Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK


DİPNOT

Önerilen İletiler

Birşeyden bahsetmiştim. Tüm inanç ve mezheplerin dini sembollerle ifade edildiği bir üniversitede bir yerden sonra saflaşma ve çatışma muhakkak doğar.

 

Demogoji yapmakta gereksiz olur. Çünkü anlaşan iki partinin şu anda çözemedikleri noktada burada. Yarın üniversitelerin sadece türban değil, kırmızı puşi, kippa, orthodox başlığı, sarık, takke , fes gibi dinsel motif taşıyan tüm giyim şekillerine açılacağını biliyorlar. Çünkü bunlarda genel ahlaka yada kamu düzenine aykırı unsurlar değiller. Hepimiz çok iyi biliyoruzki, yarın bunlar olduğunda bizzat şu an yasağa muhalif olanlar, yarın bunlar için yasaklama isteyecek. O zaman meseleyi "inanca özgürlük" temasıyla adlandırma bizzat kendi isteklerini çürütecek. Böyle bir tablo kriz yaratır mı? Evet yaratır. Ayrışma yaratır mı? Evet yaratır. Zira böyle bir ortam karşılıklı radikal zihniyetler ve örgütler için bulunmaz bir zemin olur.

 

Aile meselesine gelince, kimse bana bir ilkokul öğrencisinin yada liseye başlayan bir genç kızın ayırt etme yetisinden falan bahsetmesin. Ya da bu çocuklar için "inançları gereği örtünüyorlar" demesin. "Aileleri inançları gereği öyle giyinmelerini istediği için örtünüyorlar" dır doğrusu. Buda bireyin "inanç özgürlüğü" nden farklı bir konudur. Bu noktada "inanca özgürlük" temasıyla düzenlenen protestolarda en ön safa, türbanlı ve hatta çarşaflı ilkokul öğrencilerini dizerek nasıl bir "inanç özgürlüğü" mesajı verilebilir ki?

 

Çatışma her yerde olabilir, o zaman peşinen sıkı yönetim ilan edilsin... :D

 

Şaka bir yana demogoji yapmayı kim için kullandınız bilmiyorum ama burada marjinal görüşlerin gerilimden yararlanmalarını soyutça ortaya koyarak toplumun orijinindeki somut gerçeklikleri yok saymak doğru olmaz...

 

Aile konusuna gelince:

 

Ayırt etme gücü fiillerinin sonuçlarını bilebilecek durumda olup buna göre hareket edebilme yeteneği değil midir??? Ve belirli olgunluğa ulaşmış insanlar hukukça zaten haksız fiilleriden sorumlu tutulmamakta mıdır??? O zaman olabilir bence...

 

Şahıs varlığı hakları iki türlüdür: Bireyin kendi üzerindeki hakları olduğu gibi başkaları üzerinde hakları da bulunabilir ve bunlardan en somut örnek olarak da ailenin vesayeti altındaki çocuğun gelişimine dair karar alabilme hakları vb. gösterilir...

 

Burada da ailenin çocuğunu kendi kültürü ile yetiştirmesine yönelik bir eğilim olabilir demek istedim, bundan doğal bir şey olamaz...

 

Bu arada o kadar konuştuk ama hukukçu olduğu söylenen sayın karabekir nederler bu sözlere; hocam iyi miyiz??? :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Avrupa ülkelerinde,bir is yerine müracaat edenlertin yazili halleri disnda birde konusma ve kiyafetlerine göre deger yargilamasi yapilir.

Üniversite ciddi bir müessesedir,ve oraya gidenlerinde o ciddiyete saygi göstermek gerektigine inanlar olmasi gerekir.Sirke girer gibi üniversitelere girilmez,o zaman adina üniversite degil sirk denirdi.Tabiiki insanlarin kilik kiyafetleri üniversite icin ölcü olmamalidir,insanlarin kilik kiyafetleri üniversiteye girmelerine engel olmamalidir,ama bunun anlami her ipini koparaninda üniversiteye keyfine göre giyinip gidebilmesi olmamalidir.Bilim yuvalrinda tabiiki dida degil ice bakmalidir ama bence bir insanin disi neyse icide aynidir.

 

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birincisi; alıntı yaptığınız yer Sami Selçuk'a aittir. İnsanoğlunu koyuna ve bir kısım kesimi de köpeğe benzetmek pek de hoş olmamış bu da ikincisi...

Birincisi, alıntı yaptığım metnin kime ait olduğu konusunda bir yorum yapmadım. İkincisine gelince, benzetmelerin her bakımdan ve her özellikleriyle benzeyen ve benzetilen arasında birebir ilişki kurmadığını, sadece belki yüzde onluk bir benzetim bulunduğunu bilmemiz gerek.

 

"Kaya gibi adam" dendiğinde kaya ile adam arasında birebir tüm özellikleri bakımından benzerlik kurulduğunu düşünürseniz büyük hata yapmış olursunuz...

 

Dini sembol kullanımının sakıncalarını Cyrano ifade etmiş, daha önce de tartıştık, yeniden başlamaya gerek yok.

 

Toplumumuz bu ve benzeri konuları sağlıklı biçimde tartışma bilgi ve bilinç düzeyine sahip olmadığını her fırsatta gösterdikçe, biz bu ve benzeri sorunları aşmakta en az bu sorun kadar zorlanacağız.

 

Yayamaz kayımca adlı katılımcı, saça yüklenen efsanevi atamaları, açıklamış bir başlıkta. Bu, aynen Aşil'in topuğu gibi bir efsanedir. Ama içinde yaşadığımız toplumun efsanesi olunca, kutsal olur. Başka bir kültürün efsanesi olunca "hurafe" olur.

 

İşte bu kadar toplam insanlık kültüründen uzak kalmış, objektif değerlendirme yapabilmekten çok çok uzak vadilerde gezinen çok geri bir toplumuz. Ne yazık ki...

