Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

dünyahepimizin

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.434
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    4

dünyahepimizin tarafından postalanan herşey

  1. HIRANT DINK CINAYETINDEN DOLAYI YARGILANAN SANIKLAR MAHKEMEDE BIRBIRLERINE YUMRUK SALLIYOLAR!!! "IRKÇI LÜMPENLERİN MAHKEME DALAŞI 12:35 27 OCAK 2009 Hrant Dink cinayeti yargılaması boyunca, duruşmalardaki tutarsızlıkları, ciddiyetsizlikleri, birbirlerine karşı olan samimiyetsizlikleri ve karşılıklı suçlayıcı açıklamalarıyla dikkat çeken sanıklar, bu kez şiddete başvurdu. Cinayeti azmettirmekten yargılanan sanık Yasin Hayal’in diğer sanık Erhan Tuncel’i yumruklaması üzerine, mahkeme heyeti, Hayal’i duruşma salonundan çıkardı. Irkçı açıklamaları ve tavırları ile tepkileri üzerine çeken Hayal kardeşlerin avukatı Fuat Turgut, dünkü duruşmada da Dink ailesi avukatlarını taciz etti. Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 8’i tutuklu 20 sanık hakkında açılan davanın 8’inci duruşması dün görüldü. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Yasin Hayal, Erhan Tuncel, Mustafa Öztürk, Zeynel Abidin Yavuz, Ersin Yolcu, Ahmet İskender ile hakkında ‘terör örgütü üyesi olmak’ ve ‘adam öldürmeye iştirak’ suçlarından ek iddianame hazırlanan tutuksuz sanık Osman Hayal katıldı. Katil zanlısı Ogün Samast ise duruşmaya gelmedi. Mahkeme Heyeti, Samast’ın 5 günlük ‘istirahat raporu’ aldığı bilgisinin kendilerine ulaştığını belirtti. DİNK AİLESİ HAZIR BULUNDU Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, kızı Delal Dink ile kardeşi Hosrof Dink duruşmada hazır bulunurken, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, DTP milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Akın Birdal da duruşma salonunda izleyiciler arasında yerlerini aldı. ‘CİNAYETLE KESİNLİKLE İLGİM YOK!’ Belgelerin okunmasının ardından bir önceki duruşmada tanık olarak ifadesi alınan ancak daha sonra yapılan soruşturma kapsamında hakkında dava açılan Osman Hayal’in sanık olarak ifadesi alındı. Cinayetle hiçbir alakası olmadığını iddia eden Osman Hayal, “Cinayetten 1,5 saat sonra İstanbul’dan çıkışım tamamen tesadüftür" dedi. Hayal’in ifadesinin ardından müdahil avukatların sorularına geçildi. Müdahil Avukatı Arzu Becerik, Osman Hayal’e “İfadelerinde çelişkiler var. Cinayette kesinlikle ilgim yok diyorsun” demesi üzerine Hayal “Gerçekten ve kesinlikle yok. Kardeşimin de cinayette rolü olabilir ama tam ne olduğu belli değil” yanıtını verdi. Hayal kardeşlerin avukatı Fuat Turgut ise soruların Yasin Hayal ile ilgili olduğu gerekçesiyle müdahil avukatlara itiraz etti. Yasin Hayal’in Trabzon’da Mc Donalds’ı bombalama eyleminin ardından Osman Hayal’in arkadaşı olan ve İstanbul’da ikamet eden Hüseyin Özçiçek’in yanında kalmasına ilişkin sorulara ise Hayal, “Hüseyin Özçiçek doğma büyüme arkadaşım. Komşumuz. Olaydan sonra İstanbul’a gelmiş. Hüseyin Özçiçek beni aradı kardeşimin yanında olduğunu söyledi. Kendisini teslim edecektim. Ayağından yaralıydı. Birkaç gün geçmesini bekledim” dedi. ‘MAAŞI BEN ALMIYORUM... BİTTİN SEN!’ Yasin Hayal’in bir komplonun içine düştüğünü söyleyen Osman Hayal, “Kardeşim Erhan’ı ne zaman tanıdıysa başına bunlar geldi” dedi. Bu söze tepki gösteren Erhan Tuncel “Ben ne zaman tanıdım Yasin’i”dedi. Osman Hayal de bu sözlerin üzerine Tuncel’e “Sen çözüleceksin merak etme” diye bağırdı. Yasin Hayal’in Tuncel’e “Bilmiyorum maaşı sen alıyorsun” demesi tartışmayı alevlendirdi. Yasin Hayal “Maaşı ben almıyorum. Bittin sen!” diyen Tuncel’e küfrederek yüzüne yumruk attı. Sanıkları jandarma araya girerek ayırdı. Mahkeme başkanının isteği üzerine Yasin Hayal salondan dışarı çıkarıldı. Karşılıklı laf atmaların sürmesi üzerine Osman Hayal ile Erhan Tuncel arasına iki jandarma görevlisi oturdu. Kavganın ardından avukatların sorularını yanıtlayan Osman Hayal, “Kardeşim Erhan Tuncel’i ne zaman tanımışsa, Tuncel ne zaman mahalleye gelmişse ondan sonra cinayetin içine girdi. Bütün bunları kendi kafasından uyduramaz. Cinayeti önceden kesinlikle duymadım. Duysaydım kardeşim içinde olmayacaktı. Kardeşimin bu duruma düşmesi psikolojimi bozdu. Bu yüzden bir sene tedavi gördüm. Bu cinayetle alakam olmadığından kesinlikle endişe duymuyorum” diye konuştu. GÖRÜŞMELERİ HATIRLAMADI Müdahil avukatlarından Arzu Becerik, Yasin Hayal’i bombalama eyleminden sonra ihbar eden Sinan Raşitoğlu’nu tanıyıp tanımadığını sorması üzerine Osman Hayal, “Mahalleden çocukluk arkadaşım. İstihbarat elemanı olduğunu bilmiyordum. Gazetelerden yeni öğrendim” dedi. Hayal’e, telefonla yoğun olarak görüşme yaptığı kişilerin kim olduğu sorulduğunda da Hayal, görüşmeleri yaptığı kişilerinin çoğunu hatırlamadığını söyledi. ‘ERGENEKON UYDURMASI’ GURUR VERİYOR Cinayet yerinde bulunduğuna ilişkin gizli tanık ifadesi hatırlatılan Osman Hayal “Ben cinayet yerinde değildim ama gizli tanık oradaymış. İnşallah o da buraya sanık olarak gelir” diye alaycı bir ifade kullandı. Müdahil avukatlarından Kemal Aytaç, sanığa fırında kaç yıl çalıştığını sorunca, Osman Hayal, “Siz geçen duruşmada bana yamak demiştiniz. Fırında yamak diye bir işçi sınıfı yok. Haddini fazla aşıyorsun” diye yanıt verdi. Aytaç ise ‘Yamak’ kelimesinin kötü manada söylemediğini belirterek “Ben de fırıncılık yaptım. Ama sanık fırında tezgâhtarlık yapmamış. Doğru söylemiyor” dedi. Hayal kardeşlerin avukatı Fuat Turgut, Aytaç’a “Sen olsan olsan Sarkisyan yamağı olursun” deyince salonda tartışma çıktı. Müdahil avukatı Kezban Hatemi söz alarak “Duruşmalarda üslubu ve ırkçılık propagandası nedeniyle Fuat Turgut’la sürekli tartışma yaşıyoruz. Bunlara devam etmesi durumunda sizden izin istiyorum. Kendisine ‘Ergenekon sanığı’ diye hitap edeceğim” dedi. Fuat Turgut ise bu sözler üzerine “Ergenekon uydurmasından yargılanmaktan gurur duyarım” dedi. ‘BİZİ FAŞİST İLAN ETTİLER...’ Erhan Tuncel’in rapordaki ifadesinde Mustafa Öztürk’ün Dost Tarikatı davasında yargılanan sanıklarından birini evinde misafir ettiği açıklamaları hatırlatılınca sanıklardan Mustafa Öztürk, “Erzurum, Trabzon’a yakın olduğundan devamlı misafirim gelir. Erhan Tuncel’in kimi kastettiğini bilmiyorum. Dost Tarikatı’na katılan bir arkadaşım olduğunu hatırlamıyorum. Demek ki o dönemde paraya sıkışmış bilgi lazımmış” deyince ayağa kalkan Erhan Tuncel, “Çok ağır laflar işitiyorum hep bana saldırıyorlar” diye tepki gösterdi. Öztürk de “Bize de saldırıyorlar. Bizi kati,l tetikçi, faşist ilan ettiler” dedi. ‘SAMAST’I POLİSE BİLDİRDİM’ Öğle arasından sonra devam eden duruşmada, yaşanan tartışmadan sonra duruşma salonundan atılan Yasin Hayal oturuma katılmak istediğini söylemesi üzerine mahkeme heyeti Hayal’in savunma hakkının kısıtlanmaması için duruşmaya alınmasına karar verdi. Sanık Erhan Tuncel’in talebi üzerine tanık olarak dinlenen Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olan polis memuru Mehmet Ayhan, Özkan Mumcu ve Onur Karakaya ifade verdi. Tuncel ile yaptığı telefon görüşmelerinde ‘Memduh abi’ takma adını kullanan tanık Mehmet Ayhan istihbarat elemanı olarak çalışan Tuncel’in, 2006 Şubatı’nda Hrant Dink’e karşı Yasin Hayal’in eylem hazırlığı içinde olduğuna dair kendilerine haber verdiğini, bunu üstlerine ilettiklerini söyledi. Ağustos 2006’dan 15 Kasım 2006’ya kadar Tuncel’le ilişki halinde olduğunu kaydeden Ayhan, yalan söylediği, para istediği ve çelişkili bilgiler verdiği için Tuncel’in Yardımcı İstihbarat Elemanı (YİE) görevine son verdiklerini ancak bunu Tuncel’e doğrudan söylemeyip ilişkiyi ‘soğumaya’ aldıklarını kaydetti. Bu arada Tuncel, söz alarak, Ayhan ile toplam beş görüşme yaptıklarını, en son Kasım 2006’da Pelitli’de buluştukları Ayhan’a, o an hatırlamadığı için Ogün Samast’ın adını vermeden, “Yasin, yeni birisini buldu. Pelitlispor’da top oynuyor” dediğini iddia etti. Ancak Ayhan, “Bize böyle bir bilgi gelmedi” dedi. Daha sonra Tuncel, Ayhan’a “Vicdani olarak soruyorum. Burada bizim hayatımız kaydı. Üstlerinizden bu şekilde ifade vermek için baskı gördünüz mü” diye soru yöneltti. Ayhan bu soruya “Kesinlikle” diye yanıt verdi. HAYAL’İ, CİNAYETE KADAR İZLEDİLER Müdahil avukatı Engin Cinmen’in “Tuncel, size Hayal’in Dink’i öldürmekten vazgeçtiğine dair bilgiyi verdikten sonra sonra Hayal’i izlemekten vazgeçtiniz mi?” sorusuna Ayhan, Hayal’i cinayet gününe kadar izlemeyi sürdürdüklerini söyledi. Ayhan, “Yasin’i çalıştığı yerde zaman zaman kontrol ediyorduk. Telefonu da takipteydi. Kontrolümüz hep devam ediyordu. Cinayet anına kadar peşini bırakmadık” dedi. Cinmen “Peki o zaman ne yaptınız” diye sorudu. Ayhan “Biz bu konuyla ilgili elimizden geleni yaptık. Elimizden bu kadarı geldi. Son zamana kadar bu konu ile ilgili bir bilgi almadık. Bu konuyu kayda geçmemiz, konuya verdiğimiz önemi gösterir. Biz hiçbir zaman bu konu olmaz diye vazgeçmedik. Biz ister miydik böyle bir olay olsun” dedi. Ayhan, Samast’a ilişkin hiçbir bilgisi olmadığını da söyledi. Avukat Bahri Bayram Belen, Ayhan’ın yanıtları üzerine “Trabzon Emniyeti Dink cinayeti ile ilgili hiçbir fiziki veya istihbari araştırma yapmamıştır” dedi. Tuncel de “Dink cinayeti ve Yasin Hayal grubu hakkında sizden bir bilgi sakladığım ya da yalan söylediğim kanaatine ulaştınız mı” diye sorması üzerine Ayhan, “Bu konuyla ilgili bilgi gelmedi ki” dedi. ‘DURUM DEĞERLENDİRMESİ YAPTIK’ Sanıklarla nasıl tanıştığını anlatan Erhan Tuncel, Yasin Hayal’e de çeşitli sorular yöneltti. “İkimizin de hayatı kaydı” diyen Erhan Tuncel, “Ogün Samast İstanbul’a gitmeden önce neden yanıma gelip bana söylemedin diye sordu. Yasin Hayal “Beraber kararlaştırdık. Ogün İstanbul’a gittiğinde Erhan Tuncel ile şöyle anlaşmıştık. Ben kendisine haber verecektim. İstanbul’a indiğinde kendisine de gidip söyledim” diyerek Tuncel’i yalanladı. Tuncel’in “Olaydan sonra neden gelip ben yaptım demedin" diye sorması üzerine Hayal “Hrant Bey’in ölümünden kısa bir süre sonra Tuncel’in evine gidip durum değerlendirmesi yaptık. Telefonundan sim kartını çıkartmıştı. Benim anlattıklarımı birilerine dinlettirmek için sim kartını takıp bana ‘senden beklemiyorum’ gibi şeyler söyleyince şaşırdım” dedi. Gazetemizin baskıya hazırlandığı gece saatlerinde duruşma devam ediyordu. AYSEL KILIÇ" Alinti: -http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1233052550&year=2009&month=01&day=27-
  2. Kim unutturmus? 37 diplomatin koskoca bir devleti ve milleti var onlarin haklarini arayacak. Demekki devletimiz o kadar acizki kendisi icin öldürülen diplomatlar icin adalet yapamiyor. Ne baklenirki bu devletten zaten, kendi askerini bile bilerek pusuya düsürülmesine müsaade etmisti zamaninda.
  3. Sn taypa siz bir yazinizda Hakim adayi oldugunuzu yazmistiniz. Yani hukuku cok iiy bildiginizden eminim. Sn maviolmayan arkadasin meslegi bildigim kadariyla hukuk ile alakasi olmadigi icin eminimki okumamaistir. Eminimki sadece sn mavi olmayan degil hemen hemen burada yazan tüm yorumcular sizin kadar okumamaistir. Malesef bizleri böyle kabul edeceksiniz, bizimle tartismak istiyorsaniz. Bizler kendi capimizda az bildiklerimizle konusmaya calisiyoruz. Bizi böyle kabul edin lütfen!!! Herkes hukuk okumaz ve hakim adayida olmaz.
  4. Cok haklisiniz sn politika, gercekten de askere ve devlete iftiralarla dil uzatanlar af edilmemeli!!! Ama ya öyle degilse ve devlet terörüst ile is birligi yaparak insanlari yargisiz infazla öldürüyorsa ve gene bir cok askerimizin ve polisimizin ölümüne sebeb oluyorsa, af edecegizmi bunlari? Türkiye'ye ve halkimiza karsi yapilan tüm iftiralar ve cinayetleri de kiniyorum, sadece terörüstleri degil, devletin yanlis polotikalarini (kirli savas, derindevlet, cetelerle ve iftiracilarla isbirligi) da kiniyorum.
