Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

_asi_

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.917
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

_asi_ tarafından postalanan herşey

  1. _asi_

    Honduras Tarihi

    Honduras Tarihi Honduras’a ilk yerleşenlerin M.Ö. 2000 yıllarında Mayalar olduğu ileri sürülmektedir. Honduras’ın batı bölgesindeki kalıntılar ve birleşmiş üç merkezdeki (Copan-Honduras, Tazumal-el Salvador, Qurigua-Guatemala) işaretler bunu doğrulamaktadır. 26 Haziran 1497’de İspanyollar Camerun burnuna çıktılar. 14 Ağustos 1502 yılında Cristof Colom, Cape Gracias a Dios bölgesini buldu. Yerli kabilelerin hakimiyeti altında bulunan Honduras’ın ele geçirilmesi işi 1524 yılında Meksika’yı alan Hernan Cortes tarafından Cristobal de Olid’e verildi. Fakat Cristobal de Olid isyan edince 1525 yılında Cortes tarafından öldürüldü. Fakat bu sefer yerli kabilelerle mücadele başladı. Kabilelerin reisi Lempira (sonra para birimine isim olarak verildi) daha şiddetli mukavemet gösterdi. Gümüş ve diğer madenler bakımından zengin bir memleket olan Honduras bir müddet biri Tegucigalpa, diğeri Comayagua olmak üzere iki valilik halinde kaldı. On altıncı yüzyılda korsanların saldırıları ve Afrika zencilerinin istilaları başladı. 1740 yılında zenciler İngiliz Hondurasını kurdu. Honduras 1821 yılında İspanyol egemenliğinden kurtuldu. Bir müddet Meksika’da gelişen Agustin de Hurbide’nin rejimi altında kaldılar. 1821 yılında Hurbide İmparatorluğunun yıkılması üzerine Orta Amerika Federasyonuna katıldılar. 1827 yılında başşehir Comayagua yerine Tegucigalpa ilan edildi. Federasyon dağılınca 26 Ocak 1838 yılında tam bağımsızlığını kazandı. Honduras Roma Katolikliği ve İspanya aristokrasisi tesiriyle politik bölünmelere uğramaya başladı. Tegucigalpa liberal parti ve Comayagua da muhafazakar partinin merkezi haline geldi. Bu bölünme komşu devletlerde de mevcut idi. Guatemalalı diktatör Rafeal Carrear 1844-1865 yıllarında liberalleri idaresi altına aldı. 1849-1863 yılları arasında Honduras, El Salvador ve Nikaragua üçlü konfederasyon kurmuşlardı. Daha sonra İngilizler, Honduras’ın kereste ticaretine el atarak, San Jan Nehrinin ağzını işgal ettiler. Cleyton-Bulwer antlaşması yapıldı. 1859 yılında İngiltere Moskito bölgesi için Honduras ile bir antlaşma daha yaptı. 1871-1874 Guatemala ve El Salvador harplerinden sonra önce Ponciano Leiva sonra da Aurelio Soto başkan oldular.Soto, Honduras’a yenilikler getirdi. 1933 ile 1949 yılları arasında Tiburcio Carias başkanlığında bir diktatörlük kuruldu. Tarias 1949 yılında devrilerek Juan Manuel Gölvez başkan oldu. Bu dönemde yol, okul, tesis yapımına, içme suyu ve kanalizasyon sistemlerine ağırlık verildi. 1954 seçimlerini liberal Dr. Ramon Villeda kazandı. Birçok karışıklıklar sonunda 6 yıllık ilk başkan olarak seçildi. 1960’da Nikaragua ile olan toprak anlaşmazlığı İspanya Kralı Onüçüncü Alfonso hakemliğinde, Honduras’a Coca Nehri kuzeyindeki 15.600 km2lik arazinin verilmesiyle sonuçlandı. 1965 yılında Albay Oswaldo Lopez başkan oldu. 1969 El Salvador harbinden sonra da, 1971 seçimlerini milliyetçi Roman Cruz kazandı. ABD’den Swan adaları devir alındı. Bu arada Fifi kasırgası büyük sıkıntılar getirdi. 1975 yılında Albay Juan Alberto Castro bir askeri darbe ile başa geçti. 1981’de sivil yönetime dönmek üzere seçimler yapıldı ise de ordu perde arkasında kalarak yönetim üzerindeki ağırlığını sürdürdü. Cördava’nın başkanlığı sırasında ABD ile ilişkiler daha da güçlendi. 1985 seçimlerinde anayasaya aykırı olarak en çok oyu alan partinin birinci gelen adayın başkan seçilmesi sistemi uygulandı ve Jose Azcona Hoyo başkan oldu. Hoyo 1987’de Kosta Rika’nın önderliğinde Orta Amerika Barış Planını imzalayarak ülke politikasını bir ölçüde değiştirdi. 1990 Ocak ayında yapılan seçimleri muhalefetteki Ulusal Parti kazandı. Böylece 1932’den bu yana ilk defa bir muhalefet partisi seçimleri kazanarak iktidara gelmiş oldu.
  2. _asi_

    Honduras

    Honduras Genel Bilgiler DEVLETİN ADI: Honduras Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Tegucigalpa NÜFUSU: 4.996.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 112.088 km2 RESMİ DİLİ: İspanyolca DİNİ: Hıristiyanlık PARA BİRİMİ: Lempira Orta Amerika’da yer alan bir devlet. Kuzeyde Antil Denizi, Küba, Haiti, Dominik Cumhuriyeti; güneyde Büyük Okyanus, Nikaragua, Fonseca Körfezi ve El Salvador; batıda Guatemala, doğuda Karaib Denizi, Nikaragua ve Pasifik Okyanusu ile çevrilidir. Pasifik Okyanusuna 90 kilometrelik bir kıyısı vardır. Orta Amerika devletleri arasında en büyük olan ülkedir. Fiziki Yapı Honduras topraklarının çoğu dağlıktır. Batıya doğru dağlar 2500-2750 m yüksekliğe kadar ulaşır.Sierra de Merendon dağ silsilesi Rio Ulua ve Rio Motogua vadilerinin sınırlarını belli eder. Güneyde sönmüş volkanik dağlar bulunur. Rio Ulua Vadisi 40 km genişliğindedir. Doğu Mosquitai hariç, ovaları alüvyonlar ve kalkerlerle doludur. Ülkenin ortasında derin bir çöküntü mevcuttur. Irmakları Ulua, Humaya, Gascoran, Lempa ve Segovia’dır. Nehirlerinin hemen hepsi Antiller Denizine dökülür. İki kıyı arasında uzanan 280 km’lik bir vadi bulunmaktadır. Honduras’ta Yojoya isimli bir göl de bulunmaktadır. İklimi Kuzey kıyıları alçak ve çok sıcaktır. Doğu bölgesi bol yağış alır. Flora ve Fauna bölgesi en çok yağış alan bölgelerdir. Güney kısımlar az yağış alır. Umumi olarak ekvator ikliminin tesirindedir. Alize rüzgarları kuzeydoğudan eserek ülkeye yağış getirir. İki mevsim vardır. Biri yağışlı kış, diğeri kurak yaz. Antil kıyısı bol yağışlıdır. Ortalama sıcaklık Fonseca Körfezi dahil 27°-28°C’dir. Diğer yüksek bölgelerde 14°-27°C arasında değişir. Tabii Kaynaklar Bitki Örtüsü ve Hayvanlar: Honduras, vahşi cengeller ve bakkam ağaçlarından meydana gelmiş ormanlarla kaplıdır. Bakkam ağaçları kereste ticareti için de önemli yer kaplar. Tegucigalpa ve güneyindeki savanlar ve bodur ağaçlar, buraların az yağış aldığını gösterir. Bataklık cengellerinin bulunduğu bölgeye Mosquital denir. Enteresan bir bitki olan “Üst-bitken Bitki” asalak olmamasına rağmen diğer bitkilerin üstünde bol miktarda yetişir. İnsan nüfusunun az oluşu, tropikal kuşak hayat şartları ve yüksek dağların fazlalığına bağlanabilir. Vahşi manzara bu yüzden insanın tecavüzünden uzak kalmıştır. Yüksek bölgelerdeki ormanların bir kısmı da çam ve meşe ağaçlarından meydana gelmiştir. Mongroular, ametal incirler, eğrelti otları, ipekli pamuk ağaçları gibi az bulunan ağaçlar kıyılarda bol miktarda bulunmaktadır. Honduras ormanları balta girmemiş vahşi tabiatlıdır. Bu ormanlarda dünyada pek az yerde bulunan çeşit çeşit vahşi hayvanlar, kuşlar ve böcekler yaşar. Siyah ayı, çeşitli cins geyikler, porsuk, tilki, çakal, kurt, jaguar, puma, vaşak, çeşitli yabani kediler, siyah panter, tapir, iri kertenkele, karınca yiyen, koti, armadillo kertenkelesi, kinkaju, timsah, zehirsiz yılan, maymun, çakal, slot gibi kara hayvanları yanında; tukan, sülün, makao papağanı gibi kuş cinsleri yaşar. Madenler: Honduras’ta kurşun, çinko, gümüş, altın antimon, civa, kömür, demir ve bakır yatakları vardır. Nüfus ve Sosyal Hayat Nüfusun % 60’ı köylerde, geri kalan kısmı şehirlerde yaşar. Halkın % 90’ını melezler, % 7’sini saf kızılderililer, % 3’ünü ise zenci-beyazlar teşkil etmektedir. Nüfusun en kalabalık olduğu yerler ülkenin merkezindeki vadilerdir. Önemli şehirleri Tegucigalpa ve San Pedro Sula’dır. Halkın çoğunluğu İspanyolca konuşur. Din: Honduras halkı Hıristiyandır. Halkın % 86’sı Katoliktir. 36 bin kadar Protestan vardır. Eğitim: Eğitim 8 ile 12 yaş arasında mecburi ve ücretsizdir. Halkın % 40’ı okuma yazma bilmemektedir. Ülkede yüksek okul olarak Pan Amerikan Okulu, Milli Üniversite ve Tarım Ürünleri Deneme Merkezi vardır. Siyasi Hayat Merkezi hükumet 1965 Anayasası ile icra gücünü devlet Başkanına vermiştir. 6 yılda bir başkanlık seçimi yapılır. Kanun yapma gücü Milli Konseye, yargı gücü de Anayasa Mahkemesine verilmiştir. Kongre üyeleri de 6 yılda bir seçilir. Bu seçilenler ikinci defa tekrar seçilemezler. Her otuz bin kişiye bir kongre üyesi düşer.Seçme yaşı 18’dir. Başkan ve Kongre, ordunun kontrolünde bulunur. Ordu, kongreyi geçici tatil edebilir. Anayasa Mahkemesinde bulunan hakimler kongre tarafından altı yıllığına seçilirler. İdari olarak 18 bölgeye ayrılmıştır. Bir de merkez bölgesi vardır. Her bölge başkanını, devlet başkanı ve her bölge konseyini de kendi belediyesi seçer. Tegucigalpa ve Comayagua merkez bölgesinin kendine has kanunları vardır. Desteğini daha çok şehirden alan Liberal Parti ve muhafazakar olan Milliyetçi Parti ülkenin iki büyük partisidir. Ekonomi Tarıma dayanan ekonomisi iki ayrı bölüme ayrılır. Yabancı şirketlerin ekonomisi ve bir de çiftçilerle diğer dallardaki şirketlerin sahiplerinin meydana getirdiği milli ekonomisi vardır. Büyük çapta muz üretimi, ihracatının en önemli ürünüdür. Kuzey kıyısındaki yabancı şirketler ekonomisi, yapılan şose yolları ile iç kısımlardaki milli ekonomi ile birleştirilmeye çalışılmaktadır. Sanayi: Sanayisi, orman ve tarım ürünlerinden ihracat yapabilecek ve diğer tüketim maddelerini kendisine yetecek kadar yetiştirme prensibine dayanır. Kuzey kıyıları ve güneybatı bölgesi, gümüş yataklarının bulunduğu Tegucigalpa yerleşme merkezleridir. Gümüşün yanında altın, kurşun, çinko, antimon ve demir de çıkarılır. Memleketin % 44’ünü kaplayan ormanlardan elde edilen kereste önemli bir ihraç ürünüdür. Sanayiinin % 50’si besin, % 17’si kereste, % 10’u pamuklu dokuma ve % 8’i tütün işletmelerinden meydana gelir. Ülkede, tekstil, mobilya, tütün, kağıt, demir-çelik ve çimento fabrikaları bulunmaktadır. Tarım: Ekonominin % 70’i, gelirin % 45’i, işgücünün % 60’ı, topraklarının % 10 ve ihracatın % 50’si tarıma dayanır ve nüfusun 2/3’si tarımla uğraşır. Topraklarının ancak % 20’si iktisadi bakımdan işletilir. Geri kalan topraklar çoğunlukla ormanlık ve otlak arazidir. Başlıca ürünleri; muz, mısır, kahve, pamuk, hindistancevizi, pirinç, fasulye, şekerkamışı, patates, tütün, kereste, kauçuk, hind darısı, buğday, kakao ve kenevirdir. Topraklarının 69 bin dönümü muz üretimine ayrılmıştır. Hayvancılık: Daha çok sığır yetiştirilir. Canlı hayvan ve et ihracatı yapılır. Kümes hayvanlarından hindi çok beslenir. Ekime ayrılan toprakların iki misli toprak hayvancılığa ayrıldığı için, toplam tarım sektörünün % 20’sini hayvancılık teşkil eder. Balıkçılık iyi durumda olup, karides ticari maksatlarla geniş ölçüde avlanmaktadır. Ticaret: 1960’lı yıllarda ithalat-ihracat dengeliydi. 1976’da ise bütçe 60 milyon dolar açık verince, bu açığını muz, pamuk, kahve ve çeşitli minerallerin üretimini artırarak kapamaya çalışmıştır. En fazla ticaret yaptığı ABD’ye sattığı başlıca ürünler; muz, altın, gümüş, maun, kahve, hindistancevizi ve kauçuktur. Honduras dışarıdan motorlu araçlar ve çeşitli sanayi malları ithal eder. ABD’den sonra en çok Kanada ile dış ticareti vardır. Ulaşım: Honduras’da demiryollarının uzunluğu 1004 kilometredir. 17.947 kilometrelik yolun ancak 2200 kilometrelik kısmı asfatlanmıştır. Ulaşım sistemi oldukça yetersizdir. 9 adet hava limanı vardır.
  3. _asi_

    Kingston

    Kingston Kingston, Antil Adaları'nda Jamaika'nın başkenti ve en önemli limanıdır. Aynı zamanda tüm batı Hint Adaları'nın en büyük ticaret merkezidir. Kent adanın güney kıyısındadır. Arkasında Red Tepeleri (kırmızı tepeler) ve Blue Dağları'nın (Mavi Dağlar) etekleri uzanır. İklimi sıcaktır, yıllık ortalama sıcaklık 26 derecedir. Kent, tarihi boyunca kasırga ve depremlerden zarar görmüş ama doğal limanını, aynı zamanda bir turizm merkezi olan Palisadoes Yarımadası'nın kum setleri korumuştur. Kingston Jamaika'nın ticaret, bankacılık, ulaştırma ve sanai merkezidir. Kentte besin ve çimento fabrikaları vardır. Ayrıca giyecek ve ayakkabı üretimi, tütün işletme, biracılık ve turizm önemlidir. Kentin merkezinde yer alan büyük parkı kesen ana cadde boyunca hükümet binaları ve dükkânlar sıralanmıştır. Kütüphanesi, müze ve sanat galerileriyle Jamaika Enstitüsü de bu caddeye yakındır. Kingston, 1692'de Port Royal kentinin büyük bölümünü yerle bir eden depremden sonra kuruldu. Yıkımdan kurtulanlar limanı geçerek, daha sonra Kingston'un kurulduğu yere taşındılar. 18. yüzyılda adanın ticaret merkezi olan kent, 1872'de başkent ilan edildi.
  4. _asi_

