Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Önce dağa çıkarlar ellerinde silah, Meclise girerler çünkü haklı olduklarını idda ederler. Her türlü bölücü faliyette bulunurlar. Sonrada derler ki biz ayrılmak istemiyoruz hepimiz kardeşiz. Devletin okullarına başka dil sokmaya çılışırlar, Dedevletin resmi kurumların da başka dil sokmaya çalışırlar.Ama biz ayrılmak istemiyoruz derler. Yerel yönetimler,özerk bölgeler isterler.Ama biz ayrılmak istemiyoruz derler. Sonra ülkenin bayrağını kabul etmez kendi bayraklarını çıkartırlar ortaya,yine biz ayrılmak istemiyoruz derler. Ülkenin askerini kabul etmez hatta hatta soykırımla suçlarlar sonra da dağdaki teröristin kendi savaşcıları oldukarını söylerler.Biz ayrılmak istemiyoruz hepimiz kardeşiz derler. Artık sona gelinmiştir KENDİ sınırlarını çizer sonrada birde buranın adınıda koyarlar. AMA BİLMEZLER Kİ KARŞILARINDA DA ENAYİ YOKTUR. Yaptıkları ihanetin bedelinin hesabının sorulacağını bilmezler. Dünde olduğu gibi bugünde kaybedecek olan kendilerinir. ezbere cümleler ile değil,haklı gerekçelerle yanıt verin. saygılar. 9 Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Hasan Cemal hep aynı şeyleri yazıp duruyor. Bu yazısının benzeri "Kürtler" kitabında da vardı; belki de aynısı sanırım... Ama olay "Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşundan Bu Yana..." söylemine geldiğinde iş değişir... Burada bir psikolojik yönlendirme, bir art niyet, bir amaç var... Hasan Cemal bu açıdan söylediklerinde tam bir laf oyunu yapıyor... Bugün yaşananların haksızlığı, Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanananları haksız hale getiremez... Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan isyanlar ve uygulanan politikalar, Bugün yaşananlar ile çok çok farklı bir yerde ve özelliktedirler... Bu tür ayrıntılara dikkat etmedikçe, elbette ki hiçbir sorunu çözemeyeceğiz... Hasan Cemal, çok güzel bir laf oyunu yapmış... Tebrikler... Sevgili Boşig, Gerçekten sürekli aynı argümanlarda bulunuluyor söz konusu Kürt'ler ise... Ama bu laf oyunlarından ibaret olan bir amaç değil;inadına aynı gerekçelerle yok sayılan bir sorunun bir adım öteye geçememiş çırpınışlarıdır. 6 Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Kısaca... Daha insanca, daha özgürce ve daha kardeşçe yaşamak için 59 yıl önce imza attığımız, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 1.Maddesine bakmak yeterli; ‘‘Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar..." Bu çokmu zor...? Saygı ve sevgiler... DİPNOT... 1 Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Sevgili Boşig, Gerçekten sürekli aynı argümanlarda bulunuluyor söz konusu Kürt'ler ise... Ama bu laf oyunlarından ibaret olan bir amaç değil;inadına aynı gerekçelerle yok sayılan bir sorunun bir adım öteye geçememiş çırpınışlarıdır. Bunlar kesinlikle laf oyunlarıdır sevgili Mavi... Bakın, 1980 sürecinden bugüne kadar Kürtlere karşı yapılan uygulamaları ve yanlış kararları anlatırken Araya "Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşundan Beridir..." lafını sokuşturup, Sanki yapılanlar Cumhuriyetin ve dahası daha da arka planda Atatürk'ün ve kurucu kadronun suçuymuş izlenimi vermek hiç de masumca bir niyet değildir. Çok iddialı bir biçimde bu tümceyi araya sokuşturan Hasan Cemal, Nedense o dönemde olduğunu savladığı yaptırımlardan zerre kadar dem vurmayacak Ve sadece son 30 yılın yaptırımları üzerinde duracak! Neden? Bu tamamen art niyetli bir kalemin laf oyunudur. Satır arasına "Bakın bu haksızlıklar aslında Cumhuriyetin kuruluşundan beri var ama neyse..." pişkinliğine yatmaktır. Kim, hangi sağduyulu ve ciddi araştırmacı, Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki Kürt Ayaklanmaları ile bugünkü PKK'yı ya da o dönemki Kürt uygulamaları ile bugünkileri aynı kefeye koyabilir ve aynı biçimde nitelendirebilir? Haaa Hasan Cemal gibi ise o ayrı... Yaptığı şey; Diyelim ki bir çocuğun bir başka çocuğu haksızca dövmesini örnek göstererek O haksız yere birisini döven çocuğun dedesinin, zamanında başka birisini haklıca dövmesini, Bu çocuğun haksızca dövmesini örnekleyerek, "haksızlık" olarak lanse etmesinden başka birşey değildir. Ya da şöyle sorayım: Son 30 yılda yapılanlar, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılanların haksız olduğunun kanıtı olabilir mi? Kaldı ki o dönemde neler yaşandığını değil siz ya da ben, Hasan Cemal bile net bir biçimde bilmiyor; emin olun... 1 Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 ... Yaptığı şey; Diyelim ki bir çocuğun bir başka çocuğu haksızca dövmesini örnek göstererek O haksız yere birisini döven çocuğun dedesinin, zamanında başka birisini haklıca dövmesini, Bu çocuğun haksızca dövmesini örnekleyerek, "haksızlık" olarak lanse etmesinden başka birşey değildir. Ya da şöyle sorayım: Son 30 yılda yapılanlar, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılanların haksız olduğunun kanıtı olabilir mi? Kaldı ki o dönemde neler yaşandığını değil siz ya da ben, Hasan Cemal bile net bir biçimde bilmiyor; emin olun... Sevgili Boşig, PKK,1980'nin ürünüdür;Kürt Sorunu ise "Ulus-Devlet" anlayışı ile ayakta durmaya çalışan "Genç Cumhuriyet"in yaptığı hataların ürünü... Hasan Cemal yada başkası ile değil, kendi bildiklerimle size yanıt vereyim. Kurtuluş Savaşı herşeyi ile,hepimizin içinde olduğu bir savaştı.O savaşta Türk yada Kürt olmak önemli değildi(Söz konusu Kürt Sorunu olduğu için bu ifadeyi kullandım)Amaç yurdu "düşmandan kurtarmak"dı.Direniş de bir olan yürekler,zaferden sonra farklılaştı. Çünkü...savaş sürecinde "asli ınsur" olan Kürt'ler daha sonra yok sayıldı. Bunun altında yatan nedir...?işin aslı kimi zaman korku kimi zaman çıkar da desem,sorumun cevabında ki karmaşayı tam olarak çözmüş değilim. 