Canraşit tarafından postalanan herşey
-
Kanıtlandı: Neandertal geni taşıyoruz!
Kanıtlandı: Neandertal geni taşıyoruz! Afrikalılar dışında tüm insanların yüzde 1-4 arasında Neandertal geni taşıdığı, iki insan soyunun Ortadoğu’da karıştığı ortaya çıktı. Günümüz insan genomunun (kalıtım şifresi) çözülmesinden yalnızca 10 yıl sonra bilimciler, şifremizde soyu tükenmiş bir akrabamızın, Neandertal insanının izlerini saptadılar. Science dergisinin 7 Nisan tarihli sayısında yayımlanan Neandertal genomu ön taslağının Dünyanın farklı bölgelerinden insanların genomlarıyla karşılaştırılması, Afrikalılar dışında tüm insanların yüzde 1 ile 4 arasında değişen oranlarda Neandertal geni taşıdığını ortaya koydu. Kısa süre öncesine kadar bu iki insan türü arasında döl (dolayısıyla gen) alışverişi olmadığına inanılıyordu. Almanya’daki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü Evrimsel Genetik Bölümü Direktörü Svante Paabo yönetimindeki ekibin bulgularına göre, modern insanla Neandertaller arasındaki gen karışımı, günümüzden 100.000 ile 50.000 yıl öncesini kaplayan bir aralıkta ve büyük olasılıkla 80.000 yıl önce Ortadoğu’da meydana gelmiş. Bulgular, gen akışının Neandertaller'den modern insana olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, Neandertal gen haritasının büyük bölümünü oluşturduktan sonra, aradaki farkları ortaya çıkarmak için bunu, biri Güney Afrikalı, biri Batı Afrikalı, biri Pasifik’teki Papua Yeni Gine yerlisi, biri Çinli biri de Fransız olan beş kişinin, ayrıca da bir şempanzenin genomuyla karşılaştırmışlar. Sonuçlar, Neandertal genomunun, öteki bölgelerden insanların genomuna Afrikalılardan daha yakın olduğunu ortaya koyuyor. Bunun da anlamı, modern insanın Afrika’dan Dünya’ya yayılırken Mezopotamya ya da Bereketli Hilal diye de tanınan bölgede Neandertallerle karşılaştıkları ve onlardan aldıkları genleri daha sonra yayıldıkları dünyanın öteki bölgelerine taşımış olmaları. Araştırmacılar gen akışının Neandertallerden modern insana olduğunu kaydediyorlar. Kısa süre önce Amerikalı antropologlar da çeşitli coğrafyalardan yaklaşık 2000 kişiden alınan DNA örnekleriyle yürüttükleri çalışmalar sonucu, modern insanların da bir miktar Neandertal geni taşıdığı ve iki tür arasında biri Ortadoğu’da, biri de Doğu Asya’da olmak üzere en az iki kez cinsel temas olduğunu açıklamışlardı. Neandertal DNA’sına ait 4 milyara yakın baz çiftini inceleyen Max Planck ekibince açıklanan çarpıcı bir bulgu da Neandertal genomunun modern insan genomuyla yüzde 99,7 şempanze genomuyla da yüzde 98,8 oranında aynı olması. Araştırtmacılar modern insan ve Neandertal genlerince üretilen proteinlerden yalnızca 88’inin farklı olduğunu belirlemişler. Bilimsel adıyla Homo sapiens neandertalis ile modern insanın (Homo sapiens sapiens) atalarının yaklaşık 440.000 yıl önce Afrika’da ortak bir atadan ayrıldığı düşünülüyor. (İnsanın daha eski atalarının şempanzelerle ortak bir atadan ayrılması ise 6,5 milyon yıl öncesine tarihlendiriliyor.) Fosil kayıtlarına göre Afrika’dan göç edip Avrupa, Güney Sibirya ve Ortadoğu’yu da kapsayan geniş bir alana yayılmış olan Neandertaller 30,000 yıl önce yok oluyorlar. İnsanın bu en yakın akrabasının Neandertal diye adlandırılmasının nedeni ilk fosilinin Almanya’da Neander adını taşıyan vadide (tal) bulunmuş olması. Çalışmayı yürüten araştırmacılar, bu bulgulara Hırvatistan, Rusya, İspanya ve Almanya’da bulunan Neandertal kemiklerinden elde edilen 1 milyar DNA “kırıntısını” inceleyerek ulaşmışlar. DNA’nın büyük kısmıysa, Hırvatistan’daki Vindija mağarasında bulunan üç Neandertal kadına ait 38.000 yıllık fosillerden alınan 400 miligramlık kemik tozundan sağlanmış. Fosiller, 40.000 yıla yakın süre üzerlerinde yaşayan bakterilerin DNA’sıyla kirlenmiş olduğundan, Neandertallere