Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"İSLAM'DA KADINA DAYAK TARTIŞMASI..." [Almanya'da yerel bir mahkeme Kuran'ı Kerim'i dikkate alarak ilginç bir karar verdi...]


DİPNOT

Önerilen İletiler

İslam'da kadına dayak' tartışması

030120081206251943303.jpg

 

Almanya'da bir yerel mahkemenin Kuran'ı Kerim'i dikkate alarak İslam'da kadınların cezalandırılmasının yeri olduğuna dair karar vermesi üzerine başlayan tartışma sürerken, karar bozulurken, `Aile içi şiddete' ilişkin din adamları arasında tartışma bu ülkede de dikkatle izlenmeye başlandı.

 

Frankfurt Main kentinde geçen yıl sonuçlanan davada Fas kökenli Alman bir kadın, yine Fas kökenli olan eşinden, Almanya'da boşanmak isteyenler için gereken sürenin dolmasını beklemeden, ayrılmak istediğini gerekçe gösterirken, eşinin kendisini sürekli dövdüğünü, öldürmekle tehdit ettiğini savundu. Alman hakim bu gerekçeyi kabul etmeyerek, kadının istemini kabul etmeyerek, buna gerekçe olarak "Kuran-ı Kerim'de kadınların cezalandırılmasının yeri olduğunu, kadın ve erkeğin de Müslüman olmasını" olmasını gösterdi. Karar, `Hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı' gerekçesiyle bozuldu.

 

Alman DW Radyosu, bu karar ile birlikte, Almanya'nın yanı sıra İslamiyet'te kadınların cezalandırılması ile ilgili tartışmaların alevlendiğini bildirirken Sünni ve Şii dini liderlerin `İslam dinine göre kadınların dövülebilir mi?' sorusunu tartıştıklarını aktardı. Radyo, Lübnan'daki Şii din lideri Şeyh Muhammed Hüseyin Fadullah'ın, namus cinayetlerini `*********' ve `rezillik' olarak nitelendirdiğini hatırlatırken, "Eğer bir erkek eşini döverse, kadının da aynı şekilde karşılık verme hakkı doğar, yani dayağa karşı dayak" diye fetva verdiğini aktardı.

 

Görüşleriyle Hizbullah'a ruhani öncülük eden Şii Şeyh Fadullah'ın verdiği fetvanın ile Sünniler arasında Kuran-ı Kerim'in tefsiri konusunda tartışmaya neden olduğu, Mısır'daki Kahire El Ezher Üniversitesi Karşılaştırmalı İslami Hukuk Fakültesi Dekanı ve İlahiyatçı Suad Saleh, verilen bu fetvada `bazı sorunlar' olduğunu savunurken şöyle dedi:

 

"Eğer erkek, eşini haksız yere döver ve kadın da bu şiddete, şiddetle karşılık verirse, ki fetvada bu öngörülüyor; ve çocuklar anne- babalarının birbirlerini nasıl dövdüğünü görürlerse, aile hayatı öç ve çatışmanın hüküm sürdüğü, cehennem hayatına dönüşebilir. Eşler birbirlerini affetseler bile, gelişmekte olan çocukların ruhsal durumunda, bu çatışmanın olumsuz izleri görülebilir. Haksız olan bu şiddete maruz kalan kadınların içinde bulundukları durumdan kurtulması için boşanmaları gerekir."

 

Aynı zamanda televizyondan verdiği vaazları ile de tanınan El Ezher Üniversitesi öğretim üyesi Suad Salih, ailenin kutsallığına inandığını, kendini savunmak için bile olsa, aile içinde şiddet uygulanmasının evlilik hayatını zedeleyeceğini söyledi.

 

Mısır'ın eski Başmüftüsü Nasr Farid Wassel, Şii lider Fadullah'ın görüşlerine katıldığını bildirirken, "Eğer kadın herhangi bir neden olmadan dövülürse, o zaman `Göze göz, dişe diş' ilkesi ile karşılık verme hakkı olur. Bu yöntem, kadınlara karşı adaletli olunması sağlıyor ve erkeğin şiddete başvurmasını engelliyorsa, meşru bir yöntemdir" diye konuştu.

 

DW Radyosu, tartışmanın başlamasında en büyük nedenin Kuran-ı Kerim'deki Nisa Suresi'nin 34'üncü Ayeti'nin farklı yorumlanması olduğunu, ayet mealinin, "...bildiğini okumalarından endişelendiğiniz kadınları ikaz edin, onlarla aynı yatağı paylaşmayın ve dövün. Ancak eğer size itaat ediyorlarsa, onlara karşı bir şey yapmayın. Doğrusu, Allah yücedir ve büyüktür" olduğunu aktardı. Bu ayette geçen, Arapça `daraba' sözcüğünün ilahiyatçılar arasında tartışma yarattığı, bunun genellikle `dövmek' olarak tefsir edildiği, bu ayetin, Müslüman ve gayrimüslimlerin kadınları dövmesine izin verdiği ileri sürüldü.

 

"DARABA" SÖZCÜĞÜNE YORUMLAR

 

Kadına aile içi şiddet uygulanmasına gerekçe olarak gösterilen `Daraba' sözcüğüne din adamlarının farklı değerlendirildi. Chicago Üniversitesi'nde İslamiyet konusunda dersler veren, Kuran-ı Kerim'i İngilizce'ye tercüme eden İran kökenli Amerikalı Lale Bahtiyar Bahtiyar, Arapça `daraba' sözcüğünü `dövmek' yerine `uzaklaşmak' olarak çevirirken İslam dininde erkeğin eşini dövmesine izin verilmediğini, en kötü koşullarda, eşinden ayrılması gerektiğini söyledi. Bu konudaki farklı görüşler şöyle:

 

* El Ezher Üniversitesi Dekanı Suad Salih: Allah itaat etmeyen kadınlara verilecek cezaları kademeli olarak belirmiş: Önce ikaz ederek cezalandırmak. Eğer, bu yolla başarı sağlanırsa, o zaman dövmeye gerek yok. Cezanın ikinci aşaması ise yatakların ayrılması. Ama, yatakların ayrılmasıyla da bir sonuç elde edilemiyorsa, o zaman dövülür. Ancak, dayağın şiddetli olmaması gerekir. Hz. Muhammed, eşlerini hiç bir zaman için dövmedi. Pegamberimiz kadınları dövmeyi mekruh sayardı. Kadınların dövülmesinin bazen haklı nedenleri olabilir. `Eşlerine itaat etmeme', `Çocuklarının refahını düşünmeme', `İzin almadan birlikte yaşadıkları evi terk etme', `Yabancı erkekleri gizlice birlikte yaşadıkları eve alma' gibi. Erkek, bu durumlarda kadını erkek ikaz etmeli, ailesi ile çocuklarına karşı sorumluluklarını hatırlatmalı, kadının davranışlarında bir değişiklik olmadığı, `şeytana ve onun kendini ayartmasına izin vermesi' halinde dayak konusunda haklı gerekçe ortaya çıkar. Haksız dayağı ise kınıyorum. Şiddete başvuran Müslüman erkeklerin büyük bölümü İslamiyet öğretisini bilmiyor. Aile içi şiddet genellikle ataerkil yapıdan kaynaklanıyor.

