Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

İNTERLOCK

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İNTERLOCK tarafından postalanan herşey

  1. simin-simin.. medem ki senin böylesi bi yönün daha var.. kullansana.. hani derler ya; "bazılarının özeline/beynine girmenin yolu.. mide'den geçer.." artık ne anlayacaksak bu sözden.. ne yani; "bazılarının kafası çalışmaz.. eblehtir.. midesini kontrol et.. çek götür.." gibi mi? neyse.. ellerine sağlık..
  2. İNTERLOCK şurada cevap verdi: Radya başlık Felsefe
    .. Allah: "Yeryüzüne bir halife gönderdim." (Sûre:2 , Ayet: 28) buyuruyor. Her ne kadar bu, görünüşte yeryüzünün halifesi olsa da hakikatte gök yüzünün de halifesidir. Onun su ve çamurdan ibaret olan görünüşü yere mensup olanların kıblesi ve onun nakışsız olan cemâli, canı ve gönlü semâya mensup olanların halifesi olur. Bu yüzden göğe mensup olan meleklere: "Âdeme secde ediniz." (Sûre: 2, Âyet: 32) emri geldi ve Bütün melekler secde ettiler. (Sûre: 15, Âyet:30) buyrulduğu gibi bütün melekler emre itaat ve kendi halife ve öncülerine secde ettiler. Şeyh, yer ve gök yüzünde Allah'ın halifesi olur. Yeryüzüne mensup olanların ona tâbi ve mahkûm olması nasıl farz ise, semaya mensup olanlar için de aynen böyledir. Bu suretle yeryüzünde şeyhin ve Allah'ın halifesinin vücudu ile yanlış, haktan; eğri, doğrudan; kötü, iyiden; yakınlar, uzak olanlardan; tortu, saftan; kalp, nakitten; yar, ağyardan ayrıldı. Bundan evvel, bedir gibi olan şeyhin yokluğu sebebiyle hasıl olan bir gece karanlığı içinde her şey, bir­birinin aynı görünüyordu ve güzel ile çirkin beraberdi. Bir bedir gibi olan şeyhin vücudu ile bütün gizli ve örtülü olan şeyler zahir oldu. Beyit: Evliyanın güneşi doğunca: "Ey karışık olan şey uzaklaş ve sâf olan, gel!" dedi. Ebubekir Sıddık, Ebucehil'den; gökyüzünde de melek, İblis'ten üstün oldu. O âlem ve bu âlem, Hakkın halifesi olan şeyhin vücudu ile süslendi ve onarıldı. Hakikatte bunların hepsi Allah'ın işidir. Çünkü bedir, nura Hakkın güneşi sayesinde maliktir. Allah, şeyh suretinde Allahlık ediyor. Bazan doğrudan doğruya, bazan vasıta ile. Allah daha iyi ve daha doğru bilir. ..
  3. .. Ey Gökyüzü'nün Elçisi Sen usananlara bakma, atını sıçratadur, oynatadur! Ne mutludur o Türk ki savaşa girişir, dayanır atını ateşlerle dolu hendeğe bile sürer, ateşler dolu hendekten bile sıçratır. Atını öyle sürer, öyle şahlandırır ki gökyüzüne çıkmaya kalkışır. Ne kimseyi görür, ne kimsenin hasetine bakar. Her şeyden gözünü yummuştur; ateş gibi kuruyu da yakmıştır, yaşı da. Yaptığı işten bir pişmanlık duyar ve bu pişmanlık ona bir ayıp olursa o, önce pişmanlığa ateş salar, yakıp-yandırır. Zaten adam, bir işte ayak diredi mi, hiç yoktan pişmanlık meydana gelmez ki! ..
  4. .. HAYAT VE YAŞAM ÜZERİNE.. Maharaj: Bir insanın bir şey yapıyor ya da yapmıyor gibi görünmesi çoğu zaman yanıltıcıdır. Görünürdeki uyuşukluk hali sadece kuvvet toplamakta olmasından kaynaklanabilir. Bu nedenle davranışlarımızın nedenleri çok süptil (subtle/anlaşılması zor) dir. Suçlamak, hatta övmekte acele etmemek gerekir. Unutmayın ki Yoga; İç Varlığın/Vyakta, Dış Varlık/Vyakti üzerinde işlem yapmasıdır. Dış Varlık her ne yapmaktaysa, bu İç Varlıktan gelen tesire verilen karşılıktır yalnızca. Soran: Yine de Dış Varlığın yardımı olur. Maharaj: Ne kadar ve ne şekilde yardım edebilir? Onun beden üzerinde belli ölçüde kontrolu vardır ve onun duruşunu, solunumunu düzeltebilir. Düşünceler, duygular üzerindeki hakimiyeti ise pek azdır, çünkü kendisi ZİHNÎ dir. Ancak içsel olan dışsal olanı yönetebilir. Dıştakinin itaat etmesi akıllıca olur. Soran: İnsanın ruhsal gelişiminden nihaî olarak İç Varlık sorumlu ise, Dış Varlığa neden dolayı öğüt ve cesaret veriliyor? Maharaj: Dış Varlık sessiz, sakin ve arzudan, korkudan uzak kalarak yardım edebilir. Farkına varmış olmalısınız ki Dış Varlığa verilen bütün öğütler negatif şekildedir: "Yapma, son ver, yapmaktan sakın, terk et, vazgeç, feda et, teslim ol ya da yanlışın yanlışlığını gör." Hatta gerçek hakkında verilmiş o küçük tarif bile inkâr şeklindedir "O mudur? değildir.. Bu