Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Canraşit

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Canraşit tarafından postalanan herşey

  1. Fenomende Determinizm olabileceğini söylemek core faith değildir. Ki böyle bir şey söylenmiş de değildir. Yalnızca, olmayacağının gözlemi yoktur denilmiştir. Gözlem vermeyen hakkında fikir belirtmek ise bilimsel değil, inançsal olur. İşte asıl burada sorgulamadan, core faith ile teslim olma mantığı vardır. Bilimin bir yargısını sorgulamadan kabullenme ve tersini ispatlayana da bilimsel yanıt verememe durumu. Bir nevi dogmacılık. Her soyutlanmış olanın doğuştan geldiği söylenmiş olsa öyledir de, böyle bir şey söylenmiş değildir.
  2. Canraşit şurada cevap verdi: Canraşit başlık Felsefe
    Qua felsefesi ile düşünen serbest düşünür, kavramları genel geçer anlamlarıyla kullanır, kendi bakış açısına göre değil. O yüzden, kullanılan kavramlardan baştan şüphelenilmemiştir tarafımca.
  3. Bilim Kurgu bilim ve teknolojiden yola çıkarak yapılır, Metafizik'ten değil. ( Örnekler; ışın tabancası, ışın kılıcı, ışınlanma, zaman makinesi vs. )
  4. Canraşit şurada cevap verdi: Canraşit başlık Felsefe
    Akil ile akilci ayni olmadığını yazmıştım. Zaten sorun da bundan kaynaklanıyor. Yani; akıl ile düşüncenin farklı zannedilmesi. Tıpkı, bilincinde tek yanlı anlaşılması gibi. Aslında, buradaki geneldeki çarpık bakış şudur: “ Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca. “ ( Ben vicdana vicdan demem, vicdan benim doğrularıma uymadıkça ) Böyle olunca da, yani; mantık yürütmeler bu yanlış üzerinden yapıldığı için yanlış çıkarımlara varılıyor ve neticede aynı kavramlarla düşünülmediği için karşılıklı anlaşma ve fikir birliği oluşamıyor.
  5. Efendim, bu başlıkta geçen " Laik Müslüman " tanımlamasını, o kişinin kendini tanımlaması diye düşünüp itiraz ettiniz. Ben de, bu o kişinin kendisini tanımlaması değil, başkasının onu tanımlaması dedim. Bunun üzerine siz de ister kendisi kendisini tanımlasın, ister başkası onu tanımlasın " olabilir, doğrudur, farketmez " dediniz. Oysa, baştan yazılanı kişinin kendini o şekilde tanımlaması zannedip " yanlış " bulmuştunuz.
  6. Ruh Bilim Kurgu mu oluyor şimdi ?
  7. Evet, algısızlık devam etmiş.
  8. İnsanoğlu, kendisinin beyinin determine edebilme yetisinin fiziksel nedenlerini de bir şekilde açıklamak ister. Fenomende “ gözlem ve yanlışlanabilirlik “ çerçevesi içinde determinizmin bulunması , "ne yapayim bu benim dogam, ne yapayim boyle dogmusum" temelli teslimiyetci biatci caresizlik iceren akilli tasarim zihniyetini gerektirmeyeceği gibi, bunu böyle sanmak yalnızca Kaos teorisini anlamamakla mümkündür. Temel korkular doğuştan gelir ve soyutturlar. Bunu ilgili başlıkta ( VİCDAN NEDİR ? ) ispatlamıştım. İnancsal ideoloji dogru v.s. temelli corefaith ile dogar diyen olmuş mu ?
  9. @@democrossian bey haklıdır. Eşitliklerin sağ taraflarının bir diziyi gösterdiği düşüncesi yalnızca şartlanmışlık temelli bir inançtan ibaret olur. Gözlemlenen olgu yalnızca alt alta sıralanan 3 haneli 6 adet rakamdır. Kuralın gözlemlenen bu olguya göre çıkarılması gerekir. Yok bu soru eşitliklerin sağ taraflarının bir diziyi gösterdiği temeline dayanıyorsa, o zaman dikkatli olanlar; @@rebul bey ve @@dennise beydir. Ayrıca, onların açıklama yapmamalarını ön yargı ile değerlendirip tam not vermemek, gözlemlenmeyen hakkında fikir belirtmektir. Yani; bu bakış da inançsaldır, bilimsel değildir.
