Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

yam_yam

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.202
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    9

İletiler gönderen: yam_yam

  1. İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin bir başlangıcı olduğu iddiasını. Ben hala ateizme inanıyorum, ama bunu Big Bang karşısında savunmanın pek kolay ve rahat bir durum olmadığını itiraf etmeliyim.(1)

     

    Ne yazık ki şöyle bir sorunumuz var:

     

    Alıntı yaptığım arkadaş da dahil olmak üzere, tanrıyı bilimsel verilerle gösterme çabasında olan pek çok teist orjinal bilimsel söylemlerden bihaberdirler. Bu arkadaşlarımız bilimsel sandıkları söylemleri, "kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarını överek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse" lerin ipe sapa gelmez uydurmalarından almaktadırlar. İşin üzücü ve düşündürücü tarafı ise bunun farkında olmamaları. Oysa ki bilimsel veriler bilimsel kaynaklardan alınmalıdır.

     

    Şimdi bu arkadaşımız yukarıdaki ifadeleri bir yerlerden almış ve buraya kopyalamış. Kendince bilimsel bir tartışmanın içinde olduğunu sanıyor. Şimdi bu arkadaşa sormak gerekir;

     

    *Evren kuramlarından ne kadar haberdarsın?

    *Evren ve madde hakkında kaç tane kitap, makale okudun?

    *Evrenin dinamiklerinden, temel kuvvetlerden haberin var mı?

    *Kuantum mekaniğini ucundan da olsa kavrayabildin mi?

     

    Eminim ki bu sorulara vereceği yanıt "Hayır" dır.

     

    Şimdi teistler dillerine bir big bang dolamışlar, sanıyorlar ki bu olay tanrının bir göstergesidir. Çünkü "kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarını överek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse"ler bu arkadaşlara big bang'i bir yoktan varoluş gibi göstermişlerdir. Oysa ki hiç bir bilim insanı bu söylemez. Big bang bir yoktan varoluş değildir. Tabii bu arkadaşlarımız bilimsel verileri asıl kaynaklarından almadıkları için bunu bilmiyorlar. Bu konuyu (defalarca yazmış olsak da) biraz açalım..

     

    Bugün evrenin varoluşu hakkında genel kabul görmüş kuram özetle, evrenin, sonsuz yoğunluktaki bir enerji topağıyken aniden genişlemesiyle oluştuğunu söyler. Bu noktada;

     

    1- "Patlamadan önce madde yoktur, madde patlamayla oluşmuştur" söylemi bir kandırmacadır. Fizikte madde-enerji eşitliği vardır ve enerji maddenin bir şeklidir. Dolayısıyla evren yoktan varolmuş değil, madde patlamadan sonra şekil değiştirmiştir.

     

    2- Zamanın patlama ile başladığı doğrudur; ancak bunu anlayabilmek için zaman kavramını bilmek gerekir. Zamanın patlama ile başlamasının nedeni "tekillik" noktasında zamanın duruyor olmasındandır. Örneğin şu an evrendeki karadeliklerin merkezlerinde de muazzam yoğunluk nedeniyle zaman durmaktadır.

     

    Teist arkadaşlarımız her ne kadar big bang'i tanrının varlığına kanıtmış gibi gösterseler de, aslında durum tam tersidir. Big bang, dünyadadaki dinlerin söylediklerini tamamen yalanlar. Allah (sözde) evreni nasıl yarattığını Kur'an'da açıklamıştır. (Hoş bu açıklama da özgün değil, Tevrat'tan aşırmadır ama konumuz bu değil.) Big Bang bize evrenin hiç de öyle tanrının anlattığı gibi oluşmadığını gösterir. Ama bunu teistlere anlatamıyoruz.

     

    Teistler evrenin tanrı tarafından nasıl yaratıldığını Kur'an'dan çıkarıp bir kenara yazsınlar, sonra da bilimin ne söylediğini.. Görecekler ki aslında big bang dinleri ve tanrıyı yalanlamaktadır. İnanmayan açsın baksın; işte Kur'an, işte bilim....

    • Beğen 1
  2. Bu kadar büyük evrenin kendi kendine var olduğunu düşünmek akla sığmaz.

     

    Tabii o aklı okuyup araştırmak için kullanmazsanız..

     

    Evrendeki hiç bir şey (Dünya'da insan yapımı olanlar hariç) tornadan çıkmış değildir. Bugün evrenin envanterinde yer alan galaksilerin, yıldızların, nebulaların, gezegenlerin, karadeliklerin nasıl oluştuklarını biliyoruz. Bu bildiklerimizi açıklarken de bir tanrıya ihtiyaç duymuyoruz. Tüm bu yapılar belirli fizik kuralları çerçevesinde kendi kendilerine oluşmuşlardır. Bu sizin aklınıza sığmıyorsa eğer, üzgünüm ama bu da sizin sorununuzdur.

     

    Biz şimdi "evreni yaratan fizik kurallarıdır" diyeceğiz, siz de "peki o fizik kurallarını kim yarattı" diye soracaksınız. Siz bu soruyu sormayı pek seviyorsunuz ama aynı mantıksal durum üzerinden bize "Allah'ı kim yarattı" diye sordurmuyorsunuz.. Ne komik değil mi?

    • Beğen 1
  3. 1- Ölümsüzlük

    2- Zaman Yolculuğu

    3- Mekan Yolculuğu (Işınlanma)

     

    Yukarıdaki 3 madde insanoğlunun varolduğu günden bu yana hayalidir. Hemen her toplumun mitlerinde, efsanelerinde bir şekilde yer etmiştir. Kur'an'da da rastlarız bunlara. Örneğin Kehf suresinde anlatılan Eshab-ı Kehf, zaman yolculuğuna bir örnek olarak verilebilir. Aslında yukarıdaki maddelere uçmayı da ekleyebilirdik ama uçmak artık bir hayal olmadığı için eklemedim. Mirac hadisesinde Muhammed bir jet yerine Burak'ı kullanmıştır mesela.. Ölümsüzlük ise farklı şekillerde çıkar karşımıza. Kiminde bir tanrı tarafından diriltilerek, kiminde reenkarnasyon ile, kiminde de ölümsüzlük iksiri vasıtasıyla.. Gılgamış ölümsüzlük otunu bir yılana çaldırmıştı mesela..