 

Besleyin bu geriliği, bu kültür yozluğunu ve arabeski, besleyin, büyüsün...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Din savunucu ve bezirganları ve de tüccarları, dinlerin bir bütün olduğunu, pekala da Yahudilikte ve Hristiyanlıkta da baş örtme olduğunu bilirler.

 

Fakat İsrail'de kısmen sorun olsa da Batı ülkelerinde Hristiyan olduğu için üniversiteye başı örtülü girmeye çalışan tek bir kişi olmadığını bildikleri halde, ikide bir "demokratik ülkelerde başörtüsü yasağı olmadığı" nı başımıza kakarlar.

 

"Kardeşim adamların tuzu kuru, onlar bu sorunları onlar aşalı yüzyıl olmuş, adamlar bizim bu sorunlarımıza bakıp eğleniyorlar" diyoruz, anlatamıyoruz. Çünkü anlama niyeti yok.

 

Kafaya takmışlar. Cumhuriyetten rövanşı alacaklar. Kin, öc duygusu bürümüş...

 

Atatürk nasıl dünya toplumunun bir üyesi, nasıl uygar olunacağını göstermiş de halt etmiş bunlara. Bıraksaymış debelendikleri gerilik ve aymazlık çukurunda kalsalarmış...

 

Başka bir şey diyemiyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dinci gazetelerin ortak sloganı

Özgürlük !!!

Ne özgürlüğü ?

Elin de bir pankart, kafasında kese kağıdı !!!

Bu bir özgürlük savaşçısı!!!

Pankarttaki yazıya bakın ?

Önemli olan kafaların içidir!!!!

Kafanın içi önemli ise kafanın dışı ile seni uğraştıran ne?

Kafanın dışı öyle için de ne olduğunu biz biliriz..

Komik olmaya başladılar..

Dinci gazeteler yazıyor,

Özgürlük karşıtları Ankara da toplandı...

Sordukları sorulara bakın

Laiklik çağdaş bir bağnazlıkmı ?

İnsan bir an soğuk kanlılığını yitirebilir.

Ama daha sakin olup yeniden bakınca insan kendi kendine soruyor

Bir gerçek bu kadar çarpıtılıp kavramlar nasıl yer değiştirebilir?

Neyin özgürlüğü?

ABD emperyalizmine karşı bir kavgamı veriyorsun?

Ülkenin bağımsızlığınımı savunuyorsun?

Özelleştirmeye karşı pankartmı açtın?

Kaz dağındaki altın çetesinemi karşısın?

İncirlik üssünemi gidiyorsun?...

Irak işgalinemi karşı çıkıyorsun?

Hayır hiç biri değil.

Kendilerine göre inançlarını temsil eden bir simgenin peşindeler.

Dinsel inançları yönünde bir rejim kurmanın adımlarını atıyorlar.

Tarikatların egemenliğinde bir İslam Cumhuriyeti istiyorlar.

Türkiye Laiktir Laik kalacak sloganına öfke duyuyorlar.

Kısacası Takkiye yapıyorlar. Kafanın dışı değil içi önemlidir gibi demogojik bir çarpıtmayı da ihmal etmiyorlar.

Aslında kendi söyledikleri ise ortadadır.

 

"Sizin gibi düşünmeyip farklı dünya görüşüne sahip(lerin) karşısına aceleyle çıkılmamalı… Yoksa bizim gibi düşünmüyorlar diye bir bir uzaklaştırılan veya uzaklaşan bu gayr-ı memnunlar, dev dev kitleler meydana getirerek karşınıza çıkıp sizi yerle bir edebilirler.” (Ölçü veya Yoldaki Işıklar-3, sf. 40 fehttullah) :excl:

 

Yerle bir olmamak için epeydir acele ile değil adım adım hareket ediyorlar..

Sorunu bir özgürlük tartışmasına getirip tarihsel bir hesaplaşmanın içerisindeler. Bütün işleri güçleri dine dayalı bir yaşam tarzı.

Kendilerine din tüccarlarının vaad ettiği cennetin kapısına doğru yürüyorlar.

Ellerinde pankart kafalarında kese kağıdı.

Diyecek bir şey varmı? Yok.

Özgürsünüz.

Siz kendiniz için haklısınız.

Türkiye ise demokrasi ve bağımsızlık için kendi kavgasını verecek ve özgür olacaktır.

Söylenecek esas söz bunlara destek veren söz de aydın ve sol olduğunu söyleyenleredir.

Ali Nesin’den, Ufuk Uras’a, Ahmet Altan’a, kadar uzanan bir yelpaze.

Siz eğer tarihten bir ders çıkarmadıysanız?

Kapayın gözlerinizi karanlık sizin olsun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sadece bir örnek vereceğim:

 

Türbanlı bir kız burada kendi giyimiyle okuyamayacağı için Avusturya'ya gidiyor ve 4.5 yılda tıp fakültesini bitiriyor ve hala Türkiye'ye faydalı olmak istediğini belirtiyor...

 

...

