Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ilımlı İslam ve ABD


GeceKuşu

Önerilen İletiler

Ilımlı İslam ve ABD (1)

 

 

Malezya tartışmasının nasıl başladığını hatırlamakta yarar var.

Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, seneye Dışişleri Bakanı olması beklenen Richard Holbrook geçen ağustosta PBS TV'de bir söyleşide dedi ki:

"11 Eylül'den beri ABD, dünyanın her yerinde ılımlı İslami demokrasiler istiyor. İşte, sadece iki tane var: Türkiye ve Malezya... Türkler çok dramatik bir seçim yaptı. Ilımlı Müslüman bir parti, meşruiyetlerini Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Atatürk'ten alan ünlü milliyetçi partileri mağlup etti. Bu ılımlı Müslüman parti, İsrail ile de iyi ilişkiler içinde ve AB'ye üyelik istiyor. Ben de bunu kuvvetle destekliyorum."

 

"Ilımlı İslam" tanımının yarattığı antipatiye Malezya'dan gelen haberler de eklenince tüyler ürperdi.

Çünkü Malezya da Türkiye gibi anayasa değişikliğine hazırlanıyordu ve "Malezya laik bir devlettir" maddesinin değiştirilmesi düşünülüyordu.

 

Malezya yüksek mahkemesi başyargıcı, şeriat hükümlerinin hukuk sistemine eklenmesini önermişti.

 

ABD'nin niyeti konusundaki kuşkular hepten arttı.

Bu niyeti daha iyi anlamak ve yaşanan gelişmeleri netleştirebilmek için,

Amerikan stratejisinin zeminini oluşturan bazı raporları hatırlamakta büyük yarar var.

 

"Diplomatlarını eğitmeliyiz"

Bahsedeceğim raporlar "Rand Coorparation" imzasını taşıyor.

Amerikan dış politikasına yön veren bu etkili "fikir fabrikası", Donald Rumsfeld, Condoleezza Rice, Francis Fukuyama gibi uzmanlarıyla tanınıyor.

 

Rand Coorparation'ın ılımlı İslamcılarla yakınlaşma tavsiyesi, CIA'den Graham Fuller'ın Savunma Bakanlığı için hazırladığı 1990 "Türkiye'de İslam Köktenciliğinin Geleceği" başlıklı bir raporda yer aldı.

Muammer Aksoy'un, Çetin Emeç'in, Turan Dursun'un, Bahriye Üçok'un peş peşe öldürüldüğü yıldı o...

Merkez sağ krizdeydi. Erbakan'ın başbakan olmasına 5 yıl vardı.

 

Rand Coorparation, Amerikan yönetimi için bir rapor hazırlayıp 2 şey tavsiye etti:

 

"1) Türkiye'deki İslami hareketi daha yakından tanımalı, onların ideolojileri hakkında daha yakından bilgilenmeli ve diplomatlarını eğitmeliyiz.

2) ABD'nin İslamcı akımın ılımlı üyeleriyle resmi olmayan ilişkiler kurması yararlı olacaktır."

1999'da ABD Dışişleri Bakanlığı'nca hazırlanan "Din Hürriyeti Raporu"nda Fethullah Gülen'den "ılımlı İslami lider" olarak bahsedilecekti.

 

Radikal adımlar

Sonra Cheryl Barnard'ın raporu geldi.

Barnard, ABD'nin eski Irak büyükelçisi Zalmay Halilzad'ın Yahudi asıllı eşiydi. O da 2003'te "Sivil Demokratik İslam Raporu" hazırladı. Şöyle yazdı:

 

"İslam dünyası şu an gelişme yoksunluğu ve globalleşme ile uyumsuzluk sorunlarıyla boğuşuyor. Bugüne dek İslam dünyasında çare için bulunan milliyetçilik, Pan-Arabizm, İslam devrimi vb. kavramların da çözümde yetersiz kaldıkları görülüyor. İslam dünyası kendini tanımlama kavgasını yaşıyor. Peki ABD'nin bu kavgadaki öncelikleri neler? Önce İslamiyetten kaynaklanan şiddetin önlenmesi, sonra ABD'nin İslamiyete karşı olduğu imajından kaçınılması, daha sonra da İslam dünyasının demokratikleştirilmesine yönelik atılacak radikal adımların planlanması..."

 

İslam dünyası 4 parça

Barnard, raporunda İslam dünyasını 4 kategoriye ayırıyordu:

 

1) Köktendinciler: Demokratik değerleri reddederler. İslami değerlerle yönetilen otoriter bir devlet biçiminden yanadırlar.

2) Tutucular: Tutucu bir toplum isterler. Modernleşme ve değişim konularına kuşkulu yaklaşırlar.