    Jamaika

    Jamaika Jamaika bayrağı Jamaika arması JAMAİKA'YA İLİŞKİN BİLGİLER YÜZÖLÇÜMÜ: 10.991 km2. NÜFUS: (1992) 2.445.000-2,651,000(2005). YÖNETİM: Parlamenter Demokrasi BAŞKENT: Kingston. BAŞLICA KENTLER VE NÜFUSLARI (1989): Kingston (103.771), Spanish Town (92.383), Montego Bay (83.446), Portmore (73.400), May Pen (46.785). DOĞAL YAPI: Dağlık bir ada; en yüksek yeri 2.256 metre; kıyılarda, özellikle güneyde ovalar vardır. DIŞARIYA SATILAN BAŞLICA ÜRÜNLER: Alümina (alüminyum oksit) ve boksit, şeker, muz, rom, yenibahar, meyve suları, kahve, kakao, puro, zencefil. ÖNEMLİ KENTLER: Kingston, Spanish Town, Portmore, Montego Bay. EĞİTİM: Ücretsiz ve zorunludur. Yükseköğrenim de ücretsizdir. JAMAİKA. Karayib Denizi'ndeki büyük adalardan biri olan Jamaika, aynı zamanda İngiliz Uluslar Topluluğu'nun bağımsız bir üyesidir. Küba'nın yaklaşık 150 km güneyinde uzanan adanın doğusunda, Haiti ve Dominik Cumhuriyeti adlarında iki ayrı devlete bölünmüş bulunan Haiti Adası yer alır. Jamaika, Haiti Adası'ndan Jamaika Boğazı'yla ayrılır. Jamaika çok dağlık bir adadır. Sıradağlarada boyunca doğuya doğru yükselerek uzanır. Doğudaki Blue Dağları'nın (Mavi Dağlar) 2.256 metrelik doruğu, adanın en yüksek noktasıdır. Kuzeybatının kireçtaşından tepeleri, tropik yağmurlarla parçalanarak, büyük çukurlara ve hendeklere dönüşmüştür. Bu bölgeye Cockpit Country denir. Birçok yerde tepelerle kıyıların arasında bereketli ovalar uzanır. Bir zamanlar adada yaşayan Aravak Yerlileri buraya "Pınarlar Ülkesi" anlamına gelen Xaymaca adını vermişlerdi. Gerçekten de adadaki 100'den fazla akarsu dağlardaki pınarlardan beslenir. Batıdaki Black Irmağı ve doğudaki Rio Grande dışında kalan akarsular ulaşıma elverişli genişlikte değildir. Bataklıklar arasından kıvrılarak akan Black Irmağı'nda küçük tekneler işler. Rio Grande'de ise eğlence amacıyla sal gezintileri yapılır. Rio Cobre ve Black gibi bazı ırmaklardan elektrik enerjisi elde edilir: Jamaika'nın çok gelişmiş limanları vardır. Güneydoğudaki Kingston limanı 12 km uzunluğunda doğal bir dalgakıranla korunur. Öbür limanlar Port Morant, Old Harbour, kuzey kıyısındaki Montego Bay, Falmouth, St. Ann's Bay, Port Maria ve Port Antonio'dur. Son yıllarda alüminyum cevherinin taşınması için boksit şirketlerinin girişimiyle yeni limanlar yapılmıştır. Jamaika'nın iklimi ılımandır. Kıyıların nem yoğunluğu yüksek sıcak havası, dağlara çıkıldıkça yerini güzel bir serinliğe bırakır. Çoğunlukla mayıs ve ekim ayları arasında kuzey ve doğu kesimlerde şiddetli sağanaklar görülür. Karayib Denizi'ndeki öbür adalarda olduğu gibi Jamaika'da da yaz sonlarında zaman zaman şiddetli fırtınalar büyük zarara yol açar. Jamaika'da bitki örtüsü çeşitlidir. 15. yüzyılda sık ormanların bulunduğu adada, tarım alanı açmak ve ev yapmak için ağaçların önemli bir bölümü kesilmiştir. Cockpit Country peygamberağacı, maun, abanoz ve sedir gibi değerli kerestelik ağaçlarla kaplıdır. Adadaki en büyük boylu ağaç kapok ağacıdır. Kalın gövdesinden kano da yapılan kapok ağacının tohum kılıfı içinde kapok ya da Cava pamuğu adı verilen yumuşak ve kabarık lifler bulunur (bak. Kapok). Dağlardaki ormanlarda sürünücü bitkiler ve orkide gibi çiçekli bitkiler kendiliğinden yetişir. Adada çingülü ve gelinduvağı gibi parlak çiçekli çalılar da büyük ölçüde yetiştirilmektedir. Kıyı kesimindeki ovalarda hindistancevizi ve kaktüs (bak. Kaktüs) görülür. Kendiliğinden yetişen meyveli bitkiler arasında manyok, ararot, guava ve ekmekağacı sayılabilir. Jamaika'da timsah ve tatlı su kaplumbağaları dışında dikkate değer yabanıl hayvan türü çok azdır. Papağan, kolibri ve ötücü kuşlardan parlak tüylü tangara çok görülen kuşlardandır. Halk ve Ekonomi Daha önceden Jamaika'da yaşayan Aravak Yerlileri 16. yüzyılın başlarında İspanyollar'ın kıyımına uğradı. Çoğu altın madenlerinde çalıştırılmak için Orta Amerika'ya götürülen Yerliler'in yerine Afrika'dan Siyah köleler getirildi. Daha sonra adayı alan İngilizler, İngiliz topraklarında köle ticaretinin yasaklandığı 1807'ye kadar aynı uygulamayı sürdürdüler. Bu tarihte Jamaika'da 300 binden fazla köle bulunuyordu. Adada kölelik ancak 1833'te yasaklandı (bak. Kölelik). Jamaika'nın nüfusunun büyük bir bölümünü Afrika'dan getirilen Siyah köleler ve bunlarla karışmış olan beyazların soyundan gelenler oluşturur. Ayrıca Çinli, Hintli, Portekizli ve İngiliz azınlık grupları da vardır. Resmi dil İngilizce'dir. Jamaikalıların çoğu Hıristiyan'dır. Adanın nüfus yoğunluğu oldukça yüksektir. Toprakların yalnızca küçük bir bölümünün ekilebilmesine karşın, Jamaika'da tarımın önemli bir yeri vardır. Başlıca ürünler şekerkamışı, muz, kahve, turunçgiller, hindistancevizi, tütün, kakao, zencefil ve yenibahardır. Ekilebilir alanların büyük bir bölümü büyük çiftlik sahiplerine aittir. Küçük toprak sahipleri ise yerel pazarlarda satmak için mısır, pirinç ve sebze, dış ülkelere satmak için de turunçgiller ve muz yetiştirir. Adada hemen hemen bütün et gereksinimini karşılayacak kadar sığır, ayrıca da keçi ve kümes hayvanı beslenir. Ülkenin başlıca sanayileri arasında giyim, ayakkabı, dokuma, çimento, boya, inşaat gereçleri ve tarım makineleri sayılabilir. Adanın en önemli gelir kaynağı turizmdir. Dünyanın bilinen en büyük boksit rezervleri Jamaika'dadır {bak. BOKSİT). Alüminyumun elde edildiği bir cevher olan boksitin çıkarılması henüz 1952'de başladıysa da, bugün adanın en büyük sanayi kolu durumundadır. Büyük miktarlarda çıkarılan boksit gemilerle Kanada ve ABD'ye gönderilir. Dünya boksit üretiminin beşte birini sağlayan Jamaika, Avustralya'dan sonra dünyanın ikinci büyük boksit üreticisidir. Jamaika'da alçıtaşı da çıkarılır. Ayrıca büyük bir petrol rafinerisi kurulmuştur. Jamaika'nın başkenti, Blue Dağları'nın eteklerindeki Liguanea Ovası'nda kurulmuş olan Kingston'dır. 1907'nin Ocak ayındaki büyük deprem kentin eski kesimini yerlebir ettiğinden, kentte bugün daha çok modern yapılar vardır. Limanı koruyan dalgakıranın ucunda, 17. yüzyılda Orta Amerika'daki İspanyol kolonilerine baskınlar düzenleyen korsanların üssü olan Port Royal kasabası bulunur. Kingston'un çevresinde, doğal güzellikler içinde modern evlerin yer aldığı büyük bir banliyö vardır. Kentte güzel evlerin bulunduğu mahallelerin yanı sıra gecekondu mahalleleri ve işsizlik yaygındır. Kingston'dan yaklaşık 19 km içerde 1872'ye kadar adanın başkenti olan Spanish Town yer alır. Kuzeybatıdaki Montego Bay önemli bir turistik merkezdir. Görkemli bir çağlayanın yanında kurulu bir sahil kasabası olan Ocho Rios (Sekiz Irmak) gibi bazı yerlerin adı İspanyolca'dan gelir. Jamaika'da gelişmiş karayolları ve Kingston'dan Montego Bay'e ve Port Antonio'ya ayrılan devlete ait demiryolu vardır. Avrupa, Güney ve Kuzey Amerika, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelen gemiler Jamaika'ya uğrar. Palisadoes ve Montego Bay'de büyük havalimanları vardır. Tarih Jamaika'yı 3 Mayıs 1494'te Kristof Kolomb keşfetti. O zamanlar buralarda Aravak Yerlileri yaşıyordu. 1509'da adaya bir İspanyol vali atandı. Zaman zaman İngilizler'in baskınlarına uğramasına karşın, ada 1655'e kadar İspanyol yönetiminde kaldı; bu tarihte İngilizler, İspanyollar'ı adadan çıkardı. İspanyollar' in özgür bıraktığı Siyah kölelerden bazıları dağlara kaçtı ve uzun yıllar özgürlükleri için mücadele etti. Adanın başka yerlerinden kurtulup gelen köleler de onlara katıldı. Kaçak köleler 1783'te, denetim altında tuttukları beş kasabanın egemenlik hakkını elde ettiler. Plantasyon denen büyük şeker, kahve ve kakao çiftliklerinden elde edilen kazançlar, adanın gelişmesini sağladı. Adada yetiştirilen muz, kısa zamanda kârlı bir ürün oldu. 1866'da İngiliz sömürgesi durumuna gelen Jamaika, 1884'ten sonra giderek artan bir özerklik elde etti. 1944'ten beri adada halkın seçtiği iki meclisli bir parlamento bulunmaktadır. 1950'lerde anayasa, parlamentoya Jamaika'nın kendi işleri üzerinde daha çok denetim yetkisi verecek biçimde değiştirildi. Jamaika İngiltere'nin 1958'de kurduğu kısa ömürlü Batı Hint Adaları Federasyonu'nun önde gelen ülkelerinden biriydi. Federasyon 31 Mayıs 1962'de dağıldı ve 6 Ağustos'ta Jamaika bağımsız bir ülke oldu. 1970'lerde toprak reformu yapıldı. Jamaika'nın devlet başkanı genel valinin temsil ettiği İngiliz hükümdarıdır. Başbakan beş yılda bir yapılan genel seçimle işbaşına gelir.
  5. _asi_

    San José

    San José San José, Kosta Rika'nın başkenti ve en büyük şehridir. 1,170 metre yükseklikte, bir vadide kurulmuştur. 2000 yılı itibariyle nüfusu 309,672'dir. Tarihçe 1736'da yerleşime açıldı.Başlangıçta Villa Nueva adını taşıyan kent, İspanyol sömürge döneminde bir tütüncülük merkezi olarak gelişti. 1823'te yakınlarındaki Cartago'nun yerine başkent oldu. 19. yüzyıl boyunca Kosta Rika'nın başlıca gelir kaynağı olan Kahvenin üretim merkezi olarak tanındı.1884'te elektrik enerjisiyle aydınlanan ilk Latin Amerika şehri oldu. Ulaşım ve Eğitim Bir ulaşım merkezi olan San José, Panamerikan Karayolu üzerinde Limon'dan gelen Kuzey Demiryolu ile Puntarenas'tan gelen Pasifik Demiryolu'nun kesiştiği noktada yer alır. Juan Santamaría Uluslararası Havaalanı şehrin 23 km dışına yer alır. 1843'te kurulmuş olan Kosta Rika Üniversitesi ve Ulusal Üniversite (1971) en önemli yükseköğrenim kurumlarındandır. Şehirdeki önemli mimari yapıtlar Paris Operası örnek alınarak yapılmış olan Melico Salazar Tiyatro Binası ile 19. yy katedralidir.
  6. _asi_

    Cocos Adası

    Cocos Adası Cocos Adası (İspanyolca: Isla del Coco). Kosta Rika'nın Büyük Okyanus kıyısından yaklaşık olarak 550 kilometre uzakta bulunan ve Kosta Rika'ya ait olan bir ada. Kosta Rika'nın bir ulusal parkı olan ada, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü tarafından Dünya Mirası seçilmiştir. Etrafı 23.3 kilometre uzunluğundadır Kırmızı dudaklı balık Orta Amerika açıklarında, özellikle de Costa Rica ve Cocos Adası yakınlarında yaşıyor. Aslında sıradan bir balık. Vatoz balığı türünden. Ama öyle bir özelliği var ki, onu tüm diğer balıklardan farklı kılıyor. Denizlerde onunki gibi dudakları olan başka bir canlı yok. Bedenine göre kocaman dudakları var. Üstelik öylesine kırmızı ki, deniz bilimcileri bu renge "Hollywood kırmızısı" diyorlar. Yüzmeyi pek sevmeyen, oldukça derinlerde yaşayan "kızıl dudaklı" balığın dudaklarının neden bu denli kırmızı olduğu ise hala açıklanamadı.
  7. _asi_

    Kosta Rika Turizmi

    Kosta Rika Latin Amerika`nin en gözde destinasyonlarmdan biri olan Kosta Rika, bu pariltisini hala aktif olan volkanik daglarina, yagmur ormanlarina, egzotik bitkilerine, türünün son örnekleri olan hayvanlardan olusan vahsi hayatina ve muhtesem plajlarina borçlu. Nikaragua`nin güneyinde yer alan Kosta Rika`da vahsi ve dogal güzelliklere son yillarda iyi restoranlar, eglenceli kulüpler ve lüks oteller de eklendi. Ne görmeli? • Kosta Rika`nm `bulut ormanlarimi görmeden buradan ayrilmayin. Bulut i umanlari derken aslinda kastedilen bildigimiz yagmur ormanlari ancak burada bu ormanlarin oldugu daglar o kadar yüksek ki, neredeyse bulutlara dcgiyorsunuz. Bu daglarda, aralarinda farkli kedi türünün de bulundugu 100`den fazla memeli yasiyor. Ayrica (4oo`den fazla kus, 420`si orkide olmak ü/ere 2500 kadar bitki türü de mevcut. Buradan Arenal Volkani`ni da gözlemleyebilirsiniz. Hava kosullari 1 icdeniyle aralik basindan nisan sonuna kadar ziyaret edilebiliyor. Monteverde ve Santa Elena Rezervleri; Ne var ne yok? • Yagmur ormanlarinin dünyada en çesitli oldugu bölgelerden biri olan Osa Yarimadasi`na konuslanmis El Remanso tarafindan maceraperestler için heyecan verici spor aktiviteleri düzenleniyor. Mesela bir selale boyunca kaim bir ipe tutunarak asagi iniyorsunuz, yani dagcilarin yaptigi isin selale üzerindeki versiyonu. Son derece heyecan verici... Ya da 6 saate varan hiking turlarina katilabilirsiniz.Osa National VVildlife Refuge, Osa Yarimadasi. • Güney Karayipler Müzik Festivali, Kosta Rika`nm en önemli etkinliklerinden. Her sene subat ve mart aylarinda Puerto Viejo`da gerçeklestirilen festivalde hareket genelde i uma ve cumartesileri oluyor. Kosta K ikali müzik gruplarindan çocuklar için i iyatro gösterilerine birçok aktivite Playa (1iiquita Lodge`da gerçeklestiriliyor. Playa Chiquita Lodge; £06/750 00 62 Nerede kalinir? • El Remanso otelinde her tip tatil için uygun seçenekler var. 10 kisiye kadar alabilen CasaOsa, genis arkadas gruplari e aileler için ideal. Iki katli bu sirin evde 3 yatak odasi (biri üst, ikisi alt katta), 2 de banyo bulunuyor. Ev, muhtesem bir okyanus ve orman manzarasina sahip. Üst kattaki teras meditasyon, yoga, resim, gözlem (dürbün alarak civardaki (degisik kuslari izlemek mümkün) ya da sadece rahatlamak için biçilmis kaftan. Alt katta ise genis bir avlu var. Tek yatak odali One Room Cabins, 2-4 kisinin özellikle de minik bir ailenin kalabilmesi için ideal. Bunlardan El Remanso`da üç adet bulunuyor. Küçük ancak son derece konforlular. Hamaklari bile var. La Vainilla ise iki katli minik bir kulübe. Üst kati muhtesem bir okyanus manzarasina sahip. Özellikle balayi çiftlerine önerilen La Vainilla`da minik aileler de kalabilir. 6 odali ve iki katli villa Casa Poniente bahçeli, orman ve okyanus manzarali... Fiyatlar 140-200$ arasinda degisiyor. Aguila de Osa Inn, Osa Yarimadasi`nda bir baska seçenek. Drake Koyu`na ve Aguitas Nehri`ne bakan bir i epede yer alan Aguila de Osa, Kosta Rika`nm bakir güzelliklerini kesfetmek isteyenler için ideal. ii deluxe oda ve 2 süitten olusan Aguila de Osa`nin tüm odalarinda Italyan karolarla dösenmis genis banyolar, katedral tipi tavanlar ve son derece tropik bir hava var. Tavandaki pervaneler mekana egzotiklik katan detaylardan. Aralik-nisan arasi yani hareketli sezonda fiyatlar çift kisi için 250$`dan basliyor. Nerede yenir? • El Galeön, Kosta Rika`nin hizla gelisen yeme içme dünyasina verilecek en iyi örneklerden. Amerikali sef Matthevv Michaud`nun önderligindeki mutfaktan çikan lezzetli yemekler (özellikle de deniz ürünleri ve yerel lezzetler katarak yarattigi sahimi`leri) gün batimina karsi alman kokteyllerin ardindan iple çekiliyor. Sürekli bir dogaçlama sonucu ortaya çikan yemekler gelenlere parmaklarini yedirtiyor. • Manuel Antonio`daki Mar Liina, sonderece sakin bir mekan. Ormanin suyla birlestigi yerdeki konumu ile Mar Luna`nm sadece manzarasi degil, baliklari da bir harika. Volkanik kül üzerinde izgara edilen baliklar ve diger deniz ürünlerini tadabileceginiz Mar Luna`da kömürün zararli etkilerinden de korunmus oluyorsunuz.
  8. _asi_

