Canraşit tarafından postalanan herşey
-
tanrı bu durumda ne yapar (varsa tabi)
Konu Arapları kötüleme olunca birden bire dogmatik bilgilere sığınılmış. Görüyorum ki, Yahudilerin efsaneleri doğru kabul edilmiş. Bunu yazana sormak gerekir, acaba İsmail ile İshak’ın İbrahimin oğulları olduğunu hangi bilim adamı tespit etmiş de, onlardan çoğalan Arap ve Yahudi nüfuslarının sonradan yaklaşık eşit olması gereksin ? Yahudi efsaneleri bilimsel bilgi mi ? Hangi Bilim adamı tarihte ilkel bir zamanda Yahudi ve Arap nüfusu eşitti demiş olan ? Kaldı ki, Arabistan Yahudileri etnik Yahudi değildiler. Arapça konuşan, çocuklarına Arap ismi veren, erken dönemde Yahudiliğe geçen Araplardır. Kökleri Suriye ve Filistindir.
-
tanrı bu durumda ne yapar (varsa tabi)
İlk soykırıma uğratanlar, vatansız bırakanlar Asurlular. Hani Süryanilerin ataları olan, Arapların değil. Anlaşılan sorunumuz Anti-Arap temelli bir tür Irkçılık.
-
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Toplumsal Kişilik
Milli=Etniksel değildir. Modern Millet her türlü etnik ve dini farkı olan / olabilen toplumun üst adıdır. Modern Milletin Devleti farklılıkları yok saymaz. Her dine eşit yaklaştığı gibi, her etniğe de eşit yaklaşır. Bu da evrensel hukuku ve insan haklarını politik dayatmasının vesayetidir.
-
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Toplumsal Kişilik
Millet, etnik Millet olarak algılanırsa öyle sanılır tabii. Ama Modern Millet dediğimiz Teritoryal temelli yapılanan Millet çağdaş olandır. Atatürk'ün yerleştirmek istediği de bu idi.
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
İnsanoğlunun bilinçaltı bastırılmış komplekslerinin çözümü ile Süper Ego’da konumlanan, ve sosyalleşmesine yarayan değerlerin karşılığı olan Dinlerin alt yapı kurgusu İnsanoğlu bilinçaltının sembolik yansımasıdır. İnsanoğlunun Egosunun bilincine varması Şeytan sembolüdür. Adem ilkel insanlar arasında kendi egosunun bilincine ilk varandır. Ondan önce her şeyin ihtiyaç oranında paylaşıldığı Ana Erkil düzende bir yeryüzü cennetindeydiler insanlar. Egonun bilincine varılmasıyla Meta keşfedildi ve sömürü başladı. Savaşlar, kötülükler başladı. Bu bilinç İlkel Komünal Ataerkil düzene geçişi zorlamış. Daha sonra Ego Bilinci ( Şeytan ) Paylaşıma karşı çıkmıştır ( Yasak Meyva ) ve Meta’yı üreterek Kölelik düzenini başlatmıştır. Bu değerler İnsan Türünün Erkek cinsi ( Adem Peygamber ) tarafından taşındığından, ilk üretilmeleri de İlkel Komünal Ata Erkil toplumda tek eşliliği zorlayan Erkek Egemenliğin sonucu oluşan Oedipus Kompleksinin çözümü için üretilmiştir. Fakat bilinçaltında hep o cennete özlem ve yaşanan değişim sembolik olarak var olmuştur. Ana Erkil toplumda Tanrı Kadınla özdeşleştirilmiştir. ( Ana Tanrıça ). Ataerkilliğe geçişi ve Egonun bilincine varılmasını zorlayan da Kadın cinsinin ( Havva ) cinsel seçimleridir. Seçilmeyen erkeğin egosunun bilinci Tanrıya ( Tanrıça ) başkaldıran şeytan, diğerlerine de bu bilinci aşılamış ( çocuğun belirleyicisinin erkek olduğu, soyun erkek ile devam etmesi gerektiği, tek eşlilik ) ve paralel olarak İlkel Anaerkil Dinden İlkel Ataerkil Dine dönüşüm gerçekleşmiş, Tanrı kavramı Affedici, Koşulsuz Seven Tanrıça ( Anne ) yerine koşullu Cezalandırıcı, Koşullu Seven Tanrı ( Baba )ya dönüşmüştür. Ne Anne ne de Baba olan bir Tanrı anlayışının egemen olması ise, ancak bilinçaltının ve bilinç üstünün farkına varılarak yok edilip bilinçte ortaya çıkması ile mümkün olur. Bu da Egonun bilincinin evrenselleşmesi anlamına gelir. Yani, paylaşıma karşı olmayan insanların bilincidir.
