Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ilker01

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    303
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    5

ilker01 tarafından postalanan herşey

  1. Hala anlayamıdınız yada anlamak istemiyosunuz pkknın kuruluş amacı bağımsız kürdistan dur. Operasyonlar durursa Pkk bölgede dahada güçlenecek zaten korucluk sistemide kaldırılıyor. Ondan sonra vay halimize! OPERASYONLAR DURSUN SÖYLEMİNİ BİR ALLAH RIZASI İÇİN AÇSIN?????
  2. PKK’nın istediği oluyor Korucuya tasfiye Yıllardan beri terör örgütüne karşı mücadele eden korucuların ellerindeki silahlar alınacak. Korucular maaşlarını köy işleri yaparak alacak Haber: Fatih Erboz Doğu ve Güneydoğu’da terörle mücadele için yıllar önce kurulan koruculuk sistemi son günlerini yaşıyor. Yıllarca terör örgütüyle amansız savaş veren koruculuk sisteminin kaldırılması için büyük bir çalışma başlatıldı. Bu konuda terör örgütünün Kandil’deki lideri Murat Karayılan ve bölücübaşı Abdullah Öcalan bile açıklamalar yapmış ve koruculuğun kaldırılmasını talep etmişti. Son alarak Mardin’in Bilgi Köyü’nde yaşanan katliamın ardından DTP de, koruculuğun kaldırılması için kampanya başlatmıştı. Hükümet de buna destek vererek, çalışma başlatmıştı. Mardin’deki katliamdan sonra Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nda koruculuğun kaldırılmasıyla ilgili bir rapor hazırlanmasına karar verildi. Genelkurmay ise, terörle mücadele devam ederken, bu kadar radikal bir önlem alınmasının doğru olup olmayacağını sorguladı. Sonuç olarak koruculuğun kaldırılmasıyle ilgili hazırlanan bir rapor, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’na da başkanlık eden Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’e sunuldu. Raporda neler var? Raporda ana hatlarıyla şu unsurlar yer alıyor: * Koruculuk kademeli olarak tasfiye edilmelidir. * Terörle mücadele için kurulmuş olan koruculuk sistemi, ilerleyen zaman içinde kendisi bölgede sosyal bir sorun haline gelmiştir. * Avrupa Birliği de, koruculuk sisteminin kaldırılması konusunda Türkiye’ye baskı yapmaktadır. * AB raporlarında, koruculuk sisteminin, terör örgütünde büyük eylemlere karışmamış militanların geri dönüşlerini engelleyen bir unsur olduğu da vurgulanmaktadır. Türkiye, yeni açılım çerçevesinde geri dönüş sağlayacaksa, bunu önce geri dönenlere yönelik oluşabilecek “intikam” hissini ortadan kaldırarak, yani koruculuk sistemini kaldırarak yapabilir. * Koruculuk sisteminin kademeli olarak kaldırılması çerçevesinde devletten maaş alan köy korucuları, özellikle hayvancılık ve tarım alanlarında, yine maaş alarak, görevlendirilebilirler. 80 bin korucu bulunuyor Türkiye’de 22 ilde görev yapan korucuların toplam sayısı 80 binin üzerinde. Bunlardan 59 bin düzenli maaş alan geçici köy korucusu, kalan 23 bin 274 kişilik kısmı ise maaş almayan gönüllü korucu. yeniçağ
  3. Hala aynı şeyler bakın arkadaşım istediğin zaman kürtçe konuş bu bizi bağlamaz. Ama bu ülkenin bayrağı ayaklar altına alınıyosa,İstiklal Marşı okunmayıp maçlarda ıslıklanıyosa ve bunlar Kürt kökenli vatandaşların başının altından çıkıyorsa... Kusura bakmayın Kürtçe konuşana şüpheyle yaklaşırım.Ama konuşamassın demem. Hem ben neden Kürtçe öğreneceknmişim?Dünyanın konştuğu ortak bir dilmi?Yada bu ülkenin ana dili mi? Bu ülkede yaşıyorsan bu ülkede doğup büyümüşsen Türkçe bileceksin. Bugün Türkiye'de hala binlerce kürt kökenli vatandaş Türkçe bilmiyor.
  4. ÇOK MERAK EDİYORUM OPERASYONLAR DURUNCA TERÖRİSTLER KARAKOLLARA BASKIN YAPMAYACAKMI YADA YOLLARA MAYIN DÖŞEMEYECEKMİ? adamlar gelip karakol basacak. Boşver abi bassınlar karakolu haklarını arıryolar. kÖylüleri öldürürler boşverin öldürsünler haklarını arıyorlar. Asker teröristle karşılaştığında zaten teslim olun diye çağrı yapıyo.Ama ordaki terörist buna silahla karşılık veriyor.Zaten şehitlerimizin çoğunu böyle verdik.
  5. ilker01

    İYİ BAYRAMLAR

    Herkese iyi bayramlar.Mutlu bir bayram geöirmeniz dileği ile.
  6. Albay Temizöz'ün yargılandığı davada gizli tanık "İfadeyi bilmeden imzaladım" dedi. Kayseri Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz ve eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına devam edildi. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar Albay Temizöz, eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ, oğlu Tamer Atağ, itirafçılar Adem Yakin, Hıdır Altuğ ve Fırat Altın (Abdulhakim Güven) katıldı. Hakkında yakalama kararı bulunan tutuksuz sanık Kukel Atağ ise katılmadı. Duruşmada, sanıkları savunmak üzere 7 avukat hazır bulunurken, aralarında Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar'ın da yer aldığı 40'a yakın avukat da müdahil olarak katıldı. Sanık avukatları, iddianamede maktul olarak adı geçen İhsan Arslan, Abdullah Özdemir ve İzzet Padır'ın öldüğüne dair resmi kayıt bulunmadığını, bu nedenle söz konusu suçlamalarla ilgili savunma yapmakta zorlandıklarını dile getirerek, iddianamede bunun düzeltilmesini talep ettiler. Müdahil avukatlar ise yargılama esnasında Kürtçe bilen bir tercümanın görevlendirilmesini, sanıkların savunmalarının, Türkçe bilmeyen maktul yakınlarına çevirisinin yapılarak anlatılmasını istediler. Yer sıkıntısını da anlatan avukatlar, yargılamanın daha geniş bir salonda sürdürülmesini talep etti. Mahkeme heyeti, taleplerin reddine karar verdi. Mahkeme başkanı, tercüman konusunun ise maktül yakınlarının ifadelerinin alınması sırasında talep edilebileceğini belirtti. GİZLİ TANIK ANLATTI Duruşmada, iddianamede ''Tükenmez kalem'' adıyla gizli tanık olarak ifadesi bulunan sanık Fırat Altın (Abdulhakim Güven) hazırladığı 35 sayfaya yakın ifadesini okuduktan sonra mahkeme heyetine sundu. Sanık Altın, 1995 yılında kimlik bilgilerinin güvenlik gerekçesiyle değiştirildiğini, Abdülhakim Güven olan adının Fırat Altın olarak kayıtlara geçildiğini anlattı. Terör örgütü PKK'dan ayrıldıktan sonra örgütün iç yüzünü güvenlik güçlerine anlattığını ve onlara yardımcı olduğunu belirten Altın, ''O tarihte yargılandığım DGM, benim korunmam gerektiğine karar verdi. Terör örgütü konusunda anlattıklarımdan sonra çeşitli operasyonlar yapıldı. Bu nedenle örgüt ve yandaşları tarafından hedef durumuna getirildim'' dedi. Tutuklu kaldığı Diyarbakır E Tipi ceza evinin o dönemde, örgütün dağ kadrosu için adam yetiştirdiği, bir yer durumunda olduğuna dikkati çeken sanık Altın, şöyle dedi: ''Kuryeler vasıtasıyla cezaevindeki örgütsel çalışmalar örgüte iletiliyordu. Bunları anlattım. Örgütün faaliyetleri sekteye uğradı. Bu nedenle üzerime gelindi. İtirafçı olarak anılmak benim hoşuma gitmiyor. Terör örgütü PKK'ya karşı olan bir vatandaş olarak bilinmeyi isterim. Ben böyle bir durumda iken kimliğim teşhir edildi. Sahte kimlik kullanıyorum diye mahkemede yargılandım. Ta ki Ankara'dan resmi yazı gelene kadar bu böyle devam etti. Korunma talebim olmasına rağmen kimliğimi hep deşifre ettiler.'' Hiçbir yasa dışı faaliyet içinde bulunmadığını, terör mağduru olduğunu ileri süren sanık Altın, tutuklanmasının büyük haksızlık olduğunu savundu. Sanık, Altın, tutuklanmasının terör örgütüne moral verdiğini anlatarak, yargılamayı anlamakta güçlük çektiğini ve iddianamede anlatılanların hepsinin düzmece olduğunu ileri sürdü. Kendisine psikolojik baskı uygulandığını ve kazılarda çıkan kemiklerle kendisinin ilişkilendirildiğini hatırlatan Altın, bunu yapanlardan şikayetçi olduğunu söyledi. ''Ben terörü şiddetle kınıyorum'' diyen Sanık Altın, ''Tükenmez kalem'' olarak alınan ifadesinin geçersiz olduğunu ve içeriğini bilmeden imzaladığını savundu. KAMİL ATAĞ: 1985'TEN BERİ pkkNIN HEDEFİNDEYİZ'' Sanık Kamil Atağ da yaptığı savunmasında, 1985 yılından buyana terör örgütü PKK'nın hedefi durumunda olduğunu, belirterek, şöyle dedi: ''Göçer olarak ailemiz, yaylada terör örgütünce döşenmiş kimyasal mayın buldu. Bunu güvenlik güçlerine bildirdik. O günden sonra ailemiz Cizre'de iskan edildi. Terör örgütü nedeniyle çarşıya çıkamıyorduk. Durumu OHAL Valiliği'ne anlattım. Onlar da bana tank taburundan ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimi söylediler. Biz ailece her zaman devletin yanında durduk. Örgüt adı altında adam öldürme ve örgüte üye olma suçlamaları bizleri derinden üzmüştür. Biz şehit ailesiyiz. Silahlı bir çete kurmamız söz konusu değil. Aşiretimiz korucudur. Emrimde 300 silahlı korucu bulunuyor. Şimdi TSK silahlı çete mi kurmuştur. Tanık Mehmet Nuri Binzet, yalancı canavardır. Hukuka güveniyorum. Devletin bizden bir alacağı varsa bunun faturasını ben kendim keserim. Örgüt üyeliğinden yargılanmam bizi son derece üzmüştür.'' SAVCI: "ALBAY TEMİZÖZ'Ü İÇERİDE ÇÜRÜTECEĞİM" DEDİ Şırnak ve çevresinde 1993-1995 yılları arasında 23 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulan, aralarında Kayseri İl Jandarma Komutanı Albay Cemal Temizöz ile eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atak’ın da bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına devam edildi. Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada eski pkk itirafçısı, “Tükenmez Kalem” adıyla gizli tanıklık yapan sanık Fırat Altun (Abdulhakim Güven) savunma yaptı. 1995’te kimliğinin değiştirildiğini, yıllarca devlet için hizmet ettiğini belirten Altun, şunları söyledi: “Savcı bana bu dosyadan kurtulamayacağımı, üst düzeyde yetkilendirildiğini söyledi. Savcı, ‘İşte bak, Albay Temizöz’ün kulağından nasıl tutup getirdim, içeride çürüteceğim’ dedi. Bu dosyanın Güneydoğu’nun Ergenekon’u olduğunu söyledi, açıkça benden kelle istediğini söyledi. Yurtdışına gönderme, yüz değiştirme ve özgürlük vaadinde bulundu. Savcının bu konuşması karşısında şok oldum. İki devlet mi var? Savcı bana devletin örgüt ile görüştüğünü söyledi. Beni PKK’ya teslim etmelerinden korktum. ‘Tükenmez kalem’ adıyla verdiğim gizli tanık ifadem geçersizdir. Hiçbir yasadışı örgütlenme içerisinde yer almadım. Öldürdüğüm iddia edilen 2 kişiyi tanımıyorum.” Sanık avukatları, iddianamede “Öldürüldü” diye geçen bazı kişilerin kayıtlara göre halen yaşadıklarını belirterek, iddianamenin düzeltilmesi talebinde bulundu. Mahkeme isteği reddetti. HANEFİ AVCI, "KOMUTAN ADI VER" DEDİ 'Sokak Lambası’ adıyla gizli tanık olarak ifade veren ve daha sonra bu ifadelerini geri çeken PKK itirafçısı tutuklu sanık Hıdır Altuğ, hakkındaki tüm suçlamaları reddetti. Altuğ, şöyle dedi: “10 yıldır Ankara’da Ali İhsan Kaya’ya ait Kaya İnşaat’ta çalışıyorum. Emniyet İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Recep Güven ve Emniyet Müdürü Hanefi Avcı da Kaya’nın yanına gelip gidiyorlardı. İkisi de benimle konuşarak Diyarbakır’a gidip ifade vermemi istediler. Hanefi Avcı, Diyarbakır’a gidip polise tanıdığım paşa ve komutanların adını vermemi istedi. ‘Ne korkuyorsun, askerin korkulacak yanı kalmadı. Bak kulağından tutup getiriyoruz’ dedi. O ifade özgür irade ile alınmış değildir.” ASKERHABER