  5. HIRANT DINK CINAYETINDE ERGENEKON PARMAGI IDDAASI. "28/01/2009 Ergenekon bağı!.. Duygu Söylemez Dink cinayeti davasında Ergenekon bağının incelenecek, cinayette ihmali bulunan Öz ile Küçük ilişkisi araştırılacak Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink öldürülmeden önce mitinge dönen suç duyuruları, “vatan haini” ilan eden açıklamalarla Dink’i hedef haline getiren Ergenekoncularla Dink cinayetinin ilişkisi araştırılacak. Dink cinayeti davasının önceki gün görülen 8. duruşmasında, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, cinayetteki Ergenekon bağı iddialarını geçiştiremedi. Mahkeme, Dink’in öldürüleceğine ilişkin ihbarlara rağmen cinayeti engellemeyen dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz ile JİTEM’in kurucusu Veli Küçük’ün ilişkisini incelemek üzere karar aldı. Bazı Ergenekon sanıkları bilgi vermek üzere mahkemeye başvurmuştu. Zirve Yayınevi cinayeti davasının geçen haftaki duruşmasında da bir başka Ergenekon sanığı Ergün Poyraz’ın dinlenmesine karar verilmişti. Veli Küçük bağlantısı Talepleri dikkate alan mahkeme heyeti, Küçük-Öz ilişkisini araştıracak. Mahkeme aldığı kararla Öz’ün kullandığı ve onun adına kayıtlı tüm telefonlarla yapılan görüşmeler ve banka hesap hareketlerinin incelenmesini istedi. Bunun için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, incelemenin Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar tarafından yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazacak. Ayrıca mahkeme, Ergenekon sanığı Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol’la ilgili bir karar da aldı. Erenerol’un Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na verdiği “Türkiye’deki misyonerlik faaliyetleri” başlıklı seminerlerin kayıtlı olduğu CD’ler de delil olarak dosyaya eklenecek. Mahkeme, Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan CD’leri isteyecek. Ergenekon sanıkları ifade verecek Ayrıca başka suçlardan tutuklu Silivri Cezaevi’nde bulunan 5 Ergenekon sanığı Dink cinayetiyle ilgili bilgi vermek için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, henüz kimlikleri açıklanmayan bu kişileri tanık olarak dinlemek için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazacak. Duruşmada sanıklar Zeynel Abidin Yavuz, Tuncay Uzundal ve Mustafa Öztürk tahliye edildi. ‘Tesadüf değil’ Davanın genişletilmesi gerektiğini ifade eden Dink ailesi avukatlarından Kemal Aytaç, davan ile Ergenekon bağlantısının şaşırtıcı olmadığına dikkat çekti. “Biz biliyoruz ki bu suikast tesadüf değil, planlı. Bunu söylemek için uzman olmak gerekmez” diyen Aytaç, yaşanan aydın ve yazar suikastlarının Ergenekon ve kontrgerillayla ilgili olduğunu kaydetti. Davanın bütün yönleriyle aydınlatılması gerektiğini belirten Aytaç, “Devlet memurlarına dokundurmuyor ama devletin memurlarının, jandarmalarının, polislerin dinlenmesi gerekiyor. Yargı yollarının memurlara gelince kapanmaması gerekiyor” diye konuştu. Ergenekon sanığı ve Yasin ve Osman Hayal’in avukatlığını üstlenen Fuat Turgut’un mahkemede yaptıklarını “büyük saygısızlık” olarak nitelendiren Aytaç, “Hakkında soruşturulma açılmış bir avukatın bir sanığı savunması da kanunlara uygun değil” dedi. (İstanbul/EVRENSEL)" Alinti: -http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=44489-
  6. ASIT VE ÖLÜM KUYULARI DERHAL ACILSIN!!!! Eergenekon ve JITEM'in parmagi bu ölümlerin icinde muhakkak var. Temiz Toplum arzuluyorsak ve gercekten derindevlete karsi bir temizleme operasyonu varsa bu kuyularin acilmasi sart. Aksi taktirde devlet zan altinda kalacak ve dogrudan suc ortagi sayilacak. "28/01/2009 JİTEM görüntüleri mi? DTP’li Kaplan,Tanış ve Deniz’in kaybolmalarından 5 gün önce çekildiği belirtilen görüntüleri gazetecilere izletti DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ile İlçe Sekreteri Ebubekir Deniz’i gözaltında öldürenlerin Ergenekon sanığı Levent Ersöz’ün ekibi olduğunu söyledi. Kaplan, İçişleri ve Adalet Bakanlarına, “Vicdanınız zerre kadar sızlıyorsa, milletvekilleri için çıkarabildiğiniz arama kararını asit ve ölüm kuyuları için çıkarın” diye seslendi. Milletvekili Hasip Kaplan, DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’la birlikte Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Kaplan, 2001 yılında Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in kaybolmasıyla ilintili olduğunu söylediği görüntüleri gazetecilere izlettirdi. Ölümlerden Ergenekon sanığı emekli tuğgeneral Levent Ersöz’ü sorumlu tuttu. Görüntülerin, 2001’de Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in alınmasından 5 gün önce çekildiğini belirten Kaplan, kayıplardan bir hafta önce kendi yeğeninin bizzat o zaman bölgede görev yapan Ersöz’ün talimatıyla evinden alındığını ve ölümle tehdit edildiğini, girişimleri sonucu serbest bırakıldığını, ancak, 4 gün boyunca 7-8 kişi tarafından izlendiğini, görüntülere yer vererek anlattı. Görüntüdeki minibüs araştırılsın Kaplan, “Bu olay Serdar Tanış ve Ebubekir’in gözaltına alınmasından beş gün önce çekilmiştir. Durumu İdil Savcılığı’na ve Emniyet’ine bildirdik. Ancak İdil Savcılığı “resmi işlem yapamıyoruz, gücümüz yetmiyor. Kendinize dikkat edin” demiştir” diyerek, görüntülerde yer alan 73 AC 079 plakalı minibüsün araştırılmasını istedi. Görüntülerdeki ekibin Ergenekon sanığı Levent Ersöz’ün ekibinden olduğunu belirten Kaplan, “Bu ekip Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’i gözaltına alıp kaybeden ekiptir. Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’i Ersöz’ün ekibi almıştır” dedi. Ellerindeki görüntüleri Ergenekon soruşturmasını sürdüren Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Silopi Savcılığı ve Şırnak Barosu’na da göndereceklerini de belirten Kaplan İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı’na ise “Vicdanınız zerre kadar sızlıyorsa, milletvekilleri için çıkardığınız arama kararını asit ve ölüm kuyuları için de çıkarın” diye seslendi. İçişleri ve Adalet Bakanlarına soru Öte yandan Kaplan, “Silopi kayıpları ve ölüm kuyuları” ile ilgili parti etkinliği için 25 Ocak’ta gittikleri Silopi’de, çok sayıda zırhlı araç ve jandarma tarafından karşılandıklarını söyledi. Kaplan, milletvekili olmalarının bilinmesine rağmen, “saygısızca bir yaklaşımla kimlik sorulduğunu”, aranmak istendiklerini ve komutanla görüştüklerini belirterek, “Bize, milletvekili olduğumuz için geçebileceğimiz ancak konvoyda bulunan belediye başkanları ve diğer partililerin aranacağı söylenmiştir” dedi. Yapılan işlemin hukuka aykırı, keyfi ve suç olduğunu belirten Kaplan, Silopi’de gördükleri muamele konusunda İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Kaplan, “Bakanlığınıza bağlı Cizre kaymakamlığı ve Jandarma Komutanlığının hukuku kötüye kullanarak görev ve yetkilerini suistimal ederek milletvekili konvoyunu aramaları, engellemeleri ve durdurmaları yasal mıdır? Bu konuda bakanlığınızın bir talimatı var mıdır? Halkın özgür iradesi ile seçilmiş milletvekili ve belediye başkanları bu kadar keyfi arandığına göre, Silopi, Botaş ve diğer yerlerde asit ve ölüm kuyularını da aramayı düşünüyor musunuz?” diye sordu. Kaplan, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’den ise “Meclisi temsil eden biz milletvekilleri bu kadar keyfi aranırken, arama kararı verilirken itirafçılar ve Ergenekon soruşturmalarında adı geçen asit ve ölüm kuyularını arama kararı çıkarılması çok mu zordur?” sorularına yanıt istedi. (Ankara/EVRENSEL) -------------------------------------------------------------------------------- Şimdi sıra savcılıkta Şırnak’ın Silopi ilçesinde yakınlarını kaybeden 47 kişi, BOTAŞ kuyularının açılması için Silopi Cumhuriyet Savcılığına başvurdu. Kayıp yakınları baro başkanlığına bağlı avukatlarla birlikte Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na dilekçelerini teslim etti. Dilekçelerde faili meçhul cinayetlere kurban giden kayıpların Silopi’deki BOTAŞ kuyularına atıldığı iddialarına ilişkin olarak kuyuların açılması talebinde bulunuldu. “Karakutu: Ergenekon’un karanlık ismi Tuncay Güney” isimli kitapta da Silopi ilçe sınırları içinde yer alan BOTAŞ Askeri Tesisleri’nde JİTEM tarafından 1990’lı yıllarda öldürülen çok sayıda kişinin asitle yakıldıktan sonra gömüldüğü yönünde açıklamalar yer almıştı. (HABER MERKEZİ)" Akinti: -http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=44475-
  7. ***** Sadece duygusal ve kin üzerine bir yorum, gerceklerle hic bir alakasi olmayan iddaalar. Abdullah Gül'ün kim oldugunu hepimiz cok iyi biliyoruz, yani seriatci kesimden oldugunu. Ama Yalcin Kücük'ün tam olarak kim oldugunu ne siz biliyorsunuz ne de biz. Neden Yalcin Kücük'e sormuyorsunuz APO ile beraber ayni masada raki icerken amaci neydi? Neden Yalcin Kücük'e sormuyorsunuz Berlin'de bir Newroz festivalinde sahneye cikip APO icin en büyük KÜRT BASKAN dedigini? Ama kalkiyoruz Yalcin Kücük A. Gül'e cevabini vermis diye burada övünüyoruz. Önce kendisiyle övündügümüz sahsi iyi tanimamiz gerekmezmi? Dün en büyük lider APO'dur diyen bugünlerde en büyük lider Atatürk diyor, hangi sözüne inanmamiz gerekli acaba? *****
  8. Burada söz konusu olan itirafci terörüstün, sonradan JITEM'in resmi elamani oldugudami yalan? Gene o terörüstün sehit gösterildigi ve ona baska bir isim verildigidemi yalan? Neden hala ezbere sözler kullaniyoruz? Bunun kime faydasi var? Neden o terörüst ile ortak calisanlari ve onu sehit gösterenleri arastirmiyoruz? Amac ne burada? Kirli savas ancak bu yöntemlerle yürütülür. Umarim sorularima kafa yorarsiniz.