3) Modernistler: İslam dünyasının, globalleşmenin bir parçası olmasından yanadırlar. İslamda reform ve modernleşme isterler.

4) Laikler: Din ve devlet işlerinin ayrışmasından, Batı türü demokrasiden yanadırlar. Dini, bireysel düzeye indirgemeye çalışırlar.

 

Laikler soldan uzaklaşmalı

Peki ABD hangisini destekleyecek?

Raporda köktendincilerin terör eylemlerinin, baskılarının, yolsuzluklarının sürekli basına yansıtılarak aralarındaki bölünmelerin hızlandırılması tavsiye ediliyor.

"Tutucular"ın "köktendinciler"le ittifakının önlenip "modernistler"e yakınlaşmasının sağlanması, "tutucu"lar arasında özellikle Sufizm'in taban bulması için uğraşılması öneriliyor.

 

Ya laikler?

Raporda "Kemalistler"in ABD'ye yakın durmadıkları belirtiliyor ve şöyle deniliyor:

"Laiklerin köktendinci tehlike karşısında ABD ile aynı görüşte olmaları için uğraşılacak.

Bu, laiklerin milliyetçilik ve sol akımlara yanaşması önlenerek gerçekleştirilecek."

 

Okullar açmaları sağlanmalı

Rapora göre, ABD'ye en iyi müttefik "ılımlı İslamcılar"...

Nasıl desteklenecekleri konusunda şunları öneriyor:

"Çalışmalarının, görüşlerinin yayımlanması ve dağıtılmasına maddi katkı yapılacak.

Daha geniş kitlelere özellikle gençlere ulaşmaları teşvik edilecek.

Sivil toplum kuruluşları kurmalarına, eğitim için yer bulmalarına ve politik süreç içinde gelişmelerine destek olunacak.

Görüşlerini yaymak için web sitesi, okul, enstitüler kurmalarının önü açılacak.

Ilımlı İslamın kitlelerin alternatifi olması sağlanacak."

 

Fethullah Gülen örneği

"Yönetim talebinden vazgeçirilmiş, sivil, demokratik bir İslam" modeli hedefleyen raporun sonundaki "Derin strateji" bölümünde daha somut öneriler var. Şöyle denmiş:

 

"Ilımlı İslamcıların cesur sivil liderler olmasına çalışılmalı. Demokrasi, insan hakları, kadın hakları konusunda etkili politikalar geliştirmeleri sağlanmalı. Sivil toplum örgütleri oluşturarak Ilımlı İslamcı liderlere yardım edilmesine çalışılmalı..."

Fethullah Gülen'in örnek olarak verildiği ılımlı İslamcıların ekonomik güç eksikliği dile getirilip maddi destek yapılması önerilmiş.

Bunlar, 3 yıl önceki önerilerdi. Etkileri ortada...

Bu yıl kuruluş, yeni bir rapor yayımladı ve çok daha ilginç öneriler yaptı.

 

Onlara da çarşamba günkü yazımda değineceğim.

 

****

 

[email protected]

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir karar verin: İran mı, Cezayir mi, Malezya mı?

 

Bir Malezya salgınıdır bütün Türkiye'yi esir aldı. Hemen bütün gazeteler Malezya konulu dizi yazıları yayınlıyor. Muhabirlerini Uzakdoğu'nun bu sevimli ülkesine gönderiyor. “İslam uzmanları”na Malezya ile ilgili siyasi/sosyolojik yazılar hazırlatıyor. Türkiye'nin muhafazakar yazar çizerlerinin görüşlerine yer veriliyor.

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'ün başörtüsüyle Çankaya'ya çıkması ve Malezya'da yeni Kral Mizan Zeynelabidin'in karısı Kraliçe Nur'un başörtüsü arasında kurulan bağ, Malezya modeli tartışmasını alevlendirdi. “Şeriat Sesleri” başlıklarıyla Malezya'daki başörtüsü, kadın hakları, İslam ve siyaset konuları Türkiye'ye abartılarak yansıtılmaya başlandı.

 

Türkiye, model arayışlarının ya da model tartışmalarının en çok piyasa yaptığı ülkelerden biri. Birileri hem Müslümanlık için hem laiklik için ısrarla model üretip duruyor. Buluyor da. Bugüne kadar onlarca ülke Türkiye'nin önüne model olarak konuldu. Gerçi Türkiye de, laiklik tecrübesiyle Ortadoğu ülkelerine örnek/model olarak sunuldu ama ABD'nin Yeni Ortadoğu modeli çökme aşamasına geldiği için bu tez tutmadı.