    Kostarika

    Kostarika DEVLETİN ADI: Kostarika Cumhuriyeti BAŞŞEHRİ: Sant José NÜFUSU: 3.161.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 51.100 km2 RESMİ DİLİ: İspanyolca DİNİ: Hıristiyanlık PARA BİRİMİ: Kolon 51.100 km2lik yüzölçümüyle El Salvador’dan sonra Orta Amerika’nın ikinci küçük ülkesi. Kuzeybatısında Nikaragua, güneydoğusunda Panama, güneybatı ve batısında Büyük Okyanus, doğusunda Karaib Denizi vardır. Karaib Denizi ile Büyük Okyanus kıyıları arasındaki uzaklık 120 ile 265 km arasındadır. Tarihi Kristof Kolomb, Karaib sahilleri yakınındaki küçük bir adaya 18 Eylül 1502’de çıktığında, burada bulunan altın yataklarından dolayı buraya, “Zengin Sahil” manasına gelen “Kostar Rika” adını verdi. Ülkenin bugünkü yerlileri, on altıncı asırda buraya Guatemala’dan göç etmiş olan İspanyollardır. Burada Kızılderililer ve Zenci köleler bulunmadığı için İspanyollar kendi topraklarını kendileri işlediler. Kostarika’nın kolonik devri fakirlik ve sefalet içinde geçti. 15 Eylül 1821’de bağımsızlığını ilan eden Kostarika, böylece İspanyol boyunduruğundan kurtuldu. 1838’e kadar dış politikası, Orta Amerika Birliğine bağlıydı. 1838’de bu birlikten ayrıldı. 1842’de Braulio Carilol hükümeti, Orta Amerika Birliğini kurmak için General FranciscoMorasan tarafından devrildi. Fakat kısa zaman sonra kendisi de iktidardan düşürülerek öldürüldü. Bundan sonra ülkede, 7 senelik bir anarşi dönemi başladı. 1849’da eski başkan Mora yine iş başına geldi. Düzeni sağladı ve reformlar yaptı. Bundan sonra 1859-1870 yılları arasında yarım düzine başkan değiştiren Kostarika’da, 1879’dan sonra, Tomas Guordia tarafından kuvvetli bir hükümet kuruldu ve 1871 yılının Aralık ayında bir anayasa çıkarıldı. On dokuzuncu asırda ülkede ekonomi gelişmeye başladı. Amerika’nın baskısı ve çeşitli sebeplerle, devlet başkanları, devamlı değişmiştir. 1940’da iş başına geçen Refael Calderon Guordia’nın idaresi altında, Kostarika’nın Amerika ile münasebetleri gelişme gösterdi. Japonlar, Peal Harbor’a baskın yapınca, Amerika ile beraber Japonya’ya harb ilan etti. Panama kanalının müdafasında yardımcı oldu. Kostarika, 1944’te Birleşmiş Milletlere, Milletlerarası İmar ve Tekamül Bankası’na veIMF’ye üye oldu. 8 Şubat 1948’de yapılan seçimler neticesinde çıkan iç karışıklıklar sonucu, José Figueres ihtilal yaparak, yönetimi ele geçirdi ve eski anayasayı yürürlüğe koydu. 1949’da Ulate Blanca başkan seçildi. Günümüze kadar ülke değişik başkanlar dönemi yaşamıştır. 1949’dan sonra Ordu yönetime karışmadı. Demokrasiyi benimseyen Kostarika bu rejimi en iyi uygulayan Amerika ülkelerinden biridir. Fiziki Yapı Ülkenin yüzey şekilleri başlıca üç bölümde incelenir. Sulak Karaib kıyısının arkasında, dar ve alüvyonlu bir arazi bulunur. Bu arazi içinde kuzeyde Cordillera de Guanacaste ve güneyde Cordillera de Talamana’nın bulunduğu kuzeybatı-güneydoğu yükselti kuşağı; yükselti kuşağının batısında, Nicaya ve Osa yarımadalarının arasında kalan, Büyük Okyanus kıyıları yer alır. Yükseltiler, Nikaragua Gölünün batısında başlar. Ülkede bulunan volkanlardan Irazu 3432 m ve Turrilaba 3328 m ile en yüksek noktaları meydana getirirler. Talamanca Dağ silsileleri arasında 2740 m yükseklikte tepelere rastlanır. Ülkenin doğu kıyılarında girinti ve çıkıntı az, batı kıyılarında ise çoktur. Batı kıyısından 480 km uzaklıktakiCoco Adası, Kostarika’ya aittir. Dağlık iç bölgelerden kıyı ovalarına doğru inen yamaçlar oldukça diktir. İklim Doğu Alize rüzgarlarının hüküm sürdüğü kıyı ovalarında nemli ekvator iklimi, orta kısımlarda ılık, yüksek yerlerde ise soğuk iklim hüküm sürer. Fakat soğuklar şiddetli değildir. Kıyılarda sıcaklık ortalama 25 ile 32°C arasında, orta kısımlarda 21 ile 27°C arasındadır. Yüksek bölgelerde ise 10°C’yi geçmez. Ülkede kar yağmaz. Yıllık yağış ortalaması ise 3100 ile 6350 mm arasında değişmektedir. Tabii Kaynaklar Bitki örtüsü ve hayvanlar: Bataklıklar ve ormanlar, ülkenin yaklaşık üçte birini kaplar. Kuzey Karaib sahilleri ve Büyük Okyanus sahilleri tropikal ormanlarla kaplıdır. Ormanlarında meşe ve çam ağaçlarına rastlanır. 2400 m yüksekliğin üzerindeki bölgelerde, ormanlar seyrekleşerek yerini çayırlara ve meralara bırakır. Ağaçlık bir bölge, Nicoya Yarımadasının doğu kısımlarını örter. Ülkede en çok rastlanan yabani hayvanlar arasında tapir, oklu kirpi ve timsah bulunmaktadır. Madenler: Ülke toprakları maden bakımından zengin değildir. Az miktarda altın çıkarılır. Nüfus ve Sosyal Hayat Ülke nüfusu 3.161.000 olup, bu nüfusu İspanyol asıllı beyazlarla, Zenciler ve Kızılderililer meydana getirir. Nüfus artışının yüksek olduğu ülkede halkın büyük kısmı başşehir bölgesinde toplanmıştır. Halkın ancak % 34’ü şehirlerde yaşar. Önemli yerleşim merkezleri, San José, Alajuela, Heredia ve Cartago’dur. Resmi dil İspanyolca olup, bazı devlet işlerindeİngilizce ile yazışmalar sürdürülmektedir. Halkın büyük çoğunluğu Hıristiyanlığın Katolik mezhebine bağlıdır. Ayrıca Yahudi ve Protestanlar da vardır. Ülkede eğitim parasızdır. İlk öğretim, 6-12 yaş arasında mecburi olup, okuma-yazma bilmeyenlerin sayısı azdır. Kostarika’da iki üniversite vardır. Siyasi Hayat Ülke, devlet başkanı tarafından yönetilmektedir. Ülkede, 57 üyeli tek meclis vardır. Meclis için 4 yılda bir seçim yapılmaktadır. Oy kullanmak mecburidir. Ekonomi Tarım: Kostarika’nın ekonomisi tarıma dayalı olduğundan, nüfusun % 55’i tarımla uğraşır. Mesela Central’de kahve, süt ürünleri, şeker, fasulye ve patates elde edilir. En fazla ürettiği kahve ve muz dışarıya ihraç edilir. Hayvancılık gelişmiş olup, Guanaceste bölgesinde sığır sürülerine rastlanır. Orta Amerika’nın en çok süt ürünleri ihraç eden ülkesidir. Sanayi: Sanayi, ülkede gelişmemiş olup, mevcut olan küçük çaptaki sanayi ise şeker rafinerilerini, gübre fabrikalarını, tarım ilaçları ve tüketim maddeleri yapımını içine alır. Ticaret: Kostarika, dışarıya kahve, muz ve süt satar, dışardan ise sanayi ürünleri alır. Ticari münasebetlerde ülke ekonomisi, ABD’ye bağlıdır. Dış ödemeler dengesinin açık vermesine rağmen, ülkenin ekonomisi, diğer Orta Amerika ülkelerininkine göre hızla ilerlemektedir. Ayrıca çağlayanlar, tabii güzelliklere sahip çeşitli yerler ve İspanya medeniyetinden kalan eserler, turistlerin ilgisini çekerken, ülke ekonomisi için iyi bir gelir kaynağı olmaktadır. Ulaşım: Ulaşım, yaklaşık 35.357 km uzunluğundaki karayolları, iki sahili birbirine bağlayan 1500 km’lik demiryolları ile sağlanır. Karayolları yetersiz ve bakımsızdır. % 15’lik kısmı asfalt kaplıdır. Puertolimon, Puontarenas, Golfito başlıca limanlardır. San José yakınlarındaki Juan Santa Maria ülkenin tek milletlerarası havaalanıdır.
  9. _asi_

    Küba Müzeler

    Küba Müzeler Bir müze cenneti olan Küba'nın her yerinde tarihi bir geçmiş saklıdır. İşte bu tarihi geçmişi taşıyan müzelerden bazıları... Hotel Ambos Mundos Adres: Calle Obispo 153,esquina a Mercaderes. (609529/609530) Ünlü Amerikalı yazar Hemingway'ın 1930'lu yılllarda kaldığı oteldeki odası restore edildi ve şimdi ise minik bir müze halini aldı. Turistlere yapılan standart şehir turlarında dahi gidilen bir yerdir. Otel in hemen karşısında 1950'lerden kalma tarihi binalar bulunuyor. Museo de las Finanzas Adres: Banco Nacional de Cuba, Calle Obispo 211, Esquina Burası çevrede bulunan çok sayıdaki banka sebebi ile 20. yüzyılın Kuba'daki Wall Street'i olarak kabul ediliyor. Pazartesi'den Cuma gününe kadar her gün 10:00 - 15:00 saatleri arası açıktır. Cumartesi'leri ise öğleye kadar gezebiliyorsunuz. Üstelik herhangi bir giriş ücreti de alınmıyor. Museo de la Revolución Adres: Calle Refugio, Centro Habana; Telefon: (0)7 862 4093; Açık olduğu saatler: 10:00-17:00 Giriş ücreti: 5 CUCs Eskiden başkanlık sarayı olarak kullanılırdı. Şimdi ise müzeye dönüştürülmüş. Mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Casa-Museo Maximo Gomez Adres: Quinta de los Molinos, Avenida Salvador Allende,Entre Infanta Luaces Müze Pazartesi günleri kapalıdır. Normal günlerde 07:00-19:00 saatleri arası açık. Bahçeye giriş ücreti alınmıyor. Müzeye giriş için 12 yaş üstüne 1 dolar alınmakta. Museo Casa Natal Jose Marti Adres: Plaza de la Revolucion (820906) Pazar hariç her gün saat 09:30-17:00 arası açık. Kule 1950 yılında Aquiles Maza ve Juan JoseSicre tarafından dizayn edildi. Daha sonraları ise müze haline getirildi. İçeriyi gezebilmeniz için İngilizce rehberlik yapılan turlar da bulunmakta. Tek kelimeyle büyüleyici bir yapısı ve küçük bir konser salonu bulunmakta. Görülmesi gereken yerler arasında. Museum of the City Şehir Müzesi Koloni dönemi Havana ve 20. yüzyıl Havana’sından örneklerin sergilendiği sanat ve tarih müzesidir. Adres: Calle Tacón # 1 between Obispo and O’Reilly, Old Havana National Fine Art Museum National Fine Arts Museum 1913 yılında yapılmış ve 1955 yılında restore edilmiştir. Günümüzde tekrar restore edilmiş ve genişletilmiştir. Bu müzede Avrupa, Eski Yunan, Mısır ve Roma medeniyetlerinden eserler sergilenmektedir. Address: Trocadero between Zulueta and Monserrate, Old Havana Ernest Hemingway Museum Amerikalı meşhur yazar Ernest Hemingway’in yaşadığı yerde inşa edilen bu müzede her şey yazarın yaşadığı şekilde muhafaza edilmiştir. Kişisel eşyaları, binlerce kitap ve fotoğraflar müzede sergilenmektedir. Address: Finca La Vigía, San Francisco de Paula, Havana. Galer'a Forma Adres: Calle Obispo 255, Entre Cuba Aguiar (620123) Galer'a Hotel Florida'nın tam karşısında bulunuyor. Her gün 09:00-21:00 saatleri arası açıktır. Girişte ise ücret alınmıyor. Üstelik 1836'dan kalma ve harika bir avluya sahip. Historia Postal De Cuba Jose Luis Guerra Aguiar Adres: Avenida de la Independencia (Rancho Boyeros) Esquina 19 Mayo. Her gün 09:00-17:00 saatleri arası açıktır. Giriş ücreti ise 1 dolar. 1648 yılından beri Küba'nın tarihini yansıtan bir müzenin içinde Küba pulları da satılıyor. Aqvarivm Adres: Calle Brasil (Teniente Bay) 9, Entre Oficios Mercaderes (639493) İçinde binlerce çeşit balığın bulunduğu muhteşem bir akvaryum cenneti. Salı ve Cumartesi arasında 09:00-17:00 saatleri arası, Pazar günleri 09:00-13:00 saatleri arası açık. 12 yaş üstündekiler için 1 dolar alınmakta. Museum of Decorative Arts Dekoratif Art Müzesi Avrupa ve Oriental sanatın 18-20. Yüzyıllar arasındaki değerli eserlerinin sergilendiği ve mutklaka görülmesi gereken bir müzedir. Address: Calle 17 No. 502 Havana Cuba National Museum of Music National Music müzesinde 16. yüzyıldan itibaren Küba Müziğinin geçirdiği evreler ve değişiklikler sergilenmektedir.
  10. _asi_

    Küba Devrimi

    Küba Devrimi Küba devrimi, 26 Temmuz Hareketiyle birlikte kovulan Fulgencio Batista rejimi yerine Fidel Castro önderliğinde yeni bir Küba hükümeti kurulmasıdır. Süreç 26 Temmuz 1953 Moncada Kışlası isyanıyla başlar, 1 Ocak 1959`da Batista`nın kovulması ve Santa Clara, Santiago de Cuba şehirlerinin Fidel Castro, Che Guevara, Raul Castro liderliğindeki isyancılar tarafından ele geçirilmesiyle son bulur. "Küba devrimi" terimi, aynı zamanda kısaca Batista`nın devrilmesi ve sosyalizan ilkelerin yeni Küba Hükümeti tarafından uygulanmasını da belirtir. Ocak 1956 öncesi 26 Temmuz 1953`te yaklaşık yüz kişilik az cephaneli gerilla grubu Moncada Kışlası`na saldırdı. Birçoğu saldırıda hayatını kaybetti. Hayatta kalanlar, Fidel Castro ve Raúl Castro da bu gruba dahildir, kısa süre içinde yakalandı. Dava sonunda hepsi uzun süreli hapis cezaları aldı. Castro, Isla de la Juventud adasında yer alan Presidio Modelo hapishanesinde geçirmek üzere 15 yıl hapis cezası aldı. 1955`te baskılar üzerine Batista Moncada baskıncıları da dahil bütün politik mahkumları serbest bıraktı. Castro kardeşler Meksika`ya sürgün edildi, burada sürgün edilmiş diğer Kübalılarla tanışıp daha da güçlendiler. Bu yeniden örgütlenme sürecinde Castro, Arjantinli doktor Ernesto "Che" Guevara ile tanıştı, Che de onlara katılmakta gecikmedi. Burada Kübalı eski askeri lider devrimci Alberto Bayo tarafından eğitildiler. Meksika`da eğitilen grup Fidel Castro önderliğinde Küba`ya gitmek için Kasım 1956`ta Granma yatına bindiler. Planlarına göre Doğu Küba`ya geldikleri zaman Küba`da kalan isyankarlar tarafından genel bir çatışma başlatılacak böylelikle Batista hükümetini çabucak devireceklerdi. Ocak 1956 - 1958 ortası Granma yatı Küba`ya planlanan zamandan daha geç ve planlanan bölgeden daha doğuya vardı. 26 Temmuz Hareketi`ne bağlı olan llano kanadıyla temas etmek zorlaştı ve koordine bir saldırı gerçekleştirilemedi. Varıştan sonra gerillalar Sierra Maestra dağlarına kendi çabalarıyla ilerlemeye başladılar. Kısa bir süre sonra Küba Hava Kuvvetleri'nin saldırısı sonucu birçok kişi hayatını kaybetti, yüz civarında kişiden geriye 15-20 kişi kalmıştı. Hayatta kalanlar küçük gruplara ayrılıp, dağlarda ilerleyerek hayatta kalan kişilere ulaşmaya çalıştılar. Birbirlerini bulmaları köylü sempatizanlar sayesinde oldu. Bu 12 kişilik küçük grup, Fidel Castro, Raúl Castro, Camilo Cienfuegos ve Che Guevara da buradaydı, gerilla kuvvetinin çekirdek lider grubunu oluşturacaklardı. 1956`dan 1958`in ortalarına kadar Castro Ramos Latour, Frank País, Huber Matos ve diğerlerinin yardımıyla Sierra Maestra dağlarındaki ufak Batista garnizonlarına başarılı saldırılar düzenledi. Cevap olarak Batista kontrolü kaybetmemek için Küba`daki şehirlerde kanlı tepkiler verdi. Che Guevara ve Raúl Castro da dağlarda Batista yanlılarını ve Castro düşmanlarını idam ederek politik kontrolü sağladı. Bu zaman diliminde Castro ve ekibi yaklaşık 200 kişiden oluşuyordu ve bu sayı Küba ordusu ve polis gücünün toplamına (30.000-40.000 arası Bockman, Chapter 2) oranla oldukça küçüktü. Fakat her çatışma öncesi savaşmaya isteksiz olan orduydu ve saldırıları etkisiz oluyordu. Batista güçleri için diğer bir sorun ise Birleşik Devletler tarafından 14 Mart 1958`de konulan ambargoydu. Küba Hava Kuvvetleri uçakları tamir ettiremiyor ya da yedek parça alamıyordu. Batista güçleri sonunda Verano Operasyonuyla dağlara güçlü biçimde saldırmaya başladı. 12.000 asker (yarısından fazlası eğitimsiz erdi) bu operasyona katıldı fakat Castro`nun kararlı savaşçıları tarafından püskürtüldü. Örneğin 11 temmuzdan 21 temmuza kadar süren La Plata Muharebesi`nde Castro`nun güçleri 240 kişiyi esir alırken sadece 3 kişi kaybetti. 29 temmuzda General Cantillo`nun tuzağına düşen Castro ve savaşçıları yaklaşık 70 kişiyi yitirdi. Castro 1 Ağustos`ta geçici ateşkes önerdi ve Cantillo kabul etti. Pazarlıklar sürerken Castro savaşçılarını tekrar dağlara taşıdı ve operasyonu en az kayıpla bitirdi. Büyük umutlarla başlatılan Verano Operasyonu Batista hükümeti için başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ağustos 1958 - Zafer Batista saldırısı başarısızlığa uğratıldıktan sonra 21 Ağustos 1958 tarihinde Castro güçleri saldırmaya başladı. Fidel Castro, Raúl Castro ve Juan Almeida komutanlığındaki "Oriente" bölgesinde (şimdi 4`e ayrılmıştır, Santiago de Cuba, Granma, Guantánamo, Holguín) 4 cephe kurulmuştu. Batista saldırısı sırasında ele geçirilen cephaneler oldukça işe yaramıştı ve Castro güçleri seri halde zafer kazanmaya başladı. Bu sırada, Che Guevara, Camilo Cienfuegos ve Jaime Vega kumandanlığındaki 3 ekip de Santa Clara`ya doğru ilerlemekteydi. Jaime Vega ekibi yok edildi. Kalan iki ekip ana merkezlere ulaşarak Castro kumandanlığında olmayan direniş örgütleriyle birleşti. Cienfuegos 30 Aralık 1958`de Yaguajay Çarpışma`sını kazanarak önemli bir başarı elde etti ("Yaguajay Kahramanı" ismi buradan gelir). Ertesi gün (31 Aralık) Santa Clara şehri Che Guevara, Cienfuegos ve William Alexander Morgan güçleri tarafından ele geçirildi. Bu haberler Batista`yı paniğe sürükledi. Haberi aldıktan saatler sonra, 1 Ocak 1959, uçakla Dominik Cumhuriyeti`ne kaçtı. Castro, Batista`nın kaçtığını duydu ve Santiago de Cuba`yı almak için görüşmelere başladı. 2 Ocak`ta Albay Rubido askerlerine Castro güçleriyle savaşmamalarını emretti ve şehir ele geçti. Guevara ve Cienfuegos da Havana`ya aynı saatlerde girdi. Santa Clara`dan Küba`nın başkenti Havana`ya gelirken hiçbir güçle karşılaşmamışlardı. 6 Ocak`ta Castro`nun kendisi Havana`ya ulaştı. Küba`nın yeni başkanı ve lideri belli olmuştu. 1959 sonrası Yüzlerce Batista yanlısı ajan, polis ve asker "insan hakları ihlali" ve "savaş suçu"ndan idamla yargılandı. Suçlu bulunanların çoğu öldürüldü yahut uzun süreli hapis cezalarına mahkum edildi. "Devrim adaleti"`ne bilinen bir örnek de Santiago`yu aldıktan sonra Raul Castro`nun yönettiği 70 Batista rejimi yanlısı askerin idamıdır. Guevara hapishane olarak da kullanılan La Cabaña kalesinin en yüksek savcısı oldu. Batista yanlılarının karşı devrim yapmasından çekiniliyordu ve birçoğu bu yüzden idam edildi. Ceza almayan birçoğu da polis ve askerlikten uzaklaştırıldı.
  11. _asi_

