-
İçerik Sayısı
303 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
5
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
ilker01 tarafından postalanan herşey
-
Size katılıyorum sayın Politika. Ama hala bunu anlamayanlar var.
-
Sn dünyahepimizin Ne dediğinizin farkındamısınız .
-
-
Apo: TSK kendine güvenmesin İmralı Cezaevi'nde yatan terörist Abdullah Öcalan'ın açıklamaları şoke etti 22.08.2009 11:01:00 Sorunu Ahmet Türk ile çözebilecekseniz çözün. Sizi engelleyen kimse mi var? Karşılarında çocuk yok. İsterseniz dağdakileri, isterseniz DTP'lileri bitirin, bitirebilir misiniz, bitiremez misiniz ben bilemem İmralı Cezaevi'nde yatan terörist Abdullah Öcalan, Kürt sorununun çözümünde kendisiyle müzakere edilmesi gerektiğini söyledi. Öcalan'ın, “Benim emniyetle 90 gün müzakere etmem lazım. Askeri boyutunun çözülmesi için 45 gün müzakere etmem lazım” dediği ortaya çıktı. Öcalan, hükümetin Kürt açılımına ilişkin çalışmaları sürerken, avukatlarıyla yaptığı son görüşmede merakla beklenen yol haritasının ilk işaretlerini verdi. Öcalan'ın, 31 Temmuz'daki görüşmesi ise tutanaklara şöyle yansıdı: YAŞAR KEMAL DE KAVRAYAMIYOR Sorun benim affedilip affedilmememle ilgili değil. Sorun çok daha derinlerdedir. Ben 10 yıldır bu sorunun çözümü için elimden geleni yaptım. Türkiye'de Yaşar Kemal dahil hiçbir aydın sorunu tam olarak derinliğine kavrayamıyor. Şimdi bu sorunun çözümü için toplumsal uzlaşı veya müzakere başlayacak. Bunun olması önemlidir. AHMET TÜRK'LE Mİ ÇÖZECEKSİNİZ? DTP beni temsil etmiyor, PKK beni temsil etmiyor. Bir başkası beni temsil etmiyor. Mesela Ahmet Türk'le mi çözmek istiyorsunuz. Sizi engelleyen kimse mi var? Çözün. Sorunu bu şekilde çözebilecekseniz çözün... DTP kesinlikle beni temsil etmiyor... Karşılarında çocuk yok... İsterseniz dağdakileri bitirin, isterseniz DTP'lileri bitirin, bitirebilir misiniz, bitiremez misiniz, kazanır mısınız, kaybeder misiniz, orasını ben bilemem. 45-90 GÜN MÜZAKERE Emniyetle 90 gün müzakere etmem lazım. 90 gün müzakere ettikten sonra ancak sorunun emniyet yönü çözüm noktasına gelebilir. Sorunun askeri boyutunun çözülebilmesi için benim 45 gün müzakere etmem lazım. Bunlar çok hassas konular. Dediğim gibi sadece askeri yönünü masaya yatırmam için 45-90 gün müzakere etmem, tartışabilmem lazım. Sorunun diğer boyutları da ayrı, sosyal, kültürel, ekonomik bunları daha ağzıma bile almıyorum. Bunlar da ayrıca tartışılır. ROBESPIERRE'İN İDAMI Deniliyor ki, bu sorun çok çatışmalı geçti, çok acılı geçti. Doğrudur, çatışmalı geçti, ancak asıl çatışma benim bu yol haritasını açıklamamdan sonra olacak. Eğer soruna doğru, derinlikli yaklaşılmazsa yapabileceğim bir şey kalmaz. İki tarih vereyim: Birincisi 1789'dan sonra yaşanan gelişmeler. Özellikle 1792-94 arası, iki yıl süren iç çatışmalardır. Muazzam iç çatışmalar yaşandı. 94 Temmuz'unda Robespierre ve arkadaşları idam edilene kadar süren iç çatışma. İkincisi 1917-18 ile 1922 arası yaşanan üç-dört yıllık çok kanlı bir iç çatışma. Devrim yapıldıktan sonra çok büyük bir iç çatışma yaşanıyor. Burada bu iç çatışmaları çok iyi analiz etmek gerekiyor. Bu süreçlerde yaşanan şeylerin önüne geçmek gerekiyor. Bu iç çatışmaların boyutu çok vahim. 40 MİLYON KÜRT AYAĞA Devrim öncesi yaşananlar bunların yanında az bile kalıyor. O dönemde Fransızların nüfusu 20 milyon, Rusların da 30 milyondu. Yine de halkı durduramadılar. Şimdi ise bu mücadelede 40 milyon Kürt var. İyi örgütlenmiş kesimleri var. 40 milyon Kürde karşı nasıl duracaksın? 40 milyon Kürt ayağa kalktığı zaman ortada devlet-mevlet diye bir şey kalmaz. PKK da kendi kararını kendisi verir. ORDU KENDİNE GÜVENMESİN Ordu da bunu anlamalı. Bunu anlamalı ve bunun önünde engel olmamalı. Ordu öyle çok kendine güvenmesin. Kendini öyle çok güçlü hissetmesin. Çok kaotik, çok çatışmalı dönem olursa, çözümün önünde engel olursa ordu da ortada kalmaz, dağılır gider. NASIL İNDİRECEK? (PKK kadroları üçüncü bir ülkeye gönderilecek haberleri üzerine) Nasıl dağdan indirecek? Nasıl gidip dağdan getirecek? Öyle olmaz. Bunların bir gerçekliği yok. BAHÇELİ ÇOK KONUŞUYOR Bahçeli çok konuşuyor. (Çok sinirlenerek) Bahçeli neden anlamıyor? Gücü de yok, kendisi bunu biliyor. Ne yapmak istediği ortada... Bahçeli, o kadar gücünüz varsa, o kadar kendinize güveniyorsanız sizi başkumandan ilan edelim. Topla ülkücü ordunuzu, Kandil'e gidin. Bakayım ne yapacaksınız. Şimdi gücünüz de yok. Yine de bağırıp çağırıyorsunuz. Anlamak zorundasınız. Yeri geldiği zaman ben bunların hesaplarını hepsinden sorarım. 'CİDDİYETİNİ ANLAMIYORLAR' Öcalan, bazı gazetecilerin yazılarındaki görüşlere de değinilen görüşmede, kendisinin affedilmesi konusunda şu değerlendirmeyi yaptı: Af mı? Sorun bu değil ki. Benim af edilip edilmemem sorunu değil asıl mesele. Lütufta bulunduklarını mı sanıyorlar? Bunlar sorunun ciddiyetini anlamıyorlar. Bunlara benim görüşmelerimi iyi aktarın. Pazarlık değil, toplumsal bir uzlaşı veya müzakere olacak. TAMAMI YAYIMLANDI Öcalan'ın 31 Temmuz görüşmesi Fırat Haber Ajansı (ANF) tarafından servise koyuldu. Terör örgütü PKK'nın internet sitesi de bu haberi alarak yayımladı. Söz konusu haberde, Öcalan'ın açıklamalarından, tartışma yaratacak ve radikal ifadeler içeren bazı bölümlerine yer verilmediği görüldü. ROBESPİERRE KİMDİR? 1789 Fransız Devrimi'nin fikir babalarından bir düşünür, siyasetçi. Jakobenizmin önde gelen savunucularından. Kral'ın idamı için çaba gösterdi ve sonuca ulaştı. “Terör dönemi” olarak adlandırılan iktidarı sırasında kendisi gibi halkın “satın alınamaz” sıfatı verdiği, devrimin, en sevilen simalarından biri olan, arkadaşı Danton'u dahi giyotine yolladı. Danton gibi “devrim karşıtı” haline gelmekle suçladığı bir çok “devrimciyi” yine “devrimin çıkarları” gerekçesiyle giyotinle idam ettirdi. “Devrim kendi evlatlarını yer” özdeyişi bu dönemle anılır. Nitekim kendi sonu da giyotinde can vererek oldu. Milliyet
-
BENİ DİKKATE ALMADILAR, AÇILIM İSTİYORUM Neden mi almadılar..? Vatandaşlık görevini tam yaptığım için, Doğru vatandaş olduğum için, Vergimi, algımı düzenli ödediğim için, Yıkıp, yakmadığım için, Devlete boynumuz kıldan ince dediğim için, Vatanın bölünmez bütünlüğünü bozmak gibi düşünceye dahi girmediğim için, Vekillerimin önünde kul köle olduğum için, Bayrağıma yan gözle baktırmadığım için, Türk, kürt, ermeni ayrımı yapmadığım için, Şanımla yaşayıp, şanımla bu dünyadan göç etmek adına çırpındığım için ***** Bir açılımda ben ve benim gibi dürüst vatandaş adına, ekâbirlerimden beklemek en doğal hakkım diye düşünüyorum. Kürt açılımı adı altında, sosyal reformlar düşünülüp, düne kadar vatan hainliğiyle yargılananlara, bugün kurtarıcı diye sarılmalarına anlam veremiyorum. Analar ağlamasın:!.... diye yapıyoruz deyip birde kılıf dikiyorlar İyi ağlamasında, Her gün ağlıyor analarımız, yenimi duyuyorsunuz? Oğlunu şehit verdiğinden beri, ağlarken VATAN sağ olsun diyor.burda sorun yok ağlamak değil sevinç göz yaşlarıdır onlar.Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şehitler hakkında şöyle buyurulur: “Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler. Lakin siz onu anlayamazsınız.” (Bakara, 154) Analarımızın bu ağlayışlarını hiç mi görmediniz? Birde vatanın bürokrat ve siyasilerden yana ağlıyor Yoksullukla çocuklarını büyüttüğü için, Büyütüp okutup, üniversite bitirtip boş gezdiği için, Tenceresinde kaynatacak aş bulamadığı için, Emekli olduğunda süründüğü için, Elektrik, su, doğalgaz borcunu ödeyemeyip, elektriksiz, susuz, ısınmasız kaldığı için, Ev kirasını ödeyemeyip, bakkal ve manavdan gururu daha fazla kırılmasın diye köşe bucak kaçtığı için, Pazara,akşamları el ayak çekildikten sonra gitmeye mecbur olan analarımız için, …ne oldu da sustunuz Yıllardır doğuya yardım, yıllardır doğunun gelir seviyesini arttırmak adına, alnımın teriyle, dürüst vatandaş olarak, ailemin, çocuğumun rızkından keserek vergi verip aldığım her türlü hizmetten ödediğim katma değer vergisiyle devletimin bunları terör örgütü bölgelerine harcamalarına ses dahi çıkartmadım. Çıkartamam da orası da benim yurdum dedim, güzel vatanım dedim. Vatan evlatlarını şehit edenlere bile, verdiğim bu vergilerle ceza evlerinde paşalar gibi bakılmasına bile gıkımızı çıkartmadım. Şimdi ileri gelen bürokratlar, siyasiler, düne kadar terör örgütünün Türk halkına yaptığı........., vatan hainliğini, haininin sözde elebaşını yakalamak uğruna servetler verildiği, baştan def etmek için operasyonlar yapıldığı, gece demeden gündüz demeden, mesai merfumu gözetilmeden verilen emekleri, alında başınıza çalın dercesine, şehitler, yetim kalan evlatlar, analar, babalar ve eşlerinin gözünün içine baka baka açılımdan bahsedilir oldu. Ben de açılım istiyorum!..... Tuzla tersanelerinde göz göre göre giden işçilerin adına, özlük haklarına çalışma şartlarına Perişan memur, toprakları ellerinden kayıp giden çiftçi, atıl vaziyetteki emekli, borçlu esnaf adına açılım istiyorum, Eğitim sisteminin çöküşlüğü altında ezilen, başarıyla bitirilen okuldan mezun olup, diplomalı işsizler adına açılım istiyorum, Bazı ufak tefek te olsa var olan özlük haklarını elinden alıp, kapılarınızda süründürdüğünüz, yok devlet memurluğu, yok yatay geçiş, yok meclis gündemine getirdik veya getiriyoruz diye oyaladığınız 60 bin çalışanlı 3269 sayılı uzman çavuşlar adına açılım istiyorum, Garip gurabanın hakkını hakikatten yedirmeyip, ama kendiniz yediğiniz için açılım istiyorum, Seçim öncesi bol keseden attığınız, dokunulmazlık, işsizlik, enflasyon, kalkınma, şahlanma vs vaatlerinizi neden yerine getirmediğiniz için açılım bekliyorum, Hiçte teğet geçmediği halde, kriz teğet geçti derken neden samimi olmadığınız ve de halktan gizleme çabasın da olduğunuz için açılım istiyorum, Gemicik için,mısır ithalatı ve termik santral lisansı için,dişlinin çarkları için,deniz feneri e.V nin sonucu için,akfırat belediyesinde ki villa olayı ve bakan Mehmet Ali Şahin olayı için açılım bekliyorum. Daha çok bekleyeceği mi bile bile bekliyorum, geç kalmayın seçim zamanı da siz çok beklersiniz,beklediğiniz içinde sonra açılım istersiniz. ŞADİ ŞAHİN
- 2 cevap
-
- 2
-
-
