Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Bir yazı geçti elime ateizm hakkında yorumlar yapmışlar... ilginç geldi bana ve bende hem ateist arkadaşlardan hem dindar arkadaşlardan fikir almak için buraya özetini yazmak istiyorum...

 

Diyor ki: Ateizmin en önemli sebeplerinden biri dindarlardır... Çünkü dindarlar Allah'ın gönderdiği bütün kitaplara ihanet etmişlerdir... Kuran'a, Tevrat'a ve İncil'e muhalefet edenler en çok dindarlardır... Varlığın birliğini tevhid inancını, gerçeğini, ruh ve beden bütünlüğünü, fizik ve metafizik birliğini anlamadıkları gibi, inkar ettiler...

 

Halbuki, 3 kutsal kitap da Çin ve Hind kutsal metinleri de, binbir güzel niteliğe sahip olan bu gerçekçi bütünlüğü ve tevhidi anlatıyorlar ve anlayana yaşatıyorlar...

 

Bu asırdaki dindarların çoğu bu sonsuz güzel, ilmi ve doyurucu gerçeği anlamayıp, Aristo teolojisinin etkisinde kalarak kainatın dışında düşünülen ve ne idüğü belli olmayan, kızdıkça insanları cezalandıran bir Teo'ya inandılar... Ehl-i ilmi ve ehl-i felsefeyi buna zorladılar...

 

Buna mukabil koyun gibi teslimiyetçi olmayan ehl-i ilim (özellikle bu asırda ateist oldu, bir kısmı materyalist oldu, bir kısmı toplumdaki bazı değerleri kabul edip Allah konusunda nötr kaldılar) Ekonomik şartlar ve pozitif bilim de bunları destekleyince dünyanın dengesi bozuldu... Kutsal değerler yitirilmiş oldu...

 

Ne idüğü belli olmayan ve birilerinin mehdiliğine delil gösterilen "yaratılışta tasarımcılık" zihniyeti de bu yanlış Teizmden kaynaklanıyor...

 

Çağımızın büyük alimlerinden olan Bediüzzaman dahi (28. mektup, 6.mesele, kızıl icaz, 16.söz, 8.söz ve muhakematta evrime açık şekilde işaret etti) Ademiyetin insanlık modeli olduğunu anlattı... Fakat 5000 sayfa ile tesadüfü reddetti... Fakat nurcular tesadüf fikrinden çok korktukları için bu ilmi meseleleri anlamadılar...

 

Bütün vahiylerin ve kadim geleneklerin anlattığı ve Socrat'ın da savunduğu o güzel birlik bütünlük, (tevhid) ve varlık içindeki sonsuz bilgi ve bilinç anlatılabilse ve dinlerin gösterdiği gibi yaşanabilse böyle deccallıklar (yanıltmalar) dünyada kalmaz...

 

.......

 

Dindarlar bilimden uzak durmuş, ateistlerse bilimi ateizm sanmıştır... Oysa bilim ateizm olmadığı gibi, bir inanç şeklide değildir...

 

İnsan evrenin bir parçasıdır, yani bütünlüğün tevhidin zerresidir... Materyalist yaklaşımlarda insan salt madde olarak ele alındığından ondaki ruhaniyete ilgi duymazlar ancak bilim onların sorunlarına tam manasıyla yanıt vermez... Buna rağmen somutçuluk anlayışına kapıldıkları için net bir sonuç elde edene kadar inkar etmeyi tercih ederler... Dindarlarsa tevhidi anlamaz ancak inanmış gibi yaşarlar... Bütünün bir parçası olduklarını kavrayamadıkları gibi yukarıda Allah aşağıda biz anlayışına inanmaktadırlar... Bütün bunlar evreni tanrılaştırmak olarak algılanır oysa evrenin kendiside tevhidin bir parçasıdır... Bu bağlamda akılcılar ile dinciler arasında düşünce olarak pek fark yoktur... Her iki kesimde tapınılacak tanrı kavramı vardır ya tapınırlar ya inkar ederler...

 

Ve ateizmi benimseyen insanların buna gereksinim duymalarının asıl sebebi kendilerine yakışır şekilde yaşamayan, inandıkları değerleri ancak savunma aracı olarak kullanan, vicdanlarını ve gizli saklı yaptıkları ayıpları örtbas etmek için daha dindar görünmeye çalışanlardır... (sözde dindarlar)... Çünkü din konusunda fanatik olan insanların büyük çoğunluğu neye ne için inandığını bile bilmezler... Örneğin ehl-i kitaba göre tek doğru kendilerinin inancıdır ve geri kalan diğer bütün insanlık cehenneme gidecektir... Oysa unuturlar ki bir yaratıcıya inanıyorlarsa adına ne derlerse desinler tapındıkları aynı tanrıdır...

 

Özetle: insanlık, talim-i esma (bilim ve edebiyat) ile adem olmuştur. Adem'in (insanlığın) eksikleri, İsa (din, vahiy, ruhanilik) ile ancak giderilebilmiştir... Eğer biz bilimi, kutsalı ve dili esas almazsak, düşünceyi değil de duyguyu temel alırsak, hayvaniyetten daha aşağı bir anarşizme düşeriz...

  • Cevaplar 71
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Bir yazı geçti elime ateizm hakkında yorumlar yapmışlar... ilginç geldi bana ve bende hem ateist arkadaşlardan hem dindar arkadaşlardan fikir almak için buraya özetini yazmak istiyorum...

 

Diyor ki: Ateizmin en önemli sebeplerinden biri dindarlardır... Çünkü dindarlar Allah'ın gönderdiği bütün kitaplara ihanet etmişlerdir... Kuran'a, Tevrat'a ve İncil'e muhalefet edenler en çok dindarlardır... Varlığın birliğini tevhid inancını, gerçeğini, ruh ve beden bütünlüğünü, fizik ve metafizik birliğini anlamadıkları gibi, inkar ettiler... ...

 

Yorumun baştan savma olduğu giriş kısmından belli bir kere...Yorumdaki Dindar diye adlandırdıkları insanları merak ettim doğrusu, acaba kimleri örnek alıyorlar dindar diye adlandırırken...

 

Ruh ve beden bütünlüğünü,fizik ve metafizik birliğini..dindar diye adlandırdıkları kişiler anlamamış ve inkar etmişler...Bunu kendileri için mi söylemişler merak ediyorum doğrusu..Dindar diye adlandırdıkları kişiler üzerinden kendilerini anlatma sanatı, reklamın kötüsü olmaz misali bir yorum gibi geldi :lol:

Gönderi tarihi:

Özetle: insanlık, talim-i esma (bilim ve edebiyat) ile adem olmuştur.

Adem'in (insanlığın) eksikleri, İsa (din, vahiy, ruhanilik) ile ancak giderilebilmiştir...

 

Eğer biz bilimi, kutsalı ve dili esas almazsak,

düşünceyi değil de duyguyu temel alırsak,

hayvaniyetten daha aşağı bir anarşizme düşeriz...

 

Ateizm, toplumsal açıdan henüz kabul edilemeyen bir kavramdır.

 

Kabul edilememesi, genel olarak toplumun dine bağımlı olmayan bir ahlakın,

 

Erdemin olmayacağına kanaat getirmesidir.

 

 

Bu sebeple din karşıtı her kavrama, toplum açısında olumsuz değerler yüklenmektedir.

 

Ahlakın, dinden bağımsız olarak var olamayacağı yanılgısı,

 

İnananların neredeyse hepsinin ortak bir ruh durumudur.

 

 

Onlara göre inanan insan ahlaklı, faziletli ve erdemli;

 

İnanmayan ise ahlaksız, kötü ve genel anlamda her türlü rezilliği yapabilecek bir karaktere sahiptir.

 

Allah korkusu olmayan insan profili,

 

Hangi dinsel inanca sahip olursa olsun,

 

İnanan kesim üzerinde olabilecek en büyük kötülüğün simgesi haline getirilmiştir.

 

 

Allah korkusu olmayan insan, toplum açıdan büyük bir tehlikedir.

 

Her türlü kötülük, onlara göre Allah'tan korkmayan insanlar tarafından yapılır.

 

Allah korkusu, toplumun için büyük bir erdem haline gelmiştir.

 

Bu büyük yanılgıyı, her platformda görmek mümkündür.

 

Toplumların inanır kesiminin neredeyse tüm sınıfsal ayrımında bunu gözlemlemek mümkündür.

 

Öyleyse bu yanılgının daha içsel bir sebebi olduğunu anlamak ve yanıtını bulmak gerekir…

 

Bunun yanıtını doğru olarak verebilmek içinse;

 

Öncelikle ateizmin ne olduğunu ve ne olmadığını tam olarak kavramak gereklidir.

 

***

Ateizm ne değildir?

 

Toplum içinde ateizmin değişik tipte anlamları (yanılgı olarak) vardır.

 

1) Ateizm, Allah korkusu taşımayan ve bu sebeple her türlü kötülüğü yapabilmekte olan insanların dinidir.

2) Ateizm, din düşmanlığıdır.

3) Ateizm, Allah’ı bile bile inkâr edip Şeytan'ı ilah edinmektir.

4) Ateizm, atalarının inancını benimseyen insanların dinidir (Atavizm ile karıştırılmaktadır).

 

Bu tür tanımlar, çoğaltılacağı gibi, en güçlüsü, Toplum içinde genel anlamda verilecek cevap 1.maddedeki tanımdır.

Bu tür tanımların, herhangi bir şekilde ateizm ile uzaktan yakından ilişkisi olmayıp, toplumsal bir yanılsamadan ibarettir.

Toplumsal açıdan tercihin sonuca göre tanımlanmak istenmesi,

bu tür yanlış anlama ve adlandırmalara sebep olduğunu düşünmek yanlış değildir.

 

***

 

Ateizm nedir?

 

Türkçeye Tanrıtanımazlık olarak çevrilen bu terimin karşılığı, Felsefe Sözlüğü'nde şöyledir

 

"Tanrı'yı yok sayan öğretilerin genel adı...

 

Tanrıtanımazlık (Ateizm) , Tanrı'yı kesin olarak ve açıkça yok saymaktır."

 

 

Kısacası ateizm, Tanrı inancının yokluğu anlamına gelir, Tanrı’ya inanmama olarak anlaşılabilir.

 

Herhangi bir inanç ya da inançsızlık olmayıp, herhangi bir felsefi akım veya ideolojinin tekelinde değildir.

 

Sadece bir tercih, bir seçim hüviyetinde olup,

 

Tanrı kavramının yaşamın içine sokulmadığı bir yaşam üslubudur.

 

***

 

Ateizm ileri uygarlık düzeyinin benimseyebileceği bir yaşamı algılama ve kavrama biçimidir.

 

1-Medeniyetten ve insanlıktan habersiz olanlar,

2-Sırf hırslarının ve zevklerinin peşinde olan insanlar,

 

3-Medeniyet ve insanlığın değerlerini kavramış olsa da,

Dinsel düşüncenin etkisi, baskısı ve korkusu altında olanlar…

 

Ateizmin yaşamı algılama ve kavrama biçimini düşünmek bile istemezler.

 

***

 

Hırslı ve tatminsiz insanlar aslında dine ihtiyaçları en yüksek olanlardır;

çünkü yaşadıkları hayattan ve bu maddesel dünyadan tatminsizdirler.

Yani dinin kural ve sınırlamaları bazı insanlar açısından ihtiyaç olduğu kesindir…

 

Ruhunda yani iç dünyasında Tanrının dizginlemesine gereksinim duyan,

Herhangi bir iyilik yaparken o iyiliği insanlığa bir katkı değil de,

Öteki dünyası için bir kazanç olarak algılayan, yapan ve değerlendiren düşünce mantığı…

 

Elbette ki ;

Dinsel öğretilerin koyduğu kural ve sınırlamalara ihtiyaç duyacak,

Ve bir dinin kontrolüne muhtaç olacaktır.

