Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Radya

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Radya tarafından postalanan herşey

  1. ey bedenime sürtünen soğuk, beni buğula tenimdeki hayvanı boğ, aklımı öv ve kutsa ruhumu biç, biçim ver ona hatalarımı arkala, bana arsızlık bağışla durgunluğumu boz, gövdemi döv ve sula durmazsan kalbim patlayacak, durma gökyüzümün gürültüsü artıyor, sus de bana önle beni ve parçala, ama bırak patlasın yürüt beni ve durdur ve bırak patlasın patlasın gövdemdeki platin patlayacaksa ah bu özenli buğu, beni sakla görülmenin vahşetinden kurtar beni azalayım biraz ve sahileyim, beni buda bu kollar fazla bana, bu bacaklar çok tenimi soy, kaburgalarımı say, beni bağışla hayvanları, onları anlamamı bağışla korkuları koktuğum, sesleri duyduğum ısırdığım, yuttuğum her şey için durduramadığım kendim için bağışla kopar kaşlarımı, dirimi dışıma sür köşelerim azaltılmalı bir bir içimi ölç ve bil, ben bir başkayım kuşlarla uçuyorum, insanlarla ayaktayım kan götürür gövdemi ben bir başkayım aklım akışkan, bölgelerim bellidir kendimden al beni, ben bir vahşiyim çürütücü çünkü bir şeyler besliyorum içimde bu kabuk ve kabuğun altındaki çığlık söylenmemiş bir şeyi söylemenin peşinde Hüseyin Kıran
  2. Çok güzeller suhedacım Tekrar seninle olmak çok güzel
  3. Radya şurada yorum gönderdi gloria'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Aaaaaaaaa aaaaaaaaaaa Patlama sesiyle uyandım meğer o ses uyurken üstümde kalan bilgisayarımdan geliyormuş Canını seven kaçsınnnnnnnnnn gloria çozutmuş,üstelik bu kez bir de patlamış Bacım ben sana ne dediydim. Şişşt şişşt sakin ol sinirlerine hakim ol şarkısını üç öğün dinleyeceksin demedim mi ? Fakat bir kez daha dumur oldum pes yaniiiiii (Şu ikizimsel durumumuza ) Beni şoka soktu şu söz; "Hakkımda ne düşünüyorsan Allah da sana bin katını versin" Bugün bununla ilgili birşey yaşadım.Bu sözü bende çok kullanırım. Veeee veriyor biliyomusun Şu benim alt kattaki komşumu biliyorsun anlatıcam bak sonra Seni çok seviyorum hihihihihi,ay karnımmmm
  4. Radya şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    Ben hala düşünüyorum
  5. Ohooo dolu acil durumlar için merak etme sen
  6. Hıııı kimin eti iftara az kaldı ya kuzu eti dana etii offf yemek görecek yanım kalmadı. Deniz kızı gel anlaşalım ütü ben yaparım gel sen yemekleri yap
