Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 siyasete alet edilmemiş değerlerle siyasete kurban verilmemiş insanların olduğu bir dünya dileğinde buluşuyoruz. Siyast bir bilimdir. Siyasetsiz toplumların olamayacağı gibi, siyasetsiz kişilikler de olamaz. Totaliter(dogmatik) siyasetler, demokratik siyasetlerin dolayısı ile bilimsel siyasetin karşıtları, alternatifidirler. İnsanlar istesede istemesede yaşam kuralları gereği bu alternatif siyasetlere adapte olmak durumundadırlar. Ancak; Dogmatik siyasetler günümüzde sömürüyü koruyarak, insanlığın varlıklı sınıflarca sömürülmesini sağlamakta. Demokratik siyesetler ise kişi hak ve özgürlüklerinden yola çıkarak sömürüye karşı duruşu, oluşu sergilemektedir. Siyasetsiz insan, davranış etiği konusunda bilgisiz, bilinçsiz olan insandır. Toplumsal sorunlar karşısında "nasıl bir duruş" sergileyeceğini bilemeyen insandır. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 "Din, ırk" ideolojisini ve temel siyasasını bu iki olguldan birisine dayandıran siyasi partilerin ve hareketlerin hakim olduğu ülkelerin demokratik bir yapıya sahip olabilmeleri siyaset bilimi açısından imkansızdır. Gerek sanayi devrimi gerek kültürel ve eğitsel devrimini uzun süre önce tamamlamış. Güçlü ve gelişkin ekonomiya sahip, demokrasinin ve laikliğin artık sorgulanmayacak kadar içselleştiği ülkelerde bu partiler dönemsel populeriteler yakalasalarda iktidara yaklaştıkça mevcut sistemin entropi ve kendine benzetmesine maruz kalırlar. Sistemin yerleşik yapısı ve ideolojileri ni süreç içerisinde benimseyip diğer partilerle doktrinel bazda farkları olmayan merkez partilerine dönüşürler. Ancak istisnai büyük buhran dönemlerinde sistem edilgen olur. Fakat, sürekli krizlerle boğuşan dışa bağımlı zayıf bir ekonomiye sahip, kültürel ve eğitsel devriminin ancak ortalarında olan, demokrasi ve laikliğin toplumun tümü tarafından gerçek anlamda içselleştirilmediği istisnalar hariç tüm üçüncü dünya ülkelerinde sistemi zayıf anında yakaladıklarında. Kendine benzetmeye maruz bırakırlar. Din ve Irk gibi olgulara dayanan siyasi partilerin Avrupa ülkelerinde altın çağlarını yaşadıkları dönemler. Kıtanın ve oluşturan ülkelerin ağır krizler, buhranlar, çözümsüzlükler içinde olduğu dönemlerdir. Ekseriyetle savaş öncesi ve savaş sonrası dönemler. Bu tehlikeye yüzyılda bir kaç kere yaşadıkları derin siyasal ve ekonomik krizlerde maruz kalırken güçlü Avrupa ülkeleri. Üçüncü dünya ülkeleri bu tehlikeye her daim yakındır. Objektif bir gözle Türkiye'ye dışarıdan bakar gibi baktığımızda göreceğimiz; Parlamento'nun ideolojileri dini ve etnik temellere dayanan partilerden oluştuğunu görürüz. Gereksiz demogojileri bir kenara bırakarak ; son geldikleri halleriyle. ideolojisini dini temellere dayanan bir parti olan AKP, etnik temellere dayandıran MHP ve DTP, etnik temellere dayanan milliyetçilik ile, ulusalcılık arasında gidip gelen CHP. parlamentomuzun %97 si sanırım bu şekildedir. Şöyle gerçekçi baktığımızda bu hiçte güzel bir tablo değildir arkadaşlar. Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 El insaf... Şimdi biri çıkıp bana islamın şartlarını sayabilir mi?Ehemmiyeti yok. Pekiyi şunu hatırlayan biri var mı? Namaz, dinin direğidir...Evet bingo... Haaa, bir de "Devletin Hakkı"...Bayıldım buna... Okuduğunu anlamak için durmak, dikkat etmek gerekir...Hadi hayırlısı bakalım... Saygılar Efendim... Bekir, İslam ın şartlarını elbette biliyoruz! Ama günümüzde +1 şart daha ilave edildiğinden (enfilasyonnn, enfilasyonnn), kasti yazdım o cümleyi Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Ancak; Dogmatik siyasetler günümüzde sömürüyü koruyarak, insanlığın varlıklı sınıflarca sömürülmesini sağlamakta. Demokratik siyesetler ise kişi hak ve özgürlüklerinden yola çıkarak sömürüye karşı duruşu, oluşu sergilemektedir. Siyasetsiz insan, davranış etiği konusunda bilgisiz, bilinçsiz olan insandır. Toplumsal sorunlar karşısında "nasıl bir duruş" sergileyeceğini bilemeyen insandır.[/b] İşte bu nedenle İslam da ruhban sınıfı yoktur. Katiyyen yoktur. İslam, bireyin, kendi iç dünyasında yaşadığı bir dindir.... El vermek, bir soydan gelmek, bir tarikata üye olmak gibi birini diğerinden üstünsel kılacak şeyler, İslam da yoktur.... İslam ın temeli, bireyin güzel ahlaka ulaşmasını, toplumuyla, dünyasıyla ve en önemlisi kendisiyle barışık yaşamasını sağlamaktır.... Siz hiç katlettiği yada talan ettiği için övgüyle anılan bir islam alimi duydunuzmu? (Hristiyanların şovalyeleri gibi...) Hah ne zaman içine şeyhlik, müritlik, gibi ünvanlar sokuldu; işte o zaman İslam din olmaktan çıkıp, içine katılan hurafelerle, toplum üzerinde birincil dereceden etkili özel ve özerk bir konum aldı... ki geldiği nokta, direk olarak afyon etkisi ile toplumsal yönetim doktrini omuştur. İnsan hiç sorgulamadan, İslam ın kanunlarını yani Kuran-ı Kerim i bir yana bırakıp, sözde alim olanların sözlerini Allah emri kabül edip yaşamay başlamışlardır. İşte İslam ın karanlıklara gömülme çağıda bu safhadan sonra ortaya çıkmıştır.... Bu noktadan sonrada diğer doğmatik diye tabir ettiğiniz, sömürü dinlerinden bir farkı da kalmamıştır.... Oysa, dünya üzerinde, ibadethane yada rahip/papaz ihtiyacı olmadan, bireyin bire bir yaşayacağı tek din İslamdır... Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Bekir, İslam ın şartlarını elbette biliyoruz! Ama günümüzde +1 şart daha ilave edildiğinden (enfilasyonnn, enfilasyonnn), kasti yazdım o cümleyi Öyleyse, benim yazıma cevap olarak yazmamanız gerekiyordu. Kimse dine bir şart daha ilave edemez. Ne imana ne de İslama yeni bir şart dahlolamaz. Ancak, dikkat etmediğimiz de bir nokta vardır? İslamın bir hükmü fazlaca öne çıkartılmaktadır halbuki diğer hükümlerinden çok daha öne çıkartılacak bir hüküm değildir. Hasımane tutum örtü üzerinden belirgin hal almaktadır. İslamın görünür yüzünü görünmez yapmak isteyenler Kur'an tefsirciliğine soyunup Kur'an da ve İslam'da başörtmek mecburiyeti yoktur deyip 1400 yıllık uygulamayı da görmezden gelmeye çalışıp İslamın görünürlüğünü yok etmeye çalışmaktadırlar. Hal böyle olunca onların yok etmek istediği bir şey başka birilerince belki de haddinden fazla şekilde ortaya konulmakta, göze sokulmaktadır. Herkes öncelikle elindeki iğneyle mücadele etsin. 1967'de o görünürlüğü yok etmek isteyen kişi hiç de ortada siyasi bir faaliyet yokken amacı ne olabilir?Derdi ne olabilir...Bir yasak yokken niye yasak koymaya çalışmaktadır...Bu soruyu bir düşünelim... Ne diyordu Şerif Mardin "Türkiye'de islamın güç kazanması paradoksal olarak onun üzerine gidilmesinin bir sonucudur". Acaba, başörtüsüne fazla saldırıldı da müslümanlar da bu ayetleri fazlaca mı ön plana çıkartıyorlar...Bir düşünelim... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Kuranın ıcınde ınsanlara emır olarak verılen ne varsa Islamın ve ımanın sartıdır,Islamı 5 ve 6 maddeyle sınırlayamazsınız,buna hakkınız yoktur.Hırsızlıkta Islamın sartıdır ımanı olmayan hırsızlık yapar o zaman ımanında sartıdır hırsızlık yapmamak.Namaz Islamın olmazsa olmaz sartı degıldır eger öyle olsaydı Allah namaz kılmayanların müslüman olamıyacagını söylerdı.Herneyse sımdı dın tartısması yapmayalım. Kurandakı örtünme genel anlamda bır örtünmedır ve bugün kavası verılen örtünmeyı desteklemez Kurandakı örtünme ayetlerı.1400 yıl öncesı bır ISLAMI yasamak ıstemenız zıhnınızınde 1400 yıl öncesınde kaldıgını gösterır.Yanı peygamber hayatta olsaydı araba yerıne deveyemı bınecektı güldürmeyın ınsanı. AKP den önce türban bır kısım ınsanın sorunuydu AKP ıle tüm Türk halkı ıcın bır nıfak konusu oldu. Prof.Dr.Nevzat Yalcıntas:*Türban sorunu ıthal bır sorundur,konu Türkıyeye bır nıfak gıbı sokuldu,nıfak fıtnedır dıyor. Bır sac telı görünürse 70 yıl yanarsın demek Pavlus engızısyonu ıle tehdıt demektır. Bası örtme Islamda asla bır dogma yasal zorunluluk yada dını sımge olmamıstır.Bunun Kuranda fıılı bır temelı yoktur.Sözcük ıtıbarıyle cok genıs anlamlar ıceren HICAPın basörtüsü anlamında özel kullanımı:XIV.Yüzyıl Islam fıkıhcısı IBN-I TEVMIYYEnın ıcadıdır.Köleden farklı olarak özgür kadına örtünme kuralı bır aıdıyet ve kımlık sembolü olarak IBN-I