Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AYKIRI SORULAR


GeceKuşu

Önerilen İletiler

AKP'Lİ KEDİLER

 

Ayşecik evinin önünde, içinde yeni doğmuş kedi yavruları olan bir kutuyla oturmuş,

onları isteyenlere vermek için de ''BEDAVA YAVRULAR!'' ilanı yazmış..

 

Kızın önünde siyah iki araba durur ve öndekinden bir adam iner;

''Merhaba güzel, benim adım Arınç, bu kutuda ne var?'' der.

Ayşecik de ''Kedi yavruları'' der.

 

Arınç, ''bunların yaşı kaç?'' diye sorar.

Ayşecik; ''Daha çok küçükler, gözleri bile açılmadı'' der.

 

''Peki bunlar ne cins kediler?''

Ayşecik gülümseyerek; ''AKP'li'' der.

 

Arınç kulaklarına inanamaz!...

Hemen Patronu Recep Efendi'yi arar, durumu anlatır.

 

Bu ele geçmeyecek bir seçim propaganda imkanıdır.

Hemen yandaş medyaya haber verilir.

 

İki gün sonra Ayşeciğin sepetinin önünde bir kaç tane TV yayını yapan araç durur.

Kameralar hazır olunca, Tayyip Efendi arabasından inip Ayşeciğin yanına gelir ve

 

''Günaydın güzel kız.

Bu arkadaşlara bu yavruların ne cins olduklarını söyler misin?'' der.

 

''Tabii efendim'' der Ayşecik, ''Bunlar CHP'li!''

 

Arınç ve Tayyip Efendi çok şaşırırlar; ''Fakat sen daha geçen gün bunların

 

AKP'li olduklarını söylememiş miydin?'' diye sorarlar.

 

Ayşecik gülümser; ''Evet doğru. Fakat bu gün onların gözleri açıldı!...''

Ayşecik işte, çocukların hayal dünyaları sınır tanımıyor ki... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Protesto edenleri stada almayacağız." demiş...

Galatasaray'ın başkanlık koltuğunu işgal eden zat-ı muhterem...

 

Yok ya!.. Babanın stadı da mı almıyorsun...

 

***

Telaş ve korkunun yarattığı yalaka sağırlığı...

Zatı muhteremin ağzından çıkanı, kulağının duymasına engel olmuş olsa gerek...

Dik durmayı ve biat etmemesi gerektiğini hatırladığında...

 

Şunları da kavraması gerekiyor.

 

1- Protesto bir haktır...

2- O stada herkes girer...

3- Nedeni ne olursa olsun "Spora siyaseti karıştıranların" kuyruğunda dolaşılmaz.

4- Orada haykıranlar salt muhalefet oldukları için değil, Aşağılandıkları ve küçümsendikleri için protestolarını yapmışlardır.

 

***

 

Sayın zatı muhterem, NEDEN;

"ISLIK TEPE" Arena da, protestoda bulunan Akp'li Galatasaraylılar kadar duyarlı olamamış...

Ve Her seferinde olduğu gibi yaşanan krizleri yönetme yeteneğinden yoksun olanların tutum ve davranışlarından korkup...

Bu aymaz konuşmayı yapmak gibi bir gaflette bulunmuş olabilir?

 

"Aslan Tepe"nin protesto sonrası "Seyran Tepe" olarak dillendirildiği için mi?

Bence Bu kadar telaş etmesine gerek olmamalı...

 

Kim ne derse desin Halkın dilinde ve gönlünde oranın yeni ismi...

" ISLIK TEPE " olarak yerini almıştır.

Ve Şanlı -"Aslan TEPE" Arena- olarak gönüllerde ve dillerde yerini almaya devam edecektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BÜLENT Arınç şöyle demiş:

“Hayat alkol ve seksten ibaret değildir”.

 

Ardından da eklemiş:

“Hukuk devletinde her şeyin bir ölçüsünün olmaması, özgürlüklerin sınırsız olması söz konusu değildir”.

 

Sonra “Bu da size kapak olsun” der gibi şöyle demiş:

“Çağdaşlığı içki kadehlerinde aramak ve orada bulmak isteyenlere ithaf olunur”.

 

***

Nasıl da yargılayıcı değil mi?

Sanki “Hayat alkol ve seksten ibarettir” diyenler varmış gibi...

 

Nasıl da sınırlama heveslisi değil mi?

Sanki “içki içme özgürlüğü” üzerinde titizlenmek, sınırsız özgürlük talep etmek anlamına gelirmiş gibi...

 

Bülent Arınç gibi bu zamana kadar hep; “Benim hayatıma ne karışıyorsunuz kardeşim? Bırakın, dileyen dilediği gibi yaşasın” demiş bir akımın çocuğundan bunları duyunlar gülümsemişler midir?

