dünyahepimizin tarafından postalanan herşey
-
Hedef gösterilen subay intihar etti.
Devlet icin güvenilir ve önemli biuri olmasaydi, onu resmi olarak sehit gösterip baska bir iisim altinda hayatini sürdürmesine izin verirmiydiler dersiniz? Birde bu pencereden bakin olaya ve bakalim ne görüyorsunuz?
-
UĞUR MUMCU'yu anıyoruz.. Uğur Mumcu her zaman büyük bir ışıktır; çünkü kimlerle ve niçin savaşacağımızı bize gösterdi..
Ezber ve ajitasyon laflara karnimiz tok artik. Kac yil gecti hala katilleri buluinamadi ve bize yazilarin arasindan katillerin kim oldugunu tekrar okuyarak görün deniliyor. Biz burada bulmaca yapmiyoruzki. Ugur mumcu devletine sadik ve en büyük Atatürkcü bir gazeteciydi, ama nedense gene o saadik oldugu devletin kurumlari katllerin ve arkasindakilerin gün isigina cikmasini önlemek icin ellerinden geleini yapiyorlar. Birde kalkiyoruz, yok efendim kim burada gercekten Ugur Mumcu'yu seviyormus yarisina gidiyoruz. Farzedelimki siz gercekten cok seviyorsunuz ve biz yalandan seviyoruz, bu neyi degistirir? Bizmi katilleri ele vermiyoruz, yoksa devlet kurumlarimi? AKP hükümeti gelene kadar kac tane söyzde Atatürkcü ve Ugur Mumcu'yu seven iktidarlar basta idi, neden engelleyen makamlarin ve sahislarin üzerlerine gitmediler? Bu güne kadar katilleri ve arkasindaki gücü bulamayan devlet ne kadar seffah ve dürüst buda büyük bir soru isareti? Insanlarimizi suclayip vatanseverlik yarisina girecegimize devletimizden katilleri ve sorumlulari bulmasini istemeliyiz. CIA ise CIA oldugunu bulalim, PKK ise onu bulalim, Seriatci bir terörö örgütüyse onu bulalim, ama ya derindevlet ise? Iste esas sorun burada, eger diger saydiklarim olsaydi suclulari ve arkasindakileri saklamaya devlet kurumlari ihriyac duymazdi ve en kisa zaman biriminde her sey belli olurdu. Hala uzun dönemden beri katiller korunuyorsa , bunun sebebi dogal olarak derindevletin bir isi olmasi gerek.
-
Tuzla'da Yine Ölüm
Peki ya sendikacilara ne demeli? Nerede onlar? Onlar degilmi isci sendikaciligi adi altinda sari sendikacilik yapan? onlar degilmi iscilerin haklarini savunacaklari yerde tv ler acan ve iscileri sömüren? Diger taraftan önceki hükümetler de aynen AKP gibi davranmamismidir isciler karsisinda? Yok aslinda birbirlerinden farklari, birileri Atatürk adina iscileri sömürüyor digeride din adina.
-
Tuzla'da Yine Ölüm
Türkiye'de iscilerin sendikalasmasini engelleyen ve hatta 1 mayis'larinda onlari meydanlarda meydan dayagi ceken bir zihniyet icin Tuzla'da isci ölmüs umurunda olurmu hic? Birileri Ergenekon kurtaracaz diye derindevleti mesrulastirmak istiyor ve bunu da demokrasi adina yapiyorlar ve sendikaci iscileri savunacagi yerde derindevlet ile ic ice calisiyor ve iscilerin vermis oldugu aidatlarla cebini dolduruyor, tv kanali aciyor, birileri de ortami kendi lehine kullanip seriatcilik yapmaya calisiyor. Bu güne kadar gelmis gecmis tüm hükümetler ve partiler iscilerin dostu olmamistir, her firsatta onlara gereken dayagi attirmistir.
-
Hrant DİNK öldürüldü...
Bu günkü Cumhuriyet gazetesindeki habere göre Hrant Dink davasinda üc tahliye var ve saniklar birbirleriyle yumruklasmislar. Tutuklu Yasin Hayal diger tutuklu Erhan Tuncel'e yönelik ''Parayı sen alıyorsun, maaş alıyorsun, sıkıntıyı ben çekiyorum'' demis. Bu ne anlama geliyor, bunlar öldüren ama öldürtenler baskalari ve onlar birde katilleri maasa baglamislar. Demek oluyorki, bu olay öyle bazilarinin anlattigi gibi tesadüfen bir gelisme degil, bilhassa ülkede kaos yaratmak isteyenlerin bir plani. Bu planida yapsa yapsa irkci, fasit düsünceye sahip olanlar yapar. Umarim katillerin azmetcileri yakinda gün isigina cikarlar ve herkes aki ve karayi görür. "Dink davasında 3 tahliye Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davada, Zeynel Abidin Yavuz, Mustafa Öztürk ve Tuncay Uzundal tahliye edildi. Duruşmada Yasin Hayal ve Erhan Tuncel yumruklaştı. Ara kararlar alan mahkeme, sanıkların Ergenekon davası sanıklarıyla ilişkileri olup olmadığının araştırılmasına karar verdi. Hayal kardeşlerin avukatı Fuat Turgut'a bu davada avukatlık yapmaması için kısıtlama getirildi. AA İstanbul- Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davanın 8. duruşması başladı. Sanıklar duruşmada hazır bulunurken, tutuklu sanık Ogün Samast'ın duruşmaya katılmadığı görüldü. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, hakkında daha sonra dava açılan ve dosyası bu davayla birleştirilen Osman Hayal, ilk kez katıldı. Davanın tutuklu sanıklarından Yasin Hayal'in ağabeyi olan Osman Hayal, duruşmada yapılan sorgusunda, ''Benim cinayetle hiçbir alakam yok'' dedi. Sadece cinayet tarihinde İstanbul'da olduğunu ve başka bir şey bilmediğini anlatan Hayal, daha önce tanık olarak verdiği ifadelerinin doğru olduğunu kaydetti. Mahkeme Başkanı tarafından emniyet ve savcılıktaki ifadeleri hatırlatılan Hayal, ''Cinayetten bir saat sonra İstanbul'dan çıkışım tamamen tesadüftür'' dedi. Duruşmada Osman Hayal'in avukatı olacağını ve vekaletini daha sonra mahkemeye sunacağını belirten Yasin Hayal'in avukatı Fuat Turgut, müdahillerin avukatlarının Osman Hayal'e Yasin Hayal'le ilgili sorular yöneltmesine itiraz etti. 