23 Nisan 1923 tarihinde ki Büyük Millet Meclis'in de 72 Kürt milletvekili vardı;halkın iktidarlığı Kürt ve Türk temsilcileriyle kendi çarkında dönüyordu.Lozan Antlaşması öncesinde İngiltere'nin talebiyle,Kürt'lere bağımsız bir ülke isteyip istemedikleri sorulmuş;Hüseyin Avni Bey(Erzurum Mebusu) ""Bu memleket Kürtlerle Türklere aittir. Bu kürsüden yalnız iki ulusun -Kürt ve Türk uluslarının- konuşma hakkı vardır" sözleri ile,vekillerde davranışları ile bölünmez bir ülkenin varlığını onaylamışlardır. Ya sonrası... "Ne Mutlu Türküm Diyene..." Sakın kimse "Ne Mutlu Türküm diyen..." ile mi senin sorunun demesin.Hayır,Benim sorunum bu cümleyi kendi dar bakışıyla dolduran kafatası milliyetçileridir. Bakınız Cumhuriyet ilanı ile dalga dalga gelen Kürt isyanlarına. Bakınız bu isyanlara sadece imha ile yanıt veren politikalara. Büyük Meclis'e "milli kıyafetleri" ile gelen Kürt mebuslar,ayakta alkışlanırken;Şeyh Sait İsyanında asılan Dersim Milletvekiline "neden milli kıyafetlerin ile mebusa geldiği" sorulacaktı. "Başbakan Kürtçe konuştuğunda alkışlanır,Kürt vekil alanda konuştuğu Kürtçe ile yargılanır." gibi... bir de bunu okuyunuz... Daha 1921 yılında dönemin Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur, Diyarbakır'da bulunan Ziya Gökalp'e Kürtler hakkında araştırma yaptırmıştı ve hatıralarında şöyle demekteydi; "... Maksadım bu gibi malumatı toplayıp vaziyeti ilmi, iktisadi bir surette öğrendikten sonra, Kürtlere Türk olduklarını anlatmak için teşkilat yapıp faaliyete geçecektim. Bugün Kürt denilen bu adamların çoğunun Türk olduğunu çoktan bilirim. Yalnız onlara bunu bildirmek, öğretmek lazımdır... Maksadım oranın bir Makedonya olmadan, kökünden meselenin halliydi." (Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Ziya Gökalp, Sosyal Yayınları, syf. 6) Dostum,özellikle forumdaşımız Cyrano söz konusu Kürt İsyanları oldu mu,şöyle bir ifade kullanırdı. "Bu isyanlar birer bağımsızlık mücadalesi değil,devlet otoritesine karşı çıkan ayaklamalardır." Ağrı isyanı derdi,Dersim isyanı diye devam ederdi... yalnız unuttuğu bir nokta vardı; Bu isyanlar sadece aşiret ağalarının "egemen olma kavgası" değil,aynı zamanda inkar edilen bir halka sadece "aşiretler" ve onlara söz veren bir otoritenin İttihatçılardan kalan zihniyetiydi. Verilen sözlerdi,uygulanan çifte standarttı. Sevgili Boşig, Ben ne acıları ne de zulümleri karşılaştırma taraftarı değilim.Bugünü dün ile de açıklayamayacağımı çok iyi biliyorum.Ama şunu sormak da gerek diye düşünüyorum; "neden bu Kürt'ler isyan eder,nedir sorun?" Son otuz yılda yapılan yanlışlardan haberdar olduğumuz gibi;öncesinde yaşananlardan da az çok haberdarız.Cumhuriyet Döneminden son otuz yıla uzanan süreçte de çok yanlış yapıldı.Emin olun. 7 Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Sevgili Boşig, PKK,1980'nin ürünüdür;Kürt Sorunu ise "Ulus-Devlet" anlayışı ile ayakta durmaya çalışan "Genç Cumhuriyet"in yaptığı hataların ürünü... Hasan Cemal yada başkası ile değil, kendi bildiklerimle size yanıt vereyim. Kurtuluş Savaşı herşeyi ile,hepimizin içinde olduğu bir savaştı.O savaşta Türk yada Kürt olmak önemli değildi(Söz konusu Kürt Sorunu olduğu için bu ifadeyi kullandım)Amaç yurdu "düşmandan kurtarmak"dı.Direniş de bir olan yürekler,zaferden sonra farklılaştı. Çünkü...savaş sürecinde "asli ınsur" olan Kürt'ler daha sonra yok sayıldı. Bunun altında yatan nedir...?işin aslı kimi zaman korku kimi zaman çıkar da desem,sorumun cevabında ki karmaşayı tam olarak çözmüş değilim. 23 Nisan 1923 tarihinde ki Büyük Millet Meclis'in de 72 Kürt milletvekili vardı;halkın iktidarlığı Kürt ve Türk temsilcileriyle kendi çarkında dönüyordu.Lozan Antlaşması öncesinde İngiltere'nin talebiyle,Kürt'lere bağımsız bir ülke isteyip istemedikleri sorulmuş;Hüseyin Avni Bey(Erzurum Mebusu) ""Bu memleket Kürtlerle Türklere aittir. Bu kürsüden yalnız iki ulusun -Kürt ve Türk uluslarının- konuşma hakkı vardır" sözleri ile,vekillerde davranışları ile bölünmez bir ülkenin varlığını onaylamışlardır. Ya sonrası... "Ne Mutlu Türküm Diyene..." Sakın kimse "Ne Mutlu Türküm diyen..." ile mi senin sorunun demesin.Hayır,Benim sorunum bu cümleyi kendi dar bakışıyla dolduran kafatası milliyetçileridir. Çok güzel demagoji gerçekten ama bak şu iletini irdeleyelim önce: Bakınız Cumhuriyet ilanı ile dalga dalga gelen Kürt isyanlarına.Bakınız bu isyanlara sadece imha ile yanıt veren politikalara. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde hangi isyanlar "Ulus Devlete Tepki" niteliğinde ortaya çıkan "Kürtçü Nitelikli" ayaklanmadır? Konu ile ilgilenen birisi olarak soruyorum; O isyanları irdeleyelim istersen... "Ulus Devlete Tepki" olduğunu ima ettiğin hiçbir Kürt ayaklanması, Kürtçü amaçla çıkmamıştır. Defalarca söyledim; Kürt isyanlarının temel nedeni, Osmanlı Devletinin verdiği ayrıcalıkları, Türkiye Cumhuriyetinden bulamayacaklarını bilen Ve Osmanlı devletine dini ve aşiret yapısı ile bağlı aşiretlerin, Yeni devlete Laik ve Halkçı ilkeler ile uyum gösterememelerindendir. Hiç bir ciddi araşırmacı, ilk Kürt ayaklanmalarını Kürtçülük ile birebir örtüştüremez. Kürtçülük amacı güden önder kadro her zaman Türkiye dışında kalakalmıştır o dönemde. Büyük Meclis'e "milli kıyafetleri" ile gelen Kürt mebuslar,ayakta alkışlanırken;Şeyh Sait İsyanında asılan Dersim Milletvekiline "neden milli kıyafetlerin ile mebusa geldiği" sorulacaktı. "Başbakan Kürtçe konuştuğunda alkışlanır,Kürt vekil alanda konuştuğu Kürtçe ile yargılanır." gibi... bir de bunu okuyunuz... Daha 1921 yılında dönemin Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur, Diyarbakır'da bulunan Ziya Gökalp'e Kürtler hakkında araştırma yaptırmıştı ve hatıralarında şöyle demekteydi; "... Maksadım bu gibi malumatı toplayıp vaziyeti ilmi, iktisadi bir surette öğrendikten sonra, Kürtlere Türk olduklarını anlatmak için teşkilat yapıp faaliyete geçecektim. Bugün Kürt denilen bu adamların çoğunun Türk olduğunu çoktan bilirim. Yalnız onlara bunu bildirmek, öğretmek lazımdır... Maksadım oranın bir Makedonya olmadan, kökünden meselenin halliydi." (Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Ziya Gökalp, Sosyal Yayınları, syf. 6) Doğu Anadolu'daki Kürtlerin önemli bir kısmı gerçekten de Kürtleştirilmiş Türklerdir. Osmanlı zamanındaki bu süreci anlatmıştım. Ve bu süreç o dönemde de bilinen birşeydi. Hele hele 1930larda, henüz 60 yıldır Kürtleştirilmiş Türklerde bulunmaktaydı. Şimdi Türkleştirilen Kürtlere, Kürt olduklarını hatırlatmayı ödev sayarken, Kürtleştirilmiş Türklere, aslen Türk olduklarının hatırlatılmasına mı içerliyorsunuz? Komik... Dostum,özellikle forumdaşımız Cyrano söz konusu Kürt İsyanları oldu mu,şöyle bir ifade kullanırdı. "Bu isyanlar birer bağımsızlık mücadalesi değil,devlet otoritesine karşı çıkan ayaklamalardır." Ağrı isyanı derdi,Dersim isyanı diye devam ederdi... yalnız unuttuğu bir nokta vardı; Bu isyanlar sadece aşiret ağalarının "egemen olma kavgası" değil,aynı zamanda inkar edilen bir halka sadece "aşiretler" ve onlara söz veren bir otoritenin İttihatçılardan kalan zihniyetiydi. Ağrı dağı isyanların 1930 yılında oldu. İttihatçı kadro ve arta kalanları ise 1926da İzmir Suikasti ile idam edildi, edilmeyenler ise siyasetten, memurluktan ve askeriyeden men edildi, uzak tutuldu uzun yıllar boyunca. Nasıl olur da İttihatçı zihniyetin politikası sürüyor olabilir söyler misiniz? İttihatçı politikalar sürecektiyse, o kadro niçin ortadan kaldırıldı? O kadro, ittihatçı politikalar sürdürülemesin diye ortadan kaldırıldı canım arkadaşım... Bana o ittihatçı politikaları 1930larda sürdüren ittihatçı artıklarının isimlerini verebilir misin? Atatürk müydü mesela? "neden bu Kürt'ler isyan eder,nedir sorun?" Kürtlerin Aşiret yapısı, Türklerin beylik sistemi yok edilmek üzere güçlendirilerek yüzlerce yıl Osmanlılar tarafından korundu. Ayrıca Kürtler dini yapıları nedeni ile de İdris-i Bitlisi'den beridir Osmanlıya sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yeni kurulan devlet ise Dini bağlılığı ve Aşiret kayırıcılığını reddeden Ulusal bir yapıdadır. Sence kayırılmış Kürt aşiretlerinin Türkiye Cumhuriyetine isyan etmek için yeterli sebep değil midir bunlar? 