 

* Bir dönem Mısır'daki en büyük dini otorite olan Nasr Farid Wassel: Nisa Suresi'nin 34'üncü Ayeti'ndeki `Daraba' (Dövmek) sözcüğü ile sadece korkutmak kastediliyor. Burada `dövün' derken, bedensel şiddet uygulayın denmiyor, aksine sembolik olarak, din adamlarının söylediği gibi, sadece sopayı gösterin. Bu ayette geçen `dövün' sözcüğü ile kesinlikle sert bir dayak veya bedensel yaralanma kastedilmiyor, aksine kadına durumun ne kadar ciddi olduğunu gösterecek sembolik bir davranışa işaret ediliyor: Beden üzerinde iz bırakacak her türlü şiddet ve acı, bir suçtur.

 

:excl::excl::excl::excl::excl::excl:

Haber: İhsan DÖRTKARDEŞ/ (DHA)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur'anda apaçık olması lazım gelen ayetlerinin senelerce tartısılması, bu Kitabın uydurma olduguna delildir. Gelelim tartışılan ayete ...

 

 

"Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da "gayb"ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür." (4/34) Diyanet Meali

 

 

"Men are the protectors and maintainers of women, because Allah has given the one more (strength) than the other, and because they support them from their means. Therefore the righteous women are devoutly obedient, and guard in (the husband's) absence what Allah would have them guard. As to those women on whose part ye fear disloyalty and ill-conduct, admonish them (first), (next), refuse to share their beds, (and last) beat them (lightly); but if they return to obedience, seek not against them means (of annoyance): For Allah is Most High, Great (above you all)." (4/34) Ingilizce Cevirimi (A. Yusuf Ali)

 

Bu neyi isbat ediyor... Niye bu kadar tartismaya luzum gosteriyor. Cunku iyi kalpli insanlar gozlerine inanamiyorlar ve degisik anlamlara bakiyorlar. Bazi Kuran çevirisinde , bu kelimeyi sansur etmislerdi... Inanamiyorlar, Islam toplumu 1400 senedir yanlis bir yolu secmistir.

 

Biz neden Kuran Osmanlı Imparatorluğu zamanında Türkçe'ye tercüme edilmemiş oldugunu biliyoruz. Kuran'ın Türkçe'ye tercüme edildikten sonra Kuran'ı okuyan Türklerin; Kitabin icindeki akıldışı, bilimdışı, insanlıkdışı ayetleri gördüklerinde islamiyetten uzaklaşacaklardi. Eger bu Hurriyet Gazetesinde ki makaleyi okursaniz, Mehmet Akif Ersoy Turkceye cevirdigi "Kur'anin yakilmasini" vasiyetinde soylemisti. M. Akif Ersoy Kuran Tercumesi

 

Iste Kuranin öğrettigi budur. şiddet evde Başlıyor! Tabii evden çıkınca devam ediyor!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur'anda apaçık olması lazım gelen ayetlerinin senelerce tartısılması, bu Kitabın uydurma olduguna delildir. Gelelim tartışılan ayete ...

 

 

"Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da "gayb"ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür." (4/34) Diyanet Meali

 

 

"Men are the protectors and maintainers of women, because Allah has given the one more (strength) than the other, and because they support them from their means. Therefore the righteous women are devoutly obedient, and guard in (the husband's) absence what Allah would have them guard. As to those women on whose part ye fear disloyalty and ill-conduct, admonish them (first), (next), refuse to share their beds, (and last) beat them (lightly); but if they return to obedience, seek not against them means (of annoyance): For Allah is Most High, Great (above you all)." (4/34) Ingilizce Cevirimi (A. Yusuf Ali)

 

Bu neyi isbat ediyor... Niye bu kadar tartismaya luzum gosteriyor. Cunku iyi kalpli insanlar gozlerine inanamiyorlar ve degisik anlamlara bakiyorlar. Bazi Kuran çevirisinde , bu kelimeyi sansur etmislerdi... Inanamiyorlar, Islam toplumu 1400 senedir yanlis bir yolu secmistir.

 

Biz neden Kuran Osmanlı Imparatorluğu zamanında Türkçe'ye tercüme edilmemiş oldugunu biliyoruz. Kuran'ın Türkçe'ye tercüme edildikten sonra Kuran'ı okuyan Türklerin; Kitabin icindeki akıldışı, bilimdışı, insanlıkdışı ayetleri gördüklerinde islamiyetten uzaklaşacaklardi. Eger bu Hurriyet Gazetesinde ki makaleyi okursaniz, Mehmet Akif Ersoy Turkceye cevirdigi "Kur'anin yakilmasini" vasiyetinde soylemisti. M. Akif Ersoy Kuran Tercumesi

 

Iste Kuranin öğrettigi budur. şiddet evde Başlıyor! Tabii evden çıkınca devam ediyor!

Almanca çeviride: '... yataklarınızı ayırın ve onları cezalandırın' diyor

Hollandaca çeviride: '... yataklarınızı ayırın ve onları dövün' diyor

 

Bireysel şiddetmiş gibi görünen şeyin altında yatan gerçekleri neden görmek istemez müslümanlar anlamam. Onca insanın canına kıyan başlar ve bu başlara bağlı olanlar kelime-ı şehadet getirseler ne yazar. Diğer tarafta 'bunlar müslüman değil, İslam'da şiddet yoktur' diyenler Kuran'ı okuyorlar ama, kendi vicdanlarına sığdıramadıkları şiddet içeren bölümleri görmezlikten geliyor veya görseler bile 'yok o öyle denmek istenmedi' diye kılıktan kılığa sokuyorlar ayetleri. Sayfalarının beyaz olması gereken bir din kitabı bu şiddet içeren ayetlerle kararıyor ve insanları da karartıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Muki, ben arapca bilmiyorum ama arapca bilen araplara gore "Kocanin karisina dayak" atmasinin yeri varmis Kur'anda. Kesinlikle.

 

Ben youtube.com gittim ve su kelimeleri koydum: "islam beat wife" bana 116 tane video ornek verdi Islam da kadini dogmek icin... Bu videolar hep ortadogu arap ulkelerinde... Ekseriyetle "Kurallari" tartisiyorlar, yani nasil dogeceksin, ne zaman dogeceksin gibi.... Dogmek te bir kusur gormuyorlar. Eger youtube.com su kelimeleri ararsan "Islam dayak kadin" size gelen videolarin sayisi "0" ...

 

Araplar bu konuda, Turklerden daha mi bilgili Kur'an hakkinda?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Muki, ben arapca bilmiyorum ama arapca bilen araplara gore "Kocanin karisina dayak" atmasinin yeri varmis Kur'anda. Kesinlikle.