'Parayı sen alıyorsun sıkıntıyı ben çekiyorum' Osman Hayal'in ''Kardeşim komploya kurban gitti. Her şey Erhan Tuncel'i tanımasıyla oldu'' demesi üzerine Erhan Tuncel araya girerek, ''Benimle ne alakası var'' diye müdahale etti. Mahkeme Başkanı'nın uyarılarına rağmen tutuklu sanık Yasin Hayal de söze karışarak Erhan Tuncel'e yönelik ''Parayı sen alıyorsun, maaş alıyorsun, sıkıntıyı ben çekiyorum'' dedi. Yasin Hayal, daha sonra da önünde oturan Erhan Tuncel'i yumrukladı. Bu sırada küfürleşmeler de oldu. Yasin Hayal, Mahkeme Başkanı'nın talebi doğrultusunda görevliler tarafından salondan çıkartıldı. Duruşmada Erhan Tuncel ile Yasin Hayal arasında çıkan arbede ve Hayal'in duruşma salonundan çıkarılmasının ardından ifade vermeye devam eden tutuksuz sanık Osman Hayal, bu kez Erhan Tuncel ile bir süre tartıştı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Erkan Canak, Tuncel ve Hayal arasına jandarma görevlilerinin oturmasını istedi. Osman Hayal, müdahil avukatı Arzu Becerik'in ''Yasin Hayal'e uygulanan komplonun ne olduğu'' yönündeki sorusu üzerine, ''Kardeşim bu Erhan Tuncel'i ne zaman tanımışsa, ondan sonra bu olayların içine girmiştir. Benim kardeşim böyle şeyleri kafasından uyduracak biri değildir. Bu Erhan Tuncel ne zaman geldi, benim kardeşim bu cinayetin içine girdi'' dedi. Müdahil avukat Güray Dağ da, ''Osman Hayal'in cinayeti akşam ailesiyle televizyonda izlediğini belirtmesine rağmen, ailesinin ifadelerinde bundan bahsetmediğini'' söyleyerek, Hayal'e bunun nedenini sordu. Hayal de bunun ''yanlış anlaşılma'' olduğunu söyledi. Avukat Turğut'a tepki Müdahil avukatlarından Kemal Aytaç da daha önce ''fırıncılık yaptığını'' belirten Hayal'e, bu mesleğinin ayrıntılarına yönelik sorular sordu. Avukat Aytaç, aldığı cevaplar üzerine bu kez, ''Kendisinin de öğrenciyken fırıncı yamaklığı yaptığını, Hayal'in verdiği bilgilerin doğru olmadığını'' söyledi. Bunun üzerine tepki gösteren Yasin ve Osman Hayal'in avukatı Fuat Turgut da avukat Aytaç'a yönelik, ''Sen ancak Sarkisyan'ın yamağı olursun'' dedi. Bu tartışmanın ardından salondaki müdahil avukatlar, bu sözleri söyleyen avukat Fuat Turgut'a tepki gösterirken, avukat Kezman Hatemi de söz alarak, Turgut'un ırkçılık yaptığını ve bu söylemini devam ettirmesi halinde kendisinin de Turgut'a ''Ergenekon sanığı'' diye hitap edeceğini söyledi. Turgut da ''Ergenekon uydurmasında yer almaktan gurur duyarım. Cevabımı savunmamda vereceğim'' diye konuştu. Turgut'un bu tavrının hakaretvari olduğunu belirten müdahil avukat Kemal Aytaç, mahkeme başkanından buna yönelik tedbir almasını istedi. Heyet Başkanı'nın Tuncel'e soruları Mahkeme Başkanı Canak, Erhan Tuncel'in Başbakanlık Teftiş Kurulu'nda ifade verdiğini belirterek, Tuncel'e ''Beyanında 'bilgi alıyorlar' dediğin kişiler kim?'' sorusunu yöneltti. Erhan Tuncel de ''Yasin rahat durmaz, yine bir şey yapar, onun için boş bırakmazlar'' dediklerini söyledi. Başkan Canak, ''Yasin cezaevine girmeden böyle fikri yoktu, ama çıktıktan sonra 'Ben Dink'i vuracağım' dediğini ve bunu başka kişilerin de kendisine söylediğini'' belirttiğini anlatarak, ''Destek görebileceği herkesle görüştü demişsin. Kimlerle görüştü?'' diye sordu. Tuncel, bu soruyu şöyle cevaplandırdı: ''Sadece samimi itiraflarda bulunuyorum. Görüşülen kişiler Hayal grubuyla ilgili. Beni internet kafeye çağırdı. Elinde Agos Gazetesi'nin adresi vardı. 'Dink diye birini vuracağını' söyledi. Ben yanımdaki diğer kişilere, 'bir şey yapmayın, uzak durun' dedim. Sonra gittim olayı bildirdim. Maddi destek arıyordu. Hepsi emniyete bildirilmiştir bunların.'' Başkan Canak, bu kez de ''Tuncel'in bilgi verdiği kişilere artık kendisiyle ilişkilerini kesmelerini'' söylediğini belirterek, ''Neden ilişkini kesmedin?'' diye sordu. Erhan Tuncel, belli dönemlerde kendi kendisiyle hesaplaştığını, bu çerçevede son olarak bu sürece gelmesini sorguladığını, bunun sonucunda sadece emniyet ile değil, herkesle bağlarını kestiğini anlattı. Tuncel, ''Ben kendi geçimimi kendim sağlıyorum. Ya okula ya işe gidecektim, ya bunların dediğini yapacaktım, okula devam edemeyecektim. Aç aç yatacaktım'' dedi. Canak'ın, ''Elazığ'da Yasin Hayal'i kimlerin misafir ettiğini'' sorduğu Tuncel, ''Amcamın oğlu Tuncay ve Murat Akın adlı iki kişi misafir etti. Burada başkalarıyla görüştü mü bilmiyorum'' yanıtını verdi. Başkan Canak'ın bu yönde sorularını yanıtlayan tutuklu sanıklardan Mustafa Öztürk ile Erhan Tuncel arasında da kısa süreli bir tartışma yaşandı. Öztürk'ün, ''Polisten maaş aldığını'' ima etmesi üzerine Tuncel kızarak, ''Ben emniyette çalıştığım dönemde hiç para almadım. Hep bana saldırılıyor. Medya hep bana saldırıyor'' dedi. Mustafa Öztürk de Tuncel'in Başbakanlık Teftiş Kurulu'na verdiği ifadesinin tersine, ''Dost tarikatına karışan herhangi bir arkadaşının olmadığını'' ifade etti. Tuncel'den Hayal'e misilleme Duruşmanın akşam ki bölümünde Tuncel, devlet ajanı değil, Trabzon istihbaratınca belli bir dönem “kullanılmış bir şahıs” olduğunu belirterek, “Beni çok güzel uyutmuşlar” dedi. Tuncel, cinayeti işlememesi yönünde emniyetin yönlendirmesiyle Hayal’le üç görüşme yaptığını, son görüşmede Hayal’in, “Bu işi yapıp sonra işime gücüme bakacağım. Babamın yanında çalışacağım” dediğini anlattı. Bu görüşme üzerine emniyet istihbarata cep telefonundan “Çok önemli” diye yazdığını ancak kendisine dönülmediğini ifade etti. Tuncel’in, “Dink bir yıl daha fazla daha yaşadıysa Muhittin Zenit’in (polis memuru) ve benim sayemizdedir. Aile mağdur oldu, ama bir kahramanları oldu” demesi üzerine, Orhan Dink, “Ben senin yerine yatayım sen ağabeyimi geri ver” dedi. Hayal ise Samast’ın İstanbul’a gittiğini Tuncel’e söylediğini belirtti. Erhan Tuncel, müdahil avukatları taleplerini açıklarken Yasin Hayal’in yüzüne yumruk attı. Araya giren jandarma Yasin Hayal’i zor zaptetti. Tuncel ve Hayal, salondan çıkarıldı. Davada cinayet