Artropod tarafından postalanan herşey
-
Bir şiirdir Kuran..
Merhabalar Sayın Gülbudak.İletimin esansı Mevlana açısından olayın biraz müceddidliği aşmış göründüğü idi.Eh,müceddid de inanıldığı üzere her asrın başında o asra özel geliyorsa,aynı asır içinde de birkaç müceddid olmaz.Bu durumda farklı mezhep mensupları bunların kurucularını müceddid ilan ettiğinde ortalık bayağı karışıyor haliyle.Yoksa buralarda müceddidlik ilan eden olmadı daha iyi ki,iletimdeki ifadelerde ima ettiğim şey o değildi yani. Saygılar
-
ALLAH YOKTUR!
Sayın serbela,yazılanların dini konulardaki bilgisizlikten kaynaklanmadığına gönül rahatlığıyla emin olabilirsiniz.Zira bu yeterince açıktır.Benim hayatın sınav olduğu iddiasıyla ilgili önceki bir konuda değindiğim ama yanıt gelmeyen bir mesele vardı: Doğduktan hemen sonra ya da henüz seçme iradesi oluşmamış yaşta ölen bir çocuğun ahiretteki durumu ne şekildedir dinde?
-
Bir şiirdir Kuran..
Bana dinlerin içindeki hiçbir şey garip gelmiyor,çünkü dinler imanla beslenir,kuşkunun yasak olduğu bir mutlak teslimiyet ile.Zaten ortalık müceddidden geçilmiyor.Yalnız bunların bir beceremedikleri şu mezhepleri ve insanların birbirine kıymalarını ortadan kaldırmak.Bu adamlar her asırda geliyorlarsa o zaman bunları da Allah gönderiyor olmalıdır tabi.Yani kitaplarının da Allah tarafından korunup,kutsal ve tartışılmaz kabul edilmesi gerektiğini savunmaları da doğaldır,garipsenecek birşey yok inançlarda. Mevlana Mesnevi için şöyle yazmış: ''Bu, Mesnevi kitabıdır.O,ulaşma ve kesin bilme sırlarını açıklamada dinin asıllarının asıllarının asıllarıdır. O, Allah'ın en büyük fıkhıdır, Allah'ın en aydınlık yoludur ve Allah'ın en açık delilidir.Işığının hâli, içinde kandil bulunan kandillik gibidir. Rızıkları genişletir ve ahlakı güzelleştirir. Kerem sahibi ve salih yazıcıların elleriyle yazılmıştır.Temiz kişilerden başkasının ona dokunmasını menederler. Âlemlerin Rabbinden indirilmedir.Batıl ona önünden ve arkasından gelmez.Allah onu gözetir ve korur. O, en iyi koruyucudur ve merhametlilerin en merhametlisidir.'' İnandıktan sonra herşey mümkün,hiç de garip değil.
-
Bir şiirdir Kuran..
Aslında inançlı forumdaşlarımızın ayetlerle bezeli edebi iletilerini gördükçe Kuran'ı cebinden çıkaracak bir dereceye gelmelerinin işten bile olmadığını düşünmeye başladım.Bence az bir uğraşla iletiler etkileyici olsun diye aruz vezniyle de yazılabilir.Mevlana'nın da bir noktadan sonra Mesnevi'sini kutsal bir kitap olarak görüp,Allah'ın onu koruduğunu iddia etmiş olduğunu da hatırlamakta fayda var.Fakat Mevlana'nın hakkını vermek gerekir,Mesnevi'nin hiçbir yerinde ''Önceki şu sayfada yazdığım hükmü şu şekilde değiştiriyor ve sizi bir güzel uyutuyorum sevgili müminler.'' anlamında bir ifadeye rastlayamayız.
-
Erken Seçim 'de Milliyetçi İslamcı Cephe MHP/SP/BBP/BTP/ATP
Kendisini antikomünizm temelinde kurmuş bir oluşum ile antilaiklik temelinde kurulmuş diğer bir oluşumun bunların dışında düzgün bir politik anlayışları ve birikimleri,tüm kesimlerin ihtiyaçlarını içeren kapsamlı programları olmadıktan sonra %99 oy alsalar neye yarar?Ülkede siyaset kendisine düşman bulma üzerine kurulmuşken adına milliyetçi mukaddesatçı dese ne olur?Ancak kendilerine ters düşenlerle uğraşarak varlıklarını devam ettirebilen oluşumlar bunlar.
-
tanrı herkezı esıt sartlardamı dunyaya getırıyo
Dünyayı kusursuz bir yaratıcı,kurgulayıcı ve gözeticinin eseri olarak görmeyen kişi normal olarak soyut bir adalet sisteminin varlığını da reddetmiş demektir.Yani ortada 'İlla adalet olacak,herkes hakettiğini alacak,Allah yok ama bu sefer de madde bu adaleti sağlar.'' gibi bir anlayış zaten yok.Ahlakların göreceliliği,iyi ve kötü değerlendirmelerinin şartlara göre farklılık göstermesi insan türü için adalet kavramını belirsizliğe iten etkenlerdir.Biz herhangi bir olayı açıkça kendimize yapılmış bir haksızlık olarak algılayabiliriz.Bu durumda adaletin soyut bir varlıktan geleceği yönündeki beklenti kendi hakkımızı tam olarak savunabilmemizin önünde az ya da çok olumsuz bir etkide bulunacaktır.Hakkımızı tam olarak savunamadığımız durumlarda adaletin ille de soyut bir varlık tarafından sağlanacağına inanılması bir şartlanmadır.Yani yaşam süresince başa gelen her iyi olay bu üstün soyut varlığa rahatlıkla atfedilebilir.İyi olay adalet,kötü olay sınavın bir parçası olarak yorumlanabilir.Belirtmek istediğim,kişi bir şeye inanmayı kafaya koyduktan sonra olayları ona dair işaretler olarak algılayacaktır.Başına en kötü olay da gelse sabrın dini açıdan gerekliliğine ve değerine yorar.Nefret ettiği biri zenginlik içerisinde,ihtişamlı bir yaşam sürüyorsa kendi kendisini parayla kandırdığını,bu işin bir de öbür tarafı olduğunu düşünür.İnançta her yol kendisine bir çıkış bulabilir bu şekilde.Ama illa adalet bir şekilde tecelli edecektir,yaşamda veya ahiretten sonra bu kaçınılmazdır inanan için. İnanmayan içinse varolmak başlıbaşına soyut bir kurgu ve yapmacıklığın dışında,kendi içerisinde kendi vahşi doğallığını barındıran,yine bu doğallıktan kaynaklanan mücadelelere göre biçimlenen,dışarıdan adil bir müdahale içermeyen bir olgudur.Neden doğduk?Buna 'Allah istediği için.'' cevabı verildiğinde bir kurmacanın figüranı olmak ve bundan zorunlu bir haz duymak gibi bir paradoksa girilir.Kurmaca kurmacadır,ödül,ceza,tuzak,nefret,sevgi,savaşlar,şefkat,hastalıklar,ölüm vs. bunların hepsi yaratılmış olmalıdır ve herkes sınanmaktadır düşüncesi herşeye hakimdir.Öte yandan 'Neden doğduk?'' sorusuna ''Biz zaten doğmadan önce anne ve babamızda genlerin devamı ve canlının yayılma ve hakim olma tutkusunun henüz bir bağ oluşturmamış ayrık biçimiydik ve bu tutkunun onları birleştirerek yeni bir tutku bağı oluşturmasıyız.'' cevabını vermek ise doğallığın kendi içerisinden anlam kazandığına yapılan bir vurgudur.Afrikalılar'da bu tutku yok mudur,her canlıda vardır.Bu muhteşem tutkularından yeni yavru tutkular,bebekler ortaya çıkarmazlar mı,çıkarırlar.Şimdi bu çocuklar kendilerinin bu tutkunun eseri olmayıp da kusursuz bir yaratıcı bilinciyle orada doğdurulduklarına inanırlarsa zaten en baştan kendilerinin iradesel bir bağ olduklarını inkar edip,yapmacık bir adalet anlayışı edinirler.Ama doğallığı ve yaşam mücadelesini kendilerine temel alarak kötü şartlarda bile olsa cesur ve kahramanca bir yaşam sürebilirlerse doğalarına ihanet etmemiş olurlar.Süresi belirsiz bir sözde 'Adalet Günü' ile uyuşmamış olurlar.Tüm varlığıyla zorluklara karşı savaşarak ölmek,korkarak,etliye sütlüye karışmadan,adaleti başka yerlere atfederek bir asır yaşamaktan daha üstündür. Adalet ve ahlak belirsiz bir şekilde soyuta indirgenmeyen,insanların icatları ve deneyimlerinin çıkarımları olmalıdır,yaşantılara ve birliğin gerekliliklerine göre şekil alır.Dinlerde de zaten bunların izleri herdaim görülmüştür.Her seferinde kısıtlı bir bölgenin ahlak anlayışını yansıtmasına karşın,sürdürülebilmek,yok olmasını önlemek amacıyla,boş bir evrensellik iddiası içerir.Halbu ki insan yaşamı belli bir açıdan algılayabildiği ve deneyimleri ile oluşturduğu bilincinin gücüyle yaşam mücadelesinde üstün bir yer edinmiş,olanakları değerlendirenler daha iyi yerlere göç etmiş,genlerinin sağlıklı bir şekilde devamını sağlamış ve her yere yayılabilmişlerdir.Bu anlamda hangi coğrafyada doğup yetişeceği kişinin bireysel olarak seçimi değil,zaten çok önceden atalarının iradi olarak verdikleri karar ve mücadelelerle ilintilidir.Yaşadıkları yerin ve şartlarının iyileştirilmesi ise kendi sosyal adalete yönelik mücadele anlayışlarının seviyesi ile gelişebilir,ötelerde soyut bir adalete inandıkça ancak oturup kendilerine kurtarıcılar beklerler.
