Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında


cozunurluk

Önerilen İletiler

Hadi canim? Yapmayin yahu...

 

NATO uyesi olan Turkiye'nin kumandasi kimde?

ABD'nin Orta Dogu'da kuklaligini yapan Turkiye'nin kumandasi kimde?

Silahlarinin buyuk bolumunu ABD'den alan Turkiye'nin kumandasi kimde?

 

Yahu ne kumandaymis yahu?

 

Onceleri PKK Komunistlerin isiydi, sonra dis etkiler oldu simdi de sizlerin onyillarca taptiginiz ABD'ye atar oldunuz sucu.

 

Sucu bir kez olsun kendimizde goremedik ve goremeyecegiz de.

 

Iste bizlerin en buyuk sorunu!

 

HEm PKK konusunda, hem turban konusunda, hem ekonomi de sucu, isledigimiz hatalarin yaptigimiz yanlislarin sucunu hep baskalarina atip pacalarimiz sivirma gayretleri!

 

Diyarbakirli...

 

Ya arkadaş anlamamakta neden ısrar ediyorsun ki.

 

pkk teröristlerinin kumandasından bahsediyoruz.

 

Biz pkk terör örgütünün gücünden, bu gücü nereden aldığından bahsediyoruz. Anlamazdan gelipte Türkiye Cumhuriyeti ile kıyaslamaya çalışma.

 

T.C bir devlettir yanlış yada doğru kararlarla AB/D ye bazı konularda bağlı kalabilinir biz buna yok'da demedik.

 

Bir gerçek var ki bu teröristler bu gücü AB/D den alıyor.

 

Eğer pkk terör örgütünün kuruluş amacını bilmiyorsan biraz araştır.önce sözde bayrağını neden değiştirdi öğren ve arşiv gazete haberlerine bak teslim olan teröristlerin ifadelerinde AB/D nin terörist kamplarda seminerler ve eğitimler verdiğini göreceksin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Ya arkadaş anlamamakta neden ısrar ediyorsun ki.

 

pkk teröristlerinin kumandasından bahsediyoruz.

 

Biz pkk terör örgütünün gücünden, bu gücü nereden aldığından bahsediyoruz. Anlamazdan gelipte Türkiye Cumhuriyeti ile kıyaslamaya çalışma.

 

T.C bir devlettir yanlış yada doğru kararlarla AB/D ye bazı konularda bağlı kalabilinir biz buna yok'da demedik.

 

Bir gerçek var ki bu teröristler bu gücü AB/D den alıyor.

 

Eğer pkk terör örgütünün kuruluş amacını bilmiyorsan biraz araştır.önce sözde bayrağını neden değiştirdi öğren ve arşiv gazete haberlerine bak teslim olan teröristlerin ifadelerinde AB/D nin terörist kamplarda seminerler ve eğitimler verdiğini göreceksin.

 

Hayir Turkiye ABD'nin Dunya'daki en buyuk muttafiklerinden biriyken, siz nasil bunu gormezlikten gelip PKK destegi ABD'den aliyor diyebiliyorsunuz?

 

PKK'nin kumandasi sizin gibi Kurtlerle ilgili herhangi olumlu bir adima TERS dusenlerdendir. Devletin Kurtlere karsi uyguladigi cirkin siyaseti destekleyenlerdedir. 12 Eylul olayi, cezaevleri, dil ve kulturel baskilar, iskence filan olmasaydi PKK olmazdi. Size saydigim bu seyler asil PKK'nin kumandasi. Ve bir sorun kendi kendinize, bu seyleri daha dogrusu bu kumandayi kimler ellerinde tutuyor(du)! Siz ve sizin gibiler maalesef, Kenan Evrenler, Deniz Baykallar, Bahceliler, etc!

 

Bir kez PKK'nin kurulus ideolojisi ABD'nin karsi geldigi bir ideolojidir. Yani sizin PKK'nin destekcisi olarak ABD'yi gostermeniz sadece asilsiz bir savdir! Mantikli dusunelim lutfen!

 

Ve iki-uc yildir bu forumdayim ve henuz sizin biraz bile oslun sucu devletimizde aradiginiza da sahit olmadim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hehhe he, Hırsız polise diyecek ki "Bak, şimdilik hırsızlık yapmaya ara verdim; sen de beni yakalamaya çalışmana ara ver!"

Gerçekten çok stratejik ve akıllıca bir plan!

 

Hem nereden biliyorsun teğmenin mayın döşediğini?

Yanında mıydın?

Yoksa spekülasyon mu bu?

 

Sizlerin onde gelen 3 gazeteniz yazdi beyefendi. Daha ne ispat istiyorsunuz? Illah Allah mi insin ispatla ayaginiza?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ha yani!siz ciddi ciddi,devletin oturup teröristle müzakere yapmasindan yanasiniz,eger yanlis anlamadimsa.Cünkü yazdiklariniz o anlama geliyor.PKK birkac defa silahi birakmista devlet birakmamis dimi, öyle yazmissiniz.O zaman söyle diyelim,HIRSIZLAR ARTIK CALMAYACAGIZ demisler,o zaman polislere is kalmiyor demektir,caldiklarida yanlarina kar kaliversin. Benden bir dost tavsiyesi,bir daha düsünün!ne söylemek istediginizi.

 

 

saygilarla

 

Bir kere bu isin hirsizlik gibi adi bir sucla yakindan uzaktan alakasi yok sayin politika!

 

Ikincisi: Onumuzde iki secenek var. Ya bir sekilde oturup iki taraf ta silahi birakacak ve barisa dogru adim atacagiz. Ya da kan dokmeye devam karari alinacak. Olay bu kadar basit. Sizce hangi secenek Turkiye halkinin yararina olur? Ve siz hangi secenegi destekliyorsunuz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yahu kardeşim aradaki mantığı kavramak o kadarmı zor.

 

Devlet terör olan bölgelerde terör olduğu için operasyon yapıyor.

 

Hiç düşündünüzmü, terör olmayan yerlerde ,yine doğudan örnek verecek olursak Kars-Ardaha-Iğdır- Erzurum-Elazığ gibi yerlerde neden devamlı operasyon yapılımıyor? (Sizin gibi zihniyetleri rahatsız edecek bir operasyon !)

 

Askeri dilde oparasyon Harekat demektir.O bölgede bir problem bir sorun varki operasyon yapılıyor.

 

operasyon yapılmasa pkk terörü o bölgelerde nasıl yuvalanacağını sanırım düşünebiliyorsunuz,bu durumda kıyasladığınız yumurta ile tavuğun farkını kavrayabildinizmi ?

 

Iste dedigim gibi her iki tarafta bizlere ayni yorumu yapiyor.

 

Bir taraf "orda teror varki operasyon yapiliyor" diyor, diger taraf ise "orada hala Kurtlere baski var ki dagda mucadele veriyoruz" diyor. Tavuk mu cikti yumurtadan yumurtami cikti tavuktan misali!

 

Ben yorumumda her iki tarafinda artik bu inadi birakip ortak bir yerde gorus birligi ve baris icin elele vermeleri gerektigini anlatmaya calisiyordum! Ben bir Kurt olarak Devlet ve PKK'nin duruslarindan, Kurt karsitligindan biktim mesela!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

- tarihinde türkler, kürdistan ya da kürtlerin yurtlarını almış mı?

- kaç tür kürt var?

- kaç tür kürtçe var?

beş-altı tür kürt yan yana geliyorlar, birbirlerini anlamıyorlar. bu demektir ki.. : ne demektir?

bunlara lehçe denilebilir mi?

 

karadenizli, rumeli yanyana gelince anlaşabiliyor. bu farklılık zenginlik olabiliyor.

 

tarihte kürtlerin devleti olmuş mu? (ben bu konuyu araştırmadım hiç) hiç duymadım. bu kadar dil nereden bulunmuş?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

- tarihinde türkler, kürdistan ya da kürtlerin yurtlarını almış mı?

- kaç tür kürt var?

- kaç tür kürtçe var?

beş-altı tür kürt yan yana geliyorlar, birbirlerini anlamıyorlar. bu demektir ki.. : ne demektir?

bunlara lehçe denilebilir mi?

 

karadenizli, rumeli yanyana gelince anlaşabiliyor. bu farklılık zenginlik olabiliyor.

 

tarihte kürtlerin devleti olmuş mu? (ben bu konuyu araştırmadım hiç) hiç duymadım. bu kadar dil nereden bulunmuş?

 

Kurtler 1. Dunya Savasi sonrasi 4 ayri parcaya bolunduler. Ve her 4 parca farkli dil ve kulturlerin hakim oldugu ve Kurtlere (ve dillerine) cok baski uygulanan ulkelerdeydi bugune kadar. Sadda'in, Devletiizin, Suriye'nin Kurtlere karsi tuttugu kati tutum ortadadir! Eh dort parcasinda baski altinda yasayan Kurtlerin birbirlerini iyi anlayamaasi normaldir. Siz baski uyguladiniz diye Turkiye'de bugun STANDARD bir Kurtce'nin gelise imkani olmamis oldugu da bir gercektir!

 

Ayrica Turkiye'de Zaza ve Behdini adinda iki buyuk Kurtce sivesi vardir ve her zaan da varolmustur!

 

Yani bir halkin dilini elestirirken ilk once NEDEN gelisip standartlasamamis, onu bir sorun! Ve bu dilin gelismesini ve standartlasmasini onleyen kimleris! Onu da sorun! Belki o zaman kendi sorularinizi cevaplamis olursunuz!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kurtler 1. Dunya Savasi sonrasi 4 ayri parcaya bolunduler. Ve her 4 parca farkli dil ve kulturlerin hakim oldugu ve Kurtlere (ve dillerine) cok baski uygulanan ulkelerdeydi bugune kadar. Sadda'in, Devletiizin, Suriye'nin Kurtlere karsi tuttugu kati tutum ortadadir! Eh dort parcasinda baski altinda yasayan Kurtlerin birbirlerini iyi anlayamaasi normaldir. Siz baski uyguladiniz diye Turkiye'de bugun STANDARD bir Kurtce'nin gelise imkani olmamis oldugu da bir gercektir!

 

Ayrica Turkiye'de Zaza ve Behdini adinda iki buyuk Kurtce sivesi vardir ve her zaan da varolmustur!

 

Yani bir halkin dilini elestirirken ilk once NEDEN gelisip standartlasamamis, onu bir sorun! Ve bu dilin gelismesini ve standartlasmasini onleyen kimleris! Onu da sorun! Belki o zaman kendi sorularinizi cevaplamis olursunuz!

 

Kurtler 1. Dunya Savasi sonrasi 4 ayri parcaya bolunduler.

Kurtlere (ve dillerine) cok baski uygulanan ulkelerdeydi bugune kadar.

 

- savaştan önce neredeydiler, devletin ismi neydi, neden bölündüler, kürtlere böyle davranılmasının

nedenleri neler?

- savaştan önce neler yapıyorlardı(varlıklarını hiç duymadım)

- kürtlerin dilini değiştirmek isteyenler nasıl değiştirdiler? türkler baskı yaptı, kürtçeyi değiştirmek

için: ne yaptı? kürtçeyi yasakladı mı, bazı sözcükleri mi yasakladı... biraz ayrıntı... kürt harflerinin içine

X, W harflerini zorla yerleştirdi mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kurtler 1. Dunya Savasi sonrasi 4 ayri parcaya bolunduler.

Kurtlere (ve dillerine) cok baski uygulanan ulkelerdeydi bugune kadar.

 

- savaştan önce neredeydiler, devletin ismi neydi, neden bölündüler, kürtlere böyle davranılmasının

nedenleri neler?

- savaştan önce neler yapıyorlardı(varlıklarını hiç duymadım)

- kürtlerin dilini değiştirmek isteyenler nasıl değiştirdiler? türkler baskı yaptı, kürtçeyi değiştirmek

için: ne yaptı? kürtçeyi yasakladı mı, bazı sözcükleri mi yasakladı... biraz ayrıntı... kürt harflerinin içine

X, W harflerini zorla yerleştirdi mi?

 

 

Önce Kürtlerin ataları olan halkları biraz tanıyalım:

 

Gutiler: Zağros bölgesinde yaşayan halklardandır. M.Ö 2300 yıllarında en güçlü oldukları dönemi yaşamışlardır.