     

    Şimdi sorulması gereken soru şudur:

     

    İnsanoğlunun varolduğu günden bu yana olan hayallerinden bazıları günün birinde gerçekleştiğinde, zamanında bunların dile getirilmiş olması mucize midir?

     

    Eğer öyleyse, bence en büyük mucize Jules Verne'dir. Kendi zamanında olmayan pek çok şeyi öngörmüştür çünkü. Peki Kur'an için aynı şeyi söylemek mümkün mü? Tabii ki hayır.. Kur'an'da yazılı pek çok şeyin izine binlerce yıl önceden rastlamanız mümkün.. O yüzden mucizeciler kendileri çalıp kendileri söylerler..

     

    Işınlanma konusuna gelirsek;

     

    Maddenin kuantum düzeydeki hareketleriyle makro düzeydeki hareketleri oldukça farklıdır. Hatta bazılarını tahayyül etmek bile güçtür. Kuantum düzeydeki maddeyi bir yerden bir yere aktarabilirsiniz; zaten yapılıyor da. Ancak bu da ışık hızı ile sınırlıdır. Oysa ki iş makro büyüklükteki maddenin ışınlanması olunca, bu iş biraz zor. Maddeyi parçacıklarına ayrıştırıp gönderdiğiniz yerde tekrar birleştirmeniz gerekir; hem de ilk haliyle. Tabii konu bilimin ulaşabileceği seviye olduğunda "imkansız" diye bir kelime kullanmak çok da doğru değil; ancak bana uzuuuuunca bir süre yapılabilir bir şeymiş gibi de gelmiyor açıkçası.

    • Beğen 1
  4. Bu ülkede doğru düzgün protesto gösterisi falan yapılamaz. Ne zaman bir şeyler protesto edilmek istense araya hemen provakatörler girer ve protestoyu sabote ederek halk desteğinin önüne geçerler. Halka da sanki IMF'yi protesto edenler anarşistmiş gibi bir hava yaratılır.. Hoş pek çok anarşist şiddet yanlısı da değildir ama bunun önemi yoktur. "Eğer anarşistler IMF'yi istemiyorlarsa IMF iyi bir şeydir."

     

    Ptotestoyu provake edenlerin amaçlarının ne olduğunu bilmiyorum. Ama ortaya çıkan sonucun yukarıda yazdığım gibi olduğu da bir gerçek. O yüzden bu ülkede bir protesto gösterisine katılanlar ne kadar mağdur, ne kadar haklı olurlarsa olsunlar, gösterinin sonunda çoğunlukla haksız duruma düşerler. Bu da en çok kimin işine gelir acaba?

    • Beğen 1
  5. Benim inancımdan şüphem yok kesinlikle, ben sordum sadece senin de şüphen yoksa amenna.

    Ayrıca hristiyan ve yahudiler'de tek tanrıya ve ahiret hayatına inanır. 4 büyük dine inanların sayısı dünyada yaklaşık 4 milyar civarıdır.

     

    Muhammed'in peygamber olmadığına inananların sayısı da yaklaşık 5 milyar civarıdır..

    • Beğen 1
  6. Lütfen aşağıdaki linki bir inceler misiniz..?

     

     

    Videoyu izledim ve diğer mucize safsatalarından farklı bir şeye rastlamadım.

     

    Verilen oranların doğru olup olmadığını bilmiyorum; ancak bildiğim bir şey varsa, o da bu oranlar doğruysa bile dünya üzerinde "altın oran" diye tabir edilen tek noktanın mekke olmayacağıdır. Mekke ile aynı enlem üzerinde bulunan her nokta size bu oranı verir.

     

    H.Y'cilerin tipik bir "yersen" durumu...

  7. 1. Sorun: Ayete karşı hadis getirmekle bizi itham edenlere aittir. Bu ithamı yapanlar (bu forumda) bilindiği üzere ateisttirler. Ateistlerin gözünde ayetin de hadisin de peygamberin sözü olduğu kesin olduğuna göre Ayetle hadis bir olmaz demeleri onlar açısından trajiktir.

    Söyledikleri bir inanan açısından ise doğrudur. Ayetle hadis asla ve kat’a bir olmaz. Hadis ayete aykırı olmaz ama ayetle beraber insanlara yol gösterir.

     

    Yukarıdaki sözlerinizin neye karşı ve hangi amaçla olduğunu anlayabilmiş değilim. Sanıyorum "Ben de size Muhammed'in köleleri insan yerine koymadığı hadisleri getirebilirim" sözüm üzerine söylenmiş. Bana pek bir şey ifade etmiyor bu sözler..

     

    2. Konu dağılıyor toparlayalım deyip tekrar baştan aynı soruları soranlar verilecek cevap baştaki cevabı aynen eklemekten başka bir şey değildir. Lakin bu etik de değildir.

     

    Ortaya koyduğumuz karşıt argümanlara sağlıklı bir yanıt alamadığımızdan olmasın?

     

    3. Gelelim sorulara…

    1. Sorunun cevabı: Tanrının hangi sözü söyleyeceğine karar verebilecek yetiye ulaşanlara şapkamızı çıkardık. Kölelerle hür insanlar bir olamaz. Buna mesnet ayet hangisiydi, biz bu konuda en ince ayrıntısına kadar açıklama yapmadık mı da tekrar aynı soruyu soruyorsunuz.

     

    Belki açıklama yapmışsınızdır, hatırlamıyorum.. Link verirseniz ilgilenirim..

     

    2. Köleliğin kaldırılmak istendiğini mesela ne gösterir. Köle azat edildikten sonra yerine yenisi alınabilir denilmiş. Siz bir ayakkabıyı bıraktıktan sonra yenisini alırken ne kadar garip olur. Diyelim ki çok beğenerek yeni bir ayakkabı aldınız 5 dakika sonra ayakkabıyı azat edip yenisini alıyorsunuz. Ne kadar zekice. Ne kadar kolay. Köleyi azat et, yenisini al, yeniden azat et. Hayırdır sizin kuyudan su değil altın çıkıyor galiba…

     

    Gerçekten de anlayışınız bu kadar sığ mı, yoksa elinizden başka bir şey gelmiyor mu? Bir toplum içinde kaç kişi sehven cinayet işleyecek de köle azad edecek? Ya da kaç kişi verdiği sözden dönecek de köle azad edecek? 5 dk.lik köle sahipliğini neye dayanarak iddia ediyorsunuz? Hangi durumda 5 dk.lik köle sahipliği olunacak? Yapmayın lütfen.. Çocuk da değiliz, oyun da oynamıyoruz...

