Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

uyaN

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    37
  • Katılım

  • Son Ziyaret

uyaN tarafından postalanan herşey

  1. uyaN doğum gününüz kutlu olsun!

  2. durumunu güncellememiş

  3. CHP "yenilikçi" görüşünden taviz vermeye başladığı için.
  4. uyaN

    Atatürkçülük

    Mustafa kemâl'in döneminden bugüne kadar gelen sorunları bir kenara koyuyorum. Atatürk-çü-lük adına yapılanlarıda. Maddeler halinde sıralarsak eğer; 1. Yazı devrimin de çok kısa bir süre içerisinde gerçekleştirmiştir. (iki hafta) Bu süreç içerisinde birçok kişinin bocalamasına, Osmanlı döneminden kalma birçok kaynağın kaybolmasına neden olmuştur. 2. Laiklik sistemi de yine aynı harf devrimine benzer bir şekilde olmuştur. O dönemde halk için din'in anlam ve önemi o kadar büyükken, halka laikliği tam olarak anlatamamış, adapte edememiştir. 3. Çok partili döneme geçiş için 23 yıl beklemek, Mustafa Kemâl'in hayatta iken kaldığı süre de parti kurma girişimlerinin engellenmesi, izin verilmemesi Mustafa Kemâl'in yaptığı hatalardan bir başkasıdır veya başarısızlığıdır. 4. İstiklâl mahkemelerinin kuruluş amacından çıkması, farklı şekillerde olaylara sebep olması mesela; Rum asıllı Osmanlı vatandaşları esir düştüklerinde haklarında soruşturma yapılıyor Osmanlı vatandaşı olanlar sadece asker kaçağı değil aynı zamanda vatan haini olarak yargılanıyor ve suçlu bulunursa idam ediliyordu. Yani değişim ortada. 5. Medreselerin kapatılması. Medreselerin kapatılması birçok bakımdan iyi olmuştur. Ama medreselerde okutulan derslerden bazılarının yeni eğitim sisteminde yer almaması hatadır. Örnek: Nahiv, Sarf, Lûgat, Maânî , Badi, Beyan, lisâni derslerin devam etmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim. Şuan aklıma bunlar.
  5. uyaN

    Atatürkçülük

    Atatürk soyadına karşıyım; Türklerin atası Mustafa Kemâl değil. Ne ılımlıyım ne de İslam-cı-! Ne de Atatürk-çü-! Mustafa Kemal büyük adam, çok iyi işler başarmıştır bunları kimse inkâr edemez. Ama bunları kabullenmek Mustafa Kemâl'e fanatizm derecesinde bağlanmamı gerektirmez. Bağlanmamı gerektirmediği gibi aşağılamamıda gerektirmez. Aşağılıyan da yok zaten. Mustafa Kemâl'i yargılamak, sorgulamak, eleştirmek, onun hakkında kanaat getirmek herkesin hakkıdır. Ne siz ne de bir başkası bu hakka engel olamaz. Ki olmuyorsunuz da... Olamazsınız da... Sadece aşağılama ve küçük görme tarzında yazılar yazabilirsiniz. Birde yakıştırmalarda bulunabilirsiniz o kadar. Zaten o da sizin ne olduğunuzu ortaya koyar! Daha önce yazmayı unutmuşum. Yeni Türk bayrağında bulunan kalpaklı Mustafa Kemâl resmini... Değişime uğramayan zaten bayrağımız kalmıştı oda kalpaklandı!
  6. Yazdıklarına cevap verdiğim zaman AKP'yi savunuyormuş gibi olacağım. Çünkü sen beni AKP'li zannetmişsin. Sosyalist Enternasyonel olduğunu bende biliyorum. Ancak dikkat edersen bizde çoğunlukla "Dünya Sol Partiler Birliği" olarak kullanılır. Türkiye'nin en köklü 1. partisi Türkiye Komünist Partisidir. Kuruluş yılı: 10 Eylül 1920! Faşist damgası yiyerek çıkarıldığını okumuştum. Ama sen çıkarılmamıştır diyorsan bunu araştıracağım. Diğer yorumlarına karşılık şunu söyliyim; CHP ve AKP al birini vur ötekine
  7. Hemen savaş hazırlıklarına başlayalım
  8. Kenan Evren den çıktık yola taaa buralara kadar geldik. Daha da eskilere insek neler çözülecek neler... İletilerime yorum yapanlar, soru soranlar... Ergenekon davasından dolayı gözaltına alınanlar, hapse atılanlar... Tüm bunların sebeplerini Ergenekon davasını incelediğinizde göreceksiniz. O kadar yazı arasından şuan buraya gerekli yazıyı bulup da buraya eklemek zor iş... üşeniyorum... Gidin araştırın, öğrenin. Kenan Evren öldüğü zaman içimde tarifi olmayan bir huzur hissedeceğimi biliyorum. Onun cenaze namazını kıldıran imama, cenaze namazını kılan hâzirun'a da küfür edeceğimi çok iyi biliyorum. *****
  9. uyaN