Gönderi tarihi:

********

 

Ateizm sözcüğünün "izm" i bir düşüncenin benimsenmesi, "ist" i ise o düşüncenin taraftarı olamak demnektir.

 

şimdi soruyorum !!

 

bir insan nasıl Allahsızcı olabilir ?

 

Allahsızlığı anlarımda,allahsızcı olmak neyin nesi ??

 

olamayan (olduğu kabul edilmeyen) bir değerin taraftarı olmak ne demek ??

 

ya böyle bir şey olabilir mi ??

 

Ateizm bir değer değildir ki ,olamaz ki !'

 

neden insanlar kendilerini "ateist" olarak tanımlıyorlar ?

 

OLMAYANIN taraftarı ,izm i ,ist i olmak ne demek ??

 

ben ateistleri sevmiyorum.. **********

 

hani olur..insan gençtir,bir akıma takılır,

 

fakat yaşları ilerlemiş kişilerin,futbol takımı tutarcasına ateizm fanatikliği yapmalarına anlayış gösteremiyorum....onları ayıplıyorum (gençlere sözüm yok)

 

Dinler insanlık tarihidir..İnsanlığın olgunluğa ermesine neden olan tek sebeptir..

 

Dinleri elbette eleştirebilirsiniz...fakat inkar edemezsiniz..

 

dinler olmadan ,dinlerin öğretisi olmadan,insanın fareden, tavşandan farkı kalmaz.

Gönderi tarihi:

Sayın Muallim-i Ali avatarınıza koyduğunuz resimde ki zat içinde yazıda notlar var örneğin kendisinin eserlerinde "evrim"den söz ettiğini vurguluyor bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bırakın bu sataşayımda bir puan alayım mantığını ortaya böyl bir fikir atılmış katılırsın katılmazsın o seni alakadar eder ama meselede çok önemli bir şey var "kendilerini dindar" olarak tanımlayan ve hayatlarını buna göre belirleyen bununla yetinmeyip din adına ahkam kesen, bu uğurda başka insanların canına dahi kıyabilen "din sahipleri" var... Bunlar herhangi bir dinden olabiliyor... Ve bu gibi insanları gören düşünen ve sorgulayan, ezberci olmayıp araştırmacı olan insanlarda ateizmi benimsiyor... Bunun en önemli sebebi dindar geçinenlerdir diyor... Bu konu hakkında bir eleştiri ya da özeleştiri getirebilir misiniz?

 

Ben kişisel fikrimi söyleyecek olursam haklılık payı var diyorum... Dünya nüfusunun 4/3'ü bir dine ya da inanca mensup insanlardan oluşuyor... Ve bunların büyük çoğunluğu kendi inançlarının kesin doğru olduğunu savunuyorlar... Ne yazık ki dünya tarihi din savaşları ve çeşitli inanç katliyamları ile dolu... Peki ama neden? Bir insan bir başka insanı inancından ötürü öldürmeyi nasıl düşünür? Hristiyanlık tarihinde 100 yıl savaşları var ve üstelik bu insanların hepsi aynı dine mensupken yetinmeyip kendisinden farklı şekilde inanıp, yaşayanlara saldırmışlar... Bunun nedeni ne olabilir?

 

Neden söz konusu olan din olduğunda insanlar düşünmekten ve sormaktan çekiniyorlar... Neden din adamlarına ve kendilerini dinleri ile özdeş tutup kimliklerine öncelikle bunu ekleyenlere diğerleri tarafından aşırı itibar gösteriliyor? Neden bu gibi insanların yanlışları dile getirilemiyor? İnsanlar inançlarını kendi içlerinde ve kendi anlayışları ile yaşayamıyorlar?

 

Bush gibi adamlar nasıl oluyor da tanrıdan emir aldığını söyleyip dünyaya din adına "demokrasi" getireceğini söyleyebiliyor? Din ve Allah bilinci kimlerin tekelinde olabilir ki?

 

Müslümanlar arasında kişisel inancına göre ibadet edene namaz kılıp, hacca gidip, oruç tutana ve bunu özellikle gösterene ayrı bir imtiyaz sağlanır? Neden insanlar inançlarına göre katagori edilirde "insanlığına" göre değerlendirilmez? Bir başkasının inancı ile ilgilenmek neden ve onu yaptığı ibadete göre değerlendirmek bu kadar önemlidir?

 

Böyle düşünmeyen insanlar görüp duydukları, adı dindar ama özünde sahtekar olanları tanıyıp ateist olmayı seçiyorsa kime kızacaksınız? Dindar diyerek kimler kasdediliyor demişsiniz yukarıda eklediğim yazıyı yazan kişinin adı Bahaeddin Sağlam bunu ona sormak lazım ama benim kasdettiğim dindarın hangi dine mensup olduğu önemli değil din diye yaşadığını dışarıya nasıl lanse ettiğidir benim için önemli olan... Yani herhangi bir tipi kasdetmedim...

 

Herkesin belli kalıpları ve ön kabulleri vardır ateistlerde dahil şimdi onlar bunu kabul etmeyecek ama bence öyle... Bütün bunlardan sıyrılıp cismimizin önce insan olduğunu neden unutuyoruz? Hasbelkader dünyaya bu kimliğimizle ve bulunduğumuz yerde geldik başka bir kimlikle ve başka bir yerde olabilirdik... Şuan Türkiye Cumhuriyetinde müslüman ya da hristiyan olarak doğduğumuz gibi Çin'de bir budist olarakta doğabilirdik... O zaman taşıdığımız kimlik neden bu kadar önemli?

 

Sormadan ve fikir alışverişi yapılmadan bir yere varamayız... Düşünerek kabul ettiğin inanç sarsılmaz o yüzden benim kale duvarlarım yok... Ve herşey zıddı ile anlaşılır dinde öyle...

 

Gönderi tarihi:
Bir yazı geçti elime ateizm hakkında yorumlar yapmışlar... ilginç geldi bana ve bende hem ateist arkadaşlardan hem dindar arkadaşlardan fikir almak için buraya özetini yazmak istiyorum...

 

Diyor ki: Ateizmin en önemli sebeplerinden biri dindarlardır... Çünkü dindarlar Allah'ın gönderdiği bütün kitaplara ihanet etmişlerdir... Kuran'a, Tevrat'a ve İncil'e muhalefet edenler en çok dindarlardır... Varlığın birliğini tevhid inancını, gerçeğini, ruh ve beden bütünlüğünü, fizik ve metafizik birliğini anlamadıkları gibi, inkar ettiler...

 

Saçmalamış... Ateistler (materyalistler), referanslarını masallardan/masalcılardan değil, bilimden alırlar.

 

Halbuki, 3 kutsal kitap da Çin ve Hind kutsal metinleri de, binbir güzel niteliğe sahip olan bu gerçekçi bütünlüğü ve tevhidi anlatıyorlar ve anlayana yaşatıyorlar...

 

Bu asırdaki dindarların çoğu bu sonsuz güzel, ilmi ve doyurucu gerçeği anlamayıp, Aristo teolojisinin etkisinde kalarak kainatın dışında düşünülen ve ne idüğü belli olmayan, kızdıkça insanları cezalandıran bir Teo'ya inandılar... Ehl-i ilmi ve ehl-i felsefeyi buna zorladılar...

 

Teolojik bilgiler teistleri ilgilendirir. Materyalistlerin ilgi alanı değildir.

 

Buna mukabil koyun gibi teslimiyetçi olmayan ehl-i ilim (özellikle bu asırda ateist oldu, bir kısmı materyalist oldu, bir kısmı toplumdaki bazı değerleri kabul edip Allah konusunda nötr kaldılar) Ekonomik şartlar ve pozitif bilim de bunları destekleyince dünyanın dengesi bozuldu... Kutsal değerler yitirilmiş oldu...

 

Doğru söylemiş, ilim ehilleri masallara inansa idi gerçekten "koyun" olurlardı. Toplumdaki değerler ahlak biliminden, ahlak

ise toplumların üretim ilişkilerinden oluşmuştur.

 

Ne idüğü belli olmayan ve birilerinin mehdiliğine delil gösterilen "yaratılışta tasarımcılık" zihniyeti de bu yanlış Teizmden kaynaklanıyor...

 

Çağımızın büyük alimlerinden olan Bediüzzaman dahi (28. mektup, 6.mesele, kızıl icaz, 16.söz, 8.söz ve muhakematta evrime açık şekilde işaret etti) Ademiyetin insanlık modeli olduğunu anlattı... Fakat 5000 sayfa ile tesadüfü reddetti... Fakat nurcular tesadüf fikrinden çok korktukları için bu ilmi meseleleri anlamadılar...

 

Bütün vahiylerin ve kadim geleneklerin anlattığı ve Socrat'ın da savunduğu o güzel birlik bütünlük, (tevhid) ve varlık içindeki sonsuz bilgi ve bilinç anlatılabilse ve dinlerin gösterdiği gibi yaşanabilse böyle deccallıklar (yanıltmalar) dünyada kalmaz...

 

Bu varsayalanlar da teolojik bilgilerdir. Bilimi, materyalizmi, ateistleri ilgilendirmez.

.......

 

Dindarlar bilimden uzak durmuş, ateistlerse bilimi ateizm sanmıştır... Oysa bilim ateizm olmadığı gibi, bir inanç şeklide değildir...

 

"İnanç" inançlılara ait bir ön yargıdır. Ateistlerin materyalist dünya görüşleri vardır. Onunla irdelerler, onunla düşünürler, onunla sonuca ulaşırlar. Materyalist dünya görüşü maddecidir bilimin dilidir. Ruhçu olmadığından ateizle de örtüşür.

 

İnsan evrenin bir parçasıdır, yani bütünlüğün tevhidin zerresidir... Materyalist yaklaşımlarda insan salt madde olarak ele alındığından ondaki ruhaniyete ilgi duymazlar ancak bilim onların sorunlarına tam manasıyla yanıt vermez...

 

Ruh teistlerin "görünmeyen olgu" uydurmalarıdır. Görünmeyen cin, şeytan, ruh uydurmaları ile maddecilerin işi olamaz. Ruh insanın kişiliğidir. Bilinci ve farklılığıdır.

Bilim bulguları ile insanın sorunlarına cevap vermiş, yeni bulgularıyla da vermeye devem edecektir. Kadir bilmez teistler ise tüm ihtiyaçlarını bilimden karşılarlar.

 

Buna rağmen somutçuluk anlayışına kapıldıkları için net bir sonuç elde edene kadar inkar etmeyi tercih ederler... Dindarlarsa tevhidi anlamaz ancak inanmış gibi yaşarlar... Bütünün bir parçası olduklarını kavrayamadıkları gibi yukarıda Allah aşağıda biz anlayışına inanmaktadırlar... Bütün bunlar evreni tanrılaştırmak olarak algılanır oysa evrenin kendiside tevhidin bir parçasıdır... Bu bağlamda akılcılar ile dinciler arasında düşünce olarak pek fark yoktur... Her iki kesimde tapınılacak tanrı kavramı vardır ya tapınırlar ya inkar ederler...

 

Tevhid Evren'i ve Allah'ı birlikte yorumlayan bir görüştür. Nihayetinde o da bir arap kültürü ve arap kültürünün oluşturduğu müslümanlık dinidir. Her toplumun kendi kültüründen oluşan bir dini vardır. Her toplum kendi dinini en doğru, en üstün, son din olarak görmektedir.

