İNTERLOCK tarafından postalanan herşey
-
LEVHA
- LEVHA
- ERİŞİLMEZ İKON'UN SAHİFESİ.....
.. "Salınıp keldüng, bostanğa kirdüng, bostan oyuğunğa selâm vimedünğ. Pes bilme misün, sağrı edüne tiken bata. Delü kardaş, siğirü bostanğa kir, bostan oyuğunğa selâm vir, otur, toyunca yi; çaluyı oda yak, koltukla al, taşra çık" Barak Baba Hızıroğlu İlyas Şerhi: Bu söz, hakikat kapısına varan yolcunun içine, gayb hâtifinden gelen hitâba işarettir. Bu hitapta, şeriat sahibinin emirlerine uymadaki kusura, bu iltibâs makamında meydana gelen ihmâle ait bir uyarış sesi vardır. Der ki: "A derviş! Burada, bu yolda başı dönenlere, bu tapıda şaşırıp kalanlara denen söz şudur: De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun da Allah'da sizi sevsin.." Şu halde, istek bostanına ayak basmak isteyen kişinin , önce Mustafâ kapısından girmesi, bid'at duvarından atlayıp girmemesi gerektir ki onu, hırsız diye tutup rezillikler çarşısında kınama darağacına çekip öldürmesinler. Bostanın Beyine, sahibine, yâni Tanrı Elçisi Muhammed'e selâm verir, onun ter-temiz rûhundan medet ve inâyet diler de bu yüzden istek ayağına azgınlık dikeni batmaz, kendisi de yoldan kalmaz. Mustafâ' nın dos-doğru ana-caddesine istek ayağını basar, sarsılmazsa, tarîkat edepleriyle şeriat şartlarını korursa şüphe yok ki bu bostanın mârifet güllerinden demetler toplar, ağaçlardan, dallardan sevgi meyvaları devşirir, himmet eteğini bunlarla doldurur, hatta öylesine doldurur ki iki dünyâ da bu eteğin içinde kaybolur gider. Sonra onlarla gıdalanır, doyar. Yollardaki engelleri , perdeleri, istek ateşiyle öyle bir yandırır ki ona uyup izleyeni, başkalarının götürmesine imkân olmayan makamlara götürür. "Senin civârında uçan sinek, Doğanın avlayamayacağı nesneleri avlar." Yâni edebe uyup uçan ve avlanmaya kalkışan sinek, bid'at havasında uçan, heveslerine uyan ve böylece yıllarca uçan doğanın avlayamayacağı avları avlar. Ona denir ki: "Yola düştün, konaklar aştın, tehlikeli yerlerden kurtuldun. Artık o âlemden gel, konak yerine kon, hayret çukurunda yol azıtanları mârifet âb-ı hayatının kaynak başına ulaştır. İstek çölünde susuz kalanların damaklarına sevgi şarabının kadehini dök.." 'Al taşra çık' tan maksat da budur. ..- Ben güldüm, siz de gülün madem :)
- Çevremizdeki Eşyalar Bizlere Zarar Verebilirler..
bir de şunu çok iyi bilmek gerekir ki.. İbrahim ya da Brahma.. dedelerinden tevarüs eden bi yıldız bilimci.. Kildânî idi.. Hani.. İsa'nın doğduğunu yıldızların pozisyonlarından.. anlayan.. ve o'nu bulmaya gelen üç Rahip.. gibi.. bunu bi not olarak düşelim.. ayrıca.. "insanın aklına çok şey gelir.." tarifi.. akıl programlarını kullanan ve figürlere/formlar takılı kalmış.. taklitçi bi cyborg için geçerli olabilir.. genelde bu noktadan sonra.. o makine devre dışı bırakılır.. ve fakat bunun kendisi dahi farkına varmaz.. ilm-i ledünn; Adetullah ya da Sünnetullah programıdır.. ve o programlardan çok daha yüksek programları.. insan beyni içermektedir.. ve sevgili efendim.. işin bu evresinde "tecrübî" edinimlar.. ya da "innî" çıkarsamalar hiç bi anlam ifade etmez.. evet..- GÜL KURUTTUM..