-
Kabir Azabı Var mıdır?
İsrailiyat kavramı İslama inananların getirdiği bir kavramdır. Dolayısıyla, anlatmak istediğimin tam karşılığıdır. Zira, Yahudiliğe Ruh kavramı Yunan felsefesinden geçmiştir. Yahudilikte ruh vardır. Onlardan da İslama, Abbasiler zamanında yazılan Rivayet ve Hadisler yoluyla sirayet etmiştir. Bu söylediklerim olgudur, yorum değildir.
-
tanrı bu durumda ne yapar (varsa tabi)
Yahudiliğin Mısır'daki Aten dininden etkilendiği bilim adamlarının çoğunun uzlaştığı bir görüş. Ancak Mısırdan göçleri Akhenathon yüzünden değil, onun ölümünden sonra Aten dinini yasaklayan ve eski Mısır dinine geri dönen oğlu Tutankhamun'un baskıları nedeniyledir. Ayrıca, Yahudileri döndükleri anayurtlarından dağıtan Araplar denilenler aslında bugünkü Süryanilerin kendi ataları saydığı Mezopotamya ve Basra merkezli Asurlulardır. Diğer Araplarla alakaları yoktur. O çağlarda uluslar olmadığı gibi, Araplar diye tek bir ulus da yoktu. Hatta hala yok. Yahudilere en fazla baskı ve şiddet, katliam, Pagan ve sonrasında Hristiyan Roma ve Haçlı seferleri dahil olmak üzere Katolik Avrupalılar tarafından uygulanmıştır. Yahudileri Kudüsten sürgüne yollayan, yarım milyon Yahudiyi katleden Romalılardır. Yahudiler, tam tersine İslam coğrafyasında, Hristiyan coğrafyasına göre nispeten çok daha iyi konumda yaşadılar. Ticaret ve servet edinme hakları vardı. Hatta yönetimlerde yer alıp Vali bile yapıldılar. Arap yarımadasındaki bir kaç Yahudi kabile dışında ( ki onlar da anadili Arapça olan Arap Yahudilerdir. ), diğer Yahudiler İslam'dan sonra da yaşamlarını sürdürdüler veya onların bir kısmı da Müslüman oldu.
