Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ayetlerin anlam enflasyonu


muki

Önerilen İletiler

Duyu organlarının ömrü yeterse algılarsın!

 

Bu arada bu soruların konuyla alakası ne?

bu sorunun konuyla alakası, madem gerçekler duyu organlarıyla algılanıyor, bilim, kainatın sınırını araştırmıyor mu? o zaman kainatın sınırını da duyu organlarımızla algılayabilir miyiz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu sorunun konuyla alakası, madem gerçekler duyu organlarıyla algılanıyor, bilim, kainatın sınırını araştırmıyor mu? o zaman kainatın sınırını da duyu organlarımızla algılayabilir miyiz?

 

evet, algılayabiliriz

 

ama şu an böyle beri veri yok !

 

olsaydı duyu organlarımızla algılayabilrdik !

 

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yani oksijenle azotun havada mevcut olduğu verisini bilmesek, havayı algılayamayacak mıyz?

 

havayı duyu organlarımızla algılıyoruz, görüyoruz, kokluyoruz, derimizle hissediyoruz

 

eğer kastettiğiniz boşluk ise onuda duyu organlarımızla algılıyoruz, örneğin gözü kapalı bir insan boşluğu hareket ederek algılayabilir, neresiyle ? derisiyle !

 

herşey duyu organlarıyla algılanır.

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsana da akıl vermiş. Kendi öğrensin diye. Ona da bir yol göstermiş lakin astigmat galiba birçoğu yolu net göremiyor...

 

Bir başka başlıkta arkadaşlarımızdan biri şunları yazmış...

 

Gerçek benim gerçeğim..

Bulduğum hakikat kendi hakikatim..

Doğrum kendi doğrum..

MUTLAK doğru budur diyemez kimse elbette..

Çünki üç beş yüz yıl öncesinin doğrusu ile bu günün doğrusu farklıdır..

Daha sonrada bu böyle olacaktır..

Bilinmezler bilindikçe doğru değişecektir..

*

**

***

Gerçek sadece yaşayarak deneyimlediklerimizdir..

Bu gün biz..yarın başkaları deneyimleyecek hayatı..

Oluşan veritabanındanda yeni gerçekler,yeni doğrular çıkacaktır..

Bilgi birikerek çoğalacaktır..bunu becerebilen tek canlıda İnsandır..

 

***

Hiç bir mahlukatın umurunda değildir [Tanrının] varlığı ve yokluğu..

 

***

Hiç bir gerçek tecrübe edilmeden,deneyimlenmeden gerçek olamaz..

Hayal peşinde yada başkalarının gerçekleri peşinde gezmeyelim..

Ömür kısa çünki..kendi gerçeğimize vakıf olabildikmi..gerisi gelir

.

 

İnsanın aklını kullanarak yaşamı anlamlandırmak....

Yaşamını oluşturan tüm olguları kavramak isterken;

 

Peygamberler de dahil, kim hangi yolu gösterirse göstersin,

Yüzyıllardır süregelen insanoğlunun kendi deneyim, gözlem ve sonuçları konusunda,

Başkalarını neden astigmat sanmanızın nedenleri üzerine size bir şeyler ifade eder belki diye düşünüyorum...

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
Ben size kaç kere dedim, "Allah uğraştırmayı seviyor" diye....Onun için Arapça'yı seçmiş. Bir kelimesinin 37 anlama gelebileceği bir dil.... Ayrıca muhkem ve müteşabbih ayetler de koymuş....Mahsusçuktan mantık hataları yapmış, çileden çıkaran ayırımcılıklar yapmış..vs, vs.......

 

Onun için de ikide bir "hala aklınızı işletmeyecek misiniz" demiş....E, haklı yani...Bize bir tek aklımızı işletmek kalıyor....

 

Ha, tüm bunları sınav için yapıyor...Sınav için gelmişiz ya....Kolay geçmeyelim diye...

Sayın Halkalıyıldız sizin bu yazınızdan şöyle bir sonuç çıkıyor.Sizin yazdıklarınızdan çıkan mana eğer bir tanrı varsa benim dediklerim doğrultusunda hareket edecek.Tanrıya ben nasıl ibadet etmek istersem öyle yaparım.Tanrı ben ne dersem onu yapacak.Yani bi anlamda tanrı bana kulluk edecek.Oysaki Tanrı kulluk etmez.Tanrıya kulluk edilir.Siz dinin hiçbir zorlamasına tahammül gösteremiyorsunuz.Kim şimdi kalkıp ibadet edecek cinsinden yani.Kulluk etmek size ağır geliyor.Bundan dolayı kendinizi avutuyorsunuz çok yazık.Eğer tanrı uğraştırmayı seviyorsa bundaki sorun nedir?Tanrının isteği ne ise o olur.Siz nasıl oluyorda tanrıya dahi başkaldırma cesaretinde bulunmayı göze alıyorsunuz?Siz bir insansınız.Belli bi müddet sonra vücudunuz tamamen toprak olucak.Sizin sadece sınırlı bi aklınız var.Tıpkı tüm insanlarda olduğu gibi.Elimizde olan tek şey bu.İnsan çok acizdir.Hemde çok.Bu yüzden haddini aşan şeyleri sorgulamaya hakkı yoktur.Belli bir ölçüde vardır fakat herşeyin bi sınırı vardır.Kimse tanrının işine karışamaz.Sizde tabi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

13thWarrior,

 

Ben mantıksızlığa, haksızlığa, ayırımcılığa tahammül edemeyen bir insanım. Kutsal (!) kitaptakileri de bu yüzden kabullenemedim ve Allah'ın yazdırmadığını anladım.