  7. Adana'da markete saldırdılar.güvenlik kamerası kayıtdaydı o sırada.Hani inanmayan arkadaşlar varya o bakımdan.
  8. Çiçek: Kandil’in yüzde 90’ı cezasız inebilir... Cemil Çiçek'ten şok açıklama Fikret Bila köşesinde Kürt açılımı sürecinde hazırlanan paketin ayrıntıları ile ilgili olarak Cemil Çiçek'in açıklamalarına yer veriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MGK üyesi bakanlarla ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la görüştükten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de çıktı. Erdoğan, ABD’ye gidecek. Başbakan’ın ABD ziyaretinden sonra açılım süreciyle ilgili bir “paket” açıklaması beklentisi var. Bu beklentiye ilişkin olarak bazı kararların alındığı veya alınacağı yönünde haberler de kamuoyuna yansıyor. Hükümet bir paket hazırladı mı? Hazırladıysa bu pakette neler var? ‘Şapkadan tavşan beklemeyin’ Bu soruyu, dün Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Kurulu Başkanı Cemil Çiçek’e yönelttim. Çiçek, önce bir düzeltme yapma gereğini duyduğunu vurgulayarak şöyle dedi: “Kimse şapkadan bir tavşan çıkaracağımızı beklemesin. Öyle şapkadan bir paket çıkacak ve bugünden yarına bu sorun çözülecek beklentisine girmesin. Çünkü bu doğru değil. Biz başından beri bir paket beklenmesin, diyoruz. Çünkü olaya bir paket olarak yaklaştığınızda hemen istismar ediliyor. Biz bu bir süreçtir dedik. Bu süreç boyunca da bazı kararlar alınır ve devreye girer, demiştik. Nitekim de öyle oldu ve öyle olacak.” Üç örnek Çiçek, bu kararlarla ilgili üç örneğe işaret etti:“Bu süreçte Anayasa’nın ilk üç maddesi çerçevesinde her kurum kendi alanında bazı kararlar aldı. Örneğin, RTÜK bir çalışma içinde. TRT’nin yaptığı gibi, özel televizyonların da kesintisiz Kürtçe yayın yapabilmesi için çalışıyor. Bir diğer örnek olarak bir savcımızın verdiği karar gösterilebilir. Siyasi propagandanın Türkçe yapılması gerekir. Kürtçe yapıldı diye açılan soruşturmada bir savcımız TRT 6’nın 24 saat Kürtçe yayın yaptığı günümüzde bu yasağın içeriği boşalmıştır yaklaşımıyla dava açmaya gerek görmedi. Bu da bir uygulamadır. Keza YÖK’ün aldığı karar bir diğer örnektir. Yaşayan Diller Enstitüsü kurulmasını kararlaştırdı. Bütün bunlar süreç içinde alınan kararlardır. Bunların mutlaka bir paket diye numaralandırılıp açıklanması gerekmez. Sürece böyle bakılması gerekir.” ‘Kandil’den inebilirler’ Çiçek’e, PKK’nın dağdan indirilmesi için ne gibi kararlar alınabileceğini sordum. Çiçek, bu soruma şu yanıtı verdi:“Şimdi dağdakilerin durumunu incelediğimizde, özellikle Kandil için konuşuyorum, şöyle bir tablo çıkıyor: Bunların üçte biri yabancı uyruklu. Suriyeli var, İranlı var, Avrupa ülkelerinden katılanlar var. Eğer dağda 4500 kişi varsa 1500 Türk vatandaşı değil. Geriye kalanların yüzde 90’ı hatta daha da fazlası ise Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinden yararlanmaya uygun durumda. Terör örgütü üyesi olmak dışında bir eyleme katılmamışlar. Bu durumda olup da teslim olanlar serbest bırakılıyor. Geçtiğimiz günlerde 13 kişi teslim oldu ve durumu uygun olan 10’u serbest bırakıldı. 221. madde, daha önceki deneyimlerimiz göz önünde tutularak hazırlandı. Buradaki sorun dağdaki insanın bu maddeyi ve getirdiği olanağı bilmemesi. Dağda radyo, televizyon dinleyemiyor. Bu maddeyi bilmiyor. Ayrıca örgütün baskısı altında. Bu olanağın dağdakilere iletilmesi lazım. Bunu kim yapabilir? Bence öncelikle Kuzey Irak’takiler yapabilir ve onlarla ilişki içinde olan başkaları yapabilir.” Sınır ötesi yetkisi Çiçek’e, hükümetin sınır ötesi harekât iznini uzatmak için TBMM’ye başvurmayacağı, alfabeye q, w, x harflerinin ekleneceği, Mahmur’un dağıtılacağı, Kürtçenin seçmeli ders olacağı haberlerini sorduğumda ise şu yanıtı verdi:“Bu haberleri ben de okudum. Bunlar bizden çıkmış haberler değil. Oturup bu konularda karar almış değiliz. Bunlar ya tahminen yazılıyor veya sorumluluğu olmayan bazı kişilerden alınan bilgilerle yazılıyor. Bu doğru değil. Kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor ve aşırı beklentilere neden oluyor. Örneğin, sınır ötesi izin tezkeresiyle ilgili olarak yazılanlara bakalım. Bu iznin süresi 17 Ekim’de bitiyor. Biz bir karar vermedik. Öncesinde ayın 29’unda Bakanlar Kurulu var. Orada oturup değerlendiririz. Kaldı ki, bu işin en kolay yönü. İhtiyaç duyulduğunda bu izin her zaman alınır. Ama biz böyle bir karar almışız gibi yazılmış. Diğer konular da öyle. İçişleri Bakanımız Sayın Beşir Atalay her kesimden görüşler topluyor. Tasnif ediyor. Ama bunlar henüz ayıklanıp, değerlendirilip bir karara bağlanmış değildir. Tabii hükümetin çalışmaları var. ‘Yola boş heybeyle çıkmış da muhalefet bunu doldursun’ demiyor. Biz, belki sizin görüşleriniz katkı sağlayabilir, belki daha doğru önerileriniz var’ diye görüşmek istiyoruz. Ama karşılık yok. Muhalefete gitmesek, ‘niye gelmedin’ diye eleştiriliyoruz; gitmek isteyince de ‘gelme, niye geliyorsunuz’ deniliyor. Oysa bu konu, hükümetler üstüdür. Buna bizim çözüm bulmamız gerekiyor. Her politikayı denedik. ‘Kökü kazınacak, bitti, bitiyor’ denildi, ama bitmedi. Artık bu üslubu terk etmemiz lazım. Ortada bir sorun var ve biz bu sorunu başkalarına ciro edemeyiz. Edersek onlar kendi lehlerine çözerler. Bu nedenle bizim çözmemiz gerekiyor.” alıntı
  9. Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum. Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı? Bir ferman yayınlanmıştı. “Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil konuşulmaya” diye Hatırlayanınız var mı? Dolanın yurdun dört bir yanını, çarşıyı, pazarı, köyü, şehri, fermana uyanınız var mı? Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim, dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere, gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı? Tanıtımın demo, Sunucunun spiker, Gösteri adamının showmen, Radyo sunucusunun diskjokey, Hanım ağanın, first lady olduğuna şaşıranınız var mı? Dükkanın store, Bakkalın market, Torbanın poşet, Mağazanın süper, hiper, gross market, Ucuzluğun, damping olduğuna kananınız var mı? İlan tahtasının billboard, Sayı tablosunun skorboard, Bilgi alışının brifing, Bildirgenin deklarasyon, Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı? Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı, Beldelerin girişinde welcome, Çıkışında goodbye okuyanınız var mı? Korumanın, muhafızın, body guard, Sanat ve meslek pirlerinin duayen, İtibarın, saygınlığın, prestij olduğunu bileniniz var mı? Sekinin, alanın, platform, Merkezin center, Büyüğün mega, Küçüğün mikro, Sonun final, Özlemin hasretin, nostalji olduğunu öğreneniz var mı? İs hanımızın plaza, Bedestenimizin galeria, Sergi yerlerimizi, center room, show room, Büyük şehirlerimizi, mega kent diye gezeniniz var mı? Yol üstü lokantamızın fast food, Yemek çeşitlerimizin menü, Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı? İki katlı evinizi dubleks, Üç katlı komşu evini tripleks, Köşklerimizi villa, Eşiğimizi antre, Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı? Sevimlinin sempatik, Sevimsizin antipatik, Vurguncunun spekülatör, Eşkıyanın mafya, Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa, sponsorluk diyeniniz var mı? Mesireyi, kır gezisini picnic, Bilgisayarı computer, Hava yastığını air bag, Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı, okey diye konuşanınız var mı? Çarpıcı önemli haberler,flash haber, Yasa, varol sevinçleri, oley oley, Yıldızları, star diye seyredeniniz var mı? Virvirik dağının tepesindeki köyde, Cafe show levhasının altında, acının da acısı kahve içeniniz var mı? Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken, dilimizin çalındığını, talan edildiğini, özün el diline özendiğine, içi yananınız var mı? Masallarımızı, tekerlemelerimizi, ata sözlerimizi unuttuk, şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik, Türkçe’miz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı? Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum, göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı? Bir ferman yayınlamıştı … Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı? Türkçemizi doğru kullanamadığımız için kendim de dahil hepimizi kınıyorum! ALINTI