-
tanrı bu durumda ne yapar (varsa tabi)
Cevap veriyorum : Mesela Yahudilikte var. "Köleleriniz, cariyeleriniz çevrenizdeki uluslardan olmalı. Onlardan uşak ve cariye satın alabilirsiniz." (Levilililer -44) "İbrani bir köle satın alırsan, altı yıl kölelik edecek, ama yedinci yıl karşılık ödemeden özgür olacak..." (Mısır'dan çıkış -21) Mesela Hristiyanlıkta var. "Ey köleler, dünyadaki efendilerinizin sözünü Mesih’in sözünü dinler gibi saygı ve korkuyla, saf yürekle dinleyin." (Efesliler -5) Yani, Köleci Toplumların çağında bu çok normaldi. Günümüzde " Ücretli Kölelik " dediğimiz genel anlamda İşçilik ( maaşlı çalışanlar ) bize nasıl normal geliyorsa o toplumlarda da bu normaldi. Kölelik, Köleci Toplumlardan sonra Feodal Toplumlarda da varlığını sürdürmüş ancak Kapitalizmin gelişimi ile 19 yy'da kaldırılabilmiştir. İslam Coğrafyasında ise, Kölelik İslamiyetle birlikte yasaklanmamış ama serbest kalmasının yolları açılmıştır. Önemli bir devrim de örneğin İslam öncesi Arap toplumlarında veya Roma'daki gibi, borçları yüzünden köle olmak zorunda kalmak gibi ekonomik sebepli kölelik kaldırılmış, yalnızca savaş tutsakları köle haline getirilip, bu kölelerin Batı'dakinin tersine üretim aracı olması için değil, asker olarak kullanılması veya sevap kazanma yöntemi olarak dini bir boyuta indirgenerek kullanılması söz konusu olmuştur. İslam neden Köleliği ve Cariyeliği kaldırmadı sorusu anlamsızdır. Bu soru, Tanrı'nın dünyaya mükemmel bir toplumsal düzen getirmesi gerekliliğine inanmanın sonucudur. Oysa bu bir yanılgıdır. Dinlerin, ister peygamberler bir düşünce adamı olarak kabul edilsin, isterse Tanrı'dan ilham / vahiy aldıklarına inanılsın, insanlığa getirdiği temel ahlaki ilkeler dışındaki toplumların sosyal yapısındaki ileri doğru düzenlemeleri o çağa göredir. Temel Ahlaki ilkeler ise dünyadaki her dinde birbiri ile örtüşür. Bunun böyle olması Üretim İlişkileri değişmedikçe, sınıfsal yapının asla değişmeyeceği kuralı nedeniyledir. Batı'da Köleliğin kaldırılması ancak, sanayi devrimi ile köle gücüne ihtiyacın kalmaması ile mümkün olabilmiştir. Orta Doğu'da ise, yoksullaşma ve dini boyutu sebebiyle asgari düzeye çekilmiştir. Ekonomik olarak böyle bir zorunluluğu olmadığı halde Köleliği yasaklayan ilk ülke Osmanlı İmp. olmuştur. Yani Köleliğin yasaklanmasına yol açacak Sanayi Devrimini Tanrı'nın yapması biraz tuhaf olmaz mıydı ?
-
AntiKapitalist/Devrimci Müslümanlık
Sekülerlikte dünya ötesi yer alabilir ama dünyevi işlere karıştırılmaz.
-
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Toplumsal Kişilik
Ümmetten Millete geçiş kötü mü olmuş ? Ümmeti mi savunmam gerek ?
-
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Toplumsal Kişilik
Millet vurgusu neyden sonra ? Millet vurgusu yapılmayıp da Ümmet devam mı ettirilseydi ?
-
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Toplumsal Kişilik
Ya Çingeneler ?
-
Etnik Köken ve Etnisite Kavramları Farkı/İlişkisi
Neye göre uyuşmuyor ? Hem mealen " benim dediğim doğrudur iddiam yok " deyip, hem de mealen " dediğim bilimseldir " demek, " bilimsel olan doğrudur " diyemem demektir.
-
Atatürk'ün Kürt Politikası
Bu arada bir tarihçinin yaptığı Atatürk'e İngilizler ve diğerleri tarafından yapılan suikast girişimleri listesinde hem Samsun, hem de 19 Mayıs sonrası bir suikast girişimi var ama otelde falan değil. Listeye şuradan ulaşılabilir : http://blog.milliyet.com.tr/ataturk-e-suikastler/Blog/?BlogNo=65182
-
Atatürk'ün Kürt Politikası
Bir şeyin olmadığı kanıtlanmaz. Olduğunu iddia eden kanıtlamak zorundadır. Kanıtlı olmayan iddia bilimsel bilgi değildir. Bilimsel bilgi olmayana güven ile inanılmasını, doğruluğuna güvenilmesini istemek benim inancım doğrudur iddiasında bulunmaktır. İnançtır, saygı duyulur ama kabul edilmek zorunda olunmaz. Zaten " Türkiye Afrika'"dadır benzetimi de, söz konusu iddianın ne derece güvenilir olduğunun itirafı olmuş. 19 Mayıs-21 Haziran arasının tarihte olmadığı iddiası da yine dinci - çakma tarihçilerden kulak dolgunluğu olsa gerek.
