Zıplanacak içerik

Artropod

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Artropod tarafından postalanan herşey

  1. Kadınların davranışlarının altında illa ki derin ve gizli anlamlar aramak, erkeğin boşa zaman harcaması ve kendisine yazık etmesi demektir. Dikkatlice izleyin. Kadın davranışı esasında erkekleri hedef alan, erkeklere yönelik davranışlar değildir. Onlar hemcinslerine bir şekilde içten içe üstünlük kurma ve tamamen kendilerini tatmin etme peşindedirler. Gözleri erkeklerde değil, sürekli birbirlerindedir. Özellikle bunu cinsel arzu ve güçlerinin gittikçe dibe vurduğu yaşlarda tamamen hemcinsleriyle uğraşmaya başlamalarından, izledikleri dizilerin başrol kadın karakterlerinden, magazine olan aşırı düşkünlüklerinden, sürekli başkalarının aile yaşamlarından bahsetmelerinden rahatlıkla çıkarabilirsiniz. Gerçek anlamda aşık olmazlar, en fazla, bir kuralmışcasına, olmuş gibi yaparlar o kadar. Bağlandıkları da erkekleri olmaz, ya çocuklarıdır ya da kendi zihinlerindeki kurgusal tiplemelerdir. Çıplak gerçeğe dayanamazlar, derin düşüncenin olduğu yerde dişi fazla barınamaz. Dolayısıyla hoşlanıp hoşlanmadığı, aşık olup olmadığı gibi merak konuları da boşa zaman geçirmektir. Aşk emek ister, süreç ister. En önemlisi, güçlü bir karakter ister.
  2. Zamanında kendisini de "çıplak uyarıcı" olarak niteleyen ve neredeyse Allah tarafından görevlendirilmiş bir kurtarıcı blöfüne varan yorumlara girişen muhterem Yaşar Nuri Bey ve ayetlere akla hayale sığmaz şekilde takla attırabilen Bayraktar Bayraklı gibi peki iyi Arapça bilen profesörlerin kafalarına göre bire bin katarak yaptıkları katışıklı çevirileri tartışmanın bile yersiz olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki herşeyi çağa uygun hale getireyim de namım yürüsün diyen Yaşar Nuri Öztürk de o kadar uğraşmasına rağmen Fatır 28'deki anlatım bozukluğunu giderememiş. Davar hayvan mıdır, başka bir şey mi? Belki bir dahaki çevirisinde "davar" sözcüğünü bir hokus pokusla yok eder.
  3. Herşeyin doğaüstü bir güç tarafından "yaratıldığını" kabul etmek ile bilim insanı olmak arasında herhangi bir bağ olmadığı gibi tanrı kavramını reddeden bilim insanı veya düşünürlerin "bir avuç" diye azımsanamayacak sayıda olduklarını da fikir alışverişi yapan forumdaşlar olarak esasında hepimizin farkında olduğumuzdan eminim. Kuran çevirilerindeki hiçbir parantezi okumadan, yazılanları rahatlıkla anlayabildiğini iddia etmek bence şartlanmışlık kapasitesinin göstergesi de olabilir, bakış açısının derecesiyle ilgili de olabilir. Çünkü bu duruma göre, - çok tartışılmıştır gerçi ama- küçük bir örnek olarak "Elif.Lam.Mim.Sad." kelimelerini gören bir müslüman bunları anlayamazsa olmaz, rahatlıkla anlayabilmelidir. Basit bir başka örnek A'raf 150: "Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: 'Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini acele mi ettiniz?' dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. 'Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!' dedi." Parantezsiz haliyle kimin ne dediği pek belli değil gibi. Yine parantez olmadan, Fatır 27-28: "Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar. İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak alimler Allah'tan korkar. Şüphesiz Allah daima üstündür, çok bağışlayandır." Buradaki anlatım bozukluğunu görebildiniz mi? Söz konusu cümleler üniversite sınavında sorulsa hiç düşünmeden yanlış olduğu anlaşılır ama Kuran'ın içinde geçince bir anda kutsal oluveriyor. Yoksa çevirmenler mi Arapça bilmiyor da ekleme yapma gereği hissediyor?