 

Lulular: Zağrosların en eski halklarından biridir. İlk yurtları Süleymaniye, Şehrezor, Zaho yöresiydi. Sümerler, Elamlar ve Gutilerle çağdaştırlar.

 

Kassitler: Bunlarda Zağros halklarından olup Gutiler'den sonra egemen olmuşlardır. M.Ö 1800'lü yıllarda Hemadan ve Kirmenşah bölgesinde yaşamışlardır.

 

Subariler, Huriler, Mittaniler: Yukarı Mezopotamya ve şimdiki Musul çevresi M.Ö 4 bin yıllarında Subarilerin yurdu idi. Subariler, Huri ve Mittanilerin atasıdır.

 

1400'lü yıllarda Hurri egemenliği altındaki bölge Hurriler ve Mittaniler diye ikiye ayrılırdı. Huri adı kuzeyde kalan bölge için, Mittani ise güney için kullanıldı. Zamanla Mittani devleti güçlendi ve öne çıktı.

 

Urartular: Urartuların ilk merkezleri Malazgirt civarındaydı. Daha sonra Tuşba (Van) kentini merkez yaptılar. Asıl adları Xaldi'dir. .

 

Nairiler: Hurri ve Mittani devleti yıkılışından sonra Nairiler ortaya çıktı. Bunlar Cizre'den Şemdinan'a kadar uzanan bölgedeydiler.

 

Medler: Medler, Hemedan yakınındaki Ekteban kentini başkent yaptılar. Asur'u ortadan kaldırarak geniş bir imparatorluk kurdular (M.Ö. 612).

 

Med İmparatorluğu bugünkü İran ve Sovyet Azerbaycan'ını kapsayıp kuzeyde Kafkaslara ulaşıyor, güneyde Zağros bölgesini içine alarak Hürmüz boğazına, doğuda ise İndüs ırmağının yukarı kaynaklarına ulaşıyordu.

Bu tarihten sonra artık Kürt coğrafyası başkalarının egemenliği altına girdi ve günümüze kadar artık gün yüzü görmedi. 1639, Kasrı Şirin antlaşması ile ikiye bölünen Kürdistan, 1.dünya savaşı sonrası beş parçaya ayrıldı.

 

Kısaca değinecek olursak şu devletlerin egemenliği altında kaldı:

 

Persler (M.Ö 550-530)-Selefkoslar (M.Ö 323)-Selefkoslar - Partlar (M.Ö 247-100)-Partlar-Romalılar ( 0- 224)-Romalılar-Sasaniler ( MS 224-637-Araplar ( 637 -1000)-Kürt Hanedanlıkları (1000-1200)-Selçuklular (1117-1200)-Harzemler (1220)-Moğollar ( 1257 )-Karakoyunlular ( 1405 )-Akkoyunlular (1468 )-Safevi (1507)-Osmanlı-Safevi (1514-1729 )-Osmanlı-İran ( 1729-1923)-TC - Irak- Suriye - İran - Rusya (1923 Lozan'dan sonra)

 

18. 19. 20.yy. da toprakları bölünmüş parçalanmış ve özellikle 20. yy.da 5 ayrı ülke tarafından toprakları paylaşılmış olan Kürtler, sürekli gerek iç, gerek dış tehlikeler ile mücadele etmek zorunda kalmış ve bunun da getirisi olarak zayıflamış, imkansızlıklar içinde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmıştır. Fakat buna rağmen devamlı ve çözüm getiren başarılar elde etmemişlerse bile zulme, sömürüye ve başkalarının egemenliği altında yaşamaya karşı son nefesine değin mücadelesini sürdürmüştür. Kürt tarihi onurlu direnişlerin, Kürtlere yapılan katliam ve göçlerin, sürgünlerin tarihidir. 20. yy Kürt kanının bol bol akıtıldığı bir yy. olmuştur. 21. yy. Kürtler için önemli gelişmelerin yaşanabileceği bir yy.dır. Kürtler, tarihin her döneminde olduğu gibi şimdi de önemini muhafaza etmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şeddadiler (951-1164): Bu dönemde ortaya çıkan ilk Kürt devleti, Şeddadiler’in Azerbeycan'ın kuzeyinde kurdukları devlettir. Önce başkentleri Erivan yöresindeki Dabil (Dvin) idi. Sonradan Gence'yi başkent yaptılar. Şeddadi Kürt hanedanlığı 1164'te Selçuk kralı Melik şah tarafından ortadan kaldırıldı.

 

Hasnaviler(Hasanveyh devleti (959-1015): İkinci Kürt hanedanı 959’da Cibal'de ortaya çıktı. Kurucusu Hasanveyh bin Hüseyindir. Hasanveyh Berzikani aşiretinin reisi idi. Bu Kürt devleti 1015 yılına kadar sürdü.Hasanveyh soyluluğu, iyi yönetimi ve ahlakıyla övülmektedir.

 

Bûveyhoğulları devleti (934-1050): Ali Hasan ve Hüseyin Ahmet kardeşler tarafından güneybatı İran'da 934 yılında kuruldu. 1050 yılında Selçuklu Sultanı Tuğrul tarafından yıkıldı.

 

Annaziler (991-1118): Muhammed bin Annaz tarafından 991'de kuruldu.1117'ye kadar bu hanedanlık hüküm sürdü.

 

Mervaniler (991-1085): Bu devletin kurucusu Humeydi aşiretinden Bad'dır. Bu devlet Meyya farkin (Silvan ) ve Amed'i merkez olarak almıştır. Hemdanilerle yapılan bir savaşta Bad öldürülür ve yerine yeğeni Ebu Ali Hüseyin bin Mervan geçer ( 991). Bu hanedanlık 1085 de Selçuklular tarafından ortadan kaldırılır.

 

Alamut Devleti (1011-1256):1011 de Hasan el-Sabbah tarafından kurulur. 1256’da Moğol hükümdarı Hülagü han tarafından yıkıldı. Bu devlet Hasan Sabbah önderliğinde İsmailiye mezhebi temelinde kurulan bir din devletidir. Fakat oldukça bozuk inançları olan ve İslam ile bağdaşmayan yönleri vardır.

 

Eyyubiler (1175-1250): Meşhur bir Kürt hanedanlığıdır. Revadi aşiretindendir. Selahaddin'nin asıl adı Yusuf 'tur.

 

Mısır halifesi İmaeddin Zengi’ nin yanında yetişen Selahaddin’in amcası Mısır halifesinin vezirliğini yapmaya başlar. Yusuf, amcasının ölümünden sonra yerine atanır. Selahaddin, 1171'de ölmekte olan halifenin devrildiğini ilan eder ve hutbenin Bağdat halifesi adına okunmasını emreder. Böylece Mısır'da Fatimi hanedanlığına son verilmiş olur.

 

1187 Hettin savaşı Selahaddin'in başarısının doruğa ulaştığı noktaydı. Filistin'de yapılan bu savaşla Haçlıların direnişi kırılarak Kudüs kuşatıldı ve Müslümanların eline geçti.

 

Selahaddin 1193’te vefat etti. Öldüğünde arkasında İran sınırından Trablus'a,Yemen'e kadar uzanan geniş bir imparatorluk bırakmıştı. Eyyubi devleti, orduda paralı askerlik yapan Türk kölemenler (köle askerler) tarafından 1250'de yıkıldı ve yerine hükümdarları Türk olan Memluklu devleti kuruldu. Salahaddin, Kürt halkı ve bölgenin diğer halkları için büyük bir övünç, gurur kaynağıdır. Ve herkes ona büyük bir saygı duyar.

 

Moğol istilası ve Osmanlı -Safavi döneminde Kürdistan:

Kürdistan, coğrafi durumu gereği doğudan gelen yıkıcı saldırıların etkisiyle uzun zaman çeşitli belalarla karşı karşıya kalmıştır. Kürt ulusunun içinde sürekli anlaşmazlıklar, rekabetler, basit sorunlardan doğan aşiret kavgaları, dinî önderler ve aşiret reislerinin tutumları Kürtleri birlik olmaktan alıkoymuştur. Böylece de dışarıdan gelen belalara karşı tek bir vücut olarak karşı koyamamışlardır.

 

Tarih boyunca Kürtleri egemenlikleri altında tutmuş olan devletlerin çoğu, Kürt halkını zulüm ve diktatoryaları altında inim inim inletmişlerdir. Buna karşılık Kürtler gerekli birliği kurup kendilerine yaraşır bir şekilde bu baskılara karşı koyamasalar da sürekli bir teslimiyet ve köleliği de kabullenmemişlerdir.

Müslüman olduktan sonra, dinlerine çok bağlı olan Kürtler; ne yazık ki dini kendi menfatleri için kullananlarca defa kandırılmışlardır.

 

Bir taraftan Kürdistan'da çeşitli Kürt hanedanlıkları baş gösterirken diğer yandan Selçukluların öncüleri olan Oğuzlar batıya doğru ilerlemeye başladılar. Kürdistan'dan geçerken de barbarlıklarına yaraşır şekilde katliamlar yaptılar. 1071'de Selçuklu Sultanı Alpaslan ile Bizans imparatorluğu arasında Malazgirt savaşı meydana geldi. Ve Bizanslılar yenildi. Bu savaştan sonra Kürdistan yavaş yavaş Selçukluların egemenliği altına girdi. Selçuklular var olan Kürt hanedanlıklarını yıkarak onların topraklarına egemen olmaya başladılar.

 

Merkezi İran'da olan Büyük Selçuklu Devleti, 12.yy'ın sonlarında dağıldı. Ve bunun yarattığı boşlukta Harzemler sahneye çıktılar. İrani bir halk olan Harzemenler, kısa sürede Türkistan'a, orta ve doğu İran'a sahip oldular.

 

Cengiz Han'ın liderliğindeki Moğollar, 1220 yıllarında Harzemleri yenilgiye uğratıp, ülkelerini ele geçirdiler.

Harzemler, Moğollardan kaçarken Kürdistan'a girdiler ve geçtikleri her yeri talan edip, yakıp yıktılar, büyük can kaybına yol açtılar.

 

Harzemleri izleyen Moğol-Tatar istila güçleri bölgeyi daha da alt üst etti, kan ve ateşe boğdu. Öyle ki Amed'de tek bir canlı varlığın kalmadığı bile söyleniliyor.

 

1257'de Hülagu'nun komutasındaki Moğol ordusu Hemedan ve Kirmanşah'a saldırdı.

Moğollar, Bağdat'ı aldıktan sonra, Abbasi halifeliğine son verdi.

 

İslam ülkeleri ve Kürdistan Moğolların verdiği yıkıntı ve yaraların acısını henüz unutmadan 14.yy'ın sonuna doğru yepyeni bir başbelasıyla karşılaştılar:Ünlü kan dökücülerinden Timurleng'in saldırı ve işgali. Bu yeni Moğol istilası da Cengiz ve Hülagu'nunkinden aşağı kalmadı ve Kürdistan tekrar harabeye çevirtildi.

Timur 1402 de Ankara civarında Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazıd'ı yenilgiye uğratarak Anadolu'ya hakim oldu. Ancak1405'te öldürülünce Timur dönemi son buldu.

 

Bundan sonra Karakoyunlular ile Akkoyunlar'ın hesaplaşması başladı. Karakoyunlar Kürdistan'ın büyük bir bölümüne egemen olarak güçlü bir devlet haline geldi-ler. Ancak daha sonra Akkoyunlular, Karakoyunları büyük bir yenilgiye uğratarak 1468'de ortadan kaldırdı ve Anadolu topraklarına egemen oldu.

 

Bundan sonra sahneye Safavi devleti çıktı. Safaviler 1507'de Amed'i ele geçirerek Akkoyunlu devletinin egemenliğine son verdi.

 

Şah İsmail'in de Kürdistan'da yaptığı zulümler Akkoyunluların zulmünden geri kalmadı. Burada en önemli rolü mezhep farklılığı oynadı. Şii-Sünni çatışması nedeniyle oldukça kan döküldü. Kısa süre sonra Kürditan'ın tamamı Safavi egemenliğine girdi ve sınırları Osmanlı sınırlarına ulaştı.