tarihinde Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli üç polis, Tuncel’in tanığı olarak dinlendi. Polislerin çapraz sorgusu, Dink cinayetinde istihbarat zaafı yaşandığı bir kez daha gözler önüne serdi. Tanık Mehmet Ayhan, Tuncel’in kendilerine Hayal’in Dink’i öldürmek istediğini söylediğini kendilerinin de bunu üstlerine rapor ettiğini bildirdi. “Hayal’le ilgili sadece Erhan Tuncel’den bilgi almadık. Teknik ve fiziki takip de yaptık” diyen Ayhan, Tuncel’in daha sonra Hayal’in “cinayetten vazgeçtiğini” söylediğini ancak cinayetten 2 ay önce güvenilir olmadığı ve çok para istediği için Tuncel’le olan ilişkilerini “soğumaya” aldıklarını söyledi. Tanık Özkan Mumcu ise edindikleri istihbaratı İstanbul Emniyeti’ne faks çekerek bildirdiklerini söyledi. Avukat Fuat Turgut’un, “Müvekkilim Yasin Hayal bunu yapabilecek kapasitede midir?” sorusunu Mumcu, “Evet” diye yanıtladı. Diğer tanık polis Onur Karakaya ise görevlerini yaptıklarını, vicdanlarının rahat olduğunu söyledi. Karakaya, Avukat Kezban Hatemi’nin, “Ölüm, görevinizi iyi yapmadığınızı ortaya koyuyor” tespitine, “Kontrolümüz dışındaydı” diye karşılık verdi. Üç tahliye Duruşmanın dünkü bölümünde savcının istemi üzerine tutuklu sanıklardan Zeynel Abidin Yavuz, Tuncay Uzundal ve Mustafa Öztürk, tutuklu kaldıkları süre gözönüne alınarak tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Mahkeme, Ergenekon davası tutuklu sanıklarından Sevgi Erenerol’un Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda verdiği Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri başlıklı seminerlerin kayıtlı olduğu CD’lerin Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda istenmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca Ergenekon dava dosyası sanıklarıyla Dink dosyasında yargılanan sanıklar arasında bir irtibat olup olmadığının tespit edilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden Ergenekon sanıklarına ait telefon numaralarının HTS raporlarının dijital kayıtlarının delil olarak istenmesine de hükmetti. Mahkeme ayrıca, Dink’in öldürülmesinde ki örgütlü yapının ortaya çıkarılabilmesi için Albay Ali Öz adına kayıtlı ya da kullanılmakta olan telefonlarla görüşmelerin tespit edilmesi ve banka hesap hareketlerinin Ergenekon soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları eliyle araştırılması için İstanbul Cumhuriyet Başavcılığı’na yazı yazılmasına karar verdi. Mahkeme ayrıca Hayal kardeşlerin avukatı Fuat Turgut bu davada avukatlık yapmaması için kısıtlama getirdi. Tuncel ve Hayal’e de duruşmada olay çıkardıkları için bir sonraki duruşmaya katılmama cezası verildi." Alinti: -http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=32236-
-
DİN VE PARA
Malesef bizde hala AB, Ermeni ve Kürt travmasi devam ediyor gözüküyor. Umarim bizi birileri bu travmadan yakin zamanda kurtarir da bizde artik günlük siyasi ve diger tartismalarimiza devam ederiz.
-
Hedef gösterilen subay intihar etti.
Madem bu iste Ermeni diasporasinin parmagi var neden hala gercek katiller ve arkalarindakiler yargilanmiyor? Neden hala bazi kesimler katilleri savunuyorlar? Ayni durum Ugur Mumcu icinde gecerli, yok efendim ya islamci terörüstler, yada PKK yada dis istihbarat tarafindan suikast düzenlenmis. Onun icinmi kendi polisimiz ve diger sorumlular gercek katillerin yargi önüne ciklamarini engelliyorlar? Siz kendiniz söyleyip kendiniz inanabilirsiniz ama biz asla, taaki faili mechullerin tümü aydinlatilana kadar. Bizler lafla yurtsever degil özde yurtseveriz ve özde faili mechullerin aydinlatilmasini istiyoruz. Hikaye ve senaryo yazarak degil. Diger taraftan ben TARAF gazetesini ne okurum nede tanirim, ama sayenizde ismini duyuyorum, cünki bayagi reklamini yapiyorsunuz buradan.
-
"Castro Che'yi bilerek ve isteyerek "sattı"
Balon iddalar!!!! Türkiye'nin gercek devrimcileri daima duruslariyla ezilen halklardan yana olmuslardir ve kendilerini hic bir zaman ülkesinde yasayan azinlilarin üstünde görmemistir. Ulusalci gecinen derindevletciler deverimci olmanin 1% sartlarini bile olusturamamislardir. Irkcilik üzerinden politika yapmak ne zamandan beri devrimcilik oldu????? Dogu Perincek ve Yalcin Kücük gibilerin devrimciligini örnek alsak ne olur almasak ne olur? Döneklik demissinizde aklima geldi, sahi Dogu Perincek ve Yalcin Kücük bir zamanlar Atatürk'ün en keskin elestirmenleriydi ve hatta PKK-patronu APO ile beraber ayni masada raki icip Kürdistani kuruyorlardi. Simdi onlarmi dönek yoksa devrimcilermi?
-
Sizce Deniz GEZMİS Neden idam edildi?
Erbakan hocada benzeri atiflarda bulunarak Atatürk yasaydi oda Refah partisinden olurdu misali. Ihtimali sifirin altinda olan bir iddaayi bile sarf etmek konuyu ne kadar hayalperestlikle yaklastigimizin bir izahidir. Taniyoruz Ergenekon saniklarinin nasil Atatürk ve laik Türkiye savdali olduklarini, mesela Kerincsiz, Ibrahim Sahin, tüm Susurluk saniklari, Perincek, Yalcin Kücük, ....... Bunlar Atatürkcü ise ben Atatürk karsiti olurum daha iyidir. Bunlar laik ise ben anti-laik olurum daha iyi.
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Ikinci baski, ama ona ragmen balon iddaalar. Türkiye toplumunun her kesiminden destek verilmistir.
-
Nazım'la ağladı, Ağlayarak konuştu
O zihniyet'in aliskanligi milletin ucgurunun pesine düsmeleri. Yillardan beri ayni zihniyet benzeri sacmaliklari ALEVI vatandaslar icinde söylüyor. Yeri gelincede söylediklerini inkar edip "kardesimiz" derler. Gerici zihniyetten normal bir tepki beklenemez zaten.
-
Bizim adımıza özür size mi düştü ****? seçilmişer...!
