
Radya tarafından postalanan herşey
-
AŞILIM
İsrail’le en son papaz olduğumuzda, barışmak için Suriye sınırını komple veriyorduk... Bu sefer de korkum o ki, dikleniyoruz ayaklarıyla, GAP’ı filan vereceğiz herhalde İsrail’e. Neyse, onu bi ara yazarız. Bugün, şunu yazalım hele... Kuş gribinden bir sürü insan öldü. Ne dedi bu arkadaşlar? “Abartmayın.” “Risk yok.” “Basın yalan söylüyor.” “Turizme zarar veriyorsunuz.” “Pişirin, yiyin, korkmayın.” Keneden bir sürü insan öldü. Ne dedi bu arkadaşlar? “Abartmayın.” “Risk yok.” “Basın yalan söylüyor.” “Turizme zarar veriyorsunuz.” “Paçaları çoraba sokun, gezin.” Domuz gribinden ölen mölen yok. Ne diyor şimdi bu arkadaşlar? “5 bin 300 kişi ölecek!” “21 milyon kişiye bulaşacak!” “43 milyon aşı almamız lazım!” “500 trilyon lira ödemeliyiz!” “Milletimize feda olsun bu para!” Sizce de garip değil mi bu grip? Eğer bu tarihi “aşılım”dan bi katakulli çıkmazsa -şuraya yazıyorum- koluma kene yapıştırır gezerim kardeşim... YILMAZ ÖZDİL
-
İskender PALA
SUYUN –elem HALİ: GÖZYAŞI Bir alev halinde düştün elime Hani ey gözyaşım akmayacaktın? Orhan Seyfi Orhon Hani Refref Süvarisi’nin sözüdür: ‘‘Hiçbir damla yoktur ki o, Allah katında O’nun korkusuyla dökülen gözyaşı damlasından veya Allah yolunda akıtılan kan damlasından daha makbul olsun.’’ Gözyaşına ne diyebilirim ki!.. Dizi dizi şiir desem haksızlık olur; tane tane inci desem yetersiz kalır. Akın akın yabanlara giden de, uzak uzak sevdaları yakın eden de odur çünkü… Sevgilinin geleceği yolları sulayıp süpürmek içindir o; sultanlar ayağına düşürmek içindir. Bütün boşluklarını o doldurur ömrümüzün… Söylenmedik sözler yerine o vardır yanımızda. Sevdaya dair yeminlerden sonra ve gülleri saran dikenlerden önce o vardır. Zamandan geriye düşmüş acılar için, manada biçimleri yitiren sancılar için; aynalarda eriyen sırlardan taşarak, ucu kıyamete çıkan asırları aşarak; gerçekten daha gerçek kelamlarda, ve Güzeller Güzeli’nden vuslat müjdeli selamlarda hep o vardır, hep o vardır… Bir gözyaşı, gül mevsiminde güle karşı akarsa aşk olur adı; sevgiyi damıtır en derin yerinden. Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tövbedir tadı; gönülleri arıtır en kara kirinden. Bir gözyaşı, bir cevherdir, ateşten kaynayan. Özü sudur ama avuçta bir yalım, gönülde bir yangın olur. Bir ateştir aslında o, dumanı ah ile çıkan. Onun içindir ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar. Arıtır ve eritir; temizler ve gizler… Fazilettir, diyettir… Bu yüzden denilir ki, gözyaşı yiğitler kârıdır ve civanmertler vakarıdır. Şaire unuttuğu mısrayı bir gözyaşı hatırlatır, şehrazat acılarını gözyaşıyla anlatır. Sancılı damarlarda ölümcül çılgınlıkları gözyaşıdır okuyan ve toplasanız gözyaşlarını âşıkların, dalgalı bir deniz olur. Gözyaşı ki, kişinin kendisiyle kavgasının sonunda akarsa tomur tomur mercandır; ve eğer pişmanlıklarla tartılırsa mübarek bir heyecandır. Ağlamayı ibadet sayan bir medeniyetin çocuklarıyız biz. Çünkü ağlamak Hakk’a tevazu göstermenin şiddet halidir. Üstelik tıbben de yararlıdır. En azından ülserin koruyucu hekimi sayılır. Ağlama esnasında gözyaşıyla birlikte salgılanan ‘‘lyzozyme’’ adlı maddenin vücuttan atılması sağlıklıymış. Aksi takdirde kanda kalırsa mideyi tahriş edermiş. Ve kadınlar sık ağladıkları için pek ülser olmazlarmış. Şaire kulak verelim yine: Tohumu eken bilir Gözyaşın döken bilir Gül kadrin diken değil Çileyi çeken bilir Ve Karacaoğlan’ı analım o muhteşem dizesiyle: Değirmenler döner çeşmim yaşından Sonra da Asaf Halet’in ‘’He’’ trajedisine kulak kabartalım: Vurma kazmayı, Ferhâaaad, He’nin iki gözü iki çeşme, Âaah (…) Kasrında şîrîn de böyle ağlıyor, Ferhâaaad İskender Pala
-
Allah'a isyan etmek, küfretmek
- belyzia , hırcınıım'ın doğum günü
belyzia (24), hırcınıım (25) İyi ki doğdunuz arkadaşlar...- GÜNAYDIN
- Sevgi sebepsiz olmalı ...