  10. Ülkemizde insanlar geri dönüşümün öneminin bilincinde olsalar bile ve cam, kağıt, plastik, metal atıklar için belediyeler tarafından mahallelerde ayrı konteynerler konulmuş olmasına rağmen, atık toplamakla geçimini temin eden insanların zaten normal konteynerlerden bunları topladığını düşünüyor ve atık ayrıştırmasını yapmayıp, zahmet edip de geri dönüşüm için ayrılan konteynerlere bunları atmıyorlar. Oysa, atık toplamakla geçimini sürdüren insanlar " para etmediği " için her atığı toplamıyor. Örneğin; naylon torbaları, ambalaj atığı naylonları ( peynir konulan streç naylon ), kırık camlar, kullanılmış hazır jiletler ( ki çöpü karıştıran için ayrıca bir tehlikedir bu ! ) vs. vs. Bunun çözümü, atık toplamakla geçimini sürdüren insanları Belediyelerin işe almasıdır. Bu yolla hem atıklar daha bilinçlli bir şekilde toplanmış olur, hem de bu insanlar sosyal güvence altına alınmış olurlar.
  11. Şiddet Gördü Meleğini Arıyor Tarih08 Temmuz 2013, 18:00 Editör Yaren Nur ( Hayvanseverler Gazetesi ) İSTANBUL Bu minik çok sıcakkanlı ve sevgi dolu. Yediği bir tekme nedeniyle boynu zedelendi ancak iyileşiyor. Onu asla incitmeyecek ve terk etmeyecek ailesini arıyor bekliyor. İLETİŞİM:0532 270 90 58
  12. Sıcak Bir Yuva ve Sevgi Dolu Bir Kucak İçin İki Sene Beklemek!... Tarih 23 Temmuz 2013, 16:30 Editör Zeynep Öner ( hayvanseverler Gazetesi ) İstanbul / Bakırköy 2 yaş civarı bir kız kendisi. O da barınaktan kurtarılan körlerimizden. Hem kör, hem geçirdiği hastalıktan dolayı denge problemi var, hem kulakları az işitiyor. Hepsi için tedavilerini oldu. Tüm yaşadıklarına rağmen o inadına insancıl, inadına sevgi delisi, inadına bıcır bıcır konuşan bir geveze. Üstüne üstlük tam sevilmelik tombik tosuncuk bir pamuk. Onunla ilk tanıştığımızdan bu yana 2 seneye yaklaştı yuva bulma çabalarımız. O hala yuvasız, hala klinikte ailesine kavuşmayı bekliyor. Onun bekleyişini sonlandıracak ailesi sen olur musun? İletişim: 0532 203 15 12 Yer: İstanbul / Bakırköy