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Fikir jimnastiği içeren tartışmalarda her iki taraf için de birşey öğrenmemek imkansızdır diye düşünüyorum.Benim için de yeni araştırma ve meraklara kapı açan bir tartışma.Dini konulardaki tartışmalar aslına bakarsak diğer konulara nazaran bir şekilde daha çok bilimsel ve felsefi konular içeriyor,ilginin yoğunluğundan olsa gerek.Umalım ki her tartışma seviyeli ve yaratıcı fikirler düzeyinde kişilere birşeyler katsın.Yoksa foruma inançlı girip de inançsız çıkan ya da inançsızken bir anda inanmaya başlayan bir forumdaşa rastlamadık henüz.Önemli olan,düşünceye katkı olması.Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Sayın sarıgöl,buradaki 'Akıllı Tasarım'cıların siteleri' ile kastettiğim,kendilerinin bilimi sürekli olarak bir yanından çekiştirerek metafiziksel olgulara atıf yapmalarına karşılıktı.Sizin herhangi bir düşünceniz olmadığı gibi bir iddiam hiç olmadı.Sonuçta ikimiz de bilimadamı olmadığımıza göre en yeni bilimsel gelişmeleri takip etmekten başka elimizden birşey gelmez.Burada da elde varolan teorileri Kuran açısından yorumlamaya çalışıyoruz.Benim durağan evren modelini savunmak gibi bir çaba içinde olmadığım da,o teoriden alıntılar yapmadığım da iyi bakıldığında anlaşılabilir.Big Bang ve entropi üzerine şekillenen bir tartışmada inançsal açıdan varolan bazı tutarsızlıklara dikkat çekmekle bu tartışmaya dahil oldum.Evren hakkında halihazırda birçok teori vardır.İlla şu doğrudur,gibi bir çaba içerisinde de değilim. Ben de izafiyete aykırı birşey öne sürmüyorum zaten.Tüm evren ve Allah sözkonusu ise izafiyet teorisine dayanarak miyarlarca yılı önemsiz göstermenin bir mantığı olamayacağını ifade ettim.Kuran'da zamansal kavramlar ve bir sıralama varsa ve insanlar anlasınlar diye indiği iddia ediliyorsa o ayrıdır özel göreliliğin bilimsel açıklamaları ayrıdır. Siz Zariyat'dan örnek vermeye devam ediyorsunuz ama benim dikkat çektiğim nokta çok sade ve anlaşılır: Evrenin yaşının yaklaşık 14 milyar yıl olduğu hesaplanıyor.Dünya'nın ise 4.5 milyar yıl civarı.Şimdi nasıl oluyor da Dünya bir tarafta gökler bir tarafta birbirinden ayrılıyor,Dünya'nın düzeni tamamlanıp,sonra duman olan göklere geçiliyor.Arada yaklaşık 10 milyar yıl var.Ve bunun da izafiyet teorisi ile açıklanabilecek bir tarafı da yok.Ben sıralamadan bahsediyorum.Teoriye göre,Büyük Patlama gerçekleştiğinde ortada Dünya diye birşey yok henüz.Bu çok temel ve anlaşılır birşey.Göklerde Dünya'dan milyarlarca önce oluşmuş sayısız gökcismi var.Hiçbiri de 4.5 milyar yıl önce tamamen duman falan değilmiş. İnsanın algılama şartları ve günlük mantık açısından size katılırım.Bilimsel kavramlara yormak gerektiğinde ve bilime uydurabilmek amaçlı bakıldığında ise 'üst' kavramı anlamsız görünüyor. Kara delikler konusundaki en üst derecede söz sahibi olan bilimadamlarından ve son zamanlarda tasarımcılar tarafından çok sevilen Hawking'den ve maddenin ve enerjinin yokolmadığı üzerine kabul etmek zorunda kaldığı bir noktadan verdiğim örnek,yoruma pek yer bırakmıyor. Siz bol bol ayetler veriyorsunuz da benim yaptığım ise Nuh suresindeki iki ayetle Güneş ve Ay'ın 7 gök içerisinde olduğunu,yani 7 sayısının atmosfer tabakalarına indirgenmek ve mucizevi bilgi gibi ilan edilmesine karşın Güneş ve Ay'ın atmosferin içinde olmadığı bilimsel olarak sabit olduğundan,istenildiği kadar atmosfer tabakası sayılsın,bunun 7 gök ile hiçbir ilgisinin olmadığını göstermektir.7 gök ile atmosferin tabakalarının ilgisi olmadıktan sonra sayı oyunlarının da bir anlamı kalmamaktadır. Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Karşılıklı tartışma adabı konusunda aynı fikirdeyiz.Güncel ve politik konular da yoğun ve hararetli geçiyor ama dini konular gerçekten bambaşka,inananların en hassas değerleri üzerinde dönüyor.Öyle ki bu inançsal olgular inanmayanlar için tam tersine,kişisel açıdan bir değer ifade etmiyor.Yani karşıt fikirlilerin değerlendirme ölçütleri kökten farklı.Olayın kritikliği de burada yatıyor diyebiliriz.Sonuçta ne olursa olsun kişilikler değil,savunulan fikirlerin özellikleri tartışıldığı müddetçe kimsenin kaybetmeyeceğini,tam tersine bir şekilde kazançlı çıkacağını düşünüyorum.İnanan da bizim insanımız,inanmayan da. Ayrıca iletiniz için teşekkür ederim,beni herhangi birşeyle suçladığınızı zaten düşünmedim. Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Hem zamanın ve evrendeki herşeyin Big Bang ile başladığını savunan,sonra da işlerine gelmediğinde milyarlarca yılı önemsiz diye bir tarafa atmaya çalışan Akıllı Tasarımcıların sitelerindeki düşüncelerini taşımışsınız buraya.Diyorlar ki ''İzafiyet teorisine göre zaman izafidir,mutlak bir kavram değildir.'' Bunu neyle ilgili olarak söylüyorlar acaba?Evrende herhangi bir olayın diğerinden sonra olmuş olmasının,zamanın başlangıcını Big Bang ile açıklamanın Kuran'a atfedilmesinin İzafiyet teorisi ile ne ilgisi olabilir?Allah'ın yaratması da mı izafi,Allah da mı bu teorinin içinde yani?Meselenin özü olayların sıralamasıdır.Zamanın algılanma açısı ile herhangi bir ilişkisi yoktur. Fussilet 11 : ''Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin." dedi. Her ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler.'' 