    Küba Füze Krizi

    Küba Füze Krizi Ekim Füzeleri Bunalımı, ABD’nin Türkiye’ye, SSCB’nin de Küba’ya nükleer başlıklı füze yerleştirmesi ile başlayan, Ekim 1962’de dönemin iki süper gücünü karşı karşıya getiren ve dünyayı nükleer savaş tehditi altında bırakan bunalımdır. Söz konusu bunalım “Küba Füzeleri Bunalımı” veya “Küba’da Ekim Füzeleri Bunalımı” olarak da bilinir. Özellikleri Ekim Füzeleri bunalımının en önemli özelliği, nükleer silahlara sahip iki süper gücün dünyada ilk kez doğrudan karşı karşıya gelmesidir. Bunalımın bir başka özelliği hem soğuk savaşın doruğunu hem de 1962 sonrasında yavaş yavaş ama kararlı bir tempoda yerleşmeye başlayan “yumuşama” (detente) olgusunun temelini oluşturmasıdır. Nedenleri Ekim Füzeleri bunalımının temelinde yatan asıl neden Amerikan Hükümetinin Fidel Castro rejimini devirmek istemesidir. Castro’nun 1959 yılında ABD’nin kontrolündeki Batista rejimini yıkarak iktidara gelmesi üzerine ABD önce Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) bünyesinde Latin Amerika ülkelerinin ortak harekatıyla Castro rejimini yıkmayı denediyse de OAS üyeleri yalnızca Castro rejimini kötülemekle yetindiler. Daha sonra, ABD’ye kaçan Kübalı mültecilerin Amerikan hükümetinin yardım ve desteği ile Küba’yı işgal etmesini içeren bir plan yürürlüğe konduysa da mültecilerin “Domuzlar Körfezi Çıkartması'nda” başarısızlığa uğraması ABD’nin bu dolaylı müdahale girişimini sonuçsuz bıraktı. Bunalımın bir diğer nedeni ise, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) ABD’nin gerek OAS bünyesinde gerekse Domuzlar Körfezi Çıkartması’nda yaşadığı başarısızlıktan yararlanması ve Küba’daki Castro rejimine destek olmaya başlamasıdır. SSCB, ihtiyaç duymamasına karşın Küba’nın şeker ihracatının büyük kısmını satın aldı ve Küba’ya olası bir Amerikan müdahalesine karşı güvence verdi. Füzeler ABD'ye ait bir U-2 casus uçağının (bknz. U-2 Olayı) 1 Mayıs 1960'ta düşürülmesiyle ABD-SSCB ilişkileri gerginleşirken Küba-SSCB dostluğu giderek sıkılaşıyordu. Bu sıcak ilişkilerin bir sonucu olarak 1962 sonbaharında Küba’ya Sovyet füzelerinin konuşlandırılmasına başlandı. Bir görüşe göre, Küba bunalımının ortaya çıkardığı tehlike gerçek olmaktan çok görünüşteydi. Bu görüşe göre, füzelerin yerleştirilmesi dönemin SSCB lideri Nikita Khrushchev açısından becerikli bir soğuk savaş oyunuydu ve füzeler dönemin ABD Başkanı J. F. Kennedy zorladığı takdirde sökülmek üzere yerleştirilmişti. Ancak, sökme bedeli olarak Khrushchev bazı ödünler beklemekteydi: Küba’nın işgal edilmeyeceğine dair güvence SSCB toprakları yakınına yerleştirilmiş füzelerin sökülmesi. Füzelerin yerleştirilme amacı ne olursa olsun Küba ile SSCB arasında gelişen bu ilişkiler ABD’yi bir müdahaleye doğru itmeye başladı. ABD Başkanı Kennedy 1962 yılı Ekim ayının hemen başında verdiği bir demeçte şu olasıklıkların gerçekleşmesi halinde Küba'ya müdahale edeceğini açıkladı: Küba'daki ABD'li Guantanamo Üssü, Panama Kanalı, öteki Latin Amerika ülkeleri veya kıtadaki Amerikalıların hayatları tehlikeye girerse; Cape Canaveral İstasyonu'na müdahale edilirse; SSCB’ Küba'da saldırgan üsler kurarsa. Bunalım ABD’de seçim mücadelesinin hızlandığı bir dönemde 16 Ekim 1962 günü dönemin ABD Savunma Bakanı Robert McNamara Küba’da füze üslerini belirleyen hava fotoğraflarını Başkan Kennedy’e gösterdi. Fotoğraflardan edinilen bilgiye göre, Sovyet füzeleri yerleştirilmeye başlanmıştı ama ateşlemeye hazır hale gelmeleri için bazı parçaların Küba’ya gelmesi gerekiyordu. Kennedy teknik danışmanlarıyla uzun süren toplantılar yaptıktan sonra Küba’nın denizden abluka altına alınmasına karar verdi. ABD, abluka kararı konusunda Birleşmiş Milletler’e, OAS’a ve NATO’ya danışmadı ve sadece bu örgütleri kararından haberdar etmekle yetindi. 22 Ekim 1962 tarihinde abluka uygulanmaya başladı. Bu sırada, Atlantik Okyanusu’nda seyreden Sovyet gemileri Küba’ya yaklaşmaktaydı. Bu gemiler ablukaya uymadıkları takdirde batırılacaklardı. Khrushchev ilk tepki olarak saldırı değil savunma silahı taşıdığını söylediği gemilerin durması için emir vermeyeceğini açıkladı. Bu durum gerilimi daha da tırmandırdı. Khrushchev, 27 Ekim 1962’de Kennedy’e gönderdiği mektupta, ABD’nin Türkiye’deki benzer füzeleri sökmesi halinde (ABD 1959 yılında Türkiye ile anlaşmış, 1961 yılında Türkiye’ye Jüpiter füzeleri yerleştirmişti, füze durumları Türk halkına 40 yıl sonra açıklandı veya belgelendirildi.) SSCB’nin de Küba’dakileri sökeceğini, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına saygı göstereceğini, içişlerine karışmayacağını ve işgal etmeyeceğini belirtmiş ve Küba’daki füzelerin sökülmesinin karşılığı olarak ABD’nin de aynı güvenceleri Küba açısından vermesi gerektiğini eklemiştir. Başkan Kenedy ise aynı tarihli cevabi mektubunda, Kübadaki füzeler söküldüğü taktirde Küba’ya karşı uygulanan ablukaya son verileceğini ve Küba’yı işgal etmeyeceği güvencesini verebileceğini kaydetmiş ancak Türkiye’deki füzelerin sökülmesi konusunda kesin bir güvence vermekten kaçınarak “Dünyadaki gerginliklerin yumuşaması, mektubunuzda belirttiğiniz öteki silahlarla ilgili olarak daha geniş bir düzenlemeye gidebilmemize olanak sağlayabilir” demiştir. ABD Başkanı Kennedy kısa vadeli tedbirlerle uzun süreli tedbirleri birbirinden ayırmaktaydı. Kennedy için önemli olan ABD’ye yönelik tehditin ortadan kaldırılmasıydı. Jüpiterler ise daha sonra ele alınacak bir düzenleme içinde düşünülebilirdi. ABD’ye göre pazarlık unsurları da birbirine uymamaktaydı. Bir yanda birdenbire Küba’ya yerleştirilen füzeler öte yanda çok önce yerleştirilmiş bulunan ve yerleştirildikleri anda SSCB’nin tepkisiyle karşılaşmadığı için üstü kapalı olarak kabul edilmiş füzeler bulunuyordu. Khrushchev 28 Ekim 1962’da Kennedy’e ikinci bir mektup yazmıştır. Bu mektupta Türkiye’deki Jüpiter füzelerinden hiç bahsedilmemiş ve Kennedy’nin önerilerine sıcak bakıldığı vurgulanmıştır. Kennedy, aynı gün Khrushchev’e bir mektup göndermiş ve sağduyulu kararından dolayı kendisini tebrik etmiştir.[Amerika'da büyükelçiler nezdinde yapılan son görüşmede Sovyet elçi Küba'daki füzelerin kaldırmasının ancak Türkiye'deki füzelerin kaldırılmasına bağlıyacak Amerikan elçi yedekte tuttuğu kozu kullanıp "zaten Türkiye'ye koyduğumuz füzeler eskimişti 6 ay içerisinde kaldıracaktık" demiştir(Amerikan elçi Kenndy'nin kardeşi bakandır ve ayrıca sovyet elçi ile görüşmeden önce Türkiye'deki füze kozunu en son seçim olarak kullanmasını kararlaştırmışlardır.Füzelerin Sovyetlerin aynı dönemde kaldırılmamasının sebebi ise gelişen olaylar karşısında medyada sıkıntı çeken Kenndy'nin Türkiyede'ki füzelerin kaldırılmasının altında kalabilecek olmasıdır.Amerikan elçi bu gizli maddenin sadece sovyet kurmaylar tarafından bılınecegı Türkiye'deki füzelerin kaldırılmasının kamuoyu tarafından bilinmesinin anlaşmayı bozacağı ve askeri müdahalenin kaçınılmaz olacağını söylemiştir.Kim bilir belki de Khrushchev sadece ülkesinin böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalmaması için başkanlık koltuğundan indirilirken bu gizli maddeyi açıklamamıştır ama Sovyetler kendini tehdit eden yakınındaki nükleer füzelerden kurtulmuştur.]-->(Yakın Tehlike Thirteen Days filiminden) 28 Ekim 1962 tarihli mektuplar ve ABD’nin Küba’ya uygulanan ablukayı kaldırmasıyla bunalım atlatılmış oldu. Khrushchev’in füzeleri sökme kararı NATO’da da rahatlama yaşanmasına neden oldu. Çünkü, 28 Ekim 1962 tarihli NATO Konseyi toplantısında ABD Küba’yı işgal hareketine girişirse Türkiye’nin Sovyet işgaline uğrayabileceği ve NATO’nun savaşa sürüklenebileceğine değinilmişti. NATO Konseyi’ndeki bazı delegeler ABD’den Küba’yı işgal etmeme garantisi istemiş, ABD delegesi ise bu güvenceyi vermekten kaçınmıştı. Sonuçları Ekim Füzeleri bunalımı, biraz da çelişkili olarak, soğuk savaşın doruk noktasına vardığı bir dönemde “yumuşama” ve “görüşme” havası yaratmıştır. Nükleer savaşın eşiğine gelindiğini anlayan taraflar, bu bunalımdan sonra daha temkinli olacaklardır. (Örneğin ABD Türkiye’deki Jüpiter füzelerini tek taraflı bir kararla sökmeye başlamıştır.) NATO üyeleri, daha doğrusu NATO’nun Avrupa kanadı, böyle büyük bir bunalımda (kendilerini de tehikeye atan bir durum olsa dahi) görüşlerinin alınmayacağını, ABD’nin tek başına hareket edeceğini anlamışlardır. SSCB’de Khrushchev serüvencilik suçlamasıyla iktidardan düşürüldü. Ekim Füzeleri bunalımı, o dönemki iki kutuplu dünya düzeninde, blokları oluşturan devler arasındaki ilişkileri de etkiledi. Doğu Bloku içinde Çin-Sovyet anlaşmazlığı açığa çıktı. Pekin, Moskova’yı “devrimci davaya ihanetle” suçladı. Moskova Pekin’i serüvencilikle itham etti. Batı Bloku’nda Fransa iki süper devlet arasında denge kuracak bir “Batı Avrupa Koalisyonu” girişimi başlattı ve ABD ile ilişkilerini gevşetme yönünde önemli adımlar atarak kendi nükleer programnı başlatttı. ABD ve SSCB Ekim Füzeleri bunalımından sora nükleer silahların yayılmasını önlemek için Moskova’da 5 Temmuz 1963’te “Nükleer Silah Denemelerinin Kısmi Yasaklanması Anlaşması”nı imzaladılar. (Bu anlaşma atmosferde, uzayda ve denizaltında nükleer denemeleri yasaklıyor ancak toprak altındaki nükleer denemelere izin veriyordu.) Ekim Füzeleri bunalımı, bölgesel bir çatışmada geleneksel (klasik) silahların önemini artırmıştır. Herhangi bir bunalım sırasında Washington ve Moskova arasında doğrudan bir haberleşme hattının kurulması gerekliliği ortaya çıkmıştır. İki başkent arasında anında haberleşmeyi sağlayacak telefon hattı (hotline) kurulmuştur. Türkiye iki süper güç arasında sıkıştığını farketmiş ve coğrafi konumu ile ABD`ye olan yakınlığının kendisi açısından olumsuz sonuçları olabileceğini görmüştür.
  12. _asi_