Yüzümde hüzünden gölgeler varsa, O hüzün yüzündendir olsa olsa. Bilmiyorum, bu yaşamın çoğu yaşanmamışsa, Yaşanmadığı okunur, şimdi, daldımsa. Özledikçe yalnız durup-susup baktımsa, Sorulacakken nedeni nasıl sormadımsa. Geldiğini umudumla umudla umdumsa, Geleceğini görüyor-biliyordum, anlattımsa. O geçip-gitti ora' sına, ben göremedim, baktıysa. Derim ki şimdi, bir daha gelse de, sorsa. Sözümle, yüzümle, gözümle dedim, duysa. Bense buramda onu bekledim oysa. Yüzümde hüzünden gölgeler kaldıysa, İçimde örülen duvardan düşmüştür, çatladıysa. Özdemir Asaf- RUHSAL MESAJLAR..
.. En Yüce Olan, Her Şeyin Ötesindedir.. Soran: Gerçek/hakikat "bir" dir diyorsunuz. "Bir" lik ve birlik kişiye atfedilen bir niteliktir. Öyleyse gerçek -bedeni evren olan- bir kişi midir? Maharaj: Söyleyebileceğiniz her şey hem doğru hem de yanlış olacaktır. Sözcükler zihnin ötesine geçemezler. SORAN: Sadece anlamaya çalışıyorum. Siz bize Kişi'den, Öz'den, En Yüce'den (vyakti, uyakta, avyakta) söz ediyorsunuz. Öz içinde "Ben-im" olarakodaklanan saf farkındalığın ışığı (pragna), bilinç (chetana) olarak zihni (antahkarana) aydınlatır ve hayat (prana) olarak da bedeni (deha) canlandırır. Bütün bunlar sözcüklerde pek âlâ, fakat sıra kendi içimdeki kişiyi Öz'den, Öz'ü de En Yüce'den ayırt etmeye geldiğinde, kafam iyice karışıyor. MAHARAJ: Kişi asla özne değildir. Siz bir kişi görebilirsiniz fakat siz kişi değilsiniz. Siz daima En Yüce Olan'sınız ki O zamanın ve uzayın belli bir noktasında tanık olarak görünür; En Yüce'nin saf farkındalığıyla kişinin pek çok katmanlı bilinci arasında bir köprü oluşturan bir tanık olarak.. SORAN: Kendime baktığımda görüyorum ki, ben bedeni kullanma konusunda birbirleriyle dövüşen birkaç kişiyim. MAHARAJ: Bunlar zihnin çeşitli eğilimlerine (samskara) tekabül ederler. SORAN: Onlar arasında barış sağlayabilir miyim? MAHARAJ: Nasıl sağlayabilirsiniz? Onlar öylesine çelişkilidirler ki! Onları oldukları gibi görün; Sadece düşünce ve duygu alışkanlıkları olarak, anılar ve dürtüler demeti olarak, SORAN: Onların hepsi de "Ben-im" diyor. MAHARAJ: Bunun nedeni sadece sizin kendinizi onlarla özdeşleştirmenizdir. Bir kez önünüzde belirenlerin, her ne iseler, asıl siz olamayacaklarını ve "Ben-im" diyemeyeceklerini idrak ettiğinizde, bütün "kişiler'inizden ve onların taleplerinden kurtulursunuz. "Ben-im" duygusu sizin, kendinizindir. Siz ondan ayrılamazsınız. Fakat herhangi bir şeye ondan verebilirsiniz; Örneğin, "Ben gencim", "Ben zenginim" vb. derken olduğu gibi. Fakat böyle özdeşleştirmeler apaçık yanlıştır ve tutsaklık nedenidir. SORAN: Şimdi anlayabiliyorum ki ben kişi değilim, fakat kişide yansıyanım, ona bir varlık (varoluş) duygusu verenim. Şimdi En Yüce'ye gelelim. Kendimi En Yüce olarak nasıl bilebilirim? MAHARAJ: Bilincin kaynağı bilinç içindeki bir nesne olamaz. Kaynağı bilmek, kaynak olmak demektir. Siz kişi olmadığınızı, saf ve dingin tanık olduğunuzu ve korkusuz farkındahğın sizin asıl varlığınız olduğunu idrak ettiğinizde, siz o varlık olursunuz. O kaynaktır, Tükenmez olandır. SORAN: Birçok kaynak mı vardır, yoksa her şey için tek bir kaynak mı? MAHARAJ: Bu ona nasıl baktığınıza, hangi uçtan baktığınıza bağlıdır. Dünyada birçok nesne vardır fakat onlara bakan göz tektir. Daha