-
İçerik Sayısı
2.917 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
_asi_ tarafından postalanan herşey
-
herkese merhaba
_asi_ şurada cevap verdi: arayüz başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi Tanıyalım
Hoş geldiniz Arayüz -
KOSSUTH EVİ MÜZESİ Kossuth Evi Müzesi (Macar Evi olarak da bilinir), Kütahya'da 1982'den beri ziyarete açık olan bir 18. yy Türk evidir. Bu evde 1850-851 yıllarında yaşamış olan Macar Özgürlük Savaşı önderlerinden avukat Lajos Kossuth'a ait özel eşyalar ve Macar kültürü ile ilgili objeler serglenir. Macar anayasasının taslağı bu evde hazırlanmıştır. Müze, Börekçiler Mahallesi Macar Sokak'ta yer almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'na sığınarak bu evde ailesi ile birlikte 1 yıl yaşayan Lajos Kossuth, Türkçe bir gramer kitabı yazmıştır. Müzede yazdığı gramer kitabının fotokopileri, müzik aletleri, tütün kıyacağı, tabaka gibi objeler, 18. yy'dan kalma bir piyano, porselen yemek takımları ve Budapeşte’nin eski fotoğrafları ile klasik Türk evine ait etnografik eserler görülebilir. 2 katlı ve 7 odalı müze-ev, bahçe içindedir ve sokağa penceresi yoktur. Selamlık bölümünün bulunduğu birinci katta yemek odası, yatak odası ve çocuklara ait bir oda ile çalışma odası yer alır. Odaların içerisinde yerli dolaplar, yüklükler, şömine, oyma şerbetlik, raflar ve sedirler bulunmaktadır. 1849'da ülkesinin bağımsızlığını ilan eden ve ilk cumhurbaşkanı olan Lajos Kossuth, Avusturya'ya karşı verilen savaşı Rusya'nın Avusturya yanında savaşa girmesi üzerine kaybetmiş ve Kütahya'ya sürgün edilmişti. 1851 yılında bir Amerikan Savaş gemisi ile ülkeyi terkedene kadar bu evde yaşamıştır. Macar Özgürlük Savaşı'nın yıldönümünde müzede düzenlenen törenle anılmaktadır.
-
KÜTAHYA ÇİNİ MÜZESİ Kütahya’nın merkezinde, Ulucamii’nin hemen yanında bulunan ve tarihi çinileri bizimle buluşturan dünyanın ilk ve tek çini müzesidir. İçindeki yekpare mermer şadırvandan dolayı halk arasında ”Gökşadırvan” olarak adlandırıldırılan bu yapı, aslında Germiyan Beyi II. Yakup (1387-1429) tarafından yaptırılan külliyenin imaret bölümüdür. 5 Mart 1999 tarihinde restorasyonu yapılarak Çini Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Restorasyondan önce uzun yıllar Vahid Paşa Halk Kütüphanesi olarak kullanılan yapıya, 20. yy’da Ulucamii’deki tadilat çalışmaları nedeniyle mihrap eklenerek bir süre ibadete burada devam edilmiştir. (Müzedeki çinilerin resimleri yazının sonundadır.) Kubbeli ve şadırvanlı orta mekana, üç yönde kubbeli eyvan ile iki oda açılmaktadır. Türbe bölümü kesme taş işçilikli olup, burada topraklarını Osmanlı’ya vasiyet eden 2. Yakup Bey’in çinili sandukası yer almaktadır. 1960 yılında yıkılan medresede yer alan kitabe ise giriş kapısının solundaki nişe(duvar içindeki oyuk) yerleştirilmiştir. Bu kitabe, 39 satırdan oluşmaktadir ve Osmanlı Türkçesiyle yazdırılmıştır. Üzerinde Germiyanoğlu 2. Yakup’un vakfettiği yerler, burada çalışanlara verilecek ücretler ve medreseye gelen misafirlere nasıl davranılacağı belirtilmiştir. Müzedeki Çiniler Müzenin vitrinlerinde, 14. yüzyıldan başlayarak günümüzde yapılan çini örnekleri yer alıyor. İş adamı Rıfat Çini’nin müzeye bağışladığı değerli eski çinilerin de sergilendiği bölüme, Rıfat Çini’nin babası Mehmet Çini’nin adı verilmiş.Çinicilerin üstadı Hafız Mehmet Emin’in gümüş mührü, torunlara tarafından müzeye bağışlanmış ve bu kişinin kendi eseri olan çini sehpa da müzede sergileniyor. Müzenin iç kısmında sağ tarafta bulunan odada en eski Kütahya çinileriyle çini yapımında kullanılan madde, boya, fırça ve desen örnekleri yer alıyor. Bu malzemeler, çiniciliğin ne kadar zahmetli bir iş olduğu konusunda ziyaretçilere bilgi veriyor. Topkapı Sarayı’ndan getirilen İznik çinilerinin en nadide duvar karo örneklerinin müzede sergilenmektedir. Eski çini ustaları, mercan kırmızısını sır olarak sakladıklamakta ve bu rengin formüllerini kendilerinden başka kimse bilmemektedir. Soldaki odada, Kütahya Tanıtım Vakfı (KÜTAV) tarafından yapılan çini yarışmalarında derece alan tabaklar ile çini pano örnekleri ve 1921 tarihli eski bir çeşme kitabesi sergilenmektedir. Tarihte İlk Toplu İş Sözleşmesi Tarihteki ilk toplu iş sözleşmesi olan ve 1766′da Kütahya’da imzalanan Orijinali Ankara’daki Milli Kütüphanede olan Fincancılar Anlaşmasının bir örneği de çini müzesinde bulunmaktadır. Vali Ali Paşa huzurunda yapılan anlaşmada 24 iş yerinden başka iş yeri açılmayacağı belirtilerek, fincancı usta, kalfa ve çırakların alacağı ücretler tek tek yazılmıştır. Bu anlaşmaya uymayanların ölüme bedel kürek cezasına çarptırılacağı belirtilmiştir.Müzenin bitişiğinde suları dinmeden akan eski bir sakahane ile hemen yakınında 2000 yılında Kütahya Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazılarda ortaya çıkarılan ilk Germiyan eserlerinden biri olan eski bir hamam kalıntısı da vardır.
-
AİZANOİ ANTİK KENTİ Aizanoi antik kenti, Kütahya’ya 57 km. uzaklıktaki Çavdarhisar İlçesindedir. Efes ile çağdaş olan kent Penkalas ırmağının iki yakasına kurulmuştur. Kentin ismi Su Perisi Erato ile efsanevi kral Arkas’ın birleşmesinden ortaya çıkan Azan isimli mitoloji kahramanından kaynaklanmaktadır. Aizanoi antik kenti Frigya’ya bağlı yaşayan Aizanitislerin ana yerleşmeleriydi. Kent alanı M.Ö.3000 yıllarından itibaren yerleşmeye sahne olmuştur. Helenistik dönemde Bergama Krallığı ile Bithinya arasında el değiştirmiştir.M.Ö. 133′de Roma egemenliğine girmiştir.Erken Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olan Aizanoi 7.yy.da önemini yitirmiştir. Ortaçağ’da (13.yy) Çavdar Tatarları’nın üssü olan kent daha sonraları Çavdarhisar ismini almıştır. Antik kentte; Zeus Tapınağı, Antik Borsa, Stadyum ve Anfi Tiyatro ile Mozaikli Hamam, Antik Köprüler ve Sütunlu Yol görülmeye değerdir. ZEUS TAPINAĞI Dünyadaki en sağlam kalan Zeus Tapınağının yapımına M.S. II.yüzyılda İmparator Hadrian zamanında başlanmıştır. Tapınakta kısa yanları her birinde 8′er,uzun yanların her birinde 15′er İon sütunu yer alır. 53×35 m. ölçülerinde bir podyumun üzerinde yer alan tapınağın altında tonozlarla örtülü bir mekan yer almaktadır ki; bu plan Anadolu’da Roma mimari sanatında pek alışılmamış bir uygulamadır ve benzerine rastlanılmamıştır. Bu mekan muhtemelen kehanet yeri veya tapınağa ait depo olarak işlev görmüştür. BORSA BİNASI Dünyanın ilk borsası Aizanoi Antik Kentindedir. M.S. 2.yüzyılın 2. yarısında tahıl pazarı olarak kullanılmıştır. 1971 yılında kazısı yapılan borsa binasının kısmen onarılan duvarlarında M.S. 4.yüzyılın başlarında İmparator Diocletian’ın 304 yılında enflasyonla mücadele için yaptığı ücret tespitlerinin bir kopyası vardır. Bu yazıtta imparatorluk pazarlarında satılan tüm malların fiyatları yer almaktadır. Örneğin; kuvvetli bir köle iki eşeğin fiyatına, bir at ise üç köle fiyatına eşittir. STADYUM VE TİYATRO Aizanoi’deki Stadyum - Tiyatro kombinasyonunun dünyada benzeri yoktur. Yapımına M.S. I. yüzyılda başlanmış ve aralıklarla III.yüzyıla kadar sürmüştür. Stadyumun oturma grupları hafif çokgen biçimli olduğu için yapı orta kısımda genişlemektedir. Stadyum ile tiyatroyu ayıran duvarın stadyum cephesi mermerlerle kaplı olup tiyatronun sahne kısmı ise zengin mermer bezemelerle kaplıydı. Bu bezemeler depremler sonucu oturma basamaklarının ortasına yıkılmışlardır. ANTİK KÖPRÜLER Penkalas denilen Koca Çayın üzerindedir. Antik çağda iki yakayı bir birine bağlayan beş köprü mevcuttu. Bunlardan birisi yayalar için yapılmış olan ahşap bir köprü, diğer dördü ise kemerli taş köprüleridir. Günümüze bunlardan sadece iki tanesi ulaşmıştır. SÜTUNLU YOL 1992 -1995 yılları arasında yapılan kazılarda ortaya çıkartıldı. M.S. 400. yıllara tarihlenmektedir. Restore edilerek ayağa kaldırılan cadde kenarlarındaki sütunlar erken antik yapılardan sökülmüştür. Dükkan kapıları bu sütunlu yola açılmakta olup yakınında onunla ilişkili borsa yapısı bulunuyordu.
