Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında


cozunurluk

Önerilen İletiler

Sevgili Mavi Olmayan Gökyüzü , ve Saygıdeğer Dostlarım ;

 

Öncelikle Ben Bizzat Dini Konular Ana Başlığı Dışında Şimdiye Dek Hiç Yazı Yazmadım, Denilebilir

.

.

.

 

 

Çok teşekkür ederim sevgili arkadaşım.Bilgilendirici ve olması gereken bir ayrıntı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kürt sorunu olarak ılerı sürülen ve bır nevı dayatmaya dönüsen,bu kavramın aslı SARK SORUNU'dur,Kürt sorunu ıse aldatmacasıdır.Bu aldatmaya AKP nın basbakanıda ortak olmustur,nedenını nıcınını bu topıce yazma geregı duymuyorum.

Sark sorunu sımdıkı takma adıyla Kürt sorununun kaynagını HILAL-SALIP kavgasından zıyade Islam'ı temsıl eden Türk ve Avrupalı kavgası olarak görmek daha akıllıcadır.

 

Sark sorununun ana ayagını Ermenı ve Kürtlerın (aslında Gurmanc)Osmanlıdan koparılması olusturur.Bu calısmanın ılk ayagı Ermenılere karsı uygulanmıs olup,Ermenılerın kATOLIKLESTIRILMESI amaclanmıstır.Bu nedenle daha 1700 lü yıllarda bazı Ermenıler mezhep degıstırerek Katolık olmuslardır.1830 yılında ıse Osmanlı ülkesındekı Ermenıler ayrı bır mıllet olarak kabul edılmıs ve bu zamandan sonra Fransa'nın Osmanlı devlet ıslerıne müdahalesı ortaya cıkmıstır.

 

Robert Kolejı vasıtasıyla Ermenıler ıcın özellıkle olusturulan Ermenı tarıhı ve kültürü calısmalarının akabınde,Anadolu ve Mezopotamya'da yasayan "Gurmanc,Soran,Goran ve Kürt lehcelerı ıle konusan tüm asıretler,Kürt adı altında toplanmaya calısılarak,yenı bır mıllet olusturulma faalıyetlerı baslamıstır.Aynı calısma yıne Anadolu'nun dogusunda yasayan Azerıler ıcın de uygulanarak,Azerılerın Türk toplumundan koparılmasına calısılmıstır.

Daha öncede zıkrettıgımız gıbı Kürt olarak toplanmaya calısılan bu gruplara bır TARIH ve EDEBIYAT olusturma gayretlerı de hız kazanmıstır.

Gurmanc,Soran,Goran ve Kürtlerın en önemlı özellıklerı ortadoguda su ve petrol yataklarının tam üstünde yasıyor olmalarından kaynaklanmaktadır.

Bu ÖZ TÜRK halkları kendı mılletının bagrından koparılarak kücük olusumlar seklınde organıze edılıp sömürülmeye hazır hale getırılmek ıstenmıstır.

 

Ruslar sıcak denızlere ınme hayalıyle daıma Anadolu toprakları üzerınde hak ıddıa edıp bu bölgelerı sömürgelestırerek,Balkan ülkelerı örnegınde oldugu gıbı kendı nüfus alanı ıcersıne almak ıstemıslerdır.Dolayısıyla Ruslar Türkıyenın Dogu ve Güneydogusunda ayrılıkcı bır yapı olusturmak amacıyla 1700 lü yıllarda faalıyetlere baslamıslardır.

Sayısız belgelerde gösterıyorkı Rusya ve Batı ,Türkıyenın Dogu ve Güneydogusu üzerınde cok büyük projeler pesındeydıler.

 

16 Subat 1920 Londra Konferansının 258.sahıfesınde kı belgeye göre."...Ingıltere Kürt devletı kurmak ıstedıklerı bölgede cok fazla maden oldugundan emınler.."

ve sahıfe 280'deyse şunlar denıyor: ..."Lord Curzon ERZINCAN'Iında Ermenlere verılmesını Karadenızdede bır Lazıstan kurup Ermenılerın mandasına vermeyı ıstıyor,bu teklıfı dıger delegeler tarafından kabul edılmıyor."Bunlar belgelerden sadece ıkısıdır.

10 Mart 1920 tarıhlı Ingılız Dısıslerı Bkanlıgındakı toplantıda şu karar alınıyordu:..."ISTANBUL RESMEN ISGAL EDILECEK VE BUNA BAHANE OLARAK TÜRKIYEDE'KI AZINLIKLARA KÖTÜ DAVRANILDIGI ILERI SÜRÜLECEK"

26 Mart 1920 Amıral Sır.F. De Robeck'ten Lord Curzon'a:..."Kürdıstan Türkıyeden tamamen ayrılıp özerk olmalıdır.Ermenılerle Kürtlerın cıkarlarını bagdastırabılırız.Istanbuldakı Kürt klubü baskanı SAID ABDÜLKADIR,ve Parıstekı Kürt delegesı SERIF PASA hızmetımızdedır."

 

ZAZA,GURMANC ve Kürtlerın Türklerden koparılması ıcın ortaya konan Ingılız oyunlarından bırısıde 1920 yılındakı Parıs konferansında Ermenı BOGOS NUBAR pasa ıle SERIF PASAnın ılan ettıklerı KÜRT-ERMENI ISBIRLIGIDIR.

Bu ısbırlıgı Kürtler tarafından sıddetle kabul edılmemıstır.Bu oyuna Gumanc,Zaza ve Kürt halkı büyük tepkı vererek karsı cıkmıs bu ısyanlarını mektup ve telgraflarla basta Parıs,Istanbul ve Ankaraya göndermıslerdır.

Dersım mebusu DIYAP AGA,..."HEPIMIZ BILIYORUZ VE SÖYLÜYORUZ KI DINIMIZ,VE DIYANETIMIZ,ASLIMIZ VE NESLIMIZ BIRDIR.NE KÜRTLÜK NEDE TÜRKLÜK DAVASI VARDIR,HEPIMIZ BIRIZ,KARDESIZ,ISIMLERIMIZ BILE AYNIDIR.HEPIMIZ BIR ANANIN BIR BABANIN COCUKLARIYIZ.AMA DÜSMANLAR BIZI BIRBIRIMIZE SALDIRTMAK ICIN TUZAKLAR KURUYORLAR...

 

Hakkarı mebusu Mazhar Müfıt bey,...Lord Curzon Kürtlerın aslında Turanlı yanı Türklerın amcaoglu olduklarını ve bugüne kadar Türklerle beraber yasadıklarını memleketın felaketlerıne bırlkkte katlandıklarını bılmıyormu?

 

Basrada bır sıır bestelenmıstır.Denıyor kı:Türkler Basradan gıdelı,ben oglu Şad'a düsmüs bır ana gıbıyım.Ey Sad yürü,onlar bıze gelmezlerse bızı onlara götür...

Kürtlerın Türklerden ayrılmak ımkanı yoktur.Cünkü ıkısıde bır toplumun cocuklarıdır...

 

Kürt sorunu adı altında sömürü ve bölme planlarının ana konusunu,yenıden bır mıllet olusturma gayretı olusturur.

Ortadogudakı Türk bakıyelerını Kürt adı altında toplayarak onlara yenı bır tarıh ve edbıyyt kazandırmayı amaclamaktadırlar.

Kürtler trıh boyunca Türklerle omuz omuza aynı hedefe ılerlemıs ve omuzomuza hertürlü saldırıya karsı savasmıslardır,Batının oyunları ıle özlerı bır olan bu ıkı toplumun bırıbırıne düsman olması kadar acı bırsey olamaz.

 

Gurmanc ve Kürtlerın kökenı-Karakutu yayınları

 

 

saygılarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kardesce yasamak,ne güzel birsey,ayni sevincleri kederleri paylasmak,Ülkenin her kösesi bizimdir gururunu birlikte yasamak,ayni havayi teneffüs edip ayni sulari icmek budur kardesce yasamak,elinde bomba ile karakola saldiri düzenlemek kardesce yasam degildir,Güngöreni kana bulamak kardesce yasam degildir,anasinin karnindaki cocuk henüz gözlerini acamamisti,onu hayattan koparmak kardeslik degildi.katil denildigi zaman demokrasiden insan haklarindan bahsediliyor,peki Güngörende ölenlerin insan haklari yokmuydu,onlarin bu dünyada yasama haklarini ellerinden almak hangi gerekcelerle hakli gösterilebilir?

 

diyorsunuz Sayın Politika.Kardeşçe yaşamak insanları yok saymak değildir aynı zamanda.11 yaşındaki bir çocuğa 13 kurşun sıkmak değildir.İnsanlrı konuştuğu dilden yargılamak,anadilini konuşuyor diye gülünç cezalarla gözdağı vermek hiç değildir.Sabahın bir vakti,evleri basıp tekme tokat insanları uyandırmak değildir. Faili denilen ama o kadar ölüme rağmen fail kalan cinayetler,jitemciler değildir kardeş olmak.Koruyucular köylerde yakıp yıkarken,insanlar taraf olmaya zorlanırken,bu ülkenin doğusu hergün ölüm haberleri ile çalkalanırken,köyler yakılırken,topraklarından sürülmüş insanların mağduriyetini bir tarafa bırakın o insanlara terörist gözüyle bakılırken kardeşçe yaşamak tüm bu olanlara rağmen ''insanlar'' dediğim insanlarınıza ve onun yaşadıklarına bu kadar yabancı kalmamaktır.

 

Ne oldu? çıt yok,kürtlerin haklarını arayan dtp ve pkk terörü değilmiydi ,yakalanlar dtp ye kayıtlı teröristler....şimdi diyecek birşeyleri varmı hala bekliyorum.

 

diyor Sevgili Kaplan;benim hakkımı arayan DTP,PKK mı?Hayır arkadaşım.Benim hakkımı arayan yine yaşayan yine acı çeken insanlar(ımız).Ve hak yaşama hakkı ise bu hak benim hakkımdır;kimse hiçbirşeyi bahane etme hakkına sahip olduğunu zannedip o hakkıma el uzatamaz!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Uzun zamandır bir yazıyı okurken bu kadar eğlenmemiştim; "Yavuz Hırsız, ev sahibibi bastırırmış" misali bir yazı; özellikle de Türk Solu dergisinden 10 yıla yakındır teorize edilen söylemin değişik versiyonunu okumuş oldum, ama içine sık sık arabesk bir tavır sokulmuş şekli ile...

Bu yazıyı okuduğumda aklıma şu geldi: Sanırım ben Türkiye'de yaşamıyorum !!!