    Atatürkçülük

    Kalpaklı Atatürk resminin Türk bayrağında ne işi var? Sizler Atatürk hayaliyle yaşamaya devam edin. Atatürk'ün öldüğünü, dünyanın değiştiğini, savunduğumuz davaların, siyasi görüşlerin geride kaldığını anladığınız zaman sizlerle uzun uzun konuşuruz. Küçük bir tavsiye, Milli mücadele dönemi, Cumhuriyet dönemini ufkunuzu genişletecek şekilde anlamak istiyorsanız Mehmet Âkif Ersoy'u okumanızı tavsiye ederim.
  10. uyaN

    Atatürkçülük

    [quote name=Tengeriin boşig' Bunları hangi sağ duyu! ile söylediğinizi merak ediyorum. Savlarınızı temellendirir misiniz? Bilinen fakat açıklanyanları yazmak için sağ duyuya ihtiyaç olduğunu zannetmiyorum. Asıl bilinenleri saklamak için say duyaya ihtiyaç vardır kanaatimce. Görüşlerimin temelini maddeler halinde sıralamak yerine kısa bir açıklama yaparak açıklayayım; Herkes çok açık şekilde biliyor ki, bu ülkede yıllardır Atatürk üzerinden siyaset yapılıyor. Hele ki CHP'nin son yıllarda ki Atatürk eksenli siyaseti insanları çileden çıkartacak duruma gelmiştir. Neyse bu başka bir konu... Atatürk hakkında çıkan kitapları okuduğumuzda hayallerimiz de ki Atatürk'ün bir anda yok olmasına sebep veriyor. Çünkü Atatürk bizden biriydi sanırım buna da karşı çıkan yoktur. Atatürk soyadına karşıyım çünkü; Atatürk soyadı Atatürk istemediği halde verilmiştir. Bu olayı birçok kaynaktan bulmak mümkündür. Bugün sadece Atatürk değil, kendimizi bile düşündüğümüz de durumun ne kadar kötü olduğunu anlayabiliriz. İstemediğimiz birşeyi bize verseler ve biz ömrümüzün sonuna kadar o birşey ile yaşasak, vefatımızdan sonra da onunla anılsak ne kadar hoşumuza giderdi? Atatürk'ün demokrat olduğunu kimse idda edemez. Demokratlığın karşıt anlamı diktatörlük dersek pek yanlış olmaz sanırım. Ama bu diktatörlüğü aşırı derecede abartıp, mübalağa üstüne mübalağa eklemek de Atatürk'e haksızlık olur! Belki de bunun adına "ılımlı diktatörlük" diyebiliriz. Atatürk hakkında çıkan kitapları okuduğumda fark ettim ki Atatürk'ün müthiş bir din bilgisi var. Biraz daha derinlemesine okuduğum zaman ise Atatürk'ün "hafız" olduğuna karar verdim. Çünkü; Bir mevlüthan'ın okuduğunu birebir çevirebilen, bir meclis esnasında, din görevlisinin yaptığı ayet açıklamasını eksik görüp, o ayeti eksiksiz açıklayıp ve devamında "Sizden din görevlisi olmaz" diyerek o din görevlisinin işine son vermesi Atatürk'ün "hafız" olduğu inancımı tamamen doğruladı. Zaten o dönemi düşündüğümüzde, Atatürk'ün sosyal yaşantısını dolayısıyla Osmanlı'yı incelediğimizde Atatürk'ün "hafız" olmasının gayet normal bir olay olduğununda farkına varabiliriz. Eğer, Mustafa Kemâl'i iyisiyle, kötüsüyle tanıtmak istiyorsak bunları okullarımızda öğretmeliyiz. Genelkurmay başkanlığı Atatürk'ün Çanakkale notlarını derleyip kitap haline getirmiş. Kitabı okuyamadım Ya sınırlı sayıda basılmış ya da piyasada yok. Atatürk notlarında şöyle diyor; "Bu savaş, askerlerimizin okuduğu Kur'an-ı Kerimle, okumayı bilmeyenlerin Şehâdedleriyle,iman ve inançla kazanılmış bir zaferdir." diye not düşmüştür. Fakat Genelkurmay başkanlığı bunları sansürleyip de yayınlamıştır. Bu sansür olayını birebir kitap dan okuyup görmedim ama o sansürlenen notların fotokopisini gördüm. Bu olay Genelkurmay Başkanlığının, Atatürk ve Türk halkına yapmış olduğu çok büyük bir yanlış ve haksızlıktır. Başka bir yanlış ise Atatürk'ün çok değer verdiği Türk dilidir. Ve dolayısıyla Atatürk-çü-lük teriminde uygulanan dil hatasıdır. Ve Atatürk'ün kurdurduğu Türk Dil Kurumu buna hâlâ göz yummaktadır aynı Atatürk-çü-ler gibi. Umarım azıcık olsun merakınızı giderebilmişimdir. İyilikler...
  11. İspatlanamayan bir örgütün adamlarını hapse tıkmak da saçma o zaman. Hele ki bu adamların elinde darbe planları varsa. Veya İlhan Selçuk gibi yazılarınla onların avukatlığını yapanlarıda gözaltına almak, cezalandırmak saçma... Hele ki geçmiş darbeleri birebir yaşamışsa zamanında... Hangi aydın darbe savunuculuğu yapar ki? Kim bilir belki de geçmiş darbelerden hasar almadan çıkan aydınlardandır? İspatlanamayan, bu örgütün adı neden Erkenekon? Kişinin yaşı ve hastalığı umrumda bile değil. Daha en başta kim olursa olsun demiştim... Kişiye göre yasa mı olsun yani? Yasa şu saatte baskın yapacaksın, şu saatte şu kişiyi gözaltına alacaksın diye birşey demiyor. Yapılanlar zaten yasal. Kimsenin kafasına birşey yaptığı yok. Esas en başta asker olmak üzere kafasına göre iş yaptığı için bugün hâlâ darbe girişimlerinde bulunabiliyorlar. Bunlar olduğu sürece senin tabirinle "tamtan"lar ülkesi olmaktan kurtulamayız. Bilmukabil, uyaN
  12. 80 yaşında, kalp hastası bir yazar darbecilere yandaşlık yapıyorsa, zaman-kişi gözetmeksizin gerekeni yapacaksın.
  13. uyaN