Sonra da pencerenin önüne oturup aşağıda ki gibi bir şarkı söylenir herhalde... Çok güzel bir yazıydı...- Hüzün deli dalgalarla gelir...
- Gün Biter Gülüşün Kalır Bende
- Gönül geçmiyor
- nilufer akcan (34), chupachups'ın doğum günü
nilufer akcan (34), chupachups (40) İyi ki doğdunuz arkadaşlar...- LA SCALA FİLARMONİ ORKESTRASI
18 Ekim 2009, Pazar Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, 21.30 25’NCİ YILA GİRERKEN LA SCALA FİLARMONİ ORKESTRASI ŞEF: MYUNG-WHUN CHUNG Program F. Mendelssohn: Senfoni N. 4 “Italyan” La Majör Op: 90 Allegro vivace Andante con moto Scherzo-Con moto moderato Finale- Presto P. I. Çaykovski: Senfoni N. 6 “Patetik” Si Minör Op. 74 Adagio- Allegro non troppo Alegro con grazia Allegrı molto vivace Adagio lamentoso Myung-Whun Chung, Şef Myung-Whun Chung müzik kariyerine piyanist olarak başladı ve yedi yaşındayken ilk kez Seul Filarmoni Orkestrasıyla çaldı. 1974 yılında Moskova’daki Çaykovski piyano yarışmasında ikincilik ödülünü kazandı. New York’ta Mannes Okulu ve Juilliard Okulundaki müzik çalışmalarının ardından 1979 yılında Los Angeles Filarmoni Orkestrası’nda Carlo Maria Giulini’nin asistanı ve iki yıl sonra Yardımcı Şef oldu. 1984’ten 1990’a kadar Saarbrücken Radyo Senfoni Orkestrasının Müzik Direktörlüğünü yaptı. 1987 ile 1992 yılları arasında ise Floransa Teatro Comunale’de Konuk Baş Şeflik yaptı, 1989 ile 1994 yılları arasında ise Opéra de Paris-Bastille’in Müzik Direktörlüğünü üstlendi. 2000 yılına gelindiğinde ise Orchestre Philharmonique de Radio France’in Müzik Direktörü olarak Paris’e geri döndü. İtalya’ya duyduğu sevgi; ülkede uzun yıllar çalışmasının temelini oluşturdu, 1997 ile 2005 yılları arasında Roma’da Santa Cecilia Orkestrasının Baş Şefliğini üstlendi. Avrupa’nın dışında ise Tokyo Filarmoni Orkestrasının Müzik Danışmanlığı göreviyle ve 2006 yılından beri de Seul Filarmoni Orkestrasının Müzik Direktörlüğü ile Asya’da müzikle ilgili ve sosyal konulara kendini adadı. Berlin ve Viyana Filarmoni, Concertgebouw orkestrası, tüm önemli Londra ve Paris Orkestraları, Filharmonica della Scala, Bayerische Rundfunk, Dresden Staatskapelle, Bostonve Chicago Senfonisi, Metropolitan Operası, New York Filarmoniği ve Cleveland ile Filedelfiya Orkestraları gibi dünyanın bir çok lider orkestrasına şeflik yaptı. 1990 yılından beri Deutsche Grammophon’un özel kayıtlarını yapan sanatçının sayısız kaydı uluslararası ödüller kazandı. Bunların arasında Olivier Messiaen'in Turangalîla Senfonisi ve Eclairs sur l’Au-Delà, Verdi'nin Otello’su, Berlioz'den Symphonie Fantastique, Orchestre de l'Opéra Bastille ile Shostakovich’nin Lady Macbeth’i; Viyana Filarmoni Orkestrasıyla birlikte bir dizi Dvorák senfonisi ve serenatı, Orchestra dell'Accademia Nazionale di Santa Cecilia ile mükemmel dini müzikler, ayrıca Cecilia Bartoli ile Bryn Terfel ile ödüllü plak Duruflé’s and Fauré’s Requiems bulunuyor. Son zamanlarda piyasaya sürülenler arasında ise Orchestre Philharmonique de Radio France ile Messiaen’den La transfiguration de Notre Seigneur Jésus-Christ and Des Canyons aux étoiles bulunuyor. Sanatsal çalışmaları ile birçok ödüle ve övgüye layık görülen sanatçının aldığı ödüller arasında