-
İçerik Sayısı
2.917 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
2
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
_asi_ tarafından postalanan herşey
-
Samsun Bedestenleri Fazıl Ahmet Paşa Bedesten ve Arastası (Vezirköprü) Samsun Vezirköprü ilçe merkezinde bulunan bedesten ve arasta Fazıl Ahmet Paşa döneminde yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi tam olarak kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber 1660 yılında Köprülü Mehmet Paşa’nın eşi Ayşe Hatun’un babası Yusuf Ağa tarafından yaptırıldığı konusunda kaynaklarda bazı bilgilere rastlanmıştır. XVII. Yüzyıl eseridir. Bedestenin çevresinde arasta eklenerek yapı daha da geliştirilmiştir. Kesme taştan yapılmış olup, kare planlıdır. Bedestene dört cephesindeki yuvarlak kemerli kapılardan girilmektedir. Üzeri pandantifli dört ayrı kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbeler duvarla üzerine tuğla kemerlerle oturtulmuştur. Bedestenin ortasındaki ana kubbe ile diğer kubbeler arasına bir de dua kubbesi yerleştirilmiştir. İç mekâna dükkânlar sıralanmıştır. Bedesten (Çarşamba) Samsun ili Çarşamba ilçesinde bulunan bedestenin yapım tarihini belirten bir kitabe günümüze gelememiştir. Bununla beraber yapı üslubundan ve kaynaklardaki bilgilerden XIX. yüzyılın ikinci yarısında 1862 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bedesten ilk yapılışında kuyumcular çarşısı olarak düşünülmüş ve o şekilde kullanılmıştır. Bedesten, kesme ve moloz taştan dikdörtgen planlı, iki katlı olarak yapılmıştır. Üzeri semerdam şeklinde kırma çatı ile örtülmüştür. Yuvarlak kemerli bir girişten bir hol kısmına oradan da dükkânların sıralandığı avluya girilmektedir. Girişin iki yanındaki merdivenlerden de üst kata çıkılmaktadır. Buradaki bir koridorun çevresine odalar sıralanmıştır.
-
Samsun Medreseleri Fazıl Ahmet Paşa Medresesi (Taş Medrese) (Vezirköprü) Samsun Vezirköprü ilçesi, Yenimahalle’de bulunan medreseyi Fazıl Ahmet Paşa 1661–1662 yıllarında yaptırmıştır. Medrese 1964 yılına kadar çeşitli amaçlarla kullanılmış, yapılan tadilatlarla özgünlüğünü kısmen yitirmiş ve sonra da Halk Kütüphanesi olmuştur. Kütüphane yörenin en zengin eserlerini bir araya getirmiştir. İçerisinde 378 Arapça ve Farsça el yazması, 509 çeşitli el yazmaları bulunuyordu. Günümüzde kütüphanede 13649 Türkçe kitap bulunmaktadır. Medrese yöreye özgü Karacaviran taşından yapılmıştır. Dikdörtgen medresenin giriş ekseninde, dışarıya çıkıntı yapan dershane bölümü bulunmaktadır. Medrese iki sıra halinde altta iki, üstte de birer pencere ile aydınlatılmıştır. Avluyu çevreleyen medrese hücre ve revakları küçük kubbelerle örtülmüştür. Kare planlı medrese odalarının içerisine ocak ve dolaplar yerleştirilmiştir. Dershane kare planlı olup, üzeri kasnaklı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Dershanenin girişi dört sütunla üç bölüme ayrılmıştır. Bu sütunlar birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Bunlardan ortadaki ana giriş diğer iki kemerden daha küçük ölçüde yapılmıştır. Aynı şekilde üzerlerini örten üç kubbeden ortadaki daha küçük ve daha basıktır. İlk yapılışında üzeri kurşun kaplı olan üst örtü, Osmanlı- Rus Savaşı sırasında üzerideki kurşunları alınmış ve kiremit kaplanmıştır. Medrese 1943 depreminde büyük hasar görmüşse de sonradan onarılmıştır. Abdülkerim Ağa Medresesi (Vezirköprü) Samsun ili Vezirköprü ilçesinde bulunan Abdülkerim Ağa Medresesi’nin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre XVII.yüzyılda yapılmıştır. Medrese avlu etrafında çevrelenmiş yirmi medrese hücresinden meydana gelmiştir. Medrese 1943 depreminde yıkılarak günümüze gelememiştir. Süleyman Ağa Medresesi (Vezirköprü) Samsun Vezirköprü ilçesinde, Taceddin Paşa Camisi’nin avlusunda, Bostancıbaşı Köprülü El Hac Süleyman Ağa tarafından 1730 yılında yaptırılmıştır. Medrese avlu etrafında sıralanmış 24 hücreden meydana gelmiştir. Bu medrese de 1943 depreminde yıkılarak günümüze gelememiştir. Rahmaniye Medresesi (Vezirköprü) Samsun Vezirköprü ilçesinde bulunan bu medreseyi Es Seyyid Osman Efendi 1805 yılında yaptırmıştır. Avlu etrafında altı hücreli küçük bir medrese idi. Bu medrese de 1943 depreminde yıkılarak günümüze gelememiştir.
-
SAMSUN HALK OYUNLARI Doğu ve Batı Karadeniz'in kesiştiği noktada kalan Samsun'un çok eski bir medeniyete sahip olması, XIX yy. ve XX yy. başlarında gelen göçlerle çok değişken bir yapıda bulunması, kültürel açıdan farklılıklar göstermektedir. Samsun'da evlenme, halk mutfağı, halk hekimliği, halk veterinerliği, sünnet düğünü adetleri, ninniler, yemekler, kışlık hazırlıklar ve yiyecekler, doğum, tekerlemeleri, ölüm, kani, gelin ağlatma, bilmece, atasözleri, efsaneler, masal, seyirlik oyunlar, inançlar, halk takvimi ve meterolojisi, halk mimarisi, el sanatları, halk oyunları, giyim-kuşam konusunda araştırmalar yapılmış, Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü arşivine kazandırmıştır. Samsun Oyunlarının Karakteristik Özellikleri Samsun yöresi oyunlarının bazıları eller tutularak, eller tutulup dirsekler birleştirilerek, eller omuza atılarak oynandığı gibi eller tutuşmadan karşılıklı oynanan oyunları da vardır. Çökme figürü, el vurma figürü çapraz yürüme figürü topuk vurma yada ayak ucu vurma figürü dönme figürü oyunlar içerisinde yer almaktadır. Oyunlar genellikle oyuncuların belli bir alan içerisinde dolaşması şeklinde icra edilir. Az da olsa düz sıra halinde oynanan oyunlara rastlanılmaktadır. (Örneğin alafranga oyunu gibi) Oyunların oynanışında hiçbir zaman daire oluşturulmamaktadır. Oyunlar genellikle yavaş başlar. İlerleyen bölümlerde hızlanır. Bazı oyunlarda oyuncuların nara attıkları (Sarhoş barı ve kaba ceviz) gözlenir. Karşılama türü oyunlarda yaygın bir şekilde omuz sallama figürü vardır. Erkeklerin omuz sallama figürleri kızlara nazaran daha ağır ve diktir. Samsun halk oyunları yönünden ülkemizde geçiş bölgesi sayılan illerimiz arasındadır. Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra bölgeye yerleşen balkan göçmenleri Hora – Karşılamaları yöreye getirmiştir. Doğu Karadeniz Bölgesinden şehre gelen göçler nedeni ile horon çeşitleri yaygınlaşmıştır. Ladik ilçesi gibi bazı bölgelerde bulunan alevi vatandaşlarımızın dini dansları sayılan semahlara da Samsun ilinde rastlamak mümkündür. Görüldüğü gibi Türk Halk Danslarının üç değişik karakter yapısında olan danslara Samsun’da ulaşılabilir. Tespit edilen Samsun Halk Dansları İsimleri Alaçam, Sarıkız, Tombul gelin, Samsun sallaması oyunları, Bafra, Sarıkız ikileme, Demirağa, Zirto, Kabadayı, Kasap, Samsun horonu, Tombul gelin, Rumeli dik horonu, Köroğlu, Kızlar havası, Çarşamba, Çarşamba çiftetellisi, Çarşamba düz oyun havası, Çarşamba karşılaması, Sağır perde, Anadolu çiftetellisi, Karaçalı, Kasap, Kaba ceviz, Alafranga, Gürcü horonu, Salı pazarı, Üçlü horon, Terme, Üçlü horon, Gürcü horonu, Horon kurma, Ladik, Üç ayak, Makinalı, Tamzara, Hoşbilezik, Temurağa, Sarhoşbarı, Sarıkız, Oduncular, Ağam ben yandım, Yelleme, Ladik horonu, Ladik semahı, Vezir köprü, Sarıkız, Oduncular. Samsun Halk Dansları giysileri • Kadın Giysileri Çarık, corap, paçalı don, üç etek, önlük, başlık, iç yelek, cepken. • Erkek Giysileri Çarık, çorap, şalvar, aba, gömlek, bel kuşağı. • Samsun Halk Danslarında kullanılan yöresel çalgılar • Bağlama, tambura, cura, zurna, klarinet, kaba davul, davulbaz, tef, cümbüş, kaval.
-
Samsun ekonomisi Samsun, uzun yıllar ticaret şehri olarak varlığını kabul ettirmiştir. Sanayi alanında küçük ve orta ölçekli işletmeler yönünden büyük bir aşama kaydedilmiştir. Samsun orta ve doğu Karadenizin ticaret merkezi durumundadır. TARIM Arazi Durumu: İlde 103.329 civarında çiftçi ailesi mevcut olup, arazi büyükleri 0-49 Ha.arasında değişmektedir. 500 dekardan daha büyük işletmeye sahip çiftçi sayısı 40 civarındadır. Sulama: İlde sulanabilir tarım alanı 392.300 ha. olup, bu alanın 66.337 ha'sı sulanmaktadır. Sulanabilir tarım alanının %16'sı sulanmaktadır. Sulama alanının 62.002 ha.'ı halk sulaması 4335 ha'ı devletçe sulanan alanlardır. Gübre Tüketimi: İlde toplam tarım alanın%80'i gübrelenmektedir. 1998 yılında ilimizde değişik türde 122.150 ton gübre tüketilmiştir. Çiftlik gübresi genellikle fide yetiştiriciliğinde, meyve bahçelerinde kullanılmaktadır. Tarımsal Araç ve Gereç Durumu: İlde yapılan anketlere göre temel ekipmanları ile birlikte 30.790 adet traktör, 2.020 adet çeşitli mibzer, 184 adet biçerdöver, 26.589 adet pulverizatöratomizör, 67 adet selektör, 214 adet çayır biçme makinesi, 115 adet pancar sökme makinesi, 204 adet yem kırma makinesi ve 138 adet süt sağım makinesi bulunmaktadır. BİTKİSEL ÜRETİM Tarla Ürünleri: İlde ekonomik bakımdan yetiştirilen 4 ana ürün, buğday, mısır, çeltik, tütündür. Sanayi bitkisi olarak ayçiçeği tarımı yapılmaktadır. Çayır mer'a ve yem bitkileri ekilişlerinde son yıllarda artışlar olmuştur. Hem kaliteli kaba yem açığının kapatılması, hem de meyilli arazilerde erozyonun önlenmesi bakımından yem bitkilerinin üretimi teşvik edilerek dağıtılan bedelli tohumluklarla üretici desteklenmektedir. Yonca, korunga ve fiğ ekim alanlarının toplamı 7.765 Ha. olup, bu alanlardan 27.595 ton ot, 2.725 ton dane yem üretimi sağlanmıştır. Meyvecilik: İlde 61.639 ha. alanda kapama meyvecilik üretimi yapılmaktadır. Bu kapama alanının 602.479 dekar fındık alanıdır. Fındık üretimi Merket, Terme, Çarşamba, Salıpazarı, Ayvacık, Tekkeköy, 19 Mayıs, Bafra, Alaçam, Yakakent ilçelerinde yapılmaktadır. Yine kapama olarak Merkez ve Çarşamba ilçelerinde şeftali üretimi yapılmakta ve önemli gelir kaynağı oluşturmaktadır. Diğer meyve ürünlerinin yetiştiriciliği dağınık ağaç şeklinde yapılmaktadır. 602.247 dekar fındık bahçesi olup 52.143 ton fındık üretimi yapılmaktadır. Sebzecilik: İlin Bafra ve Çarşamba ovalarında geniş alanlarda sebzecilik yaygın olarak yapılmaktadır. En fazla üretimi yapılan sebzeler; domates, biber, hıyar, patlıcan, ıspanak, fasulye, kabak, lahana, pırasa, karpuz ve kavundur. Toplam 37.191 ha. alanda sebze tarımı yapılmaktadır. Ayrıca, plastik sera ve yüksek tünellerde son yıllarda artan bir oranla sebze yetiştiriciliği yapılmaktadır. Mevcut örtü alanı 7.686 dekardır. HAYVANCILIK Samsun'da hayvancılık genelde aile işletmesi şeklinde yürütülmektedir. Yapılan ıslah çalışmaları sonucunda sahil ilçelerde Jersey, Jersey melezi, iç kesim ilçelerinde ise Holsteine, Montofon, Simental ile bunların melezleri ağırlıklı olarak yerleştirilmektedir. Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (K.K.D.F.) uygulamada olduğu dönemde besicilik yapılan ahırlarda önemli gelişmeler göstermiştir. 372.235 adet büyük baş,321.476 adet küçük baş, 2.414.920 adet kanatlı hayvan ve 82.730 adet kovan mevcuttur. Su ürünleri: İlimizde denizden en çok hamsi, barbunya, istavrit, kefal; tatlı sularda sazan, kerevit, akbalık avlanmaktadır. Çeşitli boyutlarda 543 adet tekne mevcut olup bunların 105 adedi trol teknesidir. Su ürünleri kooperatif sayısı Merkez (1), Bafra (6), 19 Mayıs Yakakent (1) olmak üzere 12 adet olup, üye sayısı 821'dir. EKONOMİ Samsun'un ekonomik yönden başta İstanbul olmak üzere, İzmir, Adana, Mersin, Ankara gibi büyük ticaret ve endüstri merkezleriyle yakın ticari ilişkisi bulunmaktadır. İstanbul ile ithal ve yerli mal çeşitleri, giyecek, inşaat malzemesi, manifatura, kantariye, tıbbi ve zirai ilaçlar, dayanıklı tüketim mal ticareti, İzmir ile ithal mallar, manifatura, kantariye sebze ve meyva, Adana-Mersin illeriyle turfanda sebze ve meyva ticareti mükemmel bir seyir izlemektedir. İç ticaretin yanında Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkeleri arasında da kıyı ticareti il ekonomisine olumlu katkılar sağlamaktadır. Geniş potansiyelli limanı ile ithalat ve ihracat yapılabilmektedir. İlimiz limanından konsantre bakır, kuru gıda maddesi, yaş sebze ve meyva, polipropilen çuval başlıca ihraç ürünleri olmuştur. Rusya, Ukrayna, Gürcistan ve Almanya belli başlı ihracat yapılan ülkeler arasında yer almaktadır. İthal ürünleri olarak da kalsiyum fosfat, kömür, buğday, çeltik, canlı hayvan, kimyevi maddeler belli başlı ürünler arasındadır. Samsun İli Karadeniz Bölgesi'nin en önemli ticaret merkezlerinden biridir. İl ticaretinin çok daha yüksek potansiyele ulaşması için başta Samsun Ticaret ve Sanayi Odası'nın büyük gayretleri sonucu "SERBEST BÖLGE" kurulması statüsüne kavuşturulması Bakanlar Kurulunca kabul edilmiş ve Samsun Liman sahası içerisinde tespit edilen yerde alt yapı çalışmalarına başlanmıştır. SAMSUN'DA SANAYİ Samsun, uzun yıllar ticaret şehri olarak varlığını kabul ettirmiştir. Sanayi alanında küçük ve orta ölçekli işletmeler yönünden büyük bir aşama kaydedilmiştir. İmalat Sanayiinin temel taşlarından olan bu işletmeler ilk önceleri Sanayi Sitelerinde üretimlerini sürdürmüşler, kooperatifleşmeyle bir çok sanayi siteleri bu işletmeleri bünyelerine toplamıştır. İlde çok büyük sanayi kuruluşları olmamakla birlikte Kamu Kurumu olan Karadeniz Bakır İşletmeleri Azot Sanayi ile Sigara Fabrikası üretim potansiyeli ve istihdamıyla bölge için oldukça önemlidir. Samsun ilinde gıda sanayi de büyük bir aşama kaydetmiştir. Un fabrikaları Havza ilçesinde yoğunlaşmıştır. Unlu ürünler, su ürünleri gibi sanayi kuruluşları bölgenin ihtiyacına cevap vermektedir. Tekstil, konfeksiyon, ağaç ve mobilya, kağıt ve kağıt ürünleri, kimya ve ilaç sanayi, oto yedek parça sanayi ile bakır ve bakır mamulleri sanayi Samsun ilinin belli başlı sanayisini teşkil etmektedir. Samsun sanayisinin istenilen hedeflere gelişimi için mutlak Organize Sanayi Bölgesi çatısı altında toplanması gerekliliği göz önüne alınmış ve bu bölge uzun uğraşlar sonunda Kirazlık Mevkiinde kurulmuştur. Samsun Ticaret ve Sanayi Odası'nın da yer aldığı Müteşebbis üyeliği ile hızla tamamlanan bu bölgede 34 firma üretime geçerken, 30 firma inşaatı devam etmekte ve 13 firma da proje aşamasındadır. TİCARET Samsun ili orta ve doğu karadenizin ticaret merkezi durumundadır. Özellikle Kızılırmak ve Yeşilırmak deltalarının meydana getirdiği Çarşamba ve Bafra ovaları Çukurova'dan sonra Türkiye'nin en verimli ve bereketli topraklarına sahiptir. Ovaların il hudutlarında bulunması sebebiyle ekonominin ağırlık merkezini tarıma dayalı kılmaktadır. Coğrafi konum ve ulaşım durumu ekonomik potansiyeli ile Karadeniz Bölgesinin merkezi durumunda olan Samsun'da Ticaret en önemli öğeyi teşkil eder. Kara, deniz, demiryolu taşımacılığı ve Uluslararası Çarşamba Hava alanının 1999 yılı içerisinde tam anlamı ile faaliyete geçmesi ile Samsun önemli bir ticaret merkezi olma yolundadır.