.

.

 

Verilmesi gereken cevap bu olmasın mı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Pek birşey anlaşılmadığını sanmıyorum...

 

Bence anlaşılmayan o kadar çok nokta var ki!Az önce bu konuda yazdıklarınızı okudum da,neden hala bu kadar yabancısıyız gerçeklerimizin diye düşünmeden edemedim.Siz eğer bu ülkede yaşıyorsanız şunu çok iyi bilmeniz gerekir ki;bu ülke de adı ne olursa olsun;adına ne koyulursa koyulsun, halledilmeyen bir sorundur Kürt Sorunu.Sorun olmuş Kürtler denilse de neden sorun edildiği bilinmeyen Kürtler derim sizlere.Ve bu sorun maddi/manevi çok büyük kayıpları kendisiyle getirmiştir,getirmeye de devam ediyor.Daha geçen gün 9 asker şehit olduve hala ulu orta savrulan bombalar,mayınlar bölgede can almaya devam ediyor.

 

Siz Kürt Sorunu hakkında yazarken önce Kürt Milleti var mı diye sadece ''bu kadar da olmaz'' dedirten bir soru ile başlamış,daha sonra kabul etmediğiniz o milletin Türk asimilasyonu yaptığını iddia etmişsiniz.İşte bu beni oldukça şaşırttı.Neye dayanarak bunu söylediğinizi açıklarsanız sevinirim.Ve gel gelelim aşiret olma özelliğini kısmen de olsa koruyan Kürtlere...Aşiret bugün ne kadar etkilidir,bu konuda belgelere dayanarak değil,çevremde olan bitenlere bakarak çok az derim.Doğuda hala kırılamayan bir aşiret;sosyal bir olgudur;bunu konuşmak,tartışmak için bazı sosyo verilere ihtiyaç olmakla beraber;ben aşiret değil de;feodalite(kısmen de olsa varlığı yadsınamaz) bence de biraz svar olan bir sistemin korumaya çalıştığı bir düzen olarak algılıyorum.Sistem çökerse,çarklar devrilir ve halk olması gereken yerde olur.Dikkat edelim;anlamaya çalışalım.Şark sorunu olarak Osmanlı Devleti içerisinde adlandırılan,Cumhuriyet döneminde de çeşitli toprak reformlarıyla devlete bağlanmaya çalışılan bölge halkını buna rağmen bu sisteme mecbur eden neydi.Kimse kalkıp bana halk neden sustu demesin.Halk kime dayanarak hakkını arayacak,tüm köyün sahibi olan bir ağaya mı,dini çıkarlarına göre yorumlayan bir din adamına mı yoksa sistemin adamı olmuş aşiret ağalarına mı?Kime...?Sevgili arkadaşım,bak bunları yazarken hiçbir belgeye,kitaba,yazıya veya herhangi parti ve örgütün bana verdiği bilgilerle yazmıyorum.Ben bunlara fazlasıyla tanık oldum.Doğuda yaşadım,ne olursa olsun ters giden birşey vardı orada.Zulüm vardı,ölüm vardı.Ben caddeyi boydan boya kapatan askerleri,gece boyunca kapımızı çalan kim olduğunu bile bilmediğimiz zamanları hiç unutmadım.Dağa götürülmesin diye evlerimiz de saklanan gençleri de unutmadım.Gecenin bir yarısı babmla benim üstüne yağdırılan kurşunları,babamın bana siper oluşunu,sabaha kadar pencerelerin önünde kıvrılışımızı unutmadım.Güpe gündüz her an patlayacak silah seslerini beklemek ne kadar acı.Bütün bunlar yaşanırken ve yaşanmaya devam ederken kimse kalkıp da sorun morun yok demesin.Şimdi kalkıp yazdıklarınıza bakıyorum da yasak,dayatma gibi ********* kavramları Türk'lere de yapıldı diyerek böylesine bir *********** şekilde savunmanız,anayasa da yok dil yasağı derken,bizim neden hala yasaklı olmadı mı yok sayılmış bir dili konuşmamızı görmemezlikten gelemezsiniz.Kürtçe Anayasada yasaklanmadı;ama hep yasaklı kaldı.İşte biz bunu anlamadık ve sorduk,anlamaya çalıştık neden?Aslında yazdıklarınıza şaşırmadım,yaşayan,tanık olan ben iken;yaşamayan biri bunları yazar değil mi?

 

Ve kimse kalkıp olayı bir PKK veya DTP'ye indirgemesin.Ben burada kimsenin temsilciliğini kabul etmiyorum.İnsan kanını reva gören tüm ******** red ediyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ve Kürtler kimdir sorusuna,belki zamanınız yoktur diye bir alıntı ile cevap vereyim!

 

 

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

''Kürtler Kimdir?

 

Kürt İsminin Kökeni...

 

Kürtler, Ortadoğu’nun en eski halklarından olup Toros dağlarından Zagros dağlarına kadar uzanan coğrafyada yaşayan ve Hint-avrupa dil grubuna ait bir dil konuşan halkdır. Yaşadıkları coğrafyanın adı tarihsel olarak Kürdistandır, başka bir tanımla ise kuzey Mezopotamya da denilebilir. Tarihi kaynaklar Kürtlerin tarihini 5000 yıl geriye götürmektedir.

 

 

Etimoloji

 

“Kürt” isminin kaynağı tarihsel olarak çok eskilere dayanmaktadır. Bazı araştırmacılara göre Kürt teriminin temelinde KUR kelimesi yatmakta olup Sümer kökenlidir. Sümerce'de KUR, dağ demektir. Tİ eki aidiyeti ifade eder. Böylelikle KURTİ kelimesi dağın halkı anlamına gelmektedir. Bu ismin geçmişi M.Ö. 3000'lere kadar dayanmaktadır. Kürdistan coğrafyası bilindiği gibi dağlık bir bölgedir. O çağlarda insanlara coğrafyalarıyla veya yaşam tarzlarıyla bağlantılı adlar verilirdi. Kürtlerinde işte bu dağlık coğrafyada binlerce yıldır yaşamasından dolayı bu adı almış oldukları ileri sürülmektedir. Sümercedeki KURTİ adı, Greklerede 2200 yıl önce Kurdienne (Kürt memleketi) diye geçmiştir.

 

The Name Kurd And İts Philological Connections adlı yazısında Driver, listesini yazıtlardan çıkardığı Kurti, Karda, Karduk, Gord, Kord, Cardakes, Cyrtii, vd gibi sonekleri farklı dillere göre değişse de hepsi ortak bir krd/krt öğesi içeren tüm bu adların aynı kökten geldikleri ve etnik olarak ilişkili oldukları sonucuna varmıştır.

 

Dr. Asad Khailany’nin yaptığı araştırmalarda binlerce yıllık tarihi kaynaklar Kürtleri şöyle kaydetmiştir:

 

What the ancients referried to Kurds as:

 

Sümerler (Sumerian) - Karda, Kurti ve Guti,

Babiller (Babylonians) - Garda ve Karda,

Asuriler (Assyrians) - Qurti ve Guti,

Grekler (Greks) - Kardukh ve Gordukh,

Ermeniler (Armenians) - Kortukh ve Gortai-kh,

Persler (Persians) - Gurd veya Kurd,

Süryaniler - (Syrians) Kardu ve Kurdaye,

İbraniler ve Keldaniler (Hebrews and Chaldeans)- Kurdaye,

Aramaik ve Nesturiler (Armamic and Nestorians)- Kadu,

Erken islamik dönemlerin Arap yazarları (Arabs) - Kurd (çoğul Akrad),

Avrupalılar ise M.S. 7. yüzyıldan itibaren - Kurd demişlerdir.

 

 

Milattan önceki tarihlerde Mezopotamya’da tarih sahnesine çıkmış birçok kavimlerin Kürt asıllı olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Mesela isimleri tarihlerde anılan; Subaru, Kurti, Guti, Lulu, Kusi, Kassit, Mitanni, Med, Mannai, Urartu, Karduk, Cyrtii, Gord, Kord, Kardakes v.s. gibi kavimlerin çoğunun Kürd olması yüksek olasılıktır. Etimolojik olarak incelendiğinde bugünkü Kürtlerin atalarından bahsedildiği anlaşılmaktadır.

 

==ANTİK KÜRT TARİHİ==

 

 

Kürtler tarih boyunca bir çok krallık, devlet ve beylik kurmuştur. Milattan önceki tarihlerde Mezopotamya’da tarih sahnesine çıkmış birçok topluluğun Kürt olması büyük ihtimaldir. Mesela isimleri tarihlerde anılan; Subarlar,Guti,Lulu, Kusi, Kassit, Mitaniler, Mannai, Urartu, Cyrtii (Kyrti/Kur-ti-i, Kimmer, Kardu, Med v.s. gibi kavimlerin çoğu Kürddür. Etimolojik olarak incelendiğinde bugünkü Kürtlerin atalarından bahsedildiği çok açıktır.

 

==YUNANLI KSENEFON VE ANLATIMLARI ==

 

Günü Gününe Onbinlerin Kürdistan'dan Geçişi

Kürdistan’a giriş tarihleri Milattan önce 14 Kasım 401 idi. 20 Kasım’a kadar Kürdistan içerisinde yol alan Ksenefonun ordusu, 21 Kasımda Kendriti Nehri denilen bugünkü Botan çayına ulaştı.

 

Grillos’un oğlu, Diodoradan doğma Tarihçi ve filozof Xenophon veya Ksenefon Milattan önce 431 yılı civarında Atina yakınlarındaki Erxieon’da doğdu. Yunanca Sokrates olarak telaffuz edilen filozof Sokrates’in öğrencisi idi.

 

Ünlü filozof ve tarihçi olan Atinalı Ksenophon (M.Ö.430-355) Anabasis (sefer) adlı eserinde(6) yaşanan olayların yanı sıra geçtiği bölgelerde yaşayan halklar konusunda birçok bilgiler verir .

 

Pers İmparatorluğunun Batı Anadolu valisi olan Kiros/Keyhüsrev’in babası Pers kralı Darius (Kürdçe DARA) ölmüş. Büyük oğlu Artakserksis tahta geçmiş ama Kiros adlı küçük kardeş tahta çıkan kardeşi II Artakserksise (M.Ö. 404-358) karşı isyan etmiş ve tahtı ele geçirmek için ordu toplamaya başlamıştı. Kiros Kral olan kardeşi Artakserksis’e karşı sefere hazırlanıyordu.Yunanlı bir ordu toplayıp 10 bini aşkın savaşçının katıldığı İran seferini başlatmıştı. Sonuçta Ksenefon, Milattan önce 401 tarihinde Pers kralının oğlu Kiros’un komutanlığında, Kral ikinci Artakserksis’e karşı sefere katıldı.