    Küba Domuzlar Körfezi Çıkartması

    Domuzlar Körfezi Çıkartması Domuzlar Körfezi Çıkartması, 1961 yılında ABD´nin desteğini arkasına alan sürgün Kübalıların, Castro rejimini yıkmak için gerçekleştirdikleri başarısız işgal girişimi. Adını, çıkarmanın yapıldığı körfez olan Playa Giron'dan almıştır. Nedenleri Kübalı devrimci Fidel Castro, ABD'nin desteklediği Batista diktatörlüğünü 1959'da devirdiği zaman, ülkedeki tüm kumarhane ve genelevleri kapattı, ekonomiyi millileştirdi. Bu, mafya ile United Fruit Company, ITT, Shell gibi birçok çokuluslu ve ABD şirketini çok kârlı bir birliktelikten yoksun bıraktı. ABD cephesinde ise, en iyi arkadaşı ve işadamı Charles Rebozo ve diğerleri üzerinden mafyayla uzun zamandan beri bağlar kurmuş olan Başkan Yardımcısı Richard Nixon, CIA ile birlikte Castro'yu saf dışı bırakmak için gizli planlar yapmaya başladı. Bu planlardan başkan Eisenhower'ın da haberi bulunmaktaydı. Nixon'ın yerine John Fitzgerald Kennedy (JFK) başkan seçilince, hakkında ciddi endişe duyduğu Domuzlar Körfezi'nden Küba'yı işgal etme operasyonunu devralır. İşgal İşgal öncesi durum Küba silahlı kuvvetlerinin durumu Küba hükümetinin savaş planı tartışmaya açıktır. Küba devlet arşivlerinde Fidel Castro’nun stratejiyi belirlediğinden bahsedilir. Merkezde Santa Clara’daki ordu birliklerinin başında Binbaşı Juan Almeida vardı. Önceden Fidel Castro’nun özel muhafız birliğine komuta eden Orlando Rodriguez Puerta Matanzas’daki birliklerden sorumluydu. Efigenio Ameijeiras Devrimci Ulusal Polis teşkilatının başındaydı.Ramiro Valdes ise İçişleri Bakanıydı. Küba silahlı kuvvetleri arasındaki Sovyet danışmanlar [değiştir]Küba’da daha çok Doğu Bloku ülkelerinden gelen danışmanlar bulunmaktaydı. Bu danışmanlar özellikle II. Dünya Savaşı sırasında Sovyet Ordularında bulunmuş ve savaşmış kişilerdi. Bunlardan en tanınanları İspanya İç Savaşında da savaşmış olan İspanyol komünist lider Francisco Ciutat de Miguel, Enrique Lister ve Alberto Bayo idi. Ayrıca iki Sovyet gizli servisi KGB albayı Vadim Kochergin ve Victor Simanov’un bu dönemde adada olduğu bilinmektedir. Küba’daki direniş Küba Devriminin 1959 yılı Ocak ayında başında başarı kazanmasından sonra özellikle Escambray Dağlarında karşı-devrimci silahlı gruplar bulunuyordu. Bu gruplara karşı verilen savaş 1965 yılına dek sürmüştür. Domuzlar Körfezi Çıkartması döneminde CIA bu grupları desteklese de işgal planının bir parçası değillerdi. İşgal öncesi saldırılar Havaalanlarına saldırı (15 Nisan) [değiştir]15 Nisan 1961 günü sabah saatlerinde sekiz Douglas B-26B Invader bombardıman uçağı üç grup halinde havalanarak Havana ve Santiago de Cuba’daki havaalanlarına saldırdı. B-26 uçakları CIA tarafından özel olarak hazırlanmış ve Küba hükümetine ait Küba Hava Kuvvetleri renklerine boyanmıştı. Uçaklar bombaların yanısıra roket ve makinalı tüfeklerle donatılmıştır. Uçaklar Nikaragua’daki Puerto Cabezas üssünden havalandıktan sonra adaya saldıracaktır. Saldırı sonucu sınırlı sayıda yerdeki uçak hasar görecek, buna karşılık olarak yerden açılan uçaksavar ateşi uçaklara hasar verse de bunları düşüremeyecektir. Saldırılardan hemen sonra Küba Dışişleri Bakanı Raul Roa Birleşmiş Milletlerde saldırıdan ötürü ABD’yi suçlayacaktır. Birleşmiş Milletlerdeki ABD temsilcisi Adlai Stevenson ABD silahlı kuvvetlerinin hiç bir şekilde böyle bi saldırıya karışmadıklarını iddia etse de saldırıyı gerçekleştiren uçakların Miami’deki askeri havaalanında çekilmiş fotoğraflarıyla yüzleştirilince geri adım atacaktır. Bu yüzleşmeden sonra ABD Başkanı Kennedy, doğrudan ABD müdahalesi anlamına gelecek olan ve CIA tarafından önceden planlanan diğer hava saldırılarını iptal etmek zorunda kalacaktır. Savaş provası(16 Nisan) 16 Nisan günü Merardo Leon, Jose Leon ve 14 arkadaşı Las Villas eyaletindeki Las Deilicias’da silahlı ayaklanma başlatsalar da başarılı olamayacak ve sadece dördü kurtulacaktır. 17 Nisanda ise Castro’ya karşı kırdaki direnişin lideri Osvaldo Ramirez Aromas de Velazquez’de yakalanacak ve derhal idam edilecektir. CIA çıkartmayla uğraştığı sırada bu ayaklanma girişimlerinden haberdar değildir. 16 Nisan günü ise CIA destekli 2506.Tugay olarak adlandırılan çıkartma birlikleri yola çıkar. Nikaragua’dan yola çıkan filo beş adet 2400 ton ağırlığındaki ticari gemiden oluşur. Dört tanesi; Houston, Río Escondido, Caribe ve Atlántico 1400 asker ve mühimmat taşırken, beşinci gemi Lake Charles destek birlikleri ve malzemelerini taşımaktadır. Gemiler Liberya bandıralı olarak adaya yaklaşır. Gemiler gözle görülemeyecek uzaklıktan Birleşik Devletler destroyerleri USS Bache, USS Beale, USS Conway, USS Cony, USS Eaton, USS Murray, USS Waller tarafından korunmakta ve takip edilmektedir. Cayman Adalarında ise bir görev kuvveti oluşturulmuş ve USS Essex uçak gemisi hazır halde bekletilmiştir. Ayrıca burada USS Hank, USS John W. Weeks, USS Purdy, USS Wren destroyerleriyle USS Cobbler ve USS Threadfin denizaltıları da hazır beklemektedir. İşgal günü (17 Nisan) 17 Nisan günü gece yarısı iki CIA çıkartma gemisi Blagar ve Barbara J Küba'nın güney sahilindeki Domuzlar Körfezine (Bahia de Cochinos) girdi. Gemilerde CIA operasyon subaylarının yanısıra balıkadam ekipleri ve bomba uzmanları bulunmaktaydı. Bu gemileri dört ticari yük gemisi (Houston, Río Escondido, Caribe, Atlántico) izliyordu. Gemilerde kendilerine 2506.Tugay diyen toplam 1300 silahlı Kübalı sürgün asker bulunmaktaydı. Gemilerde ve çıkartma gemilerinde çok sayıda mühimmatın yanısıra tanklar da bulunmaktaydı. Saat 01:00 sularında operasyonun komuta merkezini oluşturan Blagar gemisi sahile çıkış operasyonunu başlatır. Önce balıkadamlar botlarla olmak üzere diğer askerler küçük çıkartma gemileriyle kumsala çıkmaya başlarlar. Çıkartma işlemi motor aksaklıkları ve görülmeyen mercan kayalıklarının engel olması sebebiyle başarıyla yürütülemez. Sahilde devriye gezen çok az sayıdaki Kübalı milis radyoyla Küba Silahlı Kuvvetlerine haber vererek alarm verilmesini sağlayacaklardır. Sahile ilk çıkan düzenli birlikler karşısında bu milisler direniş gösteremezler. Sabah 06.30' gelindiğinde Küba Hava Kuvvetlerine bağlı Sea Fury, B-26 ve T-33 jetleri hala Kübalı sürgün askerleri indirmekte olan çıkartma gemilerine saldırıya başlar. Saat 06.50'ye gelindiğinde Larga Plajının 8km güneyinde Houston gemisi hava saldırısından ötürü ağır hasar alacak ve gemi kaptanı Luis Morse gemiyi bilinçli bir şekilde karaya oturtur. Gemiden 270 asker karaya çıkmış olsa da 180 asker ya boğulmuş ya da karaya çıkamamıştır. Saat 07.00'de ise Kübalı sürgünlere ait iki adet B-26 uçağı Küba sahil güvenlik gemisi El Baire'yi Pines Adası yakınlarında batırır. Bu uçaklar daha sonra sahile gelen Küba Silahlı Kuvvetlerine bağlı piyade askerlerine saldırmak ve çıkartma yapan gemilere hava desteği sağlamak üzere Domuzlar Körfezi'ne doğru uçarlar. Saat 07.30'da ise Kübalı sürgünlere ait beş adet C-46 ve bir adet C-54 nakliye uçağı sayesinde 177 paraşütçü Kübalı sürgün askeri çıkartma bölgesinin üzerinde paraşütle atlayarak opeasyona dahil olur. Paraşütle atılan ağır ekipman ve silahların bir kısmı bataklığa düştüğü için bu birlik esas amacı olan çıkartma bölgesine gelen anayolu kapatma görevini başaramayacaktır. Ancak buna rağmen çıkartma bölgesine gelen yollarda önemli mevziler iki gün boyunca bu birlikler ve destek birliklerince tutulacaktır. Saat 09:00 sıralarından diğer bölgelerden gelmekte olan Küba asleri birlikleri ve milisler Covadonga ve Yaguaramas’a ulaştı. Gün boyunca bölgeye tank ve zırhlı birlikler de kamyonlar ve tırlarla sevk edildi. 09:30 sularında ise Sea Fury ile T-33 hava saldırısına maruz kalan Rio Escondido güverteye isabet eden füzelerden dolayı havaya uçacak ve batacaktır. Havada savaş uçaklarının savaşı sürerken öğlene doğru Matanzas Harp Okulu öğrencilerinden oluşan birlikler Palpite’yi yeniden ele geçirecek ve Larga sahiline doğru ilerlemeye başlayacaktır. Ancak bu birliklere özellikle sürgün birliklerine ait B-26 bombardıman uçakları büyük zaiyat verdirecektir.Hava kararırken diğer Küba birlikleri de Covadonga’dan güneye, San Blas’a doğru ve Cienfuegos’da Giron’a doğru ilerlemektedir. Ancak bu birlikler ağır silahlar ve zırhlı birl desteğinden yoksundur.Gün boyunca sürgün birliklerine ait üç adet B-26 bombardıman uçağı Küba Hava Kuvvetlerine bağlı T-33 savaş uçaklarınca düşürülmüştür. Savaş pilotlarındna bir tanesi bölgedeki ABD savaş gemisi USS Murray tarafından kurtarılacak, iki tanesi ise Nikaragua topraklarına zorunlu iniş yapacaktır. Akşama doğru saat 16:00’da Fidel Castro bölgeye bizzat gelerek cephe komutanı olarak atanan Jose Ramon Fernandez’e katılır. Gece saat 21:00’de San Antonio de Los Baños Havaalanına üç adet B-26 tarafından yapılan saldırı aşarısız olur. Yoğun uçaksavar ateşi ve kötü hava bu görevin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açar. Çıkartma günü +1 (18 Nisan) Sabah 10:30 sularında zırhlı birliklerin desteğiyle ilerleyen Kübalı asker ve milisler Larga sahilini ele geçirdi. Sürgün kuvvetleri Giron tarafında doğru çekildi. Gün içinde sürgün kuvvetleri Covadonga ve Yaguaramas yolları üzerinden San Blas’a çekildiler. Bu süre zarfında Castro ve Fernandez cepheyi oraya kaydırmışlardı. Akşam 17:00 sıralarında sürgünlere ait altı B-26 bombardıman uçağı bölgeye destek getiren konvoya saldırdı ve ağır zaiyat verdirdi. Saldırıyı gerçekleştiren altı pilottan ikisi CIA görevlisidir. Cepheye asker ve zırhlı birlikleri taşıyan konvoy daha sonra yeniden yola devam edecek ve Punta Perdiz’e ulaşacaktır. Çıkartma günü +2 (19 Nisan) Sürgünlerin gerçekleştireceği son hava saldırısı beş B-26 bombardıman uçağı tarafından gerçekleştirildi. Uçaklardan dördü CIA personelince kullanılıyordu. Küba Hava Kuvvetlerine bağlı bir Sea Fury ve iki T-33 uçağı bombardıman uçaklarından iki tanesini düşürecektir. Düşen uçaklarda dört CIA görevlisi hayatını kaybedecektir.Diğer yandan çıkartma birliklerine mühimmat sağlamak üzere yola çıkan C-46 uçaklarındna bir tanesi sürgünler tarafından işgal edilen Giron havaalanına inerek hem silah ve mühimmat ikmali yapar hem de daha önceden uçağı düşürülen bir sürgün pilotu alarak geri döner.Virginia Jet Filosuna bağlı Douglas A-4 Skyhawk jetleri ise ABD bayrakları ve işaretleri sökülmüş bir şekilde muharebe bölgesinin üzerinden geçerek hem sürgünlere moral destek sağlıyor hem de Kübalılara gözdağı vermeye çalışıyordu. Bu jetler doğrudan savaşa dahil olmamışlardır.Hava desteği olmayan ve mühimmatı hızla tükenen 2506. Tugay birlikleri kendilerine doğru hızla yaklaşan Küba topçusu, zırhlı birlikleri ve kara ordusu karşısında ilk çıkartma bölgesine doğru çekilirler.[11]Gecenin karanlığından yararlanarak yenilmekte olan sügünleri alabilmek için körfeze gren USS Santiago ve USS Murray savaş gemileri ise karadan açılan tank ateşi karşısında geri çekilmek zorunda kalırlar. Çıkartma günü +3 (20 Nisan) 19 Nisan-22 Nisan arasında Douglas A-4 Skyhawk jetleri savaşla ilgili istihbarat toplamak üzere sayısız uçuş gerçekleştirecektir. Cayman Adalarında konuşlu USS Shangri-La uçak gemisine bağlı uçaklar da sayısız keşif uçuşu yapacaktır.[12] 21 Nisan günü ise artık kesin yenilgiye uğramış olan sürgün birliklerinin kılıç artıklarını aramak üzere körfez ve civarını tarayan USS Conway, USS Cony savaş gemileri ve USS Threadfin denizaltısı 30 civarında sürgünü kurtarırlar. Savaş esirleri Savaşın ilk günlerinde ele geçen 18 Nisan 1961’de 7 Kübalı sürgü savaşçı ve iki CIA görevlisi (Angus McNair ve Howard Andersen) Pinar del Rio’da infaz edilecektir. Kübalı sürgün savaşçılarının 1204 tanesi ele geçecektir. Savaş esirleri Havana’ya getirilir. Esirlerin iadesine yönelik görüşmeler verimsiz kalacaktır. 8 Eylül 1961’de 14 savaş esiri Domuzlar Körfezi Çıkartmasından önce Küba’ya gizli şekilde girmek ve adam öldürmek suçlarıyla suçlanırlar. 5 tanesi idam cezasına çarptırılacak, 9 tanesi de 30 yıl hapse mahkum edilecekti. 29 Mart 1962’de ise 1179 savaş esiri vatan hainliğinden mahkemeye sevk edilir. 7 Nisan 1962’de tümü suçlu bulunup 30 yıla mahkum edilir. 14 Nisan 1962’de yaralı ve hasta olan 60 tanesiserbest bırakılacak ve ABD’ye gitmelerine izin verilecektir. 21 Aralık 1962 tarihinde ise Küba Başbakanı Fidel Castro ile bir ABD’li avukat arasında esirlere dair bir anlaşma imzalanır. 1113 savaş esiri, özel kuruluşlar tarafından toplanan 53 milyon dolar değerinde gıda ve ilaç karşılığında salıverilecektir. 24 Aralık 1962 günü bazı mahkumlar Miami’ye uçacak, diğerleri de Africa Pilot isimli gemiyle ayrılır, ayrıca sürgünlerin ailelerinden ayrılmak isteyen 1000 kadar Kübalı da ABD’ye gidecektir. 29 Aralık 1962 günü ABD Başkanı John Kennedy 2506.Tugay gazilerini Miami Florida’da yapılan Orange Bowl amerikan futbol kupa maçından önce yapılan kutlamalarda resmen karşılayacaktır. Burada yaptığı konuşmada Kennedy, Castro'nun "ülkeyi yönettiğini ancak halkını yönetemediğini" iddia ederek, 2506. Tugayın sancağının Kübalı sürgünlere "özgür" Havana'da geri verileceğini bildirmiştir. Sonuç Domuzlar Körfezindan sonra da ABD ile Küba arasında ilan edilmemiş savaş hali sürecektir. 1961 yılında ABD Mongoose (Firavunfaresi) Operasyonu adlı harekatı başlatarak adayı işgal planlarını hayata geçirmeye çalışacak, bunun üzerine Küba Sovyetler Birliğinden işgale karşı savunmak amacıyla füze savunması isteyince Küba Füze Krizi patlak verecektir. Ayrıca CIA, Fidel Castro'yu öldürmek için çok sayıda girişimde bulunacaktır. Siyasi sonuçlar Başarısız çıkartma girişmi Kennedy yönetimini küçük düşerecek, Castro yönetimini ise ABD’nin ilerideki müahel girişimlerine karşı tedbirli olmaya itecektir. CIA yönetimindeki Allen Dulles ve ekibi görevden alınmıştır. ABD yönetimini darbeyle olan bağları uzun süre gizli tutulacaktır. 1961 Ağustosunda OAS örgütünün Uruguay’daki toplantısına katılan dönemin Küba Ekonomi Bakanı Ernesto Che Guevara Beyaz Saray’da görev yapan genç sekreter Richard Goodwin aracılığıyla Kennedy’ye bir not gönderir: “Domuzlar Körfezi için teşekkürler. Çıkartmadan önce devrim zayıftı. Şimdi her zamankinden daha güçlü.” İşgalin mirası Çıkartma ile ilgili yapılan değerlendirmelerde Domuzlar Körfezinden sonra Castro’nun daha popüler olduğu ve adada uyguladığı ekonomik siyasete olan desteğin arttığı belirtilir. Castro, ilk B-26 bombardımanlarından sonra Küba Devriminin marksist-leninist olduğunu açıklayacaktır. Çıkartma girişiminden sonra Küba Sovyetler Birliği ile yakınlaşacak ve bir buçuk yıl sonra Küba Füze Krizi yaşanacaktır. Castro iktidara geldiğinden sonra hep teorik düzeyde olan ABD işgal tehdidin gerçekleşebildiğini gördüğünden dolayı ülke güvenliğini sağlamak için füzelerin adada konuşlanmasına müsade edecektir. Küba’da hala halkın olası bir işgale hazırlıklı olması için “Ulusal Savunma Günü” kapsamında tatbikatlar yapılmaktadır. Domuzlar Körfezinde mağlup olan sürgün Kübalılar ise CIA ve ABD Ordusuna bağlı kalacaklardır. Vietnam Savaşında görev yapan 6 albay, 19 yarbay bu askerlerdendir, ayrıca çoğu ABD’de kirli işlere bulaşacaktır. Watergate Skandalına adı karışanlar arasında eski 2506.Tugay üyeleri de bulunmaktadır. Popüler kültüre etkileri Domuzlar Körfezi Çıkarması Hollywood yapımı 2006 tarihli "The Good Shephard" filmine de konu olmuştur. Günümüzde Playa Giron sırasında küçük bir köy olan Giron bugün oldukça gelişmiştir. Şu sıralarda bölgede oturanlardan çok azı çıkartma zamanındandır. Giron’un etrafındaki anayollarda o dönemde hayatını kaybedenlere at anıtlara rastlamak mümkündür. Çıkartma sonrasında sürgün Kübalıların teslim olmalarını gösteren çok sayıda büyük sokak resmi bulunmaktadır. Giron’un girişinde ise Fidel Castro’nun Domuzlar Körfezi ile ilgil söylediği ünlü sözü olan “Yanki emperyalizminin ilk yenilgisi” yazılıdır. Ayrıca çıkartmanın yapıldığı yerde küçük bir müzede çıkartma anına ait resim, fotoğraf, haritalar savaşta hayatını kaybedenlerin fotoğrafları sergilenmektedir. Müzenin bahçesinde ise savaşta kullanılan uçak ve ekipman sergilenmektedir. Küba’nın çeşitli yerlerinde de ABD tarafından finanse edilen paralı askerlerin yerildiği afişler sıklıkla görülebilir.
  13. _asi_