  4. Bir şeyi kutsallaştırabilmenin ilk ve en kritik aşaması onu kolay kolay anlaşılmayacak ve böylece sorgulanamayacak hale getirmektir. Bu, dinlerin kurgulayıcılarının çok önemli bir kozudur. Şimdi siz Kuran çevirilerini yazanların araya sokuşturdukları sayısız parantezi okumadan tam bir samimiyetle yazılanlardan doğru düzgün bir şey anladığınızı iddia edebilir misiniz? Evrensellikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, günlük şartlara göre rüzgar nereden eserse, kah bir sinir krizi esnasında tehditvari, kah rahatlamış bir ruh haliyle umut aşılayan düşüncelerden doğmuş, öznesi belirsiz, yüklemi olmayan, anlatım bozukluğuyla dolu bir cümle bırakın insanlığa yol göstermeyi, - ister Arapça olsun, ister Hintçe ister Eskimo dilinde - hiçbir şey ifade etmez. Çıkarın parantezleri ve kendinizi o yazılanların herşeyin yaratıcısı mükemmel bir varlık tarafından bildirildiğine inanmak için zorlayın, yani geleneği sürdürün. Tarih boyunca bundan başka bir şey yapılmadı. Toplumlar, önlerine hazır sunulanı her zaman araştırmaya, hayatı sıfırdan ele alarak sorgulamaya tercih etti.
  5. İnsanlık için acı olan, bilimin gerçek öneminin bir türlü kavranamıyor oluşu. Bilimi savunmayan ve yeterli bilimsel girişimlerde bulunmayanların gelecekte kaçınılmaz olarak yok olacakları çok açık bir gerçek. Bilimsel atılımda diğerlerinin önüne geçmiş ulusların türlü planlarla, nispeten geri kalmış toplumlarda dinin etkisinin kaybolmamasına ve bu yolla bilimin güdük bırakılmasına çalışarak, gelecekteki muhtemel rakiplerinin sayılarını azaltma çabaları da bu tür geri kalmış toplumlarda karşılık bulduğu sürece ekonomik ve siyasi bağımsızlık da sadece bir hayal olarak kalacaktır. Bilim hayatın merkezindedir ve herşeyi direk olarak etkiler. Bilim düşmanlığının asıl yüzü ise her bilimsel keşfin olmadık zorlamalarla, dinsel inançlara uygun gelecek şekilde yontularak, bilimin dini desteklediğinin öne sürülmesi yoluyla maskelenmektedir. Herşeyden önce, kişi bilmelidir ki, herhangi bir şekilde mucizeye inanan birisinin bilimle uzaktan yakından ilişkisi olamaz. Bu açıdan, dinsel inanç, bilimi bir çırpıda rafa kaldırmakta son derece maharetlidir.
  6. Artropod şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Açıkçası Norveç'in birinci olacağı belliydi, solistin Harry Potter karizmasıyla, kemanla, dansçıların ilginç figürleriyle ve hanımefendilerin seksilik dereceleriyle çoktan garantilemişlerdi birinciliği. Bizim oylama sistemimiz de pek ilginç. 2 sene Ermenistan'a 12 puan, bu sene ise Azerbaycan'a. Durumumuz zor. Politikayı Eurovision'da becermeye çalışmak gerçekten trajikomik. Öte taraftan, ülkelerin Eurovision'a gönderebilecekleri en iyi şarkılarının bunlar olmadığı gerçeğini şüphesiz hepimiz biliyoruz. Ben her ülkenin kendi dilinde ve kendi özgün müziğiyle katılması taraftarıyım. Bu anlamda Şebnem Paker ve Grup Etnik'in 97 yılındaki üçüncülüğünün ayrı bir önemi var. Aslında hem şarkının anlamı hem de solistiyle bence Ajda Pekkan ve ''Aman Petrol'' yıllar önce Eurovision'u aşmış, bitirmiştir. Bir de şuna takılıyor insan, yarışmanın adı Eurovision olmasına karşın İsrail, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkeler girebiliyorsa, biraz daha kapsamı genişletilsin ve Araplar, Hintliler, Afrika ülkeleri gibi diğer uluslar da yarışabilsin. Çok daha güzel sahne gösterileri yapılabilir bu sayede.