  9. "HEPIMIZ ERMENIYIZ" slogani asla Türk milletine ve devletine karsi meydan okumak anlamina gelemez ve katilanlarinda asla öyle bir amaci yoktu. Meydan okunduysa orada sadece Katillere ve arkalarindaki güce okunmustur. Ama siz katillerin arkasindaki güc Türk devleti diyorsaniz, o zaman haklisiniz, devlete karsi bir meydan okumadir. Her kimse katillerin arkasindaki güc ben buradan her duyarli vatandasi meydan okumaya cagiriyorumki, bir daha bu tip insanlik sucu islenmesin. Diger taraftan bizlerin artik ezber laflar söylemeyi birakmasi gerek diye düsünüyorum.
  10. Hak etmedi diyenmi var acaba aramizda? Bir yerlerde okuduysaniz lütfen söyleyinde bizde taniyalim onlari. Diger taraftan birisi digerinin alternatifi olabilirmi? 37 diplomat Türk'tü ama Hirant Dink'te Türk vatandasiydi, neden aralarinda ayrim yapiyoruzki ve birbirleriyle kiyasliyoruz? Yoksa Hrant Dink baska bir ülkeninmi vatandasiydi? Her masum icin adalet yerini bulmali!!!!! Bundan acik baska bir söz bilmiyorum.
  11. Herhalde Hirant Dink öldürüldükten hemen sonrasinda gittiniz ve bir saat beklediniz AGOS gazetesi önünde ve yukarida yazdiklariniz gördünüz. Yani konuyu nerelere getirmek istiyoruz anlasilir gibi degil. Cagimiz dünyasinda artik insanlar 15 dakika icerisinde milyonlarca insani toplayabildigi gibi anlarca büyük ve kücük pankartlar da hazirlayabilirler. Sizinkisi üzüm yemek degilde bagciyi dövmek misaline benziyor.
  12. Devlet icin güvenilir ve önemli biuri olmasaydi, onu resmi olarak sehit gösterip baska bir iisim altinda hayatini sürdürmesine izin verirmiydiler dersiniz? Birde bu pencereden bakin olaya ve bakalim ne görüyorsunuz?
  13. Ezber ve ajitasyon laflara karnimiz tok artik. Kac yil gecti hala katilleri buluinamadi ve bize yazilarin arasindan katillerin kim oldugunu tekrar okuyarak görün deniliyor. Biz burada bulmaca yapmiyoruzki. Ugur mumcu devletine sadik ve en büyük Atatürkcü bir gazeteciydi, ama nedense gene o saadik oldugu devletin kurumlari katllerin ve arkasindakilerin gün isigina cikmasini önlemek icin ellerinden geleini yapiyorlar. Birde kalkiyoruz, yok efendim kim burada gercekten Ugur Mumcu'yu seviyormus yarisina gidiyoruz. Farzedelimki siz gercekten cok seviyorsunuz ve biz yalandan seviyoruz, bu neyi degistirir? Bizmi katilleri ele vermiyoruz, yoksa devlet kurumlarimi? AKP hükümeti gelene kadar kac tane söyzde Atatürkcü ve Ugur Mumcu'yu seven iktidarlar basta idi, neden engelleyen makamlarin ve sahislarin üzerlerine gitmediler? Bu güne kadar katilleri ve arkasindaki gücü bulamayan devlet ne kadar seffah ve dürüst buda büyük bir soru isareti? Insanlarimizi suclayip vatanseverlik yarisina girecegimize devletimizden katilleri ve sorumlulari bulmasini istemeliyiz. CIA ise CIA oldugunu bulalim, PKK ise onu bulalim, Seriatci bir terörö örgütüyse onu bulalim, ama ya derindevlet ise? Iste esas sorun burada, eger diger saydiklarim olsaydi suclulari ve arkasindakileri saklamaya devlet kurumlari ihriyac duymazdi ve en kisa zaman biriminde her sey belli olurdu. Hala uzun dönemden beri katiller korunuyorsa , bunun sebebi dogal olarak derindevletin bir isi olmasi gerek.
  14. dünyahepimizin

    Tuzla'da Yine Ölüm

    Peki ya sendikacilara ne demeli? Nerede onlar? Onlar degilmi isci sendikaciligi adi altinda sari sendikacilik yapan? onlar degilmi iscilerin haklarini savunacaklari yerde tv ler acan ve iscileri sömüren? Diger taraftan önceki hükümetler de aynen AKP gibi davranmamismidir isciler karsisinda? Yok aslinda birbirlerinden farklari, birileri Atatürk adina iscileri sömürüyor digeride din adina.
  15. dünyahepimizin

    Tuzla'da Yine Ölüm

    Türkiye'de iscilerin sendikalasmasini engelleyen ve hatta 1 mayis'larinda onlari meydanlarda meydan dayagi ceken bir zihniyet icin Tuzla'da isci ölmüs umurunda olurmu hic? Birileri Ergenekon kurtaracaz diye derindevleti mesrulastirmak istiyor ve bunu da demokrasi adina yapiyorlar ve sendikaci iscileri savunacagi yerde derindevlet ile ic ice calisiyor ve iscilerin vermis oldugu aidatlarla cebini dolduruyor, tv kanali aciyor, birileri de ortami kendi lehine kullanip seriatcilik yapmaya calisiyor. Bu güne kadar gelmis gecmis tüm hükümetler ve partiler iscilerin dostu olmamistir, her firsatta onlara gereken dayagi attirmistir.