-
FRİG VADİSİ Kütahya-Eskişehir yolunun 26 km' si yakınlarında bulunan Ovacık köyüne kadar, ilin doğusu boyunca uzanan çamlar arasındaki kayalık alana "Frig Vadisi" denilmektedir. Frig Vadisi iki ana bölümde incelenebilir. Birinci bölüm Sabuncupınar, Söğüt, İnli, Fındıklı köyleri civarındaki kuzey bölümüdür. İkinci bölüm ise daha güneydeki Ovacık köyüdür. Kütahya' nın doğusunda eski bir yanardağ olan Türkmen dağının, tüfleriyle örtülü olan Frig yayları, çok eski çağlardan beri çeşitli kavimler tarafından iskan edilmiştir. Volkan türünün kolay işlenebilir bir kayaç olması, bölgenin en eski halklarından biri olan Friglerin bunları oyma ve yontma yoluyla çeşitli amaçlarla kullanmalarını sağlamıştır. Friglerin ana tanrıçası Kybele' ye adanmış açık hava tapınaklarıyla, savunma amaçlı yapılar, en çok göze çarpan eserler arasındadır. Bunların yanında Roma döneminde kayaları oymak suretiyle meydana getirilmiş çeşitli barınaklar, mezar odaları, ağıl ve ahır olarak kullanılan mekanlar, sarnıçlar ve ambarlar da bulunmaktadır. Erken ve geç Bizans çağlarında ise bunlara ilaveten kilise ve şapeller (küçük kilise) inşaa edilmiştir. Bölgemizde yüzlercesi bulunan bu mekanların büyük bir kısmı kendi hallerine terkedilmekle birlikte tamamı tabiat şartlarına maruz kalmaktadır. Günümüzde bazıları hayvan barınakları, ambar ve samanlık olarak halen kullanılmaktadır. Bu barınakların en yoğun olarak bulunduğu yerler; Söğüt, Armutlu, İnli, Sökmen, Fındık ve İncik köyleri ile Sabuncupınar beldelesidir. Bölge Kapadokya' yı aratmayacak güzellik ve zenginliktedir. Frig Vadisi'nin ikinci bölümü Kütahya' ya 56 Km uzaklıkta bulunan Ovacık köyünün İnlice mahallesinin doğusunda başlayan çam ormanları arasındadır. bölgenin MÖ 900-600 yıllarında Frigler daha sonra Romalılar ve Bizanslılar tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Bu bölgede kayaları elle oyulmuş kaya mezarlar, kiliselerle, sığınma-barınma amaçlı yüzlerce mağara bulunmaktadır. Çok geniş olan bölge incelenirken üç bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde kayaların içinde iki kilise bulunmuştur (Tekli kilise) ve çiftli kilise adı verilen yapıların duvarlarında freksler vardır. Ayrıca kök boyayla yazılmış yazılar, mender motifleri ve haç işaretleri de görülmektedir. İkinci bölümde bulunan "Deliktaş Kalesi" de Frigler ve Bizanslılar tarafından kullanılmıştır. Sığınma ve savunma amacıyla kayalar oyularak yapılmıştır. Burada da büyük bir kiliseyle gizli geçit ve dehlizlerle birbirine bağlanan bir çok oda bulunmaktadır. Üst kısmının ise kale surları şeklinde görülmektedir. "Penteser Kalesi" denilen üçüncü bölüm, savunma amaçlı bir kale olup, kayalar oyularak yapılmıştır. Burada çeşitli kaya mezarları ve mağaralar vardır. Bölge doğal kaya yapısı ve çam ormanlarıyla çok ilgi çekici bir turizm merkezidir. İlgi ve tanıtılmayı beklemektedir
-
GERMİYAN SOKAK Merkez Pirler mahallesinde, 18. yüzyıl Kütahya evlerinin topluca korunduğu Germiyan Sokak, Arnavut kaldırımlı yolu, elektrik ve telefon direkleri ile tellerinin bulunmadığı, Kütahya'daki tarihi kent dokusunun en güzel örneğidir. Germiyan Sokak'taki Kütahya Evleri iki veya üç katlı ahşap evlerdir. Payandalarla desteklenmiş çıkmaları, çiftli koca kapıları, kafesli pencereleri ile ahşap Anadolu mimarisinin en güzel örneklerini oluşturur. 17. ve 18. yüzyıl Kütahya evleri açık sofalıdır. Sofalar odalar arası bağlantıyı sağlar. Ayrıca sofalarda seki yada köşk adı verilen dinlenme mekanları bulunur. Giriş katlarına taşlık denir. Evlerin ön kapıları dışında geniş arka bahçelere açılan arka kapıları da vardır. Depo, kiler samanlık hatta ahırlar buradadır. Birinci katta günlük yaşama ait odalar vardır. Bunlar oturma odası, mutfak ve yatak odasıdır. İkinci katta ise misafir odaları ve gelin odaları bulunur. 19. ve 20. yüzyıl Kütahya evleri kapalı sofalıdır. Önceki dönemlerin aksine, bu dönem evlerinin dışları, saçakları, pervazları ve payandaları süslenirken, iç mekanlar aksine sade tutulmuştur. Yine bütün Kütahya evleri payanda destekli çıkartmalara sahiptir. Bu çıkartmalar yola uyum ve iç mekanı düzeltme amaçlı yapılmıştır.
-
Başkumandan Tarihi Milli Parkı Kurtuluş Savaşımızın geçtiği Zafertepeçalköy ve Dumlupınar'daki bu topraklar şehitlerimizin aziz hatırasına, müze ve anıt ve şehitliklerle donatılmıştır. Milli parktaki bu anıt, müze ve şehitlikler şunlardır: Zafertepeçalköy'de; Zafer Anıtı, (Başkumandan Meydan Savaşı İdare Yeri), Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı, Yüzbaşı Harputlu Şekip Efendi Anıtı, Atatürk Anıtı, ZAFER ANITI ŞEHİT SANCAKTAR MEHMETÇİK ANITI YÜZBAŞI HARPUTLU ŞEKİP EFENDİ ANITI
-
DUMLUPINAR ŞEHİTLİĞİ Kütahya Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Şehitliği, Başkomutanlık Meydan Savaşı'nda şehit olan Türk askerleri anısına Kütahya'nın Dumlupınar ilçesinde 1992 yılında Kültür Bakanlığı tarafından yaptırılan şehitliktir. Büyük Taarruz'un 70. yıldönümü olan 30 Ağustos1992 günü hizmete açılmıştır. Projesi mimar Nejat Dinçel tarafından çizilmiştir. Şehitlikte adları tespit edilebilen 500 er ve 100 subayın mezar taşı yer alır. Mezarlık bölümü dışında namazgah, şadırvan, otopark bölümlerinden oluşur. Anıtlar Şehitliğin çevresinde ikisi Prof. Tankut Öktem, ikisi Prof. Haluk Tezonar tarafından yapılmış dört anıt yer alır. Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak Anıtı Tankut Öktem tarafından yapılan bu anıt, şehitliğin girişinde yer alır. Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşa'ları Kurtuluş Savaşı sırasında giydikleri tarzda bir kıyafetle yan yana gösterir. Kurtuluş Savaşı Anıtı (Milis Anıtı) Haluk Tezonar tarafından yapılmıştır. Türk halkını temsil eden üçlü bir anıttır, savaşın komutanlarını gösteren Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak Anıtı'nın karşısında yer alır. Genç bir milis, kucağında çocuğu ile genç bir kadın ve yaşlı bir erkek Kurtuluş Savaşı'ndaki topyekün mücadeleyi simgeler. Mehmetçik Anıtı Şehitliğe girince tam karşıdaki tepede yer alır, mermer merdivenlerle yanına çıkılır. Mermer kaide üzerindeki bronzdan yapılmış eli süngülü Mehmetçik, isimleri bilinmeyen şehitleri simgeler. Anıt, Tankut Öktem tarafından yapılmıştır. Şehit Baba ve Oğul Anıtı Dumlupınar Şehitliği'nde yer alan Şehit Baba ve Oğul Anıtı, şehit babasını kucaklayan bir oğlu gösterir. Bu anıt, Çetmeli Kara Ali Çavuş ile oğlu Mehmet Onbaşı anısına dikilmiştir. Balkan Savaşı'na gidip 11 yıl değişik cephelerde savaşan Ali Çavuş, 19 yaşına gelen oğlu ile Başkomutanlık Meydan Savaşı'nda karşılaşmış ve 31 Ağustos günü şehit olmuştur. Oğlu Mehmet Onbaşı ise 9 Eylül'de İzmir'e giren birliğin başında şehit düşmüştür. Anıtın altındaki mermer kitabede ise bu hikâye anlatıldıktan sonra “Yüce kahramanları minnet ve şükranla anıyoruz” denilmektedir. Anıt, Haluk Tezonar tarafından yapılmıştır.
-
KÜTAHYA VAZO Kütahyanın merkezinde ve Kütahyanın simgesi durumundadır.
-
ÇİNİLİ CAMİİ: 1973 yılı yapımı olan camii, iki katlı olup içi ve dışı tamamen çinilerle kaplıdır. Orta Asya Türk Mimarisi örnek alınarak yapılan camii, tek kubbeli ve sekizgen biçimli yapısı ile dikkat çekicidir. Kubbenin içi hat sanatı örnekleriyle süslenmiştir. Dünyada ve Türkiye' de bir benzeri olmayan camii, şehrimize pek çok hizmeti geçmiş meşhur Kütahyalı Ressam Ahmet YAKUPOĞLU'nun şehrimizin kültür ve sanat koleksiyonuna kattığı orijinal ve müstesna bir eserdir. Atalarımızın bizlere bıraktığı zengin tarihi ve kültürel mirası, bizim de sonraki nesillere ulaştırabilmemiz için, bir yandan da bu örnekte görüldüğü gibi yeni, ancak geçmişin zevk süzgecinden geçmiş şaheser niteliğinde eserler yapılması gereklidir.
-
DÖNER GAZİNO Antik çağlardan günümüze kadar yerleşimin olduğu Hisar tepesinde bulunan Döner Gazino dönemin Belediye Başkanı Abdurrahman Karaa tarafından 1973 yılında tamamlanmıştır. 70 burca sahip olan Kütahya Kalesinde kendi ekseni etrafında 45 dakikada bir tur atan Döner Gazino 1970 yılında yaşanan Gediz depreminden sonra dönemin Belediye Başkanı Abdurrahman Karaa ve Başkan vekili Mustafa Kalyon’un Almanya’daki Türk işçilerine ve Almanya Vestifalya hükümetine yaptıkları yardımlardan dolayı teşekkür etmeleri için gittikleri ziyaret sonunda ortaya çıkmıştır. Avrupa şehirlerindeki Belediye hizmetlerinin çalışmalarını incelerken bir şehirde Döner Gazino gördükten sonra ilimizde de yerli ve yabancı turistlerin şehir merkezine çekilmesi için yapılan Döner Gazino şu anda mevcut yapısını koruyarak restoran olarak hizmet vermektedir.