 

Safavilerin güçlendiğini gören Osmanlı, doğuya seferler yapmaya başladı. Bu seferlerin en büyüğü ve bizim açımızdan en çok önem taşıyanı 1514'te Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı-Safavi arasında yapılan Çaldıran savaşıdır. Bu tarihten itibaren bu kez Kürdistan, Osmanlı-Safavi arasında bir savaş meydanına döndü.

 

Şah İsmail Kürtlere çok sert bir politika uyguluyordu. Fakat Yavuz Sultan Selim ise Şah İsmail'in tersine Kürt beyleriyle dayanışma ve ittifak metodunu izledi. Çünkü o dönem Kürtlere iyi davranmaktan başka bir yöntem izleyemezdi. Osmanlı doğuda büyüyen Safavilere karşı Kürtleri kullanmak zorundaydı.

 

Bu konuyla ilgili bir olay anlatılır Şerefname de; "İdris'i Bitlisi Kürdistan beyleri adına Sultan Selim'e bir rapor sunar ve İran kuşatmasına son vermek için başlarına beylerbeyi rütbesinde bir komutan atamasını ister. Sultan ona: "Kendi aranızda beylerbeyi olabilecek ve tüm Kürt beylerinin boyun eğebileceği birini seçin."der. İdris: "Burada herkes ben olayım diyor, kimse kimseye itaat etmiyor. Bu nedenle saraydan birisinin tayin edilmesi daha iyi olur. Ancak böylelikle Kürt beyleri itaat ederler."der. Ve sultan saraydan birini atar.

 

Ne yazık ki kariyerist Kürt beylerinin, kibirli ve iktidar hırsıyla yaptıkları bu davranış yüzyıllarca Kürt halkına kan, gözyaşı ve zulüm olarak ağır bir bedele mal olmuştur.

 

Kasr-ı Şirin Antlaşması (Kürdistanın İkiye Bölünüşü):1639

 

Kürdistan'a Çaldıran'dan sonra damgasını vuran bir diğer olay Kasr-ı Şirin antlaşmasıdır. IV. Murat döneminde imzalanan bu antlaşma tarihimize damgasını vuran en acılı olaylardan biridir.

 

Osmanlı ile Safavi arasında gerçekleşen bu antlaşmadaki sınır, geçerliliğini (ufak değişikliklerle beraber) bu zamana kadar korumuştur. 1639'da Osmanlı-İran arasında ikiye bölünen Kürdistan, Lozan antlaşması ile de dörde bölünmüştür.

 

Bu antlaşmadan sonra Osmanlı’nın Kürt beyliklerine ihtiyacı kalmaz. Ve artık Kürt beyliklerini etkisizleştirip ortadan kaldırma politikası izler. 19.yy'ın ortalarında (en son Yezdan Şer ayaklanmasının bastırılmasıyla beraber) Kürt beylikleri tarih sahnesinden silinip tarihe karıştılar. Bu dönemden sonra Osmanlı, Amed'e Melik Ahmet Paşayı tayin eder. Melik Ahmet Paşa bu bölgede büyük zulümler yapar.

 

1729 da Nadir Şah, Safavi hanedanlığına son vererek İran Şah'ı olur. Kürtler gördükleri zulümlerden ötürü kendisinden nefret eder.

 

Kürdistan tarihinde 13.yy ortalarından sonra Kürt beyliklerinin de ortadan kalktığı 19.yy ortalarına kadar süren 600 yıllık dönem "Yarı Bağımsız Kürt beylikleri dönemi" olarak adlandırılabilir. Osmanlı-İran, yüzyıllar boyu bu Kürt beyliklerini tarih sahnesinden silmeye çalışmalarına rağmen, bu beylikleri kısa sürede ortadan kaldıramadılar. Beylikler varlıklarını 19.yy'ın ortalarına kadar sürdürdü.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

19. yy’da Baban, Soran, Botan, Erdelan, Behdinan... Kürt emirlikleri ön plana çıkar. Bu beyliklerin bir kısmı Osmanlı’nın bir kısmı İran’ın egemenliği altına girdi. Ve bu devletlere karşı başkaldırdılar. Bu başkaldırılardan emirliklerden önce Baban emirliğini ve 1806 Abdurrahman Paşa ayaklanmasını ele alacağız.

BABAN DİRENİŞLERİ ve ABDURRAHMAN PAŞA

Büyük bir geçmişe sahip Baban emirliğinde zaman zaman direnişler olmuş ve hiçbir zaman sömürgeci güçlere karşı baş eğmemiştir. Bu direnişlerden en büyüğü Abdurrahman Paşa ayaklanmasıdır.

 

Baban Emirliği:

Şehrezar ve çevresinde hüküm süren Baban emirliği Güney Kürdistan eski (ömrü 200 yıldan fazladır) ve güçlü emirliklerden biriydi. 1786 yılında mekezleri olan bugünkü Süleymaniye kentini kurdular.

 

Baban emirliğinin önemi Osmanlı ile İran arasında sınır bölgesinde bulunmasından kaynaklanıyordu. Bu nedenle Baban, Osmanlı ile İran arasında sürekli yıpranıyordu.

 

Baban emirliğinin kuvvetli, etkin ve iyi bir ordusu vardı. Baban Emirliği ulusal duyguyu hareketlendirmiş ve yaymıştı. Baban Emirliğinin yurt sever kimliği Abdurrahman Paşa'da çok güzel şekillenmişti. Bir keresinde Abdurrahman Paşaya niçin Bağdat valisi olmak istemediğini sormuşlar. O ise şöyle yanıt vermiş: "doğru,oranın valisi olursam daha büyük olacağım,ama vatanımın bir yudum suyunu bütün imparatorluğa değişmem!"

 

Bu Emirliğin şöhreti o kadar yayılmıştı ki Osmanlı devleti bile onlardan çekiniyor ve onlara saldırma cesareti bulamıyordu. Bunun için ancak İran'la beraber birkaç defa Babana saldırdı.

 

1639'da Kürt Coğrafyası ikiye bölününce Güney Kürdistan, Şehrezor ve Baban mirliği Osmanlı devleti topraklarında kaldı. O zamandan beri Baban emirleri özgürlüklerini elde etmek, emirlikleri kuvvetlendirmek için çaba harcıyordu.

 

Osmanlı ve İran devletleri de Baban emirliğinin zayıflaması ve düşmesi için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu işi daha çok savaş yerine, emirlik içinde çelişki yaratarak gerçekleştiriyorlardı.

 

Öte yandan o günlerdeki dünya siyasetinde emirliğin gelişmesinde diğer bir engeldi. Her ne kadar İngiliz emperyalizmi ve Çarlık Rusya, Osmanlı ve İran devlerinin yıkılışını istiyorduysa da bölgeden başka bir parçanın kopmasına da taraftar değildirler özellikle bu parça Kürtlerden oluşuyorsa…

 

Bölgenin, İran'la Osmanlı arasında çatışma sahası durumunda olması Baban emirliğinin halkına oldukça büyük zarar veriyordu. Ve tarım ve ticaretin gelişmesini engelliyordu. Ekonomik durumun gerilemesi toplumsal durumu da etkiledi. Bu da emirliğin gelişmesine ve ilerlemesine engel oldu. Emirler gelirlerden kendilerine büyük oranda para ayırdıktan sonra, Bağdat'a ve Kirmen Şah'a da para vermek zorundaydılar. Tüm bu vergilerin yükü de köylü ve çiftçilerin omzundaydı. Bu yüzden ekonomik durum hayli kötüydü.

 

ABDURRAHMAN PAŞA AYAKLANMASI

 

Abdurrahman Paşa, 1789 yılında emirliğin başına geçti. Aslında Baban emirliğinin bağlı olduğu Bağdat valisi, Abdurrahman Paşa'nın Emirliğin başına geçmesini istemiyordu. Bağdat valisinin bu tutumuna karşı Abdurrahman Paşa zorla ve kuvvet yoluyla emirliğin başına geçti denebilir. Abdurrahman Paşa ilk günden itibaren Bağdat valisinin sultasından kurtulmak istiyordu. Emirliğin başına gelir gelmez de Bağdat'ın emirlik içişlerine karışmayacağını ilan etti.

 

Abdurrahman Paşa döneminde emirliğin güç ve etkinliği daha da artmış ve Abdurrahman Paşa tüm Kürt Coğrafyasının hükümdarı özelliğini kazanmıştır.

 

Osmanlı Devleti, Kürt emirlerine ve özellikle Baban emirliğine düşmanca bir gözle bakıyordu. Osmanlının Baban Emirliğine hiç güveni yoktu. Emirliğin coğrafi konumu ve Osmanlının muğlak siyaseti yüzünden, Baban emirleri zorunlu olarak İran'a yanaşıyordu. Ve kendilerini zaman zaman onunla iş birliği yapmak zorunda hissediyordu.

 

Abdurrahman Paşa Emirliği korumak için bir çok defa İran'a başvurur ama yinede onlara tam olarak boyun eğmezdi. Ve kendisinin doğru bulduğu siyaseti uygulardı.

 

Abdurrahman Paşa da daha önceki Baban emirleri gibi İran ve Osmanlı Devleti'ne güvenmiyordu. Her iki devletin emirliğe uyguladıkları düşmanca siyaset sonucu, Abdurrahman Paşa da emirliğinin ağırlığını hissettirmek ve varlığını daha iyi pekiştirmek için Bağdat valisinden kurtulup direkt İstanbul'la ilişki kurmak istedi. Fakat Osmanlı bu duruma pek sıcak bakmadı. Çünkü Abdurrahman Paşa'nın niyetini tahmin edebiliyordu.

 

Osmanlıların ve İranlıların Baban emirliğine karşı yürüttükleri iki yüzlü siyasete karşılık Babanlar da iki ip üzerinde siyaset yapma taktiğine devam ettiler. Ancak bu siyaset emirliği yıkıma kadar vardıran esas neden oldu. Bu siyaset bir dereceye kadar emirliğin bağımsızlığını korudu ama, emirlerin ve halkın yurtseverlik ruhunun bozulmasına neden oldu. Bir o tarafa bir bu tarafa yönelmesi halkın ne yapacağını bilemez bir hale gelmesine neden oldu. Emirlik böylelikle savaş sahnesi olmuştu. Bu durum emirliğin ekonomisine de büyük zarar veriyordu. Çünkü halkın durumu net olmadığından, toprağını ekemiyordu. Ayrıca her savaş sonrası büyük bir mali yük halkın boynuna biniyordu.

 

Ne zaman bir süreliğine de olsa emirlik; güvenli, emniyetli bir yaşam sürdürseydi emirler birbirleriyle uğraşacaklarına ülkeyi canlandırmaya çalışsalardı İran ve Osmanlı hemen bir kargaşa çıkartıp ülkeyi tekrar sorunlar içine sokardı.

 

Mesela Abdurrahman Paşa, Abdullah Ağaya destek vererek onun Bağdat valisi olmasına vesile olmuştu. Bu nedenle Abdurrahman Paşanın Bağdat valisi Abdullah Ağa'yla arası iyiydi. Bu da İran yetkililerince istenmeyen bir durumdu. Abdurrahman Paşa'nın etkinliğinin daha artacağından korkuyorlardı. İran bu durumda kendi menfaatlerinin bölgede tehlikeye düşmesinden korkuyordu. Durumu değerlendiren İran her zaman uyguladığı sinsi politikasını uyguladı. Ve ne yapıp edip Abdullah Ağa ile Abdurrahman Paşanın arasını açtı.

 

Başkaldırı (1806): Osmanlı imparatorluğu Abdurrahman Paşanın etkinliğinin artmasından daha fazla endişelenmeye başlar ve bu nedenle rakip bir aşiret reisini Süleymaniye emirliğine atadı. Bu durum karşısında Baban beyliği ayaklandı (1806). Aslında Abdurrahman Paşanın 24 yıllık iktidarı boyunca emirlikte altı büyük savaş olmuştur. Fakat 1806 daki bu ayaklanma daha kapsamlı ve geniştir.

 

Ayaklanan Abdurrahman Paşa yeni atanan Süleymaniye emirini öldürdü ve Osmanlıya karşı büyük bir başarı elde etti. Fakat Osmanlı büyük bir gurup ile ayaklanmanın üzerine gitti. Savaş zaman zaman İran Kürdistanı'nda da sürer. Üç yıla yakın süren bu savaşta Abdurrahman Paşa kuvvetleri büyük başarılar elde etmiş ve kazanmak üzereyken, Abdurrahman Paşanın kardeşi Halit Paşa ve bazı akrabaları kendilerine ihanet edip Osmanlı saflarına geçerler. Hareket bu nedenle 1808 de bastırılmış olur.