 

Gerçi bu tür işine geldiğince ahkam kesen şahsiyetlerin bu yaklaşımları karşısında;

"Yuh olsun bana, bu kadar yandaş olmak kişiliklere zarar." diyebilmek...

Ve azıcıkta empati yeteneğine sahip olmak gerekiyor gülümseyebilmek için...

 

***

Demokrasiyi Trene benzetip işine gelince inip binenlerin,

Bu Espirili yaklaşımlarına hadi birazda acı acı gülümseyelim ne dersiniz? :)

 

“Ah ARINÇ ah”

“Kendi hayatına karışılmayacak bir ortamı yakalayınca nasıl da başkalarının hayatlarına karışmaya başlıyorsun.

 

Güç elinde değilken güçlülerin senin hayatını yargılamasına, sınırlamasına isyan edersin.

Ama gücü eline geçirince bu sefer sen başkalarının hayatını yargılarsın, sınırlamaya çalışırsın.

Üstelik hukuku da kullanarak”.

 

***

Şimdide kafamızı kaşıyıp az düşünelim derim...

Ha bu arada Arıncın bu Ahkamları karşısında;

Geçmişte olduğu gibi, Demeokrasi çığlıkları atarak, "Yetmez ama EVET" ...

"Devam et sevgili Arınç Devam et." Diyebilecek destekçilerin var olduğunu aklımızdan hiç çıkarmıyalım derim...

 

Kulakları Çınlasın her birinin... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yıllardan 2011, Aylardan Ocak...

Şunun sırasında seçimlere de kalmış bir kaç ay...

Başbakan Erzurum’da öğrencilere yaptığı konuşmada hukuka büyük önem verdiklerini,

Yüz elliden fazla adalet sarayı yaptıklarını, bunun hukuka verdikleri önemin kanıtı olduğunu söylemiş. :)

 

Aman ne iyi çok sevgili sayın başbakanımız;

Aman ne iyi de;

Hukuku rafa kaldırdığınız bir ülkede muhteşem adalet sarayları yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur?

 

***

Yıllardan 2011, Aylardan Ocak...

Şunun sırasında seçimlere de kalmış bir kaç ay...

Başbakan Erzurum’da öğrencilere yaptığı konuşmada,

"Yüze yakın üniversite açtıklarını da övüne övüne anlatmış." :)

Aman ne iyi çok değerli sayın başbakanımız;

Aman ne iyi de;

Bilimsel özgürlüğün, çağdaş eğitimin yok edildiği içi boş üniversiteler ne işe yarar?

 

Oralardan ancak sorgulamayan, eleştirmeyen, bilimsel düşünemeyen, tutucu dünya görüşüne sahip insanlar çıkar.

Bu üniversiteler, sizin karşınızda uslu uslu oturan, eleştirmeyen, demokratik haklarını bile savunamayan öğrenciler yetiştirir...

 

***

 

Başbakan, karşısında, soran, sorgulayan, itiraz eden, eleştiren, özgür üniversite diyen öğrenciler görmek istemiyor.

O, söz dinleyen, eleştirmeyen, sorgulamayan, büyüklerin karşısında konuşmayan, uslu uslu oturup kendisini dinleyen öğrenciler istiyor.

 

Tıpkı Erzurum’dakiler gibi...

Erzurum’da seçilmiş öğrencileri masalara oturtan Başbakan onlara nutuk atıp, nasihatler verirken...

Bu kurgulanmış toplantıyı protesto etmek için Erzurum’a otobüslerle giden öğrenci grupları kente bile sokulmadılar.

 

Aynı saatlerde Ekranlarda bizim polisler, Mısır polisinden aşağı kalmayacağını isptalarcasına...

Başbakan Erdoğan’ı protesto etmek amacıyla Yıldız Üniversitesi’nden Dolmabahçe’ye yürümek isteyen öğrencileri dağıtmak için gösterici gençleri kıyasıya copluyor, gençlere sille tokat girişiyordu.

 

***

 

Bilenler bilir, geçmişle ilişkisi balık hafızası olmayanlar da hatırlar...

 

Başbakan eylem yapan işçi de istemiyor.

Uslu işçi, uslu sendika,

uslu medya ve uslu gazeteci,

uslu yazar, uslu bürokrat,

uslu şarkıcı, türkücü, uslu sanatçı istiyor.

 

Dahası var:

Uslu bilim adamı,

uslu doktor, uslu mühendis,

uslu Danıştay, uslu Yargıtay, uslu Anayasa Mahkemesi,

uslu savcı, uslu yargıç,

uslu işadamı ve uslu bir toplum...

Ucube heykeller, ecdada ciddi saygısızlık yapan diziler de istemiyor.

 

Herkes uslu ve saygılı olacak, herkes Başbakan’a ve AKP’ye biat edecek.