  7. krize girdim tutmayın beniiiii
  8. Sen gelsende bana kabakçiçeği dolması yapsan,ütüyü aklıma getirme benim getirmeeeee Buharlaştım bugün karşısında zira
  9. O kahkahayı attırabilmek mühim olan
  10. Bende bilemedim ne ki ne ki?
  11. Arnavut ciğeri ve sucuklu yumurta
  12. O rulokatların üstü çikolata kaplı olanları var ben onları çok seviyorum Çocuklar bitirmesin diye bucak bucak saklıyorum evde
  13. Radya şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Evet evet bencede
  14. Radya şurada bir blog başlığı gönderdi: RA'NIN RUH SESİ
    Görüyorum ki, bir an önce varmak istiyorsun oraya. Gerginsin kıpır kıpırsın, soluk soluğasın, yay gibisin ey yolcu coşkunluğun ne güzel, öfken ne güzel Sana selam, sana saygı ey yolcu. Fakat düşündün mü yolunun uzunluğunu? Neler var yolunun üstünde, düşündün mü? Koşar-adım aşabilecek misin şu dağı, geçebilecek misin? bu hızla şu beli, tırmanabilecek misin bu solukla şu sırtı? Ovada dikenler yollara uçmuştur, kuru dereleri seller basmıştır, kar yağmıştır belki o tepelere? Böyle, uçar gibi geçip gidebilecek misin oralardan, hemen varabilecek misin oraya? Belki sırtlanlar üşüşmüştür leşlere, kuzgunlar tutmuştur belki yolları. Belki silinmiştir ayak izleri yolcuların. Bütün bunları düşündün mu ey yolcu? çünkü sen, ne ilk yolcususun bu yolun, ne de son. Derim ki sana : Nehirler boyu git Nerelerde ve niçin durgundur nehirler, nerelerde ve niçin hırçındır nehirler, nerelerde ve niçin mendereslidir, nerelerde ve niçin çağlayanlı ve de çavlanlıdır nehirler, gözlerinle gör, duy kulaklarınla Gör ve duy ki, nasıl varır nehirler denizlere. Derim ki sana : Denize varmaktır amacı nehrin, denize varmak, ey yolcu Büyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın. Büyükse kaya, söküp atamıyorsa nehir, birikip birikip taşar üstünden, dolanır yanını yöresini. Yokuşsa yolu, koşamıyorsa menderesler çizer nehir. uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini nehir, açar kanatlarını; varır varacağı yere, oraya denize. Derim ki sana: Nehirler boyu git ve gör nehirlerin nasıl yol aldıklarını sen de bir nehirsin ey yolcu Senin de varmak istediğin bir yer var Gerçekten varmak istiyorsan oraya, nehirlere iyi bak Engeller nasıl aşılır, öğren nehirlerden Yarı yolda yokolup gitmek değildir amaç, nehirler gibi akıp, nehirler gibi ulaşmaktır oraya Varmaktır oraya, ey yolcu. Derim ki sana: iyi oku yolunu, avucunun içi gibi bil Dizlerini, ciğerlerini, yüreğini sıkı tut, iyi dengele Ovada koşar gibi vurma kendini dik yokuşlara uçuruma atlar gibi bindirme kayalara "daha koş, daha koş" diye alkış tutanlara kanıp da, kesilip kalma yarı yolda Dipdiri varmalısın oraya Hız koşusu değil bu, ey yolcu, engelli koşudur bu Engelleri aşa aşa, gücünü koruya koruya varmalısın oraya çünkü oraya varmaktır amacın, koşmak değil Boşuna sevmedim nehirleri Aktıkça büyümesi boşuna değil nehirlerin Akan büyür, ey yolcu "erişir menzil-i maksuduna aheste giden" demiyorum ben sana, "tiz reftar olanın payine damen dolaşır " demiyorum. Böyle demiyor çünkü nehirler. Duracaksın, dolacaksın, atlayacaksın, aşacaksın, koşacaksın ve varacaksın oraya, diyor nehirler. öyle diyorum ben de Beni dinle, beni anla ey yolcu. adım adım kulaç kulaç ilerliyor nehir yoklayıp araştırarak tartıp dengeliyerek adım adım pençe pençe ilerliyor nehir birdenbire koçbaşı birdenbire ipek bir çarşaf ve balıklar kurbağalar yosunlar köprüler ve yoksul değirmenleri bozkırın birdenbire bir uğultu birdenbire bir kıyamet bindirip çekilerek çekilip toparlanarak varıyor cüceleşip devleşerek varıyor nehirlerce kahkahalarla. şarkılar söylemeliyim nehirler gibi uzun nehirler gibi kollu nehirler gibi hırçın ve yumuşak ve nehirler gibi dur durak bilmeyen şarkılar söylemeliyim. gitmek nehirlerle yanyana gitmek nehirler gibi zor nehirler gibi çetin nehirler gibi umutlu gitmek nehirlerden de öteye oraya taaa oraya o büyük kurtuluşa yüreğim yaralı kuşum topla ve aç kanatlarını. Hasan Hüseyin Korkmazgil
  15. Radya şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    Düşünmem lazım Bugün çok güldüm,hayır olsun inşallah
  16. Radya şurada yorum gönderdi suheda_'nın blog başlığı içinde Şehr-i Hüzün
    Senin yanına yaklaşılmaz şimdi,arı gibi sokarsın adamı Hoşgeldin Suhedacım
  17. Radya şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Haha haaa Şimdilik bunlarla idare et hatırım için ablacım Ruhumda ki sesler pek güzel konuşmuyor onları dillendirmek istemiyorum buraya...