 

Baban emirliğinin askeri gücü Abdurrahman Paşa döneminde zirveye ulaştı. Fakat o dönemde Osmanlı da toparlanmaya ve egemenliğini dayatmaya çalışıyordu. Aynı zamanda Bağdat'ta iş başına gelen valiler çok bilgili ve siyasetten anlayan kimselerdi.İşte bu yüzden de Abdurrahman Paşa'nın çabaları bir sonuç vermedi. Ama şu var ki bu çabalar kendisinden sonraki yurtseverlik duygusunun yayılmasına neden oldu. Abdurrahman Paşa'nın çocukları ve torunları aynı yurtseverlik duygusuyla yetişiler.

 

Kürt ismini daha önce duymayanlara duyrulur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cemsit Bender gibi Kürt tarihcilerin,tarihi saptirarak,gecmis Anadolu medeniyetlerini Kürtlerin atalari olarak göstermesi zaten egitim sorunu olan yöre halkina kolayca yutulacak bir lokma olarak sunuluyor halbuki bu Cemsit Bender'e gelene kadar onca tarihci ve arastirmaci bu iddialari cürütmüstür.Kürtlerin ari irktan geldigi yalanlarida bilimsel olarak cürütülmüstür.Kürt irkcilar kendilerini Avrupa'ya yaklastirmak icin (ARYAN-HIND)grubu olduklarini iddia ederken bilimi unutuyorlar,Kürtler Ari irklarda oldugu gibi KAST sistemine degil,Türklerde oldugu gibi KAN BAGINA dayali kabileler seklinde örgütlenmislerdir.Ari irklar genelde ciftcilikle gecinirken Kürtler,Türklerin geneli gibi hayvancilikla gecinir ve dogal olarak YAYLAK-KISLAK hayati yasarlar.

Kürtleri irksal bir kategoriye sigdirmaya calisan son devir aydinlari bile cografyayi temel alan,giderek de kültürel ve siyasi cikarimlara uzanan bir tahlili daha dogru bulmaktadirlar.Kürtlerinde elbette efsanelerle edebiyati zenginlestirme kendi soycul veya etnikültürel ihtiyaclarina cevaplar aramalari kadar tabii birsey olamaz.Iskit,Pers,Turani diger kavimlerden etkilenmis,Arap edebiyatindan nasiplenmis bu edebiyat ve kültürün birtakim isyanlari da öne cikarmasi normaldir.

Bugün Kürtlerin mensei hakkinda iki teori vardir:SEREF HANI-I BITLISI,SEREFNAMESINDE köklerinin büyük ölcüde Asyatik(TURANI)oldugunu,BUGDUZ soyundan geldiklerini daha 1590'li yillarda belrtmesine ragmen bazilarida Anadolu'nun yerli halki olduklarini ileri sürmektedirler.Eger Kürtler Anadolu'nun yerli halki iseler gecmiste Hiristiyan olmalari gerekirdi.Kürtler gecmiste Hiristiyan olsalardi,günümüzde de bazi Hiristiyani adetleri olacakti.Ne dikkat cekicidir ki bir tane Hiristiyani adetlerine rastlamiyoruz.Anadolu'da yasayan yasli Kürtler bugün dahi Orta Asya'da Türklerin kullandiklari hayvan takvimi ile mevsimleri degerlendirirler.

Kürtlerin kökenleri ile ilgili her dönemde tarih öncesinin farkli uygarliklarina gönderme yapildi.Sümerlerin Akadlarin karisimindan bir ulus oldugu ileri sürülen LULU ve GUTTIler,yine Sümer ve Akad medeniyeti zamaninda özellikle Hammurabi'nin Mezopotamya hakimiyetinde daglik bölgelerde yasayan KASSILER,Asur kralligi zamaninda yine kenarda yasayan uluslar olarak Hurriler,Mitanniler,zaman zaman Urartular ve cogu zamanda Medler,Kürt halkinin irki köäkenleri olarak ilan edilmislerdir.Gercekte Orta Dogu halklarinin milattan cok önceki asirlara ait karisik yapisi bölgede ki siyasi ve iktisadi yapi analizini daha önemli kilmaktadir.Özellikle daglik yapisi,bu cografi bölgenin hemen her dönrm ovalara hakim kralliklarin ve medeniyetlerin merkezkenar iliskisini ve icinde yasayan halklarin da bu cercevede ele alinmasini zorunlu hale getirmektedir.

Surasi bir gercekki;Kürt irkcilarinin ve bu anlamda tarih yazicilarinin iddialari yani gecmis medeniyletlerin Kürtlerin atalari iddialarini bircok arastirmaci tarihci cürütmüslerdir.O kadar ilgincki Kürt tarihciler kendi atalarinin gelmis gecmis medeniyetler oldugu konusunda o kadar israrci olmalarina ragmen Kürtlerin TÜRKLERIN bir boyu oldugu tezini asla kabul etmemislerdir bu bile bu tarihcilerin nasil bir saplanti icinde olduklarini gösterir.Yani hersey oluruz ama Türk olmayiz saplantisi.

Son dönem Kürt tarih yazicilarinveya kurguculari da feodal yapiyi ele almakta ve bugün bile devam eden asiret ilsikisi ve derinligini göz önüne alarak irki düsüncelerini genellikle siyasi düsüncelerine göre tanzim edebilmektedirler.Bu yüzden de her dönem gelistirilen siyasi projeye göre bir tarihi köken vurgulamasi yapilmaktadir.

 

Arsimed'in buldum diyip ortaliga firlamasi gibi Kürt adini duymayanlara duyurulur demek birse ifade etmiyor.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

19. yy’da Baban, Soran, Botan, Erdelan, Behdinan... Kürt emirlikleri ön plana çıkar. Bu beyliklerin bir kısmı Osmanlı’nın bir kısmı İran’ın egemenliği altına girdi. Ve bu devletlere karşı başkaldırdılar. Bu başkaldırılardan emirliklerden önce Baban emirliğini ve 1806 Abdurrahman Paşa ayaklanmasını ele alacağız.

.

.

 

Bu iletiyi paylastigin icin tesekkurler. Ben de epey ogrendim! Keske tarih kitaplarimiz bu gerceklere de yer verseydi de buradaki bazi arkadaslar da bilseydi bu gercekleri!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kürt acilimi denilen bölme projesi,yüzde 47 oy aldigi halktan tepki görünce önce Demokratik acilima sonra da Milli Birlik acilimina dönüstü.Bu acilimla tasarlanan ilk adim PKK teröristlerinin dagdan indirilmesi ve serbest birakilmasidir,nitekim yarin Habur sinir kapisindan girecek olan 34 terörist orada kurulan cadirda islemleri tamamlandiktan sonra DTP esliginde TBMM'e gelerek DTP'nin grup toplantisina katilacaklar.Oyunun perdeleri artik aciliyor.Önce pkk'nin siyasi kolunu meclise soktu AKP,sonra da sira asil teröristlere geldi ve bunun adina DEMOKRATIK ACILIM diyor Erdogan.Yalancinin mumu yatsiya kadar yanarmis,Erdogan'in ampülü ise coktan sönmüstü.Erdogan 29 Ekim'de patronu Obama'yi ziyaret ederek ona son gelismeleri bildirip yeni talimatlar alarak dönecektir.Sirada daha yapilacak cok sey var.Erdogan'in Baykal'in kamera teklifine hayir demesinin nedeni,Baykal'a aciklayacagi ve ondan destek isteyecegi FEDERASYON önerisini kimsenin duymamasini istemesindendir.Erdogan'in beyninin arkasinda bu vardir.Ona gerek AB GEREK ABD ve gerekse libos medya böyle salik vermektedir.Hatirlayalim PKK'nin siyasi uzantilarindan olan Sirri Sakik ne diyor;"KIMSE FEDERASYONDAN VE ÖZERKLIKTEN KORKMASIN"bu bir hazim ilacidir.Yavas yavas hazmettirme denir buna.SELAHATTIN DEMIRTAS ise daha ileri gidiyor ve:"cözüm icin zihniyet degismelidir,paketlerden birsey cikmaz.Tek dile,tek dine,tek etnisiteye dayali ulus yaratmak Kürt sorununun temelidir"Buyurun demokratik haklardan alin.DTP'nin yaptigi,Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin dayandigi Atatürk'ün ulus/millet anlayisina itirazdir.Lozan'in reddidir yani isyandir.Bu isyani demokratik hak diye dayatanlar,bu dayatmayi savunanlar ve Analar aglamasin popülizmi ile bu dayatmayi TARIHI FIRSAT diye degerlendirenlerin Türk ulusunu hangi cesaretle yönetmeyedevam ettikleri ise ayri bir tartisma konusudur.

Ordunun yaptigi operasyonlari Türkiye'yi bölmeye götürüyor diye buyuranlar Türkiye'yi SIYASI bir cözülmeye dogru götürmektedirler.

Kürt kimligi taninmiyor,Kürt dili serbest degil tarzi söylemler aslinda kanli ve zalim bir teröre hakli gerekce yaratmaktir.Bu söylemlerin Kürtlerden gelmesi,tarihte Kürtler disinda Türkiye'yi bölme heveslisi baska bir grubun olmadigi göz önüne alinirsa benim burada yapacagim "TÜRK'ün en büyük düsmani Kürt'tür"tanimlamasi isabetli olmaktadir.Canakkale savaslarinda,Kurtulus savasinda Kürtlerin bizi arkadan vurma tesebbüsleri;ingilizlerle isbirligi icinde olmalari bugün olanlarin dünkünün tekrari oldugu amacin Türkiye'nin bölünmesi oldugunun acik ve netlesmis olmasi demektir.

PKK'nin ABD ile nasil bir isbirligi icinde oldugu ABD-PKK arasinda yapilmis olan anlasmalarla sabittir.Bugün PKK'yi mesrulastirtan ABD'dir.ABD Ortadoguda rahatsiz bir Türkiye istememektedir,cünkü rahatsiz bir Türkiye ABD cikarlarina uymaz.Israil'e halkim öyle istedi diye kafa tutan basbakan ne hikmetse yüzde 95'inin ABD karsiti olan halkinin hassasiyetlerini hasir altina süpürmüstür.

 

ABD iLE pkk arasindaki 'tarihi görüsme'2002 yilinin Mart ayinda Suriye'nin baskenti Sam'da gerceklesti...

 

Görüsmenin ana maddeleri asagidaki gibidir:

 

a-PKK'nin bölgede demokrasinin gelismesi icin her konuda isbirligi yapmasi,

b-ABD'nin bölgedeki Kürtlerin birligini saglamasi,

c-Örgütün lideri Abdullah Öcalan'in Imrali'da ki hayat sartlarinin düzeltilmesi,

d-Hadep üzerindeki baskilara son verilmesi,Bu konuda ABD'nin Türkiye'ye baski uygulamasi,Ayrica Hadep'in Kürt mücadelesinin mesru muhatabi oldugunun kabul edilmesi,

e-PKK'nin Avrupa faaliyetlerinin sinirlanmamasi ve legal zeminde siyaset yapma özgürlügüne kavusmasi,

f-Türkiye'de Kürtce dili önündeki tüm engellerin kaldirilmasi ve bazi reformlarin gerceklestirilmesi icin Türkiye'ye<baski uygulanmasi,

g-Türkiye'de tüm örgüt üyelerini kapsayacak bir genel affin cikarilmasi ve yürürlüge girmesi,

h-PKK'nin Kürt halkinin mesru partisi olarak taninmasi.

 

Irak'i kimler kimlerin isbirligi ile böldürdüler.Erdogan neden israrla Erbil'de konsolosluk acmayi istiyor.Erbil'de konsolosluk acmak Kürt federe devletini tanimak demektir.Basbakan maalesef buradada yalan söylemektedir.Bütün AVRUPA ÜLKELERI kÜRT FEDERE DEVLETINI tanimis gibidirler,Türkiye'de taniyacaktir ve bu tanima uzun vadede Güneydogu Anadolu Kürt federe devletinin kurulmasiyla noktalanacaktir.Erdogan bu yönde siyaset yapmaktadir,amac Türkiye'nin Güneydogusunun Türkiye'den koparilmasidir.Simdik durumda Ergenekon senaryolariyla sindirilmis olan kesimler suskunluklarini devam ettirmektedirler.Sular bulanmadan durulmaz diye bir atasözü vardir.Ama önce sularin bulanmasini bekleyelim.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

pkk ile koca t.c devletini kıyaslıyorsunuzya helal olsun !