 

Etmezlerse ne olacak?...

 

***

 

Bir kısa anektod: “Siz aydınlıktan korkuyorsunuz” demişti İsmet İnönü...

Meclis kürsüsünde kendisini konuşturmak istemeyen, onun için bağırıp çağıran Demokrat Parti milletvekillerine...

 

AKP iktidarı da aynen öyle... Onlar da aydınlıktan korkuyor.

Herkes uslu ve saygılı olsun, herkes Başbakan’a ve AKP’ye biat etsin istiyor...

 

***

 

Etmezlerse ne mi Olacak...

Bugün son olarak Mısır da neler oluyor dersiniz?

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'de son 4 yildir örtülü bir dikta yönetimi mevcuttur.Evet,dikta yönetimi özellikle 2010 yili ve 2011'in bu gününe kadar iyice ortaya cikmis olan bu dikta yönetim artik kimseye hayat hakki tanimamaya baslamistir.Muhalefete karsi gösterdikleri siyasi etiksizlik Menderes'in CHP icin mecliste kurdurdugu TAHKIKAT KOMISYONLARINI hatirlatiyor.Menderes,Inönü'nün sahsinda CHP'yi ortadan kaldirmak icin böyle bir hukuksuzluga basvurmustur.Yani Erdogan'in kendini Menderes'e benzetmeleri,beyaz gömlegimizi giyipte geldik demelerinin arkasinda intikam duygulari yatmaktadir.Erdogan dün Menderes ve Özal'in basaramadigi dikta rejimin basarmak üzeredir.Gerek Menderes döneminde gerek Özal döneminde,dinamik gücler henüz safdisi edilmemis,Ordu hükümete teslim olmamisti.Üniversitelerde topyekün bir kalkisma vardi.Bugün bunlarin hicbirisi yok artik.Iste ERDOGAN'i dikta yolunda basarili kilacak olanda bu özelliklerdir.

 

Medya susturulmus ve satin alinmistir.Susmayanlarin sesi ya ciliz olarak cikmakta biraz sesini yükselten oluncada patron tarafindan kapinin önüne konmaktadir.Üniversiteler susturulmustur.Susmayanlarin nasil coplandigini,hastahanelik oldugunu hergün görüyoruz.Sendikalar susturulmustur cünkü artii davasina inanan sendika baskanlari yoktur ülkemizde.Mustafa Özbek,iceri atildi terörist diye sonra onu yeterince terbiye edip disari cikardilar,yaptigi basin aciklamasina,basbakan yardimcisi Arinc'in "SESINI KES"uyarisi gelince Mustafa Özbek kayiplara karisti.Sinan Aygün hergün televizyonlardaydi,onuda terbiye ederek disari cikardilar,Sinan Aygün o gün bugündür kayiptadir.

 

Dikta rejimlerinde,yeraltinda calisan mücadeleciler olur,bizde o da yok artik.Türkiye ulus olarak AKP'ye teslim olmustur.Teslim olmayan bir azinlik disinda kimseden ses cikmamasi Erdogan'in diktatörlük koltuguna cok rahatca oturmasini saglayacaktir.Haziran 2011 secimleri Türkiye icin bir ölüm kalim tarihidir.Ya üzerindeki ölü topragini serperek millet uyanacak ya da diktatörlüge EVET diyecektir.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bana şunu biri izah etsin. İçki içerken 24 yaş sınırı niye getiriliyor, gençlere güvenilmediği için mi, madem bu gençler kendi iradelerine sahip çıkamıyorlar o halde nasıl oy kullanıp devletin geleceğini belirleyebiliyorlar. 18 yaşında genç oy kullanıp, ülkenin kaderinde rol alabiliyor ama sadece kendi hayatını ilgilendiren alkol alma gibi bir olayda yetkili değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bana şunu biri izah etsin. İçki içerken 24 yaş sınırı niye getiriliyor, gençlere güvenilmediği için mi, madem bu gençler kendi iradelerine sahip çıkamıyorlar o halde nasıl oy kullanıp devletin geleceğini belirleyebiliyorlar. 18 yaşında genç oy kullanıp, ülkenin kaderinde rol alabiliyor ama sadece kendi hayatını ilgilendiren alkol alma gibi bir olayda yetkili değil.

