Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Artropod

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    310
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Artropod tarafından postalanan herşey

  1. Bu tür haberler hem bilim hem de inanç dünyasını çok yakından ilgilendirdiği için doğal olarak her zaman ilgi çekicidir. Bu haber ise bilim tarihine geçmiş bir beyefendinin ağzından yazılmış olduğuna göre kendini tutamayıp dışavuracak kadar olağanüstü birşeyler hissetmiş olmalı,diye düşündürdü bana.Ama etraflıca düşününce nedense(!) Collins'in bu sözlerinin nasıl bir yankı uyandıracağını öngörmemiş olmasının imkansız olduğuna kanaat getirdim. Collins hissetmek sözcüğünün hiçbir bilimsel değeri olmadığını bilmiyor mu?Bal gibi biliyor.Öyleyse,duruma başka açıdan bakılabilir: Collins,Tanrı kelimesini kullanırken hiç sanmıyorum ki kastettiği Tanrı Hıristiyan anlayışındaki Tanrı'dan farklı birşey olsun.Çünkü ateist bie ailede doğduğunu farzetsek dahi çevrede ve okul ortamında algıladığı ve edindiği Tanrı kavramı mutlaka Hıristiyan Tanrısı idi.Ayrıca çok iyi biliyor ki,kitabını okuyacak kişilerin de Tanrı deyince şüphesiz anlayacakları şey,bir türlü tam tanımlayamadıkları bu Tanrı'dır. Benim bu sözlerden çıkardığım şey,üstün çalışmalarından dolayı,Tanrı'nın bu beyefendiye kendisini hissettirdiği psikolojisidir.Yani bir ayrıcalıklılığın insanı Tanrı'yı hissetmeye götüreceği.Ama bu beyefendi yine bal gibi bilmektedir ki bu durumun da bilim dünyasında hiçbir anlamı ve değeri yoktur. Ayrıca postalanan yazıda Collins'in 30 yıl öncesine kadar ateist olduğunu ancak artık Tanrı'ya inandığını söylediği yazılmış.''İmana geldi.'' diye de eklenmiş.Yani 30 yıl sonra değil,30 yıl önceden ateistliği bıraktığı yazılmış.Bu durumda zaten araştırmaların sonucu gelmeden,çoktan ''imana gelmiş''.Herhalde yazıda küçük bir karışıklık olmuş. Arkadaşlar,şuna çok dikkat etmeliyiz ki dünya gerçek anlamda inanan-inanmayan değil,hıristiyan olan-hıristiyan olmayan ayrımına gitmektedir.Bu tür spekülasyonların da arkasında Vatikan denen devletin bir parmağı olduğunu aklımızın bir köşesinde tutmalıyız.Batı ''Biz çok bilimsel düşünürüz,ayrıyeten da laiklik bizim için temeldir.'' naraları atarken,Papalık devir törenlerinde bunların devlet başkanlarının nasıl ip gibi sıraya dizildiklerini unutmayalım.Fazla imandan kuduran Bush'un Irak'a saldırırken Tanrı'ya inanan-inanmayan değil,Bush'un tanrısının işine gelen-gelmeyen ayrımı gözettiğini bilerek okuyalım fikirleri. Tanrı'nın aklı konusu tartışmalıdır,lakin insanın gerektiğinde çok zeki bir varlık olduğu şüphesizdir.
