Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Kimden: Pîr Gerçek Velî (Bay, 34)

Kime: Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi...

Tarih: 29.12.2007 13:12 (GMT +2:00)

 

 

Konu: Mehdî'nin *CİN* Makalesi:

 

 

 

Cin Suresi:

 

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

 

 

l.De ki: 'Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik'

2.'O (Kur'an) , 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız.'

3.Elbette, Rabbimiz'in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.'

4.'Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler.'

5.'Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık.'

6.'Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı.'

7. 'Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı.'

8.'Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.'

9.'Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.'

10.'Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi? '

11.'Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz.'

12.'Biz şüphesiz, Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık.'

13.'Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından.'

14.'Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır.'

 

 

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyil azim sadakallahül azim...

 

________________________________________________________________

 

 

 

Cin var mı, diye soranlara, acele cevâb vermek îcâb eder. Çünki, Cinnin var olmasında şübhe etmek, pek tehlükelidir. Cevâb olarak, islâm âlimlerinin sağlam kitâblarından çıkardığım, aşağıdaki bilgileri, dikkatle ve insâf ile okumak ve doğru düşünerek, anlamak lâzımdır.

 

Cin, cinnet, cinân, Cennet, cenân ve cenîn gibi C ve N harflerinden meydâna gelen kelimeler (örtülü) demekdir. Cennet denilen yer, meyveler, çiçekler, kokular ile örtülü olduğundan, bu ism verilmişdir. Delilere, mecnûn denilmesi de, aklının örtülü olduğu içindir. Geceye (Cünn-i leyl) denir. Çünki, karanlık, gün ışığını örtmüşdür. Cin denilen mahlûklar da, gözümüzden örtülü olduğu için, cin denilmişdir. Cin kelimesi, Cinnî isminin cem’idir. Cin, cinnîler demekdir. Peri, fârisîde, cin demekdir.

 

Cinnîler, havadan ve nârdan [ya’nî ateşden] meydâna gelmişdir. [Ateşin alev kısmı görünmez, içindeki katı zerreler, sıcakda ışıklandığı için, parlak görünüyor.] Bunun için, cin de görünmez.

 

Cinnin ta’rîfi şöyledir: Cin ya’nî peri, ateşin alev kısmından yapılmış cismler olup, her şekle girebilirler.

 

Melekler ise, nûrânî cismlerdir. Muhtelif şekllere girebilirler. Melek ile cin, yaratılış bakımından birbirine yakındır. Melekler, muhteremdir, kıymetlidir. Cin, hakîrdir, kıymetsizdir. Melekde, nûr [ışık] kısmı, cinde ise, alev maddesi fazladır. Elbette nûr, zulmetden efdaldir. Meleklerin, cinnîlere yakınlığı, insanın hayvana yakınlığı gibidir. İnsanların üstün olanları, melekden kıymetli, cin de hayvandan kıymetlidir.

 

Cinnin varlığı, dînin açıkca bildirdiği birşey olduğundan, inanmıyan müslimânlıkdan çıkar, hiçbir ibâdeti kabûl olmaz.

 

Cinnin insanlara zarar verdikleri, yardım etdikleri, insanları isteklerine kavuşdurdukları, çeşidli zemânlarda, birçok müslimân ve kâfirler tarafından görülmüş ve haber verilmişdir. Buna karşılık, inanmıyanlar, pek azdır. Ya’nî yalnız felesof taklîdcileri ve tıb diploması alan birkaç kimsedir. Eski tecribeli doktorlar ve şimdi, tıbbı zevk edinip ihtisâs kazananların çoğu, yok deyip geçemiyor, müslimânlara uyuyorlar. İslâm âleminin en büyük doktoru olan İbni Sînâ, Yunan felesoflarının te’sîri altında kalıp, islâmiyyetden bir nasîb alamadığı hâlde, (Kanûn) ismindeki kitâbında, Sar’a hastalığını anlatırken, Cinden bahs etmekdedir. Meselâ diyor ki, (Hastalıklara birçok maddeler sebeb olduğu gibi, cinnin hâsıl etdiği hastalıklar da vardır ve meşhûrdur) .

 

Cinnîler yir, içer. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”; (Sağ el ile yiyiniz, sağ el ile içiniz! Çünki, şeytân, sol eli ile yir ve sol eli ile içer!) buyurdu. Şeytânların hepsi kâfirdir. İnsanları aldatmağa uğraşırlar. İbâdetleri unutdurup, günâhları iyi gösterirler. Nefsin arzûlarını kızışdırırlar. Şeytânlar da, ateş ile havadan yaratılmışdır. Fekat cinde hava, şeytânda ateş fazladır. Cin ve şeytânlar, en ufak yerden geçerler, insanın içine, damarlarına girerler.

 

Dikkat! ! ! batılılar güya medediyyeti bahane ederek yeme içme adabında sağ elleri ile bıçağı sol elleri ilede çatalı kullanarak yemek yemekteler...Ve buda onların Cin medeniyetine uyduklarını ve Cinleştiklerini göstermektedir...

 

Her insanın yanında, kâfir bir cinnî arkadaşı vardır. Fekat, melekler, insanları bunların kötülük yapmalarından korur. Cinden, Peygamber olmadığı (Eşbâh) da yazılıdır. Muhammed aleyhisselâmdan önce, cinnîlere Peygamber gelmediğini, imâm-ı Mukâtil bildirmekdedir.

 

Seyyid Ömer “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, bana bir cin kızı geldi. Benimle evlenmek istedi. Şemseddîn Hanefîden sordum. Hanefî mezhebinde câiz değildir dedi. Böyle söyledim. Beni aldı. Yer altına, evlerine götürdü. Büyüklerine söyledi. Büyükleri dedi ki, seyyid Şemseddînin cevâbı başımızın üstündedir. Fekat, cinnin insan ile evlenmesi, Şâfi’î mezhebinde câizdir. Biz Hanefî değiliz, Şâfi’îyiz.

 

Dikkat! ! ! kürtlerin ve lazların cinlerden olduğu rivayeti vardır...Ve bu yüzden Hanefi mezhebini değil çoğunlukta Şafi mezhebini tercih etmişlerdir...Ve bunun bir diğer delili ise,cinlerin ayettede belirtildiği üzere.'Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz.' (Cin:11) işte bu yüzden kürtler özellikle bir türlü bir araya gelip bir devlet ve millet olamamışlardır...Kibirleri ve hassasiyetleri yüzündendir...Ve belkide yetmişüç fırkanın helak olacak olan yetmişikisinin cinlerden müteşekkil olacağı umulur...

 

İnsanların çoğalması, menî iledir. Cinnin çoğalması ise gaz (hava) iledir. Ya’nî erkekden dişiye bir gaz geçerek bundan, yavru hâsıl olur. Bundan anlaşılıyor ki, insan ile cin evlenmesi, hayâl iledir. Hakîkî evlenmek olmaz. Fekat, âlimlerden çoğu, hakîkî evlenmek olmakdadır dedi ve gusl abdesti lâzım olur ve Belkıs, insan ile cin arasında hâsıl olmuşdur dediler. [Cin, insan şekline girip evlenmekdedir.]

 

Dikkat! ! ! yezidiler kendi inançlarına göre horozu kutsal sayarlar...Ve biliriz ki,horozlar tavukların üzerlerine çöreklenip gaz bırakmak yoluyla tenasül hayatlarını sürdürürler...

 

Ne olduğu bilinmiyen şeyleri yazmak, okumak ve kendisine okutmak, bunları muska, tütsü yapmak harâmdır) . Kâdî-zâde, (Birgivî vasıyyetnâmesi) ni açıklarken, Birgivînin, (Bir kimse, ben çalınanları, gayb olanları bilirim dese, böyle söyliyen ve buna inanan kâfir olur. Bana cin haber verir. Bunun için bilirim dese, yine kâfir olur. Zîrâ, cin de gaybı bilmez. Gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir. Ondan başka kimse bilmez) yazısını, (Allahü teâlânın vahy ve ilhâm etdikleri bilir. Cin, herşeyi bilmez. Allahü teâlânın bildirdiğini ve görüp anladığını bilir. Cin, bu iki yoldan öğrendiğini haber verirse, bana cin haber verdi demekde zarar yokdur. Peygamberler kabrlerinde, bilmediğimiz bir hayât ile diridirler. Allahü teâlâ, onlara vahy, ilhâm ve keşf yolu ile, gayb ve gizli şeyleri bildirmişdir. Diri insanların işlerini ve hâllerini onlara ve dilediği mü’minlerin rûhlarına bildirmekdedir) şeklinde açıklamakdadır. Cinnin sâlih olanlarına da bildirmesi câizdir. Fekat, mü’min ve sâlih olmıyan, bid’at ehli ve fâsık tarîkatcıların, yobazların yalanlarına inanmamak, tuzaklarına düşerek, felâkete sürüklenmemek için, çok uyanık olmalıdır.

 

İmâm-ı Beyhekî (Delâil-ün-nübüvve) kitâbında ve imâm-ı Kurtubî (Tezkire) kitâbında bildiriyor ki, Ebû Dücâne “radıyallahü anh” buyurdu ki, yatıyordum. Değirmen sesi gibi ve ağac yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyâh birşey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmağa başladı. Hemen Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” gidip, anlatdım. Buyurdu ki, (Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayr ve bereket versin!) . Kalem ve kâğıd istedi. Alîye “radıyallahü anh” bir mektûb yazdırdı. Mektûbu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryâd eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki, (Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektûbla, bizi yakdın. Senin sâhibin, bizden elbette çok yüksekdir. Bu mektûbu, bizim karşımızdan kaldırmakdan başka, bizim için, kurtuluş yokdur. Artık, senin ve komşularının evine gelemiyeceğiz. Bu mektûbun bulunduğu yerlere gelemeyiz) . Ona dedim ki, sâhibimden izn almadıkca bu mektûbu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryâdından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabâh nemâzını, mescidde kıldıkdan sonra, cinnin sözlerini anlatdım. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (O mektûbu kaldır. Yoksa, mektûbun acısını, kıyâmete kadar çekerler!) .

 

Kâdî Bedrüddîn-i Şeblînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Akâm-il-Mercân) kitâbı arabî olup büyükdür. Hep cinden bahs etmekdedir. Bir yerinde diyor ki, (Cinden, geçmiş, olmuş şeyleri sorup öğrenmek câizdir. Gelecekde olacak şeyleri sormak câiz değildir. Geçmiş şeyleri görüp, işitip bilirler. Sar’a hastasını ve başka cin çarpanları cinden kurtarmak için, küfre sebeb olan şeyleri yapmak câiz değildir.

 

 

Zikr-i hakikatimizdir...

______________________

Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah...

Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...

Gönderi tarihi:
Cin var mı, diye soranlara, acele cevâb vermek îcâb eder.

 

Kimden: son mehdi

Kime: Alem-i cihan'a..uyan...son mehdi geldi...

Konu: son mehdi'nin *CİN* Makalesi:

 

Benden önceki sözümona mehdi, söylediği gibi aceleden dolayı cin makalesini eksik yazmış. Ben tamamlıyorum.

 

Aşağıdaki yazı, Osmânlı pâdişâhlarının otuzaltıncısı, sonuncusu, sultân Muhammed Vahîdeddîn hân “rahmetullahi teâlâ aleyh” zemânında, medresetülmütehassısînde tesavvuf müderrisi olan seyyid Abdülhakîm efendinin “rahmetullahi aleyh” (Keşkül) ismindeki kitâbından alındı. Keşkül basılmamışdır.

 

Cin var mı, diye soranlara, acele cevâb vermek îcâb eder. Çünki, Cinnin var olmasında şübhe etmek, pek tehlükelidir. Cevâb olarak, islâm âlimlerinin sağlam kitâblarından çıkardığım, aşağıdaki bilgileri, dikkatle ve insâf ile okumak ve doğru düşünerek, anlamak lâzımdır.

 

Cin, cinnet, cinân, Cennet, cenân ve cenîn gibi C ve N harflerinden meydâna gelen kelimeler (örtülü) demekdir. Cennet denilen yer, meyveler, çiçekler, kokular ile örtülü olduğundan, bu ism verilmişdir. Delilere, mecnûn denilmesi de, aklının örtülü olduğu içindir. Geceye (Cünn-i leyl) denir. Çünki, karanlık, gün ışığını örtmüşdür. Cin denilen mahlûklar da, gözümüzden örtülü olduğu için, cin denilmişdir. Cin kelimesi, Cinnî isminin cem’idir. Cin, cinnîler demekdir. Peri, fârisîde, cin demekdir.

 

Mahlûklar, görülen, görülmiyen diye iki kısmdır. Ayrıca, mekânsız, madde olmıyan mahlûklar da vardır. İmâm-ı Mâverdî diyor ki, (Cin, dört ana maddeden yapılmışdır: Su, toprak maddeleri, havadaki gazlar ve ateş. Bunlardan ateş; alev, ışık ve dumandır. Mâric denilen, alev kısmından yaratılan cinnîlerin mü’minleri, kâfirleri, fâsıkları vardır). Bugünkü fen bilgimize göre, bu dört ana madde, yüzbeş elementden (basît cismden) meydâna gelmekdedir. Şu hâlde bütün mahlûklar, elementlerden yapılmış olup, enerji (kudret) taşırlar. Normal fizik şartlarında, katı ve sıvı (mâyı’) hâlinde bulunan varlıkları ve renkli gazları görebildiğimiz için bunlardan yapılmış cismler görünür. Meselâ insanda katı maddeler ve su çok (yüzde yetmişden fazla) bulunduğundan, insan görünüyor. Otlar ve bütün hayvanlar da böyledir.