 

18 yasinda oy kullanmak görünüste demokrasidir ama AKP icin degil.AKP bu yöntemle secmen sayisini arttirmayi hedefliyor.Cünkü Erdogan'in bu secimlerde yüzde 50'nin üzerinde oy alarak 367 milletvekili cikarmayi ve böylece kendi anayasasini yapma gücüne kavusmayi hedeflemektedir.Yani demokrasi degil kisisel cikarlardir burada söz konusu olan.367 milletvekili cikararak tek parti tek adam olmaya oynuyor Erdogan.Tek adam tek parti olacagi icin,Anayasanin degistirilemez 3 maddesini degistirmeyi,parlamenter rejimi ortadan kaldirip baskanlik sistemine gecmeyi böylece yeniden padisahligi geri getirmeyi hedefliyor.Bu iddialarimda cok ciddiyim.Erdogan'in tek emeli padisahliktir.Ne demokrasi ne Laiklik onu ilginlendirmiyor.DEMOKRASI BIZIM ICIN BIR ARACTIR demis olmasi bu nedenleydi.Yolumuzun üzerinde bir inek yatiyor,hedefe varmamizi engelliyor,yavas yavas hedefimize ulasacagiz diyen Erdogan hedefine ulasmak üzeredir.O kadar komik ki hep demokrasiden bahsedenler,halkin katilimciligindan taviz vermeyenler,halkin egemenliginden dem vuranlar bu gidisi seyretmektedirler.Cünkü onlar tükürdüklerini yalamak istemiyorlar.Yanlistan dönmek bir erdemdir ama erdemin manasini bilenler icindir bu söz.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

18 yasinda oy kullanmak görünüste demokrasidir ama AKP icin degil.AKP bu yöntemle secmen sayisini arttirmayi hedefliyor.Cünkü Erdogan'in bu secimlerde yüzde 50'nin üzerinde oy alarak 367 milletvekili cikarmayi ve böylece kendi anayasasini yapma gücüne kavusmayi hedeflemektedir.Yani demokrasi degil kisisel cikarlardir burada söz konusu olan.367 milletvekili cikararak tek parti tek adam olmaya oynuyor Erdogan.Tek adam tek parti olacagi icin,Anayasanin degistirilemez 3 maddesini degistirmeyi,parlamenter rejimi ortadan kaldirip baskanlik sistemine gecmeyi böylece yeniden padisahligi geri getirmeyi hedefliyor.Bu iddialarimda cok ciddiyim.Erdogan'in tek emeli padisahliktir.Ne demokrasi ne Laiklik onu ilginlendirmiyor.DEMOKRASI BIZIM ICIN BIR ARACTIR demis olmasi bu nedenleydi.Yolumuzun üzerinde bir inek yatiyor,hedefe varmamizi engelliyor,yavas yavas hedefimize ulasacagiz diyen Erdogan hedefine ulasmak üzeredir.O kadar komik ki hep demokrasiden bahsedenler,halkin katilimciligindan taviz vermeyenler,halkin egemenliginden dem vuranlar bu gidisi seyretmektedirler.Cünkü onlar tükürdüklerini yalamak istemiyorlar.Yanlistan dönmek bir erdemdir ama erdemin manasini bilenler icindir bu söz.

 

 

saygilarla

 

Öyleyse ben şimdiden Cumhuriyet rejimine geçmiş olsun diyorum. Seçimlerde hile yapıldı diyelim, kime itiraz edilecek YSK na veya seçimler Anayasaya aykırı diye AYM ne. Buralardan bir sonuç çıkar mı, hiç sanmıyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öyleyse ben şimdiden Cumhuriyet rejimine geçmiş olsun diyorum. Seçimlerde hile yapıldı diyelim, kime itiraz edilecek YSK na veya seçimler Anayasaya aykırı diye AYM ne. Buralardan bir sonuç çıkar mı, hiç sanmıyorum.

Secimler yapildiktan ve sonuclar resmi olarak aciklandiktan sonra yapacak cok fazla bir sey kalmamis demektir.Yapilan hilelerin önce ortaya cikarilmasi gerekiyor.YSK bu itirazlari kabul edermi etmezmi bunu zaman gösterir.Kisacasi 2011 Secimlerinde eger halk AKP'yi iktidardan indirmezse AKP artik Türkiye'nin gelecek 15-20 yilinin bir kaderi olacaktir.Bunu kimse degistiremiyecektir.Bakin Erdogan hep 2023 yilindan bahsediyor.2023 yilina kadar kac yil var;12 yil.Bunun anlami Erdogan secimi kazanarak baskanlik sistemine gececek,iki partili sistemle baskanligini yürütürken yapmis oldugu yargi yasalari ilede tüm hukuksal yollari ortadan kaldirdigi icin 2023 yilina kadar hem kendisi hemde dolayisiyla partisi iktidarda kalacaktir,Erdogan'in hesabi budur,devsirme aydinlar Erdogan'i bu nedenle desteklemektedirler,Cünkü Erdogan'in baskan olm asi demek Türkiye'nin fiilen bölünmesi demektir.Polis gücünün olaganüstü bir sekilde arttirilmasi dizayn edilmesi Orduya paralel bir silahli güc olarak düzenlenmesinin ardindaki seytanca fikir Türkiye'nin bölünmesinde o polis gücünün destegine ihtiyaci oldugundandir.Poliste ki Fetulahci organizasyon,Fetulahci olmayan unsurlarin emniyetten farkli gerekcelerle uzaklastirilmasi,vali ve kaymakamlarin AKP kadrosunun imamlari olmasinin nedenleri budur.