mudur? değildir.." gibi/Neti-Neti. Bütün pozitifler İç Varlığa aittirler. Bütün mutlakların da gerçeğe ait oluşları gibi. Soran: Günlük deneyimlerde İç ile Dış Varlığı birbirinden nasıl ayırd edebileceğiz? Maharaj: İç Varlık, İlhamın kaynağıdır. Dış ise, bellek ile hareket eder. Kaynağın başlangıcı bulunamaz. Tüm bellek ise bir yerde başlar. Böylece, Dış daima belirlenir ve saptanır. Oysa ki İç, sözcükler ile tutulamaz. Öğrencilerin hatası, İç Varlığı elle tutulabilir bir obje olarak hayâl etmeleri, algılanabilir olan her şeyin geçici olduğu ve o yüzden de gerçeklikten yoksun olduğunu unutmalarıdır. Ancak idraki mümkün kılan gerçektir; Ona, " HAYAT ya da BRAHMAN", her ne derseniz deyin. Soran: HAYAT, kendisini ifade etmek için bir bedene sahip olmak zorunda mıdır? Maharaj: BEDEN; YAŞAMIN PEŞİNDEDİR. HAYAT; BEDENE GEREKSİNİM DUYMAZ. BEDEN' DİR HAYATA MUHTAC OLAN.. Söyleşiler 22. Bölüm Sri Nisargadatta MAHARAJ ** Avyakta: Tezahür etmemiş: Tüm duyguların ve deneyimlerin ötesi. Belirsiz. Beden/sureti olmayan. Anlaşılamaz. Meknuz/ Kenz: Gömülü, Define, Örtülü, Gizli. Vyakta: Tezahür halindeki madde. Tekâmül etmiş doğa/Mesh edilmiş olan ürün. Vyakti: Bireysellik. Singular/Individual. Vyaktivita: Persona/Kişilik/Maskeli Kişilik. Character, Identity Neti, Neti: -O değil, bu değil. -Ebedi ve nihai gerçeğe ulaşmak maksadı ile, dünyayı oluşturan bütün isimlerin ve formların/ nama-rupa, sürekli, adım adım ilerleyen ted ve inkârı şeklindeki çözümsel süreç. -Abstraction: -Gerçekte ayrılamaz olanı düşüncede ayırma eylemi. (Ör: Biçimi, rengi, boyutları özdekten ayırıp düşünme.) -Geneli ve öz olanı arınmış bir biçimde elde etmek için özle ilgili olmayanı bir yana bırakma. -Bir tasarımın ya da bir kavramın nitelik ve bağıntı gibi öğelerini göz önüne almayarak dikkati doğrudan doğruya kavrama çeken düşünme eylemi. (Ör: Üçgen kavramında; üçgenin büyük, küçük, eşkenarlı ya da dik açılı oluşunu göz önüne almamak gibi.) ..
  5. DEDEKTÖRÜMÜ UYDURDUM MODAYA.. rafine bir metropolitandır thebes a-kılpayı sokakları taştan örgütlü heliosun veledi örümceğe binmiş sekiz-sadık atı çekti onu götürdü remarque pasajında galerilerdeydim bir kelâm vardı aklıma düştü neden? "bakteri kolonisinin saldırısına uğrar emporium'dan ekmek almaya giden" "les objets dans le mur de la galerie oh! battu tous les vaches remarqué" mütercime kodeste detaylara daldı kötü bi-şey olsun istememişti ama spesifik hatıralara girdi orada kaldı ördek-vadeli çok süper marketteyim pike zambullida men dakka dukka şıkşıklar uçuştuğu i'la merhaledeyim where zambulli men dakka dukka ..
  6. UPANISHAD / SİLUETLERİN KİTABI "Kişi rüyalar âlemide iken, varlığının özündeki KENDİLİĞİNDEN NURANİ VARLIK, bedeni uykuya sokar; bununla beraber kendisi daima uyanık kalır ve kendi ışığı ile zihnin üzerinde bırakılmış olan izlenimleri seyreder. Ondan sonra Atman/Main Head kendisini tekrar duyu organlarının şuuruyla hüviyetlendirerek, bedenin uyanmasına sebeb olur. "Kişi rüyalar âleminde iken, içte/enfüs'te bulunan KENDİLİĞİNDEN NURANİ ÖLÜMSÜZ VARLIK, hayat kuvveti vasıtası ile bedenin canlılığını muhafaza eder. Lâkin aynı zamanda kendisi bedenin dışına/afak'a gider. Tanrı, istediği yere gider." (Seyr-i Enfüsî ve Seyr-i Âfâkî) "KENDİLİĞİNDEN NURANİ VARLIK, rüyalar âleminde, aşağı/dünyasal ve yüksek/ilâhi derecelerde bir çok şekillere bürünür ve hâllere girer. Bir kadınla sevişen, arkadaşları arasında gülüşen veya korku dolu durumlarla karşılaşan kişi olarak görünür." "Herkes, bütün bu olayların farkındadır; ancak bu olayları yaşayan varlığı/atman hiç kimse göremez.." BRİHADARANYAKA UPANISHAD ** ** "Bu Atman benim kalbinin derinliklerindedir. Bir pirinç veya arpa tanesi ya da hardal çekirdeği kadar küçüktür. Kalbimin derinliklerindeki bu Atman dünyadan, gökyüzünden, göklerden ve bütün dünyalardan daha büyüktür. Bütün hareketler, istekler, korkular, tatlar ondadır. Kendi içini kapsayan her şeyi tutan odur; o konuşmaz, hiçbir şeyi dert etmez; bu kalbimin derinliklerindeki Atman, Brahman’dır. Bu yaşamdan ayrıldığım zaman onunla birleşeceğim." CHANDOGYA UPANISHAD ..