-
HAYME ANA Hayme Ana, geleneğe göre Ertuğrul Gazi'nin annesi, Osman Gazi'nin ninesi Güdüz Alp'in ise hanımıdır. Türbesi Domaniç ilçemize bağlı Çarşamba Köyü'ndedir. Hayme Ana Oğuzların Bozok kolunun (Gün Han'ın oğullarından) Kayı Boyuna mensup bir Türkmen (Yörük) kızıdır. Kayı Boyu önce Ankara'nın batısındaki Karacadağ yöresine yerleşmiştir.(Ankara'nın batısındaki Haymana ilçesi adını bu hanımdan almıştır.) Osmanlı Obasının Söğüt ve Domaniç'e yerleşmesiyle belli bir dönem devlet idaresini eline aldığından ve devletin kuruluşunda oynadığı hayati rol sebebiyle "DEVLET ANA" olarak anılmıştır. 1250 li yıllarda aşiret reisliğinin Hayme Ana'ya ait olduğu söylenmektedir. Yine bir yayla mevsiminde (muhtenelen Eylül ayında) Hayme Ana Hakkın rahmetine kavuşmuş, Çarşamba Köyü'nde tepenin üstündeki yaylayı gören kısmına gömülmüştür. Hayme Ana'nın vefatından sonra, gömüldüğü yerin etrafı duvarlarla çevrilmiştir. II. Abdülhamit devrinde, Çarşambalı bir köylü evinde sakladığı dedesinden kalma deri üzerine yazılmış bir vesikayı köye gelen birine okutur. Vesikanın Hayme Ana'ya ait olduğu ortaya çıkar. Görevli İstanbul'a giderek Yıldız Sarayı'na varır ve vesikayı padişaha ulaştırır. II.Abdülhamit vesikayı inceletip bir heyeti buraya gönderir. Büyük ninesi Hayme 'ın kabrini buldurarak üzerine bir türbe ve külliye yaptırır. Türbenin üzerinde bulunan mermer kitabe de: "Şahin şeh-i ali hasep, hakan-ı mebrük'ün-nesep, Abdülhamit Han kim anın lütfunda alem müstefit, Gazi'i meydanı vega cennet mekan Ertuğrul'un, Olmuş idi vaktaki bu sancakta ikbali bedid, Şu Domaniç yaylasını aldıkta dest-i miknete, Ehli hilafa evvela çekmişdi ol seddi sedid, Gazi merhumun imiş bu Hayme Ana maderi, İtsun garik-i mağfiret daim anı Rabbi Vahit, Şah'ı Cihan bu türbeyi yaptırdı ol merhumeye, Eyyam-ı ömrü şevketin kılsın Canab-ı Hak mezid Bir padişaha itmemiş Allah bu hayrı nasip, Şimdiye dek geçmiş idi tarihden asr-ı medid, Vali iken Mahmud kulu, nazm eyledi tarihini, Kıldı bu rana türbe-i bünyad Han Abdülhamit. Ketebehü İbrahim (sene 1306) Hakkı Bursavi.
-
EVLİYA ÇELEBİ HAYATI 25 Mart 1611'de İstanbul'un Unkapanı semtinde doğdu. Babası Derviş Mehmed Zilli, I. Süleyman’dan I. Ahmed’e kadarki padişahların kuyumcubaşılığında bulunmuş ve seferlere katılmıştır. Çelebi ailesi aslen Kütahyalı olup, fetihten sonra İstanbul'a yerleşmiştir. Evliya Çelebi, çok iyi bir öğrenim gördü. Önce mahalle mektebine gitti. Daha sonra Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi'ne girdi. Burada yedi yıl okuduktan sonra saraya özgü bir okul olan Enderun'a devam etti. Okul öğreniminin dışında özel hocalardan Kur'an-ı Kerim, Arapça, güzel yazı, musiki, beden eğitimi ve yabancı dil dersleri aldı. Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek hafız oldu. Evliya Çelebi, öğrenimini bitirdikten sonra sarayda görev aldı. Yaptığı işlerle padişah ve devlet ileri gelenlerinin beğenisini kazandı. Bu yüzden çok yüksek görevlere getirilmesi düşünülüyordu. Evliya Çelebi'nin düşünceleri ise çok farklıydı. Daha küçük yaşlarından itibaren içinde müthiş gezi arzusu vardı. Yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak istiyordu. Bu yüzden sarayda fazla kalamadı. Kendisinin anlattığına göre bir rüya üzerine meşhur gezilerine başladı. İlk gezisini, İstanbul ve çevresine yaptı. Daha sonra İstanbul dışına çıktı. Artık, gezileri birbirini izliyordu. Tam elli yıl boyunca durmadan gezdi. Gezdiği yerler arasında o zamanki Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yer alan hemen hemen bütün yerler vardı. Evliya Çelebi, bu gezileri sırasında çok ilginç yerler gördü. Yeni insanlarla tanıştı. Birçok olayla karşılaştı. Savaşlara katıldı. Gezmek için gittiği son yer Mısır oldu. 1683 yılından sonra vefat etti. Evliya Çelebi'nin bugün bile önemini taşıyan Seyahatnamesi işte bu gezilerin ürünüdür. EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAME Bu gezilerinde önemli mektuplar götürmek ya da savaşa katılmak gibi çeşitli hizmetlerde bulundu. Gördüklerini ve gözlemlerini Seyahatname eserinde tarih ve yer belirterek yazdı. Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru, zaman zaman da fantastik bir anlatım içinde, halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır. Evliya Çelebi, Seyahatnâme'sinde gezip gördüğü yerleri kendi üslûbu ile anlatmaktadır. Olaylara çoğu defa alaycı, bir tavırla yaklaşan Evliya Çelebi, bazen naklettiği olayları renklendirmek amacıyla okuyucunun ilgisini çekmek için aklın alamayacağı garip olaylara da yer vermiştir. Evliya Çelebi'nin on ciltlik Seyahatnâme'si, bütün görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir. Bu yönden, Türk Kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir. Eserde Anadolu’nun yanı sıra Kuzey Afrika, İran, Kafkaslar, Orta ve Kuzey Avrupa’dan da bahsedilir. 1630’da başlayan seyahati ölene kadar devam eder. Göreve yeni atanan padişahların kafileleriyle gezip, gördüğü yerleri anlatmıştır. Eserin üç yazması bulunmaktadır. Evliya Çelebi sadece gördüklerini değil değişik kaynaklardan edindiği bilgileri ve söylentileri de hikâye tekniğiyle dile getirir. Seyahatname yüzlerce hikâyeden oluşan bir antoloji gibidir. Yazar eserinde çağının konuşma dilini kullanır. Eserde sade abartılı ve konuşur gibi yazılan bir dil vardır. Eser yazıldığı dönemde fazla ilgi görmemiştir. Seyehatnamede Evliya Çelebinin anlatımlarına göre bizzat pek çok savaşa ve çatışmaya katılmıştır. Hollanda ve İsveç ülkelerine yapılan ve Atlas okyanusu kıyılarına kadar ulaşan akınlara katılmış, Zorlu Kandiye savaşında bulunmuştur. Seyehatleri esnasında Pek çok kez zor durumda kalmış Karadeniz'de boğulmaktan kurtulmuş, öldürülme ve esaret gibi tehlikelerden ince zekası ile kurtulmayı başarmıştır. Hem Avrupa ülkelerinde hem İran ve Ortadoğu'da şahit olduğu günümüz insanının kabul sınırlarını zorlayan hikayeler anlatmıştırki; bu hikayelerin içerikleri günümüzde anlaşılmasada eski ilimler içerisinde okutulup öğretildikleri o tarihlerde yaşandıkları bazı kesimler tarafından hala öğrenildikleri muhakkaktır. Ancak bu bilgiler günümüzde genellikle kaybolmuş yada çok azı günümüze ulaşmıştır. Yine Evliya Çelebi Günümüz Rusyası coğrafyası içinde eski adı ile Dest-i Kıpçak'ta yaşayan Moğol Türklerinin Kuzey buz denizinde atlarının nallarına çiviler çaktırarak buz üstünde yaptıkları haftalar hatta aylarca süren bir seyehatten bahsederki çok ilginçtir. Evliya Çelebi gezdiği tüm ülkelere genellikle sevilen bir diplomat, temsilci veya elçilik görevlisi olarak gitmiştir, seyehatlerinin çoğunluğunun sebebi bu türden resmi görevler ile Allah rızası için savaşma arzusundan veya seyehat etme sevgisinden kaynaklanmıştır. Evliya çelebi, aynı zamanda tasavvuf dergahlarında son derece iyi bir eğitimden geçmiş bir sufidir. Tasavvuf erbabı insanlara çok büyük hürmeti olduğu anlaşılmaktadır. İlginçtir aynı durum Afrikalı Meşhur Müslüman seyyah İbni Batuta içinde geçerlidir. Evliya Çelebide ibni Batuta'ya benzer bir şekilde, gezip gördüğü yerlerde bilinen İslam Evliyalarını mutlaka ziyaret etme arzusunda olmuş ve ziyaret etmiştir. Ziyaret ettiği evliyalarla ilgili bilgiler vererek onlara ait hatıralardan bahsetmiş, dergahlara sıklıkla misafir olarak onların sohbetlerinde bulunmuş hatta vefat etmiş olanlarının bile isimlerinden, eserlerinden ve kerametlerinden bahsetmeyi ihmal etmemiştir. Evliya çelebi, Tasavuf erbabı bir sofi, Yaşadığı dönemin dünyasını, farklı milletleri, tarihleri ve coğrafyaları ile bilen devrinin aydını, Osmanlı devletinin yapısını, yaşadığı dönemin sosyal ve kültürel hayatını iyi bilen, yaşadığı devri gerçekten anlayan bilge bir kişiliktir. Nazik bir çelebi, yerine göre savaşmaktan kaçınmayan cesur bir asker, siyaseti ve diplomasiyi iyi kullanan ileri görüşlü bir devlet adamı ve hayatının her döneminde Allahın rızasını kazanma cehdinde bir müslüman kişilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Seyahatname; gezdiği ülkelerin coğrafyası, Osmanlı İmparatorluğu tarihi, Balkanlar, Kafkasya, Orta Avrupa, Kırım, İran, Azerbaycan, Ortadoğu ülkelerinin tarihleri ve yaşayan halkları bakımından eşi bulunmaz bir kültür hazinesidir. Ne yazıkki daha çok yer gezdiği halde Avrupalı seyyah Marco Polo kadar ilgi görmemiştir. SEYAHAT MÜJDESİ Anlattığına göre, 1630 yılında (10 Muharrem 1040-19 Ağustos 1630) gördüğü bir rüyada; İslam peygamberi Muhammed'in elini öperken heyecanlanarak "Şefaat yâ Resulallah" diyeceğine "Seyahat yâ Resulallah" diyen Evliya Çelebi'ye peygamber tarafından seyahat müjdelenmiş ve bu rüya üzerine elli yıl sürecek seyahatlerine başlamıştır. Rüyada kendisini gördüğü cami (Ahi Çelebi Camii) Yemiş İskelesi'ndedir. Bugünkü Galata Köprüsü'nün Eminönü ayağında sol taraftadır. Bu cami 2005 yılında restore edilmiştir.
