Ahmet AY tarafından postalanan herşey
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
Sayın demirefe, Sizin onur duymanızı anlıyor ve hak veriyorum. Ama tamamen hamasi şeyler söylüyorsunuz ve kendinizce değerlendiriyorsunuz: Türkiye dünyanın en güzel ülkesi değil mi? Hayır. Türkiyeyi dünyada en sevdiğim ülke olarak rahatlıkla ifade edebilirim ama en güzel ülke sadece kişiye hastır. Türk bayrağı ve istiklal marşı yine bir Türkiyeli Türk ve milliyetçi söylemdir. Çünkü sizce öyledir. Ben daha önce de çok ülkenin marşlarını dinledim. İstiklal Marşının bestesini çok iyi bulmuyorum. Mesela ... "bu şafak" deniyor sonra hece kesilip "...larda yüzen..." diye devam ediyor. Pek çok besteci bu bölünmenin çok da uygun düşmediğini iddia ediyor. Yani bizim gocunulacak bir tarafımız yok. Ama ben Kürt olarak dünyaya geldim. Müslümanım dolayısıyla bana peygamberin ülkesinde yaşasam soyum Türk ise Arap denmesinden rahatsız olurum. Lütfen empati yapın ve bizi anlayın. Türk, Türklük, Türkiye ile ilgili bir sorunumuz yok. Sadece Kürt olan ben Türklükle övünemem. Kürtlükle de övünmeyen bir Kürdüm, neden Türklükle övünmeye mecbur bırakılayım. Türkiyenin ekmeği, suyu havası Orta Asyadan gelmedi değil mi? Burada Ben yaşadığımda Türk kardeşlerimin ataları buranın yolunu bilmiyorlardı. Unutmayın ki daha önce başka topraklarda da nefes alığ toprağına -ölünce- gömülüyorduk. Demem o ki; Biz kimsenin ekmeğini yemiyoruz, beraber kazanıp hakkımızı yiyoruz. Suyu, havayı minnet edeceğinize sizden önce bu topraklarda yaşadığımızı hatırlayınız ve Malazgirtte beraber savaştığımızı, Çanakkale, Dumlupınar, Kıbrısta da can verdiğimizi unutuyorsunuz galiba...
-
YARGITAY'IN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİ VAR!
Seçim sistemi, aday tespiti gibi halkın direkt müdahil olamadığı konularda size hak veriyorum. Ama bu sistem diğer siyasi partiler için de geçerli. Halk yanlışlardan doğrulara yakın olan tercihler yapmak durumunda.
-
YARGITAY'IN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİ VAR!
tabi, halk ne bilir!? En iyi mili şef ve darbeciler bilir değil mi? Halk daima en iyi kararı verir. Yeter ki militarist güçlerin güdümünden kurtularak karar versin. saygılarla
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
O belgelerden istediğiniz kadar var. Resmi tarih böyle bir şey işte... Atatürk başarılı olmasaydı bugün diğerlerinin resmi tarihine göre o hain olarak tanıtılırdı. Nurcu falan değilim ama Beddiüzzamanın milyonda bir bile hain lma ihtimali yok. saygılarla
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
Atatürk ile sorununa değinmeyeceğim. Zira insan değişir, Üstad da, Atatürk de değişir. Size bugün övgü dizenler yarın sizi kınayabilirler. Bu beklenti, değişim ve başka sebeplerden kaynaklanır. 1922'de övgü dizmiş ama tarih olarakne zaman yerdiğini de belirtseydiniz daha net anlaşılırdı. Ben prensip olarak Atatür ile ilgili polemiklere girmeyeceğim. saygılarla
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
Benim objektifliğimi test etmek kimsenin haddi değildir. Ben de ispat ihtiyacı hissetmiyorum. Size insani, evrensel bir kriter sunuyorum, siz, "yok üniter, yok ayrı diller-kültürler" kalkanına sığınıyorsunuz. Öyle iki de bir "birlik-beraberlik amacınız yoktur" deyip sabote etmeniz doğru değil. Ben de aynısını size söyleyeyim: Sizin gibi düşünenlerin birlikte yaşama amacı yoktur. Kürtler bu ülkeyi asla bömek istemediler ve yabancılarla işbirliği yaptıkları iftiradır. İşin kötü tarafı bu iftira resmi tarih yazanların iftirasıdır. Biz bölmeyi hedefleseydik Çanakkalede, Kıbrısta ve en vahimi (katılmasam da) Ermenilerle savaşmazdık. Neler verdik öyle mi? Canımızı, kanımızı verdik, sizin gibi düşünenlere yetmedi; bize "varlığım Türk varlığına armağan olsun" dedirttiniz onurumuzu istediniz. Bunun üzerine sizin gibi düşünenlere DUR! dedik ve demeye devam ediyoruz. saygılarla Not: Sıksık "sizin gibi düşünenlere" dememin sebebi bütün Türk kardeşlerimizin sizin gibi tektipçi düşünmediklerindendir.