 

Rol/model tacirleri önce “Türkiye İran olacak” dedi. Yıllarca bu korku işlendi insanlara yapılmadık eziyet kalmadı. İran'ın Şii olması, Türkiye'nin Sünni olması, İslami, siyasi tarihlerinde ve toplumsal/kültürel uzun bir süre milleti İran'la korkutarak dizginleri elinde tuttu. Suikastler işlendi, toplumsal bölünme senaryoları uygulandı, binlerce insan sokaklarda yürütüldü. Hatta Kudüs Gecesi adlı bir etkinlik üzerinden bu ülkede darbe bile yapıldı. Öyle ki, 28 Şubat'ın İsrail aşırı sağına mensup taraftarlarının yazdığı yazılarda, “bu iş nasıl bu kadar kolay oldu” şaşkınlığı bariz biçimde hissediliyor.

 

İran'ın dışında bir başka korku daha üretildi: Türkiye Cezayir olur mu? Demokratik yollardan iktidara gelmek üzere iken dış yardımla askerlerin yönetime el koyması, seçim sonuçlarının tanınmaması üzerine yaşanan iç savaş, binlerce insanın hayatını kaybetmesi, tüyler ürpertici cinayet örnekleri, ordudaki özel birimlerin işleyip İslamcıların özerine attığı katliamlar vs.. Bu korku senaryosu Türkiye'de muhafazakar insanların taleplerini bastırmak içi kullanıldı. İnsanlar tutuklandı, operasyonlar yapıldı. İslami canlanma tehdit olarak algılandı ve Cezayir senaryosunu karşı rejimi korumak için olağanüstü önlemler alındı.

 

Laiklik modelim Fransa idi ama Türkiye Cumhuriyeti'nin laikliği algılama modeli, İslam'ın kontrol altında tutma modeli “Tunus Modeli” oldu. Habip Burgiba'nın baskıcı rejimi ile Türkiye arasında bağlantı kuranlar, Türkiye-Tunus yakınlığını tesis ettiler. Müslüman dünyanın iki laik, batılı ülkesi, bütün coğrafyaya örnek olacak bir İslam, laiklik modeli oluşturacaklardı. Tabii baskı üzerine. Bu vesileyle Türkiye'den Tunus'a yapılan ziyaretlerin çetelesini tutsak neler çıkar ortaya!

 

Suudi Arabistan, bir model olarak sunulmadı bu ülkede. Ancak bir korku sembolü olarak hep gündemde tutuldu. Vahhabilik, kol kesmeler, terör, Şeriat vs.. En uç örnekler S. Arabistan'dan verildi.

 

Bu ülkenin “gerçek sahipleri”ne göre, muhafazakarlar bu modellerden birini Türkiye'ye taşımaya çalıştı. Rejimi değiştirmek için Kemalizmi yıkmak için, laikliği kaldırmak için.. Nedense bu model örnekleri hep aynı çevrelerden geliyor. Onlar buluyorlar, onlar üretiyorlar, onlar örneklendiriyorlar, onlar kamuoyunun zihinlerini bu yönde işliyorlar.

 

İran olmadı. Cezayir olmadı… S. Arabistan olmadı… Şimdi Malezya modeli olacak. Olacak mı? Neden olmasın? Holbrooke iki ülkeyi de “Ilımlı İslam ülkesi” ilan etmedi mi? O zaman Türkiye Malezya olacak, ılımlı İslam ülkesi olacak…

 

Malezya neresidir bilmiyorlardı belki de. Malezya'nın siyasi tarihi nedir, geçmişi nedir, sömürge tecrübeleri bugüne nasıl yansımıştır, başörtüsü ve İslam'a bu denli sarılma nedeni nedir?.. Malezya'nın Türkiye'ye model olacak neyi var? Asıl Malezya değil mi, Türkiye'nin dönüşümünden etkilenen! Malezya ve Ilımlı İslam.. Bir süre de bu tartışmayla vakit geçireceğiz. Sonra ne olacak? Türkiye her zaman olduğu gibi, kendi yolunu kendi çizecek. Hiçbir ülkeyi model almadan, kendisi örnek oluşturarak devam edecek.

 

Tartışma bu kadar büyümeden önce yazdığım gibi: Bağımsızlıktan yeni bir millet oluşturmak, sömürge geçmişinin kültürel soykırımının üstesinden gelmek için Malezya büyük mücadele verdi. Teknolojinin kültürün önüne geçmesinin oluşturduğu sorunları aşma azmi, Mahathir Muhammed'in, halkını ayağa kaldırmak, özgüvenini yeniden diriltmek, güçlü ve zengin kılmak için uyguladığı şok tedavisi, bugünkü Malezya mucizesini oluşturdu. Hızla yükselişi ve azmi ile bir çok millete, özellikle Müslüman ülkelere ilham verdi.