ait olan parçacıkları ayıklayabilmek için özel teknikler kullanılmış. Genom, tüm canlılara fiziksel ve zihinsel özelliklerini veren, hastalıklara eğilimlerini belirleyen genlerin sayısını ve yerlerini belirleyen bir tür haritaya deniyor. Yaşamımız için gerekli proteinlerin şifrelerini taşıyan genler, tüm canlı hücrelerinin çekirdeklerinde bulunan kromozomlar üzerine sarılı olan ve yangın merdivenini andıran sarmal bir yapıda uzun çekirdek asitleri olan DNA molekülleri üzerine dağılmış özel bölgeler. Baz denen küçük moleküllerin farklı özel dizilimlerinden oluşmuş bölgeler. Bu bazları birer harfe benzetecek olursak, genler, rastgele dizilmiş harf çiftleri içinde anlam taşıyan sözcükler oluyor. Sözcüklerin sayısı çok fazla değil. İnsan genomu, herbiri farklı azot fosfat ve şeker gruplarından oluşan küçük moleküllerin ilk harfleri olan A, C, G, T adlarını taşıyan toplam altı milyar bazdan oluşuyor. Birbiri etrafında dolanan iki iplik gibi dizilmiş DNA molekülü, ipliklerden biri üzerindeki bazın, karşı iplikteki bir başka baza yapışmasıyla oluşan baz çiftlerinden meydana geliyor. Bu bazlardan A, yalnızca T ile çift oluşturabiliyor, C ise yalnızca G ile. İnsan genomundaki 3 milyar çift baz dizilimi üzerinde özel bölgeler oluşturan ve çeşitli proteinlerin kodlanma talimatını taşıyan ve bunları yeni kuşaklara aktaran genlerin sayısı 25,000’in altında. ( ntvmsnbc.com )
-
31 Mart 2013 Sivil Darbesi
Efendim, başlıktaki ve yazıdaki 31 Mart tarihi yanlış olmuş galiba. 31 mayıs olamayacak mıydı ? Ayrıca, Darbe İktidarı ele geçirme amacıyla yapılır. Sivillere devletin uyguladığı şiddete baskı denir, zülum denir, faşizanlık denir, diktatörlük denir. Ama " sivil darbe " denemez. Gezi eylemcileri, iktidarı ele geçirmek amacıyla yola çıkmadıkları gibi, daha sonrasında da böyle bir amaç ve niyet geliştirmediler ve böyle düşünmeleri de mümkün değil haddizatında zaten. Hem nitelik hem de nicelik açısından buna uygun değiller.
-
"Laiklik" yerine "Siyasi tarafsızlık" geliyor
Pekala, şimdi ; bunları sanki hiç bilinmeyen şeyler gibi anlatmışsınız. Neticeye ve soruma gelelim. Sizce gelişmiş Batı ülkelerinin devletleri bireyi için var olan / bireyinin yönlendirdiği devletler midir ? Yazdıklarınızdan anlaşıldığına göre öyle : ‘’ Homoeconomicus davranisi bati gibi bireyi olanlar ve bireyi icin var olan devletler icin gecerlidir. Bizim gibi vatandasi devleti icin var olan toplumlar icin degil. Bizim gibi toplumlarda herkes bilsin bilmesin politiktir. Zaten devlet politiktir. ‘’ ‘’ Ortacagda insanoglunun ilerleyisinin baslangici ronesanstir. Ondan sonrada politikm savaslar soz konusudur, taki 18. yuzyila yani kapitalizme kadar. Kapitalizm ile emperyalizme ulasan ulkeler, ekonomik olurken; diger emperyalist olamayan ulkeler hala politik savas vermektedir, ustelik emperyalist ulkelerin ekonomilerine destek vererek. ABDneden Irak'a girdi dersin? Ekonomik cikar, politik savasimi daima diri tutar ki, ekonomik olarak beslensin diye. Ne zaman evrensel hukuk ve insan haklari temelli hak ve ozgurlukler savasi biter, iste bu birey bilinci o zaman politik degill; ekonomik ve kendini dusunen devletini kurar. ‘’ Ve o devlet de Batı gibi emperyalist olmaya başlar. Burada bir tuhaflık, tutarsızlık yok mu sizce gerçekten ? Yazdıklarınıza göre, sizce ideal devlet emperyalist olmalıdır gibi bir anlam çıkıyor. Çünkü, bir devletin emperyalist olmasının ön koşuluna, ülkede hak ve ozgurluk sorununun aşılmasını ve birey bilincinin gelismesini ve bu bireylerin politik vatandaşlar yerine, ekonomik bireyler olarak devletlerini kendilerine hizmet etsin diye kurmalarını koymuş oluyorsunuz. Anlayamadığınız şey; ben sizin hakkınızda yorum yapmıyorum. Ben sizin yazdıklarınıza bakarak ne anlatmaya çalıştığınızı açmaya