    Atatürkçülük

    Atatürk'ün Türk diline verdiği önemi herkes bilir. Özelliklede Atatürk-çü-lerin çok iyi bilmesi lazım! Türk dilinde; cı-,ci,cu-,cü,-cü,-çı,-çi,çu,çü gibi ekler sadece meslek takılarında kullanılır. Örnek: Simit-çi, Kahve-ci, Gözlük-çü vb... Türk dilinin bu özelliğini bildiğimiz halde neden bu Atatürk-çü-lük de direniyoruz ki? Aynı şey din-ci- ler içinde geçerlidir.. Atatürk-çü-lük diye birşeyin olabilmesi için Atatürk'ün "kendine ait!" bir düşüncesi, bir teorisi olması gerekir. Atatürk'ün kendine ait olan tek düşüncesi "Güneş Dil Teorisi"dir. Atatürk'ün ilkeleri kendine ait bir düşünce-sistem değildir. Olan bir sistemi kullanmaktır! Eğer, "Güneş Dil Teorisi"ni kendilerine örnek alarak, kendilerini Atatürk-çü- olarak gören kişiler varsa onlarda; ırkçı ve faşist olan insanlardır! Öğrencilik günlerimizden bugüne kadar bizlere öğretilen Atatürk-çü-lüğün esasında, "vatansever, vatanperver" gibi açılımlarla öğretilseydi bugün, Atatürk-çü-lüğü kabul etmeyenlerin, Atatürk'ü sevmeyenlerin; "Onlardan bu ülkeye hayır gelmez!" tarzında ki düşüncelerde ortadan yok olurdu. Atatürk hakkında söz açılmışken biraz daha ileriye gideyim... Şuan ülkeyi yöneten kişi ben olsam, Atatürk soy adını geri alırdım. Şuan ülkeyi yöneten kişi ben olsam, Atatürk-çü- terimini Türkçe lûgatından kaldırırdım. Şuan ülkeyi yöneten ben olsam, Atatürk'ün "diktatör" olduğunun yanı sıra Atatürk'ün "hafız" olduğunu eğitim kurumlarında öğretirdim. Şuan Genelkurmay Başkanı olsam, Atatürk'ün Çanakkele savaşında aldığı notları sansürsüz yayınlardım.
  14. Asıl darbecinin yargılanması konusunda haklısın seninle hemfikirim. Ama Ergenekon konusunda aynı fikirde değilim. Erdoğan'ı günahım kadar sevmem ama bu Ergenekon davasının üzerine gitmesi, onlara yandaşlık yapan her kim olursa olsun açıklanması, cezalandırılması, 21.yy'da darbe yapılamıyacağının, onlara yandaşlık edenlerin cezasız kalmayacağının bir kanıtıdır.
  15. Parlamentonun çalışma döneminde üstünde durduğumuz temel konuların giderek şekillenmekte olduğuna tanık olduk. Siyasal yaşamımızda bizim çeşitli uyarılarımızla dile getirdiğimiz olumsuzluklar, kaygı verici bir düzeye ulaştı ve artık toplum çeşitli alanlarda bu ülkenin yapısını dokusunu, demokrasinin evrensel kurallarını tahrip etmeye yönelik bir istikamette yürümekte olduğuna tanık oldu. Bunun somut gelişmelerini her gün yaşıyoruz. EKONOMİK GELİŞMELER Türkiye’de uzun bir süreden beri ekonominin gidişiyle ilgili sorunlar artık herkesin dikkatini çeker bir hale gelmişti ve bizde bunu 2008 yılının ortalarından itibaren dile getiriyorduk. Bu gelişmeler artık netlik kazanmıştır. Türkiye’de ekonomik büyüme Türkiye’nin sürdüremeyeceği bir düzeyde şekillenmeye başlamıştır. 2008’den itibaren büyüme oranları düşmüştür ve Türkiye dünyada büyüme liginde küme düşen bir ülke konumuna gelmiştir. Eskiden Türkiye dünyada gelişmekte olan ülkeler hatta onun üstünde yer alıyordu. Bu ciddi bir olaydır çünkü büyüme sadece sıradan bir ekonomik ölçü olarak düşünülemez. Ekonomi büyüme için vardır. Hele nüfusu artan, gelişme mecburiyetinde olan bir ülkede, büyüme istikrar için zorunludur. Büyüme ancak belirli bir düzeyde olursa istikrar sağlanabilir. İşsizlik, istihdam ona bağlıdır. Yeni kuşakların iş olanaklarını bulabilmesi buna bağlıdır. Ekonominin çarklarının dönmesi büyümeye bağlıdır. Gerçekler