 

Şimdi ayrılığımız burada başlıyor. O kadar inanıyorsun ki Allah sözü olduğuna. Eleştirilerin bu yüzden. Nasıl olur da karşı gelirsin diyorsun. Ama, bu ayetlerin insan sözü olduğu o kadar açık ki.

 

Apaçık hem de....

 

Ortada inanılmayı hakeden, gerçekten "ilahi" bir kitap olsaydı neden inanmayalım ki.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz dinin hiçbir zorlamasına tahammül gösteremiyorsunuz.Kim şimdi kalkıp ibadet edecek cinsinden yani.Kulluk etmek size ağır geliyor.

 

Bu kanıya nereden vardınız? Ben de derim ki keşke inanıyor olsam da ibadet etsem oohhh, hele bi de cenneti garantileyince banane dünya işlerinden, mühim olan diğer taraf... Değil mi?

 

İnsanları hayalleriniz doğrultusunda ithamlar altında bırakmayınız.

 

Siz nasıl oluyorda tanrıya dahi başkaldırma cesaretinde bulunmayı göze alıyorsunuz?

 

Başkaldırmak?

Başkaldırmak terimi, var olan bir güce, otoriteye karşı gelmektir. İnanmayanlar nasıl başkaldırsın ki?

Bu sizin inancınızla sınırlı olan bir şey...

 

Siz bir insansınız.Belli bi müddet sonra vücudunuz tamamen toprak olucak.

 

Evet aynen öyle. Buna itirazı olan yok ki...

 

Sizin sadece sınırlı bi aklınız var. Tıpkı tüm insanlarda olduğu gibi.

 

Evet sınırlıdır. Ama ne anlamda? Neyle sınırlı? Sınırı nereden biliyorsunuz? Bimediklerimizle mi?

Bundan 500 yıl önce bilemeyeceklerimizi düşünün. Ne oldu o sınır genişliyor mu sürekli? Sabit değil mi?

 

Elimizde olan tek şey bu.

 

Eee? bu yüzden de her peygamberim deyip savaşana inanaılm mı?

 

İnsan çok acizdir.Hemde çok.Bu yüzden haddini aşan şeyleri sorgulamaya hakkı yoktur.

 

Hadden kastın nedir?

Varlığını sorgulamak, bilimsel gerçekliklerin peşine düşüp sır perdelerini aralamaya kalkmak haddini aşmak mı?

13.Warrior, ortaçağdan mı çıkıp savaşmaya geldiniz? Bu söylemleriniz ortaçağ söylemlerini çok andırıyor...

 

Belli bir ölçüde vardır fakat herşeyin bi sınırı vardır.

 

Bu sınırı kim belirliyor? Neye göre belirleniyor?

Ne zaman ve hangi durumlarda bu sınırı (haddimizi) aşıp sorgulamaktayız ve günah işlemekteyiz peki?

Ne zaman ve hangi durumlarda bu sınırı (haddimizi) aşmayıp sorgulamalarımızı durdurmaktayız??

 

 

Kimse tanrının işine karışamaz.Sizde tabi

 

Tanrının işi ne? Öncelikle bunu ortaya koyalım...

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Neden her insan Allah'ı gösteren Ayetleri kolaylıkla göremiyor?"

 

Kanaatimce, Allah'ı bildiren ayetleri görmemize en büyük engel seküler bilimin sebep-sonuç ilişkisine dayalı determinist yaklaşımıdır. Örneğin, bir elma, Allah'ı bize bildiren mucizevî bir meyve iken, seküler bilim, elmanın elma ağacından, ağacın çekirdekten ve çekirdeğin DNA'daki programdan, DNA'nın moleküllerin farklı dizilişinden ve moleküllerin de atomlardan oluştuğunu açıklayarak sıradanlaştırır. Bir insan, sebepler perdesini kaldırıp bir elmanın sonsuz kudret sahibi Allah'ın ilim, kudret, hikmet ve rahmetinden geldiğini anlayabilir. Seküler bilim, her şeyin sebebini araştırarak gizemini çözdüğünü düşünüyor. Yani, gördüğünüz nimetlerin arkasında bir Mün'im (nimet verici) aramayın, onlar şu sebepler zincirinin sonuçlarıdır, diyor. Oysa elmayı elma ağacından bilmek, elma suyunu içinde bulunduran "akıllı makinelerin" (vending machine) elma suyunu yaptıklarını söylemek gibidir. Akıllı makinelere parayı koyup elma suyu kodunu girdiğinizde, makine bize elma suyu veriyor. Para yerine, elma ağacına su ve gübre verdiğimizde, ağaç bize elma veriyor. Akıllı makineler, elma suyunu yapacak ilme ve kudrete sahip olmadığı gibi, elma ağacı da, bütün bilim adamlarının bile yapmaktan aciz kaldığı elmayı yapamaz. Akıllı makinelere meyve sularını yerleştiren ilim ve kudret sahibi biri olduğu gibi, Allah'ın akıllı makineleri olan meyve ağaçlarına da meyveleri takan sonsuz ilim ve kudret sahibi biri vardır. (4) Seküler bilim, meyveyi ağaca vermekle ahmakça bir hüküm vermiş oluyor.