yukarıda olan daha aşağıda olana daima bir gibi görünür; daha aşağıdaki de daha yukarıdakine birçok gibi görünür. SORAN: Şekiller ve isimler hepsi bir ve aynı Tanrı'nın mıdır? MAHARAJ: Bu da yine ona nasıl baktığınıza bağlıdır. Sözcükler düzeyinde her şey görelidir. Mutlaklar tartışılmak yerine yaşanmalıdırlar. SORAN: Mutlak nasıl yaşanır? MAHARAJ: O görülüp, tanınıp, bellekte depo edilecek bir nesne değildir. O daha çok şimdi'de ve duyuştadır. O "ne" den çok, "nasıl" ile ilgilidir. O, niteliktedir, değerdedir; her şeyin kaynağı olduğundan da her şeydedir. SORAN: Eğer o kaynak ise kendini niçin ve nasıl tezahür ettirir? MAHARAJ: O bilinci doğurur. Diğer her şey bilinçtedir. SORAN: Neden bu kadar çok bilinç merkezi var? MAHARAJ: Nesnel evren (malıadakash) sayısız formlar projekte ederek ve onları çözüp dağıtarak sürekli hareket halindedir. Her ne zaman bir form hayat (prana) ile dolarsa, farkındalığın maddede yansıması ile bilinç (chetana) tezahür eder. SORAN: En Yüce nasıl etkilenir? MAHARAJ: Onu ne ve nasıl etkiler, öyle mi? Kaynak nehirdeki gelip geçici değişikliklerden, maden de mücevherin şeklinden etkilenmez. Işık perdedeki filmden etkilenir mi? O yüzden değişime uğrar mı? En Yüce her şeyi mümkün kılar, o kadar. SORAN: Nasıl oluyor da bazı şeyler vaki oluyor da bazıları olmuyor? MAHARAJ: Nedenler aramak zihnin hoşça vakit geçirmesidir, eğlencesidir. Neden ve sonuç gibi bir dualite yoktur. Her şey kendi kendinin nedenidir. SORAN: O halde amaçlı bir eylem mümkün değil midir? MAHARAJ: Bütün söyleyeceğim, bilincin her şeyi içerdiğidir. Bilinçte her şey mümkündür. Eğer isterseniz, kendi dünyanızda nedenler edinebilirsiniz. Bir başkası bir tek nedenle yetinebilir; Tanrı iradesi der. Kök neden birdir: "Ben-im" duygusu. SORAN: Öz varlık (Vyakta) ile En Yüce (Ayvakta) arasındaki bağlantı halkası nedir? MAHARAJ: Öz varlığın görüş noktasından, dünya, bilinen'dir. En Yüce ise; Bilinmeyen. Bilinmeyen bilineni doğurur ama yine de Bilinmeyen olarak kalır. Bilinen, sonsuzdur ama Bilinmeyen, sonsuzlukların sonsuzluğudur. Nasıl, bir ışık huzmesi toz zerrecikleri tarafından yakalanıncaya kadar görünmez ise, En Yüce de her şeyi görünür/bilinir kılar, kendisi bilinmez olarak kalır. SORAN: Bu, Bilinmeyen'in erişilmez olduğu anlamına mı gelir? MAHARAJ: Oh, hayır, En Yüce, en kolay erişilebilendir. Zira o sizin varlığınızın ta kendisidir. En Yüce'den gayri herhangi bir şeyi düşünüp arzulamaktan vazgeçmek yeter. ..- Çevremizdeki Eşyalar Bizlere Zarar Verebilirler..
bu arada.. ilm-i ledunn.. yani hızır-bilgi programından bahs etmişsin.. bu program daha fazla sosyal yaşam seviyesinde.. ilm-i ahkâm ilm-i adab ile ilgili.. bir yerden ya da bir olaydan belli bir bilgiyi kazandığında.. edindiğin ve deneyimlediğin bu bilgiyi.. bir başkasına nakil yapmak.. gibi bi şey o.. bi doktor.. bi elektrikçi.. ya da senin ilk defa gideceğin bi memleketi.. iyi bilen biri.. sana yol gösterebilen biri gibi.. Said Hoca'nın ifadesi ile, hayat mertebelerinin 2. basamağı.. Ve aramızda o varlıklardan gezinip-duranlar var da.. gözlerimiz köreldiğinden farketmiyoruz onları.. neyse.. ilm-i ledunn konusu üzerinde söyliyeceklerin varsa.. beklerim.. sevgiler..- Çevremizdeki Eşyalar Bizlere Zarar Verebilirler..
