uyaN

Serkan P

Sigara

Korku yu işaretleyenler niye yazmıyo

Bu sigara yasağını çıkartanların ................. diye sövesim geliyor ama sövemiyorsun ki... (Çünkü burada da sövmek yasak ) Ben para verip zehirleniyorsam ve o zehirlenmeden keyif alıyorsam, o keyfi günde iki paket yaşıyorsam hangi hakla benim keyfime karışırsın? Bu devlet benim keyfimin kâhyası mı? Kapalı alanlarda sigara içmeyi yasaklıyacağına, kapalı alanlara sigara içme bölümü diyerek bir bölüm oluşturulmasını sağlasa daha iyi olmazmıydı? Şuan yaz olduğu için sorun yaşamıyorum amma kış gelince, eğlenmeye çıktığımız zaman, alkolün de etkisini düşündüğümüzde hangi aklı kıt adam, alkollü bir adama burada sigara içmek yasak diyebilir ki? Gerçi kışı beklemeyede gerek yok. Daha geçen gün Beyoğlunda kavga çıkmış garsonları dövmüşler. Barın sahibi isyanlardaymış... Madem insan sağlığını bu kadar çok düşünüyorlar, varsa cesaretleri sigara satışını yasaklasınlar ya da sigara üretimini yasaklasınlar! Sizce bunu yapmaya cesaretleri var mı? Madem insan sağlığını bu kadar çok düşünüyorlar, neden hâlâ insanlarımız hastanelerde perişan halde, neden hastanelerimiz bu kadar yetersiz? Nerde devletin benim sağlığıma verdiği önem? Herşey sigarayı yasaklamakla bitiyor mu? Maksadı benim sağlım değil de sigarayı bırakmama yardımcı olmaksa neden merkezi yerlere devlete bağlı, ücretsiz sigara rehabilitasyon merkezleri açmıyorlar? Herşer dörtdörtlük de tek sorun sigara mı? Sigara içenler iyi bilir; yalnızlık hissi içimizde büyüdüğü zaman, kimseyi görmek istemediğimiz zaman tek avuntumuz sigara değil midir? Sevdiğimiz ve nefret ettiğimiz herşeyde yanımızda olan sadece sigara değil midir? Sigaraya olan sevgimizi de, nefretimizi de anlattığımız da, parmaklarımızın arasından sigaranın eksik olduğunu hatırlar mısınız? Kıvrıla kıvrıla süzülen sigara dumanını izlerken aldığım zevki bu yasaklar mı engelleyecek? Hiç zannetmiyorum.

Başörtüsü, türban... Adını siz koyun. Herşeyden önce insanın kendi öz iradesine bağlıdır türban veya başörtüsü'nü takıp takmamak. Dini kısmına gelince; Bildiğim kadarıyla Kur'an da "Ziynet yerlerinizi kapatınız" yazıyor. Bu insanın algılamasına bağlıdır. Benim algılamama göre de kadınların saçı ziynet sayılmaz. Bu kapanma olayının birde coğrafi özelliği vardır. Malumunuz ki bizlere Araplardan gelmiştir. Fakat "çarşaf" diye adlandırılan, küçükken giyenlere "öcü" diye baktığımız bir kıyafetin giyilme sebebi ise aşırı derecede kum fırtınasının yaşanmasıdır. Arap erkeklerine de baktığımız zaman onların da kendilerini kum fırtınasından korumak için çarşafa benzer şeyler giydiğini görüyoruz. Bu çarşaf bizlere yani Osmanlıya "Ferace" olarak bilinen, çarfanın daha modern hali olarak gelmiştr. Özellikle gelinliklerde bulunan duvak tarzında bir başlığı vardır. Ve bu başlıkda Osmanlıdan Avrupa ya geçmiştir. Avrupada o zamanın modacıları tarafından daha farklı şekilde tasarlanarak kadınlara özgü bir aksesuar hâline getirmişlerdir. Afrika ülkelerinde yaşayan Müslüman kadınların kıyafetlerine baktığımızda ise bizim burada ki türban ve başörtüsü ile hiçmi hiç uyuşmayan kıyafetler çıkıyor karşımıza. Kadınlar beyaz bir entari giymiş, tek omuzları ve başları açık. Zaten farklı şekilde giyinselerdi mübalağa etmiş olmayayım amma belki de ölürlerdi. Yani Müslüman kadınların giyimlerinde coğrafi özellikler büyük bir rôl oynuyor. Ayrıca söz konusu kapanma olduğu zaman bildiğim kadarıyla işin içinde "tahrik" de var. Hangi aklı başında, ruh sağlığı yerinde olan bir erkek, başı açık bir kadın dan tahrik olur ki? İnanlara göre İslamiyet bu kadar kapsamlı ve hoşgörülü bir dinken nasıl olurda hastalıklı erkekler yüzünden kadınların özgürlüğüne engel koyar?