 

Seküler bilimin bu yaklaşımında çok büyük bir yanılgı vardır. Bir örnekle ne demek istediğimi açıklayayım: Hayalen Afrika'nın en ücra bir köyüne yolculuk yapalım. Hayatında televizyon görmemiş bu insanlara, uzaktan kumandalı bir televizyonu hediye olarak beraberimizde götürelim. Bir haftalığına köydeki zeki insanları toplayıp seküler bilimin determinist yaklaşımını anlatalım. Daha sonra da televizyonun bilimsel olarak nasıl çalıştığına ilişkin bir teori geliştirmelerini isteyelim. İçlerinden zeki olanı şöyle bir bilimsel teoriyle gelsin: "Televizyon dediğiniz ekran kutusunda gördüğümüz görüntünün nedeni uzaktan kumandadır. İnanmıyorsanız, tezimizi test ediniz. Her seferinde kumandaya bastığınızda ekranda bir görüntü çıkıyor ve tekrar basınca görüntü kayboluyor. O halde, görüntünün sebebi kumandadır." Muhtemelen, birçok insan bu teoriyi kabul etmek zorunda kalacaktır. Ancak televizyondaki programların çok yüksek ilim ve hikmet içerdiğini görenler böyle bir teoriyi kabul etmekte zorluk çekecekler. Onlar, kumandanın bu denli yüksek ilim ve hikmet sahibi olduğunu makul görmediklerinden bu teoriye şiddetle karşı çıkacaklar.

 

İşte bu misalde olduğu gibi, bizler de akıl sahipleri olarak düşündüğümüzde göreceğiz ki, ağaçlara veya hayvanlara takılan neticeler onlardan değildir. En yüksek ilme sahip bilim adamlarının yapamadığını inekler veya sinekler elbette yapamazlar. O halde, televizyondaki görüntü bir stüdyodan geldiği gibi, kâinat televizyonunda bize görünen her şey başka bir alemden geliyor. Televizyon programları hayat, ilim, akıl sahibi insanların eseri olduğu gibi, kâinattaki hakiki görüntüler de sonsuz ilim, kudret ve hikmet sahibi Bir'inin eserleridir.

 

Rabbimiz kâinatı, her an değişen filmlerin oynandığı, dinamik ve canlı bir sinema salonu şeklinde yaratmıştır. Gösterdiği bütün filmlerle kendini bize tanıtmak istiyor. Televizyon ve kumandayı yapan, kasıtla ve hikmetle ikisi arasında bir ilişki kurduğu gibi, kâinatın sahibi de hem sebebi hem de sonucu beraber yaratarak aralarına, hikmeti gereği bir ilişki koymuştur. (5) Aklı başında olan insan, televizyondaki görüntüyü kumandaya mal etmediği gibi, kâinattaki görüntüleri ve nimetleri de sebeplere havale edemez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aklı başında olan insan, televizyondaki görüntüyü kumandaya mal etmediği gibi, kâinattaki görüntüleri ve nimetleri de sebeplere havale edemez.

 

Sorunumuz "kullanma klavuzu" ile :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir toplum bilime nasıl bu kadar uzak olabilir?

Kim ve hangi güç bir toplumu bu denli olumsuz etkileyip bilime küstürebilir?

 

Şimdi bunun örneğini görelim :)

 

Teşekkürler Larsie... (ama umarım bu sefer okuyup yapışırmışsındır)

 

"Neden her insan Allah'ı gösteren Ayetleri kolaylıkla göremiyor?"

 

 

Bakalım niyeymiş...

 

Kanaatimce, Allah'ı bildiren ayetleri görmemize en büyük engel seküler bilimin sebep-sonuç ilişkisine dayalı determinist yaklaşımıdır.

 

Evet haklısınız. Eğer ki olayların sebep ve sonuç ilişkilerini analşiz edemiyor, sonuçların nedenlerini bulamıyorsanız işin en kolay kaçış yolu, olayların nedenini soyuta (Allah'a) atamaktır (Demirefenin çok sevdiğim bir deyimi).

 

Şimdi örnekleri inceleyelim...

 

Örneğin, bir elma, Allah'ı bize bildiren mucizevî bir meyve iken, seküler bilim, elmanın elma ağacından, ağacın çekirdekten ve çekirdeğin DNA'daki programdan, DNA'nın moleküllerin farklı dizilişinden ve moleküllerin de atomlardan oluştuğunu açıklayarak sıradanlaştırır.

 

Sıradanlaştırır mı? (!!!)

Bu nedemektir? (!!!)

Sıradanlaştırır mı yoksa onun gizemini çözerek anlamamızı mı sağlar (Ne dersin Larsie?)

Elbette ki olayların gizemini çözmüş olmasak sıradanlaşmaz (!) ve gizemini korur. Mesela güneşin ne olduğu, yanardağın ne olduğu, nasıl meydana geldiği...