Sorusturma büyük ihtimalle bagimsiz yürütülmediki cumhuriyet bassavciligi kovusturmaya yer olmadigina karar verdi. Herhalde Ankara cumhuriyet savcisi Ermeni dostuydu. Ne demistik bastan, sorusturma acilsin hic bir sey olmaz kapanir demistik ve aynen aynisi oldu. Vatandasin kendi iradesi ile kendi adina yapmis oldugu özürden bile gocunanlara en büyük tokati Ankara cumhuriyet savcisi vermis oldu. "Türk milletini alelan asigalama sucu" olarak görüp yaygara yapanlar umarim ne yaptiklarinin farkina varmislardir. Ergenekoncular bu günlerde kendi sorunlariyla ugrastiklari icin ve yargiyi kontrol altinda tutamadiklarindan dolayi Hrant Ding olayinda oldugu gibi Kerincsiz gibi sözde avukatlari bularak ve yargiyi etkileryerek imzacilari o dönemde olldugu gibi bu kez hedef gösteremediler. "26 Ocak 2009 'Ermenilerden Özür'e takipsizlik kararı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı aydınlar tarafından düzenlenen Ermenilerden Özür Dileme kampanyası ile ilgili soruşturmada, kovuşturmaya yer olmadığına' karar verdi. Basın Suçları Soruşturma Bürosu tarafından, ''Ermenilerden Özür Dileme'' kampanyasına ilişkin yürütülen soruşturma tamamlandı. Soruşturma sonunda, söz konusu kampanya ile ilgili olarak ''kovuşturma yapılmasına yer olmadığına'' karar verildi. Takipsizlik kararında, ''Demokratik toplumlarda karşıt fikirlerin de düşünce özgürlüğü çerçevesinde koruma altında olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği'' belirtildi. Ankara'da yaşayan Hasan Hüseyin Satır, Sabahat Özgür, Mehmet İnal Kolburan, Hüseyin Erdoğan, Serdar Orhaner ve Kürşat Karacabey hazırladıkları ortak dilekçeyle ''Ermenilerden Özür Dileme'' kampanyasını organize edenler ve bildiriye imza atanların, TCK'nın 301. maddesinde düzenlenen ''Türk milletini alenen aşağılama'' suçu kapsamında cezalandırılmaları istemiyle suç duyurusunda bulunmuştu. Dilekçede, imzaya açılan metinde; ''1915'te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felaket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkar edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum'' ifadesinin yer aldığı anımsatılmıştı. ''Büyük Türk milletinin, uluslararası metinlerde insanlık suçu olarak tanımlanan soykırımcılıkla itham edilmesinin, Türk milletinin aşağılanması anlamına geldiği'' ifade edilen dilekçede, ''Şüphelilerin söz konusu aşağılama eylemi, bütün dünyaya hitap eder şekilde internet üzerinden gerçekleştirilmekle ve de bütün basın yayın organlarına servis edilmekle; bu aşağılamanın 'alenen aşağılama' niteliğinde olduğu da tartışma götürmez netlikte ortadadır'' denilmişti. Suç duyurusu dilekçesini işleme koyan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı aydınlar tarafından düzenlenen ''Ermenilerden Özür Dileme'' kampanyası ile ilgili olarak soruşturma başlatmıştı. aa" Alinti: -http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=107415-
-
ERGENEKON=?SUSURLUK=?GLADYO=?ULUSALCILIK?
Gecmiste 70 li ve 80 li yillarda Dogu Perincek'e bel baglayanlar bedellerini cok kötü ödediler, cünki o dönemlerde de bülbül gibi konusuyordu, ama hala uyanan yok gibi gözüküyor. Dogu Perincek'i dogru dürüst analize yapamayanlarin basina gelecekleri buradan saymakla bitiremeyiz, ama kendileri bilir. Onlar nasil olsa her seyi bizden daha iyi biliyorlar. Dogu Perincek'in dün kara dedigine bugün ak demesini bile hic sorgulamadan arkasindan gidiyorlar. Yolunuz acik olsun derim, gidebildiginiz yere kadar gidin. Sakin sonra bize neden uyarmadiniz diye de kizmayin.
-
ERGENEKON=?SUSURLUK=?GLADYO=?ULUSALCILIK?
Ergenekon tutuklusu sözde sendikaci Mustafa Özbek'i biraz yakindan taniyalim: "26 Ocak 2009 Bir Mustafa Özbek analizi Gün gelir düşmanı komünistlerdir, gün gelir Kürtler olur, gün gelir İslamcılar… Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek üzerine çarpıcı analizler... 24 yıl sendikalı işçi olarak çalışan işçi-yazar Mehmet Tıraş, sendikal hareketin genelde darbelere sahip çıktığını belirtiyor, Türk Metal-İş Başkanı Mustafa Özbek için şöyle diyor: "Özbek, devlet güdümlü sarı sendikacılığın öncüsüdür. Muhalefeti rejim karşıtı görür, düşmanlarını da derin devlet belirler. Gün gelir düşmanı komünistlerdir, gün gelir Kürtler olur, gün gelir İslamcılar… Onu sendikal mücadele içinde gören sendikacı yoktur. Sendika görünümünde bir şirkettir Türk Metal." Yenişafak Gazetesi'nden Mehmet Gündem'in yaptığı röportaj: Türk-İş'e bağlı Metal İş Başkanı Mustafa Özbek, Ergenekon Terör Örgütü kapsamında gözaltına alındı. ETÖ ile bir sendikanın ne alakası olabilir? Ergenekon demokrasiyi yok etmek isteyen bir suç örgütü, darbe planlayan bir cunta aygıtıdır. Ergenekon; kontrgerilladır, Gladyo'dur. TİT, JİTEM gibi hukuk dışı yapıları içeren, devleti de kirleten gayri meşru bir yapıdır. 43 yıllık sendikacı Özbek için Ergenekon'un kasası olduğu iddiası var. Nokta dergisinin yayınladığı darbe günlüklerinde adı sık geçiyor. Özbek sendika içinde muhalif olanı ya terörist ya da irticacı göstermiş ve dışlamıştır. Özbek ile 15 yıl birlikte çalışan Türk Metal eski Başkan Yardımcısı Mahmut Taşdemir Özbek'le çalışmaktan utanç duyduğunu ve işçilerden özür dilediğini açıkladı. Bir de MET-VAK'tan söz etti. Paravan Özbek şirketi diye tanımladı. Vakıf giderlerinin Türk Metal kasasından ödendiğini, işçi aidatıyla alınan otellerin, yurtların, ART TV gibi taşınmazların vakfa devredildiğini de söyledi ve suç duyurusunda bulundu. Özbek, 2004'te sendika bünyesinde TUSAM adlı Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi de kurmuş. Sendikacılıktan başka her şeyle ilgilenmiş. Cumhuriyet gazetesinin hissedarı olduğu iddiası var. Taşdemir, “Bize Cumhuriyet okuyun, pazartesi çıkan ek bizim TUSAM'ın ekidir” dediğini söylüyor. Özbek'in sendikal anlayışı nedir? Özbek devlet güdümlü sarı sendikacılığın öncüsüdür. Muhalefeti rejim karşıtı görür, düşmanlarını da derin devlet