-
SAMSUN YEMEKLERİ Kıymalı Karadeniz Pidesi (Samsun) Hamur için malzeme: 5 su bardağı un 1 su bardağı süt Çeyrek paket margarin 1.5 çorba kaşığı maya 2 yemek kaşığı sıvı yağ 1 adet yumurta 1 tatlı kaşığı toz şeker 1 fincan ılık su (veya) 1 fincan ılık süt 1 adet yumurta sarısı Tuz Harcı için malzeme: 250 gr. kıyma 1 baş kuru soğan 1 adet domates 2-3 adet yeşil sivri biber Tuz Karabiber Hazırlanışı: Ön hazırlık olarak, toz mayayı veya yaş mayayı ılık suda eritin. Yalnız, mayayı eritirken, içine toz şeker de katın. Sonra, unu hamur yoğuracağınız kaba alın. Ortasını açın. Mayalı suyu una döktükten sonra, 15 dakika bekletin. Beri yanda, 1 bardak sütü, daha erittiğiniz margarini, 1 adet yumurtayı ve tuzu da ilâve ederek yoğurun. Hamurun üzerini örterek, ılık bir ortamda mayalandırın. Ve, hamur iyice kabarana kadar bekleyin. Şayet, hamurun çok çabuk mayalanmasını istiyorsanız, büyük bir kaba ılık su koyup hamur kabınızı da bu kabın içine yerleştirin. Ve, hamuru mayalanmaya terk edin. Harcı hazırlamak için, bir baş kuru soğanı minik minik yemeklik doğrayın. Kıymayı ve küçük küçük doğranmış yeşil sivri biberleri çiğden karıştırın. Tuzunu ve kara biberini ayarlayın. Sıra, pideleri doldurmaya geldi… Mayalanan hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar alın. Ve, yarım parmak kalınlığında açın. Hazırladığınız harcı, çiğ olarak hamurun ortasına yayın. Hamurun kenarlarını içe doğru kıvırarak pide şeklini verin. Üzerine de, güzel kızarsın diye, yumurta sarısı sürün. Pide tepsinizi, yarım saat kadar oda hararetinde bekletin. Önceden ısıtılmış ve 200 dereceye ayarlanmış fırında pişirin. KATIK BÖREĞİ (Samsun) Buğday yarması akşamdan ısıtılır ve yaklaşık 12 saat suda kalır. Su yarma hizası kadar konur.Yarma suda şişer. Eğer şişen yarmanın üzerinde su birikirse bu süzülerek atılır. Katığa bu yarma ile birlikte bolca kıyılmış dorak ve maydanoz da katılır. İyice karıştırılır. İçine yeterince tuz ve zeytinyağı da katılır. Hazırlanan bu karışım, tereyağı ile iyice yağlanmış tepsiye 1,5 - 2 cm. kalınlığıhda dökülür.Odunla ısınan fırına ya da elektrikli fırına verilir. Üstü kızarırsa fırından çıkarılır ve tepsi boşaltılır. Ters çevrilerek tepsiye konur ve yeniden fırına verilir. Bu tarafı da kızarırsa fırından çıkarılır ve tereyağı ile yağlanır.Dilim dilim ve dört köşe kesilir. Bunlara samsa adı verilir. Samsalar bir kenarı 10 cm. olan eşkenar dörtgen biçiminde dilimlerdir. Bir başka tepsi yada tabağa konup servis yapılır. Samsalar servis yapılmadan önce kendi buğusu ile yumuşasın diye üstüne bir kapak örtülür. Yaklaşık 10 - 15 dakika kapak böreğin üstünde durur. Eğer böyle yapılmazsa samsalar sert olur 6 kişilik börek için, yaklaşık 750 gr. yarma, 850 gr. katık, bir demet dorak, bir demet maydanoz, bir çay bardağı zeytinyağı gereklidir. Bu karışım yaklaşık 1 m. çapında tepsiye dökülür. Katık böreği fırına bakraçla götürülür. Fırına girerken karışım tepsiye boşaltılır. Börek yaklaşık bir saatte pişer. Not: Bu börek daha çok bahar ve yaz aylarında yapılır. Kimi zaman kurutulmuş dorak da kullanılır.Börek Vezirköprü ' de daha çok çay ile birlikte yenir. LAHANA SARMA (Samsun) Malzemeler: 1 kase pirinç 1 kase bulgur 3 orta baş soğan karabiber pul biber nane maydonoz lahana Yapılışı: Soğanı doğrayıp zeytinyağında pempeleşinceye kadar kavrulur. Ardından bir kaşık salça ile tekrar kavrulur.Daha sonra pirinç konulur bir dakika kaynatılır, ardından bulgur konur 1 çay bardağı su ilave edilir. Tencerenin kapağı kapatılır. Daha sonra üzerine nane, karabiber, kırmızı pul biber, maydanoz ve tuz ilave edilir. Ocağın altı kısık ayarda pişirilir. Kaynadıktan sonra elde edilen karaşımdan kaşıkla az az olmak üzere yaprağa teker teker sarılır. Tencereye dizilir. Kısık ateşte pişirilir. Pişmesine az kala zeytinyağı ilave edilir.Tam suyunu çekmeden ocağın altı kapatılır. Soğuk veya ılık olarak servis yapılır. BAKLALI YAPRAK DOLMASI (Samsun) Malzemeler: 200 gr. et 300 gr. bakla 1 çay bardağı buğday yarması 1 çay bardağı sıvı yağ 2 orta boy soğan 1 çorba kaşığı nane 1 tatlı kaşığı tuz 1.5 su bardağı su 1 demet maydanoz limon yarım kilo üzüm yaprağı. Yapılışı: Yarım saat sıcak suda bekletilip kabukları soyulmuş olan baklalar ince ince doğranır. bir kaba konur. sırayla ince ince doğranmış et , buğday yarması , yağı rendelenmiş soğanlar, nane, reyhan biberleri, tuzu ince kıyılmış maydonozu hepsi karıştırılır. 1.5 su bardağı suyla salça sulandırılır. içine karıştırılır.Bunların hepsi çiğ olarak yapılır.Birbirine karıştırılan malzemeler yapraklara sarılarak bir tencereye konur. bir saat pişirilerek servis yapılır. ISPANAK ÇORBASI (Samsun) MALZEMESİ: 1 kg. ıspanak 1 'er çorba kaşığı katıyağ, un ve pirinç yarımşar bardak su ve yoğurt 1 adet yumurta tuz karabiber. Ispanağı yıkayıp, haşlayıp, ince ince kıyın ve tuz, karabiberini koyun. Bir tencerede tereyağını hafifçe pembeleştirip, üstüne un konup kavurun. İçine ıspanak, su ve pirinç katarak ağır ateşte pişirin. Gerektiğinde su ilave edin. Pirinçler pişince çorbanın içine yumurta sarısı ile çırpılmış yoğurdu yavaşça katın. Böbrek Sote (Samsun) 1 kg dana böbreği 2 çorba kaşığı sıvıyağ 2 çorba kaşığı tereyağı 1 adt iri kuru soğan 2 adet olgun domates Tuz Kekik Böbrek ince ince doğranır, bir çorba kaşığı tereyağı ve sıvıyağda rengi dönene kadar kızartılır, diğer tarafta ince kıyılmış kuru soğan, kalan bir çorba kaşığı tereyağında pembeleştirilir, üzerine rendelenmiş domates, tuz ve kekik eklenir, bir taşım pişirilir, kızarmış böbreğin üzerine dökülür, 10 dakika kadar birlikte pişirildikten sonra servise sunulur. Fasulyeli Mısır Çorbası (Samsun) 1 su bardağı kuru fasulye 1 su bardağı kuru mısır 1 su bardağı yoğurt 5 su bardağı su 1 çorba kaşığı un tuz Üzeri İçin; 2 çorba kaşığı tereyağı Mısır ve fasulye akşamdan ayrı ayrı ıslatılır. Ertesi günü ıslatma suyu ile haşlanır, suyu süzülmez, diğer tarfta yoğurt su, un ve tuz iyice çırpılır, haşlanmış kuru fasulye ve mısır bir tencerede birleştirilir, üzerine yoğurtlu karışım dökülür, orta ateşte sürekli karıştırarak bir taşım pişirilir. Servis yapılacağı sırada üzerine kızdırılmış tereyağı gezdirilir. CEVİZLİ TAVUK (SAMSUN) MALZEMESİ 4 tavuk budu, 4 su bardağı ceviz içi, 1'er çorba kaşığı domates salçası, kırmızı pul biber 1/2 limonun suyu, 1 su bardağı tavuk suyu, tuz. Butlar, üzerini örtecek kadar tuzlu suda haşlayın. Ceviz, sarımsak ve biberi havanda iyice dövüp, salçayla beraber kısık ateşte biraz ısıtın. Ateşten alıp yoğurarak cevizin yağını iyice çıkartın ve ayırın. Ekmeği ufalayıp, üzerine tavuk suyunu, limon suyunu ve ceviz içini ekleyin ve ezerek kıvamlı bir sos hazırlayın. Butları sosa batırın ve üzerine ceviz yağını gezdirin. Afiyet olsun Kağıtta Hamsi (Samsun) 5 kişilik Gerekli malzeme: 1 kg hamsi 2 adet limon 20 tane defne yaprağı 1 çorba kaşığı zeytinyağı 1 kahve fincanı kıyılmış maydanoz 5 adet olgun domates Tuz, karabiber 2,5 tabaka yağlı kağıt Hamsileri iyice temizleyip yıkayın. Suyunu süzüp süzgece alın. Defne yapraklarını bol suda iyice yıkayıp kurulayın. İki tabaka yağlı kağıdı ortadan ikiye keserek 4 parça yapın. Diğer yarım tabaka kağıt ile birlikte 5 parça elde edin. Her yağlı kağıdın ortasına yan yana dörder defne yaprağı yerleştirin. Limonları ince halkalar halinde dilimleyip defne yapraklarının üzerine yerleştirin. Her yağlı kağıda 200gr hamsiyi paylaştırarak limon dilimlerinin üzerine düzenli bir şekilde yan yana sıralayın. Tuzlayıp, biberledikten sonra üzerine bir tutam kıyılmış maydanoz serpin. Domatesleri yıkayıp kurulayın. İnce ince dilimleyin. Balıkların üzerine sıralayarak yerleştirdikten sonra kağıtları kapatın. Pişme esnasında açılmaması için kenarlarını iple bağlayın veya ataşla tutturun. Kağıt paketleri fırın tepsisine yanyana yerleştirip önceden ısıtılmış 160 dereceye ayarlı fırına verin. Yaklaşık 15-20 dakika kadar pişirin. Fırından alıp kağıtları üzerinden kenarlara doğru açıp sıcak olarak servis yapın. Peynirli ve Cevizli Mantı (Samsun) 6 kişilik Gerekli malzeme: 1 kg un Aldığı kadar su İç malzeme; 500 gr kıyma 2 adet kuru soğan 3 çorba kaşığı tereyağı 1 çorba kaşığı biber salçası 1 kase ufalanmış beyazpeynir 1 kase çekilmiş ceviziçi, tuz Unu aldığı kadar su ilave ederek yoğurun. Kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapıp oklava ile 1-2 cm kalınlığında açın. Yufkayı 5 santimetrekarelik parçalara kesin. Kıymayı ince kıyılmış soğan ve tuz ile birlikte 1 çorba kaşığı yağda kavurun. Kare kestiğiniz hamurların içine kavrulmuş soğanlı etten bir miktar koyarak üçgen şeklinde kapatın. Kenarlarını bastırarak yapışmasını sağlayın. Bir tencerede bol miktarda suyu kaynatın. Hamurları 20 dakika kadar haşlayıp kevgirle sudan alın. Servis tabağına koyun. Kalan tereyağını biber salçası ile eritip kızdırın. Mantının üzerîne gezdirin. Üzerine ufalanmış peynir ve ceviziçi serperek servis yapın. Yanıç (Samsun) 6 kişilik Gerekli malzeme: 1 kg ıspanak 3 adet rendelenmiş kurusoğan 300 gr yağsız kıyma 1 kg un, su, tuz, karabiber 2 çorba kaşığı tereyağı Ispanakları yıkayıp ince ince kıyın. Kaynar suda haşlayıp süzün. Sıkarak suyunu çıkarın. Tereyağını eritip soğan, kıyma ve ıspanağı kavurun. Tuz, karabiber ekleyin. Unu aldığı kadar su ile yoğurun. Kulak memesi yumuşaklığında hamur yapıp portakal iriliğinde parçalara ayırın. Her birini merdane ile açın. İçine kıymalı karışımdan koyup gözleme şeklinde kapatın. Kızgın sacın üzerinde iki taraflı pişirin. Sıcak olarak servis yapın. Mısır Çorbası (Samsun) 6-8 kişilik Gerekli malzeme: 250 gr mısır tanesi 1 su bardağı kuru fasulye 4 su bardağı su 2 çorba kaşığı tereyağı Yarım su bardağı yoğurt Yarım su bardağı süt Tuz Bir gün önceden ıslatılmış kuru fasulyenin suyunu süzün. Fasulyelerle, mısır tanelerini iyice pişinceye kadar suda haşlayın. Tuz ilave edin. Ocaktan alıp üzerine çırpılmış yoğurt ve sütü karıştırarak ekleyin. Bir tavada tereyağını kızdırıp çorbanın üzerine gezdirin. Sıcak olarak servis yapın. Kolay Kıymalı Karadeniz Pidesi (Samsun) 1 adet hazır ekmek hamuru yarım kilo kıyma 1 adet kuru soğan 50 gr. margarin tuz karabiber Fırından aldığınız çiğ hamuru limon kadar parçalara ayırıp, oval şklinde açın. İnce kıyılmış kuru soğanı margarinde pembeleştirin, kıymayı katın, kavrulunca tuzunu ve biberi atın. Hamurun ortasına kavrulmuş kıymalı içten koyup, hamur kenarlarını içe doğru kapatın. Buraya yumurta sarısın sürün. Kızgın fırında pişene kadar pişirin. Nokul Bafra (Samsun) Kullanılacak Malzemeler İçi için: 1 su bardağı dövülmüş ceviz 1 kase sıvı yağ İçi için: 1 su bardağı şeker 1 su bardağı ılık süt 1 su bardağı ılık su Yarım çay bardağı sıvı yağ 1 çay kaşığı silme tuz 1 çay bardağı şeker 2 yumurta (1 tanenin sarısı üzerine sürülecek) 1 paket yaş maya alabildiği kadar un İçi için: 1 su bardağı kuru sarı üzüm Hazırlanma Şekli Ilık su ile mayayı erittikten sonra unun ortasını açıp mayalı suyu, sütü, yarım çay bardağı yağı, 1 çay bardağı şekeri, 1 yumurtayı, 1 yumurta akını ve tuzu ilave ederek kulak memesinden biraz sert bir hamur yapana kadar yoğuralım. Hamurun üzerine bolca un sepeleyip temiz bir bez örttükten sonra mayasının gelmesi için üzerini sofra beziyle kapatalım.(yoğurt mayalarken yaptığımız gibi) Diğer tarafta derin bir kaba ceviz, üzüm ve şeker koyup güzelce harmanlayalım. Hamurun mayası geldikten sonra hamuru portakal büyüklüğünde bezelere ayıralım. Açmaya başlamadan önce bezenin altını ve üstünü unlayalım ki hamur oklavaya yapışmasın. Her bir bezeyi oklavayla yufka büyüklüğünde fakat ondan daha kalın (bıçak sırtı kalınlığında) açalım. Kasedeki sıvı yağ ile yufkanın üzerini bolca yağlayalım. Harmanlanmış iç malzemeyi, yağlanmış yufkanın üzerine bolca serpeleyelim. (Kaç tane beze varsa malzemeyi de hepsine yetecek kadar eşit paylaştıralım) Yufkanın bir kenarından sarmaya başlayarak rulo yapalım. Ruloyu bıçakla 4-5 cm. uzunluğunda keselim. Yağlanmış tepsiye aralıksız olarak yanyana sıralayalım. Diğer bezelerlede aynı işlemleri yaptıktan sonra tepsideki nokulların üzerine yumurta sarısından sürerek kızgın fırına verelim. Fırının ısısına göre 35-40 dakika sonra nokulları fırından cıkarıp sıcağıyla sofra bezine koyup sararsanız daha güzel ve yumuşak olur. İnşallah beğenirsiniz. Afiyet olsun. Böbrek Kavurma (Samsun) 6 kişilik Gerekli malzeme: 1 kg dana böbreği 4 çorba kaşığı tereyağı 2 adet rendelenmiş kurusoğan 1 su bardağı domates suyu Tuz, kekik Dana böbreği ince ince dilimleyin. 3 çorba kaşığı tereyağında rengi değişene kadar çevirerek kızartın. Rendelenmiş kurusoğanı ilave edip kekik ve tuz ekin. 1 çorba kaşığı tereyağı ve 1 su bardağı domates suyu ekleyerek hafif ateşte 10-15 dakika pişirip sıcak olarak servis yapın. Kıymalı Karalahana (Samsun) 1 demet karalohananın yapraklarını yıkayıp doğrayın. Kaynar suda haşlayıp suyunu süzün. 4 adet kuru soğanı kıyıp 3 çorba kaşığı tereyağında kavurun. 250 gr kıyma ve 2 çorba kaşığı salça ilave edin. Tuz ve 1 kahve fincanı yıkanmış pirinç ekleyip karıştırın. 1 kahve fincanı su ilavesiyle pişrip sıcak olarak servis yapın.
-
SAMSUN COĞRAFİ YAPISI 1. Coğrafi Konum Karadeniz sahil şeridinin orta bölümünde Yeşilırmak ve Kızılırmak9,083 Km²’lik bir yüz ölçüme sahiptir. Coğrafi konum olarak 40° 50’ - 41° 51’ kuzey enlemleri , 37° 08’ ve 34° 25’ doğu boylamları arasındadır. Kuzeyinde Karadeniz’in yer aldığı ilimizin komşuları; doğusunda Ordu , batısında Sinop, güneyinde Tokat ve Amasya ,Güney batısında ise Çorum illeridir. Samsun ili yeryüzü şekilleri bakımından üç ayrı özellik gösterir. Birincisi güneyindeki dağlık kesim, ikincisi; dağlık kesimle kıyı şeridi arasında kalan yaylalar, üçüncüsü; yaylalarla Karadeniz arasındaki kıyı ovalarıdır. Kızılırmak ve Yeşilırmak akarsularının delta alanlarında oluşmuş kıyılarında, yurdumuzun tarımsal potansiyeli en yüksek ovalarından Bafra ve Çarşamba ovaları yer almaktadır. 2. Jeolojik Yapı Samsun’da genç delta ovalarında alüvyonlar bulunmakla birlikte, dik yamaçlarla ayrılmış taraçalarda eski alüvyonlar görülmektedir. Güneydeki dağlık kesime geçiş alanı neojen yaşlı, killi-kireçli tortularla kaplıdır. Kıyı dağları Kretase lavlarından oluşmuştur. Aynı dağların iç kesimlerinde killi, çakıllı tortular bulunur. İç kesimlerde Neojen tortular ve yer yer alüvyonlarla kaplı ovaların güneyinde de birinci ve ikinci zaman yaşlı ve kıvrımlı kayaçlar Kretase ve Eosen Flişlerine rastlanır. Geniş alanlarda ise volkanik oluşumlar görülmektedir. Samsun’da Eosen, Kretase ve Neojen dönemli oluşumlara sıkça rastlanmaktadır. 3. Yaylalar Bölgedeki yaylalar genellikle ikinci ve üçüncü zamanda meydana gelmiştir. Karadeniz bölgesinde dağ yamaçları çok aşınmıştır. Ayrıca bölgedeki akarsular toprağı yeteri derecede parçalayarak arazide yer yer yaylalar meydana getirmiştir. Bunlar arasında en önemlileri Ladik, Havza ve Kavak yaylalarıdır. 4. Dağlar Samsun ili topraklarının Karadeniz kıyıları düzlüklerle, güneye uzanan iç kesimleri ise, yükseklikleri fazla olmayan dağ sıraları ile kaplıdır. Bölge, Karadeniz kıyıları ile bu kıyılara içeriden paralel olarak uzanan yüksek dağlar arasındadır. Bu dağlar Ünye-Çarşamba kesiminde doğu-batı, Samsun-Bafra kesiminde doğu-güney, batı-kuzeybatı yönünü takip eder. Doğudan batıya doğru uzanan ve birbirinin devamı olarak görünen başlıca iki sıra dağ vardır. Bunlardan doğudakine Canik Dağları, batıdakine ise, Çangal Dağları denir. Canik Dağları : Büyük bölümleri Ordu ilinde bulunan Canik Dağlarının batı uçları Samsun topraklarında bulunur. Yükseklikleri az olan bu dağ sıraları Karadeniz ile iç kesimler arasındaki ulaşıma engel olmazlar. Yüksekliği ortalama 1500 metredir. Çangal Dağları: Samsun ili sınırlarının batı ucundan içeri giren Çangal Dağlarının büyük bir kısmı Sinop ili sınırları içerisindedir. Çangal dağlarının ortalama yüksekliği 1500 metredir. Sıralı Dağlar: Samsun ilinin önemli yüksekliklerinden birisi olan Sıralı Dağlar Kavak ilçesinin doğusunda yer alır ve yüksekliği 1300 metredir. Kocadağ: Samsun ilinin kuzey kesiminde Kavak ilçesi yakınlarında bulunan Kocadağ 1310 metre yüksekliktedir. Akdağ: Samsun ilinin en yüksek dağı olan Akdağ ın yüksekliği 2062 metredir. Ladik ilçesi ve Amasya arasında bulunan Akdağ zengin orman yapısına sahiptir. Kunduz Dağları: Samsun ili Vezirköprü ilçesi toprakları üzerinde bulunan Kunduz Dağlarının yüksekliği 1783 metredir. Ünlü kunduz ormanları ile birlikte anılan dağ orman ürünlerinin çokluğu ile ülke çapında bir şöhrete sahiptir. Hacılar Dağı: Ankara -Samsun karayolu üzerinde,Kavak ilçesinden sonra yer alan Hacılar dağının yüksekliği 1150 metredir. Bundan sonra Mahmur dağlarını görmekteyiz. Nebyan Dağları: Samsun’un kuzey batısında bulunan Koca Dağın batısında bulunan Nebyan Dağlarının yüksekliği 1224 metredir. Bu dağlardan başka, güney doğuda; Akpınar 900 m ve Böğürtlen tepe 950 m, doğuda Büyük dağ ve Topuzlu 950 m, Sofualan ve Örencik 800 m, güney doğuda Saltuk tepesi 1150 m, Kavakta Kocaçaltepe 913 m, Mert ırmağı sağ yönünde Çadırtepe 110 m, Kürtün ırmağının sağında limana doğru uzanan Toraman tepe 125 m, yüksekliklerinde tepeler de mevcuttur. 5. Akarsular Yeşilırmak: Yeşilırmak nehri Köse Dağlarından çıkar. Erbaa ilçesinden geçerek Çarşamba’ya ulaşan Yeşilırmak ilçeyi ortadan ikiye bölerek, Civa Burnun’dan Karadeniz’e dökülür. Üçtaşlar bölgesinde Ters akan ırmağı ile birleşir. Uzunluğu 416 km olan Yeşilırmağın akış hızı saatte 5 km, en kurak mevsimde su yüksekliği 9 metre doğu sahilinde ise 5.5 metredir. Kızılırmak: Sivas’taki Kızıl Dağından doğan Kızılırmak Türkiye’nin en uzun akarsuyudur. Osmancık ilçesinden Karadeniz bölgesine giren ırmak 1151 km uzunluğundadır. Kargı civarında kuzey doğu Samsun-Sinop sınırına girer. Bafra’nın batısında kollara ayrılan ırmak Bafra Burnundan Karadeniz’e dökülür. Delice, Devrez ve Gökırmak Kızılırmak’ın önemli kollarındandır. Bafra yakınlarında yapılan ölçümlere göre en kurak zamanda genişliği 46 metre derinliği 1.30 metredir. Saniyede 21 metreküp su akıtır. Akış hızı ise saatte 4 ila 6 km arasındadır. Terme Çayı: Terme çayı Kara ormandan doğar. Simenit etrafındaki sazlıkları besleyen Terme çayı ilçeyi ikiye bölerek Karadeniz’e dökülür. Genişliği 30 metre derinliği yaklaşık 1 metre olan Terme çayı çeltik tarlalarına hayat verir. Diğer Akarsular: Mert Irmağı, Kürtün Çayı, Ters akan Çayı, Karaboğaz Deresi, Akçay, Uluçay, Esenli, İncesu, Hızırilyas, Ballıcaderesi ve Güdedi gibi irili ufaklı akarsular vardır. 6. Ovalar Çarşamba Ovası: Erbaa ilçesinde geçen Yeşilırmak nehri Çarşamba ilçesine ulaştıktan sonra Civa Burnundan Karadenize dökülürken çok kıymetli alüvyonlu Çarşamba ovasını meydana getirir. Kirazlık’tan başlayan Çarşamba Ovasının yüz ölçümü 89.500 hektardır. DSİ tarafından yaptırılan su kanalları sayesinde arazinin % 70 i tarıma elverişli hale getirilmiştir. Geri kalan % 30 luk kısım ise ormanlık, sazlık ve bataklıktır. Sulama alanı 82.707 ha olup 19.031 ha ‘ının inşaatı devam etmektedir. Bafra Ovası: Bafra ilçesine gelen Kızılırmak, Bafra’da çeşitli kollara ayrılır. Bafra burnundan denize dökülen Kızılırmak, ardında geniş ve alüvyonlu topraklar bırakır. 