 

Ben youtube.com gittim ve su kelimeleri koydum: "islam beat wife" bana 116 tane video ornek verdi Islam da kadini dogmek icin... Bu videolar hep ortadogu arap ulkelerinde... Ekseriyetle "Kurallari" tartisiyorlar, yani nasil dogeceksin, ne zaman dogeceksin gibi.... Dogmek te bir kusur gormuyorlar. Eger youtube.com su kelimeleri ararsan "Islam dayak kadin" size gelen videolarin sayisi "0" ...

 

Araplar bu konuda, Turklerden daha mi bilgili Kur'an hakkinda?

Sevgili Suheyla, daha bilgili olduklarını sanmıyorum, ancak daha fazla Kuran'a göre yaşıyorlar ve Kuran'ın sözlerini oraya buraya çekmiyor ve akla uygun hale getirmiyorlar. Neyse o diyorlar. Yani Türkiye bu konuda 'henüz' o kadar bağnaz değil, bunun içindir ki Türkiye'de din adına cinayetler işleniyor fakat, canlı bomba olmaya herhalde kimse yanaşmıyor, şimdilik!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Genetik alanında çok yoğun araştırmalar var biliyorsunuz. Moleküler biyoloji, nükleer fizik gibi oldu. Her alanda görünürden kökene inmek için müthiş çaba var. Bu zor ve zahmetli ve yavaş ilerliyor bu yüzden ama, küçük buluşlar bir çok yeni açılım sağlıyor.

 

Genetik araştırmalarda en çok yoğunlaşılan konulardan birisi, kadının XX, erkeğin XY genetiğinin sırları. Bu konuda şaşırtıcı açılımlar var. En basiti, kadının genetiğinin erkekten kesinlikle daha üstün olduğu yolunda. Bu şaşırtıcı ve realiteye aykırı, bir kere erkek vücut iriliği ve boy ortalaması olarak kadından avantajlı. Diğer konulara girersem konu çok dağılacak. Sadece bunun üzerinde duracağım:

 

Bu durumun erkeğin kadından üstün olma çabasının evrimsel bir ürünü olduğu düşünülüyor. Yani ilkel canlı formlarında dişi çok üstün, hem güçlü, hem egemen. Örneğin örümcek, karınca ve arılarda erkekler acınacak kadar zavallı konumundalar. Fakat üst formlara doğru erkek sürekli üstünlük elde etmek için o kadar yoğun çaba göstermiş ki, sonunda da bunu başarmış.

 

Bunun nedeni de, üst formlarda toplumsallıktan çok bireycilik öne çıkmış. Erkek, yavrusunun topluma değil, kendisine ait olması düşüncesini geliştirip bundan emin olmak için bu üstünlük savaşına girmiş. Dişinin böyle bir endişesi yok. O tamamen yavrusuna kendisini adamış. Erkek ise yavruları konusunda son derece acımasız olabilir. Özellikle kendi yavrusu olduğundan emin değilse. Hele olmadığından eminse felaket…

 

Sonuçta erkek tam bir stres altında kalmış. Sonuç olarak bu stresi dışa vurması ve bunun kurumsallaşması, bir dönem geçerliliğinin kabul edilmesi kendi işleyişi içinde doğal.

 

Doğal olmayan, anlayışların bir dönem kalıbı içerisinde dondurulup, o dönem liderinin evrenin kendisi için yaratıldığı örnek insan, o dönemin mutlu insanlar çağı (asrı saadet) ve o kuralların evrensel ebedi geçerli olduğunun ve o çağın önderliğini kabullenmeden öbür hayatta da mutlu olunamayacağının iddia edilmesi.

 

Süreçlerin bilincinde olmamak, süreç dediğimiz şeyin sürekli değişimden başka hiçbir şeyin dayatılamayacağının, hiçbir şeyin aynı kalamayacağının düşünülmeyişi böyle saplantıları sonuç veriyor. Bunu söyleyince içtihattan bahsediliyor. Konu içtihat ile halledilecek bir konu değil. Hiç kimse en üstün, en kutsal insan filan olamaz. Böyle bir konu yoktur. İnsanlık bir süreçtir, sürecin birçok parçaları vardır. Bir dönem ve bir toplum için bir insan ön plana çıkmıştır. Bunun tüm insanlığı kapsaması diye bir olgudan söz etmek tamamen gerçek dışıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Akılcılığın her gün biraz daha artan baskısı altında şeriatçılarımız ''reformcu'' kesiliverdiler: ''Ne yapsak da şeriatın aklı dışlayan verilerini çağdaş kılıkta gösterebilsek'' diyerek birbirleriyle sürtüşmekteler. Bunun ilginç örneklerinden biri, ''kadınları dövün'' şeklindeki şeriat buyruğu ile ilgili. Şu bakımdan ki şeriatın ''...Serkeşlik (yani kafa tutup itaatsizlik) etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün...'' şeklindeki buyruklarının uygar ve çağdaş zihniyetle bağdaşmadığını anlar oldukları için bunları sihirbazane buluşlarla şirin bir biçime sokma çabasındadırlar. Örneğin, Diyanet İşleri Başkanı, beş yıl önceki beyanlarında ''(Kuran öyle diyorsa öyledir) Ailenin devamını sağlayacaksa kadın dövülebilir'' demekteydi, şimdi birdenbire fikir değiştirip ''...Ayetin eski ve yeni yorumunu yaptım. O günkü eğitim metodu buydu. O gün aileyi kurtarmak için başvuruluyordu. Bu yöntemin çağlar boyu uygulanması söz konusu değil...'' diye konuşmakta (bkz. Milliyet gazetesi, 7 Ağustos 2000). Hani sanki birkaç yıl öncesine gelinceye kadar çağ başka idi de şimdi bir başka çağ başlamış gibi! Üstelik Diyanet'in tutum ve yayınlarında değişen bir şey yok. Bu yayınlara göre kadın, bugün hâlâ ''aklen ve dinen dû (eksik, aşağı)'' bir yaratıktır. Bu yayınlara göre ''iki kadının tanıklığı'' hâlâ ''bir erkeğin tanıklığına eşdeğerde'' sayılır. Bu yayınlara göre kadının miras payı hâlâ ''erkeğin miras payının yarısı'' olarak hesaplanır. Bu yayınlara göre kadın hâlâ ''fitneci, nankör, şeytan, uğursuz vb...'' gibi niteliklere sahip olarak tanımlanır. Bu yayınlara göre kadın hâlâ ''namazı bozan eşek ya da köpek'' kertesinde kılınmıştır ve hâlâ ''cehennem kütüğüdür'' ve ''cehennem halkının çoğunluğu kadınlardan oluşmuştur!'' Bu örnekleri çoğaltmak kolay. ''Şeriat ve Kadın'' adlı kitabımda, bütün bu hususları kaynaklara dayalı olarak belirtmiştim. Şimdi burada tekrarlamak istediğim şudur ki halkımız bugün hâlâ ''reformcu'' görünen Diyanet'in bu tür verileriyle beslenmektedir.