TEVMIYYE ıle cıkmıstır.IBN-I TEVMIYYE Kurandakı Nur suresı 31. ayettekı genel ılkeyı ılkesel ıcerıgınden soyutlayıp asırı bır yoruma tabı tutar ve normatıf bır deger yükler.Altı cızılmesı gereklı nokta bunun bır yorum olmasıdır maalesef yorumdan kural cıkartılmıstır.Insanların yorumları Allahın buyrugu yerıne gecemez.Abdest uzuvları örtünmeye tabı degıldır. Sıkmabas denılen türban bır hırıstıyan gelenegıdır bunu Islamın sartı olarak ılerı sürmek ıse Allahı ınkardır,Allahın ayetını carpıtmak ınsanları aldatmaktır.Ve bugün türban evet Türkıye Cumhurıyetı devletıne karsı bır savas sembolüdür,bunu ıstedıgınız kadar ınkar etsenızde gercegı degıstıremezsınız saygılarla Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 15 Eylül , 2008 Öyleyse, benim yazıma cevap olarak yazmamanız gerekiyordu. Kimse dine bir şart daha ilave edemez. Ne imana ne de İslama yeni bir şart dahlolamaz. Ancak, dikkat etmediğimiz de bir nokta vardır? İslamın bir hükmü fazlaca öne çıkartılmaktadır halbuki diğer hükümlerinden çok daha öne çıkartılacak bir hüküm değildir. Hasımane tutum örtü üzerinden belirgin hal almaktadır. İslamın görünür yüzünü görünmez yapmak isteyenler Kur'an tefsirciliğine soyunup Kur'an da ve İslam'da başörtmek mecburiyeti yoktur deyip 1400 yıllık uygulamayı da görmezden gelmeye çalışıp İslamın görünürlüğünü yok etmeye çalışmaktadırlar. Hal böyle olunca onların yok etmek istediği bir şey başka birilerince belki de haddinden fazla şekilde ortaya konulmakta, göze sokulmaktadır. Herkes öncelikle elindeki iğneyle mücadele etsin. 1967'de o görünürlüğü yok etmek isteyen kişi hiç de ortada siyasi bir faaliyet yokken amacı ne olabilir?Derdi ne olabilir...Bir yasak yokken niye yasak koymaya çalışmaktadır...Bu soruyu bir düşünelim... Ne diyordu Şerif Mardin "Türkiye'de islamın güç kazanması paradoksal olarak onun üzerine gidilmesinin bir sonucudur". Acaba, başörtüsüne fazla saldırıldı da müslümanlar da bu ayetleri fazlaca mı ön plana çıkartıyorlar...Bir düşünelim... Hayır bekir... Türban konusunda hasımlık, İslam ın ana temel kuralı türban gibi ortaya sürüldüğündendir... Aksi bir durum yoktur! İslamın şartları, Savum, Selat, Hac, Zekat, Kelime-i Şaadet ; Ama yeni versiyonu değil elbette... Zira bazı aklı evveler "La ilahe ille Allah" demenin müslüman olmaya yeteceğini savunuyorlar... Oysa, olsa olsa ateistlikten kurtarır, Allah bilincinin olduğunu gösterir. Ama Müslüman yani MUHAMMEDİİ olabilmek için "Muhammed resul Allah" demek şarttır... Yani Bekir, bak ince ince altımızdan neleri çekiyorlar... İslamın şartı 6 dır derken, inan şakası bile sinir bozucu ama, açıkça topluma bu şekilde empoze ediliyor ve hatta "6 dır ama millet kapanmasın diye 5 yaptı bunlar" diyenler bile çıkıyor Sorma yani... Birazda HASIMHANE tavır bu nedenle... Evvela dediğinizin anlaşılır olabilmesi için, HURAFElerden temizlik gerekir. Ama sanırım son günlerde yapılan çalışmalarla, İslam tüm ana maddeleri yok edilip baştan aşağıya hurafelerle doldurulacak.. Din devrimi çalışmaları, tamda, vatikanın arzu ve isteklerine göre yapılması ne kadar da acı.... * * * Politika, yazın ve yaklaşımın için teşekkür ederim. eline sağlık! Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Kuranın ıcınde ınsanlara emır olarak verılen ne varsa Islamın ve ımanın sartıdır,Islamı 5 ve 6 maddeyle sınırlayamazsınız,buna hakkınız yoktur.Hırsızlıkta Islamın sartıdır ımanı olmayan hırsızlık yapar o zaman ımanında sartıdır hırsızlık yapmamak.Namaz Islamın olmazsa olmaz sartı degıldır eger öyle olsaydı Allah namaz kılmayanların müslüman olamıyacagını söylerdı.Herneyse sımdı dın tartısması yapmayalım. Kurandakı örtünme genel anlamda bır örtünmedır ve bugün kavası verılen örtünmeyı desteklemez Kurandakı örtünme ayetlerı.1400 yıl öncesı bır ISLAMI yasamak ıstemenız zıhnınızınde 1400 yıl öncesınde kaldıgını gösterır.Yanı peygamber hayatta olsaydı araba yerıne deveyemı bınecektı güldürmeyın ınsanı. AKP den önce türban bır kısım ınsanın sorunuydu AKP ıle tüm Türk halkı ıcın bır nıfak konusu oldu. Prof.Dr.Nevzat Yalcıntas:*Türban sorunu ıthal bır sorundur,konu Türkıyeye bır nıfak gıbı sokuldu,nıfak fıtnedır dıyor. Bır sac telı görünürse 70 yıl yanarsın demek Pavlus engızısyonu ıle tehdıt demektır. Bası örtme Islamda asla bır dogma yasal zorunluluk yada dını sımge olmamıstır.Bunun Kuranda fıılı bır temelı yoktur.Sözcük ıtıbarıyle cok genıs anlamlar ıceren HICAPın basörtüsü anlamında özel kullanımı:XIV.Yüzyıl Islam fıkıhcısı IBN-I TEVMIYYEnın ıcadıdır.Köleden farklı olarak özgür kadına örtünme kuralı bır aıdıyet ve kımlık sembolü olarak IBN-I TEVMIYYE ıle cıkmıstır.IBN-I TEVMIYYE Kurandakı Nur suresı 31. ayettekı genel ılkeyı ılkesel ıcerıgınden soyutlayıp asırı bır yoruma tabı tutar ve normatıf bır deger yükler.Altı cızılmesı gereklı nokta bunun bır yorum olmasıdır maalesef yorumdan kural cıkartılmıstır.Insanların yorumları Allahın buyrugu yerıne gecemez.Abdest uzuvları örtünmeye tabı degıldır. Sıkmabas denılen türban bır hırıstıyan gelenegıdır bunu Islamın sartı olarak ılerı sürmek ıse Allahı ınkardır,Allahın ayetını carpıtmak ınsanları aldatmaktır.Ve bugün türban evet Türkıye Cumhurıyetı devletıne karsı bır savas sembolüdür,bunu ıstedıgınız kadar ınkar etsenızde gercegı degıstıremezsınız saygılarla Ne islam 6 maddeyle ne de iman 5 maddeyle bitmez. Bunu sınırlamaya çalışan da yoktur. Ancak bunlar temel esaslardır bilmeyenlere hatırlatılır. Evet namazı 1400 yıl evvelki gibi kılmak istiyorum, evet zekatı 1400 yıl evvelki gibi yapmak istiyorum...1400 yıl evvel türban yoktu hatırlatıyorum. Peygamber hayatta olsaydı araba yerine deveye mi binecekti? Buna demogoji mi diyorsunuz. Böylesi savunmaları ilkokul çağındaki çocuklar yapıyor ya artık ne diyelim. 1400 yıl evvel faiz yasaklanmış Peygamber şimdi faizi yasaklamayacak mıydı? Eh bu sorunun anlamını anladığınızda 1400 yıl evvelki uygulamaları isteyip istemediğimi de belki anlarsınız. İbni Teymiyye meselesine gelelim. Vehhabiliğin, onun selefi görüşlerini dar ve katı bir yoruma tabii tutarak yol alması o güzide insana bir zarar vermez. Selefilik de yorum çok geniş bir alanı kaplamaz. Selefilik de hadis ve Kur'an'ın batını değil zahiri ön plandadır. Bunu anladınız mı? İbni Teymiyye'nin doğru olmayan görüşleri olabilir ancak ona sen Peygamber'in koymadığı bir yasağı koydun demek akıl ile izah edilemez. Türban'ın ilk defa kim tarafından nasıl çıkartıldığı bellidir. Türbanı islamın şartı olarak sürmek mümkün değildir. Gelelim insanları devlet düşmanı ilan etme meselesine; Tarih, birilerini devlet düşmanı olarak ilan edenlerin nasıl halk düşmanı olduğunu bize sarahatle göstermiştir. Kendi kafalarında yarattıkları devlet miti ve ona düşman halk anlayışıyla hareket edenlerin içinden nasıl insanların çıktığını, kaç milyon insana bu dünyanın dar edildiğini bilmeyen yoktur. Türban dediğimiz şey, Türkiye'de çağdaş bayanları temsil için icat edilmiştir. Bir insan hem iman etmiş hem de çağdaş olamaz miti türban sayesinde yıkılmaya çalışılmıştır. Şulebaş, modelinin mucidi bunu açıklıkla dile getirmektedir. Bugün dahi ev içerisinde şalvar ve yazma/yağlık ile oturan kızlarımız hatta belli bir yaşa kadar kadınlarımız dışarı çıkarken eşarplarını türban şeklinde bağlayıp altına da genellikle pardesü giymektedirler. İnsanların bu davranış tarzını anlamaya çalışmaları şarttır. 17-18 yaşındaki ve herhangi bir siyasi görüşü olmayan, hatta daha da ileri gideyim aşırı milliyetçi olan bir kız diyelim, evinde basmadan şalvar ve kafasında binbir emekle oyalanmış yağlığı ile otururken; çarşıya çıkması gerektiğinde niye çağdaş tesettür diyebileceğimiz türbanlı kıyafeti giyiyor. Onun derdi mi ki; devlete düşman olmak. O neyin derdinde... Bu kıyafet artık genç kızlarımızda modern müslüman algısı oluşturmuştur. Açıklamamızı yaptığımıza göre çaktırmadan aba altıntan sopa gösterenlere; türbanı savunanlara çaktırmadığını sanarak devlet düşmanı diyenlere ve hatta Allah'ın kitabında tesettürle ilgili kısmın başörtmeyi kapsamadığını ve bunu savunanların Allah yerine konuştuğu hükmünü verenlere de... ne diyeyim ki; Allah hidayet nasip etsin... NOT: O zamanlar örtünen kişilere “Ayşeler, Fatmalar” deniyordu. Bu isimler o kadar basite indirgenmişti ki, hep hizmetçiler, kapıcı hanımları falan örtünür anlayışı vardı. Bu kompleks içerisindeki genç kızlar ve hanımlarımız Ayşe ve Fatmalara benzemek istemiyordu. Genç kızlarımız, hanımlar bu aşağılık kompleksinden kurtulsunlar istiyordum. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Türban konusunda verılen aldıgım yanıtların tutarsızlıgı benı bu ıletıyı yazmaya zorladı. Önce Ibn-ı Tevmıyyeden baslayalım,bnece Ibn-ı Tevmıyyenın yapmıs oldugu yorumun kurallastırılması sadece o yorumun bugünkü türbancıların amaclarına uygun olmasındandır sonucta Ibn-ı Tevmıyye sadece bır fıkıhcıdır halbukı daha yüzlerce fıkıhcı ve dın adamı Ibn-ı Tevmıyyenın yaptıgı yorumun tam tersını yapmıstır.Imam Malık bası örtmeyı bır örf olarak algılamıs namazda basın örtülmesının dının bır emrı olmadıgına vurgu yapmıstır. Tabıun devrı müfessırlerınden Saıd b.Cübeyr sacların acılması haram degıl mekruhtur demıstır.Hanefı fıkhının öncülerınden sayılan El Cassas Ahkam-ül Kuran adlı tefsırınde Nur 31.ayetı acıklarken oradakı örtünme emrını*kadının gögsü ve boynu avrettır yabancı erkeklerın görmesı caız olmaz*dıyerek acıklamıstır. Müslüman kardesler örgütünün kurucusu Hasan el Bennanın kardesı Islam alımı Cemal el Benna söyle dıyor:*Kadın korunması gereklı bır varlıktır,örtünme ve hıcap bu hazıneyı güvencealtına alan bır mücevher kutusudur. Kadının basını örtmesı gerektıgıne daır hıcbır yerde yazılmıs tek satır yoktur.Ilerı sürülen talep kadının gögsünü örtmesınden ıbarettır.Ne varkı örtü cok eskı bır gelenek.Gelenekler ıse dınden güclü.Gelenegı devam ettırebılmek adına dın kısvesı kullanılıyor.Kurandan böyle kadın düsmanı yorumları cıkaranlar öncelıkle ıktıdarla ılgılıdır.Bu bır ıktıdar meselesıdır.*dıyerek kadının basını ambalajlamanın asıl nedenınıde anlatmıs oluyor.Daha yüzlerce fıkıh adamı Islam alımı ısımler b as örtmeyle ılgılı gereklı acıklamaları yapmıs ve sacın bır telıne 70 yıl cehennem azabı dıye bır seıyın olmadıgını söylemıslerdır. Hal böyle ıken Ibn-ı Tevmıyyenın yorumunu peygamberın sözü dıye ılerı sürmek peygamberıde bu hurafeye ortak etmektır. Türbanın cagdas kadını temsıl etmesı ıddıası ıse gercekten komık bır ıddıa,bu demek oluyorkı tüm Fılıstın ve bazı arap kadınları gercekten bızden kat kat cagdaslar cünkü onlar asırlardır kafalarını özle kapatmaktadırlar. Basın ve sacların örtünmesı ıddıa ve talebı Haclı kurmay odakların Müslüman dünyayı kendı ıcınde bölmek ıcın kullandıkları bır oyundur.Iste Merve Kavakcıya Haclıların gösterdıgı yakın alaka buna bır örnektır. Halk arasında sıkmabas olarak bılınen bu kapatma Islam ıle degıl Talmut musevılıgı ve Pavlus hrıstıyanlıgı ıle acıklanabılecek bır tavırdır.Bır rahıbe kıyafetıdır yanı cagdas bır kıyafet degıldır,Islam adına bır hrıstıyanlastırma egılımıdır. saygılarla Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2008 Türban konusunda verılen aldıgım yanıtların tutarsızlıgı benı bu ıletıyı yazmaya zorladı.Önce Ibn-ı Tevmıyyeden baslayalım,bnece Ibn-ı Tevmıyyenın yapmıs oldugu yorumun kurallastırılması sadece o yorumun bugünkü türbancıların amaclarına uygun olmasındandır sonucta Ibn-ı Tevmıyye sadece bır fıkıhcıdır halbukı daha yüzlerce fıkıhcı ve dın adamı Ibn-ı Tevmıyyenın yaptıgı yorumun tam tersını yapmıstır.Imam Malık bası örtmeyı bır örf olarak algılamıs namazda basın örtülmesının dının bır emrı olmadıgına vurgu yapmıstır. Tabıun devrı müfessırlerınden Saıd b.Cübeyr sacların acılması haram degıl mekruhtur demıstır.Hanefı fıkhının öncülerınden sayılan El Cassas Ahkam-ül Kuran adlı tefsırınde Nur 31.ayetı acıklarken oradakı örtünme emrını*kadının gögsü ve boynu avrettır yabancı erkeklerın görmesı caız olmaz*dıyerek acıklamıstır. Müslüman kardesler örgütünün kurucusu Hasan el Bennanın kardesı Islam alımı Cemal el Benna söyle dıyor:*Kadın korunması gereklı bır varlıktır,örtünme ve hıcap bu hazıneyı güvencealtına alan bır mücevher kutusudur. Kadının basını örtmesı gerektıgıne daır hıcbır yerde yazılmıs tek satır yoktur.Ilerı sürülen talep kadının gögsünü örtmesınden ıbarettır.Ne varkı örtü cok eskı bır gelenek.Gelenekler ıse dınden güclü.Gelenegı devam ettırebılmek adına dın kısvesı kullanılıyor.Kurandan böyle kadın düsmanı yorumları cıkaranlar öncelıkle ıktıdarla ılgılıdır.Bu bır ıktıdar meselesıdır.*dıyerek kadının basını ambalajlamanın asıl nedenınıde anlatmıs oluyor.Daha yüzlerce fıkıh adamı Islam alımı ısımler b as örtmeyle ılgılı gereklı acıklamaları yapmıs ve sacın bır telıne 70 yıl cehennem azabı dıye bır seıyın olmadıgını söylemıslerdır. Hal böyle ıken Ibn-ı Tevmıyyenın yorumunu peygamberın sözü dıye ılerı sürmek peygamberıde bu hurafeye ortak etmektır. Türbanın cagdas kadını temsıl etmesı ıddıası ıse gercekten komık bır ıddıa,bu demek oluyorkı tüm Fılıstın ve bazı arap kadınları gercekten bızden kat kat cagdaslar cünkü onlar asırlardır kafalarını özle kapatmaktadırlar. Basın ve sacların örtünmesı ıddıa ve talebı Haclı kurmay odakların Müslüman dünyayı kendı ıcınde bölmek ıcın kullandıkları bır oyundur.Iste Merve Kavakcıya Haclıların gösterdıgı yakın alaka buna bır örnektır. Halk arasında sıkmabas olarak bılınen bu kapatma Islam ıle degıl Talmut musevılıgı ve Pavlus hrıstıyanlıgı ıle acıklanabılecek bır tavırdır.Bır rahıbe kıyafetıdır yanı cagdas bır kıyafet degıldır,Islam adına bır hrıstıyanlastırma egılımıdır. saygılarla Teşekkür ederim... Umarım neden çırpındığımızı birileri anlamıştır. Bizim bu tavrımızı dine-imana karşı görenler; aslında din anlamında kendi bilgilerini sorgulasalar ne iyi olurdu! Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Türban konusunda verılen aldıgım yanıtların tutarsızlıgı benı bu ıletıyı yazmaya zorladı.Önce Ibn-ı Tevmıyyeden baslayalım,bnece Ibn-ı Tevmıyyenın yapmıs oldugu yorumun kurallastırılması sadece o yorumun bugünkü türbancıların amaclarına uygun olmasındandır sonucta Ibn-ı Tevmıyye sadece bır fıkıhcıdır halbukı daha yüzlerce fıkıhcı ve dın adamı Ibn-ı Tevmıyyenın yaptıgı yorumun tam tersını yapmıstır.Imam Malık bası örtmeyı bır örf olarak algılamıs namazda basın örtülmesının dının bır emrı olmadıgına vurgu yapmıstır. Tabıun devrı müfessırlerınden Saıd b.Cübeyr sacların acılması haram degıl mekruhtur demıstır.Hanefı fıkhının öncülerınden sayılan El Cassas Ahkam-ül Kuran adlı tefsırınde Nur 31.ayetı acıklarken oradakı örtünme emrını*kadının gögsü ve boynu avrettır yabancı erkeklerın görmesı caız olmaz*dıyerek acıklamıstır. Müslüman kardesler örgütünün kurucusu Hasan el Bennanın kardesı Islam alımı Cemal el Benna söyle dıyor:*Kadın korunması gereklı bır varlıktır,örtünme ve hıcap bu hazıneyı güvencealtına alan bır mücevher kutusudur. Kadının basını örtmesı gerektıgıne daır hıcbır yerde yazılmıs tek satır yoktur.Ilerı sürülen talep kadının gögsünü örtmesınden ıbarettır.Ne varkı örtü cok eskı bır gelenek.Gelenekler ıse dınden güclü.Gelenegı devam ettırebılmek adına dın kısvesı kullanılıyor.Kurandan böyle kadın düsmanı yorumları cıkaranlar öncelıkle ıktıdarla ılgılıdır.Bu bır ıktıdar meselesıdır.