İnsanlık varolduğundan beri hep bu tarz tartışmalar yapıldı, hatta savaşlar çıktı. Ama kimse bir sonuca ulaşamadı. Bugün bizler tartışıcaz, yarın çocuklarımız... Tanrı'nın nasıl varolduğu çok büyük bir sır. Ve bu sırrı insan oğlunun çözemeyeceği aşikar.

Oyuncak arabalarımdan, özellikle 64 model Ford Mustang arabamdan hayatta kimseye elletmem. Çocukluğumdan beri sakladığım Viking askerimi, Temel Reisimi, ilk otomatik voltranımı, ve ilk uzakdan kumandalı tankımı dünyalara değişmem.

Evet Atatürk suçludur! - Laiklik sistemini topluma tam olarak empoze edememiştir! - Osmanlııca yazımı sadece iki hafta içerisinde kaldırarak, insanları boşluğa düşüren Atatürk suçludur! - Kadına seçme ve seçilme hakkını basında çıkan yazılardan dolayı, "zorunlu olarak geri verdiği için!" Atatürk suçludur! Not: Osmanlı'nın yıkılış dönememlerinde yani Cumhuriyetten yaklaşık 150 yıl önce, Osmanlı da kadınlara ait bir kadın sendikası vardı. Kadınlar bu sendika oy kullanıyor, kendilerine başkan seçiyor, Osmanlı kadınlarının sorunlarını dinleyip, rapor hazırlayıp Padişahın karşısına çıkıp biz bunları istiyoruz! Deme hakkına sahipti! Yine aynı dönemde Osmanlı da altı tane komünist parti vardı! Merak edenler Gülhane yolu üzerinde ki Osmanlı Araştırmaları Vakfına, Beyazıt Devlet Kütüphanesi Gazete bölümünden de Atatürk'ün kadına nasıl var olan seçme ve seçilme haklarını geri verdiğini araştırabilirler. - Alevi dedeleriyle fotoğraflar çektiren sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kuran ve bu kurumu, aleviliği yok saydığından dolayı halkı sunnî ve hanefi'leştirmek için kullanan Atatürk suçludur! - Kürt şeyhleriyle fotoğraf çektiren, milli mücadele döneminde onların güvenini alan ve sonrasında Dersim'e bomba yağdırılmasını emreden Atatürk suçludur! - Demokrat olmadığı için Atatürk suçludur!

3G'nin insan ve çevreye vereceği zararlardan öte beni asıl korkutan yaşantımıza vereceği zarar. İletişim çağında yaşayıp da insanlarla birebir iletişime geçemiyorken bir de bu 3G çıktı.

Haklı... Hatta Yunanlılarla ortaklık yapıp, çalışmalara katılarak ülkemizde kâr yapabilir.

Abdullah Öcalan yıllardır göz ardı edilmediği için yüzlerce insan can verdi ve can vermeye devam edecek. Şimdi bana kızacaksınız ama gelecekte Abdullah Öcalan özgürlüğün savunucusu bir kahraman ilan edilecek. Ve bunu birçok insan da onaylıyacak!