-
YARGITAY'IN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİ VAR!
Her seçimden önce böyle "bilimsel" durum tespitleri yapılıyor, bu da onlardan biri. Başka anketlerde ise hiç de hoşunuza gitmeyen oranlar var. Ama ilke olarak halk ne derse o. Ötesi yok...
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
Çok iddialı söylüyorum, Değil bu ülkede bu dünyada benden daha objektif, adil, hak ve hukuktan yana ve önyargısız olmaya dikkat edeni tanımam. Bu konuda mütevazi olma lüksüm yok. Ancak sizin ölçülerinizde sorun varsa bilemem. Ben açıkça ilan ediyoru, siz de objektif ve hak hukuk anlayışınıza güveniyorsanız ilan edin ki; Bütün inançlar-inançsızlar, bütün siyasi-felsefi ve sosyal düşünceler, bütün diller-kültürler, bütün cinsiyetler ve bütün insanlar kendilerini ifade etmede, yaşamada birbirinden üstün, ayrıcalıklı olmasın. İmza: Ahmet AY (KABUL EDİLDİ) İMZA: ? (?) SAYGILARLA
-
YARGITAY'IN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİ VAR!
Bu "çağdaşlaşma" dediğiniz şey ülkemizde ne zaman başlatıldı? HİÇ BİR ZAMAN... Sadece çağdaş bir vitrin derdi vardı, o bile başarılmadı. Çünkü çağdaş ülke öncelikle kendi vatandaşlarını; İnancı, siyasi görüşü, kültürü ne ve nasıl ise öyle kabul eden ülkedir. Bizim nasıldı? Dindarı düşman, Kürdü düşman, aleyvisi düşman, Sosyalisti-komünisti düşman, solcusu-sağcısı düşman dini farklı olan düşman, islamcısı da düşman: İŞTE ÇAĞDAŞ TÜRKİYE'NİN 80 YILLIK ÇAĞDAŞLAŞMA FOTOĞRAFI... saygılarla
-
YARGITAY'IN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİ VAR!
İşte bu yazının sahibininsizden farkı bu; Ben hala "yetmez ama evet"çiyim. Kör bir mürid, taklitçi, partici olamam. Evet aynı zamanda Ak Parti'yi kendime yakın buluyorum. Ancak bu onların her iş ve işlemlerinin -yanlış da olsa- kabulümdür anlamına gelmez. Sizin anlamak istemediğiniz bu; doğru, haklı bildiğime sonuna kadar doğru, yanlışa da sonuna kadar yanlış. Hukuku baştan beri hukuku da Kemalist ideolojiye kurban eden sözüm ona hukukçular ayaklar altına aldı. Bu olayda da yine başrol bu hukukçu geçinenlerde... saygılarla
-
YARGITAY'IN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİ VAR!
Türkiye'nin diktaya kaydığı yok, nerden çıkarıyorsunuz? Haziran seçimleri için bir şey diyemem zira halk kimi isterse onu getirecek. Ama artık halkının inancıyla, yaşantısıyla, giysiliriyle, diliyle, kültürüyle kavgalı; 19.asırın bize miras kalan tortusu ulusalcı, kendilerini ülkenin tek sahibi gören, beyaz Türk ve despot anlayışlılara bu halkın prim vereceğini sanmıyorum. Gerçi siz yine de hazirana kadar kendinizi avutabilirsiniz. saygılarla
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
Bence sizi "hür adam" değil, takipçileri rahatsız etmiştir. Yazınıza baktığımda "hür adam" hakkındaki bilginiz oldukçayanlış ve de yetersiz.