  2. Ra'd Suresi 13.Ayet: ''Gök gürültüsü O'na hamd ile, melekler de O'nun korkusundan dolayı O'nu tesbih ederler. O yıldırımlar gönderir, onunla dilediğini çarpar. Onlar Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa Allah'ın çarpması pek çetindir.'' (Elmalı'lı M.Hamdi Yazır'ın mealinden.) Bu örnekte görüldüğü üzere Allah dilediklerinin üzerine yıldırım gönderip onları çarpmaktadır ve tabi ki bu açık bir müdahaledir.Küçücük çocukların sefaletten ölmelerine müdahale ettiğinde din anlamını yitirecekse,bu durumda din tümüyle ceza va korku üzerine kurulmuş olacaktır. Oysa müslümanlığım döneminde benim Allah kavramından anladığım şey: Herşeyi yaratan,herşeyin anlamını önceden vermiş ve kaderi en küçük zerresine kadar belirlemiş,yani halihazırda zaten herşeye müdahale etmiş olan ve mükemmelliği nedeniyle de idrakdışı olma meşruluğuna sahip varlık. Ama PthyGorass'ın da belirttiği gibi,Kuran'ı ayrıntılı bir şekilde anlamak amacıyla ve samimi bir mantıkla okursanız,onun herşeyi bilen kusursuz bir varlığın vahiylerinin toplamı olduğundan giderek daha çok şüpheye düşersiniz.Allah artık size,yaşamın güzelliğiyle yaratıklarını büyüleyen ve birlikteliğin hoşluğunu hissettiren bir varlık yerine,bir anda öfkelenen,ceza üzerine ceza veren,gönderdiği kitaplar tahrip edilebilmiş,hatta dünya üzerindeki en tutsal mabedi sayılan Kabe'yi bile sel baskınından koruyamamış,aciz ve insansı bir varlık olarak görünür. Yaşadığınız ortamın şüphe etmek ve sorgulamak gibi gelenekleri bulunmuyorsa kaçınılmaz olarak siz de böyle bir çevrenin ürünü olursunuz.Aklınıza takılan dini konuları da tamamen din adamlarının yorumlarına tutsak ederseniz ortaya her esnekliğe dayanıklı olduğu iddia edilen,ama üzerinde binlerce yama bulunan kılıflar çıkar.
  3. Bu konu evrimciler ve yaratılışçılar arasında hiçbir zaman karara bağlanamayacak bir tartışmadır.Evrimciler,ara formların şimdiye kadar ispatlanamamış olmasının bundan sonra da ispatlanamayacak olduğu anlamına gelmeyeceğini savunurlar ki benim düşüncem de bu yönde.Atın gelişim tarihinin,Hyracotherium'dan bugünkü ata uzanan 55 milyon yıllık değişiminin ve hayatta kalma mücadelesinde daha hızlı koşma gereksiniminin ön parmağı nasıl toynağa dönüştürdüğünün görülmesi gibi bilimsel araştırmalar sonucu evrim düşüncesi revaçta olan bir kuram haline gelmiştir.Yoksa bir bilim adamının hiçbir gözleme dayanmadan bir kuram geliştirebilmesi pek olası değildir.Dolayısıyla Yaratılış'ın da bir kuram olup olmadığı tartışılabilir.Bence sadece bir inançtır. İşin aslına bakarsak asıl mesele insanın bir çeşit hayvandan türediğinin kesinlikle kabul edilmemesi üzerinde dönüyor bence.Araştırma ve gözlem içerisine girmeyi pek tercih etmeyen ve diğerlerine göre daha küçük gruplar halinde yaşadığı için çok acı çekmiş ve buna bir refleks olarak Tanrı'nın soyundan geldikleri savını ortaya atmış kültürlerin (İncil ve Kuran'a kaynak olan Tevrat'ı yazan Yahudiler gibi) içinden çıkan dinlerde Yaratılış herşeyin temeli olarak alınmıştır. Bugün bence en az 3 büyük din kadar saygı görmeyi hak eden Budizm'de bir tanrı tarafından yaratılış düşüncesine rastlamamaktayız.Tam tersine,ruhsal ve fiziksel evrimi temel alır.Yani evrim ahlaka hiçbir şekilde ters düşmez.Ama bazı kültürlerin düşünce ve inanç geleneklerine tamamen ters düştüğü açıktır. Orada anlatmak istediğim bir dişi olmadan bir erkeğin tek başına evrim geçirmesi düşünülemeyeceğinden Tanrı'nın insanı evrim sonucu yaratmış olma olasılığı Adem ve Havva öyküsüne uymamaktadır.
  4. Düşüncem odur ki,varoluş ve evrim konusunda fikir yürütmek dahi bir insanın gelişmiş bir karaktere sahip olduğunu gösterir.Önemli olan en azından bu konuda uğraş vermektir.Nitekim kesin bir sonuca ulaşmak Darwin'e bile nasip olmamıştır. Bu konuda birçok yazı ve video takip eden biri olarak bana göre evrim ve Kuran herhangi bir şekilde uzlaşamaz.En basidinden,Havva'nın Adem uyurken onun kaburga kemiğinden yaratılmış olduğunu kabul ettiğimiz anda dişi cinsiyetin evrimin tamamen dışında var edildiğini kabul etmek durumunda kalırız.Evrim,bir türün başka bir türden geldiğini savunan kuram olduğuna göre Havva'nın da Adem'le birlikte evrimleşmiş olması gerekir.Ya da şunu savunmak gerekir: ''Allah istediği zaman evrimle istediği zaman bir anda yaratır.Hikmetinden sual olmaz.''Ama bunu dediğimiz zaman da tüm akıl yürütmelerimiz tamamen anlamsız ve gereksiz hale gelir. Bir mantıksal gerçek de vardır ki,Evrim kuramının yanlış olduğunu ispatlamak hiçbir şekilde Yaratılış kuramının doğru olduğunun ispatlanması demek değildir.Bu kuramcıların birbirlerine sürekli çamur atmaları ve şunu çürüttüm bunu çürüttüm gibi iddialar hem bilime hem dine zararlı olacaktır.
