardı sevgili sana..

 

Hiçbir şeyi umursamadan dikenli tellere rağmen.

 

Kanayan ellerimize yüreğimize birbirine hasret bedenlerimize imkansızlığa rağmen..

 

Bana rağmen..

 

Sana rağmen..

 

Sınırlar yok etmeden bizi..

 

Tek bir kez.

 

Son kez.

 

Dokunsan yüreğime..

 

Ve ben o an ölsem Gece gözlerinin derinliğinde...

 

Tek bir kez ve son kez...

 

“İki sınır ülkenin dikenli telleriyiz biz dokunsak kanar ellerimiz”

alıntı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Ayazlara aldanıp düşme karanlıklara.

 

Ben, yüreğime baharları doldurup

 

Sevginde " mutlulukları" tatmaya geliyorum.

 

Ellerindeki toprak kokusunu,

 

Yüreğindeki ölümsüz sevda umudunu

 

Ömür boyu " sende " yaşamaya geliyorum.

 

 

Kaldır baharlarda kurumuş düşlerini,

 

Üşüyen ellerini aç,

 

İçine çek yüreğimin sıcaklığını.

 

Ben, avuçlarıma " yıldızları " doldurup

 

Gözlerime " gökkuşağını " giydirip

 

Her gülüşünde sana yağmaya geliyorum.

 

 

Acılarında kanamış,

 

Umutlarını ser kurak toprağa.

 

Ben, ömrümü sana adayıp

 

Acılarını " yüreğimde" yakmaya geliyorum.

 

Düşlerimi avuçlarına sunup

 

Gülüşlerinde karanlıklarını boğup

 

Gökkuşağında gözlerinde doğmaya geliyorum.

 

 

Biraz daha dayan acılara,

 

Bırak üzülme dökülen gözyaşlarına.

 

Bu sabah güneşle,

 

Islak gözlerini kurutmaya geliyorum.

 

Günahlarında bedenimi yakıp

 

Karanlıklarına gözlerimin aydınlığını giydirip

 

ömrüne, ömrümü feda edip

 

Yüreğinde " yaşamaya "geliyorum

 

alıntı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Nehir ve Okyanus

 

Goncalar alırım gamzelerinden

Her gülüşünde………………..

Bir nefes al bırak derinden

Rüzgarım olsun ………………

Gelip sana dokunayım

Bu gün ayın onüçü daha

Dişi dolunayım

Ondördünde parla son kez

Bekle,gülümse,onbeşinde gidersin

Yavaş yavaş,biraz biraz, incelerek.

Kaybolalım karanlığı delerek…..

Sen ufuklara ben uzaklara

Son kez gülümse ufuklardan

Yakın ufuklardan

Yaslanayım dağlarına,gülümse

Her sabah bakın ufuklardan

Böyle değildin diyorlar

Sus pustun……………………

Sana ne oldu dilin çözüldü

Konuşturdun ya şu ahraz adamı

Zincirler çözülse birde

Ah elim!

Son şiirimdi okuduğun

Arkası yarınlarımız olacak.

Bölümlük aşklar değil,

Ölümlük aşklar yazacağım sana.

Okyanus gözlüm, yitik aradığım

Aslında bütün şiirlerim sanaydı

Sen benim son ve ilk aradığım.

Farkındasın …………………

Hepsi hasret ve hüzün üzerine

Beklediğim gündüzün üzerine

Ağaran yüzün üzerine

Ey gecem,gülümse

Yine sana hep sana olacak

Bu aşığın işi ne

Destanlar yazarım tek bir gülüşüne

Asırlara miras kalır manas gibi

Dilden dile okunur hikayemiz

Ben hep seni aradım

Baharda kışta seni

Ey güneş,yazda gölgeni,

Güzde seni

Her gördüğüm yüzde seni

Okyanus gözlüm

Çırpınışım senin içindi

Haykırışım sanaydı

Bütün şiirlerim sana.

Değildi başkasına hiç birisi

Sen beklediğim,son beklediğim,

Düşlerimin perisi……………….

Gülüşü ay,ceylan gidişi

Vahşi bir aslan parçası,dişi.

Denizler taşıyan gözlerinde

Sen, kum göğsünde.