 

Ksenefon’un Ellinika adlı kitabı, III. kitap, I. bölüm).

 

Kiros komutanlığındaki bu sefer M.Ö. 6 Mart 401 tarihinde bugünku Manisa ilinin Salihli ilçesi yakınlarındaki Sardes şehrinden çıkışla başladı. Anadolu’yu boydan boya geçip Babil yakınlarındaki Kunaksa’da 5 Eylül 401 tarihinde iki pers kral adayı orduları karşı karşıya geldiler. Kunaksa savaşında, ordusu galip gelmesine rağmen, Kiros öldürüldü. Böylece Ksenefon kral adayı ve dostu Kiros’u kaybetti. Yunanlılar savaşı kazanan taraf olmasına rağmen, destekledikleri kral adayı Kiros öldürülmüştü. Bu yüzden de, bir yandan savaşı kazandıkları için galip sayılırlarken, öte yandan da, destekledikleri Kiros öldürüldüğü için mağlup sayılıyorlardı. Kunaksa yenilgisinden sonra memleketlerine dönmek üzere yola çıkan Helen askerlerinin kumandanı da öldürüldüğü için 10 bini aşkın Yunanlı asker başsız ve komutansız kalmıştı. Bunun üzerine Ksenefon yeteneği ile kendisini komutan seçtirmişti. Ve Yunanlılar Ksenefon komutasında Yunanistan’a geri dönmeye başladılar. İşte bu dönüş tarihte “Onbinlerin Donüşü olarak” adlandırıldı. (Yunancası “Kiru Anavasi”).

 

Onbinler, donüşlerinde Kurdistandan ve Ermenistan da geçtiler. Komutan Ksenefon da başından geçenleri yazdı. Kiru Anavasi kitabı ortaya çıktı. Kiru Anavasi’nin 4. kitap olarak adlandırılan bölümü, Onbinlerin Kurdistandan geçişini anlatır.

 

Onbinler, donüşlerinde Kurdistandan ve Ermenistan da geçtiler. Komutan Ksenefon da başından geçenleri yazdı. Kiru Anavasi kitabı ortaya çıktı. Kiru Anavasi’nin 4. kitap olarak adlandırılan bölümü, Onbinlerin Kurdistandan geçişini anlatır.

 

Yunanistana geri dönen ordunun Kurdistana giriş tarihi: Milattan Önce 14 Kasım 401 idi. 20 Kasım’a kadar Kurdistan içerisinde yol alan ordu, 21 Kasımda Kendriti Nehri denilen bugünkü Botan çayına ulaştı. Ermenistana girdi.

 

==KSENEFON VE KURDİSTANDAN GEÇİŞİ ==

 

Yazar, filozof, tarihçi ve komutan Ksenefon (Xenophon) Milattan önce 401 yılında yazdığı Anabasis adlı eserinin üçüncü kitabındada Karduklardan sözeder.

 

Yunanlı Xenophon 10 bini aşkın ordusuyla Pers ordusunu yendikten sonra başladığı yolculuktan geri dönerken Kardukların ülkesinden geçer ve Kardukların saldırısına uğradığını anlatır.

 

Mesela:

 

* Kürdlerin kimsenin hakimiyetini kabul etmeden özgür yaşadıklarını yazmış. Onun tarifine göre Karduklar dağlar arasında yaşayan savaşçı bir halktı. Akamenid kralına bağlı değildiler. Onların ülkesinden sonra Ermenistan gelmekteydi.

 

Ksene = yabancı, fon = ses. Ksenefon= yabancı ses, yabancılarla konuşan demektir.

 

Yazar, filozof, tarihçi ve komutan Ksenefon, üçüncü kitabının sonunda değinmeye başladığı Karduklardan bahseder:

 

*Karduklar çok savaşçı ve pek çevik insanlardı, İran Şahının düşmanı olup; ona tabi değillerdir. O kadardı ki Karduklar bir defasında 120 bin kişilik İranın kraliyet ordusu bunların ülkesini işgal etmiş, bir teki bile geriye dönemeden yok olmuştur, sebebide Kurdistanın çok karışık oluşu.

Ksenefon, Kardukhların, İranlılardan bambaşka soydan ve onlara çok düşman olduklarını, bir tanık olarak anlatmıştır.

 

Ksenefon dördüncü kitabında tekrar döner ve şunlardan bahseder:

 

*Kardukların ülkesine girdiklerinde düşmanın geçiş yollarını kapamamaları için sessiz ve hızlı bir şekilde ilerleme düşünceleri olduğunu yazmış.

 

*Kardukların toplanarak öndeki askerlere saldırdığını bazılarını öldürdüğünü ve diğerlerinide yaraladıklarını ve bu saldırının kendilerini sürpriz bir şekilde yakaladığını yazmış. Eğer Kardukhlar daha büyük bir rakamla bu saldırıyı yapsalardı ordusunun büyük bir bölümünün yokedilmiş olacağını anlatmış.

 

*Kardukların çok iyi savaşçılar olduğunu, ellerinde boyları büyüklüğünde yayları ve uzun okları olduğunu yazmış. Mükemmel okçu olduklarını ve yayları gererlerken sol ayağı ile yayın ağaç kısmına basıp kirişi gerdiklerini belirtmiş. Kürd oklarının büyük ve kuvvetli olduğundan Yunan askerlerinin kalkanlarını ve göğüs zırhlarını delip geçtiğini ve askerleri öldürdüğünü yazmış. Kürd oklarının bu özelliklerinden dolayıda Yunan askerlerinin o okları yerden alıp mızrak yerine geri fırlattığıı yazmış.

 

*Sapan kullandıklarını yazmış. Taş, ok ve sapanlarla bir nevi gerilla savaşı yürüttüklerini yazmış. Hep beraber saldırdıklarında , hep bir ağızdan, saldırı marşı biçiminde bir marş söylediklerini yazmış (Kürdçedir herhalde).

 

* İşgal sırasında Kardukların çoluk çocuğunu alarak dağlara çekilip işgalciye karşı direndiklerini yazmış. Kürd köylerindede epeyce bakır eşya olduğunu yazmış.

 

*Karduklarin dağlarda ateşler yakarak, bu ateşlerle biribirleriyle haberleştiklerini yazmış.

 

'''NOT: KSENEFON İ.Ö 401 YILINDA GÖRDÜĞÜ KÜRDLERİ ANLATIYOR.'''

 

* Kürd köylerinde, Kürd evlerinin çok güzel olduğunu, bol yiyecek bulunduğunu ve bu evlerde bolca şarap bulduklarını, şarap saklama sarnıçlarının sıvalanmış iyi sarnıçlar olduğunu yazmış. Kürdlerin çok modern ve gelişmiş bir toplum olduğunu anlatmış.

 

*Kürdlerin geçiş yollarını tıkadıklarını ve üstlerine tonlarca ağırlıkta kayalar attıklarını ve askerlerinin paramparça olduğunu, bazılarının öldüğünü diğerlerinin kol ayakların koptuğunu anlatmış. Birkaç çarpışmadan sonra Ksenefon anlaşma önerdiğini, ölü Yunanlılar’ın cesetlerini istediğini anlatmış. Kürdlerinde, Yunanlılara “evlerimizi yakmazsanız ölülerinizi size teslim ederiz”, dediklerini yazmış.

 

Tarihteki ilk Kürd-Yunan anlaşması. Bu anlaşma yapılırkende tercüman kullanılmış herhalde: Yunanca - Kürdçe.

 

*Anlaşmaya rağmen görüşmeler daha bitmeden Karduklar yeniden taşlar yuvarlamaya başlarlar. Yürüyüş ertesi gün Karduklar’la savaşa savaşa devam eder.

 

*Nihayet Yunanlılar “Kurdistan” ile Ermenistan’ı ayıran sınır olan Centrites Nehri‘ne (Ancient Turkey kitabının yazarı Seton Lloyd’a göre bu nehir Dicle’nin doğu kolu olan modern Botan Irmağı’dır) ulaşır.

 

* Kurdistandan 7 günlük geçiş süreci boyunca hiç uyuyamadıklarını ve sürekli savaştıklarını, çok sayıda silahlı Karduklar’ın saldırıları altında çatışarak Kurdistandan çıktıktan sonra rahat bir uyku uyuyabildiklerini yazmış.

Sonraki yürüyüşleri Ermenistan içine devam etmiş. (IV. Kitap, s. 287-91).

 

Bu haritada Ksenefon’un anlattığı Kurdistan ve Ermenistanı ayıran sınır.

 

Dicle’nin doğu kolu olan modern Botan Irmağı Van Gölünün altındaki uzun koludur.

 

 

Ksenefonun izlediği yol

 

 

Kürdler bu sınırların diğer yerlerindede yaşıyordu tabiki. Ksenefonun anlattıkları özellikle Kurmanci Kürdleri olabilir. Ermeniler bu bölgeye eskiden Trakya-Balkan bölgesinden göç ettikleri ıspatlandı. Frigce ve Ermenice çok yakındır birbirine zaten. Ermeniler oralara daha gelmemişken Ermenilerin yaşadığı yerlerde Kürdler yaşıyordu.

 

*Ksenefon Kürdistandan geçişleri süresinde başlarına gelen felaketlerin, Pers ordusuna karşı savaştıklarında başlarına gelenlerden daha fazla olduğunu yazmış.Ksenefonun 10 bini aşkın ordusuyla çıktığı yolda geri sadece 2 bin asker dönebilmiş.

 

Ksenefon’un “Karduklar" ve “Kardukhia” hakkında kısmen dedikleri bunlardır.

 

Kardukların modern Kürdler’in ataları olduğu görüşü bilim dünyasında kabul görmüştür.

 

====Etimolojik açıklama====

 

'''NOT: Ksenefon Kürdlere Kard-ukh-i demektedir.'''

 

Kard: Kürd, demek.

 

Kürdçedeki ‘u’ harfini Yunanlılar telaffuz edemiyorlar. Bundan dolayı da “a” olmuş.

 

“-ukh” eki eski Ermenice çoğul ekidir yani Türkçedeki -LER ile -LAR eki karşılığıdır.

 

Ermeniler Kürdlere Kurd-ukh/Gurd-ukh diyorlardı eski çağlarda bu da Kürt-ler demektir.