  13. Keserler, normal. Çünkü, başta " çevrecinin daniskası " var.
  14. Bilim kurgu Fizik Ötesi ( Meta fizik ) ile aynı şey değildir.
  15. Canraşit şurada cevap verdi: Radya başlık Havadan Sudan Konular
    Kısa ve öz ifade ettiğim Karma Felsefesi ile ilgili bir görü kazanabilmek için aşağıdaki yazının bulunduğu link faydalı olacaktır: " Karşıtların Birliği ve Karşılıklı İç İçe Geçişi Doğada nereye bakarsak bakalım karşıt eğilimlerin bir arada varolma dinamiğini görürüz. Yaşamı ve hareketi doğuran bu yaratıcı gerilimdir. Bu, Herakleitos (İ.Ö. 500 dolayları) tarafından iki bin beş yüz yıl önce anlaşılmıştı. Hatta bu, Çin’deki ying ve yang düşüncesinde ve Budizmde olduğu gibi, bazı Doğu dinlerinde de mevcuttur. Burada diyalektik mistik bir biçimde açığa çıkmakla beraber, doğanın işleyişine ilişkin bir sezgiyi yansıtır. Hindu dini, yaratılış (Brahma), istikrar ya da düzen (Vişnu) ve yıkım ya da düzensizlikten (Şiva) oluşan üç aşamayı ortaya koyduğunda, diyalektik düşüncenin tohumunu taşımaktadır. Kaos matematiği konulu ilginç kitabında Ian Stewart, “evcilleştirilmemiş” tanrı Şiva ve tanrı Vişnu arasındaki farklılığın, iyi ve kötü arasındaki karşıtlık olmadığına, ahenk ve ahenksizlik ilkesinin birlikte tüm varlığın temelini oluşturduklarına dikkat çeker: Aynı şekilde, matematikçiler düzen ve kaosu altta yatan tek bir determinizmin iki farklı görünümü olarak görmeye başlıyorlar. Ve bunların hiçbirisi yalıtık bir halde bulunmamaktadır. Tipik bir sistem, kimisi düzenli kimisi kaotik çeşitli durumlarda bulunabilir. İki karşıt kutup yerine sürekli bir tayf vardır. Ahenk ve ahenksizliğin müzik güzelliği içinde birleşmesi gibi, düzen ve kaos da matematiksel güzellik içinde birleşirler. [15] Herakleitos’ta tüm bunlar esinleyici bir öngörü niteliğindedir. Şimdi bu hipotez muazzam miktarda örneklerle doğrulanmıştır. Karşıtların birliği atomun bağrında yatmaktadır ve tüm evren moleküllerden, atomlardan ve atomaltı parçacıklardan oluşmaktadır. R. P. Feynman konuyu çok güzel açıklamaktadır: Her şey, hatta biz kendimiz de, çok düzgün biçimde dengelenmiş, son derece güçlü bir şekilde etkileşen küçük tanecikli artı ve eksi parçalardan oluşmaktayız. [16] " http://www.marksist.net/AI/3_diyalektik_materyalizm.htm
  16. Şimdi, algısızlıktan söz edebilmek için, öncelikle, " bakıp da görülmeyen " 97. ve 98. iletilerden haberdar olmak gerekir.
  17. Efendim, siz ilk yazınızda, bu başlıkta birisinin bir şeyler anlatabilmek için kişiyi " Laik Müslüman " diye tanımlamasını, o kişinin kendini tanımlaması diye düşünüp itiraz etmediniz mi ? Benim itirazım, bu başlıkta birisinin bir şeyler anlatabilmek için onu " Laik Müslüman " diye tanımlamasının yanlış olmadığı, bunun kişinin kendini tanımlaması olmadığını göstermekti yalnızca.
  18. Canraşit şurada cevap verdi: Canraşit başlık Felsefe
    Düşünce ve davranışta zaten duygu ve akıl vardır. Bilincin hem duyguyu hem akli algilaması için düşünce ve davranışın da duygu ve akıl içermesi gerekir. Yukarıdaki ile çelişmiş. Bilincin hem duyguyu hem akli algilaması için düşünce ve davranışın öncelikle nötr duygu içermesi gerekir. İlk aşama kendi subjektif duygulardan sıyrılma, ikinci aşama karşıdakinin duygularının subjektifliğini kendi subjektifliği yapmaktır. Bu da bilinçle yapılır, akıl burada dengeleyici işlev görür. Mesela, karşımdaki üzgündür çünkü spor araba alacak parası yoktur. Benim ise doğru dürüst yiyecek ekmeğim yoktur. Subjektif doğrularımı oluşturan bilinç bana insanlara yardım etmek gerektiğini söyler. Ama akıl buna karşı çıkar bilincimi gerçekçi bir zemine oturtur. Ondan sonra oluşan bu bilinçle karşıdakine beslediğim subjektif duygulardan sıyrılmam gerekir ki, onun neden spor araba alamadığı için üzüldüğünü anlayabileyim ve bu anladığımı ona ifade edebileyim. Onu anlamazsam öfke duyarım ve karşımdakini dıştalarım. O da bana empati yapamıyorsa benim vicdansız olduğumu düşünür. İşte vicdani değerleri oluşturan subjektif doğruların hayata geçirilmesi empati yetisi sayesinde mümkün olur. Düzeyini ise bilinç düzeyi