Kocaaaa T.C devleti; Sormak lazım neden 26 yıldır ufacık PKK 'yi bitiremedi?

Gerçi vereceğiniz cevap standart ama ''dış güçler izin vermedi'' diyeceksiniz hiç iç güçlere bakmıyorsunuz sizin sorununuzda bu,*********

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Abdullah Öcalan,yillardir kahraman olarak tanimlaniyor ve posterleri her firsatta ortaliga tasiniyor yani bunu yapanlar ve de savunanlar bundan asla geri adim atmiyorlar,30 bin insanin katili ayni zamanda katil olan birisinin böyle her firsatta resimlerinin ortaliga acilmasina karsi sadece malum bir kesim icin katil oldugu iddia edilen birisinin resminden neden gocunulur ki?O katil olabilir ama bölücü degil,boy boy resmi ortalikta gezdirilen ise hem bölücü hemde katil.Olaya bu acidan bakmayi deneyin.Ama isinize gelmez.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Abdullah Öcalan,yillardir kahraman olarak tanimlaniyor ve posterleri her firsatta ortaliga tasiniyor yani bunu yapanlar ve de savunanlar bundan asla geri adim atmiyorlar,30 bin insanin katili ayni zamanda katil olan birisinin böyle her firsatta resimlerinin ortaliga acilmasina karsi sadece malum bir kesim icin katil oldugu iddia edilen birisinin resminden neden gocunulur ki?O katil olabilir ama bölücü degil,boy boy resmi ortalikta gezdirilen ise hem bölücü hemde katil.Olaya bu acidan bakmayi deneyin.Ama isinize gelmez.

 

 

saygilarla

Abdullah Öcalan'ı Türkiyenin bölgedeki yanlış politikaları halkın bir kesiminin gözünde kahraman yaptı bu bir gerçektir.

1980 ve öncesinde anadilleri yasaklanan,çocuklarına kendi dillerinde isim veremeyen,kendi dillerinde radyo-gazete kuramayan,kendi dilinde eğitim alamayan ve en ağırı olan Diyarbakır cezaevindeki işkencelerden geçen öldürülen yada sakat bırakılan bir halk düşünün,yıl 1984'te birileri çıkıp diyorki biz size bu hakları rahatça kullanabileceğiniz bir ülke kurucaz (PKK'nin ilk zamanlardaki amacı Bağımsız Kürdistandı) biraz empati yapın siz olsanız ne yapardınız?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Abdullah Öcalan'ı Türkiyenin bölgedeki yanlış politikaları halkın bir kesiminin gözünde kahraman yaptı bu bir gerçektir.

1980 ve öncesinde anadilleri yasaklanan,çocuklarına kendi dillerinde isim veremeyen,kendi dillerinde radyo-gazete kuramayan,kendi dilinde eğitim alamayan ve en ağırı olan Diyarbakır cezaevindeki işkencelerden geçen öldürülen yada sakat bırakılan bir halk düşünün,yıl 1984'te birileri çıkıp diyorki biz size bu hakları rahatça kullanabileceğiniz bir ülke kurucaz (PKK'nin ilk zamanlardaki amacı Bağımsız Kürdistandı) biraz empati yapın siz olsanız ne yapardınız?

 

Buna karsi siz ne yaptiniz,dediniz mi ey halkim bu adam sizi kiskirtiyor,bunun amaclari farkli diyerek özveride bulundunuzmu?Diyarbakir cezaevinde yasananlari biliyoruz ama bu Kürtlere karsi degil solculara karsi yapilmis bir olaydi,bunu Kürtlere karsi diye yazarsaniz sizde Öcalan ve onun gibilerin konumuna düsersiniz.O dönemde sadece Diyarbakir'da degil tüm ülke sinirlari icerisinde solculara ve de sagcilara karsi bir kiyim vardi.Kürt Türk diye bir ayirim yapilmadan.Gercekleri yazmaktan korkmayin,gercekler size terste olsa gercektir.Diger konulari saniyorum ki hemen her defasinda ben veya diger forumdaslar yeterince aciklamis neyin yanlis neyin dogru oldugu noktasinda yeterli elestiriler yapilmistir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kocaaaa T.C devleti; Sormak lazım neden 26 yıldır ufacık PKK 'yi bitiremedi?

Gerçi vereceğiniz cevap standart ama ''dış güçler izin vermedi'' diyeceksiniz hiç iç güçlere bakmıyorsunuz sizin sorununuzda bu,*********

 

elbetteki bunun bitmesi ordunun elinde olsa,bitirirdi.ama ordu sadece dağda terörist ile savaşmıyorki. dağda bir kaç pkk militanı varken, aramızda daha binlercesi var. o savaşın sürmesi için arı gibi çalışanlar var.

dağdakiler değil sorun, sorun şehirde olanlarda. ve hatta bazıları da mecliste bunların. ordu ne yapsın?

 

bir millet düşünün ki; yıllardır kendisine hainlik edenler arasında yaşın yanında kuruda yanmasın diye mücadele ediyor. bir millet düşünün ki; sabah bakkalı gece teröristi oynayanı, köyü basılmasın diye koruyor.

 

ve bu suç oluyor. bu; karşısında duruluyor gibi bir intiba verilerek anlatılıyor ve "Kocaaaa T.C devleti" vurgusuyla

alay ediliyor.

 

yoksa ne var pkk yı bitirmekte; yeri belli, yurdu belli, kaynağı belli.

 

 

Saygılar

 

......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Buna karsi siz ne yaptiniz,dediniz mi ey halkim bu adam sizi kiskirtiyor,bunun amaclari farkli diyerek özveride bulundunuzmu?Diyarbakir cezaevinde yasananlari biliyoruz ama bu Kürtlere karsi degil solculara karsi yapilmis bir olaydi,bunu Kürtlere karsi diye yazarsaniz sizde Öcalan ve onun gibilerin konumuna düsersiniz.O dönemde sadece Diyarbakir'da degil tüm ülke sinirlari icerisinde solculara ve de sagcilara karsi bir kiyim vardi.Kürt Türk diye bir ayirim yapilmadan.Gercekleri yazmaktan korkmayin,gercekler size terste olsa gercektir.Diger konulari saniyorum ki hemen her defasinda ben veya diger forumdaslar yeterince aciklamis neyin yanlis neyin dogru oldugu noktasinda yeterli elestiriler yapilmistir.

 

 

saygilarla

Bana ne yaptığımı sormak yerine kendiniz bu ülkenin bir paraçası olan kürt halkına karşı kısıtlamalara karşı ne yaptığınızı söylermisiniz.

Siz çıkıp Ey halkım bizim Kürt asıllı kardeşlerimize haksızlıklar yapılıyor dilleri yasaklanıyor sistemin bu baskısına karşı onları desteklemeliyiz dedinizmi?

Diyarbakır Cezaevinde yaşananlar hiçbir cezaevinde yaşanmadı türkiyede iyice araştırın ve o dönemi yaşayanları bir dinleyin derim.

Gerçeklerin ne olduğunu gördükten-dinledikten sonra ezberletilmiş gerçeklerinizi yazmamızı beklemezsiniz herhalde....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kürtçülerin/Kürt Irkçılığının Çelişkileri... Kürtçülük yararına konuşmayanları yargılayabilmek...

 

 

 

Çok büyük bir algı yanlışlığı var...

Devrimi ya da Yenileşmeyi sindirebilip, sindirememekle ilgili...

Ya da Değişimi içselleştirip, içselleştirememekle ilgili...

 

Bir Devrim, Yenileşme nasıl olur?

Nasıl yapılır?

Ya da bir kültür nasıl yok olur?

 

Bir sorunun temelleri nasıl tespit edilir?

 

İnsanlar, ne ile, ne kadar kolay mimlenebilir?

 

Bu forumda, Kürtler ile ilgili bir çok tartışmada, bazı tespitlerde bulunulduğunda, doğrudan lanse edildiğimiz şey;

"Siz Kürt Düşmanısınız" ifadesi oluyor...

Kaldı ki bunu söyleyen kesimin "Türk Düşmanlığı" su götürmez bir biçimde net bir şekilde dururken karşımızda...

Yine de biz suçlu oluyoruz...

 

Kim, ne olursa olsun ve kim nasıl nitelerse nitelesin...

Olay, bazı şeyleri sindirip sindirememekle ilgili...

 

Siz eğer, içinde bulunduğu toplumu, aydınlatabilmek niyetinde bir kimse iseniz

Daha doğrusu;

Bir "Aydın" iseniz,

Yapacağınız tek şey var:

"Gerçekleri söylemekten korkmamak"

Ve o gerçeklikleri kabul edebilmek...

 

Atatürk'ün gerçekleştirdiği devrimlere ve ne kadar cesur olabildiğine

Ya da ne kadar gerçekten devrimci olabildiğine bakalım:

 

Annesi çok dindar bir insandı ve Atatürk'ün kendisi de gençliğinde, yaz aylarındaki tatil dönemlerini, Selanik'te Mevlevi tekkehanesinde geçirmişti.

Yani o inanç sistemini özümseyebilmiş birisi idi.

Fakat şu tespiti yapmakta ne duygusal davrandı, ne de gocundu:

"Bu yapı, bizim toplumumuzu geri bırakmaktadır"

Ve Tekke ve Zaviyeleri kapattı...

 

Atatürk, Osmanlı Eğitim sisteminde yetişmiş bir Osmanlı Subayı idi...

Ülkesini seven bir subay olarak Hareket Ordusu'nda Kurmay Yüzbaşı olarak görev aldı...

Daha öncesinde de ülkesini seven bir subay olarak İttihat ve Terakki'ye katıldı, fakat uzlaşamayıp, ayrıldı.

Ancak şu tespiti yapmakta gocunmadı ve sindirebildi:

"Bu yapı, bu eğitim sistemi, bu ordu teşkilatı, toplumun yararına değildir, değiştirilmelidir"

Ve kendisinin de yetiştiği sistemi yok etti, yok edebildi, yenisi kurdu.

 

Atatürk, bir vatansever olarak, Çanakkale'de, yönettiği birlik ile birlikte ölümüne savaştı...

Liman von Sanders'in önerisi ile Gurup Komutanı oldu ve kazandı...

Yine bir Osmanlı Zabiti olarak Trablusgarp'ta canı pahasına savaştı, Trablusgarp Osmanlı elinde kalsın diye; gözleri uzun bir süre görmedi...

Suriye'de savaştı; sonra onun ölümüne neden olacak sıtma hastalığına yakalandı; üçüncü kere yakalandığında, siroz'a çevirdi ve öldü...

Atatürk "Osmanlı Düşmanı" mı idi?

Hayır...

Atatürk, Osmanlı'nın artık çökmeye mahkum olduğunu kabullenebilecek kadar gerçekçi birisiydi...

O çöküş sürecine tanık oldu;

Merak etmeyin, izlerken zevk almadı;

Yaşadı, o sistemin kalıntılarını temizleme yürekliliğini gösterdi.

Bundan gocunmadı;

Kendisini var eden yapının kalıntılarına, gerçeklikler karşısında romantik bir pembe hayaller ile kapılmadı...

Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu...

 

Atatürk, mensubu bulunduğu Ulusun edindiği ortak dili ifade etmekte olan Abece'nin yetersiz olduğunu kabul edebildi.

Hayatının büyük bölümünü, o eski alfabeyi kullanarak ve severek kullanarak geçirmiş birisi olmasına karşın

O alfabenin, o topluma artık yararı olmadığı kararını alabildi.

Ve o alfabe'yi değiştirdi...

Atatürk, Arap Alfabesi düşmanı mıydı?

Hayır...

Sadece yürekli ve gerçekçi idi...

Kendi toplumunu, duygusallığından/romantizminden daha fazla önemsiyordu...

 

Uluslaşabilmiş olan toplumunun, kılık kıyafette çağdaş olamadığının kararına varabildi.