Başlasın son uykum göğsünde

Dediğim.Yenersem utancımı

Geleceğim,çat diyeceğim kaşlarını.

Çat bitir şu sancımı

Çat, ben çatamıyorum

Teneşirler paklayacak yoksa beni

Yatamıyorum…………………..

Kaybediyorum ârımı

Elimden aldın uykularımı

Göz göze ölümler alır beni

Bakakalırım ardından gözlerim açık

Göz göze ölümler yaşarım gülüm

Boğulurum hüzün denizlerinde

Göz göze ölümlere yapışır elim

Sarılır can havliyle boynuma ecelim

Göz göze ölümler yaşarım el ele

Gözlerim açık giderim uykusuz

Yanar kavrulurum sular içinde susuz

Girdaplar alır beni koynuna

Ölüp ölüp dirilirim

Bazen ateşten bir çukurdu

Yüreğimde.Bazen saçlarımda ak

Karada ölümü yaşadım boğularak

Ben hep ölümü yaşadım

Sen hiç karada boğuldunmu?

El verdiğin el,nehirlerin eşi!

Can havliyle sarılır birlikte batarsın

kıraç topraklara

Susuz ve aç topraklara

Ve batarken çifte acılar yaşarsın

Hem boğulduğuna yanarsın,hem de

Seninle batanın acısını yaşarsın

Sarılır göz göze ölümler tadarsın

Çırpınırsın ama nafile,balıklar

İşitmez,yanıbaşından geçer gider

Sağır ve dilsiz kalabalıklar.

Sürü halinde,hepsi kendi aleminde

Duymaz el ele olduğun bile seni

Kendi çığlığında boğulur……..

Boğar senide.Sessiz bir çığlıktır bu

Ölüp yaşadığını ele verir

Gözlerde belirir……………………

Tutunursunuz birbirinize

Eceli olursunuz yekdiğerinizin

Saniyesinde,ama ölmezsiniz

Uzun bir ecel olur bu,

Yavaş yavaş ölürsünüz göz göze.

Benim hiç çocukluğum olmadıki

Beyaz badanalı evlerde oturmadım

Ker****tendi duvarlarımız………

Diyordu.Yüreğimizdi tek vârımız

Bir öyküde, ihtiyar bir çocuk…….

____Benim hiç hayatım olmadı ki

A benim menevşem……………….

Bazen ateşten bir çukurdu yüreğimde

Kimi zamanlar saçlarımda ak

Ben hep ölümü yaşadım boğularak

Bu son çırpınışım

Bulandım duruldum ovalarda

Yamaçlarda bellerde seni aradım

Adım adım.

Hep kara hep kara

Bıktım, sana susadım

Ben sana acıktım

Sönmez ummanlar içsem ateşim.

Sen benim okyanusum seni ararım

Ancak sana kanarım……………

Bazen bir zirveden baktım

Gözledim seni, gezdim ovalarda bellerde.

Özledim seni,hüzünlendim bıraktım

Kendimi boşluğa,çağlayan oldum

Kimi zaman ağlayan

Hasretinle bentlerde…………………

Topraklar içti beni, battım zemine.

Coştum çıktım yine

Suyu arayan ırmak, coşkun akan nehir adım.

Toprak bana ben sana susadım.

Hasret hüzün gamla biriktim

Derelere çaylara sarıldım

Damla damla biriktim

Yıllara aylara sarıldım

Ulaşmak için sana

Ödünç sağanaklar aldım semadan

Bir kat fazla tüteceğim borcuma karşılık

Bir yer aç bana kalbinden

Aksın sana bu nehir

Kızma öfkelenme dalgalanma

Çatma kaşlarını ne olur

Atma beni kıyılara

Alışamadım başka sulara

Hep kara hep kara

Bırakayım sana kendimi

İyileşsin bu yara

Göğe gönder tüt beni

Yağmur olup sana düşeyim

Damla damla ortana düşeyim

Dalgalan savur beni

Yerden yere vur beni

Ama,atma kıyılara

Sende kalayım.