 

Akılcıların (materyalist, ateist) dinlerinin olduğu inançlıların/dincilerin uydurmasıdır. Materyalistler, doğa ve insan ilişkileriyle ve bu ilişkilerinin kuralları ile ilgillenir

 

Ve ateizmi benimseyen insanların buna gereksinim duymalarının asıl sebebi kendilerine yakışır şekilde yaşamayan, inandıkları değerleri ancak savunma aracı olarak kullanan, vicdanlarını ve gizli saklı yaptıkları ayıpları örtbas etmek için daha dindar görünmeye çalışanlardır... (sözde dindarlar)... Çünkü din konusunda fanatik olan insanların büyük çoğunluğu neye ne için inandığını bile bilmezler... Örneğin ehl-i kitaba göre tek doğru kendilerinin inancıdır ve geri kalan diğer bütün insanlık cehenneme gidecektir... Oysa unuturlar ki bir yaratıcıya inanıyorlarsa adına ne derlerse desinler tapındıkları aynı tanrıdır....

 

Dinci veya inançlıların eleştirilen yapıları inançlarının tutarsızlığından ileri gelmektedir. Ortaçağın kabulleri elbette çağımız anlayışı ile uyum sağlamayacak, çelişkiler/yanlışlıklar eleştirilecektir.

 

Özetle: insanlık, talim-i esma (bilim ve edebiyat) ile adem olmuştur. Adem'in (insanlığın) eksikleri, İsa (din, vahiy, ruhanilik) ile ancak giderilebilmiştir... Eğer biz bilimi, kutsalı ve dili esas almazsak, düşünceyi değil de duyguyu temel alırsak, hayvaniyetten daha aşağı bir anarşizme düşeriz.......

 

Çelişkiye bak; İnsan bilim ile adam olmuştur diyor, sonradan da eksikliklerini İsanın, Musanın, Muhammedin cinler'i ile tamamlamıştır diyor. Bilime karşı anarşizmi sen burada, bu fikirlerde, kendinde aramalısın.

Gönderi tarihi:
Ateizmin en önemli sebeplerinden biri dindarlardır... Çünkü dindarlar Allah'ın gönderdiği bütün kitaplara ihanet etmişlerdir... Kuran'a, Tevrat'a ve İncil'e muhalefet edenler en çok dindarlardır... Varlığın birliğini tevhid inancını, gerçeğini, ruh ve beden bütünlüğünü, fizik ve metafizik birliğini anlamadıkları gibi, inkar ettiler...

 

Ne alaksı var yahu?!!!

Bu yazı, dinleri meşrulaştırmak ve haklı karşı duruşa sahip olan ateist görüşü zayıf ve içi boş olarak göstermek için yazılmış.

 

 

Dindarlar bilimden uzak durmuş, ateistlerse bilimi ateizm sanmıştır... Oysa bilim ateizm olmadığı gibi, bir inanç şeklide değildir...

 

Bak sen şu işe... Ateistler de zaten 5 vakit namaz kılarlar bilim kitaplarını karşılarına koyup. Ömürlerinde bir kez de olsa büyük bilim adamlarının yaşadıkları şehirleri hac ziyaretine giderler. Ayrıca yeni buluşları filan da aç kalarak kutlarlar.

 

Ateistler bilimi ateizm sanmışlar ha? İnsanlar bu kadar da ****** yerine konmaz ki yahu...

 

 

YAzının gerisini eleştirmeye gerek duymuyorum ama sonundaki bir cümle dikkatimi çekti:

 

Özetle: insanlık, talim-i esma (bilim ve edebiyat) ile adem olmuştur. Adem'in (insanlığın) eksikleri, İsa (din, vahiy, ruhanilik) ile ancak giderilebilmiştir... Eğer biz bilimi, kutsalı ve dili esas almazsak, düşünceyi değil de duyguyu temel alırsak, hayvaniyetten daha aşağı bir anarşizme düşeriz...

 

Bu cümleyi yazan şahıs tam anlamıyla anlam kargaşasına düşmüş ve yardıma ihtiyacı var... Gerekli yardımı da sağolsun sayın maraba yeterince göstermiş...

 

Saygılarımla

Gönderi tarihi:

Sayın Maraba katkılarınızdan ötürü teşekkür ediyorum... Elbette katıldığım yanları olduğu gibi katılmadıklarımda var hem eklediğim yazıda hem sizin yanıtınızda...

 

Yazar kendi birikimiyle kişisel fikrini dile getirmiş siz ateizmi anlayış olarak benimseyen arkadaşlarımızda içeriğinde sizi bağlayan yanları varsa kabul eder yoksa reddedersiniz... Ancak ateizmi zayıf ve içi boş bir kavram olarak gösterdiğini düşünmüyorum aksine çok önemsemiş ki üzerine bir özeleştiri getirecek kadar düşünmüş...

 

Ancak ateizmin bir inanış şekli olduğu gerçekliğini kabul etmek gerekir... Eğer değilse nedir bunuda siz açıklayın... Bilim dediğiniz şey insanları inançlarına ya da inançsızlıklarına göre ele almaz bilim tüm insanlık için vardır ve bilim tek kelime ile yaşadığın gezegeni ve evreni tanıma metodudur... Bir kültür değil, bir din değil, bir anlayış değil...

 

Yani nasıl ki bir dini hiç kimsenin tekeline almaya hakkı yoksa bilimide ateistler tekellerine alamaz... Ne demek oluyor ki bu, bilim ateist buluşumudur? Bilim varolan cismi tanımlar... Olmayan ya da tanımlayamayacağı şeyi es geçer...

Gönderi tarihi:

Yazılanların haklı olan da olmayan da yanları var belki.Örneğin bana göre ateizmin en önemli sebeplerinden biri dindarlar değildir,çünkü ateistler genel olarak din kavramıyla,yaratıcı kavramıyla fazlasıyla ilgilenmiş,dinleri okumuş ve bana göre henüz açık olmayan bir zihin genelinde (lütfen bu sözüme kızmayın çünkü bizzat yaşadım ve neden kendi doğrularınızı bu kadar savunduğunuzu az çok anlıyorum,yani neden bir ayete inanmadığınızı ve ona inananlara da şaşırarak baktığınızı yer yer)dinleri reddetmiş insanlardır.Yaratıcının hayatlarına müdahale edip etmemesi yönünde ki deneyimlerini bilemeyiz,ancak genel olarak çoğunun derinliklerinde vijdan dediğimiz ve kutsala hizmet eden ruh anlamında ,öz olarak yaratıcı olmadığı noktasında ki ısrarlı yazılarına malesef inanmıyorum.Her an kalpleri bunu onaylamaya müsaittir yani.Gece kuşu arkadaşımıza ise tamamen katılıyorum.Ahlaklı olmak için din şart değildir ama din için ahlak şarttır.Nice ateist dediğimiz insan iyi bir öze ve etrafına karşı duyarlılığa sahip olabilir.Hatta çoklarının ateist oluşunda bu duyarlılık,duygusallık,mükemmelliyetçi duruş vardır özünde.Denilen gibi kötü davranışlar sergileyen ve etrafına,inanan insanlara,herşeye karşı yaratan yoktur diyerek zarar veren insanlara ateist denmez başka şeylere tapan denir ki, bunlar yaratan yoktur demez özünde.Bizzat şeytana hizmet ettiğini bildiğim bi şahsın(varlıklarım diyerek kendi itirafıdır hizmet olayı) din adı altında durmadan etrafına vaaz verip nasıl Kuran a aykırı öğretiler sunduğuna şahidim.İşte tam da bu noktada hemen konunun başında geçen dindarlar olayına bakmak lazım.Yazarın dikkat çektiği Kutsal Kitaplara bağlı kalmakla ilgili konulara katılmamak elde değil.Gerek Tevrat Ehli,gerek İncil Ehli ve gerek Kuran ehli ,bu kitapları çok iyi tanımak ve içindekileri çok iyi bilmek durumundadır.Yani bu Kitaplar bir insanın yani inananın yaşamı boyunca tekrar tekrar okuması gereken ve hatta ve hatta ezberlemesi gereken bir öneme sahiptirler.Ama inananların bunu bırakıp,başka şeylere yönelmeleri ve başka şeyleri ezberlemeleri,bugün Allah ın dinleriyle alakası olmayan bir dizi dini yanında getirmiştir.Üstelikte bu Allah a kendilerini sözüm ona yakınlaştırmak için aracı gibi görülerek yapılmaktadır ki,Allah bunun hesabını elimizde ki ayetleriyle sorar "Allah ın kitabı onlara yetmedi mi?".Bu Kutsal kitapları yetersiz gibi göstermek durumu,yani onları tek başına tefsirsiz sadece mealiyle okuyup anlama durumu ,o kadar imkansızmış gibi gösterilmekte ve falancaların yorumlarına o kadar yönlendirilmekteki insanlar,artık en basit konuda bile Kuranı açıp öğrenmek yerine "dur ben bi şuna sorayım" diyecek kadar Kuran ı okumaktan geri kalmaktadırlar.Bunun sonucunda ise,benim tek çıkarımım,dinsizler fazla tehlike oluşturmadan hayatlarını devam ettirmeye çalışırken,Din olmayanı din edinenler bu yolda bütün Kutsallara zarar vermektedirler.Dinlerin adını lekelemekte,Allah ın adına ,peygamberlerin adına sövdürmektedirler.İnanan arkadaşlarımıza bi soralım,Neden ateistlerin en sevdiği şeyler Hadisler??Neden bu insanlar hadisleri bu kadar güzel öğrenmişler??İnsan onların buralara taşıdığı hadis ve din adı altında ki nice kavrama söyleyecek tek kelime bulamıyor,ancak Kuran dan bişey olursa açıklamak için biz çaba sarfedebiliyoruz, Niye hiç düşündünüz mü?Başka öğretileri bırakalım,Allah ın kitaplarına hem de Kuran da adı geçenlerin hepsine sahip çıkalım çünkü onlar bize yeter yani Allah ve Allah ın olan bize yeter..Gelin hadis savunmak yerine ,aynı duyarlılığı bütün Kitaplar için verelim onların da savunucusu olalım.Kuran da peygamberimize ya da müminlere güzel bir dua örneği var,bu kitapları anlamadığımız noktalarda "Allah ım ilmimi arttır"..Bu Kitapları anlamak Allah izin verdiği oranda mümkün,bu yüzden dua edelim hem inananlar için(ister müslüman,ister hristiyan ,ister yahudi) hem bu insanlar için...

Gönderi tarihi:
Sayın Maraba katkılarınızdan ötürü teşekkür ediyorum... Elbette katıldığım yanları olduğu gibi katılmadıklarımda var hem eklediğim yazıda hem sizin yanıtınızda...

 

Yazar kendi birikimiyle kişisel fikrini dile getirmiş siz ateizmi anlayış olarak benimseyen arkadaşlarımızda içeriğinde sizi bağlayan yanları varsa kabul eder yoksa reddedersiniz... Ancak ateizmi zayıf ve içi boş bir kavram olarak gösterdiğini düşünmüyorum aksine çok önemsemiş ki üzerine bir özeleştiri getirecek kadar düşünmüş...

 

Ancak ateizmin bir inanış şekli olduğu gerçekliğini kabul etmek gerekir... Eğer değilse nedir bunuda siz açıklayın... Bilim dediğiniz şey insanları inançlarına ya da inançsızlıklarına göre ele almaz bilim tüm insanlık için vardır ve bilim tek kelime ile yaşadığın gezegeni ve evreni tanıma metodudur... Bir kültür değil, bir din değil, bir anlayış değil...