Oysa annesi de, kardeşi de, eşi de o kıyafetleri giyiyordu...

Kendisi de ömrünün yarısını Fes giyerek geçirdi neredeyse...

Atatürk fes düşmanı mıydı?

Giyim-kuşam düşmanı mıydı?

Hayır...

Gerçekçiydi...

Toplumun eksikliklerinin gerçekliğine varabiliyordu...

 

Ölçü'den tutun, hafta sonu tatili ayrımına kadar...

Medeni yasalardan, hukuki yasalara kadar...

Kadınlara seçme-seçilme hakkının tanınmasından diğerlerine kadar...

Hangi devrimi ele alırsanız alın...

Her Devrim, şu anlama gelmektedir ve demektir ki Atatürk şöyle diyebilmiştir:

"Kardeşim, bu devrimleri yapıyoruz; çünkü bu toplum, bu devrimleri yaptığımız alanlarda, çağın gerisindedir..."

 

Bunu demekle Atatürk, kendi üyesi bulunduğu Ulus'u Aşağılıyor muydu?

 

Her söylevine bakın;

Toplumsal, kültürel ya da başka bir yapının, o toplumu geri bıraktığını söyleyebilmek cesaretini gösterebilmiştir...

Ve devrimleri gerçekleştirebilmiştir...

 

O devrimleri gerçekleştirebilmek için, öncelikle, çok iyi bir birikiminizin, çok kapsamlı ve engin bir dünya görüşünüzün, çok yetkin bir gerçekçilik algınızın olması gerekir...

Öncelikle romantik davranmamanız gerekir...

 

Eğer siz bir Aydın ve bir Devrimci iseniz,

Toplumun, çağın gerisinde kaldığı gerçeğini kabul edecek,

Çağın gereğinin ne olduğunu tespit edecek

Ve o toplumu tutup, yukarı çekeceksiniz;

Gerekirse var olan kültüründe değiştirmelere gideceksiniz...

Bu, sizin, yükümlülüğünüzdür...

Toplumunuza karşı sorumluluğunuzdur...

 

Peki Kürtçü Irkçı arkadaşlar ne yapamıyorlar?

 

Öncelikle, Kürtlerin kültürel olarak çağın gerisinde olduklarını kabul edemiyorlar;

Duygusal davranıyorlar...

Ve kendilerinin, Kürt Kültürünü koruduklarını sanıyorlar...

Böylelikle koruyabileceklerini sanıyorlar...

Kürtlerin iyiliğini gerçekten düşündüklerini sanıryorlar...

 

Peki gerçekte kimdir Kürtleri önemseyen?

Onların Aşiret yapısından kaynaklanan kültürlerinin, töre'nin, dünya algısının, hayat anlayışının, toplumsal yapının;

Onları çağın gerisinde bıraktığını ve Kürtlerin, bu yapıyı kırarak, o kültürü iyileştirmeleri gerektiğini söyleyen birisi midir?

 

Yoksa Kürtlerin, bu Aşiret yapısından kaynaklanan katı toplumsal yapılarının korunması ile övündüğünü söyleyen bir Kürt mü?

Hem de Aşriet yapısını reddettiğini söyleyebilerek!

 

Kürtler, kendi Etnik-kitlelerini çağın gerisinde bırakan öğeleri niçin sadece 80 yıl ile sınırlandırıp, hep topu Türkiye Cumhuriyeti'ne atarlar?

Çünkü, hedefleri sadece o devlettir de ondan...

Gelincik'in bir lafı vardı:

"Gerçekte ne olduklarını itiraf edemedikleri"nden...

 

Çelişkileri çok büyük:

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Fakat o aşiret yapısının biçimlendirdiği katı kültürün korunması için var güçleri ile çabalıyorlar; 'biz hiç değişmedik' diye onur duyuyorlar; değişememek onur duyulabilecek bir şeymiş gibi!..

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Fakat her şeye karşın Etnik-Kökene dayalı bir toplumsal kimlik edinme yarışındalar; hem de kendi etnik kökenlerinin ne olduğunu umursamayanları "Irkçı" ilan edebilerek!..

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Yine de Kürtlerin, aslında bu yapıdan kaynaklanan ve var olan statükolarının daha da güçlendirilmesini talep ediyorlar; hem de aşiret reisleri önderliğinde...

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Fakat, kendi dilleri arasındaki farklılığın temel nedeninin ve tarihsel köklerinin bu yapıdan kaynaklandığını kabul edemiyorlar; devlete yüklüyorlar...

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Fakat o yapının dikte ettiği parçalanmışlığı, uyumsuzluğu savunuyorlar...

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Fakat geri kalmışlıklarını bu yapıya değil de, henüz 80 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'ne yüklüyorlar; sanki daha öncesinde çağa uyum sağlayabiliyormuşlar gibi...

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Fakat Milletleşmek isterken bile bunu Aşiretler önderliğinde yapma çelişkisine düşüyorlar...

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Fakat nerede bir başka Kürt ile karşılaşsalar, önce hangi aşiretten olduklarını sorguluyorlar...

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Fakat nedense diğer insanların etnik-kökenlerini illa ki umursuyorlar ve onlara etnik-kökenleri ile yaklaşıyorlar; kendi etnik-kökenlerini, kimlik olarak edinmeye çalışıyorlar; kavimdarlık yapıyorlar.

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Fakat o yapının söylemlerine, diktelerine, buyruklarına sıkı sıkıya bağlılar...

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Ancak o yapının getirdiği çağdışılıktan da memnunlar...

 

Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar;

Ancak, Ulus Birlikteliğine olan uyumsuzluklarının, bu yapıdan ve bu yapının onlara benimsettiği bakış açısından, kişilikten kaynaklandığını kabul edemiyorlar...

 

Yani:

Aşiret yapısına karşı çıkıyorlar;

Ancak Aşiret yapısının onlara benimsettiği her şeye de sıkı sıkıya bağlı kalıyorlar...

 

Bu ne yaman bir çelişkidir böyle!

 

Biz, Kürtlerin, onları dağa uyumsuz hale getiren bu katı çerçevenin kırılması, onların, günümüz gerçekliklerine uyum sağlayabilmelerinin sağlanması gerektiğini söylediğimizde;

Kürt Düşmanı ilan ediliyoruz...

 

Tabi yaa, zaten;

Mao, Çinli düşmanı idi...

Ernesto, Kübalı düşmanı idi...

Lenin, Rus düşmanı idi...

Fransız devrimciler, Fransız düşmanı idi...

Mahatma Gandhi, Hintli düşmanı idi...

Ayaetullah Han, Afganlı düşmanı idi...

Sanayi devrimini gerçekleştirenler, teknoloji düşmanı idi...

 

Kimdir düşman?

Halkını çağın gerisinde bırakan statükoyu, o statükonun korunması ile onur duyarak korumak amacında olan bir kimse mi?

Yoksa o halkı, kendi halkı gibi benimseyip, onların gerçekliklerini tespit edip, çağa ayak uydurmalarını amaçlayan mı?

 

Her suçu devlete yüklemek kolay...

Her suçu, kendisinden olmayana yüklemek de çok kolay...

 

Hiç kendinizi yormayın arkadaşlar...

Çok açık ve net:

Kürtler, ne yazık ki, onlara bu kültürü benimseten toplumsal yapıları yüzünden, çağdaş değildirler...

Sırf o yapı yüzünden demokratikleşemiyorlar...

Sırf o yapı yüzünden Ulus olabilmenin bilincine varamıyorlar;

Ve siz de sırf o kültür ile yoğrulduğunuz için Ulus bilincinin ne olduğunu hala kavrayamıyorsunuz...

Sırf o yapı yüzünden töre cinayetleri, kan davaları oluyor;

Suçu eğitimsizliğe atmayın; eğitim alamamış binlerce insan var...

Töre cinayetleri ve kan davaları, eğitimsizlikten olmaz; Aşiret/Klan yapısının hukuk sisteminin bunlar olmasından dolayı olur...

Sırf o yapı yüzünden hala meydanlara, aşiret reislerinin çağrıları ile çıkabiliyorlar...

Sırf o yapı yüzünden oy verirken, kime vereceklerini aşiret reisinden öğreniyorlar...

Sırf o yapı yüzünden çağıdışılar...

Sırf o yapı yüzünden modernleşemiyorlar...

Sırf o yapı yüzünden uyum sağlayamıyorlar...

 

Kimin ırkının, soyunun, sopunun ne olduğu;

Kimin Türkmen, kimin Çerkez, kimin Laz, kimin Kürt, kimin Boşnak kökenli olduğu zerre kadar umrumda değil...

Benim soyumun nereden geldiği de, ırkımın ne olduğu da zerre kadar umrumda değil...

Ve siz ne derseniz deyin;

Kürtler, toplum olarak benim kendi öz gerçekliğim...

Çünkü onlar, benim mensubu bulunduğum Ulus'un öz be öz parçasıdırlar...

Ben, bu Ulusa ait bir fert olarak, onların gerçekliklerini görmekle;

Onlara yapılan haksızlıklar varsa, onların giderilmesine çalışmakla yükümlüyüm...

Fakat o yapılan kimi uygulamaların, sırf sizin ayrılıkçı güdümlerinizi desteklemesi amacıyla, güdümlü olarak yorumlanmasının da elbette ki karşısındayım...

 

Sizin algınız ise sinsanları nereye itiyor?

Bu ülkede, milyonlarca Çerkez, Laz, Boşnak, Arnavut, Arap, Türkmen vs. "Ben Türk'üm" Ulus birlikteliğini, hiç bir kompleks duymadan kabul ediyorlar...

Bu nitelemenin, bir Irk anlamı içermediğini çok iyi biliyorlar...

Fakat Kürtler ne yapıyor?

O Aşiret kültürünün, o Aşiret/Kan Bağı yapısına karşı çıkanlara bile dikte ettiği/benimsettiği gibi

Bu Ulus bağını, inatla "Kan Bağı/Irk Bağı" olarak niteliyorsunuz...

Neden bir Çerkez, bir Laz, bir Arnavut, bir Boşnak böyle nitelemiyor?

Çünkü onlar da artık Kürtler gibi kan bağına dayalı bir toplumsallaşma sergilemiyorlar...

Onların toplumsal yaşamlarını biçimlendiren şey,

Kürtleri biçimlendiren şey ile aynı değil;

Kan bağı, Aşiret bağı, Etnik-köken bağı değil...

 

O unsurlar, birbirleri ile uyum sağlayabilirken,

Kürtler neden uyum sağlayamıyor?

Yine ister kabul edin, ister etmeyin;

Bunun nedeni, kültürünüz...

Kültürünüzü şekillendiren Aşirete dayalı toplumsal yapınız...

 

Hiç boşuna:

"Biz Aşirete karşıyız" demeyin...

Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz...

Savunularınıza bakın;

Karşı çıktığınızı söylediğiniz sistemin kafa yapısının öğelerini savunuyorsunuz...

 

Bizi, hiç boşuna "Kürt Düşmanı" olarak nitelemeyin...

Çünkü kimilerinin aslında Ulusal Birliğe Düşman olduğunu çok iyi görebiliyoruz...

 

Savunular çok yavan:

Ulus-Devlet anlayışının artık yıkıldığını iddia ediyorlar...

Bana, Ulus-Devlet anlayışı ile yıkılmış olan tek bir devlet gösterebilir misiniz?

 

Ya da diyelim ki Ulus-Devlet anlayışı artık modern bir anlayış değildir;

Daha moderni nedir?

Söyler misiniz?

 

Daha ileri gidelim;

Diyelim ki bir Kürt Devleti kuruldu ve muradınıza erdiniz...

Toplumsal yapısı kimlere dayanacaktır?

Kürtlere...

Peki bu, Irkçı bir devlet olmakta öte gidebilecek midir?

Tek tip, sadece Kürtlerden oluşan...

 

Peki Türkiye'de "ben Türk'üm" diyen insanlar,

Etnik-Kökenlerini sürdüremiyorlar mı?

Çok rahat sürdürüyorlar...

 

Bence insanlar, herşeyin yanlış gittiğini düşündüğü yerde

Şunu sorgulamalılar:

"Ya ben yanlış gidiyorsam?"