'Sonra' sözcüğü de zaman belirtmiyorsa,''milyarlarca yıl (yaklaşık 10 milyar) izafidir,önemsizdir'' yorumları yapılıyorsa artık biz ne üzerine yorum yapıp tartışalım. Bir kere hiçbir bilimsel teoriye ve kabule göre Dünya hepten bitkilerle,meyvelerle,dağ oluşumlarıyla düzenini tamamladıktan sonra onun dışındaki uzayın halen topyekün şekilde bir gaz halinde olması olasılığı yoktur.Apaçık olan budur.Akıllı tasarımcılar bilim inançlarına uıysun diye belki yakında zamanı tersine döndürmeye de çalışırlar.Ama bilim niyete göre değil,niyetler bilime göre şekillenmelidir. Canı istediği zaman izafilikten bahseden tasarımcılar örneğin Nebe 12'de ''Üstünüzde yedi kat sağlam göğü bina ettik.'' cümlesinde uzayda üst alt diye kavramlar olabileceğini de kabul ediyorlar mı acaba? Yaratılma yokedilme açısından bir açıklama içermese de iletinizde entropiyi bilimsel olarak kabul ediyorsunuz en azından. Karadelikler sürekli incelenen,heyecan verici bir konu.Bu konuda NTVMSNBC sitesinden alıntıladığım bir haber yararlı olacaktır: ''Atom parçacık teorisi maddenin hiçbir zaman 'yok' olamayacağını, ancak 'dönüş'ebileceğini söylüyor. Hawking ise kara deliklerin içinde maddelerin yok olduğunu iddia ediyordu. Hawking, kara deliklerin tüm moleküler içeriği yok edeceği ve geriye sadece radyasyon kalacağını öne sürüyordu. Bu iki doğa teorisi birbirlerine zıttı. Kara delikler parçacık teorisine, parçacık ise kara deliklerin yapısına ters düşüyordu. 'Yeni Hawking teorisi' kara deliklerin içinde giren maddelerin geri elde edilebileceğini savunuyor, kısaca paradoks şimdilik parçacık teorisi lehine çözülmüş oluyor. 'Yeni Hawking teorisi', parçacık fizik kuramlarına yakın duruyor. Parçacık fizikçiler, kara delikler tarafından yutulan maddelerin sanıldığı gibi 'yok' olmayacağı, eninde sonunda mutlaka başka bir yeni maddeyi açığa çıkaracaklarını savunuyorlardı. Bilim adamları, bu önermeye istinaden kara deliklerin çıkardıkları ışınlara bakarak gelecekte deliğin o ana dek neleri 'yuttuğunu' çıkarabilecekler. En azından teoride. Hawking'in önceki teorileri alt üst eden yeni kuramı ayrıca bilim dünyasındaki en spekülatif iddialarından birini de çözmüş oldu. 1997 yılında Hawking ve Caltech profesörü Kip Thorne ile yine Caltech fizikçisi John Preskill arasında açılan iddia sonuçlandı. Hawking ve Thorne kara delikler tarafından yutulan bir maddenin bir daha ele geçirilemeyeceği ve sonsuza dek bu evrenden yok olacağını iddia etmişlerdi. Parçacık fizikçi Preskill ise içeri giren maddenin yok olamayacağı ve doğru bir kuantum fiziği ile geri elde edilebileceğini savunmuştu. Hawking, konuşmasının sonunda Preskill'in iddiayı kazandığını kabul ederek, ödül olan beyzbol kitabını kendisine hediye etti. Hediyesine sevindiği söyleyen Preskill'in yanıtı ise, 'Pekiyi, bundan sonra sevgili dostumla neyi tartışacağız?' oldu.'' Bilimin sürekli gelişme sürecinde olması özelliği inançlar açısından apaçıklığa sürekli engel teşkil edebiliyor.Önceden de yazdığım gibi,yarın öbür gün bilimadamları hangi teorilerle ortaya çıkarlar,bilinmez. Atmosfer tabakaları konusunu da tekrar hatırlayalım bari: Yukarıdaki iletinizde 7 gök ile atmosferin 7 tabakasına atıf dolayısıyla bilimsel gerçeklerin açık bir şekilde ifade edildiği yazıyor. Bunun üzerine ben şöyle yazmıştım: Yani 7 kat gök ile atmosferin 7 tabakasının Kuran'da dahi ilişkisi yok. Sonrasında siz de şöyle yazıyorsunuz: Aslında bu konuda bir yanlış anlamaya mahal yok gibi. Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
İletilerinizde sürekli Zariyat 47'den örnek veriyorsunuz ama farkındaysanız sizinle Zariyat üzerine tartışmamaktayız.Benim Big Bang ile sizin de entropi yasaları ile ilgili yazdıklarınız üzerine tekrar sadeleştirebilmek adına şöyle yazayım o zaman: - Big Bang ile ''Dünya'nın tüm yaratılma ve düzenlenme işinin bitirildikten sonra göğün henüz halen duman halinde olması ve bir düzen içermemesini apaçık olarak ne şekilde bağdaştırıyorsunuz? - Entropi yasalarını kesin bilimsel olarak kabul ediyor musunuz?Termodinamiğin birinci yasasını 'Allah'ın evrende sürekli birşeyleri yaratıp yok ediyor olması' ile apaçık olarak nasıl bağdaştırıyorsunuz? Bunlar tam olarak net bir şekilde ortaya konulursa,7 kat göğün atmosfer tabakalarıyla alakasının olmadığı üzerinde anlaştığımız gibi belki bazı şeyler üzerinde de anlaşabiliriz. Dinlerde de söylenenlerin kesin doğrular olduğu,ideolojilerde de aynı şekilde ileri sürülenlerin doğru olduğu savunulur.İkisinin de peşinden giden çoktur.Ayrıca daha öncesinde yazdığım gibi daha İsa'nın yaşayıp yaşamadığı,ona hangi incilin verildiği,bunun nerede olduğunu ortaya koyamayanlar vahiy alındığına kesin bir şekilde inanıyorlar.Yani inanç,tahmin,rivayet,kanı.Materyalist felsefede akıl,irade,bilincin tartışılmadığını nereden çıkardınız onu merak ettim doğrusu.Asıl birşeylerin tartışılmaz ilan edildiği alanın din olduğunu biliyoruz,bu anlamda din bu argümanlarla savunulabilecek durumda değildir.Bu arada Kıyamet gibi metafiziksel bir iddia ile evrenin sonu gibi astronomik bir zaman sonra beklenen birşeyi aynı kabul etmek de sizin bakış şeklinize kalmış.Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Şu cızbız meselesini izninizle latife olarak alıyorum.Artık,inanca göre,cehenneme atılma ihtimalimiz fazla olsa da kimse bizi köfte yapıp yemez herhalde Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Yani kutsal görülen kitaplara ve kaynağı itibarıyla Allah'a göre din konusunda bilgili erkeğin konuştuğu yerde kadın ondan daha bilgili de olsa susmalı mıdır?Böyle durumlarda her zaman erkek kadından daha mı fazla söz sahibidir din hakkında konuşulurken?Neden bayanlar illa erkeklerden öğrensin merak ettiği konuları,inancın böyle bir özelliği olabilir mi?Biyolojik açıdan bir bayan bir erkekten daha narin,güç açısından daha zayıf olabilir ama hangi gururlu bayan ''Ben konuşmayayım,haddimi bileyim.Aman şöyle oturayım,bu adam kesin benden daha iyi biliyor inancı,iyisi mi bundan öğreneyim.'' demesine rağmen kişiliğini sağlamlaştırabilir?Zeka ve analiz yeteneği pekala ki birçok erkekten çok daha üstün çok bayan vardır.Ayrıca kimin daha çok inanca sahip olduğunu ölçen bir alet de olmadığına göre bu konuda şu cinsiyet daha güvenilirdir,gibi bir ayrıma gitmek Ortadoğu'nun geleneksel anlayışının bir yansıması olabilir ancak. Birbirini karşılıklı anlamaya çalışmak ve fikirleri karşılıklı tartmak konusu gerçekten çok ince bir konu.Bence de bu forumda böylesine kritik konularda yine de mümkün olduğunca az kişiselleştirme oluyor.Eğer inançsız biri ''Siz bunlara inandığınız için şöylesiniz böylesiniz,senden şu olmaz bu olmaz,haydi anca gidersin,benimle muhattap bile olamazsın.'' tarzında ifadeler kullanırsa öyle birinin inançlı olup olmaması ve ne düşünüp düşünmediğinin hiçbir önemi yoktur.Kişisel bir hınç sergilemektedir sadece.Aynı şey tabi ki inançlı biri için de aynen geçerlidir.Çıkıp da ''Sen inanmıyorsun ama al bakalım şu ayet senin nasıl cehenneme atılacağını öyle güzel yazmış ki,gerisini sen düşün.Hadi bakalım,hesap günü gelince öbür tarafta görüşürüz.'' gibi şeyler yazarsa o da tartışmayla tamamen alakasız yerlere gidilmesine sebep olur.Sadece fikirler teorik temelde tartışıldığında ortaya yararlı birşeyler çıkabilir.Yani tartışanların birbirine ilkel bir şekilde taş atmak yerine çekişmeli bir tenis maçına girişmeleri gerekir.Yazdığınız gibi,birçok forumda yazılar sadece birbirine taş atıp kafa göz yarmak üzerine şekilleniyor.Ama burada ben en azından düşüncelerin belli bir derecede birbirini daha sağlıklı tanıyabildiğini ve şekillenebildiğini düşünüyorum.
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
''-izm'' ile ''-cilik'' aynı şeydir.Bu anlamda dinler de ideolojiler de birilerinin söylediklerinin peşinden gitmek,onları doğru saymaktır.Birileri çıkar müslümanlığa da Muhammedcilik diyebilir pekala.İnanmayanlar Allah inancının da gücünü Al İlah putperestliğinden alıp onu soyuta atamak ve tartışılmaz kılmaktan aldığını savunur.Allah ile Tao'nun arasında soyuta atılıp tartışılmaz kılınmak açısından bir fark yoktur.Ama aynı inanç değildir.Onları tartışılmaz denilip de böylece çürütülemez kategorisine sokmak ancak inançlılar açısından bir anlam ifade eder.Bir müslüman açıkça Tao inancını çürütsün,nasıl çürütecek?Kendi metodu diğer dinlerde de var,ileriye dönük ceza,ödül,üstün bir varlığın verdiği görevler ve kavranamaz olması.3 Ortadoğu dininde de ayrıca bir Kıyamet inancı var ki böylece belirsiz bir süre boyunca beklenebilme kredisi ve çürütülemeyeceğini iddia edebilme kılıfı her an müracaat edilmek üzere köşesinde hazır. Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Sayın politika,ben ''Din koskoca bir yalandır,dürüstlüğü emrediyorsa önünde sonunda gelip kendisinin de yalan olduğunu kendi takipçileri eliyle itiraf etmelidir.'' derken bu basit bir hakaret olarak algılanırsa din konusundaki tartışma hangi kavramlar üzerinde yürütülebilir?Dinlerin kendileri inanmayanları zeka özürlü,anlamayan,batıl,yanmaya layık ilan ediyor mu etmiyor mu?Dinler geniş kitlelerce kabul edilirken onlara inanmayı kabul etmeyenler direk kötü ve ahlak yoksunu olarak ötekileştiriliyor mu ötekileştirilmiyor mu?Dinlerin her konuda çok masum olduğu savunulabilir mi? Örneğin ben buradan hıristiyanlığa ve papazlara gerçekten ağır ifadeler de kullandım.Lakin forum kuralları içerisinde düşünce ve ifade özgürlüğünü kuraldışılığa çıkarmadığım sürece tartışma adabının niteliğine herhangi bir zarar verdiğimi düşünmüyorum.Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Verdiğiniz alıntılar bilim konusu altında gayet güzel irdelenebilir.Zaten hepimiz az çok bu tür şeyleri okuyoruz.Baştan beri benim Kuran'dan verdiğim örneklerin Bing Bang ve entropiye hangi oranda uyup,apaçık deliller teşkil edip etmediği ile,Big Bang'in artık kesin doğru kabul edilip edilmemesi konusu ayrı konular.Ansiklopedik bilgiler ile dini hükümlere ulaşmaya çalışmak tek taraflı olamaz,kişisel olarak kabul edilen teorilerde zerre kadar noktanın dahi inançla çelişmemesi gerekir.Ben de açıkça bunun ister istemez gayrisamimi metodlara gelip dayanacağını savunuyorum.Diyorum ki birileri çıkıp henüz bulunmamış çok önemli bir bilimsel gerçeği açıkça Kuran'a dayanarak keşfetsin,iddialar havada kalmasın.