  7. Artropod şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Yaşananlar kültür ile kültürsüzlüğün, cesaret ile ödlekliğin, asalet ile soysuzluğun savaşından başka bir şey değil. AKP, apar topar sorguya çekmeler ve hapse attırmalarla kimlerden korktuğunu, kimlerin varlığına bile tahammül edemediğini ve bu şekilde de Atatürk'ün devrimlerine ne ölçüde düşman olduğunu geri dönüşü olamayacak şekilde kanıtladı. Hayatları boyunca ''devrim'' sözcüğünün d'sini bile ağızlarına alamayanların ağaları, şeyhleri, paraya tapan efendileri vardır. Başka şey bilmezler. Kim ki yollarına taş koyar, fare imparatorluğunu ürkütür, işte o can düşmanlarıdır. Bunların davası yayılmak ve lağımlarında boğmaktır aydınlığı. Nerede fare vardır, gelir katılır bunlara. Kemirmeden yaşayamazlar. Masum kızları, kadınları, çaresiz bırakır, kemirirler. Küçükken kafalarına ne sokulmuşsa ölene kadar odur nakaratları. Bereketli topraklarda çöl kültürü satar pek delikanlı fareler. ''Gün olur, devran döner.'' derler. Zira kolay olmaz o kadar. Temizlik gerek, büyük bir temizlik...
  8. Kuran'a uygun açıklamalar olduğu kanaatindeyim. Sonuçta Kuran'a göre de Güneş balçıkta batıyor. Doğrusu Tevrat'a ve İnciller'e taş çıkarır. Tevrat'ı, İncilleri ve türevlerini kimler yazmışsa halt etmiş. Muhteşem bir hayal gücü. Tabi, koyun olandır ki 4 tanesi biraraya geldiğinde başlarına bir çoban gerekir. O yüzdendir, pek muhterem bir devlet adamı der ki, 2 koyun gütmemiş bir adam ülke idaresinden ne anlasın. Koyun olan kadınlarla antrenman yapacaksın ki daha büyük koyun kitlelerini güdebilesin azizim...
  9. Peki öte yandan, İslam'a inananlar açısından ''Adem ile Havva neden aynı anda yaratılmıyor da, önce Adem sonra da Havva onun kemiğinden yaratılıyor? Bu Havva, Adem'in başına bela olsun, yasak meyve yensin de olaya heyecan gelsin diye mi oluyor bunlar? Yasak meyve bir yerinden cinsellikle bağlantılı ise Havva'nın rolü ayartıcılık mı?'' soruları sorulsa... Bayanlar birçok konuda erkeklere taş çıkartırlar. Bu konuda sağlam bir yorum bekliyorum doğrusu...
  10. 1000 kişiye ''Din nedir?'' diye sorulsa ve her birinin söylediğine inanılacak olsa ortaya 1000 tane din çıkar. İşte dünyadaki mevcut hükümetler de sırf kendi soylarının daha zengin olması temel dürtüsüyle hareket eden, devlet mekanizmasını bu amaçla eline geçirmiş olan sülalelerin hizmetkarları olduklarından dolayı halkları kendi suyuna gidecek şekilde güderler. Halklar da bu konuda az da gönüllü değildir hani. Güdülmek! Düşünme zahmetine girmemek, hazır bulmak, tüketmek de tüketmek, üretmeyi hep ertelemek! Böyle olunca böylesi hükümetler oy patlamaları da yapar, en birinci müslüman da ilan edilir, çelişkileri de görmezden gelinir, ucuz kahramanlıkları da destan olur. Din de elden falan gitmez, böyle böyle yontulur, halkın zihniyeti gibi.