 

Türkiye'de hiçbir etnik-unsur birbirinden nefret etmezken,

Ve "Türk" adına kin beslemezken;

Neden hepsi birlikte Kürtlerden nefret etmeye başladılar

Ve neden sadece Kürtler, "Türk" adından nefret ediyor oldular?

 

Gerçi hepsini de aynı kefeye koyamayız...

Bir çoğu Ulus-Kimliğin ne olduğunu biliyor ve farkında...

Farkına varamayanların da yapısı belli...

 

Tek sarıldıkları söylem:

Dilimiz yasaklandı...

 

Tamam, hatadır, yapılmaması gerekiyordu...

Peki, şimdi yasak mı?

Hala yasak mı?

Artık o yasaklar kalkmadı mı?

Daha neyin kavgasını veriyorsunuz; Dilimiz yasaktı diyerek?

2000 yıl önce de Çinliler, Orta Asya'lı Türkleri öldürüyorlardı;

Gidip dava mı açalım?

Ya da 1000 yıl önce Latinler, Bizans'ı yağmaladı;

Yunanlılar, İtalyan'lara dava mı açsın?

 

Ama neden illa ki dillendiriyorlar;

Çünkü, kendi parçalanmışlarının suçunu atabilecekleri daha başka ele avuca sığar nedenleri yok!

Gerçi o da ele avuca sığar, inandırıcı birşey değil ama

İşte, umut ve fakir ilişkisi...

Peki 80 yılda, bir toplum bu kadar parçalanır mı?

Ya da 10 yılda?

Hayır,

Kürtlerin parçalanmışlığı, yine onların kendi öz toplumsal yapılarından kaynaklanır...

Yüzlerce yıl, o yapıyı korumalarından kaynaklanır...

Türkmenler de o yapıyı korusalardı,

Türkmenler de büyük olasılıkla, her bölgede büyük parçalanmışlıklar yaşayacaklardı...

Ama işte, yine Aşiret Kültürü'nün verdiği bir toplumpsikolojisi bu:

Kendine yontmaz;

Suçu başkasında arar...

Çünkü kendisi kusursuz olmak zorundadır...

Kendi parçalanmışlıklarının suçunu, kendisinde arayamaz o yüzden...

O Aşiret sistemini reddetse bile, olsun;

Ulus Devlete yükler...

Yeter ki kendisini suçsuz çıkarabilsin...

 

İnsana verdiği değer de böyle...

PKK, Kürtleri mi öldürmüş?

Aman canım, hesabını sormaz...

PKK' da Kürt'tür çünkü...

Topu devlete at;

PKK'yı devlet yarattı deyiver...

Yine kendini haklı çıkar...

 

Hep aynı kafa yapısı...

Hep aynı kültür öğesi...

Hep aynı özellik...

 

Hangi olayı, hangi olguyu ele alırsan al...

Ceylan'ı da alsan, Bilge Köyü'nü de alsan;

Aynı, aynı, aynı...

 

Hep "Ben haklıyım" demece...

Başkacası yok...

 

Hiç boşuna bizleri Kürt Düşmanı ilan etmeyin...

Siz, kendi kendinizin düşmanısınız...

Kendi kendinizi;

Hem çok fazla seviyorsunuz,

Hem de hiç sevmiyorsunuz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Tengeriin, eline sağlık...

 

Bu sözde Kürt haklarını savunan, sözde demokrat insanların ne amaç güddükleri, neyin özlemini duydukları artık gün gibi ortadadır.

Ayrıca, sözde ergenekon terör örgütü diyerek aydınları içeride tutan ve PKK gibi kanlı bir örgüt için demokratik açılım yapan ve üyelerini neredeyse kırmızı halı ile karşılayacak olan hükümet (ve ayrıca DTP) nin de gerçek yüzü ortadadır.

 

Sorarım size, Ergenekon Ergenekon diye bağıranlar, demokrasi diye bağıranlar şimdi cevap versin.

Bu mudur demokrasi? Bu mudur açılım?

 

Her şey gün gibi ortadadır.

Ancak unutulan bir şey var ki, halk gözünü açmakta. Bunların hepsine gerekli cevabı en kısa zamanda verecektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bana ne yaptığımı sormak yerine kendiniz bu ülkenin bir paraçası olan kürt halkına karşı kısıtlamalara karşı ne yaptığınızı söylermisiniz.

Siz çıkıp Ey halkım bizim Kürt asıllı kardeşlerimize haksızlıklar yapılıyor dilleri yasaklanıyor sistemin bu baskısına karşı onları desteklemeliyiz dedinizmi?

Diyarbakır Cezaevinde yaşananlar hiçbir cezaevinde yaşanmadı türkiyede iyice araştırın ve o dönemi yaşayanları bir dinleyin derim.

Gerçeklerin ne olduğunu gördükten-dinledikten sonra ezberletilmiş gerçeklerinizi yazmamızı beklemezsiniz herhalde....

 

Siz, kendinizi bu Ulus'un bir parçası olarak görüyor musunuz ki,

Bu Ulus'un bir bireyinin, kendisini bu Ulus'tan görmeyenler için üzülmesini bekleyesiniz?

 

Daha önce de söylemiştim:

Bu ülkede herkes;

Çeçenlerin, Çerkeslerin yaşadıkları acılar ve işgaller için üzülür,

Çünkü bu ülkede, Kafkaslarda yaşayanlar kadar Kafkasyalı insan var

Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür...

Etnik-Kimliğe bürünmezler...

 

Bu ülkede herkes;

Boşnakların, Makedonların, Arnavutların yaşadıkları acılar ve işgaller için üzülür;

Çünkü bu ülkede, Balkanlarda yaşayanlar kadar Balkanlı insan var

Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür...

Etnik-Kimliğe bürünmezler...

 

Bu ülkede herkes;

Çin'deki Uygurların, Türkmenlerin yaşadıkları acılar ve işgaller için üzülür,

Çünkü bu ülkede, Asya'da yaşayanlar gibi Türkmen kökenli insan var

Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür...

Etnik-Kimliğe bürünmezler...

 

Bu ülkede herkes;

Filistinlilerin, Iraklıların yaşadıkları acılar ve işgaller için üzülür,

Çünkü bu ülkede, Filistinde, Irak'da yaşayanlar gibi Arap kökenli insan var

Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür...

Etnik-Kimliğe bürünmezler...

 

Bu ülkede herkes;

Rumlar acılar yaşasalar, emin olun ki onlar için de üzülür,

Çünkü bu ülkede, hala yaşayan Yunan/Rum kökenli insan var

Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür...

Etnik-Kimliğe bürünmezler...

 

Bu ülkede herkes;

Halepçe'de Kürtleri yaşadıkları acılar ve işgaller için üzüldü ve sınırını oradan gelenlere açtı,

Çünkü bu ülkede, oradalarda yaşayanlar kadar Kürt kökenli insan var...

 

Ne yazık ki yine de Kürtler, kendilerini bu Ulus'un bir parçası olarak göremedi...

 

Ne yazık ki gerek bu ülkede, gerek İran'da, gerek Irak'ta, gerek Suriye'de ve hatta Ermenistan'da hiç bir Etnik-Unsur,

Artık Kürtlere birşey olduğunda o kadar da üzülmez...

Çünkü Kürtler, illa ki kendilerini, herhangi bir Ulusun parçası olarak görmemekte ısrar ediyorlar...

Ve her Ulus birlikteliğini, illa ki Irk Birlikteliği yani kendileri gibi algılayarak, parçalamaya yöneliyorlar...

İran, Irak, Türkiye...

Hangisinde rastlarsanız rastlayın, o ülkeler için tek parçalayıcı unsur rolünü hep Kürtler üstleniyorlar...

Özgürlükçü oldukları için mi?

Hayır...

Oyun, onların üzerine oynandığı ve yapılarının da oyunun parçası olmaya uygun olmasından dolayı...

 

Dolayısı ile;

Bu ülke de insanlar, Ceylan için de üzülmeyi bilir, diğer katledilmiş Kürtler için de...

Katledenlere de hesabını sormayı da bilirler...

 

Fakat siz, Ceylan'ı savunacağım diye tüm Ulus'a çamur atarsanız

Ve ayrılıkçılığınızı, Ceylan'ın üzerinden provake ederseniz;

Bu Ulus, elbette ki Ceylan'ın hesabını sorma konusunda sizi yalnız bırakacaktır...

Her yerde böyle olur, böyle olacaktır...

 

Siz, PKK'ya, katlettiği canların hesabını sormak yerine;

Onları çiçekle karşılayıp,

PKK'nın katlettiği canların hesabını devlete ve Ulus'a yüklediğinizde,

Elbette ki o Ulus, sizi yalnız bırakacaktır...

Bundan daha doğal ne olabilir...

 

Siz yalnız kalmak istiyorsunuz;

Bu Ulusun sizi yalnız bırakmak istemesinden kaynaklanmıyor bunlar...

 

Ceylan'ı, tek bir kişi olarak ele almayın;

Haksızlık yapılan tüm herkes açısından ele alın...

 

Burada hatayı, sizden nefret edenlerde aramayın...

O kitleleri kendinizden nefret ettirirken;

Kendinizde arayın...

 

Sık sık soruyorum:

Bü ülkede, tüm etnik-unsurlar, birbirleri ile çok iyi anlaşırlarken ve kaynaşırlarken,

Neden Kürtler ile uyuşmazlık yaşanıyor sadece?

Bir tek siz doğrusunuz da,

Tüm diğer etnik unsurlar mı yanlış yaklaşıyor?

Yoksa bir tek sizde mi var yanlışlık?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eflatun'un Devlet'in de ki mağarayı bilenleriniz vardır mutlaka.Bir mağara,esaret altında bulunanlar.Gölgeler aleminde yaşayan bu insanların yaşamı gerçeklerin akislerinde ki görüntülerden ibarettir.Eflatun,onları oradan çekip düşündüğünüzü varsayın der;gerçek olanla karşılaşan esaretin gerçeğe olan tepkisini şu şekilde ifade eder;

 

"Onlara şimdiye kadar yaşadıklarının gölgelerden ibaret olduğunuzu anlatamazsınız,onlar gölgeyi gerçeklerden daha gerçekçi bulurlar."

 

Kürt Sorunu başlığı altında son yazılanları okudukça aklıma nedense Mağaradakiler geldi.

 

Aşiret yapısı,aşiret yapısı...Kürtler!

 

Burada aşiret yapısını inkar eden arkadaşımız var mıydı?

 

Bu konuda yazan arkadaşlarımız;

 

Diyarbakırlı,Biji,Uçanşahin....

 

Siz aşiret yapısı yok mu dediniz ki,burada saatlerce Kürtler ve aşiret yapısı anlatılmak için zaman harcanıyor!

 

...

 

Aşiret yapısı vardır efendim.Dün kadar etkili olmasa da bugün bölge halkı hala aşiretler ile yaşamaya devam etmektedir.

 

Aşiret yapısı vardır,yoktur diyen ya yalancı yada bilgisizdir.

 

Ancak;

 

Var olan yapı sadece Kürtler ile yoktur;bu yapıyı besleyen sadece Kürtler değildir.Devlette çoğu zaman bilinçli bir şekilde bu yapıyı korudu,besledi.

 

Başımıza ağa diken biz değildik sadece,koruyucuların bize ahkam kesmesi için silah ile ağa yapan da biz değildik sadece.

 

Kürtler masum değil,masum olmayan Kürtler kadar Türkler,Ermeniler de suçlu...Devlette suçlu!

 

Şehir ağaları da köy ağaları da devlet ile vardır gerçeğinde,sadece halklar ile değil!

 

...

 

Kürt sorunu,sorunlu Kürtlerin aşiret olma kavgası değildir.

...

 

Kürt olduğu için canından olan,dili yasaklanan,ayıplanan,taraf olmaya zorlanan Kürtler var bu ülkede.Ya Allah aşkına,neden sayfalarca biz-siz ayırıma girme yerine;arkadaşım bak devlette hata yaptı,bizde.Ama siz de şunu yaptınız diyemiyorsunuz?

 

Siz çıkıp Ey halkım bizim Kürt asıllı kardeşlerimize haksızlıklar yapılıyor dilleri yasaklanıyor sistemin bu baskısına karşı onları desteklemeliyiz dedinizmi?

 

demediler.Çünkü mağarada yaşıyor hala herkes.