çalışıyorum. Çünkü yazdıklarınızda anlaşılmayı engelleyen tutarsızlıklar var. Ben size bu tutarsızlıkları gidermek için bir fırsat ve zemin hazırlıyorum farkında olmanız gereken bu. Bakın beyefendi ben yazılanları anlamayacak birisi değilim ve kafanızdan geçenleri okuma yeteneğim yok maalesef. Şunu bilin ki tutarlılık açısından kendi yazdıklarımı da en az sizin yazdıklarınızı değerlendirdiğim kadar değerlendiriyorum. Ya siz kendi özeleştirinizi hiç yapıyor musunuz ? Öncelikle sarılan aynı halk mı ? Bu bir. Ayrıca, dinden uzak olmaları mı nitelik oluyor ? Bunlar sorulan sorunun yanlışlıkları. Yani; devrimin kitleselleşememesini din üzerinden değerlendirmek. Devrimden sonra dine sarıldılar demek ki devrim nitelik taşımıyordu demek nasıl bir anlayış ? Dine din devleti isteyecek şekilde, feodaliteyi tekrar diriltmek üzere mi sarılmışlar ? sorusu da ayrıca sorulabilir. Peki kapitalist ülkelerde neden dindarlar var ? Yoksa Fransız devrimi nitelik taşımıyor muydu ? Efendim, Rusya kapitalizme geçtikten sonra neden Kiliseye el konulan mülkleri geri verildiyse, halk da o nedenle dine geri sarıldı ? Marks’ı anlamak işte yine burada devreye girer. Bu bağlamda, Marks'ın dine bakışını vermekte fayda görüyorum : '' Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek üzüntüye karşı protesto oluyor. Din ezilen insanın içli ezgisini, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığını, manevi olanın dışlandığı toplumsal koşulların maneviyatını oluşturuyor. Din, halkın afyonunu oluşturuyor. '' Kapitalistler ne zaman geleneksel dine destek vermemişler ? Sınıf çelişkisininin acılarını hafifletip, isyanı önlemek için kaderci din anlayışından daha iyi bir enstruman olabilir mi? Bakıyorum sizde çarpıtma olmadığı konusunda çok iddialısınız. Bir kişiyi, olayı, olguyu sorgulamak doğru ve tarafsız kaynaklardan beslenerek ve doğru düşünerek olabilir ancak. Eğer bir kaynağa belli bir bilgi birikimi ile neden-sonuç ilişkilerini kullanarak ve şüpheci yaklaşmazsanız, onun tarafsız yazılıp yazılmadığını anlama şansınız da olmaz. Yoksa, Atatürk dini övdüğü zaman, dua ile meclis açtığı zaman Laiklik mi vardı diye sorarlar adama. Laik olmayan bir devlette milli tanımının da dini bir içerik taşıdığından ( İslam Milleti ) ve dolayısıyla Türk ( Etrak ) ve Kürt ( Ekrad ) etniğini ( biyolojik değil kültürel ) telaffüz etme gereğinden bihaber misin diye de. Sonra, öyle bir anlatıyorsunuz ki, sanki Atatürk Laikliği dine karşı olduğu için ilan etmiş gibi. Eğer dindar olsaymış Laikliği ilan etmeyecekmiş gibi. Ki dine karşı olduğunun da net bir verisi olmamasına rağmen. Kavramlar oturmayınca bu yanılgılara düşmek zor değil tabii. Bunu anlıyorum. Mesela Laiklik, Ulus kavramı ile yapışıktır bunu anlamak gerekir evvela. Laiklikten önceki Türk tanımı ( etnik ) ile laiklikten sonraki Türk tanımının ( ulus-millet ) farkının farkına varmadıkça da bu yanılgılar sürer gider. Bakın efendim, Forumun en tepesinde Tartışma ve Paylaşımların Merkezi yazıyor. " Tartışma " eyleminden ne anlıyorsunuz bilemiyorum. Ama olumlu bulmadığınız izlenimim var. Bir nevi çekişme gibi algılıyor olabilirsiniz. Onun için tekrar vurgulayayım ki, tartışma çekişme değildir. Ve siz de benle ‘’ tartışıyorsunuz ‘’ Yalnızca, Benim öne sürdüğüm bir düşünceye öyle değil dediğiniz için, ben de sizin öne sürdüğünüz bir düşünceye öyle değil dediğim için değil, ki bunun adı ‘’ çekişme ‘’dir. Oysa biz düşüncelerimizi açıklarken temellendirmeye çalışıyor, düşüncemizi destekleyecek kaynaklar buluyor, bilgi aktarımı yapıyoruz. Burada tartışmanın niteliği önemlidir. Zaman zaman sert tartışmaya ( polemik ) dönmesi kişiselleştirmek değildir. Eleştiriler kişiliğe yönelik değil, düşünceye yöneliktir. Düşüncenin çelişkili olup olmaması, mesnetli olup olmaması üzerinedir.