Bir yer aç bana kalbinden

Aksın sana bu gönlüm

Bir gidip bir geleyim

Buharlaşayım ateşinle yağmur olayım

Coşkun akan nehir geleyim

Ölüm uykuda biz uyanık

Uyusun uyanmasın şu bağrı yanık

İzin ver garkolsun sana

Ne diyorum bende………….

Hiç boğulurmu su suda

Al koynuna beni yâr

Beklesin dursun ölüm pusuda

Ahmet Gözübüyük

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 hafta sonra...

Özledim sesini ne olur konuş

Bir gül açtır zamanların ötesinden

Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel

Gök mavisinden, deniz mavisinden

Bana bir şarkı söyle

İçimde bir şey kımıldıyor

Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum

Bir baksana ne haldeyim deli divane

Yaralıyım, çaresizim umutsuzum

Bana bir şarkı söyle

Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt

Dökül karanlığıma ışıklar gibi

Al beni, en uzaklara götür

Sesin aksın içimde bir pınar gibi

Bana bir şarkı söyle

Bütün renkleri kat birbirine

Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan

Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi

Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan

Bana bir şarkı söyle

Bazan kar nasıl hazin yağar bilirsin

Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı

İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel

En hüzünlü sesinle, en dokunaklı

Bana bir şarkı söyle

Ü.Yaşar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

9219kaos.jpg

KIRIK KALPLER YOKUŞU

 

“ seni yalnızlığından tanıdım

 

kirpikleri kırk çocuk,

 

çiğneyip durduğun dudaklarından…

 

……………..

 

gözlerin küllenmiş yangın yeriydi,

 

….…..

 

uzaktın,

 

kıyamadım sessizliğine..

 

.………......………………………* ”

 

 

 

 

 

İçte hüzün,,gözde nem,,yorgun ayaklarıyla her ruhun

 

aşinası olduğu bi caddenin,bin yıllık adıdır ;

 

“kırık kalpler yokuşu” …

 

taze bi yaradan sızan,sıcak kan gibi süzülür yorgun adımlarınız,

 

basar gölgenizin üstüne…..

 

yokuş dik,,yürek yaralı,,gölge üzgün,,

 

düşeriz kaydımızı keyif defterinden kendi ellerimizle….

 

……………………

 

tıpkı “mutluluk parkı”,, “sevda çıkmazı”,,

 

“aşk sahili”,,“hayal bulvarı” gibi

 

hemen hemen hepimizin uğrak yerlerinden,

 

bildik mekanlarından biridir “kırık kalpler yokuşu”...

 

yani “hayat” dediğimiz bu şehrin,,adresi herkes tarafından bilinen en loş semti….

 

Artık bi dostun yanlış anlaması mı olur kolumuza takıp girdiğimiz,,

 

yada sevdiceğin bi ağır sözü mü alır getirir bizi bu bildik yokuşun başlangıcına,,o belli olmaz…

 

bazen bi anın yakıcı öfkesi,,bazen yakınlarımızın sebepsiz ilgisizliği

 

bazen de kendi kendimize alınıp bişeylere

 

kimseye sezdirmeden sürüklendiğimiz,,,

 

ama illa,,

 

ama mutlaka,

 

hiç değilse bi ömürde en az bi defa,,

 

hepimizin bi sebepten yolunun düştüğü,,

 

kırgın görüntüsüyle solgun,,

 

hüzün kokusuyla ağlamaklı,,

 

bi dolu müdavimi sendelemiştir

 

 

taştan kaldırımlarında bu yokuşun

 

yürekte figan,gözlerde buğu….

………….

 

“nasıl yapar”,,”nasıl görmez”,, “nasıl anlamaz” çığlıklarıyla içten içe,

 

“bunu yapmamalıydı”,, “hakketmemiştim” sitemleriyle

 

fısıltı halinde

 

yorgun ruh adımlamaya başlar yolunu

 

“kırık kalpler yokuşunun”

 

taştan kaldırımlarında adımların yankılanır,,yankıda hayal kırıklığın,,

 

hayal kırıklığında adımların…

 

Kah bi ağaca tutunur soluklanırsın,

 

kah bi duvara sırtını verir düşünürsün derin derin…

 

Yanından geçen yüzler,,sesler,,yankılar yabancı,,

 

sitemlerse tanıdıktır,,çünkü tüm kırık kalplerin lisanı aynı,bildiğin dil…..