 

Bakin Ergenekon sanigi ve 29 aydir tutuklu olarak hapiste yatan gencecik Tegmen'in cep telefonuna 1 dakika icinde yüzün üzerinde telefin numarasi emniyet tarafindan yüklenmistir.Bu ortaya cikinca emniyet hemen agiz degistirip baska savunmalar yapti.TEGMEN HAL ICERDEDIR AMA ONUN TELEFONUNA TERÖRISTLERIN NUMARALARINI YÜKLEDIGINI ITIRAF EDEN EMNIYET MENSUBU MEMUR ÖZGÜRCE ORTALIKTA DOLASMAKTA VE HALA GÖREV BASINDADIR,yani bunun daha neyini anlatalim ki.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Okuma yazma bilmeyen bir insana hangi kitabı okuyacağını sormak..?!

 

" Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz.

 

Sadece seçim yaptığını zanneder.

 

Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır!

 

Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!"

Friedrich Nietsche
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yavru Vatan KKTC yönetimi ‘İleri demokrasi' ye geçebilecek mi?

 

Değerli Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan,

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nu aramış ve gösterilerde Türkiye aleyhine pankartlar açanlar için,

“yargı sürecinin başlatılmasını” istemiş.

 

***

 

Kıbrıs'ta bunun nasıl yapılabilecekler onların çok zorlanacakları ortada.

Çünkü Yavru Vatan'ın “normal” bir demokrasisi var.

Ne yazık ki oralarda bizim burada olduğu gibi başbakanların hoşuna gitmeyen gösteriler için kolayca dava açmak,

Göstericileri dövmek, taşıdıkları pankartların sopalarını kafalarında kırmak pek mümkün olamıyor.

 

Eğer ‘İleri demokrasi' mizin mucudi, savunucusu ve uygulamacısı

Değerli Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla bu işler olabilirse...

Dünya siyaset tarihinde de bir ilk yaşanacak.

Türkiye, “ileri demokrasisini” Kıbrıs'a ihraç etmiş olacak!

 

Biliyorsunuz “ileri demokrasilerde”,

Devlet büyüklerini sinirlendirecek işler yapmak kesin olarak yasaklanmış, kurallara bağlanmıştır.

Başbakan'ın bir kaş-göz işareti,

Davaların açılmasına, heykellerin yıkılmasına, göstericilerin dövülmesine yeter de artar bile!

 

Yani KKTC yönetimi için durum artık bu saatten sonra çok ama çok zor.

Ya normal demokrasiden vazgeçip ileri demokrasiye geçecekler.

Ya da Başbakan'ın bitmek bilmeyen öfkesinin sonuçlarına katlanacaklar.

Biz aradan geçen bunca zamanda buna alıştık artık, bakalım Yavru Vatan ne kadar sürede alışacak?

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Can Dündar, Değerli Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yalancı mı dedi!

***

Yıllardan 2011, Aylardan Şubat...

Şunun sırasında seçimlere de kalmış bir kaç ay...

Duyduk duymadık demeyin...

 

Tayyip Erdoğan ziyaretine gelen Cumartesi Annelerine;

“1979’da ben de işkence gördüm” diyerek gözaltı sürecinde gördüğü muameleyi aktarmıştı.

Hepiniz hatırladınız öyle değil mi?

 

Haydaaa!...

Derken, derken Can Dündar belgeselci olduğunu kanıtlayarak,

Başbakan’ın iddia ettiği gibi işkence görmediğini yazılan kitaplarla ortaya koydu...

 

Hayır hayır, düşündüğünüz gibi değil...

Kitapları yazanlar Tayyip Bey’in muhalifleri değil;

Biri eski basın danışmanı olan ve mebus yaptırdığı Hüseyin Besli,

Diğeri de kankası Star yazarı Mehmet Metiner...

 

Evet ne yazık ki, Tayyip Bey’in çok çok yakınlarının yazdığı bu kitaplara göre; değil işkence yapılması,

Bahsedilen olayda Erdoğan’ın görevli komutanla şakalaştığı bile yazılıyor.

Dahası güya işkence gören gençler o süreçte müsabaka yaparcasına eğlenmek için güreş bile tutmuşlar, yani ona bile izin verilmiş.

 

Vay canına...

"Yalancının mumu sahura kadar yanar" saflığında bu kitapların yazıldığı unutulmuş olmalı ki...

Değerli Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan,

Hiç olmayan şeyi yani işkenceyi var ve olmuş gibi anlatıyor "Cumartesi Annelerine".

Aaa... Acaba NEDEN?