İtalya’da aldığı Premio Abbiati ve Arturo Toscanini ile 1992 yılında Fransa’da aldığı Légion d’Honneur da bulunuyor. Sanatçı ayrıca Fransız Tiyatro ve Müzik Eleştirmenleri Derneği tarafından ‘Yılın sanatçısı’ unvanına layık görüldü ve 1995 yılında ise “Victoire de la Musique” ödülünü tam üç kez kazandı. La Scala Filarmoni Orkestrası Filarmonica della Scala, hem kendi Konser Sezonları’nda hem de La Scala Tiyatrosu’nun Senfonik Sezonu’nda sahne alan müzisyenleri bir araya getirmektedir. Filarmonica ilk konserini 25 Ocak 1982 yılında kurucusu Claudio Abbado yönetiminde vermiştir. İlk sezonundan itibaren, orkestra Abbado’nın yanı sıra, Georges Prêtre, Lorin Maazel, Wolfgang Sawallisch ve orkestrayı ilk dış turnelerinde yöneten Carlo Maria Giulini’nin de dâhil olduğu birçok büyük şef ile konserler vermiştir. Aralarında Carlo Maria Giulini, Leonard Bernstein, Giuseppe Sinopoli, Valery Gergiev, Zubin Mehta, Seiji Ozawa, Yuri Temirkanov, Semyon Bychkov, Franz Welser-Möst, Gustavo Dudamel ve Philippe Jordan’ın da bulunduğu dünyaca tanınmış birçok şef Orkestra’nın faaliyetlerine katkıda bulunmuştur. 1987 ile 2005 yılları arasında Baş Yönetmen olan Riccardo Muti, Orkestra’nın uluslararası başarısına önemli katkılarda bulunmuştur. 2006 yılında, Orkestra, Myung-Whun Chung, Daniele Gatti, Riccardo Chailly ve geçen iki sezonun açılış konserlerini yöneten Daniel Barenboim ile birlikte çalışmalara başlamıştır. Filarmonica bütün dünyaya düzenli olarak turneler yapmakta olup 1982 yılından bu yana La Scala dışında sekiz yüzden fazla konser vermiştir. Orkestra, Riccardo Muti ile Viyana Festival Haftası’nda, Salzburg Festivali’nde ve Luzern Festivali’nde konser vermiş ve ayrıca Avrupa ve Asya’nın dört bir yanında konserlere çıkmıştır. 2006 yılında, turneler Daniele Gatti yönetiminde İstanbul, Belgrad ve Budapeşte, Myung-Whun Chung yönetiminde Varşova, Moskova ve Berlin ve Riccardo Chailly yönetiminde Birleşik Krallık ve İrlanda’yı da içermiştir. 2007 yılında, Orkestra Daniel Barenboim yönetiminde Lugano’da ve Riccardo Chailly yönetiminde ABD ve Kanada’da çalmıştır. Bu konser sezonundaki konserler arasında, Daniel Gatti yönetiminde Viyana’daki Muzikverein’da bir konser, Daniel Barenboim yönetiminde Berlin Filarmoni çıkışı ve Daniel Barenboim ve Myung-Whun Chung yönetiminde Avrupa turneleri yer almaktadır. Orkestra, kendini çağdaş eserlerin yorumlanmasına adamış olup her yıl büyük bir uluslararası bestecinin bir eserini yeni parça olarak repertuarına katmaktadır. Orkestra, Sony, Decca ve EMI ile kayıt ortaklıkları da yapmaktadır. Özel önem taşıyan kayıtlar arasında Carlo Maria Giulini ile Beethoven’in senfonileri, Riccardo Chailly ile Rossini’nin Kantat’ı ve 1998 yılında La Scala’da Riccardo Muti tarafından yönetilen bütün Beethoven senfonik eserleri bulunmaktadır. La Scala’daki konserler RAI, LA7 ve Radio3 tarafından düzenli olarak yayınlanmaktadır. Filarmonica della Scala’nın sponsorluğunu, Orkestra’nın kurumsal Büyük Ortağı olan UniCredit Group yapmaktadır.- sue66 , Nickhotine , kastana , asi_34 'ün doğum günü
sue66 (43), Nickhotine (30), kastana (53), asi_34 (22) İyi ki doğdunuz arkadaşlar...- Bayanlar çantanızda neler var?