     

    3. İslam köleliğe bir statü getirmiş midir? İslamdan önce de azat vardı. İslamdan önce hangi uygarlıklarda vardı bilmiyorum ama bir suça karşılık hem fidye hem köle azadı roma hukukunda yoktu. Hristiyanlıkta veya Yahudilikte var mıydı bilmiyorum. Romayla hristiyanlık baş başa kalmıştır bazen o da ayrı olsun. Yine hangi devlet başkanı çıkıp da köleye yediğinden yedirip, giydiğinden giydirmesi gerektiği konusunda tebaaya çağrıda bulunmuştur Hz. Muhammed’den başka bilmiyorum. Yine hangi devlet başkanı çıkıp da bir köleyi evlat edinmiştir ondan başka bilmiyorum.

     

    Muhammed Zeyd'i evlat edindiğinde devlet başkanı mıydı? Bırakın devlet başkanlığını, Muhammed Zeyd'i evlat edindiğinde peygamber bile değildi. "Bizi saf mı sanıyorsunuz" derken bunu kastediyorum işte.. Şimdi siz ya bunu bilmiyorsunuz, ya da "bunlar zaten çok saf, ne koysam yerler" anlayışı içerisindesiniz. Muhammed Zeyd'i evlat edinirken topluma örnek olayım anlayışı içerisinde değildi; ama aynı Muhammed topluma örnek olayım diye evlatlığının karısına göz koyabilmiştir.

     

    Köle azadının bir ibadet olmasına dair bir ayeti daha önce eklemiştim. Dikkat etmeyenler için tekrar belirtelim. Köle azadı bir ibadettir. Allah’ın hoşuna giden bir davranıştır. Zira kişi elindeki mal varlığını bir kişiyi hürriyetine kavuşturmak için kullanıp; mala tamah etmediğini, Allah’an sevgisine ulaşmak için elindekileri verebileceğini göstermektedir. Bu haliyle köle azat eden kişilerin takva sahibi oldukları bilinir.

     

    Evet zekat vermek de ibadettir. Şimdi aynı anlayışla Allah insanların mal mülk sahibi olmamalarını mı amaçlamıştır, yoksa "malınızın mülkünüzün bir kısmından Allah için feragat edin" mi demek istemiştir?

     

    Bugünkü uygulama ise; mala tamah edenlerin kendi çıkarları peşinde koşup, islamı da kendi çıkarlarına alet etmesi sonucu gördüklerimizdir. Vakti zamanında tüm uygarlıkların çok ötesinde hakları kölelere tanıyıp, onları insan yerine koyup, onları evlat olarak kabul eden bir dinin (ve temsilcisinin) yolundan gitmeyin hedefleyenler; ileri vadede kendi şahsi çıkarlarının peşine düşerek diğer uygarlıkların da islamın bu anlıyışını yakalayıp geçmesiyle geri kalmıştır. Halbu ki; ayetlerin ve Peygamberin uygulamasıyla dönem içerisinde köleliğin tamamen ortadan İslam Devletinde kalkması gerekiyordu. Hz. Ömer dahi buna engel olamamış ve şehadete yürümüştür.

     

    Tekrar ediyorum, Muhammed Zeyd'i evlat edindiğinde peygamber bile değildi. Sizin "cahiliye" diye tabir ettiğiniz dönemde evlat edinme sık rastlanan bir durumdu ve evlatlıklar öz oğul gibi görülürdü. Bırakın karısını evlatlığından boşatmayı, evlatlığın dul kalmış eşiyle bile evlenilmezdi. İslam geldi mertlik bozuldu...

     

    Benzer birçok konuda İslamın benzer ayetler ve peygamber uygulamasıyla nasıl kötü ve yanlışı ortadan kaldırdığı İhsan Eliaçık’ın makalesinde belirtilirken; köleliğin niye yok olmadığı ayetler ve hadislerin ışığında yok olması gerekirken, teferruatıyla ortaya konulmuştur. Bu Allah’ın veya İslam’ın eksiği, hatası olmayıp ona müntesip olup da rant peşinde olanların gafletidir.

     

    Saz heyetinden 14. fasıl...

     

    Köleliğin yok olmamasının nedeni İslam'ın asla böyle bir anlayış içerisinde olmamasından kaynaklanır. Muhammed uygulamada topluma örnek olarak evlatlığının eşiyle evlenilmesini göstereceğine, elindeki köleleri bağışlasaymış önce...

     

    İnsanlara, onların anlayacakları bir dille kendileri içinden bir örnektir bahse konu ayet. Siz, köle ile kendinizi eş görmezken diyor. Siz, köle ile eşit değilsiniz demiyor. Olamazsınız demiyor. Başka bir şey daha diyor İslam. Üstünlük ancak takva iledir diyor.

     

    "Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu?"

     

    Tabii canııımmmm.. Zaten bu ayet de zen budizmi öğretisinden.. Haşa hiç Allah öyle şey der mi?

    • Beğen 3
  8. Evet.. Canugur'un ölüm haberi asparagastır. Aslında bunu daha o zamanlar bilmemize ragmen bir takım zorunluluklar nedeniyle açıklayamamıştık. Sonradan da unutuldu gitti..

     

    Bu arada yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemek adına bir not ekleyeyim:

     

    "Biz" derken forum yönetimi bunun dışındadır. Forum yönetimiyle bir bağım olmadığı için forum yönetiminin bundan haberdar olup olmadığını bilmiyorum..

  9. mantıklı bişey yaz kardeşim zeus vardır ama güçleri yokdur öyle yıldırmmış şimşekmiş öyle bir kişi yaşamış olabilir ama hani vardırya delinin biri kuyuya taş atar 40 zeki arkasından bakar die bi deli demişdir zeus un şöyle gücü vardı oğluun böyle gücü vardı o 40 zekide yaymışdır saçma bi adamı ilah etmişdir o kişi yaşamışdır ama hiç bi şekilde gücü yokdur normal bir insandır efsaneleştirilmiş bi insandır böyle cevap verilebir yam_yam kardeşim gördüğün üzere Allah'ada ortakçı çıkmıyo ayrıca esası böyle olması lazım o adam efsaneleştirilmiş insan şahmeran hsbı

     

    Öncelikle bana nasıl yazmam gerektiğini dikte etmeden evvel kendi yazınıza özen göstermelisiniz. Zira yazdıklarınıza şöyle bir bakınca sıralama olarak "mantık" en son arayacağımız şey oluyor.