 

Gidiş sebebi katsayı mağduriyetiymiş çok özür dilerim ama benim de zaten asıl olarak vurgulamak istediğim serbesti konusundan da bahsediyor sanırım oradan aklımda kalmış:

 

Ayşegül İlhan, Viyana'da üniversite çevresinde başörtüsü ve inancı konusunda hiçbir engelleme ile karşılaşmadığını, fakat ülkesinin bu hususta kat etmesi gereken yolu düşündükçe kederlendiğini söyledi. Viyana'da kalıp akademik kariyere devam etmek istediğini ifade eden İlhan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Amerika Birleşik Devletleri'nde çalışmalarıma devam edip, sisteme yönelik tecrübeler kazanmak istiyorum. Sonrasında ise ülkeme dönüp, hem Avrupa hem de Amerika'yı tanıyan bir bilim kadını olarak, gerek Türkiye hastanelerinde gerekse Türk akademik çevresinde deneyimlerimi paylaşmak en büyük hayalim. İstiyorum ki, Türk halkı da layık olduğu hizmeti görürken, dünya da Türkiye'de bilim yapan bilimcilerin çalışmalarını konuşsun. Bu amaca yönelik olarak, halen yönetim kurulu başkanı olduğum Schifa isimli tıp derneğimizin de birkaç projesi ve çalışmaları mevcut. İsteğimiz, Türkiye, deki hayat standartlarının yükselmesini sağlayacak altyapıyı oluşturan fikirler üretmek ve bunları hayata geçirmek." İstanbul, Zaman

 

Zaten bildiğim kadarıyla örtülü bir biçimde eğitim gelişmiş ülkelerde bize en yakın olarak Fransa da yasaklanmış ve bunun sınırı devlet okullarında olmak üzere "ilk" ve "orta" öğretim diye biliyorum; İngiltere'de başı örtülü polislerden bahsediliyor düşünün artık...

 

 

Haberin tamamı bu bağlantıda

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sadece bir örnek vereceğim:

 

Türbanlı bir kız burada kendi giyimiyle okuyamayacağı için Avusturya'ya gidiyor ve 4.5 yılda tıp fakültesini bitiriyor ve hala Türkiye'ye faydalı olmak istediğini belirtiyor...

 

...

O kızcağızın başındaki türban kafasına yapışık değil, istediğinde açar, istediğinde örtebilir. Onu erkekler tarafından görüldüğünde saçının vampir gibi alev alacağına inandıran karanlık zihniyet utansın.

 

O kızcağıza kesinlikle karşı değilim. Fakat onu halkın merhamet duygularını, iyiniyetini, din duygularını istismar ederek önce üniversiteye ve sonra kamuya sokmaya, sonra da toplumu karanlık düşüncelere esir etmeye çalışan, onu piyon gibi öne süren arkasındakilere karşıyım.

 

Başbakan "sorunu çözmeye çalışıyoruz" diyor. Hayır büyütmeye ve bundan nemalanmaya çalışıyorlar. Cumhuriyetten öç almayı kafasına koymuş kindar zihniyet kızlara kuzu kuzu başörtülerini çene altından bağlayıp girin diyecek öyle mi? Buna kargalar değil, kurbağalar bile güler.

 

Ortalık biraz yatışınca bu sefer "Bu baskıcı devlet ne hakla başın nasıl bağlanacağını tanımlıyor, ne hakla kılık kıyafeti yasayla düzenliyor? Nasıl baş bağlayacağımızı, nasıl giyineceğimizi devlet mi yasayla dikte edecek?" deyip bunun için de devleti suçlamaya, yine özgürlük istemeye başlayacaklar.

 

Bunların istediği özgürlük, cumhuriyeti yıkarak intikam alma özgürlüğü. Bunların istediği özgürlük, özgürlükleri yok etme özgürlüğü...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Söylenecek esas söz bunlara destek veren söz de aydın ve sol olduğunu söyleyenleredir.

Ali Nesin’den, Ufuk Uras’a, Ahmet Altan’a, kadar uzanan bir yelpaze.

Siz eğer tarihten bir ders çıkarmadıysanız?

Kapayın gözlerinizi karanlık sizin olsun.[/b]

sardunyam, listeye artık DTP liler de eklendi, son bir destek açıklaması yaptı sözcüleri...

 

Onlar da herhalde dinciler bu ülkeyi bölme özgürlüklerini kullansın ki sıra bizim bölme özgürlüğümüzü kullanmamıza gelsin diye sıraya geçtiler...

 

Ne sağlam devletmiş, hortumcusu, uğursuzu, işbirlikçisi içerden dışardan bir yıkamadılar gitti...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O kızcağızın başındaki türban kafasına yapışık değil, istediğinde açar, istediğinde örtebilir. Onu erkekler tarafından görüldüğünde saçının vampir gibi alev alacağına inandıran karanlık zihniyet utansın.

 

O kızcağıza kesinlikle karşı değilim. Fakat onu halkın merhamet duygularını, iyiniyetini, din duygularını istismar ederek önce üniversiteye ve sonra kamuya sokmaya, sonra da toplumu karanlık düşüncelere esir etmeye çalışan, onu piyon gibi öne süren arkasındakilere karşıyım.

 

....................................

 

Teknik durumumdan dolayı gecikse de gereken düzeltme yapıldı, olayın ana teması katsayı mağduriyeti ve konumuzla ilgili kısmı da Avrupa'daki yaklaşım ve bu tarz engellemelerle karşılaşanların Türkiye sevgileri...

 

Başta yaptığım hatadan dolayı tekrar tekrar herkesten özür dilerim...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İngiltere'de başı örtülü polislerden bahsediliyor düşünün artık...

İngiltere'de Hristiyan inancından dolayı başını örtmek isteyen yüzyıldan beri kalmış mı hiç düşündünüz mü? Sakın bana Hristiyanlıkta baş örtme yok demeyin. Bal gibi vardı. Adamlar bu sorunları aşalı yüz yıl oldu da bizim halimize bakıp neşelerini buluyorlar...

 

Senin başörtülünü sevinçle ve memnuniyetle sarımsaklayıp da saklarlar, sarımsaklamadan da saklarlar. Adamların tuzu kuru, keyifleri gıcır... Din diye bir sorundan bahsedilince İslam akıllarına geliyor, o da keyiflerini bozmaktan çoook uzak. Arada bir bomba filan patlatır El Kaideciler, onları da yakalar atar Guantanamo'ya anasından emdiği sütü burnundan getirirler nasılsa... Silah pazarı da canlanmış olur, petrollere de el koymuş olurlar... Bizim tartışmamız, ayıkmamamız için nümunelik başörtülü de alırlar polise, askere de alırlar. Onlar aman cici başörtülü diye besler, biz burda birbirimizi yeriz. Onlar için sorun mu?