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
Ne oluyor, neye hazırsınız, hayrola? At binip, kımız içerek kimlere kılıç çekme hazırlığı bu? Birazcık empatiyi kendimize fazla görürsek bugünleri çok ararız.
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
Sizi anlıyorum. Ölçülerinizin dışında olduğuma ben de inanıyorum. Saygılar.
-
YARGITAY'IN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİ VAR!
Biz referandumda yanlış yapmadık. Bugün olsa haklılığımız anlaşıldığından daha bir "yetmez ama evet" diye çabalardık. Bizim prensip olarak duruşumuz her kim ve her ne zaman olursa olsun doğru yaptığında yanında, yanlış yaptığında karşısında oluruz. Olay bu...
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
Dostum, Silivri konusunu başından itibaren takip ediyorum ve ön yargısızım, yani sizin gibi değilim. Neden "sizin gibi" dedim? Çünkü beni tanımadan okuduğum gazeteleri belirlemişsiniz. Evet ben iyi bir okuyucu olduğuma inanıyorum. Gözcü, Sözcü, Posta gibi gazeteleri ilgi alanıma girmediği için okumuyorum. Bunun dışında özellikle internette (yazarın hangi gazetede yazdığına bakmaksızın konu seçimi yaparak)okuyorum. Silivride kurunun yanında yaşın da yandığına inanıyorum. Ancak çok sade ve avami dille ifade edeyim ki Silivrideki zanlıların çoğu öteden beri ülke yönetimini (yaptıkları provokatif eylem ve açıklamalarla) etkileyen, kimi zaman da suikast timlerinin gerçekleştirdikleri eylemlerle değiştirmeyi esas alıyorlardı. Buna rağmen Suçu ne olur ise olsun evrensel insan haklarına aykırı hiçbir muameleye tabi tutulmamaları gerekmektedir. saygılar.
-
YARGITAY'IN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİ VAR!
Peki o "yandaş olmayan hukukçular" referandum kararından önce başka dünyada mı yaşıyorlardı. Neden baskıcı, totaliter bir anlayışla mücadele referanduma kalmıştı? Kaldı ki biz doğru bildiğimize yandaş, yanlış bildiğimize de karşı olmasını pekala biliriz. Bazıları gibi körü körüne bağlı olmayız.
-
YARGITAY'IN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİ VAR!
Hak hukuk gözeten ülkelerde suç, suçlu, ceza, mahkumiyet konularında insanın vicdanını yaralayan düzenlemeler, düzensizlikler görülemez. Gelişmişlik düzeyi ile adalet anlayışı arasında ciddi paralellikler bulunur. Adaleti muhkem olmayan bir ülkenin gelişmişliği sadece yüzeysel ve vitrinliktir. Bu hukuksuzluk durumu da toplum içinde her an patlamaya hazır bomba işlevi görür. Doğrusu devlete karşı işlendiği iddia edilen suçlarda tutukluluk süresinin kısaltılması son derece olumlu karşılanabilir. Çünkü devlet bir kişi veya grubun kendisine karşı suç işlediğini iddia ediyorsa bunu bir an önce kanıtlamak zorunda olduğunu da bilmelidir. Hükümet hiçbir mazeretin arkasına sığınarak davanın sonuçlanmasını geciktirmemelidir. Gelişmiş ülkelerin bu tür davaları geciktirmemesi için önlemleri hazır değilse gelişmişliğinden bahsedilemez. Ama kişi/birey haklarını ilgilendiren davalarda devletin hiçbir şekilde sanığın (af, tahliye gibi) lehine olan bir tercihte/ictihada, tasarrufta bulunma hakkı yoktur. Az gelişmiş ve geri kalmış ülkelerde yasalar ve özellikle ceza yasaları vatandaşın aleyhine işlemektedir. Yargılama, delil toplama, teknik olanaklar her zaman sanığın zarar görebileceği şekildedir. Gereksiz gözaltı, sorgulama, tutuklama, suça tekabuliyet arz etmeyen fahiş cezalar da bu geri kalmışlığın götürüsüdür. Ancak ülkemizi “doluya koysan almaz, boşa koysan dolmaz” bir yerde görmek insanı kahrediyor. Tamam, geciken adalet adalet değildir. Tamam, hukuk devleti ve