     

    "Noktalama işaretleri" diye bir şey duymuş muydunuz?

    • Beğen 3
  10. e yam_yam ne oldu ?

     

    Anlıyormuş dimi Cyrano bu işten :) Yazılarının kalitesi tevazuya ihtiyaç duymayacak kadar farkedilir dostum.

     

    Ne diyebilirim ki sevgili Cyrano... :sweatingbullets:

     

    Okunduğunu bilmek insanı onore ediyor. Ancak eşit koşullarda olmadığımız da aşikar. Tahmin ediyorum ki listenin baş sırasında olma nedenim blog sayfamdaki bilimsel derlemelerdir. Eğer onlar olmasaydı muhtemelen alt sıralardan girecektim listeye (belki de giremeyecektim bilemiyorum).

     

    Bu arada canugur'u rahmetle anmana gerek yok sevgili godzilla.. Kendisi hala hayatta(en azından çok yakın zamana kadar öyleydi)...

  11. Kimse köle olmak istemezdi tabi. Ama bu köleciliğin kötü birşey olarak kabul edildiği anlamına gelmiyor. Bugünde, kimse mahkum olmak istemez. Kimse vergi ödemek istemez. Kimse savaş esiri olmak istemez. Bu da bunların kötü olarak kabul edildiği anlamına gelmiyor.

     

    Demek istediğini anladım sevgili Cyrano.. Ama bu da bizi yine aynı noktaya getiriyor. İlerleyebilmek için ufak adımlar atmakta fayda görüyorum.

     

    Senden duymak istediğim şu:

     

    Her fırsatta iyiliği ve güzelliği emrettiğini söyleyen tanrı, neden kölelerle hürlerin eşit olmadığını söyleyerek köleliğin idamesini sağlamıştır.

  12. Normal zamanlarda yapılan bir köle azadından bahsettiğim yok. İşlenen bir suç nedeniyle hem köle azadı hem diyet ödenmesi gerekiyorsa iki farklı durum vardır. Ekonomik ceza "diyet"tir. Köle azadı ise Allah'ın affına mazhar olmak içindir. Allah, kişiye iki farklı şey yapmasını şart koşmuştur. Tek köleyle ilgili cümlem anlaşılmayı kolaylaştırmak amacıyla verilen bir örnekti. Örneği şöyle de sürdürebiliriz demiştim. İslamın geliştiği zaman dilimi içerisinde zenginlerden bazılarının çok sayıda kölesi olmuştur. Ayet, sadece bir kölesi için indirilmiş değil. Bunu ben de söyleyemem, kimse de söyleyemez.

     

    Allah'ın kişiye iki farklı şey yapmasını şart koştuğu durum cinayettir. Diğer bazı durumlar için araya "veya" konularak seçimlik hakkı tanınmıştır.

     

    Konu giderek dağılıyor. Ben İslam'ın köleliği kaldırmak gibi bir amacının olmadığını yineliyorum. Bunun için de nedenlerimi sıralıyorum:

     

    1- İslam'ın tanrısı bizzat kölelerle hür insanların bir olamayacağını söyleyerek zaten köleliğe bakışını sergilemiştir. Köleliğin kaldırılmasını arzulayan bir tanrı asla ve asla bu sözü söylemez.

     

    2- İslam köle edinimini yasaklamamıştır. Çeşitli suçlar için köle azad edilmesinin istenmesi, köleliğin kaldırılmak istendiğini göstermez. Pekala da köle azad edildikten sonra yerine yeni köleler edinilebilir.

     

    3- Zaten köle azad edilmesi uygulamasını İslam getirmemiştir. İslam'dan önce de bu durum mevcuttu. İslam köleliğe yeni bir statü de getirmemiştir.

     

    4- İslam peygamberinin de bizzat çok sayıda kölesi/cariyesi olmuştur. "Yok" diyeni Allah çarpar.. :)

  13. Şöyleki; "kölecilik kötü, insan onuruna aykırı, korkunç birşey, islam neden yasaklamadı?"

     

    Mesele şu ki kölecilik bir sistem olarak varolduğu zamanda "kötü, korkunç, insan onuruna aykırı" değildi. Normal, sıradan, olağandı. Bu gün ise kabul edilemez, insan onuruna aykırı, korkunç birşey evet. Yarında belki ücret ile adam çalıştırmak, suçluları demir parmaklıklı bir odaya kapatmak, zorla vergi almak öyle olacak. Bugün bunlar kötü mü ?

     

    Şu sözleri tarihe meraklı olan senden duymak beni ziyadesiyle şaşırtı sevgili Cyrano..

     

    Bilinen ilk köle isyanı bahsettiğimiz dönemden çok daha eskiye rastlar.

  14. Aslık üstlük veya zorunluluk ayeti değil. Anlaşılma ayeti. Allah’a, onun yarattıklarını eş görenler için yine Allah tarafından bir anlatım. Siz, benim size verdiğim mallar ve eliniz altındaki köleleri kendinizle eşit görmezken Allah’a nasıl eş bir şey izafe edilebilir. Yani ki; siz, hemcinsiniz olan, sizin gibi olan, (bu da köleyi insan görmeyen anlayışın dışına çıkan ve İslam’ın getirdiği bir anlayış/anlatımdır.Köleyi , efendisiniz parçalara ayırma hakkına sahip olduğu bir anlayışı tasavvur ettiğimizde ne demek istenildiği anlaşılır) sizden biri olan ama sadece özgürlük statüsünü kaybetmiş bulunan hemcinsinizi bizzat kendiniz gibi görüp, birbiriniz gibi saymazken Allah’a nasıl ortak koşulabilir.

     

    Yani şurada doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyorum sayın bekir.. Bizi çok saf falan mı sanıyorsunuz anlamıyorum ki..

     

    "Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu?"