 

Şayet olaylara neden-sonuç ilişkisini çözecek şekilde şüpheci yaklaşmasaydık depremin bile nedenini bilemeyecektik. Levha hareketleri bizim için sıradan olmayacaktı ve Tanrıların bizi cezalandırmasını bekleyecektik... (Ne dersin Larsie?)

 

Öyleyse buradaki sıradanlaştırma terimi çok önemli bir terim. Olayın özü belki de.

 

Bir grup insan, olayların bilimsel açıklamasına sıradanlaştırma der... Çünkü olayların gizemlerinin ortaya çıkmasından korkarlar... Tanrılar böyle ölmüştür insanlık tarihi boyunca....

 

 

Bir insan, sebepler perdesini kaldırıp bir elmanın sonsuz kudret sahibi Allah'ın ilim, kudret, hikmet ve rahmetinden geldiğini anlayabilir.

 

Bak şimdi :)

Ne demiştik? Eğer ki sebep-sonuç ilişkilerini bilmezseniz bunu Allahın gücü olarak kabul edersiniz.

 

Ancak yazıda ne diyor?

anlayabilir diyor.

Ancak bu bir kabul ve hayaldir... Çünkü bilinmez olur neden-sonuç ilişkisi...

 

Seküler bilim, her şeyin sebebini araştırarak gizemini çözdüğünü düşünüyor.

 

Haşaaaa...

Hiç bir bilim dalı bunu demez diyemez... Derse bilim olmaktan çıkar Larsie.

Bilimin tanımı nedir dostum?

Her bir keşif yeni bir bilinmezi doğurur. Bilimin işi öyle çabuk bitecek bir şey değildir...

Çünkü daha çooook bilmediğimiz şey var...

 

Oysa elmayı elma ağacından bilmek, elma suyunu içinde bulunduran "akıllı makinelerin" (vending machine) elma suyunu yaptıklarını söylemek gibidir.

 

:D

Bu örneğe bittim yahu...

Elmayı üreten elma ağacı dersek eğer elma suyunu da akıllı makinaların yaptığını sanıyormuşuz...

Ne dersin Larsie? sence de biraz komik kalmamış mı bu örnek???

 

Akıllı makinelere parayı koyup elma suyu kodunu girdiğinizde, makine bize elma suyu veriyor.

Para yerine, elma ağacına su ve gübre verdiğimizde, ağaç bize elma veriyor.

Akıllı makineler, elma suyunu yapacak ilme ve kudrete sahip olmadığı gibi,

elma ağacı da, bütün bilim adamlarının bile yapmaktan aciz kaldığı elmayı yapamaz.

 

Bunu yazan bir bilim adamı olmalı :)

 

Akıllı makinelere meyve sularını yerleştiren ilim ve kudret sahibi biri olduğu gibi, Allah'ın akıllı makineleri olan meyve ağaçlarına da meyveleri takan sonsuz ilim ve kudret sahibi biri vardır.

 

Bu yazıyı yazan arkadaş, bilimden bihaber, okula gitmemiş olsa gerek ki neden-sonuç ilişkilerini bilmiyor...

Elma ağacı neden elma verir bilmiyor olsa gerek ki bunları yazmış...

 

Seküler bilim, meyveyi ağaca vermekle ahmakça bir hüküm vermiş oluyor.

 

Bunu diyen ve bunlara inananlar da akıllı olduklarını kabul edip orda burda yazı yazıyorlar değil mi?

Meyveyi ağaca vermicen de kime verecen???

Yapmayı gözünüzü seveyim :)

 

Larsie yine okumamışsın :)

 

 

Seküler bilimin bu yaklaşımında çok büyük bir yanılgı vardır.

 

Neyse görelim şimdi yanılgıyı...

 

Hayalen Afrika'nın en ücra bir köyüne yolculuk yapalım. Hayatında televizyon görmemiş bu insanlara, uzaktan kumandalı bir televizyonu hediye olarak beraberimizde götürelim. Bir haftalığına köydeki zeki insanları toplayıp seküler bilimin determinist yaklaşımını anlatalım.

 

Hadi anlattık...

 

Daha sonra da televizyonun bilimsel olarak nasıl çalıştığına ilişkin bir teori geliştirmelerini isteyelim.

 

İstedik bakalım...

 

İçlerinden zeki olanı şöyle bir bilimsel teoriyle gelsin: "Televizyon dediğiniz ekran kutusunda gördüğümüz görüntünün nedeni uzaktan kumandadır. İnanmıyorsanız, tezimizi test ediniz. Her seferinde kumandaya bastığınızda ekranda bir görüntü çıkıyor ve tekrar basınca görüntü kayboluyor. O halde, görüntünün sebebi kumandadır."

 

Diyelim ki böyle düşündi bakalım...

 

Muhtemelen, birçok insan bu teoriyi kabul etmek zorunda kalacaktır. Ancak televizyondaki programların çok yüksek ilim ve hikmet içerdiğini görenler böyle bir teoriyi kabul etmekte zorluk çekecekler. Onlar, kumandanın bu denli yüksek ilim ve hikmet sahibi olduğunu makul görmediklerinden bu teoriye şiddetle karşı çıkacaklar.