-
"Laiklik" yerine "Siyasi tarafsızlık" geliyor
Bu polemik değil durum tespiti. Ayrıca, polemik konusu olan bir fikir var ve siz o fikre cevap vermelisiniz. Bakın : ‘’ To evolve-evrilmek fiilidir. Evolution-evrimdir. Bir seyin evrilmesi de kendi ic dinamigidir. Ornek dogal secilim, mutasyon v.s. Ayrica evirme, bir ozne icerir. Sanki eviren biri ya da bir guc varmis gibi ki buda akilli tasarimdir. ‘’ Bunlar sizin ifadeleriniz. Buradan ne çıkarmalıyım ? EVİRME ÖZNE İÇERİR DEMİŞSİNİZ. ( EVİRME = EVRİM ) Doğurma = Doğurum gibi. Ben de onu diyorum işte efendim : Evrim, sonradan türetilmiş bir sözcüktür. ‘’ Evre ( safha ) ‘’ dan - l - yapım eki getirilerek türetilmiştir. evre - l - mek İngilizce sözcüklerin karşılıkları da tam olarak; to evolve - evrilmek, gelişmek, dönüşmek evolution - evirilme / evrilim, gelişme / gelişim, dönüşme / dönüşüm to inverse – evirmek, çevirmek inversion – evirme / evrim to revolve - döndürmek revolution - döndürme / döndürüm revolution – devrim yanlış tercümedir. Revolution’un devirmek ile alakası yoktur. Darbe veya Ayaklanma ile şiddet yolu ile iktidar devrilir ve daha sonrasında üst yapıda ileri doğru bir dönüştürmeye / döndürmeye gidilirse ancak buna Revolution ( döndürüm )denir. Her darbe / devirme Revolution ile sonuçlanmaz. EVRIM ALGI ANLAM KAVRAM OLARAK OZNEYI ICERMEZ. AMA BUNUN DOĞRU TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ EVRİLİM ŞEKLİNDE OLMALIYDI. ANLATMAYA ÇALIŞTIĞIM BU. EVRİM, SONRADAN TÜRKÇEYE AYKIRI BİÇİMDE YANLIŞ TÜRETİLMİŞ BİR SÖZCÜKTÜR. ‘’ EVRE ( SAFHA ) ‘’ DAN - L - YAPIM EKİ GETİRİLEREK TÜRETİLMİŞTİR. EVRE - L – MEK ( KENDİ KENDİNE SAFHADAN SAFHAYA GEÇMEK ) Dolayısıyla, Homo economicus davranışının, iddianızın aksine yalnızca devletin birey için olduğu bir devlet düzeni anlayışında bulunması şart değildir.
-
"Laiklik" yerine "Siyasi tarafsızlık" geliyor
Sayı, amaca göre az ya da çok olur. Ama her ikisi durum da o şeyin Niceliğini niteler. Mesela, devrim için, işçi sayısı çoksa nicelik açısından üstün, az ise nicelik açısından zayıftır. Mesela, sosyalist devrime karşı ‘’ karşı devrim ‘’ yapan da bilinç taşıyabilir o zaman, öyle mi? Beyefendi, bir soru sormuştunuz onu cevapladım. 70’lerde Kürt hareketi yoktu demiştiniz. Ben de var olduğunu gösterdim. E, o zaman 27 Mayıs’ı neden devrim olarak görmüyorsunuz ? Dönemine göre, dönemindeki çağdaşlık düzeyine göre değerlendirin bugüne göre değil. Zira, 50 sonraki çağdaşlık değerlerini, düzeyini şimdi bilemeyeceğimizi söylediniz ki doğrudur. Efendim, darbenin bir amacı vardır ve iktidara yapılır. O nedenle 60, 71, 80 darbeleri yapanlarsa göre, o zihniyete göre başarılıdır. Tabii ki kendi penceremden bir bakış bu. 60 hak ve özgürlükler açısından ileridir. 71, 80 geridir. 12 Mart 71, 60’la gelen örgütlenme özgürlüğü ortamında gelişen solun MDD amaçlı darbe girişimine ( 9 Mart 1971 ) karşı yapılan darbeydi. İktidarı devirme darbedir. Devrim yapacak olanlar da önce iktidarı ele geçirir, sonra devrimini yapar. Devrim yalnızca değiştirme değildir, en azından mevcut olandan daha ilerici, çağdaş bir nitelik taşıması gerekir. Ne ilgisi var efendim ? Osmanlı devrildiğinde bu Osmanlıya göre karsı devrim değildir, darbedir. Cumhuriyet yıkıldığında yıkanlara göre bu bir devrim olmaz. Çünkü, onların literatüründe böyle bir kavram yok. İyi de beyefendi zaten Fransa’da Sosyalist devrim yapıldı diyen yok ki efendim. Fransa’da Burjuva devrimi yapılmıştır. Dolayısıyla, O halde neden ‘’ Fransa’da Köylüler, burjuvalar çıkarının bilincinde değil miydi 1789’da ? ‘’ soruma ‘’Mantiken olamaz. Cunku ancak isci sinifi varligi ve bilinci burjuvanin farkinda olur. Ustelik zaten o devirdeki devrimi yapanlar burjuvaydi. Yani feodalitedeki beylerin yerini aldilar. ‘’ diye cevap vermeniz anlamsızmış, değil