     

    Tanrı burada açık açık köle ile hür bir insanın eşit olamayacağını söylemişken, siz neye dayanarak İslam'ın farklı bir anlayış getirdiğinden dem vurabiliyorsunuz? İki ayeti yan yana koyun, 100 kişiye gösterin, 100'ü de "tanrı burada kölelerle hürleri eşit görmemektedir. Nasıl ki bunların eşit görülmesi doğru değilse, tanrıya da eş koşulması doğru değildir" anlamını çıkarmazsa ben de bir şey bilmiyorum..

     

    İşte bu nedenle Hz. Peygamber birçok kereler sahabeyi, köleler konusunda uyarmış, onlara yediklerinden yedirmeleri, giydiklerinden giydirmeleri konusunda telkinlerde bulunmuştur. Kölenin yaptığı hatalar dolayısıyla sürekli olarak affedilmesi gerektiğini özellikle belirtmiştir. Kendisi bir köleyi evlat edinerek kölelerin yine kendileri gibi insanlar olduğunu tüm Müslüman tebaaya işaret etmiştir. İslam; küçük suçların diyeti yanında köle azadını da şart koşarak bir suçun bir cezası bir de Allah katında kişinin bağışlanmasının yolunun bu olduğunu göstermiştir. Örnek olarak; birini hatayla öldüren bir mümin, kurbanın ailesine (ailenin kabul etmesi durumunda) fidye ödeyerek dünyalık cezadan kurtulurken Allah indinde affına mazhar olacak bir davranış olarak da köle azat etmekle mükellef kılınmıştır. Bu sebeple köle azadının ekonomik olmadığı görülürü. Bu örneği şöyle de sürdürebiliriz. Bir kişinin tek bir kölesi varsa ve hatayla birini öldürmüşse, kendisi de zengin değilse. Köleyi azat etmesi durumunda işlerini kendisi yapmak zorunda kalacaktır. Bu durumda daha çok çalışacaktır. Bu ise, ekonomik değil kişisel bir gayret artışını gerektirir.

     

    Sayın bekir;

     

    Bir kölenin nasıl ekonomik değeri olmaz? Köle alınıp satılabilen bir değer değil midir? Köle azad edildikten sonra yerine başka köle almayacaksınız diye bir hüküm mü var? Ne yani, sizce Kur'an tek kölesi olan adamı düşünerek mi bu ayeti indirdi? Ya da "on fakiri doyurun veya giydirin veya köle azad edin" derken yine tek kölesi olan adamı mı düşünüyordu? O kadar sığ bir savunmada bulunuyorsunuz ki şaşırmamak mümkün değil..

  15. O söz tam olarak öyle değildir bilen bilir. Eh, bahsini ettiğiniz şey et için geçerli olabilir. Dahası bu sözü en fazla (sizi tenzih ederek söylüyorum) "kazık" yiyenler söyler bizim buralarda...:-)

     

    Bu konu gereğinden fazla uzadı.. Daha fazla uzatmayacağım.

     

    Israrımı anlamışsınız anladığım kadarıyla. Ama yine dolambaçlı bir yoruma gitmeye kalkmışsınız. Bu sebeple "diyet" nedir, "ceza" nedir, "köle azat" nedir ayrı ayrı bilmek gerekir. Köle Azadına diyet derseniz, bu konu hakkındaki bilgisizliği ortaya koymak olur.

     

    Ben de "dolambaçlı bir yorum" ifadesini sizin yukarıdaki bu sözleriniz için rahatlıkla kullanabilirim. İşin özüne girmeye çalışın biraz..

     

    İslamı bilmediğiniz zehabına kapıldığım için doğruları göstermeye çalışıyorum. Pekiyi ben size bir şey sorayım. Köleliğin inanılmaz yaygın olduğu bir zaman ve coğrafyada küçük küçük suçlara köle azadını şart koşan bir din, yine köleye bir sürü haklar tanıyan bir din dönem içerisinde ne yapmayı amaçlıyordu. Peygamber niye bir köleyi evlat edindi. Bu durum o zaman içerisinde inanılmaz değil mi? Acaba neyin işareti bunlar. Mevcutun sistemin bu kadar dışına çıkan bu uygulama ne olaki...Evvela bunların ayırdına varmak gerek. Bugün kalkıp da; Kur'an da kesin bir nass yok o halde islam köleliği yasaklamadı, o halde Allah; bugünkü insan hakları problemini o zamanki Kur'an ayetleriyle çözmedi demek...Yapmayın sayın yam yam...O kadar da değil...Bence İhsan Eliaçık'ın makalesini baştan sona bir okuyun.

     

    "Doğruları göstermeye çalışıyorum" demeniz, bunu yaptığınız anlamına gelmiyor ne yazık ki.. Öyle bir konuşuyorsunuz ki, sanki İslam öncesinde eğlence olsun diye kölelerin popolarına teneke bağlayıp sokakta gezdiriyorlarmış da, İslam gelince köleler "oh" çekmiş sanacağız. Böyle bir şey yok sayın bekir.. İslam öncesinde de köleler azad edilebiliyordu ve islam köleye yeni bir statü getirmiş de değildir. Sizin saydığınız hadis kadar ben de Muhammed'in köleleri insan yerine koymadığı hadisleri sıralayabilirim buraya.. Ama siz kendi hadislerinize itibar edip benim saydıklarıma "tukaka" diyeceğiniz için bunu yapmıyorum..

     

    Devam edecek...

    • Beğen 2
  16. Sevgili Cyrano tevazu göstermiş..

     

    Yazmak bir sanatsa eğer, bu konudaki başarının göstergesi okunmaktır. Sevgili Cyrano da gerek kendi fikrinde olanlara, gerekse de karşıt fikirlilere yazdıklarını okutmak konusunda son derece başarılıdır. Ben bu konuda iddialı olmamakla birlikte Cyrano'nun benden daha başarılı olduğunu düşünüyorum.

     

    Sevgili mouchette ve deniz kızı;

     

    Bizleri onore eden değerli görüşleriniz için ayrıca teşekkür ediyorum... :clover:

  17. Hiç makul değil. Çok ödüyorlarmış, ben daha ucuza daha iyi iş çıkartırım. Sizi destekleyenlere burdan bildiriyorum...