belirler. Gün gelir düşmanı komünistlerdir, gün gelir Kürtler, gün gelir İslamcılar. Onu sendikal mücadele içinde gören sendikacı yoktur. Sendika görünümünde bir şirkettir Türk Metal. Size göre Özbek Ergenekon'un neresinde? Sendikal ayağın temsil ediyor gözüküyor. Uzun dönem kendisiyle çalışan Türk Metal Manisa Şube başkanı Mehmet Ali Özaltın'ın açıklamaları da bunları teyit ediyor. ART İŞİ KARIŞIK Ali Özaltın ne diyor? “Sendikayı zarara uğrattıkları ve haksız kazanç elde ettikleri” iddiasıyla Metal İş yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Dilekçesinde sendika parasıyla kurulan Avrasya TV ve Baha Haber Ajansı şirketlerinin kuruluş, devir ve satış işlemlerinin muvazaalı olduğu, Özbek ve yakın çevresine haksız kazanç sağlamayı amaçladığı iddiası var. ART'ye kazanç sağlamak için Özbek'in toplantı, panel ve konuşmaların kanaldan yayınlandığı, karşılığında da sendikanın kanala para ödediği anlatılıyor. Program yapan bazı kişilerin kanaldan değil, 'danışman' adı altında sendikadan para aldıklarını, toplu iş sözleşmeleri döneminde işverenlere kanala reklam vermesi için baskı yapıldığını söylüyor. ERGENEKON'A MADDİ DESTEĞİN BELGESİ VARMIŞ Ergenekon ile Türk Metal arasındaki bağlantı netleşiyor… Özbek'in Ergenekon'a aktardığı paralarla ilgili belgeleri savcıya vereceğini açıklayan Özaltın, “Bursa'daki mitingde organizatör Hurşit Tolon Paşa'ydı. İşyerlerinden arabalar kaldırdık. Bizim işçilerimiz katıldı. İşçiler tehditle, baskıyla gitti. Şu anda da işyeri temsilcilerim tehdit ediliyor dedi. Sendikalar çok mu zengin Türkiye'de? Türk Metal, Yol-iş, Türk-iş, Tes-iş gibi sendikalar varlıklı ama üyeler yararlandırılmaz. Darbelere destek verdiler, sendika paralarından da askeri vakıflara bağışta bulundular. EMLAKÇI MUSTAFA Özbek'in olağanüstü serveti konuşuluyor… 27 tane kendi üstüne kayıtlı gayrimenkulü var. Kıbrıs'taki tapu sayısı da kırkı geçmiş. "Kıbrıs satıldı diyorlar ama tapusu Mustafa Özbek'te, bu nasıl satış" diye espri yapılıyor. Hem kendi servetini, hem de nakit ve mal varlığı bir milyar dolar olan sendikanın servetini yönetiyor. İşçiler arasında "Emlakçı Mustafa" olarak tanımlanıyor. n Sendika başkanları patronlaşıyor. İşçiler neden tepki göstermiyor? Çünkü 12 Eylül'le işçileri diskalifiye eden delege sitemi getirildi. Bu sorunları neden sendikacılar konuşmuyorlar? Bu toplum yolsuzluktan rahatsız değil. Henüz nemalanma imkanı bulamamış olanlar da bir gün fırsat bana da gelir düşüncesiyle bekliyor. Elbette bütün sendikaları kastetmiyoruz, onların kimler olduğunu herkes biliyor. Sendika Batılı bir kurum olmasına rağmen, bizde sendikalar neden AB sürecine karşılar? Orada sendikalar hizmet anlayışıyla görev yaparken burada geçim kapısı olarak kullanılıyor. Bizdeki sendikacı, bir işçinin 25 yılda aldığı parayı, üç yılda hizmet ikramiyesi adı altında alıyorsa, sistemin değişmesini ister mi? Sendikacılık işçilikten patronluğa sınıf atlama tahtası olarak kullanılıyor. ÇOĞU İŞÇİYİ SÖMÜRÜYOR Sendikacılar bu mal varlığını nasıl elde ediyorlar? KİT'lerden yetki aldıkları (örgütlenme değil) için işçinin değil devletin sendikası var. Onun içinde devlet güdümlü sarı sendikacılık sürüyor. Özbek'in savunma sanayinde işe başlaması ve hızla patron düzeyine gelmesi, 34 yıldır da genel başkanlık yapması, örneğine başka ülkelerde rastlanmayan bir sendikacılıktır. Meral de Karayolları'nda işçi olarak başlıyor. Evet, profesyonel sendikacılık sonrasında büyük malvarlığı elde ediyor. Bizde devlete rağmen sendikacılık yapamazsınız. Devletin ideolojisinin yanında yer alırsanız ihya olursunuz. Bizde sendikalar sınıf, emek sermaye çelişkisi üzerinden mücadele etmiyor. Burada değişim ve statükocuların mücadelesi var. Sendikalar saydam değil, hiçbir sendikanın ve konfederasyonun sitesinde para ile ilgili bilgiye rastlayamazsınız. İşçi sendikalarının genel kurulunda mali bütçenin tartışıldığını göremezsiniz. Muhalefet de bu konuyu gündeme getirmez. Sendikalar o halde STK değil bizde... Elbette değil. Mesela Kürt sorununu sendikal harekete taşıyan ve meşru zeminlerde bunun çözümünün mücadelesini veren Petrol-İş Genel Başkanı Münir Ceylan, PKK'lı diye sendikadan uzaklaştırıldı ve 6 ay hapis yattı. Derin devletin bu operasyonuna Özbek'ler de destek verdi. Ceylan bu davayı AİHM'ye taşıdı ve devlet 21 bin euro tazminat ödemeye mahkum oldu. Bizde işçiler sendikaya hesap soramaz Bir işçi sendikaya ödediği aidatların hesabını sorabilir mi? Soramaz. Borsa da cevap alamaz. Ben çok sordum ama aidatların sendikalarda nereye gittiğini öğrenemedim. Sendikalı bir işçi, bağlı olduğu sendikanın harcamalarını denetleyemez. Paraların nereye harcandığını öğrenemez. İşçi, sendikacıların maaşlarını da bilmez. Sendikalarda trilyonlar dönüyor. Trilyonların döndüğü sendikalarda, işçiler aidatlarının akıbetini öğrenemez. Bu kadar parayı ve mal varlığını elinde bulunduran sendikacıyı yönetimden indiremezsiniz. Evet, örneklerine bakılırsa pek mümkün olmamış… Her sektörün çetesi var da, sendikacılığın çetesi olmaz mı? Emekliliğini sendikacılık yaparak dolduran onlarca sendikacı var. Bu sendikacıların işçilikle hiç bir alakası yok. Sendika saltanata dönüşmüş. Benim paramla evine ekmek götüren sendikacı 'sen çizmeyi aştın' diyor, beni tehdit edip 'devlet düşmanı' ilan ediyor. Sendikacıların bir bölümü derin devlet sendikacısı. Her sendika içinde derin devleti temsil eden kişiler vardır. Sendikalarda yönetim neden uzun sürelidir? Bir milyar doları olan sendikalar var. Bu kadar parayı elinde tutan seçim kaybeder mi? Sendikalar, işyeri temsilcilerini toplantı adıyla sık sık tatil yörelerinde, beş yıldızlı otellerde ağırlar. Delegeleri de zaman zaman toplantılara götürürler… Bir de sık sık misafirleri vardır… Sendikalar biriken paraları nasıl değerlendiriyorlar? Sosyal tesisler yapılıyor, faize yatırılıyor. Böylece toplumun her kesimiyle büyük