EVLATLARIMIZI GERİ VERİN TAYYİP Erdoğan’ın başlattığı iddia edilen “Kürt açılımı”nın MGK’da destek bulması, şehit ailelerinin tepkisini çekti. Acılı anneler, ‘İçişleri Bakanlığı’nın sürdürdüğü çalışmaların devamının tavsiyesi’nin kabul edilemez olduğunu söyledi. Mezarlıkta sert açıklama EDİRNEKAPI Şehitliği’nde isyanını dile getiren Zeki Şanlı, oğlunun 14 yıl önce Şırnak’ta şehit düştüğünü anlatarak, “Bu açılım başkalarının dayatmasıyla yapılıyor. MGK’nın da desteklemesi üzücü” dedi. Et yiyemiyoruz!... ŞANLI, “Annesinin ve benim et yediğimizde boğazımız düğümleniyor. Çünkü benim şehit oğlum kuşbaşı eti ekmek arasına koyup yemeyi çok severdi” diye konuştu. Sitem etti ŞEHİT Anneleri Derneği Başkanı ve şehit annesi Pakize Akbaba ise MGK’daki komutanlara sitem etti. Akbaba, “Kusura bakmasınlar, o zaman bizim çocuklarımızı geri versinler” dedi. Şehit Üsteğmen Mehmet Sarper Alus’un annesi Sevim Alus, “Biz bunca şehidi boşuna mı verdik? 9 yıl önce burada kendimi yaktım ve ölümden döndüm” dedi. MİLLİ GÜVENLİK KURULU’NUN KARARI ŞEHİT AİLELERİNİ İSYAN ETTİRDİ Madem böyle olacaktı evlatlarımız neden öldü! Atalay’ın çalışmalarına devam etmesini isteyen MGK’ya şehit yakınları böyle sitem etti: “Güvendiğimiz dağlara karlar yağıyor. O zaman bizim çocuklarımızı geri versinler” Haber: Sümeyra YILMAZ İktidarın sözde Kürt sorunu açılımına askerlerin de katıldığı Milli Güvenlik Kurulu’dan (MGK) da onay çıkması şehit yakınlarını kızdırdı. MGK’dan çıkan sonuç bildirgesinde yer alan “’Kürt açılımı çalışmalarının devamı tavsiye edildi” ifadelerine sert tepki gösteren Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba, MGK toplantısına giren komutanlara sitem etti. “Askeriyeyi de uyarıyoruz. Burada Kürt sorunu yok, Burada PKK sorunu, burada bebek katilinin Öcalan’ın af edilmesi var” diyen Akbaba “Burada Amerika’nın planlarının gerçekleştirilmesi var. Askeriye bunu nasıl söyleyebilir? Kusura bakmasınlar o zaman bizim çocuklarımızı geri versinler. Herkes bu şekilde taraflı konuşuyor peki Türkiye’nin sahibi kim? Kime güvensek güvendiğimiz dağlara kar yağıyor. Nasıl Kürt açılımını olumlu karşılıyor, devam etmesini istiyorlar?” ifadelerini kullandı. Açılımı bize yaptırmasınlar Türk ordusuna güvendiklerini de belirten Akbaba, asıl açılımı şehit ailelerinin yapacağını söyledi. Akbaba şunları kaydetti: Atatürk’ün kokusu, Türk ordusundadır. Türk ordusuna güveniyoruz. Türk milleti demek Türk ordusu demektir. Eğer bu açılıma bunlar da uyumlu ve ’haklısınız açılım olsun’ diyorlar destek veriyorlarsa ben o zaman onlara söylüyorum; açılımı şehit anaları yapacak. O zaman biz çıkar çocuklarımızın kanını yerde koymayız. PKK ile biz mücadeleye gireriz o zaman bizim için de açılım yaparlar. Göz yaşım dinmez Benim gözümün yaşı dinmeyecek, çocuğumun kanını yerde koyacaksın, katil beslenecek kimseden çıt yok. Ne zamandan beri katiller Türkiye’nin yol haritasını çiziyor? Dünyayı bize güldürmesinler. Herkes haddini bilsin. Açılıma falan kimsenin ihtiyacı yok. Düpe düz dediler ki biz PKK’ya teslim oluyoruz. Hiç mi onların kucağında şehit olmadı? Hiç mi şehidin son nefesini, son arzusunu duyup teröriste karşı koymadı. Ne biçim şey bunlar? iŞTE O BiLDiRi Milli Güvenlik Kurulu önceki gün Abdullah Gül’ün başkanlığında, askerlerin yanı sıra hükümet temsilcilerinin de katılımıyla gerçekleştirilmişti. 7 saat süren toplatıda sözde Kürt sorunu açılımı ele alınmış ve açılıma destek olan şu bildiri yayınlanmıştı: Kurul’un önceki toplantılarında yapılan değerlendirmelerin de ışığında; devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü pekiştirmek, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak üzere, İçişleri Bakanlığı eş güdümünde yapılan çalışmalar hakkında Kurul’a bilgi sunulmuş ve çalışmaların devamı tavsiye edilmiştir. Hiçbir aydın, kişi, kurum acılarımızın temsilcisi olamaz Şehitlikte açılımı protesto eden şehit yakınları adına konuşan Zeki Şanlı, “Bu açılım nereden çıktı belli değil. MGK’nın da desteklemesi üzücü” dedi Şehit aileleri geçtiğimiz hafta olduğu gibi bu hafta da Edirnekapı Şehitliği’ndeydi. Hükümetin açılımını ve MGK’nın açılıma destek vermesini protesto eden İstanbul Şehit Aileleri Dayanışma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği üyeleri ve şehit yakınları kendi yol haritalarını açıkladı. Dernek Başkanı Şencan Bayramoğlu, PKK’nın kayıtsız şartsız silah bırakmasını istedi. Bayramoğlu, önerilerilerini de şöyle sıraladı: Kimse söz hakkı vermiyor “Teröristbaşı Öcalan hiçbir surette muhatap alınmayacak, DTP PKK’nın terör örgütü olduğunu kamuoyu huzurunda kabul ve beyan edecek, Meselenin bütün tarafları Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısına bağlı kalacaklarını ilan edecek, Öcalan cezasını yumuşama olmaksızın çekecek, Vatana ihanet yasası tekrar yürür hale getirilecek” Şehit aileleri olarak yol haritasını ortaya koyduklarını dile getiren Bayramoğlu, hiçbir aydın, kurum ve kuruluşa kendilerini temsil yetkisi vermediklerini, acılarının temsilcisi olamayacaklarını söyledi. Basın açıklamasının ardından söz alan şehit yakınları da PKK’nın ve Öcalan’ın kesinlikle muhatap alınmamasını istedi. Oğlunu 14 sene evvel Şırnak’ta şehit veren Zeki Şanlı, PKK’nın derhal silah bırakmasının şart olduğunu söyledi. Kendi annesinin de Kürt olduğunu ve bu milletin içerisinde Kürt-Türk herkesin kardeşçe yaşadığını belirten Şanlı, “Bu açılım başkalarının dayatmasıyla yapılıyor. Nereden çıktığı belli değil. MGK’nın da desteklemesi üzücü. Bizim acımız zaten büyük. Kimse şehit ailelerine konuyla ilgili söz hakkı vermiyor” diye konuştu. Yıllardır evde şehit oğlunun çok sevdiği kuşbaşı eti yiyemediklerini ifade eden Şanlı, “Annesinin ve benim et yediğimizde boğazımız düğümleniyor. Çünkü benin şehit oğlum bunu ekmek arasına koyup yemeyi çok severdi” diye konuştu. İsterlerse hapse atsınlar Şanlı, Kürt açılımına destek veren başta Sezen Aksu olmak üzere bazı sanatçıları eleştirdi. Şehit Üsteğmen Mehmet Sarper Alus’un annesi Sevim Alus da anlaşma olmasının kendilerini rahatsız etmediğini ancak PKK’nın ve Öcalan’ın kesinlikle muhatap alınmamasını istedi. Konuşurken sesi titreyen ve öfkelenen acılı anne, “PKK kayıtsız şartsız teslim olmalı, biz bunca şehidi boşuna mı verdik? Ben 9 yıl önce burada kendimi yaktım ve ölümden döndüm. PKK ve Öcalan muhatap alınırsa bunu kesinlikle kabul edemem. O zaman benim kınalı yavrumu geri versinler. Beni isterlerse hapse atsınlar” diye konuştu. alıntı
-
"DTP'ye baskın yapılıp MHP'ye mal edilecekti Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde, biri Alman, 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın 20. duruşmasında sürpriz bir karar çıktı. Davada cinayetlerin azmettiricisi olduğu öne sürülen Varol Bülent Aral'ın tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkeme Heyeti, bugünkü duruşmada ifadesi alınan Varol Bülent Aral'ı dinledikten sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar verdi. Duruşma 16 Ekim 2009 tarihine ertelendi. Tahliye edilen Aral, Ergenekon savcısına da ifade vermişti. ‘DTP'YE BASKIN YAPILIP, MHP'YE MAL EDİLECEKTİ’ Malatya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada ifade veren olayın azmettiricisi olduğu suçlamasıyla tutuklu bulunan sanık Varol Bülent Aral, 2006 yılının Eylül ayında DYP Gençlik Kolları Başkanı Çetin Yalvaç'ın kendisini çağırdığını belirterek, “Önünde 3 klasör bulunuyordu. Onlarla ilgili bilgi verdi. Klasörlerde Alevi- Sünni, Kürt- Türk ve misyonerlikle ilgili çalışmalar vardı. Çetin, bana ‘DTP'ye baskın yapacağız ve bunu MHP'ye mal edeceğiz’ dedi. Ayrıca misyonerlerle ilgili yapılacak çalışmalarla ilgili de bilgi verdi. Ben DYP'ye gittiğim 3 günlük sürede Emre Günaydın'ı orada görüyordum” dedi. Zirve Yayınevi'ndeki katliam öncesindeki bu konuyu bazı kişilere anlattığını söyleyen Aral, “DTP'ye giderek il başkanı olduğunu öğrendiğim bir kadına konuyla ilgili bilgi verdim. Daha sonra MHP'ye giderek böyle bir olayın gerçekleştirileceğini ve DTP'ye baskın yapılıp kendi üzerlerine atılacağını anlattım. Ardından 2'nci Ordu Komutanlığı'na giderek adını bilmediğim bir subaya konuyu aktardım. Kendisi çok ilgili davrandı. Beni Recep Albay'a yönlendirdi. Ancak Recep Albay'ın yanına gidemedim. Emniyet Müdürlüğü'ne verdiğim bilgiler ise dikkate dahi alınmadı” diye konuştu. DURUŞMADA GERGİNLİK Bu sırada müdahil avukatlardan Hafize Çoban, Aral'a, “Emre Günaydın beklenirken sen diğer sanıklara dönerek ‘Emre'yi Malatya'nın babası yapacaklarmış, ben Emre'ye bir babalık yapayım’ dedin. Bundan kastın neydi, Emre'yi Malatya'nın babası yapacak olan kimdi?” diye sordu. Aral, “Ali Osman Kahya (İl Emniyet Müdürü) Emre'yi Malatya'nın babası yapacakmış. Ben Emre'nin bir babaya ihtiyacı olduğunu düşünerek ona bir babalık yapayım dedim” yanıtını verdi. Bunun üzerine mahkeme salonunda kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Daha sonra Emre Günaydın'a dönen Aral, “Emre, babanla ilgili de birçok şey biliyorum. Seni oraya anan mı gönderdi? Babanın Fatih Hilmioğlu ile olan ilişkisini sen bilmiyorsun tabii. Sana babalık yapayım çocuğum” diye konuştu. Müdahil avukatlardan Erdal Doğan'ın Aral'a, Hüseyin Yelki'yi tanıyıp tanımadığını sorması üzerine, Aral, tanımadığını belirterek, “Ama olayla ilgisi olduğunu zannediyorum. Çünkü Veli Küçük ile ortak dostları var. Bunlardan bir tanesi İlker Çınar'dır” yanıtını verdi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Eray Gürtekin, Aral'ı uyararak sorulan sorular üzerine yorum yapmamasını söyledi. ..... Müdahil avukatların, çelişkili ifadeleri olduğunu söylemesi, daha önceki ifadelerini reddettiğini belirtmesi ve mahkemelere yazdığı dilekçeler ve zaman zaman gazetelere yapmış olduğu açıklamaların doğruluğunu sormaları üzerine Aral, “Gazeteciler doğru bilgi istemezler, yalan olanı tercih ederler, ben de onların istediği şeyi vermiştim” dedi ve gazetecilere dönerek, ........” diye konuştu. Müdahil avukatlardan Erdal Doğan, olayı birçok birime bildirdiğini belirten Aral'a, “Konuyu MİT'e bildirdin mi?” diye sordu. Bunun üzerine Aral, “Malatya'da bir MİT binasının olduğunu bilmiyordum. Zaten bizde MİT'in M'si kaldırılarak ifade edilir” karşılığını verdi. Mahkeme Başkanı Gürtekin'in, Aral'ın söylediği cümleyi tekrar etmesi üzerine Aral, “Ben öyle bir şey demedim” dedi. Zaman zaman söylediklerini hatırlamamasının ilaç tedavisine bağlı bunalıma girmesinden kaynaklandığını öne süren Aral, aldığı ilaçların ne olduğunun sorulması üzerine, “Adana'da tedavi görürken zorla veriliyordu. Hayal görmeyi engelliyormuş” dedi. Mahkeme Başkanı Gürtekin'in, “Şu anki ruh halin nedir, akıl sağlığınla ilgili bir sorunun var mı?” sorusuna Aral, “’Bilmiyorum öyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ben hayalperest değil, Allah perestim” yanıtını verdi. ‘EMRE, İSA SENİ KORUSUN’ Duruşmada söz alan tutuklu sanık Emre Günaydın, Varol Bülent Aral'ın ifadelerini mantıksız bulduğunu ileri sürerek, şöyle devam etti: “Bu adam günde 7-8 saat internet kafeye gider oturur, para vermeden kaçar. Yatacak yeri olmayan, sadece bilgi yükü olan ama hiçbir fonksiyonu olmayan bir adam. Ben, ceza indiriminden faydalanmak için hem de kendisinin de yatacak yeri olmadığı için kendisini azmettirici olduğunu söyledim. Ama şimdi elimi verdim, kolumu kaptırdım. Biz bu olayı yapmaktan çok bu adamı ülkenin başına bela ettik” dedi. Bu sırada Aral, Günaydın'a dönerek, “Emre seni ben azmettirdim. Ergenekon benim. İsa seni korusun” dedi. Buna sinirlenen Emre Günaydın “İsa seni korusun diyenler öldü” karşılığını verdi. ARAL'A SÜRPRİZ TAHLİYE Gerginliklerin ardından öğlen için verilen aradan sonra tekrar devam edilen duruşmada tanık Burcu Polat dinlendi. Daha sonra Mahkeme Heyeti, olayın azmettirici olduğu suçlamasıyla tutuklu bulunan Varol Bülent Aral'ın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verdi. Bu dava kapsamında tahliye edilen Aral, Adıyaman'da Emniyet Müdürü2nü tehditten ve ruhsatsız Kalaşnikof silah taşımak suçlarından da tutuklu bulunduğu için serbest kalamadı ve tekrar Adıyaman Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Malatya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, davayı 16 Ekim 2009'a ertelendi. HÜRRİYET
-
- 1
-
-
Ne demek istiyotsun Diyarbakırlı.