47727 hektarlık ova nın 6150 ha lık alan halihazırda sulanmaktadır. Türkiye’nin en verimli ovalarından biridir. DSİ tarafından yaptırılan sulama kanalları ile sulanan ovanın kuzey kısımları çorak arazidir. Bu yerlerde hayvancılık yapılmaktadır. 7. Göller Bölgedeki göller zaman zaman değişen akarsu yataklarından meydana gelmiştir. Yörenin gölleri Bafra,Çarşamba ve Ladik ilçelerinde toplanmıştır. Liman Gölü: Bafra ya 20 km uzaklıktadır. 3 km büyüklüğündeki göl bazı kollarla denize açılmıştır. Bu kolların uzunluğu bazı yerlerde 2000 metreyi bulur. Gölde kefal ve sazan balığı avcılığı yapılmaktadır. Liman gölünün güneyinde Balık gölü kuzeyinde ise Karaboğaz gölü vardır. Ladik Gölü: Tersakan ırmağının kaynağını teşkil eden Ladik gölü Ladik’e 10 km uzaklıktadır. Gölde alabalık ve turna balığı bulunmaktadır. Balıkçılık yanında geniş bir sazlık alana sahip olan Ladik gölünden toplanan sazlar hasır yapımında kullanılır. Gölün uzunluğu 5 km genişliği 2 km ve yüz ölçümü 10 km2 karedir. Simenit Gölü: Bu Göl Terme çayı yatağının değişmesi ile meydana gelmiştir. Terme hudutları içerisinde bulunan gölde balıkçılık yapılmaktadır. Termeye 20 km uzaklıkta bulunan göl, kanalla birbirine bağlanmış iki göl görünümümdedir. Kışın yağmur suları ile beslenen göl,fırtınalı zamanlarda zaman zaman deniz suyunu göle karışması ile dolar. Diğer Göller: Bunlar,Bafra da Kızılırmak tarafından meydana getirilmiş Karagöz, Dutdibi, Çernek, Uzun göl ve Tombul gölüdür. Çarşamba’da Yeşilırmak ta Akçagöl, Akarcık, Dumanlı ve Kör ırmak adıyla bilinen gölleri oluşturmuştur. 8. Barajlar Hasan Uğurlu Barajı ve Hidro Elektrik Santrali Baraj, Yeşilırmak üzerinde ve Çarşamba ve Ayvacık ilçeleri sınırlarındadır. Yapımına 1971 yılında başlanan baraja Trafik kazasında ölen merhum Samsun DSİ 7.Bölge Müdürü Hasan Uğurlu‘nun adı verilmiştir. Türkiye’nin en büyük barajlarından biri olan baraj, tamamen Türk firma ve mühendisleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Yalnızca makine ve elektrikle ilgili ekipmanlar yurtdışından getirilmiştir. Barajın 2.Ünitesi 1979 yılında, 3.Ünitesi ise 1982 yılında , 4.Ünitesi de 1983 yılında işletmeye açılmıştır.500 mw gücünde ve yılda 1217 gwH enerji üretimi yapılmaktadır. Göl hacmi 1.078,75 x106 m3 tür.Baraj yüksekliği 175 m dir. Suat Uğurlu Barajı ve Hidro Elektrik Santrali Hasan Uğurlu barajının 18 km aşağısında Yeşilırmağın Çarşamba ovasına açıldığı yerde bulunan barajın yapımına da 1971 yılında başlanılmıştır. Balohar barajı adı ile başlanan baraja daha sonra trafik kazasında Hasan Uğurlu ile hayatını kaybeden eşi Suat Uğurlu’nun adı verilmiştir. Projenin amacı enerji üretimi ve Çarşamba ovasının sulanmasıdır. Barajın 1.ve 2. Ünitesi 1979 yılı sonunda, 3. ve 4. Ünitesi de 1983 Martında işletmeye açılmıştır. 46 mw gücünde ve yıllık 273 gwH enerji üretimi yapılmaktadır. Göl hacmi 181,31 x106 m3 tür. Baraj yüksekliği 51 m dir. Altınkaya Barajı ve Hidro Elektrik Santralı Altınkaya barajı Bafra ilçe merkezinin 35 km güney batısında Kızılırmak üzerinde yer alan temelden 195 m yükseklikte , kil çekirdekli kaya dolgu tipinde bir barajdır. 700 mw gücünde yılda 1 milyar 632 milyon kwh enerji üretimi yapılmaktadır.1987 yılında su tutulmaya başlanmış olup, 1988 ocak ayınından itibaren 175 000 kwH gücündeki 4 no lu ünitede normal üretime başlanmıştır. Göl hacmi 5,763 x109 m3 tür. Derbent Barajı Derbent Altınkaya barajının 30 km mansabında olup, 33 m yüksekliğinde (talvegden) kil çekirdek kaya dolgu barajıdır. Yüzer baraj sınıfına giren Derbent barajı Bafra’ya 7 km uzaklıktadır. Sulama alanı ise 47.727 Ha.dır. Yapılan kanallarla Bafra ovası sulama amaçlıdır. 56 mw gücünde ve 257 gwH yıllık enerji üretmektedir. Göl hacmi 213 x106 m3 tür. Çakmak Barajı Zonlu toprak dolgu tipinde, içme-kullanma-sanayi suyu temini için inşa edilmiş bir barajdır. Temelden yüksekliği 57,50 m, normal su seviyesinde göl hacmi 106,50 hm3 ve gövde hacmide 2,60 hm3 tür. Barajdan verilen toplam su miktarı 4000 litre/saniye olup içme suyu için 3540 l/s su verilmekte, Samsun gübre fabrikasında 300 l/s ve Karadeniz bakır fabrikasında ise 460 l/s su kullanılmaktadır. 9. İklim Samsun genellikle ılıman bir iklime sahiptir. Ancak sahil şeridi ve iç kesimlerinde iklim iki ayrı özellik gösterir. Sahil şeridinde (Merkez ilçe,Terme, Çarşamba, Bafra ,Alaçam, 19 Mayıs, Tekkeköy ve Yakakent ) Karadeniz ikliminin etkileri görülür. Bunun için sahil şeridinde yazlar sıcak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. İç kesimler (Vezirköprü, Havza, Ladik, Kavak, Asarcık ve Salıpazarı) yüksekliği 2.000 metreyi bulan Akdağ ve 1.500 metreyi bulan Canik dağlarının etkisi altında kalır. Buradaki dağların etkisinden dolayı kışlar soğuk, yağmur ve kar yağışlı, yazlar ise serin geçer. Sıcaklık ve yağış yönünden Samsun hiç bir bölgeye benzemez. Samsun’da aynı gün içerisinde havanın bir kaç kez değiştiği görülür. Bazı yıllar kış ortalarında yazdan günler yaşanır. Sahil şeridinde kar ile kaplı günlerin sayısı 2-3 günü geçmez. İç kesimlerde ise kar yağışından bazen ulaşım aksar. Samsun, genelde ılıman iklime sahiptir. Ancak sahil şeridinde ve iç kesimlerde iklim 2 ayrı özellik gösterir. Sahil şeridinde (Merkez ilçe, Terme, Çarşamba, Bafra, Alaçam, 19 Mayıs, Tekkeköy) Karadeniz ikliminin etkileri görülür. Yazlar sıcak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçer. İç kesimde ise (Vezirköprü, Havza, Ladik, Kavak, Asarcık ve Salıpazarı) yüksekliği 2000 m’ yi bulan Akdağ ve 1500 m’ yi bulan Canik Dağları’nın etkisiyle yazlar serin, kışlar ise soğuk, yağmurlu ve kar yağışlı geçer. Yıllık ortalama sıcaklık 15 0C’dir. Yıllık ortalamalara göre en sıcak geçen aylar; Temmuz (23,1 0C) ve Ağustos (23,2 0C), en soğuk geçen aylar ise Ocak (6,9 0C) ve Şubat (6,6 0C) aylarıdır. En yüksek sıcaklık ortalaması, yıllık 18,10C, en düşük sıcaklık ortalaması ise 11 0C’dir. İlin sahil kesiminde ölçülen sıcaklıklar ile sahilden 10-15 km iç kısımlarda ölçülen sıcaklıklar arasında 10 0C’ye varan farklılıklar bulunmaktadır. Özellikle kış aylarında deniz kıyısından uzaklaştıkça iç kısımlara doğru gidildiğinde sıcaklık değerleri büyük değişim göstermektedir. Güneş, Temmuz ve Ağustos aylarında çok etkilidir. Karla örtülü gün sayısının olduğu aylar; Aralık (2 gün), Ocak (3 gün), Şubat (4 gün), Mart (2 gün) ve Nisan (1 gün) olup, 1993 yılı Kasım ayında 1 gün ve 1995 yılı Nisan ayında 1 gün kar örtüsü tespit edilmiştir. En yüksek kar örtülü gün sayısı Şubat ayında 4 gün olarak belirlenmiştir. Donlu gün sayısı yıllık ortalama 8’dir. Yıllık ortalama yağış ülke ortalamasının üzerindedir (676,5 mm). Buna karşılık ildeki yağış oranı, Batı Karadeniz Bölgesi illerindekinden farklıdır. İlde yağış en çok Ekim (86,5 mm) ve Kasım (81,2 mm) aylarında olmaktadır. İlin doğusundaki yağış miktarı batısına göre daha fazladır. Yıllık ortalama yağışlı gün sayısı 156 gün civarındadır. Samsun, kuzey rüzgarlarına devamlı olarak açıktır. En şiddetli esen rüzgarın yönü güney-güneybatı olup, bu rüzgarın adı Aralık ayında esen Kıble rüzgarıdır. Yıllık en yüksek sıcaklık 32,4 0C, en sıcak gün 31.08.2006’dır.Yıllık endüşük sıcaklık -3,6 0C, en düşük sıcaklık günü 24.01.2006’ dır.Yıllık sıcaklık ortalaması 14,5 0C’ dir.En düşük sıcaklık ortalaması 10,9 0C’dir.Yıllık Deniz suyu sıcaklığı ortalaması 16,4 0C’dir.Yıllık toplam yağışlı gün sayısı 135’dir.Ortalama açık gün sayısı 48’dir.Bulutlu gün sayısı 238’dir.Kapalı gün sayısı 79’dur.Yıllık toplam yağış miktarı 714,7 kg/yıl’dır.Donlu gün sayısı 13’dür.Ortalama rüzgar hızı ve yönü 1,9 NNW’ dir.Yıllık nispi nem ortalaması % 74,3 ‘dür. Samsun, kuzey rüzgarlarına devamlı olarak açıktır. En şiddetli esen rüzgarın Hızı 19,7 m/sec. Ve yönü güney olup, bu rüzgarın adı Mart ayında esen Kıble rüzgarıdır.
-
Bandırma Vapuru"nun Yeniden İnşa Edilmesi Cumhuriyetimizin ilk adımları atılırken , Mustafa Kemal ATATÜRK 'ü ve 18 kader arkadaşını Samsun 'a getiren, milli mücadelenin başlamasına vasıta olarak önemli bir görev yapan "Bandırma Vapuru" artık hep Samsun 'da. Bandırma Vapuru, Samsun 'da, Doğu Park sahilinde, artık hep orada kalmak üzere demir atmış durumda. 19 Mayıs 1919 tarihini simgeleyen en önemli vasıta olan Bandırma Vapurunun, Samsun 'da özgün bir örneğinin eksikliği hissedilerek, aslına uygun ölçülerde yapımı için, yoğun çalışmalar sonucu Samsun İl Özel İdaresi 'nin 2000-2001 yatırım programına alınmasıyla, 09.05.2000 tarihinde ihale edilip yapımına başlanmıştır. Samsun Doğu Park dolgu sahası mevkiinde bir koyda, 2000 m² si karada, 1000 m² si denizde olmak üzere 3000 m² alan, gemi-müze yapımı için Milli Emlak İdaresi 'nce Samsun İl Özel İdaresi 'ne 29 yıllığına tahsis edilmiştir. Gemi, Taşkınlar Gemi Sanayi Tic.A.Ş. tarafından yapılıp, 15.04.2001 tarihinde teslim edilmiştir. Samsun 'da Müze olarak kullanılacak olan gemide, Atatürk ve 18 arkadaşının yine özgün boyutlarda, Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen'in atölyesinde yaptırılan balmumu heykellerinin bulunacağı bir salon, kaptan köşkü ve diğer mahaller bulunmaktadır. Geminin boyu 47.70 m, genişliği 6.83 m, yüksekliği 4.27 m.dir.
-
Bandırma Vapuru Yolculuğunun Bilinmeyen Yönleri 1914 - 1918 1. cihan savaşı kaybedilmiş , Mondros mütarekesi imzalanmış, Osmanlı Devleti parçalanmış , 7 Kasım 1918 tarihinde Yıldırım Orduları lav edilmiş ve Mustafa Kemal Paşa İstanbul' a gelmiş. İşgal kuvvetleri donanması da bir rastlantı sonucu Haydar Paşa açıklarından İstanbul' a girmekteyken bu görünüm Mustafa Kemal Paşayı Son derece üzmüş ve etkilemiştir. "Geldikleri Gibi Giderler" ünlü sözcüğünü o zaman kullanmıştır. İstanbul' da yakın arkadaşları olan Ali Fuat Paşa ( Cebesoy ) İsmet bey ( İnönü ) , Rauf Bey ve diğer yakın arkadaşları ile Şişlideki evlerinde yurdun kurtuluşu için toplantılar yapılmakta çareler aranmakta idi . Bir taraftan da işkal kuvvetleri komutanlığı "sadaret' e", (başbakanlığa) müraacatla Samsun Dolaylarında asaişin bozulduğundan Rum köylerinin sürekli olarak Türkler tarafından hücuma uğradığı ve yerel yönetimce asaişin sağlanamadığından şikayet edilmekte. Trabzon ve Polathane Metropoliti "Hırisantos" tutsaklık altında ki Rumların delegesi olarak barış konfreransına Muhtara vermişti , aksi halde işgal kuvvetleri tarafından duruma el konulacağı tehtitleri yapılmaktaydı. Çanakkale savaşların da özellikle Gelibolu yarımadasındaki savaşları ile ün yapmış olan genç general Mustafa Kemal Paşa başta ordu olmak üzere halk tarafından çok sevilmekte ve saygı görmekteydi. Osmanlı devleti içersinde başta padişah Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit Paşa dahil devlet ileri gelenleri arasında en güvenilir kişi olarak bilinmekteydi, Sadrazam Damat Ferit Paşa dönemin iç işleri bakanı olnan, Mehmet Ali Bey' i Başbakanlığa çağırarak Samsun ve Yöresinde asayişi sağlayacak askeri komutan için " ne düşündünüz" diye sorduğunda Mehmet Ali Bey Mevcut komutanlar arasında Özel yeteneklere sahip olan tek kişinin eski yıldırım orduları komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa' nın olduğu Mütalaa ve önerisinde bulunmuştur. 12 Nisan 1919 tarihinde İstanbul' dan yola çıkan Kazım Karabekir Paşa Erzurum' a ulaşmıştır. Yakın arkadaşları da Mustafa kemal Paşa' ya acele olarak Anadolu' ya geçmesini önermekteydiler 1 Mayıs 1919 tarihinde Damat Ferit Paşa Dış işleri köşkünde Mustafa Kemal Paşa' ya bir çay ziyafeti vermiştir. Toplantıda Anadolu da ki asayiş durumu bahis konusu edilmişti. 12 Myıs 1919 tarihinde de Mustafa Kemal Paşa 9. ordu müfettişliğine atandı. Atama bütün kolordulara bildirildi. Anadolu' ya geçme hazırlıkları ile meşgul olan Mustafa Kemal Paşa tekrar Damat Ferit Paşa' nın konağında yemeğe davet edilmiştir, yemekte Erkan-ı Harbiye Reisi (Genel Kurmay Başkanı) Cevat Paşa ' da (Çobanlı) bulunmaktaydı. Mustafa kemal paşa Samsun ve Çevresindeki Karışıklığı yerinde incelemeler yaparak önleyeceğini söylüyordu. Cevat Paşa ayrıca Samsun ve Sivasta asayişi bozan çeteler hakkında rapor istedi. Mustafa Kemal Paşa ayrıca bahis konusu asayişi sağlamakla beraber ordunun elindeki fazla silahları ve cephaneyi depolatacak, Doğu Anadolu' da kurulduğu söylenen şuraları dağıtacaktı. Mustafa Kemal Paşa , Padişah Vahdettin tarafından' da kabul edildi. Padişah Paşadan İngilizlerin şikayetçi oldukları problemleri çözmesini istedi. Paşaya "Fahri Yaverlik" verdi. (I. Cihan Savaşında Vahdettin' in Veliahtlığı döneminde yaveri olan Mustafa Kemal Bey ile beraber Almanya' ya gitmişlerdi). Padişah Vahdettin , Paşaya aynen şöyle söyledi : " Paşa Paşa Devleti kurtarabilirsin" Paşanın da yanıtı Şöyle idi: " elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime inanabilirsiniz, bana emrettiklerinizi bir an bile unutmayacağım". Yine Şişlide ki evinde yol hazırlıkları ile meşgul olurken bir taraftan da güvendiği arkadaşları ile görüşmelerini sürdürüyordu. I cihan harbi ardından Osmanlı donanması ağır hasar almıştı. Mevcut ve onarıma muhtaç olan gemiler de Almanya' ya bakım amaçlı gönderilmiştir. Bu bakımdan Mustafa Kemal Paşa ve Silah arkadaşlarının Samsun'a götürmek için eldeki olanaklara uyularak Bandırma Vapuru ayrılmış ve gemin süvariliğine' de 01.05.1919 tarihinde İsmail Hakkı Kaptan atanmıştı. O dönemde 41 yalında olan bandırma vapuru sürekli olarak Marmara denizi kıyılarında çalışmış , Karadeniz' e pek çıkmamıştı, Karadeniz' in hırçın dalgalarına dayanma gücü ve direnci az olan bu gemi ancak Marmara' da çalışabiliyordu. (Gemi Karadeniz' e pek Çıkmamıştı ama İsmail Hakkı kaptan iyi bir birikim sahibi ve Karadeniz'i çok iyi tanıyan bir kaptandı. 21 yıllık kaptanlık sürecinde 5 yılını bir fiil Karadeniz' de çalışmış Hindistan ve Uzak Doğuya kadar gitmiş bir kaptandır.) Mustafa Kemal Paşa tarafından Şişli' de ki evine çağrıldı. Kaptan eve vardığın da Paşa tarafından nazik bir şekilde karşılanarak, üzerinde haritalar bulunan bir masaya oturması işaret edildi. Paşa kaptandan gemi hakkında bilgi istemiştir. Beraber gidiş rotasını saptamışlardır. Kaptan önce geminin özelliklerini anlatmış. geminin 41 yaşında olduğunu , ama kıs bir hazırlık döneminden sonra bu yolculuğa hazırlıklı hale getirilebileceğini söyler. Mustafa Kemal Paşa anlatılanları sessizce dinledi, sonra da isteklerini söylemiştir. Yol boyunca geminin mümkün olduğu kadar kıyıya yakın bir rota izleyecekti. Bundan amaç düşman savaş gemilerinin muhtemel saldırılarından korunup en hızlı yoldan karaya geçmekti. Yolculuk Samsun' da noktalanacaktı. Muhtemel bir tehlike anında Sinop' a çıkabilirlerdi. Her şey gelişmelere bağlı idi. Kaptan izin isteyerek paşanın yanından ayrılırken kafasında tek bir düşünce vardı. Bu değerli adamı ve arkadaşlarını sağ salim Samsun'a ulaştırmaktı. (16 gün gibi kısa bir sürede yolculuk için hazırlanan Bandırma Vapuru içersinde bulunan iki adet pusula ve pareketesinin son derece iyi çalıştığını, ancak daha sonraki yıllarda bunun aslından uzaklaştırılarak gemide sadece bir pusulanın ve bu pusulanında bozuk olduğu aynı zamanda Kaptan İsmail Hakkı Durusunun acemi bir kaptan olduğu, Karadeniz' e ilk defa çıktığı söylentileri yaygınlaşmış, bu haberler Kaptan İsmail Hakkı Durusu' yu çok üzmüş, bunun üzerine 1930' lar da verdiği beyanlarda, Karadeniz' de 5 yıl çalıştığını, gemide iki adet iyi şekilde çalışan pusulalarının olduğunu ve kıyı şeridini takip etmelerinin tamamıyla Atatürk' ün emri olduğunu açıklamıştır. Kaptan İsmail Hakkı Durusu' nun vasiyeti itibari ile kendisine karşı duyduğumuz sorumluluğu yerine getirerek bu gerçekleri burada dile getiriyoruz.) Mustafa Kemal Paşa' nın Samsun' a hareketinden bir kaç gün önce eski ve yakın arkadaşlarından olup 1926 yılına kadar da beraber oldukları Rauf Bey (ORBAY) (Tanınmış Türk denizcisi 1881 yılın' da İstanbul' da doğdu, Heybeli Ada Bahriye Mektebini bitirdi. 1909 yılında "Hamidiye" Kravüzörü komutanı oldu, halk arasında " Hamidiye kahramanı" olarak ün kazanmıştır. 1917 yılında Bahriye Bakanı olduş, Mondros Mütarekesine imza atmıştır. 1919 yılında kurtuluş savaşı hareketlerine katılmıştır. 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine Millet Vekili olarak girerek, 1922-1993 Türkiye Cumhuriyeti' nin ilk Başbakanı olmuştur. 1926 yılında İzmir' de Mustafa Kemal Paşa 'ya yapılması planlanan suikastten sonra 10 yıl yurt dışında kaldı. 1942 -44 yılları arasında Londra Büyük Elçiliği görevinde bulunmuştur. 1964 yılında İstanbul' da vefat etti) aldığı bir habere göre işgal kuvvetleri komutanlığı tarafından izin verilmeyecekti , ya da Bandırma Vapuru' nu Karadeniz' e çıktıktan sonra batırılacağını haber aldığını söylemiştir. Aslında Galata rıhtımları , Fransız, Sirkeci rıhtımları da İngilizler' in İşgali altındaydı. Paşa bu varsayımları da göz önünde tutarak fikirini değiştirmiş , beşiktaş Akaretler' de oturan anne si Zübeyde Hanımefendi ve kız kardeşi Makbule hanımefendi' ye veda etmek için Beşiktaş' taki evlerine gitmiştir. (Bugün bu ev Akaretler' den Maçka' ya çıkan cadde üzerinden olup kapısının bir köşesinde , mermer levhada Mustafa kemal Paşanın Anne ve Kız kardeşinin burada oturdukları yazılıdır) Onlarla bir süre görüştükten sonra, Karargahı ile beraber, Beşiktaş Vapur İskelesinden "Askeri yollama" nın bir motoruna binmiş, kız kulesi açıklarında bekleyen bandırma vapuruna geçerek , Süvari İsmail hakkı kaptan' a hareket emrini vermiştir. Bandırma vapuru Sirkeci Rıhtımında durdurularak İngilizler tarafından sıkı bir denetimden geçirilmiştir. İstanbul Boğazın' dan Karadeniz' e çıktıktan sonra hafiften esen rüzgar birden kendini şiddetli bir rüzgara bırakmış ve 279 grostonluk gemiye yüklenmeye başlamıştı. Geminin İstanbul' dan hareketinden bir süre sonra, İngiliz işgal kuvvetleri tarafından bir destroyer gönderilerek, Bandırma vapurunu geri çevirmek yada batırmakla görevlendirilmişti. Fakat Bandırma vapuru İngiliz işgal kuvvetlerinin planladığı rotayı takip etmediği için yakalayamamıştırlar. Bandırma vapuru18 Mayıs 1919 günü saat 12 civarı Sinop limanına girmiştir. Gemide konuk olarak bulunan Sinop Mutasarrıfı (Valisi) Mashar Tevfik Bey bir sandalla karaya çıkarken, Mustafa Kemal Paşa bir ara arkadaşları ile birlikte Sinop' a çıkıp oradan da kara yolu ile Samsun' a gitmeyi düşünmüştür. Böylece takio eden savaş gemisinden kurtulmuş olacaklardı. Fakat kara yolcuğunun yol şartları nedeniyle deniz yolculuğundan daha çetin olalacağı anlaşılınca bu fikirden vaz geçilerek Vapurla yolculuğa devam kararı alınmıştır. Bandırma Vapuru 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü sabah 08:15' de Samsun' a demir atarken, İsmail Hakkı Kaptan yaşamının en mutlu anının tadıyordu. Bu güç görevi yerine getirebilmenin kıvancı içersinde Allah' a şükrediyordu. Dil iskelesi açığına demir atan bandırma vapurun' dan taka aracılığı ile Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları, bugünkü Samsun Büyük Oteli ve Yaşar Doğu Spor Salonu arasında bulunan ilk adım anıtının olduğu yerdeki Fransızlar' dan kalma Dil (Reji) İskelesinden karaya ayak basmışlardır. 19 Mayıs 1919 günü Samsun' a çıkan genç generalin Kurtuluş harekatını başlatacağını kimse bilmiyordu. Resmi görevi Samsun ve çevresinde baş kaldıran bazı çeteleri yola getirmekti. Resmi ünvanı ise ordu müfettişliği idi. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Samsun' a çıkışını temsil eden bir resim Bandırma Vapuru' nun Bu Kutsal Seferinde Görev Alan Mürettebatın İsim Listesi Gemi süvarisi İsmail Hakkı Durusu 1871 kayseri Doğumlu 22 Aralık 1940 İstanbul' da vefat etmiştir İkinci Kaptan Üsküdarlı Tahsin Kaptan Çarkçı Başı Mehmet Ağa Oğlu Hacı Süleyman Gemi Katibi İsmail Lostromo Hasan Reis Serdümen Göreleli Ali Oğlu Basri Ambarcı Rizeli Süleyman Oğlu Mahmut Ambarcı Silivrili Hasan Oğlu Mehmet Tayfa Süleyman Oğlu Cemil Tayfa Hüseyin Oğlu Rahmi Tayfa Mesut Oğlu Temel 1. kamarot Muharrera Oğlu Hacı Tevfik (Ulusu) 1875 yılında doğdu. 1 Ağustos 1900' de 200 kuruş aylıkla Plevne Vapurunda kamarot olarak çalışmaya başlamış, 1 Ekim 1914' de Bandırma Vapuru'nun 1. Kamarotluğuna atandı. Kamarot İbrahim Oğlu Mehmet Kamarot Yamağı Mustafa Oğlu Halit Ateşçi Koyunhisarlı Yusuf Oğlu Halit Ateşçi Rizeli Arif Oğlu Mansur Ateşçi Osman Oğlu Hacı Hamdi Kömürcü Hasan Oğlu Mehmet Kömürcü Mehmet Ali Oğlu Ömer Faik Vinçci İsmail Hakkı Vinçci Ali Oğlu Galip Mustafa Kemal Paşa , Kurmayları ve Silah Arkadaşları 9. Ordu Müfettişi Mirliva(Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) 3. Kolordu Komutanı Erkan-ı Harp Mir Alayı (Kurmay Albay) Re'fet (Bele Paşa) Müfettişlik Kurmayı Başkanı Erkan-ı Harp Mir Alayı Manastırlı Kazım (Dirik Paşa) Müfettişlik Sağlık Daire Başkanı Tabip Miralay İbrahim Tali (Öngören) Kurmay Başkan Yardımcısı Erkan-ı Harp Kaymakamı (Kurmay Yarbay) Mehmet Arif Bey (Ayırıcı) Karargah Erkan-ı Harbi ve İstihbarat ve Siyasi şube Müdürü Erkan-ı Harp Binbaşısı Hüsrev Gerede Müfettişlik Topçu konutanı Topçu Bin Başı Kemal Bey (Doğan) Müfettişlik Sağlık Daire Başkan Yardımcısı Tabip Bin Başı Refik Bey (Saydam) Müfettişlik Baş Yaveri Yüz Başı Cevat Abbas Bey (Gürer) Dr. Yüzbaşı Behçet Efendi Kurmay Mülhakı Mümtaz (Tunay) Kurmay Mülhakı Yüz Başı İsmail Hakkı (Ede) Müfettişlik Emir Subayı Yüz Başı Ali Şevket (Öndersev) Karargah Komutanı Yüz başı Mustafa Vasfi (Süsoy) Mülhak Yüz Başı Rauf Yüz Başı Hersekli Ahmet Efendi Kurmay Başkanı Emniyet Subayı Üsteğmen Hayati Kurmay Mülhakı 3. Kolordu Komutan Yaveri Üsteğmen Arif Hikmet (Gerçekçi) İAŞ Subayı Üsteğmen Abdullah (Kunt) Mülhak Teğmen Zebur Müfettişlik İkinci Yaveri Teğmen Muzaffer (Kılıç) Emir Subayı Teğmen Ruhsat Adli Müşavir Ali Rıza Efendi Tabur Hesap Memuru Rahmi Efendi Tabur Hesap Memuru Ahmet Nuri Efendi 1.Sınıf Katip Faik Efendi (Aybars) 4.Sınıf Katip Memduh Bey (Atasev) Zabit Vekili Tahir Efendi Alay Katibi Yahya Efendi Tabur Katibi Süleyman Fehmi Efendi Hesap Memuru Şükrü Efendi Kıdemli Çavuş Osman Nuri Oğlu Ali Faik Kıdemsiz Çavuş İbrahim İzzet Oğlu Atıf Çavuş Mustafa Oğlu Kemal Çavuş Kemal Oğlu Mustafa Onbaşı Tevfik Oğlu Adem Onbaşı Ali Oğlu Refet Onbaşı Abdullah Oğlu Ali Nefer Hüseyin Oğlu Mehmet Nefer Ahmet Oğlu Emin Nefer Mustafa Oğlu İsmail Nefer İbrahim Oğlu Ömer Nefer Kerem Oğlu Mehmet Nefer Mehmet Oğlu Mehmet Nefer Hasan Oğlu Ulvan Nefer Mehmet Oğlu Durmuş Nefer Mehmet Oğlu Ali Nefer Şakir Oğlu Nuri Nefer Hasan Oğlu Hüseyin Nefer Abdullah Oğlu Musa NeferAbdullah Oğlu Mehmet Nefer Mehmet Oğlu Hasan Nefer Bekir Oğlu Mahmut Nefer İhsan Oğlu Mehmet Lütfi Nefer Ali Oğlu Musa olmak Üzere Toplam 55 kişi Gemide : Atatürk ve kurmayı 22, Er ve erbaşlar 25, Müşavir ve katipler 8, Gemi personeli 21 olmak üzere toplam 76 kişi bulunmaktaydı.
-
Bandırma Vapuru"nun Tarihçesi Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ü 9.Ordu Müfettişi (Mirliva) olarak kurmayları ile birlikte İstanbul’dan Samsun’a getiren Bandırma Vapuru Bağımsız Türkiye Cumhuriyetine giden Yolda çok önemli bir görev yaparak Tarihteki yerini almıştır. Gemi 1878 yılında İngiltere' nin Glasgow kentinde (İskoçya bağımsızlığını ilan ettikten sonra bu bölge İskoçya sınırları içersine girmiştir) Mac. Intyre Paisley - Huston and Cardett tezgahlarında gemi tezgahlarında 21 sıra numarası ile 279 grostonluk yolcu ve yük vapuru olarak inşa edilmiştir. Geminin ilk sahibi Dussey and Robinson şirketi gemiyi "Torocaderto" adı altında 5 yıl çalıştırdı. 1883 yılında Yunanistan' da H. Psicha Preus Firmasına satıldı. "Kymi" adını alarak , geminin Londra'da olan kaydı Pire Limanına alınmıştır. 1890 yılında H. Psicha Preus firması gemiyi başka bir Yunanlı firma olan Cap. Andereadis firmasına satmış , 12 Aralık 1891 tarihinde kaza sonucu batmış, aynı yıl içersinde yüzdürülmüştür. Kıymı adı ile "İstanbul Rama Derasimo " firmasına satılarak İstanbul limanına kayıt edilmiştir. 1894 yılında Pire Limanındaki kayıt o zamanki Deniz Yolları İşletmesi anlamına gelen "İdare-i Mahsusa"ya nakledilmiş ve Türk bayrağı çkilerek, adı "Kymi" den "Panderma" olarak değiştirilmiştir. Marmara Denizi kıyılarında, Tekirdağ , Mürefte, Sarköy , Karabigah, Erdek arasında yük ve yolcu seferleri yapmıştır. İdare-i Mahsusa'nın statü değiştirerek 28 Ekim 1910 yılında "Osmanlı Seyrüsefain İdaresi"(Osmanlı Denizcilik İşletmesi) olunca geminin adı "Panderma" "Bandırma" olarak değiştirilerek posta vapuru haline getirilmiştir. 19 Mayıs 1919 tarihinde Atatürk ve Silah Arkadaşlarını Samsun'a getirdikten sonra yine posta hizmetlerine devam etmiştir. 1924 yılında "Türkiye Seyrüsefain İdaresi" tarafından hizmet dışı bırakılmıştır. Bandırma adını aldıktan sonra birkaç kez kaza geçirmiş, yük taşımacılığı yaptığı tarihlerde İngiliz yapımı E11 model denizaltına çarptığı, attığı torpido sonucu batmak üzere olduğu, daha sonra motorunun büyük bir arıza yaptığı elde edilen bilgilerde yer almaktadır. 1925 yılında gemi Bozmacı İlhami' ye (SÖKER) isimli Türk armatöre satılmış, ve aynı armatör tarafından 4 ay içinde Haliç Fenerin' de Hurda olarak parçalanmıştır.
-
Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun a Çıkışı. 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, İstanbul 'daki tüm hazırlıklarını tamamlamış bulunduğu için bir an önce Anadolu 'ya geçmek için Samsun 'a gitmek istiyordu. Müfettişlik emrine Osmanlı Denizcilik İşletmesinin küçük bir gemisi olan Bandırma Vapuru verilmişti. 16 Mayıs l9l9 günü Samsun 'a hareket etmek için Galata rıhtımına gelen Mustafa Kemal Paşa 'ya, yanında bulunan Rauf Bey tutuklanacağı konusunda bir istihbarat aldığını belirtmiş ve seyahatini tehir etmesini söylemişti. Nutuk 'ta Atatürk bu konuda şunları söylemektedir: İstanbul 'dan ayrılmak üzere, evimden otomobile bineceğim sırada Rauf Bey yanıma gelmişti. Bineceğim vapurun takip edileceğini ve beni İstanbul 'da iken tutuklamadıklarına göre, belki de Karadeniz 'de batırılacağımı güvenilir bir yerden işitmiş, onu haber verdi. Ben İstanbul 'da kalıp tutuklanmaktansa, batıp boğulmayı tercih ettim ve hareket ettim...” 16 Mayıs 'ta İstanbul 'dan ayrılan Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919 günü Samsun 'a geldi. Samsun 'da bulunan mülkî ve askerî ileri gelenler, yerel yöneticiler ve yine Samsun 'da yaşayan Müslüman ve gayri müslimlerin dini temsilcileri ve kalabalık bir ahali karşılamaya gelmişlerdi. Mustafa Kemal Paşa Samsun 'a gelmezden evvel İngilizler Samsun 'a ve Merzifon 'a yeni kuvvetler çıkarmışlardı. Ayrıca Samsun ve civarında çok sayıda Rum çetesi kurulmuştu. Hatta Samsun sokaklarında silahlı Rum çeteleri cirit atmaktaydı. Bunun yanısıra İngilizlerin ve Fransızların kontrol memurları ve ajanları (İntelligent Servisi) Samsun 'da bulunuyordu. Mustafa Kemal Paşa Samsun 'a çıktığında olayları şöyle değerlendirir: Osmanlı Devleti 'nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı 'nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes antlaşması imzalanmış. Büyük savaşın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış, alınmakta... İtilâf devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar. Birer bahane ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul 'da Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Antep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya 'da İtalyan askeri birlikleri, Merzifon ve Samsun 'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet konuşmamıza başlangıç olarak ele aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919 'da, İtilâf Devletleri 'nin uygun bulması ile Yunan ordusu İzmir 'e çıkartılıyor. Bundan başka, memleketin her tarafında Hıristiyan azınlıklar gizli ve açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.” Mustafa Kemal Paşa, vatanın ve milletin karşı karşıya kaldığı bu tehlikeleri ortadan kaldırmak amacıyla bazı cemiyetlerin ve kişilerin öngördüğü kararların hiç birinde bir isabet görmediğini Nutuk 'ta geniş olarak anlatıyor ve kendisinin öngördüğü ciddi ve gerçek kararı şöyle belirtiyordu; Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da millî hakimiyete dayanan, kayıtsız şartsı, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak İşte, daha İstanbul 'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun 'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.” Mustafa Kemal Paşa 'nın Samsun 'da kaldığı sürece yaptığı diğer bazı faaliyetleri de şunlardır; 1- İzmir 'in işgali dolayısıyla Sadrazam Damat Ferit Paşa 'ya 20 Mayıs 1919 'da çektiği telgraf. Bu telgrafında Mustafa Kemal İzmir 'in Yunan askeri tarafından işgali olayı, yakından temasta bulunduğum milleti ve orduyu düşünülmeyecek ve tarif edilmeyecek derecede içten yaralamıştır.” demiş ve sözlerinin devamını da Ne millet ve ne de ordu, varlığına karşı yapılan bu haksız tecavüzü sindirmeyecek ve kabul etmeyecektir. şekliyle sürdürmüştür. 2- Her ikisi de Anadolu 'da birer Kolordu Komutanı olan yakın arkadaşları -daha İstanbul 'da iken Anadolu 'dan başlatılacak bir hareket konusunda planlar ve proğramlar yaptığı- Kâzım Karabekir Paşa 'ya ve Ali Fuat Paşa 'ya Anadolu 'ya geçtiğini belirttiği telgraflar. 21 Mayıs 1919 'da Erzurum 'da bulunan 15 nci Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa 'ya çektiği telgrafında Genel durumumuzun almakta olduğu tehlikeli şekilden çok üzüldüğünü ve elem duyduğunu, millet ve memlekete borçlu olduğu bu vicdani görevin, ortak bir çalışmayla yerine getirilebileceğine inandığını” belitmiş ve buradaki işlerini bitirdikten sonra en kısa zamanda Erzurum 'a geleceğini bildirmiştir. 23 Mayıs 1919 'da da Ankara 'da bulunan 20. Kolordu Komutanı 'na Samsun 'a geldiğini, kendisi ile daha sıkı ilişkiler kurmak istediğini ve İzmir dolaylarına ait bilgileri ve haberleri kendisine iletmesini” istemiştir. 3- Samsun 'da bulunan İngiliz temsilci Yüzbaşı Hörst ve diğer yabancı subaylarla yaptığı görüşme. Bu görüşmede Yüzbaşı Hörst; İzmir 'in işgali konusu üzerinde yaptığı konuşmada Osmanlı Devleti 'nin kendi kendini idare edemeyeceğini, bunun için birkaç sene ecnebi müdahale ve vesayetine ihtiyaç duyduğu kanaatinde olduğunu” söyler. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa İngiliz Yüzbaşısına Türklerin yabancı idareden hoşlanmadığını, işgale de razı olmadığını milletin bugün yekvücud olup hakimiyet-i milliye esasını hedef edindiği” cevabını verir. Görülüyor ki Mustafa Kemal Paşa, Samsun 'da bulunduğu sürece yaptığı bu çalışmalarla, normal müfettişlik görevinin çok ötesinde bir misyon üstlenmiş ve vatanın kurtarılması konusundaki faaliyetlerinin ve çabalarının ilk izlerini burada vermiştir. Samsun 'un İngiliz işgalinde olması, şehirde Rum çetelerinin ve silahlı adamlarının varlığı, çok sayıda yabancı kontrol subayı ve memurlarıyla ajanların bulunması bu şehri Mustafa Kemal için güvenli kılmamaktaydı. O bir an önce Anadolu 'nun daha iç kısımlarına girmek ve halkla temasa geçmek, onları yaklaşmakta olan tehlikelere karşı uyarmak ve silahlı bir direnişe davet etmek gibi asli vazifesini yerine getirmek istiyordu. Müfettişlik bölgesi içinde, göreviyle ilgili incelemelerde bulunmak amacıyla iç kısımlara geçmek istediğini 24 Mayıs 'ta İstanbul 'a bildiren Mustafa Kemal Paşa önce Havza 'ya geldi.
-
TARİHÇE Samsun”da ilk yerleşmeler tarih öncesi dönemlere kadar uzanmaktadır.İlk yerleşmenin Samsun”un 14 km doğusunda Tekkeköy”ün hemen güneyinde yer aldığı tespit edilmiştir.Buradaki mağaralarda düz yerleşim yerlerinde yapılan kazılarda PALEOLİTİK(eski taş devri-M.Ö.600,000-10,000) ve MEZOTOLİK(orta taş devri-M.Ö.10,000-8,000) çağa ait eserler bulunmuştur. Samsun “un bilinen en eski halkı faskalardır.Son tunç çağında(M.Ö.1600-1200) bu bölgede yabani bir kavim olan Faskaların oturduğu Hitit yazılı kaynaklarından da alınmıştır.Faskaların mert ırmağı ağzında bugün Dündar tepe ve öksürük tepe olarak bilinen yerde bir site kurdukları ileri sürülmektedir. Samsun ve Karadeniz”in kıyıları coğrafi konumu nedeniyle bu kıyıları ele geçirmek isteyen bir çok koloninin saldırısına uğramıştır. Önce frizlerin egemenliğin giren bölge (M.Ö.1182),M.Ö.7.yy “ın ilk çeyreğinde Frig devletini yıkan Kimmerlerin eline geçmiştir.M.Ö.8.yy. ortalarında Anadolu da yunan kolonileri kurulmaya başlanmıştı.Karadeniz kıyılarında en çok koloni kuran İon şehir devletlerinden Miletos (Millet) lulardır. Grekler(Yunanlılar)samsun yöresine geldiklerinde Kızılırmak”ın batısındaki bölgede Paphlagonlar dedikleri halk yaşamakta, Themiskyra”dan (terme) doğuya doğru ise amazonlar; Khalybler,tibarenoslar ve Mossynoikoslar adı verilen halk toplulukları bulunmaktadır. Antik kaynakların belirttiğine göre bu günkü S amsun”un kuzey batısında Kara Samsun denilen yerde,ENETE adı verilen küçük bir site bulunmaktaydı.Bu yerleşme M.Ö.6.yy başında miletoslular tarafından zapt edilerek kolinize edilir ve yenden inşası yapılarak AMİSOS adı verilir. Bu çağlarda şehir pek çok defalar el değiştirmiştir.M.Ö.5, yy “da Atinalılar;M.Ö.4,yy”da önce Persler daha sonra da Makedonyalılar(büyük İskender)egemen olmuştur.M,Ö.331. yılında Büyük İskender Amisos”u bağımsız şehir olarak ilan etmiştir. Amisos M.Ö.3.yy “ınortalarında merkezi Amasya”da olan PONTUS DEVLETİ”nin sınırları içersine girmiştir.Amisos pontus kralı Mithridates VI.zamanlarında(M.Ö.120.-M.Ö.63)en parlak dönemini yaşamıştır. Pontus krallığı ile roma imparatorluğu arasında uzun süren savaşlar esnasında şehir Pontuslularla,Romalılar arasında el değiştirmiştir.Ancak M.Ö.47”de CAESAR”ın zile yakınlarında pontus ordularıyla yaptığı savaş Sonunda Amisos kesin olarak roma egemenliğine girmiştir. Bu savaş sonucu kısa surede kazandığı zaferi yüceltmek için”CAESAR” geldim, gördüm,yendim (veni,vidi,vici) şeklinde o meşhur sözlerini söylemiştir. Caesar “Amisos”a bağımsızlığın vermiştir. 395”de Roma imparatorluğunun Batı Doğu olmak üzere ikiye ayrılmasın ile Amisos şehri Doğu roma (Bizans)toprakları içinde kalmıştır. Hıristiyanlığın yayıldığı Bizans döneminde Amisos bir Piskoposluk merkezi olmuştur. Müslümanlığın doğuşundan sonra 634-635 lerde Bizans”a İslam seferleri başlamıştır. 863 de Malatya emiri Ömer.B.Abdullah Amisosu fethetmiştir.Ancak seferden dönerken Müslümanlar ağır bir yenilgi almışlardı. Müslümanların Bizans”a karşı düzenlediği seferler 1000 yıllarına kadar aralıklarla devam etmiştir. 1000 yıllarının ilk yarısında artık Bizans Anadolu’daki eski üstünlüğünü kaybetmiş durumdadır. 1040 yılındaki Dandankan savaşı ile bağımsız bir devlet olan Selçuklular ana doluya akınlara başlamışlardır. 1071”Selçukluların Bizans la yaptığı Malazgirt savaşı zaferle sonuçlanmış,zaferi izleyen 5-6 yıl içerisinde Anadolu’nun egemenliğine geçmiştir. 1071”den sonra Amisos, Anadolu”da kurulan Türk devletlerinden DANİŞMENTLİLER”in bölgesinde yer almıştır. 1086 “da Danışmentliler Amisos”u kuşatmışlarsa da ele geçiremezler. Ancak Amisos”un yakınında devlet kurarlar. Bundan sonra eski kente “Hıristiyan samsun “denir. Anadolu Selçuklu devleti zamanında (1185) samsun kılıç aslanın oğullarından Rüknettin Süleyman şah”ın payına düşer. Bu tarihten sonra şehrin adı SAMSUN olarak geçmeye başlar. Hıristiyan samsun önce Bizanslıların; 14 yy”ın ilk yıllarından başlayarak da uzun süre Cenevizlilerin yönetiminde kalır. Anadolu Selçuklu Devletinin zamanında Anadolu inşa ettiği Türk birliğinin Moğol istilasıyla 1243 “de dağılmaya başlamasıyla Müslüman samsun sırasıyla ilhanlıların,pervane oğullarının (1297), candaroğullarının (1322) ve Tacettinoğullarının (1348) denetimine girer. Osmanlıların güçlenerek genişlemeye başladığı dönemde1393”te canik beyliklerinden kubat oğullarının eline geçer.Yıldırım Beyazıt 1398 de Müslüman samsun”u tekrar alır. Yıldırım Beyazıt tarafından tekrar oluşturulan Anadolu’daki Türk birliği Beyazıtlın”ın 1402 deTimurla yaptığı Ankara savaşında yenilmesiyle,bozulur. Osmanlı egemenliğine alınmış beylikler Timur tarafından tekrar canlandırılır. 1043 yılından sonra kubat oğulları,taşanlar oğulları, candaroğlları, Tacettinoğulları beylikleri tarafından yönetilir. Anadolu da tekrar birliği oluşturmak için seferlere başlayan Osmanlı devletini ikinci kez kuran çelebi sultan Mehmet her iki samsunu 1413 de Osmanlı yönetimine katmıştır. Cenevizliler aşağı şehri yakıp gemiller kaçmışlardır. Samsun bu dönemde liman acısından sinoptan sonra ikinci planda kalmıştır. Çelebi sultan Mehmet canik”i oğlu şehzade murat”ın idaresindeki Amasya sancağına bağlar (1419). Şehrin valiliğin ise Tacettinoğlu Hüsamettin Hasan Bey e verir.Ancak 1421'de Osmanlıda çıkan karışıklıklardan yaralanmaya çalışan Tacettinoğlu Hüsamettin Bey bağımsızlığın ilan eder. Bunun üzerine Amasya sancakbeyi lala yörğüç paşa samsuna gönderilir ve samsun tekrar Osmanlı toprakların katılır. (1428) Osmanlı yönetiminde samsun;canik bölgesinin merkezi olarak Amasya”ya sonra da sivas”a (paşa sancağı) bağlanır.1514 yılında ise Erzincan eyaletine bağlanır. 15yy”da samsun kazakların saldırısına uğramıştır. 18 yy “da samsun limanı kuzey limanları ile (özellikle kırım) önemli ticari ilişkiler kurmuştur. Ancak Osmanlının 1774”de kırımı terk etmesi bu ticareti canlanmaya başlayan kenti olumsuz etkilemiştir. Samsun 19 yy. ilk yarısında Hazinedar oğulları yönetiminde kalmıştır. Bu dönemde buharlı gemilerin Karadeniz”de ticareti canlandırması;ayrıca, kaliteli tütün ekiminin Bafra çevresinde başlayarak samsun yöresine yayılması kentte gelişmelere neden olmuştur. Samsun”un Türk nüfusu artığı gibi Avrupalı tütün alıcıları ve çeşitli ham madde tüccarları samsun'a yerleşmeye başlamıştır. 1869”da çıkan bir yangında Samsun”un hemen hemen tamamı kül haline gelmiştir.Ancak o dönemde zengin bir ticaret merkezi haline gelmiş olan samsun yangından sonra çabuk kalkınmıştır. I.Dünya savaşı sırasında deniz ticareti felce uğradığı için, ekonomik yönden büyük sıkıntılar çeken samsun, 1915”te Rus savaş gemiler 4 kez topa tutulmuş ve büyük ölçüde hasar görmüştür. I.Dünyaya savaşından sonra parçalana ve düşmanlar tarafından istila edilen vatanımızı kurtarmak için harekete geçen Mustafa Kemal Paşa 9.ordu müfettişi sıfatıyla bandırma vapuruyla 19 Mayıs 1919”da samsuna gelerek, milli mücadeleyi başlatmıştır. Samsun bu özelliği nedeniyle kurtuluş savaşımızın bir simgesi durumuna gelmiştir. 19 Mayıs Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından”Gençlik ve spor Bayramı”olarak ilan edilmiştir. İlan edildiği 1936 yılından beri her yıl “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı”olarak kutlanmaktadır. 19 yy. sonlarında Trabzon vilayetine bağlı muta sarraflık olarak yönetilen samsun, 1925”te il olmuştur.