  7. İNTERLOCK şurada bir blog başlığı gönderdi: İNTERLOCK's Blog
    sürdürdüğüm rutin yaşam doppelganger bir şehir yaşamıydı umursamaksızın neler getireceğini sürekli duygularımı yaratıyor ve orada ruh-eşimi arıyordum proposal! haydi.. bitsin eski yaşantılar aşalım haydi.. yeni yaratılarda rastlaşalım haydi.. siz de gelin katılın davetimize haydi.. siz de gelin katılın şölenimize bu toplumsal bir ipnotik durum bütünüyle ironik bir yaşamdı ve her ufak şey bir giz taşıyordu vazgeçebilirdim.. ya da sürdürebilirdim.. proposal! canımsın sen.. canım! aldırma bu şehre ve sürerek giden olaylara hepsini biz kotarıyoruz kişisel fırın ve mutfağımızda yemin ederim! her an her sokakta aşkımı arıyorum bu şehirde kalbim için yaşıyorum sen yürüyüşte iken bu günlerde ben belki civarında bir köşede olabilir ki değer gözlerimiz birbirine sen hep biyerlerdeydin sevgilim ve ben de hep o biyerlerde aradık birbirimizi sezilerimizle ve biliyorum ki işte o an sevgilim o ilk gözgöze geldiğimiz an aşkın yaratıcı gücüyle sadık bir rüyada buluşacağız seninle
  8. ahh. ahhh.. kavuşayım yarime...
  9. .. dün-köşesindeyim bekliyorum bi buket elimde duygu bahçesinden gözucu saat dışı çiçekleri karizmatik hem gündelikçi sharon'a tekbacak üzerinden hassas mizanpajlar kurmaktayım her ne kadar engelliyemiyorsam da musallat böceklerin düzenlerini közlemekteyim bu yoldan kirliklerini kriz sezonundan bu yana; dem-incesinde döndüm köşeyi ışıma övgüsünü kuytuda bırakarak ve duraksamadan ve orijinal ve pek içim rahat kıymalı temcit pilavı yemeğe rastgele lokantasına gidiyorum elveda sharon baby ben carol'a müstakil üslûp yüzmeye gidiyorum ..
  10. .. dün-köşesindeyim bekliyorum bi buket elimde duygu bahçesinden gözucu saat dışı çiçekleri karizmatik hem gündelikçi sharon'a tekbacak üzerinden hassas mizanpajlar kurmaktayım her ne kadar engelliyemiyorsam da musallat böceklerin düzenlerini közlemekteyim bu yoldan kirliklerini kriz sezonundan bu yana; dem-incesinde döndüm köşeyi ışıma övgüsünü kuytuda bırakarak ve duraksamadan ve orijinal ve pek içim rahat kıymalı temcit pilavı yemeğe rastgele lokantasına gidiyorum elveda sharon baby ben carol'a müstakil üslûp yüzmeye gidiyorum
  11. .. EN'AM: 6 115: Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi işiten, en iyi bilendir O. 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar. 117: Kendi yolundan kimin saptığını en iyi senin Rabbin bilir. Hidayete ermiş olanları en iyi bilen de O'dur. 118: O halde, O'nun ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yiyin. 119: Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Zorda kalışınız dışında üzerinize haram kıldığını bizzat kendisi size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Hiç kuşkusuz, seni Rabbin sınır tanımaz azgınları çok iyi bilmektedir. 121: Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz, kesinlikle müşrikler oldunuz demektir. 123: Biz bu şekide her kentte/medeniyette kodamanları, o kent ve medeniyetin suçluları yaptık ki, orada oyunlar tezgâhlayıp tuzaklar kursunlar. Aslında onlar öz benliklerinden başkasına oyun oynamıyorlar ama farkında değillir. 138: Kendi kuruntularına uygun olarak şöyle dediler: "Şunlar, dokunulmaz hayvanlar ve ekinlerdir. Bizim dilediğimizden başkası yiyemez bunları." Hayvanlar var, sırtlarına binmek yasaklanmıştır; hayvanlar var, Allah'a iftira yüzünden üzerlerine Allah'ın adını anmıyorlar. Allah onları üretmekte oldukları iftiralar yüzünden cezalandıracaktır. 145: De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir murdar." Iztırar haline düşen, başkasının hakkına dokunmamak, zorunluluk sınırını da aşmamak şartıyla bunlardan yiyebilir Çünkü senin Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. 148: Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz." 150 : Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar MAİDE: 5/44 Sana soruyorlar, onlar için helal kılınan ne? Şöyle söyle: "Sizin için bütün temiz nimetler helal kılınmıştır. Eğittiğiniz avcı kuşların tuttukları ile eğittiğiniz av köpeklerinin tuttukları da size helal kılındı. Siz bu hayvanlara, Allah'ın size öğrettiklerinden öğretiyorsunuz. O halde onların sizin için tuttuklarından da yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın. Allah'tan sakının! Allah gerçekten hesabı çok çabuk görür." MAİDE: 5/87 Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez. MÜLK: 67/15 O, yeri sizin için boyun eğer yaptı. Haydi, onun omuzlarında yürüyün ve Allah'ın rızıklarından yiyin. Dönüş O'nadır. A’RAF:7/32 De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı süsü, güzel, temiz ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında onlar, inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindir onlar." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz. YUNUS: 10/59 De ki: "Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?" HARAM: BAKARA: 2/173 Allah size; ölüyü (meyte/leş), kanı (dem), domuz etini (hınzîr), Allah'tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Ama zorda kalanın, haddi aşmadan, şuna-buna haksızlık ve tecavüze gitmeden yemesinde kendisi için günah yoktur. Allah çok affedici, çok merhametlidir. MÂİDE: 5/3 Şunlar size haram kılınmıştır: -Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, -ölü, kan, domuz eti, -üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canavar tarafından yırtılmış olup da canı üzerinde iken kesmedikleriniz -dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar, -bir de fal oklarıyla/ar-row kısmet paylaşmanız.. Bütün bunlar birer fisk'tir/bulaşma/yapışma/leke/smear. Kâfirler bugün dininizden ümitlerini kestiler/ dininizi söndürebilmekten ümidlerini kestiler, Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı/Allah'a teslim olmayı murad ettim. Şu da var ki; Her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelip ve çaresiz kalıp günaha kaçmak maksadı olmaksızın/meyl etmeden/nefsine yenilerek aşırıya kaçmadan onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir. NAHL: 16/115 O size ancak şunları haram kılmıştır: Ölü/hayvan/leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen hayvan. Bununla birlikte, zorda kalan, başkasının hakkına tecavüz etmemek, sınırı da aşmamak şartıyla bunlardan yerse, Allah bağışlayacak, merhamet edecektir. O'nun itibarı ve kredisi ve etki alanı geniştir. ..
  12. .. GERÇEK; BEN ve BENİM FİKRİ DEĞİLDİR.. Konuşmak benim hobim değildir. Benim konuşup konuşmamam, içinde bulunulan durumun bir kısmıdır ve bu bana bağlı değildir. Konuşmamı gerektiren bir durum ortaya çıktığında, konuştuğumu işitirim. Benim için hepsi birdir. Konuşsam da konuşmasam da oluş halinin ışığı ve sevgisi bundan etkilenmez, onlar benim kontrolum altında değildirler. Onlar vardır ve onların varlığını bilirim. Bir sevinçli farkındalık hali vardır ama bir sevinçli kimse yoktur. Elbette bir kimlik duygusu vardır, fakat o anıların bıraktığı izlerden oluşmuş bir kimliktir. Aynen, sabit duran perde üzerinde ard arda gelen görüntülerin kimliği gibi. Işık ve perde olmazsa, film de olamaz. Filmin perde üzerinde bir ışık oyunu olduğunu bilmek, filmin gerçek olduğu fikrinden kurtuluşu sağlar. Bütün yapmanız gereken, sizin öz varlığınızı sevdiğinizi ve öz varlığınızın da sizi sevdiğini anlamanızdır. "Ben-im/Iam That/Var olanım" duygusu da her ikiniz arasındaki bağlantı halkası ve görünüşteki farklılığa rağmen aynılık/denklik/representative işaretidir. "Ben-im" duygusuna, iç-dış, gerçek-görüntü arasındaki sevgi işareti olarak bakın. Nasıl ki rüyada size "Ben rüya gördüm" diyebilmenize olanak veren "Ben" duygusu dışında her şey farklı ise, "Ben-im" duygusu da sizin "Ben yeniden kendimim" diyebilmenize olanak verir. Ben bir şey yapmam ve bana bir şey yapılmaz. Ben neysem o'yum ve beni hiçbir şey etkileyemez. Ben her şeye bağlı, tabi gibi görünürüm, ama aslında her şey bana tabi, bana bağlıdır. Söyleşiler 77. Bölüm Sri Nisargadatta MAHARAJI ..
  13. .. Hiç görme, işitmeye benzer mi? Övme, akıl kulağı için bir tasvirdir. Fakat suret, bil ki gözün harcıdır, kulağın değil. Birisi, bilir bir adama sordu: "A sözü güzel er, hak nedir, bâtıl ne?" O Er, adamın kulağını tutup bu bâtıldır dedi. Gözse haktır onun her şeye yakîni vardır. O, yani duymak, buna nispetle bâtıldır emin kişi! Sözlerin çoğu da nisbetten ibarettir. Yarasa güneşten gizlenir, perde ardına girerse, güneşin hayalinden gizlenmiş değildir. Korku, ona bir hayal verir. İşte o hayal, onu karanlığa çeker. Nur hayali, onu korkutur da karanlık gecelere sarılmasına sebep olur. Sen, düşmanın hayali ve tasavvuru yüzünden sevgiliye ve dosta sarılmışsındır. Ey Musa! Sana keşfedilen tecelli nurları, dağa vurdu. Fakat o hayaller kuran dağ, senin hakikatinin ziyasına tahammül edemedi. Kendine gel de hayaline kabiliyetim var diye gururlanma, bu yoldan hakikate ulaşacağını umma. Savaş hayalinden kimse korkmaz. Savaştan önce yiğitlik yoktur; bunu bil, kâfi. Puşt da, savaş hayaline kapılır, aklından Rüstemler gibi yiğitlikler geçirir. Hamam duvarına yapılan Rüstem resmine her ham kişi saldırabilir. Fakat duymadan meydana gelen bu hayal, göz önüne geldi mi puşt kim oluyor? Rüstem bile âciz kalır. Çalış da o duyduğun şeyi gör. Bâtıl olan hak olsun. Ondan sonra kulağın, göz tabiatını kazanır. Bir yün yumağı gibi olan kulakların, göz kesilir. Hattâ bütün bedenin aynaya döner. Her tarafın göz ve gönül haline gelir. Kulak, bir hayal meydana getirir, o hayal de O güzelliğin vuslatına miyancıdır. Çalış, bu hayal çoğalsın da miyancı olan bu hayal, Mecnun'a kılavuzluk etsin. MESNEVÎ 5 Cild: 3905-3925 ..