 

Cinnîler, havadan ve nârdan [ya’nî ateşden] meydâna gelmişdir. [Ateşin alev kısmı görünmez, içindeki katı zerreler, sıcakda ışıklandığı için, parlak görünüyor.] Bunun için, cin de görünmez.

 

Alev iki kısmdır: Biri zulmânî [görünmiyen], ikincisi nûrânî [bu da görünmez]. Zulmânî olandan cin, nûrânî olandan ise melekler yaratılmışdır. İnsanlar, toprak maddelerinden yaratıldığı hâlde, Allahü teâlâ, bu maddeleri organik ve organize hâle, et ve kemiğe çevirdiği gibi, meleklerde ve cinde alev şekli değişerek, onlara mahsûs latîf, her şekle dönebilen bir hâle gelmişdir.

 

Cinnin ta’rîfi şöyledir: Cin ya’nî peri, ateşin alev kısmından yapılmış cismler olup, her şekle girebilirler.

 

Melekler ise, nûrânî cismlerdir. Muhtelif şekllere girebilirler. Melek ile cin, yaratılış bakımından birbirine yakındır. Melekler, muhteremdir, kıymetlidir. Cin, hakîrdir, kıymetsizdir. Melekde, nûr [ışık] kısmı, cinde ise, alev maddesi fazladır. Elbette nûr, zulmetden efdaldir. Meleklerin, cinnîlere yakınlığı, insanın hayvana yakınlığı gibidir. İnsanların üstün olanları, melekden kıymetli, cin de hayvandan kıymetlidir.

 

İslâm âlimlerinin çoğu, meleklere cism dedi. Doğrusu da öyledir.

 

Meleklerin varlığına inanmıyan kâfir olur. Cism olduklarına inanmıyan kâfir olmaz, bid’at sâhibi olur.

 

Cinnin varlığına da inanmıyan kâfir olur. Eski felsefecilerden bir kısmı, Kaderiyye [ya’nî mu’tezile] fırkasının çoğu ve zındıklar, Cin ve şeytânlara inanmadı. Cin, zekî, dâhî insan demekdir. Şeytânlar da, kötü kimseler demekdir dediler. Din kitâblarını okumıyan ve islâm âlimlerinin sözlerini bilmiyen, elbette inanmaz. Fekat, Kur’ân-ı kerîmde açıkça bildirildiği hâlde ve islâm büyüklerinin kitâbları dolu olduğu hâlde, Kaderiyye fırkasının inanmaması, şaşılacak şeydir. Çünki bunlar, Kur’ân-ı kerîme uyduklarını söylüyor. Demek ki, bu kadar uymakdadırlar. Hâlbuki, Cinnin var olması, akla uymıyan birşey değildir. Ya’nî aklın red edeceği birşey değildir. Çünki, Allahü teâlânın kudretinin yapamıyacağı birşey değildir. Bugün fen adamları, akl ve din sâhibleri, aklın imkânsız demediği şeyleri red etmiyor. Kur’ân-ı kerîmde bildirilen şeylere, kelimenin açık ve meşhûr ma’nâlarını vermek lâzımdır. Şeyh-i ekber [Muhyiddîn-i Arabî] “kuddise sirruh”, Cinnin var olduğunu, şu âyet-i kerîmeler ile gösteriyor:

 

1 — Zâriyât sûresinin ellialtıncı âyetinde meâlen, (İnsanları ve Cinnîleri ancak, beni bilip itâ’at, ibâdet etmeleri için yaratdım) buyruluyor.

 

2 — Errahman sûresi, yetmişdördüncü âyetinde, Cinnin Cennete gireceği bildiriliyor.

 

3 — Errahman sûresinin otuzbirinci âyetinde (Sekalân) buyuruyor ki, (Ey insanlar ve cinnîler!) demekdir. Resûl-i sekaleyn, müftîyüssekaleyn, gavsüssekaleyn [ya’nî, insanların ve cinnin Peygamberi, müftîsi, velîsi] gibi ismler de, cinnin varlığını göstermekdedir.

 

Kitâblı kâfirlerin hepsi, ateşe tapanlar, puta tapanlar, budistler, müşrikler ve Yunan felesoflarının çoğu ve tesavvuf büyükleri cinnin var olduğuna inanıyor. Süleymân aleyhisselâmın vak’ası da, cinnin varlığını göstermekdedir.

 

Cinnîleri anlatan âyet-i kerîmelere, akllarına göre, başka ma’nâ verenler mürted olur. (Milel-nihal) kitâbında ve imâm-ı Muhammed Birgivînin “rahmetullahi aleyh” yazdığı (Tarîkat-i Muhammediyye) kitâbındaki fetvâ ve (Akâ’id-i Nesefî) şerhindeki açıklama, mürted olacaklarını bildirmekdedir. Fetvâ şudur:

 

(Kur’ân-ı kerîmin âyetlerine, kelimelerin açık, meşhûr ma’nâları verilir. Bu ma’nâları değişdirerek, bâtınîlere [İsmâ’îlîlere] uyanlar kâfir olur).

 

Kul-e’ûzü sûresi ve Cin sûresi, cinnin varlığını açıkca haber vermekdedir.

 

[bilgileri noksân ba’zı kimselerin, cinnîleri hayâl (illüzyon) sanarak, yok demeleri kıymetsizdir. Korkudan, göz önünde hâsıl olan hayâller, elbette yokdur. Fekat, bu hâyalleri cin sanmak, cinden haberi olmamak demekdir. Birşeye yok diyebilmek için, o şeyi tanımak, kavramak lâzımdır. Tanımadan yok demek, çocukca lâf olur. Bu gibilere, ilm adamı demek, yersiz olur. Bütün Peygamberlerin haber verdiği ve hele, Peygamberlerin en üstününün “aleyhi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” çeşidli zemânlarda haber verdiği bir bilgiye, akla, tecribeye dayanmadan, zan yolu ile, çala kalem yok demek, ilm adamına yakışır bir şey değildir. Cinne, meleklere, Cennete, Cehenneme hattâ Allahü teâlâya inanmıyanların biricik sözleri, (Kim gitmiş, kim görmüş. Var olsalardı görürdük. Görülmiyen şeye inanmak, abdallık olur) demeleridir. Gözün akla değil, aklın göze bağlı olması lâzım sanıyorlar. Hâlbuki akl, duygu organları üstünde bir kuvvetdir ve his edilen şeylerin doğrusunu, yanlışını ayıran bir hâkimdir. İnsanlar, göze tâbi’ olsaydı, insanlık şerefi, gözün kuvveti ile ölçülseydi, kedi, köpek ve fârenin insandan dahâ şerefli, dahâ kıymetli olması lâzım gelirdi. Çünki, bu hayvanlar, karanlıkda da görüyor, insan ise göremiyor. O hâlde, göremediğine inanmak istemiyen kimse, insanlığı, hayvandan aşağı düşürmekdedir. Demek ki, his organlarımız, aklın uşakları, âletleridir. Kumandan, hâkim, akldır. Akl, görünmiyen, duyulmıyan şeyleri red etmediği gibi, yokluğu isbât edilemiyen ve anlaşılamıyan şeylere de yok demez. Bunlara yok demek, akla uygun bir söz olmaz].

 

Cinnin varlığı, dînin açıkca bildirdiği birşey olduğundan, inanmıyan müslimânlıkdan çıkar, hiçbir ibâdeti kabûl olmaz.

 

Cinnin insanlara zarar verdikleri, yardım etdikleri, insanları isteklerine kavuşdurdukları, çeşidli zemânlarda, birçok müslimân ve kâfirler tarafından görülmüş ve haber verilmişdir. Buna karşılık, inanmıyanlar, pek azdır. Ya’nî yalnız felesof taklîdcileri ve tıb diploması alan birkaç kimsedir. Eski tecribeli doktorlar ve şimdi, tıbbı zevk edinip ihtisâs kazananların çoğu, yok deyip geçemiyor, müslimânlara uyuyorlar. İslâm âleminin en büyük doktoru olan İbni Sînâ, Yunan felesoflarının te’sîri altında kalıp, islâmiyyetden bir nasîb alamadığı hâlde, (Kanûn) ismindeki kitâbında, Sar’a hastalığını anlatırken, Cinden bahs etmekdedir. Meselâ diyor ki, (Hastalıklara birçok maddeler sebeb olduğu gibi, cinnin hâsıl etdiği hastalıklar da vardır ve meşhûrdur).

 

[Cin hakkında bilgi, her Peygamberin kitâbında vardı. Süleymân aleyhisselâmın emri ile iş görürlerdi. İdris “aleyhisselâm” diri olarak Cennete çıkarılınca, onu çok sevenler, ayrılık acısına dayanamadı. Resmini yapıp seyr eyledi. Dahâ sonra gelenler, bu resmleri tanrı sandı. Çeşidli heykeller de yapılıp tapıldı. Böylece putperestlik meydâna çıkdı. Peygamberimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” bin sene önce, Hicazdaki Huzâ’a hükûmetinin reîsi olan Amr bin Luhay, puta tapınmak dînini Şâmdan Mekkeye getirdi. Putlara tapanlar, putlardan ses işitirdi. Cin, putun, ya’nî heykelin içine girip söylerdi. Peygamberimizin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” dünyâya teşrîf etdiği, islâmiyyetin başladığı, birçok putlardan işitilmişdi. Bu sözlerle, çok kimselerin müslimân olduğu, (Mir’ât-i Mekke) târîh kitâbında uzun yazılıdır. Şeytânlar, diri insanın içine de girer. İnsanın his ve hareket sinirlerine te’sîr ederek, hareket ve ses hâsıl ederler. İnsanın, bu kendi söz ve hareketinden haberi olmaz. Böylece vaktîle Romada ve Peştede, son zemânlarda Adanada konuşan çocuk ve hastalar görülmüşdür. Bunları konuşduran cin, uzak memleketlerdeki veyâ eski zemânlardaki şeyleri söylediklerinden, ba’zı kimseler, bu çocukların iki rûhlu olduğunu veyâ başka insanın rûhunu taşıdığını, ya’nî tenâsüh sanmışdır. Böyle zan etmenin yanlış olduğunu, dînimiz açıkca bildirmekdedir. Eskiden kâhinler, cinnîlerden ba’zı şeyler işiterek falcılık yapardı. Bunun için, puta tapanlar, cinnin varlığına inanır ve cinden korkardı. Cinnin var olduğunu, müslimânlar, putperestlerden işiterek öğrenmedi. Kur’ân-ı kerîmden ve Muhammed aleyhisselâmdan öğrendi. Müslimânlar, puta tapanlar gibi, cinden korkmaz. Muhâfaza melekleri, insanları cinden koruduğu gibi, âyet-i kerîme ve düâ okuyup, Allahü teâlâya sığınanlara da birşey yapamazlar].

 

İnsanlar, ilk olarak, toprakdan yaratıldığı gibi, cin de, alevden yaratıldı. Cin de, erkek ve dişi olur. Evlenmeleri, evleri, yimeleri, içmeleri, üremeleri, ölmeleri hakkında ve Muhammed aleyhisselâmın onlara da Peygamber olduğu, Kur’ân-ı kerîmi dinledikleri, Mekke-i mükerremede ve Medîne-i münevverede toplandıkları ve Resûl-i ekremin “sallallahü aleyhi ve sellem” onlara Kur’ân-ı kerîm okuduğu, ibâdet etdikleri, sadaka verdikleri, iyi işlerine sevâb verildiği, cin kâfirlerinin Cehenneme gireceği, mü’minlerinin Cennete gireceği ve Cennetde Allahü teâlâyı görecekleri, Cinnin arkasında nemâz kılanın nemâzının sahîh olup olmıyacağı, Cum’a ve cemâ’atler onlar ile de olup olmıyacağı ve nemâz kılanın önünden geçmeleri câiz olduğu, çeşidli kitâblarda yazılıdır. İnsanın cin ile evlenmesinin câiz olduğu, cinnin insan kadınına te’arruz edince gusl abdesti lâzım olduğu, cin ile insan arasında hâsıl olan çocuğun nasıl olacağı [belkıs gibi], Cinnin kesdiği hayvanın yimesi câiz olduğunu, cinnîlerin insan âlimlerine süâl sorup fetvâ aldıklarını, insanlara va’z etmelerini, insanlara şi’r söyleyip insanların işitmesini, insanlara, hastalık tedâvîsi, ilâc öğretdiklerini, insandan korkduklarını, insanlara itâ’at etdiklerini bildiren, âlimlerimizin çeşidli yazıları vardır. Bu kitâblar, cinnin varlığını göstermekdedir. Cinnîlerin insanlara olan zararlarına karşı tedbîr alınması, cinnin zararına karşı korunulması, cinnîlerin küçükleri yükseklerine ita’at etdikleri, insanların iyiliklerine karşı iyilik yapdıkları, kötülüğe karşı kötülük ve zarar yapdıkları, sar’a hastasının bedenine girip, hastanın hareketleri ve işlerinin, cinnin hareketi ve işi olduğu, böyle hastanın tedâvîsinde cin ile sorgu, süâl, cevâblaşma olduğu, cinnin insanlarla alay etdikleri, cinnin insan gibi, nazarları değeceği, cinnin harb etdikleri, bilhâssa Ramezân ayında azdıkları, cinnin insanlara ibâdet etdikleri, cinnin, hadîs-i şerîflerin sahîh olup olmamasında insanlarla müzâkerede bulunmaları, Server-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem” Ümm-i Ma’bedin çadırında müsâfir olduğunu Mekke ehâlisine haber vermeleri, Ümm-i Ma’bedin müslimân olduğunu haber vermeleri, Bedr muhârebesini haber vermeleri, geçmiş şeyleri cinden sormak câiz olduğu, ileride olacak şeyleri sormak câiz olmadığı, müezzinlerin ezânlarına, kıyâmetde, cinnîlerin şâhid olacakları, Ebû Ubeyde ve arkadaşları vefât edince, cinnîlerin ağlayıp mâtem etdikleri, Ömer “radıyallahü anh” vefât etdiği zemân, mersiye okudukları, Osmân “radıyallahü anh” şehîd olunca, ağlayıp inledikleri, hazret-i Alînin “radıyallahü anh” şehîd olduğunu haber verdikleri, Hüseyn “radıyallahü anh” şehîd olunca ağlayıp, bağırdıkları ve başka Sahâbîler şehîd olunca bildirdikleri, Ömer bin Abdül’azîzin vefâtını haber verdikleri, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin ve imâm-ı Şâfi’înin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” vefâtlarında ağladıkları, cinnin insan kalbine vesvese getirdiği ve dahâ pekçok meşhûr vak’a ve işler kıymetli kitâblarda yazılıdır. Bunların hepsi, cinnin varlığını göstermekdedir. [Keçi, yılan, kedi şekline girdikleri çok görülmüşdür. Mikrop şekline de girip, insanın damarlarında dolaşırlar.]