ortaya çıktı. Bugün Türkiye ABD’nin çok ötesinde bir küçülme yaşar hale gelmiştir. Krizin çıktığı ülke ABD’dir. OECD’den çok daha ağır bir küçülmeyi yaşamıştır. İşsizlikte dünyada ikinci ülke konumundadır. Bunu değerlendirirken sadece bugün dünya ülkeleri arasında Türkiye’nin ekonomik bakımdan onlardan farklı biçimde hızlı biçimde küçüldüğünü görüyoruz. Sadece onu değil Türkiye’nin geçmiş hükümetlerin ekonomi politikalarını dikkate aldığımız zamanda, Türkiye’nin gerçekte gerçekleştirdiği büyüme temposunun bu dönemde altında kaldığına tanık oluyoruz. Yani 2002-2008 periyotu, dünya ekonomisinin gelişmesi için en ideal şartları içeren periyoduydu. Şimdi bizim büyüme hızımızı geçmişe mukayese ettiğimiz zaman çok daha gerisinde kaldığımızı görüyoruz. Bunlar kur şöyle oldu diyerek kapatılacak bir olay değildir. Ekonomi bununla ölçülür değerlendirilir. Ekonomide bu sorunlar var işsizlik var büyüme var. Ama bu yönetim açısından birde sahipsizlik var. Ekonomi bugün sahipsiz bir haldedir. Ortaya bir makro ekonomik program koyun. Neyi hedeflediğimizi bilelim. Düzenli bir ekonomik orta vadeli program koyunuz. Şu anda Türkiye yüzde 4 kalkınmayı hedefleyen bir ülke konumunda. Önümüzde 5 aylık bir süre var, 4 aylık bir süre var. 4 ay sonra Türkiye yüzde 4 kalkınacak diyor. Her şeyi buna bağlamış. Dünya bize küçüleceksiniz diyor biz yüzde 4 kalkınacağız diyoruz. Bu gerçek bir düzen değil. İlk kez bugün Türkiye bütçe kriziyle karşı karşıya. Bütçeyle igili kanunlara göre başlatması gereken çalışma sürecini harekete geçmiş değildir. Maliye yapması gereken işi yapmıyor. DPT’nin yapması gereken iş var yapılmadı. Niye Maliye işini yapamıyor? Çünkü 2010 yılıyla ilgili hedefler ilan edilmedi. 2009 yılı yüzde 4 kalkınacak derseniz, 2010’u içine de koyamazsınız. Kanun ihlal edilmiştir. Haziran’da yapılması gereken iş hala yapılmamıştır. Bütçeyle ilgili gerekli talimatlar, kararlar, kararnameler çıkarılamamıştır. Bakanlar değişiyor, bakanlar toplanıyor kimse işine sahip değil. Zamlar başladı. Niye var bunlar? Bütçe açığı var. 22.5 milyar yılın arasında, 50-60-70 milyar bu yıl sonuyla ilgili bütçe tahmini var. Kendileri 75 milyar için yetki aldılar. Bu açık neden oldu? Beyler seçim kampanyası için var. Seçim harcaması yaptığı için var. 2 seçimde mali sorumluluk kayboldu. Bütçe delik deşik oldu. Şimdi o bedeli emeklinin sırtından çıkarmaya çalışıyorlar. “AKP’YE GÖRE EMEKLİLER İKİNCİ SINIF VATANDAŞTIR” AKP’nin gözünde emekliler 2. sınıf vatandaştırlar. Nereden kaynaklanıyor bu? AKP bir sosyal güvenlik yasası çıkardı ne dedi? Türkiye kalkınsa emekliye kalkınmadan pay yok dedi. Türkiye kalkınacak, ekonomik büyüyecek, bundan dolayı devlet memuru, işçi, ücretini artıracak payını alacak, ama emekli hayır sen geçmişte yaşıyorsun diyecek. Yahu onun sayesinde bugünkü büyüme kalkınma. Onlar yaşadı bitti AKP’nin anlayışı. Fevkalade sakıncalı tehlikeli bir anlayış. Bu anlayış bu son emekli aylıklarıyla ilgili. “O ÜÇÜNÜ SEVSİNLER” Bağkur emeklilerine ayda 5 lira zam yani 1.83. O üçünü sevsinler. İşçi emeklisine 11 lira, o da 1.83. onun üçü de yerinde. Bu olacak iş mi? 5 lira 10 lira artışla zam yaptığınızı söyleyeceksiniz. Ama aynı anda huzur evi ücretlerine 250 lira zam yapacaksınız. Devletin kendi huzur evlerine. Bu ne biçim anlayış, ne biçim bir düşünce? Öğrenci harçlarına olağanüstü zam yapacaksınız. Emekli