 

İlahiyatçılarımıza gelince; onlar bakımından da durum budur. Örneğin kendisini ''reformcuların ilahı'' sanan bir ilahiyat profesörü, üç-beş yıl önce yayımladığı kitabında, şeriatın ''...kadınları dövün...'' şeklindeki buyruğunu aynen benimsemiş olarak savunmaktaydı. Fakat şimdi, kitabının bu yıl yayımlanan yeni baskısında ''kadınları dövün'' deyimini atıp yerine ''onları evden çıkarın, yani bulundukları yerden başka yere gönderin'' şeklinde bir tümce koyuverdi. Böylece üç-beş yıl gibi kısa bir süre arayla ayeti, birbirine zıt ve tanınmayacak iki farklı şekle sokmuş oldu. Kuşkusuz ki bunu, ''dayak'' denen şeyin haysiyet yıkıcı olduğunu düşündüğünden değil (çünkü düşünmüş olsaydı, birkaç yıl öncesine gelinceye kadar ''kadınları dövün'' şeklindeki hükmü benimsemezdi), fakat son aylarda kadınlarımızdan gelen tepki sonucu olarak, yani kadını dövmenin artık Türk toplumunca kabul edilemeyecek bir eylem olduğunu anladığı için yaptı. Ancak ne var ki bunu yaparken söz konusu buyruğu çok daha sakıncalı bir şekle sokmuş oldu; çünkü kadını ''evden çıkarıp başka yere göndermenin'' ''dövmekten'' daha insaflı bir yönü yoktur. Sokağa atılan ya da atılma tehdidi altında tutulan bir kadının nasıl bir azap içerisinde kalacağını tahmin etmek güç olmasa gerek! Eğer ''reformcu'' görünen bu ilahiyatçımız, aklın üstünlüğü fikrine yönelmiş olsaydı yapacağı şey, ''Kadın ne dövülür ve ne de evden atılır'' şeklinde bir şeyler söylemekti. Ama şeriata saplanmışlık nedeniyle, aklı vahyin önüne geçiremediği için bir kötülüğü başka bir kötülükle gidermek üzere, kadını ''evden uzaklaştırmak'' gibi olumsuz bir çözüme başvurmuş oldu. Üstelik bunu yaparken hem ayetin Kuran'a giriş nedenini bilmezlikten geliyor, hem 1400 yıllık uygulanmasını unutuyor ve hem de dinin aslında olmayan bir buyruğunu Kuran'a sokmuş oluyordu. Gerçekten de tüm İslam kaynaklarına göre günümüze dek belletilen ''kadınları dövün'' şeklindeki ayet şu olay vesilesiyle gerçekleşmiştir: Sa'd İbn-i Rebia adında biri, karısının kendisine karşı kafa tutmasından dolayı öfkelenerek kadın[/size]ının babası olayı duyunca hemen kızını yanına alarak Muhammed 'e başvurur ve şikâyette bulunur. Muhammed kendisine, ''...herhalde ondan kısasını alırız'' der. Fakat dedikten hemen sonra Tanrı'dan vahiy indi diyerek kadınların dövülmesini öngören ayeti söyler ve şöyle ekler: ''Biz bir emir irade ettik, Allah diğer bir emir irade buyurdu ve şüphe yok ki hayır, Allah'ın irade ettiğidir'' (Bkz. Elmalılı H. Yazır , Hak Dini, Kuran Dili, Bedir Yayınevi, İstanbul 1993, Cilt II, sh. 1350). Görülüyor ki buyruk, karısının itaatsizlik etmesinden korkan kocaya, dövme hakkını vermekte. Din bilginlerinin 1400 yıl boyunca ortaklaşa söyledikleri şudur ki buyruğun içeriğinde ''nüşuz'' (yani ''serkeşlik'', ''kafa tutma'' vb...) şeklinde yer alan deyim, kadının kocasına karşı isyankâr bir tavır takınması (ya da takınması ihtimalidir) ki güya kendisini yüksek farz edip itaatsizliğe yönelmişliğini gösterir. Ve işte bunun olmaması için kocaya kadını dövme hakkı tanınmıştır. İbn-i Abbas ya da Ebû Mensûr gibi kaynaklara göre kadının ''güzel koku sürünmemesi'' ya da ''kocasını nefsinden men etmesi'' (cinsi münasebette bulunmaktan kaçınması) ya da ''kocasından hoşlanmaması'' vb. gibi davranışları ''nüşuz'' niteliği taşımaktadır ki kocaya önce öğüt vermek, sonra yatağından uzak tutmak (yani cinsi münasebette bulunmamak) ve nihayet dövmek gibi haklar sağlamakta. Dikkat edileceği gibi, koca bu hakkını, karısının ''itaatsizlik edeceğinden'' şüphe ettiği zaman dahi kullanabilmekte. Söylemeye gerek yoktur ki böyle bir buyruğu hukuka oturtmak mümkün değildir, çünkü hukuk ''şüphe üzerine ceza'' diye bir şey kabul etmez. Ve işte bizim ''reformcu'' ilahiyatçımız, bunu dahi göz ardı etmekten geri kalmamıştır.

 

Bütün bunlar bir yana, fakat bir de şu var ki söz konusu ayette kadının ne şekilde dövülebileceğinden söz edilmemiştir. Buna rağmen İslamcılarımız, çağa ayak uyduruyor görünmek amacıyla, dövmenin yara bere yaratmayacak şekilde ''hafif'', ''yumuşak'' olması gerektiği kanısındadırlar. Ancak ne var ki kaş yapayım derken göz çıkarmak gibi bir duruma düşmektedirler, çünkü ''dayak'' denen şey, insan şahsiyetinin haysiyetini yok eden bir ceza şeklidir ki bugün artık hayvanlara bile uygulanmaz. Akılcılığın getirdiği asil düşünceye göre ''kötü'' olan şey dayağın ''hafif'' ya da ''şiddetli'' oluşu değil, fakat bizatihi kendisidir. Bundan dolayıdır ki Batı dünyası, çocukların eğitiminde dövmeyi en büyük suçlardan saymış ve kadını döven erkeklere en sert cezaları uygular olmuştur.

 

''Kadınları dövün'' şeklindeki şeriat buyruğu konusunda tanık olduğumuz yukarıdaki (ve benzeri nice) örnekten alacağımız ders şu olmalıdır ki ''aklı'' tek rehber olarak kabul etmedikçe ve vahyin önüne geçirmedikçe çağdaşlığa yönelik hiçbir çözüm sağlanamaz ve yaşam sorunlarını ''vahiy rehberliğiyle'' çözümleme hevesinden kurtulamamış hiçbir toplum geriliklerden kurtulma olasılığına kavuşamaz.

 

Ve yine yukarıdaki örnek bir kez daha şu gerçeği vurgulamaktadır ki ''reformcu'' görünen şeriatçılarımız, bu tür tutum ve davranışlarıyla, toplumumuza, ''köktendinci'' şeriatçılar kadar, hatta daha da sakıncalı bir tehlike yaratma yolundadırlar. Çünkü akla değer veriyormuş ve çağın koşullarına ayak uyduruyormuş gibi yapıp, toplumun zinde güçlerini ve ''aydın'' kesimlerini kendilerine inandırmak, böylece vahyin üstünlüğünü ve kişi yaşamlarına rehberliğini sağlamak amacındadırlar. Bu amaç, Türkiye'yi her türlü gelişme olasılığından uzak kılacaktır.