 

Cinnîler yir, içer. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”; (Sağ el ile yiyiniz, sağ el ile içiniz! Çünki, şeytân, sol eli ile yir ve sol eli ile içer!) buyurdu. Şeytânların hepsi kâfirdir. İnsanları aldatmağa uğraşırlar. İbâdetleri unutdurup, günâhları iyi gösterirler. Nefsin arzûlarını kızışdırırlar. Şeytânlar da, ateş ile havadan yaratılmışdır. Fekat cinde hava, şeytânda ateş fazladır. Cin ve şeytânlar, en ufak yerden geçerler, insanın içine, damarlarına girerler.

 

(Aynî târîhi)nde diyor ki, (Cinnîlerin sayısı, insanların on katından fazladır. Şeytânların sayısı, bu ikisinin on katlarından fazladır. Meleklerin sayısı da, bu üçünün sayılarının, on katından dahâ çokdur). [(Buhârî) şârihlerinden Mahmûd bin Ahmedin (Aynî târîhi) ondokuz cilddir.] Her insanın yanında, kâfir bir cinnî arkadaşı vardır. Fekat, melekler, insanları bunların kötülük yapmalarından korur. Cinden, Peygamber olmadığı (Eşbâh)da yazılıdır. Muhammed aleyhisselâmdan önce, cinnîlere Peygamber gelmediğini, imâm-ı Mukâtil bildirmekdedir.

 

(Eşbâh) kitâbının sâhibi, bunun ikinci kısmında ve imâm-ı Hamevî “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ”, bunun hâşiyesinde diyor ki: İlk insan toprakdan yaratıldı. Bütün insanların bedenleri toprak maddelerinden meydâna gelmekdedir. Fekat insanlar, etdir, kemikdir. Toprak değildir. Cin de, ateşden meydâna gelmiş ise de, ateş ve hava değildirler.

 

(Kurtubî tezkiresi)nde buyuruyor ki, (Cinnin ölümü, yerde gâib olmakdır. İhtiyârları, gençleşmeyince ölmez. Ölecekleri zemân, çocukluk hâline döner ve yerde gâib olurlar. Cin üç sınıfdır: Bir sınıfı, rüzgâr ve hava gibidir. Bir kısmı yerdeki böcek ve hayvancıklar gibidir. Birinci kısmda, altmışsekizinci maddeye bakınız! Bir kısmı da emrlerle, ibâdetle vazîfelidir. Bunlara hesâb ve azâb vardır).

 

Seyyid Ömer “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, bana bir cin kızı geldi. Benimle evlenmek istedi. Şemseddîn Hanefîden sordum. Hanefî mezhebinde câiz değildir dedi. Böyle söyledim. Beni aldı. Yer altına, evlerine götürdü. Büyüklerine söyledi. Büyükleri dedi ki, seyyid Şemseddînin cevâbı başımızın üstündedir. Fekat, cinnin insan ile evlenmesi, Şâfi’î mezhebinde câizdir. Biz Hanefî değiliz, Şâfi’îyiz.

 

İnsanların çoğalması, menî iledir. Cinnin çoğalması ise gaz (hava) iledir. Ya’nî erkekden dişiye bir gaz geçerek bundan, yavru hâsıl olur. Bundan anlaşılıyor ki, insan ile cin evlenmesi, hayâl iledir. Hakîkî evlenmek olmaz. Fekat, âlimlerden çoğu, hakîkî evlenmek olmakdadır dedi ve gusl abdesti lâzım olur ve Belkıs, insan ile cin arasında hâsıl olmuşdur dediler. [Cin, insan şekline girip evlenmekdedir.]

 

İnsan, cinni ve şeytânları, uyanık iken ve rü’yâda görebilir. Çünki, onlar her şekle girebilir. Çok güzel sûretlere girerler. İhtilâma sebeb olurlar. Peygamberlerden “aleyhimüsselâm” ve Evliyâdan çoğu şeytânı görmüş ve konuşmuşdur. Her ne şeklde olursa olsun, cinni gören kimse, hep ona bakarsa cin şeklini değişdiremez. Gözden kaçamaz. Ona sorup cevâb alınabilir. Bir ân başka tarafa bakılırsa, hemen kendi şekline girip gayb olur. İmâm-ı Şâfi’î “rahmetullahi aleyh”, (Cinni kendi şeklinde gördüğünü iddi’â eden kimsenin şâhidliği kabûl olmaz!) buyurdu. Çünki, hayâli kuvvetli olanlar, bulunmıyan şeyleri görüyorum sanır. Hayâlleri [illüziyonları] birşey sanır. Sihr yapılmış kimseler de, böyle hayâller görüp, bunları cism zan eder. Hayâli fazla olanlara, çirkin şeyler güzel görünür. Çirkin tarafları görünmez. Dünyâya düşkün olanlara, dünyânın herşeyi böyle görünür. Çirkinlikler, güzel görünür. Fekat uyanık olanlar, keskin görüşlüler, herşeyin doğrusunu görüp aldanmaz.

 

İnsanın cin ile tanışması, arkadaş olması, kıymetli birşey değildir, zararlıdır. Onlarla konuşmak, fâsık insanla arkadaşlık etmek gibidir. Onlarla tanışan kimse, fâide görmemişdir. Muhyiddîn-i Arabî “kuddise sirruh” (Fütûhât) kitâbının ellibirinci bâbında buyuruyor ki: (Hiçbir insan, cinden Allahü teâlâya âid bir bilgi edinmemişdir. Çünki, cinnin din bilgileri pek azdır. Onlardan dünyâ bilgileri edineceğini sanan kimse de, aldanmakdadır. Çünki, fâidesiz şeyle vakt geçirmeğe sebeb olurlar. Onlarla tanışanlar, kibrli olur. Hâlbuki, Allahü teâlâ, kibrli olanı sevmez). (Reşehât)da molla Câmi hazretlerinin halîfesi, Abdülgafûr-i Lârî, Muhyiddîn-i Arabînin bir risâlesinde şöyle buyurduğunu bildiriyor: (Cinnin ilk babaları İblîs değildir. İblîs, cin tâifesindendir. Cin, ateş ve havadan yaratıldığı için çok latîfdirler. Çabuk hareket ederler. İnsan bunlara hafîf çarpınca, hemen ölürler. Bunun için, ömrleri kısadır. Din bilgileri azdır. Kibrli olduklarından, birbirleri ile, hep mücâdele, muhârebe ederler. Ateşden müte’essir olmazlar. Cehennemlik olanları, Zemherîrde, ya’nî soğuk Cehennemde azâb göreceklerdir. İblîs ve çocukları, hak ve sevâb olan iyi şeyleri yapmağı da insana hâtırlatırlar. Fekat, bunları yaparken, nefsde ucb, riyâ hâsıl olarak veyâ farzın kaçırılmasına sebeb olarak, insan çok günâha girer). Cin ile tanışmağa özenmemeli, Evliyâ-i kirâmın rûhâniyyetlerinden istifâde etmeğe çalışmalıdır. Evliyânın rûhları, görünmeden de, kendi beşerî şeklinde görünerek de, sevdiklerine fâide verir ve belâlardan korur. Onları tanımağa, sevmeğe ve sevilmeğe uğraşmalıdır.

 

(Hadîkat-ün-nediyye)de, bütün bedenin âfetlerini bildirirken, yazılı olan hadîs-i şerîfde buyuruluyor ki, (Tetayyur eden ve tetayyur olunan ve kâhinlik yapan ve kâhine giden ve sihr, büyü yapan ve yapdıran ve bunlara inanan, bizden değildir. Kur’ân-ı kerîme inanmamışdır). Tetayyur, uğursuzluğa inanmakdır. Kâhinlik, cinden bir arkadaş edinip, olmuş ve olacak şeyleri ona sorup, ondan öğrenmek ve bunları başkalarına bildirmekdir. Cinle tanışan falcılar ve yıldıznâmeye bakıp, sorulan herşeye cevâb verenler böyledir. Bunlara ve büyücülere gidip, söylediklerine, yapdıklarına inanmak, ba’zan doğru çıksa bile, Allahdan başkasının herşeyi bildiğine ve her dilediğini yapacağına inanmak olup, küfr olur.

 

İbni Hacer-i Hiytemî, (Fetâvâ-yı hadîsiyye)nin yüzyirminci sahîfesinde diyor ki, (Birinin kolunu kesip, sonra yapışdırmak, kendi ağzına, bedenine bıçak, kama sokup çıkarmak gibi gösteriler yapan tarîkatcılar, bu gösterilerini sihr, göz boyamak şeklinde yapıp, kerâmet gösterdiğini söylerse, hâkim tarafından öldürülür. Başka şeklde yapıyorsa, öldürülmez. Fekat, ağır cezâlandırılır. Mâlikî âlimlerinden Abdüllah ibni ebî Zeyd Kayrevânî “rahmetullahi aleyh” (İsbât-ü kerâmât-il-Evliyâ) kitâbında diyor ki, sihrinde küfre sebeb olacak şey yoksa, el çabukluğu yapıyorsa, fekat kerâmet ve tarîkatcılık şeklinde gösterirse, cezâlandırılır. Böyle tarîkatcıların yanlarına gitmek, seyr etmek câiz değildir. Bir kadın, zevcine, kendisinden veyâ başkasından soğuması için büyü yapdığını söyledi. Bunu öldürmediler. Cezâlandırdılar. İbni Ebî Zeyd “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, (Bir kimse, kitâba bakarak cin ile konuşduğunu, bu cinne emr ederek, sar’a yapan habîs cinni kovduğunu, büyü çözdüğünü, habîs cinni öldürdüğünü söylerse, buna inanmamalıdır). Cin ile arkadaşlık etdiğini, cin pâdişâhına hizmet etdiğini söyliyen kimsenin büyücü olduğu anlaşılır. Mısrdaki Fâtımî devletinin altıncı reîsi olan Hâkim bi-emrillah Mansûr, Dırâr ve bunun talebesi Hamzaya uyarak, cin ile tanışdı ve Cin pâdişâhına hizmet ederek, sapıtdı. Şeytânların maskarası oldu. Tanrılık da’vâsına kalkdı. İbni Ebî Zeyd diyor ki, (Cinci tarîkatcıya inanmak, insanı cinden kurtardığına inanarak, ona ücret vermek câiz değildir. Büyü çözene de para vermek câiz değildir). Kocasının muhabbet etmesi ve kendisine eziyyet etmemesi için, bir kadına, Kur’ân-ı kerîmden ve Selef-i sâlihînin bildirdikleri düâlardan muska yazmak, karşılık birşey istememek câizdir. Ne olduğu bilinmiyen şeyleri yazmak, okumak ve kendisine okutmak, bunları muska, tütsü yapmak harâmdır). Kâdî-zâde, (Birgivî vasıyyetnâmesi)ni açıklarken, Birgivînin, (Bir kimse, ben çalınanları, gayb olanları bilirim dese, böyle söyliyen ve buna inanan kâfir olur. Bana cin haber verir. Bunun için bilirim dese, yine kâfir olur. Zîrâ, cin de gaybı bilmez. Gaybı yalnız Allahü teâlâ bilir. Ondan başka kimse bilmez) yazısını, (Allahü teâlânın vahy ve ilhâm etdikleri bilir. Cin, herşeyi bilmez. Allahü teâlânın bildirdiğini ve görüp anladığını bilir. Cin, bu iki yoldan öğrendiğini haber verirse, bana cin haber verdi demekde zarar yokdur. Peygamberler kabrlerinde, bilmediğimiz bir hayât ile diridirler. Allahü teâlâ, onlara vahy, ilhâm ve keşf yolu ile, gayb ve gizli şeyleri bildirmişdir. Diri insanların işlerini ve hâllerini onlara ve dilediği mü’minlerin rûhlarına bildirmekdedir) şeklinde açıklamakdadır. Cinnin sâlih olanlarına da bildirmesi câizdir. Fekat, mü’min ve sâlih olmıyan, bid’at ehli ve fâsık tarîkatcıların, yobazların yalanlarına inanmamak, tuzaklarına düşerek, felâkete sürüklenmemek için, çok uyanık olmalıdır. 909.cu sahîfeye ve (El-münîre) kitâbına bakınız!