-
Samsun Genel Bilgi Karadeniz Bölgesi’nin orta kesiminde yer alan Samsun, doğuda Ordu, güneydoğuda Tokat, güneyde Amasya, güneybatıda Çorum, batıda Sinop illeri, kuzeyde de Karadeniz ile çevrilidir. İl toprakları güney kesimde yer alan orta yükseklikteki dağlık alandan alçak düzlüklerin yer aldığı Karadeniz kıyısına doğru alçalır.İlin büyük bir bölümünü Kuzey Anadolu Dağları engebelendirir. Kızılırmak Vadisinin doğusunda Canik Dağları, batısında Küre (İsfendiyar) Dağlarının doğusu yer alır. Amasya-Çorum il sınırı yakındadaki Kunduz Dağı (1.791 m.), Bünyan Dağı, Sıralı Dağ, Akdağ (2.082 m.) ve Yunt Dağı ilin en yüksek tepeleridir. Bu dağların Karadeniz’e bakan yamaçları ormanlarla kaplıdır. İl topraklarındaki düzlükler, Karadeniz kıyısında yer alan diğer illere göre daha geniştir. Çarşamba Ovası, Bafra Ovası bunların başlıcaları olup, Yeşilırmak ve Kızılırmak’ın taşıdığı alüvyonların birikmesi ile oluşan bu düzlükler birer delta ovasıdır. İl topraklarında yer alan düzlükler, Mert Çayı ve Kürtün Çayı gibi bir çok akarsuyun getirdiği alüvyonlarla oluşmuştur. İldeki plato ve yaylalar fazla yüksek değildir. Yaylalar, Ladik, Havza, Veziköprü ve Kavak ilçelerinde yer alır. İl topraklarını Terme Çayı, Yeşilırmak, Abdal Çayı, Mert Çayı, Kürtün Çayı ve Kızılırmak sular. Uzunluğu 1.182 km. olan Kızılırmak Kızıl dağdan doğar, Sivas, Kayseri, Nevşehir ve Kırşehir topraklarını sular; Anadolu yaylasından bir yay çizerek Çorum ilinin kuzeyinden Samsun’un topraklarına girer ve denize dökülür. 468 km. uzunluğundaki Yeşilırmak ise Köse Dağdan doğup Canik Dağlarını geçerek Samsun il sınırına gelerek Civa Burnu’ndan denize dökülür. Tozanlı Irmağı, Tokat Çayı, Kelkit ve Çekerek Suyu Yeşilırmak’ın önemli kollarıdır. İl sınırları içerisinde birçok doğal ve yapay göl bulunmaktadır. Doğal göller Yeşilırmak’ın kollarından Tersakan Çayını besleyen Ladik Gölü ve delta ovalarında bulunan irili ufaklı lagünlerdir. Karaboğaz, Liman, Cernek ve Balık gölleri ile Uzungöl Kızılırmak deltasındaki başlıca lagünlerdir. Yeşilırmak deltasındaki lagünler ise; Dumanlıgöl ve Akgöl ile Simenlik Gölüdür. Ayrıca Yeşilırmak üzerinde kurulan enerji amaçlı Suat Uğurlu Barajı ile Abdal Çayı üzerinde kurulan içme ve kullanma amaçlı kurulan Çakmak Barajı ve Kızılırmak üzerindeki enerji amaçlı Altınkaya Barajının bıraktıkları suların birikimiyle oluşan yapay göller de bulunmaktadır. Yüzölçümü 9.579 km2, 2000 Yılı Genel Nüfus sayım sonuçlarına göre toplam nüfusu 1.203.681’dir. İlin Karadeniz kıyısında, Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın deltalarında oluşan iki büyük çıkıntı bulunmaktadır. Bu deltaların alüvyal oluşumuna uygun olarak kıyı kesiminde doğal plajlara, yer yer de kumlara rastlanır. Kıyının ardındaki lagünlerin etrafı sazlık, bataklık ve ormanlıktır. Kızılırmak deltasının kuzeybatısında Civa Burnu, doğusunda da Çaltı burnu yer almaktadır. Samsun’un güney kesiminden Kuzey Anadolu Kırık Kuşağı geçmektedir. Bu kesimde tarih boyunca bir çok deprem olmuştur. Doğal bitki örtüsü açısından zengin olan Samsun’da, iç kesimlerde,ovalarda ve dağların az eğimli yamaçlarında orman örtüsü azalmıştır. Yüksekliğin 1000-1200 metre olduğu yerlerde kışın yapraklarını döken ağaçlara (gürgen, meşe, ıhlamur, kestane, kayın dış budak) rastlanır. 1200-1800 m. yükseklikte ise iğne yapraklı ağaçlara rastlanır. Karadeniz Dağlarının kuzey yamaçlarında kayın ve ladin ağaçları, güney yamaçlarında ise gürgen ve meşe ağaçlarından oluşan ormanlara, kıyıya yaklaştıkça söğüt ve kavak ağaçlarına rastlanır. Samsun ilinin en zengin orman alanları Çarşamba, alaçam, kavak ve Vezirköprü ilçelerinde bulunmaktadır. Samsun’da iklim, kıyı ve iç kesimlerde değişiklik gösterir. Kıyı şeridi Karadeniz’in etkisinde olmasına karşın iç kesimler Akdağ ve Canik Dağları etkisi altındadır. Sıcaklık ve yağış bakımından Samsun, ne doğu ne de Batı Karadeniz bölgesine benzemektedir. Yağış Karadeniz’e nazaran daha azdır. Kuzey rüzgarlarına açık olduğundan sıcaklık daha düşüktür. Kıyı kesiminde kışlar ılık, ilkbahar sisli ve serin, yaz mevsimi ise genellikle kuraktır. İlin iç kısımları sahile oranla daha serindir. İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, balıkçılık, turizm, tarıma dayalı sanayii ve ticarete dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında , buğday, arpa, tütün, mısır, ayçiceği, şeker pancarı, fındık, kuru fasulyedir. Ayrıca sebze ve meyve de yetiştirilmektedir. Hayvancılıkta ise dağlık alanlarda koyun, düzlüklerde sığır ve manda besiciliği ile tavukçuluk yapılmaktadır. İldeki akarsu ve göllerde tatlı su balıkçılığı da yapılmaktadır. İldeki sanayii kuruluşu olarak, un, salça, süt ürünleri, çeltik, bitkisel yağ, şeker, su ürünleri işleme, sigara, yaprak tütün işleme, yem, orman ürünleri, gübre, çimento, metalürji, plastik, profil boru ve tel fabrikaları bulunmakta olup, en önemli sanayi kuruluşu Etibank’a ait Karadeniz Bakır İşletmeleridir. Küçük sanayiinin önemli dallarını ise orman ürünleri ve gıda üretimi ile dokumacılık oluşturmaktadır. Yer altı kaynakları bakımından yoksul olan Samsun’da sıcak madensuyu kaynakları ile tuğla-kiremit hammaddesi, Havza yöresinde linyit, Vezirköprü’de de mermer içeren cevher yatakları bulunmaktadır. Antik Çağda Amisos adı ile anılan kent, Miletosluların MÖ.VII.yüzyılda Karadeniz kıyılarında kurdukları ticaret kolonilerinden biridir. MÖ.V.yüzyılda Atinalıların ele geçirdiği kent, bir süre Priraierus adı ile anılmıştır. Önemli bir ticaret limanı olan Amisos’u saldırılardan korumak amacı ile surlar yapılmıştır. Bizans döneminde bir piskoposluk merkezi olan Amisos’u alamayan Danişmendliler hemen yakınında yeni bir kale yaptırmışlardır. Yüzyıllarca zengin bir ticaret merkezi olan eski yerleşim Hıristiyan Samsun ya da Gavur Samsun adı ile anılmıştır. XI.yüzyılda Cenevizlilerin eline geçen Eski Amisos ve Yeni Amisos arasında ticari bir ilişki bulunmakta idi. Sonraları Simisso ve Samissun olarak isimlendirilen bu yerleşmenin adı Samsun’a dönüşmüştür. Eski Amisos’un bulunduğu yer günümüzde halk tarafından Kara Samsun olarak anılmaktadır. Samsun’daki ilk yerleşim tarih öncesi dönemlere kadar uzanmaktadır.Tekkeköy yakınlarında ele geçen buluntular yörenin Paleolitik Çağda (MÖ.10.000-5.500) yerleşime sahne olduğunu göstermiştir. İkiztepe, Dündar Tepe, Öksürük Tepe ve diğer höyüklerde yapılan arkeolojik kazılar ve araştırmalar, yerleşmenin Kalkolitik Çağ (MÖ.5500-3500) ve sonrasında da sürdüğünü kanıtlamıştır. Ayrıca söz konusu yörenin Hititlerden önce ve Hititler döneminde Gaskalar tarafından da yerleşim yeri olarak seçildiği Hitit yazılı kaynaklarından anlaşılmaktadır. M.Ö. 750-760 yılları arasında Anadolu’da yunan kolonilerin kurulduğu dönemde Amisos adlı küçük bir yerleşme merkezi idi. Şehrin İon şehir devletlerinden Miletos (millet) tarafından kurulduğu sanılmaktadır. MÖ.V.yüzyılda Atinalılar, MÖ.IV.yüzyılda önce Persler daha sonrada Makedonyalılar yörede egemenlik kurmuşlardır. M.Ö.331 yılında Büyük İskender Amisos ’u bağımsız şehir olarak ilan etmiştir. Daha sonra Seleukosların hakimiyetine giren yöre, MÖ.III.yüzyıl başlarında kurulan Pontus Devleti’nin egemenliği altına girmiştir. Bu dönemde burada Mossynoikialılar yaşıyordu. Pontus kralı Mithridates VI. Zamanında (M.Ö.120.-M.Ö.63) yöre en parlak dönemini yaşamıştır. MÖ.I.yüzyıl ortalarında Romalıların hakimiyetine giren Samsun yöresi Pontus Polemoniacus bölgesi sınırları içerisinde idi. 395’de Roma İmparatorluğu’nun Batı Doğu olmak üzere ikiye ayrılmasın ile Doğu Roma (Bizans)toprakları içinde kalmıştır. Bizanslılar zamanında önemli bir piskoposluk merkezi olmuş, Armeniakon Theması’na bağlanmıştır. VIII. Ve IX.yüzyıllarda birkaç kez Arap saldırılarına uğramıştır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra bazı Türkmen boyları buraya yerleşmiş ve Melik Danişment Gazi’nin kurduğu Beyliğin hakimiyeti altına girmiştir. Danişmendliler, Bizanslılar ve Anadolu Selçukluları arasında birkaç kez el değiştiren Samsun ve yöresi, XIII.yüzyıl başlarında kurulan Trabzon İmparatorluğunca yönetilmiştir. Pontuslularla Anadolu Selçukluları arasında çekişmeye neden olan Samsun XIII.yüzyıl ortalarında Moğolların saldırılarına uğramıştır. Bir süre Pervaneoğullarının, XIV.yüzyıl ortalarında Eretna Beyliğinin, daha sonra da Kadı Burhanettin Devleti’nin egemenliği altında kalmıştır. 1398’de Osmanlıların eline geçen Samsun , Ankara Savaşı (1402) sonrasında, Timur yönetimi sırasında Taveddinoğulları, Kubadoğulları ve Candaroğulları arasında paylaşılmıştır. Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1428’de kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır. XIX.yüzyılda büyük bir bölümü Trabzon vilayetinin Canik Sancağına bağlı olan yörenin güney kesimi Sivas vilayetinin sınırları içerisinde idi. 1869 yılında büyük bir yangın geçiren Samsun’un hemen hemen tamamı yanmıştır. I.Dünya Savaşı sırasında Karadeniz’de denizyolu ulaşımının durmasından büyük zarar gören şehir, 1915’te Rus donanması tarafından dört kez bombalanmıştır. XX.yüzyılın başlarında halkın bir kısmı Rumlar ve Ermenilerden oluşuyordu. Bölgenin doğusunda bağımsız bir devlet kurmak amacı ile örgütlenen Rum Pontus çetelerinin etkinlikleri Kurtuluş Savaşı sonuna kadar devam etmiştir. Çetelerin etkinliğinin sürdüğü bu sırada, Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918) sonra İngilizler kente askeri bir birlik çıkarmışlardır. İtilaf Devletlerinin Anadolu’nun doğusu ile kuzeyindeki karışıklıkların sona ermemesi durumunda bu yöreleri işgal edileceğini bildirmesi üzerine, 9.Ordu Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal Paşa harekete geçerek Bandırma Vapuru ile 19.Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basarak Milli Mücadelenin ilk adımını atmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında işgale uğramayan ve Trabzon vilayetine bağlı mutasarrıflık olarak yönetilen Samsun, Cumhuriyetin ilanından sonra 1925’te il olmuş ve buraya Yunanistan’dan gelen göçmenler yerleştirilmiştir. Atatürk’ün samsuna çıktığı tarih olan 19 Mayıs 1919, Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından Gençlik ve Spor bayramı olarak ilan etmiş ve ilan edildiği 1936 yılından beri her yıl “19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramı” olarak kutlanmaktadır. Samsun’da günümüze gelebilen tarihi eserler arasında, Amisos kenti kalıntıları, Dündar Tepe, İkiztepe, Tekkeköy, Kaledoruğu Höyükleri, İtalyan Katolik Kilisesi (1846), Şifa hamamı (Geç Osmanlı Dönemi), Taşham (XVII.yüzyıl), Bedesten Kale Camisi (1314), Pazar Camisi (XIV.yüzyıl), Şeyh Seyyid Kudbettin Camisi ve Türbesi, İsa Baba Camisi ve Türbesi (XV.yüzyıl), Hacı Hatun Camisi (1694), Büyük Cami (1884), Yalı Camisi (1894), Hançerli Cami, Kılıç Dede Türbesi, Stad Çeşmesi, Atatürk Anıtı (1932), İlkadım Anıtı, Saat Kulesi ve Türk sivil mimari örneklerinden yapılar bulunmaktadır. Ayrıca ilde Karadeniz kıyısı ve göl kıyıları dışında, Çakırlar Korusu, Atakum, Kocadağ Mesire Alanı, Meşe Kültür Parkı, Kurupelit-İncesu, Çamgöl ve Vezirköprü Orman İçi Dinlenme Tesisileri, Havza ve Ladik Kaplıcaları bulunmaktadır.
-
Kastamonu - Ilgaz Dağı Milli Parkı Yeri: Batı Karadeniz Bölgesinde, Çankırı ve Kastamonu il sınırları içerisinde yer almaktadır. Ulaşım: Milli Park alanına Çankırı-Kastamonu Devlet Karayolu ile ulaşım sağlanmakta olup saha Kastamonu'ya 45 km.,Ankara'ya 200 km. uzaklıktadır. Özelliği: Orta Anadolu'dan Kuzey Anadolu'ya geçiş kuşağında yükselen Ilgaz Dağlık yöresinin arazi yapısı genellikle serpantinler,şistler ve volkanik kayaçlardan meydana gelir. Sahada yer yapısı kadar dağ oluşum hareketleri yönünden de ilgi çekici örnekler bulunmaktadır. Ülkemizin en uzun ve en hareketli kırık hattı olan kuzey Anadolu fayı,Ilgaz Dağının güney eteklerinden geçer. Ayrıca saha değişik karakterde vadiler sırtlar ve doruklardan meydana gelir, üstün peyzaj güzellikleri sunan jeomorfolojik yapıya sahiptir. Ilgaz Dağının eteklerinden doruklarına doğru gelişen karaçam, sarıçam, göknar hakim ağaç türlerinden meydana gelen bitki örtüsü, zengin ormanaltı topluluğu ile desteklenmektedir. Bol ve bütün yıl akışlı akarsuları ile zengin bitki örtüsünün oluşturduğu şartlar karaca, geyik, yaban domuzu, kurt, ayı, tilki gibi yaban hayatı türlerine uygun yaşama ortamı sunmaktadır. Milli Parkın diğer önemli bir kaynağı da kış sporları imkanıdır. Ilgaz Dağının bu doğal ve rekreasyonel kaynakları ana özelliğini oluşturur. Görülebilecek Yerler: Ilgaz Dağının yer yapısı ve dağ oluşumu hareketlerinin ilginç ve ilgi çekici örnekleri ziyaretçileri çeker özelliktedir. Ayrıca Milli Park sahası içerisindeki değişik bitki zenginliği ve peyzaj değerlerini sunan vadiler ve sırtlar mutlak görülmesi gerekli yerlerdir. Milli Parkın kayak sporu yapma imkanı sunan Ankara Konağı da önemli bir değer noktasıdır. Mevcut Hizmetler ve Konaklama: Ankara il merkezine en yakın kayak sporu merkezi bu Milli Park içerisindedir. Ayrıca sahada ziyaretçilerin doğal yürüyüş,çadırla ve karavanla kamp yapma olanağı ile günübirlik aktiviteleri için uygun olanaklar mevcuttur. Milli Park sınırları içindeki Baldıran vadisinde alabalık üretme istasyonu ve avlanma göletleri hizmete açıktır. 15 Haziran-15 Eylül tarihleri arasında ziyaretçiler bu sahada sportif olta balıkçılığı yapabilecekleri gibi isteklerine göre üretim istasyonundan balık alma imkanına sahiptirler. Milli Parka gelen ziyaretçilerin yeme-içme ve konaklama ihtiyaçlarını karşılamak üzere park içinde bir otel ,idari müze ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne ait eğitim tesisleri bulunmakta, ayrıca Milli Parkta kış sporları için Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nün Tele-Sandalye Tesisi bulunmaktadır.