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Saygıdeğer ftoyd,size göre ben şimdi farkında olmadan o ifadelerimle bir Kuran mucizesine işaret ettiysem,bunu aynı zamanda ateizmin bir mucizesi olarak yorumlamama izin verir misiniz? Yaşar Nuri Öztürk ile sizin fikirleriniz arasında belki hıristiyan misyonerliği ve diğer iki dine bakış farkı ayrıntıları dışında bir paralellik olduğu anlaşılıyor.Ben de 90'lı yıllardan beri Öztürk'ü sürekli takip ederim,dini açıdan bire bin katan uydurmacıların hep karşısında olmuştur.Ama bence onun da sizin gibi özünde deist olması,yani olur ya,kitapları gün gelip tümden reddetse dahi mutlak iyi ve üstün sevgisiyle herşeyi kuşatan bir Yaratıcı'ya inancının herhangi bir zarar görmeyecek olması kuvvetle muhtemeldir.Aslına bakarsak ''Tek kaynak Kuran'dır.'' düşüncesinin de özünde yatanın ''Tek kaynak mutlak güç sahibi Yaratıcı'mdır.'' düşüncesi olması doğaldır ki inanç kitaplara sıkıştırılmasın.Ne dersiniz,sizin açınızdan bu görüş kabullenilir midir? Yine de en azından hayatını okusanız birşey kaybetmezsiniz herhalde.Bilemiyorum,belki de gereksiz bir kafa karışıklığı yaşama riskine karşın,kuşku olasılığını altetmek açısından okumuyor ve imana daha sıkı sarılma yoluna gidiyorsunuzdur.Gerçi forumda inanmayanların yazdıklarını sürekli okuyorsunuz,galiba bu zaten imana daha da sıkı sarılmanızın bir faktörü oluyor.İnanan birisi kendisinin inanmayanlarla da imtihan edildiğini düşünür.Bunun yadırganacak bir durumu yok sizin açınızdan düşününce.Ama benim gibilerin değişmedikleri takdirde çatır çatır yanacağına inanıyorsunuz,değil mi,hadi hadi söyleyin İnandıkları halde yanlış yolda olanların ne şekilde ıslah edilebileceğini düşünüyorsunuz peki?Siz bir bayansınız ve dinde halen bayanların doğru düzgün bir kendini ifade etme imkanları dahi yok,öyle değil mi?Düşünsenize,bir yere girseniz,10 tane erkek ilahiyatçı arasında konuşmak isteseniz ne kadar ciddiye alacaklar anlatmak istediklerinizi?Onların kalıplarına uymadığınızda size acaba ateistlerin gösterdikleri kadar saygı gösterirler mi?Camilerdeki konumunuzu nasıl değiştirebileceksiniz?Fikirlerinizi savunmak için ne tür araçlar ve olanaklar bırakılmış durumda size? Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Biliyoruz ki Büyük Patlama'nın sadece bir kez gerçekleştiği,bunun da yoktan varedildiği,bir yaratıcısı olmak zorunda olduğu bilimsel değil,tamamen yorumsaldır.Bunu inananlar da bilmektedir.Çünkü bilim hiçlik gibi bir kavramla uğraşmaz.Entropi de uğraşmaz.Olgulara bakar.''İşte bu yasalar da Allah böyle yarattığı,böyle istediği için böyle olmuştur.'' diye anlatacak bir adamın bilimle ilişkisi kendi inancın menfaatiyle orantılıdır.Bunu ancak bilimin dışına çıkıp felsefe ve inanç alanında savunabilir.Anlatmak istediğim bu.Entropinin birinci yasasının da neye nasıl aykırı olduğunu tekrar tekrar yazmam gereksiz. Ayrıca inciller yaşadığı iddia edilen İsa zamanında yazılmamıştır.Hiçbir şey yazdırmadığı,kabul edilen bir durum.''Niye kendisi birşey yazdırmamıştır da güya etrafındaki yakınları sözlerini ezberleyip ayrı ayrı inciller yazmıştır?'' deyince başlıyorsunuz masal dinlemeye.Her birisi kendisini aziz ilan eden,Tanrı'dan ilham aldığına etrafını inandıran uyanıklar da cabası.Baştanaşağı herşey rivayettir ve incillerde yazanlar hıristiyanlar tarafından öyle bir pazarlanmıştır ki,takipçileri bunları tartışmasız tarihi gerçekler olarak bellemiştir.Gerçekte en ufak bir temeli yoktur.''Hani nerede İsa'nın incili?'' dendiğinde susmaktan başka birşey yapamazlar.Tarihsel Mitraizm gerçeği midelerini bulandırır ama temelsiz uydurma iddialarla işi yokuşa sürmeye kalkarlar.Paulus gibi adamların kafadan atma hikayelerini,Mesih'in dünyaya gelip krallık kuracağı safsatalarını politik misyonerlik ve türlü dalaveralarla başka din mensuplarına bile yutturmayı başarma aşamasındalar.E tabi ki Herakleitos dürüst olayım derken bunca sahtekarlığı yapamaz ve peşinden insanları koşturamazdı.Zira felsefe insan yığınlarına bilgiye yönelmenin,bilgi sevgisinin iyi birşey olduğunu,gerçek kurtarıcı olduğunu vaadeder.Cennet ve Cehennem,ayartma ve tehdit ise yığınları daha çok etkilediğinden dünyada felsefeyle ilgilenen çok az kişi olmasına rağmen,bir dine mensup olanlar sayısal olarak çok ezici bir çoğunluğa sahiptir.Dinlerin kurucuları işini bilir.İnsan daha neyin ne olduğunu bilmeden,küçücük çocukken bilimle felsefeyle tanışmadan dinle tanıştırılır.Bundan sonra inançtan,ötelerdeki sanal ödül ve cezadan soyutlanmış bir düşünce yapısı ne derece mümkün olabilir,dünyanın genelinde bilim ve felsefeye duyulan saygı ve verilen önemin içler acısı halinden bu çıkarılabilir.Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Ayetleri yeterince analiz ettik.Big Bang'in Kuran'ın apaçık ispatı olması iddiasını yorumladık ve mükemmel düzenin oluşun göreceli ve sınırlı dengesiyle ilintili olduğunu düşündüğümü belirttim.Teorilerin ne dediği de ayetler de ortada.Kişisel sorunlar değil mantıki sorunlar önemli olan.Herhangi bir cümlenin onlarca yorumunu yapmak mümkündür.Yorum zaten kişisel birşey.Apaçıklık ise apayrı. Herakleitos'un insanların gözünde mucizevi bir şahsiyet olamamasının gerekçesi kendisini peygamber ilan etmemiş olması olabilir.Milyarlarca insan İsa'ya da inanıyor ama öyle bir tarihi şahsiyetin yaşadığına dair en büyük tarihçilerin dahi en küçük bir belge,ispat getirememiş olması İsa'yı mucizevi kılan etkenlerden olsa gerek.İnanca göre herşey bir yaratanın vasıflarını bildiriyor ise çürümek,ölmek gerçeği,doğadaki acımasızlık,canlıların birbirini yemesi,zehirlemesi gerçeği de herhalde İblis'in vasıflarını gösteriyor.Evrimci anlayışa göre güçlü olanlar veya güç birliği sağlayıp da doğaya en iyi ayak uyduranlar hayatta kalır.Basit bir tesadüfi anlayıştan ibaret değildir.Herşeyi açıkladığını da iddia etmez zaten.Bilim sabır gerektirir.Din ise insanları inanacaksın diye zorlamasa dahi inanmayanların en nihayetinde sonsuza kadar yanacağını iddia eder.Altyapısına bakıldığında,tehditsiz din olmaz.Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Big Bang Teorisi ile ''Göklerle(7 kat gök içerisine metafizik anlamlar da dahildir) yerin bitişikken ayrılması.'' ifadesi bağdaştırılıp bunun apaçık gerçeğin ispatı olduğunu söylemek,patlamayla tamamen aynı tutmak benim nezdimde açık bir önkabullü ve zorlama yorumdur,ama inanan birisi ister istemez buna meyledecektir,bunda da anormal bir durum yok,sonuçta inanç bir yoldur,destek aranması ve daha da sağlamlaştırılmak istenmesi doğaldır.Görünen o ki ''Neyin apaçık gerçek'' olduğu üzerinde kavramsal bir ayrılığımız var.Bu ayrışma bazen ateistlerin ve inananların kendi aralarında da yaşanabilen bir durum. Ben Kaf 38 ve Bakara 117 üzerinde durmuştum ve yaratma süreci ile düzenlemenin birbirinin içinde kullanıldığına kanaat getirmiştim.Ayrıca yaratmak sözcüğünün Kuran'da her zaman yoktan varetmek anlamında kullanıldığını da düşünmüyorum,belki de bu ayrı bir tartışma konusu olabilecek nitelikte.Ayrıca Fussilet 10-11-12'de ise yine Big Bang'e dair açık işaretler görmemekteyim: ''10- O, yerin üstünde sabit dağlar yarattı. Orada bereketler meydana getirdi. Orada araştırıp soranlar için rızıkları tam dört günde belli bir seviyede takdir edip, düzene koydu. 11- Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin." dedi. Her ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler. 12- Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.'' Burada yerin yaratılıp düzenlenmesinden sonra bile göğün (ya da göklerin) henüz duman halinde oluşunu ve yedi gök olarak (ki burada yedinin astronomi açısından neyi temsil ettiği de halen muammadır) düzenlenmesinin apaçık şekilde Big Bang ile bağdaştırılamayacağını düşünüyorum.Özet olarak bu konuda bu şekilde düşünmekteyim. Madde konusuna ise enerjinin biçimleri ve algılanışı temelinde bakıyorum.Evrendeki düzene mükemmel bir tasarım gözüyle bakmamaktayım.Madde-enerji kendisinin nedeni olamayacağı savunuluyorsa Allah'ın kendi kendisinin nedeni olabilmesi de anlaşılamaz,sadece inanılır,mantığın dışındadır,gözüyle bakarım.Olaya canlı-cansız ayrımı olarak değil,enerjinin biçimleri ve edinilme yolları bağlamında bakıyorum.Ayrıca inancı da inançsızlığı da açık şekilde meşrulaştıracak herhangi bir formül olduğuna inanmıyorum.Bu,kişilerin sezgi ve analiz gücüne kalmış birşeydir. Hassas ayar,mükemmel düzen konusunda da forumda birkaç kez verdiğim bir örnek vardır: Gökadaların çarpışması.Olmuş birşeyi zaten olması istenmiş olarak yorumlamakla ilgili bir sorun olarak görüyorum hassas ayar iddialarını.Bu iddialarla ancak şu noktaya varılır ki,Allah bu ayarları istediği bir süre için kuruyor ama korumuyor,dengeyi hep dağılmaya bırakıyor,insanlar da göreceli olarak belli bir süre ile sınırlı olarak bunun mükemmel olduğunu düşünüyorlar.Yani herşey Allah'ın bir planı olduğuna bağlanıyor.Sonuçta Allah'ın ne zaman ne isteyeceğini bir insanın kestirebileceğine ihtimal verilmediğinden dolayı,yaptığı düşünülen her iş mükemmel olarak kabullenilecektir.Adem-Havva-Bilgi Ağacı örneğini vermemi de bununla ilişkilendirebilirim. Takyonlar konusu matematik anlamda farazi olarak ortaya çıkarılmış bir konu olarak henüz bilimsel olma aşamasında değildir.Kaldı ki bunları soyut alem,melekler gibi bir yoruma çekmek yine belli bir niyet çerçevesinde ispatdışı,tahmini bir görüştür.Öte yandan,aslına bakarsak matematik de bilimlerde o kadar çok noktalarda sıkışıp yeni şeyler farzetmek durumunda kalır ki,herşeyin matematiksel olarak ispatlanabileceği görüşü de çoğu zaman anlamsız kalmaktadır.İhtiyaçtan doğmuş olması tüm varsayımlarının gerçeği yansıtacağı anlamına gelmez. Kuran'ın bilimsel gerçekleri iddiasında da Antik Yunan,Roma,Mısır gibi çok önceden beri tarihte bilimsel atılımlarda öncülük yapmış medeniyetlere haksızlık yapmamak gerekir.Kuran'ın direk ona indirildiğine inanılan zatın ve ondan sonra asırlarca gelip geçen ilimle uğraşan sayısız kişinin nasıl olup da dünyanın geoid şeklinde olup Güneş'in etrafında döndüğünü açık seçik ortaya koyamadıkları düşünüldüğünde olay biraz çıkmaza giriyor gibi.Kuran'ın kesin bilimsel gerçekler ortaya çıkarıldıktan sonra zaten bunu önceden bildirdiği iddiası gibi örneğin Herakleitos'un sözleri belli bir niyet doğrultusunda öyle bir yorumlanabilir ki,Herakleitos'un da bir zamanlar mucizevi bir şahsiyet olduğu,değeri bilinememiş peygambervari biri olduğu savunulabilir. Entropi yasalarıyla ilgili özet olarak diyebileceklerim ise ;birinci yasanın ayetlerdeki her an yaratma,yoktan varetme ve yoketme eyleminin sürüyor olmasına ters düştüğü,ikinci yasanın ise mükemmel bir düzenle bağdaşmadığı ve özünde enerjinin yer değiştirmesi ile yaşam döngüsünde bir varlığın ölmesinin bir diğerinin yaşamasının gereği olduğuna ilişkin olarak yorumlanmaya uygun olduğunu düşünüyorum. Velhasıl,bilimin gelişen özelliğinin dinlerin kitaplarındaki ifadelerin açık seçik ispatlanarak Allah inancının zaferini kesin bir şekilde ilan edebileceği görüşünü sağlam bulmuyorum.Yani iman esasları Allah'ın emirlerinin dışına çıkmamaksa,dinlere göre ispat ve aşikar gerçeklik kavramının bu iman esaslarının özüne tam uyum sağlayamayacağını düşünüyorum.Belli olmaz,yarın öbür gün çok farklı teoriler gerçek diye sunularak popüler hale gelebilir.Tecrübeler bunu göstermiştir.Kelimeler lastik gibidir,birçok yöne çekilip birçok bilimsel teoriye uydurulabilir.Önemli olan bilimsel gelişmelerin öncülüğünü yapabilmektir.Evrim düşüncesinin ahlaksızlıkla ilişkilendirilmesi ya da materyalist olmayanın bilim üretemeyeceği gibi uç yaklaşımların ise tepkisel olmaktan öte bir anlamları yoktur.İnananın da inanmayanın da bilimde buluşabilmesi gereken çok nokta vardır aslında,teorik bir inanç tartışması ise en sağlıklı şekilde felsefi planda yapılır düşüncesindeyim.Saygılar...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Farkındaysanız ayetlerin Bing Bang'i ispatlamaktan uzak olduğuna ilişkin bir başlangıcı var tartışmanın.Üzerini çizmek istediğim nokta da herşeyin başlangıcının Allah'ın istemesi ve ''Ol!'' demesine dayandırılmasıyla bilimsel gelişmelerin bununla bağdaştırılıp Kuran'ın müthiş apaçık bilgilere sahip olduğu yönünde ispatlar getirilme çabalarının tıkanacağına yönelik gerçektir.İnancın dönüp dolaşıp geleceği nokta ''Allah öyle istedi,öyle oldu.'' noktasıdır.Bilimden azıcık anlayan birisi inancın bilimin dışına çıkmak zorunda olduğunu da rahatlıkla anlayabilir.Ayrıca kimse de kalkıp ''Kuran'da geçen her cümle bilime terstir.'' gibi bir çabanın içine girmiyor.