 

Ama ortada Türkiye'ye önerilecek bir model yok. Yıllar önce Malezya İslam Partisi'nin iktidarda olduğu Kelantan eyaletine gitmiş, eyalet başbakanı Nik Aziz bin Nik Mat'la görüşmüştük. Dikkatimi çeken ilk şey Türkiye'yi çok yakından izlemeleriydi. Hatta Malezya İslam Partisi o zamanlar “Adil Düzen” kitaplarını Malayca'ya çeviriyordu.

 

Kendi halinde, imkanlarıyla/azmiyle varolan, yükselen, yıldızlaşan bir ülke var. Ama Türkiye'ye teknoloji transferi ve ekonomi politikalarından başka vereceği bir şey yok. Tam tersine, Türkiye'nin, bu toprakların kendisi, bütün zenginlikleriyle Müslüman dünyanın önünü açacak tecrübeleri, siyasi birikimi, kültürel zenginliği barındırıyor. Bu yüzden hiçbir ülke Türkiye için model olamaz. Bunu ne zaman anlayacağız…

 

 

Yeni Şafak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Azılı azınlığın korkudan rastgele karanlığı taramasından başka bir şey değil tüm bu senaryolar. Gölgemiz bile bu kadar korkutuyorken, zor olacak korkulacak zalimler olmadığımızı anlatmak. Aman neyse ne! Biz mi anlatacağız hep! Biraz da kendileri gözlerini açıp bakınsınlar. Kimsenin doktoru değiliz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Azılı azınlığın korkudan rastgele karanlığı taramasından başka bir şey değil tüm bu senaryolar. Gölgemiz bile bu kadar korkutuyorken, zor olacak korkulacak zalimler olmadığımızı anlatmak. Aman neyse ne! Biz mi anlatacağız hep! Biraz da kendileri gözlerini açıp bakınsınlar. Kimsenin doktoru değiliz.

 

Nedense ,bu konuda sizinle hemfikirim.Biz de sizin gibiler için ,aynı şeyi düşünüyoruz.Bu kadar anlat, ******************.Ama olsun , çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için bunları anlatmaya devam edeceğiz ve anlatanlara da destek olacağız.Kalemine sağlık SEVGİLİ GECEKUŞU. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

türkiye malezya olur mu? iran olur mu? gibi soruları görünce aklıma hep aynı fıkra geliyor;

 

temel ile dursun beraber gemi yolculuğuna çıkmışlar

giderlerken dursun bi bakmış temel denize muz atıp duruyor

merak etmiş nedenini sormuş temelde balinalar gelmesin diye attığını söylemiş

dursun iyi ama burada balina yok ki deyince temel cevabı yapıştırmış

gördünmü bak işe yarıyor işte balinalar gelmiyor

 

neden acaba?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

''Laik Türkiye Cumhuriyeti, İslam çizgisinden ve Osmanlı yolundan ayrılmıştır'' ,''Allah ve Peygamber emirleri yerine Türkiye'de Atatürk' ün emirleri geçerlidir'' diyen Humeyni'nin Türkiye'deki temsilcileri, bugün ondan daha da ileri gitmişler; işgal ettikleri makamları, bulundukları konumları unutmuş görünerek, başta ''Laiklik'' olmak üzere ''Türkiye Cumhuriyeti'' nin anayasal niteliklerini tartışmaya açacak kadar; devletin en yüce makamlarına, anayasal kurum ve kuruluşlarına saldıracak kadar derin bir ihanet çukuru içine düşmüşlerdir. Bu resim içinde Türkiye'de şeriat ve bölücülük tehlikesi olmadığını söyleyenler de boy göstermiştir. Onların bu kapsamdaki söylemleri belli bir maksada yöneliktir. Bu yolda alınabilecek önlemlerin başlangıçtan itibaren etkisiz kılınması için bir taktiktir. Amaç; tehdidi yok göstererek, şeriat ve bölücülüğe karşı alınabilecek önlemleri engellemek, oluşabilecek direnci önceden yok etmektir! ''Bu millet istedikten sonra laiklik tabii ki elden gidecek'' diyenlerin ve ona destek verenlerin başka türlü düşünmesi zaten mümkün değildir!..

 

Bugün Türkiye'de, ''Laik Cumhuriyet'' in ''İslam Cumhuriyeti'' ne dönüştürülmesi planı, İran arşivinden yararlanılarak oluşturulmaktadır... Bu arşivde yer alan yöntemler kullanılmaktadır... Bölücü ayrılıkçılarla, şeriatçılarla, ikinci cumhuriyetçilerle; özet olarak tüm Cumhuriyet karşıtları ile dayanışma içinde olan bir ''Cumhuriyet Düşmanı'' , şimdi Amerika'da kendisine tahsis edilmiş bir konutta, ''Humeyni'nin Tahran'a Dönüşü'' adlı bir filmi seyretmekte; Esenboğa'da kendisini uçağın merdivenlerinde karşılayan, dizi dibine diz çöküp el öpmeyi çok seven bir başka ''Cumhuriyet Düşmanı'' nın kolunda merdivenlerden aşağı doğru indiğini düşlemektedir...