pazarlık gücüne sahip oluyorlar… Hiç yolsuzluktan yargılanan sendika başkanı gördünüz mü? Bizde sendikalar ne kadar denetleniyor… Devletin bu paraları denetleme yetkisi var ama devlet konunun üstüne gitmiyor. Siz hiç bugüne kadar yolsuzluktan yargılanan bir sendika başkanı biliyor musunuz? Oysa bir yerde denetim yoksa, orada hukuksuzluk vardır, yozlaşma doğaldır. Devlet, üniversiteleri YÖK'le nasıl denetliyorsa, Türk-İş'le de işçiyi denetliyor. Siz hiç demokratik anayasa talep eden, darbecilerden hesap sorulmasını, Kürt sorunun çözümünü, yargının bağımsız olmasını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını, Kıbrıs'ta çözümü isteyen bir sendikacı gördünüz mü? Görmedim… Göremezsiniz… Bir de Türkiye'deki örgütlü yapılar insan odaklı değil, devlet merkezli. Muhalefet eden rejim karşıtı muamelesi görüyor, örgüt içi demokrasi işlemiyor. Böyle olunca ne sendikalar denetlenebilir ne de darbelerin hesabı sorulabilir. Türkiye'de hem darbe yapan ordu, hem de darbeye destek veren sendikalar iş veren konumuna geldiler, holdingleştiler… İki tür sendika var: Darbe karşıtı ve darbeci yanlısı 28 Şubat'ta 5'li çete vardı. Müdahaleye zemin hazırladı. Bugün sendikalar arasında nasıl bir işbirliği var? Yaşadığımız dört darbeye de Türk-İş destek verdi, işin başını Özbek ve onunla ittifak edenler çekti. Susurluktan sonra ittifak bozuldu. Ergenekon davasına DİSK destek verdi. Özbek'e hem sendikal hem de siyasal anlamda eleştirilerimiz var, dedi. Soruşturmanın arkasında olduklarını açıkladı. Ergenekon sürecinde gördüğümüz darbeye karşı olanlarla darbeden yana olanların ayrışması sendikal hareket içinde de sürüyor. Demokrasi ile sendikal hareket arasında nasıl bir ilişki var? Türk-İş'i anlatayım, büyük fotoğrafı görelim: Türk-İş'in demokratikleşme mücadelesinin önünde tam bir dalga kıranlığı yaptığını söyleyebiliriz. Askeri darbelere, muhtıralara, sıkıyönetimlere tereddütsüz destek vermiş, hatta darbeciler tarafından kurulan hükümetlere bakan vermiş bir örgüttür Türk-İş. 12 Eylül'ün Çalışma Bakanı Türk-İş'in Genel Sekreteri Sadık Şide'dir. Darbe hükümetinin bakanı olarak katıldığı MGK'da faaliyeti durdurulan, yöneticileri tutuklanan, idamla yargılanan DİSK'in mal varlığına el konulmasını da o istemiştir. Böyle bir zihniyeti hiç işçileri temsil eder mi?" Alinti: -http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=107413-
-
ERGENEKON=?SUSURLUK=?GLADYO=?ULUSALCILIK?
Yalcin Kücük'ü savunanlar onun iliskilerine de sahip cikmalidirlar. PKK ile carpisan askere ve pasaya kim, ne zaman PKK ile anlasmali demis? Konulari carpitmayalim ölütfen. Her zaman söylemisizdir, bu kirli savasta olan sucsuz insanlara olmustur diye, binlerce askerimiz sehit edilmistir diye ve bazilarida gene derindevlet ile PKK arasindaki isbirligi sonucu olmustur. Hatirlayalim askerligi biten askerleri asker kimliklariyle kara yolundan yollamalari ve birden PKK'lilar tarafindan önüne gecilip sehit edilmeleri. Bunlar devamli derindevletin planlariydi, cünki onlar terörün sona ermesini istemiyorlar. Bir cok yüksek rütbeli askerin ve polisin süpheli öldürülmüs olmalarida kimlerin parmagi oldugunu iyi gösteriyor. Yalcin Kücük ve benzerleri de bu isin icindeler. Neden onun PKK ile iliskilerini sorgulamiyoruzki? Baskasi olsa hemen deriz, o zaten terörüstlerle beraberdi, onun lafina inanilmaz gibilerden. Ama konu Kücük ve Perincek olunca, sadece onlarin sahsi hatasi oluyor. Bizde inandiydik.
-
UĞUR MUMCU'yu anıyoruz.. Uğur Mumcu her zaman büyük bir ışıktır; çünkü kimlerle ve niçin savaşacağımızı bize gösterdi..
Ugurlar olsunda, onun katilleri büyük ihtimalle Ergenekonun bilgisinde, neden detayli bir arastirma yapilmiyor dersiniz.
-
DİN VE PARA
Neden konu sapmaya devam etsinki? Ülkemizde para yiyenler ve devletin kasasini soyanlarin tümü dini kesimdenmi geliyorlar? Mademki paranin etkisini konusuyoruz, o zaman etki alanina giren herkesi ele almamiz gerekmezmi? Ülkede bu güne kadar gelmis gecmis tüm iktidarlar ve Belediyeler, ister dinci olsun, ister sosyal demokrat, ister milliyetci ne olursa olsun tümünün ortak paydasi kendi ve yandaslarinin cebini doldurmak, devletin kasasini bosaltmakti. "Devletin mali deniz yemiyen domuz" deyimini bizlere gene devlet erkanimiz ögretmistir. O yüzden konu sapmamaistir, sadece genislemistir.
-
UĞUR MUMCU'yu anıyoruz.. Uğur Mumcu her zaman büyük bir ışıktır; çünkü kimlerle ve niçin savaşacağımızı bize gösterdi..
Faili mechulkleri aydinlatmak isteyenler ve egrcekten Ugur Mumcu'yu sevenleriin asagidaki soruyu sormalari gerekli diye düsünüyorum. "Niye kimse bu soruyu sormuyor? Uğur Mumcu suikastının hemen ardından hiç Özel Kuvvetler elindeki C 3 ve C 4 patlayıcıların envanterine bakıldı mı? Umur Talu / Sabah Sora sora... Böyle bir soru hiç soruldu mu, tam hatırlamıyorum. Böyle bir araştırma hiç yapıldı mı; sanmıyorum. Beni o dönem bu konulara "biraz içeriden yakın" bir kişi henüz yeni dürttü. Dediği şu: Eğer bu konu araştırılırsa, yıllar sonra, belki bir tuğlaya ulaşılır. Bunun araştırılması zor. Ancak o dönem için bu sorular tekrarlanır. Ve bu dönemde görev yapanlar ile "o dönemde" görev yapmış olanlar belki bir şey der. Belki demez. Uğur Mumcu suikastının hemen ardından hiç Özel Kuvvetler elindeki C 3 ve C 4 patlayıcıların envanterine bakıldı mı? Soru bu. Savcılık ve Emniyet bu soruyu hiç sordu mu? Kendine yahut ilgilisine. Bilgilisine. Çünkü; daha o günden birçoğumuz şunu yazıp haber yapıyordu: Bu patlayıcılar ya NATO malıdır; kayıtlıdır... Yahut Çek yapımı. O da muhtemelen kayıtlı. Tabii ki dünyanın herhangi bir yerinden de getirip sınırın herhangi bir yerinden de sokabilirdiniz bunları. Ama bir de "sınır içindekiler" mevcuttu. Bunların da "olağan şüpheli" olması gerekirdi. Gerekebilirdi yani. Belki Mehmet Ağar'ın, o gün Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya söylediği "Bir tuğla çekerseniz..." hikâyesi