  16. Bu günkü Cumhuriyet gazetesindeki habere göre Hrant Dink davasinda üc tahliye var ve saniklar birbirleriyle yumruklasmislar. Tutuklu Yasin Hayal diger tutuklu Erhan Tuncel'e yönelik ''Parayı sen alıyorsun, maaş alıyorsun, sıkıntıyı ben çekiyorum'' demis. Bu ne anlama geliyor, bunlar öldüren ama öldürtenler baskalari ve onlar birde katilleri maasa baglamislar. Demek oluyorki, bu olay öyle bazilarinin anlattigi gibi tesadüfen bir gelisme degil, bilhassa ülkede kaos yaratmak isteyenlerin bir plani. Bu planida yapsa yapsa irkci, fasit düsünceye sahip olanlar yapar. Umarim katillerin azmetcileri yakinda gün isigina cikarlar ve herkes aki ve karayi görür. "Dink davasında 3 tahliye Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davada, Zeynel Abidin Yavuz, Mustafa Öztürk ve Tuncay Uzundal tahliye edildi. Duruşmada Yasin Hayal ve Erhan Tuncel yumruklaştı. Ara kararlar alan mahkeme, sanıkların Ergenekon davası sanıklarıyla ilişkileri olup olmadığının araştırılmasına karar verdi. Hayal kardeşlerin avukatı Fuat Turgut'a bu davada avukatlık yapmaması için kısıtlama getirildi. AA İstanbul- Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davanın 8. duruşması başladı. Sanıklar duruşmada hazır bulunurken, tutuklu sanık Ogün Samast'ın duruşmaya katılmadığı görüldü. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, hakkında daha sonra dava açılan ve dosyası bu davayla birleştirilen Osman Hayal, ilk kez katıldı. Davanın tutuklu sanıklarından Yasin Hayal'in ağabeyi olan Osman Hayal, duruşmada yapılan sorgusunda, ''Benim cinayetle hiçbir alakam yok'' dedi. Sadece cinayet tarihinde İstanbul'da olduğunu ve başka bir şey bilmediğini anlatan Hayal, daha önce tanık olarak verdiği ifadelerinin doğru olduğunu kaydetti. Mahkeme Başkanı tarafından emniyet ve savcılıktaki ifadeleri hatırlatılan Hayal, ''Cinayetten bir saat sonra İstanbul'dan çıkışım tamamen tesadüftür'' dedi. Duruşmada Osman Hayal'in avukatı olacağını ve vekaletini daha sonra mahkemeye sunacağını belirten Yasin Hayal'in avukatı Fuat Turgut, müdahillerin avukatlarının Osman Hayal'e Yasin Hayal'le ilgili sorular yöneltmesine itiraz etti. 'Parayı sen alıyorsun sıkıntıyı ben çekiyorum' Osman Hayal'in ''Kardeşim komploya kurban gitti. Her şey Erhan Tuncel'i tanımasıyla oldu'' demesi üzerine Erhan Tuncel araya girerek, ''Benimle ne alakası var'' diye müdahale etti. Mahkeme Başkanı'nın uyarılarına rağmen tutuklu sanık Yasin Hayal de söze karışarak Erhan Tuncel'e yönelik ''Parayı sen alıyorsun, maaş alıyorsun, sıkıntıyı ben çekiyorum'' dedi. Yasin Hayal, daha sonra da önünde oturan Erhan Tuncel'i yumrukladı. Bu sırada küfürleşmeler de oldu. Yasin Hayal, Mahkeme Başkanı'nın talebi doğrultusunda görevliler tarafından salondan çıkartıldı. Duruşmada Erhan Tuncel ile Yasin Hayal arasında çıkan arbede ve Hayal'in duruşma salonundan çıkarılmasının ardından ifade vermeye devam eden tutuksuz sanık Osman Hayal, bu kez Erhan Tuncel ile bir süre tartıştı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Erkan Canak, Tuncel ve Hayal arasına jandarma görevlilerinin oturmasını istedi. Osman Hayal, müdahil avukatı Arzu Becerik'in ''Yasin Hayal'e uygulanan komplonun ne olduğu'' yönündeki sorusu üzerine, ''Kardeşim bu Erhan Tuncel'i ne zaman tanımışsa, ondan sonra bu olayların içine girmiştir. Benim kardeşim böyle şeyleri kafasından uyduracak biri değildir. Bu Erhan Tuncel ne zaman geldi, benim kardeşim bu cinayetin içine girdi'' dedi. Müdahil avukat Güray Dağ da, ''Osman Hayal'in cinayeti akşam ailesiyle televizyonda izlediğini belirtmesine rağmen, ailesinin ifadelerinde bundan bahsetmediğini'' söyleyerek, Hayal'e bunun nedenini sordu. Hayal de bunun ''yanlış anlaşılma'' olduğunu söyledi. Avukat Turğut'a tepki Müdahil avukatlarından Kemal Aytaç da daha önce ''fırıncılık yaptığını'' belirten Hayal'e, bu mesleğinin ayrıntılarına yönelik sorular sordu. Avukat Aytaç, aldığı cevaplar üzerine bu kez, ''Kendisinin de öğrenciyken fırıncı yamaklığı yaptığını, Hayal'in verdiği bilgilerin doğru olmadığını'' söyledi. Bunun üzerine tepki gösteren Yasin ve Osman Hayal'in avukatı Fuat Turgut da avukat Aytaç'a yönelik, ''Sen ancak Sarkisyan'ın yamağı olursun'' dedi. Bu tartışmanın ardından salondaki müdahil avukatlar, bu sözleri söyleyen avukat Fuat Turgut'a tepki gösterirken, avukat Kezman Hatemi de söz alarak, Turgut'un ırkçılık yaptığını ve bu söylemini devam ettirmesi halinde kendisinin de Turgut'a ''Ergenekon sanığı'' diye hitap edeceğini söyledi. Turgut da ''Ergenekon uydurmasında yer almaktan gurur duyarım. Cevabımı savunmamda vereceğim'' diye konuştu. Turgut'un bu tavrının hakaretvari olduğunu belirten müdahil avukat Kemal Aytaç, mahkeme başkanından buna yönelik tedbir almasını istedi. Heyet Başkanı'nın Tuncel'e soruları Mahkeme Başkanı Canak, Erhan Tuncel'in Başbakanlık Teftiş Kurulu'nda ifade verdiğini belirterek, Tuncel'e ''Beyanında 'bilgi alıyorlar' dediğin kişiler kim?'' sorusunu yöneltti. Erhan Tuncel de ''Yasin rahat durmaz, yine bir şey yapar, onun için boş bırakmazlar'' dediklerini söyledi. Başkan Canak, ''Yasin cezaevine girmeden böyle fikri yoktu, ama çıktıktan sonra 'Ben Dink'i vuracağım' dediğini ve bunu başka kişilerin de kendisine söylediğini'' belirttiğini anlatarak, ''Destek görebileceği herkesle görüştü demişsin. Kimlerle görüştü?'' diye sordu. Tuncel, bu soruyu şöyle cevaplandırdı: ''Sadece samimi itiraflarda bulunuyorum. Görüşülen kişiler Hayal grubuyla ilgili. Beni internet kafeye çağırdı. Elinde Agos Gazetesi'nin adresi vardı. 'Dink diye birini vuracağını' söyledi. Ben yanımdaki diğer kişilere, 'bir şey yapmayın, uzak durun' dedim. Sonra gittim olayı bildirdim. Maddi destek arıyordu. Hepsi emniyete bildirilmiştir bunların.'' Başkan Canak, bu kez de ''Tuncel'in bilgi verdiği kişilere artık kendisiyle ilişkilerini kesmelerini'' söylediğini belirterek, ''Neden ilişkini kesmedin?'' diye sordu. Erhan Tuncel, belli dönemlerde kendi kendisiyle hesaplaştığını, bu çerçevede son olarak bu sürece gelmesini sorguladığını, bunun sonucunda sadece emniyet ile değil, herkesle bağlarını kestiğini anlattı. Tuncel, ''Ben kendi geçimimi kendim sağlıyorum. Ya okula ya işe gidecektim, ya bunların dediğini yapacaktım, okula devam edemeyecektim. Aç aç yatacaktım'' dedi. Canak'ın, ''Elazığ'da Yasin Hayal'i kimlerin misafir ettiğini'' sorduğu Tuncel, ''Amcamın oğlu Tuncay ve Murat Akın adlı iki kişi misafir etti. Burada başkalarıyla görüştü mü bilmiyorum'' yanıtını verdi. Başkan Canak'ın bu yönde sorularını yanıtlayan tutuklu sanıklardan Mustafa Öztürk ile Erhan Tuncel arasında da kısa süreli bir tartışma yaşandı. Öztürk'ün, ''Polisten maaş