    Fidel Castro

    Fidel Castro Fidel Alejandro Castro Ruz (d. 13 Ağustos 1926, Mayari, Küba), Küba Devrimi'nin önderlerinden olan, Kübalı Marksist devrimci. Devrim sonrası, Küba devlet başkanlığı yaptı. Gençliği İspanyol göçmeni bir toprak sahibi olan Angel Castro'nun beş çocuğundan ikincisidir. Çocukluğu yoksul bir yöre olan Mayari'de geçmiştir. Oriente ilinin merkezi Santiago'daki Katolik okullarında ve Havana'daki Cizvit lisesi Belen İlahiyat Okulu'nda öğrenim gördü. 1950'de Havana Üniversitesi'nden hukuk doktoru olarak mezun oldu. Öğrenciyken, 1947'de Dominik Cumhuriyeti'ne karşı başarısızlıkla sonuçlanan bir devrimci harekete ve 1948'de Bogota'daki kent ayaklanmalarına katıldı.1947'de Küba Halk Partisi'ne girdi. 1950-52 arasında avukatlık yaptıktan sonra Temsilciler Meclisi seçimleri için Küba Halk Partisi'nden adaylığını koydu. Ama 10 Mart 1952'de iktidardaki Carlos Prio Socarras hükûmetini deviren Küba'nın eski başkanlarından General Fulgencio Batista seçimleri iptal etti. Küba Devrimi 1953 başlarında Batista diktatörlüğünü yıkmak amacıyla küçük bir grup oluşturan Castro, 26 Temmuz'da Santiago'daki Moncada Kışlasına 125 arkadaşıyla birlikte bir baskın düzenledi ama başarısızlığa uğrayarak tutuklandı. 16 Ekim 1953'te Santiago'daki Küba Yüksek Mahkemesi'nde yapılan yargılamada Sayın yargıç siz beni mahkum edin! Tarih beni haklı çıkaracaktır! (La Historia Me Absolvera) cümlesiyle biten ünlü savunmasını yaptı. Mahkeme sonunda 16 yıla mahkûm oldu. Juventud Adasında 21 ay hapis yattıktan sonra, Batista'nın emriyle cezasının geriye kalan bölümü bağışlandı. 1955'te Küba'dan ayrılarak Amerika'ya geçti ve 26 Temmuz Hareketi adlı yeni bir örgüt kurdu.İspanya İç Savaşı'na katılmış olan Kübalı Alberto Bayo'nun yönetiminde gerilla savaşı eğitimi gören örgüt üyeleri 2 Aralık 1956'da Granma yatıyla Küba'ya dönerek Oriente'de karaya çıktı. Burada hükûmet kuvvetleriyle girişilen çatışmalarda arkadaşlarının çoğunu yitiren Castro, aralarında kardeşi Raul Castro ve Ernesto Che Guevara'nın da bulunduğu 12 arkadaşıyla birlikte Oriente'nin güneybatısındaki Maestra Dağlarına çekildi. Bu dağlarda iki yıl boyunca Batista'nın kuvvetlerine karşı bir gerilla savaşı yürüttü. Giderek siyasi desteğini yitiren ve bir dizi askerî yenilgiye uğrayan Batista, 31 Aralık 1958'de Dominik Cumhuriyeti'ne kaçtı. Castro 1959'un ilk günlerinde Havana'ya girdi. Hukukçu Doktor Manuel Urrutia Leo devlet başkanlığına, Castro da başbakanlığa getirildi. İktidar Yılları Castro hükûmeti ilk olarak fiyatları ve kiraları düşürdü. Ardından köklü bir toprak reformu başlattı, 40 hektarı geçen toprak bedelleri 20 yılda ödenmek üzere kamulaştırıldı ve halk çiftlikleri olarak işletilmeye başlandı. Önceleri Castro'ya karşı çıkmakla beraber 1959'a doğru gerilla hareketini desteklemeye başlayan Küba Sosyalist Halk Partisi (PSP) Castro ile ilişkilerini geliştirerek etkili bir konum kazandı.Bu durumdan tedirgin olan Urrutia'nın toprak reformunun ertelenmesi yönündeki baskıları üzerine, Castro istifa etti. Ama halkın yoğun tepkisi karşısında Urrutia görevinden çekilmek zorunda kaldı. Yerine Osvaldo Doticos getirilirken Castro yeniden başbakan oldu. Bu sırada toprakların kamulaştırılmasından zarar gören ABD şirketlerinin baskısıyla ABD hükûmeti Küba'ya karşı ekonomik ambargo uygulamaya başladı. Ekonomisi tek ürüne dayalı bir ülke olan Küba, öteden beri ABD'ye sattığı şekeri SSCB'ye satmaya başladı. ABD şirketlerinin elindeki rafineriler, şeker karşılığında SSCB'den alınan ham petrolü işlemeyi reddedince Castro bu rafinerileri devletleştirdi. Bu gelişme ABD ile Küba'nın arasını daha da açtı. Devrimden sonra ABD'ye kaçan ve John F. Kennedy yönetiminden silah ve mali destek sağlayan Kübalıların Nisan 1961'de giriştiği Domuzlar Körfezi Çıkartması başarısızlıkla sonuçlandı. Castro çıkarmanın ardından yayımladığı Havana Bildirisi ile ilk kez, Küba'nın sosyalist politikalar izleyeceğini dünyaya duyurdu. 1962'de SSCB'nin Küba'ya balistik füzeler yerleştirmesi ve John F. Kennedy'nin Küba'yı deniz ablukasına almasıyla dünya bir nükleer savaşın eşiğine geldi.Bunalım ancak ABD'nin Küba'da hükûmeti devirmek için artık girişimde bulunmayacağına söz vermesi ve SSCB'nin Türkiye'deki Amerikan füze rampalarının kaldırılması karşılığında nükleer silahlarını Küba'dan geri çekmeyi kabul etmesiyle atlatılabildi. Bununla birlikte Merkezi Haber alma Örgütü (CIA) Castro'ya yönelik suikast plânları hazırlamayı sürdürdü. Kruşçev'in Küba Bunalımı sırasında ödün verdiğini öne süren Castro, 1968'e değin bağımsız sosyalist bir politika izledi. Güney ve Orta Amerika ile Afrika'daki devrimleri destekleyici bir tutum aldı. Aynı dönemde Bağlantısızlar Hareketi'nin önderlerinden biri durumuna geldi. 1968'den sonra SSCB ile ilişkilerin düzelmesi doğrultusunda başlayan askeri ve ekonomik yakınlaşma süreci içinde, SSCB'te dönük bir dış politika izledi.1975'te Angola'daki iç savaş sırasında Angola Halk Kurtuluş Cephesi'ni (MPLA) desteklemek amacıyla Kübalı askerler gönderdi. Bunu Etiyopya ve başka ülkelere gönderilen gönderilen Kübalı askerler izledi. 1980'lerde Küba'nın yurt dışındaki asker sayısı 40 bine ulaştı. 1961'de Küba Sosyalist Halk Partisi ile birleşme sonucu ortaya çıkan Birleşmiş Sosyalist Devrim Partisi'nin (1965'ten sonra Küba Komünist Partisi) genel sekreterliğini üstlenen Castro, ülke içinde çok yönlü ve kapsamlı politikalar uygulamaya başladı. Okuma yazma seferberliği sonunda okuryazarlık oranı yüzde 90'ın üzerine çıktı. Yeni okullar açılarak eğitim olanakları yaygınlaştırıldı. Zenginlik kaynaklarının, ulusal gelirin ve sağlık hizmetlerinin dağılımında köklü değişiklikler gerçekleştirildi. İşsizlik büyük ölçüde ortadan kaldırılırken, herkese çalışma yükümlülüğü getirildi. Bütün bunlara karşın tek ürüne dayalı (şeker) Küba ekonomisini dönüştürme yönündeki çabalar başarılı sonuçlar vermediğinden, 1970'lerin ortasından başlayarak önemli sıkıntılar yaşanmaya başladı.Bu nedenle SSCB'nin mali desteği büyük önem kazandı. Küba'da 1959'dan sonra ilk kez yerel seçimlerin yapıldığı ve devlet yapısında yeni düzenlemelerin geliştirildiği 1976'da Devlet Konseyi ve Bakanlar Kurulu başkanlığını üstlenen Castro, güçlü ve merkezi bürokrasiye dayanarak toplumsal ve ekonomik yaşamdaki yönlendirici rolünü sürdürdü. Devlet ve parti organlarında eski mücadele arkadaşlarına ağırlık verdi. Silahlı kuvvetlerden sorumlu devlet bakanı olan kardeşi Raul Castro giderek ikinci adam konumu kazandı. SSCB ve Doğu Avrupa'nın sosyalist ülkelerinde 1980'lerin sonlarında ortaya çıkan demokratikleşme ve piyasa ekonomisine yönelme süreci karşısında Küba yönetimi sosyalizmin Marksist-Leninist yorumuna bağlılığını sürdürdü. 1989'da Fidel Castro'nun yakın çevresindeki ordu komutanlarının karıştığı yolsuzlukların ortaya çıkarılması yönetimi ciddi biçimde sarstı. Öte yandan SSCB'yle ticaret hacminin gitgide küçülmesi ve Sovyet yardımlarının ortadan kalkması kısa sürede Küba ekonomisi üzerindeki etkilerini göstermeye başladı. Fidel Castro 31 Temmuz 2006 tarihinde sağlık problemleri nedeniyle yetkilerini geçici olarak başkan yardımcısı ve kardeşi Raúl Castro'ya devretti.19 Şubat 2008'de de, bir açıklama yaparak, 1976 yılından beri yürütmekte olduğu Küba'nın en yüksek yönetim organı olan Devlet Konseyi Başkanlığı görevini bıraktığını açıklamıştır
  14. _asi_

    Havana

    Havana Havana (İspanyolca La Habana, tam olarak San Cristóbal de La Habana), Küba'nın başkenti. 2,2 milyon nüfusuyla hem Küba'nın hem de Karayipler'in en büyük şehridir. Geçim kaynağı başta puro, şeker kamışı ve mısırdır. Havana ayrıca bir turizm kentidir. Kentte ilkbahar aylarında hızı 200 km hıza ulaşan kasırgalar görülür. Havana uzun yıllar ispanyolların sömürgesi altında kalmıştır. Bu sebebten dolayı bazı sokaklarında ispanyol esintisi hala görülür. Havana Latin Amerikanın önde gelen kentlerindendir. Havana'da tropik bir iklim görülür. Havana sanayi bakımından da gelismistir. Kentte yer altı kaynakları da mevcuttur. Tarihçe Havana 1515 yılında Conquistador (İspanyolca, fetihçi demektir. 16. ve 17 yüzyılda İspanyol asker, kaşif ve maceracılar için kullanılan genel terimdir) Diego Velázquez de Cuéllar tarafından, bugün ismi Batabanó olan şehrin yakınlarında kurulur. 1519 yılında Havana, bugünkü bulunduğu yere taşınır. Şehir, bulunduğu konumun uygunluğu neticesinde gelişerek, önemli bir ticari ve askeri liman haline gelir. Şehir, değerli hazinelerle yüklü İspanyol gemilerinin buraya çektiği korsanlar tarafından çok sayıda saldırıya uğramıştır. Şehir 1538'de yakılmış ve 1553/1555'de yağmalanmıştır. Havana 1607'de İspanyol kolonisi Küba'nın başkenti olur. Büyük Britanya 1762'de şehri alır, ve daha sonra Florida karşılığında değiş tokuş eder. Şehrin tekrar İspanyollara geçmesiyle, Amerika'nın en güçlü korunan şehri olarak yapılandırılır. ABD'deki yasaklı zamanlarda, Havana Amerikalı turistler için sevilen bir cazibe merkezi olmuştur. Her ne kadar gece klüpleri ve kumarhaneler, ABD'deki yasakların kalkmasıyla da varlıklarını sürdürebilmişlerse de ,1959'daki Küba devriminin akabinde kapatılmışlardır. Kübalı devrimciler devrimin akabinde 3 Ocak 1959'da Havana'yı ele geçirdiler. Görülmeye değer yerler Özellikle görülecek yer, barok ve neoklasik anıtlarıyla beraber en eski İspanyol koloniyal yerleşiminden olan La Habana Vieja 'dır (Eski Havana ya da tarihi semt). Burası 1982'de UNESCO'nun Dünya kültür mirası altına alınmış olup; o zamandan beri bölge bölge restore edilmektedir. Bunun dışında, bir başka görülmeye değer yer ise, İspanyol valisinin o zamanlardaki makamı olan Castillo de la Real Fuerza'dır. Başka bir yer ise körfez girişinin doğu tarafında olan La Cabaña hisarıdır. Bütün bu restorasyonlardan mahrum kalan şehrin bölgesi Centro Habana adlı semttir. Burası Prado 'nun batısından Malecon'a kadar uzanır. Burası, aynı zamanda, çok ender olarak turistlerin uğradığı, şehrin en fakir semtidir. Binalarda yıkılmışlık görüntüsü hakimdir. Bu alana yapılan bir ziyaret, Habana Vieja ya da Vedado gibi şehrin turistik olarak düzenlenmiş alanlarına yapılan geziye oranla, Küba halkının yaşam koşulları hakkında daha gerçekçi bir izlenim bırakır. Şehir 2006 yılında 2,600,000 turisti ağırlamıştır. Unesco'dan gelen yardım ve turizm gelirleriyle yeniden yapılanan Havana eski parlak günlerine geri dönmeye başlamıştır. Açık hava müzesi olarak tanımlanabilecek kentin sayısız müzesi,koloniyel mimarisi, gastronomik çeşitliliği ve müziği ile tüm dünyada benzersiz bir konumdadır. Kentin batısında yer alan Santa Maria Plajı hem yerel halkın, hem de turistlerin ilgisini çekmektedir. Ekonomi Havana, Küba'nın en önemli endüstri bölgesidir. Özellikle metal ürünler, makina ve kimya ürünleri önemlidir. Bunların dışında rom, Havana Club gibi içeceklerle, tütün ve tekstil ürünleri üretilir. Küba'da üretilen purolar, Havana olarak adlandırılırlar. Ulaşım Şehir aynı zamanda ülkenin en önemli ulaşım merkezidir. Hem önemli bir doğal limana hem de uluslararası bir havaalanına (José Martí, şehrin güneyindedir) sahiptir. Havana koyu, dünyanın en güvenli limanlarından biridir. Açık denize geçiş, sahil hattının doğal oluşumu sayesinde, çok dar bir geçitle sınırlıdır.
  15. _asi_

    Küba Bağımsızlık Savaşı

    Küba Bağımsızlık Savaşı 1895-1898 yılları arasında yapılmış fakat başarısız kalmış anti-emperyalist bağımsızlık savaşı. İspanya'nın Küba kolonisine vaat ettiği siyasi ve ekonomik reformları yerine getirme konusundaki başarısızlığı, On Yıl Savaşı'ndan sonra daha da artan bir huzursuzluğa neden oldu. Küba'nın bağımsızlığı için başlatılan yeni faaliyetler, New York'da bulunan Küba Devrimci Partisi tarafından dile getiriliyordu. Bu faaliyetler, sürgüne gönderilen Kübalı yazar Jose Julian Marti'nin ve aralarında Antonio Maceo, Maxiomo Gomez y Baez, Calixto Garcia İniguez gibi diğer asi liderlerinin de bulunduğu birçok kişinin Küba'ya dönmelerini sağladı. Doğu Küba'da bir cumhuriyet kurdular ve İspanyollara karşı bir gerilla savaşı başlattılar. Bire bir savaştan kaçınan asiler, savaşı batıya kaydırdılar ve İspanyol Kuvvetleri, 1896'da , daha önce Kübalılarla savaşan General Weyler komutasına verildiğinde, başarılar elde edip, Havana'ya yaklaştılar. Havana'da konuşlanan general, Küba halkına karşı bir katliam başlattı ve binlerce kişinin ölümüne neden oldu. 1896'nın sonuna kadar İspanyollar asileri uzak tutmayı başarmışlardı. ABD gibi ülkeler, Kübalıları barbar gerillalar olarak lanse ederek insanları kışkırtıyorlardı. Bu kışkırtmalara Küba'da ABD Maine Savaş Gemisi'nin batırılmasına neden olacak bir ABD nefretine neden olmuştu. Batan gemi, İspanya ile ABD'nin de arasını açmış ve İspanya-Amerikan savaşını başlatmıştır.
  16. _asi_

    Küba Genel Bilgiler

    Küba Genel Bilgiler Coğrafya Yengeç Dönencesi'nin hemen başında ve Meksika Körfezi'nin girişinde yer alır.Aynı adı taşıyan asıl büyük adanın yanı sıra 3,715'ten fazla ada ve adacığı kapsar.Önce doğuya, daha sonra güneye yönelerek bir yay biçiminde Antil Denizi'ni çevreleyen Antiller ada zincirinin önemli bir parçasını oluşturur.En yakın komşusu olan Haiti'ye 77, Bahamalar'a 140, Jamaika'ya 146, Amerika Birleşik Devletleri'ne 180, Meksika'ya 210 ve Cayman Adaları'na 240 km uzaklıktadır.Ülkenin ikinci büyük adası Juventud adasıdır.En yüksek noktası Turquino Doruğu'dur (2005 m).Toplam kara yüzölçümü 110,861 km²'dir.Yıllık ortalama sıcaklık 26 C'dir.İki mevsimle belirlenen yarı tropikal bir iklime sahiptir.Eylül - Ekim ayları arasında görülen kasırgalar bazen büyük yıkımlara yol açmaktadır.Kıyılarının toplam uzunluğu 3735 km olup, Guantanamo Koyu'ndaki Amerika Birleşik Devletleri deniz üssüyle 29 km'lik kara sınırı vardır. Nüfus Küba'nın oldukça karmaşık bir yapı gösteren nüfusu, geçmiş yüzyıllarda adaya değişik etnik toplulukların yerleşmesinin ürünüdür.Kolomb öncesi dönemde sayıları 80-100 bin arası olan ada yerlilerinden, günümüzde yalnızca adanın doğu ucunda yaşayan birkaç aile kalmıştır.Küba nüfusunun % 51'i mulattolar (avrupalı ve afrikalıların karışımı), % 37'si beyazlar, % 11'i siyahlar ve % 1'i de çinlilerden oluşur.Çinli nüfus 19. yy'da demiryolu ve maden işleri için adaya getirilen çinlilerin torunlarıdır.Doğum oranı 11.6/1000'dir. Nüfus: 11,382,820 (Temmuz 2006 verileri) Nüfus artış oranı: %0.31 (2006 verileri) Doğum oranı 11.6 doğum/1000 kişi (2006 verileri) Ölüm oranı 7.22 ölüm/1,000 kişi (2006 verileri) Mülteci oranı: - 1.57 mülteci/1,000 nüfus (2006 tahmini) Bebek ölüm oranı: 6.22 ölüm/1,000 doğan bebek (2006 tahmini) Ortalama hayat süresi: Toplam nüfus: 77.41 yıl Erkeklerde: 75.11 yıl Kadınlarda: 79.85 yıl (2006 verileri) Ortalama çocuk sayısı: 1.66 çocuk/1 kadın (2006 tahmini) HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.10 (2003 verileri) HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 200 den az (2003 verileri) Ulus: Kübalı Ekonomi Küba ekonomisi büyük ölçüde sosyalist ilkelere dayanan devlet kontrollü bir planlı ekonomidir.Son yıllarda özel sektör yatırımları artmakla beraber üretim araçlarının büyük bir kısmı devlet tarafından işletilir.1992'de dış ticaretinin % 80'ini gerçekleştirdiği ve tarım üretimi için gereken sübvansiyonların sağlandığı SSCB'nin çöküşünden sonra oluşan depresif dönemde Amerika Birleşik Devletleri ambargosu yumuşatılmıştır.Fakat Sovyet yardımı yok olunca ve ticaret ilişkileri bozulunca ekonomi bir süre bozulmuş,sonra tarımdan sanayiiye geçmiştir.Aynı zamanda (özellikle Pinar del Rio'dan)iç göçler başlamıştır. İşgücünün % 21'inin çalıştığı tarım sektöründe şekerkamışı,tütün,turunçgil,kahve ve pirinç önemli üretim ve ihracat kalemlerindendir.Sosyalist rejimde özellikle önem verilen balıkçılık ve hayvancılık gene önemli üretim kalemlerinden biridir.Turizm son yıllarda yeniden eski canlılığını kazanmıştır.Özellikle Kanada ve Avrupa Birliği'nden gelen turistler sayesinde turizm Küba ekonomisinin itici gücü haline gelmiştir.Çin Halk Cumhuriyeti,Kanada, İspanya ve Hollanda Küba'nın en büyük dış ticaret partnerleridir.Madencliliğin temelini ihracat kalemleri içinde önemli bir payı olan nikel oluşturur.(Dünya üretiminin % 6.4'ü).Kişi başına düşen GSMH yaklaşık 3,500 $'dır ve yaşam standartı hala 1990 öncesindeki seviyeye getirilememiştir.Petrol konusunda en büyük destekçisi Çin'dir.Mühendis ve makina yardımı yapmaktadırlar.
  17. _asi_