 

Yani Ksenefonun kullandığı “Kard-ukh” Kürd-ler demek.

 

Ama Ksenefon bu kelimeye bir de yunanca çoğul eki olan Kardukh-i'yi ekleyerek KARD-UKH-İ’ demiş. Bugünkü Türkçeye de ‘Kard-ukh-lar’ olarak çevrilmiş.

 

'''Yani KARD-UKH-İ “KÜRD-LER-LER” demek.'''

 

Karduklar özellikle Kurmanc Kürtleriyle yakınlık göstermektedir ''

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

diyorsunuz Sayın Politika.Kardeşçe yaşamak insanları yok saymak değildir aynı zamanda.11 yaşındaki bir çocuğa 13 kurşun sıkmak değildir.İnsanlrı konuştuğu dilden yargılamak,anadilini konuşuyor diye gülünç cezalarla gözdağı vermek hiç değildir.Sabahın bir vakti,evleri basıp tekme tokat insanları uyandırmak değildir. Faili denilen ama o kadar ölüme rağmen fail kalan cinayetler,jitemciler değildir kardeş olmak.Koruyucular köylerde yakıp yıkarken,insanlar taraf olmaya zorlanırken,bu ülkenin doğusu hergün ölüm haberleri ile çalkalanırken,köyler yakılırken,topraklarından sürülmüş insanların mağduriyetini bir tarafa bırakın o insanlara terörist gözüyle bakılırken kardeşçe yaşamak tüm bu olanlara rağmen ''insanlar'' dediğim insanlarınıza ve onun yaşadıklarına bu kadar yabancı kalmamaktır.

 

 

 

diyor Sevgili Kaplan;benim hakkımı arayan DTP,PKK mı?Hayır arkadaşım.Benim hakkımı arayan yine yaşayan yine acı çeken insanlar(ımız).Ve hak yaşama hakkı ise bu hak benim hakkımdır;kimse hiçbirşeyi bahane etme hakkına sahip olduğunu zannedip o hakkıma el uzatamaz!

Sn mavi terörün o bölgelerde insanları nasıl katlettiklerini,çoluk çocuk demeden nasıl kıydıklarınıda çok iyi biliriz,hala o terörün acısını, tercavüze uğrayan gelinler,kızlar ve bunların acısını yaşayanlar bilir.

 

teröre destek vermeyen köyleri nasıl yakıp yıktığını, daha sonra gelip ''asker yaptı'' propagandasını yaptığını bilmeyen kalmadı.

Faili meçhul dediğin cinayetleri ise pkk ve dtp yandaşlarına sorun cevabı onlar verecektir,(verebilirse eğer).

Her zaman söylerim,korucuların evleri yakıp yağmaladığını gördünüzmü?ancak duyduğunuz propagandalar dan ibarettir.

siz o bölgede yaşamış insan olarak ,ve vicdan ve namusunuzun üzerine doğru söylemenizi istiyorum..ve ısrar ediyorum..

Ne zaman ,nerede ,durup dururken korucular evleri yaktı.

ordan burdan dutduğunuz propagandaları burada gerçekmiş gibi yansıtmayın...siz yazılarınızdan anlaşıldığı kadar inançlı insansınız lütfen görmeden bilmeden bu propagandalara alet olmayın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn mavi terörün o bölgelerde insanları nasıl katlettiklerini,çoluk çocuk demeden nasıl kıydıklarınıda çok iyi biliriz,hala o terörün acısını, tercavüze uğrayan gelinler,kızlar ve bunların acısını yaşayanlar bilir.

 

teröre destek vermeyen köyleri nasıl yakıp yıktığını, daha sonra gelip ''asker yaptı'' propagandasını yaptığını bilmeyen kalmadı.

Faili meçhul dediğin cinayetleri ise pkk ve dtp yandaşlarına sorun cevabı onlar verecektir,(verebilirse eğer).

Her zaman söylerim,korucuların evleri yakıp yağmaladığını gördünüzmü?ancak duyduğunuz propagandalar dan ibarettir.

siz o bölgede yaşamış insan olarak ,ve vicdan ve namusunuzun üzerine doğru söylemenizi istiyorum..ve ısrar ediyorum..

Ne zaman ,nerede ,durup dururken korucular evleri yaktı.

ordan burdan dutduğunuz propagandaları burada gerçekmiş gibi yansıtmayın...siz yazılarınızdan anlaşıldığı kadar inançlı insansınız lütfen görmeden bilmeden bu propagandalara alet olmayın.

 

 

Ben Pkknın ne olduğunu çok iyi biliyorum,yaptıklarının da farkındayım.Kimse bana PKK masum diye birşey söyleyemez;buna da hayır derim.PKK yaptı dediklerinize;ama sadece o yapmadı.Sevgili Kaplan bakın elimi vicdanıma koyuyorum ve o vicdana sadece insanı koyuyorum.Koruyucular mı?Size vereyim bir örnek;teyzemin eşi.O da koruyucu.Yapmadığı kalmadı.O bunun bedelini toprağa verilen gençeçik fidanlarla ödedi;hala da ödüyor.Altınları için yeni gelinleri katletti;toprak davası için kadın çocuk demeden yaktı;yıktı.Şimdi hala sokaklarda rahatça yürüyor.*********Ama onun kadar vicdansız olamıyor çoğu zaman insan.İnanın ki yaşadıklarımı yazdım;duyduklarımı değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ve Kürtler kimdir sorusuna,belki zamanınız yoktur diye bir alıntı ile cevap vereyim!

 

 

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

''Kürtler Kimdir?

 

Kürt İsminin Kökeni...

 

Kürtler, Ortadoğu’nun en eski halklarından olup Toros dağlarından Zagros dağlarına kadar uzanan coğrafyada yaşayan ve Hint-avrupa dil grubuna ait bir dil konuşan halkdır. Yaşadıkları coğrafyanın adı tarihsel olarak Kürdistandır, başka bir tanımla ise kuzey Mezopotamya da denilebilir. Tarihi kaynaklar Kürtlerin tarihini 5000 yıl geriye götürmektedir.

 

 

 

 

Kürt halkının Türkiye'deki yeni kuşağının, gerek kendi kökenlerini ve geçmişteki başarılarını öğrenme bakımından, gerekse de yarının dünyasının daha üretken yurttaşları olma bakımından bu çalışmadan yararlanacağını umuyorum.

 

Mehrdad R. Izady

Mart 2003, New York

 

-http://www.institutkurde.org/products/shopping/product_details.php?product_id=295-

 

MEHRDAD R. IZADY

 

 

 

Kürt dili hangisidir?

Kürt, bir kimlik olmayıp dilsel bir birliktelikten yoksundur. Kırmanç kimliği Bahdinani ve Sorani gibi alt kimliklere bölündüğü gibi, dilsel olarak birçok alt lehçeye ayrılır. Bahdinani dediğimiz Kuzey Kırmançası, Hakkari'de 12. yüzyılda gelişmeye başlayan ve asıl gelişimini Yavuz Selim'den sonra 16. ve 17, yüzyılda tamamlayan ve Botani, Beyazıdi, Hakkari gibi lehçelere ayrılan bir dildir. Keza Sultan Murat'ın Bağdat'ı alması sonrası kimliği gelişmeye başlayan ve Şafi kimliği ile ortaya çıkan Soraniler, 17. ve 18. yüzyılda geliştirilmiş bir dile sahiptirler. Etnik olarak da o yıllardan sonra toparlanmış olup, dilleri çok heterojen ve karmaşık olup başlıca lehçeleri Mukri, Erdalani, Germiyani, Hoşnav, Pijder, Warmava,Kermanşahi ve Erbilli'dir.

 

Kırmançlarla birlikte Güneydoğu'daki Şafi Dımıliler de Siveriki, Kori, Hozu, Moti, Sabak, Dumbili gibi farklı lehçeler de konuşurlar. Keza Güney Soranilerin Yezidi Goranilere geçişi söz konusudur.

 

Soraniler karşısında gerileyen Goraniler Hewremani, Bacalani, Kelhuri, Nankeli, Kardula, Sencabi, Zengana, Kaka ve Kirmanşahi gibi lehçelere ayrılırlar. Ve buradan Lurlara geçiş göstererek kaybolurlar.

Goranilerin Nikitin tarafından Lurlara geçiş göstererek Kürt olmadığı ve Kürtlüklerini kaybettiği ileri sürülmektedir. Keza diğer taraftan da Kürtçe olarak tanımlanan Pahlevice lehçeyi konuşan yegâne topluluğun Goraniler olması Kırmançların ve Soranilerin 15., 17. ve 18. yüzyılda gelişmiş dilleri göz önüne alındığında tarihsel olarak da çok farklı köklerden gelmiş bir dilsel gruplaşmalar olduğu, hatta dağlık bölgelerdeki bir kabilenin diğer kabileyi anlamadığı onlarca yüzlerce dilin, ilkel toplumlardaki dilsel özelliği Kürt dilli dediğimiz topluluklar içinde görmekteyiz.

 

Bunu söyleyenin bir Kürt bilgini olma iddiasında olan Izady olması, olgunun gerçekliğini açıkça ortaya koymaktadır.

Görüldüğü gibi bir Kürt dil birliğinden söz edebilmek bu kesin farklılıklar karşısında mümkün değildir.

 

Farklı kabile gruplarının oluşturduğu bu dilleri Goranice, Soranice ve Kırmançice ve Dımılice diye üst birliklerde birleştirmek olanaklı değildir. Kaldı ki Izady'in vurguladığı gibi Romence ve Fransızca arasındaki gibi farklılıklar "Hangi Kürtçe?" diye sormayı gerektirir. Keza Izady'nin itiraf ettiği gibi Kürtler, kendilerini tek bir ulusal grup olarak birleştirecek ortak bir dil ve dinden yoksundur. Şu anda birçok Kürt lehçesi arasındaki sözlü anlaşma düzeyi, Fransızca, İtalyanca, Almanca, Portekizce arasındaki anlaşma düzeyinden farklı değildir. İç içe geçmiş vadi ve tepelerde bir arada bulunan toplulukların arasındaki dilsel anlaşma düzeyinin bu denli birbirinden kopuk olması, bu toplulukların tarihsel olarak bir arada bir ordu düzeninde, bir kolektif aksiyonda veya bir bütünleşmiş toplumsal düzende bir arada bulunmadığının açık göstergesidir.