*dıyerek kadının basını ambalajlamanın asıl nedenınıde anlatmıs oluyor.Daha yüzlerce fıkıh adamı Islam alımı ısımler b as örtmeyle ılgılı gereklı acıklamaları yapmıs ve sacın bır telıne 70 yıl cehennem azabı dıye bır seıyın olmadıgını söylemıslerdır. Hal böyle ıken Ibn-ı Tevmıyyenın yorumunu peygamberın sözü dıye ılerı sürmek peygamberıde bu hurafeye ortak etmektır. Türbanın cagdas kadını temsıl etmesı ıddıası ıse gercekten komık bır ıddıa,bu demek oluyorkı tüm Fılıstın ve bazı arap kadınları gercekten bızden kat kat cagdaslar cünkü onlar asırlardır kafalarını özle kapatmaktadırlar. Basın ve sacların örtünmesı ıddıa ve talebı Haclı kurmay odakların Müslüman dünyayı kendı ıcınde bölmek ıcın kullandıkları bır oyundur.Iste Merve Kavakcıya Haclıların gösterdıgı yakın alaka buna bır örnektır. Halk arasında sıkmabas olarak bılınen bu kapatma Islam ıle degıl Talmut musevılıgı ve Pavlus hrıstıyanlıgı ıle acıklanabılecek bır tavırdır.Bır rahıbe kıyafetıdır yanı cagdas bır kıyafet degıldır,Islam adına bır hrıstıyanlastırma egılımıdır. saygılarla Tehafüt et-Tehafüt Bir adem, "Dinime dahleden bari müselman olsa" demiş, ne güzel demiş. Bana tutarsız diyen insan tutarsızlığımı ortaya koymamış sadece başörtüsünün bazı alimlerce zorunlu olmadığını savunmuştur. Yine bunu yaparken İbni Teymiyye'nin başörtmeyle ilgili getirdiği yoruma (henüz bu yorum tam metin olarak ortaya konulmuş değil dikkat ederseniz): bu sadece bir kişinin yorumudur ve yorumun bağlayıcılığı yoktur diyebilmiştir. Başın açık olması gerektiğini söyleyen 100'lerce fıkıh adamı yoktur. Fıkıhçı olmak o kadar kolay değildir. Kelamcıyla fıkıhçıyı karıştıranlar da bana komiklik yapmasınlar. İbni Teymiyye'nin sözünü ben söylemedim, başörtüsü savunması yapan kimse de çıkıp bunu söylemiyor. Haçlılar yesin sizi emi. Biz, kimlerin haçlılarca kullanıldığını biliyoruz. Merve Kavakçı'ya ilgi gösterirler mi göstermezler mi o ayrı hikaye. Gelelim Kur'an'da Başörtüsü var mıdır yoksa İbni Teymiyye'nin yorumuyla mı başörtüsü ortaya çıkmıştır meselesine. Ha, bu arada bir tutarsızlığa daha işaret edelim. Bu arkadaşımız, islam'da başörtüsü yoktur derken en azından islamda bir tesettür olgusu bulunduğunu kabul ediyor. Tek sorunu şu anda İslam'da başı örtmenin bir zorunluluk olmadığına dair ayet ve hadis arıyor veya yine yorumdur o yorum dediği kişilerden dayanak bulmaya çalışıyor. Nur sûresinin ilgili ayetinde (24/29) geçen "hımâr" (çoğulu humûr) kelimesinin "başörtüsü ve baş dahil vücudun üst kısmını kapatan örtü" mânasına geldiğini bilirler. Bu âyet gelmeden önce başlarındaki örtünün öndeki iki ucunu omuzlarından arkaya atan, boyunlarını ve gerdanlarını açıkta bırakan kadınlara "böyle yapmayın, bu iki ucu göğsünüzün (elbisenizin yakasının, gerdanınızın) üzerinden bağlayın" emrinin verildiğini de bilirler. Hadis okuyanlar, bu âyet gelince mescitte bulunan Ensar kadınlarının -ilâhî emri geciktirmeden yerine getirmek üzere- etekliklerini yırtarak başlarını, boyun ve gerdanlarını bununla bağladıklarını; keza Hz. Peygamber'in (s.a.) "Ergenlik çağına gelmiş bir kadın başörtüsü giymedikçe Allah onun namazını kabul etmez" buyurduğunu da bilirler. Bunları bilmeyenlerin fetva verme hakları yoktur. Bilip de bilmezden gelenlerin, güneşi nefsânî balçıklarıyla sıvamaya kalkışanların ise hesap günü gelip çatmadan akıllarını başlarına almaları gerekir.Bu vesile ile konuyu bir daha özetlemekte fayda görüyoruz: Nur sûresindeki âyetlerde kadınların avret (örtmeleri gereken) yerleri açıklanmış, hadisler de bu açıklamayı tamamlamıştır. Örtme, kapatma emri ve yabancıya (nâmahreme) gösterme yasağının, kadın başını ve saçını da içine alıp almadığı bütün devirlerde konuşulmuş, sorulmuş ve başın ve saçın avret olduğu, kapatılması gerektiğinde ittifak edilmiştir (icmâ meydana gelmiştir). Bizim tesbitimize göre sahâbeden günümüze kadar her asırda yapılan ve kısmen yazılan tefsirlerde hür, Müslüman kadınların el, yüz ve ayakları hariç, bütün vücutlarının avret olduğu, örtülmesi gerektiği konusunda sözbirliği ve görüş beraberliği vardır. Baş dahil avret yerlerinin örtülmesinin farz, açılmasının haram olması hükmü, açıklayıcı hadisler yanında bilhassa Nur sûresindeki âyete ve bu âyetin şu üslûp özelliğine dayandırılmıştır: Bütün bu açıklama, karîne, delil ve işaretler konumuz olan, sınırları belirlenmiş örtünme emrinin -tavsiye değil- bağlayıcı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu emir, âdete bağlı ve bu sebeple tarihî olan hükümler çerçevesine de sokulamaz; çünkü o zaman yürürlükte olan âdet ve uygulamayı olduğu gibi devam ettirmek için değil, değiştirmek ve düzeltmek için gelmiştir. Başlarına örtü aldıkları halde boyun ve gerdanlarını açıkta bırakan kadınlara yeni bir örtünme şekli öğretmiş, İslâmî örtüyü tarif etmiştir. Başörtüsü İslâm'da ve Kur'ân'da vardır. Ona uymak istemeyenler hiç değilse İslâm'ı ve Kur'ân'ı kendilerine benzetmeye, kusurlarını meşrulaştırmak için Kur'ân'ı kullanmaya, bilgileri yetersiz olduğu halde fetva vermeye kalkışmasınlar. İnanıyorlarsa Allah'tan çekinsinler! Bu sure, varolan uygulamayı değiştirmiş bir ayeti ihtiva ediyor. Varolan uygulamayı değiştirdiğine göre uygulanmasının da diğer böylesi ayetler gibi bizzat Hz.Peygamber tarafından titizlikle takip edildiğini araştırmaya gerek yoktur. Yine de bu konuda ki hadise dikkat edildiğinde nasıl yapıldığı uygulamanın anlaşılıyor. Haaa, bir de bazı müctehid alimlerden bahsedilmiş. 2. İbn Manzûr, Fîrûzâbâdî gibi kaynak luğatçıların eserlerinde kelimeye "başörtüsü" manası verilmiştir. 3. Taberî, Zemahşerî gibi kaynak tefsirlerin tamamında hımâr kelimesinin manasının başörtüsü olduğu kaydedilmiştir. 4. M. Esed'in İngilizce ve M. Hamidullah'ın Fransızca çevirilerinde de kelimeye verilen mana "başörtüsü"dür. 31- Mü'min kadınlara de ki; gözlerini harama bakmaktan sakındırsınlar, mahrem yerlerini korusunlar. Kendiliğinden görünenleri dışındaki süslerini teşhir etmesinler. Baş örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar sarkıtsınlar. Süslerini ve cazibelerini kocalarından, babalarından, kayınbabalarından, öz oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, müslüman kadınlardan, elleri altındaki kölelerden, cinsel arzuları sönmüş erkek hizmetçilerden, kadınların avret yerlerinin henüz farkında olmayan erkek çocuklarından başka hiç kimseye göstermesinler. Yabancı bakışlardan gizledikleri süsleri ve cazibeleri belli olsun diye ses çıkaracak adımlarla yürümesinler. Fizilal Şimdi biraz işim çıktı gerisine değineceğiz...Bu sonda alıntılar Hayrettin Karaman'dan... Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Mustafa İslamoğlu Nur 31'de emredilen başörtüsü değil de ğöğüs ya da omuz örtüsü diyenler, bu ayet geldiğinde mümin hanımların göğüsleri açıkta gezdiğini söylemiş oluyorlar. Bu ayet zaten var olan örtünün doğru kullanılmasını emrediyor. Onları yanıltan, ayet geldiğinde kadınların başörtüsünü hiç tanımadıkları ön kabulüdür. Oysa ki nüzul ortamında örtü yaygın olarak kullanılıyordu. Örtü hürriyet ve saygınlık alametiydi. Hz. Hatice Hz. Peygamber ile evlendiğinde örtülüydü. Örtünün o kadar saygın bir yeri vardı ki, bir kadının başörtüsüyle kesilen savaşlardan söz eder kaynaklar. Muhabbar sahibi şöyle bir olay anlatır: Ümmü Kırfe bt. Rebi'a b. Bedr, Malik oğullarından saygın bir kadındı. Ğatafan'dan iki ordu savaş için karşı karşıya geldi. Tam savaş başlayacaktı ki, bu kadın başörtüsünü iki ordu arasına astırarak savaşı önledi (be'aset hımârahâ fe'ullika beynehum fe'stalehû). Bir Kişi Hocaoğlu’na şunları sormuş. SORU:…/ Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu söylenir, baştan bahsedilmez. “Arapçada kadınların başlarına örttükleri şeyin özel adı “hımar” değil “mikna” ve “nasıyf”tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın “mikna(çoğulu mekani)” ve “nasıyfın” hanımların başlarını örttükleri kumaşın adı olduğu yazılıdır.” Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söylenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı 'res' ile vurgulanır. Gelelim ayette anlatılmak istenen asıl konuya. Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen 'cuub' kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa'nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) /.../ Sami Hocaoğlu beyefendi hımar kelimesine birden fazla anlamlar vererek hem başörtüsü hem de örtü anlamının olduğunu yazmış. Bu fikri düşündüğünüzde Yaradan ın ayetlerini açık ve anlaşılır gönderdim sözlerine uymuyor. Nedeni her isteyen istediği anlama çekecektir de ondan günümüzde olduğu gibi. Bu görüşü konuşmaya devam edelim. Bu ayette anlatmak istenen şey başın örtülme emri değil peki neresi? Göğüs kısmını örtünüz diyor Rabbim. O zaman koskoca Kuran da Allah kadınlar başını örtmelidir diye bir tek ayet yazmayacak da bu ayette göğsünü örtmelidir ayetindeki bir kelimeye başörtüsü ismi takarak İşte bakınnnnn Allah kadının başını örtmelidir demek istiyor aslında bu ayette diyeceksiniz öylemi kardeşlerim. Yaradan eğer kadın başının örtülmesini isteseydi hiç kuşkusuz kadın başını örtmelidir derdi dostlarım, Çünkü Kuran ben böyle açıkça yazarım diyor dolaylı ima etmem diyor birçok ayetinde. Yukarıda yazdığım onca ayetin hiç mi hükmü yok sizce. Hiç ama hiç başını örtmeli kelimesi dahi geçmediği halde. Peki, ayetlerinde hani Rabbim yemin ederek; Yemin olsun ki, biz bu Kuran'da insanlar için her türlü örneği verdik. Diyordu. Ama kadın saçını göstermesin örtsün diyen ayetler nerede? Hani Rabbim; Biz bu Kitap'ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Diyerek bizlere açıklık getiriyordu. Hani öğüt alınması için kolaylaştırdık sözleri unutuldu mu dostlar. Ben isterseniz bir ayeti daha hatırlatayım sizlere; Zühruf Suresi 44 Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız. Bakın ne diyor Yaradan bu kitaptan sorumlusunuz. Bu kitaptan sorumlusunuz diyen Rabbim bizlerin birbirine düşmesi için mi acaba kadın başını örtmelidir namehremdir demeyi açıkca yazmamıştır dersiniz (HAŞA).” CEVAP: Bunlar, başkalarının kesesinden harcanan yalan-yanlış paketi sevgili okur. Kimin kesesinden almışsanız dolmuşa binmişsiniz. Buna, Kur'an'a uymak yerine Kur'an'ı kendinize uydurma sonucunda düştüğünüz çelişkiler de eklenince, iş içinden çıkılmaz olmuş.Dert şu: Hımar ile başın örtülmesi kastedilseydi, içinde "baş" kelimesi geçerdi! Peki, bu durumda bir önceki cümlede hanımların başlarına örttüğü şeyin adının "mikne'a" ve "nasif" olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz? Nerede bunların içinde baş? Kişi hiçbir şey bilmese de haddini bilecek. "Hangi sözlüğü bakılırsa bakılsın" iddiası yapacak bir kişinin, asgariden sözlüklere bakması lazım. Baksaydı ne görürdü? Tabi ki, Arapça'da kadınların kullandığı örtü mikna (doğrusu mikne'a) ve nasif'ten ibaret olmadığını. Şöyle ortalama bir Kur'an talebesi olsaydı, sözlükte şunları görürdü: 1. Burka' (veya burku'): Bütün yüzü örter. (Erkeğin kullandığına kına' denir). 2. Nikab: Bütün yüzü örtmeyip iki gözden birini açarak bağlanan başörtüsüdür. 3. Lifâm: Her iki gözü de burun üstünden itibaren açık bırakan başörtüsüdür. 4. Lisâm: Burun açıkta kalacak şekilde ağız üstünden örtülen örtüdür. 5. Hımar: Yüz hariç başın ve boynun tamamını örten ve Kur'an'da emredilen örtüdür. 6. Nasîf: Hımar'ın daha büyüğü, Anadolu'daki "atkı"ya benzer başörtüsüdür. 7. Mikne'a: Nasif'ten daha büyük olup bel altına kadar uzanan başörtüsüdür. 8. Cilbab: Yüz hariç baştan ayağa her tarafı örten örtüdür. Hımar, lugat olarak tereddütsüz başla ilgilidir. İçki'ye de aklı örttüğü için aynı kökten "hamr" denilmiştir. İkisi arasındaki ortak nokta "baş" ile ilgili olmasıdır. Mesela küfr de "örtmek" demektir. Ama başa veya akla değil, kalbe nisbet edildiği için farklı kökten kullanılmıştır. "Hani bunun içinde baş?" sorusu kasıtlı bir tahrif ve saptırma amacı taşımıyorsa, cehaletin daniskasıdır. Yukarıda Arapçada kullanılan tüm başörtüsü isimleri sıralanmıştır. Hiçbirinin içinde "baş" yoktur. Olmasına gerek de yoktur. Türkçede de bu böyledir: Yazma, yaşmak, atkı, bürgü, bürümcek, çarşaf, çar, yağlık, eşarp, tülbent… Bunların tümü de bacak değil başı örter ve içinde "baş" geçmez. Hoş Arapçada na'leyn, huffeteyn, cevrabeyn de ayağa giyilirler, ama içinde "ayak" geçmez. "Hani bunun ayağı?" diyerek bunların ayağa giyilmediğini söylemek ne kadar ciddi ise, "Hani bunun başı?" sorusu da o kadar ciddidir. Okurumun cebinden harcadığı "kitabına uyduranlar" takımı ne diyor: "Hımar başı örtmez, göğüsleri örter?" Yani? Yanisi şu: Hımar başörtüsü değil, göğüs örtüsüdür. Peki, aynı mantıkla sormak gerekmez mi: Bir: Nerede bunun içinde göğüs? İki: Sen, örtü ayeti inmeden kadınların göğsü açık gezdiğini söylemiş oluyorsun, haberin var mı? Bir alıntı daha yapalım "tüm maksadım Kur'an'ı anlamak" diyen okurumuzdan: Ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen 'cuub' (doğrusu "cuyub" SH) kelimesi hem bu ayette kapanılacak.." Ey sevgili okur! Kur'an tüm âşıklarına önce haddini bilmeyi öğretir. Çünkü Kur'an haddini bilmezliği "cahiliye" olarak adlandırır ve ebediyen mahkûm eder. Zaten başörtüsü emrini de "haddini bilmezlik çağı" ile "Allah'a kayıtsız şartsız teslim olan insan" anlamındaki "Müslüman" kadına bir kişilik ve kimlik kazandırmak için emreder. Aynı zamanda O'nun "Rabbimin emri başım gözüm üstüne!" deyip demeyeceğini imtihan için emreder. Ceyb; "aralık, açıklık, yırtık, yırtmaç, kesik, kopuk" anlamlarının tamamını kapsar. Başta aynı kökten türetilmiş olan "cep" olmak üzere, "açık yerler, göğüs yırtmacı, yaka açığı, kol açığı, elbise yırtığı", hülasa elbisenin tek parmağın içine gireceği tüm açık yerlerine denir. Hatta Kur'an, Semud kavminin kayaları yararak vadi oymasını da aynı kökten (cabu's-sahr) bir kelimeyle ifade eder. Soruyu zihinden "kesip" attığı için "cevab" da aynı köktendir. Nur 31. ayetin başörtüsünü emreden cümlesi aslında neyi emretmektedir? Açık ve net olarak şunu: Cahiliye döneminde bir aksesuar olarak başın üzerinden sırta atılan örtüyü bütün bir boynu ve gerdanı da kapatacak şekilde mazbutça örtmeyi. Tabiî ki bu emir Allah'ın kitabına uyacaklar içindir. Kitaba uymak yerine kitabına uydurmaya ne gerek var? Yalan yanlış türrehatı yayıp vebale girmeye ne gerek var? Bektaşi hikâyesini herkes bilir: Hocanın biri Bektaşi'ye "Niçin namaz kılmıyorsun?" der ve "Kur'an öyle emrediyor" cevabını alır. "Allah Allah, nerede emrediyor?" deyince, Bektaşi pişkin pişkin cevabı yapıştırır: "Lâ takrabu's-salat" (namaza yaklaşmayın) demiyor mu?" Hoca itiraz eder: "Devamını da okusana?" Maksadı kitaba değil kitabına uydurmak olan Bektaşi kaçamak yapar: "Ben hafız değilim." Hz. Ömer'in hilafeti döneminde iki kafadar kafayı çekmiş, hesabını soranlara da Maide 93'ü göstermişti. Yine aynı dönemde bir kadın erkek kölesiyle zina yapmış, bunu nasıl yaptığını soranlara Mearic 30'u delil göstermişti. Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar; zinetlerini, Kadının zineti denince örfte, taç küpe, gerdanlık, bilezik ve benzeri takılar, sürme, kına ve benze r leri ve elbise süsleri gibi şeyler akla geliverir. A'râf Sûresi'nde "Ey Adem oğulları! Her mescide gidişinizde zinetli elbiseler giyin" (A'râf, 7/31) âyetinde zinetin elbise demek olduğu da geçmişti. O halde bu zinetleri açmak bile yasaklanmış olun c a, bunların mahalli olan vücudu açmak öncelikle yasaklanmış olur. Yani vücudlarını açmak şöyle dursun, üzerlerindeki zinetleri bile açmasınlar. Bununla birlikte bir kısım âlimler, burada zinetten maksadın, zinetin takıldığı, kullanıldığı yer olduğu fikri n i kabul etmişlerdir ki, yüz, sürme ve allık yeri; baş, taç yeri; saç, örgü ve büklüm yeri; kulaklar, küpe yeri; boyun ve göğüs, gerdanlık yeri; el, yüzük ve kına yeri; bilekler, bilezik yeri; pazular, pazubent yeri; baldırlar; halhal yeri; ayaklar da, ell e r gibi kına yeridir. Bunlardan başka vücudun kısımları da aslında açılmaz. Kadınlar yaratılıştan zinetleri demek olan vücudlarının hiçbir tarafını açmasınlar. Kırmızı ile belirgin hale getirilen yorum ise şudur. Zinet burada önem arzediyor ve kadının ben açıklamayayım da Hak dini Kur'an Dili kitabından devam edeyim. "her kadın bedeninin özünde bir zinet olması hükmün genelliği hakkını yerine getirme noktasından bu tahsisin bir destekleyicisi olduğunu söylemişler ve buna göre şu mânâyı vermişlerdir: Kadınlar yaratılıştan zinetleri demek olan vücudlarının hiçbir tarafını açmasınlar." Bu yorum olarak bazı islam coğrafyasında uygulanmakta olan çarşaf giymenin temelini oluşturmaktadır. Nur Suresindeki ilgili ayette "Kendiliğinden görünen kısımlar müstesna" diye bir bölüm vardır. ncak görünen kısımları müstesna, O zinetlerden dışa gelen örtülse bile görünmesi doğal olanı, bu hükümden müstesna ve başka bir hükme tabidir ki, bunlar örtünün dış tarafıyla el ve yüz zinetleridir. Çünkü örtünün kendisi de kadının bir zinetidir. Tabiîdir ki, bunun dışı görünecektir. El ve yüzün de, namazda görünmesi adettir. Ebu Davud'un Müsned'inde rivayet edildiği üzere, Peygamber (s.a.v) Hz. Esma'ya "Ya Esma, kadın bülûğa erince ondan görülebilecek olan ancak şudur." buyurmuş ve kendi mübarek yüzüne ve avuç içlerine işaret etmişlerdir. İş yaparken, gerekli eşyayı tutarken ve hatta örteceğini örterken bile elin açılması gerekli olduğu gibi ,zarurî olan bakma ve nefes alma sebebiyle yüzün diğerleri gibi örtülmesinde zorluk vardır. Bir de şahitl i kte, mahkemede, bir de nikahta yüzün açılmasına ihtiyaç vardır. Bundan dolayı zaruretler kendi miktarınca takdir olunmak üzere bunların açılmasında sakınca yoktur. Fakat bunlardan geriye kalanlarının açılması, görülmesi, bakılması haramdır ve nâmahremden örtülmesi gerektir. Buyuruluyor ki ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar, başlarını, saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, göğüslerini açık tutmayıp bu şekilde sımsıkı örtünsünler ve o halde bu emri yerine getirebileck baş örtüsü kullansınlar. Tefsircilerin nakline göre cahiliye kadınları da hiç baş örtüsü kullanmaz değillerdi. Fakat yalnız enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları açığa çıkardı, zinetleri görünürdü. De m ek ki, son zamanlarda asrîlik sayılan açık saçıklık böyle eski bir cahiliye âdeti idi. İslâm böyle açıklığı yasaklayıp baş örtülerinin yakalar üzerine örtülmesini emir ile tesettürü farz kılmıştır. Görülüyor ki, bu emirde tesettürün yalnız vacib oluşu değil, özel bir şekli de gösterilmiştir ki, kadın edeb ve temizliğinin en güzel ifadesi budur. 