    Küba Tarihi

    KÜBA TARİHİ Küba.Fidel Castro'nun yönettiği, kurucuları arasında ünlü devrimci Che Guevara'nın da olduğu ülke. Başkenti Havana'dır. Puroları ile de tanınır. Küba'da amerikan doları döviz olarak kabul edilmez. IMF'ye borcu olmayan nadir ülkelerden biridir. Eğitim ilkokuldan üniversiteye kadar her yerde ücretsizdir. Tarih Küba yerlileri; Küba'nın ilk sakinleri Güney Amerika'dan adaya gelen Guanahatabey ve Kiboni Yerlileriydi.Adaya daha sonra yerleşen Taynolar (Antil Aravakları) çömlek ve alet yapımında belirli bir düzeye ulaşmış tarımcı ve barışçıl bir halktı.İspanyolların adada ilk koloniyi kurduğu sırada çoğunluğunu Taynoların oluşturduğu Yerlilerin sayısı 80-100 bin dolayındaydı. Kristof Kolomb'un birinci yolculuğunda keşfederek (Ekim 1492) ispanyol toprağı ilan ettiği Küba'da ilk kalıcı yerleşim 1511'de kuruldu.Kolonicilerin baskı ve sömürüsü, salgın hastalıklar, açlık ve göçler Yerli nüfusunu 5 bine kadar düşürdü.18. yy' a girilirken bölgede sağlanan barış ve düzenle birlikte koloninin nüfusu 50 bine ulaştı.İspanya'dan düzenli gemi seferlerinin başlaması Havana'nın ticari ve stratejik önemini artırdı.Bu arada hayvancılığın,tütün ve şekerkamışı üretiminin artırılması ve işgücü için Afrika'dan çok sayıda köle getirilmesi adada köklü bir değişim yarattı.1865'te köle ticaretinin sona ermesiyle ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için adaya sözleşmeli işçi olarak Meksika Yerlileri ve Çinliler getirilmeye başladı. 19. yy'ın sonlarından itibaren İspanya'nın şeker üretimi ve ihracatı için gerekli işgücü, sermaye, makine, teknik beceri, ve pazarları sağlamada yetersiz kalması Küba'yla olan siyasi ve iktisadi bağlarının giderek zayıflamasına yol açtı.Bu ortamda ABD'li işadamları şeker üretiminde ve ticaretinde güç kazanmaya başladı. İspanyolların adada gelişen özerklik talebine ödün vermemesi ve vergileri daha da artırması, On Yıl Savaşı'nın (1868 - 1878) başlamasına neden oldu.Sonunda İspanya Zanjon Sözleşmesi'yle (1878) siyasal ve ekonomik reformlar yapmaya söz verdi.Adada sağlanan barış ortamı ekonomik bunalımın derinleşmesi yüzünden uzun süreli olamadı.1895'te sürgündeki Kübalı şair ve gazeteci Jose Marti'nin sürgündeki siyasi örgütleri biraraya getirmesiyle gerilla taktiklerine dayanan bir bağımsızlık savaşı başladı.Buna karşı İspanya adaya 200 bin asker çıkardı.Savaş ortamının adadaki şeker üretimini durma noktasına getirmesi üzerine ada ekonomisinde etkin durumda olan Amerika Birleşik Devletleri'nin Havana limanında demirli Maine Gemisi'nin batırılmasını bahane ederek İspanya'ya savaş açmasına neden oldu. İspanya'nın İspanyol - Amerikan Savaşı (1898) sonunda yenilmesinin ardından imzalanan Paris Antlaşması çerçevesinde öngörülen Küba'nın bağımsızlığı 1 Ocak 1899'da Amerika Birleşik Devletleri işgali altında yürürlüğe girdi.Küba Devleti'nin siyasal ve ekonomik çerçevesini belirleyici önlemler alan Amerika Birleşik Devletleri, Küba'nın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyu'nda bir deniz üssü kurma hakkını aldıktan sonra birliklerini adadan çekti.(1901) İkinci Amerika Birleşik Devletleri müdahalesinden (1909) sonra seçimleri kazanan liberallerin adayı Jose Miguel Gomez döneminde rüşvet, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçiminin yolunu açtı.Özellikle Afrika kökenli kübalıların siyasal haklar ve daha iyi iş olanakları için giriştiği eylemler sert biçimde bastırıldı.Gomez'le birlikte örtülü bir diktatörlüğe dönüşen cumhurbaşkanlığı çoğu kez hileli seçimler ve askeri baskı yoluyla ele geçirilen bir makam durumuna geldi.1933'te Amerika Birleşik Devletleri'nin desteğiyle Gerardo Machado'yu deviren Fulgencio Batista, en ünlü diktatör olarak uzun yıllar Küba yönetimine damgasını vurdu.Batista zamanında tarım ve hayvacılığın yanı sıra turizm ve kumarhane işletmeciliği de önemli bir gelir kaynağı haline geldi.Buna karşı işsizlik oranın yükselmesi, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde kalması ve ekonominin giderek daha da dışa bağlanması Batista yönetimine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açtı. 1950'lerde diktatörlüğü hedef alan gruplardan birine liderlik eden Fidel Castro, Moncada Kışlası'na düzenlediği başarısız bir baskından (1953) dolayı bir süre hapis yattı. Daha sonra Meksika'ya giden Castro 1955'te 26 Temmuz Hareketi'ni başlattı.Arjantinli devrimci Che Guevara'nın da yer aldığı örgütün Aralık 1956'da Küba'da başlattığı gerilla hareketi, zamanla öteki gruplardan da destek alarak Batista'ya bağlı birliklere önemli darbeler indirdi.1 Ocak 1959'da diktatör Fulgencio Batista'nın Küba'yı terketmesinin ardından Castro'ya bağlı bin kişilik bir kuvvetin Havana'ya girmesiyle yeni bir yönetim başladı. (Küba Devrimi) İktidara geldikten sonra köklü toprak reformu gibi adımlarla geniş bir kesimin desteğini kazanan Fidel Castro, ittifak kurduğu Küba Sosyalist Halk Partisi ile birlikte yönetime ağırlığını koydu.Toprak kamulaştırmalarından zarar gören Amerika Birleşik Devletleri şirketlerinin baskısıyla Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin uygulamaya başladığı iktisadi ambargo ve bunu izleyen Domuzlar Körfezi Çıkartması, Castro'nun SSCB ile yakın bir ilişkiye girerek sosyalist bir çizgiye yönelmesini hızlandırdı.Ertesi yıl Küba'ya yerleştirilen Sovyet füzeleri yüzünden patlak veren Ekim Füzeleri Bunalımı'nda Sovyet lideri Nikita Kruşçev'in geri adım atması Küba'nın SSCB ile olan ilişkilerini bir ölçüde bozdu.1960'larda Amerika Birleşik Devletleri baskısı yüzünden artan askeri harcamalar ekonomide sarsıntıya yol açtı.Aynı dönemde Küba, Latin Amerika'daki devrimci hareketlere verdiği destekten dolayı diplomatik yalnızlığa itildi. 1970'lerde ekonomide başlayan düzelme ile birlikte parti ve devlet istikrarlı bir yapıya kavuşturuldu.Bu arada Castro'nun yönetimdeki etkinliğide pekiştirildi.1979 - 1982 arasında Bağlantısızlar Hareketi'nın dönem başkanlığını yürüten Küba'nın SSCB ile olan ilişkileri doğrultusunda Angola ve Etiyopya'ya asker göndermesi, bağlantısız bir ülke olan Afganistan'ın SSCB tarafından işgal edilmesine tepkisiz kalması Üçüncü Dünya'da bazı tepkilerle karşılaşmasına yol açtı. 1980'de Kübalı rejim muhaliflerine Amerika Birleşik Devletleri'ye gitme izninin verilmesinden sonra göç eden 120 bin Kübalı arasında adi suçluların ve akıl hastalarının bulunması ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Grenada'ya müdahalesi iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdi.1990'da Doğu Bloku'nu saran değişim dalgası siyasi olarak Küba'yı etkilemedi. Soğuk Savaş sonrasında kesilen Sovyet yardımı yüzünden iktisadi bir açmaza sürüklenen Küba, turizm yatırımlarına yöneldi ve kısıtlı da özel yatırımlara izin verildi.Gene bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerde kısıtlı bir iyileşme görüldü.1990'ların sonlarından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği'ne yakınlaşan Küba, Latin Amerika'da da (özellikle Venezuela ve Bolivya) yeni müttefikler buldu.31 Temmuz 2006'da Fidel Castro başkanlik görevlerini geçici olarak kardeşi Raul Castro'ya devretti.
  18. _asi_

    Nikaragua Tarihi

    Nikaragua Tarihi Christopher Columbus tarafından 1502 yılında Nikaragua kıyıları keşfedildiğinde ülkede Miskitolar gibi birçok yerli kabile vardı. Conquistador Francisco Hernández de Córdoba Garanada ve Léon’de 1524’da bir yerleşme merkezleri kurdu. 17. ve 18. yüzyıllarda İspanyollar Nikaragua’nın büyük bölümünü sömürge hâline getirdiler. 1821'de bağımsızlığını kazanan Nikaragua, bir süre Meksika ile daha sonra Orta Amerika Birleşik Eyâletleri ile birleşti. Nihayet 1838’de bağımsız ayrı bir cumhuriyet oldu. Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri, yirminci yüzyıl başlarında son olarak 1926 ve 1933 yılları arasında olmak üzere defalarca ülkeyi işgal etti. ABD birliğinin 1925'te çekilmesinin hemen ardından bir iç savaş patlak verdi. Liberal önderlerden Cesar Augusto Sandino silahlı mücadeleyi sürdürürken; öteki Liberal önderler ABD denetiminde yapılacak seçimlere katılmayı kabul ettiler. 1928 ve 1932'deki seçimlerin ikisini de liberal adaylar kazandı. Bu arada, ABD subaylarının gözetiminde Nikaragua Ulusal Muhafızları adlı bir askerî birlik oluşturuldu. ABD kuvvetlerinin 1933'te ülkeyi terketmeleri üzerine Sandino da silahlı mücadeleyi bıraktı. Ulusal Muhafızların komutanı Anastasio Somoza Garcia 1934'te Sandino'yu öldürterek liberal başkan Sacasa'yı başkanlıktan uzaklaştırdı. 1936'da kendini başkan seçtirdi ve elinde topladığı geniş yetkilerle baskıcı bir yönetim kurdu. Somoza Garcia'nın 1956'da öldürülmesi üzerine başkanlığa oğlu Luis Somoza Debayle getirildi. 1962'de Somoza rejimini hedef alan en büyük muhalefet gruplarından (FSLN) Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi gerilla örgütü ortaya çıktı. Luis Somoza'nın 1967'de kalp krizi geçirerek ölmesinin ardından kardeşi Anastasio Somoza Debayle başkan oldu. 1972'de Managua'da 6 bin kişinin ölümüne ve 300 bin kişinin evsiz kalmasına yol açan deprem nedeniyle gönderilen uluslararası yardımları el altından kendisinin ve ailesinin hesaplarına aktardığı ortaya çıktı. 1974'te de anayasayı değiştirerek ikinci kez başkan seçilmesini sağladı. Aynı dönemde, gerilla savaşında önemli kayıplara uğrayan Sandinistalar (FSLN), bu gelişme üzerine liberal çevreler ve orta sınıfla ittifaka yöneldiler. Ocak 1978'de, Demokratik Kurtuluş Birliği (UDEL) adlı güçlü bir muhalefet hareketinin lideri olan gazeteci Pedro Joaquin Chamorro'nun öldürülmesiyle bir genel grev dalgası ve yaygın şiddet hareketleri başladı. Yeniden silahlı mücadeleye başlayan Sandinistalar, bütün önemli kentleri ele geçirdikten sonra başkent Managua'yı da kuşatarak 17 Temmuz 1979'da 45 yıllık Somoza rejimine son verdiler. Yeni yönetim Somoza ailesinin mülklerini kamulaştırırak; bir dizi devletleştirmeye girişti ve sosyalist ülkelerle yakın ilişkiler kurdu. Bunun üzerine ABD, Nikaragua'ya yaptığı ekonomik yaptırımı keserek yönetime karşı gerilla mücadelesi yürüten sağcı Contra'lara geniş çaplı destek vermeye başladı. Ekonomisi ağır bir bunalıma giren Nikaragua'nın bazı Orta Amerika ülkeleriyle ilişkileri de bozdu. Şubat 1989'da Orta Amerika ülkeleri başkanlarının El Salvador'da yaptığı toplantıda serbest seçimlere gidilmesi ve Somoza'ya bağlı Ulusal Muhafız örgütünde görev yapmış 1,900 kadar mahkumun serbest bırakılması karşılığnda contra birliklerinin dağıtılması konusunda anlaşmaya varıldı. Aynı yıl, basın özgürlüğünü güvence altına alan ve seçim sistemini yeniden düzenleyen yasalar çıkarıldı. Yine aynı yıl ABD Nikaragua'ya karşı beş yıldır uyguladığı ambargoyu kaldırdı. 1990'da yapılan serbest seçimlerde Ulusal Muhalefet Birliği (UNO) Ulusal Meclis'teki 92 sandalyeden 51'ini kazandı ve UNO'nun adayı Violeto Barrios de Chamorro başkan oldu.1996 ve 2001'deki seçimlerde de Anayasacı Liberal Parti (PLC), FSLN'ye karşı üstünlük sağladı. Kasım 2006'da yapılan başkanlık seçiminde Daniel Ortega yüzde 37.99 oyla, 17 yıl aradan sonra başkanlık görevine getirildi.
  19. _asi_