-
Pkklı oğlu askerle girdiği çatışmada öldü. Baba mezar taşına "şehit" yazdırdı. Hakkında dava açıldı. Mahkeme ilginç bir karar verdi. Güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülen pkklı oğlunun mezar taşına "şehit" yazdırdığı için hakkında "suç ve suçluyu övmek, yasadışı örgüt propagandası yapmak" suçundan dava açılan 62 yaşındaki Ramazan Kalkan beraat etti. Mahkeme, sanığın 'o andaki ruh halini' göz önünde bulundurdu. MEZAR TAŞINA ŞEHİT YAZDIRDI Mardin'in Savur İlçesine bağlı Hisarkaya Köyü'nde, 1992'de güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülen pkklı Hasan Kalkan'ın Mardin'deki mezar taşına "şehit" yazdırdığı için hakkında Terörle Mücadele Yasası'nın 7/2 maddesi ve TCK'nın 215/1 maddesi uyarınca "terör örgütü propagandası yaparak suç ve suçluyu övmek" suçundan 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan baba Ramazan Kalkan, dün Özel Yetkili 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde karar duruşmasına çıktı. Savcı mütalaasında, baba Ramazan Kalkan'ın oğlu için 5 yıl önce mezar taşı yaptırdığını, üzerine "Şehit Hasan" ifadesini, parantez içinde de örgütteki "Serhat" kod adını yazdırdığını, yine aynı taş üzerine Kürtçe "Jî Dayikbun 1974" (Doğum tarihi 1974) "Tevlîbuna Şoreş 1992" (Devrime katılış 1992) "Şehadet 1992" ibarelerinin yer aldığını belirtti. Savcı, Kalkan'ın amacının terör örgütü mensubunu yüceltmek, sahip çıkmak ve kitlelere yaymak, bulunduğu pozisyonu kutsamak ve diğer insanlara, gençlere örnek göstermek olduğunu, bu nedenle 5 yıl hapisle cezalandırılması gerektiğini savundu. OĞLUM NAMAZINI KILAR, ORUCUNU TUTARDI Baba Ramazan Kalkan, "Oğlum okulda ve mahallede Serhat diye çağrılıyordu. Ben bu nedenle Serhat yazdırdım. Kod isim olup, olmadığını bilmiyorum. Namazını kılan, orucunu tutan ve dini vecibelerini eksiksiz yerine getiren birisiydi. Şehit olduğunu düşünerek böyle yazdırdım. Ben ne örgütün talimatı, ne de başkasının yönlendirmesiyle bu mezar taşını yaptırdım. Evlat acısı yaşadığım için içimden öyle geldi" dedi. TAŞ İADE EDİLMEYECEK Mahkeme heyeti oy birliğiyle beraat kararını açıklarken, sanığın sözkonusu ibareleri örgüt propagandası amacıyla yazdırdığına ilişkin yeterli delilin olmadığını, sanığın o andaki acı ve ruh hali dikkate alındığında yapmış olduğu fiilin kasıtlı olarak yapılmadığı yönünde vicdani kanaat oluştuğunu belirtti. El konulan ve adli emanete alınan mezar taşının ise iade edilmemesini kararlaştırdı. HUKUKÇULAR: KARAR YERİNDE Tahir Elçi (Avukat): Karar olumlu. Bugüne kadar çok sıradan bazı gerekçelerle ağır cezalar veren mahkemelerin bir babanın hissiyatını, duygularını, oğlunun kimliği ne olursa olsun bunu görmesi önemlidir. Burada baba bir örgütü övmek, bir örgütün propagandasını yapmaktan ziyade çocuğu için beslediği duygu ve hisleri ifade etmeye çalışmıştır. Avukat Mehmet Emin Aktar (Diyarbakır Baro Başkanı): Karar tamamen hukuka uygun. Bir eylemin suç olabilmesi için kanunda tanımlanmış olması gerekiyor. En önemlisi bu eylemi gerçekleştiren kişinin suç işleme kastıyla hareket edip etmediği. Bu açıdan bakıldığında mahkeme kararı hukuka uygun ve doğru, olması gereken bir karardır. Avukat Sezgin Tanrıkulu (Türkiye İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır Temsilcisi): Karar doğru ve yerindedir. Şehitlik kavramı toplumun değer yargılarına göre ölenin kimliğinden bağımsız olarak yakınlarının ona verdiği değeri aynı zamanda ifade eder. İnanç biçimlerine göre de şehitlik tanımı ve kavramı da farklılık gösterir. Avukat Muharrem Erbey (İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanı): Kanun koyucu birçok yerde hakimlere yorum hakkı vermiştir. Bu karar yerinde. Ölümle beraber kişilik sona eriyor. Ölümden sonra babanın ruh halini anlamak, onunla empati kurmak, insan olmanın gereği. HÜRRİYET
- 38 cevap
-
- 1
-
-
TSK silah bıraksın da bölgeye iyice yerleşin,daha çok mayın döşeyin,daha çok karakol basın,bölgedeki sizi desteklemeyen vatandaşları öldürün,daha çok uyuşturucu kaçırın. Bunun adına da barış deyin. Hadi başka kapıya. Çok istediğiniz özgürlüğü yada kürdistonu abileriniz ABD veya AB kende topraklarında versingidin orda huzur içinde yaşayın
-
Cumhurbaşkanı Gül’ün şifreli söylemlerle kamuoyuna duyurduğu, AKP’nin inatla sürdürdüğü ’açılım’ bölücü teröristleri ******. Fransız gazetesi Le Monde’a Kandil Dağı’nda röportaj veren Murat Karayılan önce akıl almaz isteklerde bulundu, ardından da Türkiye’ye tehditler savurdu. Terörist sayısını artırırmış! KarayIlan, “TSK silah bıraksın. Türk devleti bizden özür dilesin. AKP samimi olduğunu kanıtlasın. Başkanımızın (bebek katilini kastediyor) yol haritasını kabul edin. Diyalog gerek. Taraflar birbirini affetmeli. 7-8 bin adamımız var. Gerekirse bu rakamı kolayca yükseltebiliriz” dedi. Açılım meyvelerini veriyor! İktidarın açılım projesi bölücüleri kudurttu. PKK’nın elebaşlarından Murat Karayılan, Kandil Dağı’nda verdiği röportajda “TSK’nın silah bırakmasını, Türk devletinin kendilerinden özür dilemesini” istedi Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Monde’nin Türkiye muhabiri Guillaume Perrier, Kuzey Irak’taki Kandil dağında terör örgütü elebaşlarından Murat Karayılan ile bir ropörtaj yaptı. Söyleşi sırasında ....... ifadeler kullanan katil Karayılan, Türkiye’yi, Abdullah Öcalan’ın önümüzdeki günlerde açıklaması beklenen “yol haritası”nı kabul etmeye çağırdı. “İki taraf arasında gerçek bir diyaloğa ihtiyaç var halbuki hükümet, sorunu tek başına çözmeyi amaçlıyor” diyen Karayılan “Bunun da uluslararası toplumu yanıltmak için yapılan bir manevra olduğunu düşünüyoruz. Başkanımızın yol haritasının etkisini azaltmak istiyorlar. ABD ve Avrupalılardan daha güçlü baskılar gerekir” iddiasında da bulundu. Karayılan, ABD’nin Irak’tan çekilme planı ve Türkiye’nin enerji merkezi haline gelmesi faktörlerine dikkat çekerek Kürt sorununun çözümünün bir “gereklilik” olduğunu da savundu. Devlet bize saldırıyor Karayılan şöyle devam etti: “İki taraf silahları bırakmalı. Halbuki şimdilik Devlet hareketimize saldırmak amacıyla ABD, Irak ve İran ile gizli müzakereleri sürdürüyor. Tek istediğimiz samimiyet. Eğer Türkiye eski yöntemlerini kullanmaya kalkışırsa askeri ve sosyal olarak karşı koyacağız.” Le Monde’nin “İsyancılar için bir af mı lazım?” sorusuna “Kimin için bir af?” karşılığını veren Karayılan, “Kim, kimi affetmeli? Esrarengiz saldırganlarca öldürülen 17 bin sivil kurbandan kim söz edecek? İki taraf biribiri affetmeli. Türk devleti ilk önce özür dilemeli” savlarını da öne sürdü. Gerekirse sayımızı daha da artırabiliriz Murat Karayılan, ropörtaj sırasında ayrıca PKK’nin “askeri durumu” nun ne olduğunun sorulması üzerine Öcalan’ın tutuklanmasının ardından Batının örgütün çökeceği beklentilerinin gerçekleşmediğini, altı yıl “Büyük Batı güçlerinin kendilerini yok etmeye çalıştığı”nı, kendinlerinin ise “Hiç bir devletten destek almadan” direndiğini savunarak “7-8 bin adamımız var, bunun yarısı Kürdistan’ın Irak’taki kısmında, geri kalanları Türk kısmında. Gerekirse bu sayıyı çok kolayca artırabiliriz” iddiasında bulundu. Avrupalılardan neler beklendiğine ilişkin bir soruyu yanıtlarken Almanya ve Fransa’yı Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olmakla ve sorununun çözümlenmesini “yeterince aktif bir biçimde desteklememek” le itham eden Karayılan, “PKK’ya karşı savaş, üyeliği reddetmek için iyi bir bahanedir, ancak Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye, AB’ye daha kolayca girer. Bu nedenle biz AB üyeliğini destekliyoruz” dedi. Ayna: Kürtler kendi kendini yönetsin DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna, Siirt’in Eruh ilçesinde düzenlenen 1. Eruh Çirav ve Kültür Sanat Festivali’nde halka seslendi. Siirt ve Eruh Belediyeleri tarafından düzenlenen festivalde konuşan Ayna, Türkiye’de sorunun çözümü için başlatılan çalışmalara kiminin ’Kürt açılımı’, kiminin ’demokrasi açılımı’dediklerini söyledi. Ayna, “İkisi de içiçe geçmiştir. Demokrasi açılımına Kürt sorunu çözülmeden ulaşılmaz. Herşeye rağmen olumlu önemli tartışmalar var. İlk kez karşılıklı bu sorunu çözelim diye bir irade var” diye konuştu. Özerklik istedi Yaşanan süreçte sorunu gerçek muhataplarıyla çözmek gerektiğini ifade eden Ayna, “Sorun tartışılırken çözüm de tartışılıyor. MHP ve CHP bu tartışma karşısında en fazla direnen taraflardır. Onlara şu çağrıyı yapıyoruz. Dünden beri bu sorunun bir parçası oldunuz. Bugün gelinen nokta size rağmen bu sorunu çözer. Gelin sorunun içinde değil, çözümün içinde olun. Anadilde eğitim hakkı için coğrafyanın değişmesi gerekmiyor. Demokratik özerklik önemlidir. Kürtler’in en fazla yaşadığı bölgede Kürtler kendi kendini yönetebilir.” dedi. İmralı canavarından muhalefete gözdağı! ELİ kanlı katil, avukatları kanalıyla bu kez de ’açılım’a tepki gösteren MHP ve CHP’ye tehditler savurdu: Sürece engel olmasınlar. CHP ve MHP bu tavırlarını sürdürürlerse 6 ayda biterler. Yeni dönemin ruhu onları bitirir. Öcalan CHP ve MHP’ye saldırdı İmralı’da ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasını çeken PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı son görüşmenin notları PKK’ya yakın internet sitelerinde yayınlandı. Haberlere göre Abdullah Öcalan avukatlarına şunları söyledi: * Hükümetin ‘Kürt açılımı’ paketiyle birlikte yeni bir süreç başladı. Mustafa Kemal’in Cumhuriyeti kurması kadar önemli bir süreç. * Sürecin önünde engel olmasınlar. CHP ve MHP bu tavırlarını sürdürürlerse 6 ayda biterler. Yeni dönemin ruhu onları bitirir. AKP de fazla bekleyemez. Yılbaşını bile bekleyemezler, Eylül’den sonra belli olur. Samimi olup olmadıkları netleşir. * Benim çözüm modelim şudur: Devlet olacak, diğer tarafta da demokratik Kürt ulusu olacak. Kürtler devletin varlığını tanıyacak, kabul edecek. Devlet de Kürtlerin demokratik ulus olma hakkını kabul edecek. Böylece orta bir yerde buluşacak, uzlaşacaklar. Benim çözüm anlayışım budur. * Ben Fethullah Hoca’yı takip ediyorum, okuyorum. Olumsuz değerlendirmiyorum. Kürdistan’da okulları, cemaatleri var, örgütlüler. Yeniçağ
-