maaşlarına yüzde 1.83 zam yapacaksınız. İstanbul’da yüzde 8.5 zam yapacaksınız, emekliye zam 1.83. şekerin fabrika satış fiyatına 5.3 zam yapacaksınız. Bu zamlara baktığınız zaman en düşük zam emekli zammı 1.83. Bütün zamları çıkarsın, arayın arayın 1.83’ün altında zam yok. O da kimin emeklinin. Evet yapılacak dediler. Genelkurmay Başkanı da bunun gereğinin yapılacağını ifade etti ve böyle bir olay varsa derhal ortaya çıkartılmalıdır dedi, yoksa da Türkiye ne yapacağımızı görür dedi. Bunu teminat olarak aldı. O günden bugüne kadar ne gelişti? Ne oldu? Yani eğer TSK böyle bir darbenin parçasıyla bu ortaya konulsun dedik. Konuldu mu? Dün mutlu mutlu yemek yediler? Ne oldu? Eğer TSK’nın içinde bu faaliyette olan bir cunta varsa tasvip edilsin dedik. Genelkurmay barındırmayız dedi. O kişi görevine devam ediyor. Ne oldu? Başbakan Türkiye’yi neye dayanarak ayağa kaldırmak istedi. Başbakan bu komplonun neresinde duruyordu? Bilmeden mi alet oldu? Birileri de başbakan’ı mı kullandı eğer bu komploysa? Bu ne zaman nasıl ortaya çıkar. TSK’YI VESAYET ALTINA ALMA GAYRETİ VAR Türkiye’de bir süreden beri bu konuda çok çeşitli tartışmalar yaşanmaktadır. Türkiye’de TSK demokratik bir toplumun içinde silahlı kuvvetlerin taşıması gerekn noktada olmalıdır. Hukuk sistemi içindeki konumu hukukun üstünlüğü anlayışına uygun biçimde şekillenmelidir. Bu konuda Türkiye’de bir değişimin gerektiği de açık bir ihtiyaçtır. AB’ye üye olmak isteyen bir ülkenin içinde TSK’nın taşıması gereken konum için pek çok değişiklik yapılmıştır, bundan sonra da yapılmaya devam edecektir. Böyle bir düzenlemeye TSK’nın da katkı yaptığına tanık oluyoruz. Bu konudaki adımları anlayışla karşılamaktadır. Türkiye’de yaşanmakta olan olayı biz bu nitelikte silahlı kuvvetlerin kamu içindeki durumunu daha demokratik bir şekle getirme olarak ifade edemeyiz. Yaşanan bir öç alma, bir intikamdır. Türkiye’de asker-sivil ilişkilerinin bir rayına oturtulması gerektiği açıktır. Türkiye’de bir çatışma, kavga vardır. Dünyanın her yerinde silahlı kuvvetler saygın bir durumdur Ortauı bir vesayet altına alma gayreti hiçbir yerde kabul edilebilir değildir. Türkiye’de şu anda böyle bir çaba vardır. İçi boş darbe uydurmasıyla kendini göstermiştir. Tablonun düzelmesi lazım. Herkes haddini ve sınırını bilecek. Burası demokratik bir ülke. DOLMABAHÇE BULUŞMASI Bir süre önce Dolmabahçe’de bir buluşma oldu. O buluşma herhalde özel değildi. Üniforma ile yapıldı. Neyi çözdü bu? Orada bir mutabakat sağlandıysa bu ne tablo? Orada ne sağlandı, niçin o yapıldı ve niçin o gizli tutuluyor? Başbakan onu neden devletten ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinden gizli tutuyor? O zamanki Genelkurmay Başkanı niçin onu TSK’dan gizli tutuyor? Ölünceye kadar sır diyorlar. Öyle bir şey olabilir mi? E nhe olacak şimdi? Türkiye şimdi yeni bir Dolmabahçe mülakatını mı bekleyecek? Tekrar bir araya gelecekler ama milletten gizleyecekler. Orada eteklerindeki taşları dökecekler. Bunu mu bekleyeceğiz. Bu temel bir konu olarak yaşandı. İlk defa bir kurumun kendisiyle ilgili çıkacak bir kanundan haberi yok. Meclis Başkanı’nın haberi yok. ‘Haberim yoktu’ dediği için bedel ödemek zorunda kaldı Eğer olay sadece Silahlı Kuvvetler’in demokratik denetim altına alınmasından ibaret olsa bunu kamuoyuna açıklarlar. Burada başka bir şey var. Olay sadece