-
Kabir Azabı Var mıdır?
Efendim, Elektriği göremiyoruz ama inanmıyoruz da. Çünkü, biliyoruz. Çünkü etkilerini görüyor, elektriğin çeşitli parametrelerini ölçüyoruz. Ruhu ise ölçemiyoruz. O nedenle bu benzetme yanlıştır. Ayrıca, Kuran'a göre İnsanda Ruh yoktur. Dolayısıyla Kabir azabı da yoktur. Yalnızca öldükten sonra aynen dirilme vardır. Ödül veya ceza ondan sonra. Ruh İslama İsrailiyat ile girmiştir.
-
Kemalizm'e felsefi bir yaklaşım...
Yani tabii. Önemli bir konuya temas ettiniz, teşekkür ederim. Aslında tüm pozitif bilimlerde " şu doğrudur " diye bir şey yoktur. Ki Tarih de Sosyal bir Bilim olarak Pozitif Bilimler şemsiyesi altında tasnif edilir. Zira, Pozitif Bilim sınıfına giren her Bilim, ister Doğa Bilimi olsun ister Sosyal Bilim olgusaldır. Yani her pozitif bilim ilgi alanındaki olguların açıklanması için çeşitli hipotezler öne sürer, deney ve gözlemle kanıtlanan hipotez veya hipotezler üzerine de Teori kurulur. Bu teori ise yeni gözlem ve deneylerle desteklendiği sürece geçerli olur. Buradan şuraya geleceğim. Tarih biliminde de bulgular, belgelerle varılan olguların oluş sebeplerini açıklayan teoriler vardır. Doğa Bilimlerinden farkı da üzerinde hem fikir olunan tek bir " geçerli " teorinin olmaması, birden çok teorinin olabilmesidir. Olgular konusunda fikir birliği vardır ama bu olguların neden böyle olduğunun, sebep-sonuç ilişkilerinin mantığını yani teorisini, tarihi yorumlayanlar kurar. O nedenle, Tarihsel olguları Etnik Milliyetçisi, Dincisi, Liberal Kapitalisti, Sosyalisti farklı bakış açılarıyla açıklamaya çalışır. Çünkü teorilerindeki bağımlı, bağımsız ve kontrollü parametreler birbirinden farklıdır. Örneğin, Türkçü tarihi Millet=Kavim mantığı ile, milletler arası çatışmalarla izah eder. İslamcısı Dinler arası çatışmalar ile, Liberali ekonomi ile, Sosyalisti sınıf çatışmaları ile. Etnik Milliyetçiye göre bağımsız değişken = Bir Kavmin etnik-sosyo-etiği, bağımlı değişken = Çatışmanın sonucu, Kontrollü değişken de denklemde kullanılan, karşılaştırılan kavimlerdir. Dinciye göre, bağımsız değişken = Bir Din, bağımlı değişken = Çatışmanın sonucu, Kontrollü değişken de denklemde kullanılan, karşılaştırılan Dinlerdir. Liberal-Kapitalist göre, bağımsız değişken = Ekonomi güç, bağımlı değişken = Çatışmanın sonucu, Kontrollü değişken de denklemde kullanılan, karşılaştırılan Devlet veya Toplulukların ekonomik gücüdür. Sosyaliste göre, bağımsız değişken = Meta, bağımlı değişken = Çatışmanın sonucu, Kontrollü değişken de denklemde kullanılan, karşılaştırılan ekonomik sınıflardır. Bunları neden anlatma ihtiyacı duydum ? Şu sebepledir ki; benim itirazım teori üzerine değil, olgular üzerineydi. Şöyle ki; Türklük derken sanki o çağlarda bugün