  14. İNTERLOCK şurada cevap verdi: Radya başlık Felsefe
    .. Attığın vakit sen atmadın; lâkin onu Allah attı. (Sûre: 8, Âyet: 17) Beyit: Onlar kendi varlıklarından fâni ve dost ile bakîdirler. Bu ne garip şeydir ki onlar hem varlar, hem yoklar. Eğer sen onlardan bir ses işitirsen o ses, onların suretine girmiş olan başka birisinindir. Çünkü onlar kalmamışlardır ve yok olmuşlardır. Nitekim bir duvardan ses işittiğin zaman nasıl hayrete düşersen ve bu hal sende ne gibi bir değişiklik yaparsa, evliyadan bir söz işittiğin vakit de böyle olman, yani o sesi duvardan bilmemekliğin gerekir. Meselâ; bir adamı cin çarptığı zaman muhtelif dillerle konuşur. Halbuki o adam, bu hale tutulmadan evvel, bu dilleri bilmez ve anlamazdı. Meselâ; Arapça konuşur, Kur'an'ı hiç okumamış, ezberlememiş olduğu halde Kur'an okur. Bunu görenler sözleri onun değil, perinin söylediğine inanırlar. Bunun gibi, bir adam çok şarap içmiş olsa, serhoşluk halinde ve kendinden haberi olmadığı arada durmadan bir çok şeyler söyler; akıllılar: "Ondan bilmeyiniz, çünkü o söylemiyor, şarap söylüyor." derler. Zira peri ve şarapta öyle bir kuvvet vardır ki bunlar insanı kendi aletleri yaparlar ve onun suretinde söz söylerler. Fakat o söz, insanın sözü olmaz. Onların sözü olur. Böyle olduğu halde insanın, perinin, yerin, göğün, arşın, kürsînin, yaratıklar ve gerçeklerin yaratıcısı olan Allah'a, bir insanı kendi âleti yapması ve kendi sözünü ona söyletmesi niçin lâyık olmasın? İnsan ortada yoktur ve söylediği şeyde de hiçbir dahli olamaz. Muhakkak ki sözler Allah'ın sözleri olur. ..
  15. sertifikasız ve anlamsız bir dekor önünde sahnedeyim çıplak süssüz keza girdiğim kapıyı da kaybettim tutulmanın sonu nerede bilmiyorum ancak ılımlı olmaya çalışıyorum bam-telime basılmakta çevremi örgütlemiş olan anatema etrafında birleşmiş figüranlar tarafından yep! projeksiyon devam etsin sana seni seviyorum diyorum sen reaksiyon ver turneye çık diyorsun operasyonun kobayı neydi ki perform rolünü bana veriyorsun? teessüf ettim zabta geçsin! ..
  16. .. ADAK - NEZİR - KADE - İMGELEM: Brahmanoğlu Vajasrabasa, öldükten sonra cennete gidebilmek ümidiyle Tanrı Brahman'a çeşit çeşit adaklarda bulunurdu. Ancak, adadığı kurbanları yaşlı, kör, topal işine yaramayan davarlar arasından seçerdi. Kutsal metinler ile öğretilmiş hakikatin idrakine ulaşmış olan oğlu Nachiketa, babasının cimriliğini görerek kendi kendine şöyle düşündü: "Böyle değersiz adaklarla Brahman'ın cennetine ulaşmak isteyen bir insan, muhakkak ki, mutlak karanlığa mahkûm bir kimsedir." KATHA UPANISHAD ** MYTHOS: BİR EFSANE PROMETHEUS: "ÖNCEDEN GÖREN ZEKÂ VE ATEŞ TANRISI" Titan Iapetos'un oğlu Prometheus, ölümlülerden yana olur ve bundan böyle tanrıların yiyeceği ile insanların yiyeceğini belirlemek için çok büyük bir öküzü kurban eder. Kurban ettiği öküzü iki bölüme ayırır: Bir yanda hayvanın eti, iliği ve sakatatı; bunların üzerine tiksinti veren görüngülerle hayvanın derisini örter. Diğer yanda, kalın bir yağ tabakası altında eti sıyrılmış kemikler.. Zeus'tan payını seçmesini ister, diğer pay ise insanların olacaktır. Zeus kendini iştah verici yağa kaptırır ancak kemikler ile karşılaşınca da Prometheus'a karşı derin bir öfke ve kin duyar. Bundan sonra ondan, türlü yollar ve biçimlerde intikamını alacaktır. ** TEVRAT: TEKVİN Bab: 4/1-5 1- Ve Âdem karısı Havva'yı bildi; ve o gebe kalıp Kain'i doğurdu; "Rabb'in yardımı ile bir adam kazandım," dedi. 2- Ve yine kardeşi Habil'i doğurdu. Ve Habil koyun çobanı oldu. 3- Ve Kain, günler geçtikten sonra, toprağın semeresinden Rabbe takdime getirdi. 4- Ve Habil, kendisi de sürünün ilk doğanlarından ve yağlarından getirdi. Ve Rabb Habil'e ve onun takdimesine baktı; 5- Fakat Kain'e ve onun takdimesine bakmadı! ** KUR'AN: MÂİDE 5 : 27 Onlara Âdem'in iki oğlunun haberlerini oku. Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti, ötekinden kabul edilmemişti. KUR'AN: BAKARA 2 : 267-270 Hayır olarak harcadığınız, ADAK olarak adadığınız herşeyi, Allah mutlaka bilir. Zalimlerin yardımcıları olmayacaktır. Ey iman sahipleri! Kazandıklarınız ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis, bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah ganî'dir; hamîdir. ..