 

Anaaaa, yazı kendi kendini imha etti vallahi... Bu günlerde kendini iha eden yazılarla çok karşılaşıyorum yaa :stuart:

 

Şimdi Larsie,

Bunu bilmeyenler şiddetle karşı çıkacak ve TV yi başka türlü açıklayacak dimi? Tıpkı sizin ve sizin gibilerin doğayı açıkladığı gibi, Tıpkı sizlerin algılayamadıklarınız karşısında Tanrıya başvurduğu gibi...

 

Tıpkı sizlerin elma ağacını bile hala anlayamadığı gibi... Bu bize neyi gösteriyor? Demekki aslında, bazan bilgi bile işe yaramıyor. Bilim size TV nin nasıl çalıştığını da anlatsa, elmanın nasıl oluştuunu da anlatsa sizler ne yapacaksınız? O Afrika köyündeki cahiller gibi karşı çıkacaksınız...

 

Neyse kendini imha eden yazıya geri dönelim...

 

İşte bu misalde olduğu gibi, bizler de akıl sahipleri olarak düşündüğümüzde göreceğiz ki, ağaçlara veya hayvanlara takılan neticeler onlardan değildir.

 

Ne alakası var şimdi yahu?

Örneğe bak, yoruma bak sonuca bak...

Öyle değil mi Larsie... Sence de bir çelişki yokmu?

 

 

En yüksek ilme sahip bilim adamlarının yapamadığını inekler veya sinekler elbette yapamazlar.

 

Ya var ya laboratuvarda süt yapsalar kalkıp dersiniz ki hadi bir de inek yapında görelim... İnek yapsalar hadi bu dünyanın aynısından yapın da görelim :stuart: Of koptum yaa...

 

O halde, televizyondaki görüntü bir stüdyodan geldiği gibi, kâinat televizyonunda bize görünen her şey başka bir alemden geliyor.

 

İşteee yazının can alıcı noktasııııı....

Aslın da "matrix"deyiz. Aslında bir kaşık yok Larsie... Aslında sen yoksun... Ben yokum... :stuart:

 

Yazının devamına bakamayacağım artık...

 

Larsie, bundan sonra bi zahmet sen okuyup eleştir de ondan sonra yapıştır... Beni de uğraştırma olur mu??

 

Yine de teşekkürler... Kimin neyi nasıl düşünüp hayal ettiğini, nasıl bir çelişkiler yumağında olduğunu ve bilimden bihaber bırakıldığını gösterdin bize...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Gerçek Kendinizssiniz..sizden başka gerçek yok..anlayın şunu :D

 

Bütün bildiğiniz gerçekler,siz varsanız gerçektir..sizin kabul ettiğiniz gerçeklerdir.. :)

 

Kendi varlığının gerçeğine yönelenler doğru yönde olanlardır..kendi varlığını farkedenler varlığın diğer parçalarınıda farklı gözle incelerler..kişi kendini bilmiyorsa(ki insanın arayışı hep kendisini arayıştır)kahveye bile sokmazlar onu :D

 

Kendini arayan İnsan elbette aradığını kendinde bulacaktır.. :)

 

Nasıl kendisine lazım olan teknolojiyi, nasıl daha mutlu yaşarım düşüncesiyle geliştirdiyse..İnançları yönünde,de nasıl daha Mutlu yaşayabilirim düşüncesi mutlaka olmalıdır kafasında.. :)

 

 

Sevginiz Sermayeniz Olsun..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnançları yönünde,de nasıl daha Mutlu yaşayabilirim düşüncesi mutlaka olmalıdır kafasında.. :)

 

Hangi inançları?

Mistik olaylara gerek olduğunu düüşnmüyorum dayı...

Kişi kendini bulduğunda zaten gerçekliğini yaşıyor olur.

Öteki dünya inancından kurtarmıştır kendini.

Kişi kendini bulamadığında öteki dünya hayali kurar. Gerçekliğini orada (olmayanda) arar. Uçmuştur yani bir nevi... Gökyüzündedir hayallerinde.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Yersoy.. :)

 

 

Ölüme iman ediyorsun değilmi.. :D (uzun ve sağlıklı bir ömrün olsun)

 

Mutluluğu ÖTE,lemeyenler,ÖTE,de olası halleri burada yaşarlar..cennetlerini kurarlar..herkesin kendi cenneti kendi gönlünde kurulacak çünki..ehhhh cehennem isteyende gönlünde kuracak cehennemini..Allah zebani değil cehennem ateşleri yaksın.. :D

 

Teknolojik gelişimi gerçekleştiren akıl,inanç yönündende gelişmelere açıktır..İnsanın inanç yönündeki gelişim sürecide hala işlemektedir.. :) anlatmak istediğim buydu.. :)

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu kanıya nereden vardınız? Ben de derim ki keşke inanıyor olsam da ibadet etsem oohhh, hele bi de cenneti garantileyince banane dünya işlerinden, mühim olan diğer taraf... Değil mi?

Bazı şeyleri bilerek görmezlikten gelmenizden anlıyorum.Güneşin yüzü balçıkla sıvanmaz.

 

 

İnsanları hayalleriniz doğrultusunda ithamlar altında bırakmayınız.