  10. TARAF GAZETESİ KURUCULARI KAYNAKLARI DESTEKÇİLERİ Taraf'ı çıkaran Alkım Gazetecilik, 1992'ye kadar küçük bir yayıneviyken ve batma noktasındayken birdenbire durumu düzeltti. Alkım Yayınevi'nin borçlarını Fethullah bağlantılı Albaraka Türk çekleriyle ödemesi yayıncıların dikkatini çekmişti. O tarihten sonra, birileri, Savaş ve Başar Arslan kardeşlere 'yürü…' dedi. AKP iktidarıyla birlikte ise 'kanatlandılar' ! Arslan kardeşler, Brüksel'de büro açıp AB'yle de ilişkiye geçtiler… Fethullahçı gladyo TSK'ya karşı Ergenekon operasyonunu başlatırken, Pentagon, Taraf için de düğmeye bastı.Yasemin Çongar, Amerika'dan görevli olarak gönderildi. Burada, ABD İstanbul Başkonsolosluğu kolları sıvadı. 'Vatanı bir kadın memesine satarım' sözüyle meşhur Ahmet Altan, 30 bin YTL maaşla gazetenin kuruluş görevini üstlenmesi için ikna edildi. Taraf yayına başladıktan sonra ayrılacağını söylemişti, ayrılmadı, genel yayın yönetmeni oldu. Gazetenin sahibi, Alkım Gazetecilik adına Başar Arslan oldu. Ahmet Altan'ın belirttiğine göre Başar Arslan yayın çizginse hiç karışmadı, odasını bile Altan'a bırakıp gitti. İLK DESTEK FETHULLAH CEMAATİNDEN Ahmet Altan 10 Kasım 2007 tarihli Zaman gazetesinde yayımlanan röportajda, Taraf gazetesinin ilan gelirlerine dayanacağını söylemişti. 15 Kasım 2007 tarihinde yayına başlayan Taraf'taki ilanlara bakıyoruz, 'Alkım Yayınları' dışında, 2008'e kadar ilk bir ayda 'Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği' ağırlıkta. Kimse Yok mu Derneği 2002 yılında Fethullah'ın Samanyolu Televizyonu bünyesinde 'Kimse Yok mu?' programı ile başladı. AKP iktidarı Kimse Yok mu Derneği benzeri vakıf ve dernekler için gelir vergisi kanununu değiştirdi, bu derneklere yapılan bağışlar vergiden muaf tutuldu… 'Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği', şimdi 5 kıtada faaliyet yürütüyor, katrilyonlara hükmediyor. Uzmanlar, Fethullah cemaati üzerinden aktarılan paraların asıl kaynağının Amerika olduğunu, Soros'un açık toplum enstitüsünden geldiğini belirtiyorlar. Devletin Halkbank ve Vakıfbank'ı ile Fethullah Gülen, daha ilk aydan Taraf'a ilan verenler arasındaydı! DEVLETİN TMSF'Sİ BASTI, DAĞITTI Taraf'ın tanıtım ilanları da Fethullahçı Zaman gazetesi tarafından yayımlandı. Hem Zaman, hem Fethullah'ın diğer yayın organı Aksiyon, Ahmet Altan ve Yasemin Çongar röportajlarıyla gazetenin tanıtımını yaptı. Taraf'ın iki de transferi var Zaman'dan. Biri, bildiğiniz Etyen Mahçupyan, öbürü Gülen bursuyla Amerika'da eğitim gören Leyla İpekçi. Taraf, bir devlet kuruluşunun, TMSF'nin elindeki Sabah'ın baskı tesislerinde (Princity) basıldı, dağıtımını da TMSF'ye teslim edilen Merkez Dağıtım yaptı. Alkım'ların TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'le yakın ilişkisi olduğu belirtiliyor. Sabah gazetesi tüm tesisleriyle birlikte Damat Bey'in Çalık Holdingine devredildikten sonra ise Taraf, yine aynı tesislerde basılıyor, yine Çalık Holding'in elindeki Turkuvaz Dağıtım tarafından dağıtımı yapılıyor. Çalık dışındaki taliplilerin Sabah ihalesinden en ufak bir ses çıkarmadan çekilmesinde de Amerikan-İsrail diplomatlarının ya da istihbarat kuruluşlarının etkisi var mıdır, ne dersiniz? ALTAN, 'EGEMEN GÜÇ'TEN DAHA FAZLA DESTEK TALEP EDİYOR 'Eğer sizin sattığınız mal zararla satılıyorsa, bu zararı başka yerden karşılamak zorundasınız' demişti Ahmet Altan, Taraf gazetesi çıkmadan 5 gün önce. 10 Kasım 2007 tarihli Zaman'da yayımlanan röportajda Altan, sözlerini şöyle sürdürüyordu: 'Bu da sizi bir yere karşı boynu eğik hale getirir. O yerin neresi olacağına siz kendiniz karar verirsiniz. Ya bir iktidardır, ya bir hükümettir, ya egemen bir güçtür, ya size ilan verecek olandır. Biz hiç kimseye karşı boynumuz eğik olsun istemiyoruz. 1 YTL'den satmamızın nedeni bu.' Ahmet Altan'ın anlattığına göre Fethullah cemaatinden gelen ilan paraları ile iktidarın baskı-dağıtım desteği, gazetenin 1 milyon liradan daha ucuza satılmasına olanak vermiyordu. Daha büyük paralar gerekiyordu. Kendi deyimiyle 'Vatan satıcısı' Altan, bağlı olduğu 'egemen güç'ten daha fazla destek talep ediyordu. O destek 4 ay içinde geldi. Taraf, 8 Mart 2008 tarihinden itibaren 40 kuruşa düşürüldü. AYDA EN AZ 500 BİN DOLAR! 40 kuruşa gazete çıkarmak, ayda en az 500 bin dolar zarar demek. Yayın sektöründen işadamları, 'Matbaanız ve dağıtım şirketiniz yoksa, zarar 1 milyar dolara yaklaşır' diyor. Taraf, ilk 4 aylık yayın çizgisiyle bu parayı 'hak etmişti'! Pentagon güdümlü Fethullahçı gladyo da daha çok satan bir 'tetikçi gazete'ye ihtiyaç duyuyordu. Değişik gazetelerdeki bağlantı mekanizmaları artık temel operasyonlar için yeterli sonuç vermiyordu. ABD-İsrail bağlantılı Fethullah sermayesi daha aktif bir biçimde Taraf'a para akıtmalıydı. 4. ayında, Taraf gazetesine ve Alkım Yayınevi'ne 'çok büyük para akışının başladığı' belirtiliyor. Taraf odaklı para akışı ve karmaşık ilişkiler öyle boyutlara geldi ki, Aydınlık'ın edindiği bilgilere göre, 40 yaşında medya patronu olan Başar Arslan şu sıralar paniğe kapılmaya başladı. İLK BÜYÜK ERGENEKON BASKININDAN 13 GÜN ÖNCE Taraf gazetesinin 40 kuruşa düşürüldüğü tarih 8 Mart. Fethullahçı gladyonun üçüncü ve ilk geniş kapsamlı Ergenekon operasyonunun tarihi 21 Mart. 21 Mart'ta Türkiye, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'ten, Cumhuriyet, Aydınlık ve Ulusal Kanal Genel Yayın yönetmenlerine, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'na varan geniş çaplı bir operasyonla sarsıldı. İşte, Taraf o günler için çıkarılmıştı. FETHULLAHÇI İSTİHBARATIN PSİKOLOJİK SAVAŞ BÜLTENİ Taraf işin öylesine göbeğindeydi ki, sanık avukatlarına gösterilmeyen 'belgeler' Fethullahçı gladyo tarafından Taraf'a servis ediliyordu. Bunların en çarpıcısı, baskından önce Alkım Yayınları'nın Ankara'daki bürosundan Taraf'a fakslandığı anlaşılan 'Yargıtay Krokisi' belgesiydi… Fethullah, Taraf'ı yalnız parayla değil, kirli haberlerle de besliyor. Taraf, Fethullahçı istihbaratçıların servis ettiği haberlerle çıkıyor. Emniyet'te yuvalanmış F tipi istihbaratçıların basın bülteni gibi. Ahmet Altan'ın medyayı peşlerinden sürükleme iddiasıyla, 'Babıâli'nin kimyasını değiştireceğiz!' sözleri böylece anlam kazanıyordu. Gazete hem F tipi istihbaratçıların yürüttüğü p***olojik savaşın aracı misyonunu yürütüyor, hem de haber kaynaklarının Genelkurmay' dan olduğu yalanını ortaya atıyor. Bu da tipik bir istihbaratçı numarası. Fethullahçı Gladyo'nun çok sık başvurduğu bir tertip. HER GÜN SATIR SATIR ÇEVİRİSİ YAPILIP, AB'YE SUNULUYOR Gazeteyi çıkaran Alkım Yayınevi'nin sahibi Savaş-Başer Arslan kardeşler, Brüksel'deki büroları kanalıyla Avrupa Birliği'yle de ilişkiye geçtiler. Taraf gazetesi'nin satır satır çevirisi yapılıp her gün Avrupa Birliği'nin önüne konuluyor! AB, gazetelere doğrudan hibe yapamıyor ama yayınevlerine yapabiliyor. Alkım Yayınevi'nin, Ahmet Altan'ın 'İçimizdeki Bir Yer' adlı romanının, 2004'te AB parasıyla basıldığı belirtiliyor. 1 milyon adet basılıp maliyetinin 4'te biri fiyatına satılan Altan projesi, AB fonlarınca desteklendi. Gazete bayilerine kadar ulaştırılan kitap için bakkallara bile standlar yerleştirmişti. Ardından, Alkım yayınları Sabah Gazetesi'yle işbirliği yaparak Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Yüz Temel Eser'i basmıştı. AB ile kurulan bu köklü ilişkilerin, bugün para kanallarının çeşitlenmesinde etkili olduğu belirtiliyor. HARİRİ'DEN ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ'NE… Haziran alından itibaren Taraf'ta yayımlanan ilanlar çoğaldı ve çeşitlendi: Uluslararası Af Örgütü, Toplum Gönüllüleri Vakfı, Asya Finans… İsrail-MI6 bağlantılı Hariri'ye satılan Türk Telekom'un tam sayfa ilanları Taraf'ta dikkat çekici sıklıkta yayımlanıyor. İlan, bir gazeteye para aktarmanın yasal ve gözle görülür yöntemi. Ama tek yöntem değil. Bir bankacı, 'Unutmayın Türkiye'de para giriş çıkışı çok kolaydır. Hiç bir denetim yok' diyor. TARAF AKP'Yİ HİZAYA SOKUYOR Taraf, Nisan-Mayıs aylarında yaptığı yayınlarda 'Ergenekon Ordu'ya uzanmalı' kampanyası yürüttü. Bu yayınlar sırasında Taraf, Tayyip-Gül bölünmesinde açıkça Abdullah Gül yanlısı yayın yaptı. Zamanında Taraf'a destek veren Tayyip Erdoğan, bu kez Taraf gazetesinde 'korkaklıkla' suçlandı… Yasemin Çongar, 2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da yayımlanan röportajında şöyle diyordu: 'Diyelim ki AK parti büyük bir pazarlık yaptı, Ergenekon'u güdük bıraktı, AB konusunda zaten durgun olan politikasını sürdürme sözü verdi, diyelim ki devletin antidemokratik alışkanlıklarını ve uygulamalarını sorgulamayacak noktaya geldi, o zaman kapatılmaz belki; ama AK Parti, AK Parti olmaktan çıkar.. Bu toplum da önümüzdeki seçimde başka bir parti bulur kendine.' PSİKOLOJİK SAVAŞIN KARARGÂHI Haziran'dan itibaren Taraf gazetesi, hemen her gün TSK'ya karşı bir yalan uydurup manşetine taşıdı. İşte birkaç manşet 'haber': - Genelkurmay'ı n yeni kontrgerilla planı (2 Haziran). - Asker- Rektör kumpası (8 Haziran). - Yakında darbe olacak (10 Haziran). - Genelkurmay'ın Türkiye'yi biçimlendirme planı (20 Haziran). - Dağlıca baskını biliniyordu (25 Haziran). ORG. BÜYÜKANIT: O GAZETEYİ FİNANSE EDEN KİM ONA BAKIN! Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 20 Haziranda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı duvarına asılan Atatürk Rölyefi'nin açılış töreni sonrasında verilen resepsiyonda şunları söyledi; ' O gazeteyi finanse eden kim, siz ona bakın; bakın sadece o gazetenin finansörü diyorum.' Orgeneral Büyükanıt'ın 'O gazete' dediği Taraf. Genelkurmay Başkanı, aynı resepsiyonda şunları da söyledi; 'Dünyada bu kadar saldırıya uğrayan başka bir silahlı kuvvetler var mı? Hele ki bu dönemde. Terörle mücadelede en başarılı olduğu bir sırada.' Gazete, 20 Haziran 2008 tarihli sayısında, Genelkurmay Karargahı'nda hazırlandığını iddia ettiği bir dökümanı manşet yapmıştı. İşte Org. Büyükanıt da 'o gazetenin finansörü' nü bu son saldırıdan sonra gündeme getirdi. Aydınlık'a ulaşan bilgiye göre Genelkurmay Başkanı, bunları söylerken 'finansörün' kim olduğunu da bilerek söylüyordu. Ama Taraf'ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Fethullahçı para kaynakları apaçık olduğu halde, bu sefer de Genelkurmay Başkanı'nı 'bildiği para kaynağını açıklamaya' çağırdı. Gazetenin 22 Haziran 2008tarihli manşeti de bu yöndeydi. … VE 1 TEMMUZ Türk Silahlı Kuvvetleri'nden emekli iki subayın, Org. Hurşit Tolon ve Org. Şener Eruygur'un tutuklanmasıyla sonuçlanan son operasyonla birlikte Taraf, adeta bayram ilan etti. 2 Temmuz günkü manşet şöyleydi: Cumhuriyet tarihide ilk defa/ Darbeci paşalar göz altında. 6 Temmuz 2008 tarihli Taraf'ın manşeti şöyleydi: Yargılanacaklar! Aynı gün, Emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu öne sürülen 'Darbe günlükleri' Taraf gazetesince yeniden piyasaya sürüldü.. Taraf bununla da kalmadı, bir darbe planı daha piyasaya sürdü. Operasyon günü Taraf yine TSK'ya saldırı halindeydi. 1 Temmuz günü Taraf gazetesi, CİA'nın kontrolündeki Tuncay Güney'in ifadelerine dayanarak, Ordu'nun bölündüğünü öne süren bir manşetle çıkmıştı… NEDEN TSK HEDEF? Yasemin Çongar, Aksiyon'daki röportajında TSK'yı neden hedef aldıklarını anlattı. 1 Mart Tezkeresinin reddedilmesi Çongar'da, onların jargonuyla travma yaratmış anlaşılan. 'Amerikan Merkezî Kuvvetler Komutanlığı askerleri gemide bekliyordu Türkiye üzerinden Irak'a geçmek için. Son anda savaş planları bozuldu' diyor Çongar, 'Amerika'nın çıkarları Irak'ın bölünmemesinden yana. Yine o çıkarlar, Irak'ın bugünkü federal yapısını koruyarak Türkiye ile sağlam ilişkiler kurmasını gerektiriyor. ' Ahmet Altan da Zaman'a konuşurken TSK'nın Kuzey Irak operasyonuna şiddetle karşı çıkıyor ve şöyle diyor: 'Bunun bedelini kim ödeyecek? Onlar mı, çocuklar mı?' Yine Yasemin Çongar, 'Genç Siviller'in düzenlediği bir panelde 'Ergenekon sadece toplum düşmanı değil, dünya düşmanı bir örgüt' diyordu, 'Türkiye'yi dünyadan koparmaya çalışıyor.' Kimden? Çongar'ın yanıtı şöyle: 'Başta Avrupa Birliği'nden, ABD'den ve diğer ülkelerden de.' TSK DÜŞMANLIĞI, TARAF İÇİNDE DE TARTIŞMA YARATTI Taraf'ın yayınları gazetenin kadrosu içinde de tartışma yarattı. Mayıs ayı içinde bazı muhabirler gazeteden istifa etti. 27 Mayıs 2008 tarihli Gerçek Gündem internet sitesinde 'Ahmet Altan'a istifa şoku' başlığıyla yer alan habere göre istifacılar arasında Alev Er de vardı: 'Taraf Gazetesi'nin yayın politikasına dayanamayan yedi kişi ilişiğini kesti. Taraf Gazetesi'nin Fethullah Gülen-Abdullah Gül hayranlığı çalışanlarını da bıktırdı. Gazetenin yedi çalışanı yönetime istifasını sundu. Gazetecilerin ayrılma gerekçesinin 'yayın politikası' olduğu öğrenildi…' 'Bize böyle bir gazete yapılacağı söylenmemişti' diyordu ayrılanlar. 'Demokrat, sivil, özgürlükçü bir gazete yapılacaktı. Ancak 17 Mayıs günü Deniz Gezmiş hakkında (ırkçı-yabancı düşmanı) diye bir yazı basıldı. Herkesin kafası karıştı. Biz de bu tablo içinde görünmek istemedik.' Bir başkası şöyle konuşuyordu: 'Fethullah Gülen ve Abdullah Gül yanlısı gazete yapılıyor. Belgesiz bilgisiz bir şekilde TSK karşıtı haberler yer alıyor. Bunu anlatmaya çalıştık. Ama kimse dinlemedi.' Haziran başında ise bir kısım Alkım Kitapevi üyeleri 'sola ve devrimci değerlere karşı kampanya başlattığı için' üyeliklerinden istifa ettiler. 'Biz artık niyetin ne olduğunu anlamış bulunuyoruz' diyordu istifacılar, 'Vakit, Yeni Şafak, Zaman gibi bir yayın olacaksa Taraf gazetesi, kimsenin tuttuğu yok. Ancak net olarak açıklasın, Truva atını kimse oynamasın!' İSRAİL KONSOLOSLUĞU'NDAN TARAF'A ZİYARET Yalnızca Amerikan Konsolosluğu değil Taraf için kollarını sıvayan. Gerçek Gündem adlı internet gazetesi, 8 Temmuz günü Taraf Gazetesi'ni İsrail Konsolosluğu'nda görevli bir kadın ile bir erkeğin ziyaret ettiğini yazdı. Ziyaretçilere üç de koruma eşlik etmişti.. Haberde şu satırlara yer verildi: Taraf'ın İstanbul Kadıköy'deki bürosunu ziyaret eden İsrail konsolosluğu yetkilileri, binaya zırhlı bir araçla geldi. Taraf'taki gazetecilerin Gerçek Gündem'e verdiği bilgiye göre, İsrail yetkilileri önce Yasemin Çongar'la ardından ise Ahmet Altan'la görüştü. Ziyaretçiler, Altan ve Çongar, daha sonra hep birlikte yemeğe çıktılar. Yasemin Çongar'ın başka görevleri de var Taraf için ta Amerika'dan getirilen Yasemin Çongar, 'Milliyet'in önerdiği tepe yöneticilik teklifini de bağımsız gazetecilik yapabilmek adına reddettiğini' anlattı orda burda. Ayrıca onun görevi gazetecilikle, hatta Taraf'la sınırlı değildi. 2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da şöyle diyordu Çongar: 'Batı artık Türkiye ile ilişkilerini tamamen devlet üzerinden değil, iş dünyası ve sivil toplum üzerinden de kurmaya başladı. Sadece İstanbul ve Ankara'yla değil, Anadolu ile de temas ediyorlar artık. Taraf için döndüğümden beri 7 ay içinde birkaç kez Güneydoğu'ya gittim, Orta Anadolu'yu 10 yıl aradan sonra gördüm…' Çongar'la kol kola gördüğümüz isimlerin başında Yıldıray Oğur geliyor. Oğur, 'Genç Siviller' adlı örgütün başkanı. Soros'tan besleniyor, Türkiye'de de 'turuncu devrim' denemesine hazırlanıyorlar. Adları daha yeni duyulmuştu ki, Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına getirilir getirilmez Yıldıray Oğur'u köşkte konuk etti. Oğur, Genç Siviller'in simgesi olan kırmızı Convers marka ayakkabı hediye etti. Cumhurbaşkanı'na; 'asker postalını protesto' anlamı taşıyordu Gül'e verilen hediye. ALINTI
      • 1
      • Beğen
  11. SAĞLIK OCAĞINA VE POSTANEYE MOLOTFLU SALDIRI Edinilen bilgiye göre, akşam saatlerinde bir grup, Bağlar ilçesinde eylem yaptı. Slogan atan kalabalık, Sağlık Ocağı Caddesi üzerinde bulunan 1 NOLU SAĞLIK OCAĞINA MOLOTOF KOKTEYLİ attı. Atılan molotof kokteyli binaya isabet etti. Grup, daha sonra aynı mevkide bulunan postaneye yöneldi.POSTANE binasına atılan molotof kokteyli, nöbetçi kulübesine isabet etti. Bölgeye intikal eden polis ekipleri, grubu dağıtmaya çalıştı. Kalabalık bölgedeki kapalı dükkanlara terör örgütü propagandası içerikli yazılar yazdıktan sonra ara sokaklara kaçtı. Güvenlik güçleri ise, bölgedeki resmi kurumlara yönelik güvenlik tedbirlerini arttırdı. iha Durum çok vahim SAĞLIK OCAKLARINA,MARKETLERE,POSTANELERE SALDIRMAYA BAŞLADILAR ARTIK.