 

(Dürr-ül-muhtâr)ın Tahtâvî ve İbni Âbidîn hâşiyelerinde, son cildin sonunda diyor ki, (İnsanın, bilmesi lâzım olmıyan şeyleri münâkaşa etmek mekrûhdur. Öğrenmesi emr edilmemiş olan şeyleri sormak câiz değildir. Meselâ, Lokman ve Zülkarneyn Peygamber midir, değil midir? Cebrâîl aleyhisselâm, Peygamberlere nasıl gelirdi? Melek ve Cin, insanlara ne şeklde görünürler? İnsan şeklinde görünürken, yine cin ve melek midirler? Cennet ve Cehennem nerededirler? Kıyâmet ne zemân kopacak? Îsâ aleyhisselâm, gökden ne zemân inecek? İsmâ’îl ve İshak aleyhimesselâmdan hangisi efdaldir ve hangisi kurban edildi? Fâtıma ve Âişeden “radıyallahü teâlâ anhümâ” hangisi dahâ efdaldir? Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ana babaları ve Ebû Tâlib hangi dinde idiler? İbrâhîm aleyhisselâmın babası kim idi? Bunlar gibi şeyleri sormamalıdır. Bunları öğrenmekle emr olunmadık).

 

(Hazînet-ül-esrâr) kitâbında diyor ki, Sar’a hastasından, rûhânînin def’ edilmesine ve hastanın şifâsına âid hadîs-i şerîfleri bildirelim: [(Lugat-ı Nâci)de cin kelimesinde diyor ki (Rûhâniyyûn üç sınıfdır: Hep iyilik yapan, ahyâr. Melekler böyledir. Hep kötülük yapan eşrâr. Şeytânlar böyledir. İyilik de, kötülük de yapan evsât. Cinler böyledir.] (Herkese Lâzım Olan Îmân) 26.cı sahîfeye bakınız!

 

İmâm-ı Beyhekî (Delâil-ün-nübüvve) kitâbında ve imâm-ı Kurtubî (Tezkire) kitâbında bildiriyor ki, Ebû Dücâne “radıyallahü anh” buyurdu ki, yatıyordum. Değirmen sesi gibi ve ağac yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyâh birşey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmağa başladı. Hemen Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” gidip, anlatdım. Buyurdu ki, (Yâ Ebâ Dücâne! Allahü teâlâ, evine hayr ve bereket versin!). Kalem ve kâğıd istedi. Alîye “radıyallahü anh” bir mektûb yazdırdı. Mektûbu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryâd eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki, (Yâ Ebâ Dücâne! Bu mektûbla, bizi yakdın. Senin sâhibin, bizden elbette çok yüksekdir. Bu mektûbu, bizim karşımızdan kaldırmakdan başka, bizim için, kurtuluş yokdur. Artık, senin ve komşularının evine gelemiyeceğiz. Bu mektûbun bulunduğu yerlere gelemeyiz). Ona dedim ki, sâhibimden izn almadıkca bu mektûbu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryâdından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabâh nemâzını, mescidde kıldıkdan sonra, cinnin sözlerini anlatdım. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (O mektûbu kaldır. Yoksa, mektûbun acısını, kıyâmete kadar çekerler!).

 

Kefevînin (Mecmû’a-tül-fevâid) kitâbında ve Demîrînin (Hayât-ül-hayvân) kitâbı, kaf harfindeki (Kunfez) kelimesinde diyor ki, (Bir kimse, bu mektûbu, yanında taşısa veyâ evinde bulundursa, bu kimseye, eve ve etrâfına cin gelmez ve dadanmış olup zarar veren cin de gider). Bu mektûb (Hazînet-ül-esrâr) ve (Hayât-ül-hayvân)da yazılıdır. Süleymâniyye kütübhânesi, (Ayasofya) kısmında, [2912] sayıda (Hayât-ül-hayvân)ın fârisîsi, [1913] de ise türkçesi vardır. Müslimânlara kolaylık olmak için bu mektûb, (Teshîl-ül-menâfi’) kitâbının sonunda da [207.ci sahîfesinde de] yazılıdır. Bu kitâb, (Hakîkat Kitâbevi)nde satılmakdadır.

 

Âyet-el-kürsî, İhlâs, Mu’avvizeteyn ve Fâtiha sûrelerini sıksık okumak da, insanı cinden muhâfaza eder. Bu âyet-i kerîmeleri okumakla ve bu mektûbu taşımakla ve şifâ âyetlerini okumakla ve yazıp suyunu içmekle fâidelenmek istiyenlerin Ehl-i sünnet i’tikâdına uygun olarak doğru îmân sâhibi olması lâzımdır. Bunları yazanın ve kullananın i’tikâdı doğru olmazsa ve küfr alâmetlerini kullanır, harâm işlerse, fâideleri görülmez.

 

Fârisî (Şevâhid-ün-nübüvve) 163.cü sahîfesindeki hadîs-i şerîfde, (Yatarken âyet-el kürsî okuyana, şeytân yaklaşamaz) buyuruldu.

 

Kâdî Bedrüddîn-i Şeblînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Akâm-il-Mercân) kitâbı arabî olup büyükdür. Hep cinden bahs etmekdedir. Bir yerinde diyor ki, (Cinden, geçmiş, olmuş şeyleri sorup öğrenmek câizdir. Gelecekde olacak şeyleri sormak câiz değildir. Geçmiş şeyleri görüp, işitip bilirler. Sar’a hastasını ve başka cin çarpanları cinden kurtarmak için, küfre sebeb olan şeyleri yapmak câiz değildir. Cinden kurtulmak için en iyi on çâreyi [kısaltarak] yazıyoruz:

 

1- E’ûzü Besmele ile Fâtiha sûresi okumalıdır. 2- E’ûzü Besmele ile iki Kul-e’ûzüyü okumalıdır. 3- E’ûzü Besmele ile Bekara sûresini okumalıdır. 4- E’ûzü Besmele ile Âyet-el-kürsî okumalıdır. 5- E’ûzü Besmele ile Bekara sûresinin son âyetini okumalıdır. 6- E’ûzü Besmele ile Ha-Mîm Mü’mîn sûresinin başından (masîr)e kadar ve Âyet-el-kürsî okumalıdır. 7- (Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerîke leh lehülmülkü ve lehülhamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr) okumalıdır. 8- Çok (Allah) demelidir. 9- Hep abdestli bulunmalı, farzları ve sünnetleri hiç terk etmemelidir. 10- Kadınlara bakmakdan, çok konuşmakdan, çok yimekden ve galabalıkdan sakınmalıdır). (Berekât) kitâbında, Muhammed Sa’îdi “rahmetullahi teâlâ aleyh” anlatırken sonunda, imâm-ı Rabbânînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” Cinden korunmak için, (Lâ havle velâ kuvvete illâ billah-il-aliyyil’azîm) okuduğunu yazıyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, yüzyetmişdördüncü mektûbunda, Cini def’ için bunu okumağı tavsiye etmekdedir. Buna, (Kelime-i temcîd) denir.

 

Şeyh-ül-islâm İbni Hacer Hiytemînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Tezekkürü Âsâr-il-vâride) kitâbında da, cinden koruyan düâlar yazılıdır. Bu kitâb, Süleymâniyye kütübhânesi, (Reîs-ül-küttâb Mustafâ efendi) kısmında, [1150] sayı ile mevcûddur. (Hakîkat Kitâbevi) tarafından (Minha) sonunda basdırılmışdır.

 

Cin ve şeytân şerrinden kurtulmak için ve sar’a hastalığına ve sihre karşı (Teshîl-ül-menâfi’) kitâbının sonundaki (âyât-ı hırz)ı yedi gün okumalı ve yazıp, üzerinde taşımalıdır.

 

Celâleddîn-i Süyûtînin “rahmetullahi aleyh” (Kitâbürrahme fittıbb-i velhikme) kitâbında sihr, nazar ve cinden korunmak için kıymetli bilgi vardır. Yüzellinci bâbında buyuruyor ki, (Şeytânın vesvesesinden, sıkıntıdan kurtulmak için, hergün bu düâyı okumalıdır: Yâ Allah-ür-rakîb-ül-hafîz-ür-rahîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-halîm-ül’azîm-ür-raûf-ül-kerîm. Yâ Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kâimü alâ külli nefsin bimâ kesebet, hul beynî ve beyne adüvvî!). Yüzyetmişdördüncü maddesi sonunda diyor ki, (Hiltit veyâ şeytân tersi adındaki zamkı yanında taşıyan kimseye cin gelmez. Sar’a hastası, bunu koklarsa, iyi olur). Asa Foetide denilen bu zamk, esmer, pis kokulu, reçine olup, antispasmodique olarak, ya’nî sinirleri teskîn edici olarak Avrupada, toz, hap ve ihtikan şeklinde adale ve sinir gerginliğini gidermek için, kullanılmakdadır. (Ütrüc), ya’nî Ağaç-kanunu bulunan eve cin girmiyeceği, (Hayât-ül-hayvân)da ve (Kâmûs)da yazılıdır.

 

İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi aleyh”, talebeleri ile, uzak bir yere gidiyordu. Gece, bir hânda kaldılar. (Bu gece, bu hânda bir belâ hâsıl olacak. Şu düâyı okuyunuz!) buyurdu: (Bismillâhillezî lâ-yedurru ma’ asmihi şey’ün fil-Erd-ı velâ fissemâ ve hüves-semî’ul’alîm). Gece büyük yangın oldu. Bir odada eşyâlar yandı. Bu odaya haber verilmemişdi. Düâyı okuyanlara birşey olmadı. Bu düâ, (Umdet-ül-islâm) ve (Berekât) kitâblarında yazılıdır. (Tergîb-üs-salât) kitâbında ve (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbı 155.ci sahîfesinde hadîs-i şerîf olduğu da bildirilmekdedir. Derdlerden, belâlardan, fitne ve hastalıklardan korunmak için, sabâh ve akşam, İmâmın bu sözünü hâtırlayarak, üç kerre okumalıdır. Âyât-i hırz [koruyucu âyetler] da, okumalıdır.

 

Lutfen bana inanın....

Son Mehdi

Gönderi tarihi:

Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 34)

Kime : Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi...

Tarih : 31.12.2007 14:18 (GMT +2:00)

 

 

Konu : Benim O olduğuma iman etmezseniz, günahlarınızın içinde öleceksiniz...

 

 

Yuhanna / 8. Bölüm

 

 

12İsa yine halka seslenip şöyle dedi: «Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.»

13Ferisiler, «Sen kendin için tanıklık ediyorsun, tanıklığın geçerli değil» dediler.

14İsa onlara şu karşılığı verdi: «Kendim için tanıklık etsem bile tanıklığım geçerlidir. Çünkü nereden geldiğimi ve nereye gideceğimi biliyorum. Oysa siz nereden geldiğimi, nereye gideceğimi bilmiyorsunuz. 15Siz insan gözüyle yargılıyorsunuz. Ben kimseyi yargılamam. 16Ama yargılasam bile benim yargım doğrudur. Çünkü ben yalnız değilim, ben ve beni gönderen Baba, birlikte yargılarız. 17Yasanızda da, `İki kişinin tanıklığı geçerlidir' diye yazılmıştır. 18Kendim için tanıklık eden bir ben varım, bir de beni gönderen Baba benim için tanıklık ediyor.»

19O zaman O'na, «Baban nerede? » diye sordular.

İsa şu karşılığı verdi: «Siz ne beni tanırsınız, ne de Babamı. Beni tanısaydınız, Babamı da tanırdınız.»

20İsa bu sözleri tapınakta ders verirken, bağış toplanan yerde söyledi. Kimse O'nu yakalamadı. Çünkü saati henüz gelmemişti.

21İsa yine onlara, «Ben gidiyorum. Beni arayacaksınız ve günahınızın içinde öleceksiniz. Benim gideceğim yere siz gelemezsiniz» dedi.

22Yahudiler, «Yoksa kendini mi öldürecek? » dediler. «Çünkü, `Benim gideceğim yere siz gelemezsiniz' diyor.»

23İsa onlara, «Siz aşağıdansınız, ben yukarıdanım» dedi. «Siz bu dünyadansınız, ben bu dünyadan değilim. 24İşte bu nedenle size, `Günahlarınızın içinde öleceksiniz' dedim. Benim O olduğuma iman etmezseniz, günahlarınızın içinde öleceksiniz.»

 

((Cuma Suresi:

 

6. De ki: 'Ey Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin! '

 

7. Ama onlar, daha evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah zalimleri hakkıyla bilir.

 

8. De ki: 'Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah'a döndürüleceksiniz de, o size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.'))

 

25O'na, «Sen kimsin? » diye sordular.

İsa, «Başlangıçtan beri size ne söyledimse, O'yum» dedi. 26«Sizinle ilgili söyleyecek ve sizleri yargılayacak çok şeyim var. Beni gönderen gerçektir. Ben O'ndan işittiklerimi dünyaya bildiriyorum.»

27İsa'nın kendilerine Baba'dan söz ettiğini anlamadılar. 28Bu nedenle İsa şöyle dedi: «İnsanoğlu'nu yukarı kaldırdığınız zaman benim O olduğumu, kendiliğimden hiçbir şey yapmadığımı, ama tıpkı Baba'nın bana öğrettiği gibi konuştuğumu anlayacaksınız. 29Beni gönderen benimledir, O beni yalnız bırakmadı. Çünkü ben her zaman O'nu hoşnut edeni yaparım.»

30Bu sözler üzerine birçokları O'na iman etti.

 

 

Ve Mehdi dedi ki:

 

*Ey iman edenler sizlerde benim O (Mehdi) olduğuma iman etmezseniz? ..günahlarınız içerisinde öleceksiniz...*

 

 

Zikr-i hakikatimizdir...

______________________

Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah...

Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...

Gönderi tarihi:
Ve Mehdi dedi ki:

 

*Ey iman edenler sizlerde benim O (Mehdi) olduğuma iman etmezseniz? ..günahlarınız içerisinde öleceksiniz...*

 

Zikr-i hakikatimizdir...