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında övgü yağdırdığı Şivan Perver, PKK’ya yakınlığıyla tanınıyor. Mayıs 2009’da Almanya’da İmralı canisinin posteri önünde konser veren Perver, “Kahramanı selamlıyorum” demişti. “Daha düne kadar bizi inkar ettiler!” PERVER, aynı konserde “Daha düne kadar bizi inkar ettiler, çocuklarımızın kollarını kırdılar. Bizi öldürdüler. Kürtlerin önderi Öcalan’ı zindana attılar. Bugün, Nevruz’u birlikte kutlamaya çalışıyorlar. Bu ikiyüzlülüktür” ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan’ın övdüğü Perver, PKK yandaşı Başbakan Erdoğan, edebiyat yüklü konuşmasında öyle bir isimden bahsetti ki duyanlar şaşkına döndü. Erdoğan Türk-Kürt kardeşliğine ve kültür ortaklığına vurgu yaparken Kürtçe şarkı söyleyen Şivan Perver’i övdü ve “Neşat Ertaş, ’Gönül Dağı’dediği zaman her birimizin tüyleri ürperiyor. Şivan Perver, ’Halepçe’, ’Hazal’dediğinde gönül dünyamızın derinliklerine dalıyoruz.” ifadelerini kullandı. Oysa Şivan Perver terör örgütü PKK’ya yakınlığı ile biliniyor. Perver, katil Öcalan posterleri içinde verdiği konserlerde sık sık bölücü örgüte methiyeler diziyor. İşte Perver’in mayıs 2009’da sarfettiği sözlerden satır başları: Öcalan’ı övdü * Biz halk olarak, büyük bedeller ödedik. Çok acılar çektik. Ama hiçbir zaman mücadelemizden ve özgürlüğümüzden vazgeçmeyeceğiz. Biz inatçı bir halkız. * Kürtler bugün her tarafta direniş içindedir. Bu direnişin baş mimarlarından gerillayı selamlıyorum. İmralı’daki Kahramanı selamlıyorum. * Daha düne kadar bizi inkar ettiler, öldürdüler. Kürtlerin önderi Abdullah Öcalan’ın zindana attılar. Bugün Newroz’u birlikte kutlamaya çalışıyorlar. Bu ikiyüzlülüktür. YeniÇağ Gazetesi
-
Kendilerini ''Barış anneleri'' olarak niteleyen bir grup kadın, sessiz eylem yaptı. Van, Batman, Siirt, İzmir, İstanbul ve Yüksekova'dan geldikleri belirtilen kadınlar, sabah saatlerinde Güvenpark yakınında toplandı. Gruptakiler, ellerinde ''terör örgütü elebaşının muhatap alınması'' isteği de dahil, değişik içerikli dövizler taşıyrak sloganlar attı. Kendileriyle görüşen emniyet yetkililerine Genelkurmay Başkanlığı'na yürümek istediklerini bildiren gruptakiler, buna izin verilmeyince bir süre ''sessiz oturma eylemi'' yaptı. Grupta bulunan kadınlar, daha sonra yapılan basın açıklamasının ardından bölgeden ayrıldı. ALINTIDIR
-
Bingöl, Tunceli ve Elazığ’da 5 güvenlik görevlisini şehit edilmesi, 17 güvenlik görevlisinin de yaralanması saldırılarına katılan pkklı O.K., S.K. ve D.K. hakkında 17- 29 kez arasında ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 61- 134 yıl arasında hapis cezası istendi. Terör örgütü pkknın Irakın kuzeyindeki Kandil, Zap ve Haftanin kamplarında sabotaj ve saldırı eğitimleri aldıktan sonra, kanlı saldırılar yapmak üzere Türkiye’ye gönderilen O.K., S.K. ve D.K., geçen yıl İstanbul’da Nevruz etkinliklerinde eylem yapma hazırlığındayken polis tarafından yakalandı. Kandil Dağı’ndan aldıları talimatla, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a fiziki şiddet iddiaları üzerine İstanbul Bağcılar’da polis devriye araçlarına yönelik eylem hazırlığındayken yakalanan 3 pkklı, soruşturmalarının yürütülmeleri için Diyarbakır’a gönderildi. Diyarbakır’da Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından 3 pkklı hakkında hazırlanan iddianeme tamamlandı. İddianamede, uyuşturucu madde satıcısı ve bağımlısı olduğu belirtilen ‘Agit-Zaza’ kod adlı sanık O.K.’nin, 2001 yılında Almanya’da uyuşturucu madde satıcılığından 2 yıl cezaevinde kaldığı, hapisten çıktıktan sonra pkkya katıldığı ifade edildi. ‘Şoreş Amed’ kod adlı D.K.’nın 2003’te, ‘Lokman İpek’ kod adlı S.K.’nın da 2001’de örgüte katıldığı belirtildi. İddianamede, 3 PKK’lının 5 askeri şehit ettiği, 17 güvenlik görevlisinin yaralanması eylemlerinin yanı sıra, vatandaşları zorla alıkoyma, gasp, araç yağmalama, enerji tesislerine sabotaj gibi eylemler de gerçekleştirdikleri belirtildi. İddianamede, teröristler O.K., S.K. ve D.K.’nın örgüt adına ilk eylemini 4 Haziran 2006 yılında Bingöl’ün Topalan Mevkii’nde seyir halindeki askeri konvoya ateş etmek suretiyle er Ömer Yankayış’ın şehit edilmesi ve 10 askerin yaralanması olayıyla gerçekleştirdiği belirtildi. Üç teröristin, 5 askerin şehit edilmesi, 1 sivilin öldürülmesi, 17 askerin yaralanması ve kasten öldürmeye teşebbüs etme, 5 vatandaşı zorla alıkoyma, 5 vatandaşın parasını gasp edip araçlarını yağmalama, sözde mahkeme kurup vatandaşı yargılama ve bir enerji tesislerine sabotaj düzenlediği kaydedildi. 17- 29 KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET Pkklı üç terörist hakkında hazırlanan iddianemede, ‘Devletin birliğini bütünlüğünü bozmaya yönelik vahim nitelikte silahlı eylemlerde bulunmak, silahlı terör örgütüne üye olmak, nitelikli adam öldürmek, nitelikli adam öldürmeye teşebbüs etmek, tehdit, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, nitelikli yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, nitelikli mala zarar verme, resmi belgede sahtecilik, 6136 sayılı kanuna muhalefet etmek, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurmak ve taşımak, terör örgütü propagandası yapmak’ suçlarından sanık S.K. için 29 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 128 yıl hapis, D.K. için 18 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 61 yıl hapis, O.K. için de 17 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 134 yıl hapis cezası istemi ile dava açıldı. Pkklı 3 teröristin yargılanmasına önümüzdeki günlerde Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanacak. ALINTIDIR
-
Zaman: 6 şehit verilen mayın patlamasıyla ilgili şok iddia
ilker01 şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Politika Bilimi
Prim ve çıkarları olan varsa pkk ve yandaşlarıdır. Haklarımızı istiyoruz deyip ayrımcılık yapanlardır.- 29 cevap
-
- 1
-
-
Zaman: 6 şehit verilen mayın patlamasıyla ilgili şok iddia
ilker01 şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Politika Bilimi
Sen bunları bilerek mi? Bak Diyarbakırlı savaş devletler arasında olur. Pkk terör örgütüdür. Terör örgütüne her türlü desteği verir sonrada demokrasi insan hakları şiddeti kınıyorum derler.- 29 cevap
-
- 1
-
-
Zaman: 6 şehit verilen mayın patlamasıyla ilgili şok iddia
ilker01 şurada cevap verdi: Taner Bayram başlık Politika Bilimi
Birde şehit verdiğimizde e biz operasyonlar dursun demiştik,silahlar susmalı gibi boş laflar ederler. Operasyonlar dursunda meydanı iyice boş bırakalım.Pkk bölgeye iyice yerleşsin.- 29 cevap
-
- 1
-
-
Daha önce bir yerlerde yazmış, anlatmıştım. Şehit Uzman Çavuş Zülküf kardeşimin Oğlu’nu. O şimdi cennette. Uğruna canını verdiği vatan toprağının bağrında. 3 yaşındaydı ve babasının operasyondan dönmesini balkonda bekliyordu. Beni sokağın başında görünce annesine yarım diliyle bağırarak, “babam babam geliyooor” diye haykırmıştı. Babasının bir daha gelmeyeceğini, üstelik neden gelmeyeceğini bilmiyordu. Annesi ise birkaç dakika sonra öğrenecekti gerçeği. Elbette cennette, elbette şehit ve elbette üzülüyordur şimdi Zülküf kardeşim. Oradan bizlere bir şeyler diyebilseydi, acaba neler derdi? Birlikte düşünelim ne derdi? “Oğlumun delikanlı çağlarını uzaktan izliyorum. Ama O’nun bana ihtiyacı var. okulda arkadaşları babalarından bahsediyorlar. Birlikte maç izlediklerinden, sinemaya gittiklerinden. Biliyorum onun yaşlarındaki çocuklar babalarından bir başka gururla, böbürlenerek bahsederler. Arkadaşları böbürlenerek anlattıkça benim oğlum geceleri resmime bakıyor, rüyasında beni görebilmeyi dileyerek uyuyor. Okulda bir köşeye çekilip ağlıyor. Eşim tabutumun sarıldığı al bayrakta kokumu arıyor. Annem mezar taşımdaki resmimi okşuyor, gözyaşları ile suluyor toprağımı. Kabrimin topraklarımı avuçladıkça, sanki saçlarımı karıştırıyor, sanki dizine başımı koymuşumda uykum da gelmiş… Öylece uyuya kalmışım. Ana kokusu ile uyumak ne hoştur, cennette bile, burada bile yok o koku. Babam sırasını aldığım için bana kızıyor. Benim kendisini buradan izlediğimi bilse, köşelere çekilip ağlamaz. Babamı bu dünyada hiç ağlarken görmemiştim. Arkadaşlarımdan bir kaçı hariç, sürekli hatırlamıyorlar. Olsun ama ara sıra da olsa akıllarına geliyorum. Bana ait ve benli anılarını anlatıyorlar birbirlerine. Birlikte katıldığımız operasyonları, paylaştığımız kumanyamızı, aynı sigarayı nasıl 5 kişi içtiğimizi… milyonlarca insan ismimle bilmeseler de kendileri için şehit olduğumu biliyorlar, duaları geliyor bana. komutanlarım bayramlarda evime hediyeler alıp gidiyorlar. Benim adıma anamın ellerinden öpüyorlar. Bizler senin evlatlarınızız diyorlar. Görüyorum, burada mutlu oluyorum. Ama bu aralar bir sıkıntı var içimde. Ben neden şehit oldum. Yoksa öldüm mü demeliyim. Duydum ki bana kurşun sıkanları, beni oğlumdan ayıranları, anama evlat acısını yaşatanları affedeceklermiş. Duydum ki bizlere kurşun sıkanları terörist kabul etmeyen birileri türemiş. Üstelik büyüklerimiz de bunlarla oturup sorun çözeceklermiş. Hem de sorun Kürt sorunuymuş. Bizim Kürtlerle bir sorunumuz ben yaşarken yoktu, ne ara böyle bir sorunumuz oldu. bizim sorunumuz bayrağımıza, toprağımıza göz dikip ellerine silah alanlarla değil miydi? Duydum ki onları da affedeceklermiş. Mahmur kampında rehabilite edip, iş, aş, ekmek vereceklermiş. Kanımı yerde koyacaklarmış. Duydum ki Kandile de elçilik açacaklarmış… Kalkabilseydim uyuduğum yerden, sorabilseydim… Duyduklarım doğru mu diye. Kanım size haram diyebilseydim, yetim oğlumu sizlere emanet ettim. Yaptığınız ihanet diyebilseydim. Ölseydim ama oğlumun büyüdüğünü görüp öyle öleydim… Diyebilseydim. Ben neye şahadet ettim, ben neyin mücadelesini verirken şehit oldum. Yoksa şehit olmadım da sadece öldüm mü? * * * “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Ne diyelim. Ata’nın 31 mart olaylarından sonra 4 saatlik konuşmasının sonunda söylediği bu sözler yüreğimize su serpiyor. ALINTI ESEF MERDOĞLU
- 1 cevap
-
- 1
-
-
MERSİN'de, öldürülen terörist için açılan taziye çadırında slogan atan DTP'li grup, kamerayla çekim yapan polise saldırdı. Tekme atılan polisi, meslektaşları kurtardı. 17 Temmuz'da Hatay'ın Hassa İlçesi'nde öldürülen PKK'lı 3 teröristin cenazeleri Diyarbakır ve Mardin'de toprağa verilmişti. Bu teröristlerden Mardin'de toprağa verilen terörist Yusuf Aydın'ın Mersin'in Güneş Mahallesi'nde oturan babasının evinde taziye çadırı kuruldu. DTP Akdeniz İlçe Teşkilatı'nda da bugün bir anma töreni yapıldı. Törenin ardından yaklaşık 150 partili, taziye çadırına kadar yürümek istedi. Yürüyüş sırasında yasadışı, terör örgütü ve bölücübaşı lehine sloganların atılması üzerine polis, grubu slogan atmadan yürümeleri konusunda sözlü uyardı. Uyarıya karşılık grup, sloganlar eşliğinde yürümeyi sürdürdü. Gruptan bazı kişiler, taziye evi girişinde kamerayla çekim yapan sivil polis memuruna saldırdı. Tekmelenen polis memuru, araya giren meslektaşları tarafından kurtarıldı. Yaşanan kısa süreli gerginlik gruptaki bazı kişilerin ve polis müdürlerinin araya girmesiyle son buldu. Gerginlik sonrası, görevli polis, çekim yapmayı sürdürdü. DTP'liler, taziye evinde, terör örgütünün sözde bayrağı altında aileye taziye ziyaretinde bulundu. Bunlar meydanı iyice boş bulduher istediklerini yapıyorlar.Teşekürler AKP hükümeti.
