Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 17 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2006 BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden. Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti. ORHAN VELİ KANIK Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 17 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2006 *Gencecik ustanın ağıdı çocuk yaşta küçük yaşta canım yaşta gözüm yaşta bir lokma ekmek derdine düştü gurbet ellerine abdullacık genç ustacık atlantik denilen yerde dönerci girip dönerde ustaca kesip kebabı oldu işinin erbabı yüreği gon- ca goncacık bir gün izine çıkınca dönerde çalışan gece patron iki işi birden görmeyi istedi ondan abdullacık genç ustacık dedi ki"patrona" olur yalnız ücretim de olur sekiz yerine on altı saat çalışanın hakkı bilinci to- mur tomurcuk kardan gözü dönmüş patron ağzı leş gibi anason çok gördü üç beş parayı sövdü dövdü abdullayı abdullacık genç ustacık polise şikayet etti derdi gülüşmeye yetti bunca küçük düşürülme abdullayı canından etti onuru yıl- dız yıldızcık gitti boğaz köprüsünden attı sulara kendini duyurdu dosta düşmana onurunun ölmediğini abdullacık genç ustacık ana babası burdur'dan geldi aldı tabutunu arkadaşları patrondan sormaktalar hesabını öfkesi bı- çak bıçacık Yaşar Miraç Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 17 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2006 Daha Ölmem Yokluğundan kalma sızılar bunlar. Büyük yaraların ardından kalanlar. Bilmediğin ve hiç bilmeyeceğin. Gece yarılarında aniden sıçramaların, Sabahlara kadar seni sayıklamanın, Her yağmurda seni dilemenin İzleri. Kimse bilmedi seni ne çok sevdiğimi. Sen bile. Baharda kuşlara söyledim, Göçüp gittiler. Yazın suya anlattım, Buharlaşıp gittiler. Son çarem kar taneleriydi ki Sen üzerlerine basarak gittin. Sana gücendiler, Söylemediler. Şimdi çok uzaklarda bir yerdesin Bilmediğim. Dönmeyeceğin bir yerde. Yaralarım her geçen gün büyüyor. Sızısı biraz daha artsa da Ölene kadar hayattayım. Sen dönene kadar hayattayım… Erol Ardıbatan Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı” Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk. Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... Hani tauna da zuldür bu rezil istila... Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil, Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına, Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ... Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz. Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab, Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab. Öteden saikalar parçalıyor afakı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller, Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyare. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram? Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam. Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer; Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi; “O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi. Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i... Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın? “Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab... Seni ancak ebediyetler eder istiab. “Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına; Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle; Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan; Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan; Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına; Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına, Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i, Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran... Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın; Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat, Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber. Mehmet Akif ERSOY Alıntı