______________________

Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah...

Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...

 

 

Kimden: son mehdi

Kime: Alem-i cihan'a..uyan...son mehdi geldi...

 

Benden önceki sözümona mehdi,

 

Lutfen bana inanın....

Son Mehdi

 

 

"Lutfen bana inanın" diyen Son Mehdi, kibar bir insan gönlüm ondan yana ...

 

Ama "*Ey iman edenler sizlerde benim O (Mehdi) olduğuma iman etmezseniz? ..günahlarınız içerisinde öleceksiniz...*"

diyen ilk mehdi daha korkutucu tehdiler yapıyor...

 

Gönlümün mü..Korkunun mu sözünü dinlemeliyim ne yapacağını şaşırıyor insan ?...

Gönderi tarihi:
"Lutfen bana inanın" diyen Son Mehdi, kibar bir insan gönlüm ondan yana ...

 

Gönlümün mü..Korkunun mu sözünü dinlemeliyim ne yapacağını şaşırıyor insan ?...

 

Kimden: son mehdi

Kime: Alem-i cihan'a..uyan...son mehdi geldi...

 

Benden önceki sözümona mehdi, beni tehdit etmiş. Gerçek mehdi'ye inanın.

İşte özelliklerim:

 

"Yüzü parlayan yıldız gibi nurludur."

"Siyah saçlıdır. Siyah sakallıdır."

"Mehdi gür sakallı, ön dişleri parlak, yüzü benli, açık alınlıdır."

Omzunda Peygamber nişanı vardır.

"Beni İsrail'den bir şahıstır."

"Orta boyludur."

"Alnı açık, karnı büyük, iki uyluk arası açıktır."

"40 yaşındadır."

"Açık alınlı, küçük burunlu, iri gözlüdür."

"Dişleri parlaktır."

 

Ahlakı:

 

"Ahlakı insanlara örnektir."

"Karşısına dağlar bile dikilse onları ezip geçer, o dağlardan kendisine yol bulur."

"Mazlumlara karşı da çok merhametlidir."

"Kimseye tenezzül etmez."

"İhtiyaçlarını bildirmez."

"Her görevi üstlenir zayıfa, düşküne yardım eder."

"Vakar sahibidir, cömerttir."

"Malı sayıp hesap etmeden taksim edendir."

"Herkesin iyiliğini ister. Ceza yanlısı, korkutucu değildir."

"İnsanlığı musibetlerden kurtarmak için gelmiştir."

 

TM'cilere ve tüm cihan-ı alem'e iyi seneler dilerim.

Son Mehdi.

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
İşte özelliklerim:

 

"Yüzü parlayan yıldız gibi nurludur."

"Siyah saçlıdır. Siyah sakallıdır."

"Mehdi gür sakallı, ön dişleri parlak, yüzü benli, açık alınlıdır."

Omzunda Peygamber nişanı vardır.

"Beni İsrail'den bir şahıstır."

"Orta boyludur."

"Alnı açık, karnı büyük, iki uyluk arası açıktır."

"40 yaşındadır."

"Açık alınlı, küçük burunlu, iri gözlüdür."

"Dişleri parlaktır."

 

Ahlakı:

 

"Ahlakı insanlara örnektir."

"Karşısına dağlar bile dikilse onları ezip geçer, o dağlardan kendisine yol bulur."

"Mazlumlara karşı da çok merhametlidir."

"Kimseye tenezzül etmez."

"İhtiyaçlarını bildirmez."

"Her görevi üstlenir zayıfa, düşküne yardım eder."

"Vakar sahibidir, cömerttir."

"Malı sayıp hesap etmeden taksim edendir."

"Herkesin iyiliğini ister. Ceza yanlısı, korkutucu değildir."

"İnsanlığı musibetlerden kurtarmak için gelmiştir."

 

TM'cilere ve tüm cihan-ı alem'e iyi seneler dilerim.

Son Mehdi.

Abi ne bu yaa :)

Forumda görücüye çıkmış gibi :D

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 35)

Kime : Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi...

Tarih : 31.1.2008 11:38 (GMT +2:00)

 

 

Konu : Dikkat! ! ! Süfyani Mehdi HY sizi Allah ile aldatmasın...

 

 

LOKMAN SURESİ:

 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

 

Arapça Metin

ي َ ا أ َ ي ّ ُ ه َ ا ا ل ن ّ َ ا س ُ ا ت ّ َ ق ُ و ا ر َ ب ّ َ ك ُ م ْ و َ ا خ ْ ش َ و ْ ا ي َ و ْ م ً ا ل َ ا ي َ ج ْ ز ِ ي و َ ا ل ِ د ٌ ع َ ن ْ و َ ل َ د ِ ه ِ و َ ل َ ا م َ و ْ ل ُ و د ٌ ه ُ و َ ج َ ا ز ٍ ع َ ن ْ و َ ا ل ِ د ِ ه ِ ش َ ي ْ ئ ً ا إ ِ ن ّ َ و َ ع ْ د َ ا ل ل ّ َ ه ِ ح َ ق ّ ٌ ف َ ل َ ا ت َ غ ُ ر ّ َ ن ّ َ ك ُ م ُ ا ل ْ ح َ ي َ ا ة ُ ا ل د ّ ُ ن ْ ي َ ا و َ ل َ ا ي َ غ ُ ر ّ َ ن ّ َ ك ُ م ْ ب ِ ا ل ل ّ َ ه ِ ا ل ْ غ َ ر ُ و ر ُ

 

Abdülbaki Gölpınarlı

 

33.Ey insanlar, çekinin Rabbinizden ve korkun o günden ki baba, oğluna bir fayda veremediği gibi oğulun da babaya hiçbir hayrı olmaz ve sakın aldatmasın sizi dünya yaşayışı ve sakın o hilebaz Şeytan, aldatmasın sizi Allah hakkında.

 

 

Yaşar Nuri Öztürk

 

33.Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın!

 

 

Sadakallahül-Azim...

 

________________________________________________________________

 

Aşağıdaki alıntılar süfyani mehdi harun yahyanın Allah büyüktür makalesinden alınmıştır...Dikkat vede rikkat ile tetkik ediniz...

 

 

ALLAH BÜYÜKTÜR...((HY))

 

Bu çalışmada Allah'ın sonsuz ilminin, sonsuz aklının ve sonsuz gücünün delillerinin sadece çok sınırlı bir kısmını gördük. Herbiri yaratılışın birer delili olan sayısız varlığın birbirleriyle olan uyumu sonucu meydana gelen düzenden bahsettik. Öyle bir düzen ki, herşey ince ince ayarlanmış, insan aklının asla alamayacağı detaylarla birlikte hiçbir açık bırakılmadan yaratılmıştır.

 

Hem dış çevresinde, hem de bedeninde gereken tüm şartlar, Allah tarafından düzenlenip yaratılmıştır. İnsan doğduğu andan ölene kadar hiç durmadan nefes alır ama bu fonksiyonun gerçekleşebilmesi için hangi unsurların bir arada bulunması gerektiğini biliyor musunuz?

 

Allah, insanların Kendi büyüklüğünü kavrayabilmeleri için evrendeki düzeni sayısız detaylarla birlikte yaratmıştır. Kuran'da Allah'ın var ettiği bu düzenden bahsedilirken, '... sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz öğrenmeniz için' (Talak Suresi, 12) denilmektedir. Bu düzen öylesine detaylar içerir ki insan düşünmeye nereden başlayacağını şaşırır. Zira Allah'ın aklı ilmi ve kudreti sonsuzdur. Tek bir olayın içinde dilediği kadar ayrıntı meydana getirir.

 

Biz uyurken, otururken, yürürken, aklımızın ucundan bile geçirmezken Allah evrende var olan tüm sistemleri tek tek çalıştırıp idare eder. Varlığımızın devamı için meydana gelen işlemlerin her biri Allah'ın kontrolündedir. Küçük bir adım atabilmemiz bile, yerin çekim kuvvetinden iskelet sistemimize, sinir ve kas sistemimizden beynimize ve kalbimize, hatta dünyanın dönüş hızına kadar herşeyin Allah tarafından ince ince hesaplanmış olmasına bağlıdır.

 

Herşeyden önce insanın nefes alabilmesi için atmosferdeki azot, oksijen ve karbondioksit oranının çok iyi dengelenmiş olması gerekir. Bu dengede ufak değişikliklerin olması insanın ölümüne kadar varan tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Allah bu oranın korunması için sayısız faktörü vesile etmiştir. Güneşten, güneşin ışığını kullanarak fotosentez yapan bitkilere, toprağın içini kaplayan mikroorganizmalara kadar birçok varlık bu oranın korunmasından sorumludur. Yağan yağmurlar, çakan şimşekler, basınç seviyesi, yerin çekirdeğindeki elementlerin oranı ve daha saymakla bitmeyecek kadar çok unsur dolaylı veya dolaysız olarak bu gaz oranının korunması için faaliyet gösterirler. Bunlardan biri olmasa, örneğin gözümüzle bile göremediğimiz mikroorganizmalar faaliyetlerini durdursa; azot çevrimi, karbondioksit çevrimi gibi bir çok hayati fonksiyon bir anda durur. Dolayısıyla birbirini hızla etkileyen sistemin programı bir anda bozulur. Ancak etrafınıza baktığınızda göreceğiniz düzen ve dengeden rahatlıkla anlayacağınız gibi böyle bir bozulma milyarlarca yıldır meydana gelmemiştir. Ve bundan sonra da Allah'ın dilediği vakte kadar bu tür bir olay söz konusu olmayacaktır. Çünkü Allah ince ayarlarla dengelenmiş bu sistemleri tek tek her an faaliyet halinde tutmakta ve evrendeki tüm düzen Allah'ın emri ile bu müthiş uyumu korumaktadır.

 

Allah, insanların Kendi büyüklüğünü kavrayabilmeleri için evrendeki düzeni sayısız detaylarla birlikte yaratmıştır. Kuran'da Allah'ın var ettiği bu düzenden bahsedilirken, '... sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz öğrenmeniz için' (Talak Suresi, 12) denilmektedir. Bu düzen öylesine detaylar içerir ki insan düşünmeye nereden başlayacağını şaşırır. Zira Allah'ın aklı ilmi ve kudreti sonsuzdur. Tek bir olayın içinde dilediği kadar ayrıntı meydana getirir.

 

Biz uyurken, otururken, yürürken, aklımızın ucundan bile geçirmezken Allah evrende var olan tüm sistemleri tek tek çalıştırıp idare eder. Varlığımızın devamı için meydana gelen işlemlerin her biri Allah'ın kontrolündedir. Küçük bir adım atabilmemiz bile, yerin çekim kuvvetinden iskelet sistemimize, sinir ve kas sistemimizden beynimize ve kalbimize, hatta dünyanın dönüş hızına kadar herşeyin Allah tarafından ince ince hesaplanmış olmasına bağlıdır.

 

Dünyanın ve tüm evrenin varlığını sürdürebilmesini tesadüflere bağlamak ise çok büyük bir yanılgı olur. Aslında dünyadaki ve evrendeki her düzen, tesadüfe kesinlikle yer olmadığının ve Allah'ın varlığının açık bir delilidir. Örneğin dünya güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki, her 29 km. de bir doğru çizgiden yalnızca 2.8 milimetrelik bir sapma gösterir.49 Eğer bu sapma 0.3 milimetre az veya 0.3 milimetre daha fazla olsa, yeryüzündeki canlılar donarak veya kavrularak ölürlerdi. Küçük bir bilyenin bile milim şaşmadan aynı yörüngede dönebilmesi neredeyse imkansızken, dev kütlesiyle dünya böyle bir dönüşü gerçekleştirir. İşte '...Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır' ayetinde bildirildiği gibi, çevremizde gördüğümüz muhteşem düzen, Allah'ın milyarlarla ifade edilen büyüklükteki sistemleri milimlere bağlı dengelerle koruması sayesinde ortaya çıkar. (Talak Suresi, 3)

 

İnsanların çoğu, Allah'ın varlığına inansalar bile, Allah'ın 'herşeyi yaratıp bıraktığı' sonra bu düzenin kendi kendine devam ettiği şeklinde sapkın bir inanca sahiptirler. Oysa evrenin her noktasında her an meydana gelen tüm olaylar Allah'ın izniyle, O'nun bilgisinde ve kontrolünde gerçekleşir. Kuran'da bildirildiği gibi:

 

Allah'ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek) , Allah için pek kolaydır. (Hac Suresi, 70)

 

Gördüğünüz ya da görmediğiniz düzenler her an Allah'ın izniyle işler. Sizi de, yapmakta olduklarınızı da, canlı cansız tüm varlıkları da Allah yaratır ve kontrolünde tutar. Dünyada atmosferden litosfere, hidrosferden biyosfere kadar var olan hassas ölçülü ve dengeli yaşam, güneş sisteminde bulunan dokuz gezegenin her an aldığı yol, o gezegenlerde meydana gelen tüm olaylar da Allah'ın kontrolündedir. Allah sonsuz ilmiyle bunları yaratır ve düzenler. Sonsuz gücü ve kudreti ile herşeyi korur ve faaliyetlerini sürdürmelerine izin verir.

 

ALLAH'IN YARATMA SANATI

 

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

 

Evrenin her noktası Allah'ın büyüklüğünü yansıtır. Ama Allah'ın sonsuz gücünü ve ilmini anlatmaya asla yeterli olmaz. Allah bütün üstün sıfatların ve bütün güzel isimlerin tek sahibidir. Bu çalışmada anlatılanlar ise Allah'ın güzel isimlerinin bu evrende görülebilen birkaç örneğidir. Allah'ın ilmi, aklı, gücü, kudreti, rahmeti, şefkati, fazlı, ihsanı sonsuzdur. Her insan ise aklı ve vicdanı ölçüsünde Allah'ın büyüklüğünü kavrayabilmek için çaba göstermelidir.