-
TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR / “DÜRÜST İNSAN HER ZAMAN GERÇEĞİ SÖYLER, AKILLI İNSAN İSE YALNIZ ZAMANINDA” YA DA “HAKSIZLIĞIN KARŞISINDA SUSAN ŞEYTANDIR” VEYAHUT “BİZE STAND-UP YAPMA PAŞA, İLLA Kİ ŞAKA YAPMAK İSTİYORSAN, GEÇİR KAFANA ÇUVALI RAHATLA”?! Türkiye, Türklerindir!? “Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yalnız zamanında!” Bernard Shaw ***** Bugünkü Hürriyet’ten bir haber başlığı: “HSYK’da Ergenekon Savcıları’na ara çözüm!” Tercümesi, AKP’nin, HSYK’da, TSK’nın üzerinden yapmak istediği operasyon elinde patladı! “Hukuken Yetersiz” Savcı Öz’e ise star gazetesi, Hilmi Özkök’ün sözleri üzerinden itibar kazandırmaya çalışmış! Bakalım Özkök ne durumda! Nokta! ***** “Haksızlığın karşısında susan, dilsiz şeytandır!” Hz Muhammed ***** Hilmi Özkök yine gündemde… Hilmi Özkök: Kimsenin cesaret edemediğini yaptınız! Hilmi Özkök: ‘Bilgim vardı, ama delil yoktu’ Peki, basına yansıyan bu açıklamalar karşısında ne düşünmeliyiz?! Özkök neden net değil, hep ikircikli?! Neden bir stratejist/general gibi değil de bir “istihbaratçı ağzı” ile konuşuyor?! Neden?! Niçin?! Niye?! ***** “Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar alçalamaz!” Hölderlin ***** Özkök döneminde TSK, tepeden tırnağa yolsuzluk soruşturmasından geçti! Demokrat Paşa açılımı üzerinden 1 Mart Tezkeresi, TBMM’ye takıldı! Darbe teşebbüsleri oldu! Türk askerinin başına çuval geçti, sessiz kalındı! Vs vs vs… Atalarımız, yiğidi öldür hakkını teslim et demiş! Yiğidi öldürdükten sonra hakkını teslim etmişsin, ne fayda! Bu anlamda, yiğidi öldürmeden kısa bir değerlendirme notu: Hilmi Özkök, dürüst, liyakat sahibi, dünyanın tepe noktasında özel ilişkilere sahip emekli bir komutan! Ama aynı zamanda, vücut dili bozuk, yersiz espriler yapıp, kendisini zor duruma düşüren, Urla’ya yerleşmesi “şimdilik kaydıyla” askıya alınmış bir fani! ***** “Sizi topraktan yarattık. Yine ona döndüreceğiz!” Taha Suresi: 55 ***** Deniliyor ki, Hilmi Özkök zamanında darbe hazırlığı oldu! İyi güzel de bu nasıl bir hazırlıktır ki, her adımın belgesi var, kaydı var! Sanki bir adres, iddianamede adı geçen Şener Eruygur’a talimat vermiş, o da üstünden aldığı talimatı astları ile paylaşmış, darbe hazırlığı yaptırmış! Aynı zamanda, Şener Paşa, yolsuzluk soruşturmasından geçmiş bir komutan! Bu durumda ne düşünmeliyiz?! İddianamelerde bahsi geçen ve Şener Paşa’nın lojmanında ortaya çıkan belge/CD’leri hazırlama talimatını Hilmi Paşa vermiş olamaz mı?! Mevcut iddianameye göre gerçek 1 numara Fetullah Gülen, Erdoğan, Gül! AKP Medyası’nın iddiasına göre Hilmi Paşa da, Gülen’in adamı! O zaman Savcı Öz üzerinden yürütülmekte olan operasyonu Hilmi Özkök yapıyor! Ya da Almanlar! İyi de aynı Almanlar, Deniz Feneri’nden bir kısım Gülen Cemaati üyesi AKP’liyi mahkum etti! Bu durumda ne düşünmeliyiz?! “Görünen gerçeklik” üzerinden hadiselere bakacak olursak, kafalar karışmaya devam eder! ***** “İşe kesinliklerle başlayan şüphelerle bitirir, şüphelerle başlayan kesinliklerle bitirir.” Francis Bacon ***** 11 Eylül sonrasında, İsrail, ABD, BOP operasyonda 22 devleti kapsayan büyük bir değişim ve dönüşüm ya da yıkım operasyonuna başladı! Almanlar da sessiz ortak! Osmanlı yıkıldıktan sonra, bu coğrafyanın perde arkasında hamisi İngiltere&Fransa oldu! Hatırlayın, İsrail & ABD’nin 22 devleti kapsayan operasyonuna, İngiltere son anda dahil oldu! Neo Con’lar, İngiltere ve Fransa’yı istemeye istemeye aralarına aldılar! İngiliz Büyükelçisi, Ankara’da “sömürge valisi” yetkisinde dolaşır, AKP iktidarında da dolaştı! İngilizler, orjinali İngilizce olan “Ay Işığı” darbe planı üzerinden AKP’ye minik bir mesaj vermek istediler: “Eğer küresel sermaye adına bölgedeki çıkarlarımızı zarara uğratırsanız, sizi ordu içindeki ulusalcılar üzerinden deviririz!” Bu mesajı veren kim, İngiliz Kraliyet Akademisi, Kraliçe vs! Ay Işığı Cemiyeti, Ay Işığı Manastırı, Ay Işığı Darbe Planı vs… ***** Hilmi Özkök, Almanlar’a yakın, İngiliz, Fransız, NATO, İsrail aksına uzak olabilir! Bu onun “milli”, demokrat vs olduğu manasına gelmez ki! Bir Türk olarak, Alman bana ne kadar yakın uzak ise İngiliz, Fransız, İsrail vb devletler de o kadar yakın ve/veya uzak! Onlar ile bizim aramızda “fark” var! Nokta! ***** Kaldı ki, şu an medyanın yüzde 95’i Almanlar’ın elinde! Almanlar da Türk Medyası’nı MİT üzerinden kontrol ediyorlar! (MİT’çiler diyebilir ki, AKP Özel Örgütü! İyi güzel de şekerim, Mehmet Eymür üzerinden AKP Özel Örgütü’nü kim kontrol ediyor?!) Doğan Medya Grubu, açık açık Almanlar’ın kucağında olabilir! AKP Medyası da, değişik işadamları üzerinden Almanlar’ın kucağında! Şimdi bana burada detay yazdırmayın! Geçmişte Almanlar’a söylemiştik, bu işler böyle olmaz diye! Onlar yine I. Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi laf dinlemiyorlar! “Orantısız güç” kullanarak, operasyon yapmaya devam ediyorlar! II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan “yıkım tablosu” ortada! Hitler’den kaçıyoruz diye, Türkiye vb devletlere yollanan “Nazi mutfağının ünlü isimleri” de hafızalarda kayıtlı! Anladık, İngiliz & Fransız statükosuna karşı operasyon yapıyorsunuz! Operasyon operasyondur! Bize dokunmadığı sürece bağlamaz! Kaldı ki, AKP’nin ne kadar aç gözlü, arsız, hırsız olduğu da biliniyor! AKP hakkında belge bağlamında yok yok! AKP üzerinden herkes bir şeyleri birbirine iteklemeye çalışıyor! Olabilir! Sözün özü, AKP’yi kucağa oturtup, “Doğu Alman İstihbarat servisi”nin ruhunu hortlatan operasyonlar yaparak, belli bir amaca ulaşabilirsiniz ama nerede duracağını bilmedikten sonra “what fayda”?! Nokta! Yine ipin ucunu kaçırdınız! Nerede duracağınızı bilmiyorsunuz! Nokta! Nokta! Nokta! ***** Vaziyet analiz: Kaos analiz! İstihbarat servislerinin en sevdiği adam tipi, hırslı, kirli, kolay suç işlemeye, kanun dışına çıkmaya eğilimli kişilerdir! Eş, çocuk, kişisel sebepler vs… Önce bu tür kişilerin önlerini açarlar, sonra da oluşan “kabahat dosyası” üzerinden şantaj yapıp, istediklerini elde etmeye çalışırlar! (Örnek; Melih Gökçek vb) Mümkün ise açığa düşürdükleri bir adamı kendileri kullanmaya çalışırlar! (Örnek, Erdoğan, Gül, Gülen) İşadamı, komutan, siyasetçi, polis, hakim savcı vb! Derler ki, “Artık sen bizim adamımız oldun, başına bir şey gelmesini istemiyorsan dediklerimizi yapacaksın!” Vs vs vs… Bu anlattıklarımda bilinmeyen bir şey yok! Dikkatinizi çekmek istediğim husus başka: Ergenekon soruşturmasında adı geçen hangi isim olursa olsun, iyice bakın bakalım yolsuzluk, hırsızlık soruşturmasından geçmiş mi?! İşe yaramayanlarına İlhami Erdil örneğinde olduğu gibi ne yapıldığı ortada, işe yarayanları ise Erdoğan örneğinde olduğu gibi nasıl kullandığı da ortada! Sözün özü, istihbarat servisleri savaşıyor! Büyük resmi ihmal etmemek lazım, dikkatlice bir kez daha bakmak lazım! Nokta! ***** Kürede hava daha da sertleşiyor: Nabucco’nun hayata geçmesi, kürede yeni bir denge kuruldu anlamına gelir! Ne var ki, 2009 sonbaharında, uzlaşı değil, derinleşen kaos hedefleniyor! ABD’nin bataktan çıkışı için yeni, büyük “medyatik” bir “savaş”a ihtiyacı var! Nokta! ***** “Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez!” Montaigne ***** Anka Kuşu?! Türkiye’de gündem: “Cumhurbaşkanlığı” makamı hala doldurulamadı! Hilmi Özkök’ün ismi özellikle hiç gündemden düşürülmüyor! Merkez sağda inşa çalışmaları yürüyor! Mesut Yılmaz perde arkasında, Cindoruk önde, Demirel ortada! Sözün özü, Almanlar’a bu diyoruz ki, bu defa da işi yüzünüze gözünüze bulaştırmak üzeresiniz! Stop! Kepenkleri kapatırız, kaos daha da derinleşir, AKP ile birlikte inim inim inlersiniz! Stop! Türkler, Almanlar gibi materyalist değildir! Stop! Her şeyini (vatan, nafaka, namus) kaybetme noktasına gelirse, Allah’a daha fazla yaklaşır! Her mümin bilir ki, şehid olan her Türk cennete gider! Gider mi gitmez mi o ayrı konu, detay ama o uğurda ilerler! En kısasından mesajım şudur: “Türkiye Türklerindir!” Hürriyet Gazetesi’nin logosunun yanında bir zamanlar böyle yazardı! Ama şimdi de öyle yazıyor diyebilirsiniz ama sadece yazmakla olmaz o işler! Hürriyet’in yayın politikasını Almanlar belirliyor ise o vakit; Hürriyet, Türkler’in değildir! Bild’den de bir farkı yoktur! Nokta! ***** Devletin tepesinde, İngiliz Kraliçesi’nin takdis ettiği bir Cumhurbaşkanı nasıl istemiyorsak, Almanlar’a, Yahudilere, ABD, Rus, Çin, Hindistan, İran vb adreslere bağlı bir Cumhurbaşkanı da istemiyoruz! Nokta! ***** (Bu arada Gül’ün, dedesi Hayrullah’ın kabri üzerinden verdiği mesajın kabul edilmediği anlaşılmıştır sanırım!) Hilmi Özkök de bu ülkeye Cumhurbaşkanı olacak ve/veya olmak istiyor ise bu devletin “milli menfaatler”inden yana “taraf” olduğu sürece kabul görür! Yılmaz, başbakan olacak ise aynı şartlar geçerli! Lafı da, operasyonları da bu kadar uzatmaya, suyu özenle bulandırdıktan sonra bulanık suda balık (Türk Devleti) avlamaya gerek yok! Kaldı ki, Türk Milleti “sazan” değil ki, avlansın! Sözün özü, herkes “Enveriye”yi öpecek diye de bir mecburiyet yok! Eğer inadınızda devam ederseniz, Almanya yanar! İlk kibriti de buradan ben yakarım! Almanlar, Turko Almanlarla birlikte cayır cayır yanar! Batı yeni bir aydınlanma devrimi yaşar! Şu anda bu satırların hepsi birer “fikir jimnastiği”! Savcılar bu tür şikayetlere bakmıyor! Nokta! ***** Bu arada yeri gelmişken, Hilmi Paşa’ya kendi üslubu içinde kabul görecek “güldürmeyen” birkaç “şaka” da benden: - AKP, milyar dolarlık vurgun yaparken, neden sustunuz konuşmadınız?! - Susma karşılığı yüzde kaç diş kirası aldınız, almadı iseniz neden sustunuz, demokrat olmak demek, aynı zamanda çalana, haine seyirci kalmak demek midir?! - Perde arkasında konuştum, AKP’yi ikaz ettim diyorsanız, şimdi emeklisiniz neden susuyorsunuz?! - Emekli bir komutan, “sivil” sade bir vatandaş olarak neden, AKP’nin özgürlükleri yok eden icraatları hakkında tek kelime etmiyorsunuz, size uzatılan mikrofonlara herhangi bir açıklama yapmıyorsunuz, yoksa AKP’den bir beklentiniz mi var?! - Ben hukuka, demokrasiye inanıyorum diyorsanız, ki ben de inanıyorum ama AKP, hukuku da demokrasiyi de Hitler gibi Humeyni gibi rejimi dönüştürmek, ele geçirmek için bir araç olarak görüyor ve kullanıyor ise bu durumda siz ve sizin gibi düşünenler için ne demeliyiz: a- Demokrat! B- Avanak demokrat! Görüldüğü üzere sorular hiç de komik değil! ***** Hilmi Paşa’ya not: Açık konuş! Seçik konuş! Duygularını net olarak ifade et! Senin ne demek istediğini biz anlıyoruz ama anlamayanlar için tane tane konuş! Bildiklerini kamuoyu ile paylaş! Paylaşacak bir şeyin yok ise sus! Sadece kendi kendine güldüğün şakalar yapma! İlla şaka yapmak istiyorsan, al çuvalı geçir başına, rahatla! O vakit sana/size herkes güler! Kaldı ki, 11 Türk askerinin başına “çuval”ı da sözde darbeciler mi geçirdi?! Çuvalın hesabını soramayan adamın başına an gelir, o çuval geçer! Sakın kompleks yapma, ben emekli dört yıldızlıyım, o 28 günlük asker diye! Bizim diyarlarda en düşük yıldız sayısı “beş”ten başlıyor, şimdi kişiye özel gökteki yıldızları tek tek saydırtma bana! Sözün özü: Paşa, Paşa, eline, beline, “vücut dili”ne hakim o! “Bize sakın stand-up yapma Paşa! Yoksa biz de sana/size şaka yapmaya başlarız, çok üzülürsün’üz!” Nokta! Nokta! ***** Kıssadan Hisse: AKP ve “Ergenekon davası” üzerinden “Türk Devleti” içinde mevzi elde etmeye çalışan “her güç merkezi”ne, ev ödevi! 1000 kere defterinize aşağıda verdiğim fişi yazın, sözlü yapacağım: “Türkiye, Türklerindir!” Sözün özü, bu orduyu da, bu devleti de, bu milleti de, hangi güç merkezinin adamı olursa olsun, bozdurmayız! Bozdurmayacağız! Bozamayacaksınız! Hülasa, ölümüze bozdurmama kararlığındayız! Ezcümle, aksi yönde bir düşüncesi olan var ise hodri meydan! Nokta! ***** Ve… Son olarak… “Müminlere müjdele ki, Allah’tan onlara pek büyük bir lütuf ve ihsan vardır!” Ahzab Suresi
-
Cenaze arabasının şöförü araç boş iken yoldan geçen kıza laf atmış: - Yavrum gel gezdireyim seni arabamla Kız da: - Hıhhh bununla mı gezdireceksin demiş. Şöförde: - Kızım millet bu arabaya binmek için ölüyor beeeee demiş. Temelin hiç evlenmemiş kızı ölüyor temel mezar taşına şunların yazılmasını istiyor: - Bakire doğdu bir döne, bakire yaşadı çok sene, bakire öldü fakire, temel kızı fadime... Mezarcı bu yazıyı çok uzun buluyor ve uğraşmamak için şunları yazıyor: - Temel kızı fadime açılmadan iade...