  18. Radya şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Isırırım bak seni Eğer ki bir gün bir daha gelin olursan,ben senin için attırıcam söz Ama tabii ağaçların tutuşmayacağı bir yerde
  19. Ben okudum Yani bana soruyorsan Sana dediğim gibi,bence bu ilk dizede bir yazım hatası var. Birkaç yere baktım benim dediğim gibi yazılmış.Zaten bence de öle; "Seni seviyorum" dememeli insan aşık olunca. Çok acı oluyor sonra aynı ağızdan duymak yıkılışını Yalanlarla, küçümsemelerle ve alaylarla Ve bunlardır aldatmacaya döndüren kusursuz sandığımız dünyayı.
  20. Radya şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    Kutlu olsun rinacım ah birazda kıymetini bilsek
  21. Radya şurada bir blog başlığı gönderdi: RA'NIN RUH SESİ
    YER:Doğançay Mahallesi,Özgürlük Ve Barış Anıtı,Karşıyaka Güzel İzmir'imizin kurtuluşunun kutlamalarındayız. Öyle güzel bir yer ki; Bütün İzmir ayağımızın altında,tepenin yamaçları ağaçlarla dolu,etrafta piknik masaları var. Birçok yer de gözünüze çarpan tabelada şu uyarıda bulunulmuş! MANGAL YAKMAK YASAKTIR!(Eh tabi piknik masası gördü mü dayanabilir mi yurdum insanı!Uyarmak lazım.Çok da dikkate alırlar ya! Neyse o da ayrı bir mevzu...) Daha yukarıya çıkarken havai fişeklerin gökyüzünde yarattığı muhteşem tablo karşılıyor bizi. Ama en tepeye çıktığımızda bir korku kaplıyor içimizi. Atılan havai fişekler en zirveden atıldığı için daha sönmeden tepenin yamaçlarına düşüyor. Veee korktuğumuz başımıza geliyor daha dakikasında! Tepenin yamacındaki ağaçlar iki yerde aynı anda tutuşmaya başlıyor!!! Can pahasına kurtarılıp, bize emanet edilenin,kurtuluşunu kutlarken bile pervasızca davranıyoruz vesselam Peki kim bu havai fişekleri atan pervasızlar? Her köşeye mangal yakmayınız uyarısını koymayı akıl edip havai fişeğin yangın çıkarabileceğini düşünemeyen ahmaklar olabilir mi acaba
  22. http://www.animaturk.com/films/kucuk_kurbaga.htm
  23. Erkeğin kendine kadına kabul ettirdiği noktada, dünya pembeye bezenmeyi kabul etmiş demektir. Fırçayı eline alanların ödediği bedel, bir de tarihçe halinde sıralanıyorsa ilk günlerde yaşanılan tarifsiz heyecanlarla ödeştirilir o bedel. Mutluluktan yerimizde duramayışımız, en yakınlarımıza ondan duyduğumuz birkaç kelimeyi, evire çevire karşımızdakini bezdirene kadar anlatışımız, gözlerine değdiğimizde dalıp gittiğimiz hayaller, tırnağı paltomuzun astarına dokunsa zembereğimizin boşalması, bize her gülümsediğinde ona biraz daha yaklaşmaya cesaret ettiğimiz ilk günler… Bir sonraki görüşmeye giderken boyayı unutmuş ayakkabımızı cilalatışımız, giymeye kıyamadığımız elbiseleri gardroptan çıkarışımız, mahalle berberinde berberden çok konuşmamız, sokak dilencisine ilk defa verdiğimiz kağıt para, köşe bakkalına aldıklarımızdan arta kalan sakız parasını hibe ederken hissettiğimiz bonkörlüğümüz, senelerdir