çağdaş ülkelerde mahkûm, zanlı, sanık bir an önce yargılanmalı ve dava sonuca bağlanmalıdır. Tamam, mağdurun lehine ictihad edilmeli ve bu durumda da adaletten sapmamalıyız. Tamam, tamam, tamam… Skandal boyutundaki son tahliyelerden söz ediyorum. Yargıtay’ın bakamadığı! tutuklu dosyalarından dolayı iki gündür cezaevlerinden tahliyeler yaşanıyor. Benim serbest bırakılanın kimliği, isnad edilen suçla alakalı tutumumdan ziyade, hükümet ile Yargıtay’ın geciken adalete duyarsızlığına itiraz ediyorum. Çünkü çok iyi biliyorum ki özellikle siyasi suçlarda/davalarda sorumlular sanığın hak ve hukukunu çiğnemede bir beis görmezler. Bir ülke düşünün adliyesi, Yargıtay’ı cümbür cemaat çalışıyor ama bir türlü canilerin, katillerin, ırz ve namus düşmanlarının davaları sonuçlanamıyor. Kimi zaman kurunun yanında yaş da yanarken kimi zaman masumlarla birlikte bu insanlık düşmanları da salıveriliyor. Elbette ki bu son tahliye edilenler arasında da hem masum insanlar olabiliyor hem de 10 yıldan daha az ceza alabilecekler de mümkün ve dolayısıyla bunların mağduriyetlerinin düşünülmesi gerekir. İlke olarak yargılamaların en kısa sürede gerçekleştirilmesi, bir karara varılmaz ise tutukluluk halinin en az süreye indirilmesi gerekir. Şimdi karşı karşıya bulunduğumuz durum çok daha farklı. “Rahşan affı”nı kınayan bu iktidarın o günkü siyasetçilerinin çok ciddi çelişki içinde olduklarını görmek zor değil. Bu tahliyelerin vermiş olduğu vicdani sorumluluğu nasıl kabul edilebilir hale getirdiklerini ise anlamak oldukça güç. Neymiş efendim? Savcı ve hâkim sayısı yetersizmiş! Peki, hükümet bu yetersizliği göremiyor muydu? Personel yetersizliğini gidermenin bir yolu yok muydu? Bunu o günkü HSYK’nın yapılanmasına bağlamak bana inandırıcı gelmiyor. İnandırıcı gelmiyor diyorum, çünkü bu olup bitenler sabah akşam ortaya çıkan bir şeyler değil ki. Üstüne üstlük Ak Parti Genel başkan yardımcısı Bekir BOZDAĞ çıkıp; “Aslında bu davaların dosyaları bir saate tamamlanabilir” demesin mi? Allah’ım bu bir şaka mı? öyleyse ne kötü şaka! Düşünebiliyor musunuz? İktidar bu tahliyelerin geleceğini bile bile susuyor, istinaf mahkemeleri çalıştırılmıyor, hiçbir tedbir almıyor ama sıra tahliye eleştirilerine gelince “bir saatlik iş” deyiver… Sahi seçimler yaklaşınca birileri bunun üzerinden başbakanın işini zora sokmak için içerden düğmeye basmış olmasın? Malum-u âliniz düğmenin “düğmesi” bulunamadı ya… Bugün karşılaştığımız vahim sonucun önüne geçmek için oluşturulan istinaf mahkemelerinin akıbetini bilen var mı? Hani 5–6 yıl önce Yargıtay’ın da iş yükünü hafifletme amacıyla oluşturulan istinaf mahkemelerinin uyum yasaları nerede? Hükümetin bunu izah etmesi gerek. Yoksa hükümet suçu Yargıtay’a, HSYK’nın eski yapısına yükleyerek işin içinden çıkamaz. Hâkim ve savcı yetersiz idiyse hukuk fakültelerinde öğrenci sayısı arttırılır ve en geç 6. yılında bu eksiklik telafi edilebilirdi. Bu da yetmiyorsa meslek daha cazip hale getirilir ve pek çoğu “işsiz” avukatların bu mesleğe dönüşleri gerçekleştirilebilirdi. Bunu yapmayı düşünmemişseniz bu apayrı bir ihmalkârlıktır. Sadece hükümet mi suçlu/hatalı? Yargıtay da üzerine vazife olmadığı konularda hükümetle kapışmayı “vatani görev” addedince bu gibi “önemsiz” konulara yeterince zaman ayırmayı dert etmedi bile. Düşünebiliyor musunuz? Yarın Hrant’ın “çocuk” katili SAMAST ve Danıştay baskınının canisi Alpaslan ARSLAN serbest kalırlarsa hiç şaşmam. Böyle bir durumu hükümet yıllarca ağzıyla değil kuş, kuş sürüsü tutsa, amuda kalkıp düm tek tek de yapsa anlatamaz.