Başbakan’ın tahakküm ihtiyacını silahlı Kuvvetler üzerinde denemek istemesiyle kalmadı. Yargıya da aynısını yapmaya çalıştı. Zaten yargıya tavrını biliriz ERGENEKON DAVASI Yargıyı kontrol altına alma gayreti içindedir Türkiye’de yargıyla ilgili çok üzüntü verici olaylar yaşanmıştır. Bu olayların yaşanmaya başlaması Ergenekon davasıyla somutlaşmaya başlamıştır Davadan önce Başbakan belli yerlere bir savcı arıyoruz diye talebini ifade etmişti. Daha sonra aradığı savcıyı buldu, dava başladı. Davanın nasıl bir nitelik taşıdığı açıkça görüldü. Türkiye’de ilk kez bir davanın bu kadar politize olduğuna tanık olduk.Bu dava olmaktan çıkmış, bir siyasi hesaplaşma haline geldi. 5600 sayfayı geçen üç iddianame var. Yıllarca süreceği anlaşılan bir dava. İfadeler daha tam alınmamış. Giderek genişleyen, ucu açık bir dava. Çığrından çıkmış bir manzara. Bazı yazarlar, düşünürler siyasetçinin yargıya üye seçmesinin doğal karşılanması gerektiğini iyi niyetle söyleyip öneriyorlar. SİYASETÇİ YARGIDAN KAÇAN İNSANDIR Türkiye’de siyaset-yargı ekseninde yerine oturmamış o kadar çok eksiklik var ki. Türkiye’de siyasetçi daha hesabını verebilir hale gelmiş durumda değildir. Siyasetçi yargıdan kaçan insandır Bu nitelikte bir siyasi kadroya siz diyeceksiniz ki ‘seni de yargılayacak kurumlara kimlerin tayin edileceğini sen seç’, HSYK’yı sen seç. Niye? Çünkü falan ülkede bu böyle. O falan ülkede yağtığının hesabını vermekten kaçınmış bir tek siyasetçi var mı? Hükümete yetki verilirse nasıl kullanılacağını biliyoruz. Siyasetçi opsiyonu ne için kullanıyor? Kendi çıkarı için kullanıyor. Kendi anlayışındaki insanları tayin etmenin dışında ne yapmışlar ki bunu onlara söyleyeceğiz ERDOĞAN, HSYK’NIN FİİLİ BAŞKANI Aylarca Akman’ın soruşturmasını engelleyenlere Anayasa Mahkemesi için sen adam seç mi diyeceğiz Tayyip Erdoğan vesayetinin önemli bir hedefidir yargı. Ergenekon davasının savcısıyım diyordu şimdi HSYK’nın fiili başkanı haline dönüşmüştür. Orada seçilmiş üyeleri etkisizleştirmeye yönelik her türlü baskıyı bizzat başbakan orkestra etmiştir. Son krizin arkasında o vardır. HSYK ile Adalet Bakanlığı kamuoyu önünde karşılıklı çatışır hale geldiği bir manzara görüldü. Bunu normal saymak mümkün mü? Ergenekon davasındaki savcılarla ilgili yüzlerce şikayet var. Kaç tane şikayet olduğunu arkadaşalrım öğrenemedi. Soruşturma talebi var. Bir tek soruşturma açılmadı. Bu hakimler, savcılar çok ciddi hukuk ihlalleri yapıyorlar. Bunun engellenmesi lazım dendiğinde ‘niye alalım bunları. Bunların hakkında soruşturma yok’ diyorlar. Hem soruşturma açtırmıyorlar, hem de ‘almamız için soruşturma olması lazım. Yok’ diyorlar Hiçbir dava savcı ve hakime endeksli olmaz. Baykal arasıra güzel konuşuyor ama o konuştukça AKP oy kazanıyor. Bana kalırsa bu adamın liderlikte gözü yok! Lider olmak isteyen, dediklerini yapmak için uğraşır. Halkın gözünde kendisini ve partisini küçültmez. Ayrıca Türkiye de ki en köklü 2. partinin bir genel başkanı, eğer "Dünya Sol Partiler Birliği"nden "Faşits" damgası yiyerek çıkarılmışsa ve kendini hâlâ sol'un genç beyni olarak görüyorsa, ağzından laiklik, Atatürk-çü-lük- düşmüyorsa ve bu kelimeleri yıllardır söylüyorsa, Kime ne kadar samimi gelebilir ki? Darbe planları yapan, toprak altından silahları çıkan adamların avukatlığını yapan Baykal ağzıyla kuş tutsa bile yaranabilir mi?
  16. uyaN