 

üzüntü,,keder ve gam,……

 

……………

 

sonra zaman geçer,,o ilk günlerin acısı azalsa da,,

 

sızı hala yaradadır..

 

bazen kalbimizi inciteni affeder,yeniden döneriz eski günlere..

 

kiminde kırık o kadar büyüktür ki ;

 

bağışlayamaz yürek,,küsüp gider herşeye…

 

kiminde de bi orta yol bulunurken,,

 

kiminde affedilse de unutulmaz bi ömür…

 

ama illa o yokuş tepilir,,

 

adımlanır,

 

arşınlanır…...

 

bi dolu yerine hayal kırıklığımız siner,dağılır….

 

Belki bi yerine çöküp adımızı kazımışızdır tıpkı çocukluğumuzdaki gibi bi banka,,

 

belki de kalbimizden sızan ağrıdan bi kaç damla taşlarına bulaşmıştır bizden hatıra,,

 

yada bi kişiyi içimizden çıkartıp,toptan gömmüşüzdür o yokuşun bi yerine,,

 

ama illa,,

 

ama mutlaka,,

 

hiç değilse bi ömürde en az bi defa,,

 

hepimiz tırmanmışızdır “kırıp kalpler yokuşunu”

 

ruhumuzun üzgün adımlarıyla….

 

……………….

 

Keşke kalpler kırıldığında,,incindiğinde ya da sızladığında,,

 

yani çizilip baştan sona,,ağrısı katlanılmaz olduğu zamanlarda,

 

uzanıp ellerimizle usulca yerinden çıkartabilsek onu,,

 

ve yerine daha hiç kırılmamış,,hiç incinip kanamamış,,

 

bi anın üzüntüsüyle üzerine tek tane yaş damlamamış,,

 

parçalanmamış yani yepyeni,,

 

hiç kullanılmamış bi kalbi takabilsek söktüğümüzün yerine yine usulünce,,

 

ve onla devam edebilsek hayata kaldığımız yerden,

 

hiç bi kötü anın hüznü,

 

hiç bi yaranın sızısı hissedilmeden içimizde…..

 

ama olmaz….olmaz ne çare…

 

kalbimizde biz gibi tek olanımız,,yedeği olmayan,,biriciğimizdir

 

ve bi ömür yoldaşımız,ikincisi bulunmayan,en kıymetlimizdir…

 

ve aslında böyle olması çok daha iyidir belki de değişmesinden..

 

belki de o kırıklarla,,çiziklerle beraber,

 

bi kalbin içine sığmış,sinmiş tüm duygulardır

 

bizi biz yapan şeyler…

 

belki de o kalp bizizdir baştan sona,,

 

ve belki o izler bile değerlidir,tutunmaya çalışırken akıp giden hayata…..

 

Hem bi kalbin içinde sadece kırıklar ve yaralar yoktur ki,,

 

ne çok heyecan

 

ne çok coşku ve deli gibi attığı bi dolu mutlu an daha saklamıştır içine,,

 

bi sürü an,,bi çok duygu güzelden yana,,

 

ve aşk

 

ve sevgi,,

 

onları da kıyıp terk edebilecek miyiz,

 

sızılarından kurtulalım diye,,

 

gözden çıkartabilecek miyiz içimizi ısıtan bi dolu keyifli anın hatırasını,

 

hani her kötü anda koşup saklandığımız,

 

hani ellerimizi uzatıp dokununca tekrar tekrar aynı sevinci yaşadığımız..

 

onlarsız koca bi boşlukla nasıl tutunucaz geri kalan yaşamımızda,,

 

ve ne kadar biz kalıcaz,bi ömrün içindekileri alıp boşaltınca….

 

Her kalp biriktirdikleriyle bi hazinedir,,

 

ve evet yaralandığında çok acır,,kırıldığında sızısı çok derindir,,

 

ama aslında sandığımızdan güçlüdür kalplerimiz,,

 

ve eşsiz ve büyülüdür de üstelik..

 

bi düşünün ;

 

bi kalptir ancak yanıp tükenince bile küllerinden yeniden doğabilen tek parçamız….