mi ? Burjuvalar, devrim öncesi üst yapı değildi. Üst yapı Aristokrasi sınıfı idi. Burjuva devrimi burjuva öncülüğünde Aristokrasiye karşı yapılır, Proletarya devrimi proletarya öncülüğünde Burjuvaziye karşı yapılır. Efendim, ben de size yukarıda niceliği, niteligi, devrimi, darbeyi karsı devrimi açıkladım. Okuyunuz, ona göre değerlendiriniz. Verilen desteğin nitelik taşıdığı anlamına geleceğini söylemiş değilim. O sizin anlamanız. Ben ‘’ nitelik taşıyan kritik bir nicelikten ‘’ bahsediyorum ve ne Rusya’da ne de Türkiye’de Çarlığı yada Padişahlığı isteyenlerin sayısı kritik değeri aşmaz diyorum şu an itibariye. O nedenle zaten tüm meşrulaştırmalar ‘’ mecburen ‘’ demokrasi söylemleri / kandırmacası ile yapılabiliniyor Ak parti tarafından. 10 – 20 yıl sonrası mechul tabii. Bu nitelik taşıyan kritik nicelik, karşı nitelik lehine zayıflayabilir. İktidarın sürekli dindarlıktan bahsedilmesini isteyen, dindarlığın ‘’ dinsizlere ‘’ karşı iktidar tarafından korunacağına inanan, iktidarın uygulamalarını dinsel baskı olarak görmeyen tersine memnun olan, belediye hizmetlerinden memnun, emperyal duygularını kabartan posta koymaları gören, ülkenin AVM’ler, Havaalanları, Köprülerle geliştiğine inanan, Ak Partiye üye olmakla kendi bireysel işsizlik sorununun çözüldüğünü gören, alım – satım işleri krizlerle aksamayan vs. vs. bir seçmen oy verirken kendi doğruları açısından bilinçsiz midir sizce ? Dedim ya, Nitelik kavramını dar bir anlamda, size göre-olumlu bilinçlilik anlamında biliyor ve kullanıyorsunuz. Size göre olumsuz / geri / sizin fikirleriniz doğrultusunda olmayan bilinçlilik , farkındalık nitelik değil. Herkesin zihninde farkında olarak yaptığı bir eylem hakkında onu neden yaptığının bir açıklaması vardır. Siz beğenseniz de beğenmeseniz de, bilinç düzeyini geri bulsanız da bulmasanız da bu da bir bilinçtir.
-
"Laiklik" yerine "Siyasi tarafsızlık" geliyor
Efendim, Laiklik ile ilgili olarak Turkiye'de sag ya da sol iktidarlarda fark olmadığını size düşündürten nedir ?. Evet, devletin dininin ya da dini bir tarafının olmaması gerekir. İlgili başlıkta ( Laiklik – Sekulerlik farkı ) anlattığım gibi, Diyanet kuruluşu itibariyle ilk Cumhuriyet döneminde devrimci bir işlev taşıyordu. Sonrasında adım adım yozlaştırılıp siyasetten özerk yapısı aşındırılarak en son Ak Parti ile bir fetva makamı haline getirilmiştir. Sizin savunduğunuz gibi baştan itibaren devlet dine karışmamış, kontrol etmemiş olsaydı, o özel dini kuruluşlar çok daha önceden bir dini devleti kurarlardı. Ne gibi farklı politikalar ? İktidarlarin farkli kendi politikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmeleri iddianıza 70’lerin Ecevit CHP’si ve 90’ların Erbakan RP’si de dahil mi? 60’dan itibaren yerleşen Askeri vesayeti ve bu askeri yapının NATO doğrultusunda Yeşil Kuşak politikalarının hamisi olmasını neden göz ardı ediyorsunuz ? Dolayısıyla dediğiniz hem doğru hem de yanlış. Zira, 70’lerin Ecevit CHP’si ve 90’ların Erbakan RP’si dışında, evet, iktidarların pek farklı olmayan kendi politikalarını devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmeleri olmuştur. Ama bu sizin söylediğiniz gibi iktidarların Ak Parti’nin aksine devleti doğrudan kontrol edemediği zamanlara aitti. Ecevit 80’de, Erbakan 98’de müdahale ile karşılaştı, unutmayın. Konu ben değilim ve sen de kendini benden üstün görür tavrından vazgeçmen gerekir artık. Lütfen konuyu bulandırma ! Anlamsız bulduğum geçmiş bir olayı bugünün değerleriyle yargılayıp, çağdaş değildi demen idi. Buna cevap verin. Yukarıda da Ak Partinin kendi politikalarini devlet eliyle halka kabul ettirme ve yonlendirmelerine bakıp diğer hükümet dönemlerine genellemişsiniz. Aynen, bugün ki çağdaş değerlere göre 30’ları, 40’ları değerlendirmeniz gibi. Yöntem yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum. O dönem kimse laikliği tartışmıyorsa, o halde neden ‘’ Bir siyasi partiyi solcu/sağcu yapan onun piyasa düzeni yanlısı/karşıtı olmasıdır, sosyal devlet yanlısı/karşı olmasıdır, işçiden yana/patrondan yana olmasıdır, insan haklarından yana/karşıtı olmasıdır. ‘’ önermeme itiraz edip; ‘’ Hayir efendim, Turkiyedeki algi oyle degildi. Sag algisi-muhafazakar dinci ve milliyetci, fasist Sol algisi-sosyal demokrat, sosyalist, marksist/Leninist ‘’ dediniz.