Şey ben merak ettimde ,benim gibi bir çöpçü daha, forumda var mı acaba...Varsa eğer içim çok rahatlıyacak...- Müzik Zekâsı
Nörolojik bakış açısından müzik zekası (ritmik zeka) zeka türlerimizin ilk önce gelişenidir. Anne karnındayken bile çevremizi saran ses. ritim ve titreşim dünyasını bir an düşünün. Bazılarına göre bu zeka sadece müzik ve ritimden ibaret olmadığından aslında "işitsel/titreşimsel zeka' olarak adlandırılmalıdır. Ses ve titreşimler, ister doğal olsun isterse insanların yarattığı ortamlardan gelenler, makineler, enstrümanlar ya da korolar olsun bu zeka tüm ses ve titreşim dünyasıyla ilgilidir. Aynı zamanda müziğin ritmin sesin ve titreşimin bilinci etkileme efektleri de diğer zeka türlerinin hepsinden daha güçlüdür. Müzik, ses, ritim ve titreşimin ruh halimizi değiştirme, dinsel duyguları coşturma, ulusal sevinçleri uyandırma, başka birine sevgi, derin üzüntü veya acıyı ifade edebilme gücünü düşünün. TV ya da film seyrederken bunların yarattığı etkiyi gözünüzün önüne getirin: biraz sonra ne olacağını sezinlememizi kolaylaştırır, sahnedeki aksiyonu geliştirir ve etkisini güçlendirirler ve karakterleri daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Kendi müzik zekanızı (işitsel/titreşimsel zekayı) daha iyi keşfetmek için aşağıdaki alıştırmaları yapın •Gün içinde yapabildiğiniz kadar, seyrettiğiniz çeşitli programları (örneğin bir güldürü programını, Televizyon dizisini ya da bir detektif filmini) hayal edin. Hayal ettiğiniz duruma uygun bir fon müziği düşünün; örneğin endişe ya da merak uyandıran bir fon, marş, vals, acid rock, romantik ya da melodik bir müzik. Müziğin zihninizde çaldığını hissedin! •Masanızda oturuken işitme duyunuzun artırma-azaltma düğmesi olduğunu ve onu isteğinize göre artırıp azaltabildiğinizi düşünün. Çok sessiz olun ve çevrenizde olup biten her şeyi duymaya çalışın. Normal durumlarda duymadığınız neleri duyuyorsunuz? İşitme duyunuzu daha fazla açıp odanın dışından gelen sesleri de duymaya çalışın. Son olarak daha da açıp binanın dışından gelen sesleri dinleyin. •Başka biriyle yaptığınız herhangi bir konuşmada sizin ve karşınızdakinin konuşmasının tonunu, ritmini ve sesinizin yüksekliğini izleyin. Kendi konuşmanızın tonunu değiştirerek konuşmanın havasını değiştirmeyi deneyin; örneğin heyecan, kızgınlık, sıkıntı ve benzeri mesajları, söylediğiniz şeyleri değil onları söyleme şeklinizi değiştirerek iletmeye çalışın.Değişik konuşma ritimlerinin konuştuğunuz kişiyi nasıl etkilediğini gözlemleyin; örneğin hızlı, kesik kesik ya da daha yavaş konuştuğunuzda ne olduğuna bakın. Kendinizi konuşan ya da dinleyen olarak düşündüğünüzde sesinizin perdesinin nasıl etkilediğine bakın. •Herhangi bir iş gününüzde o günün bir Broadway müzikali olduğunu düşünün. Gün içinde çeşitli şeyler olurken kendinizin Rogers ve Hammerstein ya da Andrew Lloyd Weber olduğunu düşünün. Göreviniz popüler şarkıları olan olayları vurgulayacak ya da etkisini güçlendirecek şekilde hayali izleyici kitleniz için günün bu prodüksiyonuyla entegre etmek. Bu özel "müzikli anlarda" bir an duraklayıp birkaç dakika kendi kendinize şarkıyı mırıldanın ve durum içindeki pozisyonunuzun nasıl değiştiğini gözlemleyin. •Gün içinde bir sandalyede otururken ya da koridorda yürürken çevreden gelen titreşimlere kulak verin deprem ölçer aygıtı olduğunuzu varsayın. Kendi içinizdeki "Richter ölçeğinize" bu titreşim motiflerini kaydedebiliyor musunuz bir bakın. Yolda binanızın yanından geçmekte olan otobüslerin ya da kamyonların gürültüsüne, radyosu bangır bangır bağırarak geçen bir arabaya, yeni bina inşaatından gelen gürültülere, yolda çalışma yapan işçilerin gürültüsüne kulak verin. •Günlük çalışma şartlarınıza uygun olarak, karşı karşıya kaldığınız sorunları daha etkili çözebilmenizi sağlamak amacıyla ruh halinizi ya da duyarlılığınızı