 

Ve sadece onun büyüsüyle mutluluktan uçtuğumuzu sanırız…

 

Bizi o taşır bulutlara,dokunmak ne kelime,,sarılıp öperiz bile : )

 

İçine kocaman bi dünyayı bi dolu insanı sığdırırız da sevgiyle,

 

hala sonsuz yerimiz varmış gibi hissederiz geriye….

 

Her kalp büyülüdür,eşsizdir,benzersizdir,,

 

o yüzden kırıkları arasında kendimizi de kaybedip yitirmeden,,

 

bi yarayla kanayıp bi ömrü tüketmeden…

 

bilerek onlarında bi değeri olduğunu,

 

ruhumuz yaşamdan bişeyler öğrenirken……

 

ve görerek tek ziyaretçisi biz değiliz “kırık kalpler yokuşunun”

 

yürümeye devam edelim…yürüyelim..

 

mutlaka bi yerinde hayat bize yeniden gülümsüycektir,,

 

yeniden kanat açacaktır yüreğimizde güvercinler,,

 

yeniden saçın yüzüne düşecektir mutluluk rüzgarıyla,,

 

yeniden yanağını okşuycaktır huzur…

 

...

 

her an içinde bi sonrasını gizler,,

 

ve her yokuş mutlaka biter : )

 

bi de bakmışsın “özlem sapağından” dönmüş,,

 

“güzel günler meydanında” neşe içerisinde

 

çocuklar kadar mutlusun…….

 

…………….

 

İçte hüzün,,gözde nem,,yorgun ayaklarıyla her ruhun

 

aşinası olduğu bi caddenin,bin yıllık adıdır ;

 

“kırık kalpler yokuşu”………..

 

ve herkesin uğrak yeridir şaşırma

 

ve durma,,

 

sonuna dek yürü,her yol biter nasılsa…

 

en sonuna varınca anlarsın zaten : ) bak işte bitti

 

şimdi aç kollarını iki yanına bi martı misali

 

ve sal kendini adında “keyif ” geçen bi başka caddeye

 

ve unutma

 

her yokuş bi inişi de saklıyodur sana ardında ………………

 

…....

 

 

 

“seni kendimden tanıdım çocuk

 

ellerinden tanıdım seni,,tedirgin ellerinden

 

………

 

eğildim öptüm yıkık alnından

 

uzaktın,kıyamadım sessizliğine,

 

biraz daha dedim içimden,,biraz daha

 

gün olur,onuru güzel çocuk

 

acı da yakışır insanın yüreğine…….…*”

 

 

 

/şiir:şükrü erbaş’tan alıntıdır/

 

Mayıs 2006, Şafak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
  • 3 hafta sonra...
  • 3 hafta sonra...

Rıhtımda uyuyan gemi

Hatırladın mı engini?

Sert dalgaları, yosunu

Suların uğultusunu?

 

N'olur bir sabah vakti

Çağırsa bizi sonsuzluk

Birden demir alsa gemi

Başlasa güzel yolculuk.

 

Yırtılan yelkenler gibi

Enginle başbaşa kalsak.

Ve bir şafak serinliği

İçinde, uykuya dalsak.

 

Rıhtımda uyuyan gemi

Hatırladın mı engini?

Gidip de gelmeyenleri

Beyhude bekleyenleri?

 

A.H.Tanpınar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

MASAL KAHRAMANLARIM VE BEN

Masallarda yaşadım ben

 

Masallarla büyüdüm derken

 

Büyümemişim ki ben...

 

Güliver gibi büyüğüm

 

Yüreğim ve onurumla

 

Küçük küçücük insanlar var, etrafta

 

Hesaplarıda kendileri gibi minik olan

 

Pinokyolar,ah o pinokyolar

 

Nereye baksan onlardan

 

Tahtadandır bedenleri, tıpkı yürekleri gibi...

 

Yalanlardır,hayatlarını yönlendiren

 

Bakmayın burunlarının uzamadığına

 

Yalnızım ben

 

Robinson gibi,yapayalnız

 

Sevgisizler arasından

 

Sıyrılıp kaçan,sevgiyi bilen

 

Yürekli...