belirler. Anlayış zaten empati ile mümkün olur. Empati de karşı tarafa hak vermek gerekmez, esas olan duyguyu anlamaktır. Onun için, memnun etmek için karşı tarafın ne hissettiğini anlamak gereksizdir. Yalnızca, onu kızdıracak sözlerden kaçınmak, memnun edecek sözler söylemek yetecektir. Bu samimiyetle yapılmadığı sürece empati söz konusu değildir. Burada akılcılık devrededir. Bilinç değil. ). Bu yazılanlar " sallapati "dir. Empati yüksüzlük değildir. Yani; empatinin varlığı sempatiyi, yokluğu anti patiyi getirmez. “ Empatinin Sempatiden Farklılığı Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz yada seviniriz. Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır. Kendimizi sempati kurduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir; sempatide "yandaş" olmak esastır. Empati kurduğumuzda ise karşımızdaki kişiyle aynı duyguları ve görüşleri paylaşmamız gerekmez; sadece onun duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışırız. Bir insanı anlamak başka şeydir, ona hakvermek başka şey. Empatide anlamak, sempati de ise anlamış olalım ya da olmayalım, karşımızdakine hak vermek sözkonusudur. “ http://www.toplumsalempati.com/sag/detay.asp?id=46 “ Empati, sadece karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlayıp bunu ona bildirmektir. Bunu en sağlıklı şekilde yapabilmenin yolu da bir an için karşımızdaki kişinin ayakkabılarını giymekten geçer. Empati, olaylara onun gözüyle bakıp, onun ne düşünüp ne hissettiğini anlayabilmektir. Ona hak vermeyebiliriz hatta onu hatalı buluyor olabiliriz; o an onun duygularına ortak olmayız ama onu anlarız; ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlarız, sadece anlarız. Onu yargılamadan, neden öyle davrandığını anladığımızı hissettiririz. “ http://www.kuraldisi.com/saim-koc/yazilari/butun-yazilar/sempati-ve-empati/ Karşı tarafın karşıya alınmaması gerektiği empati yapacak olanın mantık temelindeki düşüncesidir, yani akıldır. Sahi akıl nedir ? “ Immanuel Kant'a göre aklın sınırları şöyle çizilmiştir: “ Akıl, fenomenlerin benzerliğinden kurallara varma yeteneğidir.“[1] Başka bir yerde de Akıl, kösnüllüğü kendi sınırlarını genişletemeden kısıtlar demektedir. Rudolf Eisler'in kapsamlı tanımına göreyse, ”Akıl (logos, epistêmê, intellectus, intelligentia, ratio, entendement, understanding) geniş kapasmıyla kösnüllüğün karşısındaki zekâ olan düşünme gücüdür. Daha dar bir kapsamdaysa akıl, anlayış karşısında ruhun bir bütün olarak anlama, (doğru) kavrama (soyutlama) hükme varma kapasitesidir. Kısacası akıl, birbiryle bağlantı kurarak kıyaslayan, inceleyen düşünce ve anlama, yani kelimelerin ve kavramların anlamlarını bilme yeteneği demektir. Akl-ı selim (bon sense) ise özel bir eğitim almadan normal insanda doğal olarak mevcut olan, normal, metodik olmakdan uzak ve dolayısıyla yanlış sonuçlara daha kolay varabilen kavrama ve hüküm verme gücüdür. “ Arthur Schopenhauer'de akıl, sebep ve sonucu ayırt etmektir: “ Maddenin öznel bağıntısı veya aynısı olan nedensellik akıldır ve bundan başka bir şey değildir. Tek işlevi ve tek gücü nedenselliği kavramaktır. “ “ ( tr.wikipedia ) Burada da aynı hata, akıl ve düşünceyi farklı anlamlarda sanmak. Vicdani değerleri oluşturan subjektif doğruların hayata geçirilmesi empati yetisi sayesinde mümkün olur. Bu değerlerin içselleştirilmesinin düzeyi ise Bilinç düzeyini gösterir. Aynı hata. Yük kuramı geçersizdir. Empati yüksüzlük değildir. Yani; empatinin varlığı sempatiyi, yokluğu anti patiyi getirmez. Fikir başkadır, duygu başka. Aynı fikri paylaşmak ile aynı duyguyu paylaşmanın farkı gibi. Sempati için “ acıma / üzülme “ değil, “ şirin görme, duygusal yakın hissetme “ hali vardır. Bu da akılla değil, duygu özdeşleşmesi ile gerçekleşir. Dolayısıyla, bilinç gerektirmez. Ancak bu olmadan empati de hiç olmaz. Yani; Antipati varsa, empati hiç başlamaz. Zira, Antipatik bulmamak Nötr akıl gerektirir bu da ancak bilinç ile mümkündür. Akılcı bilinç de bir bilinç türü ve düzeyidir. Yine aynı hata. Akıl ve düşüncenin farklı sanılması. Akılın Akılcılıkla karıştırılması.