 

Neyi neyle kıyasladığımızı bir bilelim, bir gözümüzü açıp dünyaya bakalım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bende kisaca bir görüs belirteyim gerci ben Sami Selcuk veya sayin Bekir gibi hukukcu degilim bunuda önceden hatirlatayim.

Simdi bunca bilim adami hukukcu var,Anayasa mahkemesindekilerde sonucta birer hukukcusud heralde adliye önünde dilekce yazanlardan degillerdir.Sami Selcuk Anayasa mahkemesinin kendi kararlarinin baglayiciligi vardir görüsünü bilimden uzak diye nitelendirmis.Gülermisi aglarmisin,peki anayasa mahkemesi neden vardir,süs olsun diyemi kurulmustur?neyse.

Sayin Bekirde Sami Selcuk'tan güc almis ve heyecanla *Ozaman üniversiteye veya kamu alani diye devlet dairelerine türbanlilari almayanlar suc islemis olmuyormu* diye baska birisinden alinti yapiyor.

Cok merak ediyorum simdi,Sayin Bekir bir arkadasin sordugu soruya nasil yanit verecek bir hukukcu olarak.Ama önce ben fikrimi belirteyim;Ortada herhangi bir yasak yoktur dogrudur,sadece Anayasa mahkemesinin yasalara aykiri degilse ibaresi var.AKP zaten üniversitelerde kilk kiyafet yasagi olamaz derken ve önde gelen hukukcu ve aydinlarimiz!!da AKP nin bu görüsünü alkislarken üniversitelere,*CARSAF,PECE,EHRAM,CÜPPE,SARIK, vs*ile girmeninde artik yasaklar dizisinden cikartilacagi kesindir.Ve buda yetmeyecektir,daha ilerde üniversitelerde dini bütün erkek ve kiz ögrenciler ayri ayri egitim görmek isteyeceklerdir.Cünkü erkekler kizlara namahremdir.

Evet simdi gercekten baya bir meraklandim verilecek olan cevaba.

 

 

saygilarla

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=200044

 

sanırım 22. sayfada konuya ilişkin yaklaşımım var ve bu yaklaşımın 2006 yılında yazıldığını görürsünüz umarım. Sami Selçuk'tan gaz alan yok...Sizinle tartışmayı bu yüzden sevmiyorum...Yasağı koyanlar Anayasa Mahkemesinin veya Danıştay'ın üyeleri değildir. Danıştay veya Anayasa Mahkemesinin kararlarının gerekçelerini okuyanlar YÖK mensuplarıdır...

 

Sami Selçuk'un söylediklerini yanlış anlamışsınız bir daha okuyun isterseniz...Bu arada başka biri dediğiniz kişinin Anayasa Hukuku Profesörü olduğunu da ben hatırlatayım bari...Sami Selçuk'un dediği Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı değildir...Kararın gerekçesinin bağlayıcılığıdır. Kararların gerekçeleri bağlayıcı olamaz...Kararın kendisi bağlayıcıdır...Ancak üniversitelere öğrencilerin girişini yasaklamak için kullanılan metin kararın kendisi değil gerekçesidir...

 

cevabınızı ancak gördüm bu yüzden geciktim. Mesele hukuki bir mesele olduğu için size cevap vermek zorunda hissettim kendimi...Yanlış anlaşılmasın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başörtüsü yasağına dair bir yasa yoktur. Zaten de olamaz. Kıyafetler kurumların yönetmeliklerince düzenlenir. Başı kapalı üniversiteye girmeyi engelleyen de yönetmeliklerdir. Bir de bu yönetmeliklerin yasaya, anayasaya aykırılığı iddiasıyla başvurular nedeniyle alınmış anayasa mahkemesi kararları vardır. Yasal prosedür de budur. Kıyafetle ilgili yasa olmaz. Yönetmelik düzenlemesi olur. Hatta bunlar önce kıyafetle ilgili anayasa maddesi koymaya kalkıştılar da sonra ayıktılar. Bu kadar da acemi ve bilgisiz değillerdir, ama menfaat için iktidara yamanmıştır bu sözde hukukçular.

 

Fakat yönetmelik değişikliği tabii ses getirmez, artı puan da yazmaz, yerel seçimlerde oy artışı sağlamaz. Sessiz sedasız yönetmelik değişecek de, başörtülüler girecek, uzun hikaye.

 

Amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek. Sansasyon, oy kaygısı. Halk nasılsa böyle zokalara iyi geliyor, yuttur gitsin. (Önce koyun demişti, şimdi de halka sazan dedi olacak ama neyse.)

 

Hukuçusu böyle, aydını böyle, halkı böyle... Vah Türkiyem... Gerçekten, samimi olarak içim acımıyorsa en adi insan olayım. Seviyorum bu ülkeyi ama, olmuyor, beceremiyor bu toplum çağdaş dünyada yerini almayı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başörtüsü yasağına dair bir yasa yoktur. Zaten de olamaz. Kıyafetler kurumların yönetmeliklerince düzenlenir. Başı kapalı üniversiteye girmeyi engelleyen de yönetmeliklerdir. Bir de bu yönetmeliklerin yasaya, anayasaya aykırılığı iddiasıyla başvurular nedeniyle alınmış anayasa mahkemesi kararları vardır. Yasal prosedür de budur. Kıyafetle ilgili yasa olmaz. Yönetmelik düzenlemesi olur. Hatta bunlar önce kıyafetle ilgili anayasa maddesi koymaya kalkıştılar da sonra ayıktılar. Bu kadar da acemi ve bilgisiz değillerdir, ama menfaat için iktidara yamanmıştır bu sözde hukukçular.