 

Don Kisot'um

 

Savaştayım,yeldeğirmenlerine karşı

 

Nerden eserse yel

 

O yöne gidenlerle...

 

Pamuk prensesim ben

 

Uzanan elmayı,yıkamadan alan

 

Uzanan eli dost eli sanan...

 

Yedi cücelerden,en utangacı

 

Pamuk prensesi en cok seven

 

Yedi yürekten yalnızca biriyim ben

 

Ne farkeder ki;

 

Masal silbaştan yazılmadıkca

 

Ben hep kaybedeceğim...

 

Ormanın içindeki

 

Kırmızı başlıklı kızım ben

 

Kurtlar,dost,arkadas hatta sevgili rolünde

 

Haydi kurtlar sofrasına merhaba...!

 

İnsan her attığını vuramazmış

 

Wilhem Tell hiç olamaz yani

 

Ah masallar,

 

Gerçeklerdeki masallardan

 

Daha gerçek

 

Dedimya sizlere

 

Yaşamışım

 

Büyümemişim,hiç ben...

 

24.10.2008,elifce

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TÜRKÜLER

 

öylesine geniş ki yüreğim bir deniz gibi,

güler yüzün bir güneş ışığınca

tatlı ve derin yalnızlığında,

dalganın dalgaya sessiz karıştığı yerde.

gece mi bastırdı? gün mü yoksa? bilmiyorum.

güler bana o tatlı o sevimli

güneş ışıltılı yüzün,

ben bir çocuk gibi mutluyum.gece yarısı bir de rüzgar

yavaştan yavaştan pencereme çarpar.

bir sağnak başlamış inceden

damlar odama yavaşça.

mutluluğumun düşüdür benim,

rüzgar gibi yalar geçer yüreğimi.

bir buğudur o bakışında senin.

bir yağmur tadıyla sarar yüreğimi.

 

Nietzsche

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

 

SOL YANIM GÜVERCİN

 

 

Benim ömrüm kimsesiz bir çığlık

Kırık bir figan akarsularda sesim

Çağlayanlara vurur yankısı

 

Mavisi yağmalanmış bir gökyüzüyüm

Karanlığın ortasında

Kendi içinde taşıyan aydınlığını

 

Örselenmiş çocuk gözleriyim

Ömrümün deltasında yapayalnız

Sol yanım güvercin, uçurumları emzirir

Sağ yanım karanlık kakülleri kan

 

Ah kalbim

Ah duyarlı yanım

Ortak oynanan bir oyunmu hayat

Herkesin kendisini oynadığı

Yalnız bir tregadyayım ben

Maskesiz seyircisiz

Ve her gece uykuya yatmış bir dağ gibi kederli

 

Kirpiklerini sulara dökmüş bir çiçeğim

Silahsızım kuşları vurulmuş bir gökyüzünde

Bir kar çölü ıssızlığıyım

Her gece bir ateşdağına tırmanıyorum

Bir kahır dağına

Hiç bir yol çıkmıyor umuda

Kalbimi bir buzdağının ortasına koyup ve uyuyorum

Bir başka bahara açmak için çiçeklerimi

 

Denizi olanlar mavi gözlüdür belki

Ben kavruk bir çöl gibi yangınım

Bir doğulu kadar esmer ve tedirgin

Aşiretlerin terkettiği örenlere benziyor

Kaygılardaki yüzüm

Yollar kar, dağlar karanfil

Göz göz oldu yaralarım bağlayamam

 

Gel yürek sıcağı bir ezgiyle ört üstümü

‘ örtki ölem’

 

Nuri CAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir de benden olsun...