 

Yani nasıl ki bir dini hiç kimsenin tekeline almaya hakkı yoksa bilimide ateistler tekellerine alamaz... Ne demek oluyor ki bu, bilim ateist buluşumudur? Bilim varolan cismi tanımlar... Olmayan ya da tanımlayamayacağı şeyi es geçer...

 

Sayın sardunyam,

 

Materyalistler'in inançlı olmadıklarını anlamak için, öncelikle "bilgi" ile "inanç" kavramlarını ayırmak gerekir. İnanç; kanıtı, ispatı olmayan sadece subjektif kavramlara ait bir isimlendirmedir. Bilgi ise ispatı, kanıtı olan objektif, somut, kavramlara denir.

 

Toplumlarca somut olan yada olmayan kavramlara da bilgi ismi verildiğinden, bu konuda ayrıca karmaşa da yaşanmaktadır. Somut olmayan kavramların ispatı ve kanıtı olmadığından, inanç kavramını (soyut kavram, subjektif düşünce) bilgiden (somut açıklama/deneysel bilgi) daima ayırmak gerekir.

 

Zaten seninde dediğin gibi yazarın dile getirdikleri kendi birikimi ve kişisel düşünceleri. Getirip cinciliği, ruhçuluğu, kendisine veya bir inanca ait subjektif görüşleri insanların eksikliği, hatta materyalistlerin eksikliği olarak görmesi çok uçuk ve bilgi ile de hiç ilişkisi olmayan düşünceler.

 

Bilim ve materyalist felsefe ancak ve ancak nesnel kavramları/bilgileri referans alır.

Gönderi tarihi:

Sayın fft düşüncelerinin çoğuna katılmamak mümkün değil. İşte bir bakış açısı ya da öğreti eleştirilecekse öncelikle ne olduğu iyi bilinmeli. Tıpkı sizin yaptığınız gibi...

 

 

çünkü ateistler genel olarak din kavramıyla,yaratıcı kavramıyla fazlasıyla ilgilenmiş,dinleri okumuş ve bana göre henüz açık olmayan bir zihin genelinde (lütfen bu sözüme kızmayın çünkü bizzat yaşadım ve neden kendi doğrularınızı bu kadar savunduğunuzu az çok anlıyorum,yani neden bir ayete inanmadığınızı ve ona inananlara da şaşırarak baktığınızı yer yer)dinleri reddetmiş insanlardır.

 

Şimdi sayın fft, burada açıkça şunu söylemek istiyorsun (yanlışsam düzelt lütfen):

 

"Ateistler, dinlerin ne olduğunu araştırıp öğrenmiş, haberdar olan insnlardır. Dinleri, akıl yürüterek, çok iyi tartıp süzmüşlerdir ancak zihinleri yeterince açılmamış, gerçeği yakalayamamışlardır. "

 

Sayın fft, diğer iletilerini de düşündüğümde, senin de geçmişinde derin sorgulamalar yaşadığını algılıyorum; ve şimdi, asıl gerçeği bulduğunu ifade etmeye çalışıyorsun. Sana göre, bütün ateistler de senin geçtiğin yollardan geçmekte. Eğer gerçeği bulurlarsa, yine senin gibi, bir yaratana inanacaklar ve dinlerini daha sağlam savunacaklardır. Sana göre sen bu yollardan geçmiş ve bir çok şeyi görmüş yaşamış bir insansın; ve yine yaşadığın bazı olaylar sayesinde doğru yolu bulduğunu iddia ediyorsun...

 

Şimdi sana bu konuda bir eleştirim olacak: senin zamanında yaşadığın doğruların değiştiyse, bu durum o zamanki doğrularının yanlış olduğunu (ya da şimdiki doğrularının gerçek doğru oladuğunu) göstermez... Bu herkes için geçerlidir. Hani diyorsun ya "henüz açık olmayan bir zihin dahilinde" diyerek başladığın ifadende... Peki ya senin açıldığını düşündüğün zihnin yeniden bulandıysa? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Karşıt görüşteki insanlar da sana bu eleştiriyi sunabilir değil mi? Kaldı ki, bana sorarsan aynen böyle. İnsanın kendi doğruları değişebilir. Ama gerçek olan doğru her zaman bir tanedir. Değişen şey nedir? İnsan bir zaman yanlışı bir zaman doğruyu savunur. Değişen budur.

 

Hani derdin ya "aklınızagüvenmeyin arkadaşlar" diye... Peki diyorum acaba zihnin seni yanıltmış olabilir mi? Ya da, belki de aklına ve zihnine güvenemediğin için bu kargaşayı yaşamışsındır. Bu arada lütfe üzerine alınma, olayı kişisel olarak algılayıp sorgulamıyorum. Bu noktadan çıkarak bir şeyleri daha iyi sonuçlar elde edebileceğimizi düşündüm.

 

(Bu arada bunu kızarak yapılmış bir eleştiri olarak da düşünme)

 

Saygılarıma...

Gönderi tarihi:
........

bana göre henüz açık olmayan bir zihin genelinde (lütfen bu sözüme kızmayın çünkü bizzat yaşadım ve neden kendi doğrularınızı bu kadar savunduğunuzu az çok anlıyorum,yani neden bir ayete inanmadığınızı ve ona inananlara da şaşırarak baktığınızı yer yer)dinleri reddetmiş insanlardır.

.........

 

Evet sana göre sayın fft.

 

Sana göre olmayanı da felsefeciler irdelemiş. Bakalım ne demişler?

 

Kapalı Akıl:

 

-Büyümekten kaçınır. Aynı pozisyonda kalmak önemlidir.

-Olduğu gibi kalması istikrar ve tutarlılık olarak yorumlanır. Bu onun “karakter sahibi” olduğunu gösterir.

-Bütün umudu yinelemedir. Tekrarları ve ritüelleri yaratır ve korur.

-Kendisine bir hedef verilmesini ister.

-Seçilmiş olana uyar. Kendisi ya seçilir ya seçilmez. Bu akıl söylenir veya bağırır. Dil, iletişim için değil, neredeyse iletişim kurmamak için vardır. Dil bireylerin arasına mesafe koymak için kullanılır.

-Herkes nesnedir. Ama çoğunlukla herkes kendisini özne diğerlerini varsayarak hareket eder.

-Önemli olan roldür, pozisyondur.

 

 

Açık Akıl:

 

-Büyümesine bir sınır koymaz. Farklı pozisyonlara sıçramak ister.

-Yalnızca gelişip, büyüdüğü sürece vardır.

-Amacı gelişmektir. Bu yüzden değişiklik ve harekete geçmekten yanadır.

-Kendi hedefini kendisi belirler

-Seçer ve seçtiğini uygular.

-Bu akıl konuşur ve diyalogtan yanadır. İletişim değerlidir. Bu akıl için herkes öznedir. Herkes kendisinin ve ötekinin de özne olduğunu bilir.

-Değerli olan bilgidir.

Gönderi tarihi:

Sayın Sardunyam, alıntıladığınız yazının yazarı kendini akıllı biri olarak düşünen ve aklı ermezlere büyük bir akıl verecek, dargınları barıştırıp huzur ve sükuneti getirecek bir havari rolüne soyunan birisiymiş anladığım kadarıyla. Ağır abilik yapıp mahallenin kavga eden bıçkın delikanlılarını ayırma, "sen şöyle dur akıllı ol bakayım, sen de sakin ol, yaramazlık yapma bakayım..." havasına girmiş.

 

Bunun haricinde pek bir değerlendirilip eleştirilecek içeriğe sahip değil. Temelde dinsel bir anlayışla kaleme alınmış ve dindarlara nasihat eden, "bak sizin yüzünüzden millet atesit oluyo, yapmayın böle!" diyen, ateistlerin de pireye kızıp yorgan yaktıklarını öne süren, ilköğretim mezunlarına lise sondan tek dersten beklemeli ağır abilik yapan bir anlatım...

Gönderi tarihi:
Sayın fft düşüncelerinin çoğuna katılmamak mümkün değil. İşte bir bakış açısı ya da öğreti eleştirilecekse öncelikle ne olduğu iyi bilinmeli. Tıpkı sizin yaptığınız gibi...

 

 

 

 

Şimdi sayın fft, burada açıkça şunu söylemek istiyorsun (yanlışsam düzelt lütfen):

 

"Ateistler, dinlerin ne olduğunu araştırıp öğrenmiş, haberdar olan insnlardır. Dinleri, akıl yürüterek, çok iyi tartıp süzmüşlerdir ancak zihinleri yeterince açılmamış, gerçeği yakalayamamışlardır. "

 

Sayın fft, diğer iletilerini de düşündüğümde, senin de geçmişinde derin sorgulamalar yaşadığını algılıyorum; ve şimdi, asıl gerçeği bulduğunu ifade etmeye çalışıyorsun. Sana göre, bütün ateistler de senin geçtiğin yollardan geçmekte. Eğer gerçeği bulurlarsa, yine senin gibi, bir yaratana inanacaklar ve dinlerini daha sağlam savunacaklardır. Sana göre sen bu yollardan geçmiş ve bir çok şeyi görmüş yaşamış bir insansın; ve yine yaşadığın bazı olaylar sayesinde doğru yolu bulduğunu iddia ediyorsun...

 

Şimdi sana bu konuda bir eleştirim olacak: senin zamanında yaşadığın doğruların değiştiyse, bu durum o zamanki doğrularının yanlış olduğunu (ya da şimdiki doğrularının gerçek doğru oladuğunu) göstermez... Bu herkes için geçerlidir. Hani diyorsun ya "henüz açık olmayan bir zihin dahilinde" diyerek başladığın ifadende... Peki ya senin açıldığını düşündüğün zihnin yeniden bulandıysa? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Karşıt görüşteki insanlar da sana bu eleştiriyi sunabilir değil mi? Kaldı ki, bana sorarsan aynen böyle. İnsanın kendi doğruları değişebilir. Ama gerçek olan doğru her zaman bir tanedir. Değişen şey nedir? İnsan bir zaman yanlışı bir zaman doğruyu savunur. Değişen budur.

 

Hani derdin ya "aklınızagüvenmeyin arkadaşlar" diye... Peki diyorum acaba zihnin seni yanıltmış olabilir mi? Ya da, belki de aklına ve zihnine güvenemediğin için bu kargaşayı yaşamışsındır. Bu arada lütfe üzerine alınma, olayı kişisel olarak algılayıp sorgulamıyorum. Bu noktadan çıkarak bir şeyleri daha iyi sonuçlar elde edebileceğimizi düşündüm.

 

(Bu arada bunu kızarak yapılmış bir eleştiri olarak da düşünme)

 

Saygılarıma...