-
SOYKIRIMDA TECRÜBELİ ÜLKELER, BAKIN NELER YAPMIŞLAR. POST MODERN SOYKIRIM Felluce'de 1500 sivilin sokaklarda öldürülüp çürümeye terkedildigi, cesetlerin köpekler tarafından yenilmeye baslandigi ve 250 bin kisinin bölgeden sürüldügü belirtilen raporda "Felluce katliami Post Modern Soykirimdir" denildi. Fransizlar'in Cezayir'de 1830 ile 1962 arasinda 1 milyon Cezayirliyi öldürdükleri, Cezayirlilere sistematik bir biçimde soykirim uyguladiklari belirtilen raporda, bu ülkenin sürekli olarak sözde Ermeni Soykirimini tanimasi için Türkiye'ye baski yaptigi hatirlatildi. Fransiz, Ingiliz ve Almanlar basta olmak üzere bütün AB ülkelerinin Felluce soykirimi karsisinda kayitsiz kaldiklari ifade edilen raporda, Birlesmis Milletler de kendi soykirim tanimina giren insanlik suçlarina karsi ses çikarmamakla suçlandi. Raporda, soykirim suçlarina iliskin su örneklere yer verildi: ISPANYOL VE AMERIKALILARIN YERLI KIZILderiLILERE UYGULADIGI SOYKIRIM: 1492 yilinda Kristof Kolomb'un ayak bastiginda nüfusu 8 milyon olan Arawaks yerlilerinin sayisi 22 yil içerisinde 28 bine indi. NORVEÇLILERIN TATERLERE (GÖÇER) UYGULADIGI SOYKIRIM: Norveçliler 1920-30'larda çikardiklari yasalarla Nordik irk'in ariligini korumak için etnik grup Tater (Göçerler) kizlarini zorla kisirlastirdilar. Norveç toplumu ne kadar Tater'i kisirlastirsa o kadar kendi irkini koruduguna inaniyordu. Kisirlastirma yoluyla ehlilestirilemeyen Taterler üzerinde insülin ve elektrosok yöntemleri uygulanildi. INGILIZLERIN AVUSTRALYALI YERLILERE UYGULADIGI SOYKIRIM Ingiltere Kralligi 1788-1938 tarihleri arasinda sömürge amaciyla gittikleri Avustralya'da yerlesik yerli halk: Aborjinleri sistematik olarak yok ettiler. Ingilizler aralarina salgin hastalik yaydigi bununla da yetinmeyip yemeklerine zehir katarak yoketmeye çalistigi 750 bin siyah derili aborjinden geriye sadece 31 bin kisi sag kalabildi. ALMANLARIN BATI AFRIKA'DA NAMIBYALILARA UYGULADIGI SOYKIRIM Almanlar 1891 yilinda hammadde ve isgücü ihtiyaçlarini karsilamak amaciyla Güney Batı Afrika (Namibya)'ya sömürge kurmak amaciyla ciktilar. Bölgedeki çok zengin altin ve zümrüt madenlerini ele geçirmenin yolunun yerel herero ve Nama halklarini yok etmek olduguna karar veren Almanlar harekete geçti.Bu emir üzerine adanin yerlileri Herero ve Namalar üzerine taaruz eden Alman askerleri yasli, kadin, çocuk dinlemeden herkesi katlettiler. Katliamdan kurtulanlar iskenceyle öldürüldü. Yaklasik 132 bin yerliden geriye 15 bini sag kalabildi. ALMANLARIN YAHUDI VE ÇINGENELERE UYGULADIGI SOYKIRIM Almanlar 1933-45 yillari arasinda Büyük Alman Imparatorlugu'nu kurmak ve mükemmel Alman irkini yaratmak hedefiyle diger milletlerden veya etnik gruplardan 21 milyon insani topluca kursuna dizerek, toplama kamplarinda firinlarda yakarak, gaz odalarinda zehirleyerek soykirima ugrattilar. Alman yönetimi öncelikle kendilerinden olmadigina inandigi bütün irklari tespit edip harflerle siniflandirdi. Bu kampanya uyarinca Çingenelerin yüzde 94'ü kisirlastirdi. ikinci hedef grup olarak Yahudiler seçildi. Gerek Almanya gerekse de Almanlarin isgal ettigi diger ülkelerde yasayan milyonlarca Yahudi sistematik bir biçimde vurularak, asilarak, yakilarak ve zehirlenerek öldürüldü. AMERIKALI VE INGILIZLERIN ALMANLARA UYGULADIGI SOYKIRIM Amerikalilar ve Ingilizler Almanlarin savasi kaybetmelerinin ardindan, Dresden kentine siginan Alman göçmenlerin üzerine 3 gün süreyle havadan bomba yagdirdilar. Savunmasiz insanlarin sigindigi Dresden kentine intikam amaciyla uygulanan bombardiman sirasinda 3 bin 900 ton tahrip gücü yüksek bomba ve 200 bin napalm bombasi atildi. Bu yoketme harekatinda çogunlugu çocuk ve kadinların olusturdugu 200 bin kisi öldü. Japonya'nin Hirosima ve Nagazaki kentlerine atilan atom bombalari sonucu 135 bin kisinin öldügü gerçegi Dresden'e uygulanan soykirimin büyüklügünü gözler önüne serdi. DANImarkaLILARIN ALMAN MÜLTECILERE UYGULADIGI SOYKIRIM Ikinci Dünya Savasi'nin bitiminde Sovyet Ordusu'nun Alman topraklarina dogru ilerlemesinden kaçan 250 bin Alman mülteci Danimarka'ya sigindi. Üçte birini 15 yasindan küçük çocuklarin olusturdugu Almanlar tel örgülerle cevrili toplama kamplarina alindilar. Binlerce çocuk ve yetiskin tifüs, barsak iltihabi, ishal sonucu yasamlarini kaybettiler. RUMLARIN KIBRIS'TA TÜRKLERE UYGULADIGI SOYKIRIM Ingilizler 1912-1974 döneminde Kibris adasi üzerindeki egemenliklerini saglamak amaciyla Rumlar'in ENOSIS'i gerçeklestirmelerine göz yumup Türklere karsi saldiri baslattirdilar. 1912'de adada yasayan Rumlar Kibris'in 35 ayri noktasında Türklere ait is-yerleri, camii ve evleri yakip yikmaya insanlari katletmeye basladilar. 1952 yilinda EOKA adli terör örgütü kuruldu. EOKA sistematik bir biçimde baslattigi saldirilarda 100 Türk'ü, 100 Ingiliz vatandasini öldürerek 30 Türk köyünü yakti. 1963 yilinda EOKA'cilar yeni bir etnik temizleme planini devreye soktular, bu saldirilarda 500 Türk öldürüldü, 130 Türk köyü yakildi, 25 bin Türk evlerini terketmek zorunda kaldi. YUNANLILARIN BATI TRAKYA'DA TÜRKLERE KARSI ASIMILASYON YOLUYLA UYGULADIGI ETNIK VE KÜLTÜREL SOYKIRIM 1923 yilinda Lozan'da imzalanan Türk ve Yunan azinliklarin karsilikli mübadelesine iliskin anlasmanin ardindan Yunan hükümeti Bati Trakya bölgesinde yasayan Türkler üzerinde sistemli olarak etnik ve kültürel soykirim baslatti. Bölgenin büyük bir bölümünü askeri bölge haline getirip sikiyönetim ilan edildi. Köyler arasında gelis-gidisler izne baglandi, Türk azinligin pasaportlarina el konuldu. Türklerin hukuki, siyasi, kültürel ve dini haklarinin kisitlanmasi ibadetlerine izin verilmemesi gibi yogun baskilar sonucu 400 bin Türk bölgeyi terk etmek zorunda kaldi. BULGARLARIN TÜRKLERE KARSI UYGULADIKLARI ETNIK VE KÜLTÜREL SOYKIRIM 1970-89 yillari arasinda Bulgar hükümeti Bulgarlastirma adi altinda ülkede yasayan 1,5 milyon Türk, Pomak ve Çingeneye karsi bir asimilasyon kampanyasi baslatti. Ülkede yasayan 310 bin Türk'ün isimleri polis zoruyla Bulgar ve Hiristiyan isimleriyle degistirildi. Türkçe egitim veren okullar, üniversitedeki Türk filolojisi bölümleri, Türkçe gazeteler ve camiler devlet emriyle kapatildi. Çocuklarin sünnet ettirilmesi yasaklandi. Çocuklar bu yasaga ragmen sünnet ettirilip ettirilmedigini kontrol edilmek için zorla saglik merkezlerine gönderildi. Mezar taslarinin üzerindeki Türkçe isimler yüzünden mezarlar yikildi, talan edildi. Türklerin Türk motifli giysiler giymeleri yasaklandi. Bu baskilara dayanamayip protesto gösterileri yapan Türklerin üzerine askeri birliklerce ates acildi. 1.000 Türk Belene'deki toplama kampina gönderildi. Baskilarin giderek artmasi sonucu 360 bin Türk zorunlu olarak Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldi. 20. Yüzyildaki Etnik ve Kültürel Soykirimlar Soykirim Bilançosu 1 Jozef Stalin (RUSYA, 1934-39) 13,000,000 mülteci-100 binlerce ölü. 2 Adolf Hitler (Almanya, 1939-1945) 12,000,000 mülteci /kamplarda 2 milyon ölü-kayip 3 Mao Tze Dong (Çin, 1966-1969) 11,000,000 kisiye kültürel asimilasyon / toplama kamplarinda sayisi belli olmayan ölü ve kayiplar 4 Ispanyol ve Amerikale Kasifler 1492-1800 7,972,000 ölü / kayip,. 5 Hideki Tojo (Japonya, 1941-1944) 5,000,000 ölü/ kayip 6 Pol Pot (Kamboçya, 1975-1979) 1,700,000 ölü 7 Kim Il Sung (Kuzey Kore, 1948-1994) 1.600,000 mülteci ve toplama kamplarinda ölü / kayip 8 Menghitsu (Etopya, 1975-1978) 1,500,000 ölü / kayip 9 Charles DeGaulle (Cezayir, 1954-1962)1,000,000 ölü / kayip 10 Yakubu Gowon (Biafra, 1967-1970) 1,000,000 ölü / kayip 11 Leonid Brezhnev (Afganistan, 1979-1982) 900,000 ölü / kayip 12 Jean Kambanda (Ruanda, 1994) 800,000 ölü / kayip 13 Ingiliz Kralligi (Avustralya, 1849-1938) 719,000 ölü / kayip , 100 bin mülteci 14 Suharto (Doğu Timor, 1976-98) 600,000 ölü /kayip 15 Saddam Hüseyin (Iran ve Kuzey Irak 1980-1990 600,000 ölü / kayip 16 Yahya Khan (Pakistan, 1971 ve Banglades,1990) 500,000 ölü / kayip 17 Savimbi (Angola, 1975-2002) 400,000 ölü / kayip 18 Molla Ömer - Taliban (Afganistan, 1986-2001) 400,000 ölü / kayip 19 Idi Amin (Uganda, 1969-1979) 300,000 ölü / kayip 20 B.Mussolini (Etyopya,Yugoslavya 1936) 300,000 ölü / kayip 21 Danimarka (Danimarka 1945) 250,000 Alman Mülteci ölüme terk edildi. 22 Mobutu Sese Seko (Zaire, 1965-1997) 250,000 ölü / kayip, 200 bin mülteci 23 Charles Taylor (Liberya, 1989-1996) 220,000 ölü / kayip 24 Foday Sankoh (Sierra Leone, 1991-2000) 200,000 ölü / kayip 25 Amerika (Almanya Dresden,1943-1945) 200,000 sivil ölü (Dresden'e siginan siviller) 26 S. Milosevic (Yugoslavya,1992-96) 180,000 ölü / kayip 27 Michel Micombero (Burundi, 1972) 150,000 ölü / kayip 28 Amerika (Hirosima-Nagazaki 1944) 135,000 ölü atom bombasi ile bu sehirler yok edildi 29 Almanya (Namibya 1891) 117,000 ölü / kayip, 15 bin mülteci 30 Hassan Turabi (Sudan, 1989-1999) 100,000 ölü / kayip 31 Richard Nixon (Vietnam, 1969-1974) 70,000 ölü / kayip 32 Papa Doc Duvalier (Haiti, 1957-1971) 60,000 ölü / kayip 33 Marcos (Filipinler) 50,000 ölü / kayip 34 Hissene Habre (Çad, 1982-1990) 40,000 ölü / kayip 35 Vladimir Ilich Lenin (Rusya, 1917-1920) 30,000 muhalif infaz edildi 36 Francisco Franco (İspanya) 30,000 muhalif infaz edildi 37 Lyndon Johnson (Vietnam, 1963-1968) 30,000 ölü / kayip 38 Hafiz Esad (Suriye 1980-2000) 25,000 ölü / kayip 39 Khomeini (Iran, 1979-1989) 20,000 ölü / kayip 40 Eski Yugoslavya (1995 Bosna-Hersek) 15 ölü, 7500 kayip, 45 bin mülteci 41 Paul Koroma (Sierra Leone, 1997) 6,000 ölü / kayip 42 Usama bin Ladin(Dünya çapında,1991-2001) 4,000 ölü / kayip 43 Augusto Pinochet (Chile, 1973) 3,000 ölü / kayip 44 Efrain Rios Montt (Guatemala) 2,000 ölü / kayip 45 Sierra Leone 80,000 mülteci, kayip rakamı belli degil. 