 

Şimdi soralım kendi kendimize;

Değerli Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, ona yapılmayan bir işkenceyi durduk yerde uydurmasını nasıl izah etmeliyiz!

 

Eğer yine mağdurları oynamak, acındırmak ve siyaseten istismar için yaptıysa yine bunu...

 

"Böyle bir şeye tevessül eden bir kişilik siyasi amaçları için neler yapmaz!" diye bir sonuca varmamız mümkün müdür?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Basbakan iktidar koltuguna oturmadan önce basladigi magdur rolünü iktidar koltuguna oturduktan sonra aynen devam ettirmeye ve herkesi Aziz Nesin'in tarifine benzettigi icin yalan söyleyerek daha cok magdurlari oynuyor.

 

Vural Savas'in "SÖZCÜ"de ki bir yazisinda Basbakanin siir okumaktan degil baska suclardan mahkum oldugunu sucun mahiyetini,dosya numarasini vererek aciklamisti.Ben bile o yaziyi okuyana kadar,gercekten onun bir siir okudu diye mahkum oldugunu saniyordum ama kazin ayagi öyle degilmis.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Benim tanıdığım Tayyip Bey böyle biri değil” diyor Fehmi Koru.

 

En yakın arkadaşı Cumhurbaşkanı. Başbakan ve pek çok bakan yakın dostu.

Üstelik fikirlerinin iktidar olduğu bir ülkede gazeteci.

Ama işten çıkarıldı.

Peki neden?

Siyasi bir çatışmanın kurbanı mı oldu?

Yoksa bu, Türkiye’de bir dönemin kapandığının işareti mi?

 

Yeni Şafak serüvenini Tempo şubat saysında anlatan Fehmi Koru,

Başbakan Erdoğan’ın son çıkışlarını eleştirirken, “Benim Tayyip Bey portreme uymuyor” diyor.

Taha Kıvanç kimliğiyle de uyarıyor: AKP hafife alıyor. Seçimlerden çok farklı sonuçlar çıkabilir.”

 

En yakınlarının dilinden anlatılanlara bakarsak,

"Nerelerden nereye geldiği ve bu kadar sinir küpü aykırı davranışların nedeni yavaş yavaş açığa çıkıyor mu dersiniz?"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kıbrıslıların derdi ne? Bu halk neden böylesi bir tepkiyle sokağa çıktı?

 

Geçtiğimiz günlerde “Halk olma hakkı ihlal edilmiş bir halkın hakları” için neoliberalizme karşı mücadele edenler,

“Ankara elini yakamızdan çek!” pankartlarıyla Kıbrıs’ta son bir miting yaptılar.

Mitingin mesajını özetleyen bu pankart faşist saldırı girişimlerinin ve Ankara’nın hışmının hedefine oturdu.

 

Ne oluyor yahu...

 

Değerli Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın söylemiyle sormak istersek;

Bu bizim "Besleme Kıbrıslıların" derdi ne? Bu halk neden böylesi bir tepkiyle sokağa çıktı?

 

Herşeyi bilen Değerli Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıslıların derdinin ekonomik temelli olduğunu, 1986’dan beri devam eden 15-20 yıllık bir sürecin sonucu. Özal’dan beri ülke ekonomisine Ankara yapımı neoliberal ekonomik paketler yön verdiğini, Kıbrıs THY özelleştirildiğini. Çalışanlarının sokakta kaldığını. Sırada olan ADSL hizmetleri vs. Dâhili telefon özelleştirmesi, Elektrik üretim, iletim, faturalandırmasıyla, Kooperatif bankasıyla, tohumculuk, tahıl, süt, hellim işletmeleriyle Kıbrıslı Türklere ait ciddi bir değer, Kıbrıslı Türklerin üretimde tek şansı olduğunu, bu özelleştirmelerin Kıbrıs’ın bitmesi anlamına geldiğini, neoliberal politikaların kaynağında Türkiye hükumetlerinin var olduğunu neden bilmiyor ki?.

 

Bizim başbakanımız bunları bilemediği için ona öğretmek amacıyla yapılan mitingde Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) bir pankart açtı:

“Ankara, ne paranı, ne memurunu, ne paketlerini istemiyoruz!”

 

***

 

Kıbrıslılar söyleyeceklerini söylediler ve şüphesiz bu tür absürt şeyleri söylemeye de devam edecekler. Ne de olsa orada bizde olduğu gibi ileri demokrasi yok, şimdi sıra özelleştirme paketlerimizi kabul etmeyen bu densizlerin yaptıklarını yanına bırakmamak için Ana vatanda ileri demokrasi sahibi olan bizler gereğini yapacağız...

 

Ne mi yapacağız? Ne istersek onu...

Besleyenler beslemelerine ne yapıyorsa onu yapacağız...

 

Sen çok yaşa Değerli Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan...