    Nikaragua

    Nikaragua Nikaragua Bayrağı Nikaragua Arması DEVLETİN ADI: Nikaragua BAŞŞEHRİ: Managua NÜFUSU: 4.131.000 YÜZÖLÇÜMÜ: 130.000 km2 RESMİ DİLİ: İspanyolca DİNİ: Hıristiyanlık PARA BİRİMİ: Cordoba Kuzeyde Honduras, batıda Karayip Denizi, güneyde Kostarika ve doğuda Pasifik Okyanusu ile çevrili olan Nikaragua, 10° 43’ ve 15° kuzey enlemleriyle 83° 09’ ve 87° 41’ batı boylamları arasında yer alır. Nikaragua Orta Amerika’nın yüzölçümü en büyük, nüfus yoğunluğu en düşük olan ülkesidir. Tarihi 1502 yılında Nikaragua kıyıları Colombus tarafından keşfedildiğinde ülke nüfusunu Miskitolar gibi birçok yerli kabile meydana getiriyordu. 1523’de bir İspanyol kaptanı Garanada ve Léon’de yerleşme merkezleri kurdu. On yedi ve on sekizinci yüzyıllarda İspanyollar Nikaragua’nın büyük bölümünü sömürge haline getirdiler. Nikaragua 1821’de İspanya’dan bağımsızlığını kazandıktan sonra, kısa bir süre Meksika ile daha sonra Orta Amerika Birleşik Eyaletleri ile birleşti. Nihayet 1838’de bağımsız ayrı bir cumhuriyet oldu. Bundan sonra, liberaller ve muhafazakarlar ülkede idareyi ele geçirmek için birbirleriyle mücadele ettiler. Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri, yirminci yüzyıl başlarında son olarak 1926 ve 1933 yılları arasında olmak üzere defalarca ülkeyi işgal etti. Yapılan seçimler sonunda, 1 Ocak 1937’de Anastasia Somoza iktidarı ele geçirince, 42 yıl devam eden Somoza ailesinin diktatörlüğü başlamış oldu. Aralık 1972’de Managuada vuku bulan zelzele, Somoza ailesi diktatörlüğünün yıkılmasına başlangıç teşkil etti. Somozalar zelzele için verilmiş olan milyonlarca dolarlık yardımı kendi özel maksatları için kullandılar. Bütün kamuoyu aleyhlerine döndü. Ayrıca Sandinista Milli Kurtuluş Cephesi devlet için önemli bir tehlike arz ediyordu. 1978’de rejim kuvvetlerindeki bölünme hızlandı. Aynı yılın başlarında da Prensa Gazetesi’nin rejimin ateşli muhalifi olan başyazarı öldürülünce, olay Somoza rejimine mal edildi. Bu olay ülke çapında genel bir grev ve lokavta sebep oldu. Sandinistalar birçok hükümet görevlisini rehin alarak, Somoza’yı, tutuklanan gerillaları serbest bırakmaya zorladı. 1978 Ağustos ve Eylülünde, rejime karşı yapılan hareket başarısızlıkla sonuçlandı. 1979 Haziranında solcu Sandinista gerillaları rejime karşı son askeri harekatı başlattılar. Kostarikada sürgünde bir hükümet kurdular. Somoza 19 Temmuz 1979’da kaçınca, marksist Sandinista gerillaları ülkede yönetimi ele geçirdiler. On bir yıl ülkeyi yöneten marksist Sandinista lideri Daniel Ortega 25 Şubat 1990’da yapılan seçimlerde yenilgiye uğradı. On dört partinin meydana getirdiği Milli Muhalefet Birliği(UNO) Milli Meclisteki 92 sandalyeden 51’ini kazandı ve Videta Barrioi de Chamorro başkan oldu. Fiziki Yapı 130.000 km2lik yüzölçüme sahip olan Nikaragua, üç farklı bölgeye ayrılır. Batıda Pasifik alçak araziler bölgesi, orta kesimde And Dağlarının kuzey-güney istikametindeki sıradağlarla birleştiği yerlerdeki yüksek araziler ve doğuda Mosquito kıyısı adı verilen Karayib alçak araziler bölgesi. Batıda Pasifik kıyısında, deniz seviyesinden yüksekliği 37 metre olan ve yaklaşık 61 km uzunluğunda ve 26 km genişliğinde Managuva Gölü yer alır. Bu göl Tipitipa Nehriyle ülkenin en büyük gölü olan Nikaragua Gölüne irtibatlanır. Nikaragua Gölü deniz seviyesinden 32 metre yüksek olup, 160 km uzunluğunda ve 72 km genişliğindedir. Bu göl, Karayib Denizine dökülen ve Kostarika ile sınırın büyük kısmını teşkil eden San Juan Nehrini besler. Pasifik kıyı bölgesinin doğusunda, Orta Amerika Dağlarının kuzeyden güneye uzanan iki sıradağı yer alır. Bu sıradağlar bir yayla ile birbirlerinden ayrılmıştır. Burası ülkenin en büyük bölgesidir. Batıdaki dağ zincirinin kenarında, 20’den fazlası arasıra püsküren volkanik tepeler bulunur. Nikaragua’da zelzele de çok olur. Bazan bu yer sarsıntıları büyük zararlara yol açmaktadır. 1931’de başşehir hemen hemen tamamen tahrip olmuştur. 1972’de vuku bulan başka bir zelzelede başşehir dümdüz hale gelmiştir. Dağların ve yaylanın doğusunda Karayib Kıyı Ovası uzanır. Burada ilk oturan Miskito yerlileri sebebiyle, bu kıyı Mosquito (Miskito) kıyısı olarak bilinir. İklim Nikaragua tropikal bölgede yer alır. Ülkenin büyük bölümünde sıcak ve nemli bir iklim hakimdir. Alçak arazilerde çok yüksek sıcaklıklar vuku bulur. Bununla beraber doğudan esen alizeler buralarda iklimi bir miktar mutedil (ılıman) hale getirmektedir. Tepelerde ve dağlarda da iklim mutedildir. Atlantik kıyıları, Pasifik kıyılarına nazaran daha çok yağış alır. Pasifik kıyısında yıllık ortalama yağış miktarı 3810 mm, Atlantik kıyısında ise yılda ancak 1140 mm yağış alan Managua hariç 2030 milimetredir. Sene, biri kurak, diğeri yağışlı olmak üzere iki mevsime ayrılır. Managua’da sıcaklık ortalaması, aralıkta 27°C, mayıs ve haziranda 30°C arasında değişir. Tabii Kaynakları 130.000 km2lik yüzölçüme sahip olan Nikaragua arazisinin yaklaşık 62.400 km2si kereste ormanı ile kaplıdır. 50 çeşide yakın ağaç vardır. Bunların en önemlileri çam, meşe, mahun ve sedirdir. Ülkenin vahşi hayvanları puma, jaguar, geyik, maymun ve timsahlardır. Ülkenin en başta gelen yeraltı kaynakları altın, gümüş ve bakırdır. Nüfus ve Sosyal Hayat 4.131.000 kişilik Nikaragua nüfusunun % 40’ı şehirlerde, kalanı köylerde yaşamaktadır. Ülkenin en büyük şehri başşehir Managua olup, nüfusu 1.026.000’dir. Diğer önemli şehirler Leon, Granada ve Chiandega’dır. Nikaragua nüfusunun büyük çoğunluğunu, Avrupalılarla Amerikalı yerlilerin karışımından meydana gelen melezler teşkil eder. Bununla beraber Karayib kıyısında ülkenin kalan nüfusundan oldukça farklı olan iki grup yaşamaktadır. Bunlar, hala geniş ölçüde kabileler halinde yaşayan Mosquito (Miskito) yerlileri ve 19. yüzyılda ülkenin bu kısmına İngilizler tarafından Afrika’dan köle olarak getirilen Jamaikalıların soyundan gelenlerdir. Bunlar diğer Nikaragualılardan ekonomik ve kültürel bakımdan büyük ölçüde ayrı kalmıştır. Nikaragualıların büyük çoğunluğu resmi olarak Roma katoliğidir. Karayib kıyısındaki Blufields bölgesinde Jamaikalıların soyundan gelen 70.000 kadar protestan vardır. Ülkede okuma yazma oranı % 70’tir ve her bin kişiye 13 öğretmen düşmektedir. 1979’da başa geçen ihtilal hükümeti dış ülkeler de dahil olmak üzere, nüfusun birçok sektöründen öğretmen temin etmiştir. Diğer ülkelerden getirtilen öğretmenlerin çoğu Küba’dandır. Yüksek tahsil Managua’da ve Leeon’da kolları olan devlet üniversitesinde veManagua’daki Orta Amerika Katolik Üniversitesinde yapılmaktadır. Ayrıca üç yüksek teknik okul vardır. Ekonomi 1978-1979’daki iç savaş sanayi merkezlerini yıkmış ve tarımı ciddi şekilde kötü duruma sokmuştur. İhtilal hükümeti tarafından girişilen zora başvuran reformların bir neticesi olarak ekonomi daha da düzensiz hale gelmiştir. İhtilalden beri birçok ülkeden alınan yardım geniş ölçüde ekonominin geliştirilmesinden ziyade ülkenin yeniden inşasına ayrılmaktadır. Çalışan nüfusun % 47,9’u tarımla, % 15’i imalat, inşaat, madencilik gibi işler ve % 35’i çeşitli hizmetlerde, ulaştırma ve ticaretle uğraşmaktadır. Tarım ve hayvancılık Nikaragua ekonomisinin en büyük bölümünü meydana getirmektedir. Pamuk, kahve, et, kimyevi ürünler ve şeker başlıca ihraç mallarıdır. Ekilen toprakların yarıdan fazlası pamuk ve pirince ayrılmıştır. Kalan topraklarda kahve, şeker kamışı, tahıl, süpürge darısı ve fasulye ekilmektedir. imalat sanayiinin ana dalları, şeker sanayi, yemeklik yağ üretimi, plastik sanayi, deri sanayi, tekstil sanayi, kimyasal ürünler, çimento sanayi, meşrubat ve alkollü içkiler, et ve süt mamulleri, kontraplak sanayiidir. Nikaragua’da başlıca altın ile gümüş ve bakır madenleri işletilmekte ve bunların çoğu ihraç edilmektedir. Nikaragua en çok ABD, Venezuela, Almanya, Japonya, Kostarika ve Guatemala ile ticaret yapmaktadır. Başlıca ithal malları, makina ve arabalar, kimya malzemeleri, ham petrol ve gıda maddeleridir. Ülkede ulaşım demir, kara ve hava yollarıyla sağlanır. Demiryollarının uzunluğu 300 km, karayollarının uzunluğu ise 14.997 km olup, bunun ancak % 10’u asfalttır. Ülkede bir tane uluslararası havaalanı vardır.
  20. _asi_

    Panama Resimleri

  21. _asi_

    Panama Turizmi

    Turizm Turizm hiç şüphesiz Panama’nın yükselen ekonomik aktivitelerinden biridir. Panama, konumu itibariyle turistlere bir günde iki farklı okyanusu gösteriyor olmakla birlikte beyaz kumlu plajlardan yağmur ormanlarına kadar çok çeşitli doğa güzelliklerini bir anda verebilecek bir yapıya sahiptir. Kültürel olarak da Hint, İspanyol kültürlerinin hissedilebileceği mekanlar, tarihi anıtlar, 300 yaşında Dünya Mirası Bölge olan Casco Antiguo (Casco Viejo, Panama Viejo, Sen Felipe ya da Katedral olarak da duyabilirsiniz) görülmelidir. (1519 yılında kurulan Casco Antiguo, Amerika'nın Pasifik Okyanusu kıyılarında yer alan en eski Avrupa yerleşim bölgesidir) Sırt çantasıyla gezen turistler için Panama bir geçit yeri olmuş, bu yüzden de ülkede hosteller artmıştır. Kuna Yala’nın özerk bölgelerinde ve the San Blas Adaları’nda (hatta Panama kentinde), turistler yerli Kuna insanlarıyla karşılaşabilirler. Bu grup genelde yaşlı kadınlardan oluşur, bu kadınlar renkli kumaşlardan yerel elbiseler giymiş ve yüzlerini boyalarla boyamış olurlar. Farallon adlı tatil beldesi de tüm dünyadan turistlerin görmek için geldikleri bir bölgedir.. Bu beldede lüks oteller, golf alanları ve geniş bir alışveriş merkezi bulunmaktadır. Jimnastik, scuba dersleri ve Isla Farallon’a giden turlar da bu beldeyi gezerken yapılabilecekler arasındadır. Panamada Görülecek yerler Panama City’deki yapılar mimari güzellikleriyle büyülüyor. Frank Gehry’nin “Asla dokunulmamalı” dediği “Casco Viejo” yani ‘Eski Şehir’, kolonyal tarzdaki bina ve sokaklarıyla New Orleans’ı hatırlatıyor. Opera Binası fantastik freskleriyle görülmesi gereken yerlerden. Bella Vista bölgesinde alışveriş kaçınılmaz. Ünlü yazar John Le Carre’nin “Panama Terzisi” kitabına ilham veren Helena Breebaart Studio’yu mutlaka ziyaret edin. Panama’ya 1969′da Christian Dior’un temsilcisi olarak gelen Parisli terzi Helena Breebaadt geleneksel Panama çizgilerini modaya taşıyıp Hillary Clinton’ı bile etkiledi. Panama City dışında, Pasifik’teki ilk Avrupa yerleşimi olan Panama Vieja, Panama Kanalı ve Karayip kıyılarındaki antik San Lorenzo Kalesi ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Doğal park alanlarıyla ünlü Panama da Parque Natural Metropolitano ve Nacional Soberania, gerçekten birer doğa harikası.
  22. _asi_

    Panama Colón

    Colón Colón, Panama'nın Karayip sahilinde bulunan bir liman şehridir. Aynı isimli Colón Eyaleti'nin başkenti olan Colón, yaklaşık 78.000 nüfusa sahiptir. Şehir Panama Kanalı'nın Atlantik girişinde yer alır. Tarihçe Şehir 1850'de kurulur. İspanyol kökenli camialarca Colón olarak adlandırılırken, Birleşik Devlerleri'in eski tarihçesinde uzun yıllar boyunca Aspinwall adı ile iz bırakır. Colón adı, Kristof Kolomb'un İspanyolca adından gelir. 1815 yılında Kolombiya İç Savaşı sırasında şehir büyük bir yangına maruz kalır. Aynı şekilde 1915'de yine bir yangın yaşar. 1900 yılında şehir nüfusu ancak 3.000 kişidir. Nüfus, Panama Kanalı inşaasına bağlı olarak yükseliş gösterir. Daha 1920'de 31.203 kişi olmuştur bile. 1953'de Colón Serbest Ticaret Bölgesi ve Limanı olur. 1960'ların sonundan itibaren şehrin ekonomisi gitgide kötüleşir. Günümüzde işsizlik oranı yaklaşık % 40 olup, fakirlik oranı daha da yüksektir.
  23. _asi_

    Panama City

    Panama City Panama Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehridir. 708.738 kişilik bir nüfusa sahiptir. (Çevresi ile beraber 1,063,000 kişidir.) Panama Kanalı'nın Pasifik Okyanusu girişinde bulunmaktadır.Panama şehri ülkenin siyasi ve idari merkezidir. Panama şehri son yıllarda özellikle emeklilerin tercih ettiği uluslararası bir merkez haline gelmiştir.
  24. _asi_

    Panama Kanal Bölgesi

    Panama Kanal Bölgesi Panama Kanal Bölgesi'nin haritası Panama Kanal Bölgesi (İspanyolca: Zona del Canal de Panamá, İngilizce: Panama Canal Zone), 1903-1979 arasında Amerika Birleşik Devletleri egemenliği altında kalan ve Atlas Okyanusunu Büyük Okyanusa bağlayan Panama Kanalı boyunca uzanan arazi şeridi. Genişliği 16 km, yüzölçümü 1,432 km² olan bölgenin yaklaşık üçte biri, başta Gatun Gölü olmak üzere sularla kaplıydı.Panama Kanal Bölgesi, Balboa (Büyük Okyanus) ve Cristóbal'den (Atlas Okyanusu) oluşan iki alt yönetim birimine ayrılmıştı. Panama Kanal Bölgesi yönetiminin ve Panama Kanalı Şirketi'nin merkezi Balboa Tepesindeydi. Panama 1903'te imzalanan Hay-Bunau-Varilla Antlaşması'yla yıllık ödemeler karşılığında kanalı işletme ve her iki yakasında sekizer kilometrelik bir arazi şeridini denetleme hakkını ABD'ye bıraktı.Panama Kanalı Bölgesi, bu antlaşmanın imzalanmasının ardından 4 Mayıs 1904'te oluşturuldu. Yapımına 1904'te başlanan kanal 1914'te ulaşıma açıldı. 1951'de yapılan bir düzenlemeyle kanalın ve çevresindeki arazinin yönetimi, Panama Kanalı Şirketi'yle Panama Kanal Bölgesi yönetimi adını taşıyan, birbiriyle yakından ilişkili iki ABD kuruluşuna devredildi. Bu kuruluşlardan ilki kanalın işletilmesinden, ikinci ise bölgenin yönetiminden sorumluydu.ABD başkanı tarafından atanan ve ABD Kara Kuvvetleri müsteşarı tarafından denetlenen Panama Kanal Bölgesi valisi aynı zamanda Panama Kanalı Şirketi'nin yönetim kurulu başkanı ve genel müdürüydü. Kanal Bölgesinin varlığı ve Panamanın coğrafi olarak ikiye bölünmüşlüğü zamanla Panama ile ABD arasında gerginliğe neden oldu, 1962'de Panama Kanalı üzerinde inşa edilen Amerika Köprüsünün açılışı sırasında protesto gösterileri ve 1964'te de ciddi ayaklanmalar yaşandı.Panama halkının yaşadığı huzursuzluk bu ülkeyle ABD arasında kanal ve bölge yönetiminin paylaşılması konusunda yapılan uzun görüşmelerin başlamasına yol açtı. Panama Kanal Bölgesi 1977'de ABD'yle imzalanan bir antlaşmayla 1 Ekim 1979'dan başlayarak Panama'nın doğrudan denetimi altına girdi.Aynı antlaşmayla, kanal üzerindeki her tür denetimin Panama'ya bırakılacağı 1999 yılına değin kanalı işletecek bir ABD-Panama ortak komisyonu oluşturuldu. Günümüzde eski Panama Kanal Bölgesi'nin 702 km² genişliğindeki kuzey kesimi Colón ilinin, 730 km² genişliğindeki güney kesimi ise Panama ilinin sınırları içinde yer almaktadır.
  25. _asi_

    Panama Kanalı

    Panama Kanalı Panama Kanalı, Orta Amerika'nın en güney ülkesi Panama topraklarında yer alır ve Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus'unu birbirine bağlayan su yoludur. İnşaat ABD tarafından tamamlanmış ve kanal 1914'te hizmete açılmıştır. 77 kilometre uzunluğundaki kanalın yapımı sırasında, sıtma ve sarı humma gibi hastalıklardan büyük toprak kaymalarına kadar her türlü güçlükle karşılaşılmış ve yaklaşık 27.500 kanal çalışanı bu süreçte can vermiştir.Bu kanal güney amerika ve kuzey amerika'yı birbirinden ayırır. Bugün New York'tan San Francisco'ya giden bir geminin, Panama kanalını kullanarak 9.500 km yol yapması, Horn Burnu'nun dolaşılmasını zorunlu kılan eski günlerdeki 22.500 km yola oranla büyük bir kolaylıktır. Açılışından 2002 yılına dek, yaklaşık 800.000 geminin geçtiği tahmin edilen Panama Kanalı'ndan her yıl 14.000'den fazla gemi geçmekte olup taşınan yük miktarı 203 milyon tonu bulmaktadır. Kanal boyunca yolculuk yaklaşık 9 saat sürmektedir.Ayrıca kanalda bulunan indirgeçli kaldırgaç sayesinde aşılması zor olan noktalarda gemiler ilerleyebilmekte ve ivmasyon kazanabilmektedir. Panama kanalı dünyanın mühendislik harikasıdır ve en pahalı kanaldır.Kanal, bölgenin sosyoekonomik koşullarını geliştirmiştir. Panama kanalı ile Panama halkının refah seviyesi yükselmiştir. Kanal ülkenin gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Panama Kanalı deniz seviyesinden 28 metre yukarıdadır.Sıvıların dengesi kanunundan faydanalarak gemiler kanal içinde yavaş yavaş yükseltilir ve aynı metotla diğer tarafa doğru indirilir. Panama Kanalı'nda bir yük gemisi
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.