  17. İNTERLOCK şurada yorum gönderdi İNTERLOCK'nın blog başlığı içinde İNTERLOCK's Blog
    .. salem kralı malchizedek pyres' de magnetic field ve zamanın genliği ile yakıtı insan ve taşlar olan cehennemî hayvan mezarlığında hüküm sürer ve menevişli perdelerin arasından seyrederken evreni yakar elmo ateşini acımasızca savurur yıldırım oklarını ve bir ağaç kurdu kemire-durur süleyman'ın tahtını .. o saygı bendenizden efendim:)
  18. İNTERLOCK şurada bir blog başlığı gönderdi: İNTERLOCK's Blog
    .. Yeni ve Üst Önerilere Açılmak: Bir ferd, kendi potansiyel enerjisinden dolayı mevcud olmayıp, bilâkis etrafındaki varlıkların potansiyel enerjisinden dolayı mevcuddur. Bu, varlığın, bizatihi mevcudiyet sahibi olmadığını icab ettirmez. Şunu icab ettirir ki, bu realite içerisinde, bu üç buutlu âlem içerisinde bütün varlıklar kendi benzerleri ve eşya ile bir bütünü oluşturmaktadırlar. Böyle olunca, bir varlığın iştirakte bulunduğu en az üç plân mevcuddur: Birinci plân: Kendi dışında bulunan, varlığın ruhî potansiyelinin meydana gelmesine yardım eden, "A" plânı. İkinci plân: Varlığın içinde bulunduğu sistem ile beraber bağlı olmuş bulunduğu bir ruhî plân, "B" plânı. Üçüncü plân: Her ikisini birden kapsayan ve âdeta bir köşegen tarzında gerek "A" yı, gerekse "B" yi bir başka buuta bağlayan, "D" plânı. Şimdi, rüyalarda en çok cari olan husus, B plânının A plânı üzerine yaptığı tesirdir. Müştereken A ve B plânları, bir C plânı ile beraber, varlığın özünde bir hareket meydana getirirler. Bunların en iptidaisi, "Komplekslerin Tahribi/Soyutlama'ya geçiş" tir. Komplekslerin tahribi, varlığın A plânı içinde, diğer varlıklar ile ve eşyadan edinmiş olduğu fikirlerin, intıbaların ve kanaatlerin devamlı olarak yeni bir düzene sokulması demektir. Ve varlık bunu lâyıkı ile başaramıyorsa, o, bir tür kapalı-devre tarzında çalışır. Varlığın, B plânını A plânında müşahede edebilmesi için, komplekslerini tahribe devam etmesi gerekir. Çünkü her kompleksin tahribi, yani onların yeniden düzene girmesi, daha üst bir tesirin ifadesi demektir. O böylece yeryüzünde cari olan umumi nizamın kendi payına düşen kısımlarını da müşahede etmiş, böylece yükselmiş olacaktır. Buradan siz, kendinize uygun olan tarafları istihrac ediniz. Bu, umumi bir izahtır. Sadıklar Plânı B.A.M. ** ** İstihrac: -Çıkarsama/İnference/Sonuç çıkarma. -Bir Önerme/Tekliften, düşünce yoluyla bir başka önermeye geçme işi. -Bir ya da daha çok yargıdan başka bir yargıya varma süreci. Kompleks: Complex: -Karman/Contingency/Karine. -Karışık bir iş veya sorunun anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan durum/ipuçları. -Belirtiler/Arazlar. -İşaretler ile anlatım. -Bazılarına göre kabul edilir sayılan. -Mevhum ve itibarî olan. -Beklenmedik olaylar dizisi. -Konserve bilgiler -Varlığın evvelinden gelen bilgi birikimleri bağlamında, içinde bulunduğu an' ı yaratması/Meydana getirmesi ya da sonuç. An, varlığa yeni ve bilmediği ve içinde bilgi taşıyan soyut olaylar sunacak/karşısına çıkaracaktır. Bu, bir anlamda "kader" olarak ifade edilebilir. -Bileşik veya karışık herhangi bir şey. -Birbirinden farklı ögelerden oluşmuş KÜME. -Karmaşa/Karmaşık. -Karmaşık varlık/Karmaşık fikir. -Çapraşık/Muğlak -Bileşik, mürekkep, birkaç elemandan meydana gelmiş. -Karışık, birbirine eşit olmayan elemanlardan meydana gelmiş. -Macera/Serüven/Tehlikeli işler. -Risk: Şans/Girişim/Olasılık. Endişe/Korku/Kuruntular. Dert/Sıkıntı/Kaygı. -Fobi/Phobia: Belirli nesneler/şeyler veya durumlar karşısında duyulan olağan dışı güçlü korku/Yılgı. -Spekülasyon: Kuramsal düşünme Teori/Tahmin. İhtimâller Hesabı. -Lâtince kökenli diller. -Sevda masalları/Romantizm. -Yiğitlik/Cesaret/Don Quijote' luk. -Cloak Dagger: Maskelenmiş bahaneleri referans kabul etmek.