Paylaşım için teşekkürler. İki tanede ben ekliyeyim Neyzen hatırası Neyzen sabahın köründe evinden çıkmış bir iki adım atmadan taşa takılıp yüzü koyun yapışmış yerine. Yerden doğrulurken Allah'a; "Yahu daha sabahın körü, ağzıma bir damla içki bile koymadım şimdi sen durup dururken benle niye uğraşıyorsun" diye küçük bir serzenişte bulunur. Bu serzenişi duyan bir molla; "Bre densiz hiç yaradana isyan edilirmi?" diye çıkışır Neyzene. Neyzen de; "Sen hiç sahibine havlayan köpek görmedin mi?" der. Bir profosör İçkinin zararları hakkında konferans verir. "Farz edin ki şurada iki tane kova var. birinin içinde su birinin içinde rakı var. Eşek gelse hangisini içer?" Diye sorar profosör. Herkes, "Tabiî ki su" diyerek cevaplarlar. "Peki" der, profosör, "neden suyu içer?" Neyzen oturduğu yerden doğrularak şu cevabı verir; "Tabiî ki eşekliğinden!"

"TEK DIL" "TEK BAYRAK" "TEK HALK " milliyetçilik değil ırkçılıktır. Atatürk'ün en büyük mirasının Cumhuriyet olduğunu farz edersek, Cumhuriyetimize en büyük zararı verenlerin tarih boyunca sözde "Cumhuriyetçi" olarak adlandırılan insanlar olduğunu söyleyebilir miyiz? Bence evet! Peki... Değişen, yenilenen dünya da ülke olarak bir yer alabilmek için, söz sahibi olabilmek için Atatürk-çü-lük- den ödün verebilir miyiz? Bence evet! Daha ne kadar Atatürk hayaliyle yaşayacağız? Hani "Atatürk'e lâyık Cumhuriyet" diyorlar ya... O arzulanan Cumhuriyeti gerçekleştirebilmek için nelerden kurtulmamız gerekli? Erdoğan mı?, Baykal mı?, Bahçeli mi?, Asker mi? Amerika mı? Yoksa Atatürk-çü- aydınlarımızdan mı? Bakın Amerikalılar ne güzel farkına varmış olayın, onlar bile Atatürk'ü kullanıyor! Çünkü Atatürk bir lider değil sadece siyasi bir araçtır! Bakın ne yazıyor; "Atatürk'ün ölümünden sonra baslayan Anti-Kemalist Devrim,bugün yurtdisindan sagladigi destekle yüce Atatürk ve silah arkadaslarinin kurdugu modern,cagdas,laik,demokratik,sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin toprak bütünlügünü ve anayasal düzenini tehdit eder boyuta ulasmistir..." Birazcık geriye gidelim. Atatürk-çü-lük- den, Cumhuriyetçilikden taviz vermeyen birisini hatırlayın... Hani Yunanlılara, Ege'de bulunan adalarımızı veren... Hatırladınız mı? Arkadaşlar, ne zaman ki Atatürk siyasetini, Atatürk eğitimini, Atatürk hukukunu vs. bunlardan kurtulamadığımız sürece toplum olarak, dolayısıyla ülke olarak bizden bir halt olmaz. Bilhassa Atatürk-çü- aydınların dediklerine kulak verdikçe, Atatürk'ün "Milliyetçilik" ilkesine karşılık "Ulusalcılık" ilkesini çıkaran o Atatürk-çü- leri başımızın tacı gönlümüzün sultanı yaptıkça, bizler Atatürk'ü "İlah" olarak görmeye devam ederiz. Kürt açılımı veya başka bir deyişiyle Kürt sonurunu... Çanakkale de, Sakarya da, İstiklâl harbinde, bu vatan uğruna çarpışan, can veren insanlar Laz, Kürt, Çerkez vs. hiç fark etmez nasıl oluyor da bu ülke için sorun oluyor? Acaba Atatürk'ün manevi kızı merhum Sabiha Gökçen'in, Dersim'in üzerine yağdırdığı bombolar bunun sebebi olabilir mi? Kürt halkına sunulan hangi vaat yerine getirilmiş? Kar üstünde, at arabasında karısını hastaneye yetiştirmeye çalışan adam mı sorun? Yoksa at arabasında can veren kadın mı? Kürt sorununu çıkaran devlet şimdi Kürt çözümü üretmeye çalışıyor!

"Kur'an, İslamiyet, Atatürk ve 19 Mucizesi" adında Cenk Koray'ın bir kitabı var. En son baskısı 1995 yılında yapılmış... Sahaflarda ararsanız bulursunuz ve "19" mucizesini detaylı olarak görebilirsiniz.