     

    Ucuz etin tadı yavan olur sayın bekir; bilen bilir...

     

    Ben de işte bu yüzden bilmeden tartışmaya dalmayalım diyorum. Diyet ayrıdır köle azadı ayrıdır. Hem köleyi azat hem de diyet ödemek gerekebilir. Dikkat edilsin, ayeti boşuna koymadık oraya.

     

    Bu konuda ısrarınızın nedenini anlamış değilim. Köle azad etmek, işlenen bir suç karşılığında ödenmesi gereken bedellerden biri değil midir? "Ceza" dediğimiz şeyin, aynı zamanda "caydırıcılık" özelliği yok mudur? "Hürriyet" denilen "hak"kın böyle bir duruma alet edilmesi doğru mudur?

     

    ...........

    Köleliği kaldırmaya çalışan bir din, var olan durumun iyiyi doğru yolunu açıyor. Hatta köleliği o kadar zorlaştırıyor ki; köle almak isteyenlere sürekli olarak köle ile efendinin yaşayışlarının birbirine yakın olmasını şart koşuyor. Misafir mi alıyorsunuz köle mi? Köleyi, parçalara ayırmaya varan bir anlayıştan köleyi evlat edinmeye varan bir anlayışa geçen islam. Köle azadını özendiren islam. Köle azadını nerdeyse bir nevi ibadet haline getiren islam. Yine günaha kefaret olarak köle azadını öngören islam. Böylesi bir anlayışın köleliği olması gerekli bir kurum olarak gördüğünü söylemek mümkün mü? Yani ki; hem köle azadını bu kadar önemseyen bir yaratıcı olacak ve hem de kişilerin köle olarak alınmalarını isteyecek.

     

    Neyse; vesselam...sanırım ki kendi adıma söyleyeceğim başka birşey kalmadı...

     

    Yani İslam'ı bilmesek, Kur'an okumasak neredeyse bunlara inandıracaksınız bizi sayın bekir..

     

    "Allah size kendinizden bir misal vermektedir: Size verdiğimiz rızıklarda, emrinizde bulunan kölelerinizin de eşit surette hak sahibi olmalarına razı olur ve birbirinizi saydığınız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız ? Düşünen millete ayetleri böylece uzun uzadıya açıklarız."

     

    Hani İslam'ın kölelere sağladığı ayrıcalık? Resmen ve alenen "Siz nasıl kölelerle eşit olmaya rıza göstermezseniz, ben de kendime ortak çıkılmasına rıza göstermem" demiyor mu? E hani birbirine yakın yaşantıyı şart koşuyordu?

     

    Yapmayın sayın bekir... O kadar da değil...

    • Beğen 2
  18. aklıma türlü türlü altından Yahudi oyunları çıkan senaryolar geliyor.:-)

     

    Evet bana bu işi yapmam için aylık 50.000 Euro ödüyorlar.. Ben fikirlerimi bu paraya kiralıyorum.. Siz 60.000 Euro verin, sizin fikirlerinizi savunayım... Makul bir anlaşma değil mi?

     

    Hangi amaçla hukuki hükümlere köleliğin dahil edildiği soruluyor…

    Burada bir açmaz var. Bunlardan bir tanesi hangi hukuki kaidelerin köleliği barındırdığına ilişkin sorunsaldır. Bu sorununu tam manasıyla cevabını verebilmek için İslam fıkhı konusunda uzman olmak gerekir. Bu ikimizde de yok. Pekiyi tek bir hukuki kaide biliyorsak ne olacak…

     

    Bunun için hiç bir şeyin uzmanı olmaya gerek yok. Bir suç ve bu suça karşılık bir diyet tanımlanmıştır. Amacı köleliği kaldırmak olan hiç bir otorite, insanlar varoldukça işlenecek bir suçun karşılığı olarak köleliği diyet olarak göstermez. Bu, kölelik sisteminin idame ettilmesinde hiç bir sakınca görülmediğinin bir göstergesidir.

     

    Konuya ilişkin ayet budur. Pekiyi bu ayet neyi düzenlemektedir. Taksirle adam öldürmeyi değil mi? Yani; dikkatsizlik, tedbirsizlik, yanlışlıklayı…Pekiyi yanlışlıkla adam öldürmek ağır bir suç mudur? Şu anda dahi bu suçun cezası çok düşük bir cezaya denk gelir. Hani, gelişerek değişmiş uygar anlayış var ya. Pekiyi; İslam hukuku hangi Saikli kölelikle ilgili bir hüküm koymuş. Köle azadını şart koyarken bir nevi köleliği kabul etmiş olmuyor mu? Faizi yasakladığında faizle ilgili realiteyi de kabul etmiş oluyor. Bunlar var. Bunlar var da; kölelik kurumunda basit denebilecek bir suç için köle azat etmeyi şart koşuyor. İslam coğrafyasında kölelik uygulaması var zira savaşlar var ve savaşlarda esir düşenler köle yapılırlar. Bu yanlış uygulamayı İhsan Eliaçık teferruatıyla ortaya koyuyor. Hatta Hz. Ömer’in 100binleri bulan savaş esirlerine ilişkin bir kararı Hz. Ali’ye son olarak sorduğunu ve Hz. Ali’nin hepsini salıver gitsin önerisine binaen saldığını söylüyor. Yani ki; o coğrafyada ve tarihin geri kalan kısmında bu çok yaygın bir uygulama. Ancak, İslam küçük küçük günahlar için dahi köle azat edilmesine dair metinler koyuyor. Bu da islamın köleliği kaldırmaya yönelik çabasını gözler önüne sermelidir.

     

    Yahu peygamberiniz bile veda hutbesinde ;

     

    "Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan köle, Allah'in,

    meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin." demişken, nasıl olur da islam'ın köleliği kaldırmaya yönelik bir çabasından sözedilebilir? Köleliği kaldırmaya çalışan bir dinin peygamberi veda hutbesinde böyle bir laf eder mi?

    • Beğen 3
  19. Sen bugün köleliğin yanlış olduğunu söyliyebilirsin. Ama bunu bugün için söyleyebilirsin. 1400 yıl öncesi için değil. Anlatmak istediğim bu. Çünkü senin bunu söyleyebilmeni sağlayan toplumsal bilincin oluştuğu süreçte köleciliğinde rolü var.