etkileyecek değişik türlerdeki müzikleri dinlemeyi deneyin. Örneğin kendinizi çok stresli ya da gergin hissediyorsunuz. Hangi müzik sizin sakinleşmenizi ve rahatlamanızı sağlayabilir? O müziği koyun ve kendinizi müziğin sihirli notalarına bırakın. Ya da kendinizi yorgun ve bitkin hissediyorsunuz. Hangi müziğin sizi toparlayacağını ve enerji vereceğini düşünüyorsunuz? Onu dinleyin ve ruh halinizi gerçekten değiştirip değiştirmediğini görün. Her zekanın farklı boyutlarını tanımlayan temel işlemleri ya da özellikleri vardır Müzik zekasının temel özellikleri şunlardır: Müzik ve ritim yapısını beğenme/değerlendirebilme •Müziği duyma şemaları ya da kareleri •Seslere ve titreşimsel motiflere duyarlılık •Ses, ritim, müzik, ton ve titreşimleri tanıyabilme, yaratabilme ya da yeniden üretebilme Ton ve ritimlerin kendilerine has kalitelerini değerlendirebilme- Resid Behbutov - Bahar sensiz
- Yollarda… Avrupa Kültür Haftası Etkinlikleri
“Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türk Edebiyatı Avrupa’da” (European Literature Goes to Turkey – Turkish Literature Goes to Europe) adlı geniş kapsamlı kültür projesi, 19 – 25 Ekim 2009 tarihleri arasında Trabzonlular ile buluşuyor! “Yollarda… Avrupa Kültür Haftası Etkinlikleri” başlığı altında gerçekleştirilen etkinlerde, ünlü oyuncu Memet Ali Alabora konuk sanatçı olarak yer alacak. Tarih : 19 - 25 Ekim 2009 Şehir : Trabzon Goethe Enstitüsü’nün, “Kültür Köprüleri” programı çerçevesinde; Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilen, Türkiye’nin 24 kentini ve 8 Avrupa ülkesini kapsayan “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türk Edebiyatı Avrupa’da” (European Literature Goes to Turkey – Turkish Literature Goes to Europe) adlı geniş kapsamlı kültür projesi, 19 – 25 Ekim 2009 tarihleri arasında Trabzonlular ile buluşuyor! “Yollarda… Avrupa Kültür Haftası Etkinlikleri” başlığı altında gerçekleştirilen etkinlerde, ünlü oyuncu Memet Ali Alabora konuk sanatçı olarak yer alacak. “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türk Edebiyatı Avrupa’da” projesinin, 19 – 25 Ekim 2009 tarihleri arasında Trabzon’da gerçekleşecek etkinlikleri kapsamında; iki Bulgar, 1 Alman yazar, 1 İtalyan piyanist besteci ve sanatçı Memet Ali Alabora, Trabzonlu sanatseverlerle buluşacak. Trabzon’da gerçekleşecek okuma ve söyleşilerde; düz yazılarıyla Plovdiv Prize, şiirleriyle Golden Chain, yaratıcı çalışmalarıyla Golden Muse ödüllerinin sahibi Bozhana Apostolova ve Razvitie Edebiyat, Golden Chain, Bulgar Yazarlar Birliği, Ulusal Chudomir ödüllerinin sahibi Hristo Karastoyanov, gençlerle söyleşiler gerçekleştirerek eserlerinden bölümler okuyacaklar. İki değerli Bulgar yazarın okuma ve söyleşilerinde, konuk sanatçı Memet Ali Alabora yazarlara eşlik edecek. Üç gün sürecek etkinlikler çerçevesinde; Alman yazar Fitzgerald Kusz’un, farklı yaşlardaki beş dul kadının komik ve grotesk, ama aynı zamanda trajik öykülerini aktaran “Dullar” adlı eserinin okuma tiyatrosu da gerçekleştirilecek. Program kapsamında ayrıca; İtalyan piyanist-besteci Livio Minafra’nın vereceği resitalin yanı sıra, Almanya’da son sekiz yılda yapılan canlandırma filmlerini bir araya getiren “Kısa ve İyi III” programı; uluslararası festivallerde başarılı olmuş, çoğu ödüllü, özgün Alman yapımı filmleri Trabzonlu sanatseverlerle buluşturacak. “Yollarda… Avrupa Kültür Haftası Etkinlikleri” başlığı altında gerçekleştirilecek etkinliklerde sanatçılara, projeye katılan yazarların kitaplarının incelenip okunabileceği, internet bağlantılı bilgisayarlar ve audiovisuel araçlarla donatılmış bir “Gezici Kütüphane” eşlik ediyor. Açılışı; 21 Ekim 2009 Çarşamba günü, saat 14:00’te, Trabzon Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Nazım Terzioğlu Anfisi’nde Bulgar yazarlar Bozhana Apostolova ve Hristo Karastoyanov’un okuma