ihmal ettiğimiz şiir ezberleme telaşemiz hep o ilk heyecanlarımızın eseridir. Randevu saatine hala bir saat varken ‘ne olur ne olmaz’ deyip randevulaşılan yere erkenden varıp en güzel masayı kapışımız, sevdiğimiz kadına giderken ona aldığımız gülü saklama tedirginliğimiz ve sevdiğimizin kapıdan gözükmesi. Kalkışımız, gülüşümüz, sandalyesini çekişimiz; en kibar, en sevecen, en uysal sesimizle dolu dolu ‘hoş geldin’ seranatı. Mekansa şehrin en güze yeri. Kadınımızın o gün ne kadar güzel olduğuyla başlanılır konuşmaya. Fark ettiğimiz makyajına dizdiğimiz methiyelerle donatırız masayı ilk dakikalarda Sonra kibarlığımızı ona hissettirme çabalarımız servise konur. Sinemayı, müziği, resmi sevdiğimiz söyleriz, tiyatroyu da. Hatta içimizde opera saçmalığına hayran olanlarımız bile çıkabilir. Masada, karşımızda oturan kadın yeryüzünün bütün güzelliklerini biriktirmiş oturmaktadır. Biz ise kainat iyilik podyumunun en üst noktasındayızdır. Ona ait ne varsa güzeldir. Ne varsa… Bize ait ne varsa güzellik adına kırmızı halılar serilerek sunulacaktır önlerine. ‘Evet’i duyarız, evi tutarız, her beş senede bir ancak hatırladığımız yakınlarımıza dahi gönderdiğimiz davetiyelerle tüm ahbabımızı, dostumuzu, yakınlarımızı bir salona toplar, bu kez de biz deriz o sihirli kelimeyi:Evet… İlişkinin kabulünden evliliğe kadar geçen zaman ayakların altına tramplen yerleştirme süresidir. Zıplanır, bulutlara el sallanır, göz görmez, görse de görmez. Tramplenin en üst noktasına geldiğinizde artık aşağıda mavi gözleriyle size bakan havuza atlama vaktinin geldiğini anlarsınız. Anlamanız atlamanızdır. Yerleştiğiniz eviniz ilk günlerde size mutluluk yuvası, kadına masallar diyarı olur.Dışarıya ayırmak istemediğimiz zamanı evde geçirmemiz, aylaklığı kesin reddedişimiz, evimizin kapısında duran zili bile özlememiz kadınımıza malsallardan masal beğendirme günleridir. Bizim için hazırlanan çeşit çeşit yemeği, masa üstünde çiçeklerle donatılmış gördüğümüz an teşekkürlerin odaları kolaçan etme zamanıdır. Orada bir ev vardır, evde mutluluklar. Zaman mıdır katil, yoksa unuttuğumuz vaadler mi bilinmez ama masalın büyüsü bitmeye başladığında tramplendeyken size bakan mavi gözlü havuzun içinde su olmadığına karar vermeniz için çok da süreniz kalmamıştır. Kırılan yerlerimizin sebebi hep odur. Kadınlarımız. Dönüp baksak vaatlerimize, o zaman hakimin suçluyu daha kolay görebileceği anlaşılacaktır.Bizler…Biz erkekler. Onun için verdiğimiz mücadele, onunla geçireceğimiz birkaç saat için günlerce duyduğumuz heyecan evlilikle beraber sönüp gitmeye yola koyulmuştur. Onu elde edince, sahip olduğumuza inanınca hem bize hem de ona köstek olan zavallı duygularımız eve geliş vakitlerinde her gün artan beş dakikalık gecikmelerle kendini gösterir. Dışarısı için ayıracağımız vakte kurşun sıkan