 

İnsan Allah'ın ilminin büyüklüğünü gücünün yettiğinin en fazlasıyla kavrayabilmek için ciddi olarak çaba harcamalı ve düşünmelidir.

 

İnsanlık tarihinin başından bugüne kadar milyarlarca insan yaşamıştır. Yani Allah milyarlarca çift göz, milyarlarca değişik parmak izi, milyarlarca farklı göz dokusu, milyarlarca değişik insan tipi yaratmıştır ve eğer dilerse bu kişilerden sonsuz sayıda daha yaratabilir. Çünkü ayetin de ifadesiyle; '...O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.' (Fatır Suresi, 1)

 

Allah insanın hiç bilmediği ve sahip olduğu sınırlı akılla anlamakta güçlük çekeceği daha bir çok şey yaratmaya kadirdir. Dünyada biz kullarına verdiği ucu bucağı belli olmayan herşeyin hazineleri Allah'ın katındadır. Bize sadece dilediği kadarını, dilediği miktar ile indirmiştir:

 

Allah bizim bilmediğimiz, görmediğimiz bir çok alemi ve varlığı da yaratmıştır. Diğer alemlerin varlığını daha iyi anlayabilmek için şöyle düşünebiliriz; Nasıl ki bir resme baktığımızda yalnızca en ve boy olmak üzere 2 boyut görüyorsak, içinde yaşadığımız dünyaya baktığımızda da en, boy ve derinlik olmak üzere 3 (zamanı da katarsak 4) boyut kavrayabiliriz. Bundan fazlasını ise algılayamayız. Oysa Allah katında bizim bildiklerimizden başka boyutlar da yaratılmıştır. Yukarıda söz ettiğimiz melekler bu farklı boyutlardan birinde yaşayan varlıklardan biridir. Nasıl ki biz 2 boyutlu sinema perdesinin tamamını görürüz, ancak perdeden dışarıdaki 3 boyutun algılanması imkansızdır. İşte melekler de bulundukları boyut ve mekandan bizleri görebilmekte ve duyabilmekteler. Hatta iki yanımızdaki yazıcı melekler her anımıza şahitler. Her konuştuğumuzu, her yaptığımızı yazıyorlar. Ancak biz onları göremiyoruz. Allah'ın Kuran'da varlıklarını bildirdiği cinlerde yine ayrı bir boyuta ait varlıklardır. Onlar da aynı insanlar gibi yaşamları boyunca denenmektedirler ve sorumlu oldukları kitapları Kuran'dır. Ancak sahip oldukları özellikleri insanlardan çok farklıdır. İnsanların bağlı oldukları sebep sonuç ilişkilerinden çok daha farklı sebeplere bağımlı olarak yaratılmışlardır.

 

Bunlar Allah'ın yaratmadaki benzersizliğinin kavranması açısından üzerinde düşünülmesi gereken gerçeklerdir. Allah sonsuz sayıda evren, sonsuz sayıda varlık, sonsuz sayıda mekan yaratmaya güç yetirendir. Dahası herbirini birbirinden çok daha farklı özelliklerle yaratabilir. Nitekim Allah ahirette cenneti ve cehhennemi yaratacaktır. Cennet ve cehennem bizim dünyada alışık olduğumuzdan çok daha farklı bir yaratılışta olacaktır. Örneğin dünyada daima bozulma, yaşlanma, çürüme, eskime ve tükenme vardır. Oysa cennette sonsuza kadar sürecek zaman içerisinde hiçbir şey bozulmayacaktır; Allah'ın Kuran'da bahsettiği tadı değişmeyen sütten ırmaklar cennetin bu özelliğine dikkat çeken örneklerden biridir. Cennette insan bedeni de yıpranmayacak; yaşlanma asla olmayacaktır. Allah Kuran'da cennette herkesin yaşıt olduğunu bildirmektedir ve cennet insanları sonsuza kadar en güzel halleriyle, hiç yaşlanmadan, birbirleriyle yaşıt olarak yaşayacaklardır. Allah yine Kuran'da tükenmeyen kaynaklardan içecekler olduğunu bildirmektedir.

 

Cehennemdeki yaratılış da bambaşkadır. Allah cehennemde, benzeri görülmemiş azap çeşitlerini yaratacaktır. Hiçbir insan yaşamadan oradaki azabın nasıl olacağını tahmin edemez.

 

SONSUZLUĞU DÜŞÜNMEK…

 

Allah dünyadaki herşeyde bir sınır yaratmıştır. Her işin bir sonu vardır. Bu nedenle 'sonsuz' kavramını anlayabilmek için üzerinde düşünmek ve bilinen bazı ölçülerle kıyas yapmak gerekir. Böyle bir kıyas için şu örneği verelim: İçinde bulunduğumuz evrenin, aslında bir atomun çekirdeği olduğunu düşünün. Bulunduğunuz evrenin dışını merak ederek araştırma yaptığınızı farzedelim. Bulunduğunuz noktadan araştırma yaparak ulaşabileceğiniz en uç yer atomun dış sınırı olacaktır. Çekirdekle dış sınır arasında keşfettiğiniz her elektronda büyük bir aşama kaydettiğinizi düşünürsünüz. Atomun dış sınırına ulaştığınızda ise bunun devamında da en fazla evrenin aynı şekilde devam ettiğine ihtimal verirsiniz. Fakat içinde bulunduğunuz atomun büyüklüğüne eşdeğer olan tahmin edemeyeceğiniz kadar çok sayıda atom olabileceğini hayal bile edemezsiniz. Bu örneğe benzer şekilde içinde yaşadığımız evreni çok büyük zannederiz. Kendi boyutlarımızla ya da dünyanın boyutları ile kıyasladığında evren, ucu bucağı belli olmayan bir yer olduğu için tabii ki bize büyük gelir. Oysa belki gözümüzde onca büyüttüğümüz evren diğer evrenlerle kıyaslandığında bir atomun içi kadar bir yer kaplıyordur. Bunun en doğrusunu ise Allah bilir.

 

Allah'ın evrende yarattığı tüm atomların sayısını ise dile getirmek oldukça zordur. Oysa onları kusursuz olarak yaratan Allah belki de her birinin içinde aynen bizim evrenimize benzeyen kusursuz evrenler yaratmıştır. Nitekim ayetlerde Allah'ın sonsuz yaratma gücüne dikkat çekilir:

 

Görmüyorlar mı, gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak inkarda ayak direttiler. (İsra Suresi, 99)

 

Bizim sahip olduğumuz bilgi sadece Allah'ın izin verdiği kadarıdır. Allah katındaki bilgi ise sonsuzdur. Örneğin Allah dünyada insan için 7 ana renk var etmiştir. Biz sekizinci bir rengi zihnimizde canlandıramayız. (Bu, doğuştan kör olan birine kırmızıyı tarif etmeye benzer. Ne dersek diyelim yine de kırmızı rengi tam olarak ifade edemeyiz.) Oysa Allah 8, 9 veya 10 hatta çok daha fazla ana renk yaratabilir ama biz Allah'ın bize gösterdikleri dışındakileri kavrayamayız.

 

Buraya kadar Allah'ın en küçük alemlerden en büyük alemlere kadar yarattığı sayısız delilden ancak çok az bir kısmına değinebildik. Ne var ki Allah'ın ilminin kapsadığı bilgilerin tümünü anlatmaya çalışsaydık da bunu asla başaramazdık. Düşünün ki tek bir insanla ilgili bilgiler bir DNA'nın içerisine 1 milyon ansiklopedi sayfasını dolduracak şekilde yerleştirilmiştir. O halde yalnızca şu an yaşayan insanların DNA'larındaki bilgileri anlatmaya kalksak dahi bunu, 1 milyon x 8 milyar (1.000.000 x 8.000.000.000) sayfa ile ifade edebiliriz. Bu elbette mümkün değildir ama böyle bir şeyi başarmış olduğumuzu farzedelim; ortaya 8 trilyar ansiklopedi sayfası bilgi çıkar. Bu rakam belki size ilk anda bir şey ifade etmiyor olabilir. O halde şöyle bir soru soralım; bir milyon veya bir milyar sayfa bilginin üstüste konulduğunda ne kadar olabileceğini hiç gözünüzde canlandırdınız mı? Bu kitabın sayfaları boyutunda 1 milyon sayfayı üstüste diklemesine koyacak olursanız 30 katlı bir binanın yüksekliğine ulaşırsınız. Ama eğer bunu 1 milyar sayfa için düşünecek olursanız o zaman karşınıza Everest Dağı'ndan 10 kat daha fazla bir yükseklik çıkar.54 Ama bizim DNA için verdiğimiz rakam 1 milyon da değil, 1 milyar da değildir; tam olarak 8 trilyar...

 

Şimdi evrenin ucu bucağı belli olmayan büyüklüğü ile gözle bile görülmeyecek küçüklükteki DNA'yı kıyaslayın. Bir DNA'nın içine bu kadar bilgi sığdıran Allah'ın bu büyüklükteki evrende yarattığı toplam bilgiyi ifade dahi edemeyeceğimizi bir kez daha anlıyoruz. Allah, ilminin sonsuzluğunu Kuran'da şöyle bir örnekle açıklar:

 

Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Lokman Suresi, 27)

 

Görüldüğü gibi biz ne kadar uğraşırsak uğraşalım Allah'ın ilmini kavrayamaya güç yetiremeyiz çünkü Allah'ın ilmi sonsuzdur

 

Unutulmamalıdır ki, büyük olan Allah'tan yüzçeviren, O'nun ayetlerini görmezlikten gelen ve O'na isyankar olanlar, büyük bir cezayı hak edeceklerdir. Kuran'da, cehennemde bu gibi kişiler hakkında verilecek olan emir şöyle haber verilir:

 

Onu tutuklayın, hemen bağlayın. Sonra çılgın alevlerin içine atın. Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin. Çünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu. (Hakka Suresi, 30-33)

 

 

Zikr-i hakikatimizdir...

______________________

Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah...

Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Şizofreni çok tehlikeli ve ısrarcı bir hastalıktır,buna yakalanan kişi hastalığı

asla kabul etmez ama kendinide psikolojik olarak çok kötü hisseder ama

takıntılı düşüncelerin esiri olmuş beyni ona sürekli doğruyu düşündüğünü

ve kurguladığını haykırır,ağır ve şiddetli travmalara kadar kişi derhal bu

takıntılı düşüncelerinin farkına varıp dur demez ise kendini kaybedip

kendine ve çevresindekilere zarar verebilir.Erken müdahale ve uzman,ilaç

tedavisi şarttır,geç kalınırsa iyileşme şansı oldukça düşer,toplum içinde

yaşamına devam etmesi imkansızlaşır.İşte böyledir bu hastalık.

Gönderi tarihi:

Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 35)

Kime : Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi...

Tarih : 23.2.2008 13:28 (GMT +2:00)

 

 

Konu : Ve Mehdi Kırklar Hareketini Kuruyor...

 

 

Bismillahi ve billahi hû...

 

Evveli Hû...

Ahiri Hû...

Zahiri Hû...

Batını Hû...

İsm-i azamı Hû...

Esma-ül hüsnası Hû...

 

Üçlerin,

Beşlerin,

Yedilerin,

Onikiimamların,

Ondört masum-u pakların,

Onyedi kemer-i bestlerin,

Ve kırkların yüzü suyu hürmetine...

 

Önce kırklar hareketi kurula,

Ve sonra kırklar meclisi oluşturula...

 

Öyle ki; her köyde,her kasabada,

Her ilçede ve her ilde,

Önce kırklar hareketi kurula,

Ve sonra kırklar meclisi oluşturula...

 

Hizmetler hak için ola...

Hak dergahına yazıla...

Hak,Muhammed,Ali'de yar ve yardımcımız ola...

 

 

Zikr-i hakikatimizdir...

______________________

Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah...

Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Dikkat..

Mehdi sizi yaşar nuri gibi merkez ilahiyatçılarıyla aldatmasın.

Dikkat edin Mehdi deccalin kendi olmasın.

 

Mehdi cennetten kovuldun..

Mehdi sen kendinden oldun..

Mehdi uyanırken uyuma..

Mehdi merkezden sakın..

Mehdi mücadele haydi!

Mehdi hicret!

Mehdi dünyadan bihaber..

Mehdi insanlar biçare..

Mehdi nerede?

Sana Mehdi sana..

Sana yazıldı hakikat..

Mehdi oldu ki zindanda..

Gereğinde zinada..

Mehdi Mehdi ki sıfırı bilir.

Mehdi Mehdi ki sonsuzu bilir.

Mehdi kendini yaratır.

Mehdi bir ve yalnızdır

Mehdi pir ve yalındır.

Mehdi yığındır.

Mehdi döner, dünya döner.

Mehdi susar, evren boğar.

Mehdi yaşar, Sevgi yaratır.

Mehdi kim, Mehdi bilir.

 

Ama Mehdi,

bildiği yok

gördüğü yok

görüngü yok

görüşü yok

efendisiiiiiiii çok.

 

 

Mehdi Adnan hocayı bilir.

Mehdi odur ki redd-i peynir cemaatinden.

Mehdi bilir harun'u yahya'yı cavit'i yalçın'ı..

Mehdi bilir inkarını.

Mehdi Adnan nerede?

İçkisine ilaç koyan senken vicdanın nerde?

Kaçakcısı, Mehdiii...

ilaçcısı Mehdiii..