Milyarlarca kişi ile aynı hayalleri paylaşıyorum.Tabi eğer hayalse

 

 

İnanmayanlar nasıl başkaldırsın ki?

İnanamamak zaten baş kaldırmaktır.Tanrıdan gelen yok sayıp göz ardı etmek başkaldırmak değilde nedir o zaman?

 

 

Evet aynen öyle. Buna itirazı olan yok ki...

Ben o cümleyi İnsanın acizliğini belirtmek için kulandım.Demekki aciz olduğunu kabul ediyorsun.Tüm insanların olduğu gibi.O zaman neden bilmediğin daha varlığından bile tam olarak emin olup olmadığın bir tanrı hakkında yorum yapıyorsun.

 

 

Evet sınırlıdır. Ama ne anlamda? Neyle sınırlı? Sınırı nereden biliyorsunuz? Bimediklerimizle mi?

Bundan 500 yıl önce bilemeyeceklerimizi düşünün. Ne oldu o sınır genişliyor mu sürekli? Sabit değil mi?

Yersoy 5 dakika sonra ne olacak?Neden bunu bilmeye aklımız yetmiyor.Neden evrenin her yerine gidemiyoruz.

 

 

Eee? bu yüzden de her peygamberim deyip savaşana inanaılm mı?

Şimdiye kadar kaç tane peygambere inandınız?124.000 peygamberi yok sayan ben değilim siz siniz.Her önüne gelene inanalım diye bi tabir kullanmadım.Kullanmadığım gibi yazdıklarımdan nasıl bu manayı çıkardığınızıda merak ediyorum.

 

 

Hadden kastın nedir?

Varlığını sorgulamak, bilimsel gerçekliklerin peşine düşüp sır perdelerini aralamaya kalkmak haddini aşmak mı?

Hayır haddini aşmak değildir.Ben bilimsel meseleleri kastedmedim.Nedense her konuda önüme kendinizin bile tastik etmediği bilimsel meseleleri getiriyorsunuz.İnsanın haddini aşması

Tanrının işi ne?

İşte budur.Tanrının işi sizi neden ilgilendiriyor acaba?Özellikle de inanmadığınız bir tanrıysa bu.

 

 

Ne zaman ve hangi durumlarda bu sınırı (haddimizi) aşıp sorgulamaktayız ve günah işlemekteyiz peki?

Ne zaman ve hangi durumlarda bu sınırı (haddimizi) aşmayıp sorgulamalarımızı durdurmaktayız??

Neyi sorguladığına bağlı.

 

13.Warrior, ortaçağdan mı çıkıp savaşmaya geldiniz? Bu söylemleriniz ortaçağ söylemlerini çok andırıyor...

 

Anlayana davul zurna az,anlamayana sivrisinek saz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı şeyleri bilerek görmezlikten gelmenizden anlıyorum.Güneşin yüzü balçıkla sıvanmaz.

 

Olmayan şeyleri nasıl görmezden gelmeyeceğim?

 

Milyarlarca kişi ile aynı hayalleri paylaşıyorum.Tabi eğer hayalse

 

Aynı hayali milyarlarca insanın paylaşması hayal edilenin gerçek olduğunu göstermez. Bu durumda bilime bakarım ne diyor diye...

 

O zaman neden bilmediğin daha varlığından bile tam olarak emin olup olmadığın bir tanrı hakkında yorum yapıyorsun.

 

Sizin yüzünüzden. Siz de daha var olup olmadığını bilmediğiniz bir varlığa inanıyorsunuz. Ortaya teoriler atıyorsunuz. Ben de bunları sorguluyorum.

 

Yersoy 5 dakika sonra ne olacak?Neden bunu bilmeye aklımız yetmiyor.Neden evrenin her yerine gidemiyoruz.

 

Bunu tabiiki de bilemeyiz. Bilmemiz de gerekmiyor. Ayrıca inancın dayanağı bu olamaz ki...

 

Şimdiye kadar kaç tane peygambere inandınız?124.000 peygamberi yok sayan ben değilim siz siniz.Her önüne gelene inanalım diye bi tabir kullanmadım.Kullanmadığım gibi yazdıklarımdan nasıl bu manayı çıkardığınızıda merak ediyorum.

 

Ben 4-5 taneden fazlasını duymadım. Sen duydun mu? Öğretilerini gördün mü? Okudun mu? Öğrendin mi?

Ben o cümleyi inancın bir dayanağı olduğu için söyledim...

 

Nedense her konuda önüme kendinizin bile tastik etmediği bilimsel meseleleri getiriyorsunuz.İnsanın haddini aşması

 

Tasvip etmediğim ama yinede savunduğum bir örnek gösterebilirmisin?

 

İşte budur.Tanrının işi sizi neden ilgilendiriyor acaba?Özellikle de inanmadığınız bir tanrıysa bu.

 

Ben de bunu öğrenmek istiyorum Tanrınızın işi ne?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Olmayan şeyleri nasıl görmezden gelmeyeceğim?

 

Ben bilimsel gerçeklerden bahsediyorum.Hani şu hep baktığınız bilim.Bilimin yaratılışa dair gerçeklerini görmezlikten geliyorsunuz.

 

Aynı hayali milyarlarca insanın paylaşması hayal edilenin gerçek olduğunu göstermez. Bu durumda bilime bakarım ne diyor diye...