 

..............

 

Prof. Dr. İlhan ARSEL

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın demirefe..hoş bir yazı olmuş...bayan olarak ta mutlu olası geliyor insanın...

erkekler marstan kadınlar venüsten ve mükemmel kadınlara sıradan erkekler kitaplarını okuduktan sonra ha bir de valerie solanasın erkekleri doğrama cemiyeti manifestosundan sonra kendimi iyi hissetiren birşeyler okumamıştım....teşekkürler..yok yok erkek düşmanı olmadım... :)

ama şu bir gerçek ki erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz...modern dünyada bile her an bir erkeğin aşağılayan ve inciten bir ifadesiyle karşılaşma ve kendininizi savunamama durumuyla yüzyüze gelebilirsiniz....(bayanlar olarak)

elbette din de günümüze kadar erkek egemen yorumlanmış ve kendi çıkarları ve hevaları için bunu kullanmışlar...

 

evet darabe kelimesinin onlarca anlamı varken ve bu kelimenin sopa çekmek anlamına gelip gelmediğini anlamaya yarayacak ayet ve hz peygamberin hayatı varken ...işlerine geldiği gibi anlamakta hala direnenlerin olması inanan bir bayan olarak beni üzüyor....

 

size içki içen ve eşine dayak atan ve daha sonra tevbe edip islamı yaşamaya başladığında hanımına asla el kaldırmayan onlarca örneği çevremden verebilirim....

 

bu yeterli olmayacak elbette...hele kadınlarla istişare yapın ama dediklerinin tersini yapın gibi bir ifadeyi ve nice benzerlerini hadis diye uydurup gözümüze sokanlar (inanan ve inanmayanlardan) kurandan da kendilerince destek buldukları zaman ayıkla pirincin taşını....

söz konusu ayet

 

Nisa Suresi

(34)" Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da "gayb"ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün.Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah çok yücedir, çok büyüktür."

 

bu ayette bu kelimeyi dövme olarak anlayacak bir durum yok..salıvermek yani nikahını bırakmak anlamında anlamamışlar ama dövün diye tercüme edip hafif diye yumuşatmışlar...

halbuki öyle olsaydı allah peygamberimize aşağıdaki ayette olduğu gibi boşanma yolunu göstermez..ve hanımlarını bir güzel döv de akılları başlarına gelsin derdi...

 

ahzap 29

ey peygamber , eşlerine söyle " eğer şu iiğreti dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız ,haydi gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle serbest bırakayım."

 

üstelik hz peygamber değil eşlerini çocuk olsun büyük olsun hiçbir insana tokat dahi atmamıştır...kimseyi kırmamıştır...küfür konuşmamıştır...sırf bu örnekler bile ayetlerin kadınların dövülemsinden bahsetmediği açıktır...

peki ben bayan olarak bunu görüyorum da bu erkek hoca efendiler niye göremiyor....gen meselesine ve manifesto kurallarına başvurulabilir... :)

selamlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

15.09.2007

 

Bugünlerde tanınmış bir kişinin eski eşini dövdüğü gündeme geldi. Yeni eşine de 'sizi de dövüyor mu?' diye sorular soruldu. O da soranlara hak ettikleri cevabı verdi.

Çoğunlukla kocaların hanımlarını, çok az da olsa hanımların kocalarını dövmeleri sık sık gündeme gelir. Türkiye'de de, dünyada da... Geçen yılların birinde Diyanet Vakfı'nı yıpratmak isteyenler, vakfın genel müdürlüğünü yapan değerli kişinin yayımladığı Kur'anı Kerim mealinde 'erkeklerin karılarını dövmelerine izin' verildiğini söylemişlerdi. O da 'sadece benimkinde mi, Diyanet İşleri'nin mealinde de yazıyor' diye savunma yapmıştı. Doğru söylemişti.

İşte o günlerde Hamdi Mert hocayla birlikte bir toplantı düzenledik. Tanınmış ve tanınmamakla birlikte bilgin olduğunu bildiğimiz hocaları çağırdık. Toplantıda profesörler, doçentler ve doktorlar vardı.

Konuyu enine boyuna konuştuk ve kayıt altına aldık.

Toplantıyı düzenleyen kişi sıfatıyla ilk konuşmayı ben yaptım ve hocalarımıza sorular sordum:

-Kur'an'ı Kerim'de 'dövme' fiili için kullanılan kelimenin aslı nedir?

Tartışmaya yol açan ayette kullanılan kelime nedir?

Kur'an'ı Kerim'de zina için yüz, namuslu kadına zina iftirası için seksen değnek vurmak varken; kocaya sınırsız dövmek izni verilebilir mi?

Kur'an'ı Kerim'deki ceza hukukunda 'ihkakı hak' var mıdır? Yani kişilere kişileri cezalandırma yetkisi verilir mi? Yoksa cezalandırma yargıçların yetkisinde midir?

İslam Peygamberi 'kadınlarınızı dövmeyiniz' diye yasaklarken Kur'an'ı Kerim'de dövme izni olabilir mi? Hocalarımız oybirliği ile sorularıma şöyle karşılık verdiler:

Kur'an'ı Kerim'de 'dövme' fiili için 'celede' kullanılır. Burada ise 'darebe' kelimesi vardır ve bu kelimenin de Arapça'da otuz yedi anlamı vardır.

Kur'an'ı Kerim hukukunda ihkakı hak yoktur. Cezalandırmayı kamu makamları yapar. Dolayısıyla kocanın böyle bir yetkisi olamaz.

Peygamberimizin kadınlar konusundaki buyrukları ortada iken, Kur'an'ı Kerim'in bir ayetini 'kadınlarınızı dövünüz' diye çevirmek yanlıştır.

Evet yanlıştır ve vahim bir yanlıştır.

Elbette bu yanlışı yapmayan mealler vardır. Sözgelimi Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk'ün Kur'an'ı Kerim Meali (Türkçe çevirisi) adlı çalışmasında dövme değil; evden ayırma olarak çevrilmiştir.

Diyanet İşlerimizin değerli başkanına ve yetişkin kadrolarına düşen görev bu yanlışı düzeltmektir.

Arap kültürünün ve erkek egemen kültürün yorumlarıyla yapılan bu 'yanlış anlamlandırmaların' nelere yol açtığını iyi düşünmeliyiz.

Sadece bu konuda değil; Kur'an'ı Kerim'in tamamının Türkçe çevirisi yeniden yapılmalıdır. Din bilginlerinin, Arap dili ve edebiyatı, Türk dili ve edebiyatı ve inançlı müsbet bilim bilginlerinin katılımlarıyla...(alıntıdır)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur'an'ı Kerim'de 'dövme' fiili için 'celede' kullanılır. Burada ise 'darebe' kelimesi vardır ve bu kelimenin de Arapça'da otuz yedi anlamı vardır.