böyle bir şeydi. Belki dünkü Sabah'ta Erhan Öztürk'ün haberinde eski Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı Avundukluoğlu'nun aktardığı üzre, "Mumcu'nun katillerini gören kişiyle konuşmak istiyoruz" dediğinde, İçişleri Bakanı Menteşe' nin "Karıştırma bu işleri" demesi böyle bir şeydi. Bir soru şu: Suikastın hemen öncesinde herhangi bir görevli yahut bir ekip Özel Kuvvetler elindeki bu tür patlayıcılardan aldı mı? Belki olmamıştır böyle bir şey; belki de... "Mumcu'ya suikast" günlerinin Özel Kuvvetler Komutanı, lakabını ben bilmiyordum, "Tilki Kemal" namıyla da anıldığı söylenen Tuğgeneral Kemal Yılmaz. Yılmaz, 1990'da, tam da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay istifa ettiği sırada, "Özel Harp Dairesi" üstüne basına ilk brifingi vermekte olan iki komutandan biri. Brifingin ana fikri, "Özel Harp Dairesi'nin ordu içinde gizli bir ordu olarak askerler ve vatansever kişilerden oluştuğu, bir Komünist işgale karşı örgütlendiği" idi. 12 Eylül darbesinden önce, kendisi de suikast girişimleri ve ihbarlarına maruz kalmış, "Kontrgerilla" varlığından söz etmiş Bülent Ecevit de, daha sonra susmasına rağmen yine de "ABD bu birliği finanse etmiş. Milliyetçileri görevlendiriyorlarmış" demişti. General Yılmaz, o günlerde bir plastik patlayıcı sayımı yaptırtmış mıydı? Burada da yazmıştım geçen gün. O suikast günlerinin "Özel Harekâtçı Polis Amiri" İbrahim Şahin de, sadece Emniyet mensubu değil, daha Polis Akademisi mezuniyetinden beri ilginç görev yerlerinde bulunmuş ve sonra "Özel Harp... Özel Kuvvetler" tarafından yetiştirilmiş bir kişiydi. Onda bulunduğu söylenen belgelerden hem polis hem asker kişilerin isimlerine ulaşılması, bunların şimdi tutuklanması, Şahin'in kendini alamayıp "Benden daha yeni 300 kişilik bir ekip oluşturmam isteniyordu" demesi hep bir nevi "tuğla" kokulu hareketler. Esas soruya gelirsek; Sadece Savcılık'ta değil, Meclis'te de (tabii medyada da) bu soru belki sorulabilir: Uğur Mumcu suikastının hemen ardından hiç Özel Kuvvetler elindeki C 3 ve C 4 patlayıcıların envanterine bakıldı mı? Bunu Güldal Mumcu'nun mensup olduğu CHP de sorabilir! " Alinti: -http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=107382-
-
ERGENEKON=?SUSURLUK=?GLADYO=?ULUSALCILIK?
Hirant Dink'in katledilisi ve olayin Ergenekon ile iliskisi. "İkinci yılında Dink Suikastı Yazar : Tamer KORKMAZ Yorum Sayısı : 0 Tarih : 20 Ocak 2009 17:25 Hrant Dink Suikastı'nın üzerinden iki yıl geçti. Bu süre zarfında, Türkiye'yi sarsan provokasyonun perde arkasını gizleyebilmek uğruna ciddi bir çaba sarf edilmiş olduğu açığa çıktı. Önceden istihbarat alınmasına rağmen, Emniyet ve Jandarma'nın “ağır ihmalleri” sonucu cinayetin işlendiği Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından da saptandı. Dink'in hayatını kaybetmesine yol açan “ihmaller zinciri”nin tam manasıyla üzerine gidilebilmesi, suikastın arka planının deşifre edilebilmesi için hayati önem arz ediyor. * En başta Trabzon Emniyeti ve Jandarması'nın ihmalleri var… Suikastın azmettiricisi Yasin Hayal'in 2004'teki Mc Donald's bombalamasını Trabzon polisinin ve savcılığın terör suçu kapsamında görmeyişi Dink Suikastı'na giden yolda ilk ciddi ihmaldi. Böylelikle, Yasin Hayal'in bağlantıları gerektiği gibi araştırılmadı… Hayal, Trabzon'daki bombalama olayını Erhan Tuncel'le birlikte düzenlemişti. Erhan Tuncel'in üzerine gidilmedi, savcılığa dahi sevk edilmedi; dahası Tuncel olaydan üç hafta sonra Trabzon Emniyeti tarafından “yardımcı istihbarat elemanı” yapıldı. Yasin Hayal, bombayı Tuncel'in imal ettiğini Dink cinayetinden sonra anlatmıştı. Erhan Tuncel o süreçte yargılanmadığı için Dink Suikastı'ndaki rolü de engellenemedi. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunda “Tuncel'in Mc Donald's olayındaki işlevi çözülseydi suikast önlenebilirdi” deniliyor. Hrant Dink Suikastı'nda azmettirici olduğu iddiasıyla yargılanan Erhan Tuncel “Cinayeti Emniyet'e haber verdiğini” söylüyor. Püf noktası tam da burada: Tuncel yalnızca muhbir değildi. Cinayeti organize eden kadroyla birlikte çalışmıştı. “İstihbarat vermiş olması” onun suikasttaki rolünü ortadan kaldırmıyor. Verdiği istihbaratın itina ile göz ardı edilmiş olduğuna dikkat ediniz: O istihbarat, suikastı engelleyebilecekken neden kullanılmamıştı? İhmalin ötesinde “vahim bir durum”dur, bu… Erhan Tuncel'in muhbirliğinin öne çıkarılması, onun suikasttaki rolünün üzerini örtebilmek içindir. * Hadisenin diğer ayağında ise dönemin Trabzon Jandarma İl Alay Komutanı Albay Ali Öz'ün “ihmalleri” yer alıyor. Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci'nin cinayetten altı ay önce yaptığı ihbarları sumen altı eden Ali Öz'den başkası değildi. Dahası, Albay Öz -Dink Suikastı'ndan üç gün sonraki- Jandarma brifinginde “İhbarı yapan Coşkun İğci ile görüşülerek sağda solda kendilerine bu istihbaratı getirdiğini söylememesinin sağlanması” yönünde emir vermişti. Öz'ün yardımcısı yarbay dahil emrindeki askerler mahkemede Albay'ı suçladılar… Albay Öz ise “Hiçbir şey hatırlamıyorum”u oynadı! Neticede… Jandarma ve Emniyet teşkilatındaki vahim “ihmaller” zincirinin izini sürmek suretiyle “o kurumlardaki kimi derin kalıntıları” kullanan “ana mekanizma”ya ulaşmak mümkün olabilecektir. * Dink Provokasyonu, Türkiye'nin Çankaya seçim sürecine girdiği bir dönemde gerçekleştirilmişti. Kaos oluşturmayı hedefliyordu. Türkiye'yi sarsan cinayetin, “EMASYA Tatbikatı” kapsamında “Çağlayan Meydanı'ndan tankların geçirilmek istendiği” günlerde işlenmiş olması da son derece dikkat çekicidir. Dink Suikastı'nın Danıştay Provokasyonu ile “yakın akraba” olduğunu her defasında ısrarla vurguluyorum. Her iki suikast da Ergenekon patentlidir… Bu gerçek de “eninde sonunda” ortaya çıkacaktır." Alinti: -http://www.mansethaber.com/yazar.asp?yaziID=11378-
-
ERGENEKON=?SUSURLUK=?GLADYO=?ULUSALCILIK?