 

Evet göstermez.Ama bilim gösterir gerçeği dimi?Siz bilime henüz iyi bakamamışsınız belli.

 

Sizin yüzünüzden. Siz de daha var olup olmadığını bilmediğiniz bir varlığa inanıyorsunuz. Ortaya teoriler atıyorsunuz. Ben de bunları sorguluyorum.

 

Var olmadığını bilsek neden kulluk edelim.Demekki varlığını biliyoruz.Nereden mi?Etrafına bak anlarsın.ortaya attığımız O teoriler neler?

 

Bunu tabiiki de bilemeyiz. Bilmemiz de gerekmiyor. Ayrıca inancın dayanağı bu olamaz ki...

 

Bu inancın dayanağı değil insanın acizliğidir.Ben bunu inanca dayatmadım.Madem sizin yaptığınız gibi insan tanrıyı bile sorguluyorsa bunuda yapması gerekir.O kadar kudrete sahip olması gerekmez mi?(Sizin tabirinizce)

 

 

Ben 4-5 taneden fazlasını duymadım. Sen duydun mu? Öğretilerini gördün mü? Okudun mu? Öğrendin mi?

Ben o cümleyi inancın bir dayanağı olduğu için söyledim...

 

Evet işittim ve itaat ettim.Gelmiş olan tüm peygamberlerin tek bir amacı vardır 'LA İLAHE İLLALLAH' Kelime-i Tevhid'in anlamını öğretmek.Hepsi insanlara Allah'ın varlığını haber vermek için bir uyarıcı olarak gönderilmiştir.

 

Tasvip etmediğim ama yinede savunduğum bir örnek gösterebilirmisin?

 

Peki örnek vereyim.Hz.Muhammed Kur'an'ı kendi yazdı diyorsunuz.Hz.Muhammed okuma yazma bilmiyordu.Eee nolmuş belki kendisi söylemiş başkası yazmıştır diyeceksiniz.Peki okuma yazma bilmeyen bi insan nasıl olurda o güne kadar yazılmamış ve günden sonrada yazılamayacak mükemmel bir edebi eser yazabilir.

 

Bilindiği, gibi Kuran'da, 29 sure 1 ya da 1'den fazla sembolik harfle başlar. "Mukatta harfleri" olarak bilinen bu harfler, aynı zamanda başlangıç harfleri olarak da adlandırılırlar. Arapçadaki 29 harften 14 tanesi, mukatta harflerini oluşturur: Ayn, Sin, Kaf, Nun, Ra, Ya, Ta, Ha, Elif, Lam, Mim, He, Sad, Kef.

 

Bu harflerden "Nun" harfinin Ka lem Suresi'ndeki kullanımına bakıldığında, ayetlerin %88.8'inde "Nun" harfi ile kafiye olduğu görülür. Şuara Suresi'nin %84.6'sı, Neml Suresi'nin %90.32'si, Kasas Suresi'nin %92.05'i "Nun" harfi ile kafiyelenmiştir.

 

Kuran'ın tamamı göz önünde bulundurulduğunda ise, %50,08'inde "Nun" harfi ile kafiye yapıldığı görülür. Diğer bir deyişle Kuran'daki ayetlerin yarısından fazlası "Nun" harfi ile biter. Aynı uzunluktaki hiçbir edebi çalışmada, metnin yarısından fazlasında tek ses ile kafiye yapılması mümkün olmamıştır. Bu sadece Arapça için değil, tüm diller için geçerlidir.Bu bakımdan Arap dili uzmanları Kuran'ı "kesinlikle taklit edilemez" olarak tanımlamaktadırlar.

 

"Kara" kelimesi Kuran'da 13 kere geçerken, "deniz" kelimesi 32 kere geçmektedir. Bu sayıların toplamı bize 45 sayısını verir. Eğer karaların Kuran'da bahsediliş sayısı olan 13'ü 45'e bölersek, %28,888888888889 sayısını buluruz. Denizlerin Kuran'da bahsediliş sayısı olan 32'yi 45'e böldüğümüz zaman ise, %71,111111111111 sayısını buluruz. Bu oranlar ise, gezegenimizdeki su ve kara parçalarının gerçek oranıdır.238

 

KARA 13 kere 13/45=%28,88888889

DENİZ 32 kere 32/45=%71,11111111

TOPLAM 45 kere %100

 

Acaba Hz. Muhammed bunları nerden biliyordu.Bu size göstermiş olduğum yanlızca iki tane örnek.Sizde iki örenek vermişsiniz ve bunların derleme olduğunu iddia etmişsiniz.Hadi sizi kırmayalım derleme diyelim.Peki acaba bunlar derleme mi?O dönem ve öncesinde insanların denizlerin karalara oranını biliyorlar mıydı?O döneme kadar böyle bir eser yazıldı mı acaba?

 

Ben de bunu öğrenmek istiyorum Tanrınızın işi ne?

 

Öğrenmek istiyorsan kendisine sor.Yaratmış olduğu kullara değil.Gerçi inanmadığın bir tanrıyı bulman biraz zor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben bilimsel gerçeklerden bahsediyorum.Hani şu hep baktığınız bilim.Bilimin yaratılışa dair gerçeklerini görmezlikten geliyorsunuz.