-
ŞEHİTLİK VE ANITLAR ŞEHİTLİK ANITI(merkez) HAVA ŞEHİTLİĞİ GEDİZ ABİDE EMET CEVİZDERE ANITI ŞEHİT SANCAKTAR MEHMETÇİK ANITI (zafertepe-çalköy) ZAFER ANITI (zafertepe-çalköy) ŞEHİT BABA-OĞUL ANITI (dumlupınar) DUMLUPINAR ŞEHİTLİĞİ MİLİSLER ANITI (dumlupınar) ÜÇ KOMUTAN ANITI (dumlupınar) İLK HEDEF ANITI (dumlupınar) MEHMETÇİK ANITI (dumlupınar) ŞEHİT YÜZBAŞI ŞEKİP EFENDİ ANITI (zafertepe-çalköy) MEHMETÇİK ANITI (aslıhanlar)
-
DOĞA TURİZMİ Kütahya topraklarının % 53'ü ormanlarla kaplı olduğu için ilin her köşesi zengin doğa güzelliklerine sahiptir. Bu güzellikler güçlü bir çevre bilinciyle korunmakta, günübirlik olduğu kadar uzun süreli dinlenme ve kamp imkanları içinde faydalanılabilmektedir. Yayla turizmi için önemli imkanları olan ilimiz, trekking için de aynı potansiyele sahiptir. Çamlıca: Kütahya'nın batısında, şehir merkezine 5 km. uzaklıktaki Çamlıca, orman içi dinlenme yeri olarak düzenlenmiştir. Orman İşletmesince yapılan altyapısı, piknik yerleri ve hizmet birimleri özelleştirilmiştir. Çamlıca çam ağaçları, soğuk suları, temiz havası ve insanı rahatlatan manzarası ile geniş bir mesire yeridir. 1000 Yıllık Kestane Ağacı: Kütahya'nın 7 km. güneyindeki Kumarı Köyü Boyacılar mevkiinde bulunan üç adet kestane ağacı halen meyve vermekte olup özellikle birisi 8 metreyi bulan çevresi ve 20 metreye ulaşan yüksekliği ile 1000 yıldır ayakta durmaktadır. Hıdırlık : Kütahya merkezdeki en önemli mesire yerlerinden birisidir. Aynı isimle anılan mescidin de, bulunduğu mesire yerinin altyapısı ve çevre düzenlemesi yapılmıştır. Hıdırlık Mescidi'nin restorasyonu 2003 yılında Vakıflar tarafından yaptırılmıştır. Gölcük Yaylası: Kütahya'nın güneybatısındaki Gölcük Yaylası, Simav'a 10 km. uzaklıktadır. Çam ormanları arasındaki yayla, her türlü altyapıya sahip olup, 1450 m. yükseklikte harika bir piknik yeri olarak hizmet vermektedir. Vakıf Ormanları: Kütahya - Tavşanlı karayolunun güneyinde, Kütahya'ya 40 km. uzaklıktadır. Piramidial Karaçamlar'ın orman oluşturduğu Vakıf Çamlığı koruma altındadır. Muratdağı : Kütahya'nın güneyindeki Muratdağı Gediz'e 30 km. uzaklıktadır. 23l2 m. yükseklikteki Muratdağı, Kütahya'nın olduğu gibi İç Ege'nin de en yüksek dağıdır. Kestane, meşe ve çam ormanlarından oluşan zengin bir bitki kuşağına sahip olan Muratdağı, temiz havası, soğuk suları ve özellikle zengin termal kaynaklarıyla çok önemli bir merkezdir. Muratdağı yayla turizmi için uygun bir merkezdir. Porsuk Barajı : Kütahya'nın kuzeydoğusunda şehir merkezine 20 km. uzaklıktadır. Porsuk Çayının taşkınlarından çevreyi korumak amacıyla yapılmış olan baraj son yıll arda balıkçılığın da önemli bir merkezi haline gelmiştir. Porsuk Barajında, Sofça Köyü civarında su sporları (sörf, kürek, yelken vb.) için sabit iskele ve yüzey iskele çalışmaları yapılmıştır. Mızık Çamı: Domaniç'in Domur Köyü'ndedir. Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Gazinin bebeklik beşiğinin kurulduğu bu çam koruma altına alınmıştır. Zaman içinde yıkılan bu tarihi ve anıtsal çam ağacı özel bir kaide üzerine alınarak üzeri örtülmüştür Domaniç Ormanları: Kütahya'nın kuzeyindeki Domaniç Ormanları ilçenin çevresinde çok geniş bir alana yayılmış durumdadır. Çok zengin bir bitki örtüsüne sahip olan Domaniç Ormanlarında pek çok endemik tür ve anıtsal değerde birçok ağaç bulunmaktadır. Kuruçay Göleti: Tavşanlı'nın güneyinde, ilçeye 7 km. uzaklıktadır. Sulama amaçlı yapılmış olan gölet, asıl işlevinin yanı sıra temiz çevresi ile önemli bir piknik alanıdır. Enne Barajı: Kütahya'nın batısında şehir merkezine l8 km. uzaklıktadır. Seyit Ömer Termik santralının su ihtiyacını karşılamak için yapılan baraj zamanla olta balıkçılığının da yapıldığı güzel bir mesire yeri haline gelmiştir. Dağ ve Doğa Yürüyüşü Kütahya topraklarının % 54 'ü ormanlarla kaplı olduğu için her köşesi zengin doğa güzelliklerine sahiptir. Bu güzellikler güçlü bir çevre bilinciyle korunmakta, günü birlik olduğu kadar uzun süreli dinlenme ve kamp imkanları içinde faydalanılabilmektedir.Kütahya'da Eğrigöz Dağı, Muratdağı, Akdağ, Simav dağı, Frigya vadisi, Çamlıca, Göçlük Yaylası ve Domaniç ormanları gibi pek çok yerde doğa yürüyüşü yapılabilecek alanlar vardır.
-
ULU CAMİİ: Gazi Kemal mahallesinde Vacidiye medresesi (bugünkü Kütahya Müzesi) ile II.Yakup Çelebi İmaret Mescidi (Eski Vahitpaşa İl Halk Kütüphanesi) arasında yer alır. 45*25 metrelik bir alanı kaplar. Kütahya' nın en geniş iç hacmine sahip tarihi yapısıdır. Avlusuzdur. Tamamen kesme taştan yapılmıştır. İki tam kubbe ve 6 yarım kubbe ile desteklenmektedir. Dikdörtgen biçimlidir. Minaresinin kaidesi kesme taş, gövde kısmı tuğladandır. Yapının bugünkü halinde doğu, batı ve kuzeyden olmak üzere üç girişi vardır. Beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Batı tarafındaki bir bölüm 19.yüzyılda örülerek "Vahitpaşa Kütüphanesi" olarak kullanılmıştır. Dikkat çekici keçeli, saraçlı kapı örtüsü vardır. Kapılardan girildiğinde iç mekan ayrımı geniş, aydınlık ve ferah bir etkiye sahiptir. Yüksek kaideler üzerine yerleştirilmiş, hafif yivli, antik altı büyük sütun geniş mekanı görmeyecek şekilde iki kubbe ile altı yarım kubbeyi taşımaktadır. Sütun başlıkları sade, üstleri ise yastıklıdır. Kemerler ise koyu kırmızı ve gri olmak üzere iki renkli işlenmiştir. İki tam, altı yarım kubbe yanı sıra köşelerde de dört küçük kubbesi vardır. Caminin ortasında bir şadırvan vardır. Şadırvan üzerine altı küçük sütuna oturtulmuş ahşap tavanlı bir müezzin mahfili vardır. İç mekanın arka kısmının üstü boydan boya mahfilidir. Cami iç mekanında bütün yazı ve istif levhaları ile kalem işleri yoğun bir şekilde kullanılmış olmasına rağmen dağılışları göze batmayan dengeli bir süsleme oluşturmaktadır. Yapının bugünkü sahip olduğu mekan ferahlığı yanında kalem işleri 19.yüzyıl sonunda gerçekleştirilen en başarılı yapılardan biri olarak tanımlanmaktadır. Ancak çiniler diyarının bu muhteşem eserinde mihrabın sağında dört kareden meydana gelmiş kabe tasvirli çini kompozisyonu dışında çini bulunmaması dikkat çekicidir. Ulu Caminin ilk şekli ağaç direkli bir cami olarak Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmaya başlanılmış, Ankara savaşından (1402) sonra oğlu Musa Çelebi tarafından tamamlanmıştır. (1410) Vakıf kayıtlarında camiden Yıldırım Beyazıt Han Camii olarak bahsedilmektedir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi caminin Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından tamir edildiğini de belirtmektedir. Kanuni, Rodos (1522-1523) ve Irakeyn (1534-1535) seferlerinde bir süre Kütahya' da bulunmuştur. Bu sırada binanın onarımı için seferlere katılmış olan Mimar Sinan' a talimat vermesi mümkündür. Bundan sonra da bazı onarımlar geçirmiş olmakla birlikte cami son şeklini 1893' de Sultan II.Aldülhamit Han zamanında almış ve bu son büyük onarım sırasında cami kubbeli olarak yapılmıştır. 1888' de başlayıp 1893' de bitirilen bu onarımda duvarlar temellere kadar yıkılıp, yeniden kesme taştan yapılmış, Aizanoi (Çavdarhisar)' dan getirilen sütunlar ve mermer plakalar kullanılarak kubbeli şekilde yeniden yapılmıştır. Ulu Camii, bundan başka sonuncusu 1961-1962' de olmak üzere küçük onarımlar da geçirmiş, zaman zaman kurşun kaplamalar değiştirilmiştir.