  19. İNTERLOCK şurada cevap verdi: Radya başlık Felsefe
    Bana velî diyorlar. Dedim ki haydi öyle olsun, bana bundan ne kıvanç olabilir? Belki ben bununla öğünürsem çok çirkin düşer, ancak Mevlânâ, Kuran ve hadiste yazılı vasıflardan anlaşıldığına göre velî'dir. Ben de velinin velisi, dostun dostuyum; bu bakımdan daha sağlamım. Aynaya yüz kere secde etsen hiç yerinden oynamaz. Onda eğer sonradan olmuş bir çirkinlik varsa, kusuru kendinde bil aynayı kötüleme. Onun yüzünde gördüğün bu tek kusuru ondan gizle, çünkü o benim dostumdur. O hal diliyle der ki: "Bu elbette olmaz." Dedi ki: Şimdi ey dost, aynayı elime ver de bakayım diyorsun! Buna bir bahane bulamıyorum, sözünü kıramıyorum, ama gönülden bir bahane bulayım da aynayı sana vermiyeyim diyorum. Çünkü senin yüzünde bir kusurun var desem, belki ihtimal vermezsin, eğer aynanın yüzü kusurludur desen daha beter olur. Sevgi bırakmaz ki bir bahane bulayım. Şimdi diyorum ki, aynayı eline vereyim, ancak aynanın yüzünde bir kusur görürsen onu aynadan bilme; aynada sonradan olmuş bil! Onu kendi hayalin bil, yahut kusuru kendinde bul! Bari benim yanımda aynaya bakma. Şart odur ki aynanın yüzünde kusur bulmayasın. Eğer kendine de kusur bulamıyorsan, bari o kusuru bende bul ki aynanın sahibiyim. Aynayı kötüleme! "Kabul ettim and içtim" dedi, "Aynayı getir artık sabrım kalmadı." Tekrar gönlü razı olmadı: "Ey üstat" dedi "Tekrar bir bahane bulayım ola ki bu şarttan vaz geçersin" Ayna işi ince bir iştir. Tekrar aradaki sevgi buna müsaade etmedi. "Şimdi o şartı bir daha tazeleyelim" dedi. O da şu cevabı verdi: "Şart ve sözleşme şudur: Her kusurunu gördükçe aynayı yere vurmayacaksın, onun cevherini kırmayacaksın! Cevheri kırılmaya elverişli olmasa bile bunu yapmayacaksın." "Hâşâ" dedi "Asla böyle bir kasıtta bulunmam ve bunu düşünmem bile. Ayna hakkında hiçbir kusur düşünmem." "Şimdi aynayı bana ver ki bendeki edebi göresin; bendeki vefayı göresin!" Dedi ki: "Eğer kırarsan onun cevheri şu kadar, bedeli bu kadardır. Buna tanıklar, deliller gösterdi." Şimdi bütün bu sözlerden sonra aynayı eline verince kendisi kaçtı. Öteki kendi kendine, "Eğer bu ayna iyi ise, o niçin bırakıp kaçtı?" diyordu. Hemen kırmayı düşündü. Yüzüne tuttuğu zaman yüzünde çok çirkin bir hayal gördü; istedi ki yere vursun. Ama bunu yapamadı. Dedi ki: "Onun yüzünden ciğerim kan oldu." Şu suç ve ziyan karşılığı ödeyeceği paralar, bu iş için tutulan tanıklar sözleşmeler hatırına geldi. "Keşki," dedi "O şartlar, o tanıklar ve para cezaları olmayaydı. Ben de gönlümü hoş eder ne yapmak gerektiğini ona gösterirdim." O bunu söylerken ayna da hal diliyle ona şöyle çıkışıyordu: Görüyorsun ya! Ben sana ne yaptım? Sen bana ne yapıyorsun? Şimdi o kendini seviyor, bahaneyi aynada buluyor. Çünkü kendini seven kimse nefsine saygı gösteriyor. Aynayı seven de her ikisinden vazgeçer. Bu ayna, Hakkın kendisidir. O sanır ki ayna ondan başkasıdır. Bununla beraber aynaya dönenlere ayna da karşılık verir. Aynanın eğiliminden dolayı onun da aynaya karşı eğilimi vardır. O tersine olarak aynayı kırmış olsaydı beni de kırardı. "Ben gönlü kırıkların yanındayım" buyurulmadı mı? Sözün kısası, aynanın kendi kendine eğilmesi ve ihtiyat göstermesi imkansızdır. O bir mehenk taşı ve terazi gibidir; eğilimi daima hakka doğrudur.. ..