 

Bugün Türkiye'nin üzerinde dolaşan bir kara buluttur!.. Türkiye'nin geleceği tehlikelerle doludur!.. Kurtuluş için tek yol ''Ulusal Bütünleşme İçin Birliktelik'' yoludur. Bu yol Türkiye için son umuttur...

 

O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU

Cumhuriyet Gazetesi, Olaylar ve Görüşler, 10 Mayıs 2006.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Azılı azınlığın korkudan rastgele karanlığı taramasından başka bir şey değil tüm bu senaryolar. Gölgemiz bile bu kadar korkutuyorken, zor olacak korkulacak zalimler olmadığımızı anlatmak. Aman neyse ne! Biz mi anlatacağız hep! Biraz da kendileri gözlerini açıp bakınsınlar. Kimsenin doktoru değiliz.

 

bu ne demek oluyor biliyormusun bizim ne kadar haklı olduğumuz demek oluyor bak kendini toplumdan ne kadar farklı bir yerde görüyorsun siz geleceksiniz ve bir avuç azgın azınlık susacak öylemi? siz kimsinizki, milletten ayrı bir yerdemisiniz sanırım siz kendinizi millet olarak değil ancak ümmet olarak tanımlayanlardansınız ve sizin ümmetiniz olmayanların korkması normal.

 

insanları tek tipe sokmak imkansızdır siz bu planı uzun yıllardır yapıyor olsanızda insanları şimdiye kadar kandırmış olsanızda gün geldiğinde özgürlük ve bağımsızlık ateşi yeniden yanar. ve o ateşi yakacak olanların sayısı sandığın kadar az değil. insan onuru köleliği yenmiş bundan geri dönüş yok.

 

ılımlı islam adından bizi sömürge toplumuna dönüştürmek isteyen amerikan emperyalizmi ve onun Türkiye işbirlikçileri çeşitli yalanlarla vicdanları esir alsada insanlık hep ileri gitmiştir gerekirse bedel ödenir ama geri dönüş olmaz.

 

üstelik bizim söylemlerimiz korkudan kaynaklanmıyor eğer korkuyor olsaydık aydınlarımızı katleden bu zümreyle çatışmaktan korkardık. biz karanlığa bir mum yakıyoruz birbirimizin ateşi oluyoruz. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın matmazel yada madam; lütfen bu dediklerimi iyi okuyunuz:

 

1- Sizler azınlıksınız. En fazla yüzde 22 oyunuz var diyorduk; gerçekten de o çıktı. Beşte bir. Ama yıllar yılı devlet içinde klik oluşturmanız sayesinde, bir baraj misali, halkın/milletin yönetime gelmesi engellenmiştir. Ve daha da ötesi, azınlığa geçme kaydıyla oralara gelmiştir. Ama şimdi devlet asli sahiplerine, bu topluma, bu millete geçmektedir.

 

2- Ümmetçi olmak, müslümana farzdır. Ha, milli devletin olur, milliyetçi olursun, o başka bir şey. Nitekim biz de öyleyiz. Ama Kabe'ye gittiğinde ümmetin ne olduğunu anlarsın. Biraz Malcolm X'in hayatını okumanızı tavsiye ederim. O'nun ümmeti keşfedişi akabinde şehit edilmesi manidardır. (Son tahlil de Hristiyanlar da bir ümmettir. Yoksa Avrupa'nın göbeğinde ümmetimizden Boşnaklar, Hollandalı askerlerce Sırplar'a teslim edilmezdi.)

 

3- Ilımlı İslam konusu... Amerika, kendisini Yeni Roma İmparatorluğu olarak görmekte, ve süper güç olmanın gereklerini yerine getirerek, stratejiler kurmaktadır. Bu stratejiler, biz Amerika dışı toplumların elinde değildir. Yılan yılanlığını yapar; kimse mani olamaz. Ancak vakıa şu ki; siz İslam'ın değil ılımlısından, İ'sinden bile hazzetmiyorsunuz. Bir de müslümansınız üstelik. Hoş buna başka şeyler derler, ama şimdi tanımlamalarla uğraşmayalım. Zaten ***** kişi odur ki, cehaletinin de farkında olmaz.