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 yavaşça ölür onlar yavaş yavaş ölürler seyahat etmeyenler, yavaş yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler, vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar. yavaş yavaş ölürler izzetinefislerini yıkanlar hiçbir zaman yardım istemeyenler. yavaş yavaş ölürler alışkanlıklara esir olanlar, her gün aynı yolları yürüyenler, ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler, elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen veya bir yabancı ile konuşamayanlar. yavaş yavaş ölürler ihtiraslardan ve verdikleri heyecandan kaçınanlar, tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar yavaş yavaş ölürler. yavaş yavaş ölürler aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler, rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar, hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar. yavaş yavaş ölürler. pablo neruda Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 BU GELEN GÜN Bütün iş bu gelen günde İçim titriyor sevinçten Biraz, biraz daha... derken Ortalık güneşler içinde MELİH CEVDET ANDAY Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 NE varsa ( ! ) Bir gün herşeyin üstüne sünger misali ! Çekmeli hayatı! Ansızın, acıtmadan.. Arkanda hiç bir iz bırakmadan sessizce tertemiz Geleceğe dair yaşanılacak NE varsa ( ! ) Herşeyden kopmalı; düşünmeden arkana bakmadan, Kimler üzülecek diye düşünmeden; Bir rüzgar gibi esmeli içine O rüzgarın soğuğu. Girmeli, Acıtmalı ! Yakmalı hatta yüreğini; Gözlerinden yaşlar süzülmeli ansızın Hayatın bir film şeridi gibi geçip gitmeli gözlerinin önünden, Her geçen karede bir damla yaş daha Süzülmeli şakaklarından Korkularını satmalı bir pezevenk gibi Hain geçmişine umarsızca. Ne önemi varki ; Kan revan içinde kaybolmalı Hatta tüm günahlarınla soyunmalı sonsuz karanlığa Bir daha bir daha ve bir daha Haykırmalı YALNIZLIĞA Kaybolan yılların ardından Ne yaptığını bilmeden Arkana bile bakmadan... Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Sensizliğime! Her sabah gün doğarken uyanıp, Seni sevdiğimi söylüyorum Sensizliğime! Adını sayıklıyorum Gündüzleri; Şiirimde, şarkımda. Geceleri; Düşümde, rüyamda. Ve nihayet akşam olup, Güneş batınca, Seni özlediğimi haykırıyorum. Beni sensiz bırakan güne! İbrahim Uğur Toprak Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Ateşe verip tahta gemilerini Gene o kıyıda kalırlar her eylül Yaprakları sonsuza dökülmüş bir parkında İstanbulun Dallar küçük çocuklar gibi üşür Gitmiştir bütün görüntüleri durgun suların Eylüldür Gecenin denizinde o beyaz martı Issız kanatlarını çırpar yorgun Sis dağılsa belki uzakta Belki uzakta gözleri görünür Düşer gölgesine yaprak Eylüldür Sessiz rüzgarıdır uzak dağların Andıkça daha yakın daha belirsiz Büyük unutulmuşların denizinde dalga Büyür sabahlara kadar büyür Bitmiştir yürünecek yolların Eylüldür Ergin Sander Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 Şuan gece yarısı, Bana göre günün tam ortası, Satırlara döküyorum şuan seni, Anlatmak için kelimeler yetmiyor inan ki, Gün batımıyla yalnızlık gelir kapıya, Sanki, sanki adeta durur dünya, Sokaklar hiç olmadığı kadar sessiz, Şimdi bi ümitle sabahı bekleyeceğiz, Güneş kendini gösterene kadar, Ben seni düşlerim, Keşke, keşke şuan yanımda olsa derim, Bir ümitle yollarını gözlerim... Gel güzel yeter ki gel, Ben seni gelmesende bekleyeceğim... Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 Birden Bire Bitmeyecek Sensizliğe alışmak ne kadar da zor Korkarım hiç alışamayacağım ben buna Salkım söğüt saçlarına düşsede aklar, Yapraklar sararıp dökülse gelsede sonbahar Yüzünde yılların çizdiği kırışıklar Zamanın son vagonunda da olsan Alışamayacağım sensizliğe korkarım Ve bitmeyecek bendeki sevdan Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 hadi ama… Bakma öyle hınzır hınzır..! Üşürüm sonra. Bahanem olursun Koynuna sığınmaya. Al götür beni uzaklara Sana yakın neresi varsa Nurten Altınok Alıntı
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 Yürek çağrısı Acılı yağmurlarla düşmüşüm yere Tatlı su göllerine akamıyorum Yüzüm yüreğim deprem dalgası Bu gül kıyımlarına bakamıyorum Her sevi bir turkudur bağrımda Her öfke bir ağıt Ağıtlar kuşatmış dört yanımı Kendi türkülerimi haykıramıyorum Şarkılarla bezeniyor ufuklar Yüreğim patlıyor dağbaşlarında Yüreğim Sancımı duyar mısın yaralarında Kuş seslerinde yas nağmeleri Şarkılar sabır ve çile makamında Mendilimde öfke çıkınımda bilinç Uykusuz kalır mısın kitaplarıma Dudaklarımda hüzün Avucçarımda sevinç Kulak verir misin çığlıklarıma Dağları aşarak gelmişim sana Demir kapıları kırarak Işık olur musun karanlıklarıma İsterim ki senden Yaylalarda otlak olasın Ovalarda ırmak olasın Yayılasın göğsümün kırlarına Sarasın beni sarasın Dallarını sevdası düşmüş toprağa Olgun meyvelere hasret gençliğimiz Zamanın billur cağlayanı Gürül gürül akarken avuçlarımızda Bir damla yağmur adına Yakarmış dağbaşlarında yüreğimiz Gökyüzünde sanılmış bütün yaşam Gökyüzüne çivilenmiş ellerimiz Ateşler yine parlıyor dağlarda Dolular yine kırıyor çiçekleri Gecenin karnına inerken şafağın tekmeleri Bulutları delen ışıklar Ezik ve kinli Aydınlık iri Sanki kocaları işkencede kadın gözleri Nasıl kapanır bu kanayan yara Nasıl anlatılır ki sana bu hal Terimde tuz gözyaşımda bal Bağdaş kurar mısın soframa Gözlerimde umut yüreğimde aşk Ölümleri boşlayıp düşer misin sevdama İsterim ki senden İnancıma aşık olasın Zindanıma ışık olasın Yürüyesin gönlümün yollarına Sorasın beni sorasın İnce kabukları zorlanıyor zamanın Gelecek damlıyor yorgun havuzlara Damlalarla yılların gelin yüzü Suların üstünde koskoca bir cağ Umutlar sığmaz oluyor alanlara Baharda gazel dökme bahçelerime Ben yaşamayı bilmez miyim Çocuklarım okul yollarında Okullarım sabah kollarında Sanki güzellikleri görmez miyim Papatya beyazlığında ölüm sarısı Karanfil kıvrımlarında kan Bu çicekler uğruna ölmez miyim De gülüm ben seni sevmez miyim Bahar değil acı yükleniyor dallarıma Yapraklarımda ayrılık Meyvelerimde gurbet Vuslat olup gelir misin kollarıma Ellerimde kiş saçlarımda kar Cemre olup düşer misin toprağıma İsterim ki senden Yılgınlıkta inanç olasın Zulme karşı direnç olasın Gömülesin aşkımın sularına Göresin beni göresin Göresin ki destan edesin Söyleyesin dillerden dillere Bir türkünün dizelerinde Bir kavalın nağmelerinde Alıp başını gidesin Bağrı yanık yeller üstünde Güneşin rengiyle düşesin ufuklarıma Kırasın karanlıklarımı kırasın Adnan Yücel Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 sen gelmez oldun SEN GELMEZ OLDUN UYKUSUZ GEÇEN GECELER ÇOK OLDU NİCELER BU KALBİM SENİ İSTER SEN GELMEZ OLDUN AĞLAMAKTAN GÖZYAŞLARIMI KURUTTUM BENLİĞİMİ BENDE UNUTTUM HEP YOLLARINI BEKLER OLDUM AMA SEN GELMEZ OLDUN BİRTEK SENİ SENİ SEVDİM SEN KALBİMDE TEKTİN HEP YOLARINI BEKLEDİM AMA SEN GELMEZ OLDUN Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Ah su geceler, karanlik geceler Beni sensizlige daha cok itenler Geceleri seni daha cok özlüyorum Geceleri sensiz olmak cok koyuyor bana Yalnizlıgımda suclu olan kim diye düsünüyorum? Benmiyim yoksa sen mi? Bir cevap bekliyorum birinden, bir hesap! Ama kimse agzını acıpta senle ilgili bir laf etmiyor Sanki sen hic yasamadın, sanki hic hayatıma girmedin gibi Aglamak geliyor icimden, aglayıp acımı azaltmak Olmuyor, yapamıyorum, su demirden kabugumu kıramıyorum Gün gelir buda gecer diyorum, unutursun onu! Oysa kendimi kandırıyorum insan kendisini unuturmu? Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 MİS! Mis gibi şeftalinin sırasıdır şimdi Haziran maziran derken o da çıkacak Aldatılmış ruhum çıkacak Adım deliye çıkacak Mehmet Taner Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Bahardır Adım Güneştir Sembolüm Bahardır adım güneştir sembolüm Umutsuzluğa çiçek satarım Hasretliği süpüren rüzgarım Gönüllere dost seyyahım Kırgınlıkları toplayan hurdacıyım Kış gönülleri bahara döndüren falcıyım Kavuşamayan aşkların arasında postacıyım İster içinde ister yanında arkadaşınım Nefsinde sınır beyninde düşünceyim Benliğindeki benim Aynanım nasıl görmek istersen Sen ne istersen ben oyum Nurten Tarım Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 HAYDİ GÜLE GÜLE GÜLÜM Haydi güle gülü gülüm haydi güle güle Hani ağlamak yoktu? Ağlama kızım, gözüne batacak sürmelerin. Taksiye bindin işte, işte hapishanesinde yattığım şehrin geçiyorsun içinden. Şöför belki ben yaşta bir adam dikiz aynasından bakıyor sana anlıyor bu güzel kadının ağlamasını. Belki onunda içerde yatanı vardır, belki tanır beni, belki kendiside bizdendir. Biliyorum: Demirlerden seyrettiğim bu şehir kaplıcalar türbeler ipek fabrikaları ve kocaman bir çınardır. Ve sahici insanları benim insanlarım nasılda perişan... Fakat yüzlerine güneş vurmuş gibi olmuştur sen gözyaşları arasından onlara baktığın zaman. Sen bu şehre bundan öncede geldin demek? Sen bu şehre gelesinde beni aramayasın! Öylemi? AĞLA GÜLÜM! Hemde hüngür hüngür ağlamalısın. Hayır ağlama, Allah belamı versin benim ağlama! Etrafına bak: Ben ve şehir çoktan arkada kaldık NAZIM HİKMET Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 Beni en güzel günümde Sebebsiz bir keder alır Bütün ömrümün beynimde Acı bir tortusu kalır. Anlayamam kederimi Bir ateş yakar derimi İçim dar bulur yerini Gönlüm dağlarda bunalır. Ne bir dost ne bir sevgili Dünyadan uzak bir deli Beni sarar melankoli Beni sarar melankoli. Ne kış ne yazı isterim Ne bir dost yüzü isterim Hafif bir sızı isterim Ağrılar sancılar gelir. Yanıma düşer kollarım Görünmez olur yollarım En sevgili emellerim Önüme ölü serilir. Sabahattin Ali Alıntı
Φ TANİA HAYDE Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 VUSLAT Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar, Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı, Görmezler ufuklarda, şafak soktuğu ani... Gördükleri Rusya ezeli bahçedir aşka; Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka. Bülbülden o eğlencede feryada işitilmez; gül solmayı; mehtaba, azalıp gitmeyi bilmez... gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi... Zenginler o cennette fakirlerle müsavi; Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler, Sonsuz gibi, bir fıskiye ahengini dinler. Bir ruh, o derin bahçede bir defa yasarsa Boynunda Onun kolları, koynunda O varsa, Dalmışsa Onun saclarının rayihasiyle, Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle. Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık Bir mucize halinde o gözlerdendir artık. Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe susuzdur Zira, susatan zevk, o dudaklardaki tuzdur. İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan... Bir sır gibidir azcık ilah olduğumuzdan. Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler. Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler? Aşk, onları sevkettigi günlerde, kaderden rüzgar gibi bir sevk alır, oldukları yerden. Geldikleri yol, Ömrün ışıktan yoludur o! Alemde bir aksam ne semavi koşudur o! Dört atlı o gerdune, gelirken dolu dizgin, Sevmiş iki ruh ufku görürler daha engin, Simaları her lahza parıldar bu zefirle; gök, her tarafından, donanır mes'alerle! Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda, -Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da- Bir an uyanırlarsa leziz uykulardan, Baştanbaşa, herler kesilir kapkara, zindan... Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak... Günden güne, hicranla bunalmış gibi, yanmak... Ey tali! ölümden ne beterdir bu karanlık! Ey Aşk! O gönüller sana mal oldular artık! Ey vuslat! O asıkları efsuna Rafet! Ey tatlı ve ulvi gece! yıllarca devam et! YAHYA KEMAL BEYATLI Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 vefasz Sende vedaların hiç tarifi yok, Çektiğim acıyı ruhun duyarmı? Canım deme bana canım değilsin, İnsan hiç sevdiği cana kıyarmı? Bizde adettendir gidenler dönmez, Bekleme boşuna bu zafer benim. Sana gönül veren düşünsün artık, Gururum aşkımdan büyüktür benim, Alıntı
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 Gözlerinin içine değsem Sana beni anlatabilsem Yıllarca susmuşken şimdi Tekrar yeniden diyebilsem Ellerinin boşluğunda yansa avuçlarım Üşüsem yokluğunda tek başıma Ağlasam derdim yüzse göşyaşlarımda Tekrar seni sevdiğimi duyabilsen Bir şarkı mırıldansam içimde Seni hasretimle buluştursam kalbimde Acılarını terkettirsem yüreğinde Tekrar istesem aşka dilek Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 .....................SUS..................... Bu gece yanımda olabilmeliydin Gölgeni seyredebilmeliydim holde gezinen Mutfaktan bir şeyler aramalıydın ve Kırılmadıydı bir bardak mermerde, en kıymetlisinden -Canın sağ olsun, seslenebilmeliydim, - boş ver aldırma Yüreğinin atışını duyabilmeliydim bu gece, dalga dalga Şekerini karıştıran bir kaşığın bardak sesine karışmalıydı sesin –Sen de ister misin? Bu gece yanımda olabilmeliydin Demleyebilmeliydik zamanı seninle Demlenebilmeliydik Korumasızdır yavruları kumruların / biraz saf, uçmaya hevesli Taşıyamaz kanatları oysa acemi uçuşları En uslu dokunuşlarım gezinebilmeliydi saçlarında / düşmeden önce Çenenden tutup yüzünü bana doğru kaldırabilmeliydim Körkuyu gözlerinde dibe vurabilmeliydim özlediğim Kozasında büyümeliydi mavi şafak renginde ipekten bir sevgi Ayrılık nedir bilmemeliydi ve öğrenmemeliydi Ölüme bir türlü sonsuzluk dendiğini İbadetine diz çökmüş bir bekleyişin dualarında Kokun dokunuyor önce bam teline sızımın / pan flüt eşliğinde Arka fonda gözü kan çanağı yarasa geceler bekçim Resimlerinde flu bir bulut / kir beyazı, pamuk duman Çalmayın mavimi diyorum gözlerimin mayasından Acıtıyor dudaklarımı filtresinden yanan ateş Bu kaçıncı bilmem Bu kaçıncı sigaram Bu gece yanımda olabilmeliydin, çırılçıplak soyunup geçmişinden Harman yeri savrulmuş duygularıma yenik düşmüşlüğümde Küfürlerin binini bir paraya savurduğum bu yazgıya Öpebilmeliydin dudaklarımdan - Sus..! Bu gece yanımda olabilmeliydin İmansız bir acının terkisinde kırbaç ıslığı sesim ..........Sus / tura ....................bilmeliydin ..........Sus / a ....................bilmeliydim Bu gece yanımda olabilmeliydin... Nurten Altınok Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2006 *YALNIZ Yalnızlığın kadarsın Yalnızlığın mis kokmalı Yalnızlık dediğin büyük bir zindan dünyanın en kalabalık zindanı dinden imandan çıkarır Ama öyle bir adam ederki insanı Bedri Rahmi Eyüboğlu Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.