-? Ne gibi ? Mesela ? Doğru ama, bu dediğiniz - yukarıda ve ilgili başlıkta da defalarca anlatmaya çalıştığım gibi - dönüşüm tamamlandığında kaldırılması öngörülen dönemsel bir devrim gerekliliğiydi. Köy enstitüleri önce nasıl işlevininin içi boşaltılıp fiilen, sonrasında resmen kapatıldıysa, Diyanet de önce işlevinin içi boşaltılıp, sonrasında o haliyle siyasi açıdan kullanışlı olmasından dolayı kapatılmadı. Son dönemde de bir fetva makamına dönüştü. Öyle değil efendim. Milli kavramı o dönemde, 1928’e kadar dini bir içerik taşıyordu. Efendim, son sorunuz bugüne ait değil, devrimin hemen sonrası yıllara aitti. Ayrıca, devrim öncesi üst yapı Burjuvazi değildi, Aristokrasiydi. Yapılan da zaten Burjuva devrimiydi ve nitelik taşıyanın Burjuva olması gerekiyordu ve öyleydi de. Serfler, köylüler de en azından feodallerden kurtulmak isteği, bilinci taşıyordu. İşçi Sınıfı bir nicelik değildir, niteliktir. Bir sınıfın işçi olması onu niteler. İşçi niteleyen, sınıf nitelenendir. Devrim öncesi Rusya’sında sonrasında devrime öncülük edecek nicelik olarak zayıf ( sayıca az ) ama nitelik olarak gelişmiş ( işçi sınıfı bilinci olan ) bir işçi sınıfı vardı dedim. Burada çelişki aramıştınız. Çünkü, Nicelikten anladığın yalnızca ‘’ kitle ‘’
-
Laik-Sekuler Farki Uzerine
Yeni farkettim gerçekdışı bilgiyi: Şu halde, protestanlık da " deist panteist, panenteist, ateist, anti ve nonteist ve bilimum tanrisal bakis acilarindaki dinsel teizm disi her ideolojik inanc "tan biri oluyor. " Sezar'ın hakkını Sezar'a, Tanrı'nın hakkını da Tanrı'ya verin " Markos İncili
-
VİCDAN NEDİR ?
SİZCE VİCDAN NEDİR ? Çeşitli sözlüklere göre vicdan tanımları: vicdan(1. anlamı) Ar. vicd¥n a. (vicda:nı) Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç: “ Tüm insanlar dünyaya, kafa ve yüreklerinde bir iç mahkeme ile gelirler. Bunun adına vicdan denir. ” -A. Boysan. Güncel Türkçe Sözlük vicdan(2. anlamı) bk. törel bilinç BSTS / Felsefe Terimleri Sözlüğü 1975 vicdan(3. anlamı) İng. conscience Kişinin tasarladığı ya da yapmakta olduğu davranışlarının uygun olup olmadığını kestirmesini sağlayan törel değerlerinin dizgeleştirilmiş durumu. BSTS / Ruhbilim Terimleri Sözlüğü 1974 Vicdan(4. anlamı) Köken: Ar. Cinsiyet: Erkek Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç. Cinsiyet: Kız Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç. Kişi Adları Sözlüğü
-
MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Size cevabım alakasız olmuş. “ zaman göreceli oluyor “ cümlenizi “ zaman görecelidir “ şeklinde anlamışım. Bu söylediğiniz doğrudur efendim. Yani, “ zaman göreceli / zamana göre değişen “ doğru bilgi / bilgiler. Bilim değişmezse( yeni gelişmeler ) teknoloji de değişmez. Fakat, aynı zamanda teknoloji değişmezse bilim de değişmeyebilir. Aslında bu kısmı biraz daha açsanız iyi olur. Ne demek istediğinizi tam anlayamadım. Buna “ hiçbir şey yoktan var olmaz, vardan yok olmaz “ prensibi de dahil midir ?
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Bu da 4.sü: " Mantıksal Olabilirlik Olasılığı şeklinde bir kullanım doğru mudur ? " http://www.turkish-media.com/forum/topic/310878-mantiksal-olabilirlik-olasiligi-seklinde-bir-kullanim-dogru-mudur/?do=findComment&comment=1042471
-
Vicdan mı, Vijdan mı ?