Helal olsun sana her dönemin çok değerli bakanı sayın Cemil Çiçek...

Yürüyelim arkadaşlar dağ başını duman almış. Utanmazlar pankart açmış...

Kahrolası beslemelere hadlerini bildirelim haydi breee...

Kim tutar bizi beee...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

***

 

Yıllardan 2005...

YÖK Genel Kurulu, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in intihal suçu işlediğine karar vererek, akademik unvanlarını geri almıştı..

 

“İşletme Yönetimi” isimli kitabında, bilim hırsızlığı yaptığı saptanmıştı..

YÖK, konuyu incelemiş, hırsızlığı saptamış ve profesörlüğünü iptal etmişti..

En son 2008’de mahkeme de “intihal yaptığını” karara bağlamıştı..

 

Başbakan Erdoğan alınan bu kararlara çok kızmış, kararı alanlara veryansın etmişti..

Çünkü Dinçer,İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden beri Dinçer’le çalışıyordu.

 

Bu durum karşısında Başbakan Erdoğan ne mi yaptı...

Ömer Dinçer’i ödüllendirdi, milletvekili seçtirdi sonra da bakan yaptı.

Ömer Dinçer şimdi "Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı İstanbul Mv"...

 

***

 

Almanya iki haftadır “çalıntı doktora” krizi yaşıyor.

Savunma Bakanı Karl-Theodor zu Guttenberg, bilim hırsızı çıktı.

Doktora tezi çalıntılarla dolu çıktı. Başkalarının düşüncelerini, kendi düşünceleriyimiş gibi kullandı.

 

Ama Guttenberg Bakan olmanın ötesinde, Almanya’nın en önemli, dürüst ve düzgün dörtdörtlük lideri olmaya soyunmuştu.

Namusluluk/güvenirlik sıralamasında birinci sıradaydı ve anketlerde, en umutvar politikacı olarak çıkıyordu.

 

Önce, tezim çalıntı değil, şiddetle reddederim, dedi.

Ancak neredeyse bütün Almanya, tezdeki çalıntıları bulmak için seferber oldu.

Ve tezinin en az 162 yerinde “hırsızlık” saptadı..

Spiegel’e kapak bile oldu! Üniversite, doktorayı iptal etti, savcı soruşturma açtı...

 

Bu aşamadan sonra; “Evet hatalar yapmışım ama bunları isteyerek yapmadım, yazım hataları olmuş ama Savunma Bakanlığını bırakmam” dedi..

 

Bütün Almanya üzerine gitti ve sonunda şapkasını aldı gitti..

 

***

 

Bu İki Olayı Karşılaştıralım Bakalım, Nasıl bir AYKIRI durum ortaya çıkacak..

Neden Almanya Almanya, Neden Türkiye Türkiye..

Neden birbiriyle ilintisiz, tavır ve düşünce farklılığı var...

Birinde En üst düzeyde de olsa Hakkında gerekli araştırmalar özgür basında yer alabiliyor..

Diğerinde gelinen son aşamada gazeteciler araştırma yapıp kitap yazdıkları için tutuklanabiliyor..

 

Bilim hırsızlığı dünyanın her yerinde olabiliyor..

Almanya’da ve ABD’de bile yapılıyor..

Ama hırsızların gözünün yaşına oralarda bakılmıyor!

Türkiye’de ise, bilim hırsızlığı siyasilerce baştacı ediliyor...

 

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

***

 

‘Edep’ ve ‘Edepsizlik’, ahlaki kavramlar olmasına karşın, siyasetini dini ve ahlaki bir söylem üzerinden yürüten iş başındaki AKP iktidarı tarafından siyasallaştırılarak kendini eleştiren muhalefet sözcülerine, gazete yazarlarına, hakları için gösteri yapan işçi ve öğrencilere...

Tehditvari bir ses tonu ve yaklaşımla “edepli olun, edepli!” diye karşılık vermekte...

 

Oysa gerçek anlamda insani değerlerin öne çıktığı ahlak kavramına göre; Asıl edepsizlik, edepli ahlâklı görünüp, tam tersini yapmaktır”.

 

Ahlakı siyasallaştıranların söylemlerine ve ne yaptıklarına baktığınızda gördükleriniz karşısında şaşkın maymuna dönersiniz.

 

*Dinci yazarlardan biri küçücük kıza tecavüz etmiştir; ama dini, imanı ve ahlakı dillerinden düşürmeyen kendi camiası olanları görmezden gelirler…

 

*Ahlakı ve dinsel argümanları siyasi olarak kullanan iktidarın yönetimindeki devletin resmî sağlık organlarının saldırganı korumak için, “tecavüze maruz kalan kızın ruh sağlığı bozulmamıştır” diye rapor bile düzenlediklerini görüp isyan edersiniz.