pek fazla da turlama dennise.. sebebi bu işin sonu nereye varacak belli değil.. maharaj'ın bi sözü var: "Nesnel evren (malıadakash) sayısız formlar projekte ederek ve onları çözüp dağıtarak sürekli hareket halindedir. Her ne zaman bir form, hayat (prana) ile dolarsa, farkındalığın maddede yansıması ile bilinç (chetana) tezahür eder.." peki, form'u prana ile dolduran ya da şarj eden kimdir? Ve bu yol ile bilinci kontrol altında tutabilen.. Kader'i denetleyebilen.. Pek alâ bunu işi bilen bi ustanın kotardığını biliyoruz.. Ve onlara çeşitli adlar da veriyoruz.. Kategorize de ediyoruz.. Sende bazı özellikler var.. Onun için dikkatli ol diye söyledim.. Sen bilirsin kardeşim.. dennise..- Çevremizdeki Eşyalar Bizlere Zarar Verebilirler..
.. Bitkiler Form Dalgalarından Çok Etkilenirler: Günümüzde yaşamakta olan her varlığın esrarengiz form dalgalarından etkilendiği deneysel olarak kanıtlanmıştır. İnsanlar ve hayvanlar gibi bitkiler de duruma göre yararlı veya zararlı olabilen bu form dalgalarından etkilenirler. Ukla, Kaliforniya'daki Stanford ve diğer pek çok Amerikan üniversitelerinde piramidin (Bir tür form dalgaları üreten cihaz; Luxor Formu) bitkiler üzerindeki tesiri araştırılmıştır. Hatta isteyen herkes, çok az bir malzeme ile bu deneyi evinde de gerçekleştirebilir. Aynı toprakla doldurulmuş iki büyük tahta saksı, aynı ısıya ve mekâna yerleştirilir. İkisine de aynı tohumdan (aynı torbadan alınmış) ekilir. Bir tanesi öylece bırakılır. Diğerinin üstüne Keops Piramidi oranlarında madeni bir piramit çatısı yerleştirilir. Çatıların arası (Yani dört yüz) yün iplikle, tahta veya plâstik ile kaplı olabilir. Burada önemli olan şey, ekinin çevresindeki uzayda yaratılmış olan formdur. Bunun İçinde ekili olan bitkinin, diğerine nazaran daha çabuk filizlendiği görülür. Ayrıca, bu eski ve verimsiz bir tohum dahi olsa daha çok filiz vermektedir. Bu bitkiler daha kuvvetli ve çabuk çıkacaktır. Standford Üniversitesi'nde yapılan tecrübede bu bitkinin hastalık ve parazitlere yakalanma ihtimalinin diğer bitkiye göre çok düşük olduğu saptanmıştır. Alma Ata Üniversitesindeki bu tip araştırmalarda aynı sonucu vermiştir. Özellikle Kaliforniya'da bazı evlerin bhaçelerinde bu tip piramit yapılara sıkça rastlanmaktadır. İstenilen yükseklikte bir direk ve buna piramit biçiminde çatılmış demir teller.. Ve sebzeler çok daha verimli olmaktadır. Tüm bunların sebebi bilinmiyorsa dahi, sonucun mükemmeliği nedeniyle uygulanmaktadır. ABD'de pek çok ticari kuruluş, çiftçiler için, kullanım amaçlarına göre değişik yapılarda form dalgası cihazları üretmektedirler.. İyi hesaplanmış startejik bir bölgeye yerleştirilmiş olan yukarıda belirttiğimiz yapıda bir piramit esası, özellikle filizlendirilme işlemi bağlamında kullanılmaktadır. Üst üster konmuş konilerle, dalların iyi uzaması sağlanmakta, diğer bazı formlarla da hem böcekler ve hem de hastalıklarla mücadele edilmektedir. Sonuçlar gayet olumludur, zira bu kuruluşların işleri iyi gitmektedir. Ve hatta tarım sanayiî dahi bunlardan yardım istemeye başlamıştır. Form Dalgaları ve bazı madenlerin yararlı etkileri kullanılmaktadır. Uygun ağaç gövdeleri veya saplarının çevresine madeni halkalar geçirlmektedir. Daire formundaki yapı, bitkiye asla değmemekte ve insanların kullandığı bakır bileziklerdeki gibi, iki üç ayrık olarak durmaktadır. Bunlar açık tarafı biraz yatık duracak şekilde, tahta veya başka cinsten bir ayak üzerine monte edilmektedir. Evinizdeki bir bitkiye, sert bakırdan bir tel ile bu yöntemi uygulayın. Birkaç hafta içinde çok daha güzel ve serpilmiş olduğunu göreceksiniz. Yalnız dikkat! Bakır tel bitkiye temas etmemelidir. Bu maden, Japon bahçevanları tarafından o meşhur cüce ağaçları elde etmede kullanılır. Sapı bu telle sıkıca bağlarlar ve sonunda hepimizin bildiği, o koca ağacın minicik ve kavruk modeli saksı içinde hayret uyandırır durur. Temas olduğu zaman sonuç tam tersinedir. Her iki durumda da süreç esrarengizdir. Piramitler, bilezikler, değişik yapılar, canlının gelişimini etkileyen pek çok formlar.. Tüm bunların üzerinde durmak lazım. Bazı olumsuz tesirli formlar vardır ki, hiç şüphe bile uyandırmazlar. Bunlar belkide pek çok sıkıntı ve hastalıklarımızın nedenini oluşturur. Jacques Degas Nostra - 1988- ŞİİR YAZMAK..