 

4-Google'a girin ve hiç yoktan vicdanlı solcu kafa adamı olan Nihat Genç'i okuyun. Onunla da benzer kaygılarınız var. Ama en azından muhafazakar değildir ve sizden çok daha fazla sağlıklı düşünmektedir. O'nun da gördüğü şey, Türkiye'de bir dönüşümün olduğu gerçeğidir; bu da MUHAFAZAKARLAŞMA olgusudur. Bir önceki on yıldaki kabusunuz olan İslamcılık, yumuşakta ve demokratik düzen içinde Muhafazakarlık olarak yerini almaktadır. Muhafazakarlık, bütün gelişmiş batı ülkelerinde, politik sahanın en önemli aktörüdür.

 

Başka bir ders maddesi olursa yazarım yine.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın matmazel yada madam; lütfen bu dediklerimi iyi okuyunuz:

 

2- Ümmetçi olmak, müslümana farzdır. Ha, milli devletin olur, milliyetçi olursun, o başka bir şey. Nitekim biz de öyleyiz. Ama Kabe'ye gittiğinde ümmetin ne olduğunu anlarsın. Biraz Malcolm X'in hayatını okumanızı tavsiye ederim. O'nun ümmeti keşfedişi akabinde şehit edilmesi manidardır. (Son tahlil de Hristiyanlar da bir ümmettir. Yoksa Avrupa'nın göbeğinde ümmetimizden Boşnaklar, Hollandalı askerlerce Sırplar'a teslim edilmezdi.)

 

 

Gerçekten bravo hem ümmetçi olup hem milliyetçi olmak:) Ulus Devlet'e karşı olarak öne sürülen ümmetçiliği müslümana farz olduğu gerekçesiyle savunmak? E o zaman devletide farz olan şeylere göre yapılandıralım dimi. Ne sanıyorsun sen AKP'ye oy verenlerin hepsi Ulus Devlet'e karşı oldukları ve ümmetçiliği istedikleri içinmi oy verdiler ? Malcolm X'e gelince. Bence sen biraz Malcolm'u oku. Zira Malcolm'u öldürenlerin siyasi görüşü değilmiydi Ümmetçilik. Malcolm X ortadoğudan döndükten sonra, Hristiyan Zenci Liderler'le de beraber hareket edeceğini söylemiş ve görüşmeye başlamıştır (Martin Luther King).

 

Dünyadaki siyasal gelişmelerin hepsini dine bağlayan anlayışı anlamak mümkün değil bir kere. Yani devletler siyasetlerini dine göre belirliyor öylemi. Peki o halde, Boşnakları sırplara teslim eden Avrupalılar sonra niye, Sırpların üstüne tonlarca bomba yağdırdı Yugoslavya müdahelesinde? Öyle ya adamlar din kardeşiler ve siyaset buna göre belirleniyor ya. O zaman bugün, Avrupa Birliği'nin Sırplara karşı Müslüman Arnavutları desteklememesi lazımdı.

 

3- Ilımlı İslam konusu... Amerika, kendisini Yeni Roma İmparatorluğu olarak görmekte, ve süper güç olmanın gereklerini yerine getirerek, stratejiler kurmaktadır. Bu stratejiler, biz Amerika dışı toplumların elinde değildir. Yılan yılanlığını yapar; kimse mani olamaz. Ancak vakıa şu ki; siz İslam'ın değil ılımlısından, İ'sinden bile hazzetmiyorsunuz. Bir de müslümansınız üstelik. Hoş buna başka şeyler derler, ama şimdi tanımlamalarla uğraşmayalım. Zaten ***** kişi odur ki, cehaletinin de farkında olmaz.

 

 

Kimse mani olamaz diye. Yardım etmek gerekir dimi yılan yılanlığını yaparken :) Öyle ya nasıl olsa engelleyemezsin. Amerika işbirlikçileri olmadan hiçbir coğrafyaya nufuz edemez. Ha Irak. Hristiyan Fransa Irak savaşını boykot ederken on küsür müslüman ülke ABD yi destekledi Irak savaşında. Ümmetçilik falan nerede kaldı ?

 

Öyle ya, şeriatçılığa karşı olanlar islamada karşıdır. Müslüman değildir. Bir kişi hem Laik hem müslüman olamaz dimi. Zira sende ilahi bir görevle aramıza gönderildin. İnsanların ne kadar müslüman olduğunun tespitini yapacak yetiyi buldun kendinde. Bana sorarsanda en büyük cehalet bu.

 

Yüzbinlerce insan şeriatla yönetilen ülkelerden kaçmak için denizin ortasında can savaşı veriyor, okyanusa balıkçı tekneleriyle açılıyor. Mayın tarlalarını geçiyor. Sebebi şeriat yönetiminin kötü olması değil. O kaçakların İslamın İ sinden bile hazetmemesi dimi. Pardon sen bugüne kadar hangi şeriatçı ülkede yaşadında çok beğendin ?