ve söyleşileriyle gerçekleştirilecek “Yollarda… Avrupa Kültür Haftası Etkinlikleri”ne, tüm Trabzonlu sanatseverler davetli… “KÜLTÜR KÖPRÜLERİ” PROGRAMI HAKKINDA Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın 16 Temmuz 2007’de AB üye devletlerinin kültür kurumlarına ve onların Türkiye’deki ortaklarına yönelik hazırladığı “Kültür Köprüleri” programı; çağdaş sanatların her dalında (müzik, edebiyat, gösteri sanatları, görsel sanatlar vb.) farklı kültürleri ve bu farklı kültürlerden birçok sanatçıyı bir araya getiren projelere destek sağlıyor. Program; Avrupa Birliği’ne üye ülkelerle Türkiye’nin kültürel değerlerini karşılıklı olarak tanıtmalarına; kültürel ve sanatsal yenilikleri sınırlar ötesine taşımalarına ve kültürler arası diyaloğun desteklenmesine katkıda bulunuyor. “EUROPEAN LITERATURE GOES TO TURKEY - TURKİSH LITERATURE GOES TO EUROPE” (“AVRUPA EDEBİYATI TÜRKİYE’DE – TÜRK EDEBİYATI AVRUPA’DA”) PROJESİ HAKKINDA “Kültür Köprüleri” programı çerçevesinde Goethe Enstitüsü tarafından birçok kurumun işbirliği ile gerçekleştirilen “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türk Edebiyatı Avrupa’da” (“European Literature Goes to Turkey - Turkish Literature Goes to Europe”) adlı proje; edebiyat ve kültür aracılığıyla insani değerlerin yüceltilmesini ve kültürler arası alışveriş ile sivil toplum diyaloglarının geliştirilmesini amaçlıyor. 5 Mayıs 2009 tarihinde Diyarbakır’da başlayan Türkiye turuna; 8 Avrupa ülkesinden, eserleri daha önceden Türkçeye çevrilmiş 48 tanınmış çağdaş yazar konuk oluyor. Yazarların yanı sıra, fotoğraf sanatçıları, film yapımcıları ve müzisyenler de Türkiye’nin 24 kentindeki sanatseverlerle buluşuyor. Her kentte bir hafta boyunca iki dilde edebiyat okumaları ve söyleşiler gerçekleştiriliyor. Projede, konuk yazarlara, internet bağlantılı bilgisayarlar ve audiovisuel araçlarla donatılmış, Mercedes – Benz Türk A.Ş.’nin katkılarıyla sağlanan bir ‘gezici kütüphane’ eşlik ediyor. “Yollarda… Avrupa Kültür Haftası Etkinlikleri” adı altında düzenlenen hafta kapsamında konserler, atölye çalışmaları ve sergiler de yer alıyor. Avrupa’da güncel sanat alanındaki gelişmeler ve yeniliklerle tanışma olanağı sunan projenin Türkiye turu, 16 Nisan 2010 tarihinde İstanbul’da 2010 Avrupa Kültür Başkenti kutlamaları çerçevesinde gerçekleştirilecek özel bir gala ile son bulacak. “European Literature Goes to Turkey - Turkish Literature Goes to Europe” projesinin 4 Mayıs 2010 tarihinde başlayacak 8 Avrupa ülkesini kapsayan Avrupa turunda ise; eserleri daha önce yabancı dile çevrilmiş 16 tanınmış Türk yazar, 7 AB ülkesi ve İsviçre’de, iki dilde okuma günleri gerçekleştirecek. Türkiye’den başarılı müzisyen, film yapımcısı ve fotoğrafçılar, Sofya, Bükreş, Viyana, Zürih ve diğer 2 Avrupa Kültür Başkenti olan Pecs ve Essen’de sanatseverlerle buluşacak. 24 Haziran 2010 tarihinde Brüksel’de tüm Avrupalı ve Türk sanatçıların katılımıyla gerçekleşecek gala ise, bir yıllık projenin doruk noktasını oluşturacak. Bilgi için: bkz. Banu K.Zeytinoğlu İletişim Özlem DEMİRKIRAN 0212 281 12 00 [email protected] Katılım için: 0 212 249 20 09 – dhl: 60-61- Mor ve Ötesi Akustik Özel
Mor ve Ötesi muhteşem bir gece için Ghetto'da! Tarih : 17 Ekim 2009 Saat : 22:30 Yer : Ghetto Şehir : İstanbul Avrupa Mor ve Ötesi, 25 Mayıs 2007'de GHETTO'da verdiği unutulmaz akustik konserin ikinci perdesinde yine aynı mekânda, farklı bir repertuarla seyircisiyle buluşuyor. MTV Türkiye tarafından canlı kaydedilerek yayınlanan 'mor ve ötesi ile bir gece - AKUSTİK' konserindeki eşsiz atmosferi tekrar yaşatmak isteyen grup, akustik konser hikâyesindeki bu yeni sayfa için gün sayıyor. İki bölümden oluşacak konserin ardından, grup üyeleri Burak Güven ve Kerem Kabadayı'dan oluşan Da Producerz'in DJ seti, ve grubun katılacağı after-party bu özel gecenin unutulmazları arasında olacak. 12 Ekim Pazartesi gecesi Babylon'da mor ve ötesi'nin konuk olacağı Lokal Anestezi isimli talk show programına katılanlar, program biletiyle geldikleri takdirde grubun GHETTO konseri için, kapıda tam bilette 10 TL'lik indirimden yararlanabilecek. *Öğrenci biletleri sınırlı sayıda satılacaktır. Ücret:50 TL – 40 TL*- Terje Rypdal & Ketil Bjornstad Konseri