Günah keçisi Mehdiii...

Harun senden evladır Mehdi..

Harun turkish media'da eğilmez Mehdi.

işin senin Mehdi..

Susmak, Sus Mehdi..

Gönderi tarihi:

Ha ha,ben size arkadaşlarınızı sormuştum Mehdi bey,bakın onlarla ilgili başlık açmışsınız..

Sizin gibi Mehdiler iyi çalıştıkça arkadaşları ile birlikte,Allah ın dinine ve ismine(ki ismi yoktur-tanımlanamaz) daha ne kadar sövülecek bakalım.Bu ortamda malesef bizi güldüren halleriniz,bazı ülkelerdeki bolluğunuzdan şer saçıyor..

************************daha önce cinlerin bulaştığı bir insanı çok yakın gözlemledim.En çok dinden konuşurlar,nedense konuştukları da hep Kuran a taban tabana zıt olur.Hani en güzel yoldur tek başına yalan olmayan yalanlar yaratmak,gerçekler arasına yalanları yerleştirmek.

"Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."

Kuran da tekrarlı olarak sunulan bu ayete iyi bakın mehdi bey..

"bu Allah tandır" diyerek Allah a iftira ettiğiniz şeylerin karşısında Kuran mı var dimdik??Burda gerçek imanlılara hükmünüz geçmedi mi?? Üzgünüm ama geçemeyecekte.

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Kimden: Pîr Gerçek Velî (Bay, 35)

Kime: Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi...

Tarih: 15.3.2008 11:27 (GMT +2:00)

 

 

Konu: Ve Mehdi Emine ŞENLİKOĞLU'NA cevap verdi...

 

 

Mehdi cevaplıyor;

 

Resul-ü RAHMAN ashabına dedi ki;"siz öyle bir topluluksunuz ki;şeriatın ondabirini uygulamayacak olsanız cehennemi boylarsınız...ama öyle bir zaman gelecek ki;benim ümmetimden şeriatın ondabirini uygulayan cennetliktir..." ve resul şöyle dediği oldu;"ebu bekir cennetliktir;fakat çok namaz kılıp oruç tutuğundan değildir...hayır ve hasenatı çok olduğundandır..." ve resul şöyle dediği oldu;"kıyamet günü bir adam gelir çok namaz kılmış çok oruç tutmuştur;fakat komşusuna kem gözle bakmış ve onu hor görmüştür ibadeti onu kibre götürmüştür...ve o adam o komşusuna bütün namaz ve oruç sevaplarını verir onu cennete gönderir kendi cehennemi boylar...Ömer bin hattap dedi ki;"başına getireceğiniz adamın çok namaz kılıp oruç tuttuğuna bakmayın...onun emanete sadık olup olmadığına bakın...Resul dedi ki;"münafığın üç alameti vardır,yalan söyler,söyledğine sadık olmaz,emanete hıyanet eder..." beyazıt-ı bistami rabbine şöyle yakardı;"rabbim ben şimdiye kadar hep bistamiye özgü namaz kıldım sana özgü hiç namaz kılmadım beni baışla..." ve şimdi sen emine hanım hızırla yoldaşlık etmiş olan bistaminin namazı kabul olmazken siz utanmadan "namaz kıldık mi diyorsunuz...O şeref RESULULLAHA AİTTİR...ÇÜNKİ NAMAZ MÜMİNİN MİRACIDIR...VE ŞİMDİ BİZ MİRAÇTAYIR...MEHDİ BÖYLE SÖYLEDİ...

 

> Date: Sat, 15 Mar 2008 11:45:12 +0200

> Subject: Re: Ve Mehdi Emine ŞENLİKOĞLU'NA cevap verdi...

> From: [email protected]

> To: [email protected]

>

> Ayhan bey akıllı bir kimse elinde delil olmadan falanca böyle

> söylede diye ona inanmaz.Siz müslümanım diyorsanız kurana

> uyunuz.Kuran namaz kılındiyor,Ramazanda oruç tutun diyor,hacca

> gidin diyor ama sizler bunları yapıyormusunuz.Lütfen islamı

> iyi araştırınız.doğru yu bulmamız dileğiyle.

>

> recep özkan emine şenlikoğlu

 

 

Mehdi cevaplıyor;

 

İlmi Rahmetü'l Aleyküm...Doğrusu sizden cevap beklemiyordum ama cevap verdiğiniz için müsterih olduğumu söyleye bilirim...Fakat yanılıyorsunuz bayan Alevilik İslamın özü kainatın özetidir...Allah azze ve celle kendisine bir halk seçti ve üzerinde nurunu ve nimetini tamamladı fakat bu halk gönderilen peygamberleri öldürdükleri için lanetlendi ve yetmiş bir fırkaya ayrıldılar...Ve Allah azze ve celle ayet-i şerife ile yine haber verdiki aranızda mutlaka kurtuluşa erdirilmiş halk bulunduracağım ve öyle oldu biz[ alevileri yetmişüçüncü güruh-u naci kıldı diğer yetmiş iki güruh-u şeytan olan ve bizce bunların yirmi ikisi şii ellisi sünnidir...Allah kafirler ve müşrikler hoşlanmasada nurunu ve nimetini tamamlayacaktır...Mehdi'nin gazap ordusu yakında ayağa kalkıp Allah'ın resulünün ve onun ehl-i beytinin ve bizler aleviler olan hanedan-ı ehli beyt oğulları ve kızları güruh-u nacinin intikamını alacaktır...Allah'ın bir adınında müntakim olduğunu sizler unuttunuz...Bu neyin intikamı kimlerden oysaki o mahşer günü hesap soracaktı bu intikam niye diye sizler hiç sormadınız...Mehdi böyle söyledi...İlmi Rahmetü'l Aleyküm...

 

] Date: Fri, 14 Mar 2008 15:04:48 +0200

] Subject: Re: Ve Mehdi *Türk Sol İslâm Hareketi*ni kuruyor...

] From: [email protected]

] To: [email protected]

]

] Sayın Ayhan bey,bir insan müslüman veya gayri müslim bir

] anadan doğdu diye,müslüman veya gayri müslim olacak diye bir

] kural yoktur.Doğru görüş neyse onu kabul etmelidir.Akıllı

] insanın yapması gerekende bu olmalıdır.Öğle ise:islam'ı

],alaviliği,hiristiyanlığı,yahudiliği veya dinsizliği

] incelemeden hiç birini kabul etmeyiniz.Biz hepsini inceledik

] ve islam da karar kıldık.Sizden istirhamımız islam'ı tarafsız

] olarak inceleyiniz.İy günler dilerim.

]

] Recep Özkan,Emine Şenlikoğlu Özkan

 

 

Zikr-i hakikatimizdir...

______________________

Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah...

Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...

Gönderi tarihi:
Kimden: Pîr Gerçek Velî (Bay, 35)

Kime: Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi...

Tarih: 15.3.2008 11:27 (GMT +2:00)

 

.

.

.

Zikr-i hakikatimizdir...

______________________

Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah...

Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...

 

 

 

emıne senlık oglu kımdır?

 

bızım hasan amcanın kızı (öldü tabı kendısı hasan amca) refıksaydam caddesı uzerınde ,dr.teyfıksaylam okulunun yanındakı haliç manzaralı ve istanbulun en gozde yerlerını cok acık bır manzarayla goren kısmını refah partısı donemınde gasp eden ve orda meyve agacları ve ınekler besleyen bır adamın kızı!...kımse emıneyı bana anlatmasın ben onun kutugunu bılırım, buralara kadar nasıl geldıgını bılırım..bır ayva kopardıgımızı gorunce sopalarla bızı kovalardı hasan amca ama haktan hukuktan bahseden bu gecekonducu ve fırsatcı kesımı kendılerı okulun hakkını gasp edınce seslerı cıkmaz...onlar ellerıne ıgne batıramazlar...yıllarca refah partısınden gecındıler..kımselere bır yararları olmadı...kazandıkları ceplerıne kaldı...bız onları cok ıyı tanırız bırakında allahı enson onlar anlatsın mıllete...bunlar cıkarcı kesımlerdır herseylerı kendı cıkarlarınca sömürürler...ve bunu allah ıcın yaptıklarını ıdda ederler...bu tarz asırıya kacmıs ınsanların soyledıklerı her soz haramdır,gunahtır...sayın mehdı kardesım onun soyledıklerını bır kac sayfa kıtaptanda okuya bılırsın..

 

 

ve bıde bunları soylerken kaynagını bır belırtırsen sevınırım bızde ulasalım aynı kaynaga...

 

 

sagılar...

Gönderi tarihi:
Kimden: Pîr Gerçek Velî (Bay, 35)

Kime: Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi...

Tarih: 15.3.2008 11:27 (GMT +2:00)

 

 

Konu: Ve Mehdi Emine ŞENLİKOĞLU'NA cevap verdi...

.

.

.

] Sayın Ayhan bey,bir insan müslüman veya gayri müslim bir

] anadan doğdu diye,müslüman veya gayri müslim olacak diye bir

] kural yoktur.Doğru görüş neyse onu kabul etmelidir.Akıllı

] insanın yapması gerekende bu olmalıdır.Öğle ise:islam'ı

],alaviliği,hiristiyanlığı,yahudiliği veya dinsizliği

] incelemeden hiç birini kabul etmeyiniz.Biz hepsini inceledik

] ve islam da karar kıldık.Sizden istirhamımız islam'ı tarafsız

] olarak inceleyiniz.İy günler dilerim.

]

] Recep Özkan,Emine Şenlikoğlu Özkan

 

 

Zikr-i hakikatimizdir...

______________________

Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah...

Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...

 

Sayın Ayhan bey,bir insan müslüman veya gayri müslim bir

] anadan doğdu diye,müslüman veya gayri müslim olacak diye bir

] kural yoktur.Doğru görüş neyse onu kabul etmelidir.Akıllı

] insanın yapması gerekende bu olmalıdır.Öğle ise:islam'ı

],alaviliği,hiristiyanlığı,yahudiliği veya dinsizliği

] incelemeden hiç birini kabul etmeyiniz.Biz hepsini inceledik

] ve islam da karar kıldık.Sizden istirhamımız islam'ı tarafsız

] olarak inceleyiniz.İy günler dilerim.

]

] Recep Özkan,Emine Şenlikoğlu Özkan

 

Emine senlik oglu yukarda alintiladigim yazisini dogru demis,

Ama kendisini fazla yormus galiba,

Bende zamaninda onun yazilarini cok inceledim,

Cok kitablar okudum,

Alevi dediklerinlede sohbetlerim oldu,

Ama sonunda Kuranda karar kildim, cunku rabbim,

sozu dinleyin en guzeline uyun diye buyurmakya.

[039.018] [E0] Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbık ederler, işte onlar Allahın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir, ve işte onlardır o temiz akıllılar

 

Rabbimiz Allahtan guzel sozlu kim ola bilir.?

Rabbimiz Allahtan dogru sozlu kim olabilir?

 

sozun ozu Rabbimiz Allahin rizasina goturen yol kurandan ayetlerinden gecer.

selam muminlere.

Evren.

Gönderi tarihi:

Kimden : Pîr Gerçek Velî (Bay, 35)

Kime : Grup: Alevî Uyan...Mehdî Geldi...

Tarih : 16.3.2008 12:22 (GMT +2:00)

 

 

Konu : Ve Mehdi'nin Emine ŞENLİKOĞLUNA son mesajı:

 

 

Fethullah GÜLEN diyor ki; 'O müfrit aleviler,hiçbir fazileti kabul etmiyorlar,onlara göre tek fazilet Ali demek,Hasan demek,Hüseyin demek Ali,Hasan,Hüseyin demedikten sonra sen Afrikayı fethetsen Avrupayı da fethetsen yerin dibine batsın o fetih...'

 

Kaynak:Ergün POYRAZ Yazarefendi...

 

Bu konuda görüşlerinizi bekliyorum sayın emine şenlikoğlu...Bir de size bir şey sorucağım...Bu özel bir soru mazur görün beni...Biz diyoruz ki; 'Kadının nefs-i emmaresi *****...' eğer serbest bırakılırsa buna meyillidir...Çünki peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem- 'bana cehennem gösterildi ve çoğu kadınlardandı...' ve yine yüksek babam hz.Ali -aleyhisselam- diyor ki; 'kadının kıskançlığı küfürdür,erkeğin ki ise; imandır...' bana bu konular hakkında görüşlerinizi bildiriniz ve papa-fetolarıda bırakın kendinize geliniz...O şeytanın kürsüsü olmuş amerikayı yeni keşfeder gibi islamı yeni keşfediyor...oysaki biz bulmacayı çoktan çözdük...islamiyet bir bulmaca bulabilmek akılca,varamaz isen bu inanca, boşa gider gelirsin mescide ve hacca...Saygılar...

 

Sonnot:'Eğer siz insan şeytanlarından ve onların dişilerinden değilseniz umulur ki; bizimle hidayete erersiniz...Yok eğer onlardan iseniz bilinizki biz onlara lanet ederiz...'-Allah'ın laneti ve gazabı külliyen cin ve insan şeytanlarının üzerine olsun...onların erkeklerinin ve dişileirininde olsun...Allah'ın laneti ve gazabı amerikanın ve israilin üzerine olsun...Gökten ateş insin ve onları helak etsin...Yer gök onlara dar gelsin...Allah'ın laneti ve gazabı onları kuşatsın,azameti ve kudreti onları tutsun,asla kaçacak yer bulamasınlar...öyle ki; kaçıp sığınacakları tek yer sonsuza dek içerisinde kalacakları cehennemim derin karanlıkları olsun...Zalimler için yaşasın cehennem...Allah-u ekber...Bizim sunilikle vede sünnilikle bir işimiz olmaz...Her kim kur'an'dan ve ehl-i beytten uzak kalmışsa mutlaka helak olacaktır...ehl-i beyte lanet edenlere lanet olsun...Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Ali Yâ Mehdi Sahib-i zaman...

