asterix

Hayır, ben neşeyle elimi çırpmadım, ideolojim sizinkinden farklı da olsa insanların üzüntü ve sıkıntılarını alkışlamamak öğretildi bize Mesele bu da değil aslında, pek çok kişinin vurgulamaya çalıştığı gibi, demokrasi, insan hakları gibi kavramların aslında inancı, ideolojisi, dünya görüşü, milliyeti ne olursa olsun her insan için gerekliliği ve insanı çepeçevre saran bu kadar farklılığın ancak demokratik bir ortamda birbirini kırmadan dökmeden üzmeden barınabileceği gerçeği. Şimdi denize düşerken sarıldığınız bu demokrasi insan hakları gibi değerlere aslında sizin ne derece samimiyetle bağlı olduğunuzla ilgili daha çok bu konu, İnandığımız din, doğası gereği dünyevi hayatın kurallarını da belirler ve laiklik dediğimiz şey dini kişinin kendi vicdanı ve inanç dünyası içinde tutmak olsa gerek. yani bizim inandığımız ve savunduğumuz ve sizin medet umduğunuz demokrasi anlayışı ile dinimizin bize sunduğu yaşam görüşü gerçekten ne derece bağdaşır? Keşke din, dünya hayatına hükmetmek konusunda bu derece iddialı olmasaydı ya da inananlar, inançlarını kendi dünyaları ile sınırlı tutabilmeyi başarabilselerdi.

paket yap evde dinlerim artık

BEN ÖLÜRSEM AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Şehre simsiyah bir kar yağar Yollar kalbimle örtülür Parmaklarımın arasından Gecenin geldiğini görürüm Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Çocuklar sinemaya gider Yüzümü bir çiçeğe gömüp Ağlamak gibi isterim Derinden bir tren geçer Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Alıp başımı gitmek isterim Bir akşam bir kente girerim Kayısı ağaçları arasından Gidip denize bakarım Bir tiyatro seyrederim Ben ölürsem akşamüstü ölürüm Uzaktan bir bulut geçer Karanlık bir çocukluk bulutu Gerçeküstücü bir ressam Dünyayı değiştirmeye başlar Kuş sesleri, haykırışlar Denizin ve kırların Rengi birbirine karışır Sana bir şiir getiririm Sözler rüyamdan fışkırır Dünya bölümlere ayrılır Birinde bir pazar sabahı Birinde bir gökyüzü Birinde sararmış yapraklar Birinde bir adam Her şeye yeniden başlar Ataol Behramoğlu sayfası açılmışmıydı bilmiyorum Umarım gözden kaçırmamışımdır...

Gele gele geldik bir karataşa Yazılanlar gelir sağ olan başa Bizi hasret koyan kavim kardaşa Bir ayrılık bir yoksulluk Bir ölüm Nice sultanları tahttan indirir Nicesinin gül benzini soldurur Nicesini dönmez yola gönderir Bir ayrılık bir yoksulluk Bir ölüm Şanlıurfa / Mukim Tahir-Muzaffer Sarısözen

uyurmuyum be,

Dire Straits'ten Telegraph Road sevdiklerime, dostlarıma ve forumdaki arkadaşlara... olmazsa Pink Floyd'dan Echoes da olabilir...

peki sormuyorum

Al kanlara boyalıyım Yüreğimden yaralıyım Yazan ben değilim ama Törelerin kurbanıyım Ne zaman bir töre cinayeti haberi duysam Cem Karaca'nın bu şarkısı dökülür birden dudaklarımdan... Öldürmek işin yarısı Yarısı ölümü beklemek Sıçrayıp gece yarısı Ölüp ölüp de dirilmek.

Bu yol bir şehre giderdi Güneşin tutuştuğu denize batmış güle Mavi ıslak gecelerde ne sevgiler açardı Dünya menekşe bahçesinde alev alev Ey şehir sen yoksun Uyudun uyandın büyü bozuldu Bir kapı kapandı geçmişe Toprak yok artık su yok Sevinç telaş yok Ey şehir sen yoksun Bu kıyıda bir ağaç yeşerdi Sedefin toprağında diz çöktü maya Bir masal vardı bu şehre dair Sütü bal koyuluğunda gözleri kara Ey şehir sen yoksun Ezginin Günlüğü

tüff yavv kim kaldı şimdi Bi Galler prensesi, bi de tutsi kabilesi şefinin kızı, eh ben yola düşeyim o zaman yetişeyim Galler e...