bizler zamanla arkadaş grubumuzu,evvel gidip oturduğumuz mekanları hatırlayınca suçluluktan olsa gerek (!) pişman oluruz. Bizim de zaman ihtiyacımız vardır, biz de arkadaşlarımızla oturmalıyızdır ve bunun için kadınımıza gecikeceksek bile haber vermemize gerek yoktur. Başlarda ondan duyduğumuz birkaç kelimeyi masal gibi anlatırken ortalara geldiğimizde akşamı bizim için bekleyen, bizi özleyen, bize anlatmak isteyen kadınımızın en mühim destanlarını dinlemeye tenezzül dahi etmeyiz. Bütün destanların bizden duyacağı tek kelime evet kelimesidir. Bazen de ‘evet, anladım’ diyerek filozof tadında cevaplar veririz. Çünkü yorgunluğumuz, çünkü aptalsavar maç muhabbetleri, ona biçtiğimiz aklı noksan elbisesi çoktan masalın yerini almaya başlamıştır. Bir zamanlar bize dokunsa donakalan bizler, o kadar soğumuşuzdur ki yanımıza gelen kadınımız donmaya yüz tutmuştur. Konuşurken mahalle berberine nal toplatan, anlatırken ağzından bal dökülen cinsimiz konuşmayı lüzumsuz görmeye başladığında onu nasıl yalnız bıraktığımızı, nasıl bir cendereye soktuğumuz anlamak dahi istemeyiz. Dinlemek de ,anlamak da, anlatmak da bizim değil yeni tanışan ve verilecek sözleri olanlarındır. Sıra onlardadır. Boyadığımız ayakkabılarımızın, ütülediğimiz pantolonlarımızın yerini eve döndüğümüzde birini odaya diğerini mutfağa attığımız pis kokulu çoraplarımız almıştır. Gün boyu çalışan,eğer çalışıyorsa eve dönünce evde de çalışan kadınımıza zaman gelir teşekkür yerine ' annemiz olsaydı' sitemlerini kulaklarını sağır edercesine haykırırız. Patavatsızlığımız düğün evinde cenaze merasimlerine sebep olurken özensizliğimizi görmeyip suçu ona atmaya başlamışsak geldiğimiz yerin ardı terk ettiğimiz cephedir. Güzellik adına ne varsa bizde toplandığını iddia ettiğimiz, itinayı hiç eksik etmediğimiz günlerin celladın elinde tek tek idam edilmesi öteki yanımızı kırarken bizim dilimiz şikayetlere ev sahipliği görevini üstlenmiştir. Kadınımız evde çalışacak, yemek yapacak, kadınımız erkek çocuk yapacak, bizi toplayacak, bize katlanacak, sevdiklerimizi sevip sevmediklerimize yüz çevirecek…Yaptığı her işi basit gören, kolay sana bizler hizmetinde kusur istemediğimiz kadınlarımızdan istedikçe hakkımız hiç bitmemeli sanırız. Bencilliğimiz, sorumsuzluklarımız, ihmal edişlerimiz, özensizliklerimiz, paylaşmaktan öte paylaşmamalarımız… biz… eskitiyoruz ne varsa maziden kalan. Yılgın,bezgin,üzgün,kederli, kadınlar peydahlıyoruz erkekliğimize inat. Her beraberliğimiz ne yazık ki yiğitliğimize halel getiriyor. Bir evde artık birbirini tanımayan yabancılar oturuyor. Yalnız kadınlar bizlerin eseri; merhametsizliğimizin de. Az ötede ölgün gözleriyle bir kadın oturmaktaydı. Çok bezgin gözüküyordu çayını yudumlarken. Yiğidini arıyordu.Bulamıyordu. Bülent Parlak

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.