Yalcin Kücük'ü iyi taniyalimki Ergenekon cetesinin PKK ile iliskilerini de iyi kavrayabilelim. Gene bu sayede terörün kaynagini ve neden bitirlmedigini iyi görelim. "Yalçın Küçük festivalde PKK'ya övgüler dizmiş Ulusalcıların akıl hocası Küçük, bakın kimlere hizmet ediyor, kimleri yere göğe sığdıramıyor. FacebookDiggDel.icio.usredditMixxStumbleUponGoogleYahooCumartesi, 15 Kasım 2008 22:41 Kanal 7 televizyonuna verdiği röportajda Abdullah Öcalan'ın PKK'nın başı olmadığını ve Ergenekon Örgütü'nün yöneticisi olduğunu söyleyen Selim Çürükkaya, ulusalcıların akıl hocası Yalçın Küçük'ün PKK bağlanıtlarını anlattı. Terör örgütü PKK’nın eski yöneticilerinden Selim Çürükkaya'nın, Kanal 7 Haber Saati’ne yaptığı açıklamalar gündeme oturdu. Bölücü örgüt başının tutuklu bulunduğu İmralı cezaevini inşa eden komutanın Ergenekon davasından firarda, yöneten komutan ve Öcalan’ın ifadelerini alan albayın şu anda tutuklu olduğunu söyleyen Çürükkaya, Öcalan'ın kendi iradesi olmadığını Ergeenkon ne derse onu yaptığını söyledi. Ergenekon ve PKK terör örgütleri arasında önemli bağlantılar olduğunu iddia eden Selim Çürükkaya, bu bağlantıları sağlayan isimlerin başında Profesör Yalçın Küçük’ün geldiğini iddia etti. Yalçın Küçük'ün örgütte kendilerinden daha etkili olduğunu söyleyen PKK'nın kurucularından Selim Çürükkaya'nın akıllara durgunluk veren sözleri şöyle; "Yalçın Küçük Öcalan'ın yanına gider gitmez Öcalan’ı yönlendirmeye başladı. Yalçın Küçük tek başına değildi. Bizden daha fazla yetkiliydi. Ben PKK’dan çıktığım zaman merkez komite üyeliği yaptım, basın temsilciliği yaptım ama Yalçın Küçük benden daha yetkiliydi. Yalçın Küçük Öcalan ile sürekli temas halindeydi. Ona ev tutulmuştu Paris’te. Yaptığı şey Öcalan’ın kitlesini yönlendirmekti" Çürükkaya’nın bu sözleri ortaya çıkan bir görüntüyle de paralellik gösteriyor. Bu görüntüde Yalçın Küçük, 1992 yılında Almanya’nın Bonn şehrinde terör örgütü PKK’nın düzenlediği bir festivalde terör örgütü yandaşlarına seslenirken görülüyor. On binlerce PKK yandaşına hitap eden Küçük konuşmasına, "Hep yüksek olan insanın başı. Hep yükseklerdeki insanın başı. Başını kaldıran insanın başı. Budur güzel olandır diyorum. Bugün diyorum bugün diyorum� Dünyada en güzel baş Kürt başıdır. Çünkü Kürt başını kaldırıyor." diye başlamıştı. Yeşil gömlek üzerine giydiği sarı-kırmızı yelekle, terör örgütü PKK’nın sözde bayrağı altında teröristlere seslenen Yalçın Küçük, az önce Türkçe yaptığı konuşmayı bu kez elinde yazılı olan kağıttan Kürtçe okumuş, konuşmasının sonunda dağlardaki teröristlere ve terör örgütü elebaşına selam göndermeyi de ihmal etmemişti; "Selam baş kaldıran Kürde. Selam Kürdistan dağlarına. Selam Kürdistan dağlarındaki kardeşlerime. Selam kardeşime!" Yalçın Küçük’ün bu sözleri üzerine Selim Çürükkaya’nın yaptığı yorum çok çarpıcı; "Yalçın Küçük ve Öcalan aynı örgütün üyeleridir. Bazı kişiler bunu ben Türk halkının yararına yaptım diyebilir. Değil, sen terörü geliştirdin. Böyle olmasaydı PKK bir terör örgütü olarak böyle şey olabilir miydi? Niye siyasi bir örgüt olmasın ki? Kürtlerde siyasi mücadele verecek kafa yok mu? Vardır ama Ergenekon Kürt sorununun çok demokratik çok adil bir biçimde çözümüne karşı olduğu için olayı bir terör, kaos aracı haline getirdi. Örgütü ortalığı karıştırma örgütü haline getirdi" Ergenekon sanıklarının sözcülüğünü üstlenen ve her fırsatta bu kişilerin koruyuculuğuna soyunan Prof. Dr. Yalçın Küçük'ün bu konuşmasıyla ile birlikte bir bölücü örgüt kamlarında çekilmiş olan yüzlerce fotoğraf karesi basına yansımıştı." Kaynak: -http://www.timeturk.com/Yalcin-Kucuk-festivalde-PKKya-ovguler-dizmis-35089-haberi.html-
-
UĞUR MUMCU'yu anıyoruz.. Uğur Mumcu her zaman büyük bir ışıktır; çünkü kimlerle ve niçin savaşacağımızı bize gösterdi..
Siz inanciniza devam edin, benim icin hayalden baska hic bir sey degildir. Türkiye asla emperyalistlerden bagimsiz bir politika uygulayamamistir ve uygulayacagada hic benzemiyor. Ikinci sorunuzun nedenini ve konuyla iliskisini anlayamadim.
-
Hedef gösterilen subay intihar etti.
Hirant Dink'i ve öldürülen hiristiyanlari kimlerin hedef gösterdiginide lütfen yazarmisiniz. Balon laflara karnimiz tok, tek tarafli olarak hedef gölsterilmeye karsi olunmaz. Ben hic bir insanin hedef gösterilmesini dogru bulmuyorum ve derhal son bulmasini istiyorum. Ama diger taraftan Ali'nin hedef gösterilmesini elestirirken Hasan'in hedef gösterilmesine göz yummam benim ne kadar samimi oldugumu gösterir.
-
Sizce Deniz GEZMİS Neden idam edildi?
Eger tesbitiniz dogruysa, hayali düsman üretmeyi bizlere yillardan beri devlet erkanimiz ögrettigi icindir. Forum basliklarini takip ederseniz hangi hayali düsmanlarin ve senaryolarin üretildigini görürsünüz, benimkisi onlarin yaninda bir hic sayilir. Arastirmalarinizi birazda o yönlere kaydirin lütfen.
-
Sizce Deniz GEZMİS Neden idam edildi?
???? Yorumumun hangi satirlari duygusal ve fanatikligin bir ifadesi? Neye dayanarak bu tesbitinizi yapiyorsunuz? Duygularla yaklisiyorum dediginiz yorumu ben bir baska yorumcunun yazisina karsilik cevap niteliginde yazdim. Umarim cevap verdigim arkadasin yorumunu da okuduktan sonra bu tesbitinizi yapmissinizdir.
-
DİN VE PARA
Ne oluyor onlar? Kim belirliyecek kimin milliyetci ve Atatürkcü olduklarini? Bahsettiginiz siyasetcilerin tümü kendilerini Milliyetci ve Atatürkcü niteliyorlar. Yoksa sadece ismi Milliyetci parti olan MHP ve baskanimi millietci ve atatürkcü oluyor? Konu sapmadi. Konuyu sadece din bazinda bakanlari rahatsiz etti galiba. Soyguncunun dini, imani, Atasi ve vatani olmaz dedik ve halada gecerli.