-
MEVLEVİHANE DÖNENLER CAMİİ (Ergun Çelebi Zaviyesi) Eskiden 'Eski Kapan Altı' denilen yerde Ulu caminin doğusunda; Eydemir hamamı yanındadır. Bu gün Dönenler Camii adıyla anılan Semahane bölümü 1959 yılında vakıflar tarafından onarılarak ibadete açılmıştır Mevlevihane Asitane olarak bilinirdi. Hezar Dinari Mescidi çekirdek baz alınarak etrafına semahane, dede hücreleri, meşruta ve kütüphane bina edilmiştir. Semahane, sonradan mescit olarak da kullanılmaya başlanınca Hezar Dinari Mescidi türbe haline getirilmiştir Türbe de Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin torunu Ergun Çelebi ve yakınlarının sandukaları bulunmaktadır. Kütahya, Konya ve Afyon'dan sonra mevlevilik tarikatının üçüncü büyük merkezi olarak bilinir. Mevlana'nın torunu Ergun Çelebi' den başka oğlu Sultan Veled' de Kütahya' yı şereflendiren ve Kütahya'yı gerçekten seven beğenen meşhurlar arasındadır. Sultan Veled Kütahya için: "Kütahya'da bir ay kalana ne mutlu, İki ay kalacak olursanız, daha fazla müstefid ve münfeyiz olursunuz. Kütahya kusursuz bir güzeldir. Böyle kusursuz güzele zeval olur mu? Ya Rab, bu memlekete kaza-bela verme, Cennet Kütahya'nın ya altındadır ya üstünde, Feda olsun Lahor, Keşmir, Tebriz Kütahya' ya." demiştir. Bu sözleri Mehmed Dumlu Hoca, Feridun Nafiz Uzluk beyden,nakletmiştir. Bu gazel "Divan-ı Sultan Veled" de mevcut olup yayınlanmıştır. Semahanenin kütüphanesi sonradan Vahit Paşa Kütüphanesine devredilmiştir İçeride türbeye açılan kemerin sağında "Adli" mahlası ile sultan II.Mahmud' un tuğrası ve iki tane kitabe vardır. Birinci 1812, ikincisi 1841' deki onarımlara ait kitabelerdir. Son onarım tarihi 1959' dur. Dede hücreleri olan kısım bu gün Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından fakirlere yemek dağıtımda aşevi olara kullanılmaktadır. Kütahya mevlevihanesi, Konya ve Afyon' dan sonra erken dönem mevlevihaneleri içinde ve mevlevi dergahlarından 76 zaviye ve 14 asitaneden birisi olarak bilinirdi.
-
KORUNAN ALANLAR KAŞALIÇ TABİATI KORUMA ALANI Domaniç ilçesinde bulunan bu alan balta girmemiş ormanlardandır. Kayın ve Karaçam hakim ağaç türleri vardır.. Ayrıca Meşe, Titrek, Kavak, Ahlat, Armut, Eğrelti Sarmağı, Sırımbağ, Böğütlen, Öksürük Otu, Papaz Külahı, Yabani Çilek, Noel Gül Kaşalıç'daki diğer bitki türleridir. Başlıca hayvan türleri; ayı, yaban domuzu, geyik, tilki, tavşan, porsuk ve kirpidir. VAKIF ÇAMLIĞI TABİAT KORUMA ALANI Kütahya - Tavşanlı karayolunun güneyinde, Kütahya'ya 40 km. uzaklıktadır. Piramidial Karaçamlar'ın orman olarak bulunduğu tek yer olan Vakıf Çamlığı koruma altındadır. 1000 YILLIK KESTANE AĞACI Kütahya'nın 7 km güneyindeki Kumarı Köyü Boyacılar mevkiinde bulunan 3 adet kestane ağacı halen meyve vermekte olup özellikle bir tanesi 8 m.'yi bulan çevresi ve 20 m.'ye yaklaşan yüksekliği ile 1000 yıllık bir anıt ağaçtır. Her üç ağaç da koruma altındadır. MIZIK ÇAMI Domaniç'in Domur Köyündedir. Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Gazi'nin beşiğinin kurulduğu bu çam yıkılmış olup koruma altına alınmıştır. Anıtsal çam ağacı özel bir kaide üzerine alınarak üzeri örtülmüştür.
-
KÜTAHYA KALESİ Kütahya Kalesi antik devirlerden başlamak üzere yerleşmenin yer aldığı ve Kütahya şehrinin ilk kurulduğu yer olduğu tahmin edilen bu günkü şehre hakim tepe üzerinde bir iç kale, hisar ve Osmanlı devrinde aşağıdaki suyu da içine almak üzere eklenen üçüncü bir kısımdan meydana gelmektedir. Kale Roma, Bizans, Selçuklu ve Germiyanlı ve Osmanlı dönemlerinde iskan görmüş olmasına rağmen hiç bir döneme ait kitabe bulunamamaktadır. Kütahya Kalesi Evliya Çelebi' ye göre 70 Burca sahiptir. Burçlar çok sık aralıklarla yerleştirilmiştir. Hatta iç kale tarafında adeta birbirine yapışık biçimde burçlar tespit etmek mümkündür. Tuğla hatlarının tuğla dizileri ve duvardaki sayıları bir örnek değildir. Bu durum burçların değişik dönemlerde değişik ustalar tarafından yenilenmesinden ileri geliyor olabilir. Eski durumu hakkında bilgi bulunmamakla birlikte, kaynaklar kalenin son şeklinin Bizans döneminde aldığında birleşmektedir. Kale, garip bir şekilde bir çok yönden Diyarbakır Kalesi' ne benzemektedir. Kütahya Kalesinde iki çeşme, iki mescit ve Cumhuriyet yapısı olan bir döner gazino ve kır kahvesi mevcuttur. Kale camiinden hisar kahvesine giden dolambaçlı yol üzerinde iki çeşme kalıntısı vardır. Bunlardan birisi son yıllarda suyu kesik olan güzel bir çeşmedir. İki parça blok taştan yapılmış, sivri kemerli, devşirme çift sütunlu ve sade nişlidir. Diğer çeşme ise kaba taştan inşa edilmiş bir su yolu ağzıdır. Kaledeki bir eser de orta hisar mescidi olarak da bilinen Kale-i Bala mescididir. 1377-1378 yıllarında Germiyanoğlu Süleyman Şah tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı, düz çatılı, moloz ve kesme taş kullanılmıştır. Gördüğü onarımlar nedeniyle orjinal şeklini kaybetmiştir. Eski yapıdan bir duvar parçası, kesme taştan yapılmış bir minare kaidesi ile tuğladan yapılmış minare gövdesi (şerefeye kadar) kalmıştır. Kalenin Osmanlılar tarafından yaptırıldığı bilinen aşağı Hisar (Kale-i Sagir) bölümünde de yine Osmanlılar tarafından yaptırılan altıgen planlı küçük bir mescit vardır. Ker**** sıvalı olmasına rağmen tamamen tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır. Kütahya' daki tamamen tuğlalı ender yapılardandır. Mescidin altı tamamen taşlardan yapılmış bir su tesisidir. Tabanı zamanla değişikliğe uğramıştır. Aşağı Kale' nin bu su tesisini bir kuşatmada susuz kalmamak için kalenin içine almak maksadı ile yapıldığı tahmin edilmektedir.
-
CAMİLER ANALCI MESCİDİ Kütahya' nın erken tarihli önemli yapılarındandır. Tek kubbeli, kare planlı küçük bir yapıdır. 1369 yılında Germiyanoğlu Süleyman Şah zamanında Yusuf oğlu Hacı Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Kitabesinin süleyman Şah' ın saltanatına ışık tutması açısından önemi vardır KURŞUNLU CAMİİ Kütahya' da Paşam Sultan mahallesindedir. 1377-1378 yılında Germiyanoğlu Süleyman Şah zamanında Ahilerden Şeyh Alaaddin oğlu Şeyh Muhammed tarafından yaptırılmıştır. Osmanlılar zamanında 1520' de Anadolu Beylerbeyi Kasım Paşa tarafından onarıldığı için Kasım Paşa Camii olarak da bilinir. Onarım sırasında önceden kiremitle örtülü olan kubbe kurşunla kaplandığı için "Kurşunlu Camii" adını almıştır. ÇATAL ÇEŞME CAMİİ Servi Mahallesinde Germiyanoğlu Süleyman Şah döneminde Hacı Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Mescit daha sonraları son cemaat yeri ve minare eklenerek yenilenmiştir. Tek kubbeli, kubbesi tuğladan, kiremit örtülü, küçük bir yapıdır. BALIKLI CAMİİ Kitabesinden ilk yapılış şeklinin, Selçuklu devrinde Kütahya fatihi olarak kabul edilen Hezar Dinarı tarafından gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Dönem olarak Anadolu Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanına (1237-1246) rastlamaktadır. 1237 yılındaki inşasından 150 yıl sonra 1381-1382 yıllarında Germiyanoğlu Süleyman Şah zamanında Özbek Subaşı tarafından onarılmıştır. Çifte şerefeli minaresi 1642-1643 tarihini taşır. Kaidesi kesme taş arasında üç sıra tuğla örülüdür. Pabuç ve gövde kısmı tamamen tuğladandır.Camii daha sonraları da bir kaç kez tamir görmüştür. HIDIRLIK MESCİDİ Kitabesinden 1243-1244 yılında Gıyaseddin Keyhüsrev devrinde Anadolu Selçuklu emirlerinden İmaüddin Hezar Dinarı tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Kütahya' nın güneyinde Hıdırlık tepesinde ağaçlar içerisinde kaya blokuüzerine ıturtulmuş olan yapı 1980 yılında ressam Ahmet Yakupoğlu tarafından restore edilmiş, kubbenin üzeri karo seramikle geometrik desenli olarak kaplanmıştır. İç kısmına da karo mozaik döşenmiştir. Kütahya' daki ziyaret yerlerindendir. HEZAR DİNARİ MESCİDİ (ERGUN ÇELEBİ TÜRBESİ): Ulu camiinin doğusunda "Dönenler Camii" adı ile anılan mevlevihanenin semahane mescidine batıdan bitişiktir. Ergun Çelebi'nin buraya gömülmesinden sonra bunu diğerleri izlemiş ve burası mevlevihanenin türbesi durumunu almıştır. Kütahya Mevlevihanesi'nin ilk çekirdeğinin bu mescide kurulduğu geleneği yaşatılmaktadır. Yine geleneğe göre Hezar Dinari' ye mal edilen mescidin 1243-1244 yıllarında yapılmış olması muhtemeldir. Yapı özellikleri bu devre uymaktadır. Kütahya' da Anadolu Selçuklu Döneminden kalma bir de Hezar Dinari tarafından yaptırılan bir sakahane olup bugün Saaddettin Camii'nin altında bulunmaktadır. Bir çok kereler tamir görmüştür. Ayrıca Servi Mahallesindeki Çatalçeşme'nin de Hezar Dinari vakfı olduğu bilinmektedir YONCALI HAMAMI VE MESCİDİ: Yoncalı kaplıcasındaki hamam ve camii Selçuklu Sultanı II.Alaaddin Keykubat zamanında (1233) yapılmış ve devrinin özelliklerini büyük ölçüde koruyan eserlerdendir TAKVACILAR CAMİİ (Timurtaş Paşa Camii): Yıldırım Beyazıt' in ilk Kütahya valiliğinden sonra Kosova savaşına katılmak üzere Murad Hüdavendigarın yanına gittiği sırada Kütahya ve civarının muhafızlığına görevlendirilmiş olan Timurtaş Paşa tarafından 1389-1402 yılları arasında yaptırılmış olmalıdır. Aradan geçen uzun zaman içerisinde pek çok tamir görmüş olması gerekir. 1761 tarihlerinde Silahtar Mehmet Paşa tarafından onarım ve değişiklik yapılmıştır. 