40 yıl gibi uzunca bir süredir Kuzey Avrupa cazının en üretken isimleri arasında yer alan Norveç orjinli gitarist Terje Rypdal ve piyanist Ketil Bjornstad, Akbank Caz Festivali kapsamında biraraya geliyor. Tarih : 16 Ekim 2009 Saat : 20:30 Yer : Aya İrini Müzesi Şehir : İstanbul Avrupa AKBANK 19.CAZ FESTİVALİ 40 yıl gibi uzunca bir süredir Kuzey Avrupa cazının en üretken isimleri arasında yer alan Norveç orjinli gitarist Terje Rypdal ve piyanist Ketil Bjornstad, Akbank Caz Festivali kapsamında biraraya geliyor. Klasik piyano eğitimi alsa da ana enstrümanı olan gitarı kendi kendine öğrenen multi enstrümentalist Terje Rypdal; Clapton ve Hendrix gibi ikonlardan esinlenerek geliştirdiği gitar tekniği ve zaman içinde caz, rock, klasik ve ambient gibi türleri bir potada eriterek oluşturduğu benzersiz içerikle ECM etiketinin ve caz dünyasının simge isimlerinden biri haline geldi. İlk çalışmasına 16 yaşında imza atan ve bugüne değin 50'nin üzerinde albümde yeralan Ketil Bj¸rnstad ise müzisyen kimliğinin yanı sıra aranjör, kompozitör, yazar ve eleştirmen olarak da tanınıyor. İkilinin yaklaşık 10 yıla yayılan birlikteliklerinin uzantısı olan dinleti; akustik piyanonun saf, akışkan ve melodik dünyası ile elektrikli gitarın sert mizaçlı, keskin ve tavizsiz karakterinin etkileyici bir buluşması olmaya aday. Terje Rypdal / Gitar Ketil Bjornstad / Piyano Yer:Aya İrini Müzesi Adres: Topkapı Sarayı 1. Avlu, Sultanahmet, İstanbul Tel: 212 528 45 00 Tarih: 16 Ekim 2009 Cuma 20:30 Fiyat: Tam:40,00 TL,Öğrenci:20,00 TL- NASIL BİR EVDE VE NEREDE YAŞAMAK İSTERDİNİZ?
- hic kendimize toz kondurmayız
:D- Şans Kurabiyesi Kırmak İstermisiniz? Öyleyse Ne Duruyorsunuz?
Can boğazdan gelir. Ye ha ye ha ye ye... Çok biliyosun sen....- Adam Olmak
Adam, bizde adı çok geçen ama pek az bulunan bir nesnedir. Ne yenilir ne içilir; tatlı dili, derler. Oysa çoğu zaman tersi olur hep. Mülk gibi alınıp satılır adamlar, yoksulluk yüzünden yük olur can gövdeye. Anneler babalar çocuklarının adam olması için çilelere katlanırlar ama ünlü fıkrada olduğu gibi, evlat doktor olur, mühendis olur ama bir türlü adam olamaz nedense. Adamdan sayılmak, adam yerine konulmak hepimizin hoşuna gider. Sürücüler birdenbire önlerine çıkıveren yayalara kızarlar, “Çiğnendiğine yanmam, seni adamdan sayarlar da benden hesap sorarlar, ona yanarım” diye bağırırlar. Seçmenler dört beş yılda bir olsa da adam yerine konuldukları için çok sevinirler, ne kadar kızarlarsa kızsınlar, politikacılara oy verirler, onları koltuk sahibi ederler. Bir türküde, âşık, sevdiğine, “Kaçma güzel kaçma, ben adam yemem” diye sesleniyor ama bir tenhada yakalasa onu, karnım tok da demez hani... O kadar adam canlısıyız ki, hiçbir işimizi adamsız yapamaz, her işin bir adamı olduğuna inanır, adamını bulmaya çalışırız. Herkes her şeyi yapamaz, her işin bir adamı vardır. Olmaz olmaz deme, adamını buldun muydu akan sular bile durur! Birisinin dostumuz ya da çıkar ortağımız olduğunu belirtmek için, “O benim adamımdır” diye övünür, caka satar, adamlık taslarız. “Adamım” sözcüğünü kimi kadınlar kocaları için kullanırlar. Anneler babalar çocuklarını azarlarken, “Koca adam oldun. Bu yaptığın sana yakışır mı?” derler ama adamlığa yakışmayan işler yapmakta onları bastırırlar. Birisinin iyi bir kişi olduğunu “adam evladı” diyerek belirtiriz. “Adamın yüzüne şöyle bir baktım mıydı, onun nasıl bir adam olduğunu hemen anlarım” diyerek adam sarrafı geçiniriz. Bizi