-
Küre Dağları Milli Parkı Milli Park, Batı Karadeniz coğrafi bölümünde Küre Dağları üzerinde yer almaktadır. Bütünüyle bir Plato karakteri taşıyan park alanı, doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Milli park ve yakın çevresi Batı karadeniz karst kuşağı içinde yer almaktadır. Kuşak üzerinde gelişmiş 4 ana aşınım yüzeyi karst jeomorfolojisinin ulusal ve uluslararası düzeyde ilginç örneklerini oluşturmuştur. Özellikle kanyonlar, boğazlar, mağaralar ve düdenler adı geçen oluşumların ilginç örnekleridir. Milli Park 07.07.2000 yılında ayrılmış ve ilan edilmiştir. Küre Dağları Milli Parkı, Kastamonu ilinin kuzey batı bölümünde genel olarak Cide, Azdavay, Pınarbaşı ilçeleri ile Bartın ilinin Doğu bölümü arasında kalan bölgeyi kapsamaktadır. Toplam 37000 hektarlık bir alanı kaplayan parka en yakın yerleşim merkezleri, Pınarbaşı, Azdavay, Cide, Arıt, Ulus, Amasra ve Kurucaşiledir. FLORA; Milli Park içinde yer alan karstik kuşağı benzerlerinden ayıran en önemli yanı ise nemli bir iklim kuşağına sahip olması, bu nedenlede ulusal ve uluslararası öneme sahip doğal, yaşlı ve bakir orman örtüsünün bulunmasıdır. Bu ormanlar, yapılarında ılıman kuşak kayın ve göknar meşçelerine, endemeik bitki türlerini, biyolojik çeşitlilik açısından zengin orman ve yalancı maki formasyonlarını barındırmaktadırlar. FAUNA; Milli Park, Fauna ve yaban yaşamı yönünden de zengin potansiyele sahiptir. Türkiyede varlığı bilinen 132 memeli türünün 40 'ına bu bölgede rastlanmaktadır. Ayrıca Tilki, Su samuru, Karaca ve Geyik gibi nesli tehlike altında olan türlerde bölgede yaşamaktadırlar. Park ve yakın çevresinde ayrıca 129 kuş türü yaşamakta, bunların 46 'sının soyu tükenme tehlikesi altında bulunmaktadır. Yöre, Gündüz ve gece yırtıcıları açısından da zengindir. AKTİVİTELER; Milli Park, Kültürel Kaynak Değerleri Yönünden Zengin Çeşitlenmiş Folklorik değerlere sahiptir. Yöre, özgün giyim-kuşam halk müziği, zengin yerel mutfak vb. Kültür potansiyelinin günümüze değin korunarak gelmiş örnekleriyle doludur. Milli Parkta planlanmış bölümlerde ve güzergahlarda çeşitli rekreasyonel kullanım olanakları mevcuttur. Doğa yürüyüşleri, tırmanma, manzara seyri, kırsal yaşam aktivitelerine katılma, eğitsel amaçlı doğa turları rekreasyonel olanakların başlıcaları arasında sayılabilir. Valla Kanyonu, Çatak Kanyonu, Aydos Kanyonu, Ilgarini Mağarası, Şelaleler, Patikalar, Türbe Tepe, Davarini Tepe, Loç Kanyonu, Kirazlıdere, Corumna arkeolojik alanı ve Roma yolu, Delikli Şile, Doğal Fıstık Çamları yayılış alanı, Ceneviz su kuyuları, Kızıl kilise, Ayı Gölü, Yukarıdere, Milli Parkın Başlıcaları arasında sayılabilir. Küre Dağları Milli Parkı 'nın en uygun ziyaret ve kullanım dönemleri genellikle yaz aylarıdır. Yöre, Haziran-Ağustos Dönemleri arasında en geniş kullanım olanaklarına sahiptir. Park içinde konaklama olanağı yoktur. En yakın yerleşim merkezleri ve köylerdeki pansiyonculuktan geceleme talepleri karşılanabilir. Yaz mevsimi dışındaki elverişli günlerde parkın rekreasyonel kaynaklarından yararlanma her zaman mümkündür.
-
VALLA KANYONU Küre Dağları içerisinde yeralan kanyonların en büyüğü Valla Kanyonu'dur. Uzunluğu yaklaşık 10 km ye varan kanyonun 1120 metreye ulaşan derinliği vardır. Pınarbaşı'nda bulunan kanyonda dar ve uzun koridorlar boyunca akan su bazen çağlayan halinde düşüyor, bazen de gölcükler ve devkazanları oluşturuyor. Valla Kanyonu geçişi için profesyonel düzeyde bilgi, tecrübe ve teknik donanım sahibi olmak gerekmektedir. Kanyon boyunca yükselen kayalıklar yaban hayatının korunmasını sağlamaktadır. İnsan ulaşımına izin vermeyen sarp yamaçlar endemik bitki türleri ve kartal, şahin, akbaba gibi yırtıcı kuşların yaşam alanı olması bakımından büyük bir öneme sahip. Pınarbaşı ilçesine bağlı Muratbaşı köyündeki Valla Kanyonu Devrekani Çayı ile Kanlıçay’ın birleştiği bölgeden başlamakta olup, Cide ilçesi istikametinde 12 km uzunluğunda yan duvar kayaların yüksekliği yer yer 800-1300 Valla Kanyonu 1994 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinden gelen 4 öğrencinin burada kaybolup, 14 gün sonra Cide ilçesinden çıkmaları ve burasını Vahşi Cennet olarak tanımlamaları ile basında yer alıp, doğa severlerin ziyaret yeri haline gelmiştir. Kanyonun techizatsız geçilmesi mümkün değildir.
-
Kastamonu Kalesi (Merkez) Kastamonu’nun güneybatısındaki sırtta, 112 m. yüksekliğindeki kayalık bir tepede bulunan Kastamonu Kalesi Bizans İmparatoru Komnenos döneminde, XII.yüzyılın sonlarında yaptırılmıştır. Kalenin şehri kuşatan ve vadiye kadar inen dış surları günümüze gelememiştir. Yalnızca dış sur duvarlarına ait bir kule parçası bugün ayaktadır. İç Kale Bizans döneminde yapılmış olmasına rağmen günümüze gelen bölümler Candaroğulları zamanında yapılmıştır. Osmanlı döneminde onarılan bu kale 27 Kasım 1943 depreminde büyük zarar görmüştür. Kale 115 m. uzunluğunda, 30-50 m. genişliğinde, dikdörtgen planlıdır. İlk yapılışında 15 büyük burç ve kule ile güçlendirilmiştir. Yapımında taş, kireç ve ağaç hatıllar kullanılmıştır. Kapı söveleri, tonozları ve kemerleri kesme taştan yapılmıştır. Yuvarlak burç ise, kiremit ile örtülmüştür. Kalenin birinci ve ikinci kapıları basık kemerlidir. Burada sivri kemerli tonozlar bulunmaktadır. Kaleye kuzeydoğudaki dik bir yoldan çıkılmaktadır. Buradaki dikdörtgen bir burcun koruduğu kapının 50 m. kuzeyinde ikinci bir kapı daha bulunmaktadır. İki kapı arasındaki yol, burçlarla korunmuştur. Kale içerisinde çeşitli yapıların kalıntıları bulunmaktadır.
-
Kastamonu Kaleleri Kastamonu Kalesi (Merkez) Kastamonu’nun güneybatısındaki sırtta, 112 m. yüksekliğindeki kayalık bir tepede bulunan Kastamonu Kalesi Bizans İmparatoru Komnenos döneminde, XII.yüzyılın sonlarında yaptırılmıştır. Kalenin şehri kuşatan ve vadiye kadar inen dış surları günümüze gelememiştir. Yalnızca dış sur duvarlarına ait bir kule parçası bugün ayaktadır. İç Kale Bizans döneminde yapılmış olmasına rağmen günümüze gelen bölümler Candaroğulları zamanında yapılmıştır. Osmanlı döneminde onarılan bu kale 27 Kasım 1943 depreminde büyük zarar görmüştür. Kale 115 m. uzunluğunda, 30-50 m. genişliğinde, dikdörtgen planlıdır. İlk yapılışında 15 büyük burç ve kule ile güçlendirilmiştir. Yapımında taş, kireç ve ağaç hatıllar kullanılmıştır. Kapı söveleri, tonozları ve kemerleri kesme taştan yapılmıştır. Yuvarlak burç ise, kiremit ile örtülmüştür. Kalenin birinci ve ikinci kapıları basık kemerlidir. Burada sivri kemerli tonozlar bulunmaktadır. Kaleye kuzeydoğudaki dik bir yoldan çıkılmaktadır. Buradaki dikdörtgen bir burcun koruduğu kapının 50 m. kuzeyinde ikinci bir kapı daha bulunmaktadır. İki kapı arasındaki yol, burçlarla korunmuştur. Kale içerisinde çeşitli yapıların kalıntıları bulunmaktadır. Kızlar Kalesi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesinde, bir tepe üzerinde bulunan Kızlar Kalesi’nin kitabesi bulunmamakla beraber, yapı üslubundan Roma döneminde, MS.I.-II.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Kale moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Sur duvarları yer yer burçlarla kuvvetlendirilmiştir. Kalenin üzerinde 100x40. m. ölçüsünde bir düzlük bulunmaktadır. Kale içerisindeki yapılanmadan günümüze herhangi bir kalıntı gelememiştir. Mazhar Oluğu Kalesi (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi, Mazhar Oluğu ve Alisaray köyleri arasında bir tepenin üzerinde bulunan bu kalenin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Moloz taştan yapılan kale, günümüze yıkılmış olarak gelmiştir. Kalıntılarından herhangi bir bilgi edinilememektedir. Yalnızca kalenin tepesinde 25.00x3.00 m. ölçüsünde bir düzlük olduğu görülmektedir. Kalenin güneyinde yer altında bir yol olduğu söyleniyorsa da bununla ilgili herhangi bir araştırma yapılmamış ve bu yolun üzeri de kapanmıştır. Arma Kalesi (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesinin kuzeybatısındaki Ilıca Köyü’nün Arma mahallesi’nde, doğal bir kaya üzerinde bulunan bu kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla birlikte MS. I.-II.yüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır.Kalenin bulunduğu kayanın kuzey ve doğusu son derece dik bir yamaçtadır. Zeminden 50 m. yükseklikteki bu kaleye taş bir merdivenle çıkılmaktadır. 1 m. uzunluğundaki merdivenin kenarında demir bir korkuluk olduğu bölgede yaşayanlar tarafından söylenmekte, ancak bu korkuluktan günümüze herhangi bi iz gelememiştir. Kesme taş ve moloz taştan yapılan kale üç kademe halindedir. Birinci kademe kayanın kuzeyinde olup, büyük olasılıkla burası bir gözetleme yeridir. İkinci kademeye merdivenle ulaşılmaktadır. Üçüncü kademe ise kayanın güneyinde, aynı zamanda burada bir de tünel bulunmaktadır. Sivri Kaya Kalesi (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesinin kuzeybatısında, Kayabaşı Köyü’nün altında bulunan sivri kayaya halk arasında kale ismi yakıştırılmıştır. Bu kayanın üzerinde herhangi bir kalıntıya rastlanmamakla beraber altındaki düzlükte 3.00x2.50 m. ölçüsünde bir yapı kalıntısı ile karşılaşılmıştır. Kaynaklarda bununla ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Asar Kalesi (Azdavay) Kastamonu Azdavay ilçesi, Demirtaş Köyü, Azdavay Çayı ile Kanlı Çay’ın birleştiği noktadaki sarp bir kaya üzerinde bulunan bu kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Kayanın üzerinde moloz taştan yapılmış, 3.00 m. eninde, 1.00 m. derinliğinde bir su mahzeni bulunmaktadır. Ayrıca aşağıdaki dereye bakan yüzde de moloz taştan yapılmış büyük bir sur duvarı ve bu duvarın ortasında da mazgal deliği bulunmaktadır. Kaya üzerinde 10.00x10.00 m. ölçüsünde kare biçiminde bir yapı kalıntısı ile karşılaşılmıştır. Burada kayaların oyulması suretiyle yapılmış, üzerleri moloz taş ile örtülü 0,50 cm ve 0,80 cm. yüksekliğinde bir dehliz bulunmaktadır. Kesin olmamakla beraber bu kalenin Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Doğanlar (Doğdular) Kalesi (Küre) Kastamonu Küre ilçesindeki Doğanlar Kalesinin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan MÖ.1100-700 yıllarında Roma döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Kale günümüze oldukça harap durumda gelen bu kalenin kalıntılarından üç ayrı bölümden meydana geldiği anlaşılmaktadır. Kalenin 120 basamakla çıkılan gözetleme kulesinin iki yanına da iki bölüm eklenmiştir. Moloz taş ve kesme taştan yapılmıştır. Gavur Kayası Kalesi (Tosya) Kastamonu Tosya ilçesinde Devrez çayı’nın kenarında doğal ve sarp bir kayalığın kale olduğu ileri sürülmüştür. Bu kayaya kuzeybatısından çıkılmakta olup, burada bazı temel kalıntıları, bir kaya mezarı ve bir tünel bulunmaktadır. Ayrıca kalenin doğusunda iki köprü ayağının bulunuşu da buradan önemli bir yolun geçtiğine işaret etmektedir. Büyük olasılıkla kale olarak nitelenen bu yerin köprüyü koruyan bir karakol olduğu sanılmaktadır. Emirler Şehri Kalesi (Tosya) Kastamonu Tosya ilçesinde, Sofular ile Kuşçular Köyü arasında bulunan bu kalenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Yalnızca XVII.yüzyıl başlarında gezgin Polonyalı Simeon buradan geçmiş ve şehrin doğuya bakan yüksek yamacında bir paşanın oturduğu kale ile bir kervansaray olduğunu anılarında yazmıştır. Günümüze bu kalden sadece sur kalıntıları gelmiş olup, bu kalıntılar kale hakkında bilgi vermekten çok uzaktır.
-
Kastamonu Kaya Mezarları Şehinşah Kaya Mezarı (Merkez) Kastamonu, İsmail Bey Külliyesi’nin bulunduğu, Şeyhinşah Kayası’nın güney yüzünde üç mezar odası bulunmaktadır. Bu mezarların MS.II.yüzyılda, Roma döneminde yapılmış oldukları sanılmaktadır. Birbirine benzeyen mezar odaları oldukça dar ve kabartmalarla süslü bir girişten sonra derinliği çok fazla olmayan mezar odasına girilmektedir. Günümüze iyi bir durumda gelebilmişlerdir. Sipahiler Kaya Mezarları (İhsangazi) Kastamonu İhsangazi ilçesi Sipahiler Mahallesi Dere Sokağı’nın kenarında, yaklaşık 150 m. yüksekliğinde tepe üzerinde kaya mezarları bulunmaktadır. Bu kaya mezarlarının MS.V.-VI.yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır. Kaçak kazılar nedeni ile duvarları tahrip olan bu kaya mezarı birbirlerinden ayrı iki kat halindedir. Katlar arasında da bir bağlantı bulunmamaktadır. Buradaki mezar odasında yuvarlak bir pencere vadiye bakmaktadır. Mezarın altında ikinci bir bölüm bulunmaktadır. Bu mezarın içerisinde de duvarların oyulması ile cesetlerin konulduğu yerler açılmıştır. Kalekapısı Kaya Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesine 17 km. uzaklıkta bulunan Donalar (Süleyman) Köyü’nde bulunan kaya mezarı ilk kez Prof.R.Leonhard tarafından bulunmuştur. Daha sonra bu mezarı Kastamonu Müzesi Müdürü Ahmet Gökoğlu incelemiş ve yayınlamıştır. Mezar anıtı Gökırmak Çayı’nın ovaya ulaştığı yerdeki yüksek bir kaya kütlesi üzerindedir. Kaya mezarı birisi yatay, diğer ikisi de meyilli olarak üç kirişin birleşmesinden meydana gelmesinden oluşan bir cephe görünümüne sahiptir. Mezar yerden 8 m. yüksekliğinde oyulmuştur. Mezarın girişi 4,5 m. uzunluğunda, 2 m. eninde ve 3.10 m. yüksekliğindedir. Girişte iki sütun bulunmakta olup bu sütunların birbirleri ile ve duvarlarla açıklıkları birbirinin eşidir. Bu sütunlar dört köşe bir kaide üzerinde yuvarlak silmelidir. Sütun gövdesi de yuvarlaktır. Bunlardan soldakinin üzerine bir haç motifi ile Tanrı yazısı Grekçe yazılmıştır. Sütun başlıkları Paphlagonia’daki diğer kaya mezarlarında olduğu gibi dikdörtgen olmayıp, kare şeklindeki tablalar üzerine çökmüş boğalardan meydana gelmiştir. Buna benzer kaya mezarlarına Boyabat’ın Direklikaya Mezarında da rastlanmaktadır. Buradaki boğaların ön yüzleri dışarıya, arkaları da mezara doğru çevrilmiştir. Giriş yerinin duvarları ve tavanı son derece muntazam oyulmuştur. Bu girişten sol taraftaki mezar odasına geçilmektedir. Bu oda 4.60x2.30 m. ölçüsünde olup, yüksekliği de 1.80 m.dir. Oda içerisinde ölü sediri (kline) bulunmaktadır. Bu odadan 1.20x0.45 m. ölçüsünde bir kapıdan sağ taraftaki odaya geçilmektedir. Bu oda da 3.80x2.70 m. ölçüsünde olup, yüksekliği 1.80 m.dir. Odanın duvarları düz, tavanı ise düzdür. Girişe bakan duvarda bir de pencere bulunmaktadır. Bu kaya mezarının en önemli noktası da alınlığın tepesinde bulunan kartal, bunun altında iki aslan, onların altında da karşılıklı iki aslan figürüdür. Ayrıca köşelere de griffonlar (Mitolojik aslan vücutlu, kuş başlı, kanatlı yaratıklar) yerleştirilmiştir. Burada bir de hörgüçlü bir öküz kabartması bulunmaktadır. Bu kaya mezarındaki hayvan gruplarının değişik zamanlarda buraya konulduğu düşünülmektedir. Kaya mezarının MÖ.VII.yüzyılda yapıldığı, kabarmaların ise MÖ.IV.yüzyılın başlarında buraya yerleştirildiği ileri sürülmektedir. Urgancı Kaya Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi, Urgancı Köyü’nün yukarısındaki kayalık alanda bir kaya mezarı bulunmaktadır. Bu mezarın da Paphlagonialılar zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze gelememekle beraber, mezar girişinde iki sütun bulunduğu kalıntılarından anlaşılmaktadır. Sütunların üzerindeki alınlık zamanla aşınmış olup, burada herhangi bir kalıntı olup olmadığı anlaşılamamıştır.Girişin arkasındaki mezar odasında üç tane ölü sediri (kline) bulunmaktadır. Aygır Kalesi Kaya Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi, Ağcıkişi Mahallesi’nde Aygır Kayası denilen kayalar üzerinde bulunan bu mezarın Paphlagonialılar tarafından MÖ.VI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kaya mezarının giriş kısmının sağ tarafı zamanla yıkılmış, sütunların bir kısmı aşağıya devrilmiştir. Sütunların taşıdığı cephedeki üçgen alınlık da zamanla yok olmuştur. Ancak buradaki silmelerden bütün mezar cephesinin çerçeve içerisine alındığı izlerden anlaşılmaktadır. Giriş kısmının tavan ve duvarları düz olup, burada yer yer yuvarlak silmelerin izleri görülmektedir. Mezar odasında ölü sediri (kline) bulunmaktadır. Direkli Kaya Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi Alasökü Köyü, Eşek Deresi Mevkiinde, 8 m. yüksekliğinde bir kayaya oyulmuş olan bu mezarın önünde tek sütunlu bir giriş bulunmaktadır. Dört köşe kaide üzerindeki bu sütun yukarıya doğru genişlemektedir. Mezar odası kare şeklinde olup, üzeri tonozludur. Mezar odasının girişinin sağında bir ölü sediri (kline) bulunmaktadır. Mezar odasının MS.I.yüzyılda Romalılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Bademci Kaya Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü Bademci Köyü’nün üst tarafındaki kayalıklara yerden 30 m. yükseklikte bir kaya mezarı yapılmıştır. Roma döneminde yapıldığı sanılan bu mezarda, girişten sonra 1,5x1,5 m. ölçüsünde bir mezar odası bulunmaktadır. Hobu Kayası Mezarı (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesi Çaycevher Köyü’nde kayalar üzerindeki bu mezarın MS.I.-II.yüzyılda, Roma döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Dikdörtgen şeklindeki mezarın girişi zamanla bozulmuştur. Mezar odası 1.65x1.80 m. ölçüsünde olup, yüksekliği 1.85 m.dir. Mezarın üstü beşik tonoz şeklinde kayalara oyulmuştur. İçeride ölü sediri (kline) bulunmaktadır. Ev Kaya Mezarı (Merkez) Kastamonu’nun en eski kaya mezarı olan bu yapı bugünkü Endüstri Meslek Lisesi yanındaki doğal kaya bloğu üzerinde, zeminden 8 m. yükseklikte oyulmuştur. MÖ.VII.yüzyılın başlarına tarihlendirilen bu mezar anıtı Paphlagonialılar tarafından yapılmıştır. Mezarın üç ayrı girişi olup, içerisinde de üç ayrı mezar odası bulunmaktadır.