 

Fakat yönetmelik değişikliği tabii ses getirmez, artı puan da yazmaz, yerel seçimlerde oy artışı sağlamaz. Sessiz sedasız yönetmelik değişecek de, başörtülüler girecek, uzun hikaye.

 

Amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek. Sansasyon, oy kaygısı. Halk nasılsa böyle zokalara iyi geliyor, yuttur gitsin. (Önce koyun demişti, şimdi de halka sazan dedi olacak ama neyse.)

 

Hukuçusu böyle, aydını böyle, halkı böyle... Vah Türkiyem... Gerçekten, samimi olarak içim acımıyorsa en adi insan olayım. Seviyorum bu ülkeyi ama, olmuyor, beceremiyor bu toplum çağdaş dünyada yerini almayı...

 

Cok haklisiniz sayin demirefe. Artik insanlarimizin gercekleri görmesi gerek ve dini siyasete alet etmeyi birakmaliyiz. Din özel hayata girer ve orada da kalmalidir. Beni kimsenin dini ilgilendirmedigi gibi benimkiside baskasini ilgilendirmemeli. Okullar bilim yuvasi, dini inanclarimi din icin ayrilmis kurumlarda yapabilirim, camii, kilise ve cem evi gibi yerlerde. basörtümü evimde, disarida, alisverste, gezmede, yani özel hayatta takarim ve buna kimse karisamaz. karismiyorda kimse zaten. Ama okullarda isi yok dinin!!!!

Saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cok haklisiniz sayin demirefe. Artik insanlarimizin gercekleri görmesi gerek ve dini siyasete alet etmeyi birakmaliyiz. Din özel hayata girer ve orada da kalmalidir.

Çok teşekkür ederim sayın ucansahin. İşte akıllı, mantıklı, yurtsever ve dürüst olmak bu kadar basit. Ne yurtseverlik, ne dindarlık bunları pazarlayanların ve üç kuruş için pazarda satanların gösterdiği gibi değildir! Buyrun size yurtsever ve dindar. Açık, net, mert ve dürüst bir şekilde bir paragrafta özetlemiş, ne kıvırtmış, ne dolandırmış.

 

Tebrikler ve saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hah şimdi oldu!

YÖK'de boşalan koltukları da kendi taraftarlarına, İmam Hatip'çilere verdiler...

Şimdi sırada katsayı problemi var... Amaç İmam Hatip'lileri üniversitey taşımak... İMAMLARI!

 

Özgürlük senaryosu yazarak bizleri "felaket tellalı" ilan edenlere selam olsun!

 

Bu adımların içeriğini analiz edemeyenlere selam olsun!

 

Önünü göremeyenlere selam olsun!

 

Haa! bir de başına geleceklerden habersizce (!) masum düşüncelerle (!) türbanı destekleyenlere de selam olsun!

Bugün aradığınız özgürlükler yarın zorunluluklarınız olacak hiç acele etmeyin!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hah şimdi oldu!

YÖK'de boşalan koltukları da kendi taraftarlarına, İmam Hatip^'çilere verdiler...

Şimdi sırada katsayı problemi var... Amaç İmam Hatip'lileri üniversitey taşımak... İMAMLARI!

 

Özgürlük senaryosu yazarak bizleri "felaket tellalı" ilan edenlere selam olsun!

 

Bu adımların içeriğini analiz edemeyenlere selam olsun!

 

Önünü göremeyenlere selam olsun!

 

Haa! bir de başına geleceklerden habersizce (!) masum düşüncelerle (!) türbanı destekleyenlere de selam olsun!

 

Bugün aradığınız özgürlükler yarın zorunluluklarınız olacak hiç acele etmeyin!

Evet Türkiye'ye seriati getirmek isteyenlere ve onlari bilerek veya bilmeyerek destekleyenlerin hepsine selam olsun!!! Gözünüz aydin, artik yavas yavas karanlik düsüncelere hazir olmaya calisalim. Bir cuval una ve sekere bunlara oy secmene selam olsun, Atatürkcüyüm diyen MHP ye selam olsun. Yarin kendiniz aglayacaksiniz, aglayanlara selam olsun........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ASIL NEDEN

 

Tanri; bütün kadınlari bir araya toplamış ve Musa,

Isa ve Muhammet'ten bu kadinlari paylasip kendi

cemaatlerini olusturmalarini istemis.

Once Musa en kidemli peygamber olarak iclerinden en

zekilerini ve en acikgozlerini secmis.

Daha sonra Isa en guzellerini kendi cemaatine almis.

Sira Muhammet'e gelince, geride kalanlara şöyle bir

bakmış ve bezgin bir sesle:

Örtünün!... demis, Örtününnnnn!!!

 

 

 

 

 

Aman sakın konuyu ciddiye almadıgım düşünülmesin sadece bana gelen maili paylaşmak istedim...çok hoşuma gitti....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İngiltere'de Hristiyan inancından dolayı başını örtmek isteyen yüzyıldan beri kalmış mı hiç düşündünüz mü? Sakın bana Hristiyanlıkta baş örtme yok demeyin. Bal gibi vardı. Adamlar bu sorunları aşalı yüz yıl oldu da bizim halimize bakıp neşelerini buluyorlar...

 

Senin başörtülünü sevinçle ve memnuniyetle sarımsaklayıp da saklarlar, sarımsaklamadan da saklarlar. Adamların tuzu kuru, keyifleri gıcır... Din diye bir sorundan bahsedilince İslam akıllarına geliyor, o da keyiflerini bozmaktan çoook uzak. Arada bir bomba filan patlatır El Kaideciler, onları da yakalar atar Guantanamo'ya anasından emdiği sütü burnundan getirirler nasılsa... Silah pazarı da canlanmış olur, petrollere de el koymuş olurlar... Bizim tartışmamız, ayıkmamamız için nümunelik başörtülü de alırlar polise, askere de alırlar. Onlar aman cici başörtülü diye besler, biz burda birbirimizi yeriz. Onlar için sorun mu?