hayal kırıklığına uğratanlara, “Kalıbına bakıp da adam sanmıştım seni” der, kızdığımız kişilere, “Sen de adamım diye geziyor musun, adamlık nerde sen nerde!” diye sesleniriz. Adam olmayı kolay sanan küçüklere, “Senin adam olman için kırk fırın ekmek yemen lazım” diyerek hadlerini bildiririz. “Adam olacak çocuk ...den bellidir” diye bir söz vardır ama bence geçersizdir, kimin ne olacağı önceden pek belli olmaz. Zaten adamlık anlayışımız başka başkadır. Kimi kaynağı ne olurda olsun, çok para kazanmayı adamlık sayar, böylelerini büyük adam sananlar vardır. Kiminin adamlığı torpille, dayıyla yüksek mevkilere çıkmak, caka satmaktır. Kiminin adamlığı herkese tepeden bakmaktır, kiminin adamlığı ona buna çamur atmaktır. Adamdan sayılmayan küçük adamlar bütün yükü çekerler de gık bile demezler, büyük adamlar gibi hazırdan yemezler, onun bunun sırtından geçinmezler. Asıl adam gibi adam olanlar bunlardır ama ne yazık ki değerleri bilinmez. Adam var adamcık var yani! Adam tutarken, adam seçerken adamakıllı düşünmeli. Rodin’in “düşünen adam” heykeli ünlüdür. Buradaki adam ne düşünüyor acaba? Sakın, ne olacak bu insanların hali demiş olmasın! Kimi Özde kimi sözde adamdır. Sözde adamı bir şiirimde şöyle dile getirmiştim: “Kişiliği çember: Dönüyor/Merhameti komada: Ölüyor/İlgisi saman alevi: Sönüyor/Ağlayan var şurada: Gülüyor/Çevreyi durmadan kirletiyor/ Adama bak adama/ Yaşıyor(!)” Bir fıkrayla limana götürelim peynir gemimizi. Adamın biri Karadenizli dostunun konuğu olmuş. Ev sahibi onu gezdirirken yolları mezarlığa düşmüş. Mezar taşlarının üstünde yazı yerine dikey yatay çizgiler varmış. Adam bunların ne olduğunu merak etmiş. Şöyle demiş bizimki: “Şeref işaretidir bunlar. Şu üç dikey, bir yatay çizgi çok şerefli adamımızı belirtir. Vurdi vurdi vurdi, vuruldi demektir. Yanındaki de şereflidir: Vurmiş vurmiş vurulmiştir. Onun yanındaki de şerefli sayılır; vurmiş vurulmiştir.” Adam başka bir mezarın önünden geçerken hiçbir işaret görmez, “Peki bu kim?” diye sorar. Karadenizli yüzünü buruşturur; “Geçelim oni” der. “Ne vurmiş nede vurulmiştir o, eceliyle öldü, adam değildir.” Şaka bir yana, adam gibi ölmesini bilmek de iyidir ama en önemlisi adam gibi yaşamak, adamlığına leke sürdürmemek, ne olursa olsun, adam olmaktan vazgeçmemektir. Erhan Tığlı- En çok hangi enstrümanı çalmak isterdiniz?
Ben kanun ve piyano işaretledim gerçi hepsi de...- Çağrışım
- Sanat Müziği tutkunları için 'Makam Farkı'
Sanat müziği tutkunu olan ve geniş bir arşive sahip Mehmet Barlas ve Oğuz Haksever ile NTV Radyo’da yeni bir Türk Sanat müziği programı 'Makam Farkı' başlıyor. Rast makamından Nihavent’e, Uşşak makamından Hüzzam’a Türk Sanat müziğinin en sevilen eserleri iki müzik tutkununun arşivlerinden çıkarak NTV Radyo dinleyicileriyle buluşuyor. 'Makam Farkı'nda iki usta gazeteci bu kez habercilik konusunda değil Türk müziğiyle ilgili engin birikimlerini dinleyecilerle paylaşacak. 'Makam Farkı'ndan Bilinmeyenler Mehmet Barlas Hüzzam makamına bayılıyor, Sultaniyegah’ı çok seviyor ve ''Nihaventsiz ise duramam'' diyor. Oğuz Haksever'in ise en çok sevdiği iki makam; Rast makamı ile Acemkürdi makamı. Ayrıca iyi bir müzik kulağı var. Kanaldaki odasında ciddi bir gündem yoksa çalışırken her zaman müzik dinliyor. Barlas’la Haksever NTV Radyo’da Makam Farkı’na bu Cuma akşamı saat 20:00’de başlıyor. Kaçıranlar ve yeniden dinlemek isteyenler için de her Cumartesi 11:10 ve Pazar 10:10’da 'Makam Farkı' dinlenebilir. Makam Farkı Nasıl dinlenir? Ulusal yayın yapan NTV Radyo, İstanbul’da 102.8, Ankara’da 104.7 ve İzmir’de 95.7 frekansından dinlenebilir. Ayrıca Turksat 3A uydusundan, cepte iPhone’dan ve internette ise Sipru platformu, ntvmsnbc.com ve ntvradyo.com.tr’den dinlemek mümkün.. - belyzia , hırcınıım'ın doğum günü
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.