2 Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 23 Nisan 1923 tarihinde ki Büyük Millet Meclis'in de 72 Kürt milletvekili vardı; Ondan sonra da olduğu gibi... Büyük Meclis'e "milli kıyafetleri" ile gelen Kürt mebuslar,ayakta alkışlanırken;Şeyh Sait İsyanında asılan Dersim Milletvekiline "neden milli kıyafetlerin ile mebusa geldiği" sorulacaktı. O arada '' Kılık-Kıyafet ve Şapka Devrimi '' yapıldığından olmasın ? Daha 1921 yılında dönemin Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur, Diyarbakır'da bulunan Ziya Gökalp'e Kürtler hakkında araştırma yaptırmıştı ve hatıralarında şöyle demekteydi; "... Maksadım bu gibi malumatı toplayıp vaziyeti ilmi, iktisadi bir surette öğrendikten sonra, Kürtlere Türk olduklarını anlatmak için teşkilat yapıp faaliyete geçecektim. Bugün Kürt denilen bu adamların çoğunun Türk olduğunu çoktan bilirim. Yalnız onlara bunu bildirmek, öğretmek lazımdır... Maksadım oranın bir Makedonya olmadan, kökünden meselenin halliydi." (Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Ziya Gökalp, Sosyal Yayınları, syf. 6) Rıza Nur ve kişisel sorunları nedeniyle çarpıttıklarını yazdığı '' anıları '' ciddiye alınacak referanslar değildir. Bu isyanlar sadece aşiret ağalarının "egemen olma kavgası" değil,aynı zamanda inkar edilen bir halka sadece "aşiretler" ve onlara söz veren bir otoritenin İttihatçılardan kalan zihniyetiydi. İttihatçılar'ın hangi zihniyetini yanlış buluyorsunuz ve Verilen sözlerdi,uygulanan çifte standarttı. Sevgili Mavi, İttihatçılar'ın hangi zihniyetini yanlış buluyorsunuz ve neydi verilen ve tutulmayan sözler ? 1 Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Kısaca... Daha insanca, daha özgürce ve daha kardeşçe yaşamak için 59 yıl önce imza attığımız, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 1.Maddesine bakmak yeterli; ‘‘Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar..." Bu çokmu zor...? Saygı ve sevgiler... DİPNOT... Sayın Dipnot, '' Türban yasağı '' konusunda ne düşünüyorsunuz, sorabilirmiyim ? Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Sayin Dogrucudavut, biz yapilan yanlislara dikkat cekiyoruz. Ben her dönem yapilan "zorla göce" karsiyim. eskiden yapilanlar hakkinda görüslerimi belirtmistim ve oradaki amacin neler oldugunu günümüzde yasiyoruz. Son göc olaylarida aslinda o dönemkinden amac olarak farkli degil. Dikkat ederseniz ben sadece eger devletin göc konusunda iyi niyeti olsaydi aynlattiklarim yasanmazdi diyorum. Bu konuyu başka başlık altında sizle tartışmıştık ve 80'lerde, Sovyet-Afgan savaşından kaçıp Türkiye'ye sığınan Özbekler Van'a, Hatay'a, Sovyetlerin dağılmasından sonra Türkiye'ye gelen Ahıskalar Kars'a, yani Kürtlerin, Arapların yoğun yaşadığı illere yerleştirilmişti. Şimdi, bu arkadaşımızın mantığı ile, '' devlet bu insanların Kürt'leşmeleri, Arap'laşmaları için bu illlere yerleştirmiştir '' dememiz gerekmez mi ? iletime bir cevap alamamıştım. Siz neden bu dogruluk payinin oldugunu kabul ettiginiz köy bosaltmalarina bir cift söz etmiyorsunuz? Bu konu ile ilgili görüşlerimi de bir çok başlık altında bulabileceğiniz gibi, en kolayı bu başlıkta biraz geriye giderseniz bir kaç iletimde de bulabilirsiniz. Alıntı
Misafir S.e.t.h Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2009 Türk kürtsüz kürt türksüz olmaz MHP’nin Kürt siyasî talepleri için direnç hattı oluşturmaya çalıştığını söyleyen Mümtaz’er Türköne, Bahçeli’nin geçmişte Kürt-Türk düşmanlığının oluşmaması için tabanını defalarca uyardığını hatırlatarak ‘Bunu yine yapmalı’ diyor ve ekliyor: Türklerle Kürtler Çaldıran’dan beri ortak siyasi tarihe sahip. Kardeş, duygudaş. Yani Türk Kürt, Kürt Türk demek. MÜMTAZ’ER TÜRKÖNE Prof. Dr. Siyaset Bilimci Abdullah Öcalan, son avukat görüşmesinde Ziya Gökalp’i referans göstererek kullandı bu sözü: “Türk Kürtsüz, Kürt Türksüz olmaz”. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu ideolojisi kime aittir?” sorusuna verilecek en doğru cevap: “Ziya Gökalp’e aittir” olmalı. Bu ideolojiyi merak edenler mutlaka “Türkçülüğün Esasları”nı okumalı. Fakat, Gökalp’in Kürtler ile Türkler arasındaki bağı özetlediği söz, Öcalan’ın kullandığından oldukça farklı. Gökalp karşıtlıklardan bir tanım çıkartıyor: “Türk’ü sevmeyen Kürt Kürt değildir; Kürt’ü sevmeyen Türk Türk değildir” diyor. Bu gönüllü birliği emreden subjektif bir tanımlama. Öcalan’ınki ise kendisine ait değil; meselâ ben bu sözü daha önce çok kullandım. Bu söz objektif şartları, özellikle tarihî tecrübeyi referans alıyor. 1514 Çaldıran Savaşı’na kadar Osmanlı Devleti bir Balkan devleti. Çaldıran’da Kürtlerle ittifak yapılıyor ve Osmanlı Devleti bir Orta Doğu İmparatorluğu haline geliyor. Çaldıran Savaşı ve sonrası hem Kürtler hem de Türkler açısından “Kürt Türksüz, Türk Kürtsüz olmaz” sözünü ispatlıyor. İki halkın uyumu Bu sözün daha eskisi Tacikler için söylenmiş: “Türk Tat’sız olmaz”. Fars kültürünün en güçlü kollarından biri Tatlar, yani Tacikler. Mevlana Celaleddin Rumî’nin Tacik olması ve kendi öz dilinde yazması bu kültürün derinliğine dair hepimizin bildiği bir örnek olmalı. Orta Asya’da Türkler kılıç hakkı ile düzen kurarken bu düzeni Taciklerle kalıcı hale getirmişler. Orta Asya’daki Fars etkisi İran değil, doğrudan aynı zamanda Sünnî olan Taciklerden geliyor. Yavuz Sultan Selim ile Kürt âlimi İdris-i Bitlisî arasındaki yakınlık, yüzyıllarca Kürt coğrafyasında geçerli olan düzenin temelini teşkil ediyor. Dünya tarihinde iki halk arasında sağlanan bu uyumun başka örneğini bulmak çok zor. Yavuz, Şah İsmail’in üzerine giderken Kürtlerin desteğini alıyor. Bu desteğin Yavuz-İsmail rekabetinde sonucu tayin ettiği konusunda tarihçiler hemfikir. Kürtlerin desteği ile Yavuz, Memlukları da dize getiriyor ve Osmanlı Devleti bugün Orta Doğu denilen Abbasi coğrafyasının neredeyse tamamını ele geçiriyor. Yavuz Kürtlerin verdiği bu kritik desteğe karşılık, yine dünya tarihinde benzeri olmayan bir jestte bulunuyor. İdris-i Bitlisî’ye altında kendi tuğrası olan boş kâğıtlar gönderiyor. Yani Padişah mutlak iradesini oradaki Kürt beylerine devrediyor. Yüzyıllarca egemen olan düzen, o boş kâğıtlara yazılan fermanlarla ortaya çıkıyor. 