 

Neyi neyle kıyasladığımızı bir bilelim, bir gözümüzü açıp dünyaya bakalım...

 

:clover:

 

aynen öyle

 

Avrupada İslam Devleti kurmaya yemin edenler iktidarda değil yanlışım varsa düzeltsinler... :P

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fethedilenler listesine simdide YÖK dahil.sirada birtek TSK var ki onuda sanirim fethetmeleri güc olmayacaktir.Bizim tatli su Atatürkcüleri ve Cumhuriyetcileri hala Anitkabre gidip gösteri yapmaktalar.Gösteri meclisin önünde gerceklestirilir anit kabirde degil.Merak etmeyin siz bu gidisle Anit kabri bile göremiyeceksiniz artik, cünkü onuda hallederler.Demokrasi diye diye Türkiye'nin icine ettiler biz hala Atatürkcülükten dem vurmaktayiz.Tütkiye'nin ne durumda oldugunun gercekten farkindamiyiz yoksa kendimizi sinemadami saniyoruz.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir kaç kişinin yaptığını, milyonların yaptığı gibi göstermek bilimsel değil

Elbette bilimsel değil ... GÖRSEL gerçekler...

 

ÇAĞDAŞ DÜŞÜNCE EĞİTİMLE VERİLİR, siz başka bir yol biliyorsanız bizimle paylaşınız !

Elbette haklısın ama o düşünceleri benimseyebilmek için dinsel ön yargı ve dayatmalardan da sıyrılmak gerekmez mi?...

 

ve resimdeki görüntünün bütün Türkiye'nin bir yansıması olacağını iddia etmek çok fantastik bir düşünce...

Şu an için fantastik olduğunu kabul de edebilirsin sevgili arkadaşım...

Böyle giderse Dünyanın bir çöl olabileceğini düşünmekte şu an için fantastik bir düşünce... Keza türkiyenin de...

Ama Dünya'da küresel ısınmanın ve Türkiye'de erazyonun önlemlerini almadıkca...Bir gün Çölleşebileceği bir gerçek mi?

***

Sevgili tarafsız;

 

Başta belirtmem gereken şey şu...

Senin bu demokrat ve ögürlükçü duruşunu taktir ediyorum...

Bu anlamda aramızda düşünsel bir ayrılık yok...

 

Ancak bizlerin bu özgürlükçü ve demokrat yapısını kullanarak..."Farklı yapısal değişimleri" hedefleyen,

insanların okuma özgürlüklerini ve baş örtüsünü kullanan siyasi ve dinsel duruşun var olduğunu da söylemlerimize ilave etmemiz gerekiyor...

Ülkemizde ve yaşamımızda bu "demokrat ve özgürlükçü" yapının korunabilmesi ve sürekliliği için bu yok edici unsurlarında var olduğunu ve...

Ayrıntıları göz ardı etmeden eylem ve söylemlerimizde bu tür sapmaların önüne geçebilecek uyarılarıda yapabilmeli...

Bunu yapanları özgürlük karşıtı olarak değerlendirmemeliyiz...

 

Bence sevgili Tarafsız aşağıdaki linkleri yukarıdaki paragrafta ifade etmeye çalıştıklarım açısından okuyup değerlendirmekte yarar var...

Bu son düzenlemenin hukuki sonuçlarının da nereye varacağını ve perde arkasını daha iyi kavramak için...

"sevgili bekirin", "Sami Selçuk" iletisini ve satır aralarını iyi değerlendirmekte yarar var...

 

--- 'CYRANO' date='02-04-2008

--- 'demirefe' date='02-05-2008, 16:07'

--- 'demirefe' date='02-05-2008, 17:14'

--- 'sardunyam' date='02-05-2008

--- 'karabekir' date='02-05-2008

 

***

 

Sana, "seni taban tabana zıt olduklarının neden desteklediklerini düşünürsen bir şeyler açıklığa kavuşacaktır." önermeme...

"Onları yoksaymadığım için, değer verdiğim için bence, " diyorsun ama bu senin düşüncen...

Ve senin insanları yok saymayan bu insani değerlerini bende kabul ediyor ve destekliyorum...

Ama...Ama...Ancak...Ben bu duyguyu bir çok kez yaşadığım için belirtmek istiyorum...

Eğer bir gün "var saydıkların tarafından yok sayıldığını" anlayarak hayal kırıklığına uğradığında beni ve önerimi hatırlamanı istiyorum...

 

Evet değerli arkadaşım onlar senin insani değerlerini algılayıp değişinceye kadar...

"Onları yoksaymadığım için, değer verdiğim için bence, " ifaden şimdilik senin düşüncen...

Çünkü onların bu yaklaşımının arkasında yatan davranış nedeni...

Senin bu olması gereken "yok saymayan" tutarlı duruşun değil...

Ayrışma ve çatışma olduğunu var sayan saf tutma ve mevzi elde etme anlayışı...

"He siz İslama karşıysanız doğrudan; ilk iletide söyledim daha... anti-İslamcılarla bu konuları konuşacak değiliz..."

Bu ifadeyi kullanabilen bir düşünce yapısı "yok saymayan" bir kişiyi mi işaret ediyor?..

Yoksa "Tanımı da biz yaparız-Fetvayı da biz veririz" diyebilen DEMOKRAT ve ÇAĞDAŞ DÜŞÜNCEYİ Mİ?..

 

Dost selamlarımla...

*tna

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"He siz İslama karşıysanız doğrudan; ilk iletide söyledim daha... anti-İslamcılarla bu konuları konuşacak değiliz..."