 

Bu olgu, daha önce de belirttiğim gibi yüzlerce farklı dili konuşan devlet öncesi ilkel komünal toplulukların veya Kafkasya'da bir dönem yüzlerce farklı dili konuşan dağlı etnik toplulukların bir ulusal kimlik oluşturamadığı dönemlerin temsilcisi olarak görülmektedir. Bu boyutuyla bir ulus oluşturma süreci, tarihsel kolektif bir aksiyon ve ordu oluşturma ve bununla büyük bir akın yapma sürecinde ortaklaşmış askeri bir dilin yanında, uzun mesafeli ticaret yapma sürecinde geliştirilmiş bir ticari dille ortaya çıkmaktadır.

 

Ulus kavramı, süperetnos kavramı bu sürecin ürünüdür. Oysa Izady'in vurguladığı gibi bir vadinin diğer bir vadideki, bir tepenin diğer bir tepedeki topluluğu anlamakta zorluk çektiği topluluklar arasında tarihsel bir bütünlük, kolektif bir aksiyon, tarihsel bir konfederasyon olamaz. Bu gruplar Osmanlı tarafından alınarak gerek Güneydoğu'da gerekse Kuzey Irak'ta Türkmenlere karşı yerleştirilmiş ama yerleştirmeden sonra bir araya gelememiş, Osmanlı feodalitesi, bürokrasisi içerisinde paşalar ve beyler tarafından yönetilmiş ve bu beylerinde sürekli değiştiği bir yapının ürünü olan olguyu açıkça görmekteyiz.

 

Kürt kimliği yaratmayı ve bu kimliklerden Pankürdik bir ulus çıkarmayı amaçlayan milliyetçi bir Kürt bilgini olan M. Izady, Thomas Bois'in İslam Ansiklopedisi'nde Kürt kavramını "barbar dağ aşiretleri, göçebeler olarak yaşamlarını sürdüren, sefalet içinde köylere yerleşen topluluklar" olarak tanımlanması tepkisini çeker.

 

"Atalarının tarihini yazmayı borç bildiğini" söyleyerek yeniden tarih yaratma uğraşına girer. Izady yalnızca Cambridge'deki İngilizce kaynaklara dayanarak, "Kürtler kendi tarihlerini kaydetmese de, Mezopotamya'da sürekli ilişki içinde oldukları okuma yazma bilen uygar pek çok halk tarafından tarihleri kaydedilmiştir" diyerekten Kürt tarihini yazmaya başlar. Ama burada vurgulanması gereken, Kürt tarihi içinde prensler, krallar, hanedanlar yaratma, onları tarihte bulma çabasına giren Izady'in ilk itirafında vurguladığı gibi Kürtlerin bir alfabesinin olmadığı ve bundan dolayı tarihlerini yazmadığıdır.

 

Yanılğının nedeni !

Bu noktadan hareket eden Izady, "Bugün yaşadıkları ülkelerin yerli halkları olan Kürtlerin hiçbir tarihi başlangıç noktası yoktur" diye Kürtlerin krallarının, uygarlıklarının, devletlerinin tarihini yazmaya başlar. Cambridge'deki tarih atlaslarına bakar, Kürdistan olarak varsaydığı, "Günümüzde Kürtlerin yaşadığı coğrafyadaki tüm uygarlıklar, devletler, ırklar, etniler Kürt'tür; Kürtler bu halkların torunlarıdır" diyerek tarih yazmaya başlar. "Hurriler, Guttiler, Kurtiler, Madlar, Zelalar, Karduçiler ya da Arimedler, Sagatlar, Mitanniler ve Kassitler gibi toplulukların Kürtlerin ortak atası olduğu" sonucuna varır. İleriki tarih yazımızda belirteceğimiz gibi birbiri ile hiçbir ilişkisi olmayan, bu bölgede birbirlerin üzerine gelmiş ve bu gelme sürecinde bir öncekini topluca yok etmiş, köle etmiş, serf etmiş veya etnik birliğini dağıtmış, devletini yıkmış toplulukların tümünü Kürt saymak gibi bir tarihsel yanılgıya düşer.

 

Bu yanılgının sebebi, Thomas Bois'ın Kürtlerin ilkel komünal toplum aşamasında olduğunu vurgulamasıdır.

 

Oysa Thomas Bois dışında Nikitin de, Marr da ve Kürdistan konusunda çalışma yaptığını ileri süren tüm Batılılar da Kürtlerin antropolojik olarak ilkel komünal topluluk aşamasında olduğunu, henüz bir uygarlığa çıkmadığını ve uygarlık aşamasına gelmediği için de feodal bir yapıya geçemediklerini vurgular.

 

Bu aşamada da ulus devlet oluşturmanın olanaksızlığından bahseder. Günümüzde gerek Hobswam gerek Antony Smith, "Ulus devlet yaratmanın önündeki en büyük engel tarihsel bir kimliğin olmamasıdır" der.

 

"Ulus devlet oluşturmak için de tarihsel bir kimlik yaratmaya ve yeniden bir tarih yazmaya başlarlar" tezini birebir kanıtlarcasına Kürtlerle hiçbir ilgisi olmayan toplulukları Kürt olarak kabul eden, baştan hatalı bir tarih tezini yazmaya koyulur.

 

Kürtlerin bu bölgenin yerel halkı olduğunu kabul ettirmek için, Urartuların, Hurrilerin Kürt olduğunu ileri sürdükleri gibi Medler ve Mittaniler gibi bu bölgeye Turan yaylasından gelmiş olan halkların da Kürt olduğunu iddia eden çelişkili bir tarih yazımına başlar.

 

kürtler kimdir sorusunun cevabını, Pankürdizm'i savunan Izady'den bir alıntı ile ele alalım. Izady'e göre "Kürtler Dımıli, Bahdinani, Sorani ve Gorani" gibi farklı kimlikler ile karşımıza çıkar.

 

Bu farklı kimliklerin dilleri arasındaki ilişki, Fransızca ile İtalyanca arasındaki ilişki ya da daha kesin biçimde söylersek Fransızca ile Romence arasındaki ilişkiye benzer. Tıpkı Fransızca ve İtalyanca gibi artık aynı dilin lehçeleri olarak sınıflandırılmayacak kadar birbirlerinden kopuktur. Kürt kimliği ile bütünleştirilmesi hedeflenen gruplardan "Dımıliler" ve "Bahdinaniler" Kırmançlar tarafından "Zazalar" olarak adlandırılırlar. Dımıliler Kırmançlardan "Herewere" olarak söz ederler. Buna karşılık Soraniler Kırmançlara "Zebabu" derler.

 

Goraniler Soranilerden "Korkora" ve "Wawa" diye söz ederken, Soraniler Goranileri "Maco Maco" olarak adlandırmaktadırlar.

 

Izady'den aldığımız bu bölümde görüldüğü gibi, Fransızca ve İtalyanca veya Fransızca ve Romence gibi birbirinden farklı dilleri konuşan grupların birbirlerine karşı dost olmadıkları anlaşılmaktadır.

kendilerini Kürt, dillerini de Kürtçe olarak nitelendirilmesini sağlayan aydınlar ve dışarıdakiler (Batılılar) tarafından teşvik edilinceye kadar." diyerek Kürt isminin Batılılarca ileri sürüldüğünü bir "Kürt bilgini" olarak itiraf eder.Izady"Bunlar hiçbir zaman kendilerini Kürt, dillerini de Kürtçe olarak nitelendirmemişlerdir. Ta ki yakın zamanda Kırmanç yüksek sınıfının

Kürtlerin Anadolu'ya yerleşimi

Yaptığımız bu alıntılardan açıkça görüldüğü gibi Kırmançlar, Osmanlının Alevi Türkmenleri Güneydoğu Anadolu'dan sürüp çıkardıktan sonra bu bölgeye Şafi kimlikleri ile yerleştirilen gruplardır. Göçebe Kırmançlar 16. yüzyıldan sonra başlaayrak dillerini ve etnilerini geliştirmişlerdir.

 

Yüzyılımızda Kırmançlara Kürt kimliği Batılılarca ve Ruslarca yakıştırılmış ve kabul ettirilmeye çalışılmıştır. İronik bir şekilde, kendilerini Şafi Kırmanç kimliği ile tanımlayan ve yüzyılımıza kadar Kürtlüğü, "cinlerin ve Havva'nın kızlarından doğmuş ve aynı zamanda peygamber tarafından lanetlenmiş topluluk" olarak gören Kırmançlara Kürtlük kabul ettirilmeye çalışılmış, yerleşik reaya olan Yezidi İrani Goraniler ise Kırmançlık dışında kalmıştır.

 

Goraniler arasında saha araştırması yapan Soane, Goranların Kürt olmayıp Lurlar gibi İrani olduklarını ileri sürmüştür.

Osmanlı tarafından Şafi Müslüman kimliği ile öne çıkarılan Kırmançlar, Yezidi olan İranlı reaya Goranlara verilen Kürt ismi ile çağrılmak küçük düşürtücü olduğu için bu kimliği reddetmişlerdir.

 

Bu nedenle çoğunluğu oluşturan Kırmançları Kürt olarak tanımladığımızda, Kırmançlar aşağı sınıf olarak gördükleri Goraniler ile aynı kimlikte olmayı kabul etmemişlerdir.

 

Bu durumda Kürt kimliği yaratma çabasında olanlar, başlangıçta Kırmançlara Kürtlüğü kabul ettirmek için Goranları Kürtlük dışı saymışlardır.

Gerçekte ise Goranlar eski Farsça Pehlevice dilini konuşan yerleşik reaya (köylü-serf) İranilerdir. Kırmançlar ise Türk-Tatar tarihsel devrimleri sürecinde Türk kabileleri ile Anadolu'ya gelen Tacikleşmiş kabilelerdir. Selçuklunun Şafi veziri Nizamül-Mülk'ün etkisiyle Şafileşmiş Türk-Tacik göçer gruplarıdır. Dımıliler Şafi, Zazalar Alevilerdir. Kırmançlar ile birlikte bulunan Şafi Dımıliler, Goranice'ye yakın bir dille konuşurlar. Soylu Kırmanç aşiretlerin yanındaki reaya köylü-serf olan Goran-Dımıli topluluklarının beraberliği, Kırmanç-Dımıli beraberliğinin örneğini oluşturur. Sultan Yavuz'un fermanı ile Diyarbakır Beylerbeyi'nin gösterdiği yerlere yerleşen Kırmanç ve Dımıliler, Osmanlının kendilerini feodalleştirmesi ve yerleşik düzene geçirmesi ile ilkel toplumsal göçebe yapılarını aşmışlardır.