1834 yılında Kütahya Muaccelat nazırı Salih Efendi tarafından tekrar tamir ettirilmiştir Yalnız Camii değil, İmaret, Medrese ve mescid olarak yapılmıştır. Bir yandan kuyumcular çarşısı, diğer yandan bedesten ve kavaflar çarşısı ile çevrili olduğundan, çarşının ortasında kaybolmuş, dış görünüşü ile kendini belli etmeyecek durumdadır. Uzaktan sadece 18.yy.' da eklenen kesme taş minaresi ile seçilebilmektedir. Mimari tekniği itibariyle diğer camilerden farklı olarak basık bir yapıdır. MEYDAN CAMİİ (Aslan Bey Camii Kayıtlarda "Aslanzade Mescidi" olarak geçmektedir. Şimdilerde Meydan Camii olarak tanınmaktadır. Kesme taş ile taş-tuğla kullanılarak yapılmış olup, kare planlı tek kubbelidir. Üç bölümlü son cemaat yerine sahiptir. Minaresi son cemaat yerindeki duvara bitişiktir. Dere kenarında ve oldukça kalın duvarlara sahiptir. Evliya Çelebinin "Meydan Mahallesinde Bey Camii" dediği yapı olması muhtemel Aslan Bey Camii'nde kitabe yoktur. Bicar Bey oğlu Aslan Bey' in Osmanlı emirlerinden olduğu anlaşılmaktadır. Geyve ve Tokat taraflarında da eserleri bulunan ailenin Selçuklu Dönemi devlet adamlarına dayandığı anlaşılmaktadır. 15.yy.' ın 2.çeyreğinde (1425-1450) yapıldığı tahmin edilen camiinin pek çok onarım geçirmekle birlikte ana hatlarıyla günümüze ulaştığı söylenebilir. SARAY CAMİİ (Hisar Bey' i oğlu Mustafa Camii): Saray mahallesinde, tarihi hükümet konağının arka kapısındadır. Kütahya' da Saray Camii olarak bilinir. Asıl adı Hisar Bey' i oğlu Mustafa camiidir. Kitabeye göre camiyi yaptıran, II.Yakup Bey'in Subaşısı Hisar Bey'i Oğlu Mustafa Bey' dir. Duvarları bir kat kesme taş, bir kat 3 sıra tuğla ile örülmüştür. Tek kubbeli kare planlıdır. Orijinal mermer bir mihrabı, yine orijinal taş kesme ve çinilerle kaplı minberi vardır. Kütahya'daki en zengin çinili anıt eserlerden biridir. Osmanlı Döneminde Kütahya'nın üç cuma camisinden biri olarak görev yapmıştır. Sonuncusu 1957' de olmak üzere bir çok kez tamir görmüştür. SAADETTİN CAMİİ (Saadet Camii): Büyük bedestenin kuzey çıkışı karşısında köşededir. Bodrum katında Hezar Dinari tarafından yaptırılmış olan bir sakahane vardır. Sakahanenin üzerinde bir de mescid bulunduğu ve Hezar Dinarinin burada gömülmüş olduğu bilinmektedir. Camii 1700' de yangında yok olmuş, 1824' de Derviş Mehmet Paşa tarafından tekrar yapılmış ancak 1866' da tekrar yanmıştır. Camii son şekli ile 1870 yılında İşkodralızade Hasan Hakkı Bey önderliğinde halktan toplanan paralarla kargir olarak yeniden, altında vakıf dükkanları ile birlikte yaptırılmıştır. Ufak tefek onarımlarla bugüne kadar gelmiştir. LALA HÜSEYİN PAŞA CAMİİ: Lala Hüseyin Paşa mahallesindedir. Karşısında hamamı ile geniş bir avlu içinde ağaçlar arasındadır. Tek kubbeli, beş bölümlü son cemaat yerine sahip, avlusunda iki şadırvanı, haziresi, tuğla minaresi vardır. Mimar Sinan tarafından yaptırılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Lala Hüseyin Paşa II.Selim' in Lalası olup, onun padişah olması ile 1566' da Kütahya valisi, daha sonrada 1566-1568 arasında Anadolu Beylerbeyi olmuştur. Camiinin yapımına bu yıllarda başlanmış olmalıdır. Cami ile birlikte bugün artık olmayan bir sübyan mektebi de yaptırılmıştır. Kesme taş kaplamalı yapı dengeli görünümü ile dikkat çeker. Minberi de taştır. 16.yy. Osmanlı mimarisinin klasik özelliklerini taşır. HATUNİYE CAMİİ: Mecidiye mahallesi hatuniye sokağından girişi bulunan cami, yüksek tuğla mimarisi ile dikkati çeker. Planı asimetrik bir düzene sahiptir. Tek kubbeli caminin batısına kubbeli kare bir mekan daha eklenmiştir. Burası bu gün türbe halindedir. Son cemaat yerinin kubbeleri oldukça geniştir. 16.yy. sonlarında yapılmı, 17.yy. ortalarında Rabia Hatun tarafından onarılıp minare eklenmiştir. Türbesinde Rabia Hatun ve kızının yattığı söylenmektedir. SULTANBAĞI HİSARALTI MESCİDİ (Dükkancılık Mescidi): Macar evinin karşısında harap vaziyettedir. Kitabesi ve hakkında bilgi yoktur SULTANBAĞI ÇATALÇEŞME MESCİDİ (Ahi Arslan Mescidi): Sultanbağı mahallesinde, şimdi kapatılmış olan derenin kuzeyindedir. Güney kısmının altında çamaşırlık vardır. Geiş saçakları ve külahlı ahşap ezan balkonu ile küçük mahalle mescidlerinin güzel örneğidir. 16.yy.' ın ikinci yarısında yapılmış olması muhtemeldir ÖZBEK CAMİİ Hamidiye mahallesindedir. Külahlı şişkin taş minaresi ile dikkati çeker. 1699' da Müderris yaylası sırtlarında çadır kuran Özbek aşiretinden İbrahim Ağa tarafından bir çeşme ve sonradan da mescid olarak yapıldığı bilinmektedir. 1946' da onarım görmüştür. 1974' de mihrabı Vedat Çinicioğlu imalatı çinilerle kaplanmıştır. Bugünkü durumunu 18.yy. sonlarındaki onarımdan sonra almıştır ALİ (Alo) PAŞA CAMİİ: Cumhuriyet caddesi üzerinde, Gazi Kemal (Eski Şehreküstü) mahallesinde bulunmaktadır. Kagir, ahşap çatılı, kiremit örtülü, külliye halinde yapılmış olan yapının bugün medrese, sübyan mektebi ile eski şadırvanı ortada yoktur.Ahşap olduğu anlaşılan bu bölümler, yandıktan sonra bir daha ele alınmamış sadece camii bölümü yenilenmiştir. Kareye yakın dikdörtgen plan ile, buna batıdan bitişen ahşap eklerden meydana gelmektedir. Seyyit Süleymanağaoğlu Anadolu valisi Ali Paşa 1796' da yaptırmıştır. Kitabesi yoktur. Caminin çinilerle süslü mavi-beyaz kandil motifli orijinal bir mihrabı vardır. Bugünkü şekli Şeyh Hacı Ömer Efendi' nin öncülüğü ile halkın yardımları ile yüz sene kadar önce yapılmıştır. MOLLABEY CAMİİ VE KÜLLİYESİ Kütahya' da 19.yy. ortalarında yaptırılan en önemli külliye olarak ele alınabilir. Medrese, camii ve kütüphaneden müteşekkildir. Sadettin camii gibi fevkani (üst katı olan) bir yapıdır. Kütahya müftüsü Andız Köylü Abdurrahman Efendinin oğlu olan ve babasından dolayı ''Müftüzade Molla Bey'' olarak tanınan İbrahim Ethem Bey tarafından 1855-1856 tarihinde tamamlanan yapı halen Molla Bey Kur'an kursu ve camii olarak kullanılmaktadır. Kütahya' da külliye yaptırma geleneğinin son halkalarındandır. İbrahim Ethem Bey üç yıl kadar Kütahya kaymakamlığı yapmış, külliyenin minaresini annesi Fadik Hanım adına yaptırmıştır. AHIRARDI CAMİİ (Dilsizoğlu Hacı İbrahim Camii): Onarım görmüş olmasına (1965) karşın, karakterini korumuş yapılarındandır. ilk şekli ile 1876 öncesinde Osmanoğlu Dilsizoğlu Hacı İbrahim tarafından yaptırılmıştır. 1965 onarımında mihrabı, vaaz kürsüsü ve mihrab duvarı Kütahya çinileriyle kaplanmıştır ÇİNİLİ CAMİİ: 1973 yılı yapımı olan camii, iki katlı olup içi ve dışı tamamen çinilerle kaplıdır. Orta Asya Türk Mimarisi örnek alınarak yapılan camii, tek kubbeli ve sekizgen biçimli yapısı ile dikkat çekicidir. Kubbenin içi hat sanatı örnekleriyle süslenmiştir. Dünyada ve Türkiye' de bir benzeri olmayan camii, şehrimize pek çok hizmeti geçmiş meşhur Kütahyalı Ressam Ahmet YAKUPOĞLU'nun şehrimizin kültür ve sanat koleksiyonuna kattığı orijinal ve müstesna bir eserdir. Atalarımızın bizlere bıraktığı zengin tarihi ve kültürel mirası, bizim de sonraki nesillere ulaştırabilmemiz için, bir yandan da bu örnekte görüldüğü gibi yeni, ancak geçmişin zevk süzgecinden geçmiş şaheser niteliğinde eserler yapılması gereklidir. Bu kabil eserlerin çoğalması en büyük temennimizdir. KARAGÖZ AHMET PAŞA CAMİİ VE MEDRESESİ: Cumhuriyet Caddesi üzerinde küçük çarşı denilen semttedir. Camii, medrese ve sübyan mektebi ile imaret bir arada planlanmıştır. Beylerbeyi ve Anadolu valisi Karagöz Ahmet Paşa 1509 yılında kurduğu vakıfla burada yaptırmaya başladığı camii, medrese, mektep ve imaret bitmeden Şah Kulu isyanında asiler tarafından şehit edilmiştir (1511). Vasiyeti üzerine hanımı, yarım kalan camii, medrese ve mektebi tamamlamış, imaret bitirilememiştir. Tamamen kesme taş kaplamalı büyük, tek kubbeli, revaklı son cemaat yeri bulunan, minare gövdesi tuğladan bir yapıdır. Eskiden kiremit çatılı iken sonradan çatı kaldırılarak (1970) onarımda kubbe ortaya çıkarılmış ve kurşunla kaplanmıştır. KÜPECİK CAMİİ: Hamidiye mahallesi üzerinde taş köprü civarında, müderris yolu üzerindedir. 1911-1912 yapımı, iki katlı, alt katının eskiden sübyan mektebi olduğu bilinen bir yapıdır. Minarenin kaide kısmında tek çini üstünde Sultan Mehmet Reşat Tuğrası, caminin tavan göbeğinde sekizgen çerçeve içine alınmış dört parçadan meydana gelen çini levha dikkati çeker. SULTAN BAĞI MESCİDİ: Gediz caddesi üzerinde, ara sokak başındadır. 19.yy.'ın ilk yarısında yapıldığı tahmin edilen yapı, son yıllarda onarım görmüş ve birde taş minare eklenmiştir. ŞENGÜL CAMİİ (Celal Efendi Mescidi): Börekçiler mahallesinde Şengül Hamamının arkasındadır. Bitişiğinde bir çeşme ve çamaşırlık vardır. Camii girişindeki sundurmada bir sübyan mektebi olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Çeşme duvarlarına kitabe sanılarak şair Pesendinin bir bilmecesi iki parça mermer halinde yerleştirilmiştir. Ammeten gördüm babamdan küçük amma etlice, Kaldım aç, hemen çektim yedim lezzetlice, Zahida korkma ya sende Rabbinden ruhsatlıca Ara bul bahsi hadiste aç gözün dikkatlice. Şair Pesendi' ye ait bu bilmecenin cevabını Ak Takke Hoca Efendi bulabilmiştir; "ÇEKİRGE". Şengül camiine, haziresinde yatan Molla Celal Efendi' den ötürü "Celal Efendi Mescidi" de denilmiştir. Kare planlı tek kubbeli ve kiremit çatı ile örtülüdür. 