 

Bu ifadeyi kullanabilen bir düşünce yapısı "yok saymayan" bir kişiyi mi işaret ediyor?..

Yoksa "Tanımı da biz yaparız-Fetvayı da biz veririz" diyebilen DEMOKRAT ve ÇAĞDAŞ DÜŞÜNCEYİ Mİ?..

 

Dost selamlarımla...

 

Bana laf ediyorsanız açıkça belirtmelisiniz ki yargısız infazlara yer verilmesin...

 

1) İslama karşı olan zihniyetin açık düşmanlığıyla kendimi hırpalayacak değilim; o cümlede tam olarak bu anlatılır...

 

Yani öncelikle "anti-İslam"cılığın ne olduğunu anlamak gerekir; anti-İslamcılık adı üzerinde İslam karşıtlığıdır, İslama yönelmemek de değil İslama düşman olmak ona karşı savaşmaktır, anticilikten her normal zihin bunu anlar...

 

2) Şimdi siz benim lafımı benim anlamımdan çıkararak diyorsunuz ki:

Bu ifadeyi kullanabilen bir düşünce yapısı "yok saymayan" bir kişiyi mi işaret ediyor?..

 

Bu forumda tehlikenin farkında mısınız propagandalarına karşı duruştan fırsat bulamamış olabilirim ama kapanmış bir forumda laikliği istemeyen insanlara "siz nasıl bir topluma kendi inancınızı dayatabilirisiniz ki; kendi gelişmiş kültürünüzü oluşturur yaşarsınız ama bunun için devleti ele geçirecem topluma görüşümü dayatacam demenize gerek yok" diyen bir insanım!!!

 

Yoksa "Tanımı da biz yaparız-Fetvayı da biz veririz" diyebilen DEMOKRAT ve ÇAĞDAŞ DÜŞÜNCEYİ Mİ?..

 

Yine yukarda da belirttiğim nedenlere belki deyinemedim bu ortamda ama yine yeri geldi mi: "Bu kadar çok anlayış varken hangisi???""O da bir görüştür""İnsanların dininde samimiyetini bilemeyiz"....... diyen bir insanım!!!

 

Kendimi mi övdüm???Kimince evet ama kiminin de anlayışla karşılayacağı üzere bana yönelen düşmanca tavırın nasıl haksızlık taşıdığını ifade ettim...

 

Şimdi ben size "yok sayan" şimdi ben size "tanımın tek yapıcısı-tek fetva makamı" der miyim???

 

Nerde uzlaşı, nerde demokratik anlayış, nerde çağdaşlık; bunlar bir insanın cümlesini gayet açık olmasına rağmen yanlış değerlendirip ona kendince sıfatlar yüklemeyi mi gerektirir; bence tam aksi ve genele göre de öyle!!!

 

Okur desin diyeceğini!!!

 

Ama şunu diyeyim genel olarak: Hangi taraftan olursa olsun, konulara ağırbaşlı yaklaşamayan ve karşısındakinin nihayetinde müthiş bir düzenin parçası insan olduğunu bir kenara bırakıp kendi dünyasının parçası olan "ben" ve "öteki" olarak değerlendiren insanlar ortalığı germekte isteyerek ya da istemeyerek çok büyük paylar alıyorlar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

(İran'da İslam Devrimi nasıl yapıldı bizzat yaşayan bir gazeteci anlatıyor, dikkatle okumanızı rica ediyorum, ve ülkemizle kıyaslama yapmanızı)

 

“MERHABA."

 

Benim adım Bahman Nirumand. İranlı bir gazeteci-yazarım.

Şah'ın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım.

Ve aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriyim.

Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı.

Şah'ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik. Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk.

Yanıldık. Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları birbirimize söyleyip duruyorduk.

 

ÜZERİNDE DURMADIK

Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah, İran'ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran'da yapıldı. Sansür, yasak yoktu, istediğimiz gibi bağırıyorduk.

Fakat mitingde ilk dikkatimi çeken, kim liberal Musaddık ya da solcu şehitlerin resimlerini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu.

Pek üzerinde durmadık bu olayın, "Hele bir kurtlarını döksünler, sonra sakinleşirler" diye düşündük.

Ertesi gün gazetede, bir hırsızın genç mollalar tarafından yakalanıp, adına "İslam Mahkemesi" denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı cezasına çaptırıldığı haberini okuduk.Haberi ciddiye almadık; "Üç beş sapsızın işi" dedik.

Bu arada bira-şarap fabrikalarının yakılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık.

"Ufak tefek şeylerin" toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabaları etkilemesini istemiyorduk.

Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları; birlikte spor yapamayacakları gibi gerici kararlar ardı ardına alınmaya başlandı.

"Müslüman kadınların yanında o...puların yeri yoktur" denilerek kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi.

Özellikle üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı.

Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk! "Asıl mücadele, emperyalizme ve kapitalizme karşı verilmelidir" diyorduk.

Kadın sorunu bir yan çelişkiydi, ana çelişki sömürüydü. Kadının giyim sorunu, emperyalizme karşı verilen mücadeleyi baltalamamalıydı!

Peçesiz, başörtüsüz sokağa çıkan kadınlar artık açıkça, gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu.

Biz ise hálá büyük laflar ediyorduk; bu tür olayları devrimin kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! "İttifak" "Eylem Birliği" gibi terimlerin peşinden koşup duruyorduk.

 

GEÇİŞ SANCILARI SANDIK

Humeyni, "Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız" diyor; genç mollalar terör estiriyordu. Kitapevleri yağmalanıyor; gazete bayileri ateşe veriliyordu.

Şiraz'da "İslam Mahkemesi" eşcinsel ve fahişe olduğu gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahran'da da gerçekleşiyor, üç fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu.

Sesleri ve görüntüleriyle erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyondan kovuluyor; uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen, kırbaç cezasına çaptırılıyordu.

Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba. Hiçbirini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk ki!..

Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda "Tamam bu sonuncusu" diyorduk. Ama arkası hep geliyordu.

Kızların evlenme yaşı 18'den 13'e düşürüldü. Parfüm, ruj, saç boyası, mücevher gibi kadın malzemelerinin yurda girişi yasaklandı. Kadın çamaşırı satan mağazaların vitrinlerine sutyen, kombinezon vs. koymasına bile izin yoktu.

Kamu dairelerinde kadın memurlara tesettüre girme emri çıkarıldı.Aslında birçok aydın kadının üye olduğu kadın dernekleri vardı. Onlar kendi küçük çevrelerinde "hamilelik tatilinin uzatılması", "eşit işe eşit ücret" gibi talepleri tartışıyorlardı.Biz aydınlar hep aynı düşüncedeydik: Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür vakalar! Abartmaya gerek yoktu.Hepimiz "ana çelişki" üzerinde duruyorduk; öncelikle dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık.

 

REFERANDUM OYUNU

Üç ay önce Humeyni, Paris'te komünistler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceği bir demokrasiden, özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti.

Bu sözler üzerine ilk protestomuzu yaptık. Mitingimize bir milyonu aşkın insan geldi.Mollaların en iyi siyasi stratejileriydi; işlerine gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı. Referandum meselesini gündeme getirdiler. Halka soracaklardı: "İslam Cumhuriyeti'ni istiyor musunuz, istemiyor musunuz?"

Kuşkusuz bu bir oyundu; halkın yüzde 65'inin okuryazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı cumhuriyetten?

Yapılan propaganda belliydi; dediler ki: "İslam'a evet mi, hayır mı diyorsunuz?"Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: "Önemli olan cumhuriyettir; serbest seçimlerdir; demokratik haklardır; özgürlüklerdir. İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım?"

Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için referandumu boykot ettiler.

Sonuçta, "evet" diyen 20 milyon, "hayır" diyen ise sadece 140 bindi.

Mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm ülke yaptıklarını onaylıyordu. Artık televizyondan sonra basın da ellerine geçmişti.

Sanki tüm muhaliflerin sayısı 140 bin kişi gibi gösterdiler.

Halbuki 20 milyon içinde bizim oyumuz da vardı. Ama artık bizim sesimizin çıkmasına izin verilmiyordu.

HALKI ANLAYAMADIK

Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar.Örneğin, tirajı bir milyon olan liberal "Ayendegan" Gazetesi'ni kapattırdılar. Sıra sonra "Keyhan" Gazetesi'ne geldi; muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar.

Tüm bu olanları protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık; insanlar yılmıştı, korkuyordu.

Özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünememiştik.

Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına/kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu; mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı.

Örtünmek moda oldu!Tüm bunlara "gelip geçici bir fırtına" diye bakmak ne büyük yanılgıydı.Komünistlerden, solculardan, demokratlardan, milliyetçilerden sonra liberal İslamcılar da zamanla mollaların hedefi oldu.

Şah döneminden daha çok insan cezaevlerine konuldu; idam edildi.Milyonlarca insan canını kurtarmak için yurtdışına kaçtı.

Kaçanlardan biri de bendim.Umarım bizim hatalarımızdan birileri ders çıkarır.”

 

21 Ekim 1999 Perşembe günü sabahı evinin önündeki aracına yerleştirilen bomba ile katledilen gazeteci yazarımızın adı nedir?

 

 

Cevabı bulamıyorsanız iki sonuca varırsınız:

 

İlki, yaşananlardan çıkarılmış bir ders yok…

 

İkincisi ise İran’ın düşündüğünüzden çok daha yakın olduğu gerçeğidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

21 Ekim 1999 Perşembe günü sabahı evinin önündeki aracına yerleştirilen bomba ile katledilen gazeteci yazarımızın adı nedir?

 

 

Cevabı bulamıyorsanız iki sonuca varırsınız:

 

İlki, yaşananlardan çıkarılmış bir ders yok…

 

İkincisi ise İran’ın düşündüğünüzden çok daha yakın olduğu gerçeğidir.

Hatırlamak isteyenler ve Kim olduğunu merek eden yada bilmek isteyenler...

 

Aşağıdaki resme tıklasınlar...

 

01tur.jpg Hafızalar tazelensin !...

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim bildiğim İran gayet ulusalcı bir anlayışa sahip; nasıl oluyor da küreselciliğini eleştirdiğiniz insanları böyle ulusalcı bir oluşumun dönüşüm basamağı kabul edebilirsiniz ki??? Lütfen bana o iş başka bu iş başka demeyin çünkü çok alakalı...

 

Hem de tam olarak İslamcı diye adlandırılanların kapitalizme ayak uydurduğu kendi elitini oluşturduğu ve modernleşme sürecine katıldığı bir dönemde...

 

İki coğrafya bambaşkadır...

 

Bir kere tarihi bir kutuplaşma başlar ikisi arasında; sonrasına baktığımızda ise kullandığınız terimlerden belli: Bir tarafta devrilen bir "Şah" ve kurulan ulusal yönetim(cumhuriyet bu arada); diğer taraftaysa savaş döneminde dahi demokratik özellikler gösteren yerel örgütlenmelerin ulusal direnişle kaynaştığı ve köklü bir Osmanlı askeri-sivil bürokrasisinin mirasçısı olan ulus-devlet...

 

Osmanlı kimi tarihçilere göre bir 3. Roma ydı, bu coğrafyanın batıyla kaynaşması apayrı bir konudur; İran la kurulan bu alaka bence aşırı derece gülünç, çünkü bu örneği verenlerin iddia ettikleri değişim olsa bile sırf yapısal farklılıklar gereği olarak birbirinden ayrılan anlayışlar söz konusu olur...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.