1930'lu yıllarda bu tefsir tamamlanmıştır. En son değerlendirmelerimi bu metinden sonra yapacağım... Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 17 Eylül , 2008 Kur'an da başörtmek var mıdır yok mudur belli olduğuna göre Kadının basını örtmesı gerektıgıne daır hıcbır yerde yazılmıs tek satır yoktur.Ilerı sürülen talep kadının gögsünü örtmesınden ıbarettır.Ne varkı örtü cok eskı bır gelenek.Gelenekler ıse dınden güclü. *********Birşeyin eski bir çağda yapılışına temel bulunması şu anda da eski olduğu anlamına gelmez. Tesettür 1400 yıllık her çağda olmuş, modelleri, renkliliği değişmiştir. Günümüze gelindiğinde "modern tesettür olarak türban ve pardesü devreye girmiştir". Gelelim Filistinliler'le ilgili yakıştırmaya. Genellikle tarz, bir coğrafyadan doğar ancak takipçileri çoğaldığında tüm dünyaya yayılır. Mini eteğin bir tarz olarak tüm dünyaya yayılması gibi. Bugün Filistin'de türban çok yaygın bir giyiniş değildir. Afganistan'da türban ve pardesü birlikteliğinin yaygın olmaması gibi. İran'daki kıyafetin de kara çarşaflıların çoğunlukta olduğunu biliyoruz. Neymiş, her gördüğünüz sakallı dede değilmiş. Yani her örtülü türbanlı değilmiş. Türban ilk defa Şule Yüksel Şenler tarafından oluşturulmuş. Ne için oluşturulduğunu da biz yazmıştık. Biz ne demiştik. Türban; hem örtülü hem de modern nasıl olunur sorusuna bulunan çıkış yolunun ismi olarak hayat bulmuş Şule Yüksel Şenler'in kafasında. Şu anda da Türkiye'de birçok kızımız/kadınımız (aitlik ekine fazla takılmayın) evinde yağlık/tülbent kombinasyonu ile beraber giyilmiş sıradan bir şalvarla (şalvarda azaldı ya neyse) otururken çarşıya/pazara çıktığında türban takıp pardesü giyiyor. Bu kendini çağdaş bir kişi olarak gösterme (farkında olmadan), ayşelerden, fatmalardan ayırma tarzı olarak öne çıkıyor. İnşallah birisi bu söylediğimi iyice inceler. İnsanları islam adına hristiyanlaştırmayla suçlayacağınıza; böyle bir suçlama adına insanları günaha sevkedecek yola sokmak hayırlı olmasa gere. İmam Malik ve Cassas'tan yaptığınızı belirttiğiniz alıntıların tam metnini göstermenizi rica ediyorum. Cassas'ın Nur 31. ayetin tamamı ile İmam Malik'in bu konudaki görüşünün tam metnini alalım. Lütfen...********** Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 İmam Malik ve Cassas'tan yaptığınızı belirttiğiniz alıntıların tam metnini göstermenizi rica ediyorum. Cassas'ın Nur 31. ayetin tamamı ile İmam Malik'in bu konudaki görüşünün tam metnini alalım. Lütfen...****** Lütfen, bu konudaki tam metin, tam kaynak bekliyorum.... Alıntı
Φ mavi olmayan gökyüzü Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 Siyast bir bilimdir. Siyasetsiz toplumların olamayacağı gibi, siyasetsiz kişilikler de olamaz. Totaliter(dogmatik) siyasetler, demokratik siyasetlerin dolayısı ile bilimsel siyasetin karşıtları, alternatifidirler. İnsanlar istesede istemesede yaşam kuralları gereği bu alternatif siyasetlere adapte olmak durumundadırlar. Ancak; Dogmatik siyasetler günümüzde sömürüyü koruyarak, insanlığın varlıklı sınıflarca sömürülmesini sağlamakta. Demokratik siyesetler ise kişi hak ve özgürlüklerinden yola çıkarak sömürüye karşı duruşu, oluşu sergilemektedir. Siyasetsiz insan, davranış etiği konusunda bilgisiz, bilinçsiz olan insandır. Toplumsal sorunlar karşısında "nasıl bir duruş" sergileyeceğini bilemeyen insandır. Bilimselci, Siyaset tanımı içerisinde yer alan tüm olgu ve olaylarla bir bütündür.Onu şu veya bu şekilde tanımlamaya kalkışmak insanı sınırlandırmak anlamına gelir. Siyaset bireysel;bireysel olduğun kadar toplumsal olan bireyin dış dünyada karşılaştıklarına olan tepkisidir;ve eğer o tepkiden yoksun bireylere dönüştürülmüşsek,bu bizim siyasete olan yabancılamamız,yani kendi yaşam ve yaşamımıza olan duyarsızlığımızdır. Bilimsel ve doğmatik siyaset şeklinde iki siyasi anlayışını,genel itibariyle siyasi anlayışınızı dile getirmişsiniz.Aslında olaya hangi siyaset adı altında baktığınızda;bu tanımlamalar bana da oldukça sıcak ve doğru geldi. Nitekim insanlık tarihinde kullanılan siyaset anlayışının getirdikleri yada eksilttikleri bu tanımlamalarla daha da net ifade edilebilir. Siyaset,bana göre bir yönüyle uzlaşmadır;bakın sadece bir yönü dedim;çünkü siyaset insan hayatında var olan tüm toplumsal olay ve olguları kapsar.Uzlaşmadır;çünkü birey yapı ve düşünce olarak diğer insanlardan farklıdır.Hele ki bu farklılıklar milli ve coğrafi etmenlerle de destekleniyorsa!Din birileri için zorunluluk,diğeri için doğma.Bu sadece bir örnek.İşte tam bu noktada siyaset bu farklılıkları uzlaştırma görevini üstlenir.Siyasi partiler bunun en güzel kanıtı.İşte bilimselş olan siyaset. Peki doğmatik olan siyaset nedir?Doğmatik siyasi anlayışınız,siyasi olmayan ama siyasi olarak adlandırılan yada yanlış olan siyasi anlayış olarak tanımlanacaksa ben buna doğru derim.Siyasi olmayan doğmatik siyasi anlayışınızı karşıladığını varsayarak;bu siyasi anlayışda kesinlikle uzlaşma yoktur;hünerle elde tutulan bir erk ve insan kanını basamak olarak gören bir ****** ABD mizin siyasi anlayışı,demokrasiyi siyasete oturma anlayışını Irakta hergün görüyoruz.Bu konuda Cyrano'nun oldukça güzel tespitleri var,özellikle meclisteki temsilcilerin temsileyet alanlarını gösterme açısından.Bizi ve bu ülkenin çıkarlarını yok sayan,darbelere davetiye çıkaran,dürüstlüklerinden şüpheli olduğunu düşündüğüm temsilciler... Siyasi olan insan bence de duyarlı olandır;hergün birileri değil milyonlar siyasi hesaplara kurban olarak sunulacaksa,''dünyayı ben mi kurtaracağım''mantığı insani olmayana dönüşür.Ben hep derim;benim siyaset ile alıp veremediğim birşey yok,siyaset benim hayatıma müdahale etmediği sürece istediği deryalarda yüzebilir,ama benim,dah adoğrusu insan hayatına müdahale ettiği an;ben bu anlayışa dur derim. Bilimselci, ben doğmatik olarak tanımladığınız,benim için tam bir kabusa dönüşen siyasi anlayışımıza kurban verilecekk ne değerimiz ne de insanımız var demek istemiştim. bu konuda dilerseniz aşağıda vereceğim yazıyı beraber okuyalım...saygılar!