aldığını'' ima etmesi üzerine Tuncel kızarak, ''Ben emniyette çalıştığım dönemde hiç para almadım. Hep bana saldırılıyor. Medya hep bana saldırıyor'' dedi. Mustafa Öztürk de Tuncel'in Başbakanlık Teftiş Kurulu'na verdiği ifadesinin tersine, ''Dost tarikatına karışan herhangi bir arkadaşının olmadığını'' ifade etti. Tuncel'den Hayal'e misilleme Duruşmanın akşam ki bölümünde Tuncel, devlet ajanı değil, Trabzon istihbaratınca belli bir dönem “kullanılmış bir şahıs” olduğunu belirterek, “Beni çok güzel uyutmuşlar” dedi. Tuncel, cinayeti işlememesi yönünde emniyetin yönlendirmesiyle Hayal’le üç görüşme yaptığını, son görüşmede Hayal’in, “Bu işi yapıp sonra işime gücüme bakacağım. Babamın yanında çalışacağım” dediğini anlattı. Bu görüşme üzerine emniyet istihbarata cep telefonundan “Çok önemli” diye yazdığını ancak kendisine dönülmediğini ifade etti. Tuncel’in, “Dink bir yıl daha fazla daha yaşadıysa Muhittin Zenit’in (polis memuru) ve benim sayemizdedir. Aile mağdur oldu, ama bir kahramanları oldu” demesi üzerine, Orhan Dink, “Ben senin yerine yatayım sen ağabeyimi geri ver” dedi. Hayal ise Samast’ın İstanbul’a gittiğini Tuncel’e söylediğini belirtti. Erhan Tuncel, müdahil avukatları taleplerini açıklarken Yasin Hayal’in yüzüne yumruk attı. Araya giren jandarma Yasin Hayal’i zor zaptetti. Tuncel ve Hayal, salondan çıkarıldı. Davada cinayet tarihinde Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli üç polis, Tuncel’in tanığı olarak dinlendi. Polislerin çapraz sorgusu, Dink cinayetinde istihbarat zaafı yaşandığı bir kez daha gözler önüne serdi. Tanık Mehmet Ayhan, Tuncel’in kendilerine Hayal’in Dink’i öldürmek istediğini söylediğini kendilerinin de bunu üstlerine rapor ettiğini bildirdi. “Hayal’le ilgili sadece Erhan Tuncel’den bilgi almadık. Teknik ve fiziki takip de yaptık” diyen Ayhan, Tuncel’in daha sonra Hayal’in “cinayetten vazgeçtiğini” söylediğini ancak cinayetten 2 ay önce güvenilir olmadığı ve çok para istediği için Tuncel’le olan ilişkilerini “soğumaya” aldıklarını söyledi. Tanık Özkan Mumcu ise edindikleri istihbaratı İstanbul Emniyeti’ne faks çekerek bildirdiklerini söyledi. Avukat Fuat Turgut’un, “Müvekkilim Yasin Hayal bunu yapabilecek kapasitede midir?” sorusunu Mumcu, “Evet” diye yanıtladı. Diğer tanık polis Onur Karakaya ise görevlerini yaptıklarını, vicdanlarının rahat olduğunu söyledi. Karakaya, Avukat Kezban Hatemi’nin, “Ölüm, görevinizi iyi yapmadığınızı ortaya koyuyor” tespitine, “Kontrolümüz dışındaydı” diye karşılık verdi. Üç tahliye Duruşmanın dünkü bölümünde savcının istemi üzerine tutuklu sanıklardan Zeynel Abidin Yavuz, Tuncay Uzundal ve Mustafa Öztürk, tutuklu kaldıkları süre gözönüne alınarak tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Mahkeme, Ergenekon davası tutuklu sanıklarından Sevgi Erenerol’un Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda verdiği Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri başlıklı seminerlerin kayıtlı olduğu CD’lerin Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda istenmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca Ergenekon dava dosyası sanıklarıyla Dink dosyasında yargılanan sanıklar arasında bir irtibat olup olmadığının tespit edilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden Ergenekon sanıklarına ait telefon numaralarının HTS raporlarının dijital kayıtlarının delil olarak istenmesine de hükmetti. Mahkeme ayrıca, Dink’in öldürülmesinde ki örgütlü yapının ortaya çıkarılabilmesi için Albay Ali Öz adına kayıtlı ya da kullanılmakta olan telefonlarla görüşmelerin tespit edilmesi ve banka hesap hareketlerinin Ergenekon soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları eliyle araştırılması için İstanbul Cumhuriyet Başavcılığı’na yazı yazılmasına karar verdi. Mahkeme ayrıca Hayal kardeşlerin avukatı Fuat Turgut bu davada avukatlık yapmaması için kısıtlama getirdi. Tuncel ve Hayal’e de duruşmada olay çıkardıkları için bir sonraki duruşmaya katılmama cezası verildi." Alinti: -http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=32236-
  17. Malesef bizde hala AB, Ermeni ve Kürt travmasi devam ediyor gözüküyor. Umarim bizi birileri bu travmadan yakin zamanda kurtarir da bizde artik günlük siyasi ve diger tartismalarimiza devam ederiz.
  18. Madem bu iste Ermeni diasporasinin parmagi var neden hala gercek katiller ve arkalarindakiler yargilanmiyor? Neden hala bazi kesimler katilleri savunuyorlar? Ayni durum Ugur Mumcu icinde gecerli, yok efendim ya islamci terörüstler, yada PKK yada dis istihbarat tarafindan suikast düzenlenmis. Onun icinmi kendi polisimiz ve diger sorumlular gercek katillerin yargi önüne ciklamarini engelliyorlar? Siz kendiniz söyleyip kendiniz inanabilirsiniz ama biz asla, taaki faili mechullerin tümü aydinlatilana kadar. Bizler lafla yurtsever degil özde yurtseveriz ve özde faili mechullerin aydinlatilmasini istiyoruz. Hikaye ve senaryo yazarak degil. Diger taraftan ben TARAF gazetesini ne okurum nede tanirim, ama sayenizde ismini duyuyorum, cünki bayagi reklamini yapiyorsunuz buradan.
  19. Balon iddalar!!!! Türkiye'nin gercek devrimcileri daima duruslariyla ezilen halklardan yana olmuslardir ve kendilerini hic bir zaman ülkesinde yasayan azinlilarin üstünde görmemistir. Ulusalci gecinen derindevletciler deverimci olmanin 1% sartlarini bile olusturamamislardir. Irkcilik üzerinden politika yapmak ne zamandan beri devrimcilik oldu????? Dogu Perincek ve Yalcin Kücük gibilerin devrimciligini örnek alsak ne olur almasak ne olur? Döneklik demissinizde aklima geldi, sahi Dogu Perincek ve Yalcin Kücük bir zamanlar Atatürk'ün en keskin elestirmenleriydi ve hatta PKK-patronu APO ile beraber ayni masada raki icip Kürdistani kuruyorlardi. Simdi onlarmi dönek yoksa devrimcilermi?
  20. Erbakan hocada benzeri atiflarda bulunarak Atatürk yasaydi oda Refah partisinden olurdu misali. Ihtimali sifirin altinda olan bir iddaayi bile sarf etmek konuyu ne kadar hayalperestlikle yaklastigimizin bir izahidir. Taniyoruz Ergenekon saniklarinin nasil Atatürk ve laik Türkiye savdali olduklarini, mesela Kerincsiz, Ibrahim Sahin, tüm Susurluk saniklari, Perincek, Yalcin Kücük, ....... Bunlar Atatürkcü ise ben Atatürk karsiti olurum daha iyidir. Bunlar laik ise ben anti-laik olurum daha iyi.
  21. Ikinci baski, ama ona ragmen balon iddaalar. Türkiye toplumunun her kesiminden destek verilmistir.
  22. O zihniyet'in aliskanligi milletin ucgurunun pesine düsmeleri. Yillardan beri ayni zihniyet benzeri sacmaliklari ALEVI vatandaslar icinde söylüyor. Yeri gelincede söylediklerini inkar edip "kardesimiz" derler. Gerici zihniyetten normal bir tepki beklenemez zaten.