 

Yok artık...

37 anlamı var. Allah öyle bir kitap göndermiş ki değil 2 yöne çekmek 37 yöne çek çekebiliyorsan...

Günümüz şartlarına uymadı mı? 35. anlamı kullan...

Seneye 27. anlamı deneriz...

Yapmayın ya yapmayın artık... Yazdıklarınızın (alıntılarınızın) anlamını görün artık. Okuyun bir kere. Can alıcı şekilde okuyun. yansız, tarafsız okuyun...

 

Birileri çıkar Kuran Arapça gönderilmiştir herkes anlar der, birisi çıkar arapçada 37 anlamı var der, birileri çıkar o ayet öyle çevrilmez der.... Ne diyor bu kitap yahu ne diyor... Nasıl evirip çevrileceği bile şaşırıldı yahu!

 

Tanrıya bak, evrensel olma iddiasıyla öyle bir toplum ve dil seçmiş ki 37 değişik yönde anlaşılabiliyor :D

 

Ne diyim ben artık neeee???

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın yersoy siz gülersiniz tabi...kadın değilsiniz..

 

Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi`nde konferans veren İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel, üniversite mezunu erkeklerin eşlerine hiç eğitim almayan erkeklerden daha fazla şiddet uyguladıklarını söyledi...(alıntı)

 

Kadınlara uygulanan şiddetin eğitim düzeyi ile hiçbir alakası yok. Üniversite mezunlarının yüzde 24’ü kadınlara şiddet uygularken, bu oran hiç eğitim almamışlarda yüzde 2’lerde kalıyor. Ekonomik yokluklar ve ataerkil toplum yapımız kadınlara uygulanan şiddeti tetikliyor. Balayında bile şiddet uygulayan erkekler var. Genellikle şiddet evliliğin ilk 14 ayı içinde kendisini gösteriyor. Kadınların 3’te 2’si ayda en az bir kez şiddete maruz kalıyor. Uygulanan şiddet sonucu kadınların 4’te 3’ünde yaralanma meydana geliyor. Erkeklerin 3’te 1’i ise kadınları döverken sopa, kemer gibi aletler kullanıyor.’

 

 

Bursa'da valilik tarafından yaptırılan bir anket, her yüz kadından 41'inin eşi tarafından şiddet gördüğünü ortaya çıkardı. Yapılan ankete göre, dayak yiyen kadınların yüzde 23'ü üniversite mezunu.

 

bazı erkeklerin evrimlerini tamamlamadıkları açık....üniversite eğitimi bile kadını erkeğin cehaletinden kurtaramıyor....

zor konular ....

 

ama sen gülmeye devam et bakalım.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın yersoy siz gülersiniz tabi...kadın değilsiniz..

 

Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi`nde konferans veren İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel, üniversite mezunu erkeklerin eşlerine hiç eğitim almayan erkeklerden daha fazla şiddet uyguladıklarını söyledi...(alıntı)

 

Kadınlara uygulanan şiddetin eğitim düzeyi ile hiçbir alakası yok. Üniversite mezunlarının yüzde 24’ü kadınlara şiddet uygularken, bu oran hiç eğitim almamışlarda yüzde 2’lerde kalıyor. Ekonomik yokluklar ve ataerkil toplum yapımız kadınlara uygulanan şiddeti tetikliyor. Balayında bile şiddet uygulayan erkekler var. Genellikle şiddet evliliğin ilk 14 ayı içinde kendisini gösteriyor. Kadınların 3’te 2’si ayda en az bir kez şiddete maruz kalıyor. Uygulanan şiddet sonucu kadınların 4’te 3’ünde yaralanma meydana geliyor. Erkeklerin 3’te 1’i ise kadınları döverken sopa, kemer gibi aletler kullanıyor.’

 

 

Bursa'da valilik tarafından yaptırılan bir anket, her yüz kadından 41'inin eşi tarafından şiddet gördüğünü ortaya çıkardı. Yapılan ankete göre, dayak yiyen kadınların yüzde 23'ü üniversite mezunu.

 

bazı erkeklerin evrimlerini tamamlamadıkları açık....üniversite eğitimi bile kadını erkeğin cehaletinden kurtaramıyor....

zor konular ....

 

ama sen gülmeye devam et bakalım.....

Üniversite belirli bir meslek dalında eğitim veriyor zaten. Ne demişler: Tahsil cehaleti alır, dört ayaklılık baki kalır. (Bazılarında cehaleti de almıyor ya, o da ayrı konu.)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yok artık...

37 anlamı var. Allah öyle bir kitap göndermiş ki değil 2 yöne çekmek 37 yöne çek çekebiliyorsan...

Günümüz şartlarına uymadı mı? 35. anlamı kullan...

Seneye 27. anlamı deneriz...

Yapmayın ya yapmayın artık... Yazdıklarınızın (alıntılarınızın) anlamını görün artık. Okuyun bir kere. Can alıcı şekilde okuyun. yansız, tarafsız okuyun...

 

Birileri çıkar Kuran Arapça gönderilmiştir herkes anlar der, birisi çıkar arapçada 37 anlamı var der, birileri çıkar o ayet öyle çevrilmez der.... Ne diyor bu kitap yahu ne diyor... Nasıl evirip çevrileceği bile şaşırıldı yahu!

 

Tanrıya bak, evrensel olma iddiasıyla öyle bir toplum ve dil seçmiş ki 37 değişik yönde anlaşılabiliyor :D

 

Ne diyim ben artık neeee???

öncelikle 4mevsim açıklamalrın gayet güzel olmuş.

 

ve sayın yersoy madem darebe kelimesinin 37 anlamı var da neden dövmek manası kullanılsın.

hagi manayı kullanacağımız da aşikar, sünnete bakarak görürüz ki. peygamberimiz hiç dövmediğini yine 4 mevsim bize nakletmiş.

öyle sürekli değiştirmene gerek yok yani.

 

ve sen bunu yapma ki. herhangi biri kullanılabilir gibi mana hiç bir yerde yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üniversite mezunları arasında şiddetin daha yaygın olduğu doğru değil. Üniversite mezunları arasındaki şiddetin polis ve adliyeye daha çok yansıdığı ve istatistiklere daha çok girdiği söylenebilir. Eğitimsiz kesimde dayak kader olarak algılanıyor ve şikayet edilmiyor.

 

"Darb" fiili hukuka bile girmiştir. Bir insana vurduğunuzda bu darb fiili olur. Anlamı çok açıktır. Sadece deyim olarak Arapçada "mesel darbetme" (darabal mesel) var, bu "deliliğe vurmak" gibi bir deyimdir. Deyimler içlerindeki kelimenin açık anlamını değiştirmez.

 

Para basma anlamında da kullanılır (darphane) ama para basımında metal bir plaka pres altında çekiçlendiği için bu da vurmakla alakalıdır. Pres yavaşça sıkıştırmaz, bu durumda çok güç harcanır. Ani bir darbeyle para basılır, bu açık biçimde "vuruş"tur.