(şimdi farkına vardım,alio arkadaşımız siyaset ve insan başlığından bu yazıyı verirsem daha iyi olur;en azından konu dağılmamış olur.oradan takip ederseniz sevinirim) Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 18 Eylül , 2008 [/color][/size]Lütfen, bu konudaki tam metin, tam kaynak bekliyorum.... Ben sıze kaynakta verdım metınde verdım eger cok ılgınızı cektıyse verdıgım kaynakları bulur arastırır ve ögrenırsınız bu kadar basıt. Basın örtülmesı bır sosyal durum göstergesıdır bır dın buyrugu degıl.Eskıden toplumun hürler sınıfına mensup olanlar *serbest* sözcügü ile tanıtılırdı. Serbest,Farscada *ser*(baş) kelımesiyle *best*(baglanmış)kelımesının bırlesmesidir yani*başı baglı*demektır.Başı acık olanlar köleler,carıyeler,ışcılerdı,başı baglı olanlar ise hür ve seckin tabaka idi,Fıkhın kadınları hürler ve carıyeler diye ikiye ayırmasının dayandıgı mantık da budur ,Kuranın emrı degıl.Allah bir emri belirli bir kesime degil herkese verir.Eger baş baglı olmalıysa carıyesı hürü ayırım olmadan baglı olmalıdır.Mantıgın yolu bırdır.Allah ıkı dın göndermemıstır. saygılarla Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Ben sıze kaynakta verdım metınde verdım eger cok ılgınızı cektıyse verdıgım kaynakları bulur arastırır ve ögrenırsınız bu kadar basıt.Basın örtülmesı bır sosyal durum göstergesıdır bır dın buyrugu degıl.Eskıden toplumun hürler sınıfına mensup olanlar *serbest* sözcügü ile tanıtılırdı. Serbest,Farscada *ser*(baş) kelımesiyle *best*(baglanmış)kelımesının bırlesmesidir yani*başı baglı*demektır.Başı acık olanlar köleler,carıyeler,ışcılerdı,başı baglı olanlar ise hür ve seckin tabaka idi,Fıkhın kadınları hürler ve carıyeler diye ikiye ayırmasının dayandıgı mantık da budur ,Kuranın emrı degıl.Allah bir emri belirli bir kesime degil herkese verir.Eger baş baglı olmalıysa carıyesı hürü ayırım olmadan baglı olmalıdır.Mantıgın yolu bırdır.Allah ıkı dın göndermemıstır. saygılarla İmam Malik'e bir söz atfettiniz kaynak nedir dediğimizde ise; ben size kaynak verdim dediniz... Pekiyi şöyle yapalım. Ebu Hanife; Politika, cehennemliktir dedi. Nerde dedi, ne zaman dedi, bağlamı ne. Bunun neresi kaynak. Ebu Hanife'nin gerçekten böyle bir söz ettiğini nereden bileceğiz. Kaynak istenince; insanlar kalkıp tercümeye yönleniyorlar. Helal beeeaahhh... Gelelim İmam Malik adına söylenenlere ALINTI... Malikî mezhebinde saçlar (avret-i hafife) hafif avret sayıldığın¬dan, acaba Malikî mezhebine göre bir kadın başörtüsü kullanmadan, saçı açık olarak dışarı çıkamaz mı? Malikî mezhebinde kaba avret (avret-i muğallaza) ve hafif avret (avret-i hafife) ayırımı yalnız namaz açısından yapılmıştır. Kadının yabancı erkekler yanında örtünmesi gerekli yerler açısından böyle bir ayırım yoktur. Bilindiği gibi avret yerlerinin kapatılması namazın farzlarındandır. Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre na¬mazda başörtüsü açılan bir kadının namazı bozulur.[6] Ancak Malikî mezhebi bu durumda kadının namazının bozulmayacağını belirt¬miş, fakat vakit çıkmadan namazın iade edilmesini istemiştir. Çünkü baş, namaz açısından hafif avrettir, bu her ne kadar namazı bozmasa da kadının başını açması haram olduğundan namaz kılar¬ken işlenen bu haram fiilin günahından kurtulmak için henüz vakit çıkmadan namazın iade edilmesi gerekli görülmüştür. Vakit çıktık¬tan sonra namazı iade imkanı ortadan kalkar.[7] Malikî mezhebine göre kadının yabancı erkekler karşısındaki davranışı şöyledir: Kadın, müslüman olan bir yabancı erkek karşısında eli ve yüzü dışındaki bütün organlarını kapamak zorundadır. Bu ona farzdır. Eğer bir fitne korkusu yoksa yabancı erkek kadının yüzüne ve elle¬rine bakabilir. Fitneden korkulduğunda kadının elini ve yüzünü de kapamasının farz olduğunu söyleyen Malikî alimler olmuştur. “Kadının bir sorumluluğu yoktur, bu durumda erkeğin bakmaması farzdır.” diyen Malikî alimler de vardır. Malikî mezhebine göre ka¬dın, müslüman olmayan bir yabancı erkeğe yüzü ve elleri de dahil hiç bir organını gösteremez.[8] [7] Ömer Nasuhi BİLMEN, Büyük İslam İlmihali, İst. 1986, s.99; Ahmed b. Hacer el-Heytemî, Tuhfet’ül-Muhtac bi Şerh il-Minhac, (Şirvânî ve İbâdî haşiyeleri ile birlikte) tarih ve yer yok, C. II, s.111; Abdullah b. Ahmed b. Kudame (öl. 620 h. /1223 m.) el-Muğnî, Kahire, C. I, s.578. [8] Muhammed Uleyş, Menâhil’ül-Celî alâ muhtasar-i allâme Halîl, tarih ve yer yok, C. I, s.133. Buyrun, kaynak... Demek ki neymiş; Amcanızın sakalı ve bıyığı yok olsa da ona hala diyemezmişiniz... Cassas hakkındaki metne ulaşamadım. Tefsirinde siz bir gösterseniz diyorum ama... Gelelim Cemal El Benna martavalına... Evet Hasan El Benna'nın kardeşi Cemal'in belirttiğiniz cihette sözleri varmış. Ama söylesenize kuzum Fethullah Hoca'nın Amerika'da ikamet etmesine giydirip, Amerikan çıkarlarına göre hareket ettiğini falan söyleyen siz değil miydiniz. Bölme işlerine hizmet ettiğini söyleyen siz değil miydiniz. Şimdi ne oldu da Amerika tarafından ön plana çıkartılan, yazıları Washington Post'ta çıkan birinden medet ummak da ne oluyor. Dahası ne dedim yukarda bir yerlerde. Fıkıhçı olmayanların da ahkam kesmek gibi bir yetkileri yoktur dedim. Pekiyi, sizin Cemal'in eğitimi ne üzerine... Gelişigüzel görüşler serdetmesinden sonra konuya açıklık getiren ünlü hukuk adamı ve İslam alimi Yusuf el Kardavi, 'Cemal el Benna, Kur'an okumaktan bile aciz zavallı birisi. Usul-u fıkıh gibi ilimlerde bir behresi yok. Bundan dolayı söyledikleri yok mesabesindedir' diyor. El Benna'nın geleneksel İslam'a meydan okuyan kitapları, Sünni İslam'ın kıblesi sayılan El-Ezher Üniversitesi bünyesindeki İslam Araştırmaları Konseyi tarafından kara listeye alındı. Konsey, Şiilerde kabul gören muta nikâhını savunduğu için Benna'nın kitaplarının yasaklanmasını tavsiye ettiğini duyurdu.Konseye göre, çalışma ekonomisi profesörü olan yazar, bu konularda hüküm verecek kadar ehil olmadığı gibi ağabeyinin ismini de istismar ediyor. *********************************** Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Bekir, Sayın Gökyüzü nün yazısına kadar okudum! Ama dişim çok ağrıyor, açıkça okuduğumu doğru anladığımı sanmıyorum. Şu dişten kurtuluncaya kadar bir yorum yada yazı yazmayacağım.. Bilginize.. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 İmam Malik'e bir söz atfettiniz kaynak nedir dediğimizde ise; ben size kaynak verdim dediniz... Pekiyi şöyle yapalım. Ebu Hanife; Politika, cehennemliktir dedi. Nerde dedi, ne zaman dedi, bağlamı ne. Bunun neresi kaynak. Ebu Hanife'nin gerçekten böyle bir söz ettiğini nereden bileceğiz. Kaynak istenince; insanlar kalkıp tercümeye yönleniyorlar. Helal beeeaahhh... Gelelim İmam Malik adına söylenenlere ALINTI... Buyrun, kaynak... Demek ki neymiş; Amcanızın sakalı ve bıyığı yok olsa da ona hala diyemezmişiniz... Cassas hakkındaki metne ulaşamadım. Tefsirinde siz bir gösterseniz diyorum ama... Gelelim Cemal El Benna martavalına... Evet Hasan El Benna'nın kardeşi Cemal'in belirttiğiniz cihette sözleri varmış. Ama söylesenize kuzum Fethullah Hoca'nın Amerika'da ikamet etmesine giydirip, Amerikan çıkarlarına göre hareket ettiğini falan söyleyen siz değil miydiniz. Bölme işlerine hizmet ettiğini söyleyen siz değil miydiniz. Şimdi ne oldu da Amerika tarafından ön plana çıkartılan, yazıları Washington Post'ta çıkan birinden medet ummak da ne oluyor. Dahası ne dedim yukarda bir yerlerde. Fıkıhçı olmayanların da ahkam kesmek gibi bir yetkileri yoktur dedim. Pekiyi, sizin Cemal'in eğitimi ne üzerine... *********************************** Malıkının nerede ne zaman söyledıgını ben bır cocuga söyleseydım nerede dıye acar bulurdu.Bunu kelıme oyunları ıle nerede nasıl dıyecegınıze acarsınız örtünme bahsını bulursunuz bukadar basıt. El Bennya gelınce o kadar kaynagın ıcersınde bula bula Bennayı bulabıldınız yalanlayacak dıgerlerınıde kaynak noksanlıgından cevaplıyamadınız.Benım ısım verdıgım kaynaklar derme cartma fıkıhcı veya tefsırcı degıller.bunu bıle saptırmaya calısmaktasınız,gerceklerı kabul etmek bu kadarmı agırınıza gıdıyor.yanı ıllede Kuranda basörtüsü var dıye ALLAHI da yalancı cıkaracaksınız.Benım cenntelıkmı cehennemlıkmı oldugumu benı yaratan bılır böyle tatsız benzetmeler cıddıyetten bıraz uzak gıbı. saygılarla Alıntı