 

Gölgelere ve pankartlara o kadar takılı kalmışız ki;

 

Gerçeği göremiyoruz!!!!!!!!!!!!

 

Değerli Boşig,

 

Sizin ulusallaşma anlayışınız da,başkasını yok sayma olmasa da;

 

Uygulanan ulusallaşma çabalarında Kürt halkı yok sayılkdı.

 

Sizin için birilerinin Kürt olması hiç öenmli değilken;

 

Uygulananlarda Kürt olmak suçtu.

 

PKK ve DTP ve diğerleri umrumda değil.Hiçbir siyasi anlayış,hiçbir ideoloji beni zerre kadar ilgilendirmiyor.Ben gölgeler aleminde yaşamıyorum.

 

Benim yaşadığım alemde hala insanlar ölüyor.

 

Beni ilgilendiren sadece bu!

 

Boşig,sizin gibi düşünmeyenlerin acılarına sessiz kalırım şeklinde ki cümleniz gerçekten üzücü.

 

Benim dediğime bakın;

 

yaşananlar sessizliğin özeti değil mi zaten!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aşiret yapısı,aşiret yapısı...Kürtler!

 

Burada aşiret yapısını inkar eden arkadaşımız var mıydı?

 

Bu konuda yazan arkadaşlarımız;

 

Diyarbakırlı,Biji,Uçanşahin....

 

Siz aşiret yapısı yok mu dediniz ki,burada saatlerce Kürtler ve aşiret yapısı anlatılmak için zaman harcanıyor!

 

Mavi, söylediklerimi anlamamış olmanız konusuna girmiyorum bile...

Ben, sizin ya da diğer kimselerin "Aşiret Yapısı Yoktur" dediğini iddia etmedim zaten...

Sanki "Siz, Aşiretlerin varlığını reddediyorsunuz" demişim gibi niye davranıyorsunuz;

Ne alaka?

Nedir bu?

 

Yazımı daha dikkatli okumanızı tavsiye ederim...

 

Aksine, siz Aşiret yapısının varlığını ve kaldırılması gerektiğinin gerçekliğini kabul ediyorsunuz;

Fakat, o yapının size benimsettiği kültürü ve dünya algısını, yaşantısını da, ne tuhaftır ki, sıkı sıkıya tutuyorsunuz, savunuyorsunuz...

Bu bir çelişkidir...

Örneğin;

İnsanların öldürülmesine karşı çıkıp, katillere çiçek sunmak gibi bir çelişkidir...

 

Eflatun'un Devlet'in de ki mağarayı bilenleriniz vardır mutlaka.Bir mağara,esaret altında bulunanlar.Gölgeler aleminde yaşayan bu insanların yaşamı gerçeklerin akislerinde ki görüntülerden ibarettir.Eflatun,onları oradan çekip düşündüğünüzü varsayın der;gerçek olanla karşılaşan esaretin gerçeğe olan tepkisini şu şekilde ifade eder;

 

"Onlara şimdiye kadar yaşadıklarının gölgelerden ibaret olduğunuzu anlatamazsınız,onlar gölgeyi gerçeklerden daha gerçekçi bulurlar."

 

Kürt Sorunu başlığı altında son yazılanları okudukça aklıma nedense Mağaradakiler geldi.

Unutmadan;

Ne tuhaftır ki, bende aynı şeyi sizler için düşünüyordum...

 

Sizin ulusallaşma anlayışınız da,başkasını yok sayma olmasa da;

Uygulanan ulusallaşma çabalarında Kürt halkı yok sayılkdı.

Sizin için birilerinin Kürt olması hiç öenmli değilken;

Uygulananlarda Kürt olmak suçtu.

 

Mavi, hep söylüyorum;

Amerika'nın Irak'ı "Ben oraya demokrasi ve özgürlük götürüyorum" diyerek işgal etmesi ve insanları katletmesi

Demokrasiyi ve Özgürlüğü, Amerika'nın yansıttığı şekilde mi algılamamızı

Ve Özgürlük ve Demokrasi'ye karşı çıkmamızı mı gerektirir?

 

Başka bir örnek vereyim:

Atatürk 1907de İttihat ve Terakki'ye katılıyor.

Katıldıktan hemen sonra, İttihat ve Terakki'den, Ordu ile Siyasetin içiçe olup olmaması kaygısı nedeniyle ayrılıyor.

Atatürk; Ordu'nun siyasete, siyasetin de orduya karışmaması gerektiğini savunuyor...

Dolayısı ile Atatürk, daha o dönemde Darbeci zihniyetine de karşı,

Ve bundan sonra İ.T. ile aralarına keskin ayrımlar giriyor...

Ondan hemen sonra İ.T.

Darbe yapıp, Abdülhamit'i tahttan indiriyor...

Ve dahası,

Atatürk çok partili düzene geçiş denemelerinde şunu şart koşuyor:

Siyasete atılacak olanlar, Ordu'dan istifa edecekler...

Kazım Karabekir istifa ediyor ve İttihat ve Terakki'nin başına geçiyor...

 

Yani Atatürk, Askerin siyasete karışması ve darbe yapması konusunda kesin bir fikre sahip

Ve her zaman da bunun arkasında durmuş:

Asker, siyasete karışamaz...

 

Bugüne değin darbe yapanların tümüne bakıyoruz,

Darbelerini "Biz Atatürkçüyüz" diyerek yapmışlar...

Onların "Atatürkçüyüz" propagandası yapmış olmaları,

Atatürk'ü Darbeci yapar mı?

Ya da o Darbeciler, gerçekten Atatürkçü müdürler?

 

Hangi iktidar ya da hükümet "Ulusalcıyız" diyerek neler yapıyor...

Onların "Ulusalcılık"ın altına sığınmaları, Ulusalcılığı, Irkçı ya da herhangi bir Etnik-Kökene Karşıtlık anlayışı anlamına sokmaz...

Aynen Yavuz Selim'in İslam'ın altına sığınarak binlerce Alevi'yi katletmesinin sorumluluğunu,

İslam'a yükleyemeyeceğimiz gibi...

Aynen Amerika'nın Demokrasi'nin ardına sığınarak binlerce Iraklıyı katletmesinin sorumluluğunu,

Demokrasi'ye yükleyemeceğimiz gibi...

Ulusalcılığın ardına sığınarak yapılanları da Ulusalcılığa yükleyemezsiniz...

 

Benim savunduğum şeyi "Senin ulusalcılığına göre!" diyerek niteleyemezsiniz...

Ulusalcılığın ne olup olmadığı ve tarihsel tanımı, gerçekliği bellidir.

Bana göre falan da değildir...

 

Daha modern bir toplumsallaşma biçimi sunmadığınız durumda,

Daha ilkelini savunmuş olmaktan öteye gidemezsiniz...

 

İnsanlar bir arada yaşamak için belirli bağlara ihtiyaç duyarlar...

İlkel insanlarda bu totemdir falandır filandır...

Sonra Kan bağı/klan olmuştur...

Sonra Din bağı olmuştur...

En sonra Ulus Birlikteliği oldu ve şu an daha modern bir toplumsal bağ yok...

Varsa söyleyin, onu benimseyelim...

Etnik-Kökeninizi, kimlik olarak edinmek kaygısında olduğunuz sürece,

Nasıl bir toplumsallaşma kaygısında olacağınız da bellidir ve bunun çağdaş bir model olmayacağı kesindir.

 

Ulusallık;

Aynı toprak üzerinde geçmişte birlikte yaşamış, bugün birlikte yaşamakta olan ve gelecekte de birlikte yaşayacak olma azminde olan kitlelere denir...

Bizim, üzerinde durduğumuz gerçeklik budur ve kimsenin dili, dini, ırkı da zerre kadar umrumuzda değildir...

 

PKK ve DTP ve diğerleri umrumda değil.Hiçbir siyasi anlayış,hiçbir ideoloji beni zerre kadar ilgilendirmiyor.Ben gölgeler aleminde yaşamıyorum.

 

O zaman umrunda olmayan kesimler ile aynı söylemleri kullanmamanız daha inandırıcı olmaz mı?

 

Boşig,sizin gibi düşünmeyenlerin acılarına sessiz kalırım şeklinde ki cümleniz gerçekten üzücü.

 

Söylediklerimi yine yanlış anlamışsınız...

Uluslar, birliktelik üzerinden hareket ederler...

Aynı ortak duyguları paylaşırlar...

 

Benim gibi düşünmeyenlerin acılarına sessiz kalırım diye birşey söylediğimi hiç hatırlamıyorum...

Eğer söylediysem de halt etmişim...

 

Ben, Kürtlerin, kendilerini, ortak kaderi ve bağı kullandıkları Ulus'tan soyutladıklarını niteledim sadece...

Bütün bir Ulus, aynı ortak kaygıları paylaşır ve aynı ortak duygular üzerinden bütünleşirken

Siz kendinizi o duygulardan ayrı kılarsanız, ayrı nitelerseniz, kendi kendinizi ötekileştirirseniz;

Örneğin PKK gibi bir terör örgütünün ilk defa katliam yaptıkları günü "Şenlik" olarak adlandırıp, kutlarsanız;

Binlerce insanı katletmiş bir örgütü sahiplenirseniz;

O örgütün elemanlarını çiçekler ile karşılaşırsanız;

O örgüt, sizin kendi halkınızı da katlettiği halde, "Terör Örgütü/Katil" bile diyemez ve hatta demek için Ulus ile pazarlık ederseniz;

O örgütün ve onun siyasi kanadının söylemlerini dillendirirseniz;

O Ulus'da elbette ki sizi kendisinden görmeyecektir...

Bugün Kürtlerin yaşadıkları da budur...

 

Acı ama gerçek...

Bu, sizin gerçekliğiniz...

Bu, Kürtlerin gerçekliği...

Bu, bizim gerçekliğimiz...

 

Devamlı olarak "Türk halkı ile Kürt halkının bir kavgası yok" diyorsunuz...

Bu söylem bile başlı başlına kavga sebebidir...

Neden mi?

 

"Türk" dediğinizde içeriğine;

Çerkezler, Lazlar, Ermeniler, Boşnaklar, Türkmenler, Arnavutlar, Rumlar, Araplar, yani bu ülkenin, etnik kökeni ne olursa olsun tüm vatandaşları giriyor...

Onların hepsi kendisini Ulus adı ile "Türk" olarak niteliyor...

 

"Kürt" dediğinizde ise;

Sadece Kürtler giriyor...

Yani, "Türk" denildiğinde, aslında içeriğinde olması gereken;

Ancak sizin illa ki "Türk-Kürt" biçiminde kullanarak kendinizi, diğer etnik-unsurların bütününe yani Ulus'a ötekileştirdiğiniz kesim, kendiniz...

 

Bu ülke de sadece Kürtler yok...

Bu ülkede, siz "Türk" dediğinizde, o adı ortak değer olarak alan tüm diğer etnik-unsurlar var...

Siz "Siz Türkler-Biz Kürtler" dediğinizde,

Bütün bir Ulusa karşı, tek bir etnik-kökeni yani kendinizi ötekileştirmiş oluyorsunuz...

 

Burada tartışanlar ele alın:

Sadece benim kökenimde bile bir tarafım Laz...

Aramızda Çerkezler var, Boşnaklar var, diğer etnik-kökenden insanlar var...

Ama hiçbirimiz "Biz Lazlar-Siz Türkler", "Biz Boşnaklar-Siz Türkler", "Biz Çerkezler-Siz Türkler" demiyoruz...

Hepimiz "Bir Türkler" diyoruz,

Aynı ortak değeri paylaşıyoruz...

Tek "Siz Türkler-Biz Kürtler" diyenler sizlersiniz...

Bunu söylüyorsunuz ve sonra da bizim sizi ötekileştirdiğimizi iddia ediyorsunuz...

Siz, kendi kendinizi ötekileştiriyorsunuz...

Siz, kendi kendinizi dışlattırıyorsunuz...

Siz, kendi kendinizi ayrıştırıyorsunuz...

 

Size anlattıklarım martaval ya da duvardaki gölgeler gibi gelebilir...

Ne yazık ki bu sizin sanrınız...

Topluma ve o toplumun benimsediği değerlere bir bakın;

Bütün etnik-unsurlar çok iyi anlaşabilirken, Kürtlerin niçin dışlandığına bir bakın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.