  12. A olurmu "taraf" gazetesi var ya sayın Tengeriin Boşig Daha öncede pkknın yaptığı katliamları devlet yaptı diye yutturmaya çalışıyorlardı.
  13. Tabii zaten size kalsak silah falan almayalım yada üretmeyelim. Kapatalım firmaları,elimizdeki silahlarıda satalım gitsin. Savaş Çıktığında da sapanla saldırız düşmana değilmi.Yada üzerimize gelen füzeleri elimizle havada yakalar atarız geri düşmana. Örnek Gösterilen ülkelere bakın hele Almanya dünyanın en büyük silah üreten ülkelerinin başında geliyor.(leopar tankı,H&K silah firması vs). Yalnız yerli firmalarımızın zaten orta ve yüksek irtifa hava savunma projeleri var İnşallah bu alımlar projeleri baltalamaz.
  14. ilker01

    Maden yağması

    TÜRKİYE’nin üstünü sata sata bitiren AKP ‘özelleştirme’ rotasını yer altına çevirdi. Sadece 2006-2008’de yüzde 2 vergi karşılığı 40 bini aşkın ruhsat veren iktidar, 4 bin maden sahasını satıyor. Yerlilerin uluslararası devler karşısında yine şansı sıfır. Yüzde 19’u yabancıya geçti YABANCILARIN ülkemizde sahip olduğu maden alanı 150 bin kilometrekareye ulaştı. Bir başka deyişle ülkenin yüzde 19’u yabancı kontrolünde... Anadolu’yu karış karış kazan yabancılar, altından kurşuna, mermerden kroma kadar ne bulursa götürüyor! Kapanın elinde kaldı Özellikle altın için Türkiye’ye akın eden yabancılar kelimenin tam anlamıyla maden buldu! İşte şanslı yabancılar: * Fronteer Eurasia: Cayman Adaları’ndan geldi, Kuzeydoğu Anadolu’da 3.5 milyon onsluk altın rezervi buldu. * Ariana: İngiliz şirket Artvin’de arama yapmak üzere 19 ruhsat aldı. Mardin Kızıltepe ve Balıkesir Sındırgı da onun... * Stratex: ABD’li şirket, Uşak ve Kütahya arasında altın buldu. Çanakkale ve Eskişehir’de de arıyor. * Kuzey Truva Madencilik: Kanadalı Teck Comico’nun desteklediği Fronteer firmasına ait. 6 noktada arama yapıyor. * Yeni Anadolu Madencilik: Yüzde 99’u Amerikan sermayeli şirket. Türkiye’nin üstü bitti sıra altında!.. Yeraltı kaynaklarımızın üzerinde büyük bir yabancı hakimiyeti var. Sahip oldukları maden alanı 150 bin kilometrekare Haber: Sümeyra YILMAZ Türkiye için stratejik öneme sahip yeraltı kaynakları AKP iktidarı döneminde hızla özelleştirilmeye başlandı. Özelleştirme politikalarından yer üstündeki fabrikalar ve kurumların ardından yeraltı da nasibini alıyor. Özellikle 2004 yılında çıkarılan maden kanunu ile yabancı sermayenin önü açılmış oldu. 2007 itibariyle Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı ortaklı şirketlerin sayısı 143. Türkiye’deki maden sahalarına aldıkları arama-işletme ruhsatları ile sahip olan şirketler için yeni bir fırsat daha doğdu. Maden İşleri Genel Müdürlüğü 5 bin 576 ihalenin ardından şimdi de 4 bin civarında sahanın özelleştirilmesine hazırlanıyor. Yapılacak ihale ile 75 ilde madencilik yapma hakkı özel şirketlerin eline geçecek. Arama ve işletme verilecek şirketlerin büyük çoğunluğunun ise yine yabancı şirketler olacağı tahmin ediliyor. Bor’u da ele geçirdiler 1.9 milyon hektar arazinin özelleştirileceği ihalelerde altın, kurşun, mermer, krom, gibi birçok maden sahası yer alıyor. Yabancıların Türkiye madenleri üzerindeki hakimiyeti rakamlara döküldüğünde çok açık bir şekilde görülüyor. Yabancıların Türkiye’de sahip oldukları maden alanı 150 bin kilometrekare alanı kapsıyor. Bu alan Türkiye yüzölçümü’nün yüzde 19’una tekabül ediyor. Türkiye’nin Dünya rezervinin yüzde 70’ine sahip olduğu bor madeni üzerinde ise yabancı şirketlerin çalışmaları sürüyor. İşleme hakkı Eti Maden İşletmelerine ait bor madeni ile ilgili kanun değişikliği hazırlıkları olduğu da iddia ediliyor. Yapılan hazırlıklarla bor madeninin de yabancıların kullanımına açılmasının sağlanacağı söyleniyor. Ülkeye akın ettiler AKP iktidarının hazırladığı 2004’te yürürlüğe giren ve adeta “Madencilik sektöründe sömürgecilik” döneminin başlamasını sağlayan 5177 Sayılı Yeni Maden Yasası ve bazı yasalarda yapılan değişiklikler ile yabancı şirketler maden ruhsatı almak için adeta Türkiye’ye akın etti. Sadece 2006-2008 yıllarında verilen ruhsat miktarı 40 bin 193. Yasa ile yer altı zenginlikleri sadece yüzde 2 vergi karşılığında yabancı sermayeli ve yerli şirketlere açılırken, zenginleştirme işleminin ülkede yapılması halinde devlet payı yüzde 1’e çekildi. Son dönemde ise AKP iktidarının yaşanan kriz için hazırladığını söylediği teşvik sisteminde maden şirketine büyük teşvik verilmesi planlanıyor. AKP’nin uyguladığı bu politikalar sonucu Türkiye yabancı şirketler için kar sahası haline gelirken alternatifi olmayan kaynaklarımız yabancı sermayenin insafına bırakılıyor. Altın için ülkemize akın Dünyada en çok rağbet gören altın madeni için de yabancılar Türkiye’ye akın ediyor. Son dönemde yabancı şirketler altın sahalarına ilgi gösteriyor. Büyük tartışma yaşanan ve mahkemeler tarafından kapatılma kararı verilen birçok altın madeni bulunmakta. Türkiye’de altın alında faaliyet gösteren yabancı şirketler şöyle: Fronteer Eurasia: Cayman Adaları’ndan gelen şirket, Kuzeydoğu Anadolu’da yaptığı altın arama çalışmalarında 3.5 milyon onsluk altın rezervi buldu. Ariana: İngiliz şirket Artvin’de arama yapmak 19 arama ruhsatı aldı. Mardin Kızıltepe ve Balıkesir Sındırgı’da toplam bin 820 kilometrekare alanda altın arama çalışmalarını yürütüyor. Odyssey: Tavşanlı’da altın arama çalışmaları yürütüyor. İngiliz Ariana ile bu bölgede işbirliğine gitti. Stratex: ABD’li şirket, Uşak ve Kütahya arasında bulunan Murat Dağı’nda altın buldu. Şirket ayrıca Konya İnlice, Çanakkale Dikmen, Belen Ergama üçgeni ile Eskişehir Muratdere’de de altın arama çalışmlarını sürdürüyor. Tüprag Madencilik: Kanadalı Eldorado Gold madencilik şirketinin Türkiye temsilcisinin 5 adet altın arama ruhsatı bulunuyor. Uşak’ın Eşme İlçesindeki Kışladağ altın madeninde üretime devam ediyor. Teck Cominco: Kanadalı maden şirketi Kaz Dağları’nda başta Balıkesir İvrindi, Havran, Balya