Φ nyx-fallen angel Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Turban sorusu diyince benim aklima baska bir dusunce geldi. Ilgiltere'de biliyorsunuz cok pakistanli yasiyor. Ve ingilterenin trafik kurallarina gore motorsitlek kullanirsan kask takmalisin. Ingilizler distan ayrilim yapmamak gibi gosterirler kendilerini o yuzden pakistanli erkekler sikayet etmisler savciya ( hangi Yil bilmiyorum ) cunku onlar da kafalarinda turban seklinde takiyorlar diye motorsiklet kullanirken kask takamazmislar.... Ve Ingiltere onlara hak verdi neymis din be kultur ozgurlugu icin. Ben cok sasirmisdim gercisi bana bu anlatildin da o zaman Ingiltere' deyken. Demisdim ama kazadan korumaz ve bu bir kuraldir herkesin uymasi gereken nasil olsa motoru surmedigi zamanlar istedigi kadar taka bilirdi adamlar turbanlarini.... hak aramislar ve kazanmislar ve bence bu halen haksizlik her kisi icin. Trafik Kurallarini bosuna yapmamislar sonucta bir kask hayat kurtara bilir ama bu kisiler aric diyerler kurallara uymazsa ceza yiyorlar... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Turban sorusu diyince benim aklima baska bir dusunce geldi.Ilgiltere'de biliyorsunuz cok pakistanli yasiyor. Ve ingilterenin trafik kurallarina gore motorsitlek kullanirsan kask takmalisin. Ingilizler distan ayrilim yapmamak gibi gosterirler kendilerini o yuzden pakistanli erkekler sikayet etmisler savciya ( hangi Yil bilmiyorum ) cunku onlar da kafalarinda turban seklinde takiyorlar diye motorsiklet kullanirken kask takamazmislar.... Ve Ingiltere onlara hak verdi neymis din be kultur ozgurlugu icin. Ben cok sasirmisdim gercisi bana bu anlatildin da o zaman Ingiltere' deyken. Demisdim ama kazadan korumaz ve bu bir kuraldir herkesin uymasi gereken nasil olsa motoru surmedigi zamanlar istedigi kadar taka bilirdi adamlar turbanlarini.... hak aramislar ve kazanmislar ve bence bu halen haksizlik her kisi icin. Trafik Kurallarini bosuna yapmamislar sonucta bir kask hayat kurtara bilir ama bu kisiler aric diyerler kurallara uymazsa ceza yiyorlar... Ingilizler ta öteden beri,müslümanların arasına fıtne sokmaktan sabıkalıdır,Ingilizlerin kask ayrıcalıgını özgürlükler kapsamında degil kurnaz ingiliz siyasetinde aramak gerekir.Tarıhe baktıgınızda Arapları Türklere karsı kıskırtan,Hındıstanı sömürgelestiren.Kürtlerı Türklere karsı kullananların Ingilızler oldugunu görürüz.Bır ükede cıkan veya mevcut olan bır yasa eger hayatı gerekceler tasıyorsa herkes ıcın gecerlıdır ayrıcalık olamaz,hayatı gerekceler tasımayan yasaların esneklık alanları olabılır ama kask gıbı hayatı bır anlamı olan gerecın pakıstanlıların türbanı ugruna onları yasa dısında tutmalarının altında özgürlük degıl sıyaset yatar. saygılarla Alıntı
Φ SimalyildiziNet Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2008 Ingilizler ta öteden beri,müslümanların arasına fıtne sokmaktan sabıkalıdır,Ingilizlerin kask ayrıcalıgını özgürlükler kapsamında degil kurnaz ingiliz siyasetinde aramak gerekir.Tarıhe baktıgınızda Arapları Türklere karsı kıskırtan,Hındıstanı sömürgelestiren.Kürtlerı Türklere karsı kullananların Ingilızler oldugunu görürüz.Bır ükede cıkan veya mevcut olan bır yasa eger hayatı gerekceler tasıyorsa herkes ıcın gecerlıdır ayrıcalık olamaz,hayatı gerekceler tasımayan yasaların esneklık alanları olabılır ama kask gıbı hayatı bır anlamı olan gerecın pakıstanlıların türbanı ugruna onları yasa dısında tutmalarının altında özgürlük degıl sıyaset yatar. saygılarla Sadece türban konusundamı? Hemen hemen her konuda!... Dikkat edin, dünya üzerinde İngiltere kalkıp hiç bir devleti tehdit etmez; ama savaşa girildiğinde 2.büyük orduyu hemen İlgiltere tahsis eder... AB ye Türkiye yi alın der ama kendisi AB kanunlarını kabül etmez. Başka ülkelerde "insan hakları" diye gider gaztelerde tv lerde baskı yapar ama kendi içinde isterse anında dilediği göz altı süresini uygular, dilediği gibi adam öldürür ve hatta bu eylemlerden dolayıda kendini haklı çıkarır!!! Güya aynı medeniyet sahibi fransa bile ermeni meselesinde bize karşı duruken, Cezayir bahsi açılınca "o başkaaaa " demektedir... İngiltere, kendi mefaati için Afrika da, Hindistan da toplu katliam yapar... Birde kendini haklı gösterir... İspanyadaki bask bölgesinin bölünüp özerklik statüsü verilmeside siyasetendir. Yarın Türkiye üzerinde oyunlarının sonuna gelince, bu özerkliğide iptal edecekler.. öyle ya, hepside AB nin toprağı, kendi içinde bölündük sanmalarında garip bir durum yok... diye devam eder gider.. Ama son nokta hemen aşağıdaki boşluktan sonraki yazıda, imzamda! Saygılarımla Alıntı
Φ nyx-fallen angel Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2008 Ingilizler ta öteden beri,müslümanların arasına fıtne sokmaktan sabıkalıdır,Ingilizlerin kask ayrıcalıgını özgürlükler kapsamında degil kurnaz ingiliz siyasetinde aramak gerekir.Tarıhe baktıgınızda Arapları Türklere karsı kıskırtan,Hındıstanı sömürgelestiren.Kürtlerı Türklere karsı kullananların Ingilızler oldugunu görürüz.Bır ükede cıkan veya mevcut olan bır yasa eger hayatı gerekceler tasıyorsa herkes ıcın gecerlıdır ayrıcalık olamaz,hayatı gerekceler tasımayan yasaların esneklık alanları olabılır ama kask gıbı hayatı bır anlamı olan gerecın pakıstanlıların türbanı ugruna onları yasa dısında tutmalarının altında özgürlük degıl sıyaset yatar. saygılarla evet sevgili politika size katiliyorum bir yasa cikatirilsa herkes icin gecerli olmasi gerek. Ingilterede boyle bir yasadi cikarip sonra pakistanlar icin ayri bir kanun cikarmalari bana cok sacma gelmisdi dogrusu. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2008 Gönderi tarihi: 21 Eylül , 2008 Mustafa İslamoğlu Bir Kişi Hocaoğlu’na şunları sormuş. CEVAP: ** Ayatlerın gelmesının hepsının ayrı bır nedenı vardır.O neden olmassa ayetede gerek kalmazdı dolayısızla ayetın ınmesıne sebep olan neden kadınların evet gögüslerının (sız acıktan ne anlıyorsunuz bılmıyıorum)acık olmalarıdır kı bu nedenle yaradan örtünmeyı emrettı. Dıger nır konu tesettür konusu.Testtürün kelıome anlamı yorla örtünmektır.Kurandakı örtünme bugün kavgasını verdıgınız örtünmeyı desteklemıyor.Arapların Rumların gelenksel giyümlerıı alarak kafayada bır rahıbe bezı takarak bunu Allah emrettı demek Allaha sırk kosmaktır.Sizin benim hakkımda ne düsüsndügünüz benı baglamıyor,siz öyle düsünüyorsunuz dıye ben gerceklerden sapacak degılım.Kadınları sarıp sarmalamak Islamda yoktur.Bu erkek otoritesının kadınlar üzerındekı tahakküm ıstegının Allaha mal edılmesınden baska bırsey degıldır. Evet fıkıhcı ıle kelamcı bır degıldır,Ama Kuranı carpıtan ısımlere baktıgımızda sizlerın genelde hep carpıtanlar safında olmanız dıkkat cekıcı. Geleneklerı Allahın emrı diye ınsanlara dayatmak en azından Islamı yozlastırmaktır. Merve Kavakcı Hrıstıyanlar ve sıyonıstler tarafından müslümanlara karsı kullanılan bır pıyondur.2 Kasım 2000 yılnda INGILTEREDE Lordlar kamarasında *Türkıyede dın özgürlügü yoktur*dıye yaptıgı konusma bunu anlatır.(bkz:Özakıncı IBLISIN KIBLESI 103-114)Alı Babacanın AB de Türkıyede müslümanlar özgür degıl demesı kımlerın müslümanlara karsı calıstıgını anlatan basıt fakat önemlı ıkı örnektır.Kuranı carpıtanlar özde degıl sözde müslüman olanların yaptıklarını hergün yasamaktayız. Alman prof.Udo Steınbachla Bülent Arıncın söylemlerı nasılda bırbırını destekler mahıyettedır: -Udo steınbach-*Türban namuslu kadının sımgesıdır!* Bülent Arınc:*Türban bızım namus meselemızdır!* Udo Steınbach sonucta bır Alman vede Hrıstıyan,onun ıcın Türbanın namuslu kadının sımgesı olması dolayısıyla tüm Alman kadınlarının bu namus kavramından yoksun oldugu anlamına gelmesı pek sasırtıcı olamaz,dava adamları ıcn her yol mübahtır.ama Bülen Arıncın türbanı namus meselesı yapması türban üzerınden kımlerın sıyaset yaptıgını ve mılletı nasıl böldügünü göstermektedır.Bülent Arıncla ılgılı cok ılgınc söylentılerın olması tesadüf olamaz.Mılletı bölenler hakkında söylenenlerın en azından bır kısmı dogrudur. Bizden olmayanlar!Necmettın Erbakan Bız ve onlar-Tayyıp Erdogan Bu ıkı benzer söylemı sarfedenlerın hoca mürıd olmaları tesadüfmüdür. Fıkıh usülcüerı denılen metodolojıstlerın tümünün ortak kabulü Kurandakı emırlerın vücup gereklılık ,farzıyet göstermedıgı yönündedır.vücup ıfadeetmeye emır kıpının kullanılmıs olması kafı degıldır.Gereklılık ıfade etmesı baska yollarla (karınelerle)gösterılmıs olmasına baglıdır.Gereklılık ıle edep ayrı seylerdır bunları bırbırıne karıstırırsanız Kuranı corba yapar ıste böyle yorumlardan kurallar cıkarırsınız. son olarak Nur 31.*bası örtün veya hımarlarınızı baslarınıza örtün*seklınde bır emır getırmemektedır.Kesın delalet gşgsün örtülmesındedır.bunun basörtüsü ıle yapılıyor olması basın örtülmesı ıcın ancak *zanni*bır delalete vücut verırkı bunun sonucu vücup degıl tercıhe baglı tavır,edep tavrı olur. Bu nedenle Ibn-i Tevmıyye veya onun gıbılerın yorumlarını bır kenara bırakıp gercege dönmenın zamanı gelmıstır.Insanın yorumu ne zamandan berı Allahın buyrugu oldu? saygılarla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.