1839’da Tanzimat’ın ilanı ile devlet merkezîleşmeye karar verince bu düzen sona eriyor ve Kürt ayaklanmaları başlıyor. Ancak Kürtlerle Türkler arasındaki uyum bu ayaklanmalara rağmen devam ediyor. I. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin tahrikine rağmen Kürtler cepheyi terk etmiyor. Savaş sonrasında da “Bağımsız Kürdistan” önerilerini geri çevirip kaderlerini Ankara Hükümeti’ne bağlıyorlar. “Kürt Türksüz olmaz” sözü, tersiyle birlikte bu yüzden uzun tarihin eseri. Bu söz basit bir temenni olmanın ötesinde bu tarihi özetliyor. Kürt Marksizmi 68 Kuşağı’nın namlı temsilcilerinden, bugün gazeteci olarak tanınan ve 12 Kötü Adam arasına girmeyi başaran iki Mülkiyeli’den aynı hikâyeyi dinlemiştim. Sene 1969. Türkiye’yi sarsan önemli olaylardan biri: İmran Öktem’in cenazesi. Yargıtay Başkanı ölüyor ve Voltaire’in “Tanrıyı insanlar yaratmıştır” sözünü söylediği için cenaze namazında olaylar çıkıyor. Maltepe Camii’nde iki taraf arasında kavga çıkıyor. Sol kesimin kavgada öne çıkan iki önde gelen temsilcisi bu iki Mülkiyeli. Bu iki 68’liye yıllar sonra biri “Benim solcu olmamın müsebbibi sizlersiniz. O olayda sizi önde görünce bende kavgaya karıştım” diye ilk sol eylemini anlatıyor. Bu “biri” Abdullah Öcalan. Bu hikâyeyi bu iki gazeteciye, Suriye’de örgütün başında iken anlatıyor. 1974 affından Fakülteye dönen yaşlı öğrenciler arasında ben de Öcalan’ın simasını hatırlıyorum. 68’in başlattığı Marksist-Leninist ideolojik gruplaşmalardan birinin mensubuydu. Belki de bugüne kalan tek temsilcisi. Son görüşmesinde, 68’in en parlak isimlerinden Mahir Çayan’ın hatırasını nasıl yaşattığını anlatıyor. PKK Marksist-Leninist bir örgüt olarak kuruldu. Daha önemlisi Stalinist yöntemlerle gelişti. Bugün Öcalan Marks’ta bazı hatalar keşfetse de, bu örgüt ideolojik olarak bu geleneğin içinde yer alıyor. Öcalan’ın Kürt Kemalizmi önermeleri bile, 68 Kuşağı’nın Marksistlerinin Kemalist çözümlemelerinden farklı değil. PKK’yı bir Kürt Marksizmi (hatta Leninizm ve Stalinizmi) olarak tanımlamak bana çok uygun görünüyor. Anti-Kürdizm O zaman şu soru önem kazanıyor. Kürtler Marksist olur mu? Ben şu cevaptan eminim. DHKP-C ne kadar Türk örgütü ise PKK’da o ölçüde ideolojisiyle Kürtleri temsil yeteneğine sahip. Dikkat edin “ideolojisiyle” diyorum. Tarihsel ve aktüel olarak PKK’nın Kürtleri temsil yeteneği inkâr edilemez. Peki şartların, yaşananların eseri olan bu temsil kabiliyeti, ideolojik olarak geçerli mi? Şartlar normalleşse, şiddet her şeyi tayin eden temel belirleyici olmaktan çıksa, PKK’ nın Kürtler üzerindeki -üçte bir olarak tahmin ettiğim- temsil kabiliyeti sürer mi? Kürt siyaseti özgür bir ortamda çoğullaştığı zaman ve kafalarındaki silah-hem Devlet’in hem PKK’nınki- ortadan kalktığı zaman PKK’nın temsil yeteneği ne olur? Etnik olarak Kürt karşıtlığını ifade edecek daha iyi bir kelime bulamıyorum. Türkiye’de bir “yabancı” veya “öteki” düşmanlığı şeklinde bir Kürt karşıtlığı elan mevcut. Sorunun çözümü yaklaştıkça bu anti-Kürdist eğilimlerin güçlenmesi de kaçınılmaz. Cumhuriyet döneminde yaşadıklarımızı insaf ölçüleri içinde gözden geçirip bir sonuca ulaşmamız lâzım. Musul Meselesi çözülmeyince Devlet Kürtlere özerklik vermek yerine asimilasyona karar verdi. Bunun için merkezî ulus devletin başta eğitim olmak üzere bütün araçlarını kullandı. Kabul etmek gerekir ki büyük ölçüde başarılı da oldu: Bugün Diyarbakır’da 15 altı yaştaki çocukların -bir araştırmaya göre yüzde 70’inin- Kürtçe bilmemesi bir ölçü olarak görülebilir. Fakat bugün karşımızda çözüm bekleyen sorun, asimilasyon politikasının iflas etmesi anlamına geliyor. Zorba asimilasyon politikalarının yol açtığı Kürt sorunu, ancak Kürtlerin etnik kimliklerine saygı esasında çözülebilir. Bunun çaresi ise İçişleri Bakanı Atalay’ın açıkladığı gibi demokrasi standartlarının yükseltilmesi ile mümkün. Kürt sorunu bir Kürtçe sorunu. Kürtçenin anadil olarak edineceği statü, sorunun çözümünün neredeyse tek başına maddi temelini oluşturuyor. Geri kalanı kırılan dökülen şeyleri onarmaktan, karşılıklı güven ortamını geliştirmekten ve psikolojiyi düzeltmekten ibaret. Bağımsız Kürt devleti başta olmak üzere hedeflenen federasyon gibi siyasî hedefler Kürt entelejensiyasının romantik hayali olmaktan başka anlam taşımıyor. Türkiye’nin güçlü entegrasyon dinamikleri var ve bu dinamiklerin büyük kısmı özgün. Türkiye’yi bir arada tutan psikoloji ve maşerî vicdan bu özgün dinamiklerin eseri. Giderek büyüyen anti-Kürdizme rağmen Kürtlerin başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin Batısından vazgeçmeleri çok zor. Anti-Kürdizmin içeriğini de aslında Türkiye’nin bütünleşme dinamikleri yansıtıyor. Kürtlerin yarısından çoğu Fırat’ın batısında yaşıyor. Kürt göçü alan Batılı şehirlerde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve çarpık kentleşme iki toplumu karşı karşıya getiriyor. Mesele bütünüyle yoksullar arasında bir ekmek kavgası. Ekmek kavgası olduğu için de her şey seferber ediliyor. En başta da etnik kökenler. Türk sorunu Şayet bu basit insanî ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçlardan kaynaklanan gerilimler siyasî bir nitelik kazanırsa o zaman ortaya bir Türk sorunu çıkar. Aynı işe talip iki işsiz gençten biri Türk, diğeri Kürt ise sorun kendiliğinden etnik bir soruna dönüşür. İki komşu dükkan sahibi arasındaki kavga, arada etnik farklılık varsa zayıf düşenin etnik imdat çağrısı ile noktalanır. MHP yürüttüğü sıkı muhalefet ile gerçekte Kürt siyasî talepleri için bir direnç hattı oluşturmaya çalışıyor. Varlık sebebi milliyetçilik olduğu için üniter ulus devlete yönelik Kürt taleplerini engellemek için tedbir arıyor. MHP’nin üstlendiği bu rolü bugüne kadar devlet, resmî asimilasyon politikası ile yerine getiriyordu. MHP’nin temsil ettiği milliyetçi damar da, devletin gerisinde gelişmeleri takip ediyordu. Şimdi devlet, yani askerler de tatmin edici bir çözümden yana olunca ortada ulus-devleti savunan tek güç olarak MHP kalıyor. Sorun MHP’nin bu savunma hattına, toplumun insanî ihtiyaçlarından kaynaklanan özellikle de Batıda yığılan etnik gerginlikleri dahil etme tehlikesi. Bu sosyal eğilimlerin siyasallaşma ihtimali çok yüksek ve siyasallaştığı