ve Çanakkale Ezine olmak üzere 7 mevkide çalışma yürütüyor. Şirketin aynı zamanda Artvin Cerrattepe’de işletmesi bulunuyor. Pregold Madencilik: 4 adet altın arama ruhsatı bulunuyor. Mali ve Gana’da aramalar yapan şirketin sahibi Goldaş. Galata Madencilik: Firma Ariana Madencilik’le çalışıyor. En büyük hissedarları bir İngiliz şirket. Doğu Truva Madencilik: Teck Cominco’nun desteklediği Fronteer’e ait firmanın Çanakkale Bayramiç’te 1 arama sahası bulunuyor. Kuzey Truva Madencilik: Kanadalı Teck Comico’nun desteklediği Fronteer firmasına ait. 6 noktada arama yapıyor. Hepsinin işletme ruhsatı var. Türkiye dünyadaki bor madeni rezervinin yüzde 70’ine sahip. Geleceğin madeni olarak kabul edilen borun yakın bir zamanda petrolün yerini alacağı ifade ediliyor. Türkiye’de bor madeni çıkaran çok sayıda yabancı şirket var. Anadolu’yu karış karış kazıyorlar Yabancı şirketler, ülkemizin dört bir tarafında maden yatakları bulmak için çaba sarf ediyor. İktidardan da büyük desket alan büyük sermayeli yabancı şirketlerle yerli firmaların rekabeti imkansız. İşte Türkiye’de maden sahaların sahip ünlü uluslararası şirketlerden bir kaçı: Rio Tinto: Ünlü Yahudi dolar milyarderi Rothschild Ailesi‘ne ait Rio Tinto’nun işlettiği bor, boraks ve bor tuz yatakları Balıkesir, Susurluk, Bandırma, Balya, Sultançayırı bölgesinde. Ankara, Eryaman, Sincan, Güdül, Kazan, Beypazarı ve Eskişehir-Sivrihisar yöresi trona (doğal soda) ve bor maden sahalarına sahip. Bu alan yaklaşık 450-500 kilometrekare büyüklüğünde. Anatolia Minerals Şirketi: Sivas, Malatya ve Tunceli ile Ovacık bölgesindeki altın, gümüş ve bakır yataklarını işletmekte. Bu alanlar Gümüşhane, Artvin ve Kayseri’ye kadar uzanan 700-750 kilometrekare. Bu şirketin Adana Saimbeyli ve Tufanbeyli ilçelerini kapsayan sahalarda elde ettiği çinko madeni işletme ruhsatı 700 kilometrekareden büyük. Ayrıca Yozgat Boğazlıyan, Yenipazar ve Sarıkaya’da, bir bu kadar bakır madeni işletme ruhsatına sahip. Odyssey Resources: Ordu-Fatsa ve Zaviköy bölgesinde bulunan altın, gümüş, çinko ve bakır madenleriyle ilgili 250 kilometrekarelik bir alanın ruhsatına sahip. Eldorado Gold Şirketi: Kanadalı şirket; Uşak-Eşme Banaz Katrancılar köyü ile Kütahya- Gediz İlçesi Murat Dağı eteklerinde işletme ruhsatına sahip. Aynı şirket İzmir Efem Çukuru bölgesindeki altın madeni yataklarının işletmesini de aldı. UZMANLAR GELECEKLE İLGİLİ KAYGILI Çok sıkıntı yaşayacağız Tapu ve Kadastro eski Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya, Türkiye’nin madenlerinin yabancı şirketlerin eline geçtiğini ve özellikle geleceğin madeni olarak kabul edilen ve dünya rezervinin yüzde 70’ine sahip olduğu bor madeninin de yabancılara verileceğini söyledi. Özkaya, şunları dile getidi: “Türkiye’nin madenleri bizim elimizden çıkmaktadır. Son maden yasası ile Türkiye madenlerinin tamamı yabancı şirketlerin ve Angloamerikan şirketlerin eline geçmiştir. Madenlerin bu durumu Türkiye’ye gelecekte madenler konusunda çok sıkıntı yaşatacak.” Kaynakların alternatifi yok Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun, maden kaynaklarının alternatifi olmadığını belirterek, Türkiye’ye son yıllarda giren yabancılar daha çok altın madenleri başta olmak üzere, krom, nitel madenlerine ciddi yatırımlar yaptılar ve yasalarda bunlara göre değiştirildi” dedi. AKP döneminde özelleştirme ve yabancılaşmanın hızla arttığına vurgu yapan Torun, “Türkiye madenlerini hammadde olarak ihraç ediyor. Üretiyoruz, hamallığını yapıyoruz, çıkarıyoruz ve hammadde olarak çok ucuz fiyatlarla madenlerimizi yurtdışına satıyoruz” ifadesini kullandı. Yabancı ortaklığı olan yüzlerce firma Türkiye’de maden arama ruhsatına sahip yabancı ya da yabancı ortaklı yüzlerce şirket var. Türk firmaları büyük sermayeli yabancı şirketlerle rekabet edemediği için onlarla ortak olma yoluna gidiyor. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre 6 Aralık 2007 tarihi itibariyle Runsat almış olan yabancı ortaklı şirketlerin bazıları şöyle: ATS Denizcilik, ACW Naturel Stone, Afyon Çimento, Ageangold Madencilik, Akçansa, Akdeniz Mineral, Akdeniz Resouurces, Akros Çimento, Albuck Madencilik, Aldridge Mineral, Anadolu Endüstri Mineralleri, Ankara Xınchende Madencilik, Ans Aporeor Natural, Astro Madencilik, Atam Hazır Beton, Bastaş Başkent Çimento, Baştaş Hazır Beton, Bay-Taş madencilik, Beykrom, Bg-Taş Madencilik, Birlik Madencilik, BPB Gypsum Üretim, Brokmer Madencilik, C. Tes. Madencilik, Calmag Kalsine Manyezit, Chit Shing Mermer, Cimpor Yitibaş, Delta Maden ve Mineral, Denizli Çimento, Desen Mermer, Dinar Marbleü, DKS Bakır ve Krom, Doğu Truva, Doğu Akdeniz mineralleri, EBX Madencilik, Ege Metal, Element Madencilik, Elit Madencilik, Ephesus Doğal Taşlar madencilik, Etiler Madencilik, Eurasia Madencilik, Ferrocam Madencilik, Fiandri Madencilik, Galata Madencilik, Galena Mineral, Gordion Madencilik, Harborlite Aegean Mineral, Harmoni Kimya Maden, Hatay Madencilik, Hitusa Madencilik, IDC Madencilik, IMC Madencilik, IMGI İnt. Marble and Granite,İzmir Çimento, Kars Çimento, Kayamer Madencilik, Koca Beton Agrega Madencilik, Konya Çimento, Koza Altın İşletmeleri, Kurudere Madencilik, Kuzey Truva Madencilik, Lafarge Aslan Çimento, Lafarge Çatı Çözümleri, Latife Türk Madencilik, Latomia Madencilik, Likya Minelco Madencilik, Magnesif AŞ, Mareks Mermer, Marmara Madencilik, Mas Mermer, MCC-İzm Krom, Newmont Altın Madencilik, Öztüre Kimtaş, Pabalık Madencilik, Pagoda Madencilik, Parkmer Madencilik, Rok Mermer, S&B Endüstri, Saim Budin Madencilik, Sandıklı Mermer, Sardes Nikel Madencilik, Saren Maden, Sat&Co Madencilik, Strateks Madencilik,Süd-Chemie (TR) Madencilik, Timm Endüstri mineralleri, Travertine Bros Doğal Madencilik, Tunçmer Maden, Turkuaz Madencilik, Turmin Madencilik, Tüprag Metal Madencilik, Üniversal Çimento, Vatan Madencilik, Westpark Madencilik.