 

Bir de hükümete "darbe" yapıp işbaşından uzaklaştırmak var. Bu da şiddet içerir. Hükümetin emrinde kolluk güçleri var ve darbeye direnir, yine şiddet açığa çıkar.

 

Anlam açık ve sarihtir, hiç bir tevili, farklı yorumu olamaz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bunu nasıl yorumlamalı bilmiyorum....yani erkeklerin bu kelime üzerindeki ısrarlarını ...her kesimden....

 

darb arapça bir kelimedir ve dolayısıyla türkçeye tek bir manasıyla geçmesi de gayet doğal...darb vurmak olarak tercüme edilirse anlam onun etrafında döner...

 

bakın ayette çözüm önerileri var....peygambere gelen sayısız kadın var...eşlerinden dayak yiyorlar ve eşlerini şikayet ediyorlar....var olan bir durumda , hanımlarını dövmekte mahzur görmeyen bir topluma çözüm önerisi var...

önce bir geçerli mazeret , yani nüşuz,yani şiddetli geçimsizlik durumunda ya da evin mahremiyetini koruma durumunda başına buyrukluk söz konusu olduğunda çözüm önerileri ...akıllarına dayaktan başka çözüm yolu gelmeyenleri eğitme....

nasihat edin...olmadı ayrı kalın... yine mi olmadı...o zaman evden uzaklaştırın....kanunlarda bile var bu gün eşlere mühlet verilir ..hakim hemen boşamaz...olur ki vazgeçerler düşüncesiyle...

 

hz peygamber eşleriyle olan anlaşmalıklarında aynen ayetin gereğini yapmıştır....hanımlarıyla konuşmuş..daha sonra onlardan bir süre uzak kalmış....son olarak inen ayetler isterlerse boşanma bedellerini öde ve onlardan boşan ayeti gelince son çarenin boşama olduğunu gören hanımlar tavırlarından vazgeçmişlerdir....

çok açık....eğer ayette dövmek bir çözüm önerisi olsaydı huzurun temini için emin olun hz peygamber kuranın en iyi anlayan olarak bunu yapardı.....hepsine yetmedi mi adam tutar dövdürürdü...maksat huzur ve eşin terbiye edilmesi ya nasıl olsa....

 

hz aişe ile ilgili ifk hadisesinde de durum aynıdır ..hz aişe evden uzaktadır...

kuranın getirdiği başka çözüm yolları da vardır....erkeğin ve kadının ailesinden hakemler tayin etmek ve sorunları konuşmak gibi....

topluca dayak atmak değil...

 

zaten hadissever müslüman ve hadisseverateistler...erkekzihniyetindışına çıkamayan müslüman ve erkek zihniyetin kabullerine çanak tutan ateist erkekler kadınlara hayatı daha yaşanır kılacak değiller....çok şey beklememek lazım hemencecik.....

selamlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

...............

 

zaten hadissever müslüman ve hadisseverateistler...erkekzihniyetindışına çıkamayan müslüman ve erkek zihniyetin kabullerine çanak tutan ateist erkekler kadınlara hayatı daha yaşanır kılacak değiller....çok şey beklememek lazım hemencecik.....

selamlar...

 

Biz ateistler, değişim dönemimizde, dayakçı arap kültüründen ne kadar uzaklaştı isek, o kadar kadına saygımızın arttığının farkında olduk.

Bunu, bayanlara da tavsiye ederim. Böylece kendilerine saygıları artmış olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi`nde konferans veren İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel, üniversite mezunu erkeklerin eşlerine hiç eğitim almayan erkeklerden daha fazla şiddet uyguladıklarını söyledi...(alıntı)

 

bazı erkeklerin evrimlerini tamamlamadıkları açık....üniversite eğitimi bile kadını erkeğin cehaletinden kurtaramıyor....

zor konular ....

 

ama sen gülmeye devam et bakalım.....

 

Sayın 4mevsim,

Verdiğin oranlar beni şaşırtmıyor. Burası Türkiye.

Bu olaylar tamamı ile ülke insanının -kabaca- ahlakı, eğitimi ve aile yapısı ile ilgilidir. Buna itirazı olan yoktur sanırım...

Kalkıp da üniversite de eğitim görenlerin şiddete daha meğilli olduğunu düşünmek pek akıllıca gelmiyor bana. Gerçi eğitim düzeyimizin de ne olduğu tartışılır ya, o da ayrı konu...

 

Dikkat çekmek istediğim diğer bir husus Türk halkının çok büyük oranda müslüman oldukları. Şimdi hadi geçtik üniversite eğitimini. Üniversite eğitimi bir işe yaramıyor diyelim hadi. Evrimini tamamlayamayan erkek yine evrilemiyor üniversite sayesinde... Peki dini inançlara ne oluyor? Neden kadın bu toplumda bu kadar ikinci sınıf insan muamelesi görüyor? Bu durumda kadının evrimini de sorgulamak gerekmez mi?

 

Göz var nizam var sayın 4mevsim.. Burası müslüman bir ülke. Ne diye bu ülkede kadınlar dayak yiyor? Neden çalışmaları konusunda sorun yaşıyorlar. Neden evlerine tıkılıyorlar? Neden "karnından sıpa sırtından sopa" anlayışı değişmiyor??? Sarıldığınız din kadını "mal" olarak görüp evine tıkan, erkeğe en az 4 tane layık gören, çarşaflara bürüyen bir din. Bu durumda dayak yemiş ne önemi var? :) Zaten yeterince gururunu kaybetmiş olmuyor mu? (umarım ne anlatmak istediğim anlaşılırda konu çarpıtılmaz)...

 

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun da bir düşünün. Bu karanlığı aşacak olan şey islam mı? yoksa üniversite eğitimi mi?

 

Her şeye rağmen kadınımız, kendisini ikinci sınıf varlık olarak gören bir dine sarılırsa ve ona bakış açısını kabul etmek yerine görmezden gelirse gülerim ben.... Hem de çok gülerim, ama gülerken ağlıyarak gülerim... Buradaki gülüş alay etme gülüşü değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hz peygamber eşleriyle olan anlaşmalıklarında aynen ayetin gereğini yapmıştır....hanımlarıyla konuşmuş..daha sonra onlardan bir süre uzak kalmış....son olarak inen ayetler isterlerse boşanma bedellerini öde ve onlardan boşan ayeti gelince son çarenin boşama olduğunu gören hanımlar tavırlarından vazgeçmişlerdir....

çok açık....eğer ayette dövmek bir çözüm önerisi olsaydı huzurun temini için emin olun hz peygamber kuranın en iyi anlayan olarak bunu yapardı.....hepsine yetmedi mi adam tutar dövdürürdü...maksat huzur ve eşin terbiye edilmesi ya nasıl olsa....

Değerli arkadaşım;

 

İyi güzel, diyorsun da...