 

4-Google'a girin ve hiç yoktan vicdanlı solcu kafa adamı olan Nihat Genç'i okuyun. Onunla da benzer kaygılarınız var. Ama en azından muhafazakar değildir ve sizden çok daha fazla sağlıklı düşünmektedir. O'nun da gördüğü şey, Türkiye'de bir dönüşümün olduğu gerçeğidir; bu da MUHAFAZAKARLAŞMA olgusudur. Bir önceki on yıldaki kabusunuz olan İslamcılık, yumuşakta ve demokratik düzen içinde Muhafazakarlık olarak yerini almaktadır. Muhafazakarlık, bütün gelişmiş batı ülkelerinde, politik sahanın en önemli aktörüdür.

 

Başka bir ders maddesi olursa yazarım yine.

 

Muhafazakarlık yani tutuculuk.Bunumu müjdeliyorsun bize :)

 

Tutucu zihniyetin memlekete kazandırdığı ortadadır. Dünya sanayi devrimini tamamlarken matbaanın harammı caizmi olduğunu tartışan zihniyet.

 

Şu tutuculuğa bir örnek.

 

2. Mahmut döneminde "Avrupalılaşma" akımıyla beraber fes sarayda giyilmeye başlanınca ( avrupa usulu şapka secde ederken baştan çıktığı için kenarlıksız şapka) tutucu tayfa ayağa kalkmış. Fes frenk işidir, müslüman olman fesmi takar, gavur icadıdır diye.

 

Aynı tayfa Fes kaldırılıncada. Fes islamın semboludur, Fes i kaldırmak kafirliktir diye ayağa kalkmış.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın matmazel yada madam; lütfen bu dediklerimi iyi okuyunuz:

 

Başka bir ders maddesi olursa yazarım yine.

 

Sayın Öğretmen bu ifadelerinizden çıkan anlam nikinize uygun olmuş...

 

Tespitlerinize katılmak isterdim...Ama uzak duruyor...

 

Yazılarınızı takip ettiğim kadarıyla birikiminizi kişilerin zihnini açmak yada ufuklarını geliştirmek yerine

 

doğrularınızı ve düşüncelerinizi dayatmayı yeğliyorsunuz...

 

Kendinize ve siyasi kazanımlarınıza fazla güvenmeyin...

 

Hava güneşliyken bir ara bulutlanıp yağmur yağabilir...

 

Bakarsınız bu siyasi havayı yaratanlar desteklerini çekip kazanımlarının yeterli olduğunu

 

yada ihtiyaçlarının kalmadığını düşünebilirler...

 

o zaman %22 yada ötesinin bir anlamı olmadığını görmek,

 

ders verdiğinizi sanarak kendinizi kandırdığınızı anlamak şaşkınlık yaratabilir...

 

 

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçerde Dinci, Dışarda Laik.

 

Türkiye, Richard Holbrook'un "İki ılımlı İslam devleti var; Türkiye ve Malezya" sözlerinin tetiklediği

"Türkiye Malezya olur mu?" sorusunu tartışadursun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Amerika'da,

Türkiye'nin bir İslam Devleti olarak tanıtılmasına karşı, "Türkiye laik bir devlettir" demiş.

 

2007 seçimlerini, 2002'deki oylarını arttırarak kazanan, ardından Abdullah Gül'ü, kimseyle uzlaşmadan tek başına "parti kararıyla" Çankaya'ya yollayan AKP ve dinci kesim, bu zaferlerden(!) sonra neredeyse kendilerini kaybetmişlerdi:

 

"Biz çoğunluğuz, ne istersek yaparız" dayatmacılığı, iktidarda daha önlerinde en az dört yıl varken, bütün ivedi sorunları bir yana bırakıp garip bir anayasa tartışması başlatmalarına neden oldu.

 

Sanki AB ile ilişkilerde sorun yok, sanki Kıbrıs sorunu çözülmüş, sanki PKK'nın terör sorunu bitirilmiş, dış ödemeler açığı kapatılmış, ihracat düzeltilmiş, ekonomik istikrar sağlanmış gibi yeni bir anayasa, hem de bir "AKP Anayasası" önerisi topluma aktarılıverdi.

 

Tabii toplumun demokratik ve laik rejimden yana olan kesimlerinden müthiş bir tepki geldi.

 

Bunun üzerine AKP, klasik "iki ileri bir geri" taktiğine başvurdu; içerde, din duygularını siyasete alet etmekten kaçınmayan Başbakan Erdoğan, dışarda Demokrasiyle laikliği bir arada anmaya başlardı.

 

Biz içerde takıyyeye alıştık da dışarıdakiler ne diyorlar acaba?