  20. .. Benden ayrılma demedim mi? Demedim mi sana, gitme oraya; seni tanıyan, bilen benim ancak; şu yokluk serabında yaşayış kaynağı benim ancak. Kızsan da, bin yıllık yola gitsen de sonunda gene bana gelirsin; varacağın yer benim ancak. Demedim mi sana, dünya hallerine, dünya şekillerine râzı olma; senin râzı olacağın otağın, şekillerini düzen benim ancak. Demedim mi sana deniz benim, sen bir balıksın; karaya, kuruluğa gitme; arı duru denizin benim ancak. Demedim mi sana, kuşlar gibi tuzağa gitme; gel, kanatlarına uçuş gücünü veren benim ancak. Demedim mi sana yol kesenler var, seni soğuturlar; buz gibi ederler; havandaki ateş de benim, ıssılık da benim ancak. Demedim mi sana, kötü huylar verirler sana; beni kaybedersin; halbuki senin arı duru kaynağın benim ancak. Demedim mi sana; “kulun işi gücü hangi sebeple düzene girer acaba?” deme; sebepsiz, cihetsiz yaratıcı benim ancak. Gönlünde bir ışık varsa bil bakalım, nerede evinin yolu; ilâhi huyluysan eğer, bil ki ev sahibin benim ancak. ..
  21. .. TUS CENGELİNDEN E-POSTA.. arada; uzun-ince kuyruklara sahip ve parlak madenden paten takmış mor-ışınlı hayalet balıklar son-hızla hareket ediyordu o arada; muse ile jül sezarın zamanında oyun oynamaya çağırıyordu yıldızlar şehrinden afrodit etek-ucunda kutsal engereği bu arada; üç gün önce portatif eşyalarımı küçük bir kano ile naklettim trinidad limanından mauritus adalarına şu arada; koyu kırmızı renkli şarabın üzerinde yansıyor güneş faslı araplar ondört mısralı etkileyici şarkılar söylüyor en dönüşül arada; hendekte saklı bahçe ile duvar altında dolaplanmış gömü-yerinin kapsamlı haritasını çiziyorum sana reklâm ve leziz hükümlerle dekore ediyorum vitrini el ve karen mehâretle ..
  22. .. BİLİNMEYENE AÇILAN KAPI - 2 Soru: Bilinmeyen niçin beni ilgilendirsin? Bilinmeyenin yararı nedir? Cevap: Herhangi bir yararı yoktur. Ama, sizi bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek yararlıdır. Bilinenin tam ve doğru bilgisi, sizi bilinmeyene götürecek olandır. Siz, onu avantajla, yararla ve çıkar ile ilgili olarak düşünemezsiniz. Sükunet içinde ve bağımlılıktan kurtulmuş olmak, her türlü kişisel çıkarların ve endişelerin, her türlü bencilce hesapların ulaşamadığı noktada durmak özgürlüğe varmanın kaçınılmaz şartıdır. Siz buna ölüm diyebilirsiniz Bana göre ise bu, en anlamlı/significant kayıtları taşıyan ve hem en yoğun/compact biçimde/way yaşamak olmaktadır. Çünkü ben, tüm bütünlüğü içinde hayatla bir' im. Yoğunluluk, anlamlılık, uyum; daha ne istersiniz? Soru: Daha başka şey istenmez kuşkusuz. Ama şimdi siz bilinebilir/tanınır/knowable olan hakkında konuşuyorsunuz. Cevap: Bilinmez/Anlaşılmaz/Tanınmaz/Anirvachaniya olan hakkında ancak sessizlik konuşur Zihin ancak bildiği hakkında konuşabilir. Eğer bilinebilir olanı gayretle incelerseniz, o eriyip gider, geriye bilinmez olan kalır. Ama ilk imgelem, ilgi ve merak pırıltısı ile beraber bilinmez olan örtülür ve bilinen ortaya çıkar. Bilinen ve değişken/variable olan, işte siz onunla birlikte yaşarsınız - değişmez olan ise sizin işinize yaramaz. Ancak değişken olana iyice doyup, değişmez olanı özlediğiniz zaman, zihnin düzeyinden bakıldığında karanlık - boşluk olarak tanımlanacak /discription olana yönelip, onun içerisine /muhtevaya dalmak için hazır olursunuz. Zira, zihin içerik ve değişiklik arzusu ile durmadan kıvranmaktadır. Ona göre gerçek, içeriksiz ve değişimsizdir. Söyleşiler 85. Bölüm Sri Nisargadatta MAHARAJ ..
  23. Bir derviş, Mecnun'dan: "Oğul, kaç yaşındasın?" diye sordu. O ahvali perişan er: "Tam bin kırk yaşındayım," diye cevap verdi. Derviş dedi ki: "A gaafil! Ne söylüyorsun sen? Yoksa tamamıyla sapıttın, daha ziyade mi delirdin?" Mecnun dedi ki: "Hayli oldu, bir an Leylâ, bana yüzünü göstermişti. Kırk yaşındayım ama bu kırk yıllık ömür, ziyan oldu gitti. Bin yıllık ömür, işte Leylâ'yı gördüğüm o bir andı, o bir anda bin yıl yaşadım ben. Kırk yıldır kendimdeydim, ömrümün akçesi elimde değildi, yoksuldum. Fakat o bir anlık zaman bin yıldır. Hattâ Leylâ ile olduğum o an, sayısız bir zamandır bence.." Binlerce yıl, o makamda bir andır. Ne söylüyorum ben, bu da söz mü? Bundan da azdır hattâ. Sonsuz varlık bulununca iki âlem de yok olur gider.. Ferideddin-i ATTAR ..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.