  23. Sorusturma büyük ihtimalle bagimsiz yürütülmediki cumhuriyet bassavciligi kovusturmaya yer olmadigina karar verdi. Herhalde Ankara cumhuriyet savcisi Ermeni dostuydu. Ne demistik bastan, sorusturma acilsin hic bir sey olmaz kapanir demistik ve aynen aynisi oldu. Vatandasin kendi iradesi ile kendi adina yapmis oldugu özürden bile gocunanlara en büyük tokati Ankara cumhuriyet savcisi vermis oldu. "Türk milletini alelan asigalama sucu" olarak görüp yaygara yapanlar umarim ne yaptiklarinin farkina varmislardir. Ergenekoncular bu günlerde kendi sorunlariyla ugrastiklari icin ve yargiyi kontrol altinda tutamadiklarindan dolayi Hrant Ding olayinda oldugu gibi Kerincsiz gibi sözde avukatlari bularak ve yargiyi etkileryerek imzacilari o dönemde olldugu gibi bu kez hedef gösteremediler. "26 Ocak 2009 'Ermenilerden Özür'e takipsizlik kararı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı aydınlar tarafından düzenlenen Ermenilerden Özür Dileme kampanyası ile ilgili soruşturmada, kovuşturmaya yer olmadığına' karar verdi. Basın Suçları Soruşturma Bürosu tarafından, ''Ermenilerden Özür Dileme'' kampanyasına ilişkin yürütülen soruşturma tamamlandı. Soruşturma sonunda, söz konusu kampanya ile ilgili olarak ''kovuşturma yapılmasına yer olmadığına'' karar verildi. Takipsizlik kararında, ''Demokratik toplumlarda karşıt fikirlerin de düşünce özgürlüğü çerçevesinde koruma altında olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği'' belirtildi. Ankara'da yaşayan Hasan Hüseyin Satır, Sabahat Özgür, Mehmet İnal Kolburan, Hüseyin Erdoğan, Serdar Orhaner ve Kürşat Karacabey hazırladıkları ortak dilekçeyle ''Ermenilerden Özür Dileme'' kampanyasını organize edenler ve bildiriye imza atanların, TCK'nın 301. maddesinde düzenlenen ''Türk milletini alenen aşağılama'' suçu kapsamında cezalandırılmaları istemiyle suç duyurusunda bulunmuştu. Dilekçede, imzaya açılan metinde; ''1915'te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felaket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkar edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum'' ifadesinin yer aldığı anımsatılmıştı. ''Büyük Türk milletinin, uluslararası metinlerde insanlık suçu olarak tanımlanan soykırımcılıkla itham edilmesinin, Türk milletinin aşağılanması anlamına geldiği'' ifade edilen dilekçede, ''Şüphelilerin söz konusu aşağılama eylemi, bütün dünyaya hitap eder şekilde internet üzerinden gerçekleştirilmekle ve de bütün basın yayın organlarına servis edilmekle; bu aşağılamanın 'alenen aşağılama' niteliğinde olduğu da tartışma götürmez netlikte ortadadır'' denilmişti. Suç duyurusu dilekçesini işleme koyan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı aydınlar tarafından düzenlenen ''Ermenilerden Özür Dileme'' kampanyası ile ilgili olarak soruşturma başlatmıştı. aa" Alinti: -http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=107415-
  24. Gecmiste 70 li ve 80 li yillarda Dogu Perincek'e bel baglayanlar bedellerini cok kötü ödediler, cünki o dönemlerde de bülbül gibi konusuyordu, ama hala uyanan yok gibi gözüküyor. Dogu Perincek'i dogru dürüst analize yapamayanlarin basina gelecekleri buradan saymakla bitiremeyiz, ama kendileri bilir. Onlar nasil olsa her seyi bizden daha iyi biliyorlar. Dogu Perincek'in dün kara dedigine bugün ak demesini bile hic sorgulamadan arkasindan gidiyorlar. Yolunuz acik olsun derim, gidebildiginiz yere kadar gidin. Sakin sonra bize neden uyarmadiniz diye de kizmayin.
  25. Ergenekon tutuklusu sözde sendikaci Mustafa Özbek'i biraz yakindan taniyalim: "26 Ocak 2009 Bir Mustafa Özbek analizi Gün gelir düşmanı komünistlerdir, gün gelir Kürtler olur, gün gelir İslamcılar… Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek üzerine çarpıcı analizler... 24 yıl sendikalı işçi olarak çalışan işçi-yazar Mehmet Tıraş, sendikal hareketin genelde darbelere sahip çıktığını belirtiyor, Türk Metal-İş Başkanı Mustafa Özbek için şöyle diyor: "Özbek, devlet güdümlü sarı sendikacılığın öncüsüdür. Muhalefeti rejim karşıtı görür, düşmanlarını da derin devlet belirler. Gün gelir düşmanı komünistlerdir, gün gelir Kürtler olur, gün gelir İslamcılar… Onu sendikal mücadele içinde gören sendikacı yoktur. Sendika görünümünde bir şirkettir Türk Metal." Yenişafak Gazetesi'nden Mehmet Gündem'in yaptığı röportaj: Türk-İş'e bağlı Metal İş Başkanı Mustafa Özbek, Ergenekon Terör Örgütü kapsamında gözaltına alındı. ETÖ ile bir sendikanın ne alakası olabilir? Ergenekon demokrasiyi yok etmek isteyen bir suç örgütü, darbe planlayan bir cunta aygıtıdır. Ergenekon; kontrgerilladır, Gladyo'dur. TİT, JİTEM gibi hukuk dışı yapıları içeren, devleti de kirleten gayri meşru bir yapıdır. 43 yıllık sendikacı Özbek için Ergenekon'un kasası olduğu iddiası var. Nokta dergisinin yayınladığı darbe günlüklerinde adı sık geçiyor. Özbek sendika içinde muhalif olanı ya terörist ya da irticacı göstermiş ve dışlamıştır. Özbek ile 15 yıl birlikte çalışan Türk Metal eski Başkan Yardımcısı Mahmut Taşdemir Özbek'le çalışmaktan utanç duyduğunu ve işçilerden özür dilediğini açıkladı. Bir de MET-VAK'tan söz etti. Paravan Özbek şirketi diye tanımladı. Vakıf giderlerinin Türk Metal kasasından ödendiğini, işçi aidatıyla alınan otellerin, yurtların, ART TV gibi taşınmazların vakfa devredildiğini de söyledi ve suç duyurusunda bulundu. Özbek, 2004'te sendika bünyesinde TUSAM adlı Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi de kurmuş. Sendikacılıktan başka her şeyle ilgilenmiş. Cumhuriyet gazetesinin hissedarı olduğu iddiası var. Taşdemir, “Bize Cumhuriyet okuyun, pazartesi çıkan ek bizim TUSAM'ın ekidir” dediğini söylüyor. Özbek'in sendikal anlayışı nedir? Özbek devlet güdümlü sarı sendikacılığın öncüsüdür. Muhalefeti rejim karşıtı görür, düşmanlarını da derin devlet belirler. Gün gelir düşmanı komünistlerdir, gün gelir Kürtler, gün gelir İslamcılar. Onu sendikal mücadele içinde gören sendikacı yoktur. Sendika görünümünde bir şirkettir Türk Metal. Size göre Özbek Ergenekon'un neresinde? Sendikal ayağın temsil ediyor gözüküyor. Uzun dönem kendisiyle çalışan Türk Metal Manisa Şube başkanı Mehmet Ali Özaltın'ın açıklamaları da bunları teyit ediyor. ART İŞİ KARIŞIK Ali Özaltın ne diyor? “Sendikayı zarara uğrattıkları ve haksız kazanç elde ettikleri” iddiasıyla Metal İş yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Dilekçesinde sendika parasıyla kurulan Avrasya TV ve Baha Haber Ajansı şirketlerinin kuruluş, devir ve satış işlemlerinin muvazaalı olduğu, Özbek ve yakın çevresine haksız kazanç sağlamayı amaçladığı iddiası var. ART'ye kazanç sağlamak için Özbek'in toplantı, panel ve konuşmaların kanaldan yayınlandığı, karşılığında da sendikanın kanala para ödediği anlatılıyor. Program yapan bazı kişilerin kanaldan değil, 'danışman' adı altında sendikadan para aldıklarını, toplu iş sözleşmeleri döneminde işverenlere kanala reklam vermesi için baskı yapıldığını söylüyor. ERGENEKON'A MADDİ DESTEĞİN BELGESİ VARMIŞ Ergenekon ile Türk Metal arasındaki bağlantı netleşiyor… Özbek'in Ergenekon'a