  15. ilker01

    Bir Numaralı sorun

    1 NUMARALI SORUN / SONUÇ: “AKP İKTİDARI”, TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ İÇİN EN BÜYÜK “ULUSAL GÜVENLİK PROBLEMİDİR, NOKTA!" YA DA AKP İKTİDARI, VAHİDEDDİN’İN BAB-I ALİSİ GİBİ “VER KURTUL, SAT KURTUL, YETER Kİ CANINI KURTAR” DERDİNDE, NEDEN VEYAHUT 30 AĞUSTOS MESAJI: AKP’NİN MECBURİYETLERİ TÜRK DEVLETİNİN MECBURİYETLERİ DEĞİLDİR, BAĞLAMAZ, NOKTA?! 1 numaralı sorun?! Basın Ekspres Durağı’ndan birkaç memleket manzarası daha… ***** AKP, iktidarının ilk döneminde ağzından “AB süreci”ni hiç düşürmüyordu. Hatta, bu yüzden 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmesine dahi izin vermişti. Erdoğan, o gün Genelkurmay’da nöbetçi olan Yaşar Büyükanıt’ı, “Amerikalı askerlere karşılık verilmemesi konusunda” sertçe uyarmış, isteği dışında bir gelişme olursa, halkın önüne çıkıp “Türk Genelkurmayı’nı AB sürecini ınkıtaya uğratmakla itham edeceğim” diyerek tehdit etmişti. “Çuval”, Türk askerinin başına böyle geçti, geçirildi! AKP o günlerde “AB’ye üyelik” için gerekli ne kadar uyum yasası var ise hepsini TBMM’den geçirdi. Sonrasında tarihler geldi, geçti! Melih Gökçek, Ankara’da havai fişekler patlattı! Gelinen nokta: 2009 güz mevsiminde AB sürecinin esamisi okunmuyor! Nokta! ***** AKP iktidarında, Türkiye “kuşatılmışlık hissini” yaşamıyor, bilakis fiilen kuşatılmış durumda! PKK, DTP üzerinden Türk Devleti’ne şart koşuyor! Apo, Suriye’de ikamet ederken Türkiye’ye söylemeye cesaret edemediği sözleri İmralı’dan söyleyebiliyor, teklif edebiliyor! Mahkum olan kim Apo mu yoksa Türk Milleti ve/veya Türk Devleti mi?! AKP & Gülen iktidarında; terörle mücadele eden komutanlara terörist muamelesi yapılırken, gerçek teröristlere yapılan mağdur muamelesi karşısında ne düşünmeliyiz?! ***** Dün Ankara’da güvenlik zirvesi yapıldı! Mini MGK diyen de var! “Bu görüşmeden ne çıktı” diye soranlar var. İsterseniz, görüşmede ne görüşüldüğünden ziyade, AKP’nin yönettiği Türkiye’nin içinde bulunduğu tabloya kısaca bir atalım: ***** Gürcistan, koskoca Türkiye’nin vatanlarının içinde olduğu bir yük gemisine el koydu, yargıladı, mahkum etti, geminin yükünü sattı, gemiye de el koydu! Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Şahin, Başbakan Erdoğan, Başimam Gülen’in, ezcümle AKP iktidarının gıkı çıkmadı! Neden?! Niçin?! Niye?! ***** Yunanistan, Türk jetlerinin, Yunan yolcu uçağını taciz ettiğini iddia etti! Hava Kuvvetleri bu iddiaları belgeleri ile yalanladı! Buna karşılık Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Şahin, Başbakan Erdoğan, Başimam Gülen’in ezcümle AKP iktidarının gıkı çıkmadı! Neden?! Niçin?! Niye?! ***** Çin’de Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanı Zafer Çağlayan’ın üstü aranmak istendi, bu yüzden tartaklandı! Diplomatik bir skandal yaşandı! Çin’e nota verilmesi gerekirken, Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Şahin, Başbakan Erdoğan, Başimam Gülen’in ezcümle AKP iktidarının bu terbiyesizlik karşısında gıkı çıkmadı, görmezden gelmeyi tercih ettiler! Neden?! Niçin?! Niye?! ***** İngiltere’de de Türk Devleti’nin bir başka bakanına karşı benzer bir uygulama yapıldı! Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Şahin, Başbakan Erdoğan, Başimam Gülen’in ezcümle AKP iktidarının gıkı çıkmadı! Neden?! Niçin?! Niye?! ***** AKP iktidarında, doğalgaza art arda zam gelirken, vatandaş evde parasızlıktan ısınamazken, İran, satın almadığımız doğalgaz için Türkiye’den anlaşma gereği “para” tahsil etmeye devam ediyor! Buna karşılık Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Şahin, Başbakan Erdoğan, Başimam Gülen’in ezcümle AKP iktidarının gıkı çıkmadı! Neden?! Niçin?! Niye?! (Yoksa, ödenen bu rakam, İran’ın, Gül, Erdoğan, Gülen troykasına ödediği diş kirasının bedeli mi?!) ***** Ermenistan, Türkiye’ye hiçbir şey vermeden, hiçbir taahhütte bulunmadan bir anlaşma imzalıyor! Bu ortamda, muhalefet isyan ederken, Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Şahin, Başbakan Erdoğan, Başimam Gülen’in ezcümle AKP iktidarının gıkı çıkmadı! Neden?! Niçin?! Niye?! ***** Sözün özü: Bu örnekleri uzatmak mümkün! Görüldüğü üzere, AKP iktidarı, Vahideddin’in Bab-ı Alisi gibi kuşatılmış ve umarsız! “Ne istiyorlarsa verelim yeter ki bize dokumasınlar, aman bize bir şey olmasın” psikolojisi içindeler! O günlerde Osmanlı’yı parçalamak için dış güçler nasıl pusuya yatmış ve Osmanlı içindeki bazı güçler ile işbirliği yapıyor idiyse, bugün de benzer bir konjonktür sözkonusu! Yakalanmış, mahkum olmuş, hüküm giymiş terör örgütü başı dahi Türkiye’yi yattığı hapishaneden tehdit edebilecek bir güce ulaşmış ise bu çöküşün, çürümenin resmidir! 2009 güz şartlarında: AKP iktidarda! Gülen, Başimam! Gül, Cumhurbaşkanı! Erdoğan, Başbakan! Şahin, TBMM Başkanı! Hülasa, AKP, 22 Temmuz 2007 seçimleri sonrasında “aman ağzımızın tadı bozulmasın” denilerek yeniden iktidar yapıldı, ardından da MHP’nin desteği ile Gül Çankaya Köşkü’ne çıkartıldı! Artık AKP, devlet! Çürük, zayıf, açgözlü AKP üzerinden tüm güç merkezleri Türk Devleti’ni tehdit ediyor! Pastadan alabileceği payın en fazlasını almak istiyor! Gürcistan, Siyasal Kürtler, Ermenistan, İran, İngiltere, Çin, KKTC açılımları ve/veya baskıları ortada! 2009 güz mevsiminde, “AKP iktidarının mecburiyetleri”, Türk Milleti’nin mecburiyetleri haline dönüşmesine “mek parmak” kalmış durumda! TSK, bu yüzden 30 Ağustos’ta “sancak”ları bir araya topladı! Dünyaya birlik, dirlik mesajı verme ihtiyacı hissetti. Özetle dedi ki: “AKP’nin mecburiyetleri Türk Devleti’ni bağlamaz! Nokta!” ***** Kaldı ki, “Kürt açılımı” bağlamında güvenlik zirvesinde ne koşulmuş olabileceği ortada! Ama artık herkesin de anlamış olacağı üzere, AKP iktidarı Türkiye için büyük iç/dış güvenlik tehdidi! PKK’dan da öncelikli tehdit! MİT hazırlamış olduğu bir raporda “(AKP iktidarında) Yolsuzluk, ulusal güvenliği tehdit etme noktasına ulaştı” denilmişti. Sözün özü: Yaşadığımız kördüğümün, gerilimin 1 numaralı sorumlusu AKP! Gülen! Gül! Erdoğan! Şahin! Hülasa, AKP iktidarının ta kendisi! Ezcümle, AKP iktidarda olduğu sürece, esamisi okunmayan güç merkezleri dahi Türkiye’ye dayatmada bulunur ya da bulunmaya cüret edebilir! ***** Bu ortamda medyanın içler acısı hali: Hürriyet’in yönetmeni Ertuğrul Özkök, umre gezisini manşete taşımış. İslamiyet’i yeni keşfetmiş, anlatıyor! “Allah rızası için mi yoksa karşı derim sürecinde Gülen’in himayesi için mi hac yollarına düştüğü” ayrı bir tartışma konusu! Ali Kırca, Sedat Ergin, İsmet Berkan’dan sonra sakallılar kervanına katılmış. Hıncal Uluç, konuşmaya gerek yok! Reha Muhtar kendine aşık, Gülen’e yaklaşık.. Güneri Cıvaoğlu, hazzın şahikasına tırmanmış, klavye şaklatacağına piyona tıklatıyor! Sözün özü, medya çökmüş, tasfiye süreci çoktan başlamış! ***** Ve… Son olarak… “Gordion Düğümü” ortada ve hala çözülmeyi bekliyor! AKP çözebilir mi?! Mümkün değil! Mahir Kaynak’ın da altını çizdiği gibi bu düğümü çözmek için başka akıllara ihtiyaç var. ANKA! Sözün özü: “Küresel Matrix” her geçen gün AKP’yi biraz daha köşeye sıkıştırıyor. AKP ile BOP operasyonunda “danışıklı dövüş” yapanlar ise “bukalemun” gibi kılıktan kılığa girip kendini karşı tarafa sevdirmeye çabalıyor. Hülasa, yaşadığımız kuşatmanın da, kaotik sürecin de sorumlusu AKP! Ezcümle, güvenlik zirvesinde lisan-ı müsaniple Erdoğan’a söylenen de bu ALINTI HAYRULLAH MAHMUD
      • 1
      • Beğen
  16. Opersayonlar son verilince Pkk eylem yapmayacak öylemi!
  17. Biji Tirkiye Konuyu başka taraflara çekerek ne yapmaya çalışıyorsunuz.
  18. Tabi ki rastlayamısın sevgili Kaplan,pkk terör Örgütü yanlısı yayın organlarının yaptığı palavra haberlerden biri daha.Ne beklyordunuz ki?
  19. Bununla ilgili geçen günlerde birde kitap çıktı.
  20. ilker01

    Ermeni sorunu

    ATA'NIN SÖZDE SOYKIRIMA VERDİĞİ CEVAP Ermeni haber ajansı Novosti Armenii Atatürk'ün Amiral Bristol'e gönderdiği mektubu yayınladı. Ermeni haber ajansı Novosti Armenii, 1915 soykırımını kabul etmediği ve katliam iddialarını "uydurma" olarak nitelediği için Mustafa Kemal Atatürk'ü ağır dille eleştiren bir yazıya yer verdi. ABD'li Amiral Bristol'e 7 Mart 1920 tarihinde gönderilen telgrafı yayınlayan ajans "Elimize eşsiz bir belge geçti.Türklerin atasının soykırım konusundaki gerçek yüzünü ortaya çıkaran belgeyi yayınlama kararı aldık"diye yazdı. Ajansın "Atatürk'ün Amiral Bristol'e Ermeni soykırımı ile ilgili mektubu" başlığıyla yayınladığı telgraf şöyle: "Topraklarımızın müttefiklerce işgal edilmesi halkımıza zarar verdi.Oysa biz Montrö Antlaşması ile barış sağlanacağını düşünüyorduk. Durumun değişeceğini ve barış görüşmeleri yapılmasıyla ilgili adil ve yansız kararlar alınmasını bekliyorduk. Ama kendi çıkarlarının peşinde koşanlar Anadolu'da 20 bin Ermeninin öldürüldüğü yalanını uydurdu. Müttefiklerin ve Amerikan yönetiminin bu yalanlara inanmayacağını düşünüyorduk, çünkü gizli servisleri bütün Anadolu'da faaliyet gösteriyor.Herkes Maraş ve Urfa'daki çatışmalarda Türkler, Fransızlar ve onların safında savaşan Ermenilerin kayıp verdiğini biliyor. Ama bu bir katliam değil, Ermeni askerlerinin Müslümanlara saldırmasına yerel halkın gösterdiği direnişin doğal sonucu. Müttefikler insanlara eşit davransa, Ermenileri bazı görevlere atayıp silahlandırmasa çatışmalar çıkmazdı. Müttefik ordularına ve Amerikan yönetimine Ermeni katliamı propagandasıyla ilgili gerçek konusunda dünya kamuoyunu aydınlatma ve Türk halkının adını alçak ve ********* suçlamalardan temizleme çağrısında bulunuyoruz." ASKERHABER Sanırım Ermeni sorykırımı diyenlere cevap olmuştur.
  21. Son zamanlarda yaşanan olaylara bakıyorum. Gözlemlerim neticesinde şu sonuca vardım: Pkk terör örgütü masun,suçsuz,sangi terör örgütü değilmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Hadi onu geçtim. Akp hükümeti açılım yapınca (gerçi açılım neleri kapsıyor tam kestiremiyoruz) Pkk silah bırakıp dağdan necekmi? EN BÜYÜK SORU İŞŞARETİ BU. Ya! pkk terör örgütü ve yandaşları daha fazla azıtırsa o zaman ne olacak?