Vicdan mı, Vijdan mı ? Kelimenin doğru kullanılışı "VİCDAN" şeklinde olmalıdır. Vijdan yanlıştır. vicdan vicdan(1. anlamı) Ar. vicd¥n a. (vicda:nı) Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç: “ Tüm insanlar dünyaya, kafa ve yüreklerinde bir iç mahkeme ile gelirler. Bunun adına vicdan denir. ” -A. Boysan. Güncel Türkçe Sözlük vicdan(2. anlamı) bk. törel bilinç BSTS / Felsefe Terimleri Sözlüğü 1975 vicdan(3. anlamı) İng. conscience Kişinin tasarladığı ya da yapmakta olduğu davranışlarının uygun olup olmadığını kestirmesini sağlayan törel değerlerinin dizgeleştirilmiş durumu. BSTS / Ruhbilim Terimleri Sözlüğü 1974 Vicdan(4. anlamı) Köken: Ar. Cinsiyet: Erkek Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç. Cinsiyet: Kız Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç. Kişi Adları Sözlüğü
-
Mantıksal Olabilirlik Olasılığı şeklinde bir kullanım doğru mudur ?
- MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Herkesi bağlayıcı olan nesnel olmuyor mu efendim ? Yapmayın !- Evrensel-İnsan'a Sorular..
Bu ifade size ait değil mi efendim ? Yapmayın artık bu kadar da olmaz Wikipedia’ya göre : “ Epistemoloji Temel Kavramlar Doğruluk Bilgi, öznenin nesne ile kurduğu bağdan çıkan üründür. Bu bağa ise bilgi aktı denir. Bilinç sahibi bir varlık olan insanın nesneye yönelmesi ile bilgi oluşur. Bilginin, bilginin alındığı nesne ile çakışması ve uyumu doğruluktur. Doğruluk; algılar, kavramlar, bilimsel kuramlarla nesnel gerçek arasındaki uygunluktur. Fakat doğru bilginin imkânlılığı felsefe tarihinin en büyük sorularından biridir....Burada bir örnekle konuyu izah etmek gerekirse "altın sarıdır" ve "altın madendir" diye iki önermemiz var burda ilk önermede altının sarı olması doğru veya yanlış olabilir ama altın madendir önermesi doğrudur zira nesnenin uygunluğu söz konusudur. Bir de bir nesnenin doğru olabilmesi için aranan iki şart vardır. anlamlılık ve tutarlılık/geçerlilik. Anlamlılık: Önermenin anlamlı olması bir nesneye işaret etmesidir. Mesela "koyun moyun" ikilemesinde "koyun" anlamlı bir kelimedir ama "moyun" anlamsızdır zira bir nesneye işaret etmez ondan doğruluğundan veya yanlışlığından söz edilemez. Tutarlılık: bir önermenin bir defada doğrulanabilir olması yani yargıya bir defa uygunluğudur. geçerlilik ise; tutarlı olan önermenin her durumda doğrulanabilir olmasıdır. Mesela "madenler metaldir" önermesi tutarlıdır zira metal olan madenler vardır ancak tüm madenler için geçerli değildir bu önerme. "madenler yer kaplar" önermesi ise hem tutarlı hem de geçerlidir. Gerçeklik Gerçeklik bilinçten bağımsız olarak nesnel dünyada bulunan varlıklardır. Yani nesnenin kendisidir.Genellikle doğruluk kavramı ile aynı anlamda kullanılmaktadır fakat felsefede bu iki kavram farklıdır. Doğruluk bilgiye ait bir özelliktir ve özneye bağımlıdır ama gerçeklik ancak nesnel dünyaya ait bir varlığın özelliği olabilir. Nesnel dünyada var olan ama bir insan tarafından algılanmamış bir şey yine de gerçektir. Bilgi ile gerçeğin uyumu bilginin doğruluğunu sağlar. Temellendirme Ortaya atılan bilgilerin dayanak noktasıdır.Felsefede birçok bilgi ortaya atılır bu bilgilerde çeşitli yollarla temellendirilir. Felsenin doğuşunda büyük bir etkiye sahiptir Mantık İçinde bulunduğumuz evrenin, doğanın henüz tamamını keşfedemediğimiz ilkeleri ve yasaları vardır. Aynı şekilde bilgiler arasında da bu tür bir ilişki vardır. Düşüncelerin de arasındaki ilişkiyi düzenleyen ilke ve yasalar vardır. Mantık düşünmenin temel yasalarını arar ve saptar. Mantık bilginin içeriğinin doğruluğu ile ilgilenmez, bilgiler arasındaki ilişkilerin doğruluğu ile ilgilenir. “ ( en.wikipedia ) “ Gerçeklik Gerçeklik bilinçten bağımsız olarak nesnel dünyada bulunan varlıklardır. Yani nesnenin kendisidir.Genellikle doğruluk kavramı ile aynı anlamda kullanılmaktadır fakat felsefede bu iki kavram farklıdır. Doğruluk bilgiye ait bir özelliktir ve özneye bağımlıdır ama gerçeklik ancak nesnel dünyaya ait bir varlığın özelliği olabilir. Nesnel dünyada var olan ama bir insan tarafından algılanmamış bir şey yine de