KARARTMA Kapılar tutulmuş neylersin Neylersin içerde kalmışız Yollar kesilmiş Şehir yenilmiş neylersin Açlıktır başlamış Elde silah kalmamış neylersin Neylersin karanlık bastırmış Sevişmezsin de neylersin. Paul Eluard...

burada vurulacak biri vardı onu da ben vurdum benim adım Tatar Ramazan...

ASIL ADALET İnsanlarda tek sıcak kanun, üzümden şarap yapmaları, kömürden ateş yapmaları, öpücüklerden insan yapmalarıdır. İnsanlarda tek zorlu kanun, savaşlara, yoksulluğa karşı kendilerini ayakta tutmaları, ölüme karşı yaşamalarıdır. İnsanlarda tek güzel kanun, suyu ışık yapmaları, düşü gerçek yapmaları, düşmanı kardeş yapmalarıdır. Hep var olan kanunlardır bunlar, bir çocukcağzın tâ yüreğinden başlar, yayılır, genişler, uzar gider t"a akla kadar.

az daha yazıyorduk tarihi, Fatih Tekke dokunabilseydi önünden geçen topa.

ya sev ya terket demek bize yakışmayacağına göre

ülkemizin de bizi sevmesi lazım, ya sevsin ya terketmesin

Sarı Mavi Yıldız (Kervankıran) Havalanma telli turnam Uçup gitme yele karşı Ah niye doğdun Sarı yıldız, mavi yıldız Yıldız yıldız yıldız dön Zülüflerin tel tel olmuş Döküp gitme ele karşı Ah niye doğdun Sarı yıldız mavi yıldız Yıldız yıldız yıldız dön Evler yıkan beller büken Kanlımı oldun kervankıran Dön Dön Dön Dön Şahinim var bazlarım var Baharım var yazlarım var Yare tenha sözlerim var Ben diyemem ele karşı Evler yıkan beller büken Kanlımı oldun kervankıran Dön Dön Dön Dön Sivas/Şarkışla türküsü - Aşık Veysel Şatıroğlu-Muzaffer Sarısözen Zara'dan dinlemenizi tavsiye ederim. Bir de bildiğim kadarıyla bir hikayesi var,Şöyle; Selçuklular devrinde Arap topraklarında dönen bir kervanın Kayseri-Sivas arasında, adına Kervankıran denilen bir yerde kar fırtınasına tutularak yok olması üzerine yazılmış bir ağıt. Rivayet odur ki, Kervan uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra Kayseri-Sivas arasında Selçuklu hanına ulaşır. Dışarda gözgözü görmez bir kar fırtınası Kervancıların sıla hasreti, gözlerine uyku girmez Sabaha karşı fırtına diner, gökyüzü tüm güzelliği ve çıplaklığı ile insanlığın huzuruna açılır. Ve adına Kervankıran denilen, sarı-mavi parıltılar saçan yıldız da. Kervancı başı, kervandaki tecrübeli kervancıların tüm uyarılarına rağmen kervanı yola çıkarır. Bir müddet yol aldıktan sonra fırtına tekrar başlar, ne ilerlemek mümkündür, ne de geri dönmek, Anadolu insanının sabah yıldızı sandığı sarı mavi parıltılar çıkartan bu güzel yıldıza aldanışının hikayesi.

güzel espiri,

ironi koktu burası, aman fena da koktu.

yendik ama ezilmedik, tüf ulen...

2.el temiz, az kullanılmış IQ var, Doktordan...

IQ meselesi

evet yapılsın bir IQ testi ben nasılsa geçerim...

ülen bekleyin de yazımızın mürekkebi kurusun bari yav bu nedir dakika 1 gol 1

Sanırım az kaldı başlamasına Benim pek umudum yok Son yıllarda kader maçlarını, büyük finalleri kaybettik, İnsanın aklına İngiltere maçı, Letonya maçları geliyor, Teknik, taktik, fizik etkinliklerin ötesinde böylesi büyük maçların gerilimini oyuncusuyla, seyircisiyle kaldıramıyoruz sanırım. Yine iyi bir takım savunmasıyla umutsuz ataklarımızı duvar gibi karşılayan bir rakip, oyunu ustaca yavaşlatacaklar, sinirlerimiz gerilecek, tırnaklarımız yiyeceğiz, belki de yine o uğursuz akşamlardan biri olacak. Belki de ümitlendiğimiz anlarda pis bir golle dünya başımıza yıkılacak. Aklım bunları söylese de Gönlüm elvermiyor Haydi ülkem, göster kendini...