Yanlış anlayacağım bir durum yok çünkü haklı bir noktaya değinmişsin.Ve şu an zihnimin bulanıp bulanmaması noktasında gerçekten de emin değilim ama bu din konusunda değil..Din konusunda gerçekten emin oldum,gerçekten de bütün Kutsal kitapların Yaratıcıdan olduğuna emin oldum.Dediğiniz gibi gerçek doğru bir tanedir,ve asla değişmez.İşte Kutsal Kitaplara inanan ve içinde ki her öğretiyi benimseyen insanların hayata dair konuşma biçimleri ve gerçeklikleri aynıdır.Mesela size bir örnek vereyim,sadece ve sadece Kuran daki ayetlere ve müminlerin dua tarzlarına dayanarak,bunu İncil de ki kelimelerin karşılığıyla Hristiyan kardeşlerimize sunduğum zaman ,sanırım benim müslüman olduğuma inanamıyorlar.Çünkü onlara yazdıklarım İncil den gibi geliyor,halbu ki yazdıklarım Kuran dan.Kısacası vurgulamak istediğim şu,Allah ın Kitapları değişmeyen ve sonsuza kadar değişmeyecek mutlak doğrular taşır,işte ben bu gerçeğe her geçen gün daha da fazla bilgiyle şahit oluyorum.Peki ben neden zihnimden ve benden emin değilim,çünkü bende sıradan bir bayanım bir beşerim.Benim inançlı olmam demek hata yapmayan olmak anlamına gelmez,insan olduğumuz sürece biz bizden emin olamayız.İnsan olmak demek adeta sürekli bir kontrol sistemini ayakta tutmak demek.İnsan gibi insan olmak demek,en azından yaptığımız hataya da ben yaptım diyebilmek.Hayatımızın her alanı zıtlıklaklarla örülü,iyiliğin değeri için kötülük kavramı gerek,aldatma için sadakat,sevgi nin kavranması için nefret..vs.. ama iyiliğin iyilik olduğu kavramı,sadakatin iyilik olduğu kavramı,sevginin iyilik olduğu kavramı asla değişmez..karşıtları ise hep kötüdür.İşte dinler bana hep iyi olanı tavsiye ediyor,söyler misiniz ben neden iyi olandan gözgöre göre şüpheye düşeyim.Oysa siz okuduğunuzda size kötülük tavsiye ediyor,siz ise mutlak iyilik peşinde devam ediyorsunuz.Peki aynı Kitapları okuyup farklı tavsiyeler algılamamızın özünde yatan gerçek ne.Malesef bunu bana göre Kutsal olan açıklıyor ama size göre Kutsal olmadığı için anlaşamıyoruz.

Peki sana bu arada bir soru soracağım,eğer dünya üzerindeki bütün müslümanlar asla ve asla yalan söylemeyen,çalışkan,sözünü mutlaka tutan,tek eşle yetinen ve asla eşini aldatmayan,açlıktan ölmek pahasına bile olsa hırsızlık yapmayan,öfkesini her daim bastırmaya çalışan,sesini yükselterek konuşmaktan kaçınan,güler yüzlü,etrafına durmadan yardım dağıtan,inançsız olmana karşın sana selam verip yanından geçen yani surat asmayan,dedikodu yapmayan,ticarette asla hak yemeyen, fare sivrisinek kurt(ağaç kurdu gibi ya da solucan) demeden onları öldürmekten ya da zarar vermektense onları en güzel, canlarını almadan nasıl yaşatacağını düşünen ,doğaya zarar vermeyim diye sigara dan falan uzak duran ve keyfi-ferdi arabaya binmeyi bile tercih etmeyen ve toplu araçları tercih eden insanlar olsalardı,kendilerine yapılan kötülüğe sabırla iyilik ile karşılık veren insanlar olsalardı,evleri,kendileri temizlik timsali olsaydı,her müslümanım diyen,aynen bu hareketlerin hepsine sahip olsaydı,din konusunda ne düşünürdün?İslam konusunda ne düşünürdün?Siz bana hangi ayeti getirirseniz getirin,mümin olana yapması emredilenlerdir bütün bunlar öncelikle,gerisi böyle olmalarına karşın uğradıkları çok ağır şartlara karşın son çare haklarını savunmalarıdır olsa olsa.Ama var mı bütün bunları yapmayı başaran ki,etraflarındaki insanları kafir deyip kesmeye kalkarlar,var mı bunu yapanlar arasında saydığım kadar Kitaba bağlı yaşayan mümin kullar.Elbet var,şüphesiz var,ama onlar sizin gördükleriniz değil..Haşa henüz bende değilim.Ne mutlu onlara ki ,en azından var olduklarını bilmek ümidimi arttırıyor.Belki İslamdan belki Allah ın diğer dinlerinden ,ama varlar.

Gönderi tarihi:
sadece ve sadece Kuran daki ayetlere ve müminlerin dua tarzlarına dayanarak,bunu İncil de ki kelimelerin karşılığıyla Hristiyan kardeşlerimize sunduğum zaman ,sanırım benim müslüman olduğuma inanamıyorlar.Çünkü onlara yazdıklarım İncil den gibi geliyor,halbu ki yazdıklarım Kuran dan.Kısacası vurgulamak istediğim şu,Allah ın Kitapları değişmeyen ve sonsuza kadar değişmeyecek mutlak doğrular taşır

 

Bu doğrular kutsal olduğu varsayılan kitaplardan kitaplara aktarılmış bilgilerdir. Bu doğal bir sonuçtur. Saydığınız dinlerin bu nedenle bir çok ortak yönü vardır... Bunda önemli bir şey göremiyorum...

 

İşte dinler bana hep iyi olanı tavsiye ediyor,söyler misiniz ben neden iyi olandan gözgöre göre şüpheye düşeyim.

 

Hangi din kötülüğü emreder ki? Yukarıda dediğim gibi, bu doğal bir sonuç. İyi olmak için din gerekli değildir...

Dini reddetmek kötülüğe açılan bir yol değildir; konuyu saptırmaktadır bu söylemler...

 

Peki sana bu arada bir soru soracağım, .......... olsaydı, olsaydı, olsaydı....... olsaydı,din konusunda ne düşünürdün?

 

Aynı şeyleri düşünürdüm... Böyle mantık yürütülmez... Tüm ateistler iyiyse ne yapacaksınız? Yine mi çelişkiye düşeceksiniz? İyiliğin ölçütü din olamaz!

 

 

 

 

Siz bana hangi ayeti getirirseniz getirin,mümin olana yapması emredilenlerdir bütün bunlar öncelikle,gerisi böyle olmalarına karşın uğradıkları çok ağır şartlara karşın son çare haklarını savunmalarıdır olsa olsa.

 

Ayetlerdeki çelişkiler hatta yanlışlar bu forumda bir çok başlık altında tartışılmıştır uzun uzadıya...

 

 

Ama var mı bütün bunları yapmayı başaran ki,etraflarındaki insanları kafir deyip kesmeye kalkarlar,var mı bunu yapanlar arasında saydığım kadar Kitaba bağlı yaşayan mümin kullar.

 

Çok göreceli bir kavram içinde çelişkidesiniz. Var... Sorsanız, eli görünen kadına dayak atan ahlak polisleri, kadınları diri diri gömüp taşlayan zihniyetler de en az sizin kadar dinlerine Allahlarına bağlılar. Kim haklı şimdi? Hangisi doğru???

 

Elbet var,şüphesiz var,

 

demişsiniz zaten....

 

ama onlar sizin gördükleriniz değil..Haşa henüz bende değilim.Ne mutlu onlara ki ,en azından var olduklarını bilmek ümidimi arttırıyor.Belki İslamdan belki Allah ın diğer dinlerinden ,ama varlar.

 

Var ama görmedik, gördük ama aslı onlar değil, aslı onlar ama bilmiyorlar vs. vs. vs. vs.

Nereye kadar????

 

(çelişkilerinizin umarım farkına varmışsınızdır artık)

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:
Sayın sardunyam,

 

Materyalistler'in inançlı olmadıklarını anlamak için, öncelikle "bilgi" ile "inanç" kavramlarını ayırmak gerekir. İnanç; kanıtı, ispatı olmayan sadece subjektif kavramlara ait bir isimlendirmedir. Bilgi ise ispatı, kanıtı olan objektif, somut, kavramlara denir.

 

Toplumlarca somut olan yada olmayan kavramlara da bilgi ismi verildiğinden, bu konuda ayrıca karmaşa da yaşanmaktadır. Somut olmayan kavramların ispatı ve kanıtı olmadığından, inanç kavramını (soyut kavram, subjektif düşünce) bilgiden (somut açıklama/deneysel bilgi) daima ayırmak gerekir.

 

Zaten seninde dediğin gibi yazarın dile getirdikleri kendi birikimi ve kişisel düşünceleri. Getirip cinciliği, ruhçuluğu, kendisine veya bir inanca ait subjektif görüşleri insanların eksikliği, hatta materyalistlerin eksikliği olarak görmesi çok uçuk ve bilgi ile de hiç ilişkisi olmayan düşünceler.

 

Bilim ve materyalist felsefe ancak ve ancak nesnel kavramları/bilgileri referans alır.

 

Evet çok güzel açıklamışsınız "bilim ve inanç" farkını ancak eğer inancı tartışıyorsak ben size neye inanıyorsunuz diye sorduğumda "bilime inanıyorum" yanıtı vermemeniz gerekir... Materyalist anlayış kendisine yöneltilen bu tür sorulara böyle yanıtlar verir... Bilim bir inanç biçimi olamaz elbette böyle olursa çok komik olur yani doğaya inanırım, kainata inanırım, gördüğüme inanırım demek gibi... Sonuçta insan gördüğüne inanmaz, onu ancak bilir ve tanımlar... Ama burası inancı tartışmanın yeri olmadığından ben ateizmin nedenlerine geri dönmek istiyorum...

 

Somut düşünce diye bir şey söz konusu olabilir mi? Şimdi kafama takıldı bu... Yani bildiğim, tanımladığım ve anladığım şey üzerine düşünebilir miyim... Yoksa düşüncenin tamamı soyut mudur? Görerek deneyimleyerek tanımladıklarımızı "bilgi süzgecinden geçmiş, deneyimlenmiş dosyalar arasına kaldırıyoruz" her düşünce bilinmeyene yöneliktir... Yani bana öyle geliyor ki, insan ancak bilinmeyen üzerine düşünür ve araştırmaları buna yöneliktir...

 

Ateizmde inanç basit bir anlayışla algılanmıyor mu? Madem ki materyalist anlayış bilimin tespitlerine tabi oluyor öyle ise bu anlayışı benimseyenler oluşum hakkında bilinmeyenleri nasıl açıklıyor...? Açıklayamadıklarını ne yapıyor? Açıklanacağı güne kadar erteliyor mu?

 

İnsanların düşünce yapıları birbirine benzerlik göstersede algıları farklı işliyor... O yüzden ister aynı inanca mensup olsun, isterse materyalist gruptan olsun seçimleri kendi yaşantıları ile doğru orantılı... Yani yaşamları boyunca hem düşünce olarak hemde yaşadıkları çevrede görüp değerlendirdikleri, anlayıp anlamadıkları, doğru ya da yanlış buldukları insan davranışlarıda düşüncelerimizi etkilemiyor mu? Bazı ateist arkadaşlar din konusundan kendilerini neden soyutladıklarını açıklarken (ki her zaman ilgimi çekmiştir bu) genellikle anlatılan din ile uygulanan arasında ki çelişkilerden rahatsız olduklarını dile getirmişlerdir... Ve pek çoğu anlayış olarak araştırma ve doğrulama yöntemi ile birikimlerini arttırdıkları içinde bazı tutarsızlıklar onları rahatsız etmiş böyle açıklayanlar var...

 

fft arkadaşımın tespitleri çok yerinde bana göre, ateist insanlar yaşamın tamamını ve hatta insanın psikolojik etkileşimlerini dahi somut bilgilerle açıklamaya çalışıyorlar... Bunu doğru buluyorlar... Ve biz inanan insanlarsa evrende her nesnenin tespitinin ve her psikolojik durumun somut olarak tespit edilemeyeceğini düşünüyoruz... Bunların çeşitli nedenleri mutlaka vardır... Ama sanırım açıklanamayanlar, açıklanabilirlerden daima bir kaç adım önde gidiyor...

 

Hiç bir şeye inanmamak ve oluşumu bilime endekslemek, mana aramamak ve manadan uzak yaşamak nasıl bir duygu bilmiyorum... Ve bir insan bu duruma nasıl gelir merak ediyorum... Yani herşeyin mantıklı ve akılcı bir açıklaması var mıdır? Olmayanları ne yapmalıyız? Eğer yaşamın tamamı bir tesadüfe bağlı ise bu çeşitliliği (canlılık+insan+içsel yapı) farklılıklarını nasıl açıklayabiliriz? Ateizmde anlayış doğarsın ve ölürsün anlayışı mıdır bunun nedeni yok mudur?