zaman büyük bir çatışma potansiyeli barındırıyor. MHP başından itibaren Türkiye’nin ana Türk damarını temsil eden Orta Anadolu’da gelişti ve kökleşti. MHP bir Orta Anadolu partisi olarak büyüdü. Son seçimlerden itibaren MHP coğrafî tabanını değiştiriyor ve Batı’ya taşınıyor. MHP’nin oyunu arttırdığı yerler önemli sayıda Kürt göçü alan ve Kürt gettolarına sahip olan yerleşim yerleri. Anti-Kürdizm MHP’yi doğal bir şekilde besliyor. Ama tersine bir Kürt-Türk çatışmasında karşı en dikkatli ve en sağduyulu lider MHP lideri Devlet Bahçeli oldu. Türk-Kürt düşmanlığını engellemek üzere Partililerini defalarca uyardı. Bugün görünür bir etnik çatışmanın ortaya çıkmamasının arkasında MHP liderinin bu yapıcı rolünün payı oldukça büyük. Bahçeli sorumlu davranmalı Ancak bugün durum çok farklı. Kürt sorunu çözülüyor. Kürtler umutlu ve iyimser. Bu durum Kürt siyasal talepleri konusunda bir endişe yaratıyor. MHP bu endişeyi, Batı illerindeki Kürt karşıtlığı ile birleştirerek bir siyasî savaş yürütebilir mi? Bu soru endişe verici. Hükümete ve açılımı savunanlara yönelttiği sert sözlere rağmen Bahçeli’nin Kürt toplumuyla ilgili hala sıcak mesajlar veriyor olması, dikkatli ve özenli davrandığına ve davranacağına bir delil olarak alınabilir. Sorun yeni bir merhaleye girdi. En etkili yöntem olan deneme-yanılma yönteminin ilk örnekleri ortaya çıkan tepkiler. Muhtemeldir ki değişecek. Mutlaka değişmeli. Bahçeli, Öcalan’a en uzak duran siyasetçi olarak görülebilir. Ama Öcalan’ın benimsediği “Türk Kürtsüz, Kürt Türksüz olmaz” sözünü Devlet Bahçeli’nin de kabul edeceği ve söyleyeceği kuşku götürmez. Türkiye 25 yılını, 40 bin insanın hayatına malolan etnik terör ile geçirdi. 40 bin insanın hayatı bir Kürt-Türk düşmanlığı yaratmadı. Demek ki çözüme yaklaşıldığı anda da bu tür bir düşmanlığın ortaya çıkma ihtimali çok zayıf. Sağduyunun emri de bu istikamette. Objektif şartlar sorunun bütün taraflarına “Türkün Kürtsüz olamayacağını” gösteriyor. O zaman çözüm için daha da umutlu olmalıyız. Saygılar... 2 Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 11 Ağustos , 2009 Eski Alacam müftüsü,"Kürdistan Islam Partisi"nin baskani Abdurrahman Dürre bakin ne demis;"Bu Lozan antlasmasiyla Ingilizlerin,Fransizlarin,Kemalistlerin ve Acemlerin ittifakiyla bu Kürdistan denen cografya bölünmüstür,ISGAL edilmistir...Ben iki aydan beri Avrupa'dayim,bir aydan beri de Güney Kürdistandaydim,dolastim,gördüm.Kürtler tamamen birlesmistir,hicbir ihtilaf yoktur.." Mayis 1993 Istanbul. Ayni konferansta konusan Fazilet Partisi danismani Mehmet Metiner söyle diyordu;"Ne mevcut ulusal devletin cözüm olacagina inaniyoruz,ne de bir baska devletin cözüm olacagina inaniyoruz...Türkiye yeniden ISLAMLA baristigi zaman,70'li yillardan sonra giderek Islamdan uzaklasma egilimine giren Kürt yurtseverleri ve aydinlari da gene Islamla barismak sürecine girdikleri zaman bu sorunun cözümü cok daha kolay olacaktir. Mehmet Metiner Istanbul Büyüksehir Belediye Baskani Tayyip Erdogan'in siyasal danismani ve Yeni Zemin Dergisinin yayin yönetmeniydi.Gerek bu görevlerinde gerekse RP yöneticiliginde üstlendigi eylemciligini Said-i Nursi'nin adini kullanarak aciklarken kolay yolu gösteriyordu: "Ben Kürt Kimligimin kabulü icin mücadele eden aktivist Said-i seviyorum" Bir zamanlar RP'nin eski Güneydogu Müfettisi,Yeni Zemin ve Sözlesme dergileri yayin kurulu üyesi olan Altan Tan,eski söylemle,somut durumun somut cöümlemesini yaparak,isin devlet yapilanmasi bicimini de acikliyordu: "Eyalet sistemini düsünüyorum.Eyalet sistemini etnik veya dini temele dayandirmiyorum,mahalli ,cografi olarak eyalet diyorum...Halep Eyaletinin hududunu Antep'e kadar mi cikarirsiniz,Antakya'ya mi götürürsünüz;bunu cografi bir problem olarak görüyorum...Bu ülkede devletle milletin kavgasi var,Alevisiyle,sagciciyla,solcusuyla,kimin devletle bir problemi varsa bir olmasi,bir demokratik cephe kurmasi lazim.Önce ceberrutlugu,tagallüp(Zorbalik)ve tecebbürü(zorlamayi)eski tabir ile -biraz seddeli ve meddeli konusalim ki yüregimiz rahat etsin-tasfiye ettikten sonra herkes kendi yoluna gitsin." Kürt acilimi yapanlarin yapmak isteyenlerin kimlerden ders aldiklarini arastirmaya gerek varmi daha.Kürt acilimi yapmak isteynler demek ki devletle kavgasi olanlarmis! Turgut Özal'in Federasyon tartisilmalidir demesi de bu günlere rastlamistir. Kürt davasi denilen davaya öncülük edenlerin dinci kimlige sahip olmalari gösteriyor ki ülkeyi bölme yarisina girenler bir Kürt Islam kimligi adi altinda bu oyunu sahnelemeye calismaktadirlar.Erbakan'in Türklükten rahatsiz olmasini takiben bugün Cankaya'da oturan dün Erbakan'in bugün ise Erdoganin adami olan Abdullah Gül de Türklükten rahatsiz olanlar arasindadir.Sormak gerekir siz Türklükten rahatsiz oldugunuza göre demekki sizin etnik kökeniniz Türk degildir.O zaman CHP milletvekili Aritma'nin söyledikleri yalan olmamis oluyor.Cünkü Türklükle ancak Türk olmayanlar ugrasir ve de rahatsiz olur. PKK din maskesini son yillara dek kullandi.Gaffar Okkan'in öldürüldügünde Diyarbakir'da "ISLAMI KÜRDISTAN"kurulacagini bildirerek cihad cagrisi yapildi."KÜRDISTAN ISLAMI HAREKATI" adiyla 128 sahifelik bir kitapcik dagitilir.Kitapcikta söyle denir:(umarim bu söz sansürlenmez)"Dünyada nerede TÜRK kalintisi varsa,orada huzursuzluk ve kargasa devam ediyor.Bosna-Hersek,Kafkaslar,Yunanistan,Bulgaristan,Kibris,Afganistan,Iran,Irak ve özellikle Kürdistan buna örnektir...Dinsiz Kemalizme karsi cihad ilan edilmistir."Hürriyet,2.2.2001 Bu yazilari okudukca Laiklige onun bekcisi olan Orduya Atatürk'e neden saldirildigi daha belirgin hatlarla ortaya cikmaktadir. Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur olamaz.Türkiye'de terör sorunu vardir.Terör ise Türkiye'nin sorunudur. saygilarla 2 Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 12 Ağustos , 2009 Kürt isyanlari bugünkü PKK terör örgütünün yaptigi gibi,o günkü terör örgütlerinin üstlenmis olduklari taseronluk görevini yerine getirmekten baska birsey degildir.PKK 1980'in ürünü degildir,PKK 1980 öncesi olusmaya baslamis bir örgüttür.Aynen gecmiste oldugu gibi Ermeni terör örgütleri ile iliski icinde olan bir örgüttür ve amaci Türkiye Kürdistan'idir.PKK' nin yaptigi terörü inakr edilmisligin sürünü olarak göstermek hem PKK'yi mesrulastirmak hem de gercekleri carpitmaktir.Size bir Kürt terör örgütü olarak kurulan ve Isyanlarda rol oynayan bir örgütten bahsedecegim: Seyh Said ayaklanmasindan sonra yurt disina kacan Kürt aydinlar,1927 yilinda Suriye'de "KÜRT MILLI GENEL KURULTAYI"toplamislardi.Toplantiya;Kürt Teali Cemiyeti,Kürt Teskilati Ictimaiye,Kürt Millet Firkasi ve Kürt Ulusal Birligi adli dört Kürt örgütünün temsilcileri katilmisti. "HOYBUN"örgütünün temeli bu toplantida atildi.Bu ihtilalci Kürt örgütü,Lübnan'in Bihamedün Merkezinde kurulmustu.Dr.Mehmet Sükrü Sekban'in baskanlik ettigi toplantiya Ermeni TASNAK Örgütü Lideri,GOMS adiyla bilinen Van'li Papaz Vahan Papazyan da katilmisti. "HOYBUN"örgütü;Irak,Iran ve Suriye'deki Arap halklarina,bu ülkelerin koruyuculari Ingiltere ve Fransa'ya karsi dostane tutum ta´kinacak ve Ermeni ulusu ile de dostluk iliskileri kuracakti. Bu ihtilalci Kürt örgütü bir bildiri yayinlayarak "KÜRT ULUSUNUN ÖZGÜR VE BAGIMSIZ YASAMA ISTEGINI"dile getirdi.Bildiride Kürt ve Ermeni uluslarinin dayanismasi da dile getirildi. ""Kurultay herkese duyurur ki,Ermenistan ve Kürdistan'da asirlardan beridir Ermeniler ve Kürtler yasamaktadirlar.Onlar kendi bagimsizliklari ugruna calisirken,ülkelerinde herhangi bir yabanci hakimiyeti reddederler.Cünkü bu iki ülke,yalniz ve yalniz Ermeni ve Kürt uluslarina aittir."" Kürtler ve Ermeniler anlasmislardi.Ermeniler büyük bir kismi Kürtlerin devlet kurmak istedikleri topraklar üzerindeki haklarindan vazgececekler,Amerika ve Avrupa'daki Kürtler lehine propaganda yapacaklardi. Anlasma etkisini göstermisti.Ermeni "TASNAK PARTISI" Kürt Hoybun örgütü kurulmadan önce 1925 yilinda Marsilya'da toplanan "SOSYALIST ENTERNASYONAL"de,Kürt bagimsizligini savunan bir bildiri yayinlamis,bu anlasmadan sonra da Tasnak Partisi,hem Londra'da hem Zürih'te Kürt bagimsizligini dile getirmislerdi. Hoybun,Ihsan Nuri ve Kürtler arasinda ,"BRO HERSKI TELLI"adiyla taninan,Celali asiretinden Ibrahim Aga'ya pasalik ünvani vererek Agri'ya gönderdi.Ihsan Nuri,"OLAGANÜSTÜ ASKERI KOMISER"olarak Agri Ayaklanmasi'nin baskomutanligini üstlenmisti. Ücüncü Agri harekati 7 Eylül günü basladi ve bir hafta sürdü.Ayaklanma sirasinda Ingiltere'nin Tebriz'de ki Bskonsolosu Stonhope Palmer'den Londra'ya,Disisleri Bakanligin'da Sir Clive'ye gönderilen 11 Agustos 1930 gün ve 145 sayili gizli raporda ünlü Ingiliz casusu ALBAY LAWRENCE'nin Kürtler'e yardim ettigi bildirildi. 28 Haziran 1930 günü Tahran'dan Askeri Atase R.Dodd,Ermeni Ruben Pasa'nin Ingiliz Büyükelciligine basvurarak Kürtler icin silah istedigi haberini vermisti. Harekati Salih Omurtak yönetti.Harekat sonunda ayaklanma liderlerinden bir kismi safdisi edildi.Üc yil süren Agri Ayaklanmasi 14 Eylül 1930 günü bastirildi.8 Ekim günü Pülümür Harekati basladi.14 Kasim günüde bu harekat bastirildi. Ihsan Nuri ve Ermeni Baron Vahan,Iran'a kacmayi basardilar. PKK'nin amaci ülkeyi bölmektir,bunun icin kullandiklari sloganlar DEMOKRASI,Özgürlük,Ana dil ve Kültür'dür.Bunlardan hicbiri PKK terörüne gerekce degildir,PKK ve yandaslari Kürdistan haritasi üzerinde calismaktadirlar. saygilarla 3 Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 13 Ağustos , 2009 PKK,1980'nin ürünüdür;Kürt Sorunu ise "Ulus-Devlet" anlayışı ile ayakta durmaya çalışan "Genç Cumhuriyet"in yaptığı hataların ürünü... "neden bu Kürt'ler isyan eder,nedir sorun?" Son otuz yılda yapılan yanlışlardan haberdar olduğumuz gibi;öncesinde yaşananlardan da az çok haberdarız.Cumhuriyet Döneminden son otuz yıla uzanan süreçte de çok yanlış yapıldı.Emin olun. ''Genç Cumhuriyrt'in''hataları derken ustaca kurnazlık yapılmaya çalışarak, artık cumhuriyette gençlik kalmadı.Cumhuriyet olgunlaştı. ve ayrılıkçı kürtlerin isteklerini artık yerine getirmesi zamanının geldiğini hatırlatarak artık yerel yönetimlere özerklik verilmesi, eyaletler sistemine geçilmesi, eyaletlerin kendi bayraklarının, flamalarının olması ve özerklik sonunda bağımsızlığın ön adımıdı olmasıyla birrlikte amacın bölünmek olduğudur. Ayrıca yine "neden bu Kürt'ler isyan eder,nedir sorun?" Bu İsyanlar cumhuriyetten hatta ötesinden beri var.Batının oyununa gelip Şeyh sait gibi aşiret reisleri,şıhlar ve sahte hocalargibilerin arkasından körü körüne gidenlerin torunlarıda aynı yolu izlemektedir. Amaçları -hayalleri-ise bağımsız bir devlettir...İsyanlarıda budur. Bu konu ile size Hacı Bedir Ağa örneğini vercektim olmadı işim çıktı ..görüşmek üzere. 1 Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2009 Kürt acilimi adi altinda ülkede birtakim sinsi faaliyetler basladi.Bölücülerin istekleri dogrultusunda Erdogan'in Cankayada'ki adami Abdullah Gül Bitlis ziyaretinde hicte geregi ve hakki yokken bir ilcenin Kürtce adini telaffuz etti.Bir ülkenin Cumhurbaskani görevini üstlenmis olan birisinin bu bölücü anlam tasiyan davranisi Türk Ulusuna yapilmis en büyük hakarettir.Abdullah Gül siradan birisi olarak bu hareketi yapabilirdi ama Cumhurbaskani olarak buna hakki yoktu.Bu aslinda cok agir bir vebaldir,ülkenin en yüksek makaminda oturan birisinin bu vebalin altina girebilmesinin gercek nedenlerinin arastirilmasi zorunludur,bu öyle siradan bir olay degildir. Kürtce yer adlari diye cikartilan gürültü aslinda gerceklerin saptirilmasi ve kuzgunun lese konma cabasidir.Cünkü Kürtce adlar aslinda Türkce olan yer isimlerinin birtakim senaryolarla aslinin degistirilmis olmasindan baska birsey degildir.Yani bugün Kürtce yer adlarinin istenmesi gercekte asli Türkce olan bu isimlerin Kürtlestirilmesi istegidir.Devletin yanlis kültür politikalari nedeniyle bu yerlesim birimlerinin adlari yabanci ad sayilip degistirilmis bu yerlesim birimlerinin halkini Türklüge baglayan hatiralari yok edilmistir,simdi de bölücüler bu yerlesim birimlerinin adlarinin Kürtce olarak degistirilmesini dayatmaktadirlar.Abdullah Gül'de baslangicini yaparak hem Türk Ulusunun Cumhurbaskani oldugunu hemde ne kadar demokratik oldugunu ispat etmis oldu! saygilarla 1 Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2009 Buyrun biraz tebessüm etmeye ... Kürt sorunu çözüldü Soru: Sevgili Sivilay Abla, siz Kürt sorununun çözüleceğinden umutlu musunuz? Benim umutlarım gel git yapıyor ve her ‘git’ten sonra ‘gel’ olmayacak diye ödüm kopuyor. Bizim gibi endişeyle bekleyen barış yanlılarına ne söylersiniz? Delal – Batman Cevap: Sevgili Delal, Olaylar olur, tarihi sonradan atılır. Örneğin Fatih Sutan Mehmet Bizans’a girerken ‘Askerlerüm, şu anda ortaçağı kapatıyorum, yeni çağı açıyorum’ dememiştir. Ya da Sokullu Mehmet Paşa'nın 1579'da öldüğünde cenazenin başında toplanan alimler ‘Eyvah Osmanlı Duraklama Devrine girdi’ diye dertlenmemişlerdir. Bunun adını da yüzlerce yıl sonra olan biteni tepeden görebilen tarihçiler koymuştur. Ondandır ki; bugünlerin tarihini yazacak olanlar Kürt sorununda çözümün başlangıcı olarak yaşadağımız günlerden birini koyacaklar. ‘Biraz da zenginler ölsün’ yerine Soru: Sevgili Sivilay Abla, neden hep fakirlerin çocukları ölüyor. Bir bakanın, bir paşanın, bir zenginin çocuklarına bir şey olmuyor? Gülnaz Tahtacı - Adana Cevap: Sevgili Gülnaz, ağzımıza pelesenk olmuş bu klişe sitemi lugatımızdan çıkarmamız gerek. Hiç bir anne - baba oğlunu göz göre göre kör dağlarda bir kör kurşuna hedef olsun diye gönderemez. Elinde ne kadar imkan varsa kullanır, torpil koyar, kınanmayı da göze alarak oğlu için bir Ege sahili, en azından bir yazıcı masası ayarlar. Elimizi vicdanımıza koyalım, bizim de imkanımız olsa aynısını yapardık. Kimseye bu yüzden kızamıyorum. Tabii hem kendi çocuğunu göndermeyip hem de başkalarının evlatlarının canı üzerinden vatan millet sakarya edebiyatı yapanlardan ileri derecede nefret ediyorum, o başka. Bence, ‘Biraz da onlar ölsün’ yerine ‘yeter artık kimsenin çocuğu ölmesin’ demeye dilimizi alıştıralım. ‘Ah o dış mihraklar olmasa..’ Sivilay Abla-Taraf 10 Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 6 Eylül , 2009 Kürt sorunu denilen olay 1815 yilinda Viyana Kongresi sirasinda ,Rus delegasyonu tarafindan SARK MESELESI olarak ortaya atilmistir.Sark meselesi daha sonra Ingiliz ve Fransizlar tarafindan devamli gündeme getirilerek Osmanli Imparatorluguna karsi bir baski unsuru olarak kullanilmistir. Kürt toplumunu,icten,bazi libos ve dis kaynakli yazarlar,Aydin kisvesine bürünmüs bir dönemin azili komünistleri,kökenleri Kürt olan bazi sivriler her firsatta Türk Devleti Kürtleri eziyor slogani ile aldatmis aldatmaktadir.Bu tamamen Türklere karsi bir komplodur ve icimizdeki satilmislar tarafindan organize edilmektedir.Bunlarin agababalari AB ve ABD'de cöreklenmis dünkü Sevr'cilerdir. Fransiz tarihcisi Albert Sorel "Aslinda Türkler Avrupa'ya ayak bastigi günden beri SARK MESELESI zuhur etmistir"demektedir.Bu sorunun kaynagini Hilal-Salip kavgasindan ziyade Islam'i temsil eden Türk ve Avrupa'li kavgasi olarak görmek daha akillica olur. Sark meselesinin ana ayagini Ermeni ve Kürtlerin Osmanlidan koparilmasi olusturmaktadir.Bu calismanin ilk ayagi Ermenilere karsi uygulanmis olup,Ermenilerin katoliklestirimesi amaclanmistir.1830 yilinda Osmanli ülkesindeki Ermeniler ayri bir millet olarak kabul edilmis ve bu zamandan sonra Fransa Osmanli Devletinin ic islerine karismaya baslamistir. Robert koleji vasitasiyla Ermeniler icin özellikle olusturulan Ermeni tarihi ve kültür calismalarinin akabinde,Anadolu ve Mezopotamya'da yasayan GURMANC-SORAN-GORAN VE KÜRT LEHCELERI ile konusan tüm asiretler,Kürt adi altinda toplanmaya calisilarak,yeni bir millet olusturulma faaliyetleri baslatilmistir.Ayni calisma yine Anadolu'nun Dogusunda yasayan Azeriler icinde uygulanarak Azerilerinde Türk toplumundan koparilmasina calisilmistir.Daha önce bahsettigimiz gibi Kürt olarak toplanmaya calisilan bu gruplara bir tarih ve edebiyat olusturma gayretleri de hiz kazanmistir.Gurmanc-Soran-Goran ve Kürtlerin en önemli özellikleri Ortadogu'da su ve petrol yataklari üzerinde yasiyor olmalaridir.Bu öz Türk halklari,kendi milletinin bagrindan koparilarak kücük olusumlar seklinde organize edilip sömürülmeye hazir hale getirilmek istenmistir.1898-1940 yillari arasindaki Ingiliz arsiv belgelerinden alinan raporlar Bati dünyasinin Kürt ve Türk oyunlarini gözelr önüne sermektedir. ÖMER ÖZÜYILMAZ-KÜRTLERIN KÖKENI Yukardaki yazidan da anlasilacagi gibi,Kürt meselesi diye bir mesele yoktur.Bugün Kürt sorunu diye dayatilan olay aslinda dün Bati dünyasinin uygulamaya calistigi siyasetin bugüne adapte edilmis olmasi ve bu siyasetin Avrupa Birligi dayatmasi ile AKP'ye devredilmesidir.Tesadüf olabilirmi,Kürt acilimi ile Ermeni aciliminin ayni döneme denk gelmis olmasi,bence hayir.Bu tamamen önceden hazirlanmis planlanmis bir projenin adim adim uygulamaya konulup hayata gecirilmesidir.AKP bu konumda Batinin tasronluk görevini üstlenmistir.AKP yandasi medya ise bu taseronlugun harcini karmaktadir.Ilk etapta,Kürtlere dil bazinda bazi tavizler verilecek bunu daha ileriki dönemlerde özerklige varan bir siyaset izleyecektir.Zaten basbakanin konusmalarinin cümle aralarinda bunun ipuclari verilmektedir.Ermeni acilinda ise,Azerbaycan tamamen dislanmaktadir.Dün Ermeniler Azeri topraklarini isgale son vermedikleri sürece Sinir kapisi acilamaz diyen basbakan bugün ise bu sözü unutmus gíbidir. saygilarla 1 Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 14 Eylül , 2009 Gelinen konuma bakalim: Iki taraf var. Birisi Turkiye Devleti digeri ise her ne kadar muhattap alinmasa da PKK! Biri "teror olmazsa harekatlar operasyonlar olmaz" diyor. Digeri "operasyonlar olmazsa gerilla savasmaz" diyor. Biri acilim yapacagiz diyor, "Kurt dili guvence altina alinacak" diyor ve ote yandan Kurtce sarki soylendiginde salonlari terk ediyor. Digeri ise haktan ve halkalrin kardesliginden bahsediyor ve siddet yolunu seciyor. Kim samimi cozumden yana? Yoksa her iki taraf ta hala oyun mu oynuyor bizlerle? Gercek su: Eninde sonunda Kurtce yasallastirilacak ve zamanla egitimdeki Turkcenin yaninda olmasi sartiyla yerini alacak. Kurt kimligi eninde sonunda resmen kabul edilecek. Bakin Kurtce kanal acildi TRT'de. Ne oldu? Bolunduk mu? Kime ne zarari oldu bu gelismenin? Kiyamet mi koptu? Hayir kopmadi! Gorunen koy klavuz istemez derler ya, neden bizlere binlerce klavuz gerekli o zaman bu gercekleri gorebilmemiz icin? Biz Turkler, biz Kurtler gercegi gormeye bu kadar acizmiyiz? Bizler bu kadar aptal miyiz? Lutfen artik her iki tarafta sartsiz dursun! Akan kanin hesabi basit GURUR ile, basit KIBIR ile olculemeyecek kadar buyudu. Insanlarimiz birbirine her zamankinden daha bir dusman oldu. Bizi biz yapan kardeslik duygularimiz, merhamet duygularimiz yok oldu gitti. Daha nereye kadar? PKK da, Turkiye Devleti de, Kurtlere karsit Turkler de, Turklere karsit Kurtler de: cekin elinizi tetiklerden! Kana doyduk! Isi "tavuk mu yumurtadan cikti, yumurtami tavuktan cikti" ya donusturmenin alemi yok... Kisir donguler bizi hic bir yere getirmedi bugune kadar. PKK da dursun, Devlet te... 11 Alıntı