 

Herhalde Türkiye'ye "Ilımlı İslam" modelini AKP aracılığı ile dayatmak isteyenler, Başbakan'ın bu takıyyesinden çok memnundurlar.

 

***

 

Emre Kongar GÜNCEL, 1 Ekim 2007

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Emre Kongar GÜNCEL, 1 Ekim 2007

 

Bu halkın fakirliğne değilde,halkın idolejilerine dayatmış vaziyettesiniz...

Ne verdinizki ne bekliyorsunuz....

Soruyorum ne verdininiz acıdan işkenceden başka....

söylryin buradan savunduğunuz düşünceleri bilelirm.

O sağdan soldan aldığınız yazılar bir anlam ifade etmiyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu halkın fakirliğne değilde,halkın idolejilerine dayatmış vaziyettesiniz...

Ne verdinizki ne bekliyorsunuz....

Soruyorum ne verdininiz acıdan işkenceden başka....

söylryin buradan savunduğunuz düşünceleri bilelirm.

O sağdan soldan aldığınız yazılar bir anlam ifade etmiyor.

Sanırım bana anlam ifade etmiyor demeliydiniz!...

 

Siz savunulan düşünceleri bilmek amacında değilsiniz...

 

Siz sizin gibi düşünmeyenlerin düşüncelerine saldırgan bir tavırla eleştiri bile denemeyecek yaklaşımlar üretmektesiniz...

 

***

 

Bilmeniz gereken bir şey var...

 

Ben ailesiyele birlikte kıtkanaat geçinmeye çalışan sizin yaklaşımınızla ekonomik fakiri bir kişiyim...

 

Ama görüşlerim fakirlere dayatma değil fakir olmak zorunda bırakılıpta,

her anlamda toplumsal zenginliği savunan,

siyasi bir rantı olamayacak bir ortamda yurttaş sorumluluğuyla görüşlerini dile getiren birisiyim...

 

Yani özetle fakir edebiyatı yapmadan kişileri karalamadan, saldırgan bir üslup kullanmayan ve yalnızca yazılarınızı okuyan...

 

Bardağı taşıran bu son yazınızla sizi (son kez ) muhatap almak zorunda kalan bir kişiyim...

 

Sanırım bu yazdıklarıma da saldırı yazısı yazacak olursanız...

 

Genelleme yapmadan "benim için anlam ifade etmiyor" cümlesini kurmalısınız...

 

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz niye üzerinize alınıyorsunuz...Yoksa sizde o oluşumun içinde oldunuzda günahmı çıkarıyorsunuz..

Kelimeleri güzel kullanmak sizi asla bir üst kimliğe taşımaz.Biz kelimelerdeki ahenkten daha çok

kimin ne söylediğine bakıyoruz.Hem ben ve bir kaç arkadaşım bu forumda azınlık sayılırız.

Azınlık haklarımızı bile kullanmaktan yoksunken.Siz kelime oyunlarıyla kitleleri kandırmaya devam edin..

Ne olursa olsun okuyoruz.Okuyacağız.Ve kendi adımıza derslerde çıkaracağız...

 

Saygılar,benim iyi yürekli abim..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili GeceKuşu arkadaşımın bizlere böyle önemli ve Ülkemizin içine sürüklendiği bir kader hanını bu kadar güzel ve önemli bir konuyla biz okuyucularına tartışma ortamı sağladığın için yürekten sevgi ve saygılar...

 

Şeriat rejimlerine bağlı tüm İslamcı devletlerden Türkiye'yi ayıran ve AB üyeliğine aday konumuna getiren tarihsel ve güncel olayın adı Kemalist devrimdir.

 

Ne var ki bugün Batı, en başta ABD, 'Ilımlı İslam Devleti Modeli' ni Türkiye için öngörmekte ve telaffuz etmekten de çekinmemektedir.

 

'Batı'ya karşı Batıcılık', daha gerçekçi yaklaşımla 'çağdaşlaşma' zaten Atatürk devriminin şiarı ve Türkiye'nin kuruluşunda temel ilke olmuştu; şimdi dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmiş bulunuyoruz.

 

"Ilımlı İslam rejimi' yolunda adım adım, ama, hızla yürüyüşü, Batı'nın Müslüman coğrafyasındaki en büyük gücü ABD tarafından destekleniyor.

 

Sonuçta Türkiye, faşizmden de beter bir modele, dinci devlet rejimine doğru hızla kaymaktadır...

Oysa 21. yüzyıl Türk insanı vadandaş olma bilinci ve sorumluluğuyla konunun üzerine gideceğine, dur bakalım ne olacak, bana birşey olmaz vb. düşüncelerin girdabında kişisel kavgalarla, polemiklerle ve laf ola torba dolar anlayışı ile durumu daha da vahimleştirmektedir...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.