aktardığı paralarla ilgili belgeleri savcıya vereceğini açıklayan Özaltın, “Bursa'daki mitingde organizatör Hurşit Tolon Paşa'ydı. İşyerlerinden arabalar kaldırdık. Bizim işçilerimiz katıldı. İşçiler tehditle, baskıyla gitti. Şu anda da işyeri temsilcilerim tehdit ediliyor dedi. Sendikalar çok mu zengin Türkiye'de? Türk Metal, Yol-iş, Türk-iş, Tes-iş gibi sendikalar varlıklı ama üyeler yararlandırılmaz. Darbelere destek verdiler, sendika paralarından da askeri vakıflara bağışta bulundular. EMLAKÇI MUSTAFA Özbek'in olağanüstü serveti konuşuluyor… 27 tane kendi üstüne kayıtlı gayrimenkulü var. Kıbrıs'taki tapu sayısı da kırkı geçmiş. "Kıbrıs satıldı diyorlar ama tapusu Mustafa Özbek'te, bu nasıl satış" diye espri yapılıyor. Hem kendi servetini, hem de nakit ve mal varlığı bir milyar dolar olan sendikanın servetini yönetiyor. İşçiler arasında "Emlakçı Mustafa" olarak tanımlanıyor. n Sendika başkanları patronlaşıyor. İşçiler neden tepki göstermiyor? Çünkü 12 Eylül'le işçileri diskalifiye eden delege sitemi getirildi. Bu sorunları neden sendikacılar konuşmuyorlar? Bu toplum yolsuzluktan rahatsız değil. Henüz nemalanma imkanı bulamamış olanlar da bir gün fırsat bana da gelir düşüncesiyle bekliyor. Elbette bütün sendikaları kastetmiyoruz, onların kimler olduğunu herkes biliyor. Sendika Batılı bir kurum olmasına rağmen, bizde sendikalar neden AB sürecine karşılar? Orada sendikalar hizmet anlayışıyla görev yaparken burada geçim kapısı olarak kullanılıyor. Bizdeki sendikacı, bir işçinin 25 yılda aldığı parayı, üç yılda hizmet ikramiyesi adı altında alıyorsa, sistemin değişmesini ister mi? Sendikacılık işçilikten patronluğa sınıf atlama tahtası olarak kullanılıyor. ÇOĞU İŞÇİYİ SÖMÜRÜYOR Sendikacılar bu mal varlığını nasıl elde ediyorlar? KİT'lerden yetki aldıkları (örgütlenme değil) için işçinin değil devletin sendikası var. Onun içinde devlet güdümlü sarı sendikacılık sürüyor. Özbek'in savunma sanayinde işe başlaması ve hızla patron düzeyine gelmesi, 34 yıldır da genel başkanlık yapması, örneğine başka ülkelerde rastlanmayan bir sendikacılıktır. Meral de Karayolları'nda işçi olarak başlıyor. Evet, profesyonel sendikacılık sonrasında büyük malvarlığı elde ediyor. Bizde devlete rağmen sendikacılık yapamazsınız. Devletin ideolojisinin yanında yer alırsanız ihya olursunuz. Bizde sendikalar sınıf, emek sermaye çelişkisi üzerinden mücadele etmiyor. Burada değişim ve statükocuların mücadelesi var. Sendikalar saydam değil, hiçbir sendikanın ve konfederasyonun sitesinde para ile ilgili bilgiye rastlayamazsınız. İşçi sendikalarının genel kurulunda mali bütçenin tartışıldığını göremezsiniz. Muhalefet de bu konuyu gündeme getirmez. Sendikalar o halde STK değil bizde... Elbette değil. Mesela Kürt sorununu sendikal harekete taşıyan ve meşru zeminlerde bunun çözümünün mücadelesini veren Petrol-İş Genel Başkanı Münir Ceylan, PKK'lı diye sendikadan uzaklaştırıldı ve 6 ay hapis yattı. Derin devletin bu operasyonuna Özbek'ler de destek verdi. Ceylan bu davayı AİHM'ye taşıdı ve devlet 21 bin euro tazminat ödemeye mahkum oldu. Bizde işçiler sendikaya hesap soramaz Bir işçi sendikaya ödediği aidatların hesabını sorabilir mi? Soramaz. Borsa da cevap alamaz. Ben çok sordum ama aidatların sendikalarda nereye gittiğini öğrenemedim. Sendikalı bir işçi, bağlı olduğu sendikanın harcamalarını denetleyemez. Paraların nereye harcandığını öğrenemez. İşçi, sendikacıların maaşlarını da bilmez. Sendikalarda trilyonlar dönüyor. Trilyonların döndüğü sendikalarda, işçiler aidatlarının akıbetini öğrenemez. Bu kadar parayı ve mal varlığını elinde bulunduran sendikacıyı yönetimden indiremezsiniz. Evet, örneklerine bakılırsa pek mümkün olmamış… Her sektörün çetesi var da, sendikacılığın çetesi olmaz mı? Emekliliğini sendikacılık yaparak dolduran onlarca sendikacı var. Bu sendikacıların işçilikle hiç bir alakası yok. Sendika saltanata dönüşmüş. Benim paramla evine ekmek götüren sendikacı 'sen çizmeyi aştın' diyor, beni tehdit edip 'devlet düşmanı' ilan ediyor. Sendikacıların bir bölümü derin devlet sendikacısı. Her sendika içinde derin devleti temsil eden kişiler vardır. Sendikalarda yönetim neden uzun sürelidir? Bir milyar doları olan sendikalar var. Bu kadar parayı elinde tutan seçim kaybeder mi? Sendikalar, işyeri temsilcilerini toplantı adıyla sık sık tatil yörelerinde, beş yıldızlı otellerde ağırlar. Delegeleri de zaman zaman toplantılara götürürler… Bir de sık sık misafirleri vardır… Sendikalar biriken paraları nasıl değerlendiriyorlar? Sosyal tesisler yapılıyor, faize yatırılıyor. Böylece toplumun her kesimiyle büyük pazarlık gücüne sahip oluyorlar… Hiç yolsuzluktan yargılanan sendika başkanı gördünüz mü? Bizde sendikalar ne kadar denetleniyor… Devletin bu paraları denetleme yetkisi var ama devlet konunun üstüne gitmiyor. Siz hiç bugüne kadar yolsuzluktan yargılanan bir sendika başkanı biliyor musunuz? Oysa bir yerde denetim yoksa, orada hukuksuzluk vardır, yozlaşma doğaldır. Devlet, üniversiteleri YÖK'le nasıl denetliyorsa, Türk-İş'le de işçiyi denetliyor. Siz hiç demokratik anayasa talep eden, darbecilerden hesap sorulmasını, Kürt sorunun çözümünü, yargının bağımsız olmasını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını, Kıbrıs'ta çözümü isteyen bir sendikacı gördünüz mü? Görmedim… Göremezsiniz… Bir de Türkiye'deki örgütlü yapılar insan odaklı değil, devlet merkezli. Muhalefet eden rejim karşıtı muamelesi görüyor, örgüt içi demokrasi işlemiyor. Böyle olunca ne sendikalar denetlenebilir ne de darbelerin hesabı sorulabilir. Türkiye'de hem darbe yapan ordu, hem de darbeye destek veren sendikalar iş veren konumuna geldiler, holdingleştiler… İki tür sendika var: Darbe karşıtı ve darbeci yanlısı 28 Şubat'ta 5'li çete vardı. Müdahaleye zemin hazırladı. Bugün sendikalar arasında nasıl bir işbirliği var? Yaşadığımız dört darbeye de Türk-İş destek verdi, işin başını Özbek ve onunla ittifak edenler çekti. Susurluktan sonra ittifak bozuldu. Ergenekon davasına DİSK destek verdi. Özbek'e hem sendikal hem de siyasal anlamda eleştirilerimiz var, dedi. Soruşturmanın arkasında olduklarını açıkladı. Ergenekon sürecinde gördüğümüz darbeye karşı olanlarla darbeden yana olanların ayrışması sendikal hareket içinde de sürüyor. Demokrasi ile sendikal hareket arasında nasıl bir ilişki var? Türk-İş'i anlatayım, büyük fotoğrafı görelim: Türk-İş'in demokratikleşme mücadelesinin önünde tam bir dalga kıranlığı yaptığını söyleyebiliriz. Askeri darbelere, muhtıralara, sıkıyönetimlere tereddütsüz destek vermiş, hatta darbeciler tarafından kurulan hükümetlere bakan vermiş bir örgüttür Türk-İş. 12 Eylül'ün Çalışma Bakanı Türk-İş'in Genel Sekreteri Sadık Şide'dir. Darbe hükümetinin bakanı olarak katıldığı MGK'da faaliyeti durdurulan, yöneticileri tutuklanan, idamla yargılanan DİSK'in mal varlığına el konulmasını da o istemiştir. Böyle bir zihniyeti hiç işçileri temsil eder mi?" Alinti: -http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=107413-
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.