  19. 69 doğru görünüyor. Eşitliklerin sonundaki 2 haneli rakamın ilki aşağıya doğru 1,2,3,...şeklinde sıralanmış. Eşitliklerin sağındaki 3 haneli rakamın ikincisi rakam değerleri toplamı olarak, Yani; 111: 1+1+1 =3, 112: 1+1+2=4....böylece gitmiş. O nedenle, 117=69
  20. “ hic bir fenomende determinizm henuz insanoglu bilimsel algisina gore yok. “ demek, determinizmin numende de olmadığını mı gösterir ? Yoksa, hic bir fenomende determinizm olmadığı yalnızca beynin fonksiyonal kavramsal algisi mıdır ? Öyleyse, fenomende determinizm olup olmadığı asla bilinemeyecek mi ? İnsanoğlu beyninin fonksiyonal yetisinin fiziksel, biyolojik açıklaması yok mu ? Maalesef ( ! ) İnsan beyni 1 ve 0’ larla çalışır. Aksiyon potansiyeli belli bir eşik değerinin üstündeyse sinyal geçer, altındaysa geçmez. Buna göre beynin örümcek ağı yapısına ve çalışma prensibine uygun olan düşünme yetisinin fonksiyonu olan düşünme Bulanık Mantıkla çalışır. Teke indirgeme kolaycılıktır, hayatı kolaylaştırır ve kültüreldir. Monist, Dualist, Diyalektik Monist vs. mantıklar , baskın neden veya baskın çatışan nedenleri, bunların ele alınan olgular için bir açıklama getirme işlevi olmasından dolayı tercih edilmişlerdir. Oysa beynin fonksiyonal yetisi gerçekte ( hiçbir ideolojik / inançsal / kültürel koşullanma olmazsa ) Pluralist felsefe ve Bulanık Mantığı üretir. Bunun anlaşılması 20.yy. da Kaos ve Kuantum teorilerinin ortaya atılması ile, başka bir deyişle fenomende determinizm olmamasının görülmesiyle anlaşılmıştır. Bu halde, Determinizm olduğu algısı, inançsal / ideolojik doğrulardan kaynaklanıyor demektir.sadece. Fenomende ( beyin ) determinizm yoksa, düşünce, davranışda da yok demektir. Eğer, Numende determinizm varsa, ( insan algısından bağımsız olarak Kaotik süreçlerin kendi içinde nedensellikleri ve belirlenebilirlikleri varsa ) Kisinin kendince aldigi gereklilik karari da geçmiş yaşantı ve deneyimlerinden, inançsal / ideolojik doğrularından etkilenmeden oluşturulan bir karar olamaz. Dolayısıyla, Maddede ( algı ve gözlem veren nöron kimyasına konu olan nöronlar ve karmaşık bağlantı yapısında ) determinizm varsa, maddenin fonksiyonu olan düşüncede de determinizm olduğu için bu kararın çıkış noktası da determinedir. Serbest iradeye terstir. Her iki halde ( Fenomende ( beyin ) determinizm yoksa da varsa da ), geçmiş yaşantı ve deneyimlerinden, inançsal / ideolojik doğrularından etkilendikçe düşünce, davranışda determinizm olur, vardır. Serbest irade kalmaz. Her iki halde ( Fenomende ( beyin ) determinizm yoksa da varsa da ), geçmiş yaşantı ve deneyimlerinden, inançsal / ideolojik doğrularından etkilenmedikçe düşünce, davranışda determinizm kalmaz. İşte o zaman Serbest irade başlar. Yani; Fenomende insanoğlu bilimsel algısına göre determinizm olmaması da ( subjektif determinizm )'in olmaması ( ki yoktur ), " Mantıksal Olabilirlik olasılığı " şeklinde bir kullanımı anlamlı yapmaz. Çünkü, koşulları bilemezsek, belirleyemezsek ( gözlem yetersiz kalıyor ise ) zaten olasılık hesaplama olanaklılığı (Mantıksal Olabilirlik olasılığı ) da, bir ön görü de yok demektir. ( Atom altı düzey hariç ) Bir öngörünün mümkün olamıyor olması ise, Mantıksal olarak gerçekleşme / olma olasılığını ( Mantıksal Olabilirlik ) hesaplanamaz hale getireceğinden, hiçbir zaman o olay kesin olacak diyemeyiz.