46 Kibris Cumhuriyeti (1912-1974) 25,000 sivil mülteci,1000'ni askin ölü,100 ingiliz ölü 47 Yunanistan (Bati Trakya,1923-1990) 400,000 mülteci evlerini terk etti. 48 Bulgaristan (1970-1989) 360,000 mülteci kültürel asimilasyon sonucu evlerin terk etti, 1000 kisi toplama kamplarina alindi 49 Norveç 1920-1930 Tatar göçmenleri kisirlastirma ve toplama kamplarinda izole etme 50 Amerika -Felluce 2004 Devam ediyor. ------------------------------------------------------------------------------------------------------ 1910-1922 yılları arasında Ermeni çetelerin yaptığı katliamların tarih ve yerleri ile katledilen Türk sayısı şöyle: 1910 Muş (10 ölü), 21 Şubat 1914 Kars-Ardahan (30 bin ölü), 1915 Van (44 lü), 1915 Van (150 ölü), 1915 Bitlis (16 bin ölü), 1915 Muş (80 ölü), 1915 Bitlis-Hizan (113 ölü), 1915 Van (5 bin 200 ölü), Şubat 1915 Haskay (200 ölü), Şubat 1915 Dutak (3 ölü), Nisan 1915 Bitlis (29 ölü), Nisan 1915 Muradiye (10 bin ölü), Nisan 1915 Van (120 ölü), Mayıs 1915 Van (20 bin ölü), Temmuz 1915 Muş-Akçan (19 ölü), Ağustos 1915 Müküs (126 ölü), 9 Mayıs 1915 Bitlis (40 bin ölü), 9 Mayıs 1915 Bitlis (123 ölü), 15 Ocak 1916 Terme (9 ölü), 1 Nisan 1916 Van-Reşadiye (15 ölü), Mayıs 1916 Muş (500 ölü), 8 Mayıs 1916 Van-Tatvan (bin 600 ölü), 8 Mayıs 1916 Bitlis (10 bin ölü), 8 Mayıs 1916 Pasinler (2 bin ölü), 8 Mayıs 1916 Tercan (563 ölü), 11 Mayıs 1916 Van (44 bin 233 ölü), 11 Mayıs 1916 Malazgirt (20 bin ölü), 11 Mayıs 1916 Bitlis (12 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (bin ölü), 22 Mayıs 1916 Köprüköy-Van (200 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (8 ölü), 22 Mayıs 1916 Van (8 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (80 bin ölü), 22 Mayıs 1916 Van (15 bin ölü), 23 Mayıs 1916 Of (5 ölü), 23 Mayıs 1916 Trabzon (2 bin 86 ölü), 23 Mayıs 1916 Van (3 yüz ölü), 25 Mayıs 1916 Bayezid (14 bin ölü), Haziran 1916 Van-Abbasağa (14 ölü), Haziran 1916 Edremid-Vastan (15 bin ölü), 6 Haziran 1916 Şatak-Serir (45 ölü), 6 Haziran 1916 Şatak (bin 150 ölü), 7 Haziran 1916 Müküs-Serhan (121 ölü), 14 Ağustos 1916 Bitlis (311 ölü), 1919 Sarıkamış (9 ölü), 1919 Tiksin-Ağadeve (5 ölü), 1919 Nahçivan (4 bin ölü), 6 Ocak 1919 Zaruşat (86 ölü), 21 Ocak 1919 Kilis (2 ölü), 22 Ocak 1919 Antep (1 ölü), 25 Ocak 1919 Kars (9 ölü), 26 Şubat 1919 Adana-Pozantı (4 ölü), 18 Mayıs 1919 Osmaniye (1 ölü), 13 Haziran 1919 Pasinler (3 ölü), 3 Haziran 1919 Iğdır (8 ölü), Temmuz 1919 Sarıkamış (803 ölü), Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü), Temmuz 1919 Sarıkamış (695 ölü), 4 Temmuz 1919 Akçakale (180 ölü), 5 Temmuz 1919 Kağızman (4 ölü), 7 temmuz 1919 Kars-Göle (9 ölü), 8 Temmuz 1919 Mescitli (4 ölü), 8 Temmuz 1919 Gülyantepe (10 ölü), 9 Temmuz 1919 Kağızman (6 ölü), 9 Temmuz 1919 Kurudere (8 ölü), 11 Temmuz 1919 Mescitli (20 ölü), 19 Temmuz 1919 Bulaklı (2 ölü), 19 Temmuz 1919 Pasinler (2 ölü), 24 Temmuz 1919 Kars-Kağızman (9 ölü), Ağustos 1919 Muhtelif köyler (2 bin 502 ölü), 15 Ağustos 1919 Erzurum (153 ölü), 15 Ağustos 1919 Erzurum (426 ölü), Eylül 1919 Allahüekber (3 ölü), 9 Eylül 1919 Ünye (12 ölü), 14 Eylül 1919 Sarıkamış (2 ölü), Kasım 1919 Adana (4 ölü), 11 Kasım 1919 Maraş (2 ölü), 6 Kasım 1919 Ulukışla (7 ölü), 7 Aralık 1919 Adana (4 ölü), 1920 Göle (600 ölü), 1920 Kars (3 bin 945 ölü), 1920 Haramivartan (138 ölü), 1920 Nahçivan (64 bin 408 ölü), 1920 Nahçivan (5 bin 307 ölü), Şubat 1920 Kars civarı (561 ölü), 1 Şubat 1920 Zaruşat (2 bin 150 ölü), 2 Şubat 1920 Şuregel (bin 150 ölü), 10 Şubat 1920 Çıldır (100 ölü), 28 Şubat 1920 Pozantı (40 ölü), 9 Mart 1920 Zaruşat (400 ölü), 9 Mart 1920 Zaruşat (120 ölü), 16 Mart 1920 Kağızman (720 ölü), 22 Mart 1920 Şuregel-Zaruşat (2 bin ölü), 6 Nisan 1920 Gümrü (500 ölü), 28 Nisan 1920 Kars (2 ölü), 5 Mayıs 1920 Kars (bin 774 ölü), 22 Mayıs 1920 Kars (10 ölü), 2 Temmuz 1920 Kars-Erzurum (408 ölü), 2 Temmuz 1920 Zengebasar (bin 500 ölü), 27 Temmuz 1920 Erzurum (69 ölü), Mayıs 1920 Kars-Erzurum (27 ölü), Ağustos 1920 Oltu (650 ölü), Ağustos 1920 Kars-Erzurum (18 ölü), 15 Ekim 1920 Bayburt (bin 387 ölü), 20 Ekim 1920 Göle (100 ölü), 17 Ekim 1920 Pasinler (9 bin 287 ölü), 18 Ekim 1920 Tortum (3 bin 700 ölü), 19 Ekim 1920 Erzurum (8 bin 439 ölü), 26 Ekim 1920 Kars civarı (10 bin 693), Ekim 1920 Aşkale (889 ölü), 1 Aralık 1920 Kosor (69 ölü), 3 Aralık 1920 Göle (508 ölü), 4 Aralık 1920 Kosor (122 ölü), 4 Aralık 1920 Kars-Zeytun (28 ölü), 4 Aralık 1920 Sarıkamış (bin 975 ölü), 6 Aralık 1920 Göle (194 ölü), 7 Aralık 1920 Kars-Digor (14 bin 620 ölü), 14 Aralık 1920 Sarıkamış (5 bin 337 ölü), 29 Kasım 1920 Zaruşat (bin 26 ölü), Aralık 1920 Erivan (192 ölü), 1921 Nahçivan (12 ölü), 1921 Bayburt (580 ölü), 1921 Arpaçay (148 ölü), 1921 Karakilise (6 bin ölü), 1921 Karakilise ( 6 bin ölü), Şubat 1921 Zenibasar (18 ölü), 21 Kasım 1921 Pasinler (53 ölü), 21 Kasım 1921 Erzurum (bin 215 ölü), 1918 Hınıs (870 ölü), 1918 Tercan (580 ölü), Mart 1922 Maraş (4 ölü). İL İL, İLÇE İLÇE, KÖY KÖY LİSTE Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ndeki belgeler, Ermeni çetelerin 1906-1922 yılları arasında yaptıkları baskın ve taarruzlarla çok sayıda kadın ve çocuğun da aralarında bulunduğu binlerce Türk'ü katlettiğini ortaya koyuyor. Belgeler, çetelerin bazı katliamlarda birden fazla köy halkını tamamen yok ettiğini de kanıtlıyor. 1906-1922 yılları arasında Anadolu'da Ermeniler tarafından Türklere uygulanan ve kesin ölü sayısı belirlenemeyen katliamlar şunlar: 11 Şubat 1906 Revan (25 köyde yangın ve katliam sonucu öldürülenler) 17 Aralık 1914 Eleşkirt (Köylerde yapılan saldırıda öldürülenler) 1915 Elazığ (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler) 1915 Hizan (Hizan'a bağlı köylerde katliamlarda öldürülenler) 1915 Van (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler, 5 bin 200 kişiden fazla) Ocak 1915 Muş (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler, 2 köy halkı) Şubat 1915 Şatak (9 Köyün tamamen yok edilmesi) 9 Mayıs 1915 Bitlis (Hot köyü ahalisinin tamamen imhası) 9 Mayıs 1915 Bitlis (Muhacirlerin kılıçtan geçirilmesi sırasında ölenler) Haziran 1915 Bitlis (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler, 100 hane) Mayıs 1915 Van (Köylere yapılan saldırıda öldürülenler) 11 Mayıs 1915 Trabzon (Sürmene, Of, Yomra civar köylerinde öldürülenler) 11 Haziran 1915 Van (İki köyde 180 hane halkının katledilmesi) Ağustos 1915 Gevaş (Köylerdeki ahaliden öldürülenler) Aralık 1915 Muş (Köylerde kadınlara yapılan katliamda öldürülenler) 10 Haziran 1915 Maçka (Çetelerin Maçka'yı istilası sırasındaöldürülenler) 22 Mayıs 1916 Van (Tahliye esnasında katledilenler) 23 Mayıs 1916 Van (Erçek ve Havasor nahiyelerinin yüzde 70'i) 11 Haziran 1916 Bitlis (İşgal sırasındaki olaylarda ölenler) 11 Haziran 1916 Van (Timar nahiyesi köylerindeki olaylarda ölenler) 11 Haziran 1916 Başkale (Ahaliye karşı yapılan katliamda öldürülenler) 23 Mayıs 1916 Hınıs (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler) 3 Haziran 1916 Diyarbakır (Haber alınamayan memurlar, 55 kişi) Mayıs 1916 Tercan (Köylerde yapılan katliamda öldürülenler, 30 köy) 1918 Tekman (İki köy ahalisinin katledilmesi) 1919 Kars-Sarıkamış (Baskınla katliam sırasında öldürülenler) 1919 Kars-Sarıkamış (Baskınla katliam sırasında öldürülenler, 1 köy) 1919 Kars-Sarıkamış (Gençlerin kaybolması) 1919 Kars civarı (Süngü ve kurşunla öldürülenler ile yakılarak öldürülenler, birkaç çadır) 25 Ocak 1919 Ardahan (Çullu köyünde genç erkeklerin öldürülmesi) Şubat 1919 Iğdır (Görüllü'de işkenceyle öldürülenler, yüzlerce) Mart 1919 Kars civarı (Muhtelif işkencelerle öldürülenler, 85 hane) Mart 1919 Sarıkamış (Koçak'ta bir köyün tamamen yok edilmesi) Temmuz 1919 Artvin (Taarruz ve tecavüzle öldürülenler) Temmuz 1919 Bayezid (Kadın ve çocukların katli) Ağustos 1919 Nahçıvan (Cesetleri Aras'a atılanlar, 3 köy ahalisi) 8 Temmuz 1919 Gülantab (2 köye saldırıda öldürülenler) 12 Temmuz 1919 Kars (Yoldaki bir ailenin katli) 16 Temmuz 1919 Büyük Vedi (Ahalinin katledilmesi) 25 Temmuz 1919 Gümrü (Karakilise köyünün yağmasında öldürülenler) 15 Ağustos 1919 Erzurum (Katliam sonucu öldürülen 30 hane) 12 Temmuz 1919 Kars (İşkenceyle öldürülen iki aile) 12 Ağustos 1919 Kars (Aşağıkoturlu köyünün tamamının katledilmesi) 12 Ağustos 1919 Kars (Karakoyu'nda erkeklerin tamamının öldürülmesi) 12 Ağustos 1919 Kars (Top ve makinalı tüfekli saldırıda öldürülenler) 18 Ağustos 1922 Kars (Tavusgölü'nde bütün erkeklerin öldürülmesi) 31 Ağustos 1919 Sarıkamış (Karahamza'ya taarruzda öldürülenler) 31 Ağustos 1919 Kağızman (Kasaba eşrafının kaçırılması) 18 Ağustos 1919 Kağızman (Camiye kapatılarak katledilenler) Eylül 1919 Karaurgan (Köylere taarruz sırasında öldürülenler) 14 Eylül 1919 Kars, Sarıkamış (Köylere yapılan taarruz ve çatışmada öldürülenler) 1920 Şuragel (25 köy ahalisinin öldürülmesi) 1920 Kars civarı (Muhtelif köylerde öldürülenler) 3 Mart 1920 Kozan (Tecavüz edilerek ve boğazlanarak öldürülenler) 9 Mart 1920 Zaruşad (Köylerde baskın ve işkence sırasında öldürülenler) 16 Mart 1920 Kağızman (Top ve makinalı tüfekle öldürülenler) 24 Mayıs 1920 Kars civarı (Köylerde baskın ve işkence sırasında öldürülenler) 24 Mayıs 1920 Kars civarı (Çeçal köyüne saldırı sırasında öldürülenler) 27 Temmuz 1920 Oltu-Göle (Altı köye saldırı sırasında öldürülenler, tüm erkekler) 3 Aralık 1920 Kars (Zorla göç sırasında öldürülenler) Kasım 1920 Erivan-Kars (Köylere yapılan taarruzda) ALINTIDIR