  11. 80'lerden beri insanımız kendisine bir film ya da dizi seçip onu oynamaya başlamış. Söz konusu bayan da kendisine göre bir senaryo oynuyor. Dinlerden ne anlar, entelektüel seviyesi nedir, ne önemi vardır da gündemi meşgul etsin. Hiç şüphe yok ki çoğu gibi bunun da en iyi bildiği şey şarkı sözü ezberlemektir. Hadi Maria, hadi Tuğçe! Görelim seni, kim bilir daha kimlerin gönlünü alırsın bu engin din bilgilerinle...
  12. İlla gerçek aşkı bulacağım, diye çaba gösterenlerin çoğu zaman yalnız kalmaları doğal olan durumdur zaten. Tehlikeli olan ise tanışılan ve az çok hoşlanılan birisinin doğru kişi olduğuna kendini inandırmaya çalışmaktır. O, doğru kişi olmayabilir, sonuçta elde boşa geçmiş yıllar kalır. Bu yüzden ben bu konularda seçici davranmanın her zaman doğru olduğuna inandım ve karşı cinse çok titizce yaklaşılması taraftarıyım. Bazıları deli dana gibi ilişki rekoru kırmaya çalışırlar da yalan dolandan başka şey yaşamazlar gerçekte. Aşk var mıdır, yok mudur bilinmez ama aslolan, hayatın sevgi ve saygı içerisinde asilce paylaşılmasıdır. Siz de seçici davranmaya devam eder, fakat bir yandan da daha çok insanla tanışarak karşı cinsi daha iyi çözümleme fırsatı yakalarsanız, palavra ilişkilerden uzak kalır, aradığınız kişiye yaklaşmış olursunuz, diye düşünüyorum.
  13. Artropod şurada galeri fotoğrafı gönderdi: Üye Fotoğraf Galerileri
  14. Artropod şurada galeri fotoğrafı gönderdi: Üye Fotoğraf Galerileri
  15. Artropod şurada galeri fotoğrafı gönderdi: Üye Fotoğraf Galerileri
  16. Artropod şurada galeri fotoğrafı gönderdi: Üye Fotoğraf Galerileri
  17. Artropod şurada galeri fotoğrafı gönderdi: Üye Fotoğraf Galerileri
  18. Artropod şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Avrupa'da insanlar söz konusu otobüslere binip binmemekte tereddüt ederken, bizde (zaten mümkün değil de) bu tür bir durumda halkın çoğunluğunun neyi yapmakta tereddüt etmeyeceğini iyi biliyoruz. Birileri bazı şeyleri önceden görür ve tedbirini şimdiden alır. Avrupa'da halihazırda ateistlerin sayısının diğer kıtalara göre çok daha fazla olduğu gerçekse de yakın zamanda Tanrı inancına güçlü darbeler indirebilecek bilimsel gelişmelerin olacağı ve halka açıklanma aşamasında insanların bir boşluğa düşmelerini önlemek amaçlı olarak böyle bir kampanya düşünmüş olabilirler. Tabi dünyanın çoğu yerinde böyle bir şey sadece ve sadece tepkiye neden olur, çok başarılı bir şekilde kahramanca püskürtülür.
  19. Doğru yazabilmak için önce birşeyler okumak ve düzgün konuşabilmek gerekir. 17 Ağustos sonrası koca koca belediye başkanlarının çıkıp depremzedelere ''depremzade'' dediği, biradere ''bilader'', şaltere ''şartel'', güzele ''güsel'', herkes yerine ''herkez'' diyen ve öyle yazan üniversite mezunlarının o kadar da az sayıda olmadığı bir gerçek. Özellikle gençler birbirleriyle gündelik hayatta da kısa mesaj yazar gibi iletişim kuruyor. Kaldı ki yazılarında dilbilgisine dikkat etmek insanların pek de umurlarında değil, tabi para etmediği sürece.