.. "diyordum ki eğer siz newspaper'i gazete ve scissors'u makas olarak biçimsel algılıyorsanız ne dada hakkında bir şey biliyorsunuz ve ne kendiniz hakkında fikriniz var" nehrin üzerindeki köprüden oltayı suya atarak balık tutmak gibi bir şey şiir yazmak belki önemsiz görünür bazılarına çok şeyi örtbas etmektedir oysa örneğin nedir geçersiz saymak istediğin? bir ölçülü biçim mi çektiği içinin? öyleyse onu konu al kendine önemse ama bu arada etkilerinden ayır içeriğini her an kendi içinde değişirse bile seçeneğini doyum mu? onu da büyük bir özenle ayır her bir umudu böylece makyajından sıyır hepsini aynı çerçevenin içine al ve onlardan yavaşça yakanı kurtar "diğerlerinin yorumu işlenmiş kurgularını da onlar hangileri ise onları da, bulunduğun düzeydeki bilgin ile biçimlere verdiğin değerlere uyguladığın gibi aynı çerçeveye alarak ayır" işte şimdi yazılmış şiir -sakladığı kanı- niceliklerden arınmış yeni ve sadece senin içindir kelimeler seni anlayacak ve içdünyanı özgürce aktaracak yine de büyüleyici sözler söyleyen bir şair ve son derece ilginç özellikli önsezili içten bir yazar da olsan hiç hesaba katılmayacak değer bulmayacaksın eştopluluk tarafından- THE GULLIVER'S SHIP..
.. bu günki konumuzun önemli mevzusu bi atamız kelâmından kaynak bulmuş olmaktadır şöyle ki; "terzi söküğünü dikemez.." demiştir yedi ceddimiz fekat benim merhum pederim hemi de tüccar bi terzi idi iken baya da sökük felân dikerdi kendi söküğünü de dikerdi onun-bunun bizim de peki sayın ceddimiz dedemiz neslimiz yalan bişi mi söylemekte idiler? idilerse bundan ne gibi bi faide ummuş olabiliceklerdi? bu konu uzun yıllardır çözümsüz bi pozisyonda unutulup-kalmış ama kimsecikler araştırmamıştır hayatın gailesi bizleri böyle naçar kılmaktadır bu noktada üzüntümü bir bilgi olarak kayda geçmeme müsaade ediniz reca ederim hayır! atalarımız asla yannış bi kelâm etmemişlerdir.. şöyle ki; tek tek açıklıyorum: terzi: şanlıurfa viranşehire bağlı terzi isimli bi köy vardır. bu bölgemiz timurun yıllarca istibdadı altında ezik-büzük kalmışlar idi zaman oluyo yiyecek bi lokmacı ekmek dahi bulamazlar oluyodular pattes ekseler bile namert timur el koymakta idi sökük: patikadan mülhem olarak patates dimehtir. (bak: tdk) dikemez: vah zavallılar zati dikemiyollardı ki hep açtılar zati vahtır terzililere anlaşılmıştır ki ataviklerimiz asla işi saptırmamış gerçeği sade gerçeği beyan etmiştiler "terzi yerleşim bölgesi ve orada mukim halkımız, kendi patatesini ekemez.." o kadder.. kültürümüse olan katkımdan kelli algışlarınızı duyar gibi olmaktayım teşekkür ederim benim kadir bilir fanlarım by ..- Ölümden sonra hayat!