 

Zazalar ise Türkmen kabileleri ile birlikte İran ve Anadolu'ya giren topluluklardır. Harzem ve Horasan'dan ve hatta Türkistan'dan gelen gruplar İlhanlılar devrinde Anadolu'ya yerleşmiş Akhun, Karahun (Akkoyun, Karakoyun) adlarını alan topluluklardır.

 

Akkoyunluların Hanedanlığı'nın Safevilere geçmesi ile Kızılbaş dinsel inanca dönen Türkmenler, Şah İsmail'in Sultan Selim karşısında yenilmesi ile Anadolu'dan sürülmüştür.

 

Kızılbaş katliamından kurtulmak için, Zaza kimliği bu süreçte Türkmenler tarafından öne çıkarılmıştır. Emir Şeref tarafından yazılan Şerefname'de Çemizgezek beylerinin kökeninin Arap ya da Fars olmayıp Türk olduğunun vurgulanması buna verilebilecek bir örnektir. Akkoyunlular döneminde Çemişgezekliler en ünlü Türkmen kabilelerinden biridir. Fakat bu ikili yapı nedeniyle bu kabile daha sonra Zaza olarak adlandırılacaktır. Ama Şerefhan'ın açıkça belirttiği gibi bunların kökeni Türk'tür. Keza Zaza Balabanlar da Akhunlar ile Anadolu'ya gelen Eftalitlerdir.

 

Harzemşahlardaki Özbek, Tacik, Sart birlikteliği, Türkmen-Zaza birlikteliğini açıklayan örneklerdir. Keza Kırmanç-Goran, Kırmanç-Dımıli birlikteliği, savaşçı Türk göçebelerinin yerleşik Türkistanlı İranlı, Horasanlı, İranlı, Harzemli, Afganlı birlikteliğinin sonucudur. Efendi-köle, bey-reaya, altın-urug, ilegen-urug, boyarı-bogul birlikteliği, Türk-Aryen birlikteliğinin fetheden-fethedilen birlikteliğinin bir sonucudur.

Görüldüğü gibi İzady'nin de vurguladığı şekilde birbirlerinden çok farklı olan Kürt kimlikleri esas olarak dışardan Batılılar tarafından kabul ettirilmeye çalışılmış fakat Kırmançlar için Kürt olmak, Yezidi Goranlar ile bağlantılı bir olgu olduğu için bu kimlik dışlanmıştır. Böyle bir durumda Yezidi olan Goranlar Kürt kabul edildiği takdirde, Batılıların ilk hedefi olan Kırmançlar kendilerini Kürt olarak kabul etmeyeceği için Goranların ve Dımılilerin Kürtlük dışında olduklarını ileri sürmüşlerdir.

 

Ama günümüzdeki Pankürdik tez bu aşamayı aşarak Büyük Kürdistan'ı oluşturma noktasında, birbirleri ile hiç bağlantısı olmayan toplulukları Kürt kimliği altında toplamıştır.

 

Bunun dışında Kürtlük ve Alevilik'in birbirine zıt kavramlar olmasına karşın, Alevi Türkmenlerin içinde yer alan Dımıliler ve Zazaların Kürt sayılması gibi aynı oranda çelişkili yaklaşımlar doğmuştur.

Zazaların Kürt olarak kabul edildiği bir yapıda Kırmançların Kürtlüğü kabul etmedikleri bir yapı söz konusudur.

O zaman "Kürt dili hangisidir" sorununa gelmemiz gerekir.

 

20. yüzyılda türetilen Kürt kavramına yakın ya da benzeşir sözcüklerin Cambridge Kütüphanesi'ndeki kitaplardaki İngilizce fonetiğindeki bozulmalarını da düzelterek tarihte Kürtleri aramaya başlar.

 

Kendinden önce Minorsky, Nikitin, Marr ve Boyce'un yaptığı bu uğraşı bir Kürt bilgini olarak geliştirmeye başlar. Sami Akatlar'daki "Gurt", günümüzdeki "Kürt" oluverir. "Gordiani" sözcüğü günümüzde "Girdi" olur. Keza milattan önce kurulmuş olan Kommagene Krallığı'ndaki "Zelani" hanedanı "Zilanlar" olarak günümüzdeki Zilanlar kabilesi olarak çevrilir. Oysa Zilanların ismi Silvanlardır. Keza milattan 1200 yıl önceki Mittanilerin günümüzdeki Metani kabilelerine, milattan 3000 yıl önce yaşamış Asurlardaki Kyritaların Kürtlere, Ksenefon'un tarihindeki Karduçilerin Karduklara ve oradan Kürtlere işaret ettiğini söyler. Milattan önce 1200'lü yıllardaki Loki Soraniler'den günümüzdeki Soraniler türetilerek kendi içinde bile çelişkili bir Kürt tarihi yazılmaya çalışılır.

 

Kürt kavramının doğuşu

Oysa Kürt kavramı, hiçbir topluluğun kendini Kürt olarak kabul etmediği 20. yüzyılda yaratılmış bir kavramdır ve burada saydığımız "Kürt"e benzer sözcüklerden hareketle bu saydığımız devletlerin Kürt olarak kabul ettirilmeye çalışılması gibi amatör bir çabaya girişilmektedir. Oysa olayın biraz gerçeğine döndüğümüz zaman, örneğin Ksenefon'un "Onbinlerin Dönüşü"ndeki Kardokhouilerin Kürtlerle hiçbir ilgisi olmadığı ve Gürcistan'da İberyalılara Ermenilerin verdiği bir isim olduğu söz konusudur. Keza Gordiani'nin de Gürcüler olduğu ve Kürtlerle hiçbir ilgisinin olmadığı Nikitin tarafından açıkça vurgulanır. Asurca da görülen Kürti-i kelimesinin yanlış okuma olduğu ve gerçekte ise Kurri-i olduğu ve Kürtlerle bir ilgisi olmadığı artık açıkça ortaya çıkmıştır.

 

Hamidiye Alayları'nda yer alan bir aşiret bloğu olan Silis Partisi'ndeki Zilan ismini Kommagene Hanedanı Zelanların devamı olarak görmek, keza milattan önce iki bininci yıllarda Turan'dan Ön Asya'ya gelen Mittanileri günümüzdeki Metina Aşireti olarak görmek, 17. yüzyılda oluşmaya başlayan Soranileri milattan önce iki bininci yıllardaki Loki Soranlar'ın devamı olarak görmek ancak Izady gibi bir Kürt "bilgini"nin bilgiçliği ile bağdaşabilir.

 

Sasaniler öncesi milattan sonra 3. yüzyılda Adibane topluluğunu 12. yüzyılda Habbaniler ile bin yıl sonra ortaya çıkmış biçimde 2000 yılında yorumlamak keza Bakrauande isminden hareket ederek Diyarbakır ismine ulaşmak, tarihte hiçbir zaman Kürt şehri olmamış Diyarbekir ismindeki "Bekir" sözünden Kürtçe Bakrauande sözcüğüne ulaşmak Izady'in ufkunun genişliğini göstermektedir.

Nikitin'in ayrıntılı olarak vurguladığı gibi bu antik kelimeler ile Kürt kelimesi arasında bağlantı kurulamaz. O halde 20. yüzyılın başında ortaya çıkan "Kürt" kelimesi ile yüzyılın başında hiçbir grubun kullanmadığı Kürt ismini antik tarihte aramanın anlamsızlığı açıktır. 2000 yıl önceki isimler gibi, 19. yüzyılda ortaya çıkan Milan, Soran, Goran gibi kabile gruplarını da tarihte aramanın bir anlamı yoktur.

 

Antropolojik bir yaklaşım

Antropolojik olarak Kürtlerin kimliğini ele alan Mark Skyes, "Halifeliğin Son Mirası" gibi anlamlı bir ismi olan kitabında Kürtleri Arap tipi Milanlar, Girdi Kürtleri, Mükri tipi, Şemdinan Kürtleri, Nasturi-Hakkari tipi ve Türkmen tipi olarak ayırmaktadır. Kürtler üzerine yapılan antropolojik çalışmaları devam ettiren Başmakov Kürtleri Batı Kürtleri, Doğu ve Güney tipleri gibi farklı gruplara ayırır. Batı tipleri sarışın, mavi gözlü, uzun kafalı; doğu güney tipleri ise esmer, siyah gözlü, yuvarlak kafalıdır. İlk gruba giren Batı tipi kendilerini Türkmen (Sekman, İnan) ya da İranlı (Modi) ile aynı ırktan sayarken, Güney tipleri ise kendilerini Arap ve Ermeni'ye yakın görürler. Mark Skyes ise Kürtleri antropolojik olarak Arap, Musevi, Hıristiyan, Nesturi ve Türkmen tiplerine ayırır. Field Kürtleri Ermenioid, Avroanadolu, Değişmemiş Akdenizli, Balkan, Afgan ya da Melez İranlı gibi tiplere ayırmaktadır.

 

Bu çokluk skalasına göre yapılan Kürt tipi ayrımında Ermeni tipi en çok rastlanan Kürt tipidir.

 

Bunu takip eden ise Anadolu ve Akdenizli tipidir. Kendilerini Kafkas, Aryen, Hint-Avrupalı ırk tipi sayan Kürt tarih yazıcılarının tersine Kürtler bir etnik tip oluşturmazlar. Bu anlamda etnik bir Kürt tipinden söz edilemeyeceği gibi, bir Kürt grubundan ya da Kürt dilinden söz etmek de olanaksızdır. İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, Romence gibi birbirinden uzak dilleri konuşan gruplar dilsel bir birlik değil, dilsel bir aglomera, üst üste gelmiş dağlık bölge dilciklerini konuşan topluluklardır.

 

Etnik olarak da Ermeni tipi, Arap tipi, Türk tipi, İran tipi gibi bölgedeki etnilerden bir araya gelmiş topluluklar oldukları görülür. Bunların, karışarak etnik bir homojenite oluşturmadığı açıkça görülmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben Pkknın ne olduğunu çok iyi biliyorum,yaptıklarının da farkındayım.Kimse bana PKK masum diye birşey söyleyemez;buna da hayır derim.PKK yaptı dediklerinize;ama sadece o yapmadı.Sevgili Kaplan bakın elimi vicdanıma koyuyorum ve o vicdana sadece insanı koyuyorum.Koruyucular mı?Size vereyim bir örnek;teyzemin eşi.O da koruyucu.Yapmadığı kalmadı.O bunun bedelini toprağa verilen gençeçik fidanlarla ödedi;hala da ödüyor.Altınları için yeni gelinleri katletti;toprak davası için kadın çocuk demeden yaktı;yıktı.Şimdi hala sokaklarda rahatça yürüyor.***************.Ama onun kadar vicdansız olamıyor çoğu zaman insan.İnanın ki yaşadıklarımı yazdım;duyduklarımı değil.