16.yy.' ın ilk çeyreğinde yapıldığı tahmin edilmektedir. YEŞİL CAMİİ Eski hükümet caddesi üzerinde Cumartesi pazarının girişindedir. Kare planlı, tek kubbeli, iki sütuna oturtulmuş kubbeli bir girişi bulunan yapı, kesme taştan onikigen gövdeli, köşklü minaresi ile dikkati çeker. Minare bu şekli ile Kütahya' da tektir. Ana mekanın içi, kubbe kilidinden zemine kadar adeta boş yüzey bırakılmadan ağır bir süsleme ile bezenmiştir. Alçı sıva üzerine kalem işi, yağlıboya, temperra, alçı kabartma malakari, altın yaldız, duvardan gelişen ve çok kollu kristal aplik ve avizeler, mahfilde kasetli, kakmalı bir tavan bulunmaktadır. Önceleri Recep Ağa Mescidi olarak bilinen bu yapının yerine Yahya Paşa genişletip yenileyerek ahşap fevkani bir yapı yaptırmıştır. Bu yapı yanınca 1858' de ahşap olarak tekrar yaptırılmış, sonunda Kütahya Mutasarrıfı Fuat Paşanın önderliği ve ilgisi ile 1905 yılında bugünkü şekli ile yapılmıştır KADİTLER CAMİİ Lala Hüseyin Paşa caddesi üzerinde, hasır pazarı olarak bilinen bölgede çarşı içinde, üst katı tamamen kagir ve ahşap tavanlı olarak yapılmıştır. Yapının kuzeyinde su tesisleri özelliklerinden olan küçük bir sakahenesi bulunması dikkati çeken geleneksel yapı unsurlarındandır. BÜLBÜL MESCİDİ (Yakup Çavuş Mescidi): Mecidiye mahallesinden Hamidiye mahallesinden geçişte yer almaktadır. Son yıllarda taş bir minare eklenen yapının kitabesi yoktur. 19.yy. başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. DEVE YATAĞI MESCİDİ: Hamidiye mahallesi Deve Yatağı sokağındadır. Son onarımlarla eski karakterini tamamen kaybetmiş, sonradan yeni bir minare eklenmiş, mihrabı ve duvarların bir kısmı karo çinilerle kaplanmıştır. 19.yy. başlarında yapıldığı sanılmaktadır. CEDİD MESCİDİ (Yeni Mahalle Mescidi): Nallı medrese karşısında yer almaktadır. Bugün harap bir haldedir. 1571'de yapıldığı bilinmekle birlikte 19.yy. başlarında yeniden ele alınıp onarılmıştır. KARADONLU MESCİDİ (Pirler Mahallesi Mescidi): Pirler mahallesi, karadonlu sokağı köşesinde Şükrü Şeker evi ile Karadonlu Canbaba türbelerinin karşısındadır. 16.yy. sonralarında aynı yerdeki başka bir mescidin yerine yapılmıştır. 1980'de tamamen onarım görmüş, ahşap Ezan Köşkü yerine betondan yenisi yapılmıştır AHİ EVREN MESCİDİ (Hacı Evren Mescidi): Ahi Evren mahallesi cennet sokağındadır. 16.yy. sonlarında yapılan mescid 1917' de yenilenmiş 1956-1957'de onarılarak minare eklenmiştir. Mihrabı eski özelliğini korumuş olup karşı sokakta da bir zikir yeri bulunan Ahi Evren Türbe ve Tekkesi vardır. MOLLA HALİL MESCİDİ (Kazasker Mescidi): 16 yy. başlarında yapılan medrese bugün ayak- ta değildir. Sadettin cami köşesinden balıklıya giden yolda, Muvakkithane'nin arkasındaki boşlukta, Pamuk Hanı'nın doğusunda kalmaktaydı. Yeri 20 yll öncesine kadar Kütahya Müftülüğü idi. Halili diye meşhur olan Halil Bin Mahmut Germiyani, İstanbul'da müderrislik yaptıktan sonra Kütahya'ya gelmiş, burada kurduğu Medreseye hamamını da vakf etmiştir. Yapının durumu hakkında da kayıtlarda bilgi yoksa da, avlulu bir medrese olması gerekmektedir .
-
KAPLICALAR 7 Termal Turizm Merkezi ile Türkiye'nin en zengin termal kaynaklarına sahip olan Kütahya, romatizmadan, felç hastalıklarına, kadın hastalıklarından, sinirsel rahatsızlıklara kadar bir dizi hastalığa derman olan termal suları ile yerli ve yabancı ziyaretçilere şifa dağıtmaktadır. ILICA-HARLEK KAPLICALARI Kütahya'nın kuzeyinde yer alan Ilıca Harlek Kaplıcaları Kütahya - Eskişehir karayolunun 2l.km.sinden 4 km . içeridedir. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmı ş olan Ilıca Harlek Kaplıcaları Bakanlar Kurulu tarafından 23.03.1989 tarihinde "Termal Turizm Merkezi" ilân edilmiştir. Kaplıca suları 25- 43 C derece sıcaklıkta olup oligometalik sular grubuna girer. Kalsiyum, magnezyum ve bikarbonat içeren kaplıca suları muhtelif hastalıklara iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde 10 apart, 57 oda ve 98 oda 200 yatak kapasiteli Özel Konaklama belgeli Güral Harlek Termal Otel & SPA Merkezi ile Belediye Belgeli diğer otel ve moteller, 3 hamam, 2 kapalı 4 açık havuz, spor tesisleri ve konferans salonu bulunmaktadır YONCALI KAPLICALARI Kütahya'nın batısında yer alan Yoncalı kaplıcaları merkeze 16 km . uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Yoncalı Kaplıcalarının suları 42 C derece sıcaklıkta olup bikarbonatlı sular grubuna girer. Kalsiyum, magnezyum ve kükürt içeren kaplıca suları muhtelif hastalıklara iyi gelmektedir. Ayrıca parafin banyosu, seliluit tedavisi vb. uygulanmaktadır. Yoncalı Termal Turizm Merkezi'nde 200 yataklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi bulunmaktadır. Kaplıca merkezinde 73 oda ve 180 yatak kapasiteli 4 yıldızlı Yoncalı TÜTAV Termal Otel ve kür merkezi ile 4'er kişilik 37, 2'şer kişilik 20 apart, Belediye belgeli otel ve moteller, 5 hamam, 3 kapalı, 2 açık havuz bulunmaktadır EMET-YEŞİL VE KAYNARCA KAPLICALARI Kütahya'nın batısında bulunan kaplıcalar Emet ilçe merkezindedir. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamam olan Yeşil ve Kaynarca Kaplıcaları 17.09.1993 tarihinde "Termal Turizm Merkezi" ilân edilmiştir. Kaplıca suları 43- 56 C derece olup, hipotonik sular grubuna girer. Sülfat, bikarbonat, kalsiyum ve magnezyum içeren kaplıca suları muhtelif hastalıklara iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde Belediye Belgeli 4'er kişilik 36 apart, 3 hamam, 3 kapalı havuz, 1 açık havuz, Osmanlı Hamamı, sauna, özel banyolar, spor tesisleri, botanik parkı ve bir karavan parkı (kamping) bulunmaktadır TAVŞANLI-GÖBEL KAPLICALARI Kütahya'nın batısında Tavşanlı'ya 7 km . uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi yapılmıştır. Kaplıca sularının sıcaklığı 32 C derece olup muhtelif hastalıklara iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde moteller ve 2 hamam bulunmakta olup, yöre havasında oksijen oranı yüksek olduğundan astımlı hastalar kış aylarında dahi motellerde konaklamaktadırlar. Göbel Kaplıcaları Kaplıcaları16.12.2006 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Termal Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir. DERELİ KAPLICALARI Dereli Kaplıcaları Emet-Tavşanlı yolu üzerinde olup, Günlüce Beldesine 20 km . uzaklıktadır. Kaplıca suları 38- 40 C olup, muhtelif hastalıklara banyo yolu ile iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde 3 adet havuzlu hamam, özel banyolar ve moteller mevcuttur: GEDİZ-ILICASU KAPLICALARI Kütahya'nın güneyinde Gediz'e 18 km . uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Ilıcasu Kaplıcaları 18.03.1897 tarihinde "Termal Turizm Merkezi" ilan edilmiştir. Kaplıca suları 65- 98 C derece sıcaklıkta olup hipotonik sular grubuna girer. Sülfat, bikarbonat, sodyum ve magnezyum içeren kaplıca Suları muhtelif hastalıklara iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde Belediye belgeli 4'er kişilik 40 apart, 3'er kişilik 52 apart, 22 ahşap baraka, 10 betonarme baraka, 1 buhar banyosu, 1 çamur banyosu, 2 hamam ve 2 havuz bulunmaktadır. Kaplıca merkezinde seracılık yapılmaktadır. GEDİZ-MURATDAĞI KAPLICALARI Kütahya'nın güneyinde Gediz'e 30 km . uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Muratdağı Kaplıcaları 18.03.1987 tarihinde"Termal Turizm Merkezi" ilan edilmiştir. Kaplıca suları 29- 50 C derece sıcaklıkta olup, meteorik vadoz sular grubuna girer. SİMAV-EYNAL KAPLICALARI Eynal Kütahya'nın güney batısında Simav'a 4 km . uzaklıktadır. Altyapısı ve çevre düzenlemesi tamamlanmış olan Eynal Kaplıcaları 23.03.1989 tarihinde "Termal Turizm Merkezi" ilan edilmiştir. Kaplıca suları 70- 90 C derecedir. Kalsiyum, sodyum, bikarbonat ve sülfat içeren kaplıca suları muhtelif hastalıklara iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde, Belediye belgeli biri 37, diğeri 30 odalı iki otel, 440 yataklı 125 apart, özel banyolar, 2 hamam ve l kapalı havuz bulunmaktadır. Kaplıca Merkezinde seracılık gelişmiş olup ilçe merkezi Jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır. Çitgöl Simav'a 5 km . uzaklıkta olan kaplıca suyunun sıcaklığı 87 C olup, muhtelif hastalıklara iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde Belediyeye ait 60 daireli moteller ve spor kompleksi vardır. Naşa, Simav'a 7 km . uzaklıkta olan kaplıca suyunun sıcaklığı 90 C olup, muhtelif hastalıklara iyi gelmektedir. Kaplıca merkezinde Belediyeye ait 32 daireli moteller ve spor kompleksi vardır. Eynal Termal Turizm Merkezi 16.12.2006 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile sınırları genişletilerek Naşa ve Çitgöl kaplıca alanları da Termal Turizm Merkezine dahil edilmişlerdir. HİSARCIK-ESİRE KAPLICALARI Kütahya'nın batısında Hisarcık'a 10 km . uzaklıktadır. 51 C derece sıcaklıktaki kaplıca suları içme uygulamaları ile değişik rahatsızlıklara iyi gelmektedir. Hisarcık Sefaköy Esire Kaplıcaları16.12.2006 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Termal Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir. Hisarcık Belediyesine bağlı 16 odalı bir motel bulunmaktadır. Diğer Kaplıcalar: Kütahya'da başka termal kaynaklar da mevcuttur. Bunlar; Emet'te Samrık Ilıcası, Hisarcık'ta Hamamköy Kaplıcaları ve Yukarı Yoncaağaç Mürdesenk Suyu başlıcalarıdır.