 

 

Zikr-i hakikatimizdir...

______________________

Bakî Gerçekler Demine Hû,Dost Allah Eyvallah...

Gerçeğe Hû Mü'mine Yâ Alî Yâ Mehdî Sahib-î zaman...

Gönderi tarihi:

Durup düzeltmek, hatalı metnin daha okuma aşamasında düzeltilmesiyle köprü kuran bir ilahi kudrettir. Hatalı metin okunur, tartışılır, eleştirilir ve düzeltilir. Metine dökülmüş hata ise ne okunur ne de düzeltilir.

Şüphesiz fıkhi meselelerden ayrılıp, itikadi mesellere kendini kaptırmış akıl öncesi akılcılarının anlayamayacağı: imanın büyüğü imamın büyüğündendir savsözlerine cephe alırken dev aynalarının önünde ''tarafım ben! Taraf!'' diye çığlık atıp, aslında varoluşsal anlam arayışının dış kapısının dış anahtarı olma vasfına bile eremeyip, bizim gibi gerçek veli'leri de bu vasfa sıkıştırıp kendi görüş sahalarının darlığını bizim inancımıza sıkıştırmalarıyla beklenen fraksiyon kavgalarına sebep olup; dahlettikleri şeytanın görevini üstlenmektedirler.

 

Kolay gelsin ehl-i safsataya..

Gönderi tarihi:
Durup düzeltmek, hatalı metnin daha okuma aşamasında düzeltilmesiyle köprü kuran bir ilahi kudrettir. Hatalı metin okunur, tartışılır, eleştirilir ve düzeltilir. Metine dökülmüş hata ise ne okunur ne de düzeltilir.

Şüphesiz fıkhi meselelerden ayrılıp, itikadi mesellere kendini kaptırmış akıl öncesi akılcılarının anlayamayacağı: imanın büyüğü imamın büyüğündendir savsözlerine cephe alırken dev aynalarının önünde ''tarafım ben! Taraf!'' diye çığlık atıp, aslında varoluşsal anlam arayışının dış kapısının dış anahtarı olma vasfına bile eremeyip, bizim gibi gerçek veli'leri de bu vasfa sıkıştırıp kendi görüş sahalarının darlığını bizim inancımıza sıkıştırmalarıyla beklenen fraksiyon kavgalarına sebep olup; dahlettikleri şeytanın görevini üstlenmektedirler.

 

Kolay gelsin ehl-i safsataya..

 

:) :)

Gönderi tarihi:
Durup düzeltmek, hatalı metnin daha okuma aşamasında düzeltilmesiyle köprü kuran bir ilahi kudrettir. Hatalı metin okunur, tartışılır, eleştirilir ve düzeltilir. Metine dökülmüş hata ise ne okunur ne de düzeltilir.

Şüphesiz fıkhi meselelerden ayrılıp, itikadi mesellere kendini kaptırmış akıl öncesi akılcılarının anlayamayacağı: imanın büyüğü imamın büyüğündendir savsözlerine cephe alırken dev aynalarının önünde ''tarafım ben! Taraf!'' diye çığlık atıp, aslında varoluşsal anlam arayışının dış kapısının dış anahtarı olma vasfına bile eremeyip, bizim gibi gerçek veli'leri de bu vasfa sıkıştırıp kendi görüş sahalarının darlığını bizim inancımıza sıkıştırmalarıyla beklenen fraksiyon kavgalarına sebep olup; dahlettikleri şeytanın görevini üstlenmektedirler.

 

Kolay gelsin ehl-i safsataya..

 

negüzel olmuş bu yaa :)

Gönderi tarihi:

Cinlerin ve insanların müstakbel halifesi Mehdi Sahib-i zaman cevap verdi;

 

 

Bunları bir seferde anlatmam ve diyalektiğini yapmam mümkün değildir...Hele elektronik posta ile hiç olmaz elektirik ve atmosfer gerek ki; sizi hakikate hikmete ve hüccete nail kılayım...Örneğin bendeniz namazı camide kılmam neden diyeceksiniz? ..Çünki sizin cami imamları Resul-ü RAHMAN -SALLALLAHU ALEYHİ VE ALİHİ VE SELLEM-İN dünya ve ahirette kardeşi,veziri,vasi,varisi ve kıyamete kadar hatta Mehdi'nin zuhuruna kadar imamlığı geçerli olan yüksek babam EMÜRÜLMÜMİNİN ALİ ALEYHİSSELAMIN hilafetine biat etmedikçe imamlıkları kabul olmaz...İşte biz Aleviler (hanedan-ı ehl-i beyt oğlulları) bunun için camiye gitmeyiz ve o cami imamlarının arkasında namaz kılmayız...Tevbe suresi 107 ve 108.ayet-i şerifeleri ve tefsirini okursanız bir mescid-i dırar meselesi vardır...Ol münafıklar kendilerine bir mescid yaptırmışlar ve alemlerin sultanınıda o mescide davet etmişlerdir...Ya Resulallah gel bize imamlık yap mescidimizi şereflendir...Biz bu mescidi iyilik ve güzellik adına yaptık...İşte bu yüzden bu ayet-i şerifler gelmiş peygamberimizi uyarmış ve 'sakın onların mescidine gitme ne git nede onlarla birlikte namaz kıl' denmiştir...' bendeniz cinlerin ve insanların müstakbel halifesi olaraktan bunu bir fetvaya bağlar ve de münafıkların değil mescidine gitmek onlarla birlikte namaz kılmak selamlaşmayı bile kesdiririm...Bilal habeşi ezanı okuyor ve mütahhar islama çağırıyordu...Ve şimdi sizler islama değil kendi mezheplerinize ve içtihatlarınıza çağırıyorsunuz...Ve ezan-ı muhammedi kullanarak helaka gidiyorsunuz...Benim şu anki namazım evde müsait olduğunda normal olarak beş vakit olmadığında ise oturduğum yerde dualarını okuyarak telafi ediyorum...Kolaylaştırın zorlaştırmayın...Aynı zamanda dışarıda olduğumda ise; hemen camiye koşmuyorum tabiki; yine yürüyerek veya oturarak yine dualarını okuyarak bunu telafi ediyorum...Ayrıca bundan size ne? ..Mevlana diyor ki; 'nefsin sana namaz kıl derse o namazı kılma şirke girer...' Doğrusu bu bir takva hastalığıdır...Biz bu hastalıktan Rabbimize sığınırız...Ve şimdi siz bana nefsim gibi namaz kıl diyorsunuz...Unutmayınız yüksek babam hz.Ali cenk ederken yüzüne tüküren adama bir şey yapmadı? ..Neden...çünki nefsi karışdı...Bakın en yüksek ibadet olan cihadda bile açık ve gizli şirk gözetmişiz biz...Ayrıca siz bizi bu konuda hesaba çekme yetkisini nerden alıyorsunuz...Allah ile gizli sohbetleriniz varda biz mi bilmiyoruz...Hayır hep yanıldınız...Biz Ehl-i beyt sizleri bindörtyüzyıldır bir türlü adam edemedik...Ama ne demişler ya nasihat ya musibet...Biz sizlere önce ilimle yaklaştık bunu terk ettiniz...Sonra rahmetle yaklaştık bundanda uzaklaştınız...Ve şimdi sıra azabımıza gelmiştir...Benim işim size nasihat vermek değildir...Ben yargımı ve hesabımı yapmış kararımı vermişim...Şimdi infaz için geliyorum...Yeniden size ilim ve rahmetten söz edecek değilim tabiki...Olsun alışırsınız...Onada alışırsınız...En azından Allah'ın gazabını tadarak gerçeğinize tanık olmuş olursunuz...Mehdi böyle söyledi...

 

] Date: Sun, 16 Mar 2008 21:39:47 +0200

] Subject: Re: Papa-Fetullah Gülen Hocaefendi

] From: [email protected]

] To: [email protected]

]

] Ayhan bey,siz Alinin kıldığı gibi namaz

] kılıyormusunuz,Ramazanda oruç tutuyormusunuz,hacca

] gidiyormusunuz,zekat veriyormusunuz.Yani siz Kuranın

] içindekileri kabul ediyormusunuz.Bırakın Fethullah hocayı,

] biz kendimize bakalım.İslamı Allahın,Peygamberin ve Alinin

] dediği gibi kabul edip yaşayalım.Herkes islama uymalıdır

].islamı kendine uydurmamalıdır.Allah bizleri Hz

] Muhammedin,Hz Alinin yolundan ayırmasın.İslamı kendine

] uyduranlardan değil,kendisi islama uyanlardan

] eylesin.Allahnı selamı onun yolunda olanların üzerine olsun.

]

] Recep Özkan ve eşi Emine Şenlikoğlu özkan

]

Gönderi tarihi:

Mehdi'nin cinler hakkında ki;en son görüşüdür;

 

 

"Biz öyle anladık ki;bu cin taifesi geçmişte atalarının Cin suresindede bahsedildiği gibi Resul-u RAHMAN -SALLALAHU ALEYHİ VE ALİHİ VE SELLEM-İN Kur'an okumasına şahit olması ve bu okumanın daha öncede Musa -aleyhisselam-ın kitabından sonra okudukları en güzel kitap olduğudunu söylemeleri haber verilmiştir...Ve dikkat ettik ki;bu cin taifesi Kur'an'ı arapça metninden okuyorlar...Yani bu cahil cin müslümanlarıda diğerleri gibi ve kendi görüşlerini onlara dayatması ile gerçek olmayan batıl görüşü benimsemişleridir...Ve bu batıl içtihadın kendi soylarından olan ve yine kendilerininde deyimi ile içilerindeki beyinsiz Şeytan-ı lainden kaynaklanmaktadır...Çünki bir ayette bu cinler şöyle derler;"Kur'an bize geldikten sonra şeytan bizi o Kur'an'dan uzaklaştırdı..." ve bakınız bu saptırma Kur'an'ı onların anlamadıkları dilde okumaları yüzünden olsa gerek ki;okumaları kendilerine bir fayda getirmemiştir...Ahir zaman hadislerinden birinde şöyle haber verildi;"Bir topluluk gelecek ki;onlar Kur'an'ı okuyacaklar fakat gırtlaklarından aşağı inmeyecektir..." bunun anlamı anlamadıkları metni okuyarak akıl ve imandan hiç nasipleri olmadığından kalblerine nüfuz etmiyeceğine işerettir...Ve bu cin taifesinden olanlar diyor ki;biz arapça okuyoruz anlamasakda ruhumuz teskin oluyor...Bu onların atalarının arapça metne tanık olduklarındandır...Ve fakat yinede şeytanın aldatmasından ibarettir...Şeytan onları saptırır ve yaptıklarını süslü ve güzel gösterir...Ve onlarda doğru birşey yaptıklarını savunurlar...Ve yine bu cin taifesinin büyük çoğunluğu ezan-ı muhammedinde arapça okunmasından yana olurlar...Ve sanki anlaşılan ilahi metinler bunları rahatsız etmekte helak olmaktadırlar...Tıpkı yarasanın ışıktan kaçması veya bakamaması gibidirler...Amr bin As bir gün Resul'e geldi ve dedi ki;ben namaz kılarken şeytan bana musallat oluyor ve beni namazından alıkoyuyor...Ve ben Kur'an okurkende anlamını düşünmekten alıkoyuyor???(buraya dikkat) tekrar ediyoruz ""anşamını düşünmekten alıkoyuyor"" diyor...Ne yapmalıyım ya Resulallah?.. diyor;Resul-ü RAHMAN (S.A.A.) ONA bu şeytanın adının HAYZEB adında bir şeytan olduğunu ve kişiyi namazdan ve kur'andan ve manasını düşünmekten alıkoyuyor...Sen bu HAYZEB'TEN ALLAH'A SIĞIN diyor...Ve amr bin as bunu yapıyor o melun HAYZEBDEN kurtuluyor...İşte sizinde anladığınız üzere bu HAYZEB denen şeytandan bugün ki;cinler Allah'a sığınmak şöyle dursun sanki Allah Hayzebi musallat etti diye şükredecekler...Çünki Kur'an'ın anlaşılmaması onların umurunda değil bir kere...İşte meramınız şimdilik buydu...Biz yinede sünnete uyalım hakikate uyalım hikmete uyalım ve bizlerin Kur'anı anlayarak okuyupta anlamaktan alıkoymaya çalışan o HAYZEB DENEN MELUNDAN VE ONUN SAPTIRDIĞI CİN TAİFESİNDEN ALLAH'A SIĞINALIM...GERÇEĞE HÛ MÜ'MİNE YA ALİ YA MEHDİ SAHİB-İ ZAMAN...MEHDİ BÖYLE SÖYLEDİ...

Gönderi tarihi:

Saygıdeğer Mehdi hazretleri, Nietzsche'nin böyle buyurdu zerdüşt ya da Zerdüşt böyle dedi ismiyle çevrilen kitabından taklidi kerestelerle yapılmış ve düşünce gücüyle kendinin efendisi olmaya çalışırken alabanda olan cin gemisinde ne arıyordu? Bu kesin teminatı oradan mı aldı? Kendisi imajını kime borçlu? Mehdi yazıyor, forum ahalisi bakıyor...

Gönderi tarihi:
MEHDİ BÖYLE SÖYLEDİ...

 

Saygıdeğer Mehdi hazretleri, Nietzsche'nin böyle buyurdu zerdüşt ya da Zerdüşt böyle dedi

 

Belki evrenseldir :)

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.