 

"maksat huzur ve eşin terbiye edilmesi ya nasıl olsa...."

 

"eğer ayette dövmek bir çözüm önerisi olsaydı ...

huzurun temini için emin olun hz peygamber kuranın en iyi anlayan olarak bunu yapardı" derken...

 

Muhammetin, Ayetin "yine dinlemezlerse dövün" ifadesiye çelişip kuranı iyi anlamadığını mı düşünüp dillendiriyorsun?...

 

Erkekler, kadınlar üzerinde hakim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkardırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Çünkü Allah, çok yüksek çok büyüktür(nisa/34)

 

Ayet; " İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın" diyerek itaatkar kadınların dövülmesine karşı...

 

Ama bir açık kapı bırakılmış itaat etmeyen kadın düşünce ve davranışlarında ısrarlıysa "dövün" diyor...

 

***

 

Bence Ayeti tekrar değerlendirerek, İnancınızın deyiş ve cözüm önerileriyle çelişkili durumlara düşmemek için...

Kabul, sorgu ve yargılamalarınızı bir kez daha gözden geçirmelisiniz...

 

zaten hadissever müslüman ve hadisseverateistler...erkekzihniyetindışına çıkamayan müslüman ve erkek zihniyetin kabullerine çanak tutan ateist erkekler kadınlara hayatı daha yaşanır kılacak değiller....çok şey beklememek lazım hemencecik.....

 

yukarda sanki anlaşılmasında güçlük çeksinler diyerek yazdığınız ifadelerinizdeki...

 

Çanak tutma ithamınıza Maraba gerekli yanıtı verdiği için üzerinde durmak gereğini duymuyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur'anda İbrahim peygamberin putları kırdığı anlatılırken darb kelimesi kullanılıyor. 37/93: "Ferağa aleyhim darben bil yemin" Yine Musa peygambere hitaben "asanı taşa vur" (enidrib bi asakel hacer)derken 7/160 da darb kelimesi kullanılıyor. Yani Türkçeye geçen şekli filan değil, bizzat Arapçadan, Kur'andan örnekler. Bakın diğerleri deyimdir, örneğin 5/106 ayetindeki "darabtüm fil ard" Bu deyimdir. Bunu farklı anlam olarak veremezsiniz. "daraba fil ard" seferde, yolculukta olmak demektir. Hani Türkçede de "yola vurmak" deyimi vardır, onun gibi. Kimse bu ayeti kendinizi arza vurduğunuzda" diye tercüme etmiyor, deyim çünkü, "seferde olduğunuzda" diye tercüme ediyor.

 

Allah şimdi "ola ki erkek kullarım yanlış anlar, kadın kullarımı döverler" diye bir endişe duymamış ve bu sarih anlamlı kelime yerine başka kelime bulamamış mı acaba? Allahın kelime hazinesi de çok kısıtlıymış. Bir dili dönüp meramını düzgünce anlatamamış. Bu dil tutukluğunun cezasını da müslüman kadınlar çekiyormuş. Sonra Allah bu işleri beceremiyeceğini anlayınca başka daha düzgün bir kitap göndermeyi de düşünmemiş. "Aamaan, döverlerse de dövsünler, bana ne!" deyip işleri öylece bırakıp kaçmış.

 

Hayır ama sonuç böyle çıkıyor, bu alay etme filan değil, başka anlam çıkmıyor, ne yapalım? Bakın yeminle söylüyorum, insanların kutsalları hakkında böyle konuşurken benim içim daralıyor. Hiç hoşlanmıyorum böyle konuşmaktan. Fakat tek derdim, "Kur'an ebedi geçerlidir, şimdi de ona uymalıyız, ona göre yasa yapmalıyız" denmiyor mu, işte ona gelemiyorum. "Ulemaya soralım, üniversiteye başörtülü mü, başı açık mı girilecek?" dendi mi iş bozuluyor. "Kur'an tarihi bir vesikadır, günümüze uygulanamaz, kendi döneminin kabulleridir" dense mesele kalmayacak. Bakın tepki gösterdik, geri çektiler, soğuyunca yine sürecekler bu konuyu ortaya. E yazık değil mi bu pilavı ısıtıp ısıtıp sürüyorsunuz, bir bırakın artık! Bilimin içine din sokulmaz, üniversiteyi mi buldun başını bağlayacak? Evine gidince Kuranını da oku, namazını da kıl, ne istiyorsan yap.

 

Dinin bir toplumsal iddiası olmasın, hukuka bilime filan karışmasın, benim dinle hiç alıp veremediğim olmaz. Her zaman söylüyorum, bu iddia bırakılmadıkça dinin ipliği daha çok pazara çıkarılır. Bu dini meta gibi getirip pazara sürmeyin, vicdanlarda saklı kalsın, değeri olsun, biz de saygı duyalım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur'anda İbrahim peygamberin putları kırdığı anlatılırken darb kelimesi kullanılıyor. 37/93: "Ferağa aleyhim darben bil yemin" Yine Musa peygambere hitaben "asanı taşa vur" (enidrib bi asakel hacer)derken 7/160 da darb kelimesi kullanılıyor. Yani Türkçeye geçen şekli filan değil, bizzat Arapçadan, Kur'andan örnekler. Bakın diğerleri deyimdir, örneğin 5/106 ayetindeki "darabtüm fil ard" Bu deyimdir. Bunu farklı anlam olarak veremezsiniz. "daraba fil ard" seferde, yolculukta olmak demektir. Hani Türkçede de "yola vurmak" deyimi vardır, onun gibi. Kimse bu ayeti kendinizi arza vurduğunuzda" diye tercüme etmiyor, deyim çünkü, "seferde olduğunuzda" diye tercüme ediyor.

 

Allah şimdi "ola ki erkek kullarım yanlış anlar, kadın kullarımı döverler" diye bir endişe duymamış ve bu sarih anlamlı kelime yerine başka kelime bulamamış mı acaba? Allahın kelime hazinesi de çok kısıtlıymış. Bir dili dönüp meramını düzgünce anlatamamış. Bu dil tutukluğunun cezasını da müslüman kadınlar çekiyormuş. Sonra Allah bu işleri beceremiyeceğini anlayınca başka daha düzgün bir kitap göndermeyi de düşünmemiş. "Aamaan, döverlerse de dövsünler, bana ne!" deyip işleri öylece bırakıp kaçmış.

 

Elinize sağlık sayın demirefe,

şimdi merak etmeye başladım, bakalım buna nasıl kulplar takılacak...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1-Dövme,vurma

2-Bela ,musibet

3-Para üzerine damga vurma

4-Güç, kuvvet

5-Matematikte çarpma,

 

darb-ı hıyam :çadır kurma

 

Darb-ı mesel :atasözü

 

Darbı-unk:kafa kesme,vurma

 

Darb-zarp :olay çıkarma ,çarpma

 

Darb ile bulabildiğim anlamlar.

 

Ama üzülmeyin sayın Demirefe ve Sn Yersoy ,bunlara gereken kulplar takılır.AZ SONRA :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.