Sn mavi eniştenizin kişisel çıkarları için yaptıklarını burada geneleme yapamasınız,.

yok öyle değil diyorsanız, konuyu biraz açarsanız daha iyi olur,enişteniz korucu olduğundanmı yoksa pisikolojik sorunlarındanmı gencecik fidanlara kıydı, yada bu gencecik fidan dedikleriniz pkk teröristlerimi anlayamadım!

 

Toprak davası diyorsunuz eniştenizin toprak davasıyla korucuların ne alakası var?

bugün her kurumda işe yaramaz hainler bulunmaktadır çıkan bir kaç kişi yüzünden bu kurum katil yada işe yaramaz denilebilrmi.

saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence anlaşılmayan o kadar çok nokta var ki!Az önce bu konuda yazdıklarınızı okudum da,neden hala bu kadar yabancısıyız gerçeklerimizin diye düşünmeden edemedim.Siz eğer bu ülkede yaşıyorsanız şunu çok iyi bilmeniz gerekir ki;bu ülke de adı ne olursa olsun;adına ne koyulursa koyulsun, halledilmeyen bir sorundur Kürt Sorunu.Sorun olmuş Kürtler denilse de neden sorun edildiği bilinmeyen Kürtler derim sizlere.Ve bu sorun maddi/manevi çok büyük kayıpları kendisiyle getirmiştir,getirmeye de devam ediyor.Daha geçen gün 9 asker şehit olduve hala ulu orta savrulan bombalar,mayınlar bölgede can almaya devam ediyor.

 

Siz Kürt Sorunu hakkında yazarken önce Kürt Milleti var mı diye sadece ''bu kadar da olmaz'' dedirten bir soru ile başlamış,daha sonra kabul etmediğiniz o milletin Türk asimilasyonu yaptığını iddia etmişsiniz.İşte bu beni oldukça şaşırttı.Neye dayanarak bunu söylediğinizi açıklarsanız sevinirim.Ve gel gelelim aşiret olma özelliğini kısmen de olsa koruyan Kürtlere...Aşiret bugün ne kadar etkilidir,bu konuda belgelere dayanarak değil,çevremde olan bitenlere bakarak çok az derim.Doğuda hala kırılamayan bir aşiret;sosyal bir olgudur;bunu konuşmak,tartışmak için bazı sosyo verilere ihtiyaç olmakla beraber;ben aşiret değil de;feodalite(kısmen de olsa varlığı yadsınamaz) bence de biraz svar olan bir sistemin korumaya çalıştığı bir düzen olarak algılıyorum.Sistem çökerse,çarklar devrilir ve halk olması gereken yerde olur.Dikkat edelim;anlamaya çalışalım.Şark sorunu olarak Osmanlı Devleti içerisinde adlandırılan,Cumhuriyet döneminde de çeşitli toprak reformlarıyla devlete bağlanmaya çalışılan bölge halkını buna rağmen bu sisteme mecbur eden neydi.Kimse kalkıp bana halk neden sustu demesin.Halk kime dayanarak hakkını arayacak,tüm köyün sahibi olan bir ağaya mı,dini çıkarlarına göre yorumlayan bir din adamına mı yoksa sistemin adamı olmuş aşiret ağalarına mı?Kime...?Sevgili arkadaşım,bak bunları yazarken hiçbir belgeye,kitaba,yazıya veya herhangi parti ve örgütün bana verdiği bilgilerle yazmıyorum.Ben bunlara fazlasıyla tanık oldum.Doğuda yaşadım,ne olursa olsun ters giden birşey vardı orada.Zulüm vardı,ölüm vardı.Ben caddeyi boydan boya kapatan askerleri,gece boyunca kapımızı çalan kim olduğunu bile bilmediğimiz zamanları hiç unutmadım.Dağa götürülmesin diye evlerimiz de saklanan gençleri de unutmadım.Gecenin bir yarısı babmla benim üstüne yağdırılan kurşunları,babamın bana siper oluşunu,sabaha kadar pencerelerin önünde kıvrılışımızı unutmadım.Güpe gündüz her an patlayacak silah seslerini beklemek ne kadar acı.Bütün bunlar yaşanırken ve yaşanmaya devam ederken kimse kalkıp da sorun morun yok demesin.Şimdi kalkıp yazdıklarınıza bakıyorum da yasak,dayatma gibi ********* kavramları Türk'lere de yapıldı diyerek böylesine bir *********** şekilde savunmanız,anayasa da yok dil yasağı derken,bizim neden hala yasaklı olmadı mı yok sayılmış bir dili konuşmamızı görmemezlikten gelemezsiniz.Kürtçe Anayasada yasaklanmadı;ama hep yasaklı kaldı.İşte biz bunu anlamadık ve sorduk,anlamaya çalıştık neden?Aslında yazdıklarınıza şaşırmadım,yaşayan,tanık olan ben iken;yaşamayan biri bunları yazar değil mi?

 

Ve kimse kalkıp olayı bir PKK veya DTP'ye indirgemesin.Ben burada kimsenin temsilciliğini kabul etmiyorum.İnsan kanını reva gören tüm ******** red ediyorum.

 

Helal be Mavi.yazmaya devam.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn mavi eniştenizin kişisel çıkarları için yaptıklarını burada geneleme yapamasınız,.

yok öyle değil diyorsanız, konuyu biraz açarsanız daha iyi olur,enişteniz korucu olduğundanmı yoksa pisikolojik sorunlarındanmı gencecik fidanlara kıydı, yada bu gencecik fidan dedikleriniz pkk teröristlerimi anlayamadım!

 

Toprak davası diyorsunuz eniştenizin toprak davasıyla korucuların ne alakası var?

bugün her kurumda işe yaramaz hainler bulunmaktadır çıkan bir kaç kişi yüzünden bu kurum katil yada işe yaramaz denilebilrmi.

saygılar.

 

 

Özür dilerim,biraz geç olacak ama bunu şimdi gördüm.Ben genelleme yapmadım zaten.Eniştemden örnek verdim.Değerli arkadaşım siz gösterin bir tane dediniz,ben en yakın akrabalardan birini verdim(iyi ki tanıdıklardan birileri bu siteye girmiyor)neyse gerçeğe gerçek ama!Bakın işte biz de bunu yazıyoruz.Koruyucuları devlet ne için kadrosuna aldı ve koruyucular ne yaptı?Ayrıca hiçbiri PKKlı değildi;zaten onlar PKK ile uğraşmaz.Ben koruyucuları kurumdan saymıyorum ve bu düzeni red ediyorum.Ayrıca başka örneklerde gösterebilirim.Saygılar benden!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn Mavi ....... şimdi soruyorum size;Kürt meselesine yaklaşırken yaşadıklarınızı anlatıyorsunuz,bunu sürekli takip eden biri olarak ve yazdıklarınızı da beğendiğimi ekleyerek ama sırf bunları sormak için kayıt olduğumu belirterek;Kürt Sorununda Kürtler ne kadar masum?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Özür dilerim,biraz geç olacak ama bunu şimdi gördüm.Ben genelleme yapmadım zaten.Eniştemden örnek verdim.Değerli arkadaşım siz gösterin bir tane dediniz,ben en yakın akrabalardan birini verdim(iyi ki tanıdıklardan birileri bu siteye girmiyor)neyse gerçeğe gerçek ama!Bakın işte biz de bunu yazıyoruz.Koruyucuları devlet ne için kadrosuna aldı ve koruyucular ne yaptı?Ayrıca hiçbiri PKKlı değildi;zaten onlar PKK ile uğraşmaz.Ben koruyucuları kurumdan saymıyorum ve bu düzeni red ediyorum.Ayrıca başka örneklerde gösterebilirim.Saygılar benden!

Sn mavi bakın, size örnek gösterin derken, devletin emriyle köyleri yakıp,yıktığına dahi bildiğiniz varsa açıklayın dedim.

Eniştenizin şahsi meselelerinden ,toprak davalarından kendi çıkarları için yaptıkları diğer teröre karşı savaşan korucuları bağlamaz.

 

Ayrıca korucuların hepsi gerçekten terör için savaşıyor, yada teröre karşı olduğundan korucu olduğu söylenemez bu konuda haklısınız.

birileri devletin korucusuyum diye o güveni alıyor,birileride maddiyattan dolayı,kendi çıkarları içinde kullanslarda bu işi o nednle seçiyorlar .(örn:eniştenin yaptığı gibi)

ama gerçekten kendisini, köyünü ve namusunu korumak için maddi durum ve sağlık haklarından yararlanmak için korucu olanlar var.

 

birileri kaoruyucu olur askerin güvenini kazanır ,teröre yardım eder.birileride yine o güveni sağlayıp sizin söylediğiniz gibi kendi çıkarları için kullanır bunun gibi şeyler olabilir.

 

bizim ilimizdede korucular var fakat sizin söylediğiniz gibi durumla karşılaşmadım.

Özellikle g doğuda kan davalarından dolayı , bir birini oldürler, öldüren taraf korucu ise korucular öldürdü derler. vs.

 

Siz neden koruculuk sistemine karşısınız?

1-yani zararı ne ,yada korucular daha eğitimli olsalar sizde haha iyimi olur!

2-yada korucular köyünü kime karşı koruyacaklar?rus askerimi geliyor,pkk ise zaten kendi kardeşleri!

 

koruculuk sistemine karşı olanlar ve olmayanların sorduğumdaki bu ikisi.

 

Sizce bu iki mantıktan hangisi yada, farklı bir mantık varsa öğrenelim...

 

saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn Mavi ....... şimdi soruyorum size;Kürt meselesine yaklaşırken yaşadıklarınızı anlatıyorsunuz,bunu sürekli takip eden biri olarak ve yazdıklarınızı da beğendiğimi ekleyerek ama sırf bunları sormak için kayıt olduğumu belirterek;Kürt Sorununda Kürtler ne kadar masum?

kimse masum değil...

herkes suçlu...

bu ülkenin kardeşlerini birbirine kırdıran dış güçler en büyük suçlu...

daha sonraki suçlular bu oyunu ülkemizde tezgahlayan devlet adamlarımız suçlu..

bu oyuna gelen Türkler ve Kürtler de suçlu...

sonuç olarak kimse masum değil bu düşmanlıkta...

bu yüzden bu sorunu çözmek için herkesin bedel ödemesi gerekiyor...

ancak şu suçlu bu suçsuz şelinde ayrım yapmak da bu düşmanlığı daha da arttıracak...

bu yüzden hepimiz suçluyuz,

bu konuyu görmezden gelip,

çözüme gitmekten ve,

elimizi taşın altında koymaktan kaçındığımız,

" alıştık artık " dediğimizden dolayı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz Kürt Sorunu hakkında yazarken önce Kürt Milleti var mı diye sadece ''bu kadar da olmaz'' dedirten bir soru ile başlamış,daha sonra kabul etmediğiniz o milletin Türk asimilasyonu yaptığını iddia etmişsiniz.İşte bu beni oldukça şaşırttı.Neye dayanarak bunu söylediğinizi açıklarsanız sevinirim.