-
Kastamonu Müzeleri Arkeoloji Müzesi (Merkez) Kastamonu Arkeoloji Müzesi 1941-1943 yıllarında Antik Pafllagonya bölgesinde ele geçen eserlerin bir araya toplanması ile müze deposu olarak kurulmuştur. Müze Kastamonu Cumhuriyet Caddesi’nde Mimar Kemalettin Bey tarafından planları çizilen İttihat ve Terakki Cemiyeti binası (1914-1917) olarak yapılan binada kurulmuştur. Bu yapı daha sonra Kurtuluş Savaşı’nda Kastamonu Gençlik Teşkilatı, Türk Ocağı, CHP Parti binası ve İstiklal Mahkemesi binası olarak da kullanılmıştır. Ayrıca Atatürk’ün Kastamonu’ya 1925 yılında yaptığı ziyaret sırasında “Şapka ve Kıyafet İnkılabı” ile ilgili tarihi söylevini de burada vermiştir. Kastamonu Arkeoloji Müzesi 1952 yılında yapılan tadilat ve düzenlemelerden sonra ziyarete açılmış ve müdürlük haline getirilmiştir. 1980 yılında yeni bir onarım geçiren Kastamonu Müzesi yeni düzenlemelerden sonra 23 Ağustos 1981 tarihinde yeniden ziyarete açılmıştır. Müzede, Kastamonu, yakınındaki Çankırı ve çevredeki diğer yerlerden toplanan Hitit, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli eserler bulunmaktadır. Ayrıca Candaroğlu Beyliği ve Osmanlı dönemine ait eserlerin yanı sıra yöresel malzemeye de müzede yer verilmiştir. Müzenin belli başlı eserleri arasında pişmiş toprak tabak çanaklar, figürinler, heykeller, cam eserler, mezar stelleri ve lahitler bulunmaktadır. Müzenin küçük bir bölümü Atatürk’e ayrılmış, 1925 yılında Atatürk’ün Kastamonu gezisinde kullandığı çeşitli eşya ve araçlar burada bir araya getirilmiştir. Müze bahçesinde Roma dönemine ait mimari parçalar, aslan ve boğa heykelleri ile Osmanlı dönemi mezar taşları sergilenmektedir. Liva Paşa Konağı Etnografya Müzesi (Merkez) Kültür ve Turizm Bakanlığı yönetimindeki Liva Paşa Konağı Etnoğrafya Müzesi, XIX.yüzyıl Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. 1879-1881 yıllarında Mirliva Sadık Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1978 yılında kamulaştırılmış, onarım ve restorasyonu yapıldıktan sonra 1997 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır. Konak harem ve selamlık bölümlerinden meydana gelmiş, üç katlı ve bir de bodrumu olan bir yapıdır. Kesme taş, kerpiç ve tuğladan ahşap karkaslı olarak yapılmıştır. Çok sayıdaki simetrik pencere ile cephelerde hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Simetrik plan düzenindeki iç sofalı bir plan gösteren bu konağın üst katlarında çıkma ve odalar bulunmaktadır. Müzede, Kastamonu’nun günlük yaşamına ait el sanatları, çeşitli etnoğrafik eserler, bakır mutfak eşyaları, düz dokumalar ve yöresel giysiler sergilenmektedir. 75. Yıl Cumhuriyet Müze-Evi (Merkez) Kastamonu Valiliği Cumhuriyetin 75.yılı kutlama çalışmaları kapsamında, 75.Yıl Kutlama Komitesince satın alınan binanın bakım ve onarımı yapıldıktan sonra “75.Yıl Cumhuriyet Müze-Evi” olarak 29 Ekim 1998’de ziyarete açılmıştır. Kastamonu’nun tanıtımı amacı ile Turizm Bakanlığı’na tahsis edilen evin içerisi yöresel malzemelerle döşenmiş ve buraya bağışı yapılan etnoğrafik malzeme teşhir edilmiştir. Burada, Kastamonu ile ilgili genel ve turizm kaynaklı yayınlar ve diğer turizm yayınlarını kapsayan bir ihtisas kütüphanesi kurulmuştur. Ayrıca Atatürk’ün Kastamonu gezisi, Şapka ve Kıyafet İnkılâbı’na ait fotoğraflar ile objeler de burada sergilenmektedir. Yüce Bıyıklar Evi (El Sanatları Müzesi) (Merkez) Kastamonu Sivil Mimari örneklerinden olan Yüce Bıyıklar Evi Kültür Bakanlığı’nca kamulaştırılmış ve burası Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme genel Müdürlüğü tarafından onarılmış ve El Sanatları Müzesine dönüştürülmüştür. Müzede Kastamonu ve yöresine ait geleneksel el sanatlarının örnekleri sergilenmektedir. Ayrıca günlük yaşantı ile ilgili köşelerin düzenlenme çalışmaları devam etmektedir. Evin bahçesindeki sundurmaların altında da Kastamonu çiftçi tarım araçları sergilenmektedir.
-
Atatürk ve Şehit Şerife Bacı Anıtı Kastamonu Cumhuriyet Meydanı’nda, Cumhuriyetin kuruluşundaki mücadeleyi tanımlayan heykel grubu ile Kurtuluş Savaşı sırasında Kastamonulu kadınların İnebolu’dan Ankara’ya kağnılarla silah ve malzeme taşımalarını simgeleyen anıt bulunmaktadır. Bu anıt Heykeltıraş Prof.Tankut Öktem tarafından yapılmış ve 1990 yılında da meydandaki yerine konulmuştur. Bu anıtta tasvir edilen Şehit Şerife Bacı Seydiler’de dünyaya gelmiş, Milli Mücadele sırasında İnebolu’dan Ankara’ya malzeme taşıyan kadınlar grubuna katılmıştır. Aralık 1921’de zorlu kış şartlarının hüküm sürdüğü günlerde sırtında çocuğu, önünde kağnısı ile İnebolu’dan cephane taşırken Kastamonu kışlası önünde donarak şehit olmuştur. Şerife Bacı’nın bu anıttan başka, doğum yeri olan Seydiler Belediye Başkanlığı’nın önüne Cumhuriyetin 50.Yılında (1973) röliyefi yaptırılmış, ayrıca ana caddeye de ismi verilmiştir. Kastamonu’daki Öğretmen Evi başta olmak üzere bazı kurumlara Onun ismi verilmiştir.
-
Kastamonu Sivil Mimari Örnekleri Kastamonu sivil mimarisi, kent dokusu, tarihi yapıları ve evleri ile birlikte Osmanlı yerleşimini günümüze kadar koruyabilmiştir. Kastamonu’da Selçuklu, Candaroğulları ve Osmanlı dönemlerine ait yapılar bir arada toplanmıştır. Kentin vadi yamaçlarına yayılan sivil mimari örneklerinin sıralandığı sokaklar, doğal konuma uygun olarak bazen basamaklar halinde, bazen de dar yollar halindedir. Bu alanlarda sıralanan evlerin önleri veya arkaları bahçeler içerisine bakmaktadır. Böylece yerleşim doğa ile bütünleşmiştir. Kastamonu evleri geleneksel pederşahi Osmanlı aile tipine uygun biçimde, çok odalı olarak yapılmışlardır. Çoğu kez üç kuşağın birlikte yaşadığı bu evlerde en az altı oda bulunmaktadır. Kastamonu evleri Anadolu evleri ile İstanbul evleri arasında bir geçiş olarak da nitelenmektedir. Kastamonu’da günümüze gelen evlerin çoğunluğu iki katlı yapılar halindedir. Bunların % 80’i ahşap, % 10’u yığma tuğladır. Ancak günümüzde il merkezi ile Dereboyu arasındaki kesimlerde Kastamonu Deresi’nin doğusundaki son yıllarda yapılan betonarme, çok katlı yapılar kentin eski dokusu ile büyük çelişki yaratmaktadır. Kastamonu evlerinde ahşabın çokça kullanılmış olmasına karşılık temeller taştandır ve ilk katlar dışa kapalıdır. Üst katlarda duvarlar yer yer kerpiç ve tuğlaların arasında dikey ve yatay hatlarla desteklenmiştir. Evlerin ikinci katları ve üçüncü katları çoğunlukla çekme kat biçiminde olup, dışarıya doğru çıkıntılıdır. Kastamonu evlerinin bir özelliği de üçgen biçimli saçak altı katlarıdır. Evlerin zemin katları odunluk, ahır ve düz yaygı yapımının ve dokumacılığın ağırlık kazanmasından ötürü de atölyelere ayrılmıştır. Arka bahçede ise fırın, kümesler ve kuyu bulunmaktadır. Çoğu kez fırınlar zemin kattan dışarıya çıkıntı yapan bir bölüm halindedir. Üst katlar günlük yaşama ayrılmış, oturma ve yatak odaları burada sıralanmıştır. Odaların tümü geniş bir sofaya açılırlar. Odalar kare veya dikdörtgen planlı olup, ahşap tavanları oldukça yüksektir. Odalar içerisinde yüklükler, gusülhaneler ve ocaklar bulunmaktadır. Başoda denilen odada ocakların en büyüğü, diğerlerinde de daha küçük olanları bulunmaktadır. Mutfakta ise ısınma veya yemek pişirme amaçlı ayrı büyük bir ocak vardır. Evlerin dışa açılan yüzlerine pencereler, silmeler, çıkmalar ve geniş saçaklar yerleştirilmiştir. Kiremit örtünün altı tahta döşelidir. Saçak uçlarında kiremitlerin kaymaması için yelkovan denilen destekler yapılmıştır. Çoğunlukla üst katlarda pencerelerin çok daha fazla olduğu görülmektedir. Bu pencereler ince ve uzun şekillerdedir. Bunların bazıları dikdörtgen, bazıları da yuvarlak kemerler içerisine alınmıştır. Katlar arasında silmeler, çıkmalar ve dışarıya çıkıntı yapan bölümleri taşıyan konsollar da bulunmaktadır. Evlerin hemen hemen bütünü kiremit örtülü çatı ile kaplıdır. Geniş saçaklar yöre evlerinin en belirgin özelliğidir. Ayrıca Kastamonu yöresinin yağışlı olmasından ötürü de yağmur oluklarına ayrı bir önem verilmiştir. Çörten diye isimlendirilen bu olukların üzerleri veya uçları hayvan başı geometrik ya da bitkisel motiflerle bezenmiştir. Kastamonu yöresinde ağacın bol olmasından ötürü oldukça geniş bir ağaç işçiliği ile karşılaşılmaktadır. Evlerin ana girişlerindeki kapılar, pencere kanatları, katları birbirinden ayıran silmeler, çıkma ve balkonlar, saçak altları ve köşe direkleri de ağaç işçiliğinin ortaya koyduğu en güzel bezemelerle süslenmiştir. Evlerin içerisinde kapı kanatları, dolaplar, ocak çevreleri, tavanlar, basamaklar, tırabzanlar, parmaklıklarda da yaygın biçimde bezemeye rastlanmaktadır. Ayrıca yörede bunların yanı sıra maden işçiliği de oldukça gelişmiş olup, kapı kilitleri ve tokmaklar da kendine özgü birer sanat eseri niteliğindedir. Kastamonu evlerinin bir başka özelliği de, evler üzerindeki uğur niteliğinde nazarlıkların sıkça kullanılmış olmasıdır. Evlerin saçaklarında, saçak köşelerinde ve dış kapıların üstünde değişik biçimlerde dinsel amaçlı nazarlıklar görülmektedir. Bunların yanı sıra saçak altlarında Besmele, Kelime-i Şehadet, Allah, Muhammed, Ya Hafız, Maşallahü kâne, Hâza min Fazl-ı Rabbi gibi levhalar da bulunmaktadır. Kastamonu il merkezi dışındaki ilçelerde Tosya’da, Cide, Daday’da, İnebolu’da, Taşköprü’de bunlardan farklı ancak kendine özgü sivil mimari örnekleri de görülmektedir. Kent dışında yazlık diye isimlendirilen bağ evleri çoğunluktadır. Bu evler ahşap çatkılı, kerpiç dolgulu yapılar olup, iklimin nemine göre bağdadi tekniğinde yapılar ağırlık kazanmıştır. Bununla beraber ilçe merkezlerinde ahşap ve kagir teknikte iki katlı yapılmış konutlara da rastlanmaktadır. Çoğunlukla bu evler iki katlı olup, ağaç dikmelerle desteklenmiş yığma taştan ve kerpiçten yapılmışlardır. Zemin katında depo, mutfak, kiler ve fırın gibi günlük yaşamla ilgili bölümlere yer verilmiştir. Üst katlarda sofanın iki yanında sıralanmış odalar bulunmaktadır. Bu odalardan büyüklerine “Büyük Yazlık”, “Hire Yazlık (Küçük Yazlık)”, “Kış Odası”, “Kahve Ocağı” isimleri verilmiştir. Bu evlerdeki bir diğer özellik de pencere üzerlerinde ikinci bir sıra halinde alçı vitraylı tepe pencerelerine yer verilmesidir. Bu tepe pencerelerinde bitkisel ve geometrik bezemeye ayrı bir önem verilmiştir. Kastamonu’da Eşraf Evleri diye isimlendirilen sivil konutların ayrı bir yeri bulunmaktadır. Bu evlerin başında Burhan Küçük Evi, Daday’daki Köpekçioğlu Konağı, Balaban Konağı, Sirkeli Konağı, Kırkodalı Konak, Toprakçılar Konağı, Sepetçioğlu Konağı, Tahir Ağa Konağı, Liva Paşa Konağı, Zinciroğlu Konağı, Ellezler Konağı, Uğurlu Konak, Nalbantoğlu Konağı, İnebolu Türkocağı Binası, Azdavay'da Rıfat Ilgaz Evi, Küre'de bulunan Ahşap Evler, Tosya'da İşcanlar Evi, Eseroğlu Evi, Kastamonu Hükümet Konağı, Beyçelebi Mahallesi’ndeki 1883 yılında yapılan evler, Akmescit Mahallesi’ndeki evler, Cebrail Mahallesi’ndeki evlerin sivil mimari yönünden ayrı önemleri bulunmaktadır. Bu evlerden Burhan Küçük Evi, iç ve dış yapısındaki mimari ve bezeme özellikleri ile dikkati çekmektedir. Zemin katın üzerinde iki kat olarak yapılan evin ikinci katı çıkmalarla hareketli bir cephe görünümünü sergilemektedir. Kültür Bakanlığı tarafından 1990 yılında koruma altına alınan bu ev haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölüm halindedir. Evin ikinci katında sofaya açılan odaların kapılarının üst kısmı ve içi pahlı yüzeylere bölünmüş ve kent içerisinde bezeme yönü ile özel bir örnek olarak korunmaktadır. Aynı zamanda bu ev XIX.yüzyılda yapılmış olup, günümüze ulaşabilen örnek evlerden birisidir. Daday’daki Köpekçiköyü Ağası Çil Abdullah’ın yaptırdığı Köpekçioğlu Konağı, haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölüm halindedir. Bu nedenle de ön ve arka cephelerinde iki ayrı kapısı bulunmaktadır. Zemin kat üzerinde iki normal kat ve bir de çatı katından meydana gelmiştir. Evin girişindeki demir korkuluklu, kesme taştan merdivenlerle birinci katın önündeki balkona çıkılmaktadır. Ahşap sütunlar halinde düzenlenen evin girişindeki bu çıkıntı ile ikinci katın balkonu tamamen taştan yapılmıştır. Girişteki çıkıntılar, kapılar ve pencereler, duvarlar, tavanlar kalem işleri ile bezenmiştir. Ayrıca katların ve pencerelerin arası yazı ve süsleme motiflerini içeren panolarla çevrilmiştir. Daday’daki Balaban Konağı, yaklaşık 200 yıl önce yapılmıştır. Daday’da Hacı İsmail Ağa Çiftliği içerisindeki bu konak koruluk bir tepenin yamacında bulunmaktadır. Konak içerisinde Özlem Ataoğuz’un tespitine göre, 1642 yılında yapıldığını gösteren bir tarih bulunmaktadır. Evin pencereleri üzerinde bir de 1756 tarihine rastlanmaktadır. Bu da tepe pencerelerinin evin yapımından çok daha sonra yapıldığına işaret etmektedir. Konağın büyük yazlık modasında olan bu tarihe göre belki de bu ev, tarihi saptanabilen en eski Türk evlerinden bir örnektir. İki kat halinde ahşap kagirden yapılan evin geniş bir saçağı bulunmaktadır. Zemin katında depo, kiler, mutfak ve fırın vardır. Birinci katta geniş bir sofanın çevresinde Büyük Yazlık, Küçük Yazlık, Kışlık ve Kahve Ocağı diye isimlendirilen dört oda bulunmaktadır. Kastamonu Akmescit Mahallesi’nde şehre hakim bir tepe üzerinde bulunan Kırkodalı Konağı, 1881 yılında Papaz Mektebi olarak yapılmış, sonraki yıllarda hastane, Vakıflar Öğrenci Yurdu olarak kullanılmıştır. 1977 yılında yapının onarım ve restorasyonu Kastamonu Valiliği tarafından yapılmış olup, günümüzde Kültür ve Sanat Evi olarak kullanılmaktadır. Kastamonu’nun sivil mimari örneklerinin başında gelen evlerden biri olan Toprakçılar Evi’nin yapılış tarihi bilinmemekle beraber, kesme taş, ahşap ve kerpiçten yapılan bu ev turizme yönelik olarak kullanılmaktadır. Kastamonu Gökdere Caddesi’nde bulunan Sepetçioğlu Konağı’nın giriş kapısı üzerinde 1884 tarihi bulunmaktadır. Kareye yakın dikdörtgen planlı olan bu konak bodrum, zemin ve birinci kattan meydana gelmiştir. Uzun süre kendi haline bırakılan bu yapı İl Özel İdaresi tarafından 1999 yılında onarılmıştır. Günümüzde sosyal ve kültürel etkinliklerde kullanılmaktadır. Kastamonu ‘da 1935-1936 yıllarında yapılan Konyalı Konağı yakın tarihlerde yapılmış olmasına karşılık geleneksel Kastamonu konakları örnek alınarak yapılmıştır. Bu konağın onarımı kamulaştırıldıktan sonra Kastamonu Valiliği tarafından yapılmıştır. Kastamonu’nun en eski yapılarından olan Tahir Ağa Konağı zemin ve birinci kattan ibaret olup, XVIII.yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır. Konağın tepe pencereleri, vitrayları, kündekari tekniğinde yapılmış oda ve dolap kapakları, ocak nişlerindeki alçı bezemeler ile dikkati çeken bir sivil mimari örneğidir. Bu konak Kastamonu Valiliği tarafından 1990’da kamulaştırılmış ve sonra da Turizm Bakanlığı’na tahsis edilmiştir. Kastamonu sivil mimari örneklerinden biri de Eflanili Konağıdır. Bu konağın yapılış tarihi bilinmemekle beraber, yapı üslubundan XX.yüzyılın başlarına ait olduğu sanılmaktadır. Bu konak Sağlık Bakanlığı Çevre Koruma Vakfı tarafından 1999 yılında Eflanili ailesinden satın alınmış olup, günümüzde Yöresel Yemekler ve El Sanatları Uygulama Merkezi olarak kullanılmaktadır. Kastamonu İnebolu ilçesinde bulunan Türkocağı Evi, Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’dan İtalyan gemileri ile gizli olarak gelen ve savaşa katılmak isteyenlerin geçici olarak barındıkları bir yapıdır. Kurtuluş Savaşı’ndan ötürü de Türkocağı Evi’nin tarihte ayrı bir yeri vardır. Mimari yönden XIX.yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Savaş sonrası Halk Evi olarak kullanılmış, daha sonra da Kültür Bakanlığı ve Kastamonu Valiliği’ne tahsis edilmiştir.
-
Kastamonu Medreseleri Münire Medresesi (Merkez) Kastamonu il merkezindeki Nasrullah Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan Münire Medresesi, Nasrullah Camisi’nin güneyinde bulunmaktadır. Medreseyi Reis-ül Küttap Hacı Mustafa Efendi 1746 yılında yaptırmıştır. Medrese kesme taştan yapılmış olan bu medrese at nalı şeklindeki avlu etrafında sıralanmış 23 odadan meydana gelmiştir. İki katlı medresenin üzeri çatı ile örtülüdür. Odaların içerisinde ocak, baca ve avluya açılan birer kapısı vardır. Odaların üzeri tuğla tonozla örtülüdür. Günümüzde medresenin alt katına dükkanlar sıralanmıştır. İkinci katta yuvarlak kemerli odalar bulunmaktadır. Önü revaklı ve kubbeli olan bu medrese yakın tarihlerde onarılmış ve turizm amaçlı El Sanatları Çarşısına dönüştürülmüştür. İsmail Bey Medresesi (Merkez) Kastamonu İsmail Bey Mahallesi’nde, şeyhin Şah Kayası denilen mevkiinde bulunan İsmail Bey Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan medrese, kitabesinden öğrenildiğine göre Candaroğlu Beylerinden İsmail Bey (1443-1461) tarafından 1457 yılında yaptırılmıştır. İsmail Bey Camisi’nin kuzeyinde bulunan medrese kesme ve moloz taştan yapılmış olup, tek katlı, iki eyvanlı, açık avlulu medrese plan tipindedir. Avlunun güneyinde bulunan eyvanın üzeri kubbe ile örtülüdür. Ortasında havuzu bulunan avlu çevresinde 10 oda ve bir de dershane bulunmaktadır. Avlunun güneyindeki dershane kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Üzerini sekiz köşeli kasnağın taşıdığı bir kubbe örtmektedir. Medrese hücreleri moloz taştan yapılmış olup, içlerinde birer ocak nişi bulunmaktadır. Yakup Ağa Medresesi (Merkez) Kastamonu Alacamescit Mahallesi’nde bulunan bu medrese, Yakup Ağa Külliyesinin bir bölümünü oluşturmaktadır. Kitebseinden öğrenildiğine göre külliyeyi Kanuni Sultan Süleyman’ın Kilercibaşısı Yakup Ağa 1547 yılında yaptırmıştır. Medrese Osmanlı medreseleri arasında belirli bir plan tipine uymamakta, kendine özgü bir yapıdır. Kesme taştan yapılmış olan medrese bir avlu etrafında sıralanmış odalardan meydana gelmiştir. Medresenin girişinde üzerleri kubbeli dört oda, güneyinde de tonoz örtülü sekiz oda bulunmaktadır. Revakların sütun kaideleri oldukça basit olup, sütunlar demir çemberlerle sağlamlaştırılmıştır. Bunların arasında ekleme sütunlar da bulunmaktadır. Medrese hücreleri kubbeli olup, içlerinde ayrı ayrı ocakları bulunduğu gibi, alçı süslemeler de görülmektedir.