  22. Aman dikkat! Sevgili Politka sizde Ergenekon damgası yemeyin.
  23. Demik ki daha önce okumuşsunuz.
  24. Selam mehmetçik... Tam yirmibeş yıl olmuş sen bu vatan için şehit düşeli... Adını bilmiyorum ama “adsız kahraman” olduğundan değil, çünkü gerçekten adın kayıtlı değil... 25 yıl öncesinin gazetelerine baktım, o hain saldırıda bu vatanı koruyan ve korurken şehit düşenlerin adını aradım, bulamadım. Sonra şehit düştüğün ordunun internet sitesine baktım, orada da adın yazmıyor. Sadece senin değil, hiçbir şehidimizin adı yok... Şehidin adı değil ş’si bile yok... Aradım, taradım, bulamadım... Anlaşılan uğruna şehit olduğun devlet de, ordu da seni hafızasından silmiş.. ... Senin adını nerede buldum biliyor musun? İller İdaresi Genel Müdürlüğü’ne ait “Şehitlerimiz ve Gazilerimiz” internet sitesinde... Anlayacağın İller İdaresi’nin şehidisin sen... Bundan tam 25 yıl önce 15 Ağustos günü ölen iki şehidimizin ismi var sitede.. Biri Erzincanlı Süleyman Aydın; Eruh’ta şehit düşmüş. Diğeri Aksaraylı Memiş Arıbaş; Şemdinli’de şehit düşmüş... İkinizin de fotoğrafı yok, yerine birer gül konmuş... Sahi hanginizsiniz düşmana ilk kurşunu atan? Hanginizsiniz ilk vurulan? ... Evet mehmetçik bugün şehit düştüğün o kanlı baskının yirmibeşinci yıldönümü. Seni şehit eden teröristlerin yakınları bu günü “festival” olarak kutluyorlar Eruh’ta ve Şemdinli’de... Seni şehit eden terör örgütünün sözde bayrakları ile sokaklarda halay çekip, zılgıt çekecekler... İzinsiz değil ama! Artık sokaklar onlara serbest. Her şey onlara serbest. Seni nasıl öldürdüklerini kutlayacak teröristler ve yandaşları bugün. Göbek atacak, halay çekecekler. Cinayetlerinin yıldönümünü kutlayacak katiller. Ama... ...Ama... Zavallı ülkemde senin ne adını bilen var ne de mezarını bulup bir fatiha okuyacak insan... ... Sen ilk şehidimizsin ama seni takip eden üç bin asker şehidimiz var. Dile kolay üç bin Türk askeri. Polislerimizi... Öğretmenlerimizi... Hemşirelerimizi... Diğer memurlarımızı da ekleyince dört bin oluyor şehit sayımız... Sahi ne için öldün sen ey adsız şehit? Bugünü görmemek için mi... Devletinin PKK ile masaya oturduğunu görmemek... Bu suça ortak olmamak... Bu acıya ortak olmamak için mi?.. ... Keşke biz de ölseydik de görmeseydik bu günleri aslında biliyor musun? Sen şehit olarak bir gün öldün. Biz ülkemizin bölündüğünü görerek... Hiçbir şey yapamayarak... Etimizden her gün bir parçayı... Ruhumuzdan bin parçayı... Onurumuzdan kaç bin parçayı bırakarak yaşıyoruz... Toprağın altına giremeyenler olarak yerin dibine giriyoruz anlayacağın... ... Biliyor musun peki adsız şehit, devleti idare edenler için sen artık sadece taraflardan birisin? Onlar için şehit de bir, ölen terörist de... Diyorlar ki bir şehit anası ile ölen bir teröristin anası birdir, ikisi de aynı acıyı çeker... Anana bu ..... rolünü vermeye kalkanları görmedin iyi ki adsız şehit... Senin ölmen yetmiyormuş gibi, bir de seni o teröristlerle bir tutuyorlar. Utanmadan evlat acısından söz ediyorlar... Söyle ey adsız şehit; hangisinin çocuğuyla birliktesin şimdi cennette?! Söyle hangi politikacının, bürokratın, sözde aydının çocuğu yanında?! Hiçbirini göremiyorsun değil mi... Göremezsin çünkü onların çocukları değil şehit olan. Evlat acısını bilmezler. Onlar teröristin acısını hissediyorlar. Şehidi değil teröristi evlat bellemişler. Dolayısıyla senin ananla değil teröristin anasıyla görüşüyorlar. Görüşüyorlar, gülüşüyorlar ve numaradan ağlaşıyorlar... ... Seni öldürme emrini veren teröristlerin başı Apo şu an hapiste... Tüm devlet artık onun sözünü bekliyor... Evet Apo’yu bekliyorlar. Onun ne kadar önemli olduğundan, onunla anlaşmak gerektiğinden söz ediyorlar. Senin katilinle barışmaktan söz ediyorlar. Acıları söndürmekten... ... Ama senin acını bilen yok ki şehit... Senin acını umursayan yok ki şehit... Sen cenaze törenlerinde hatırlanan, sonra unutulansın ey şehit... Her bayramda, her kandilde, doğum gününde, ölüm gününde kim geliyor mezarının başına ey şehit? Zavallı anandan, babandan, kardeşinden, eşinden, çocuğundan başkasını gördün mü başında sana dua ederken? ... Ve onlar teröristlerle pazarlık ederlerken yeni yeni şehitler veriyoruz bir taraftan. Son şehit Yusuf Tiryakioğlu. Ordulu bir mehmetçik.. Onun da fotoğrafı yok. 8 Ağustos’ta şehit düşmüş. Yani bir hafta önce... Yani “açılım” yaparken bizimkiler, teröristler boş durmuyor... ... Evet adsız şehit... Adsız kahraman... Mehmetçik... Sen öldün vatan bölünmesin diye... Bu ülke de sana söz verdi kanın yerde kalmayacak diye... Sen sözünü tuttun, sözün için canını verdin... Ama kanın hâlâ yerde... Evet şehidim aslanım boşuna mı öldün... ALINTIDIR.
  25. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, TSK’nın Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına zarar verilmesini hiçbir gerekçeyle kabul edemeyeceğini bildirdi. Orgeneral Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kültürel farklılıklara saygılı olduğunu, ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremeyeceğini belirtti ve "Terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz" dedi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Zafer Haftası dolayısıyla yayımladığı mesajda, demokratik açılım tartışmalarına da değindi. Orgeneral Başbuğ, "Anayasa’nın değiştirilmesi teklif bile edilemez olan 3’üncü maddesinde ifade edildiği gibi ‘Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.’ Türk Silahlı Kuvvetleri, ATATÜRK tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa’nın 3’üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir" dedi. Orgeneral Başbuğ’un Zafer Haftası Mesajı şöyle: "Ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde gerçekleştirilen bağımsızlık mücadelesinin son halkası olan Büyük Zafer’in 87’nci yıl dönümünü kutlamanın coşkusunu yaşıyoruz. Zafer Haftası, 26 Ağustos 1922 günü sabahı KOCATEPE’den yapılan topçu ateşleriyle başlar ve 9 Eylül günü Türk Ordularının İzmir’e girişi ve İzmir’in kurtuluşu ile sona erer. ATATÜRK, Büyük Taarruz’u ve Büyük Zafer’i şu şekilde anlatır: "Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin neticeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yön vermekte kesin tesirli böyle bir meydan muharebesi hatırlamıyorum. Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Ebedi hayatı burada taçlandırıldı." Büyük Taarruz ve Büyük Zafer, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu ve gelişimine yol açan devrimin başlangıcıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yoksul bir halktan hem bir ordu hem de bir millet yaratarak gerçekleştirdiği bu inanılmaz devrim, Türkiye Cumhuriyeti’ne laik, sosyal, demokratik ve hukuk devleti niteliklerini kazandıran bir devrimdir. Bu eşsiz zaferi kazandıran ve devrimi geçekleştiren başta Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK ve kahraman silah arkadaşları olmak üzere bu mücadelede hayatlarını kaybeden ve bugün o eşsiz zaferin kazanımlarını yurdumuzun her karış toprağında canlarını vererek koruyan aziz şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz. Anayasa’nın değiştirilmesi teklif bile edilemez olan 3’üncü maddesinde ifade edildiği gibi "Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir." Türk Silahlı Kuvvetleri, ATATÜRK tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa’nın 3’üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir. Ülkelerin ve milletlerin bütünlüğünün korunmasının bir bedeli vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri; bu bedelde kendisine düşen tarihi görev ve sorumlulukların bilinci içerisindedir. Bugüne kadar bölücü terör örgütü ile mücadelesinde 5003 evladını şehit veren Türk Silahlı Kuvvetleri, Anayasa ve yasalar çerçevesinde, bölücü terör örgütüne karşı bugüne kadar dünyada eşine hiç rastlanmayan bir başarı ve özveriyle yürüttüğü mücadeleye bundan sonra da artan bir kararlılıkla devam edecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri, bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken, güvenlik alanının dışında kalan ekonomi, sosyo-kültürel ve uluslararası alanlarda da devlet tarafından gerekli tedbirlerin alınmasının önemli olduğuna inanmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla ilgili görüşleri bilinmekle birlikte, emsalsiz Büyük Zaferi kutladığımız bu hafta münasebetiyle, bu konulara ilişkin düşünce ve duruşumuzun bir kez daha ifade edilmesinde yarar görülmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri; - Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına hiçbir gerekçeyle zarar verilmesini kabul edemez. - Kültürel farklılıklara saygılıdır. Ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremez. - Terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz. - Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kabul edemez. - Usul ve yöntem esası belirler, noktasından hareketle takip edilecek usul ve yöntemlerde özenli olunmasının gereğine inanır. - Her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır. Türk Silahlı Kuvvetleri; Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri olan laiklik, demokrasi, sosyal ve hukuk devleti ilkelerine yürekten bağlılığı, üstün disiplin anlayışı, köklü gelenekleri, itidalli ve kararlı yaklaşımı, hepsinden önemlisi Türk milletinden aldığı güçle dün olduğu gibi bugün de ve yarın da üstlendiği her görevi başarıyla yerine getirmeye devam edecektir. Şüphesiz ki; "Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye’dir." Türkiye Cumhuriyeti, bulunduğu hassas coğrafyada birlik ve ülkesine sadakat içinde vatanını ve milletini seven insanlarıyla çağdaş toplumlar arasında hak ettiği yeri almalıdır. Aziz Türk milletinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensuplarının Zafer Haftasını en içten dileklerimle kutlarım."
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.