sitayişkâr sözlerin için ayrıca teşekkürler.. aşk; karşılıklıdır.. başka türlü olmaz ki zaten..- Ölümden sonra hayat!
aynen öyle dennise.. iblis; ateş'i, figüratif ateş çamur'u figüratif çamur olarak yorumlamakta.. daha doğrusu te'vil etmekte ustaların ustasıdır.. "Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitab'ın sadece müteşabih/benzeşimli/figüratif/ simülasyon kısmının ardına düşerler. Onun te'vilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır.." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.." Âli İmran: 3/7- Tek bir insanı güzel bulmak mümkün mü?
"Yer üzerinde bulunan herkes yok olacaktır. Sadece o bağış ve celâl sahibi Rabbinin yüzü kalacaktır.." Rahman: 55/26-27- Ölümden sonra hayat!
dennise.. acaba diyorum.. olaya bi de tersten baksak.. yani.. "şu anda ölüyüm.. ve mahşer yerindeyim.. ahirde.. yani ileride istediğim gibi ya da cenab-hakk'ın vad' ettiği saadete ulaşmak için.. neler yapmalıyım? işte böyle bi bakış açısı.. sen ne dersin dennise? ..- Ne, Nasıl, Niçin, Nerede Düşünmeli! Ne kadar insan olmak!
.. ..bi konuda çeviri, o konuda yeterli bilgisi.. daha doğrusu o konu ile ilgili metafor yada jargonları dekotlaya bilmek özelliği olan birisi tarafından yapıldığında.. böyle bi kargaşa.. kavram kargaşası ortaya çıkmayacaktır.. o cümleyi fazla oynamadan şöyle de yorumlaya biliriz: "yaşam sorunları içerisinde.. kendinizi güçsüz hissettiğiniz anlarda.. durumu sakin olarak ve fazla hata yapmadan.. atlata bilmek için.. çözümü bu anın olayları içerisinde çözmeye çalışmamalısınız.. çünki şu an içinde ortaya çıkan olaylar/problemlerin nedeni.. sizin daha önce yaptığınız hatalar ya da geçmişte karşınıza çıkmış olan sorunları görmezden gelerek.. ötelemiş olmanızdan kaynaklanmaktadır.. beyniniz o sorular ile ilgili olarak o günlerde bi vizyon.. bi bilgi kaydı yapamamış olduğundan.. şimdi siz çaresizlik içerisinde kıvranıp-duruyorsunuz.." ve evet sevgili admin'im.. acele yaşam biçiminiz.. acele alınmış bi çok kararlarınız.. sizi beyninizin normâl işleyişinin dışında bırakıyor.. söylediğiniz gibi.. aklınız, beyninizin önüne geçiyor.. ne dersiniz; biraz yavaşlayalım mı? ne dersiniz; biraz beynimizi dinleyelim mi? ne dersiniz; ona bi yeni fırsat verelim mi? ne dersiniz; kendimize biraz zaman ayırıp.. geçmişle yüz-yüze gelerek ve hiç kendimize acımadan.. bi öz-eleştiri yapalım mı? ne dersiniz? ..- Tek bir insanı güzel bulmak mümkün mü?
bunun olabilmesi için bi tek koşul vardır efendim.. o da şudur; "karşınızda duran kişi'de.. tüm kâinatı ve içerdiği tüm yaratılanları görüyorsanız.. görebiliyorsanız.." "peki ama bu nasıl olacak?" gibi bi soru aklınıza geliyor ise.. sevgili Tengeriin boşig'e istemiyerek de olsa.. katılmak zorunda kalacağım..- GÜNAYDIN
sizin de şahsınıza münhasır.. iyi bi gün diliyorum.. örtmenimiz..- Earthlings-Dünyalılar Belgeseli
akşam.. el-ayak çekildikten sonra.. buzlu-limonlu kolamı da alıp.. öyle seyredeyim dedim.. teşekkürler örtmenimiz.. emek ve paylaşımınız için..- GÜNAYDIN
ben herkeşim.. demek ki bana da yönlendirilmiş bi dilek bu.. o zaman.. teşekkür ediyorum sn admin'im.. ve aynı dileği.. ama bu defa şahsınıza münhasır.. ben de diliyorum efendim..- Çevremizdeki Eşyalar Bizlere Zarar Verebilirler..