Gönderi tarihi:
Hiç bir şeye inanmamak ve oluşumu bilime endekslemek, mana aramamak ve manadan uzak yaşamak nasıl bir duygu bilmiyorum... Ve bir insan bu duruma nasıl gelir merak ediyorum... Yani herşeyin mantıklı ve akılcı bir açıklaması var mıdır? Olmayanları ne yapmalıyız? Eğer yaşamın tamamı bir tesadüfe bağlı ise bu çeşitliliği (canlılık+insan+içsel yapı) farklılıklarını nasıl açıklayabiliriz? Ateizmde anlayış doğarsın ve ölürsün anlayışı mıdır bunun nedeni yok mudur?

Bana ne olduysa zaten bu mana arammak hevesinden oldu. Din iman kalmadı. Buda çok güzel bir duygu çünkü her an yanıbaşımda beni kollayan ve durduk yerde korkutan bir sahibim yok. Yaptığım iyiliklerin bir anlamı var çünkü karşılıksız.

Sizin inançlarınız birsürü mantızsız bilgiler içeriyorken ben gerçekleri bulamadım diye sizin mantıksız hikayelerinize inanmak zorundaymışım gibi bir tavrınız var sanki.

bende sizi merak ediyorum acaba böyle kitaplara nasıl inanabiliyorsunuz. Sizi bir eşya gibi istediği şekilde kuran kullanan canı istediğinde yakan canı istediğinde sevindiren sevindirmeden önce acı çektirebilen başınıza hertürlü musibeti getirme yetkisi olan birinin varlığına inanıp onun için ibadet etmek ve insanları buna göre sınıflandırıp hayatını buna bağlamak nasıl bir duygu acaba.

Gönderi tarihi:
................

Sizin inançlarınız birsürü mantıkzsız bilgiler içeriyorken ben gerçekleri bulamadım diye sizin mantıksız hikayelerinize inanmak zorundaymışım gibi bir tavrınız var sanki.

................

 

Ne güzel yazmışsın sayın abraham. Birde, üstelik yüzlerce inanç çeşidi var. Herkes benim inancım doğru diyor. Şimdi biz duygu, düşünce, deneyim, ve mantığımızı bırakıp, bu kadar inan çeşidi içerisinde Sayın Sardunyamın cinlerine, meleklerine, ruhlarına mi inanmalıyız? Tıpkı onun da Arapların cinlerine meleklerine ruhlarına inandığı gibi...

 

Yok hayır, ben kimsenin gerçeklerle örtüşmeyen kavramlarına inanmıyorum. İnanacaklarım somut ve ispatlı bilgiler olmalı. Yani yüzlerce, binlerce kez ispatlaşmış, tüm insanlık tarafından kanıtlanmış değerler olmalı. Herkesin her toplumun doğruları değil.

Gönderi tarihi:
Evet çok güzel açıklamışsınız "bilim ve inanç" farkını ancak eğer inancı tartışıyorsak ben size neye inanıyorsunuz diye sorduğumda "bilime inanıyorum" yanıtı vermemeniz gerekir... Materyalist anlayış kendisine yöneltilen bu tür sorulara böyle yanıtlar verir... Bilim bir inanç biçimi olamaz elbette böyle olursa çok komik olur yani doğaya inanırım, kainata inanırım, gördüğüme inanırım demek gibi... Sonuçta insan gördüğüne inanmaz, onu ancak bilir ve tanımlar... Ama burası inancı tartışmanın yeri olmadığından ben ateizmin nedenlerine geri dönmek istiyorum...

Sayın sardunyam,

Kelimeler insanlar tarafından işine gelindiği gibi kullanılıyor. Bilgi edinmenin sunucunda "inandık" deyimini toplum olarak elbette kullanmaktayız. Ancak bunun izahını yine mantıkla, somut olana ve olmayana inanmak şeklinde açıklamak zorundayız. İki kişiye bilgi verilir, birinci kişi kayıtsız şartsız bu bilgiye inanır. ikinci kişi ise sorgular. Kaynağını ve doğruluğunun ispatını ister. Hatta araştırır, dener. Sonucunda kabullenir, ikna olur, kanaat getirir.

 

Kelimelerin üzerinde çok fazla durmak bizi yanılgıya götürebilir. Önemli olan inanmanın genelde soyut bilgiler için kullanıldığını bilmek yeterli. Evet bende yukarda ve önceki iletimde de söylediğim gibi soyut bilgileri algılar ve somut bilgiye dönüştürdüğümde onlara inanırım, yani kanaat gtiririm. Ancak bunlar asla ispatlanamamış kişilere toplumlara ait soyut bilgiler (metafizik masallar) olamaz.

Somut düşünce diye bir şey söz konusu olabilir mi? Şimdi kafama takıldı bu... Yani bildiğim, tanımladığım ve anladığım şey üzerine düşünebilir miyim... Yoksa düşüncenin tamamı soyut mudur? Görerek deneyimleyerek tanımladıklarımızı "bilgi süzgecinden geçmiş, deneyimlenmiş dosyalar arasına kaldırıyoruz" her düşünce bilinmeyene yöneliktir... Yani bana öyle geliyor ki, insan ancak bilinmeyen üzerine düşünür ve araştırmaları buna yöneliktir...

 

Elbette somut düşünce olabilir dostum. Yani genelleştirme, kavramlaştırma ve kategorileştirme yetisisini kullanmak demektir. Örneğin somut düşüncelerin gelişmediği çocukluk çağında; insanoğlu deyince belli bir kişinin oğlunu, ağır başlı deyince başın büyük ve ağır olduğunu düşünür. Somut düşüncenin, kavramları opbjektif değerlendirme, irdeleme ile ilgisi büyüktür.

 

Ateizmde inanç basit bir anlayışla algılanmıyor mu? Madem ki materyalist anlayış bilimin tespitlerine tabi oluyor öyle ise bu anlayışı benimseyenler oluşum hakkında bilinmeyenleri nasıl açıklıyor...? Açıklayamadıklarını ne yapıyor? Açıklanacağı güne kadar erteliyor mu?

 

Ateizm ya da materyalizm inancı o kadar basite idirgemiyor. Tarih içerisinde nasıl gelişmiş olduğunu ve nedenlerini ulu orta inceliyor. Hatta inceleme sonucu, inançların, üretim ilşkilernde oluşan özel mülkiyetleri korumak amacıyla, imtiyazlı, varlıklı kesimler tarafından, yakan yıkan bir tanrı gücüyle, korunmak amaçlı bir takım kurallar olduğunu vurguluyor.

 

Sayın dostum tartışmak için tartışmayalım. Bu konuları benle diğer arkadaşlarımla yüzlerce kez tartıştınız. Artık anlamanız ve karar vermeniz zamanı geldide geçiyor bile. Yoksa önyargınız hiç bitmeyecek diyesim geliyor.

 

Çözülemeyen olguları çözmek amaçlı illaki müneccimlikmi yapmak gerekiyor? Yoksa yahudinin, arabın, yada herhangi bir ortaçağ öncesi toplumun söylediklerini kaynakmı almak gerekiyor? Ne bu aceleniz ve tatminsizliğiniz? Bilim olguları insanlığın çalışması ile parelel olarak birer birer açıklıyor. İşte gen haritası. İşte genlerle oynayarak müzmin hastalıkların tedavisi müjdesi. Bunu düne kadar hayal bile edemezdik.

 

İnsanların düşünce yapıları birbirine benzerlik göstersede algıları farklı işliyor... O yüzden ister aynı inanca mensup olsun, isterse materyalist gruptan olsun seçimleri kendi yaşantıları ile doğru orantılı... Yani yaşamları boyunca hem düşünce olarak hemde yaşadıkları çevrede görüp değerlendirdikleri, anlayıp anlamadıkları, doğru ya da yanlış buldukları insan davranışlarıda düşüncelerimizi etkilemiyor mu? Bazı ateist arkadaşlar din konusundan kendilerini neden soyutladıklarını açıklarken (ki her zaman ilgimi çekmiştir bu) genellikle anlatılan din ile uygulanan arasında ki çelişkilerden rahatsız olduklarını dile getirmişlerdir... Ve pek çoğu anlayış olarak araştırma ve doğrulama yöntemi ile birikimlerini arttırdıkları içinde bazı tutarsızlıklar onları rahatsız etmiş böyle açıklayanlar var...

 

İnsanların ateist yada materyalist olmasının çeşitli etkenleri vardır. Kimisi etkilenerek, kimisi şüphelenerek, kimisi sorgulayarak, kimiside isyan ederek ateist olabilir. Gayet doğal. Bizi ilgilendirmesi gereken insana değer veren, insana uygun hareket ve kararlarının olup olmaması. Her hangi bir toplumun değer yargılarını benimsemesi, onun insanlık değerinin ölçüsü olmamalı.

 

fft arkadaşımın tespitleri çok yerinde bana göre, ateist insanlar yaşamın tamamını ve hatta insanın psikolojik etkileşimlerini dahi somut bilgilerle açıklamaya çalışıyorlar... Bunu doğru buluyorlar... Ve biz inanan insanlarsa evrende her nesnenin tespitinin ve her psikolojik durumun somut olarak tespit edilemeyeceğini düşünüyoruz... Bunların çeşitli nedenleri mutlaka vardır... Ama sanırım açıklanamayanlar, açıklanabilirlerden daima bir kaç adım önde gidiyor...

 

E yani elbette fft arkadaşa katılacaksın. Dünya görüşünüz farklı değilki. Açıklanamayanları arap kültürü ile açıklamaya gönül vermiş insanlarsınız. Ve birde soruyorsun "evrende herhangi bir açıklayamayanın tespiti ne olacak?" diye. Cevabımızın ne olmasını isterdin. Çağıralım Çelakıl'ı açsın Kuran'ı çözsün kodları aydınlatsın bizi. Bunumu istiyorsunuz? Yoksa sizlerde bizler gibi bilimsel açıklamalarımı bekleyeceksiniz? Elbette açıklanamayanların sayısı çok olacak. Kaldıki turşunun olmasının bile bir süreci yokmu?

 

Hiç bir şeye inanmamak ve oluşumu bilime endekslemek, mana aramamak ve manadan uzak yaşamak nasıl bir duygu bilmiyorum... Ve bir insan bu duruma nasıl gelir merak ediyorum... Yani herşeyin mantıklı ve akılcı bir açıklaması var mıdır? Olmayanları ne yapmalıyız? Eğer yaşamın tamamı bir tesadüfe bağlı ise bu çeşitliliği (canlılık+insan+içsel yapı) farklılıklarını nasıl açıklayabiliriz? Ateizmde anlayış doğarsın ve ölürsün anlayışı mıdır bunun nedeni yok mudur?

 

İnanmama duygusunu sayın Abraham açıklamış, gerçekten çok zevkli bir duygu. Sana da öneririm. Bu bir dost önerisi. Aklını bir özgür bırakta dene; çok mutlu birisi olacağından çok eminim. Tüm korkulardan arınırsın emin ol. Seni tanıyorum. Beyinine esaret kişiliğine korku yakışmıyor.

 

Selamlar.

Gönderi tarihi:
Bana ne olduysa zaten bu mana arammak hevesinden oldu. Din iman kalmadı. Buda çok güzel bir duygu çünkü her an yanıbaşımda beni kollayan ve durduk yerde korkutan bir sahibim yok. Yaptığım iyiliklerin bir anlamı var çünkü karşılıksız.