-
CUMHURBAŞKANI Gül’ün “İyi şeyler olacak”, “Tarihi fırsat” söylemlerinin ardından çok daha cüretkar çıkışlar yapmaya başlayan DTP, sonunda işi Başbakan’a tehditler savurmaya kadar vardırdı. DTP’nin tehdidini Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır dillendirdi. “Söz ola kestire başı!” KATO Dağı’nda düzenlenen Koyun Kırkma Festivali’nde konuşan Bayındır, Başbakan Erdoğan’ın “Söz ola kestire başı” deyişiyle yaptığı uyarıyı hatırlatarak, “Bu halka verdiğin sözü tutmazsan bu halk da senin kafanı keser!” ifadesini kullandı. Terör panayırı gibi... İMRALI canisine övgüler düzen Bayındır, “Öcalan’ın 15 Ağustos’ta açıklayacağı ’yol haritası’nı herkesin beklemesi gerekir” dedi. Laleşin Yaylası’na yapılan yürüyüşle başlayan festival, açılan paçavralarla terör örgütünün gövde gösterisine dönüştü. DTP’den tehdit Kato Dağı’ndaki ’Koyun Kırkma Festivali’ne katılan Şırnak Milletvekili Bayındır, Erdoğan’a pervasızca saldırdı: Verdiğin sözü tutmazsan, bu halk senin kafanı keser Cumhurbaşkanı Gül’ün “İyi şeyler olacak”, “Tarihi fırsat” söylemlerinin ardından çok daha cüretkar çıkışlar yapmaya başlayan DTP, sonunda işi Başbakan’a tehditler savurmaya kadar götürdü. DTP’nin tehdidini Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır dillendirdi. Kato Dağı’nda düzenlenen Koyun Kırkma Festivali’nde konuşan Bayındır, Başbakan Erdoğan’ın “Söz ola kestire başı” deyişiyle yaptığı uyarıyı hatırlatarak, “Bu halka verdiğin sözü tutmazsan bu halk da senin kafanı keser!” ifadesini kullandı. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde bu yıl beşincisi düzenlenen Koyun Kırkma Festivali, binlerce kişinin katıldığı yürüyüşle başladı. Milliyet’te yer alan habere göre, sıkça operasyon ve çatışmalarla gündeme gelen Kato Dağı’nda gerçekleştirilen festivalde konuşan DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, Abdullah Öcalan’ın Ağustos ayında açıklayacağı Kürt sorununa ilişkin yol haritasını herkesin beklemesi gerektiğini belirterek Kürt sorununun, muhatapları ile çözüleceğini iddia etti. PKK paçavraları açıldı Laleşin Yaylası’na yapılan yürüyüşle başlayan festival, açılan paçavralarla terör örgütünün gövde gösterisine dönüştü. Yürüyüş sırasında yasa dışı sloganlar atılırken, yaylaya çıkan vatandaşlar, “Dilenmenin değil, direnmenin adresiyiz”, “Ne imha, ne inkar, Demokratik Özerklik”, “Direndik, direneceğiz, örgütlenerek özgürleşeceğiz” ve “Demokratik Özerklikle Demokratik Cumhuriyete” yazılı afişler taşıdı. Kato Dağı eteklerindeki yüksek bir tepeye büyük harflerle “Hun Bi XÛr Hatin” (Hoşgeldiniz) yazısı yazılırken, trafik kazasında yaşamını yitiren Kürt siyasetçiler Hüsnü Ablay ve Cihan Deniz’in dev posteri ve DTP ile PKK örgütünün silahlı kanadı olan HPG’nin bayrakları da asıldı. Beytüşşebap Belediyesi Foklor ekibinin gösterisi ile başlayan festivalde Bayındır bir konuşma yaptı. Bayındır, Kürt halkının binlerce yıllık geneleneklerini ve kültürlerini bugüne taşıdığını, buna sahip çıkan halkı kutladığını ifade ederek, “Öcalan, 15 Ağustos’ta barışın sağlanması için bir adım atacak, herkesin bunu beklemesi gerekir” dedi. Hesap soracağız Partilerine yönelik yıldırma ve baskı politikalarının devam ettiğini ileri süren Bayındır, şunları söyledi: “Partimizin 300 çalışanını tutukladılar. Bunların hesabını soracağız. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kürt sorunun çözümü için Beyaz Saray’a gidiyor. Gelsin bizim yanımıza, hemen sorunu çözelim. Barış için halkın iradesini tanımak zorundalar. Erdoğan sürekli olarak, ’Söz ola kese başı’diyor. Eğer sen de bu halka verdiğin sözü tutmazsan bu halk da senin kafanı keser.” Başbakan’a düello teklifi DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, partisinin Edirne Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “ABD Başkanı Ankara’da Meclis’te Ahmet Türk’le görüşüyor. Ama iktidar ve ana muhalefet görüşmüyor” dedi. Terör Örgütü lideri Abdullah Öcalan’dan “Sayın” diye söz eden Kaplan, 15 Ağustos’ta sözde yol haritasının açıklanacağını söyledi. Kaplan ayrıca, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da Ahmet Türk’le canlı yayına davet etti. Hasip Kaplan şunlanrı söyledi: “AKP’de üç dört tane Kürt milletvekili konuşmaya başladı. Başbakan susturdu. Peki, Başbakan’a medyanın önünde bir çağrıda bulunacağım. Kimin projesi varsa, kim bu ülke için ne istiyorsa söylesin. Sayın Başbakan kendinize çok güveniyorsanız, kürt sorununun çözümü konusunda Ahmet Türk’le beraber karşılıklı bir televizyon açık oturumuna davet ediyorum.”
-
BELEDİYEDE EĞİTİME ALINAN GENÇLER pkkYA GÖNDERİLMİŞ
ilker01 şurada bir başlık gönderdi: Politika Bilimi
Mahkeme tarafından kabul edilen iddianamede KCK üyelerinin kendi aralarında yaptıkları konuşmada; başta kızlar olmak üzere gençlere eğitim verilmesi ve ilgilenilmesi gerektiği belirtiliyor. Terör örgütü pkknın şehir yapılanmasına (KCK) yönelik Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede gençlerin örgütün tuzağına nasıl düşürüldüğü detaylarıyla anlatılıyor. İddianameye göre, DTP'li belediye ve sivil toplum kuruluşlarının gerçekleştirdiği kültür sanat etkinliklerine katılan gençler, KCK kanalıyla terör örgütünün silahlı kanadı HPG'ye dahil edilmiş. Partinin İzmir gençlik örgütünde görevlendirilen öğrenciler ise uzun süre terör eylemi yapmadıkları gerekçesiyle dağda görevlendirilerek cezalandırılmış. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 212 sayfalık iddianamede sanıklar hakkında 10 ile 59 yıl arasında değişen hapis cezaları isteniyor. Yasal yollarla gerçekleşen teknik takip ve sanıklar arasındaki telefon konuşmaları dahil bütün delilleri iddianamede toplayan savcılık, önemli bilgilere yer veriyor. Telefon görüşmelerinde KCK üyelerinin kendi aralarında yaptıkları konuşmada; başta kızlar olmak üzere gençlere eğitim verilmesi ve ilgilenilmesi gerektiği, bunların içerisinden 30-40 kişinin 'gerilla' (dağ kadrosuna) olarak gönderilmemesi halinde ise bu faaliyetlerin başarısız sayılacağı belirtiliyor. İddianamede yer alan Ünal Ahmet Çelen ve Çimen Işık'ın yaptığı konuşmanın detayları şöyle: Ünal Ahmet Çelen: İlk kez örgütsel yapımızda bu kadar genç, yüzde ellisi kadın olan bir yapıya konferans verdim. Çimen Işık: Kültür değil mi? Ü.A.Ç.: Tabii heval Çimen. Ç.I.: Dünya kadar kadın çıkar oradan. Ü.A.Ç.: Böyle pırıl pırıl gencecik insanlar. Bir tane kadın toplantısı yapmışsın. Bir hafta önce 23-24 kişi gelmiş. Ben bunun hakkını nasıl sorayım? ... Kadın, hepsi gencecik ilk kez bu kadar genç ve ilk kez bu kadar kadın ve bu yüzden kadın hareketi yüzde kırk fazla içini ... koparıyor. Bunlar kendiliğinden yüzde elli, yüzde altmış, yani niye? Çünkü kadın. Ç.I.: Hisseden arkadaş onlar da. Ü.A.Ç.: Gençliğin ve kadının genç, genç kadının diyorum ki yav 18 yaşındaki genç insanın özgürlük anlayışı iki tanedir. Ç.I.: Ya daha büyüğü kültür ve sanattır. Ü.A.Ç.: Çünkü birileri para kazan diyor mu? ... Bir basındır bir basın. ... Bu değişim Kürtçe bilim adına alıyor, katılıyor. Kürtçe siyasi dedim mi? Yok ya. Ya gelişimdir, ya kültürdür ya da gerilladır yani ya. EYLEM YAPMAYANA DAĞA ÇIKMA CEZASI İddianamede yer alan bilgilere göre; KCK, İzmir Gençlik Örgütü'nde görevlendirdiği öğrencileri uzun süre terörist eylem yapmadıkları için dağda görevlendirmeyle cezalandırmış. Terör örgütü, gençlerin İzmir'i terk etmelerini istemesine rağmen gençler, okullarına dönmek istemiş. Buna sinirlenen örgüt, gençlerin dağa çıkmaları gerektiğini bildirmiş. İddianamede, Herdem Kızılkaya'nın öğrencilerle yaptığı görüşme şöyle: Herdem Kızılkaya: Bizden hiçbir ifade alınmadı. Sadece çağrılıp bize şey söylendi. Bu soruşturmayı bitirin, sonuçlandırın. Sizin gençlikten atılma ve bir de İzmir'i terk etme kararınız çıktı. Bundan rahatsızdılar diyorlardı. Diyor, örgüt kararlıdır. İzmir'den çıktıktan, okulumuz ordadır. Biz sonuç itibarı ile Aydın'ı terk eden geçmiş dönemde bir kararlar çıktı. X/1 Bayan: ... Bu süreci başlattığımızı, sürecin sonrasında yani böyle bir karar alacağımızı, ... böyle demiştim de. Çünkü biz bu karar iletildikten sonra onlara demişlerse, biz işte Türkiye sözcülüğünü yapacağız. Herhalde bir iki gün içinde size gelebilirler, böyle bir durumu anlatmak için. Çünkü kararı ... kabul etmeyecekler. Biliyorduk yani böyle yaklaşacaklarını, kararı kabul etmeyeceklerdir. Süreç budur, alma gerekçemiz şunlardır, bunun üzerinden böyle bir karar almışız. Durum size gelebilir de, yani hem böyle bir durum ... hem de onların gelebileceği ... size gelirlerse zaten muhatap sizsiniz. TERÖRİST, DİYARBAKIR'DA AMELİYAT OLMUŞ İddianamede, KCK'nın Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda Mehmetçik'le girdiği çatışmada yaralanan teröristlere sağlık hizmeti verdiği belirtiliyor. Dağ kadrosunda yer alan bir teröristin yaralandıktan sonra Diyarbakır'a getirilerek tedavi ettirilmesi ve buna yapılan harcamaların KCK tarafından karşılanması bütün detaylarıyla iddianamede yer alıyor. Teröristin, Diyarbakır'da bacağındaki kurşunlar çıkarıldıktan sonra sahte bir kimlikte Cizre'ye, oradan da Irak'ın kuzeyine gitmesi sağlanmış. ALINTI- 1 cevap
-
- 1
-