  21. Bu konuda buradan devam etti: " EVRİM " KELİMESİ, " EVOLUTION "UN TÜRKÇE KARŞILIĞI OLARAK DOĞRU MU TÜRETİLMİŞTİR ? http://www.turkish-media.com/forum/topic/311167-evrim-kelimesi-evolution-un-turkce-karsiligi-olarak-dogru-mu-turetilmistir/
  22. Bu algı yazanın algısıdır. Eleştiriler kişiliğe yönelik değil, düşünceye yöneliktir. Düşüncenin çelişkili olup olmaması, mesnetli olup olmaması üzerinedir. Bunu “karsi tarafa karsi niyet okuma, kendi soylemini o soyluyormus gibi getirme, suclama atisma ve kendi dogrularini karsi tarafa kabul ettirme ve karsi tarafi otekilestirme, distalama v.s. “ şeklinde algılamak, tartışmanın ne olduğuna, bilincine varamamakla alakalıdır. Tam tersi, Algılamak anlamakla eş anlamlıdır. “ Algı, psikoloji ve bilişsel bilimlerde duyusal bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir.” ( tr.wikipedia.org ) Algılamak veya anlamak verildigi gibi verenin vermek istedigi gibi kendi dogrularinizla mukayese etmeden kavramaktir. Bunun tersi yanlış anlamaktır. Algısızlığa bağlı tutarsızlıkların bilincine varılamadığı da şu yazılanlarda bile çok net görülüyor.
  23. Bu bilincin verilmediğini kim söylemiş ? Buna rağmen dine dönmeleri yeterince bilinçlendirilmemelerinden değildir. İnanç konusu farklıdır. Devrimi değerlendirmek için ölçüt olamaz. Yukarıda yazmıştım: " Rusya kapitalizme geçtikten sonra neden Kiliseye el konulan mülkleri geri verildiyse, halk da o nedenle dine geri sarıldı ? Marks’ı anlamak işte yine burada devreye girer. Bu bağlamda, Marks'ın dine bakışını vermekte fayda görüyorum : " Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek üzüntüye karşı protesto oluyor. Din ezilen insanın içli ezgisini, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığını, manevi olanın dışlandığı toplumsal koşulların maneviyatını oluşturuyor. Din, halkın afyonunu oluşturuyor. " Kapitalistler ne zaman geleneksel dine destek vermemişler ? Sınıf çelişkisininin acılarını hafifletip, isyanı önlemek için kaderci din anlayışından daha iyi bir enstruman olabilir mi? "
  24. Agalik, asiret, tore halka dayatıldığı için mi feodalite yok edilememiş, 1950’ye kadar ? Nerede dayatılmış ? Örnek ? Demek ki, Milli kavramı o dönemde, 1927-28’e kadar dini bir içerik taşıyormuş. Bu söylediğimi yanlışlamış olmuyor ki. Dolayısıyla, Misak-ı Milli kararlarını alan Osmanlı Mebusan Meclisi Milli kararlar almış oluyor. Döndük yeniden başa. Her lider pragmatisttir, bunda ne var ?
  25. Neymiş Kürt hareketi ile Kürtçü hareketi arasındaki fark ?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.