Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2006 unut unutani Yıkılıp kalmışsın bir aşk yüzünden, Yaşlar sel misali akar gözümden Seni unutanı sil at gönlünden Yoksa benim gibi sende yanarsın Bende senin gibi yıllarca sevdim Sevmiyen birine gönül verdim İçip kahretmeyi ondan öğrendim Unut unutanı bırak kader utansın İnanki onsuzda mutlu olursun Başka bir dost sevgili bulursun Bir leyladan sana nasihat olsun Yoksa benim gibi sende yanarsın Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Gönlümdeki Gurbet Dost ülkeler duman duman önümde Dağların alnında gurbet yazılı Göv göcekler firez oldu gönlümde Çamların dalında gurbet yazılı Ilgıt ılgıt yeller eser ovadan Kuşlar tüm tedirgin kalkar yuvadan Özümüz gövünür yanık havadan Sazların telinde gurbet yazılı Gene yanar oldu bağrımın başı, Nasıl söner bu sevginin ateşi? Oğuzlar soyunun savaş yoldaşı Atların nalında gurbet yazılı Bir canım olsa da yurt için versem Ufka nakış nakış kanımı sersem Kalk gardaş sılaya gidelim desem Ötüken yolunda gurbet yazılı Abdurrahim Karakoç Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2006 Bütün kapıları kapalı üstüme bütün perdeleri inik ne bir mendil mavilik ne bir avuş yıldız Bizi burdamı bastıracak ölüm biz bu şehirden gülüm çıkamayacak mıyız? Nazım Hikmet.... Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Derler ki; bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında.ama kadını yürekten ağlatmak zordur.eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa,ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. Gidene ağlamaz kadın! gidenin giderken kopardığı yerdir onu ağlatan,orada bıraktığı yaradır..(aziz nesinin güzel bir şiiri) işte sevgilim,sayende ben bunların hepsini yaşadım.. şimdi ise gidişine değil yüreğimde açtığın ince yaraya ağlıyorum.. sen..aniden çıkıp gelen..izinsizce yaşamıma girip, ümitler vaat eden,sorumsuzca umarsızca yüreğime sevgi tohumları serpen,sonra yeşermesine izin vermeden,acımasızca,onursuzca, hoyratça çiğneyip yok eden.. bir zamanlar avuçlarımda ısıtmak istediğim zalim yüreğini artık serbest bırakıyorum.inan bende artık bende seni istemiyorum söyle..! şimdi mutlumusun???? istediğin bir değil bin çiçekse.. artık özgürsün.. yolun açık olsun.. Alıntı
Φ kardelen83 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2006 KADERİNDE HÜZÜN VARDIR SEVDANIN Mutluluk acı bir oyunu , hatıralar ise yemi olur aşkın... / ------------------------------------------------------------------------------- Yalnızdık, Tutuktuk inceden bir hayale Kalplerimizin karanlığında birbirimizin aydınlığına bulanırdık Yanılırdık.... Şaşırırdık belki sevgimize... Ben bir martıya emanet ederdim kalbimi bazen Kopup gelsin sana diye yakamozlu İstanbul gecelerinden... Bazen eski bir hatıradan koparamazdım onu Kimbilir belki Ege Kıyısından Belki Anadolu’nun yıpranmış raylarında giden bir trenden... Oysa kaderinde hüzün vardır sevdanın... Bunu unuttuğum anlardı hep yenildiğim Sevdanın göğsümde bir bıçak, Boğazımda bir yumruk, En çok da ruhumda bir yük olduğunu hissettiğim... Ve ben dönüp dolaşıp Gitmekle kalmak, nefes almakla yaşamak arasındaki O eski yerdeyim... Birden yalnızlığın bildik ve buruk tadını hissederim dudaklarımda Ve aynada o çok tanıdık gelen Ama adını çıkaramadığım eski dostlardan biri daha.. Sevdiğim, sevildiğim Ruhumu kalbime katıp seviştiğim Ruhunu kalbini benimsediğim sevgilim... Bense kağıt üzerinde x ve y’lere bağlı bir denklemim... Mutluluk acı bir oyunu , Hatıralar ise yemi olur aşkın... Bu sahnede yerim çoktan ayrılmış, olmayan bir şey peşinde koşan bir şaşkın ......................... Kaderinde hüzün vardır sevdanın... Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2006 Gül yüzün aklımdan çıkmıyor bir an Hasretin içimi yakıyor gülüm Yıldızlar uykuya dalarken bile Hayalin hep bana bakıyor gülüm Kaybolup giderken seher yıldızı İçimi kemirir hala bu sızı Neyleyim ben sensiz baharı yazı Yokluğun boynumu büküyor gülüm Yanımda olmadan gülermi yüzüm Ne gecem bellidir nede gündüzüm Kahrede kahrede geldi bak güzüm Şaçlarımda şafak söküyor gülüm Uğur Yeniler Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2006 SIĞINAK Yedeğimde hep bir şiir olmalı Korusun diye beni, Sarsın Solusun diye... Yedeğimde hep bir şiir olmalı Dileğimce değiştirebildiğim Değiştikçe beni de değiştiren Yüreğimle sindiğim, Kimsenin bilmediği, Acısına başka acı Sevincine başka sevinç değmemiş, Canım gibi Yok etmek hakkını kendimde gizlediğim Ömrümce çılgın, gönlümce engin, Yeni doğmuş bebeklerin sesiyle Yankısı ufkuma dokunurcasına yakın Soluğumda kıvılcım, dudağında gül Yaşamaya düğümlü, Goncalar kadar körpe Dalgalar kadar hırçın Kavuşmamız olanaksız birine sakladığım, Mahrem, bağışıksız, Mazlum bir şiir Yedeğimde hep bir şiir olmalı; Çırpındığım geceler Yetişip yatıştıran Esinlenip dindiğim, Duygusu sağılmamış, Üşüse soluverecek, Pürüzsüz, bir başına incecik, Gülüşü gülüşüme denk, andıkça parıldayan Andıkça parıldadığım, Kanmayan, kandırmayan; Öfkesi kirlenmemiş, Zehri gibi kendi hayatımın Ayrılık yaralarını sarılır sanmış, Sürgün, ürkütülmüş, Üzgün bir şiir. Yedeğimde hep bir şiir olmalı Yuvasında ilk kez uçan serçe gibi telaşlı, Şafakta kuzulamış karaca gibi baygın, Ulaşınca çılgınlığa kırılan dallarda ömrün Yanarak uğuldayan Yanarak uğuldadığım... Yine daldım da kendi düşüme Hasretin kanayışı bitermiş sandım... Beni şiirler bağışlasın! Nihat Behram Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2006 Senmiydin..! Senmiydin o, yalnızlığımı unutturan ve ansızın yanımdan kaybolan, Bana esrarengiz bir anda hiç tatmadığım hayat öpücüğü olan, Ve her seferinde bilmediğim düşlere beni çekip alan, Bakışlarıyla gönlümü alıp, bana sadece kendimi bırakan... Senmiydin o, gizemli bir yaz yağmuru gibi tenime dokunan, Yıldızlar kadar uzak, gecemi aydınlatan ayışığı kadar benim olan, Olmadığın zaman gün batımında, denizin ufkunda fırtınalar koparan, Ve beklediğim iskeleye, özgür martılar gibi sadece uğrayan... Sendin belkide, gördüğümde, yüreğimde işte o derken zamanı durduran, Geçmişi ve gelceği unutturup, yalnız benim ol demeye korkutan, Kayıtsız kaldı herşey, uzağız belkide, küflenmiş asırlar ve eskimiş zaman, Söylemek isterdim sevdiğimi, çünkü sensin o, gerçeksin hayat yalan..! Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 Binmediğim hiç bir otobüs Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde Gittikçe azalıyor hayat Neyi erken yaşadıysam Hep ona geç kalıyorum Sana göçüyorum her sonbahar Yolların çıkmıyor aşkıma Unuttuğun yağmurların adı saklımda Seni içimden terk ediyorum Susmaktan yoruldum Kuşlar ve şarkılar, bu şehri terk edeli Efkar demliyorum gözlerimde yaşlarımı, yanağıma varmadan öldürüyorum Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM Ne unutacak kadar nefret ettin Ne hatırlayacak kadar sevdin Yıkık bir duvar kadar bile Pişman değilsin biliyorum Beni hep bulmamak için aradın Yanıldığımdın Yangınımdın Yangındın Sensizliğe yenilmek Sana yenilmekten zor olsada Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak Seni içimden terk ediyorum Şimdi İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan İki yarım kaldık Tamamlayamadık bizi Elinden tutamadık yanlızlığımın Saçlarımıda uzaklarına gömdün İçimin mavisi senin okyanusundandı Al! geri veriyorum. Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim Sana bensizliği terkediyorum "Yarime uzanmayan bütün dallar kırık" demiştin Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi? Ne tuaf değil mi? İçimi acıtanda sendin Acımı dindirecek olanda. "Ya öldür beni"dedim Ya da ğit benden. İçi bulanık bir sevdanın ucunda Seni kaybettim. Aldırmadın aldırmalarıma Bir gecede yakıp yarini Şafaklara sattın ihanetini Küllerime basanlar bile utandı yaptığından İşte soluk bir ömrün son nefesi Benden İçimden Terkediyorum. Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 kaosun izdüşümlerinde metaforların yarıçapında zincirlenmiş beynim ben onun o benim içimde düşünce heyulasından çıksam da ulaşsam hiçliğin diyarlarına ruhum sakinleştirilmiş bir at gıbı nefes alsa boşluğun coğrafyasında Sedelina Alıntı