     

    Söylediklerinden şunu anlıyorum sevgili Cyrano(Yanlışım varsa düzelt lütfen);

     

    "İnsanlığın bugünkü değer yargılarını üretmesini sağlayan bilinç düzeyi tarihsel süreç içerisinde gelişmiştir. Bu gelişimin sağlanabilmesi için de kölelik denen kurumun süreç içerisinde yaşanması gerekiyordu. O yüzden de tanrı Kur'an'ın indiği dönemde bilinçli olarak kölelik kurumunun idamesini sağlamıştır."

     

    Şimdi bu ifadeler fikri bir argümandır; ancak desteklenmeye muhtaç bir argümandır. Eğer bu ifadelerini İslam'ın ana kaynaklarından getireceğin argümanlarla destekleyebiliyorsan ne ala.. Ancak destekleyemiyorsan, bu senin kişisel fikrin olarak kalacaktır. Bu durumda bile benim bir kaç itirazım olacak:

     

    * Bahsettiğin durum tanrı için bir yöntemdir. Yani tanrı, muhatap olduğu toplumların bilinç düzeylerine göre hitap etmekte,onları süreç içerisinde kendi hallerine bırakmaktadır. Oysa ki biz Kur'an'da böyle bir yönteme rastlamıyoruz; bilakis tanrının insanlara pek çok yönlendirmede bulunduğunu görüyoruz. Üstelik tanrı bu yönlendirmelerde bulunurken de bunların en doğrusu olduğu iddiasıyla yapıyor.

     

    * İfade ettiğin durum, din felsefi açısından "sakat" diye tabir edebileceğimiz bir argümandır. Zira tanrının insanlara yeni bir din gönderme nedeniyle taban tabana zıttır. Aksi olsaydı tanrı "benim kurallarıma göre yaşayacaksınız" demezdi. Örneğin o dönem kölelik neden tanrının umurunda değildir de, eşcinsellik önemlidir? Tanrı neden eşcinselliği insanlığın bilinçsel süreci içerisine bırakmamıştır da, köleliği bırakmıştır?

     

    Soruları çoğaltmak mümkün.. Ancak anlatmak istediğimi göstermek bakımından şimdilik bu kadarı yeterli olacaktır.

    • Beğen 4
  20. Şimdi sevgili yam_yam, altınız çizdiğim ifadeler birer değer yargısı. Son 200-250 yılın değer yargıları. Bu tarihlere kadar insanlara ne bileyim ekmek almak için para vermek, hırsızlık yaptığın için cezalandırılmak kadar normal gelen bir kurum olan kölelikle ilgili son 250 yılda değişen değer yargıları. Bundan yüzyıllar sonra bize son derece normal gelen bazışeylerde o çağın insanları için bu şekilde değerlerlendirilecektir. Belki hike arkadaşımızın dediği gibi özel mülkiyet, belki hapis cezası, belki ücret karşılığında çalıştırılmak. Belki tehlikeli bir suçluyu engellemek için öldürmek. Belki devletin zorla vergi toplaması. Bilemeyiz.Peki sen şimdi "tanrı" yı neyle yargılıyor ve neyle suçluyorsun ? Bugünün değer yargıları ile kabul edilemez bir bulduğumuz bir kurumun varlığına müsade ettiği için mi ? Açıkçası ben "niye krallığı yasaklayıp parlamentor demokrasiyi getirmedi" diye suçlamaktan farklı görmüyorum bunu.

     

    Sevgili Cyrano;

     

    Kur'an, "Biz dünyayı oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık" der.

     

    Kur'an'a göre Dünya, insanların imtihanı için yaratılmıştır ve nesiller boyunca da tanrı kendi dinini peygamberler aracılığıyla empoze etmeye çalışmıştır. Bu din yalnızca iman ve ibadetten ibaret değildir. Tanrı, kendi değer yargılarını da ifşa etmiş ve toplumsal yaşamın bu değer yargılarına göre düzenlenmesini istemiştir.

     

    Biz bugün köleliğin doğru bir değer yargısı olmadığını biliyoruz. Öyleyse bunu tanrının da bilmesi gerekirdi. İslam'a göre insanların tanrıdan görece daha iyi değer yargılarına sahip olması beklenemez. Öyleyse kendi değer yargılarına göre toplum düzeni isteyen tanrı, konu kölelik olduğunda neden bu değer yargısını köleliğin legalliği üzerine kurmuştur. Cinayet bir suçtur çünkü kişinin yaşam hakkının elinden alınmasıdır. Kur'an'da bunu böyle söylemiştir. Peki kişinin yaşam hakkının elinden alınması suçtur da, kişinin hürriyetinin elinden alınmasının legalliğini hangi değer yargısı ile açıklayacağız?

     

    Kişinin malını çalmak suçtur da, hürriyetini çalmak neden suç değildir.

     

    Bu bir tek şeyi gösterir;

     

    Tanrının değer yargıları yalnızca ve yalnızca muhatap olduğu toplumun değer yargıları kadardır. Bu da kutsal kitapların anlattığı gibi bir tanrının olmadığını ve dinlerin kendini peygamber olarak tanıtan kişiler tarafından oluşturulduğunun bariz göstergesidir. Aksi olsaydı, tanrının 1400 yıl önceki değer yargıları benim bugünkü değer yargılarımdan daha düşük seviyede olmazdı..

    • Beğen 4
  21. Üstteki makaleyi pek enteresan bulduğumu söyleyemeyeceğim.. Zira bizim için alışılagelmiş bir durumdur bu. Teistler dinlerine ya da peygamberlerine yakıştıramadıkları bir durumla karşılaştıklarında, hayal güçlerini de kullanarak değme senaristlere taş çıkartacak derecede kurgularla karşımıza çıkabiliyorlar.

     

    Bahsi geçen makalede de, İslam'ın üzerine hiç de vazife olarak görmediği köleliğin kaldırılması hususunun, varılmak istenen noktaya odaklı, yüksek hayal gücü sosuyla servis edilmiş ayet yorumlarını görüyoruz.

     

    İslam köleliği kaldırmak istedi mi?

     

    Buna "evet" diye yanıt verenler lütfen aşağıdaki sorularıma da bir yanıt bulmaya çalışsınlar..