-
KONAKLAR HÜKÜMET KONAĞI: 1907 yılı yapımı, son devir Osmanlı mimarisinin dikkate değer sivil yapılarındandır. Binanın cephesi düz karo çiniler süslemektedir. Hükümet konağının Kütahya yapıları içinde ilgi çekici bir yanı da, tamamen çini kaplı bir mescide sahip oluşudur. Bugünkü yapı, çağdaş bir Hükümet Konağı anlayışına uygun olarak 1893-1908 yılları arasında Kütahya valisi olan Giritli Ahmet Fuat Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1908 meşrutiyetine kadar Kütahya'da görev yapıp, sonra ayrılmış olan Ahmet Fuat Paşa' nın Hükümet Konağı önünde bir büstü vardır. Alttaki cadde onun adını taşır. Yeşil Camii' de yaptırmış ve Ulu Camii tamir ettirmiştir DOĞANLAR KONAĞI GERMİYAN KONAĞI ISPARTALILAR KONAĞI KURULAR KONAĞI ŞAPÇILAR KONAĞI ŞEKERCİ KONAĞI
-
KÜTAHYA HAMAMLARI SARAY HAMAMI: Saray mahallesinde bugünkü Çarşı Polis Karakolunun karşısındadır. Çukurda kalmış basık ve çimento kaplı kubbeleri ile dışarıdan pek seçilmeyen bir hamamdır. Yapım tarihi hakkında hiç bir kayda rastlanmayan bu hamamın Germiyanoğlu II.Yakup Bey 'in vakıfları arasında geçen hamamlardan Bey Hamamı olması ihtimali vardır. KÜÇÜK HAMAM: Bir kısmı 15.yy. başlarında Germiyanoğlu II.Yakup Beyin subaşısı ve kader arkadaşı olan Hisar Bey tarafından yaptırılmış, ondan oğluna miras kalmış, oğlu da Osmanlı Hükümdarı II.Beyazid' in izni ile hamama küçük bir kadınlar bölümü ilave ettirilmiştir. Hamam son şeklini bu ilave ile 1848' de almıştır. Zaman zaman çeşitli onarımlar geçiren ve başka amaçlarla da kullanılan hamam halen erkekler hamamı olarak kullanılmaktadır. EYDEMİR HAMAMI (Elvan Bey Hamamı): Cumhuriyet caddesinin sonunda, mevlevihanenin güneydoğusundadır. Ahi Erbasan caddesi ile Eydemir sokakları köşesinde yer alır. 15.yy. ortalarından kalmadır. Eski adı Elvan Bey Hamamı olarak geçen hamamı yaptıran Elvan Bey' den kaynaklar Çaşnıgir Başı olarak bahseder. Kitabesi ve hakkında daha kesin malumat alabileceğimiz bir belge henüz yoktur. Son yıllardaki onarımların hamamın eski şeklinde fazla değişiklik yapmadığı sanılmaktadır. YENİ MAHALLE HAMAMI (Cedid Mahellesi Hamamı): 19.yy. sonunda yapıldığı tahmin edilen hamam harap durumdadır. Fatma Ana Türbesine yakındır. Yapıldığından beri iyi şekilde çalıştırılamamıştır. BALIKLI HAMAMI (Rüstem Paşa Hamamı): 1549 yılında Kütahya'da Anadolu Beylerbeyliği yapmış, daha sonra Sadrazamlık makamına getirilmiş olan Rüstem Paşa tarafından bu dönemde yaptırılmıştır. Hem erkekler hem kadınlar kısmı bulunan bir çifte hamamdır. Harap hale geldiğinden, Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından esaslı bir şekilde onarılıp halkın hizmetine sunulmuştur. LALA HÜSEYİN PAŞA HAMAMI: Lala Hüseyin Paşa, Sultan II.Selim' in Lalasıdır. Anadolu Beylerbeyliği sırasında yaptırdığı bu hamam (1568-1570) küçük kare planlı tek bir hamamdır. Hamamın önünde tek bir sıra dükkan yer alır. Son zamanlarda onarım görmüş olup kullanıma açıktır KEMER HAMAMI Maruf mahallesi kuzeyinde, Lala Hüseyin Paşa caddesi üzerinde, Kaditler Camiini geçtikten sonra yolun güneyindedir. 1950'deki yol genişletme çalışmasında soyunmalık kısmi kesilmiş bir çifte hamamdır. 16.yy. da yapıldığı tahmin edilen hamam özel mülkiyettedir ŞENGÜL HAMAMI: Börekçiler mahallesinde, kapan çayı kenarında (üzeri kapatılmış olduğundan bugün dere görünmez) Şengül Camii önündedir. Birçok değişikliğe uğramış, bazı bölümleri yıkılmış bulunmakla birlikte diğer kısımları halen hamam olarak çalışmaktadır. Dört yanı yolla çevrili tek hamamdır. 16.yy. sonralarında yapıldığı tahmin edilmektedir.
-
KÜTAHYA ÇEŞMELERİ ÇİNİLİ ÇEŞME Mevlevihanenin köşesinde bulunan çeşmesin palmet ve rumilerle kitabesi, lacivert zeminli orta panoda toplanmış, yapraklar ve hatayiler beyaz zeminli iki yan panoya yayılmıştır. ULU CAMİİ SAKAHANESİ Anadolu Selçuklu Devleti döneminden Kütahya fatihi Hezar Dinari' ye mal edilen yapının 1236-1246 tarihleri arasında yapılmış olması mümkündür. Dışındaki mermer ve çini süslemeler 19.yüzyıl yapımıdır. İç mekan olarak Kütahya'daki Sakahane adı verilen su tesislerinin orjinal durumunu koruyabilmiş tek örneğidir.halen Ulu camii şadırvanı olarak kullanılmaktadır. TELLAL ÇEŞMESİ Sultanbağı tarafında yaşmaklı perde gibi işlenmiş kemeri ve çiçek motifleriyle ılık çeşmelerdendir. Suyunun içimi lezizdir. HÜRRİYET ÇEŞMESİ Belediyenin önündedir. Mermerden yapılmıştır. Çeşmenin alınlığının ortasında tuğralı arma, iki yanında ve yalak ortasında beş kollu yıldız kabartmaları yer almaktadır. HER KÖŞE BAŞINDA BİR ÇEŞME Hemen hemen her köşe başında çinilerle bezenmiş ve ilimize gelen ziyaretçilerin ilgi odağı haline gelen Kütahya Çeşmeleri tarihi yansıtıyor. Yayla yükseltili zemine ve %54’ü ormanlarla kaplı olduğundan yüzey suları bol olan ilimizde tarihi yansıtan çinili çeşmelerimiz her köşe başında Kütahya’ya gelen ziyaretçileri selamlamakta olup tarihin izlerini taşımaktadır. Kütahya mimarisinde Selçuklulardan bu yana görülen çini bezekler, çeşmelere de yansımış olup, kitabesi kayıp eserlere tarih düşmektedir. Kütahya çeşmeleri insan sevgisinin, göz zevkinin, Türk kültürünün en mükemmel eserlerindendir. Kütahya çeşmeleri palmet ve rumilerle kitabe, yapraklar ve hatayiler, tuğralı saltanat armaları, derin ve kilitli kemerler, kuşaklar ve hüsnü hat çinilerle kaplanmıştır. İlimizde bulunan bazı çeşmeleri örnek göstermek istersek bunlardan ilk akla gelenler arasında çinili çeşme; palmet ve rumilerle kitabe, lacivert zeminli orta panoda toplanmış olup yapraklar ve hatayiler beyaz zeminli iki yan panoya yayılmıştır. Hürriyet Çeşmesi ise mermerden yapılmış olup üç bölümlü alınlığın ortasında tuğralı saltanat arması, iki yanda ve yalak ortasında beş kollu yıldız kabartmaları yer almıştır. Ahievren Çeşmesi ise aynı ismi taşıyan caminin yanında yer almış olup ayna taşı yuvarlak kemerli ve nişlidir. Üçgen alınlıkla sonuçlanır. Yuvarlak kemer alınlığında görülen çinilerde firuze fonda naturalist palmetler, üç yapraklı çiçekler ve tomurcuklardır.