 

 

 

“Soğuğun Adıyla Uzandı Suskunluğun Yüreğime”

 

Harekesiz bir cümleyle başladı

Şimdi adına ağıt yaktığım duygu

 

İşgale açık kaldı yüzüm

Ve zaman buzdan bir cam gibi

Düşüp parçalandı dizlerimde

 

Kalemimdeki düşler

Üçgen bir çocuğa açılırken

Bir cezm gibi kesti

Suskunluğun kelimelerimi

 

Yüreğimi kemirerek

Cehennemin dibini hak ederken bir kurt

Ömürden akan karanlık

Serkeşçe takıldı düşüncede

 

Elif elif uzadı gece

Sonra düştü her şeyin üstüne

Sabretmek ölüm kadar zormuş

Bildim. Bilmenin her haliyle

 

Şakaklarımdan akarken kan

Ve adınla başlarken ateşe açılan kapı

Bir ayet dahi kalmadı

Tutup kaldıracak ellerimden

 

Sevmek, belki yalnızlık kadar zor

Susman, sedef kakmalı bir hançer

Nasıl nefret ederse kelebek geceden

Sükutuna dair duygum az değildir ondan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

3693yansma.jpg

 

 

 

 

 

SAÇLARIM KESİLMEMİŞTİ HENÜZ...

 

bir ateşin bütün yanma zamanlarında yürüdüm üzerinde ben ...

bir atesin bütün yanma zamanlarında

yürüdüm

üzerinde

 

külümü hakketmek için,

yeterince …

 

 

 

____ ^^

 

 

*

 

ansızın bir anahtar sesi

ve birkaç sessiz adım peşinden

artık kapıyı bile çalmıyor acı

açıp

giriyor

kendiliğinden …

 

 

*

 

öylesine bir gündü

adı dahil her bir anı, önemsiz

hatırımda kalan yalnızca

hüngür hüngür bir yağmurun yağışıydı dışarıda

bense içeride damlıyordum

s

e

s

s

i

z

s

e

d

a

s

ı

z

ve kalbim _____

hüzünden örülmüş bir ipin sonunda

asılıydı

bir bulutun ucunda ...

 

ve uzundu saçlarım

kesilmemişti henüz …

 

 

*

 

öylesine bir gündü

ben dahil her bir şeyi, önemsiz

hatırımda kalan yalnızca

kesik kesik soluk alıp verişiydi onun oramda

sokuldum,

tıpkı uzağı bilmeyen yollar gibi, yakınına

ve dokundum,

belki merhemsizdir diye yarası, korkuyla

ve “lütfen” dedim, lütfen

sen hep kal,

buramda …

araladı yorgun gözlerini güçlükle

ve ardından belli belirsiz bir iniltiyle

yağmuru sordu _______

y

a

ğ

d

ı

m

ırmağı sordu _____

a

k

t

ı

m

ya gece ? dedi

açtım,

içimi araladım …

baktı …

baktı …

baktı …

peki,

ya sen ? dedim

 

öldü …

 

aşktı …

 

ve saçlarım henüz kesilmemişti,

uzundu

ve geceden daha karaydı …

 

 

*

 

öylesine bir gündü

bu cümle dahil bütün yazdıklarım, önemsiz

hatırımda kalan tek şey, saçlarımdı

sararmadan biçilen buğdaylar gibi, zamansız …

bir de parmaklarım arasında duran makasın metal soğukluğu

bir de durduramadığım şu lanet nemli iç çekiş

bir de üşümek,

ki bu tıpkı,

şah damarının içinde her günü bir kış hissetmek ...

ve çakıl taşlarının, göze görünmeyen hüznü

ve susuz büyümüş söğütlerin ninnisi

ki ah !

bilirim ben bunu,

bu kurumak uykusu ...

ve camın kırılmaya hazır kalbindeki o incelik

sonra ölü doğmuş hayallerin,

çiçeksiz

ziyaretçisiz

mezarları

ve çoktan virane olmuş bir bahçede

unutulmuş yaşlı asmasının,

yıkılan çardağı ...

hepsi,

hepsi birden

geçti içimden

ki ben bir aynanın önündeyken

ve yerlerde tutam tutam saçlarım

parmaklarımda, gururlu susuşuyla bir makasın

kaldırdım başımı

aynadaki suretim ıslak

içimde, tuz kokulu bir uzak

ve gözlerimde, uçmayı öğrenemeyen kuşların bakışı

işte hazırım

hadi !

ey acının siyah güneşi !!!

yalnızlığın solgun rengini taşıyan yüzüme

artık daha çok vurabilirsin, ışığını ____

bak,

kestim saçlarımı, sırf senin için

ama keşke ...

keşke ...

sen,

neyin bedelisin ?

bilebilseydim …

 

*

 

ansızın bir anahtar sesi

 

ve solgun bir gölge peşinden

 

artık kapıyı bile çalmıyor acı

 

açıp

 

giriyor

 

kendiliğinden ...