     

    * Köleliği kaldırmak isteyen islam, hangi amaçla hukuki hükümlere köleliği dahil etmiştir? Cinayet bir suçtur ve muhtemelen insanlık varoldukça işlenmeye devam edecek bir suçtur. Köleliği kaldırmaya çalışan ne tür bir tanrı bu suçun karşılığı olarak köle azad etmeyi diyet olarak gösterir? Köleliğin suç karşılığında ödenecek bir diyet olarak gösterilmesi bile, köleliğin kaldırılmak istenmdiği iddiasını çürüten başlı başına bir kanıttır.

     

    * Köleliği aşamalı olarak kaldırmak istiyorsanız eğer, köle edinimini sınırlamanız gerekir. Ama biz Kur'an'da köle edinmeyi sınırlayıcı bırakın bir ayeti, imâya bile rastlamıyoruz. Köle edinimini sınırlandırmadığınız sürece köleliğin kaldırılmaya çalışıldığına ilişkin bir iddiada bulunabilir misiniz?. Zira köle edinmek legaldir.

     

    * Köle ekonomik bir değerdir. Kur'an'da köle azad edilmesini salık veren ayetlere baktığınız zaman da kölenin bu ekonomik değerine atıfta bulunulduğunu görürsünüz. Örneğin köle azad etmenin on fakiri doyurmak ya da giydirmekle aynı diyet içerisinde sayıldığını görüyoruz. Buna gücü yetmeyenlerin üç gün oruç tutabilecekleri söyleniyor. "Gücü yetmek"ten kasıt elbette ekonomik durumdur. Yani burada amaç bir kölenin hürriyetinden ziyade, işlediğiniz bir suça karşılık size ekonomik bir diyet ödettirerek bu suçu işlemekten sizi alıkoymak değil midir?

    • Beğen 5
  22. Bir tanrı düşünün ki, toplumlara nesiller boyunca kendi kurallarını dikte ettirerek toplumsal hayatı düzenlemeye çalışsın.

     

    Diğer taraftan da bir tanrı düşünün ki,insanlığın gelişimini kendi haline bıraksın, yanlışlarını görmezden gelsin ve ortaya koyduğu hükümlerle bu yanlışların idame edilmesini sağlasın.

     

    Şimdi İslam'da görülen kölelik konusunu, insanlığın gelişim aşamasına bağlı olarak olağan görenler bu iki durumu karşılaştırsınlar. Sizce de birbirine zıt değil mi? Yani tanrı bir din gönderecek ve toplumsal hayatın kendi kurallarına göre işlemesi için pek çok konuda açık hükümler koyacak, ancak diğer taraftan toplumsal hayatın bir parçası olan köleleri görmezden gelecek.

     

    Burada insanın toplumsal gelişimi bir mazeret değildir. Zira tanrı yöntem olarak insanların toplumsal gelişimini insanlara bırakmamıştır. Yani "bana iman edin, ibadet olarak da şunları şunları yapın, sonra ne haliniz varsa görün" dememiştir. Toplum hayatını düzenleyici açık ve net hükümler getirmiştir. İşte bu noktada da bir tanrıdan beklenen, insanlık onuruyla bağdaşmayan, insanlığı aşağılayan bir kurum olan kölelik kurumunu kaldırarak bu kurumun kaldırılmasıyla meydana gelecek olumsuzluklar için insanlara almaları gereken tedbirleri sıralamaktır. Yoksa tanrı buna kâdir değil midir?

     

    Tanrı inancı olanlar elbette "buna gücü yeter" diyecektir. Öyleyse tanrı, bilinçli olarak bu kurumun devam etmesini istemiştir. Peki tanrı neden kendince yanlış gördüğü bazı toplumsal konularda düzenleyici kurallar getirirken, bazılarını görmezden gelmiştir? Tanrının "son kitabım" dediği bir kurallar bütününde kocamaaaaaaaan bir yanlışlığın yüzyıllar boyunca sürdürülmesine göz yumacak lüksü olabilir mi?

     

    İşte konunun can alıcı noktası budur. İnsanlık fikri gelişimini tarihsel süreç içerisinde kendisi geliştirdiyse, demek ki tanrının burada bir rolü yoktur. Yani tanrı olmasaydı da (ki bence yoktur) insanlık bugünden farklı olmayacaktı. Peki öyleyse tanrı, bir takım şeyleri insanlığın fikri gelişimine bağlı olarak göz yumacaksa, neden "indirdiğim ile hükmedin" diyerek toplumsal yaşama burnunu sokmuştur? Tanrının indirdiği hükümler en doğrusuysa, kölelik denen garabet nedir? Yok köleliği kaldırmayacaksan, diğer konularda insanların işine niye burnunu sokuyorsun? Evlatlığının karısıyla evlenilebilirlik, kölelikten daha mı önemlidir?

     

    Altını çizerek bir kere daha belirtmek istiyorum:

     

    İnsanlığın içinde bulunduğu toplumsal durum bir tanrı için mazeret olamaz. "İndirdiğim ile hükmedin" diyeceksen, indirdiğin hükümler bir tanrıdan beklenecek seviyede olmalıdır. "İçki içmeyin" demek ilahi bir hüküm değildir; ilahi hüküm, "köleliği kaldırın, oluşacak boşluğu da şununla doldurun" dur..

    • Beğen 5
  23. Bak Allah' ın varlığına inanmayan bilim adamlarından konuya açıklık getirelim istersen.. Senin biraz eğitime ihtiyacın var..

     

    Belli ki H.Y ve şürekası seni iyi eğitmişler, bayağı evcilleşmişsin..

     

    Arkadaşım bu işler senden yapmanı istedikleri gibi terlik getirmeye benzemez.. Biz onbinlerce sayfa kitabı, içeriği hakkında hiç bir malumatı olmayan "copy-paste" cilerle aşık atalım diye okumadık. Gidersin, doğru kaynaklardan doğru bilgileri alırsın, sonra da gelir burada paylaşırsın. Yine de "tanrı vardır" dersen, biz de sana karşıt argümanlarımızı sunarız. Ama "Kendi bilgi ve niteliklerini veya mallarını överek karşısındakini kandırdığı, dolandırdığı" defalarca ifşa edilmiş birinin uydurmalarıyla gelenlere ayıracak zamanımız yok artık.

    • Beğen 4
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.