 

13thWarrior,

Bilimin yaratılışa dair tek bir verisi yoktur! Varsa gösterin!

Birincisi bilim bunu araştırmaz; İkincisi bulguları yaratılışın tersinedir! Varsa gösterin!

 

 

Evet göstermez.Ama bilim gösterir gerçeği dimi?Siz bilime henüz iyi bakamamışsınız belli.

 

13thWarrior,

Bilimin yaratılışa dair tek bir verisi yoktur! Varsa gösterin!

Birincisi bilim bunu araştırmaz; İkincisi bulguları yaratılışın tersinedir! Varsa gösterin!

 

Var olmadığını bilsek neden kulluk edelim.

 

Ölüm korkusundan

 

Demekki varlığını biliyoruz.

 

Bilmiyorsunuz... Kabul ediyorsunuz!

 

Nereden mi?Etrafına bak anlarsın.

 

BEn etrafıma baktığım zaman hayal görmüyorum sizler gibi... Gerçekleri görüyorum. Maddeyi ve özelliklerini görüyorum. Gördüklerim araştırıyorun! Siz ise gördüğünüz her şeye "Allah'ın işi" yorumunu getirip işin içinden çıkıyorsunuz. Biz ise araştırıp nedenini çözüyoruz. Siz de malesef bundan nimetleniyorsunuz. Ama işinize geldiği gibi nimetleniyorsunuz tabi... Bak dini sitelere ne demek istediğimi anlarsın...

 

Evet işittim ve itaat ettim.Gelmiş olan tüm peygamberlerin tek bir amacı vardır 'LA İLAHE İLLALLAH' Kelime-i Tevhid'in anlamını öğretmek.Hepsi insanlara Allah'ın varlığını haber vermek için bir uyarıcı olarak gönderilmiştir.[/b]

 

Saysana bana adlarını kopyalayıp yapıştırmadan. Anlatırmısın bilmem kaç bin tane adamın yaşantısını, söylediklerini. Böyle havadan konuşmakla olmaz ispat edeceksin dediğini.

 

Peki örnek vereyim.

 

Ver bakalım...

 

Hz.Muhammed Kur'an'ı kendi yazdı diyorsunuz.Hz.Muhammed okuma yazma bilmiyordu.Eee nolmuş belki kendisi söylemiş başkası yazmıştır diyeceksiniz.Peki okuma yazma bilmeyen bi insan nasıl olurda o güne kadar yazılmamış ve günden sonrada yazılamayacak mükemmel bir edebi eser yazabilir.

 

1. mükemmel olduğunu kim söyledi? Bu sizin yakıştırmanız. Bana göre hiç bir mükemmelliği olmayan şiirsel bir dille yazılmış tekrarlardan oluşan sıradan bir kitap. Bunları çok tartıştık. İlgili forumları oku ve görüşlerini orada bildir. Buradaki konu bu değil. Hatta Sayın BrainSlapper derdi ki "Kuran anlamsız ve sıkıcı tekrarlardan oluşur"... İlgili forumlara bir zahmet...

 

 

2. Muhammed bana göre okuma yazma biliyordu. Bilmemesi mümkün değil. Hadi diyelim yanılıyorum, başkasına yazdırmış işte dediğin gibi. Kuran'daki bilgiler ise o zamana kadar bilinen bilgi birikimlerinin bir toplamasıdır. Şaşılacak hiç bir şey yoktur. Ben kendim okudum merak etme. Okuduğum için inanmayı red ettim ya zaten...

 

 

Bilindiği, gibi Kuran'da, 29 sure 1 ya da 1'den fazla sembolik harfle başlar..................

 

Yok! Aman! Başlama gözünü seveyim.... Biz bu uydurmaları Kuran mucizeleri ile ilgili sitelerde çok okuduk merak etme... Şaşılacak bir şey yok. Kullanılan kelimelerin 3/4 ü deniz 1/4 ü kara olması yer yüzünün 3/4 ünün sular ile örtülü olduğunu göstermez. Bu ilginç bir tesadüf denilebilecek türden bile değil! Ben şimdi yazılar yazıyorum uyanıklar yazılarımda şifreler arayıp çözmeye çalışıyor; yakıştıran yakıştırana sonra. Bu gibi olayları her hangi sıoradan bir kitaba uygula, bak göreceksin istedikten sonra çok şey çıkartırsın.

 

Eğer tersi olsaydı, sence Muhammed bu fırsatı kaçırır mıydı? Hemen ekleyiverirdi 3/4 ü nün sularla kaplı olduğunu. Nereden biliyorum? Bilimsel yorumlara yeltendiği ayetlerden. Oku görürsün...

 

Acaba Hz. Muhammed bunları nerden biliyordu.

 

Muhammedin ekstra bildiği bir şey yoktu. Onun yazdıkları zaten o güne kadar bilinen şeylerdi. Kuran dışında bilimin tarihsel gelişimi ile ilgili şeyler okumanızı tavsiye ederim! İlgili forumlarda bulabilirsin...

 

Öğrenmek istiyorsan kendisine sor.

 

Öğrenmek için biraz okumak ve düşünmek lazım. Kolay gelsin dilerim...

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.