    İşte YAŞ kararları

    Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yeni komuta kademesini belirleyen Yüksek Askeri şura tamamlandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan kararlar 2014'e kadar komuta kademesini de şekillendirdi. İrticadan 3 personel ihraç edildi. Ergenekon operasyonlarına bazı komutanların adı karışması ve Deniz Kuvvetleri bünyesinde cunta oluşumu iddiaları nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinin en zor Yüksek Askeri Şura'larından birini gerçekleştirdi. DENİZ VE HAVADA DEĞİŞİM Oramiral Metin Ataç'tan boşalan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na gelen Oramiral Eşref Uğur Yiğit 1945 Yılında Çorum'da doğdu. Bu özelliğiyle deniz kuvvetlerinin başına "Deniz kıyısından olmayan komutan" dönemi yeniden başladı. Orgeneral Aydoğan Babaoğlu'ndan boşalan Hava Kuvvetleri Komutanlığına Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay geldi. Aksay'ın görevi almasıyla kartalların komutanlığı Karadeniz'den Ege'ye geçti. BİRİNCİ ORDU KOMUTANI EMEKLİ OLDU Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Ergin Saygun emekliye ayrıldı. Orgeneral Saygun'un yerine Genelkurmay 2'inci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız getirildi. Orgeneral Iğsız'dan boşalan yere de Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Aslan Güner getirildi. ERGENEKON İFADELERİNDEN KURMAY BAŞKANLIĞINA Güner'in yerine ise Şura'da bir üst rütbeye terfi eden ve orgeneral olan 7. Kolordu Komutanı Bekir Kalyoncu getirildi. Kalyoncu'nun ismi, Ergenekon soruşturmasında adı geçen eski özel harekatçı İbrahim Şahin'in ifadelerinde geçmişti. Şahin, Kalyoncu'nun emri ile terörle mücadele için bir kadro kurma çalışması yaptığını iddia etmişti. 2013'ÜN KARA KUVVETLERİ KOMUTANI BAŞKA YAŞ'A KALDI Orgeneral Ergin Saygun'dan boşalan Orgenerallik kadrosu için 8 Korgeneral yarışıyordu. Orgeneralliğe Genelkurmay Plan Prensipler Başkanı Korgeneral Nusret Taşdeler ve Korgeneral Bilgin Balanlı terfi ettirildi. Böylece 2013 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı olması beklenen yeni orgeneralin kim olacağı beklentisi başka bir YAŞ'a kaldı. BAŞBAKAN'IN DANIŞMANI HARP AKADEMİLERİ'NE Harp Akademileri Komutanlığı'na getirilen Taşdeler, 2007'de Harekat Başkanı olarak Erdoğan'ın danışmanlığını yapmıştı. Taşdeler, kalp sıkıntısı yaşayarak hastaneye kaldırılmıştı. Böylece Harp Akademileri Komutanlığı havacılardan karacılara geçmiş oldu. Oramiral olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Emin Murat Bilgel Donanma Komutanlığı'na, orgeneral olan 1. Hava Kuvveti ve 6. Birleştirilmiş Hava Hareket Merkezi Komutanı Korgeneral Bilgin Balanlı da Genelkurmay 2. Başkan Yardımcılığı'na atandı. ORGENERAL SAYISI ARTTI Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde yeni