  5. Hiçbir şizofren kendisinin şizofren olduğunu kabul etmez.'Bilimsel' de kişilerin anlayışına ya da anlayamayışına göre kılıklara giremez.Eğer sırf kendi niyetiniz ve aklınıza doğru gözüyle bakarsanız her düşüncenize bilimsel yakıştırması yapabilirsiniz.Ne var ki bilim ve bilimsel doğrular asırlarca süren çalışmalarla özverili kişiler tarafından,bilime çok yoğun bir şekilde emek vermiş,yeni değerler oluşturmuş ve onun bunun arasına haset sokarak nemalanmayan,gerçekten bilgiye ve gelişmeye susamış insanlarca saptanabilir.
  6. Ya arkadaşlar deve konuşmaz diye yanlış yorumlarda bulunulmuş bu forumda.Gözüme mi inanayım size mi?Her gün televizyonlarda gördüğüm şey konuşan deve değilse ne olabilir?
  7. Yazdıklarınızı Musa yaptırmış ve bulmuş olsa bir mantğt olacaktı gerçekten.Ama ne yazık ki sürekli lanetlenen Firavun'dan örnek vermişsiniz.Tabi bu anlayış insanlık yararına yapılan her işte insanın kendi beynini kullanma iradesine ve varlıkların en üstünü haline kendi yaşam çabası ve kavgasıyla gelmiş olması onuruna gölge düşüremez.Siz Ra ile Allah'ın da aslında aynı varlık olduğunu iddia ederseniz şaşırmamak gerekir. Aklıma gelmişken,3 büyük dine inananların kuşkusuz hepsi Musa'nın Kızıldeniz'i ortadan yardığına inanırlar.Belki de peygamberlerin elinde böylesine akıl alır mucizeler olunca bilim pek bir umursanmaz konuma düşmüş de olabilir. Mesela akıl rehberliğinde,bilimsel düşünen biri,Sina Dağı'nda Musa'nın Tanrısı'nın 10 emri vahiyle değil de taştan tabletler halinde vermesine,yani Tanrı'nın o günün teknolojisine uygun hareket etmesine güzel bir fıkra gözüyle bakabilir.Oysa milyarlarca insanın bunlara inanıyor olması Tanrı'nın başlı başına bir mucizesidir.Öyle değil mi?
  8. ''Eğri oturup doğru konuşmak gerek.'' demiş atalarımız.Buna kendilerinin ne kadar uydukları su götürür tabi. Ben Kuran'ı özellikle birkaç kere okumuş bir ateistim.Kuran ile ilgili aklıma takılan birçok sorunun cevabını belki birileri verir,diye düşünerek müslüman kardeşlerime çok basit bir soru sormak istiyorum: Allah tarafından görevlendirildiği iddia edilen zatın 611 yılında 40 yaşında olduğunu biliyoruz.Yani,Kuran 14 asır önce ortaya çıkma aşamasında.Malum,Tevrat ve İncil çok çok daha eskiye dayanıyor.Peki bu sözde peygamberler ve bunca alimler nasıl oluyor da bir türlü Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü,düz olmadığını söylemeden,bu kadar temel bir bilgiyi dahi insanlara açık bir şekilde bildirmeden göçüp gitmişlerdir.Dünya'nın uzayda asılı durduğundan,Güneş'in onun etrafında dönmediğinden hiç haberi olmamış,bundan bahsetmemiş birinin hangi peygamberliğinden ya da alimliğinden dem vurulabilir? Ayrıca bunu Lokman 29. ve Yasin 38-40. ayetler çerçevesinde açıklayabilecek birleri çıkarsa sevinirim.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.