Misafir kafkasx Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Gelinen konuma bakalim: Iki taraf var. Birisi Turkiye Devleti digeri ise her ne kadar muhattap alinmasa da PKK! Biri "teror olmazsa harekatlar operasyonlar olmaz" diyor. Digeri "operasyonlar olmazsa gerilla savasmaz" diyor. PKK da, Turkiye Devleti de, Kurtlere karsit Turkler de, Turklere karsit Kurtler de: cekin elinizi tetiklerden! Kana doyduk! Isi "tavuk mu yumurtadan cikti, yumurtami tavuktan cikti" ya donusturmenin alemi yok... Kisir donguler bizi hic bir yere getirmedi bugune kadar. PKK da dursun, Devlet te... Yahu kardeşim aradaki mantığı kavramak o kadarmı zor. Devlet terör olan bölgelerde terör olduğu için operasyon yapıyor. Hiç düşündünüzmü, terör olmayan yerlerde ,yine doğudan örnek verecek olursak Kars-Ardaha-Iğdır- Erzurum-Elazığ gibi yerlerde neden devamlı operasyon yapılımıyor? (Sizin gibi zihniyetleri rahatsız edecek bir operasyon !) Askeri dilde oparasyon Harekat demektir.O bölgede bir problem bir sorun varki operasyon yapılıyor. operasyon yapılmasa pkk terörü o bölgelerde nasıl yuvalanacağını sanırım düşünebiliyorsunuz,bu durumda kıyasladığınız yumurta ile tavuğun farkını kavrayabildinizmi ? 1 Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Yahu kardeşim aradaki mantığı kavramak o kadarmı zor. Devlet terör olan bölgelerde terör olduğu için operasyon yapıyor. Hiç düşündünüzmü, terör olmayan yerlerde ,yine doğudan örnek verecek olursak Kars-Ardaha-Iğdır- Erzurum-Elazığ gibi yerlerde neden devamlı operasyon yapılımıyor? (Sizin gibi zihniyetleri rahatsız edecek bir operasyon !) Askeri dilde oparasyon Harekat demektir.O bölgede bir problem bir sorun varki operasyon yapılıyor. operasyon yapılmasa pkk terörü o bölgelerde nasıl yuvalanacağını sanırım düşünebiliyorsunuz,bu durumda kıyasladığınız yumurta ile tavuğun farkını kavrayabildinizmi ? Kardesim terorist dedikleriniz ust uste suresiz ateskes ilan ediyorlar. O zaman da ya "teroristle muzakere olmaz!) diyip gecistiriyorsunuz ya da bir tegmen bir yere mayin dosetiyor, bir kac askerimiz sehit oluyor ve suc baskalarinin uzerine atiliyor "bakin guya ateskes demistiler, guya baris istiyorlar!" diye... Yani anlayazaginiz yine ortalik karistirilmaya calisiliyor! Hadi amac barissa, konusalim su adamlarla ve halledelim su isi. Indirelim su adamlari daglardan. 9 Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Kardesim terorist dedikleriniz ust uste suresiz ateskes ilan ediyorlar. O zaman da ya "teroristle muzakere olmaz!) diyip gecistiriyorsunuz ya da bir tegmen bir yere mayin dosetiyor, bir kac askerimiz sehit oluyor ve suc baskalarinin uzerine atiliyor "bakin guya ateskes demistiler, guya baris istiyorlar!" diye... Yani anlayazaginiz yine ortalik karistirilmaya calisiliyor! Hadi amac barissa, konusalim su adamlarla ve halledelim su isi. Indirelim su adamlari daglardan. Ha yani!siz ciddi ciddi,devletin oturup teröristle müzakere yapmasindan yanasiniz,eger yanlis anlamadimsa.Cünkü yazdiklariniz o anlama geliyor.PKK birkac defa silahi birakmista devlet birakmamis dimi, öyle yazmissiniz.O zaman söyle diyelim,HIRSIZLAR ARTIK CALMAYACAGIZ demisler,o zaman polislere is kalmiyor demektir,caldiklarida yanlarina kar kaliversin. Benden bir dost tavsiyesi,bir daha düsünün!ne söylemek istediginizi. saygilarla 1 Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Kardesim terorist dedikleriniz ust uste suresiz ateskes ilan ediyorlar. O zaman da ya "teroristle muzakere olmaz!) diyip gecistiriyorsunuz ya da bir tegmen bir yere mayin dosetiyor, bir kac askerimiz sehit oluyor ve suc baskalarinin uzerine atiliyor "bakin guya ateskes demistiler, guya baris istiyorlar!" diye... Yani anlayazaginiz yine ortalik karistirilmaya calisiliyor! Hadi amac barissa, konusalim su adamlarla ve halledelim su isi. Indirelim su adamlari daglardan. Bu adamları ne siz nede biz indirebiliriz. Onların kumandası AB/D de, AB/D isterse desteğini vermeyip pilini bitirerek kendiliğinden bitirir. Bunu anlayacak seviyede olduğumuzu sanıyorum ! 1 Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Bu adamları ne siz nede biz indirebiliriz. Onların kumandası AB/D de, AB/D isterse desteğini vermeyip pilini bitirerek kendiliğinden bitirir. Bunu anlayacak seviyede olduğumuzu sanıyorum ! Hadi canim? Yapmayin yahu... NATO uyesi olan Turkiye'nin kumandasi kimde? ABD'nin Orta Dogu'da kuklaligini yapan Turkiye'nin kumandasi kimde? Silahlarinin buyuk bolumunu ABD'den alan Turkiye'nin kumandasi kimde? Yahu ne kumandaymis yahu? Onceleri PKK Komunistlerin isiydi, sonra dis etkiler oldu simdi de sizlerin onyillarca taptiginiz ABD'ye atar oldunuz sucu. Sucu bir kez olsun kendimizde goremedik ve goremeyecegiz de. Iste bizlerin en buyuk sorunu! HEm PKK konusunda, hem turban konusunda, hem ekonomi de sucu, isledigimiz hatalarin yaptigimiz yanlislarin sucunu hep baskalarina atip pacalarimiz sivirma gayretleri! Diyarbakirli... 8 Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2009 Kardesim terorist dedikleriniz ust uste suresiz ateskes ilan ediyorlar. O zaman da ya "teroristle muzakere olmaz!) diyip gecistiriyorsunuz ya da bir tegmen bir yere mayin dosetiyor, bir kac askerimiz sehit oluyor ve suc baskalarinin uzerine atiliyor "bakin guya ateskes demistiler, guya baris istiyorlar!" diye... Yani anlayazaginiz yine ortalik karistirilmaya calisiliyor! Hadi amac barissa, konusalim su adamlarla ve halledelim su isi. Indirelim su adamlari daglardan. Hehhe he, Hırsız polise diyecek ki "Bak, şimdilik hırsızlık yapmaya ara verdim; sen de beni yakalamaya çalışmana ara ver!" Gerçekten çok stratejik ve akıllıca bir plan! Hem nereden biliyorsun teğmenin mayın döşediğini? Yanında mıydın? Yoksa spekülasyon mu bu? 3 Alıntı
Φ ilker01 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 Hehhe he, Hırsız polise diyecek ki "Bak, şimdilik hırsızlık yapmaya ara verdim; sen de beni yakalamaya çalışmana ara ver!" Gerçekten çok stratejik ve akıllıca bir plan! Hem nereden biliyorsun teğmenin mayın döşediğini? Yanında mıydın? Yoksa spekülasyon mu bu? A olurmu "taraf" gazetesi var ya sayın Tengeriin Boşig Daha öncede pkknın yaptığı katliamları devlet yaptı diye yutturmaya çalışıyorlardı. 2 Alıntı
Misafir kafkasx Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2009 Hadi canim? Yapmayin yahu... NATO uyesi olan Turkiye'nin kumandasi kimde? ABD'nin Orta Dogu'da kuklaligini yapan Turkiye'nin kumandasi kimde? Silahlarinin buyuk bolumunu ABD'den alan Turkiye'nin kumandasi kimde? Yahu ne kumandaymis yahu? Onceleri PKK Komunistlerin isiydi, sonra dis etkiler oldu simdi de sizlerin onyillarca taptiginiz ABD'ye atar oldunuz sucu. Sucu bir kez olsun kendimizde goremedik ve goremeyecegiz de. Iste bizlerin en buyuk sorunu! HEm PKK konusunda, hem turban konusunda, hem ekonomi de sucu, isledigimiz hatalarin yaptigimiz yanlislarin sucunu hep baskalarina atip pacalarimiz sivirma gayretleri! Diyarbakirli... pkk ile koca t.c devletini kıyaslıyorsunuzya helal olsun ! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.