İspata yönelik beyhude çabalara tepki veriliyor işin özünde. Siz maddeyle ilgili bunları sorarken kendi inancınızda Allah'ı yetkin ve tam olarak tanımlayabiliyor musunuz?Daha kavramların başında herşeyi Allah'ın yaratmış olduğu ve ilmine kimsenin ulaşamayacağı kabul edilerek hem felsefe hem bilim kısırlaştırılmıştır dinde.Başlangıç,hiçlik,varlık,ezelilik,ebedilik,herşey işin en başında Allah'a havale edilerek kestirilip atılmıştır.İnançlar kuşkunun yok edilmeye çalışılmasını ve imanı temel alarak,oluşa,canlıya,enerjiye yönelik ne açıklamaktadır?Hiçbir şey.Allah'ın herşeyi tasarlayıp da yarattığına ilişkin işin içine bilimin katılması çabası dönüp dolaşıp zaten işin özünün Allah'da saklı olduğuna varacağından sonuç olarak Allah'ın muradının dışında hiçbir şeyi açıklamaz,açıklayamayacağını da açıkça kabul eder.Böyle olunca bilimin özü duman olur gider.İnanca göre,Adem ve Havva'nın Cennet'den neden kovulduğunu,bilgi ağacını düşünün etraflıca. Ayrıca sizce canlı ile madde başka başka şeyler midir?Maddenin bir enerji şekli olduğu ve neyi algılıyorsak onu kesin bir şekilde kabul ediyor olmanın nesi inananları rahatsız etsin?Varlığın öncesine dair inançların ancak tahminden ibaret olduğunu itiraf etmemek gayrisamimidir.Bilim ile rahiplik kadar birbirine zıt iki kavram daha arasanız bulamazsınız. Tekrar belirteyim,bilim en başta hiçlikten birşeyin varoluş bulabileceğini,varolan birşeyin ise tamamen yokolabileceğini reddeder,ama inanç ille de Allah dışındaki varlığın bir zamanlar olmadığını,yaratıldığını savunur.Yani bu konuda inananlarla inanmayanlar temelde zıtlaşır,ayrılırlar.Kalkıp da ''Öyleyse maddenin kaynağı nedir,nasıl varoldu?'' sorusu ancak hiçlikten birşeyin çıkıp varolabileceğine inananların muhatap olacağı bir sorudur.İnanmayanlar da çıkıp ''Siz Allah'ın ezeli ebedi olduğuna gayet güzel inanıyorsunuz.Böyle bir varlığın olabileceğini kabul ederken neden enerjinin ezeli ebedi olabileceğine bu kadar tepki gösteriyorsunuz? deme hakkına sahiptir.Yani ''Madde-enerji neden yaratılmış olmak zorundadır?'' Cevap ''Allah öyle istemiş.'' olacaksa hiç konuşmamak daha iyidir.Bilimin işi sürekli araştırmaktır.Hop deyince birşeylerin bulunup ispatlanacağı,her yolun Allah'a varacağı düşüncesi dinlerin argümanları içerisindedir.Bir türlü anlaşılmak istenmeyen noktalardan birisidir bu. Bir kere bilim herşeyin sürekli yeniden yaratıldığı ve birşeylerin de yokolduğu,hiçlik olduğu fikrini tümüyle reddettikten sonra ispat peşinde koşan inananlar açısından termodinamik yasalarına sarılmanın da esasında bir anlamı kalmamaktadır.Enerji de deseniz madde de deseniz önemli olan bunların bir şekilde algılanıyor oluşlarıdır.''Bilimin işime gelen kısmına bakarım.'' gibi bir anlayış din kitaplarını bilime bulaştırmanın dürüst bir taktiği olamaz. Şimdi siz termodinamiğin ikinci yasasını öne sürerken birinci yasasını kabul etmiyor musunuz yani?Birinci yasanın dediği şudur: 'Evrendeki tüm madde ve enerjinin toplamı sabittir ve o ne yaratılabilir ne de yokedilebilir.Özünü, aslını değiştiremez ancak şekil değiştirebilir.''Bu bilimsel olarak kabul ediliyorsa bunun din açısından ne anlama geldiğini açıklamaya gerek yoktur zaten.Ayrıca ikinci yasanın kabul edilmesinde etkili olan nedir?Herhalde biliyorsunuz,ikinci yasa enerjinin dışarısıyla herhangi bir ilişkisinin olmadığı ölçekler için geçerli sayılır.Canlı dışarıdan enerji sağlar mı sağlamaz mı,önemli olan budur.
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Buradaki ifadelere bakıldığında bilime uydurabilmek amaçlı olarak atmosfere atıf yapılan 7 sayısı ve düzenleme ile yaratmanın ayrı şeyler olduğu,yeni bir yaratılışın söz konusu olmadığı yönünde yorum yapılmış ve bilimsel gerçeklerin açık bir şekilde Kuran'da da ifade edildiği savunulmuş. 7 Katın atmosfer ile hiçbir ilgisinin olmadığını Kuran'a dayanarak gösterdim.Ayrıca 6 günlük yaratma süreci ve düzenlemenin de yaratma ile aynı anlamda kullanıldığına ilişkin örnek de verdim. Şimdi burada ise ayete dayanarak evrenin sürekli olarak yeniden yoktan varedildiğine ilişkin bir düşünceyi öne sürmüşsünüz ki yani topyekün değil de evrenin genelinde birşeylerin devamlı olarak yoktan varedildiği savını taşımışsınız Kuran'a uygun olarak.Bu durumda birşeylerin habire yoktan varoluyor olması iyi incelerseniz yine Big Bang'in kıyısından dahi geçmemektedir.Mantıken Big Bang'de savunulan fikre bakarsanız da 'Peki ne patladı?'' derseniz verebilecekleri tek cevap ''madde'' olacaktır.Öncesi niyete bağlı yorumlarla ilgilidir.Yani bir ''Hiçlik'' fikrinin bilimde yeri olamaz.Sadece inancın kapsamındadır. Fakat muhtemelen yazılarını alıntıladığınız yazarlar şunu sanırım bilmezden geliyorlar,bilim bugüne kadar hiçbir şeyin yoktan varolabileceğini bir gerçek olarak kabul etmemiştir.Sürekli yaratılan,yoktan varedilen birşeylerin olması gibi bir durum tamamıyla metafiziğin konusudur.Bilimin kabul ettiği ilkelere göre,varolan birşey yok olmaz,yokluktan da birşey çıkmaz.Evrendeki toplam enerji sabittir.Enerjinin korunumu prensibine göre enerji yoktan var olamaz, var olan enerji ise yok olamaz.Sadece bir tür enerjiden başka bir tür enerjiye dönüşebilir.Bilimsel olan budur.Kuran'ı bilime uydurmaya çalışanlar bunu bilimin dışına çıkarak nasıl becerebileceklerini düşünüyorlar belirsiz.Bilimi yeniden yazmak niyetindelerse,yeni güçlü teoriler peşindelerse kolay gelsin.Ama birilerinin ortaya koyduğu teorileri Kuran'a yamamaya kalkmak açıkçası samimi durmuyor.Bilimin ilkeleri ile imanın ilkeleri bellidir,birbirine karışmaz,alerjik reaksiyon yaratır. Önceki iletinizdeki atmosferin tabakalarıyla ilgili görüşün herhalde Kuran'a göre de bir hükmünün olmadığını kabul ettiniz.7 kat göğün İslam için tek çıkar yolu tüm evreni kapsıyor olması olacaktır.7 rakamını görüp hemen atmosfer tabakaları diye bilip bilmeden dallandırıp budaklandırmanın yazarlar ve hatta ilahiyat profesörleri açısından ne kadar anlamsız olduğu ortada. Bu arada Furkan 61 ve Saffat 6'da da bilimsel olarak incelenebilecek ifadeler varmış doğrusu.Ay'ın nuru ve burçlar içerisinde olması,yıldızların yakın göğün içinde oluşu.Astronomik açıdan ne ifade eder,Kuran yorumcularına göre kim bilir neler neler...
-
Türkiye'yi kemiren ihanet: ALLAH İLE ALDATMAK... Allah ile aldatmanın rantından en büyük terör örgütleri bile yararlanıyor.