Φ dilku Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 Yangınlar, ***** fakları, Korku çığları Ve irin selleri, aç yırtıcılar, Suyu zehir bıçaklar ortasındasın. Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay! Pusatsız, duldasız, üryan Bir cana bir de başa Seher vakti leylim - leylim Cellat nişangahlar aynasındasın. Oy sevmişem ben seni... Üsküdardan bu yan lo kimin yurdu! He canım... Çiçekdağı kıtlık, kıran, Gül açmaz, çağla dökmez. Vurur alnım şakına Vurur çakmaktaşı kayalarıyla Küfrünü, Medetsiz, Munzur. Şahmurat Suyu kan akar Ve ben şairim. Namus işçisiyim yani Yürek işçisi. Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş, Ne salkım bir bakış Resmin çekeyim, Ne kınsız bir rüzgar Mısra dökeyim. Oy sevmişem ben seni... Ve sen daha demincek, Yıllar da geçse demincek, Bıçkılanmış dal gibi ayrı düştüğüm, Ömrümün sebebi, ustam, sevgilim, Yaran derine gitmiş, Fitil tutmaz, bilirim. Ama hesap dağlarladır, Umut, dağlarla. Düşün, uzay çağında bir ayağımız, Ham çarık, kıl çorapta olsa da biri Düşün, olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda, Atıp bir kıyıya iki zamanı Yarının çocukları, gülleri için, Koymuş postasını, Görmüş restini. He canım, Sen getir üstünü. Uy havar! Muhammed, İsa aşkına, Yattığın ranza aşkına, Deeey, dağları un eder Ferhadın gürzü! Benim de boş yanım hançer yalımı Ve zulamda kan - ter içinde asi, He desem, koparacak dizginlerini Yediveren gül kardeşi bir arzu Oy sevmişem ben seni... Ahmet Arif Alıntı
Φ akarsu Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 Anlatamıyorum Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. Orhan Veli Kanık Alıntı
Φ dilku Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 kaosun izdüşümlerinde metaforların yarıçapında zincirlenmiş beynim ben onun o benim içimde düşünce heyulasından çıksam da ulaşsam hiçliğin diyarlarına ruhum sakinleştirilmiş bir at gıbı nefes alsa boşluğun coğrafyasında Sedelina Ey güzel insan,benim canım kardeşim Tek tabancasın bu aralar Dostların vardı senin,sevdiğin bir kız Nerdeler şimdi,neredeler Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Bir Nefes Düş Gibi -------------------------------------------------------------------------------- Bazı duygular vardır anlatılamaz, anlaşılır sadece. Sevenin sevdiğini bilmesi kadar, sevilen de anlar sevildiğini. Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez. Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile... Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu sevme hakkından alıkoyamaz. Sevmek çoğu zaman var olmaktır. Sonunda bizi yok olmaya götürse bile. Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum. Sen bile buna karşı koyamazsın. Sana gelinceye kadar sonu gelmez bir arayıştı sevgilerim. Bir zaman başkalarında aradım seni, başka yüzlerde, başka ellerde aradım. Aldandım, fakat birgün seni bulmak ümidini kaybetmedim. Nasıl olsa gelecektin birgün. Ve işte geldin de! Bana tatmadığım hüzünleri tattırmaya, bilmediğim kederleri öğretmeye geldin. Acıdan yana ne kalmışsa yaşamadığım hepsini bir bir sen yaşatacaksın bana. Birgün yaşamanın gereksizliğini de senden öğreneceğim. Bu selin akışını hiçbirşey duduramaz artık. Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma. Coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin, mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri beraberinde sürükleyerek gideceksin. İşte o zaman yoklukların en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım. Ergeç gideceksin; beni anlayamadan, beni sevemeden gideceksin. Yalnız bir iç kırıklığı kalacak senden, tesellisiz bir hüzün kalacak. Yıllardır aradığım sendin ama sen gittikten sonra başkasını aramayacağım. Gelmeyecek bile olsan, ömrümün sonuna kadar arardım seni Ama geldin bir kere; ister bilerek gelmiş ol, ister bilmeden... Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Ben Seni Neden Özlüyorum... İsimsiz acıları seviyorum Sen varsan içinde Senli şiirleri seviyorum Kanın bulaşmışsa dizelere Özledim desem uluorta Sormazlar mı adama Kimi Diye Neye Diye Utanıyorum Susuyorum Adın yanıyor dudaklarımda Sahi Ben seni neden özlüyorum Ben seni neden... Ah! Sır tutmaz dilimi eşekarıları sokası Ah! Şu kin tutmaz yüreğim parçalanası Kocaman puntolarla yazmak vardı ya şimdi burada adını Sayfanın tam ortasına Büyük harflerle Ne güzel olurdu..! Ne Güzel Olurdu..! Korkarım Kan Tutacak yine _____senin için* li şiirleri Korkarım! Bir çocuk gibi Sahi Ben seni neden özlüyorum Ben seni neden... Hiç geçtiğin yolları gözlemedim ki Bilmedim ki..! Hangi rüzgar olabilir düşkıran mavi Sen kokan gülüşleri Getirmiş olsun bana anılardan Yok ki..! Neden bu kadar güzel söyletiyor bu acı öyleyse beni Bu acı ki paylaşımsız Ki yapayalnız Bu acı ki baştanbaşa öksüz Sahi Ben seni neden özlüyorum Ben seni neden... Başım dönüyor biliyor musun aklıma geldiğinde Dönme dolap gibiyim soruların merkezinde Sesin geliyor uzaklardan Çok uzaklardan Savaş artığı üç beş radyonun cızırtısından duyulan Sesin Gece Ve Sen Gülümsüyorum Benimlesin İçimin titremesi o gecenin mirası sanma Nedenini sorma Bilmiyorum Sahi Ben seni neden özlüyorum -izin ver üç noktaları tamamlayayım- Ben seni neden... Hiç başka işim yokmuş gibi... Nurten Altınok Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 beni nereye koyuyorsun böyle? neresinde yaşıyorum yüreğinin? var mıyım senin için, gecelerinin masalsı düşü ben miyim yoksa kendin misin?... beni sığdırabiliyor musun içine? hangi yana baksam tünel; sonsuz uçurumlar gibi dipsiz ve kuyu hani içinin aynasıdır ya sevdiğin, benim aynamda karanlık aksetmekte... öyleyse anlarım ki ben de yokum sen de. beni nerede yaşatıyorsun söyle? cennetin miyim senin, amber kokulu bahçelerinde gezindiğin? yoksa kaybolduğun kör kuyun mu, dehliz yalnızlıklarını yitirdiğin? artık anlamsız geliyor tüm sorular yanıtlarını bir gün verecek olsan bile ben de bir şeyler buram buram, ben de çok şey ılık ılık, ben de sen acıtarak, kanayarak eksiliyor... ben seni bunca zamana ağırlayamazken ruhumda aitsizliğim çaresiz çoğalıyor... ve görüyorum aynada yüzü silinmiş suretimi sen bende herşeysin belki ama ben sende yitiyorum için için... beni nerelerde arıyorsun öyle? yüreğine sor bir de mutlaka cevabı gelecektir sessizliğinin... Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 *TERENNÜM Gördüm, seni sevdim güzelim gonce-yi tersin; Sevmek mi güzel, yoksa sevilmek mi ne dersin? Ben ağlıyorum...sen de mi bitab-ı kedersin? Sevmek mi güzel, yoksa sevilmek mi ne dersin? Fark eyledim aşkınla bugün nur ü zalâmı; Sensin geceler manzaramın mah-ı tamamı. Lûtf et! Bana anlat bu muamma-yı garamı; Sevmek mi güzel, yoksa sevilmek mi ne dersin? H.Hüseyin Özsever Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 sen gittin ben bittim.. -------------------------------------------------------------------------------- Gitmem demiştin yüreğinden.. Acılarıma; hayal kırıklığı eklemeyecektin, söz vermiştin, Sonbaharda yaprakları dökülen bir ağaç gibi kalmayacaktım. Yüreğime taş basıp, içimdeki hüznü yazmayacaktım.. Kara yaşlar dökülüyor şimdi göz bebeklerimden. Hayallar, bulut gibi uçuştu bak, bağrımın en tepesinden, Söyle; mutlu musun, sensin beni dipsiz okyanuslara iten, Ellerim boş, gözlerim buz, silemem seni nefesimden.. Gitmem demiştin söz vermiştin yüreğimden, Yalan aşk masalıyla sendin başımı döndüren, Zehrini boşaltan bir karadul gibi, sendin içimi kemiren, Yavaş yavaş beni yok eden, öldüren, bitiren.. Gitmem demiştin yüreğinden, Yıldızlar kaydı sen giderken gökyüzünden, Yüreğimin kıyıları dövüldü çığlığımın şiddetinden, Sen gittin bu rüya bitti, sen gittin ben bittim.. Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2006 Keşkeleri Çıkardım Hayatımdan Keşkeleri çıkardım hayatımdan eyvallahlar bana göre değil artık bana göre değil pişmanlıklar keşkeleri çıkardım hayatımdan. ben seni unuturum sevdiğim ela gözlerini bir bardak rakıya gömerim anıları içime yıllar önce bir temmuz gecesinde zamansız bir yağmur altında başlayan o zamansız aşkımızı unuturum ben seni unuturum sevdiğim zaten hayat bir yalan. gece ağır ağır sırtını vermekte sabaha üzerimde eskiden kalma bir sevdanın yorgunluğu yüreğimin kara kaplı defterinde sararmış sayfaların arasında bir adamın yıllar arkasında kalmış suskunluğu var ve küskünlüğü hayata o ki kapanmış bir kapı umutlarıma çaresizliğe bir geçit durma hadi gözlerimden de çekip git çek git gecelerimden bir daha girme düşlerime kanıma girme artık yeter git. kimseler bilmez geceden başka yine yalnızım sokaklar dolusu insan içinde bir ben bir ben yalnızım. gece ağır ağır sırtını vermekte sabaha ne fırtınalar kopar yine içimde bu sevda yakar yüreğimi yıkar derinden susar içimdeki ağıtlar geceler inadına susar ben susarım. an gelir zamanlar dolusu ağlarım ağlarım çocuk gibi ihanet karası gecelerde kıvrandırır bir sancı ***** bir kurşun gibi arkadan vurur yalnızlık sabahlara kadar ağlarım ağlarım ölesiye. neden içi karanlıktı bu kadar gecelerin neden geceler umut taşımaz sabaha ve neden ağlatır beni bu uzun yolculuklar yeter artık yeter buraya kadar keşkeleri çıkardım hayatımdan eyvallahlar bana göre değil bana göre değil yerli yersiz ağlamak madem ki bir kez yaşanıyor bu hayat kılıcımı çektim kınından kuşandım cesareti ve bitirdim esareti gömdüm denizlere. keşkeleri çıkardım hayatımdan eyvallahlar bana göre değil artık anladım ki insan her an sevebilir mevsimsiz açan bir çiçek gibi dirilir yeniden keşkeleri çıkardım hayatımdan. geleceksen bugün gel yarın çok geç olabilir. Şebnem Kısaparmak Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2006 *OZAN Islak yol ve kırık dal Bir güz adamın içinde Bakınır bizden öte Bir göz adamın içinde Şıra şaraba dönmüş Bir giz adamın içinde Oktay Rıfat HOROZCU Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2006 belki anlatılır,belki anlatılmaz, bu karamsarlığın nedeni. unutmaya yüz tutmuşken, neden tekrar aklımdasın gecelerimde,gündüzümdesin, özlemek değil bu güzel olan bir kaç anı anımsamak ama gözleri yaşlı ama kalbi buz kesmiş, şimdi sensizliğe yelken açmışken, neden haber getiriyor kuşlar? neden ağaçlar tatlı tatlı fısıldıyor adını, dün ilk kez uyuyamadım sensizliğin ardından, gözlerim karanlığın içinde,aydınlığını aradı, birde akşam rüzgarı eşlik etti yalnızlığıma. belki o an sesini duysam kendimi uykunun derinliğine bırakabilirdim.. herşey,herkes,tüm dünya girdi aramıza, boş kollarda aradın paha biçilmez mutluluğunu. bendeki aşkı hiçe saydın, senin gibi bir dünya servetine kanmadım, gidipte beş para etmez insanlarla,aramızdaki aşkı öldürmedim.. sen şimdi rahatmısın?? eğlenebiliyormusun sahte gülüşler etrafında, ya da eğlandirebiliyormusun yalanlarınla. hala eskisi gibimisin? hiç mi değişmedin? biliyorum seni değiştirmeye hiç hakkım olmadı, günlerce yazabilirim seni, ya da bir anda silip atabilirim. ya gelir tekrar koynuna girerim, ya da sensizliği dost bilir sarılırım boş bir hayaline savrula savrula uzaklara göçerim. sensiz değeri yok geçen zamanın, içimde senden kalan bir hüzün, dilimde sessiz adın kimseler duymuyor artık sen ve beni, onlarda benimle birlikte alıştılar bu terkedişe. ne güzel bir resminin olamaması, kendimi bu şekilde alıştırabilmek herşeye. aynı şehirde kocaman bir yalan olarak yaşamak, ve dönüp dönüp karlı kaldırımlara bakmak, ulaşabileceğim bir numaran varken,arayamamak ne bileyim unutmadım mı acaba seni neden yazıyorum sanıyorsun sevmesem niye karalayım kağıdı kalemi.. özlediğim bişeyler var, senden de benden de öte bir sıcaklık bölsün rüyalarımı bir nefes ver birde kokunu bırak ellerime, sen gitsende kokun kalıyor yastığımda, itiraf etmeliyim ki özlüyorum seni, bende bilmek isterdim senin tarafından özlendiğimi, vede beklerdim kapımı çalışını, sensizlik vurmadan zamana, sen gel, sen gel... Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2006 Gelemem ( Güneş asırlardır neden böyle kavruluyor , belli ki kızgın yitirdiğine ...) Kalbime gömüp seni yaşarım belki Belli mi olur Parçalanmış yağmurlar yağmaz Yaşlı güneş doğmaz olur Yitik denizler çekilir Yorgun yıldızlar yok olur Bütün çiçekler solar Kuşlar ötmez olur Issız gezegenler başka galaksilere gider Kuyruklu yıldız dünyaya çarpar İşte o zaman beni bekleme gelemem Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2006 *ESİN Tüneğinden bir yumurta bırakıveriyor tavuk düşüncesizlik işte bir an dalgınlık ama düşüyor yumurta pattadak samanın içine: öngörülüydü çiftlik sahibi kadın ne çok kırık şiir vardır kimbilir hiçbir kitapta yoplanmayan Raymond Queneau (Teoman Aktürel-Çeviri) Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2006 Şimdi geri dönüşü olmayan bir yoldayım İçim hep senden yana olsa da İçim hep kan ağlasa da Bir tarafım asla der gibi Böler beni ikiye An gelir haykırmak isterim seni deli gibi sevdiğimi Hala unutamadığımı An gelir yaptıkların geçer gözümün önünden film şeridi gibi Şu an ne yaptığını bilmem , duymam, görmem Sorarım kendime Ben ona bir şeyler yazarken Acaba gelir miyim aklına O da benim gibi çareler arar mı Her telefon çalışında içi acır mı Benzetir mi başkalarını bana Benim onu benzettiğim gibi Artık geri dönüş yok bilirim Eksikliğini hissetsem de Özlemeyi sayende çok iyi bilsem de Unutmak yerine istemeden, çaresizce kabullensem de Bilirim artık çok geç Ne sen dönebilirsin geri ne de ben gel diyebilirim sana Seni seviyorum tek diyebildiğim bu... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2006 Yalnız Bir Opera Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim İmrendiğin, öfkelendiğin Kızdığın ya da kıskandığın diyelim Yani yaşamışlık sandığın Geçmişim Dile dökülmeyenin tenhalığında Kaçırılan bakışlarda Gündeliğin başıboş ayrıntılarında Zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin. Yaz başıydı gittiğinde, ardından, Senin için üç lirik parça yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine Çerçevesine sığmayan Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu. Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat:16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda. Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını Takvim tutmazlığını Aramızda bir düşman gibi duran zamanı Daha o gün anlamalıydım Benim sana erken Senin bana geç kaldığını. Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı. Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık. Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak? Şimdi biz neyiz biliyor musun? Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek Herşeyi bir başka aşka erteleyeceğiz. Kış başlıyor sevgilim Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan Oysa yapacak ne çok şey vardı Ve ne kadar az zaman Kış başlıyor sevgilim İyi bak kendine Gözlerindeki usul şefkati Teslim etme kimseye, hiçbir şeye Upuzun bir kış başlıyor sevgilim Ayrılığımızın kışı başlıyor Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak... Böyle zamanlarda herşey birbirinin yerini alır Çünkü herşey bir o kadar anlamsızdır İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz Çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığımız anlar, Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, Çağrışımlarla ödeşemezsiniz. Dışarda hayat düşmandır size İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz Bir ayrılığın ilk günleridir daha Herşey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup Kulak verdiğiniz saat tiktakları Kaplar tekin olmayan göğümüzü Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz Bakınıp dururken duvarlara Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına, Başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya Kendimizi hazırlar gibi. Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, Ve kazanmış görünürken derinliğimizi Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar Göremeseniz de, bilirsiniz Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar. Bana zamandan söz ediyorlar Gelip size zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da herşeye nasıl iyi geldiğinden Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir. Gün gelir bir gün Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide O eski ağrı Ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten bitmişsinizdir. Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan Herşeye iyi gelen zaman sizi kanatır olmuş Saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Günlerin dökümünü yap Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini Kim bilebilir ikimizden başka? Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış Bir ilişkiyi, duyguların birliğini, Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız herşeyi bir düşün Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Bunlar da bir işe yaramadıysa Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden İkindi yağmurlarını bekleyen Yaz sonu hüzünlerinden Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim Geçti her çağın bitki örtüsünden Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından Bakarken dünyaya Yangınlarla bayındır kentler gibiyim: Çiçek adlarını ezberlemekten geldim Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların Unuttuklarını hatırlamaktan Uzun uzak yolları tarif etmekten Haydutluktan ve melankoliden Giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden Duyarlığın gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Yaram vardı, bir de sözcükler Sonra vaat edilmiş topraklar gibi Sayfalar ve günler Işık istiyordu yalnızlığım Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk...Bitti. Soldu şiir. Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk Birlikte çıkılan yolların yazgısıdır: Eksiliyorduk Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim Her otelde biraz eksilip, biraz artarak Yani çoğalarak Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında Ağır ve acı tanıklıklardan Geçerek geldim. Terli ve kirliydim. Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları Ve açık hayatları seviyordu. Buraya gelirken Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri Ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri... panayır yerleri... Ölü kelebekler... Ölü kelebekler... Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim. Adım onların adının yanına yazılmasın diye Acı çekecek yerlerimi yok etmeden Acıyla baş etmeyi öğrendim. Yoksa bu kadar konuşabilir miydim? İpek yollarında kuzey yıldızı Aşkın kuzey yıldızı Sanırsın durduğun yerde Ya da yol üstündedir Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı. Aşkın bir yolu vardır Her yaşta başka türlü geçilen Aşkın bir yolu vardır Her yaşta biraz gecikilen Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler Gözlerim Aşkın kuzey yıldızıdır bu Yazları daha iyi görülen Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler İlerlerim Zamanla anlarsın bu bir yanılsama Ölü şairlerin imgelerinden kalma Sen de değilsin. O da değil Kuzey yıldızı daha uzakta Yeniden yollara düşerler Düşerim Bir şiir yaşatır herşeyi yaşamın anlamı solduğunda Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler Yaşamsa yerli yerinde Yerli yerinde herşey Şimdi herşey doludizgin ve çoğul Şimdi herşey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi Şimdi herşey yeniden Yüreğim, o eski aşk kalesi Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden Dönüp ardıma bakıyorum Yoksun sen Ey Sanat! Herşeyi hayata dönüştüren. Murathan Mungan Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.