bir komutanlık oluşturuldu. Genelkurmay 2. Başkan Yardımcılığı olarak oluşturulan bu komutanlık, Karargah başkanlığı görevini yürütecek. Korgeneral Bilgin Balanlı'nın başında olacağı komutanlığın başına bir orgeneral getirilmesiyle TSK bünyesindeki orgeneral sayısı da artmış oldu. ÇİÇEK'E TERFİ YOK "AKP ve Fetullah Gülen'i bitirme planı" çalışmasıyla basının gündemine oturan Kurmay Albay Dursun Çiçek için YAŞ'tan süpriz çıkmadı. Daha önce 2 defa "temdit" alarak beklemeye çekilen Çiçek'in bu durumu süpriz olmadı. Genelkurmay'daki çalışma süresi dolan Çiçek'in kuvvette görevlendirileceği öğrenildi. Ancak TSK daha sonra özel bir açıklama yaparak Çiçek'in terfi ettirilmeme sebebinin boş tuğamiral rütbesinin bulunmaması olduğunu bildirdi. 3 askeri perosenelin TSK ile ilişkisi irticai faaliyetler nedeniyle kesildi. Kararlar, değişimler ne kadar doğru zaman gösterecek. Ayrıca ne kadar demokratik oldu o da ayrı bir konu.
  17. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir süredir gündemde olan DTP ile görüşmesini yarın saat 12.00'de gerçekleştirecek. Erdoğan Meclis Başkanlığı için dün yaptığı grup toplantısında DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'le görüşeceğinin sinyalini vermişti. Görüşme Başbakan Erdoğan'ın Meclis'teki makamında gerçekleşecek. Bakalım ne olacak.
  18. Söz konusu ülkemizin çıkarlarıysa, Ege'de petrol olma ihitimaline karşılık ne yapıp edip o prejenin içerisinde yer almamız lazım. Yok yer alamıyorsak onlardan önce davranıp bizimde Ege kıyılarında petrol aramamız şart. Ama diyorasanız ki eğer; Yunanlıyla iş yapılmaz, Yunanlıdan dost olmaz vs. onada diyecek lafım yok. Gerçi toplum geneline baktığımız zaman da Yunanlılara olan eskiden kalma düşmanlığımız hala devam ediyor. Bu durumda Yunanistanla olan ilişkilerimizi, siyasi veya ekonomik olarak ilerletemeyiz. Ancak kültür kuruluşlarının yapacağı faaliyetle, evvela kültür buluşmasını sağlıyabilirsek işte o zaman siyasi ve ekonomik olarak da paylaşımlarda bulunabiliriz. Ama karşılıklı olarak içden pazarlıklı düşmanlığımızdan vaz geçmek zorundayız.
  19. Sen meraklanma sırf bu yüzden çocuğumu Sağlık bakanı yapıcam
  20. Zamanı delince tabii ki bırakacağız sigarayı (yani ölünce) Ama senin durumun benden daha beter be güzel kardeşim Sağlık Bakanını küçükken çikolatayla kandırmışlar. Onun için çikolataya karşı aşırı derecede nefret besliyormus :lol:
  21. Öylesine değil ölüme bir tutku bu Meraklanma yakında yasaklayacaklar zaten:) Sağlık Bakanı açıklama yapıyordu geçenlerde yeme içme konusuna değineceklermiş :D Yani yakın zamanda cikolatayı unut sen
  22. Cadde-i Kebir'de bira içiyor olurdum
  23. uyaN

    Tuttu mu - tutmadı mı?

    Tutmadı... Susadın
  24. uyaN

    Tek harf

    Korunmaktan...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.