Osmanlının Doğu Politikasına bakarsanız bunun cevabını görmemeniz için hiçbir neden yoktur Sayın Mavi...

Ha eğer hala göremiyorsanız şu soruyu soruyorum:

Osmanlı Devleti ele geçirdiği her toprakta, bölgede, İskan ve Yerleşim Politikaları çerçevesinde değişiliklikler yaparken, Aşiret Sisteminde niçin yapmadı?

Alevi Türkler'e ne oldu ve Alevi Kürtler nereden çıktı?

Hamidiye Alayları Türklerin Kürtleşmesine neden oldu mu?

Yavuz Selim ve Şah İsmail arasında alevlenen ve temelleri Selçuklulara kadar giden Alevi/Sünnü ve Göçebe/Yerleşik mücadelesinde kim kazandı?

Hangi taraf, korunulan hangi tarafın kimliğini benimsemek zorunda kaldı?

 

Yazdığım yazıda bunlar açık ve net olarak yer almaktadır.

Tarih'te yorumlayabilmeniz için karşınızdadır...

 

Osmanlının Türklere bakış açısı da bellidir...

Osmanlı Türkleri ve özellikle yoğunlukta yaşadıkları yerlerden alıp, Avrupa'ya atmış, sürgün etmiştir.

Bu yetmezmiş gibi göndermediği Türklerin oldukları bölgelerde Kürt Aşiretlerini, Türkler karşısında kayırmışlardır...

 

Bugün Osmanlının kurulduğu dönemde var olan Türk Boylarının, Aşiretlerinin hiçbirisinin esamesi okunamaz...

Ne Karamanoğulları kalmıştır, ne Saruhanoğulları kalmıştır, ne Germiyanoğulları kalmıştır ne de başkası...

Hepsi dağıtılmıştır, yok edilmiştir...

Oğuz Boylarından eser yoktur neredeyse...

Fakat Kürt Aşiretleri hiç bozulmadan hala devam etmektedir, hem de Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bile...

Hiç bunun nedenlerini düşündünüz mü?

Osmanlının Kürtleri kayırdığı ve Türkler asimile edip yok ettiğini hiç mi farketmediniz?

 

Cevabınızı merakla bekliyorum...

 

 

Ve gel gelelim aşiret olma özelliğini kısmen de olsa koruyan Kürtlere...Aşiret bugün ne kadar etkilidir,bu konuda belgelere dayanarak değil,çevremde olan bitenlere bakarak çok az derim.Doğuda hala kırılamayan bir aşiret;sosyal bir olgudur;bunu konuşmak,tartışmak için bazı sosyo verilere ihtiyaç olmakla beraber;ben aşiret değil de;feodalite(kısmen de olsa varlığı yadsınamaz) bence de biraz svar olan bir sistemin korumaya çalıştığı bir düzen olarak algılıyorum.Sistem çökerse,çarklar devrilir ve halk olması gereken yerde olur.Dikkat edelim;anlamaya çalışalım.Şark sorunu olarak Osmanlı Devleti içerisinde adlandırılan,Cumhuriyet döneminde de çeşitli toprak reformlarıyla devlete bağlanmaya çalışılan bölge halkını buna rağmen bu sisteme mecbur eden neydi.Kimse kalkıp bana halk neden sustu demesin.Halk kime dayanarak hakkını arayacak,tüm köyün sahibi olan bir ağaya mı,dini çıkarlarına göre yorumlayan bir din adamına mı yoksa sistemin adamı olmuş aşiret ağalarına mı?Kime...?Sevgili arkadaşım,bak bunları yazarken hiçbir belgeye,kitaba,yazıya veya herhangi parti ve örgütün bana verdiği bilgilerle yazmıyorum.Ben bunlara fazlasıyla tanık oldum.Doğuda yaşadım,ne olursa olsun ters giden birşey vardı orada.Zulüm vardı,ölüm vardı.Ben caddeyi boydan boya kapatan askerleri,gece boyunca kapımızı çalan kim olduğunu bile bilmediğimiz zamanları hiç unutmadım.Dağa götürülmesin diye evlerimiz de saklanan gençleri de unutmadım.Gecenin bir yarısı babmla benim üstüne yağdırılan kurşunları,babamın bana siper oluşunu,sabaha kadar pencerelerin önünde kıvrılışımızı unutmadım.Güpe gündüz her an patlayacak silah seslerini beklemek ne kadar acı.Bütün bunlar yaşanırken ve yaşanmaya devam ederken kimse kalkıp da sorun morun yok demesin.Şimdi kalkıp yazdıklarınıza bakıyorum da yasak,dayatma gibi ********* kavramları Türk'lere de yapıldı diyerek böylesine bir *********** şekilde savunmanız,anayasa da yok dil yasağı derken,bizim neden hala yasaklı olmadı mı yok sayılmış bir dili konuşmamızı görmemezlikten gelemezsiniz.Kürtçe Anayasada yasaklanmadı;ama hep yasaklı kaldı.İşte biz bunu anlamadık ve sorduk,anlamaya çalıştık neden?Aslında yazdıklarınıza şaşırmadım,yaşayan,tanık olan ben iken;yaşamayan biri bunları yazar değil mi?

Sayın Mavi...

Bakın haksızlığa, zulme ya da bir milletin diğerine üstün tutulması anlayışına birlikte karşı çıkalım...

Fakat bana gelipte "Türkler hep Kürtleri katlediyor, kanlı tarihinize bakın" iması yapılırsa, bende 1000 yıllık süreçte Kürtlerin kayırılıp Türklerin yok ve asimile edilmelerine karşın, son 60 yılda ibre Kürtlerin aleyhine döndüğünde "İnsan Hakları"ndan bahsedebildiklerinin hesabını sorarım...

 

Sen yüzlerce yıl sistemin adamlığını yap, bir toplumun sömürülmesinde, yok edilmesinde silahdarlık, beylik, paşalık yap... O toplumu kendi içinde erit, asimile et...

Ama ibre yine bazı şeyleri kendi bünyenin sindirememesinden sonra kendi aleyhine döndüğünde bana, Türklerin kendi kanlarıyla sulanmış ve kendi yok edilmişlikleri ile sonuçlanmış kanlı tarihin suçlusu olarak Türkleri göster yine...

Ben buna gülerim sadece...

Ve kimse kalkıp olayı bir PKK veya DTP'ye indirgemesin.Ben burada kimsenin temsilciliğini kabul etmiyorum.İnsan kanını reva gören tüm ******** red ediyorum.

Olayı PKK'ya indirgemiyorum...

Dediğim gibi Kürt Kültürü yok edilmeye çalışılıyorsa, Çerkez Kültürü yok edilmeye çalışılıyorsa, Ege'deki Rum izleri, İzmir'deki Yahudi izleri, Hatay'daki Arap izleri vs... Bu ülkeyi "Bu Ülke" yapan, Bizi "Biz" yapan bütün izler, belirli bir başka niyetle yok edilmeye çalışılıyorsa, bunun karşısında duralım, tamam...

 

Anadolu'daki hiçbir kültürel yapı, diğerinden keskin sınırlarla ayrı ve bağımsız düşünelemez...

Ne Kürtler Türklerden ayrı ele alınabilir, ne büyük göç ile gelen Çerkezler Türklerden ve ne de Türkler Çerkezlerden kapalı kapılar ardında tümüyle apayrıdır, ne Egeli Rumlar ile Türkler birbirinden keskin çizgilerle ayrıdır...

Hiçbirisi Mozaik bile değildir, mozaiklerde her renk birbirinden ayrı ayrıdır...

Bizde ise hepsi birbirine geçmiş durumdadır, iç içedir...

 

Ama bana gelipte Anadoludaki hep Kürtlerin mazlum olduğundan, Türklerin ise hep kayrıldığından ya da Kürt kültürünün, Türk kültürü karşısında yok edilmek istendiğinden ve hele hele Türklerin Kürtler karşısında bir kanlı tarihe sahip olduğundan bahsedilirse, bende size aslında kimin kim karşısında yok edildiğinin hesabını sorarım...

Bu kanı aslında kimin akıttığının hesabını sorarım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben Türk'üm;şimdi kardeşlerimin çektiklerini onlarda bana bunu yaptı diye görmemezlikten mi geleyim.Kaplan-200 ısrarla koruyuculuğu savunuyorsun,ben yıllarca STK larda çalıştım.ve bu koruyucuların ne çirkin bir yüze sahip olduğuna tanık oldum.Kabul edin,yanlışlar yapıldı.Kürtler de yaptı.Biz de yaptık.Kendinizi kandırmayın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben Türk'üm;şimdi kardeşlerimin çektiklerini onlarda bana bunu yaptı diye görmemezlikten mi geleyim.Kaplan-200 ısrarla koruyuculuğu savunuyorsun,ben yıllarca STK larda çalıştım.ve bu koruyucuların ne çirkin bir yüze sahip olduğuna tanık oldum.Kabul edin,yanlışlar yapıldı.Kürtler de yaptı.Biz de yaptık.Kendinizi kandırmayın.

Hah, budur işte...

 

Bak bu düşünceye birşey demem...

Ve çoğu zaman desteklerimde...

Yanlışlar yapıldı, yanlış yapanlar da oldu...

Kürtler de yanlışlar yaptı, doğru yapanlar da oldu...

Ama eleştirirken bu devleti "Bizim" olduğu için onurlandırırken,

Aynı zamanda "Bizim" olduğu için hatalarını da söylemeliyiz...

 

Ama ne yazık ki bu devlet hakkında konuşan birçok Kürt,

Sanki başka bir devletten bahsedermiş gibi hesap soruyor...

Ee böyle hesap soran bir insana ya da insanlara

"Benim İnsanım" diyerek yaklaşır mı hiç bir devlet...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.