 

____ ^^

 

02.06.2009,Safak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ansızın bir anahtar sesi

 

ve solgun bir gölge peşinden

 

artık kapıyı bile çalmıyor acı

 

açıp

 

giriyor

 

kendiliğinden ...

Gurbet içimde bir ok herşey bana yabancı

Hayat öyle bir han ki acı içimde hancı

Sevmek korkulu rüya yalnızlık büyük acı

Hangi kapıyı çalsam karşımda buruk acı

 

Yıllar yılı gönlümde bir gün sabah olmadı

Bu ne bitmez çileymiş neden hala dolmadı

Sevmek korkulu rüya yalnızlık büyük acı

Hangi kapıyı çalsam karşımda buruk acı

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

4054kitapz.jpg

 

 

 

geçmişler hatırlıyor,

 

bu günler

 

unutuyorsa beni,

 

dağılırım dokunsan

 

sözlerim,

 

kanatları tozdan bir kelebek artık demek ki …

 

 

 

____ ^^

 

 

 

merhaba …

 

merhaba,

siz

ve

hiç görmediğim gözleriniz

nasılsınız ?

dilerim iyisinizdir,

her biriniz …

ve ah !

ne olur affedin kabalığımı

ilkin kendimi tanıtmalıydım, haklısınız;

_______ dumansız bir yangının, sonrasıyım ben

soğumuş bir alevin, dinmiş ağıtı

sönmüş bir közün anısıyım

kül’üm ben

külüm

kısacası …

 

 

masum griliğime

hepiniz

hoş geldiniz !

 

lütfen içeri girin …

 

 

 

*

 

 

 

merhaba,

 

merhaba hoş geldiniz

siz

ve

hiç komşusu olamadığım o çiçekli düşleriniz

ve ah !

çok özür dilerim duyamadım, üzgünüm

ben neler mi yaparım ?

bunu mu sormuştunuz ?

________ nasıl desem

ilk kesik hep en derindedir, işte bu benim

ama yinede dokunmaktan ötesini de bilir ellerim

ki çizerim, kağıtlara yüzler

yazarım yorgun cümlelere tutsak, beyhude kelimeler

arada çekilip susarım da bazen

bazen de konuşurum

kelimesiz,

harfsiz …

kimsiz,

kimsesiz …

ama inanın hiç olmadım şair

hiç

sanmadım kendimi ressam

yada dilsiz,

hiç

kalmadım …

yalnızca duydum her ne dediyse yüreğim

duydum

ve gizlemedim

okudum soldan sağa kalbimi

okudum

tıpkı kucağıma bırakılan bir mektupmuş gibi

bir de işittim …

işittim,

her __

son ___

sözü _____

ve duydum kuytumda ölen aşkların, en son dileğini

ve ölülerimin,

gözlerini

kapadım …

ki ben içimden geçen senelerden daha çok yaralıydım

yine de dayandım

dayandım her vedaya

ve anladım

baştan yakmak için yazmak ne ise

unutmak için sevmekte oydu aslında

ve işte

eğer sizde

yeterince sessiz olur

ve beklerseniz

bir gün içinizde

mektubunu okur

ya kalbiniz

yada bir

ölünüz

 

onu,

kendi sesiyle

işitirsiniz …

 

 

*

 

merhaba

 

merhaba,

siz ve hiç görmediğim gözleriniz

nasılsınız ?

dilerim iyisinizdir,

her biriniz …

ve ah !

ne olur affedin kabalığımı

çok uzattım, haklısınız ne deseniz ;

_______ bir ömrün sürek çığlığıyım ben

bitimsiz bir yüreğin yeminli tercümanı

ve bir kalemin iki satırlık mırıltısıyım

yırtılmaya razı bir sayfada

bıraktığı

solgun

anı ...

söz’üm ben

sözüm

kısacası …

 

hüzünlü mana^ma

hepiniz hoş geldiniz !

 

lütfen

içeri

girin …

 

____ ^^

 

Safakk

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.