gerçektir. Bilgi ile gerçeğin uyumu bilginin doğruluğunu sağlar. “ “ Bilginin imkânı ya da imkânsızlığına yönelik düşünceler çerçevesinde, özne'nin ilişki kurduğu nesnenin görüntüsünün ardındaki gerçek özünü tanımlama çabası olan numen, somutun ifade bulduğu "fenomen"'in karşıtı olup, varoluşsal özü ifade eder. Herhangi bir varlığın algımızdan bağımsız, kendi içinde oluşudur. “ ( tr.wikipedia ) '' According to constructivists the world is independent of human minds '' ( en.wikipedia ) Türkçesi : Yapılandırmacılara göre, dünya insan zihninden bağımsızdır. Demek ki, iddia ettiğinizin aksine, o alıntının yukarıdaki ilk cümlesinde geçen “ Dünya “ fenomen değil, numen anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla, ilk cümle Fenomenin varlık hakkındaki tüm gözlemi ve algıyı vermediğini ortaya koyar. Ve bu ortaya koyuş ontolojik bir iddiadır efendim, bu çok açık ve net ! Bunu görmeniz lazım artık.- MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Açık değil mi efendim ? Olgu nesnel olabilir demiştiniz. Şimdi de, olgu nesnel değildir dediniz.- Evrensel-İnsan'a Sorular..
Efendim, constructivist epistemology maddesinden alıntıladığım paragrafın ilk cümlesinde fenomenin kendisinden bahsediliyor, bilgisinden değil. “ Gerçeklik Gerçeklik bilinçten bağımsız olarak nesnel dünyada bulunan varlıklardır. Yani nesnenin kendisidir.Genellikle doğruluk kavramı ile aynı anlamda kullanılmaktadır fakat felsefede bu iki kavram farklıdır. Doğruluk bilgiye ait bir özelliktir ve özneye bağımlıdır ama gerçeklik ancak nesnel dünyaya ait bir varlığın özelliği olabilir. Nesnel dünyada var olan ama bir insan tarafından algılanmamış bir şey yine de gerçektir. Bilgi ile gerçeğin uyumu bilginin doğruluğunu sağlar. “ ( tr.wikipedia ) Kendisinden bahsedilen Fenomen varlığa ilişkindir. Bu bir numen ( öz ) olduğu iddiasıdır. “ Numen (Noumenon) veya Ding an sich, yani "kendinde olan şey", Kant felsefesinde fenomenin ötesindeki bilinemez ve tanımlanamaz "gerçeklik", "gerçek bilgi" manasındadır. Bilginin imkânı ya da imkânsızlığına yönelik düşünceler çerçevesinde, özne'nin ilişki kurduğu nesnenin görüntüsünün ardındaki gerçek özünü tanımlama çabası olan numen, somutun ifade bulduğu "fenomen"'in karşıtı olup, varoluşsal özü ifade eder. Herhangi bir varlığın algımızdan bağımsız, kendi içinde oluşur. " ( tr.wikipedia ) Yani, constructivist epistemology maddesinden alıntıladığım paragrafın ilk cümlesi, Fenomenin varlık hakkındaki tüm gözlemi ve algıyı vermediğini ortaya koyar. Ve bu ortaya koyuş ontolojik bir iddiadır. '' According to constructivists the world is independent of human minds '' ( en.wikipedia )- Evrensel-İnsan'a Sorular..
- MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Bu iki önerme çelişmiyor mudur ?- MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Olgu Nesnel bilgi değil midir ?- ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Efendim yazdıklarınızda tutarsızlıklar var. 1- Fenomen zaten İnsanoğlundan bağımsız ise, neden alıntıda Yapılandırmacılara göre öyle olduğu özellikle vurgulanmış. " Bilindiği gibi " falan denebilirdi. 2- İlk cümlede fenomenin kendisinden bahsediliyor, bilgisinden değil. Kendisinden bahsedilen Fenomen varlığa ilişkin değil midir ? Bu bir numen ( öz ) olduğu iddiası değil midir ? Yani, ilk cümle Fenomenin varlığı hakkındaki tüm gözlemi ve algıyı vermediğini ortaya koymaz mı ?- MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Cisimlerin yerçekimine tabi olarak düşmesi bir olgu değil midir ?- MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Matematiğin bilimsel bilgisi nesnel değil midir ?- MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Matematik bilim değil mi ? Bilimsel bilgi üretmez mi ?- MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Cisimlerin yerçekimine tabi olarak düşmesi bir olgudur ve bu nesnel bir bilgidir.- MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Herkesi bağlayan bilgi nesnel olmuyor mu ? - MUTLAK DOĞRU VAR MIDIR ? DOĞRU GÖRECELİ MİDİR ?
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.