 

Ahlakı siyasallaştıran AKP milletvekillerinin bazılarının, asıl eşlerine ek olarak imam nikâhlı eşler edindikleri gerçeğiyle yüz yüze gelirsiniz.

 

Vay be dersiniz ardından..,

“Bunlar vatansever, dindar ve edepliyse eğer, ulan galiba ben vatan hainiyim, edepsizim, ahlâksızım!” diye düşünmeye başlarsınız!.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

 

İki seçmenden biri halinden memnun!

Sözü uzatmaya gerek yok... Dün akşam jet hızıyla belirlenen seçim sonuçlarının tek bir anlamı var:

 

Bu ülkede yaşayan her iki seçmenden biri hayatından memnun...

 

Biri ise değil!

 

Yani... Bıçakla kesilmiş gibi ortadan ikiye bölündük...

 

Mutlu olanlara sözüm yok... Daha da çok Mutlu Olsunlar...

İyi de onların bu kadar mutlu olduğu bir ülkede; geri kalan yüzde 50 neden mutsuz?

 

Ve hangi kesimin hayata bakışı doğru?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

her zaman söylüyoruz ya inanç vicdani bir değerdir ve ancak inanan insanı alakadar eder... bir dini siyasete alet etmek neden sakıncalı, çünkü söz konusu din olduğunda ve toplumun büyük kesimi aynı inanca mensup olduğunda birilerinin "doğru/yanlış, günah/sevap, uygun/ters" anlayışları onların algılarına göre belirleniyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir deli ( Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları) bir kuyuya ( sandık) taş atmış (oy) 40 akıllı çıkaramamış.

 

Halkın arasına dalıp ropörtajlar yapılıyor izliyor musunuz?

Sorular şöyle:

 

YSK nedir?

Referandumda oylanan konu nedir?

Atatürk ne zaman doğdu?

TC ne zaman kuruldu?

Dinazorların neslinin tükenmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Cevaplar:

Hastane / yemek programı / yeni transfer futbolcu

Atatürk / kenan evren / darbe / maaşlar / bilmiyorum ( en çok cevapta bu - bilmiyor ama oy veriyor)

1938 / 1983 /1536

Dinazorlar korunmalıdır devlet korumaya almalıdır nesilleri korunsun çoğalsın ( cevap verenler lise ve üniversite öğrencileri)

 

 

 

hala düşünüyor musunuz neden diye? Dönün cahil bırakmaktan sömürülmekten işçi ve ezilenken sağ partilere oy vermekten mazoşistce zevk alan halka bakın...

yormayın kendinizi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 ay sonra...

"3.köprü ihalesine kimse talip olmazsa,biz de,millî bütçemizle yaparız." diyor... İktidardakiler...

"Millî bütçe"...

Yani, bizim cebimiz,

Yani, yeni vergiler. Oooh. Oooh... Ohh..

 

Boşuna mı istiyorlar 'dindar bir nesil' yetiştirmeyi...

Şefaatçi yetiştirirsen gelecekteki gençliği...

Kim söyleyecek ki size "Millî bütçenin", "Bizim cebimiz" olduğunu...

 

Yürüyün be koçum "Yola devam" Kim tutar sizi...

 

girgir-ali-agaoglu-kapak.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Duydunuz mu? ; Türkiye "Tam Gaz Büyüyormuş!.."

 

Yandaş medyada yazılanlara bakılırsa;

"Türkiye, büyümede dünya ikincisi oldu, ilk 9 ayda Çin'i bile geçti. Milli gelirde 11 bin dolara dayanmış" breh breh.

 

Günlük yaşamımızda hangi sıkıntılarla baş başa olduğumuzu göz önüne alırsak...

İnsanın buna inanması için "TAM KAZ" olması lazım"

 

***

Boşuna mı istiyorlar 'dindar bir nesil' yetiştirmeyi...

Şefaatçi yetiştirirsen gelecekteki gençliği...

Kim söyleyecek ki onlara "Tam Gaz Kandırıldığımızda", "TAM KAZ" olmadığımızı...

 

Yürüyün be koçum, Tam gaz geri..

"Durmak Yok!.. Yola devam"...

Kim tutar be sizi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Boşuna mı istiyorlar 'dindar bir nesil' yetiştirmeyi...

'Şefaatçi' yetiştirirsen gelecekteki gençliği...

 

Kim söyleyecek ki size "Millî bütçenin", "Bizim cebimiz" olduğunu...

Kim söyleyecek ki onlara "Tam Gaz Kandırıldığımızda", "TAM KAZ" olmadığımızı...

 

Hak, fırtınalı okyanuslarda ıssız bir adadır...

Tatlı su havuzlarında hak aramak ise 'Şefaatçi'liktir.

Havuza ne doldurdularsa onunla yetinirsin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.