.. başınızdan geçen olayı doğrulayan bazı bilgiler buldum.. nazar ile ilgili.. paylaşayım: Ruhsal tesir: Nazar Değmek Hakkında Bir Risale adlı yazısında Prof. Dr. Süheyl Ünver, şöyle demekte: "Bugün nazar değmesinin ruhsal mekanizmasının vücudumuzdaki atomun enerjiye dönüşmesiyle ilgili olacağını düşünmek zamanı gelmiştir. Bizde bir ruhsal tesir olduğuna göre vücudumuzdaki bazı maddelerin enerjiye dönüşmesi söz konusudur. Eski tecrübelere ve geleneklere dayanan ilham ve telkinlerden gelen böyle bir hususun olabileceği düşüncesindeki fikirlerimizin bir gün yeni atom enerjisinin keşifleriyle ispatlanacağı inkâr edilemez. İnsan bir maddedir ve onun da ruh diyeceğimiz bir enerjisi vardır." ** Düşüncenin şekillenmesi: Düşünce özel şekillere bürünmüş olan maddeden meydana gelir Bu şekiller gerçekten canlıdırlar, hassas ve durugörü yeteneği taşıyan kişiler tarafından görülebilirler. Düşünce şekilleri konusu, uzaktan tesir ve telkin konusunun teknik temelini oluştururlar. Nazar olayında da, söylenen sözün ya da düşüncenin bir şekil alması söz konusudur. Bu olguda aşırı beğenme, kıskançlık, aşırı heyecansal bir duygu, çekememezlik gibi durumlar söz konusuysa, elemantallerin de etkisiyle, düşünülen şey daha da etkili olarak hedefe gösterdikleri ve ayrıca, fazla öfkelenmenin mavi-beyaz koronanın içine karışarak onu tamamen bozan bir kırmızı "leke" alanı yarattığı keşfedilmiştir. ** Psikokinezi enerjisi: Parapsikolojik bir başka etki alanı olarak psi-kokineziyi gösterebiliriz. Sosyal Bilimler Akademisi'nden Dr. Sitkovsky şöyle demektedir: "PK gücünün mistisizmle hiçbir ilgisi yoktur. Bir insan düşündüğü zaman enerji yayar ve hu enerji bazı kişilerde daha güçlüdür. PK fiziksel ve fizyolojik bir gerçektir." PK gücünü çok iyi kullanmasıyla tanınan Bayan Mikhailova, kendi derisinde ve odadaki bir başka kişinin derisinde fiziki yanıklar oluşturabilmekte ve sonradan bunları ortadan kaldırabilmektedir. ** Hz. Muhammed bir hadisinde şöyle diyor: "Kötü göz sahibinin gözünden zehir gibi bir esir/eter çıkar ve herhangi bir şeye ulaşırsa, kişiyi bitkin bir duruma sokar, zarar verir." İbn-i Siyamet ise şöyle anlatmaktadır: "Bir gün peygamberimizi ziyarete gittim, keyifsiz ve hasta idi. Akşam tekrar gittiğimde iyi olduğunu gördüm. Peygamberimiz: "Bana kötü göz nazarı dokundu, Cebrail gelerek üzerime 'De ki: Sığınırım ben, tanyerini ağartan Tanrı ya yarattığı şeylerin şerrinden ve ortalığı basan karanlığın şerrinden ve düğümlere üfleyen nefeslerin ve haset eden hasetçilerin şerrinden' (Felâk Suresi: 113/1-5) ayetini okudu şifa buldum' "dedi. Peygamberimiz şöyle der: "Kötü nazar adamı öldürür, kabre kor ve deveyi hasta eder." Bilinmeyen 6. ..- Ben güldüm, siz de gülün madem :)
günün manâ ve ehemmiyyetine uygun..- Çevremizdeki Eşyalar Bizlere Zarar Verebilirler..
.. konu ile ilgili araştırıp-gezinirken.. aşağıda linkini verdiğim kaynak ile.. karşılaştım.. ilginizi çeker mi bilmiyorum.. http://www.uzmantv.c...nasil-anlasilir ..- Ben güldüm, siz de gülün madem :)
- LEVHA
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Account
Navigation
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.