Ayet araştırmak ve yorumlamak oldum olası hoşuma gitmiştir.Bazı yorumlar çorap söküğü gibi gelir,bazıları da bayağı karışır. Gördüğüm kadarıyla yazınızı ''Bakara-29.Ayet'' kısmına kadar başka bir siteden alıntılamışsınız.Sonuçta yazanlarla aynı fikirdesiniz tabi.Önemli olan savunulanın ne olduğu. Şimdi şu bitişikken ayırma,aynı anda ''Büyük Patlama''ya kanıt olacak şekilde bir anda patlama ile yaratma gibi olguları bağdaştırma girişiminde açık tutarsızlıklar görmekteyim.Bu yorumum direk sizin fikirleriniz kaynaklı değil,genel islami anlayışın bilimle içiçe gösterilmesi ile ilgili. Kaf 38'de: ''Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.'' denmektedir.6 günlük bir 'yaratma' süreci söz konusu.Bir anda olmak,büyük patlama bunun neresinde peki?İlla bu işin içine düzenleme süreci de sokulacaksa ne yazık ki 6 günün içerisinde açıkça 'yaratma' eyleminden bahsedilmiş.Fussilet'de bunun içine düzenleme de dahilse düzenleme de yaratmanın içinde sayılıyor demektir.Zira Kaf 38 sağdan soldan çekiştirilmeyecek kadar açıktır ve öyle herşeyin de ''Ol!'' deyince hop diye anlık olmadığı da ayetlerde sabittir. Oysa Bakara 117'ye bakınca: ''O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca "ol!" der, o da hemen oluverir.'' denirken 6 günlük bir yaratma sürecinde anlaşılan Allah zamansız bir boyutta değil ya da canı istedikçe ''Ol!'' demiş. Meşhur 7 katlık gök konusuna gelince bunun atmosferik bir gerçek ve Kuran'ın bilimsel kanıtlarından biri olduğunu savunanlarla buna karşı çıkanlar arasında uzun ve halen sürdürülmeye çalışılan bir konu olmasına hiçbir anlam veremiyorum. Herşey Nuh 15-16'da apaçıktır: ''15- "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?" 16- Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.'' Burada görmekteyiz ki Ay ve Güneş 7 kat gök tabakaları içerisinde.İlle de bu 7 kat atmosfer diye diretilecekse Ay ve Güneş'in atmosferin içerisinde olduğunu insanlara harikulade bir şekilde ispat etmeye çalışacak bir komedyen bilimadamı bulmak Adnan Oktar'a bile nasip olmaz herhalde!
-
DOĞU PERİNÇEKLER SERBEST BIRAKILSIN!
Kişiler üzerinde durmak bazı şeyleri geniş açıdan görmeye engel olmamalı.Kişiler gelir gider,sahneye bir çıkar bir kaybolur.Ama bu gürültü patırtı içerisinde emperyalizm ile antiemperyalizmin bazen kanlı hale gelen bir çarpışmasının olduğunu atlamamak gerekir. Doğu Perinçek geçmişte ordu hakkında açıkça olumsuz fikirleri olan ve bunu da saklamayan bir siyasetçiydi.Yeri gelmiş,Ecevit de böyle bakış açıları geliştirebilmiştir.Fakat Perinçek'in özelliği marksist bir çerçevede hayata bakıyor oluşu ve ülkedeki en başta gelen Anti-Amerikancılardan biri olmasıdır.Hayatı ve düşünce yapısı adeta anti-ABD emperyalizmi üzerine kuruludur.Zamana ve şartlara göre de kuşkusuz değişim geçirmektedir,öte yandan bu değişimin bazen dozunun kaçtığını da kabul etmek gerekir.Örneğin kendisi geçmişte kendi ifadesiyle Abdullah Öcalan'a ''ABD'ye güvenme,kaybedersin.'' anlamında akıl verdiğini açıkça anlatmıştır.''PKK'nın kaybetmemesi'' olgusu birçok yoruma gebedir tabi ki,ben marksist planda zamanında PKK'yı kendi oluşumuna yakın görmüş olabileceğini düşünüyorum.Bugün ise değişik bir görüntüde.Öte yandan bazı programlarda devletin Kürt kökenlilere bazı haksızlıklar ettiğine inandığını da reddetmemiştir.Yani bu konuda açıkça bir yan çizme sergilemez.Öncü Gençlik teşkilatları da gözü kara gençlerden kuruludur.Faithullah Cemaati'nin çevirdiği dolapları direk bir zamanların ikinci adamı Nurettin Veren'in ağzından açıkça ispatlamıştır.Karen Fogg olayını zaten iyi biliyoruz.Partisi her seçimden çok az oy oranıyla ayrılsa da hükümetlerin belalısı olmaya devam etmiştir.Yani oy zayıflığına rağmen siyasiler Perinçek'i tamamen görmezden gelmeyi seçememişlerdir.Bence Perinçek gerçek anlamda istihbarat ve derin siyaset konusunda bir kurttur.Oy oranının azlığı onu kuşkusuz bazı Machiavellici taktiklere yöneltmiştir.Son senelerde dine yakın görünme çabası,ulusalcı akımın başında yer alma hareketleri ve orduya olan bakışında köklü değişmeler bana kalırsa bu taktiklerdendir.Ama sonuçta ben kendisinin düşünce yapısının derinliklerinde marksist ideolojiden zerre kadar koptuğuna inanmıyorum.Kemalist ideolojiyi ve ulusalcılığı antiemperyalizm kapsamında güçlü bir destek olarak gördüğü kesin.Fakat kendisini de solun içerisindeki garip ve kimsenin kendisini tam olarak tanımlayamadığı ayrışmanın bir unsuru olarak görüp görmediği konusu ve şu anda PKK'yı tam ne olarak gördüğü ise(emperyalizmin maşası olarak mı?) belirsiz.Şu anki görüntüde rüzgar nereden eserse oraya hücum felsefesini uyguluyor olduğu ve yükselen bir ABD karşıtlığı iddiasını kendisi için önemli bir fırsat olarak kaçırmak istemediği de yadsınamaz. Ben Doğu Perinçek'in hapse atılmasının kendisi üzerinde herhangi bir yıkıcı etki yarattığını zannetmiyorum.Zira ateşli solcular buna alışıktır.Dikkat edilmesi gereken noktanın ise artık kamuoyu tarafından bir genel başkan değil,iyiden iyiye bir istihbarat örgütü üyesi ve derin ilişkiler içerisinde gezinen bir komplocu olarak algılanıyor oluşudur.Beğensek de beğenmesek de Doğu Perinçek,Faithullahçı Emniyet yapılanmasını ve ABD ile AB'nin bazı gizli hükümet ilişkilerini ortaya çıkarma konusunda bu cepheler açısından oldukça can sıkıcıdır.Yani parti olarak değil,kişi olarak ilginç ilişkilere mazhar olduğu ortadadır.Görülen o ki,uzun süredir (belki de her zaman) antiemperyalist amaç uğrunda birşeyleri başarabilmenin de ancak antidemokratik yollardan olacağına kanaat getirmiştir.Darbeleri düşünelim.Altından bir şekilde emperyalizm çıkmamış mı?Bu sefer de kendisi gibi düşünenlerle birlikte antiemperyalist bir darbeyi öngörmüş de olabilir.Naçizane fikrim devlet meselelerinde bazı şeylere her zaman açık kapı bulunacağıdır.Bugüne kadar yaptıklarıyla zaten gözü kara birisi olduğunu ispatlamıştı.Ama darbelerle hiçbir şeyin hallolmayacağını bilecek kadar da deneyimli bir siyasetçi olması gerektiğini düşünüyor insan.Ne yaparsınız,bir tarafta islami darbe rüyasına dalanlar,öteki tarafta Büyük Ortadoğu haritalarını uygulayacak neferler peşinde koşanlar,bir tarafta da gözü kara,derin oluşumlar.Sıradan yurttaşın da bu gürültüde,toz dumanda birşeyi duymasına,görmesine imkan yok.Ben bunları aşamayışımızın ciddi ve ülkeye her açıdan,geniş kapsamlı bakabilen bir sol oluşumun yokluğundan kaynaklandığını düşünüyorum.Prensipler böyle bir ortamda yaşama imkanı bulamaz,fikirler yerine hep kişiler tartışılır,hedef saptırılır.Ancak araştırdıkça,sezdikçe kendimizi bulabiliyoruz.Ama tekrar tekrar kaybolmamız işten bile değil.
-
Arkadaşlar Merhaba
Artropod şurada cevap verdi: sevade başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımHerkes hoşgelmiş. Burası bildiğiniz gibi değil.Ben girdiğimden beri sürekli kilo veriyorum