  20. Aşk üzerine yazan ender düşünürlerden Schopenhauer ve ''kadın'' üzerine olan düşüncelerini hiçbir sansüre uğratmadan yansıtan Nietzsche'nin aşk hayatlarının oldukça kötü geçmiş olması beni hep, gerçeği aradıkça aşktan, aşkı aradıkça gerçekten uzaklaşılmak zorunda olunduğu fikrine yaklaştırır. Gerçekten de aşk, detayları sevmez, çabuk kaçmaya yatkındır ve tam anlamıyla bir dişidir.
  21. Bakacağımız her şeyde bir güç hiyerarşisi görürüz. Bu yolla geçici dengeler kurabilen enerji oluşumları vardır sadece. Özel planda bunlar dışarıya tamamen kapalı ve tepkisiz kalamadıklarından dolayı sürekli daha yeni oluşumlara evrilmek zorundadırlar. Geçici dengeler de ayrışmalar da yeni bir güç birliği oluşturmamazlık edemez. Yaşam, bu zorunluluğun en hafif şiddette gerçekleşen ve belli bir narinliğe izin veren durumudur.
  22. Kendinizi dinleyin. Bedeniniz, ruhunuz ne istiyor, nasıl mutlusunuz, neden seviyor, neden paylaşıyorsunuz birşeyleri, sırf kendi aklınızla düşünün. Allah'mış, Şeytan'mış, didişmişler, o onu kovmuş, o küsmüş, insan dünyaya atılmış, ya Cennetmiş ya Cehennem. Bunların sonu yok. Herkes önce samimi olmalı. Beni şu yaratmış, şu karşı çıkmış, aldanmışım, atılmışım, bir daha kazanmam gerek Cennet'i, gösterelim Şeytan'a gününü falan filan. Hayat bu mu? Kendinizi dinleyince, bir doğaya bir de kendinize bakınca herşey böyle bir hikayenin ardılı olarak mı görünüyor gözünüze? Eğer öyleyse dini çok iyi biliyorum diyenlerin sayfalarca yazıp da aslında hiçbir şey anlatmadıkları kör edebiyattan kurtulmak açıkça olanaksızdır.
  23. Artropod şurada cevap verdi: politika başlık Güncel Konular
    Böyle bir hakkın sağlanmasıyla askere gitmeyi reddedeceklerin ciddi bir sayıya ulaşacağı kuşkusuz. Gazilere verilen değerin içler acısı halini içine sindirebilen, etnik, ekonomik ve eğitimle ilgili sorunların hepsinin kördüğüme çevrildiği, insanların ne birbirini ne de devletini gerçek anlamda sevdiği, gençlerin daha hayata atılmadan küstürüldüğü bir toplumda devletin askerlik görevini garibanların çocuklarının sırtına yükleyip, kart zengin çocuklarına 28 gün patates soydurduğu gerçeği karşısında bunlara göz yuman o büsbüyük adamlar kalkıp da vicdani redde ağdalı sözlerle hiç karşı çıkmasınlar. Önce kendilerinin ne haltlar ettiklerine baksınlar, becerebilirlerse.
  24. Artropod şurada cevap verdi: bekir başlık Güncel Konular
    Rakipleri oy toplamak için kömür saçmaya tam gaz devam ederken Baykal'ın yaptıklarının CHP'ye zerre kadar oy kazandırmayacağını tahmin etmek zor değil. Zaten çarşafı, türbanı savunanların hangi yayınları takip ettikleri ortada. CHP bu gibi aktiviteleri oy kazandırıcı olarak görüyorsa vah ki vah. Oysa köşelere itilmiş, unutulmuş, aç insanın, ısınamayan insanın gözü ne çarşaf görür ne de gazete televizyon. Bunlara sadece seçim zamanı iş bitirici hamlelerle bir yardım, bir göz boyama yaparsınız, oyları oltaya getirirsiniz. Tabi çoğunluk balık hafızalı olunca oltaya gelmek de artık rutin bir olay haline geliyor.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.