Sizin inançlarınız birsürü mantızsız bilgiler içeriyorken ben gerçekleri bulamadım diye sizin mantıksız hikayelerinize inanmak zorundaymışım gibi bir tavrınız var sanki.

bende sizi merak ediyorum acaba böyle kitaplara nasıl inanabiliyorsunuz. Sizi bir eşya gibi istediği şekilde kuran kullanan canı istediğinde yakan canı istediğinde sevindiren sevindirmeden önce acı çektirebilen başınıza hertürlü musibeti getirme yetkisi olan birinin varlığına inanıp onun için ibadet etmek ve insanları buna göre sınıflandırıp hayatını buna bağlamak nasıl bir duygu acaba.

 

Gerçekten korktuğum bişeydi bu zira uzun zamandır dini konularda tartışmalara girmiyordum sebebide sizin yazdığınız şekil yazılardı... İlkokul 3. sınıf öğrencileri gibi "benim babam senin babanı döver" edebiyatına benzeyen ya da benimki mantıksızda seninki mantıklımı derken tencere dibin kara senin ki benden kara haline dönüşüyor...

 

Bakın ben yazımda "siz biz" demedim... Neden gerek duyuyorsunuz buna... Kendi birikimim ve dünya görüşümle kendi açımdan "EMPATİ" yapmaya çalıştım sadece... Ama din konusu ne yazık ki buna müsait ya ateistlerden ya da dini inanışını fanatizm boyutunda algılayanlardan yana hep bu tarz yaklaşımlara muhattab kaldık...

 

Böyle kitaplara nasıl inanabiliyoruz ile hiç birşeyde bir mana bulmadan yaşamak arasında ki fark gece ile gündüz gibi... Hiçbirşeye inanmayan insanlar için "İNANCIN" kendisi şaşılacak şey zaten... Yani bu bir kitapta olabilir başka birşeyde... Ama söz konusu Kuran'sa benim onda okuyup, anladığım, duyup kavradığım kesinlikle hayranlığımı arttırmıştır... Şimdi ben sana kendi açımdan nasıl gösterebilirim... Sen empati yapmadıkça, sen kendin gerçekten öğrenmek ve anlamak için okumadıkça ben sana nasıl inandığımı anlatamam...

 

Sizin ifade ettiğiniz tapınma tarzı inanca sahip değilim... Evet müslümanım Allah'a ve O'nun bildirdiklerine iman ediyorum... Ama bizi canı istediği için yakan, canı istediği için acı çektiren tanrı diye bir kavram ancak ilkel inanışlarda var İslam'ın anlayışını iki kelime ile ifade edemem (en azından kendi açımdan)... Ve zaten dini konularda yıllardır inanç tartışılıyor birazda inançsızlığın mantığını tartışalım isterseniz...?

 

Siz kendi açınızdan kısada olsa neden inançsızlığı seçtiğinizi ifade etmişsiniz...

Gönderi tarihi:
birazda inançsızlığın mantığını tartışalım isterseniz...?

 

Siz kendi açınızdan kısada olsa neden inançsızlığı seçtiğinizi ifade etmişsiniz... [/b]

 

Ben eskiden dinine çok bağlı birisiydim. Ne zaman ki biraz farklı şeyler okumaya başladım (felsefe, tarih, psikoloji) kafamda başka şeyler oluştu... Bir anda her şeyi sorgulama ihtiyacı hissettim. Neden Allah?, Neden İslam? Diğer dinler? İlk insanlar? Ölüm? Evrim? en önemlisi de kader... Kaderi biraz sorgulayınca zaten gerisi çorap söküğü gibi geldi. Dini konular bir şekilde haklı çıkarılabilir. Olay, metafizik bir kavrama yüklendimiydi zaten çözülmüştür. Ama bana kimse kaderin mantıklı açıklamasını yapamaz, yapamadı da. Bu forumda da çok tartıştık kaderi. Bir yere kadar gelip kalıyor her şey. Sonra yine kaçmacalar başlıyo: "bizim aklımız almaz" gibisinden...

 

Neyse kısaca benim görüşüm böyle gelişti...

 

Saygılarımla

Gönderi tarihi:
Ben eskiden dinine çok bağlı birisiydim. Ne zaman ki biraz farklı şeyler okumaya başladım (felsefe, tarih, psikoloji) kafamda başka şeyler oluştu... Bir anda her şeyi sorgulama ihtiyacı hissettim. Neden Allah?, Neden İslam? Diğer dinler? İlk insanlar? Ölüm? Evrim? en önemlisi de kader... Kaderi biraz sorgulayınca zaten gerisi çorap söküğü gibi geldi. Dini konular bir şekilde haklı çıkarılabilir. Olay, metafizik bir kavrama yüklendimiydi zaten çözülmüştür. Ama bana kimse kaderin mantıklı açıklamasını yapamaz, yapamadı da. Bu forumda da çok tartıştık kaderi. Bir yere kadar gelip kalıyor her şey. Sonra yine kaçmacalar başlıyo: "bizim aklımız almaz" gibisinden...

 

Neyse kısaca benim görüşüm böyle gelişti...

 

Saygılarımla

nerelerde tıkanıp kalıyor herşey ,hangi noktada kaçış başlıyor.Sayın yersoy,şu an yaşadığınız dünyanın bile bundan 2007 yıl önce doğmuş bir peygamber aracılığıyla aktarılması ,her detayıyla anlatılması ve Kitap halinde bizlere ulaşması da mı kaderi açıklamıyor.Herşey sabit,herşey biliniyor,biz gerçektende yazılı bir gerçeği oynuyoruz,onun dışına çıkamıyoruz.Yaşanan herşey yaratıcı izin verdiği ölçüde.Ortada biz yokuz,bize sunulan var.Siz siz olmanız gerektiği için sizsiniz.Siz bir ben değilsiniz ya da başka biri.Siz sizin koşullarınızda siz olmanız gerektiği için sizsiniz.Birileri size yakın olabilir ,birileri size çok uzak bir yapıya ve düşünce sistemine ait olabilir.Ama ne en yakını ,ne en uzağı sizin birebir aynınız olamaz.Sizden başka bir siz bulamazsınız.Kader dediğimizde sizin siz olmanızın sebebidir o kadar.

Gönderi tarihi:
Ben eskiden dinine çok bağlı birisiydim. Ne zaman ki biraz farklı şeyler okumaya başladım (felsefe, tarih, psikoloji) kafamda başka şeyler oluştu...

 

Yani "Bana Bir Şeyhler Oluyor" mu dediniz? ;)

 

Ateizmin en önemli ya da daha az önemli bir nedeni diye bir şey mümkün müdür bilemem,

Ancak "Ben Ateistim" diyen herkesin hareket noktasının aynı olmadığını çok rahat söyleyebilirim.

 

Aslında bu konu tartışılacaksa,

Asıl tartışılması gereken tarafı şudur ki;

"Ben Ateist"im demek için "Tanrı(lar)"ı reddetmek yeterli midir?

 

Bunu daha önce de açtık ama nedense pek üzerinde durulmadı...

Durulacağını da sanmıyorum.

 

Lakin ben "Ben Ateistim" diyen bir kimseden beklentilerimi yazayım,

Gereklilikleri, uygun gören kimseler belirtirler...

 

Öncelikle eskiden beridir iki gerçekliğin ifadesi üzerinde durulur:

Materyalist Gerçekler (Bilginin kaynağını Madde olarak görenler),

Metafizik Gerçekler (Bilginin kaynağını Soyut Varlıklar olarak görenler)...

 

Materyalist Gerçekleri kabul eden kimseler,

Pek tabiidir ki Soyut kavramları reddetmek ile birlikte A-Teist olarak tanımlanırlar.

Ben bu açıdan şunu savunurum:

Dinsiz olan ancak Soyut bir Tanrı'yı kabul eden kimselerin

Bir A-Teist ile tam anlamı ile aynı safta olmaması gerekir...

Uyuşabilecekleri tek ve en önemli nokta "Yapı ve Düzen Olarak" Dinlere olan karşıtlıklarıdır...

Ki bu da Bilimsel bir düzlemde olmak zorundadır...

Tanrı'nın var olup olmaması görüşünde yine taban tabana zıttırlar aslen.

Ki Dinlere karşı olsalar bile Soyut ve Aşkın bir Tanrı'nın varlığını kabul eden hiç bir kimseye

Tam anlamı ile "Materyalist"de diyemeyiz...

Lakin bu türlü bir tartışmanın hiç bir şekilde açılmamasını tuhaf karşılıyorum aslında.

 

Buradan devamla:

Bir Ateist kendi kabulünü "Materyalizm"e dayandıracağı için,

Yani hareket noktası "Madde" olduğu için,

Maddenin devinimin kavramış olmak "Zorundadır"...

Aksi takdirde "Kur'an okumamış Müslüman"dan hiç bir farkı yoktur.

Materyalist Tarih görüşünün farkında olmuş olmak zorundadır,

Ki (yakından tanıdığım Ateist arkadaşlarımız hariç) kendisinin Ateist olduğunu düşünen

Kimi kimselerin (varsa eğer), gerçekten Ateist olduklarını hiç mi hiç sanmıyorum.

Tek yapabildikleri, sanıyorum ki "Din Karşıtlığı"dır.

Ki bu karşıtlığı sergilemek, karşıtı olduğu dinin mensubu olmayan herkesin en doğal hakkıdır...

 

Bir Ateist'in, Bilimsel verileri Maddeye temellendirebilecek kadar

Bilim Felsefesinden ve Bilimin Nedenselliğinden, Kabullerinden haberdar olması gerekmektedir.

Yoksa "Tanrı Yoktur!" demekle "Ateist" olunamaz diye düşünüyorum.

 

Yine başa dönersek:

Ateist olmak için "Tanrı Yoktur" demek yeterli midir?

 

Bence kesinlikle değildir...

 

Ha şimdi burada aslında bir öz eleştiri de yapmam lazım diye düşünüyorum.

Kaldı ki beni tüm forumdaşlarım tanırlar aslında.

 

Öncelikle Soyut bir Tanrı'nın var olduğuna inanmıyorum.

Melek, Cin, Şeytan gibi Soyut varlıklarında Doğa'yı nitelediklerini düşünüyorum.

Açık ve net olarak söylemem gerekirse:

Varlık'tan başka bir gerçeklik tanımıyorum...

 

Buradan devamla şunu ortaya koymam gerekli:

Sosyal ya da Pozitif,

Tinsel ya da başka ne olursa olsun

Her bilginin kaynağının "Maddi Varlık" olduğunu düşünüyorum.

Buna Akıl ve Bilinçde dahildir...

Bu açıdan Materyalist miyim yoksa Metafizikçi miyim,

Bunun yargısını hiç düşünmedim açıkçası...

 

Yani ister Kur'an olsun, ister başka bir veri olsun

Her bilginin kaynağı, direkt olarak varlığın kendisidir...

 

Bu nedenle,

Varlığı "Tanrı" olarak algılıyorum ve anlamlandırıyorum.

 

Dolayısı ile dinlerde anlatılan İlahlarında "Maddi Varlığı" nitelediğini düşünüyorum.

Yüceliği, Erişilmezliği, Büyüklüğü, Acımasızlığı, Şefkati...

Ve sair 99 isimde dahil Maddeyi nitelemektedir bence.

 

Peygamberlerin kitaplarında bahsettikleri verilerinde

Bugün için Bilimsel mi olup olmadıklarını tartışmayı açıkçası mantıksız buluyorum.