-
Kastamonu Hanları İsmail Bey Hanı (Kurşunlu Hanı) (Merkez) Kastamonu il merkezinde Nasrullah Meydanı’nın batısında, Aktarlar Çarşısı’nda bulunan bu hanı, Candaroğlu İsmail Bey 1460 yılında yaptırmıştır. İsmail Bey Hanı’nın dış duvarları moloz taştan, iç duvarları da düzgün kesme taştan yapılmıştır. Kare planlı olan hanın alt katında 14 oda ve ahır, üst katında revaklı bir koridorun çevresinde 29 odası bulunmaktadır. Kare planlı, 19.00x19.00 m. ölçüsündeki orta avlu, 48 payenin birbirine bağlanmış tuğla kemerler ve revaklarla çevrilmiştir. Hanın dışında 11 dükkan bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü 1972 yılında restore etmiştir. Deve Hanı (Merkez) Kastamonu İsmail Bey mahallesi, Şeyhinşah Tepesi’ndeki İsmail Bey Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturmaktadır. İsmail Bey’in vakfiyesinden öğrenildiğine göre, Candaroğlu İsmail Bey (1443-1460) tarafından XV.yüzyılın ortasında yaptırılmıştır. Bu han Candaroğlu İbrahim Bey tarafından gelir sağlamak amacı ile yapılmıştır. Deve Hanı’nın ön yüzü kesme taştan yan duvarları moloz taştan ve tuğladan yapılmıştır.Hanın giriş kapısı basık kemerlidir. Yapının ön yüzündeki giriş kapısından sonra yüksek tonozlu birer bekçi hücresi ve kare planlı avlusunun yanında da ahırlar bulunmaktadır. Avlunun iki yanda yolcuların kaldığı odalar vardır. Restorasyonu yapılan bu han 1999 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından turizm amaçlı olarak işletilmek üzere özel kuruluşlara tahsis edilmiştir. Urgan Hanı (Aşir Efendi Hanı) (Merkez) Kastamonu il merkezinde Nasrullah Camisi’nin yanında bulunan Urgan Hanı’nın yapımına Reisül Küttab Hacı Mustafa Efendi başlamış, oğlu Aşir Efendi tarafından1748 yılında tamamlanmıştır. Dikdörtgen planlı olan han, kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı bir yapıdır. Avlu çevresinde revakların arkasında odalar sıralanmıştır.Bu odalar başlangıçta ahır olarak yapılmıştır. Hanın ilgi çekici bir girişi bulunmaktadır. Giriş kapısının çevresi ve cephe taş ve tuğla süslemelerle bezenmiştir. Girişin sağ ve solundaki iki ayrı merdivenle üst kata çıkılmaktadır. Üst kat alt katın plan olarak benzeri olup burada da 29 oda bulunmaktadır. Bu hanın banisi olan Reisül Küttab Hacı Mustafa Efendi aynı zamanda Topçuoğlu Mahallesi’ndeki Turşucu Hanı’nı da yaptırmıştır. Ancak bu handan günümüze herhangi bir iz gelememiştir. Hacı Mustafa Efendi Kastamonu’da bir çok onarımlar yaptırmış, bu arada da Nasrullah camisi’ni onarmış, caminin güneyine bir medrese ile bahçesine de bir kütüphane eklemiştir. Yanık Hanı (Kendir Kapanı) (Merkez) Kastamonu belediye Caddesi üzerinde bulunan Yanık Han, Yanıkoğlu Hacı İsmail Ağa tarafından 1730 yılında yaptırılmıştır. Yanık Han dıştan moloz taştan, dikdörtgen planlıdır. Üç katlı bir yapı olan hanın avlusu etrafında zemin ile beraber üç katı da ahşap koridorlar kuşatmaktadır. Bunların arkasına da odalar sıralanmıştır. Hanın iç yapısı bütünüyle ahşaptandır. Yanık Han’ın bir özelliği de güneyindeki giriş kapısı üzerine bir köşk mescidinin yerleştirilmiş oluşudur. Hanönü Hanı (Hanönü) Kastamonu Hanönü ilçesinde bulunan bu hanın kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Bu hanı Chankykoff 1848’de görmüş ve bunun bir kervansaray olduğunu ileri sürmüştür. Han, kesme moloz taş ve tuğladan 20.50x11.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Hanın yüksekliği 3.5 m. olup, duvar kalınlığı da 1 m.dir. Hanın 3,5x1,5 m. ölçüsündeki giriş kısmı tamamen yıkılmıştır. Buradan yuvarlak kemerli bir kapı ile içerisine girilen dikdörtgen planlı avlu içerisinde iki sıra halinde dört paye bulunmaktadır. Bu payeler hanın içerisini üç bölüme ayırmıştır. Dört köşe olan bu payelerin alt sıraları kesme taştan üstü de enli tuğladan yapılmıştır. Hanın üst örtüsü içten ayna tonozlarla sağlanmıştır. İç mekanın aydınlatılması mazgal tipi pencerelerle sağlanmıştır. Bununla beraber hanın içerisi oldukça karanlıktır. Günümüze han harap bir durumda gelmiş olmasına rağmen bir çok bölümün orijinalliğinden uzaklaştığı da dikkati çekmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilerek kütüphane ve müze olarak hizmete açılacaktır. Alem Hanı (Merkez) Kastamonu Çelebi Mahallesi’nde Sinan Bey Camisi vakfından olan Alem Hanı XVI.yüzyılın sonlarında Sinan Bey tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı olan han, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Girişin iki yanındaki ahşap merdivenlerle üst kata çıkılmaktadır. Alt katta avlu çevresinde odalar sıralanmıştır. Üst katta 25 oda bulunmaktadır. Atabey Hanı (Merkez) Kastamonu Akaya Bucağı, Elmayakası Köyü’nde bulunan bu hanı Çobanoğullarından Muzafferüddin Yavlak Aslan yaptırmıştır. Han XIII.yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmektedir. Han moloz taştan yapılmış olup, günümüze yalnızca yuvarlak kemerli kapısı gelebilmiştir.
-
Kastamonu Köprüleri Taş Köprü (Taşköprü) Kastamonu Taşköprü ilçesinde, ilçeye ismini veren bu köprü ilk Osmanlı döneminde yapılmış köprüler arasındadır. Kitabesi bulunmadığından kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Gökırmak üzerindeki bu köprünün uzunluğu 101.25 m., eni 6.00 m. olup, altı kemerlidir. En büyük kemer açıklığı ise 9.80 m.dir. Köprünün ilk yapımında iri kesme taşlar kullanılmış, sonradan yapılan onarımlarla köprünün orijinalliği zedelenmiştir. Yuvarlak kemerlerin altında üçgen şeklinde selyaranlar bulunmaktadır. Bu selyaranların köprünün bütünü ile bağdaşmadığından sonradan yapıldığı sanılmaktadır. Köprünün orijinal korkulukları yıkılmış, yerlerine demir korkuluklar konulmuşsa da 1968 yılında Karayollarının yaptığı onarım sırasında bunlar da kaldırılmış, yerlerine tek sıra halinde büyük blok taşlardan korkuluklar yerleştirilmiştir. Bu onarım sırasında tabliyeler orijinalinden daha genişletilmiştir. Günümüzde halen kullanılan köprünün üzeri asfaltlanmıştır. Nasrullah Köprüsü (Merkez) Kastamonu il merkezinde, Nasrullah Camisi’nin yakınında, Karaçomak Deresi üzerinde bulunmaktadır. Köprü Nasrullah Camisi ile birlikte 1501 yılında yapılmıştır. Nasrullah Kadı’nın hayratıdır. Kesme taştan yapılan köprü beş gözlüdür. Uzunluğu 40.00 m., eni 4.00 m.dir. Kemer gözlerinin en büyük açıklığı 12 m., yanlardaki gözler ise 8,5 m.dir. Zamanla cami tarafındaki bir gözü ile onun karşısındaki iki gözü iptal edilmiş ve bugün iki gözlü olarak kalmıştır. Köprü çeşitli zamanlarda onarılmış, ilk defa Dursun Usta tarafından onarıldığı Şer’iye Sicillerinden öğrenilmektedir. Daha sonra 1703 tarihinde bir kez daha onarılmıştır. Son olarak da 1946 yılında onarılmış ve köprünün iki başına merdivenler yapılmıştır. Dedeler (Meyyit Köprüsü) (Merkez) Kastamonu Sinan Bey Camisi’nin önünde bulunan betonarme köprünün olduğu yerde Dedeler Köprüsü’nün bulunduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. 1761-1762 yılına ait bir Şer’iyye Sicili’nde 1761-1762 yılında bir köprü olduğu yazılıdır. Köprü günümüze gelememiştir. Sığır Pazarı Köprüsü (Merkez) Kastamonu Halkevi Binasının önünde bulunan bu köprünün, 1900 yıllarından önce ahşap olarak yapıldığı eski fotoğraflarından anlaşılmaktadır. Bu köprü XX.yüzyılın ilk yarısında kesme taştan yenilenmiştir. Tavşanlı Köyü Köprüsü (Araç) Kastamonu Araç ilçesi, Tavşanlı Köyü’nde Soğanlı Suyu üzerinde bulunan bu köprünün ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Bununla beraber Şer’i Sicillerden Tavşanlı Köyü’nden altı kişinin bu köprünün 1716’da onarımına memur edildiği öğrenilmektedir. Bu durumda köprünün XVIII.yüzyıldan önce yapıldığı sanılmaktadır. Moloz taştan yapılmış, tek gözlü bir köprüdür.
-
Kastamonu Külliyeleri İsmail Bey Külliyesi (Merkez) Kastamonu İsmail Bey Mahallesi’nde, Şeyhinşah kayası diye tanınan bir tepe üzerinde, meyilli bir arazide bulunan İsmail Bey Külliyesi cami, imaret, medrese, sıbyan mektebi, türbe, han ve hamamdan meydana gelmiştir. Vakfiyesinde ayrıca kütüphane, ambar, mutfak ve fırın gibi yapıların da bulunduğu belirtilmektedir. Külliye Candaroğulları beylerinden Kemaleddin İsmail Bey (1443-1461) adına XV.yüzyılda yapılmıştır. Külliyeyi oluşturan yapılar caminin konumuna göre yerleştirilmiştir. Cami, imaret, medrese ve han birbirlerine duvarla bağlanan bir avlu oluşturmaktadır. Türbe de bu avlunun içerisindedir. Külliyenin hamamı avlu dışında ve külliyenin batısında ayrı bir arsa üzerinde yapılmıştır. Cami: Selçuklu nesihi ile yazılmış kitabesinden öğrenildiğine göre 1454 yılında İsmail Bey tarafından yaptırılmıştır. Cami Erken Osmanlı mimarisinde görülen zaviyeli veya tabhaneli plan tipindedir. Peş peşe aynı yükseklikte iki büyük kubbe ve öndeki kubbenin iki yanında ibadet mekanına birer küçük kapı ile açılan tonozlu mekanlardan meydana gelmiştir. Mihrap önündeki kubbeli bölüm diğerine göre daha küçüktür. Yan mekanlardan doğudaki, önündeki kubbeli mekanın genişliğine yakın ölçüdedir. Batıdaki yan mekan ise güneye doğru biraz daha uzatılmış, birbirinden duvarla ayrılan iki bölümden meydana gelmiştir. Bunların da üzeri sivri kemerlerle örtülüdür. İbadet mekanını örten kubbeler sekizgen tuğla kasnaklar üzerine oturtulmuştur. Caminin önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Bu kubbeler dört sütunla iki paye üzerine sivri kemerlerle oturtulmuştur. Son cemaat yerinden ibadet mekanına giriş kapısının köşeleri duvara dayalı sütunlarla hareketlendirilmiş, kapının alınlığına da üç satırlı Arapça bir kitabe yerleştirilmiştir. İbadet mekanındaki peş peşe iki kubbeli mekan arasında zemin kotu farkı bulunmaktadır. Bu bölümler 9.35x9.35 m. ölçüsündedir. Kubbeye geçişler de mukarnas dolgulu trompların yardımı iledir. Mihrap oldukça sade ve alçıdan yapılmıştır. Yine alçıdan yapılmış olan minberde de bezeme görülmemektedir. Caminin kuzeybatı köşesinde yer alan kesme taş minarenin gövdesi altta sekizgen, üstte de onaltıgen olarak yükselmektedir. Tek şerefeli minarenin petek kısmı silindirik olup, üzeri basık bir külahla örtülmüştür. İmaret: Caminin doğu ve batı yönüne, camiye bitişik olarak yapılan imaret ayrı bölümlerden meydana gelmiştir. Bunlardan doğudaki büyük tonozlu bölüm külliyenin vakfiyesinde de belirtildiği gibi, misafirlerin yatması için yapılmıştır. Yapının güney ve doğu duvarlarında alt sırada birer pencere, güneyinde üst sırada bir mazgal bulunmaktadır. Kuzeybatı köşesindeki basık kemerli kapı ile de sofayla bağlantısı sağlanmıştır. İmaretin batı tarafındaki mekan da mutfak, ambar ve fırın olarak iki bölümden meydana gelmiştir. Medrese: Caminin kuzeyinde bulunan Medrese kesme taş ve moloz taştan yapılmış, tek katlı, açık avlulu ve iki eyvanlı bir plan tipi göstermektedir. Medresenin kapısı üzerinde üç satırlı Arapça kitabesinden, Ebcet hesabına göre 1457 tarihi çıkarılmaktadır. Avlunun güneyinde yer alan eyvanın üzeri kubbe ile örtülmüştür. Batıdaki giriş eyvanı ile avluyu üç yönden çeviren odalar beşik tonozlarla örtülmüştür. Avlu çevresindeki on hücrenin içerisinde birer ocak nişleri bulunmakta, ayrıca dışarıya da birer pencere ile açılmaktadır. Medrese önündeki ahşap revaklar yıkıldığından günümüze gelememiştir. Sıbyan Mektebi: Candaroğlu İsmail Bey’in türbesinin kuzeybatısında bulunan sıbyan mektebi 14.50x14.50 m. ölçüsünde ayrı bir avlu içerisinde yapılmıştır. Avlu kapısı üzerinde 1514 tarihli bir kitabe bulunmaktadır. Bu tarihe dayanan bazı araştırmacılar sıbyan mektebinin Osmanlı döneminde yapıldığını ileri sürmektedirler. Sıbyan mektebi iki sıra kesme taş, iki sıra tuğlanın örülmesi ile meydana gelmiş bir duvar yapısına sahiptir. Kare planlı, kubbeli olan sıbyan mektebinde kubbeye geçiş istiridye kabuğu şeklindeki tromplarla sağlanmıştır. Sıbyan mektebi 1514, 1766-1767 yıllarında onarılmıştır. Bu onarımlar sırasında da orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır. Türbe: Caminin kuzeybatısında bulunan türbeyi, Candaroğlu İsmail Bey kendisi ve yakınları için yaptırmıştır. Ancak, Fatih Sultan Mehmet tarafından Filibe’ye gönderildiğinden buraya gömülememiştir. Bu nedenle de kapısı üzerindeki kitabe yeri boş bırakılmıştır. Türbe kesme taştan 9.80x9.80 m. ölçüsünde kare planlıdır. Üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Silmeler ile dikdörtgen çerçeve içerisine alınan giriş kapısının köşeleri duvara yapışık küçük sütunlarla yumuşatılmıştır. Giriş kapısı basık kemerlidir. Türbe duvarlarında birer dört köşe pencere ile kubbe kasnağında da dört küçük mazgal penceresi bulunmaktadır. Türbe içerisinde on bir mezar bulunmaktadır. Bunlardan beşi, Seyyid Alaaddin, Mevlana Safiyuddin, Emir İshak Bey, Aşre Hatun ve Azade Hatun’a aittir. Diğer mezarların kitabeleri bulunmamaktadır. Han: İsmail Bey Külliyesinin kuzeyinde yer alan ve halk arasında Deve Hanı olarak isimlendirilen bu hanın kitabesi bulunmamaktadır. Ancak vakfiyesi göz önüne alınırsa, bu hanın 1454-1457 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış, 13.75x20.95 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. İki bölümlü olan yapıda her bölümün üzeri örtülüdür.Güney cephesinin ortasında basık kemerli bir kapısı olup, burada aydınlık feneri olan bir kubbe ile örtülü mekana geçilmektedir. İki yanında zeminden yüksek, kare planlı, üzerleri sivri tonozla örtülü iki ayrı mekan bulunmaktadır. Güney yönündeki ocak nişleri ve bacası ile yolculara ayrılmıştır. Girişin ekseninden sivri kemerli kapı ile de kuzeydeki dikdörtgen planlı, kapalı ahıra geçilmektedir. Hanın 1952 yılında çatısı yenilenmiş, 1990-1992 yıllarında da restore edilmiştir. Hamam: İsmail Bey Külliyesi’ne gelir sağlamak için yaptırılmış olan hamamın kitabesi bulunmamaktadır. Ancak vakfiyesi dikkate alındığında 1454-1457 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Külliyenin batısında yer alan bu hamam, doğu-batı doğrultusunda arsaya yerleştirilmiştir. Kesme taş duvarlı olan hamamın üst örtüsü tuğladandır. Hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Bu üç bölüm de 6.30x6.70 m. ölçüsünde, içten kubbeli, ahşap tavanlı olup, kiremitli bir çatı ile de üzeri örtülmüştür. Soyunmalık kısmı eski ev mimarisini yansıtmaktadır. Ilıklığın ortasında küçük bir kubbe, yanlarında da sivri kemerli tonozlar bulunmaktadır. Sıcaklık bölümü iki eyvanlıdır. Batısına kare planlı ve kubbeli iki halvet hücresi eklenmiştir. Bunların arkasına dikdörtgen planlı, tonoz örtülü külhan yerleştirilmiştir. Hamam 1990-1993 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir. Nasrullah Külliyesi (Merkez) Kastamonu il merkezinde bulunan bu külliye, Sultan II.Beyazıt döneminde Nasrullah Kadı tarafından 1506 yılında yaptırılmıştır. Bu cami büyük olasılıkla daha önce burada bulunan Selçuklu dönemine ait bir ulu caminin yerine yapılmış olmalıdır. Bu konuda araştırma yapan Yrd.Doç.Z.Kenan Bilici’ye göre; Selçuklu devrinde yapılmış olan bu cami ya büyük ölçüde tahrip olmuş, ya da bir süre sonra ihtiyaca cevap verememiştir. Bunun üzerine XVI.yüzyılda arsası üzerine bugünkü yapı yapılmıştır. Zamanla yapı topluluğu bazı eklerle genişletilmiştir. Külliye içerisinde başta Münire (Bayraklı) Medresesi olmak üzere şadırvan ve köprü bulunmaktadır. Tapı topluluğu 1746,1876 yıllarında onarılmış, 1945’te de alçı pencereleri tümüyle değiştirilmiştir. Kastamonu’nun önemli yapılarından olan külliyenin camisi; çok kubbeli ulu cami tipinde Osmanlı yapılarından bir örnektir. Moloz ve kesme taştan yapılan caminin kuzeyinde on sütunlu, yedi kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. İbadet mekanı ilk yapıldığı zaman altı kubbe ile örtülü iken, sonradan cami genişletilmiş üç kubbe daha ilave edilerek bugün dokuz kubbesi bulunmaktadır. Bu kubbeler pandantiflerin yardımıyla sivri kemerler üzerine oturmuştur. Caminin mihrabı oldukça sade, minberi ise Kastamonu’ya özgü ağaç işçiliğinden güzel bir örnektir. Üzeri birbirine geçme geometrik motiflerle bezenmiştir. XVIII.yüzyılda cami iki büyük onarım geçirmiş, XIX.yüzyılda son cemaat yeri yenilenmiştir. Caminin kuzeyinde bulunan şadırvanı Kadı Nasrullah yaptırmıştır. Kadı Nasrullah’ın aynı zamanda Kastamonu’da Nasrullah Köprüsü ile Araba pazarı’nda bir de çifte hamam yaptırıp bu camiye vakfettiği vakfiyelerinden öğrenilmektedir. Şadırvan köşe payeleri ve sütunlar üzerine oturan dikdörtgen bir yapı olup, kasnaklı iki ayrı kubbesi ile dikkati çekmektedir. Yapı topluluğunun medresesi caminin güneyinde yer almakta olup, Reis-ül Küttap Hacı Mustafa Efendi tarafından 1824 yılında yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış olan bu medrese at nalı şeklindeki avlu etrafında sıralanmış 23 odadan meydana gelmiştir. İki katlı medresenin üzeri çatı ile örtülüdür. Odaların içerisinde ocak, baca ve avluya açılan birer kapısı vardır. Medresenin günümüzde alt katına dükkanlar sıralanmıştır. İkinci katta yuvarlak kemerli odalar bulunmaktadır. Önü revaklı ve kubbeli olan bu medrese yakın tarihlerde onarılmış ve turizm amaçlı El Sanatları Çarşısına dönüştürülmüştür. Yakup Ağa Külliyesi (Merkez) Kastamonu Alaca Mescit Mahallesi’nde bulunan Yakup Ağa Külliyesi’ni Kanuni Sultan Süleyman’ın Kilercibaşısı Yakup Ağa 1547 yılında yaptırmıştır. Yapı topluluğu cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret ve misafirhaneden meydana gelmiştir. Külliyenin camisi, kesme taştan kare planlıdır. Üzeri pandantifler üzerine oturmuş, merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerinden cami içerisine açılan portal dikdörtgen çerçeveli olup, silmelerle sınırlanmış, yuvarlak kemerli ve üzeri stalaktitlidir. Kastamonu camileri arasında gösterişli portali olan bir yapıdır. Portalin üzerinde de kitabesi bulunmaktadır. Caminin kapıları ve pencere kapakları Kastamonu’ya özgü ağaç işi örneklerindendir. Caminin yanındaki taş kaide üzerinde yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Caminin kuzeyinde bulunan medrese, kesme taştan yapılmış, avlu etrafında sıralanmış odalardan meydana gelmiştir. Bu plan üslubu Osmanlı mimarisinde belirli bir tipe uymamaktadır. Avluyu çeviren revaklar mermer sütunlu ve yuvarlak kemerlidir. Medrese girişinde üzeri kubbeli dört oda, güneyinde de tonoz örtülü sekiz odası bulunmaktadır. Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi (Merkez) Kastamonu Mustafa Fakih Mahallesi’nde, Hisarardı Mevkiinde bulunan bu yapı topluluğunu Sultan III.Murad’ın hocası Şücaiddün Efendi 1575 yılında yaptırmıştır. Yapı topluluğu cami, türbe, şadırvan, kütüphane ve bir de ahşap konaktan meydana gelmiştir. Yapı topluluğu değişik zamanlarda yapılan eklerle tümüyle özgünlüğünü yitirmiştir. Kesme taş ve tuğladan yapılmış olan topluluğun camisi, dikdörtgen planlı, üzeri ahşap çatılıdır. Mihrap ve minberi bir özellik göstermemektedir. Cami önünde şadırvanı bulunmaktadır. Benli Sultan Külliyesi (Merkez) Kastamonu il merkezine 30 km. uzaklıkta Ahlatköyü’nde (Lat Köyü) benli Sultan Mahallesi’nde bulunan bu külliyeyi, Yavuz Sultan selim döneminde yaşamış olan Mutasavvıf Benli Sultan 1515-1520 yıllarında yaptırmıştır. Yapı topluluğu cami, türbe, medrese, kütüphane ve misafirhaneden meydana gelmiştir. Bu yapılardan medrese ile kütüphane günümüze ulaşamamıştır. Yapı topluluğu moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Cami kare planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçiş Türk üçgenleri ile sağlanmıştır. Önünde son cemaat yeri bulunmaktadır. Mihrap ve minberi orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Caminin yanında taş kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli kesme taştan tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Caminin önünde bulunan Benli Sultan’ın türbesi kesme taş ve tuğla dizili olup, kare planlı üzeri de kubbe ile örtülüdür. Misafirhane özelliğini yitirmiştir.