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
Bu ülke bölünmeyecek. Ben Kürd'üm ve bu bölgeyi çok iyi bilen biriyim. Ayrılmak bizim tavsip ettiğimiz bir şey değil. Avrupa sınırları kaldırmışken, birbirlerine sorgusuz sualsiz gidip gelmesi sözkonusuyken ben neden pasaportla Ankara, İstanbul'a gitme zorunda kalayım?
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
Devletin TRT'si onyıllarca bütün batı ve doğu dilleriyle yayın yapınca birşeycikler olmuyordu da bu ülkenin öz be öz vatandaşlarının diliyle yayın yapınca devletin TRT'si olmaktan çıkıyor öyle mi? Hani kardeştik??? Bakın nasıl kardeşiz, bu ülkenin tabelaları, afişleri, işletme yerleri, bu yazarı bulunduğumuz sitemin adı Türkçe dışındaki dil(ler)den olduğunu yadırgamıyoruz ama kardeşlerinin diliyle etiket yazılınca bölünüyoruz. Evet, doğrudur; Sizin anlayışınızla bakıldığında biz çoktan bölünmüşüz. Zira bu "tek tipçi ülkede" Kürtler var. Geçmiş olsun.
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
éHak ve eşitlik" herkes için mi olacak? Yani Kürtler "eşit" olacaklar mı? Yani Kürtlere "hak" olacak mı? Yani Kürtlerin bir dili "eşit" olacak mı? Demem o ki; Birileri büyük kardeş/ağbi ve dolayısıyla çok mu "eşit" olacak?..
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
Demekki oradan böyle görünüyor. Devlet vatandaşını koruyaamayınca, köyü yakılınca, köylüyü PKK tarafından korkutulmasına engel olamayınca dağın başındaki üç beş hane böyle bir akibete uğrayacak. Ve oralardan böyle görünecek. Heeeeyyyyyy! İnsaf, vicdan, merhamet, kardeşlik neredesin?
-
KÜRTÇE BİLİNMEYEN BİR DİL Mİ?
Saygıdeğer politika, söylediklerimiz iddia değildir, eğer iddia olsaydı iddia derdik. Yıllar önceden devletin mahkemeleri, devletin kendisi itiraf etti, Ne iddiası? Biz suçlu aramıyoruz ki askere yükleyelim. Köyleri kim yakmışsa -ki biz de siz de biliyorsunuz- suçludur.
-
Kendi çocuğuna istediğin ismi verememek.....
Kızımın Dilan ismini yazdırmak için 1991 de 9 gün direndim.
-
"GÜLER ZERE ÖLÜRSE TÜRKİYE EKSİK KALIR"
İşte o Güler ZERE'ye atfen yazılmış yazım. OKKIR'ın o durumda iken tutuklu kalması son derece vahimdir. Kendisine destek olamamanın vicdani rahatsızlığın sağ olduğum sürece yaşayacağım. Zira zanlı, sanık, suçlu olmakla kanserin mazeret kabul edilmemesi farklıdır.