 

Size bakın çok güzel ve belkide forumda bir çok kimsenin bilmediği bir örnek vereyim:

İslamdan önceki Türklerde şöyle bir söz vardır (Kaynak= Bahaeddin Ögel: Çince bilip eski Çince kaynakları okuyabilen tek Türk Bilim adamıdır, ilerde ikincisi olmayı ümit ediyorum. :) )

"Tengri, tag birle yerig basurdı - Tanrı, dağ ile yeri bastırdı (ve daha sağlam yaptı)."

"Yer basrukı tag, Budun basrukı beg - Yerin baskısı dağdır (yeri sağlam yapan), budunun baskısı beydir."

 

Dağın yeri tutması (kazık gibi çakılmış olması) ile ilgili size bir şey çağrıştırdı mı acaba?

Yani Peygamberlerin bildirdikleri, aslında o dönemlere ait

Gerçek olduğu düşünülen ve yine Maddeye dayalı verilerdir...

(Övünmek değil amacım ve yaptığım kesinlikle öyle bir şey değil ama bir dinin bilimsel eleştirisi emin olun ki ancak böyle olur.)

 

Neyse,

Daha fazla yazmama gerek yok aslında.

Şu üç madde bilinirse hakkımda,

Düşüncelerim apaçık ortaya çıkar diye düşünüyorum:

 

1- Tek gerçeklik Varlığın kendisidir ve tüm bilgilerin kaynağı bu Varlıktır.

2- Belki Bilimsel ya da değil bilemem ama kendi açımdan bu Varlığın kendisine "Tanrı" diyorum.

3- Dinlerde dahil tüm bilgiler kaynağını Varlıktan yani Tanrı'dan almaktadırlar

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Gerçekten korktuğum bişeydi bu zira uzun zamandır dini konularda tartışmalara girmiyordum sebebide sizin yazdığınız şekil yazılardı... İlkokul 3. sınıf öğrencileri gibi "benim babam senin babanı döver" edebiyatına benzeyen ya da benimki mantıksızda seninki mantıklımı derken tencere dibin kara senin ki benden kara haline dönüşüyor...

 

Bakın ben yazımda "siz biz" demedim... Neden gerek duyuyorsunuz buna... Kendi birikimim ve dünya görüşümle kendi açımdan "EMPATİ" yapmaya çalıştım sadece... Ama din konusu ne yazık ki buna müsait ya ateistlerden ya da dini inanışını fanatizm boyutunda algılayanlardan yana hep bu tarz yaklaşımlara muhattab kaldık...

 

Böyle kitaplara nasıl inanabiliyoruz ile hiç birşeyde bir mana bulmadan yaşamak arasında ki fark gece ile gündüz gibi... Hiçbirşeye inanmayan insanlar için "İNANCIN" kendisi şaşılacak şey zaten... Yani bu bir kitapta olabilir başka birşeyde... Ama söz konusu Kuran'sa benim onda okuyup, anladığım, duyup kavradığım kesinlikle hayranlığımı arttırmıştır... Şimdi ben sana kendi açımdan nasıl gösterebilirim... Sen empati yapmadıkça, sen kendin gerçekten öğrenmek ve anlamak için okumadıkça ben sana nasıl inandığımı anlatamam...

eğer gerçekleri tartışıyorsak araya duygusallık sokmayın eski korkularınızı dökmeyin sade olalım lütfen

siz biz derken safınızdan bahsettiğimi gayet iyi biliyorsunuz yoksa banane senden

gerçeklerin süslemelere veya duygusallığa veya insanın psikolojisini değiştirebilecek hiçbirşeye ihtiyacı yoktur bu işler aynanın karşısında makyaj yapmaya benzemez kırılacaksan döküleceksen konuşma kardeşim zorlamı konuşturuyoruz

ben bugüne kadar kimseye vay efendim sen dedin demedim çünkü direk olarak anlatılmak isteneni anlamak istiyorum

 

Sizin ifade ettiğiniz tapınma tarzı inanca sahip değilim... Evet müslümanım Allah'a ve O'nun bildirdiklerine iman ediyorum... Ama bizi canı istediği için yakan, canı istediği için acı çektiren tanrı diye bir kavram ancak ilkel inanışlarda var İslam'ın anlayışını iki kelime ile ifade edemem (en azından kendi açımdan)... Ve zaten dini konularda yıllardır inanç tartışılıyor birazda inançsızlığın mantığını tartışalım isterseniz...?

o dilemeden yaprak kıpırdamaz dünya halini göz önüne alırsak herşeyi o istediği için yapıyor ve yaptırıyor

bunun öylesi böylesi yok inanıyorsan inandığın kitabı eleyemezsin

 

inançsızlığın mantığı derken çok saçma geliyor bana önceki mesajımdada söylediğim gibi bilmediğin emin olmadığın birşeye inanmamak gayet doğal ortaya atılmış birsürü seçenek var

bizi buda yarattı

bizi güneş yarattı

bizi inek

bizi putlar

bizi 3 tanrı

bizi çok tanrı

bizi ra

bizi allah

şimdi bende size sorunuzun neden bana saçma geldiğini anlatan bir soru yönelteyim

budaya güneşe ineğe putlara ra ya 3 tanrıya çok tanrıya değilde allaha tapmanın mantığı nedir?

Gönderi tarihi:

Sayın Maraba,

Ve insan neye inanmak istiyorsa ona inanır değil mi?

 

Kelimelerin üzerinde durmak çok önemlidir çünkü insan onlarla düşünür ve algılar içinde kelime olmayan düşünce türü yoktur... bir kelimeden onlarca farklı anlam çıkartmakta insana özgü bir yetenektir... :excl:

 

o yüzden insanların kelimeleri onları ele verir... Açık eder ama en çok o kelimeyi söylerken ki vücut hareketleri daha doğru anlaşılmasını sağlar... "Masallara" bende inanmam sayın arkadaşım, zaten masalların belgesi ve bilgisi yoktur... Ama İslam dini bir masal değildir istemediğiniz kadar bilgi ve belge var... İçlerinden işinize geleni alır kullanır eğer istemiyorsanız alakadar olmazsınız... Birileri alakadar olmuyor ya da onları bazı bilgiler tatmin etmiyor diye o bilgi yok sayılmaz...

 

Bunu ireleyelim, düşüncenin somutu nasıl olur... Şimdi ben size sizin daha önce görmediğiniz bir yapıyı anlatıyorum farz edin, ben anlatırken somut bir nesneden ancak kendi aklımda kaldığı şekilde bilgiler veriyorum size, sizin zihninizde kendi anladığınız şekilde bir yapı meydana geliyor ve düşünceniz soyut... Çünkü nesneyi görmediniz ve birgün o nesne ile karşılaştığınızda ya kafanızda canlandırdığınızla benzerlikleri olduğunu göreceksiniz ya çok farklı bir yapı olduğunu anlayacaksınız ama artık onu biliyorsunuz yani düşünceniz hala soyut... Gördüğünüz şey somut...

 

Düşüncenin tamamı bana göre soyuttan doğar ve yeryüzünde ne kadar çok düşünce çeşidi varsa o kadar soyut fikir var demektir... İki kişinin aynı şiir, aynı yapı, aynı manzara hakkında iki farklı görüşü ve anlayışı olacaktır... Somut nettir, soyut değişken...

 

Daha öncede ifade etmiştim ben ateizme her zaman ilgi duydum çünkü ben zıtlığı seviyorum... Bu kendi inandığım değerleri hafife almak değil aksine karşı taraftan buranın manzarası nasıl görünüyor merakıdır... Ben bulunduğum noktadan baktığımda aynı objektiflikte burayı göremem o yüzden bana bu manzarayı ve görüntüyü gösterecek olan düşünceler benim için önemlidir... Ve aslında din içinde önemlidir... Çünkü "red" inancı olmasaydı, redçiler olmasaydı "din" olmazdı... Ateistler ya da inanç muhalifleri diyelim işte onlar benim düşünceme göre "SORU SORMAYI BİLMEYENLERE SORGULAMAYI ÖĞRETMEK İÇİN VAR" Kişinin reddi, kabulu o açıdan beni hiç alakadar etmiyor... Ama her iki düşüncedende (inanan-inanmayan) yobazlar ortaya çıktığında asıl rahatsızlık veren bu oluyor... Herşey birbine karışıyor ve ne yazık ki anlaşılmak yerine kavga etmeye gerek duyuluyor...

 

Tartışmak için tartışmıyorum inanın bana, hiç böyle bir amacım olmadı aksine ben hep kendi eksiklerimden rahatsız oldum ve o yüzden bu konuları açıp merakla soruyorum... yoksa kuru tartışmanın ne bana ne size bir faydası yok zaten...Dostum önyargı dediğiniz şey sizdede en az bende olduğu kadar var... Ama ben size davetiye uzatmıyorum bulunduğum yere sahip değilim ki, siz sahip misiniz oraya beni davet ediyorsunuz... :)

 

Değerli arkadaşım bilim dediğiniz şeye hayranlık duymam söz konusu dahi olamaz bu bana gülünç geliyor... Ben zaten var olan bir şeyi keşfettiğimde onu var etmiş olmuyorum, yaratmış olmuyorum... Gen haritası bize tanrısızlığın mantığınımı açıklıyor ki? bilim senin benim gibi insanların kendini keşfetme yöntemidir... Ve işin güzel tarafı tasavvufta "kendini tanı" der... :) kendini bilmeyen Rabbini bilmez der... ben bilinmeyenin peşindeyim bildiğim bana asla yetmez... sizede bunu tavsiye ederim... bildiklerinizle yetinmeyin...

 

 

Evet çok doğru insanların ateist olmalarının pek çok nedeni var ve insanların inanma nedenleride bu kadar çeşitlidir... bunu kabul etmelisiniz... yani herkes aynı sebepten inkar etmediği gibi yine herkes aynı nedenle inanmayı seçmez... inkara götüren en önemli nedenlerden biri bana göre şu önyargı, "din sorgulamayı, araştırmayı kabul etmez" anlayışı... ilahi dinlere inananların büyük çoğunluğunda bu düşünce ve inanış var ama yaratılışı gereği aklı çok fazla soru soran insanlar bunu kabullenemiyor ve içinde bulunarak soramayacaksam bende dışına çıkıp sorarım diye ateizmi seçiyor... ateizmin kendisine verdiği rahatlık, özgürlük duygusundan da zaman içinde vaz geçemiyor... çünkü insan bağımsız ve hür yaratılmıştır... insanı köleleştiren yine insanın kendisidir...

 

Ben zaman zaman sizin fikirlerinizede katılıyorum, buna neden şaşırmıyorsunuz? Allah'a şükrediyorum ki, hem önyargılarımdan hem insanlar arasında ayrım yapmaktan, hem insanları inancına göre değerlendirmekten uzaktayım... bunun huzurunu yaşıyorum...

 

Kusura bakmayın ama gerçekten açıklamalarınız tatmin edici değil... bilinmeyen dediğiniz şey tanrı olgusu ise bunu bilim kabul edemezki zaten... bilimin tanrının varlığı ya da yokluğu ile ilgilenmediğini bilmiyor musunuz? ya da neyi bekleyeceksiniz 1000'lerce yıl sonra olacaklarımı? bilim geçmiştede bugünde yarında kendisini keşfedecek kendisini keşfederken bazı şeylerin nedenselliğini daha iyi anlayacak sizin o kadar zamanınız varsa bekleyin...

 

Bana inanın sizden çok daha özgür, çok daha sorgulamacı, bazen beni tanıyanları bile şaşırtacak kadar "neden" diye soran biriyim... Ateizm bana daha fazlasını veremez... Aksine ateizm beni başka bir şeyin içine çeker ki ben her hangi bir kalıba girmek istemiyorum... İnandığım ve yaşadığım şey beni evrenle tamamlıyor... Ateizm gibi ortada bırakmıyor... :)

 

Selamlar

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.