anladığımız anlamda Millet, Milliyetçi kavramları varmış gibi meseleyi sunmak. Ya da Türk Felsefesi, İslam Felsefesi, Batı Felsefesi derken hep din eksenli bakmak. Laikliği diğer kavim veya ümmet felsefeleri ile aynı ayarda görüp bir din olarak telakki etmek gibi. Yani bir millet en başından beridir var idi, yalnız dönem dönem felsefe değiştirdi veya eklemledi şeklinde bir bakış açısı, olgular açısından sorunlu görünüyor. Zira, Kabilelerde, Boylarda töre anlamında bir ümmet bilinci vardır denilemeyeceği gibi ( kendi aralarında çatışmaları nedeniyle, töresel kardeşlik durumu olmadığı için ), benzer soyların birliği nedeniyle bir millet bilincinin olduğu da söylenemez ( orta asyada boylar federasyonları veya bir boyun diğerlerini egemenliğine alıp birliği sağlaması ortak soy temelli değil, coğrafi yakınlık ve yaşam tarzı temellidir ) Kısaca, Eski Türk boyları, Türk kanı taşıdıkları için ne birbiri ile kardeşlik hukuku ile ilişkide bulunmuşlardır, ne de benzer töreye sahip oldukları için ümmetsel bir kardeşlik hukuku ile ilişkide bulunmuşlardır. Bir boyu bir araya getiren akrabalık ve kan bağıdır. Şamanizmde ve Tengricilikte veya Törede ümmet kardeşliği, din birliği gibi bir yaklaşım bulunmamaktadır. Daha sonra İslam şemsiyesi altında diğer Müslümanlarla ümmet kardeşliği, din birliği gelmiştir. Cumhuriyetle birlikte ise vatandaşlık bağı.
-
tanrı bu durumda ne yapar (varsa tabi)
Önce tartışılanın ne olduğunun farkına varmak gerekir. binyamin bey.
-
tanrı bu durumda ne yapar (varsa tabi)
Seks kölesidir.
-
tanrı bu durumda ne yapar (varsa tabi)
Neyin cımbızlama olduğunu ve neyin kelime oyunu olduğunun belirtilmesi gerekir.
-
tanrı bu durumda ne yapar (varsa tabi)
Ne cımbızlaması ?
-
tanrı bu durumda ne yapar (varsa tabi)
Evet Mekke ve yakın çevresi için Kabe yakınında anlaşma yapanlar için hariç bu geçerli.
-
Kemalizm'e felsefi bir yaklaşım...
Efendim, Türkçülük, İslamcılık yeni ideolojileridr. Eski Türklerde kan ve soy bağlılığı ve hanedancılık vardı. Tüm çağdaşı topluluklar gibi. Buna Türkçülük denmez. İslamcılık da farklıdır. Ümmet bağlılığını savunur ama aynı zamanda Monarşiyi reddeder. Tarihsel sıra her topluluk için Kabilecilik, Ümmetçilik, Milletçilik şeklindedir. Milletçiliğin yerini de Milletler Bütünlüğü ( İnsancılık ) alması beklenmektedir.
-
Atatürk'ün Kürt Politikası
Bunun bir peygambere, bir şeyhe, herhangi bir lidere, bir düşün adamına vs. güven duyulup, düşünce ve sözlerinin körü körüne kabul edilmesinden farkı nedir ? Ortaya kanıt ve belge koyamayanın fikri tarafımca kaale alınmaz.
-
AntiKapitalist/Devrimci Müslümanlık
Seküler dünyevi işlerine dinini karıştırmayan demektir. Şeriat istemeyen Laik Müslümanların bir kısmı da buna dahildir.